Prof. Dr. Abdulaziz BAYINDIR:
Euzübillahimineşşeytanirracim. Bismillahirrahmanirrahim
Bugün Allah nasip ederse Hud suresini anlama çalışmalarımızı devam ettireceğiz. Bu surenin 15. ayetine kadar geldik. Allahu Teala hem bu sureyi hem bütün Kur’an’ı % 100 muradına uygun bir şekilde anlamayı tüm insanlığa örnek olacak biçimde yaşamayı ve herkese doğru bir şekilde tebliğ etmeyi cümlemize nasip eylesin. Hepimizin hedefinde Allah’ın kitabını muhataplarımızın dilinde tüm dünyaya ulaştırma olmalı ve bu hedef için hepimiz çalışmalıyız. Bu bir kişinin on kişinin yüz kişinin altından çıkacağı bir konu değil. Allah Teala Hud Suresi’nin 15. ayetinde şöyle buyuruyor (men kane yuridüdül hayateddünya ve ziyneteha vef’fi ileyhim a’malehüm fiha) Her kim dünya hayatını ister yaşadığı bu hayatı ister ve bu hayatın süslerini ister, evim olsun arabam olsun, işte şöyle güzel bir yerim olsun, tatil yerim olsun falan ben bu dünyayla ilgili birçok güzellikleri arzu eder. Bunu yaparsa onun yaptığı çalışmaların karşılığını tastamam veririz. Nerede veriyor bu dünyadayken tastamam veririz diyor. (Vehüm fiha la yuhassun) onlar dünyada herhangi bir şekilde alacakları karşılıktan dolayı bir kesintiye uğramazlar. Yani bir azalma olmaz. (Ulaikellezine leyse lehüm fil ahirati ilen nar) Ama bunların payına düşen ahirette sadece o ateştir, cehennem. Gidecekleri yer cehennemdir. Paylarına orası düşer çünkü ahiret için herhangi bir yatırım yapmadılar, bir çalışma içine girmediler. (Ve habida ma saaneu fiha) Bu dünyadaki yapmış oldukları o güzel işler başarılar da yok olur çünkü ahirette bunların bir karşılığı yok. (vebadilun ma kanu ya’melun) yaptıkları bütün ameller bütün işler de batıl olmuş olur. Yani artık bu dünya bitmiş, dünyanın en güzel yerlerinde en iyi konaklar sizin de olsa o konaklar diye bir şey kalmamış oluyor. Dünyanın en zengin insanı da olsanız bu paraların ahirette bir karşılığı yok.
Yani ne yaparsanız yapın siz ahiret için bir yatırım yapmadığınız için orada alacağınız herhangi bir şey yoktur. Şimdi peki ahirette ne olacak. Ahirette herhangi bir karşılıkları olmayacak. Peki neden Allahü Teala burada bir şey söyledi. Yaptıklarının karşılığını tastamam veririz dedi. Sadece istek yetmiyor. Ya Rabbi bana bu dünyada ev ver araba ver şunu ver bunu ver demekle insan ev araba o yada bu bunun sahibi olmaz onun için gereken çalışmayı da yapması lazım. Bu sadece dünyayı isteyenler ile ilgili değil, ahireti isteyenlerle de ilgili. Ya Rabbi bana Cenneti ver, bana rızanı ver, ahirette şöyle iyi böyle iyi karşılıkları ver demek bir kişİyi o karşılıklara ulaştırmaz. Allahu Teala bunu ayetlerinde çok net bir şekilde ortaya koymuştur. İstersen bu Bakara suresinin ilgili ayetlerini bir oku.
Yahya Şenol: Evet Bakara suresinin 200., 201. ve 202. ayetleri bu konuyla alakalı. 200. ayetin sonuna doğru şöyle bir ifade var (Feminen nasi men) insanlar içerisinde öyleleri vardır ki (yekulu) şöyle derler Şöyle dua ederler (Rabbena) Ey Rabbimiz (Atina fiddünya) Ya Rabbi bize dünyada ver, yani ne vereceksen bize bu dünyada ver, mutluluk ver, para ver, makam ver, mevki ver, ama hep ver. Bu dünyada ver bize istediğimizi, çabuk ver Ya Rabbi. Böyle derler.
Prof. Dr.Abdulaziz Bayındır: İstersen Yahya Hocam burada, şimdiye kadar hiç aklıma gelmedi, kimden istiyorlar bunlar
Yahya Şenol: Cenabı Hak’tan Allah’tan
Prof.Dr.Abdülaziz Bayındır: Yani dünyayı isteyen de Allah’tan istiyor yani başkasından istemiyor.
Yahya Şenol:Evet İstiyor, diyor ki Ya Rabbi bana bu dünyada ver. E madem bu dünyayı istiyor di mi? O zaman (Ve malehu fil ahirati min halak) böyle kimselerin ahirette alacakları herhangi bir şeyleri olmayacaktır. Çünkü istemiyor zaten. Ahirete dair bir yatırımı, bir isteği, bir şey yok. Her şeyi bu dünyada ver Ya Rabbi. Tamam Cenabı Hak da verecek ama bir kuralı var fakat (Ve min Hüm men yekulu) Fakat insanlardan şöyle diyen de var Cenabı Hakka şöyle dua ediyorlar diyorlar ki (Rabbena) Ey Rabbimiz (Atina fiddünya haseneten) yani Ya Rabbi bize bu dünyada iyilik ve güzellikler ver, ver ama (Ve fil ahireti haseneten) Ya Rabbi ahirette de bize iyilikler ve güzellikler ver. Yani bizim hayrımıza olacak senin güzel bulduğun nimetleri bize hem bu dünyada ihsan eyle, hem de ahirette ihsan eyle Ya Rabbi. bak çift boyutlu bir istek oldu. Hem dünyevi hem uhrevi istekler, artı (Ve gina azabennar) ve bizi cehennem azabından da koru, muhafaza eyle Ya Rabbi. Şimdi iki istek, birisi sırf dünya’yı istiyor, biri hem dünyada hem de ahirette güzellikleri istiyor. Peki Cenab-ı hak nasıl bunların isteğine muamele edecek. Diyor ki 202. ayette (Ulaike lehum) bakın bunların her ikisine de vardır (Nasibun mimma kesebu) çalıştıklarından, kazançlarından bir pay olacak bunlara. Yani isteklerinden değil dünyayı isteyene de hem dünyada hem ahirette iyilikler güzellikler isteyene de çalıştıklarından Allahu Teala verecek. Çalışmazlarsa ikisine de yok. Yani birisi dünyayı istedi, çalışmadı, ona olmayacağı gibi ya bu madem ahireti istiyor bari buna vereyim yine demez. Allah ahireti mi istiyorsun ahiret için çalışacaksın. Ahirette iyilik güzellik istiyorsan o iyilik ve güzelliğe ulaşmanın Cenabı hakkın koyduğu kuralları var. Onlara uyarsın riayet edersin Allah sana verir. İkisine de ne diyor Allah, çalıştıklarından pay var. Çalışmazlarsa ikisine de bir şey yok. (Vallahu seriul hisab) Allah hesabı çok çabuk görür. Şimdi bu birinci ayet grubuydu. Diğerlerini de okuyayım mı? Yoksa?
