(Abdülaziz Bayındır) Bugün Kuran ı Kerim in birinci suresi olan Fatiha suresinden okumaya başlıyoruz. İnşallah derslerimizi biraz daha aktif hale getireceğiz. Sizlerin de derse katılmasını sağlamaya çalışacağız, bu akşam ortam müsait değil inşallah haftaya onu yapmaya gayret ederiz, daha hareketli olsun daha güzel konuları anlamaya çalışalım diye, çünkü biz burada anlatırken kendimize göre anlatacağız ama siz de katıldığınız zaman olaya daha da bir başka renk bir başka zevk gelecektir.
Her şeyden önce kuran ı Kerim okumaya başlarken, Allah u Teala bize “Euzübillahimineşşeytanirraciym” dememizi emrediyor.
Nahl 16/98 “Kuran okuduğun zaman kovulmuş şeytanın şerrinden Allah a sığın” Karaa kelimesinin anlamı toplamaktı biliyorsunuz, Kuran ı Kerim i zihninizde toparlayacaksınız anlamaya çalışacaksınız, bu insanın yaptığı en hayırlı işlerdendir. “Karaa” toplamak; Kuran da zihinde toplanan ayetler, bütününe verilen isimdir. Kuran okuduğunuz zaman en hayırlı işi yapıyorsunuz, o anlamları zihninizde toparlıyorsunuz, anlamaya çalışıyorsunuz ve uygulayacak bir prensip bir emir ya da yasak çıkarıyorsunuz. Bu en hayırlı işe şeytan mutlaka vesvese karıştırmak isteyecektir. İşte Allah u Teâlâ diyor ki Kuran okuduğunuz zaman taşlanmış şeytanın şerrinden Allaha sığın.
Kuran ı Kerim okurken besmele çekmek gerekmez, sadece bu emirdir bize verilen. “Euzübillahimineşşeytanirraciym” dir bize emredilen besmele yok. Besmele surenin başında zaten varsa onu da çekersiniz, dolayısıyla Fatiha suresini baştan okuyacaksanız, Euzü besmele ile başlarsınız. Surenin başında besmele var onun için okursunuz. Ama baştan okumuyor da aradan bir yerden okuyorsanız, “Euzübillahimineşşeytanirraciym innelleziyne keferuseva un aleyhim envertehum emlenteunhum…” (05:00) diyerek okumaya devam edersiniz. Bizim Türkiye de Euzü nün arkasından besmele çekmek adet olmuştur bu bizim âdetimizdir. Asıl yapılması gereken o değil Euzü çektikten sonra doğrudan Kuran okumaya devam etmektir, surenin başıysa zaten ilk okuyacağınız besmele dir. Değilse hangi ayetse onu okuyacaksınız işin esası bu.
Euzü nün manası, “Ben Allaha sığınırım, taşlanmış şeytanın şerrinden” işte hacılar dün bitirdiler şeytan taşlamayı, bir kere her Hacca giden ömründe bir kere olsun şeytanı sembolik te olsa taşlıyor. Eminim ki şeytan gerçek manada orada taşlanıyordur. Zaten Allah u Teâlâ:
Hicr 15/34 “ Çık oradan sen taşlanacaksın…” diyor bu Şeytan taşlama demek ki bir taşlama olayı olacak bunu da biz Hac da yapıyoruz. Taşlanmış Şeytanın şerrinden Allah a sığınıyoruz. Çünkü Allah u Teâlâ elimizdeki Kuran ı Kerimlerin 287 inci sayfasında;
İsra 17/65 “ Kullarım üzerinde senin bir yetkin yoktur, vekil olarak Rabbin yeter” bununla bağlantılı olarak düşündüğünüz zaman Cenabı Hakkı kendinize vekil ediyorsunuz Allah u Teala sizi koruyor işte o zaman Allah a Şeytanın şerrinden sığınarak işe başlıyorsunuz.
“Bismillahirrahmanirrahim” Rahman ve rahim olan Allah ın adı ile, Bu bismillah Arapça bakımında baş tarafında bir fiil gizlidir. Başlarım anlamına gelen “Ebdehu” fiili gizli olarak kabul edilir. Zaten anlamdan da ortaya çıkıyor. Rahman ve Rahim olan Allah ın adı ile, Rahman ve Rahim, ikisi de rahmet kökünden türetilmiş olan kelimeler.
Mesela rahim dediğimiz zaman biz ne anlarız, ana rahmini anlarız zaten kelimenin türeme yeri orası. Ana rahmi neyi ifade eder? Ana rahmi çocuğu korur besler büyütür bütün ihtiyaçlarını karşılar değil mi? Çocuk rahimdeyken başka bir şeye muhtaç mı? Bütün ihtiyaçlarını karşılıyor işte “merhamet” oradan geliyor. Şimdi o çocuğa tam bir yuva oluyor, doğduktan sonra bütün ihtiyaçları karşılayan bir dünyaya geliyor ama ana rahmi gibi hazır bulamıyor onu çalışmak gerekiyor gayret göstermek gerekiyor. İşte rahman ve rahim rahmet kökünden rahmet de merhamet acıma, nasıl bir acıma? Şurada bir çocuk düşmüş görüyorsunuz ağlıyor, sizde yanında ayakta duruyorsunuz acıyıp vah yavrum ağlıyor derseniz ne derler size? Sen bu çocukla dalga mı geçiyorsun derler acıyorsan kaldırsana çocuğu oradan demezler mi? Kaldır oradan. “İşte çok acıyorum ama elimi sürmek istemiyorum.” O zaman adamı kovarlar oradan. O çocuğun acısı sana zevk veriyor galiba sen merhametli değil zalim birisisin derler. O zaman merhamet neyi gerektirir? İyilik yapmayı gerektirir. Eğer gücün yetiyorsa işte ana rahmi gibi, onu beslersin, gücün yetmiyorsa, mesela bir kuyunun dibine çocuk düşmüş Allah göstermesin, Annesi de o kuyunun üstünde çırpınıyor, inemiyor aşağı çıkaramıyor bir şey yapamıyor. İşte onun merhameti ancak o kadar olur bağırarak insanları yardıma çağırır. Gücü yetse zaten çıkaracak.
