ABDÜLAZİZ BAYINDIR:
Euzubillahimineşşaytanıracim ,
Bismillahirrahmanirrahim.
El hamdulillahirabbil alemin velakibetulilmuttakinvessalatuvesselamu ala rasulinamuhammedin ve ala alihivesahbihiecmain.
Bu gün yine Nisa suresinin 36. Ayetinden başlayacağız ve Allah nasib ederse devam edeceğiz. Bu günkü dersimizin konusu infak kültürü. İnfak demek, bir şeyi nafaktan geçirmek demektir.
Nafak ta tünel anlamına gelir. Bir şeyi tünelden geçirmek. Yani tıpkı kanın kan damarlarında dolaşması gibi, malın ve hizmetin bütün harcama kanallarını dolaşması infak sayılır. İnfak son derece önemli bir kavramdır. Kuran ı Kerim de Allah u Teala hiçbir ayette biriktirmeyi emretmemiştir. Bütün ayetlerde harcamayı emretmiştir. Çünkü biriktirilen paranın kimseye faydası olmaz, biriktirilen malın da kimseye faydası olmaz. Para da Mal da dolaşmalı ki, insanlar istifade etsin.
Şöyle düşünün; cebinizde para var kullanmıyorsunuz. Ondan siz de yararlanamazsınız başkası da. Ama elinizdeki parayla bir mal satın alsanız, o malın yeniden üretilmesinin imkanını meydana getirmiş olursunuz. O malı üreten, o malı taşıyan, o mal için ham madde tedarik eden kimseler o parayı alırlar, çünkü para dediğiniz kan gibi sürekli dolaşır. Para kimin yanına giderse onun işini görür.
Kimin paraya daha çok ihtiyacı varsa en az onun yanında kalır. Kimin daha az ihtiyacı varsa en fazla onun yanında kalır. Dolayısıyla bakarsınız ki dolaşa dolaşa sizin verdiğiniz yüz lira belki 7 bin liralık, on bin liralık iş görmüştür. Çünkü gider onun işini görür, oradan onun, oradan onun; bu bir infaktır. Malınızı harcadığınız zaman da aynı şekilde, Yani insanların ihtiyaçları bellidir. Daha fazlasını biriktirdiğiniz zaman işte bozulur, değeri düşer şu olur, bu olur. Ama siz onu ihtiyacı olan kişilere verdiğiniz zaman onlar ondan yararlanırlar, yeni mal ve hizmetin üretiminin yolları açılır.
İşte batılı ekonomilerde biriktirmeye yönelik bir yapı vardır. Çünkü ekonominin adı kapitalizm dir. Kapitalizm demek, kapital sahibinden yana olan sistem demektir. Yani herşey parası olan için olmalı, dolayısıyla bakarsınız ki bu gün mesela Türkiye de ve dünyanın her yerinde olduğu gibi herşey den vergi alınıyor. Niye? Çünkü bu günkü para sistemi,ki buna para demek mümkün değil. Hakikaten insanlık tam bir yani çok afedersiniz ama, geri zekalılık krizi yaşıyor. Yani bunu birkaç kişiyi bir kenara bıraktıktan sonra herkes için söylemek mümkün. Çünkü bir kağıt parçasının üzerine işte diyor 100 Euro yazıyor, bir kağıt işte. Siz onun karşılığında paranızı veriyorsunuz. Öbürüsü 100 Dolar yazıyor ondan sonra da bu gün şimdi şey yapıyor, Efendim FED.. ‘’Dünyanın kaderi FED in başkanının elinde’’ neymiş efendim ‘’Faiz miktarlarını açıkladığı zaman ne olacak’’ mış ?!..
Yahu, hakikaten bir Müslümanın bunu söylememesi gerekir. Yani siz Allah ve Resulu ile savaş olan bir şeye, ona bakarak hareket ediyorsunuz. Tabi para konusu apayrı bir konu bunu çok iyi bilmeyenlerin yanında konuştuğunuz zaman da boşuna konuşmuş oluyorsunuz. Ben şu ana kadar şunu anladım ki, bizde nasıl hurafeci ulema varsa, iktisatta ondan daha fazla hurafeci ulema var. Yani insanları böyle vasıflı köle haline getirmişler, belli noktalara yerleştirmişler. Mesala bazen çok güvendiğim bazı arkadaşlara diyorum;
– ‘ Yahu bu ne biçim bir ekonomik yapıdır? Böyle şey olur mu?’
– ‘ E Hocam kapitalizmin gereğidir.’
Tamam. Kapitalizmin gereği ben zaten onu söylüyorum. O bunu normal olarak söylüyor. Neyse bundan pek fazla anlayan insan bulmak gerçekten çok zor. Yani aynen şey gibi;
Uyuşturucu müptelası gibi. Hiçbir faydası yok. Herşeyini sömürüyor insanın. Ve ona karşılık insanlar herşeylerini veriyorlar. Bu başka bir şey. Ama işin, paranın kağıt olmasını düşünmeden şey yapalım.
Yani para kimin yanına giderse onun işini görür. Saklanan paranın hiç kimseye faydası olmaz. Ondan dolayı Allah u Teala ‘’altını ve gümüşü hazine olarak saklayıpta Allah yolunda harcamayanları acıklı bir azapla müjdele’’ demiştir. Tevbe suresinin 36. Ayeti galiba orada.
Şimdi, dolayısıyla şeyde İslamda harcama çok önemlidir. Çünkü harcadığınız zaman ekonomi dışı kalan bütün öğeler ekonomiye kandırılır. Ondan dolayı bizde zekat vardır. Zekat İslam ülkesinin tek vergisidir. İslam devletinin tek vergisidir. Zekatı verecek kişiler kendi şeylerini tamamladıktan sonra, yani kendi bir yıllık ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra artandan verirler. Başka da vergi yoktur. Ama bu gün işte yeni kurulmuş bu ekonomik sistem, kapitalizm faiz yoluyla bütün toplumları sömürdüğü için kapitalizmin en büyük sömürdükleri devletlerdir. En fazla devletleri sömürür. Devletlerde kapitalist yapıda ayakta durabilmek için herşeyden vergi almak zorunda kalırlar. İçtiğiniz sudan vergi verirsiniz, yaktığınız elektrikten vergi verirsiniz, oturduğunuz binadan verirsiniz, bindiğiniz arabadan verirsiniz. Her şeye vergi verirsiniz çünkü burada tüm insanlık birkaç kişinin kölesi haline getirilmiştir. Ama bu öyle bir kölelik ki tıpkı uyuşturucular gibi böyle olduğunun farkına varmadan köle yapılmışlardır. Bu Müslümanların görevidir bunu ortadan kaldırmak ve size zor gelir ama irade olsun o kadar kolaydır ki, bu sistemin o kadar büyük açıkları vardır ki, ama maalesef ben şu ana kadar bu konuda bir irade bulamadım kendi açımdan. Nasıl olsa faize fetva veren kuyrukta bekleyen hocalar var böyle hocalar olduğu sürece de alan razı satan razı yürür giderler.