Prof. Dr. Abdulaziz Bayındır: Okuyalım tabii de… Mesela burada şey çok öneml,i işte falanca akşam şu duayı okursa, falanca zaman şu namazı kılarsın, işte şöyle yaparsan, bak şuna kavuşursun. Yok kardeşim. O iş için Allah hangi ameli istiyorsa onu yapacaksın. İster dünyayı iste, ister ahireti iste, ya benim iyi bir evim olsun, çalış duanı yine et, Allah senin önünü açar, imkanlarını yine verir ama çalışmadan hiçbir şey yok. Bunu herkes kafasına iyice yerleştirmeli. Ama insanların inançlarını duygularını sömürenler bu açıdan hep yanlış yollara girerek insanları oyalarlar.
Yahya Şenol: Bu şimdi 1. ayet gurubumuzdu. Bir diğer ayet gurubumuz Isra suresinde 18. ve 20. ayetlerde yine bu konu farklı ifadelerle anlatılıyor. Cenab-ı Hak orada şöyle buyuruyor. (Men kane yuridul acile) Her kim yani bu çarçabuk olan dünyayı ve dünya nimetlerini isterse, yani hemen eline geçecek şeylerin peşinde koşarsa, Ya Rabbi ben hemen her şeyim olsun benim, ama nerde bu dünyada olsun. Tamam (Accelna lehu fiha ma neşau limen yuridu) İstediğimize gerekli gördüğümüz kadarını burada yani istediği yerde veririz ona, çabuk veririz. Tamam madem sen dünyada istedin herşeyi, tamam dünyada veririz. Ama tabii ki çalışmak kaydı ile. Yine burada göreceğiz onu. Fakat madem sadece burayı istedin, ahirete dair bir beklentin yok, o zaman (Sümme cealna lehu cehennem) bakın Allah muhafaza böyleleri için biz cehennemi hazırlayacağız, var edeceğiz ona (yasleha mezmumen medhura) ve son derece kınanmış ve aşağılanmış bir şekilde oraya girecek. Şimdi bu işin çarçabuk olan kısmıydı, bir de (Ve men eradel ahirah) bakın daha sonra yani ahirette veya dünyada da olsa hemen değil, Cenabı Hakkın koyduğu kurala göre isteyeyim olsun Ya Rabbi diyen olur da, bakın sadece isterse değil (ve sea leha sa’yeha), Bakın ahireti istiyor ama ona uygun bir çalışmayı da ortaya koyarsa. Yani ben cenneti istiyorum ama sadece istiyorum. Sabahtan akşama kadar iste hiçbir manası yok. Ona uygun amelleri göstereceksin, çalışacaksın. Ney? İbadetlerini yapacaksın, ahlaki esasları benimseyeceksin, gerekli imani esasları ile donanımlı olacaksın. Dünyada istediğin başarı için kazanacak, çalışacaksın. Ne istiyorsan, siyasi başarı istiyorsun, ekonomik başarı istiyorsun, hukuki anlamda özgürlükler istiyorsun, şunu istiyorsun, bunu istiyorsun, onun için çalışacaksın. “Ben Müslümanım Allah bana verecek” Böyle bir dünya yok. Müslümanda olsan çalışmazsan hiçbir şey yok. Bak ne diyor Allah, ahireti istiyorsun (ve sea leha sa’yeha) Onu elde etmek için gerekli gayreti ortaya koyar da (Ve hüve mü’minun) ve buna inanır güvenirse, yani Ben Cenab-ı Hakkın ortaya koyduğu kuralları yerine getireceğim ve Cenab-ı Hak’ta bana verecek. Bu imanla olursanız (Fe ulaike kane sa’yun meşkura) İşte bu insanların ortaya koyduğu çabalar takdire şayandır diyor. Onlar karşılığını görecekler. Ama neticede dünyayı isteyen de, ahireti isteyen de kimden alacak beklentisini? Cenab-ı Hak diyor ki (Küllen numiddu Haulai, ve haulai min atai Rabbi). Ama her guruba da, sadece dünyayı isteyene de, hem dünyayı hem ahireti isteyene de biz, senin Rabbinin ikramından veririz. Yani Allah diyor biz ikramımızdan bunu veririz. (Ve ma kane atau Rabbike mahzura) Allah’ın nimetleri vermekle tükenmez. Bakın bu ayet grubunda da aynı şeyi gördük. Sadece istemek yetmiyor. İsteyip uygun şekilde çalışmak şart. Şimdi şöyle düşünelim. Bir insan sadece dünyayı istiyor. Buna düşen ne? Bu dünyada isteğini gerçekleştirmek için çalışmak değil mi? Cenabı Hakkın uygun gördüğü kriterleri yerine getirmek. Bu dünya için. Peki bir isteği var. Ona uygun bir tane de çalışması var. On isteği var. On tane de buna uygun çalışması gerekiyor. Peki bu kişi müslümansa, bu dünyanın yanı sıra bir de neyi istiyor? Ahireti istiyor. Peki hangisinin daha çok çalışması lazım? Ahireti isteyenin. Peki fiiliyatta sadece dünyayı isteyenler daha çok çalışıyor. Hem dünyayı hem ahireti isteyenler sadece ah vah ediyorlar, Ya bize Allah niye vermiyor? Niye İslam ülkeleri hep geride? Niye müslümanlar hep eziliyor? Çünkü sen sabatan akşama kadar sadece tırnak içerisinde” istiyorsun ”. “Ya Rabbi bana gönder. Karnımı doyur. Mutlu olayım. Çoluğum çocuğun olsun, işte makam mevkim olsun, dünya hakimiyeti bizde olsun, uzaya biz çıkalım, şuyumuz buyumuz olsun” Buna uygun çalışma yok. Yahu sen dünyayı bile dünyada iken elde edemiyorsun da