Rahman ve Rahim kelimelerini anlamak için bunları düşünmek gerekir, Rahman yalnız Allah a mahsus olan bir sıfattır, isimdir. Bütün varlıklara Müslüman Kâfir demeden hayvanmış bitkiymiş demeden bütün varlıklara iyilikte bulunan iyiliği sonsuz, Allah u Teâlâ için güçsüz kelimesi kullanılabilir mi? O zaman Allah ın merhametinin manası ne olur? Kuyunun dibindeki çocuğu Cenabı hak çıkarabilir mi? Çıkarır değil mi?
O zaman Allah ın merhameti güçsüz bir kimsenin acıması manasında değildir. Güçlü bir kimsenin merhameti gibidir. Nedir? İkramda bulunmak iyilik yapmaktır onun için Rahman dediğimiz zaman cenabı Hak ın herkese iyilik yaptığını anlamamız lazım şimdi burada öyle bir anlam vermemiz lazım ki bu kelimeye insanlar için kullanılmasın. İnsanların yapacakları iyiliğin bir sınırı var mıdır? Vardır sınırsız iyiliği kim yapabilir Allah u Teala.
Rahman kelimesi yalnız Allah a mahsus olduğuna göre buna öyle bir mana vermek lazım ki sırf onda olsun öyleyse buna iyiliği sonsuz demek gerekir. Değil mi? Bir de rahim kelimesi var. Rahim kelimesi insanlarda da olabilen bir sıfattır, “Bismillahirrahmanirrahim” diyoruz. Peygamberimiz SAV ile ilgili olarak rahim kelimesi geçer,
Tevbe suresi 9/128 “ Size içinizden bir elçi geldi, sizi sıkıntıya sokan şeyler ona ağır gelir, sizin sıkıntıya girmeniz ona çok ağır gelir, sizin üzerinize titrer Müminlere karşı çok şefkatlidir” Bakın rahim kelimesini gördünüz mü Kimiz sıfatı? Peygamberimizin sıfatı, Besmele deki “Rahim” de Allah u Teâlâ nın sıfatı demek ki Rahim kelimesi insan için de kullanılabiliyormuş.
514 üncü sayfa Burada Allahu Teala diyor ki:
Fetih 48/29 “ Muhammed Allah ın elçisidir, onunla beraber olan; kâfirlere karşı çok sert ama birbirlerine karşı çok merhametli…” buradaki “Ruhama” kelimesi de rahim kelimesinin çoğulu o zaman rahim kelimesi sadece peygamberimiz için değil bizim için de kullanılıyormuş. Buradan baş tarafa dönüyoruz, öyleyse rahim kelimesi öyle bir anlam vermek lazım ki insanlar için de kullanılabilsin.. O zaman rahim kelimesine; “ikramı bol” anlamı verirsek uygun olur mu? İnsanlar için ikramı bol iyiliği bol denebilir mi? Denir. Ama iyiliği sonsuz denemez. İşte bütün bunları bir arada düşündüğümüz zaman, diyoruz ki, Besmele nin anlamı “İyiliği sonsuz, ikramı bol Allah ın adı ile” demektir.
Bazıları Allah ın adına; diye anlam veriyorlar. Allah ın adına? Şimdi burada sizin adınıza konuşmaya yetkili miyim bana böyle bir yetki verdiniz mi? Yetkisiz olarak sizin adınıza konuşursam doğru bir şey yapmış olur muyum? Peki siz bana yetki verdiğiniz zaman sizin adınıza konuşurken sizin neyiniz olurum? Vekiliniz olurum. Peki Alla u Teala bizi vekil yapıyor mu? Allah u Teâlâ kimseyi vekil yapmıyor. Mesela; 281 inci sayfayı açar mısınız?
İsra 17/2 “Musa ya o kitabı verdik,” Hangi kitap bu? Tevrat değil Tevrat; Musa A.S. a da verilen kitabın içinde bulunduğu kitaplar topluluğudur. Kuran ı Kerim in hiçbir ayetinde Musa ya Tevrat ı verdik denmez, evet Tevrat ı indirdik diye ayet i kerime var ama Musa ya Tevrat ı verdik diye bir ayet yok. Musa ya bir kitap verdik, o kitabı verdik; bakın oraya içerisine baktığınız zaman Tevrat ın içerisinde Davut A.S. a verilen Zebur da vardır. Süleyman A.S. a verilmiş olan, Davut A.S. a verilmiş olan emirler de vardır bütün bunların toplamıdır Tevrat.
“…onu İsrailoğulları’na bir kılavuz yaptık. Benden önce birisini vekil edinmeyin diye Benden önce birisini vekil edinmeyin” benimle sizin aranıza birisini vekil koymayın diye, Allaha karşı birisini vekil yapmayın.
Mahkemelerde, sizi daha iyi savunsun diye bir davavekili tutarsınız değil mi? Ne olmuş olur? Mahkemede; dava vekili sizi temsil eder. Temsile yetkilidir, iyi anlatacak meseleyi karşı tarafa iyi anlatılmasını sağlayacak, neden? Çünkü Hâkim de sizin gibi bir insandır, kim daha iyi davasını anlatırsa onun lehine hüküm verir. Peygamberimiz SAV de öyle diyor “Siz bana davalarınızı getiriyorsunuz ben de sizin gibi bir insanım, olabilir ki içinizden biriniz kendisini daha iyi savunur çok güzel konuşur, haklı olmadığı halde ben onun haklı olduğuna dair karar vermiş olabilirim.” diyor. Çünkü kalbi bilmez ki Peygamberimiz.
Peygamberimiz SAV: “…Eğer herhangi birinize hakkı olmayan bir şey vermişsem eline bir ateş parçası vermişimdir ister tutsun ister atsın.”
Mahkemede kendinizi savunmak için vekil tutarsınız, peki Allah u Teâlâ nın bilmediği ne var ki herhangi birisi gitsin Cenabı Hakka anlatsın sizin için? Sizin içinizde biliyor. Her şeyi en iyi bilen O. Dolayısıyla Allaha karşı bir vekil olmaz Allah ile insanların arasına hiçbir şey vekil olarak girmez, Araya vekil girdiği an Allah ile irtibat kesilir. İşte Allah u Teâlâ, tabi bu Tevrat değildir dediğim zaman Musa AS elinde tüm o kitaplar var, ama daha sonra peygamberlere verilenler de Tevrat ın içerisinde var. Musa A.S. a verilmiş olan o kitabı Allah u Teâlâ tek bir kelime ile özetliyor dikkat ediyor musunuz?