Evet, şimdi Allah u Teala burada diyor ki;
Nisa suresinin 36. Ayetinde. (Estauzubillah)
‘Va’budûllâhe ve lâ tuşrikûbihîşeyen’
‘’Allah a kulluk edin, Ona hiçbir şeyi ortak koşmayın’’
‘ve bil vâlideyniihsânen ’
‘’Anneye babaya iyi davranın’’
‘’ve bizilkurbâvelyetâmâ’’
‘’’Size yakınlığı olanlara iyi davranın’’
( yetimlere çaresiz kalmış olan insanlara, ondan sonra yakın komşuya akrabadan olan komşuya yakın komşuya, ve birlikte çalıştığınız arkadaşlara karşı iyi davranın, bir de yolda kalmış olan insanlara, ve elinizin altında,hakimiyetinizin altında olan esirlere iyi davranın)
Bu esirlere iyi davranmak son derece önemlidir. Çünkü o esirler sizden gördüğü o iyiliği fidyelerini ödedikten sonra ya da serbest bırakıldıktan sonra kendi ülkelerine taşırlar. Ve orada Müslümanların en büyük propagandasını yaparlar.
‘’İnnallâhe lâ yuhıbbu men kânemuhtâlenfehûrâ’’
‘’Allah u teala kendini bir şey hayal edip övünen hiç kimseyi sevmez’’
İşte insanlarda bu vardır. Yani insanlar hakikaten böyle bir yapı içerisindedirler. Birazcık bir iki bir şeyde başarılı oldular mı, bir iki problemi çözdüler mi, bir iki sıkıntılardan aştılar mı, hemen bakarsınız ki kendilerini bir şey zannetmeye başlamışlar. Burunları büyümüş artık dünyaya nizam koymaya başlamışlar. Onun için kendisini bir şey zanneden ve övünen hiç kimseyi Allah u Teala sevmez.
‘’İnnallâhe lâ yuhıbbu men kânemuhtâlenfehûrâ’’
‘’Kendisini bir şey zanneden övünen hiçkimseyi Allah u Teala sevmez’’
Bunlar kimlerdir?!..
‘’Ellezîneyebhalûne’’(Nisa 37)
‘’Bunlar cimrilik yapan insanlardır’’
‘’ ve ye’murûnennâse bil buhli’’
‘’İnsanları da cimriliğe teşvik ederler’’
(Vermeyin bunlara! Çalışsınlar! İşte böyle yapıyorsunuz başımıza dikiliyorlar!) (Söylerler işte)
Kendileri vermediği gibi başkalarına da şey yaparlar çünkü kötü duruma düşmemek için. Yani vermemelerinin bir sebebi var. Bunlar çok akıllı insanlar. Akıllı olmasalardı Allah onlara o parayı verir miydi?!.Akıllı olmasalardı o makam ve mevkilere gelirler miydi?!.
‘’ve yektumûnemââtâhumullâhuminfadlıhî’’
‘’Allah u Teala nın kendi ikramından onlara verdiklerini de gizlerler’’
‘’Ve a’tednâlilkâfirîneazâbenmuhînâ’’
‘’Kafirlere Yani Allah ın verdiği nimetleri gizleyip nankörlük edenlere kendi itibarlarını düşürücü bir azap hazırlamışızdır.’’
Yani insanlar iyilik etmedikleri zaman aslında zararı kendileri yaparlar. İyilik yaptığınız zaman kendinize yaparsınız. Kötülük yaptığınız zaman yine kendinize yaparsınız.
‘’Vellezîneyunfıkûneemvâlehumriâennâsi’’ (Nisa 38)
‘’Bazı insanlar da mallarını insanlara gösteriş olsun diye harcarlar’’
‘’ve lâ yu’minûne billâhi ve lâ bil yevmilâhir’’
‘’Allah a ve ahiret gününe güvenleri de yok’’
Yani şimdi Allah u Teala bir şey diyor, diyor ki ‘şöyle yap, ben sana şunu vereyim’ diyor ama kendi kafasına göre bir sistem kuruyor. Ondan sonra bakarsınız ki orada da kendi kafasına göre, ayetleri hatırlattığınız zaman
-‘Yahu kardeşim tamam senin dediğin doğru ama, iş öyle değil işin rengi farklı’. Yani Allah u Teala bu işlerden anlamaz. İşin içine gir de bir gör. Allah ne bilir ki’ HAŞA!.
Öyle demez ama öyle demeye getirir.
‘’Ve men yekun işşeytânulehu karinen ’’
‘’Şeytan kime yakın olursa..’’
-Tabi burada şeytan devreye giriyor. İnsanların kötü işlerini güzel gösteriyor.
‘’fe sâekarînâ’’
‘’Ne kötü yakın arkadaştır’’
‘’Ve mâzâ aleyhim’’(Nisa 39)
‘’Ne olurdu (Ne zararı vardı)’’
‘’levâmenû billâhi velyevmilâhıri’’
‘’Allah a güvenselerdi’’
-Hakikaten ‘ben müminim’ diyenlerin Allah a güvenleri maalesef çok çok azdır. Yani Allah ın ayetlerini okursunuz. Ha! Ha! Evet! Evet! Ne demek ’Ha evet evet!’. Kardeşim Allah bir şey diyorsa baş üstüne dersin ve uygularsın. Allah a inanmak güvenmek budur. Anlasan da anlamasan da Allah neyi emretmişse başüstüne dersin. Orda yanlış bir şey yaparsan Cenab ı Hak mutlaka seni uyarıcı bir şey gönderir. Mutlaka ortaya çıkar.