ahireti bir de nasıl elde edeceksin. Nasıl cenneti isteyecen Allah’tan, hak edeceksin. Daha dünyadaki sen ufacık başarıları elde edemiyorsun, ona uygun çalışmaları ortaya koymadığın için. Adamlar en azından bu dünyayı istiyor, bunun bilincindeler ve bunun için değil mi hocam ? Çalışıyorlar. Ne gerekiyorsa yapıyorlar mı? Çünkü sadece dünyayı istiyor adam. Dolayısı ile benim ahiret diye bir beklentim yoksa, değil mi? O zaman dünyada zengin mi olmak istiyorum? Ne gerekiyorsa yaparım. Makam mevki mi istiyorsam, ne gerekiyorsa yaparım. Zulmederim insanlara, çalarım çırparım, haksızlık yaparım, niye? Çünkü öbür tarafta hesap vermeye falan inanmıyorum. Adam bu düşünce ile hareket eder. O yüzden elde ediyor. Bakıyorsunuz bizden zenginler, bizden makamlılar, bizden şöhretliler, olabilir. Ama sen hem bu dünyada istiyorsun ve bizim istediğimiz dünya değil bak ne dedi (Atina fiddünya haseneten) Biz dünyada iyi ve güzel olanı istiyoruz. Her şeyi istemiyoruz biz. Dolayısı ile iyi ve güzel olanı elde etmek için iyi ve güzel haberler ortaya koymak zorundayız. O yüzden çalamazsın çırpamazsın di mi? Ama hakka hukuka uygun bir şekilde gereken gayreti ortaya koymak zorundasın. Aksi taktirde bu dünyayı kazanamayacağın gibi, ahireti de kazanamazsın. Bak Allah ne diyor, ahireti istiyorsan, ona uygun çalışma ortaya koyarsan eğer, senin bu çaban takdire şayan ve Allah tarafından ödüllendirilecek. Bakın bugün okuduğumuz ayette (nüveffi ileyhi a’malehum fiyha) dedi. Sırf dünyayı bile istiyorsan, isteğin değil, çalışman ödüllendirilecek. Çalışmadan hiç kimseye bir lokma ekmek yok. Cenab-ı Hak böyle kural koymuş. Uygun bir şekilde çalışırsan bu dünyada da iyilik güzellikler olur, ahirette de iyilik güzellikler olur.
Bir ayetimiz daha var Şura suresi. 42. Sure onun 20. Ayeti. Orada Cenabı Hak ne buyuruyor diyor ki (menkane yuridu hersel ahira) Bakın her kim ahiret kazancı ister ve onun peşinde olursa (Nezid nehu fiharfihi) biz onun kazancını arttırırız bile. Yani senin derdin ahiret olursa, cennet olursa, Allah’ın rızası olursa ve o uğurda gayret gösterirsen bir yaparsın on alırsın Allah diyor en az. Yani Allah’ın böyle de ikramı var. Bir, on, on yap yüz al. Yüz çalış, bin al. Daha fazlası bile var niyetine göre. Bire yedi yüz ve daha fazla. Artırırız diyor ama Ona uygun amelleri göstermen, ortaya koyman şartıyla. (ve men kane yüridü harsiddünya) ama kim yalnızca dünya kazancını istiyorsa, ben bu dünyada zengin olayım, benim ahiret diye bir derdim yok falan diyorsan (nu’tihi minha) ona da dünyalık veririz dünyalık kazancı veririz ona. Madem dünyayı istiyor, makam istiyor, mevki istiyor, para istiyor, veririz ama (vema lehu fil ahireti minnasib) ama böyle bir kişinin ahiretten alacağı hiçbir pay olmayacak. Neden? Çünkü zaten buna dair bir isteği yok. Sırf burayı istiyor Allah diyor ki tamam o zaman sana da burada çalışmana bakayım ben. Buraya uygun şartlar ortaya koyuyorsan burada çalışırsın, zengin olursun, makam mevki sahibi olursun, iktidar sahibi olursun, mutlu olursun, ama ahiret diye beklentin olmayacağı için kusura bakma ahirette de alacağın hiçbir şey olmaz. Ama neticede toparlayacak olursak, dünyayı isteyen dünyaya uygun şartlar ortaya koymadan çalışmadan kazanamaz. Ama hem dünyada iyilik ve güzellik hem ahirete dair iyilik ve güzellik isteyen, dünyalık isteyene göre daha fazla çalışmadan ne dünyada kazanabilir ne ahirette kazanabilir. O yüzden bizim işimiz, vaktimizden çok. Vakit az, yapmamız gereken şey çok. Ondan dolayı bizim çok çalışmamız lazım. Çünkü derdimiz hem dünya hem ahiret. O yüzden diğerleri bir istiyorsa, bir çalışıyorsa, biz madem iki istiyoruz Onlara göre iki kat fazla en az, değil mi çalışmak zorundayız. Çalışmadan hiç kimseye sırf kara kaşından, kara gözünden, imanından dolayı Allah bir ayrıcalık vermiyor bu dünyada. İmanın değer göstereceği yer öbür taraf. Burada çalışmak para kazandırır insana. Çalışmazsan başarı yok. Hiç kimse bu konuda böyle bir beklentiye girmesin. Ayetler bize net bir şekilde bunu söylüyor.
Prof. Dr. Abdulaziz Bayındır: Evet tabii Burada şu ayeti de hatırlamakta fayda var. Allahu Teala Bakara suresinin 152 olabilir (veleneb’lüvenneküm bişey’in min el hav’fi) 155, 155. Ayet, Bakara, ahireti istiyorsak Allahu Teala Onunla ilgili olarak bizi çeşitli sıkıntılardan geçireceğini kesinlikle bildiriyor.
Yahya Şenol: Niye, samimiyet testi çünkü.