İsra 17/2 “Benimle sizin aranıza bir vekil koymayın” diyor. Araya bir vekil koyduğunuz zaman, işte haşa! Cenabı Hak sizi tanımayacak o sizi tanıtacak? Yaratan bilmeyecek, sıradan birisi sizi tanıyıp “Ya rabbi sen bilmezsin filanca adam çok iyidir” Haşa. Dikkat ederseniz sapıklıktaki en temel kelime vekil kelimesidir. Dikkat edin çevrenizde bunu çok duyarsınız. Vali örneğini veriyorlar.
Tarikatçılığa Bakış Kitabımızı biliyorsunuz, o kitapta birçok şeyhle yapılmış diyalog vardır, o diyaloglardan birisinde, bir hoca bana dedi ki, o zaman İstanbul Müftülüğünde Fetva işlerine bakıyorum. “Birisi kendiliğinden gelip müftü efendiye görüşmek isteyebilir, ama bir başkasının da Müftü efendinin tanıdığı birisi gelir ona anlatır, Müftü efendi onu ne bilsin o kişi ona onu anlatacak ki onu tanısın. İşte bu efendi de Allah a karşı bizim vekilimiz avukatımız, bizi Allah a o anlatacak?”
Sizi yaratan kim? Allah, sizin içinizi dışınızı bilen kim? Allah. Bu efendinin bilip Allah ın bilmediği ne var dedim, hiç bir şey yok. O zaman neyinizi anlatacak dedim? Bu efendi sizin kalbinizi bilmez, ne yaptığınızı da bilmez ama Allah u Teâlâ her şeyinizi bilir.
Allah tan başka ilahlara sarılanlar bu vekil kelimesi ile kaybederler son derece önemli bir kelimedir, O (vekil) nu hatırlatacak hiçbir şey kullanamayız, Allahın adına diye bir şey olmaz Allah hiç kimseye vekâlet vermemiştir. Allah u Teâlâ Peygamberimiz SAV de vekil yapmamıştır.
Aynı surenin 286 ıncı sayfasına geçin, 54. Üncü ayet,
İsra 17/54 “Sizin Rabbiniz sizi en iyi bilendir eğer merhametine uygun görürse sizi size merhamet eder azabı hak ettiğinizi görürse azap eder” Çünkü durumunuzu en iyi “O” bilir. “…(Ya Muhammed SAV) Biz seni onlara vekil olarak göndermedik” Peygamberimize de Allah vekillik vermiyor. Sana vekillik vermedik diyor. Her şeye vekil olan Allah u Teala dır. Onun için bize cenabı Hak şunu emreder:
Tevbe 9/129 (Ya Muhammed SAV), “Şu insanlar senin yaptığın çağrı karşısında yüz çevirirlerse onlara de ki; Allah bana yeter, Ondan başka ilah yoktur, ben onu kendime vekil edindim başkasını değil o Arşın sahibidir.” “Allah adına” olmaz, ama “Allahın adıyla” olur, çünkü Allah hiç kimseye kendi adına iş yapma yetkisi vermiş değildir. Hiç kimse Allah ı temsile yetkili değildir. Allah ın bulunmadığı bir yer mi var ki? Allah ı temsil etme diye bir şey olsun. Allah u Teâlâ bize şah damarımızdan daha yakın içimizi biliyor. Vekâlet verdiğimiz kişi sadece ağzımızdan çıkanı bilir. Öyleyse demek ki “Bismillahirrahmanirrahim” in manası neymiş? “İyiliği sonsuz ikramı bol Allahın adıyla” Başlarım.
Şimdi Rahman ve Rahim olan Allahın adıyla deniyor yanlış değil ama Türkçe değil.
Nasrettin hoca ya demişler ki hocam demişler, başında koskoca bir sarık var ama sen Farsça biliyor musun? -Eskiden farsça bilmek Âlimler için çok önemli bir kriter miş. “Sen farsça bilmiyormuşsun diyorlar öyleyse Farsça bir şiir söyle de dinleyelim.”
– “Lale sümbül mor menekşe tatlı tatlı kokarest, kafir soğan libas giymiş kat katest” Yahu hocam demişler bunun neresi farsça? “Sonundaki est leri görmedin mi be terest” demiş. Sadece sonundaki est ler farsça, bizde de bazen öyle cümleler kurarız ki, sonuna bir ‘dır gelir o Türkçe olur onun dışındakiler Arapça. Tercüme ediyor sanız karşı tarafın bunu anlaması lazım.
Fatiha 1/2 “Hamd varlıkların sahibi olan Allaha mahsustur,” “El hamdu” burada başında elif lam var çeşitli anlamları var Arapça da, burada cins için bütün hamd ler demektir, ne demek hamd ne demek? Üç çeşit övgü vardır, mesela şöyle bir cep telefonu var, birisi geliyor bana diyor ki ne güzel cep telefonun var, bu cep telefonunu ben yapmadım benimle ilgili bir övgü değil bu. Bunu ben yapmadığım için buna, Medih denir.
Ama bu telefonu ne güzel kullanmışsın derse o kullanma işini kim yaptı? Ben yaptım ona Hamd denir, kendi yaptığın işten dolayı olana hamd denir.
Şu telefonu ver de bir yere telefon açayım der veririm ondan sonra sağ ol çok iyi oldu o da teşekkür denir Şükür denir. Ya da birisine baktınız, maşallah boy pos yerinde ince uzun boylu, gözlerin şöyle güzel saçların böyle güzel … Şimdi o adamı mı methediyorsunuz yaratanı mı? Sanki görünüşte onu methediyor gibisiniz ama onun o şekilde olmasında kendisinin bir katkısı yok, o zaman buna medih denir. (30:11)
Medih diğerlerini de içerir diğerlerinde de övgü var. Hamd da medih tir, şükür de medih tir hepsi de övmedir ama medih in diğerlerinden farkı kendinizin yapmadığı bir şeyle de övgü olabilir. Ondan sonra da maşallah kendine çok iyi bakmışsın bak sağlıklı bir şekilde yürüyorsun gıdalarla besleniyorsun, zamanında sporunu yapıyorsun bu da hamd dır, güzel iş yaptığını ifade ediyorsun. Bana da şu iyilikleri yaptın dediği zaman o da teşekkür dür şükür dür.
