Bugünkü konumuz din farklılığının evliliğe etki edip etmemesidir. Çünkü Bakara Suresinin 221. Ayeti bu konuda delil getirilir. Bu sebeple o ayetle bağlantılı olarak karı kocadan birinin Müslüman, diğerinin kâfir olması halinde evliliğin ne halde olacağını ya da bir Müslüman kadının, Müslüman olmayan bir erkekle evlenip evlenemeyeceğini bu vesileyle öğrenmeye çalışacağız.
Bakara 221. Ayetteyiz. Burada Allahü Teâlâ şöyle buyuruyor: “Müşrik olan kadınları nikahlamayın. Mümin olana kadar, imana gelene kadar nikahlamayın. Mümin olan esir bir kadın, hür olan bir müşrikten daha hayırlıdır. İsterse hür olan müşrik hoşunuza gitmiş olsun. Mümin olana kadar müşriklere kız vermeyin. Bir mümin köle, bir mümin esir, hoşunuza da gitse hür bir müşrikten elbette daha hayırlıdır. Onlar ateşe çağırırlar, Allah da kendi izniyle cennete ve mağfirete/bağışlamaya çağırır.Ayetlerini insanlara açıklar. Belki onlar tezekkür ederler.”Zihinlerindeki diğer bilgilerle bunu karşılaştırarak doğru bilgi edinmiş olurlar.
Bu ayetten dolayı mezhepler bir mümin kadının, mümin olmayan bir erkekle evlenemeyeceğini, kadının Müslüman olması halinde kocasından mutlaka ayrılması gerektiğini; yani kocası kafir, kendisi Müslüman ise kocasından ayrılması gerektiğini söylerler. Sadece Müslüman bir erkeğin ehl-i kitaptan olan bir kadınla evlenmesini caiz görürler. Yani Yahudi veya Hıristiyan olan bir kadınla evlenmesini caiz görürler. Onun için de Maide Suresinin 5. Ayetini delil getirirler. 106. sayfada.
Burada Allahü Teâlâ şöyle buyuruyor: “Bugün size temiz şeyler helal kılınmıştır.”.Ki bu son inen ayetlerdendir. “Kendilerine kitap verilmiş olanların yiyeceği size helal, sizin yiyeceğiniz de onlara helaldir. Müminlerden namuslu olanlar, onlarla evlenmeniz helaldir. Kendilerine kitap verilmiş olanların namuslu olan kadınları da size helaldir. Sizden önce kendilerine kitap verilmiş olanların namuslu kadınları da size helaldir, mehirlerini verdiğiniz takdirde.”Evlenme sırasında nikahla birlikte erkeğin eşine vermesi gereken bir mal vardır. Bu, karşılıklı anlaşmayla tespit edilir. Yani evlenecek çiftler karşılıklı olarak anlaşmayla tespit ederler. Bu evlenen kıza verilir. Onun ailesine verilmez, tamamen kendi öz be öz malıdır. Kocasının o malda herhangi bir hakkı yoktur. Geriye isteyemez. Annesinin ve babasının da hiçbir hakkı yoktur. Dolayısıyla diyor ki burada: “Onlara mehirlerini verdiğiniz takdirde evlenmeniz size helal kılınmıştır.”. Peki, onlar namuslu olacak, siz ne olacaksınız? “Muhsinin”, siz de namuslu olacaksınız. “Açıkça zina etmeyeceksiniz. Gizli dostlar da tutmayacaksınız.”.Ne gizli zina var, ne açık zina var. İster mahkeme kararıyla tespit edilmiş olsun, ister edilmemiş olsun gizli ya da açık zina etmeyeceksiniz. O şartla ehl-i kitabın ve müminlerin namuslu kadınları size helal kılınmıştır.
Şimdi buradaki “Ehl-i kitabın namuslu kadınları ile evlenebilirsiniz.”hükmü sebebiyle fıkıh kitaplarında şu vardır. Bir Müslüman erkek ya Müslüman bir kadınla ya da ehl-i kitaptan bir kadınla evlenir. Yani Yahudi veya Hıristiyan olan bir kadınla evlenir. Ama bir Müslüman kadın, Müslüman olmayan bir erkekle evlenemez. Evliliği geçersizdir.