Prof.Dr.Abdülaziz Bayındır: Bir samimiyet testi. Yani öyle, tamam mı, tabii, Elbette, Yani ben de müminim, ben de hocayım, ben de şeyim falan hacıyım, İşte şu kadar şöyle yaptıkla olmuyor. Ne diyor Allahu Teala (veleneb’lüvenneküm bişey’in min el hav’fi), şurası çok kesin sizi biraz korku, neden korkacaksınız? Tabii ki ahireti istemeyen insanlar, onun önüne engel çıkarmanızı istemezler. İşte faizle mücadele edersiniz, onlar rahatsız olur, fuhuşla mücadele edersiniz onlar rahatsız olur, ahlaksızlıkları şunlar bunlar daha neler. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem ve Ashabı Mekke’de yaşatılmadı. O zaman bunu bizde gözü almalıyız. Öyle bedavaya değil ahiret. Öyle yat, ondan sonra ahiret, değil, (veleneb’lüvenneküm bişey’in min el hav’fi) biraz korku (vel cui) açlık. Mesela maddi durumun çok iyi olsa bile, Ramazanda da bir oruç tutuyorsun. En azından, en kötü şeyler, şartta ama başka şeyler de olur. (Venek’sin min el’em’vali val’en’füsi vassemerati) mallarda noksanlıklar olur. Evet herkesin yakınlarında çok sevdiği kişilerden de ölümler olabilir ve gelirlerde de noksanlık olur. Buna da hazır olacaksın. Bakın sadece ahireti isteyen kişinin dünyada Allah’tan bir beklentisi olmadığından dolayı, Allahu Teala ne diyor? Onun yaptığının tam karşılığını veririz. O zaman bizim de başarılı olmamız için bütün bunlardan başarılı çıkmamız lazım. Ne diyor, en sonunda (vebeşşiri (e)ssabirine) sabırlı olanlara müjde ver! Ne demek? Duruşunu bozmuyor, biliyor ki Allah beni imtihan edecek, ama falan işte durum ve şartlar, işte böyle, tamam öyle diyorsunuz da başüstüne, elbette ben de biliyorum, Allah şunu emretti, şunu emretti, böyle bir şey yok. Asla durumunu bozmadan Allah’ın rızasına odaklanarak yürümeye devam edeceksin, Peki sabredenler ne yapıyor (Ellezine izee esabet’hüm musibetün galuu) başlarına bir sıkıntı gelir, şey yapar Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem Ebubekir Radıyallahu Anh ile birlikte işte Sevr Mağarasında yani şehirden kaçarken yakalanmamak için gereken bütün tedbirleri alıyor. Vazifesini yapıyor sonuna kadar. Herkes Medine’ye gidiyor, Mekkeliler bunu çok iyi biliyor ama Muhammed Aleyhisselam Taif tarafındaki bir mağaraya giriyor ki, Mekkeliler bunu hiç düşünemesinler. Peki orada Ebu Bekir Radyallahu Anh ne diyor Muhammed Aleyhisselam? (La tahzen). Üzülme diyor. Niye Çünkü Allah’ın rızasını odaklanmış, (innallahe meana) Şu çok kesin, Allah bizimle beraber. Allah bizimle beraber diyebilmek için Allah’ın bütün emirlerini tam olarak yerine getirmemiz lazım. İşte (Inne lillahi) başlarına bir musibet geldiği zaman biz Allahayız. Bizim her şeyimiz Allah için, bizim yaşamamız da ölümümüzde her şeyimiz Allah için, biz Allah’ın rızasına odaklandık (veinnee iley’hi raciune) zaten şu kesin ki biz Allah’ın huzuruna çıkacağız. Peki, ondan sonraki ayet neydi? (Ulaaike aley’him salevatün min’rabbihim ve rah’metun) İşte onların üzerinde Allahu Taala’nın desteği olur. (ve rahmetun) İkramı da olur. (ve ulaaike hümü (e)lmuh’tedune) İşte doğru yolda olanlar onlardır. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem Mekke’den o iki kişi olarak kaçarken, yani yakalanmamak için elinden gelen kendi görevini tam yapmışken, Medine’ye gidince nasıl karşılandı? Törenlerle değil mi? İşte Allahu Teala onu Medine’de bir devlet Başkanlığı konumuna getirdi hemen.
Yahya Şenol:Yani (nuvefvi ileyhim amalehum) hemen oldu.
Prof.Dr.Abdülaziz Bayındır: Hatta fazlasıyla.
Yahya Şenol: Evet, yani orada tamı tamına şey yaptı, karşılığını buldu, dediğiniz gibi çok kısa bir süre içerisinde çok daha fazla, yani bugün bizim hayal edemeyeceğimiz derecede büyük bir toprak şeyine de hâkim olmuş oldu Resulullah. Çok kısa bir sürede 8 senede.
Prof.Dr.Abdülaziz Bayındır:Dediğin çok güzel. Onu şu şekilde de anlayalım istersen. Muhammed Aleyhisselam doğdu, babası var mıydı? Yok, vefat etmişti. Annesi var mıydı? Çok küçük yaştayken vefat etti. Küçük yaşta Annesini de görmedi yani. Küçük yaştayken Annesi ölmüş, anasız babasız. Peki dedesi var. O da vefat etmiş.
Yahya Şenol:Amcasının yanında büyütülmüş.
Prof.Dr.Abdülaziz Bayındır: Zenginliği var mı? O da yok. Peki siyasi bir hakimiyetleri var mı? Yok. E şimdi sen bakıyorsun
Yahya Şenol: Elinde bir dürüstlüğü var değil mi? Sermayesi olarak yani?
Prof.Dr.Abdülaziz Bayındır:Tek sermaye Allah’ın rızası. Yani bugün ki şeylerde, insanların dünya ile ilgili değerlendirmelerine bakarsak, Muhammed Aleyhisselam’ın hiçbir şeye sahip olmaması gerekiyor. Ama Allah’ın rızasına odaklandığı için, Allah onu Resulü yapmış. Çünkü hayatı boyunca dürüst olmuş. o dürüstlüğüne Allah’ın rızasına tam teslim olmuş. Allah O’na öyle bir ikramda bulunuyor ki, Medine’ye gidiyorum, Medine’nin yıllardır hakimi olan Yahudi zenginlerini oradan çıkmak zorunda bırakıyor, o bölgeye hakim oluyor, arkasından işte Hayber’e hakim oluyor, sonra Efendim tekrar Mekke’ye hakim oluyor. Bizans Tabii Bizans’ı şey yapıyor, etkisiz hale getiriyor.