Sonuç olarak medih kapsamına şükür de hamd de girer ama hamd in kapsamına medih girmez. Her şükür medih tir ama her medih şükür değildir. Sonuç olarak hamd ne demek? “Birisini yaptığı bir iyilikten dolayı övmek” demektir. Mesela burada hanımlar var şu hanım çok güzel baklava yapar, ama bir gün dersiniz ki bu defa tutmadı, bir insanın bir kere her şeyi yapması mümkün değil, güzel yaptığı bir şeyi her zaman güzel yapması da mümkün değil, ama her şeyi her zaman güzel yapan kim? Allah u Teâlâ.
“Elhamdülillah” dediğiniz zaman “Yaptığı her şeyi güzel yapmak yalnız Allah a mahsustur” demiş oluyorsunuz.
(32:30) Bütün övgüler Allah a mahsustur dediğiniz zaman havada kalıyor. Evet yaptığı her şeyi güzel yapmak yalnız Allah a mahsustur dediğiniz zaman onu en güzel şekilde övmüş olmuyor musunuz? Ondan daha güzel övgü olmaz ki… Yaptığı her şeyi güzel yapmak Allah a mahsustur. “Alemlerin Rabbidir O” Burada Rabbül alemin şeklinde de okunabilir O Elhamdülillhai Rabbül Alemin şeklinde de kıraat var. Türkçe açısından o şekilde anlam vermek daha uygun olur. Metindeki manayı Türkçeye aktarma açısında o daha uygun olur.
Fatiha 1/ 2 “Yaptığı her şeyi güzel yapmak Allah a mahsustur, O tüm varlıkların sahibidir.” diyorsunuz. Arapça da problem yok ama Türkçe de bunu ifade edemiyorsunuz. (33:50)
Böyle bir kıraat de var mesela Ebu Cafer, Ebu Zeyd, Ebu Rezin, El Ukaydi, Er Rebi ül Hüseyin, Ebu Mran El Cuheyni bu şekilde okumuşlar. Elhamdülillahi Rabbül Alemin şeklinde okumuşlar, Türkçe ye aktarmak açısından bu daha uygun. “Yaptığı her şeyi güzel yapmak Allah a mahsustur, O bütün varlıkların sahibidir.”
Rab ne demek? Sahip; mesela <Yusuf AS a Züleyha, teklifte bulunuyor birlikte olmak istiyor, Yusuf AS köle olarak satılmıştı Mısır a, o zaman Yusuf AS dedi ki, “Allah a sığınırım” ilk ayet sayfanın ilk ayeti
Yusuf 12/23 “Yusuf un evinde bulunduğu kadın Yusuf tan mur’ad almak istedi onunla birlikte olmak istedi bütün kapıları kapadı, seninim dedi, Yusuf dedi ki Allah a sığınırım,” “İnne hu” daki, hu zamiri Allah a gider, yakını odur o benim rabbimdir. Bana burada güzel bir mekân verdi diye bir mana verilebilir, böyle bir mana verilebileceği gibi, senin efendin benim Rabbimdir, Ne demek? Sahibimdir demek. Kölenin sahibine kölenin rabbi denir, bana iyi davrandı. Bunun çok daha açık ifadesi bu surenin 42. ci ayetinde
Hapse girmişti ya Yusuf A.S. iki kişi de Yusuf A.S. a rüya sormuştu o da onlara rüya tabiri yapmıştı. Kurtulacağı kanaatinde olan kişiye Yusuf A.S. şöyle dedi,
Yusuf 12/42 “…Rabbinin yanında beni an benden bahset benimle ilgili bilgilerini anlat” Rabbinin yanında dedi; çünkü o köleydi, gittiği kişi o. Peki biz kimin kölesiyiz o zaman rabbimiz kim olur? Allah, bizim sahibimiz ama Allah ın Rab olmasıyla başkasının rab olması aynı değil. Köleyi yaratan o kral mı çok küçücük bir şey o. Allah ın Rab’liği yoktan var ediyor yaşatıyor besliyor büyütüyor, her şeyin her zaman sahibi şimdi ben diyorum ki ben şu telefonun sahibiyim ne zamandan beri, belki ondan önce başkasınındı biraz sonra da belki çöpe atılacak. Bizim sahipliğimiz geçicidir. Son derece sınırlı bir sahipliktir ama Allah ın sahipliği öyle değil, Allah ın sahipliği süreklidir. Tüm varlıkların sahibi olan Allah tır. “Rabbül Alemin” dir,
Köle efendisine, borçludur efendisine itaat eder niye çünkü onu yediren giydiren barındıran O. Peki efendiyi barındıran herkesi barındıran bu kişinin yediklerini yaratan Allah u Teâlâ.
Allah u Teâlâ tüm varlıkların sahibi onun için, eğer siz Allah ın Rab olduğunu kavrayamazsanız, sahibi olduğunuz her şeyi Allah ın verdiğini Tüm varlıkların sahibinin o oluğunu kavrayamazsanız ona kul köle olmak gerektiğini de kavrayamazsınız. Bu benim rabbimdir diyor köle onun için ona itaat ediyor Kulluk ta itaat etmek demektir. Biz yalnız Allah ı Rab olarak tanırız. Yusuf AS o kölelere soruyor, bir adamın iki tane sahibi var olsa ortak, yarısı birisinin yarısı birisinin, O diyecek benim emrimi yap diğeri de benim emrimi yap diyecek ikisinin emrini yapamayacağı için dayak yiyecek. (40:05)
Sen bir tek Rabbin kulusun, dolayısıyla sen son derece rahatsın. Sadece bir tek Rabbi memnun ettin mi yeter. Sonra O da senden çok şey istemiyor işte Allah bizim Rabbimiz ise biz onun kulu oluruz. Tüm varlıkların sahibi bu son derece mühim su içiyorsan bunu Cenabı Hak yaratmış, havayı teneffüs ediyorsan bunu Allah yaratmış neyin varsa? Birçoklarımız üzülürüz, bir gün birkaç sene evvel, kardeşim in yanına gittim, üzgün; ne oldu hayırdır borcu varmış bir çekini ödeyememiş bayağı morali bozulmuş. Kaç yaşındasın dedim? 42 yaşındayım dedi 43 yıl evvel neyin vardı dedim? Hiçbir şeyim yoktu ben de yoktum dedi.