‘’ve enfekûmimmârazakahumullâh’’
‘’Allah ın onlara rızık olarak verdiklerinden harcasalar (infak etseler, başkalarına verseler) ne zararları olurdu’’
‘’Ve kânallâhubihimalîmâ’’
‘’Allah u teala onları bimektedir’’
‘’İnnallâhe lâ yazlimumiskâlezerreh’’ (Nisa 40)
‘’Allah zerre kadar haksızlık yapmaz (hiç kimseye)’’
‘’ve in tekuhasenetenyudâıfhâ’’
‘’Yaptığınız iyilikse onu kat kat katlarıyla size verir’’
‘’ve yu’timinledunhuecranazîmâ’’
‘’Ve kendi katından büyük bir ücret te verir (ayrıca)’’
‘’Fe keyfe izâci’nâminkulliummetinbişehîdin ve ci’nâbikealâhâulâişehîdâ’’ (Nisa 41)
‘’Her toplumdan bir şahit getireceğiz. Ya Muhammed seni de şu müminlere şahit olarak getireceğiz’’
‘’Yevme izin yeveddullezînekeferû ve asavurresule ‘’ (Nisa 42)
‘’O gün Allah ın ayetlerini görmezlikten gelen ve resule kaşı çıkanlar çok isteyecekler ki’’
‘’ levtusevvâbihimulard’’
‘’Keşke yerin dibine geçseydik (Keşke bu günleri görmeseydik) ’’
‘’Ve lâ yektumûnallâhehadîsâ‘’
‘’Allah ın katında da herhangi bir sözü gizleyemeyeceklerdir. (Hiçbir şeyi gizleyemeyeceklerdir.)’’
Şimdi hakikaten cimrilik eden tamamen kendi aleyhine yapar. İyilik yapmış olan kendi lehine yapmış olur çünkü Allah u Teala yapılan iyiliği kat kat vermeyi vaad ediyor az önce okuduğumuz ayet i kerime de. Şimdi bir de bu 9. Surenin yani Tevbe suresinin 75 ve devamı ayetlerini okuyalım.
‘’Ve minhum men âhedallâhe’’ (Tevbe 75)
‘’İnsanlardan şöyle kişiler vardır’’
-Mesela bunu çok görürsünüz.
‘’le in âtânâminfadlihî’’
‘’Allah bana bir mal versin (Allah bana bir ikramda bulunsun)’’
‘’le nessaddekanne’’
‘’Elbetteki sadaka veririz (bir görsünler baksınlar ki malı harcamak ne demekmiş)’’
-Olmadığı zaman herkes atar tutar. Bu türleri çok görmüşsünüzdür. Ben çok gördüm yani şimdiye kadar. ‘ Vallahi benim olacak ki göresiniz bak nasıl yardım yapıyorum’.
‘’ve le nekûnenneminessâlihîn‘’
‘’Elbetteki iyi insanlardan oluruz’’ (kardeşim yok olsun da bir görün bakın ki yardım etmek neymiş)
-Öyle mi? Peki..
‘’Fe lemmââtâhumminfadlihîbahılûbihî‘’ (Tevbe 76)
‘’Ama Allah u Teala kendi ikramıyla onlara bir şey verdiği zaman cimrilik ederler’’
-Niye? Çünkü hep kendi ihtiyaçları hiçbir zaman için bitmez. Şimdi bu öyle bir şeydir ki, ne kadar zenginleşirseniz gönlünüz o kadar fakirleşir. Eğer Allah yolunda harcama yapmıyorsanız. Harcıyorsanız içiniz de rahat olur dışınız da. Allah rızası için harcadığınız zaman. Aslında harcamayı kendiniz için yapmış olursunuz. Tabi öyle saçıp savurma yok Allah u Teala nın koyduğu kurallara göre hareket etmek şartıyla.
‘’ve tevellev ve hum mu’ridûn‘’
‘’Yüz çevirir ve kenara çekilirler’’
-‘Bir olsun görürsünüz’ der. Olduğu zaman bakarsınız ki hiç o tarafta değiller. Konuşursunuz duymazlar. ‘Tamam yapacağız edeceğiz falan filan’… Bir gün bu konularda esip savuran birisine söylemiştim. Maddi durumu da oldukça iyiydi. Dedim,
-‘Sen Allah rızası için birisine bir Türk Lirası verdin mi?’ .
Bak hiçbir değeri yok yerde bulsan almazsın.
-‘Vereceğiz vereceğiz’ dedi.
-Verecek misin? diye sormuyorum. Verdin mi? Diye soruyorum.
Çok sıkıştırınca dedi ki;
– ‘Analığımın çatısını tamir ettim’ dedi.
Dedim,
-Allah rızası için mi yaptın, millet ayıpladığı için mi yaptın?.
Köyde analığının çatısını tamir etmiş. O zaman sustu tabii bir şey diyemedi.
– ‘Ben sana bir şey söyleyeyim mi?’ dedim.
-‘Bir lira değil sen Allah rızası için bir kuruş bile veremezsin’.
‘Vereceğiz vereceğiz’.Vereceğiz değil. Ver görelim. Daha sonra bunlar bu tipler daha sonra çok büyük sıkıntıya girerler. Görürsünüz. Zaten bu ayetlerde de Allah öyle diyor. Ama Daha kötüsünü söylüyor Cenab ı Hak;
‘’Fe a’kabehumnifâkan‘’ (Tevbe 77)
‘’Allah onları münafıklıkla cezalandırır’’
-münafık yani ne olur dışı başka içi başka hale dönüşürler. Kişilikleri bozulur yani
‘’fî kulûbihim ilâ yevmi yelkavnehu’’
‘’Allah ile yüz yüze gelecekleri güne kadar kalplerine münafıklık koyarak onları cezalandırır’’
-Niye?
‘’bimâahlefullâhemâvaadûhu’’
‘’Allah a verdikleri sözü tutmadılar’’
-Yarabbi bana bir ver de bak nasıl harcıyacağım.
-E verdim hani?!