O tüm Suriye’ye kadar bölgelere hakim oluyor yani Hayal edilemeyecek Çünkü Allah’ın desteği sendeyse dünyada senden daha güçlü hiç kimse yoktur Onun için ben müslümanım diyenler Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem’i örnek almalı, böyle gece gündüz hiç durmadan çalışmalı, Allah’ın rızasına odaklanmalı ve asla sağa sola bakmadan, benim yaptığım Allah’ın rızasnaı uygun mu ?Tamam. Dünyada tek başıma da kalsam. İşte, Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem daha iki kişi mağarada, üzülme” diyor moral veriyor. Allah bizimle beraber Allah benimle beraberse.. Her şeyin sahibi O.
Yahya Şenol 🙁İn yensurkümallahü fe la galibe leküm) Allah size yardım ederse hiçkimse sizi yenemez.
Prof.Dr.Abdülaziz Bayındır: Allah size yardım ederse hiçkimse size galip gelemez işte Muhammed Aleyhisselam’da da bunu görüyoruz.Evet şimdi gelelim bu Hud suresinin 17. Ayetine. Allahü Teala burada şöyle diyor(efe men kane ala beyyinetin min rabbihi)
Rabbinden bir beyyine üzerine olan kişi, beyyine, yani çok açık seçik belgeler deliller, İşte bu Kur’an-ı Kerim, bir beyyine dir. Her şey açık ve net bir şekilde ortaya koyan bir kitap bu. Ama Allah tarafından olan bir kitap yani .Doğru olduğunda bir şüphen yok.Kesin olarak inanıyorsun (ve yetluhu şahidun) yani bir şahit de onu tilavet ediyor. Minhu ne oluyor? O kitaptan okuyor. Rabbinden gelen o beyyine’yi okuyor Ne oldu ne demek şahit kur’an-ı Kerim okuyor bu Allah’ın kitabıdır kesin olarak emin oluyor ya da Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin baştan düşünelim apaçık bir beyyine üzerinde kesin olarak inanıyor ki ben doğru yoldayım kendisi bir şahit olarak, bu Kitabı okuyor, en başta şahit O. yani ne demek şahit Bu kitabı okuyunca bu Allah’ın kitabından başkası olamaz diye kesin bir kanaatİ var.
Yahya Şenol: “Eşhedü” diyebilir.
Eşhedü diyecek bir koruma geliyor ya Ben şahidim ki diyor o konuma geliyor O kadar kesin bir bilgi var. Peki (ve min gablihi kitabu Musa) bundan önce de Musa’nın kitabı var Mekkelilerin Musa Aleyhisselam’ın kitabından haberdar olmamaları imkansızdır. Çünkü orası dünyanın en önemli ticaret merkezi. Çünkü Yahudiler içinde Hristiyanlar içinde Hac Merkezi Hac için oraya gitmek zorundalar. Bugün de öyle, dün de öyleydi, Adem aleyhisselam’dan beri de öyleydi .Peki şimdi( imamen ve rahmeh) o da bir Önder kitap ve Allah’ın bir ikramı.Yani Kur’an-ı Kerim bu Musa Aleyhisselam’a gelen kitapla ilgili olarak ne diyor?Ba kara Suresinin 40. ayeti değil mi?( Ya Beni İsrail ezkuru nimeti elleti en amtü aleykum) Ey İsrailoğullar ! Size vermiş olduğum nimeti aklınıza getirin.( ve evfü biahdii üfi bi ahdiküm) size verdiğim sözü Siz Bana verdiğiniz sözü yerine getirin ki ben de size verdiğim sözü yerine getireyim bedava bir şey yok değil mi onlar için de aynı. (ve iyyaye ferhabün) yalnız benden korkun başkasından değil ,yani bana karşı yanlış yapmayın. Peki ne istiyor onlardan?( ve aminu bima enzeltü musaddigan lima meaküm) sizin yanınızda olanı tasdik edecek şekilde indirdiğim bu Kur’an’a inanın.( ve la tekunu evvele kafirin bih) Onu ilk örten görmezden gelen siz olmayın. Biliyorsunuz ki Muhammed Aleyhisselam Mekke’den çıkacak biliyorsunuz ki onu getireceği kitaba uyma mecburiyetindeyiz. Şimdi bütün bunlardan sonra devam edelim (ve imamen ve rahmeh) Şimdi burada birisi şunu sorabilir niye Allahu Teala burada Musa’ya inen kitabı söyledi de İsa Aleyhisselam Ondan sonra gelen nebiydi. Neden Allah İsa Aleyhisselam’a inen İncil’i söylemedi.Bu da çok önemli bir soru olur bunun cevabını da yine kur’an-ı Kerim’den vereceğiz İsa Aleyhisselam’ın Allah’ın nebisi olduğu zaman yani kur’an-ı Kerim gibi yani önceki kitabı önceki kitapları nesheden bir kitap değil kur’an-ı Kerim ,önceki Adem aleyhisselam’dan beri inmiş olan kitapların tamamını ya olduğu gibi almıştır buraya ya misliyle nesihtir ya da hayırlısıyla bazı ufak tefek değişikliklerle nesih yapmış onların tümünü buraya aktarmıştır. Bu Allah’ın son kitabıdır ama İsa Aleyhisselam öyle yapmadı Ali İmran suresinin 50 ayetinde o şöyle diyor Yahudilere (ve musaddigan lima beyne yedeyye minettevrah) Aynı kelimeyi kullanıyorum Muhammed Aleyhisselam ile ilgili olarak “önümde bulunan tevratı tasdik eden bir kişi olarak geldim” diyor. Peki…başka ne ..( ve li uhille lekum)Size helal kılayım. Neyi helal kılacaksın ya Musa(ba zellezihurrime aleyküm) işte burada da hayırlısıyla bir nesih meselesi.Çünkü İsra israiloğullarının yaptıkları bazı yanlışlar sebebiyle, Allahu Teala onlara bazı yiyecekleri haram kılmıştı. Ama İsa Aleyhisselam geldi ve onlara Allah’ın haram kıldığı kısmı helal kıldı niye( ba zellezi hurrime aleyküm) dedi (haram kılınanların bir kısmı) , çünkü öteden beri haram kılınanlar devam ediyor. Yani o işte ölü , leş dediğimiz, öyle hayvan domuz eti, ondan sonra Allah’tan başkası adına kesilmiş olan hayvan, Neydi o şey bir tanesi?