Peki 43 sene sonra neyin olacak gene bir şeyim olmayacak, üzüldüğün şeye bak. Kardeşim bunlar birer imtihandır, işler tıkırında gitse, herkes Allah a isyankar olur, Her kes Allah lık taslamaya başlar haşa. Bunlar Allah tan ikramdır, sen elinden geleni yap gerisine karışma, ondan sonra baktım ki bi rahatladı, şimdi bilirseniz ki Allah benim Rabbim, öyle bir rab ki Rahman ve rahim, öyle diğer gaddar sahipler gibi değil: İyiliği sonsuz ikramı bol bir Rab. O zaman sana düşen, yamukluk yapmamaktır. Düzgün davrandığın sürece hiç korkma. Peki sıkıntı çekmez mi insan illa ki çekersin, Bir anne, küçücük çocuklarını ilkokul birinci sınıfa gönderirken, nasıl ciğerleri parçalanıyor beraber gidiyorlar o çocuklar dersten çıkana kadar dışarıda bekliyorlar niye? Merhametsizlik mi yapıyor o çocuğa tatlı uykusunda kaldırıp okula götürmekle? Kendilerine kalsa hiç kaldırmazlar değil mi? Ama asıl merhamet, onu kaldırmak değil mi? Sabahleyin çocuğunuz mışıl mışıl uyuyor, namaza kaldıracaksınız, bazı anneler kıyamaz, mesela rahmetli annem beni kaldırmaya kıyamadığı için imam hatip okulunun ikinci sınıfında sabah namazlarının çoğu kazaya kalmıştır, ama onun haricinde çok nadiren olmuştur. Hal bu ki kıysaydı ne kadar güzel olurdu ben zaten kalkmak için dualar falan okuyorum ama uyanamıyorum sabahleyin. Şimdi merhamet kaldırmamak mı kaldırmak mı? İşte Allah u Teâlâ bazen bize sıkıntılar verir, o sıkıntılar nedir? O sıkıntılar bizi yetiştirir. Geliştirir, bazen günahımızın bağışlanmasına sebep olur bazen gelişmemize sebep olur. Çocuklar imtihan sıralarında büyük sıkıntılara giriyorlar, e hocam imtihan yapmasan olur mu? Olur ama, okumanın da bir anlamı kalmaz. Öyle ise o merhamet, bize göre merhametsizlik gibi algılanabilir. Mesela çocuk sabah ağlıyor ben bu gün gitmeyeceğim okula falan; o zaman annesi onun karsısında düşman. Ama sonradan anlıyor annem iyi ki böyle yapmış.
İşte Cenabı Hak ın bizi imtihana sokmaları bazen bize merhametsizlik gibi gelebilir ama şunu çok iyi bilmek gerekir; “Allah Rahman ve Rahim dir.” Eğer başıma gelen sıkıntı benim günahımdan dolayı ise ne mutlu, günahımdan tevbe etmeme fırsat oluyor değil de, imtihan sebebiyle ise ne mutlu derecem yükselir sınıf atlarım.
Fatiha 1 / 4 “Allah din gününün malikidir sahibidir” malik sahip manasındadır. Şimdi ben herhangi bir şeyin sahibi isem, az önce de bunu gösterdim başka bir şey yok, bu telefonu istersem atarım değil mi? İstersem birisine veririm istersem hiç kullanmam koyarım bir kenara kimse bana bir şey diyebilir mi? Çünkü bunun malikiyim bunun üzerinde istediğim tasarrufu yapabilirim. Aynı kökten melik kelimesi vardır. Mesela Suudi Arabistan da Melik Abdullah var değil mi şu anda, neye melik deniyor, çünkü ülkesi üzerinde birçok yetkilere sahip ama o öyle her istediğini yapamaz, fakat diğerlerine göre daha çok yetkili. Ama Allah öyle değil Allah malik, Allah a hiç kimse karışamaz. Hesap gününün maliki “Din Günü” diye geçiyor burada ne demek Din Günü? İnsanlar dini o gün mü yaşayacak, Din ve Deyn kelimeleri var, ikisinin de anlamı borç demektir. Birisi insanın Allaha karşı olan borcu için kullanılıyor, adına din diyoruz, birisi insanlara karşı olan borç için kullanılıyor, deyn deniyor Arapça da, İkisi de aynı kökten ikisi de aynı anlamda ama sadece kullanım farkları var.
Allah u Teâlâ her şeyimizi Allah a borçlu muyuz? Birisine bir şey verdiğimiz zaman karşılık beklemiyor muyuz? Her şeyi bize veren bizden bir şey beklemeyecek mi? Tabii ki bekleyecek. İşte ona karşı bir borcumuz yok mu Cenabı Hak a karşı? Bu borç için de Cenabı Hak bize bir takım yaşama biçimleri koymuş şunu yapacaksın bunu yapmayacaksın diyor kâfirlik nedir biliyorsunuz değil mi? Nankörlüktür. Mesela o kadar iyilik yaptım, şunun nankörlüğüne bak dersiniz. Sen borcunu böyle mi ödüyorsun? Dersiniz. Birisi gelir size, bir sürü iyilikler yapar, “ben size çok borçluyum siz bana şunu şunu yaptınız der”. İşte din insanların Allah a karşı olan borcu için yapmak zorunda olduğu davranışlardır. Ama bunlar öyle davranışlar ki, Her biri, insanın hayat kalitesini arttırır. Daha şahsiyetli hale getiriyor ve dünyadan daha iyi zevk almasını sağlıyor. Aynı zamanda ahretini de kurtarıyor. İşte bu borcun kapanma günüdür Din günü, borç kapatma günü, hesap günü, o günün maliki kim Allah u Teâlâ, Allah ile kendilerine aracılar koyanlar, o gün kendilerini başkalarının kurtaracağını düşünüyorlar.