‘’ve bimâkânûyekzibûn’’
‘’ve yalan söylemelerine karşılık Allah onları münafıklıkla cezalandırır’’
‘’E lemya’lemû‘’ (Tevbe 78)
‘’ bunlar hala öğrenemediler mi? ‘’
‘’ennallâheya’lemusırrahum ve necvâhum‘’
‘’Allah onları içlerini de biliyor, gizli konuşmalarını da biliyor’’
-Sizin karşınıza çıkıp konuşmalarına bakmayın. İçten içe ‘ya bunlara bir şey vermeyin, şöyle yapın böyle yapın’ falan. Deniyor.
‘’ ve ennallâheallâmulguyûb’’
‘’Allah gaybları bilendir.’’ (Bunu bilmiyorlar mı)
Şimdi 92. Surenin 5. Ayetini okuyalım. Leyl suresi. Bakın burada Allah u Teala diyor ki,
‘’Fe emmâ men a’tâvettekâ.’’ (leyl 5)
‘’Veren ama kendisini de koruyan’’
-Veriyor da herşeyini büsbütün veripte kendisini çaresiz durumda bırakacak değil. Kendi şeyini de kendi nefsini de unutmuyor ama, Allah rızası için de veriyor.
‘’Ve saddeka bil husnâ.’’(Leyl 6)
‘’En güzeli de tastik eden’’
-Yani Allah ın emrettiklerinden güzeli yok. En güzeli de doğru kabul eden. ‘Allah ne diyorsa baş üstüne’ diyen.
İşte bunlar var ya!
‘’Fe se nuyessiruhulilyusrâ.’’(Leyl 7)
‘’Onların önünü sürekli açarız’’ (Onları her zaman en kolaya kolayca yönlendiririz.)
-Önleri açık olur. Hakikaten bunu yaşamayan bilmez. Yani ‘Canab ı Hak, Allah ne diyorsa o ‘ diyebildiğiniz zaman, tabii kendinizi de salıvermeden, Allah ın emirlerine göre hareket ettiğiniz zaman önünüz sürekli açılır. Sürekli yürürsünüz belki koşarsınız, belki daha hızlı gidebilirsin. Ve içinizde de bir korku olmaz. Hep güven duygusu içerisindesinizdir. Çünkü siz tüm varlıkların sahibi olan Allah a dayanıp güveniyorsunuz. Sizden daha güçlü kimse olmaz. Diyorsunuz ki ‘benim sahibim var O da Allah u Teala’. Ee!. Neden korkacağım?. Ben sahipsiz değilim ki. O da her şeyin sahibi. Her yerde olan her zaman olan ve her şeye gücü yetendir. Ben O na karşı yanlış yapmayayım gerisi kolay.
‘’Ve emmâ men bahılevestagnâ.’’ (Leyl 8)
‘’Cimrilik yapıp ta böyle kendisini kimseye muhtaç görmeyen, böyle kendisini bir şey zanneden’’
-Müstağni deriz ya Türkçemizde ‘Yani benim kimseye ihtiyacım yok kimse de bana gelmesin’ gibi bir tavır içerisinde olan.
‘’Ve kezzebe bil husnâ.’’(Leyl 9)
‘’En güzel karşısında yalan söyleyen’’
-Yani Allah ın ayetlerinin karşısında yalan söylüyor. Allah u Teala ‘şöyle yapın böyle yapın’ diyor, bakıyorsunuz ki kendi kafasına uydurmaya çalışmış Allah ın ayetlerini.
‘’Fe se nuyessiruhulilusrâ.’’ (Leyl 10)
‘’O nu da, Onun da önünü sürekli sıkıntıya şey yaparız ( Yani o en zora kolayca ulaşır o).
-Yani o sürekli sıkıntılarla yüz yüze kalır. Öbürü sürekli rahatlıklarla yüz yüze kalır.
Mesela ben birkaç kere anlatmıştım başımdan geçen bir olayı, Şimdi Erzurumlu bir Pehlivan amca vardı Allah rahmet eylesin vefat etti. Hakikaten O na pehlivan derlerdi çünkü gerçekten babayiğit bir adamdı. Hayırhasanat, kendi maddi zenginliği yoktu ama imkanlarına göre insanlara yapabileceğini yapmaya çalışan bir kişiydi. Onurlu bir insandı. İstanbul müftülüğündeyim bir gün bana geldi dedi ki; ‘Ya, Konya Ereğli’ye gittim orada birkaç tane tanıdığım var akraba var. Durumları çok kötü’ dedi. ‘Yani hiç üzerlerinde ne bir elbise var, ne evlerinde bir şey var. O na yardımcı olabilir miyiz?’. ‘Tamam’ dedim. Ben de şu Sultan Hamam da tanıdığım birine telefon açtım. ‘Gelsin’ dedi. Gitti sonra geldi bana dedik ki; ‘Yahu ben böyle bir adam görmedim’ dedi. ‘Bu ne biçim bir insan’ dedi Ya!. ‘Ne oldu?’ dedim. ‘Yahu ben oraya gittim sanki büyük bir tüccar gelmiş gibi karşıladı beni’. ‘ Yanlış mı anladı’ dedim mal almaya geldim mi zannediyor?!..
Ondan sonra ‘Yahu işte Abdülaziz hoca gönderdi işte’ filan.
‘Yahu tamam tamam’ demiş. Yemek yedin mi? –Yok. ‘Gel beraber bi yemek yiyelim’ demiş. Allah Allah!. diyor şaşırdım kaldım. Neyse beraber bir yemek yedik. Çıktı,neler lazımdı? Şunlar şunlar..
Tamam. Seç beğen. Nerden ne kadar diyorsan çocuklar senin istediğini versinler.
‘Allah Allah’ diyor ya!. ‘Ben şaşkınları oynuyorum.’
‘Neyse istediklerimi verdi adam’ diyor. Ondan sonra dedi ki ‘’nereye göndereceksin?’’
İşte , Konya Ereğli sine.
-O zaman Topkapı dan kalkıyordu otobüsler.
‘Peki araban var mı?. – Yok.
‘Oğlum şunu bir oraya kadar götür’ demiş. ‘Ereğli ye kadarki nakliye parasını da ver, otobüse teslim et’.
-‘Yahu bu ne biçim bir insan’ dedi. ‘Ben böyle bir şey görmedim şimdiye kadar’..