Bakara Suresinin 221. Ayeti sebebiyle de ehl-i kitaptan olmayan herhangi bir kadınla bir Müslüman erkeğin evlenmesinin caiz olmadığı ifade edilir. İşte bu ayeti tekrar okuyalım iyice zihnimize yerleşsin. “Müşrik kadınları nikahınıza almayın. Onlarla evlenmeyin mümin oluncaya kadar. Şimdi buradaki “Mümin oluncaya kadar müşrik kadınlarla evlenmeyin.” hükmü dolayısıyla ehl-i kitap, müşrik sayılmamıştır gelenekte. Yani müşriklerin dışında kabul edilmiştir. Yani ama öyle bir şey ki hem kâfir, kâfir ama müşrik değil. Tabi müşrik olmayan bir kafir mümkün değil, böyle bir şey olamaz. Ama biliyorsunuz yani her derste söylemek zorunda kalıyoruz. Yani çok ciddi manada bilgi kirliliği oluşmuş maalesef. Şimdi Kuran-ı Kerim’e baktığımız zaman müşriklikteehl-i kitapla diğer müşriklerin herhangi bir farkları yok. Hatta ehl-i kitap, diğer müşriklerden, Mekkeli müşriklerden daha ağır bir durumda yani onun dinî açıdan durumu, onlara göre daha ağır. Onlar da müşrik.
Maide Suresinin 72. Ayetini açalım. 119. sayfa. Şurada dikkatle takip edelim. Diyor ki Allahü Teâlâ: “Allah, Meryem’in oğlu Mesih’tir diyenler kesin kâfir olmuşlardır.”. Bunlar kim? Hıristiyanlar. Hıristiyanlar diyorlar ki bugün “İsa, yüzde yüz tanrıdır.”. “Yüzde yüz tanrıdır.” dediği zaman yani “Allah’tır.” demiş oluyorlar. “İsa, yüzde yüz Allah’tır.” dedikleri zaman ne diyorlar? “İsa, Meryem’in oğlu Mesih’tir.” demiş oluyorlar. Ondan sonra da diyorlar ki: “İsa, yüzde yüz insandır.”. “Onlar kesin kâfir olmuşlardır.” diyor. Yani “Yüzde yüz tanrıdır, yüzde yüz insandır.” derken hem Allah, hem değil, Allah’la aynı özdendir diyorlar. Hâşâ.
“Hâlbuki Mesih şöyle demiştir: Ey İsrailoğulları benim de sizin de Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin.” ki bu ifadeler İncil’de vardır. Yani bugün de vardır. Ve şöyle demiş: “Şurası kesin ki kim Allah’a ortak koşarsa Allah ona cenneti haram kılmıştır.”. Şimdi bakın aynı ayette bu ortak koşma işi kiminle ilgili olarak geçiyor burada? Hıristiyanlarla ilgili. O zaman ayete göre Hıristiyanlar hem müşrik, hem kâfir mi? Bitti! Yani her kâfir, zaten müşriktir; her müşrik de kâfirdir. Kâfir olmayan müşrik ya da müşrik olmayan kâfir yoktur. Fakat tabi bizde maalesef terimler de ciddi manada zedelenmiştir ve Müslümanlar yanlış terimlerle doğru düşünce üretemez hale gelmişlerdir.
Ondan sonra diyor ki: “Onun varacağı yer ateştir. Zalimlere bir yardımcı yoktur. Allah üçün üçüncüsüdür diyenler kesin kâfir olmuşlardır.”. Bunlar kim? Hıristiyanlar. Şimdi 3 tane tanrı iddia etmek şirk değil midir? Yani bu çok açık. Allah, bu üçün üçüncüsüdür. Onun için çok kutsal üçlü birlik diyerek kendilerini müşriklikten kurtarmaya çalışırlar. “Bir tek ilahtan başka ilah yoktur.”Bir tek ilahtan başka ilah vardır diyenler kesin müşrik değil mi? Öyleyse “Müşriklere kız vermeyin inanıncaya kadar.”. Bu hükme Yahudi ve Hıristiyan giriyor mu? Kesin olarak girer.