Bu sure tabii biraz sonra sure ile ilgili okuyacağız, bu sure Kur an ı Kerim in özeti gibidir. Bu sureyi anlayan insanlar, Kuran ın tamamının özetini kavramış olurlar. Ben birkaç kişiye bu sureyi okuttum mesela daha önce anlatmıştım, Amerika dan gelip bize doktora yapan Dr Senk isminde bir hanım, ben İstanbul Müftülüğünde iken bizde doktora yaptı ben de yardımcı oldum. Ona, bu surenin mealini okutmuştum, Bismillah ı okudu dedi ki; babaannem çocukluğumda beni kiliseye götürürdü papazlardan ben bunu duymuştum. Elhamdülillahirabbilalemin Errahmanirrahim buraya kadar geldi. Maliki Yevmiddin e geldi orada durdu, çünkü onlara göre Ahiret te İsa kurtarıyor. Bizimkiler ne der? Yetiş ya Muhammed bu gün imdat günüdür, haşa, kimden imdat ne zaman imdat diye bağırırsınız? Felaket anında bu gün imdat günüdür diyorsun da kimden korkarak bağırıyorsunuz, Allah tan kaçacaksınız peygambere sığınacaksınız da peygamber sizi kurtaracak. Kimden kurtaracak? Böyle saçma şey olur mu? İnfitar suresinin son ayetlerinde 586 ıncı sayfada, , orada da “Yevmiddin” kelimesi var:
İnfitar 82/13-15 “İyiler elbette nimetler içerisinde, günahkârlar da alevli ateş içerisinde olacaklardır, din günü oraya sokulacaklardır.” Yani hesap kesme günü.
İnfitar 82/16-19 “O cehennemden uzak kalmayacaklardır. Sana kim bildirdi din günü nedir? Evet sana kim bildirdi nereden öğrendin?” gidip gelen mi var ki hesap gününü sana anlatsın sen bunu kimseden duyamazsın, ama insanlar hayalleri ile bir takım şeyler üretirler “…O zaman dinle ancak Allah tan öğrenebilirsin, o gün hiç kimse hiç kimse lehine hiçbir şey yapamaz, o gün emir ve irade sadece Allah a mahsustur.”
Bugün insanlara yetki vermiştir ama o gün yetki yok 53:34 Peygamberimiz SAV akrabasını topluyor, amcasına halasına Kureyşlilere diyor ki başınızın çaresine bakın, Allah ın yanında benim size hiçbir faydam olamaz. Kızı Fatima ya da diyor ki kızım Fatima başının çaresine bak, baban olarak benden istediğin bir şey var ise verebileceğimi veririm ama Allah ın yanında sana hiçbir faydam olamaz. Hesap günü öyle bir gün dolayısıyla kendi kendimizi kandırmayalım.
O zaman bu Maliki Yevmiddin de durmuştu o hanım Yalnız sana kul olur yalnız senden yardım isteriz den öteye geçemedi çünkü onlar yetiş ya İsa bizi kurtaracak İsa seni korusun deyip duruyorlar. Öyle olunca buraya ters düşüyor. Fakat insanların aklına en uygun olan da bu… Zaten o hanım daha sonra gelmişti İstanbul a beni ziyarete, New York ta kilisenin üçer aylık dönemlerle kurs düzenleyip, papazları İslam dini konusunda bilgilendirdiğini kendisinin de orada ders verdiğini söyledi ne anlatıyorsun dedim dedi ki sadece Kuran ı anlatıyorum. Demek ki sadece Fatiha suresinden hareketle Kuran ın önemini kavramış…
İnanır mısınız üçüncü dersten sonra bütün papazlar Müslüman olmaya karar verdi, ama daha sonra başlıyorlar, düşünüyorlar biz bundan sonra ne iş yaparız bunu kime anlatırız bir sürü soru dönem sonunda iki üç kişi dışında hepsi vazgeçiyor. Önemli olan doğruyu anlamaktır.
Allah nasip ederse bu Cuma günü Almanya da olacağım Cuma ve cumartesi günü oradayız Tübingen de Fransa dan ve Almanya dan çok sayıda tanınmış hukukçu olacak, Katolikler olacak onlara Allahtan başkasına kulluk konusunu anlatacağım. Bu onların isteği Kuran ı Kerim de Allah tan başkasına kulluk Kuran ı Kerim deki Şirk konusunu anlatmamı istediler anlatacağım inşallah.
Haftaya Salı günü burada oluruz neticeleri sizinle paylaşırız. Bunu şunun için söylüyorum: Kuran ı Kerimi anlattığınız zaman bundan tatmin olmayan, doğru gerçekten bu böyledir demeyen hiç kimse yok. Ama dini kendi kafamıza göre anlatırsak, ondan da tatmin olan yok sadece ayıp olmasın diye peki diyorlar.
Fatiha 1 / 5 “Ya Rabbi kulluğu yalnız sana yaparız. Yardımı da yalnız senden isteriz.” Yani biz kayıtsız şartsız yalnız sana boyun eğeriz, onun dışındakilerin hepsi, kayıtlı ve şartlıdır. Allahın emrine aykırı olmamak şartıyla kayıtlı ve şartlıdır. Yardımı da yalnız senden isteriz derken; herhalde mesela ben şu kitabı ver demek yerine ya rabbi şu kitabı ver diyecek değilim herhalde böyle bir insan var mı? Oğlum kızım bana bir bardak su getir demek yerine Ya rabbi bana bir bardak su getir mi diyeceksiniz? Bunu dünyada hiçbir insan söylemez.
Allah tan hangi konuda yardım istenir? Olağan üstü yollarda, farklı şekillerde, o durumlarda Allah tan başkasından bazıları yardım isterler yetiş falan filan, ama iş ciddiye bindiği zaman yetiş ya rabbi derler. Bakarlar ki iş daha zor onların hepsi kaybolur yetiş ya rabbi derler. Denizde fırtınaya tutuldukları zaman Ya rabbi bizi kurtar derler, kenara çıktığı zaman büyükler kurtardı derler haşa…
Onun için Müslümanlar yalnız Allah a kulluk eder yardımı da yalnız Allah tan ister.