Yahya Şenol: Kendiliğinden ölmüş olan hayvan, kan,domuz eti
Prof.Dr.Abdülaziz Bayındır:Bir de damardan akmış olan kan ,bu zaten onlara da bize de haram. Ama özellikle İsrailoğullarına ceza olarak Allah’ın haram kıldığı şeyleri de İsa Aleyhisselam helal kılmış ama Hristiyanlar bugün Hristiyan diye bildiğimiz o grup ki ;Hristiyanlık isim bile sonradan kendileri tarafından takılmıştır. İsa Aleyhisselam onların hiçbirisine “hristiyan “” dememiştir. Onlar da bugün Tevrat’ı da İncil’i de de kendi kitapları kabul ederler. Tevrat’tan da sorumludurlar onlar. Matta incilinde de mesela İsa aleyhisselamın şu sözü geçer kutsal yasayı yani tevrat’ı ya da elçilerin sözlerini geçersiz kılmak için geldiğimi sanmayın diyor.
Yahya Şenol:”Tamamlamaya geldim” diyor.
Prof.Dr.Abdülaziz Bayındır: Ben geçersiz kılmaya değil tamamlamaya geldim.Tamamlama ne işte ? Bazı haramların helal kılınması. Size doğrusunu söyleyeyim, gök ve yer ortadan kalkmadan, her şey gerçekleşmeden kutsal yasadaN ufacık bir harf ya da bir nokta bile eksilmeyecek. Denir ki mesela ilk Kur’an-ı Kerim’le.. e Kur’an-ı Kerim bu kitapların son nüshası. Tasdik ediyor Kur’an’da onları .Şimdi burada önemli bir husus var. Çok önemli bir bilgi var. İsa Aleyhisselam Yahudilere haram kılınan hangi şeyleri helal kılmıştır onu da bu konunun uzmanı olan Yahya Hoca’dan kısaca bir dinleyelim.
Yahya Şenol:Evet yani bu Ali İmran suresinin 50 ayetindeve( li uhille lekkum ba zellezi hurrime aleykum) i yani size haram kılınan şeylerim bazısını helal kılmaya geldim diyor Çünkü tamamını helal kılacak olsa onlara haram kılan her şey helal olmuş olur o yanlış olurdu zaten yani işte adam öldürmek gibi zina etmek gibi domuz eti yemek gibi o şeylerin de helal olduğu gibi bir şey ortaya çıkardı ama sizin de baştan ifade ettiğiniz gibi yani cenab-ı hak kur’an-ı Kerim’de birkaç ayette İsrailoğulları’nın işledikleri bazı suçlar yüzünden yani kendi kabahatleri yüzünden normalde Helal olan bazı şeyleri Allah onlara haram kılmış işte onlardan bir tanesi yani Enam suresinin 146 ayetini istersen hızlıca okuyayım orada Cenabı Hak diyor ki ( ve alellezine hadü ) kendi yaptıkları yanlışlar haksızlıklar yüzünden (harramna külle zi zufur) onlara biz bazı şeyleri haram kıldık Yahudilere biz tırnaklı hayvanları haram kıldık (veminel bagarivel ğanemiharramna aleyhim şuhumehüma )küçükbaş hayvanlardan ve büyükbaş hayvanlarda yani inek cinsi olan hayvanların iç yağlarını da haram kıldık onlara .Sadece (İlla ma hamelet zuhuruhüma ) yani bazı ufak tefek şeyler hariç iç yağlarını bile haram kıldık en sonunda ayetin diyor ki(zalike cezeynahümbi bağyihim) onların bu Aşırı gitmelerinden saldırgan tavırlarından ötürü ceza olarak yaptık bunu onlara, ceza (ve inna le sadigun) ve biz biz doğru söylüyoruz diyor yani onların iddiaları falan doğru değil Çünkü Yahudiler insanlara bu çok fazla yiyecek yasağıyla muhatap olmayı bir üstünlük şeyi olarak anlatıyorlar diyorlar ki yani biz o kadar üstün bir insanız ki öyle her şeyi Yiyemeyiz biz sizin gibi biz de yiyecek şeyler çok sınırlı sizde yenilmeyecekler sınırlı yani bizde helaller sınırlı diyorlar.Haramlar oohhoo çok.Ama sizde tam tersi haramlar sınırlı helaller çok.Biz üstün bir milletiz öyle her bulduğumuzu yiyemeyiz. Allah diyor ki “Hayır! “ bu onlar için bir ceza, ceza olarak onlara Bunlar İşte biz doğru söylüyoruz onlar falan değil ama maalesef Bugün mesela Geldiğimiz noktada Müslümanlar Yahudilere özeniyorlar Yahudilerin biliyorsunuz bir koşar şeyleri var yani ellerinde ancak hahamlarca tasdik edilmiş olan ürünlerin helal olduğu inancı var ya onlardan başka hiçbir şey yiyip tüketemezler onlar Müslümanlar diyorlar ki Arkadaşlar biz Yahudiler kadar hassas olamıyoruz Yahudi elinde diyor bir koşar sertifikasına uymazsa hiçbir şey yemiyor ama biz hiç ona bakmıyoruz. Bu Allah’ın belası onlara belayı özenilir mi ya?Belaya özenilir mi yani adam Allah’ın ikramını geri çevirdiği için her şeyi yiyip tüketemiyor. Kur’an’a inansa önce Hz İsa’nın bazı şeyleri helal kıldığını ardından da Muhammed Aleyhisselam’ın İşte o bizdeki dört tane haram domuz eti ,kan ,ölmüş hayvan ve Allah’tan başkası adına kesilen hayvan olmak üzere hayvansal gıdalardan sadece bu dört tanesi haram olarak muhafaza ettiğini ceza olarak haram kılınan helalleri kaldırdığını beyan edecek bu ikramını Allah’ın reddettiği için Onlar hala o belanın içinde yaşıyor Bizimkiler diyorlar