Sonra kendisine teşekkür ettim. Dedi ki; ‘ Yahu Hocam’ dedi, ‘bak, Ben dedi zekatımı çoktan verdim. Belki kaça katlanmıştırAma,’ dedi,‘şu yaptığımızın bereketini komşularımız bir bilse ya!’ dedi. ‘Bu ne kadar güzel ne kadar iyi ne kadar maddi gelir sağladığını komşularım bir bilse ya!.. Bana kimseyi bırakmazlar’ dedi. ‘Ben niye yapmayayımki’ dedi yahu. ‘Allah karşılığını fazlasıyla veriyor’ dedi.
Hakikaten inanan insan, böyle yapar.
Evet şimdi, Peki bunun bereketi ne? Bakara suresinin 261. ayetini açın oradan görelim. Şimdi burada diyor ki Allah u Teala;
‘’Meselullezîneyunfikûneemvâlehum fî sebîlillâhi’’ (Bakara261)
‘’Mallarını Allah yolunda harcayanlar’’
‘Onların yaptıkları neye benzer’ diyor’
‘’ke meseli habbetinenbetetseb’asenâbile’’
‘’bir buğday danesine benzer ki, toprağa atılmış yedi tane başak bitirmiştir’’ diyor. ‘Yedi başağı var’.
-Peki?.
‘’fî kullisunbuletinmietuhabbetin’’
‘’Bir başakta da yüz dane var’’.
-Bire kaç olur?.Yediyüz..Peki ‘orayla kalmaz’ diyor.
‘’vallâhuyudâifuli men yeşâu’’
‘’Allah bunların içerisinden tercih ettiklerine bunun katlarını verir.’’
-Yediyüz ün katlarını verir kaç kat belli değil.
‘’vallâhuvâsiunalîm’’
‘’Allah u Teala nın imkanları geniştir. Her şey i bilir’’.
Şimdi bizim Süleymaniye Vakfı’nda her Pazar ekonomi konusunda oldukça ileri seviyede bilgisi olan arkadaşlarımız tam on yıl aralıksız geldiler. Oraya bir ekonomik problem getirdiler tek şartları vardı Kuran ı Kerim’e göre çözülecek. On yıl öyle çalıştık o arkadaşlarla. Tabi onlar da çok zeki insanlar kendi mesleklerinde çok başarılı olan insanlar bir çoğu bakanlık yapmış, üst seviyede işlerde bulunuyor. Mesela Kıbrıs’tan gelen olurdu, Ankara dan gelen olurdu, ne bileyim Bursa dan gelen olurdu. Değişik şehirlerden o Pazar toplantısı için gelenler olurdu. Şimdi bunların tek şartları vardı. Problem Kuran ı Kerim e göre çözülecek.
Şimdi bir gün Uludağ Üniversitesi İktisat Fakültesi’nden bir Hoca geldi. Bu ayeti (Bakara261) okuduk o gün. Adını da söyleyeyim Merkez Bankası nın yönetim kurulundaydı. Şimdi herhalde emekli olmuştur diye duydum – Epey bir oldu görüşmeyeli- İlker PARASIZ hoca.. Şimdi adı PARASIZ dır da para hocasıdır siz soyadına bakmayın. PARESİZ : parçasız anlamında da sonradan PARASIZ yapmışlar neyse. Şimdi O İlker hoca da sık sık gelirdi Uludağ Üniversitesi nde olmasına rağmen yani pazarları mümkün oldukça gelirdi. Şimdi bu ayeti okudum (Bakara261) , Biz şimdi bu ayeti okurken sevabı artar diye biliyoruz ya!. Hep öyle anlatılır şeylerde. Şimdi İlker hoca dedi ki; düşündü düşündü ‘Yahu ben bu ayeti şimdiye kadar niye hiç görmemişim’ dedi. ‘Allah Allah’ dedi ya!. ‘Bu ne biçim bir ayet’ dedi. Yahu ne diyor bu adam dedim kendi kendime. Dedi ‘valla bu ayeti birkaç sene önce görseydim şu anda kesinlikle Nobel ödülü almıştım’ dedi.
‘Yahu ne diyorsun açık konuş’. Şimdi ben bilmiyorum hani bunlar ekonometri denen bir bilim dalı var, ona göre bir şeyler yapıyorlar. Benim bildiğim bir saha değil o. Çıktı tahtada bir hesap yaptı ve yediyüz rakamını çıkardı. Bu bir e yediyüz.. Bu defa ben iyice şaşırmaya başladım bu adam ne yapıyor diye. Dedi ki bak;’İktisatta bir çarpan etkisi diye bir kavram vardır, Bu ayette Allah u Teala O nu anlatıyor ‘dedi. ‘Öyle muhteşem iktisat kanunudur ki bu’ dedi; Yani şimdilik bu yani ama bunun içerisinde daha büyük şeyler var falan ama O’nlar görüyor ama biz şey yapamıyoruz. Zaten bizim bu hikmet metodu falan filan da daha çok onların gayretleriyle olmuştur. Yani öylesine zor sorular soruyorlardı ki, hadi bakalım çık işin içinden çıkabilirsen. Uğraştığın zaman Allah u Teala bir kapı açıyor. Yani dedi işte ‘Sen gidersin, bir bakkaldan ekmek alırsın bakkal o parayı şeye verir, fırıncıya verir. Fırıncı işçisine verir, İşçi götürür kirasını öder. İşte bakkala öder, kasap a öder. O bakkal, kasap şuna verir buna verir. Allah!.. akşama kadar belki birkaç yüz tane el değiştirir. Ve ekonomi de böyle harekete geçer , canlanır şu olur bu olur’ falan. Tabii bunlar çok önemli hususlar E sizde bu kadar canlanmaya katkı yaptığınız için de Allah u Teala size bunun sevabını da verir. Bunun sevabını da verir. Onun için mesela biliyorsunuz şeyde Bakara 276. Ayetinde Allah u Teala diyor ki;
‘’Yemhakullâhurribâ ve yurbîssadakât’’ (Bakara 276)
‘’Allah faizi daraltır’’ yani (faizli ekonomiyi daraltır)
-Peki ‘’ ve yurbîssadakât’’
‘’Sadakaya dayalı – Zekat a dayalı- ekonomileri de geliştirir’’
Yani geliştirmek istiyorsanız sadakaya dayalı olması lazım, zekata dayalı olması lazım. Çünkü zekata dayalı olunduğu zaman ekonomi fakir fukaradan bir şey almıyorsunuz. Adamın evinden, arabasından, yiyeceğinden, içeceğinden ve giyeceğinden vergi almıyorsunuz dolayısıyla üretim son derece ucuz oluyor. Bir de herkes üretici olma gayreti içerisinde olduğu için kalite o şeyden dolayı yarışmadan dolayı kalite ortaya çıkıyor. Ondan sonra zekat ihtiyaçlı olan kişilere verildiği için de ekonomi dışına atılan bütün kurumlar sadece fakirler değildir. Mesela bizim genel anlayışımızda ya da gelenekte zekat sekiz sınıfa verilir Kuran ı Kerim de ama gidin Ö.N. Bilmen’in İslam ilmihalini açın okuyun. Orada kafadan yedi sınıfa indirilmiştir. Müellefey i Gulub yokmuş !. Haşa neyse, Ondan sonra o yedi sınıfı da okuyun iki sınıfa düşürür. Fakirler ve zekat memurları. Peki Allah u Teala boşuna mı saydı bu sekiz sınıfı kardeşim?. O sekiz sınıf üzerinde çalışma yaptığınız zaman devletin bütün ihtiyaçlarının karşılandığını orada görürsünüz.