İhtinas, “bize yol göster….” Demektir. İnsan suresinde buyuruyor ki Allah u Teala
İnsan 76 / 1-3 “İnsanın üzerinden çok zaman geçti hakkında bir bilgi olan bir şey değildi, o insanı biz döllenmiş yumurtadan yarattık, onu ağır bir imtihandan geçireceğiz, bu sebeple onu işiten ve gören bir varlık yapmışızdır, ” Basir; aklı ile görebilen demektir, gözü ile görme hayvanlarda da var. “…onu yola yönlendirdik ya şükreder vaziyette ya da nankör.” İşte şükreder vaziyette olan dinin sahibini biliyor görevlerini biliyor ve yerine getiriyor. Nankör de öncelikle Allah u Teâlâ yı görmezlikten geliyor. Sebil ile Sırat aynı şeydir biz onu bir yola koyduk, serbest bıraktık istediği taraftan gidebilir. O zaman onunla birlikte değerlendirdiğimiz zaman:
Fatiha 1 / 6 “ Ya rabbi Bize doğru yolu göster,” demektir. Sen doğru yolu göster ona girmek bizim görevimizdir. Allah u Teala hiç kimseyi durup dururken yola getirmez, gayret gösterirsen Cenabı Hak seni o yola kabul eder gereken gayreti göstermezsen hiçbir şey olmaz. Cenabı Hakkın hiçbir kuluna torpili yoktur bütün kullarına eşit davranır. Gerekeni yaparsan Allahu Teâlâ sana fazlası ile verir. Yapmazsan sen bilirsin sonucuna katlanırsın. İşte Cenabı Hakka diyoruz ki ya Rabbi bize doğru yolu göster çünkü o yola girmeye kararlıyız, kararlı olduğumuz için orayı göster diyoruz, peki o yol hangi yol?
Fatiha 1/7 “Kendilerine nimet verdiğin kimselerin yolunu göster.” Peki, Allah ın kendilerine nimet verdiği kişiler kim? Bakın “Ya Rabbi bizi doğru yola getir” değil… Allah u Teâlâ zaten sen o yola yöneldiğin zaman seni o yola kabul eder zaten kim olursa olsun. Bakın bu ayet onun bir açıklaması gibi:
Nisa 4 / 69 “ Kim Allah a ve Elçiye itaat ederse,” Şimdi ben Allah a itaat edeceğim ama nasıl? Nasıl edeceğimi elçi nin getirdiği haberle bilirim değil mi? Onun için elçiye itaat o nu gönderene itaattir. “…Onlar Allah ın kendilerine nimet verdiği kişilerle beraberdir.” Onlar kim? Nebiler. O zaman yani önümüzde örnek kişiler nasip eyle Ya Rabbi demiş oluyoruz. Nebiler tüm Peygamberler bizim örneğimiz. Allah u Teâlâ bize ne diyor?
Ahzab 33/21 “…Allah ın elçisinde sizin için güzel bir örnek vardır.” Diyor. Peygamberimizi taklit etmeye çalışacağız. Bütün peygamberleri bildiğimiz kadarı ile, çünkü Kuran ı Kerimde Allah u Teala o peygamberlerin hayatından kesitler bize veriyor örnek alabilmemiz için.
Nisa 4 / 69 “…Özü sözü doğru olanlar dürüst insanlar ve şahitler dürüst bilginler ve iyi insanları örnek al.” Peygamber yanımda yok bilgim de yok o zaman dürüst insanları örnek al kendine ve şahitler, ne demek ilim sahipleri ama doğru ilim sahipleri yani olayları yüzeysel değil tam olarak bilen ve dürüst bilginler onları örnek alın ve iyi insanları örnek alın.
İşte bu; Fatiha 1 / 6 “Ya Rabbi bize kendilerine nimet verdiğin kişilerin yolunu göster” yani peygamberlerin özü sözü doğru olanların dürüst ilim adamlarının ve iyi insanların yolunu. Nisa 4 / 69 “…bunlar ne iyi arkadaştır” işte bu surede Cenabı hak bize Kuran ı Kerim deki bütün örnek olayları da göstermiş oluyor. Çok sayıda örnek olay var, işte o peygamberleri örnek almak istiyorsanız onların hayatından alınan kesitlere bakarsınız. İyi insanları örnek almak istiyorsanız, onlar ile ilgili kesitler var Kuran ı Kerim de, Sıddık özü sözü doğru olanları örnek almak istiyorsanız onlarla ilgili örnekler var, Kuran ı Kerim de. Onun için kuran ı Kerim in özeti durumunda oluyor.
Fatiha 1 / 7 “ Ya rabbi Gazaba uğramış olanların yoluna değil, yoldan çıkmışların yoluna da değil” mesela İsrail oğulları Cenabı Hak ın gazabını, celb etmişlerdir yanlış yapmışlardır şımarmışlardır, “yoldan çıkmışların yoluna da değil” mesela İsa AS ı tanrılaştırmıştır Hıristiyanlar Allah üçüncüsüdür demişlerdir bunu kendileri de itiraf ediyor. “Üçüncü asra kadar İsa yüzde yüz bir insan ve bir peygamber sayılırdı üçüncü asırdan itibaren biz onu tanrılaştırmaya başladık” diyorlar. Yani İsa ya tanrı diyenlerin kendileri olduğunu itiraf ediyorlar. Sonra da İznik konsilinde hangi İncil de Hz. İsa tanrılaştırılmış ise onu seçiyorlar, diğerlerini atıyorlar dolayısıyla yepyeni bir yapı kazandırıyorlar, onların yoluna da değil.
Onların ne yaptığı da Kuran ı Kerim de belli. Burada, Yahudilere bakın demiş oluyor Allah u Teâlâ. Zaten bakara suresinde geniş geniş anlatıyor onlar gibi yapmayın, Hıristiyanların ne hale geldiğini görün onlar gibi yapmayın, İyi insanlar gibi o peygamberler ile ilgili örnekler var onların davranışları gibi davranış gösterin sizin önünüzde çok sayıda örnek hayatlar var, Kuran ı Kerim de ona bakın ona göre hareket edin demiş oluyor.