ki vay Biz bir Yahudiler kadar hassas değiliz, onların koşar sertifikası var bizde de mutlaka helal sertifikası olmalı, alışverişe çıktığımız zaman şeye bakmamız lazım listeye hangi şey yenilebilir. Hangi şey yenilemeze bakarız biz İslam’ı şeriatı böyledir. Haramlar bizde sınırlıdı. Haramsa almayız onun dışındakiler helal dairesindedir, istersek yeriz, istersek yemeyiz O bizim bileceğimiz iş.Ama neticede işte İsa Aleyhisselam gelince İsa Aleyhisselam bunlara diyor ki işte size daha önce işlediğiniz suçlar yüzünden haram kılından bazı şeyleri helal kılmaya geldim işte bunlar neler işte bazıları bu şeyler olduğu söyleniyor Bu tırnaklı hayvanlar yani Sadece bunlar koyun ve sığır yiyebiliyorlar Onun dışında hiçbir hayvanın yiyemiyorlar balık yiyecekler balıktan da işte pullu olanlar pulsuz olanlar her bulduğu şeyi yiyemiyorlar balık cinsi olan hiçbir şeyi yiyemiyorlar falan İsa Aleyhisselam geliyor, bunların bir kısmını kaldırıyor ve diyor ki” Ben kutsal yasayı, Tevrat’ı geçersiz kılmaya değil,onu tamamlamaya geldim.” O yüzden büyük oranda muhafaza da ediyor . Ama kuran-ı Kerim’in nüzülüyle birlikte Araf suresinin 157 ayetinde Allah Teala diyor ki; Onlar ( ellezine yettebiunerrasulen nebiyyel ümmiye ellezi yecidunehü mektuben ındehüm fittevrati vel incili) yanlarında bulunan Tevrat ve İncil’de yazılı buldukları o Ümmi Nebi Resul’e tabi olurlar onlar. Yani o önceki şeriatın mensupları. Tevrat’a bakarlar, İncel’e bakarlar son gelecek Nebi onlara ne yapar? (ye’muru hüm bil marufi ve yenhahüm anil münkeri) Maruf olanı emreder, iyi güzel şeyleri ,dinin ve aklın güzel bulduğu şeyleri emreder, kötülükleri, çirkinlikleri onlara yasaklar(ve yuhillu lehümül tayyibat) bakın temiz olan şeyleri helal (yuharrimu aleyhimul habaise) ama özünde pis olan şeylerin haram olduğunu onlara söyler. Yani Resulullah’la birlikte tayyip ,yani temiz vasfında olan her şey, tekrar orijinali üzerine helal kılınıyor o Kur’an’la birlikte. Yani onlara ceza olarak (harramna aleyhim tayyibatin uhillet lehüm) onlara normalde helal olan bazı temiz şeyleri de haram kıldık diyor ya Allah, işte onları Resulullah geliyor diyor ki artık onlar da kalktı, Kur’an’la birlikte üzerinizdeki o ağır yükler kalktı gelin Kur’an’a uyun Allah’ın haramları bu kadar sınırlı. Bunlarla birlikte normal hayatınıza döneceksiniz. Ama onlar inanmıyorlar buna. İnanmadıkları için hala o bela içinde yaşamaya devam ediyorlar. Ama dediğim gibi maalesef bizim insanlar kalkıp onlara özeniyorlar, bakın bugün mesela elimizdeki İncil’den hemen bir şey Elçilerin İşleri’nde diyor ki bu Petrus Pavlus gibi böyle Hristiyanların önde gelenleri, hıristiyanlığı yeni kabul edenlere mektup gönderiyorlar diyorlar ki,” Kutsal ruh ve bizler gerekli olan şu kuralların dışında size herhangi bir şey yüklememeye uygun gördük. Ne o ?putlara sunulan kurbanların etinden bakın putlara sunulan kurbanların eti yani Allah’tan Başkasının adına kesilenler, kandan, boğularak öldürülen hayvanların etinden, ve cinsel ahlaksızlıktan sakınmalısınız.
Prof.Dr.Abdülaziz Bayındır: O da zaten haramdır .
Yahya Şenol:Bir neyi atmışlar burdan .anlaşılıyor,domuz eti yok .
Prof Dr.Abdülaziz Bayındır: Domuzu çıkarmışlar.Onu da tabii Biliyorlar yani.
Yahya Şenol: O da ne zaman çıkarıldığı söylüyor işte dedim Pavlus geliyor diyor ki efendim “tanrının yarattığı her şey İyidir ve şükranla kabul olunursa hiçbir şey reddedilmemelidir.”
Prof.Dr.Abdülaziz Bayındır: Pavlus da zaten en büyük yani Hristiyan düşmanı olan bir Yahudi ,bu hristiyanlığı bozan şahıs.
Yahya Şenol:Kasaplar çarşısında satılan her çeşit eti vicdan sorunu yapmadan sorgusuz sualsiz yiyin falan diyor .Ondan dolayı kalkıp bunu kaldırdıkları anlaşılıyor.
Prof.Dr.Abdülaziz Bayındır:Az önce söylediğin şey de belki bir slogan şeklinde zihinlerde kalsın diye şunu şey yapayım Mesela bu Yahudileri de koşar damgalı şeyler var ama Hristiyanlar da var mı? Yok .
Yahya Şenol :Yok
Prof.Dr.Abdülaziz Bayındır: Neden? İsa Aleyhisselam kaldırmıştı ondan dolayı.
Yahya Şenol: Öyle inanıyorlar yaniçVeya bu Pavlusun bu şeylerinden dolayı.
Prof.Dr.Abdülaziz Bayındır:Yok , domuz etini bugün yemeyen çok sayıda Hristiyanlar da var yani dünyada Tevrata bağlı kaldıkları için. Yani işte sen de az önce okudun Domuzu çıkarmışlar bazı yerde ama diğerleri bizdekinin aynısı ,değişen birşey yok .
Yahya Şenol:Putlara sunulan kurban eti.kan,boğularak öldürülen hayvan aynı .