O konuda yaptırdığımız doktoralar var mastır çalışmaları var, çok değerli çalışmalar. Geleneksel yapı maalesef yani burada, bu işi yani zekat ı böyle işlevsiz bıraktığı için İslam devletleri şeyle geçinmeye başlamışlar, ganimetlerle. O da tabi sistemi tümüyle çökertmiş. Zekat çok önemli bir konudur. Size daha önce de söylemiştim. Daha yeni başbakan olmuştu, o zaman bir toplantı yapmıştık. DPT uzmanlarını da çağırmıştık. Onların yaptıkları hesaplara göre, 1984 olması lazım öyle hatırlıyorum. 984 bütçesinin tam 4 katı Türkiye’nin zekat geliri vardı. Öyle basit bir şey değil.
Şimdi kapitalist ekonomide arkadaşlar yani içinizde uzmanlar var bilirler. Kapitalist ekonomide vergiyi zenginler vermez. Zenginler vergi alır. Vergi vermezler. Eskiden bulunduğumuz konum itibarıyla Türkiye nin önde gelen zenginleriyle, önde gelen siyaset adamlarıyla, önde gelen kişileriyle sık sık görüşürdük. Şimdi bir gün çok üst seviyede bir zenginle konuşuyoruz, işte yahu dedi ‘zekat kırkta bir, biz kurumlar vergisi olarak %25, %45 e kadar vergi veriyoruz’ dedi.
Dedim ‘bir kere siz vergi vermezsiniz siz vergi alırsınız’ dedim.
‘Ne demek vermeyiz?!’ işte şu bu. Sistemi anlattım O na, Bak dedim,
‘İşte şöyle şöyleşöyle yaparsınız’. Ekonomistlerle çalışıyoruz bütün inceden inceye öğrenmiştik yani. Adam bir kızdı, böyle yaptı:
‘Hoca sana bunları kim öğretiyor?’
Tabii sisteminizi çökerten şeyler bunlar değil mi? Bu sistemde vergiyi zenginler alır fakirler verir. Onun için sürekli dikkat ederseniz. İnsanlar hep borçlanır hep borçlanır. Çünki bir türlü yetiştiremezsiniz.
Ama İslam ın koyduğu sistemde imkanı olanlar verir, bundan ihtiyaçlı olanlar yararlanır ve bu sistemde insanlar sürekli ekonomi dışına atılır. Ve o büyük zenginlerin desteklediği kurumlar tüm piyasayı kapsar. Yani üretim de onların elinde olur. Her şey onların elinde olur. Kaliteyi de düşürürler, insanları da hasta eder, kendi ilaç fabrikasının müşterisi haline getirirler. Tümüyle insanlığı esir alırlar. Ama zekatta bunun tam tersidir. Zekatta insanların kişiliği gelişir. Zekatta insanların teşebbüs gücü gelişir. Zekatta hiç kimse ekonominin dışına atılmaz. Ekonominin dışına atılanlar sürekli ekonomiye kazandırılırlar. Dolayısıyla eğer gelişme istiyorsanız ancak bu şekilde olur. İşte burada da Allah u Teala bir e yediyüz kazanç nasip ederek. Hem sizi manevi olarak içinizi rahatlatan bir şey verir. bİr duygu verir. Hem de maddi olarak ta zenginleşmenizin yolunu açar. Şimdi şu ayette de devam edelim;
‘’Ellezîneyunfikûneemvâlehum fî sebîlillâhi’’ (Bakara 262)
‘’Mallarını Allah yolunda harcayan’’
‘’summe lâ yutbiûnemâenfekûmennen ve lâ ezen ‘’
‘’Yaptığı iyilik ikramları başa kakmayan ve karşı tarafın canını sıkıcı sözler söylemeyenler’
-Şimdi bazı insanlar vardır. Mesela bir tane adam var, yıllar önce bana değil, bneim vesilemle bir yere bir yardımcı olmuştu. Belki en az otuz sene olmuştur. Her rastladığında onu söyler. Yahu hakkaten, ne oluyor kardeşim yani.. Benim başıma kakıyor. Sanki bana vermiş. Allah göstermesin bana verseydikim bilir ne olacaktı?..
‘’Ellezîneyunfikûneemvâlehum fî sebîlillâhisumme lâ yutbiûnemâenfekû’’
‘’Yaptığı şeylerin arkasından başa kakma ve can sıkıcı sözler söylemeyen insanlar’’
‘’lehumecruhum inde rabbihim‘’
‘’onların ücretleri Rableri katındadır ‘’
-Allah çok zengin, önce gönlünü rahatlatır. Sonra imkanlarını rahatlatır. Ama Allah u Teala verdiğini hemen vermez. Önce bir sıkıntı çektirir. Çünkü imtihan ediyor Allah. Sonra verir.