Peygamberimiz SAV in bu sure ile ilgili bir sahih hadisi vardır; “ La salati illa Fatiha til Kitab” Kitabın Fatiha sı olmadan.. Fatiha giriş demektir, işte Kuran ı Kerim in giriş açılış suresi, o olmadan namaz olmaz! Neden? Çünkü siz Fatiha suresini okuduğunuz zaman adeta Kuran ı Kerim i baştan sona okumuş gibi oluyorsunuz. Ayet i Kerime de Allah u Teâlâ şöyle buyuruyor,
Hicr 15 / 87 “Sana o mesani den yedi tane verdik…” Bu mesani kelimesi tabi çok önemli bir kelime Kuran Kelimesi de çok önemli, Kuran ı Kerim de iki türlü ayetler var Hud suresinin başında Allah u Teâlâ buyuruyor;
Hud 11/1-2 “Elif Lam Ra Bu bir kitaptır ki ayetleri muhkem kılınmış sonra da açıklanmıştır, Hakim ve Habir olan Allah tarafından açıklanmıştır.” Demek ki Kuran ın ayetleri iki türlü birisi muhkem biri de onu açıklayan ayetler. Açıklayan ile açıklanan ayetler arasında da bir benzerlik olur ona da müteşabih ifadesi kullanılır ayetler arasında benzerlik vardır. Benzerlik en az iki şey arasında olduğu için bu ikili ilişkiye de Mesani denir Arapça da. İnsanlar nasıl çift ise ayetler de o şekilde çifttir, biri diğerini açıklar. Adeta ayetler bütünleştiği zaman bir aileyi meydana getirir. Adeta annesi ile babası çoluğu ile çocuğu ile, o bir küme oluşturur o kümenin adı Kuran dır. Onu topladığınız zaman onu oluşturduğunuz zaman bir konuyu çözümlersiniz. Ama o ikişerli bir sisteme göredir birinci ayet vardır, ikinci ayet onu açıklar, sonra iki ayet daha açıklar onu iki iki gider buna mesani denir. İşte Kuran ı Kerim in tamamı mesani dir. O mesani den yedi tane ayeti Allah u Teâlâ seçmiş Kuran ı Kerim in başına koymuş. O yedi kuranın tamamının özeti olduğu için, En Büyük Kuran oluyor yani Fatiha suresi büyük kuran.
Şimdi siz Kuran ı Kerimi o ilkokuldaki çocuklarda üst küme alt küme diye birtakım şeyler var ya kümeleşmeler onu görüyorsunuz; öyle bir küme olarak kabul ederseniz bunun alt kümeleri vardır. Bu alt kümelerin en büyüğü bu kümelerin her birine Kuran denir tamamında da Kuran denir bu Alt kümelerin en büyüğü Fatiha suresidir. Fatiha suresinin kendi içerisinde de alt kümeleri vardır. Peygamberimiz SAV diyor ki Buhari den geçen bir hadiste “Di essbhul metani vel Kuran il aziym elleziy müntituhum” Fatiha ikişerlilerden yedi ayettir. Kuran da tekrarlanıp duran ikişerli ayetlerden 7 tanesi yani yedi temel ayet buradadır. Ve bu Kuran ı Aziym dir. (1:13:14)…… Maun suresi de 7 ayetten oluşuyor ama onun durumu farklı.
Burada, besmele elinizdeki Kuran ı Kerim lere bakarsanız, onun önüne bir konmuştur. Fatiha suresine bakın, Bismillahirrahmanirrahim in önünde bir vardır. Gördünüz değil mi olmayan var mı? Hangisinde yok? İslamoğlunda yok ama diyanet in mealinde var, iki rakamı “Elhamdülillahirabbilalemin” in üzerinde. Fatiha suresi nin başındaki besmele, Fatiha nın birinci ayeti ise ki burada öyle yazılı, o zaman imam bize namaz kıldırırken Fatiha nın birinci ayetini atlayarak namaz kıldırabilir mi? Öyle ise “Bismillahirrahmanirrahim” diye başlayıp yüksek sesle, okumaya başlaması lazımdır. Şafiiler öyle okurlar, çünkü Şafiilere göre Besmele Fatiha suresinin birinci ayetidir. Ama çoğunluğun görüşüne göre bu birinci ayet değildir. Mesela hemen yanındakine bakın Elif Lam mim, o bir rakamı elif lam mim den sonradır. Besmele den önce bir rakamı yok. Ondan sonra bütün surelerde öyle, şimdi çoğunluk bunu birinci ayet olarak tespit etmez. Hacca gidenler Mekke de Medine de namaz kıldınız. İmamlar Fatiha yı okurken besmele yi açıkça okuyor mu? Okumuyor. İşte çoğunluğun görüşü o değil öyle olduğu zaman ne olacak, Fatiha nın yedi ayet olduğu kesin, o zaman mesela sizin elinizdeki mealde altı rakamı nereye konmuş? Sıratellezine en amte aleyhim den sonra bir la işareti var orası altıncı ayet olur. Sonra yedinci ayet olur.
Öyleyse biraz tutarlı olmak lazım, Camilerinizdeki imamlar Fatiha yı okurken besmeleyi yüksek sesle okumuyorlar öyle ise buraya neden bir rakamını koyuyorsunuz. Koyduysanız o zaman imamlara söyleyin, Fatiha yı okurken Besmele yi de sesli okusunlar çünkü Fatiha nın birinci ayeti. Faydası ne olur bir yerde namaz kılarken imam Besmele ile Fatiha ile başlar yüksek sesle okursa hiç yadırgamayın normaldir olur. Şafiiler de besmele nin okunmadığı durumu yadırgamamaları lazımdır. Hepsinde de besmele var fakat buradaki mesele besmele birinci ayet midir? Değildir; ihtilaf oradan çıkıyor onun dışında her hangi bir ihtilaf söz konusu değil.
O zaman Fatiha suresi son derece önemli bir sure. Büyük Kuran; o zaman biz Fatiha suresinin anlamını iyice kafamıza yerleştirmek istersek çok iyi anlayalım dersek Kuran ın tamamını okumamız lazım ama buradaki kadarını anlamak da bize yeter. Gerçekten Fatiha yı kavradığınız zaman bu kitabın insanın sözü olamayacağını da kavrarsınız. O zaman da çok rahatlıkla “Ben şahitlik yaparım ki Muhammed Allah ın Kulu ve Elçisidir” Dersiniz. Bunu onun yazmasının imkânsız olduğunu görürsünüz, bu ancak Allah ın sözüdür dersiniz. Bunu getiren de ancak Allah ın Peygamberi olur dersiniz.
BİTTİ