Prof.Dr.Abdülaziz Bayındır:O zaman bugün hristiyanlarda koşar damgası diye bir şeyin aranmaması kur’an-ı Kerim’e uygunluktan kaynaklanıyor Öyleyse ben müslümanım diyenlerin de öyle helal damgasını kesinlikle bırakmaları Böyle bir saçmalık olmaz az önce sen de söylediğin gibi haramlar zaten Allahu teala dört tane saymış hayvansal gıdalardan.
Yahya Şenol:İçeceklerden de “hamr” vasfı olan, yani uyuşturucu ve sarhoş edici olanlardan var …Çıkardın bitti.
O da zaten Hristiyanlıkta da yasak Yahudilikte de yasak.Tamam.Şimdi şöyle birşey yapalım zaten bu din değişmezki.Allah katında din islamdır .Adem aleyhisselamdan Muhammed aleyhisselama kadar. İkinci bir din yok ki.Tek bir din var. Evet şimdi buradan devam edelim istersen. Ayeti baştan alayım 17. ayeti Hud suresinin ( efe men kane ala beyyinetin min rabbihi) Rabbimden bir belge üzerine olan en başta Muhammed aleyhisselamdır.(ve yetluhü şahidun minhü) onu o kitaba şahit olan birisi okuyor Onu takip ediyor ona uyuyor “yetlü” o manada da bir şeyin arkasında gitmek uymak peşinde olmak manasında da gelir. (ve min gablihi kitabı Musa) Ondan önce de Musa’nın kitabı var( imamen ve rahmeh) bir önder ve bir ikram Çünkü Musa’nın kitabı da bugün Hristiyanların uymak zorunda olduğu kitaptır . Müslümanlar da Musa Aleyhisselam’ın kitabına uymuşlardır.Ne zamana kadar? Kur’an-ı Kerim tamamlanıncaya kadar. O da Enam suresinin 90 ayetiydi değil mi? Allahu Teala ne diyordu (ülaikellezine hadallahü fe bi hüdahüm) İşte bunlar Allah’ın kendilerine rehber verdiği kişilerdir derken Adem aleyhisselam’dan Muhammed Aleyhisselam’a kadar gelenleri sayıyor fe bi hudehum onların rehberlerine de iktedi !” onların rehberlerine uy! “demiş oluyor. Ondan dolayı Muhammed Aleyhisselam Mekke’deyken Kudüs’e yönelerek namazlarını kılmıştır ta ki Medine’de kıble tekrar Mekke’ye dönünceye kadar. Evet ama Allahu Teala Kur’an’la Maide suresinin 3.ayetinde “ben bu dini artık mükemmel hale getirdim” dedikten sonra Kur’an’dan başka kitap başka herhangi bir kitaba uyma diye bir şey söz konusu değil. Çünkü artık Allahu Teala’nın son kitabı, onayladığı kitap budur. Tüm insanlığın uyumak zorunda olduğu kitap budur. Işte onlar bu kitaba inanırlar. Onlar kim? İşte Tevrat’a ve İncil’e uyanlar. Az önce Yahya Hocanın okuduğu Araf suresinin 157. ayetinde de belirtildiği gib,i yine Maide suresinde de var, hatta Bakara suresinde de var (ellezine ateynahümul kitab yetlunehü hakka tilavetihi ülaike yuminune bihi) kendilerine kitap verdiklerimiz var ya, o kitabı hakkıyla okuyup o kitabı uyanlar var ya hakkıyla, işte onlar Kur’an’a inanırlar. Ama kitaba uyumak yerine, kitabı kendine uydurmaya çalışanlar onlar Kur’an-ı Kerim’e asla uymazlar. bu da Bakara suresinin 123. ayet mi?
Yahya Şenol:121 ayet
Prof.Dr.Abdülaziz Bayındır: Evet (ve men yekfur bihi minel ahsab) bu kesimlerden İster Yahudi ,ister Hristiyan, ister mecusi ,İster brahma ,ister kim olursa olsun, elinde ilahi kitap olanlardan hangisi bu bildiği halde haberdar olduğu halde kendisine tebliğ edildiği halde Kur’an’ı görmezden gelir üstünü örterse ne olur?
Yahya Şenol: (Fennarü meviduhu)
Prof.Dr.Abdülaziz Bayındır: (Fennarü meviduhu) o ateş , cehennem ona söz verilen yerdir. Onun gideceği orasıdır ( fe la tekü fi miryetin minhü ) sakın ha ! Kur’an’dan herhangi bir şekilde bir şüphe içerisinde olma! Kur’an’dan asla şüphe edilemez! Hiçbir şüphen olmasın ( inne hül hakku min Rabbik ) Çünkü o tümüyle rabbinden gelen bir gerçektir ( ve lakinne ekserannasi la yuminun) Evet bu kadar açık gerçek olmasına rağmen İnsanların çoğu buna inanıp güvenmiyorlar. O zaman bizi başkasına bakmayacağız. Biz Allahu Teala’nın rızasına odaklanacağız. Kur’an-ı Kerim’e tam olarak inanıp güveneceğiz. Kur’an’ı kendimize uydurmaya değil kesinlikle kur’an-ı Kerim’e uymaya çalışacağız. Yolumuza devam edeceğiz o zaman elbette ki Allahu Teala’nın yardımı da desteği de bizimle olur. Hem dünyamız mamur olur, hem ahiretimiz. Elbette ki imtihanlardan geçeceğiz .Çok zorlu bir imtihandır bu. Çünkü cenneti kazanmak kolay bir şey değil. Bedava vermez Allahu Teala hiçbir şeyi insanlara. Onun için ne gerekiyorsa yapacağız, her türlü zorluğa Allah için katlanacağız. Yani kendi kafamıza göre değil, Allah rızası için her türlü zorluğa katlanıp, o yolda yürüyeceğiz Cenab-ı Hak o yolda yürüyüp başarılı olanlardan eylesin. Burada okuyacağın ayetler var mı?
Yahya Şenol : Yok
Prof.Dr.Abdülaziz Bayındır:Peki tamam o zaman dersimizin sonuna geldik.
Allahu Teala kitabına tümüyle uyan kendisine tam teslim olan ve İbrahim Aleyhisselam gibi Muhammed Aleyhisselam gibi sonuna kadar bu yoldan ayrılmadan, o dine teslim olan ve ruhunu da Allah’a tam teslim olarak vermiş olan kişilerden eylesin. Allah cümlemize rızasından ayırmasın.