‘’ve lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn‘’
‘’Bunların üzerinde korku olmaz, bunlar üzülmezler de’’ (Bunlar üzülmezler)
-Niye korkayım ben niye korkayım ki? Ben Allah karşı yanlış yaparsam korkarım. O zaman da tevbe kapısı var. Tevbe ederim ‘Ya Rabbi beni affet’ derim. Allah a karşı yanlış yapmamışsam ben niye korkayım? Çünkü benim sahibim her şeyin sahibi. Her tarafa gücü yeten ondan daha güçlüsü yok ki, Arkası benden daha güçlü kimse yok yeryüzünde niye onların da sahibi yok mu? Tamam onlar da o inançta olsunlar onlar da aynı olur. Adam Allah a güvenmiyorsa bir şeye yaramaz ki. İnsanlar maalesef Cenab ı Hakka karşı..
İman güven demetir. ‘Ben efendim Allah var bir.’ Allah ı var ve bir saymayan kimse yoktur yeryüzünde ama O na güvenmeyenler vardır. İblis Allah a iki tane mi dedi. Ama güvenmedi Cenab ı Hak ka. Kendi görüşünü Allah ın emrine tercih etti. Bu kadar. Sonra diyor ki;
‘’Kavlunma’rûfun ve magfiretun‘’ (Bakara 263)
‘’Güzel bir söz, bir bağışlama’’
‘’ayrunmin sadakatin yetbeuhâezâ’’
‘’arkasından eziyet gelen sadakadan daha hayırlıdır’’
-Adamın başına kakacaksan verme güzel bir söz söyle. Bir hayır yaptığın zaman onu unut. Çünki onun karşılığını Allah verecek. Allah tan başkasından bekleme. Şimdi bir çok kimse vardır. Birisine bir iyilik yaptın mı? İlla o adam onun abonesi olacak her gördüğü yerde ya işte sen bana şunu yapmıştın ya!.. Bırak şimdi. O yapar ya da yapmaz. Yani şunu düşünün ki, bütün her şeyi borçlu olduğu Allah a karşı vazifesini yapmayan bir adam senin üç beş kuruşluk yardımına karşı yardım yapar mı?
Mesela bir çok kimse vardır. Benim başıma çok geçmiştir yani. Adam a 99 tane iyilik yaparsınız. !00. sünü yaparken bir hata etseniz 99 unu görmez O nu görür ve başınıza kakar. Ben hep öyle zamanlarda şunu yapmışım. ‘Ya Rabbi unuttur bana bunu, yoksa bunu düşünürsem başka insanlara yardımcı olamam’. Efendim çok şey.. Aldatılma e tabi ki aldatılacaksın kardeşim yani, İnsansın sen. Yani adam yalan söyler başka bir şeyler yapar elinden geleni yaparsın. Başarılı olamadığın zaman da Cenab ı Hak ka sığınırsın olur biter. Evet.
‘’vallâhuganiyyunhalîm’’
‘’Allah u Teala zengindir ve Halimdir’’ (Allah yumuşak davranır.)
-Yani Allah u Teala.. Allah ın her şeyi vardır, ama ne yapar? Karşı tarafın cezasını hemen vermez. Yavaş yavaş. Yavaş yavaaş onun cezasını verir. Evet.
Şimdi son olarak şeyi açalım. 63. Sureyi açalım Münafikun suresini. Evet. Şimdi burada Allah u Teala şöyle diyor bakın;
‘’Ve enfikûmimmârazaknâkum‘’ (Münafikun 10)
‘’Size rızık olarak verdiğimiz şeylerden harcayın ‘’
-Yani en azından elinizde bir ekmek varsa birazını da bir başkasına verin. İmkanlarınız ölçüsünde.
‘’minkabli en ye’tiyeehadekumulmevtu‘’
‘’Sizden birinize ölüm gelmeden bu harcamayı yapın’’
-Ölmeden önce yapın harcamanızı. Öldükten sonra ne der?
‘’ fe yekûle rabbi’’
‘’öldükten sonra der ki, Ya rabbi’’
‘’lev lâ ahhartenî ilâ ecelin karîbin‘’
‘’Ya rabbi beni biraz daha yaşatsan olmaz mı? ‘’ der.
-Bunu nerde söyler. Kabirde söyler. Öldükten sonra. Ruhu konuşuyor yani. ‘lev lâ ahhartenî ilâ ecelin karîbin’ ‘ Ya! Bir 5 dakika daha müsaade etsen olmaz mı?’
‘’fe assaddeka’’ (şöyle bigidip geleyim)
‘’Sadaka vereyim’’
-Ne sadakası senin malın yok ki bitti artık onlar varislerin malı senin malın kalmadı.
‘’e ekunminessâlihîn’’
‘’İyilerden olayım’’
-Yok gitti.
‘’Ve lenyuahhırallâhunefsenizâcâeeceluhâ ‘’(Münafikun 11)
‘’Ecel geldikten sonra Allah hiç kimseye süre tanımaz’’ (Ecel geldi artık geri dönüş yok)
-Hiç kimseye hak tanınmaz.
‘’vallâhuhabîrunbimâta’melûn‘’
‘’Allah yaptıklarınızdan haberdardır’’
Onun için şimdi bazıları şunu yaparlar. Varislerinden mal kaçırma yoluna giderler. Yani size birkaç kere anlatmıştım. Hiç unutmadığım bir hadise. Kütahya dayım orada tarihi bir cami var adını unuttum. Orada Cuma vaazı yaptım. Şimdi baktım bir adam geldi, şöyle yaşlıca uzun boylu, zengin olduğu belli yapısından.
‘Hocam ben’ dedi ‘Mallarımı falan Kuran kursuna bağışladım’
‘Ee?’
‘Ölünceye kadar benim ama haa!’
-Sanki ben demişim bana mı bağışladın öyle konuşuyorsun-
‘‘Ölünceye kadar benim ama haa!’ ‘Hanım ölünceye kadar da’
Hangisi en son ölürse o zaman malları alacaklar. Dedim;
‘Sen malını Allah rızası için bağışlamamışsın. Mirasçılarından mal kaçırmışsın’ dedi.
‘Onlara hiçbir şey vermem’ işte ‘Bana karşı şöyle davranıyorlar böyle davranıyorlar’
Dedim ki;
‘Bak bu Allah rızası için harcama değildir.’
Bunu hocalar çok güzel kılıfına uydurmuşlar buna ‘vasiyet’ demişler. Ne Kuran ı Kerim de ne Resulallahın uygulamasında bunun en küçük bir delili yoktur. Ama böyle insanların malını almanın çok kolay bir yolu. Öldükten sonrasını harcamak çok kolay ne olacak nasıl olsa ben ölmüş olacağım. İşte bak Ayet ne dedi? Resulallah ta diyordu,
-Hadisin tam Metni aklında mı Abdurrahman? Yani şey
‘Sağlıklı iken malına karşı içinden cimrilik geçerken, ve mala karşı ihtiyacın olduğu zaman harca’ diyor. Yani malından verirken canından bir parça verir gibi harca ki, Allah rızasını alasın. Burada da Ayet ne dedi?
‘’Ve enfikûmimmârazaknâkumminkabli en ye’tiyeehadekumulmevtu‘’ (Münafikun 10)
‘’Sizden birinize ölüm gelmeden önce infak….
-İnfak ne demek?
..elden çıkarın malınızı’’
Az önceki adam elden çıkarmış mı? ‘Ölene kadar benim ama haa!’ ‘Hanım ölene kadar da’
Ee? Sen Allah rızası için bir şey vermiyorsun, sen mirasçılarını cezalandırıyosun. Nasıl olsa fıkıhta da buna fetva vermişler. Oh ne güzel. Adamların mallarını alıp birisi kullanacak. Oku hadi Hadisi tam olarak oku. Kaynağını da söyle;
ABDURRAHMAN:
Sahih bir rivayet Buharide geçiyor.
ADÜLAZİZ BAYINDIR:
Zaten Ayetin gereği yani. Evet.
ABDURRAHMAN:
Peygamber efendimize adamın biri soruyor.
‘Ya resullaheyyu sadakati efdalu ?’
‘Hangi sadaka daha faziletlidir?’
‘Kale resulallahus.a.v. entesaddaka ve entesahriyhunhariysunte’mululiğına ve tehşel fakra ve la tumhil hatta izabelağat el hulkumekultelifulanin keza ve lifulanin keza fakat kani lifulanin.’
‘Yani senin sağlıklı bir durumda olduğun, zenginliği umduğun, fakirlikten korktuğun bir esnada verdiğin şeydir. Sadakadır’
ABDÜLAZİZ BAYINDIR:
Elinden çıkacak
ABDURRAHMAN:
Evet yani ölüm artık boğazına geldiği zaman şu malım şu malım şu dediğin değildir.
ABDÜLAZİZ BAYINDIR:
Yani bu malım şuna bu malım şuna!. Zaten senin değil ki artık. Zaten başkasının bu mal artık. İşte burada da aynı işte değil mi? Bitti mi hadis?
ABDURRHMAN:
Evet. Oraya kadar şey yapma diyor yani tehir etme.
ABDÜLAZİZ BAYINDIR:
E iştenediyor bak;
‘’Ve enfikûmimmârazaknâkumminkabli‘’ (Münafikun 10)
-ENFİKU, elinizden çıkarın demektir harcayın yani. Bu insanlar ne yapıyorlar , ölene kadar elinde tutuyorlar.
‘’minkabli en ye’tiyeehadekumulmevtu‘’
‘’Sizden birine ölüm gelmeden önce’’ (gelinceye kadar yani)
-Gelinceye kadar harcayın. Ölüm gelmeden önce harcayın. Ölüm geldikten sonra ne yapar?
‘’fe yekûle’’
‘’Şöyle der’’
‘’rabbi lev lâ ahhartenî ilâ ecelin karîbin‘’
-Öldükten sonra çünkü ruh, bütün bilgiler ruh ta olduğu için ne durumda olduğunu biliyor.
‘’Ya rabbi der, biraz daha süre tanısan da’’
‘’fe assaddeka’’
‘’sadaka versem’’
‘’ve ekunminessâlihîn‘’
‘’İyilerden olsam olmaz mı’’
-Hayır. Bitti. Bitti. Peki onun için buna çok dikkat edelim. Malı verdiğimiz zaman canımız yanmalı ki. Allah ın rızasını tercih ettiğimizi gösterelim. Yani fakirlikten korktuğunuz, Hadis i şerif te olduğu gibi, zengin olmayı umduğunuz bir zamanda yapacağınız bir yardımdır. Yapacaksın yani ihtiyacın var. Onu yapacaksın ki, Allah ın rızasını O na tercih etmiş olasın. Niye buna sadaka deniyor. Dünyada kime sorarsan sor. En dinsizine de sorsan Allah ı mı daha çok seviyorsun malını mı? Ne der? Allah ı daha çok seviyorum. Peki. Allah rızası için şu malını şu adama ver dediğin zaman, başlar ‘ama, işte ,falan’ artık binbir türlü bahane ortaya koyar. Ama sen malını Allah için birine verdiğin zaman Allah ı daha çok sevdiğin iddasınııspatlamış oluyorsun. Onun için ona sadaka deniyor. Tamam mı?
Şimdi sonuç olarak ne yapacağız?
Çünki insanı yapısında zaten biriktirme şeyi vardır. Yani işte küçücük çocuklara bakın kardeşinden oyuncağını esirger. Yani şeyde var, bizim mayamızda var yaradılışımızda var. Allah u Teala onun için harcayın diyor. Yani Allah için fedakarlık yapmak gerekiyor. Şimdi biz bunu harcadığımız zaman herkeste ihtiyacını karşılayacak. Bu tıpkı tüm kılcal damarlara tüm hücrelere kanın yitecek ve oksijen götürmesi gibi toplumun tüm fertleri şeyden mal ve hizmet üretiminden yararlanacak hayatiyetini devam ettirecek. Kendisi de müteşebbis olacak Allah u tealaMüminun suresinde de;
‘’Vellezîne hum lizzekâtifâilûn‘’ (Müminun 4)
-Meth ediyor. Zekat için çalışanları da meth ediyor. Hepimiz zekat için çalışmamız lazım. Müminun 4. Ayet. Yani kendi ihtiyacımızı karşıladıktan sonra. Bak zekat çok önemli kendi bir yıllık ihtiyacımızı karşıladıktan sonra belli bir nisabın üzerinde olunca onun kırk ta birini veriyoruz. Yani kendimizi de ihmal etmiyoruz orda. Ailemizi de ihmal etmiyoruz. Onu verdiğimiz zaman da çok ciddi bir yardım oluyor. Bütün şeyler, en küçük birimler bundan istifade ediyor. Toplum sağlıklı bir hale geliyor.