Şimdi burada Hıristiyan, Yahudi de aynı gruptan mı? Bakalım Tevbe Suresinin 31. Ayetine. 190. sayfada son ayet. Diyor ki burada: Bak mesela bir önceki ayette “Yahudiler; Üzeyir, Allah’ın oğludur dediler. Hıristiyanlar; Mesih, Allah’ın oğludur dediler. Bu kendi ağızlarıyla söyledikleri sözdür.”,Yani kendi sözleridir. “Bundan önce kâfir olmuş olanlarla aynı ağzı kullanıyorlar.”yani diğer müşriklerle aynı ağzı kullanıyorlar.“Allah kahretsin onları. Nasıl da yalana geliyorlar?” yani bu yalana nereden sürükleniyorlar? “Edindiler”, kim bu edinenler? Bir önceki ayette geçenler kim? Yahudi ve Hıristiyanlar değil mi?“Bilim adamlarını ve din adamlarını Allah’la kendi aralarında tanrılar edindiler.” rabler edindiler. “Meryem oğlu Mesih’i de öyle.”, ona da Rabbi İsa demiyorlar mı televizyonlarda hep duyarsınız?“Onlara verilen emir sadece bir tek ilaha kul olmaktır.”e birden fazla ilaha kul olana ne denir? Müşrik denir. “Ondan başka ilah yoktur. Allah, onların şirk koştuklarından uzaktır.”bak, “şirk koştuklarından uzaktır”. Onlar kim burada? Yahudi ve Hıristiyanlar.
Şimdi bu ayetler, bu 4 ayet Yahudi ve Hıristiyanların hem kâfir, hem müşrik olduklarını kesin olarak hükme bağladı mı? Tamam. O zaman öyleyse Maide Suresinde, Maide 5. Ayette belirtilen “Kendilerine kitap verilmiş olanlar” Ki onlar da müşrik olduğu çok açık ve net. Ki aynı sureden Maide Suresinde üstelik. Ayrıca Tevbe Suresinde. O zaman bunun anlamı nedir? Yani müşrik olan, şimdi yok, “Namuslu olan ehl-i kitabın kadınlarıyla evlenmeniz size helal kılınmıştır.” sözünün anlamı nedir?
Şimdi onu anlamak için tekrar ilk okuduğumuz ayete geliyoruz, Bakara 221’e. Burada diyor ki Allahü Teâlâ: “Müşrik kadınları nikâhınıza almayın…”.Yahudi ve Hıristiyan kadınları da dahil değil mi?“…mümin oluncaya kadar.” inanıncaya kadar almayın. “Şurası kesin ki imana gelmiş/mümin olmuş bir esir kadın, müşrik olan hür bir kadından elbette daha hayırlıdır, sizin hoşunuza gitmiş olsa bile.”.“…daha hayırlıdır” sözü, nerede kullanılır? İki hayırlı şey arasında seçim yaparken kullanılır değil mi? Yani bu hayırlıdır, bu daha hayırlıdır. Şimdi bu ayet-i kerime müşrik kadınla evlenmeyi haram kılıyor mu? Kılmıyor. Öbür Maide 5. Ayet ne yaptı? Helal dedi. Kendilerine kitap verilmiş olan namuslu kadınlar, helal. Helal kılınmıştır. Helal ama ne diyor Cenabı Hak “evlenmeyin” diyor. Bu ne olur? Yasak koymak mı olur? Bu, bir tavsiye olur. Ondan sonra da diyor ki: “O daha hayırlıdır.” diyor. Yani öbürüyle evlenmek şerli değil, o da olur. Ama bu daha hayırlıdır. O zaman haram olmuyor değil mi? Haram olmuyor.
O zaman bu ayete dayanarak “Müşrik kadınlarla evlenmek haramdır.” denir mi? Denemez, mümkün değil. Nasıl diyeceksiniz? Çünkü “…daha hayırlıdır” sözü, iki hayırlı arasında olur. Haram olan bir şey hayırlı olur mu? Mümkün değil. Ondan sonrada şimdi bu bir mümin erkeğin müşrik bir kadınla evlenmesiyle alakalı. Ondan sonraki hususta da diyor ki: “Müşrik erkeklere de kız vermeyin, mümin oluncaya kadar. Mümin bir köle, hür bir müşrikten hayırlıdır, isterse ondan hoşlanın.”. Hoşlanıyor olsanız da mümin bir köle/mümin bir esir, hür bir müşrikten hayırlıdır. Peki, şimdi burada kadınların gayrimüslimle evlenmeleri haram kılınıyor mu? “Daha hayırlıdır.” diyor. Yani iki tane hayırlı şey olacak ki biri daha hayırlıdır denmiş olsun. Yani bir kadının bir mümin esirle evlenmesi, bir müşrikle evlenmesinden daha hayırlıdır, isterse müşrike aşık olmuş olsun. Ama haram kılınmıyor.
Burada bakın, dikkat edin kadınlar için verilen hükümlerle erkekler için verilen hükümler arasında bir fark var mı? Aynı değil mi yüzde yüz? Yüzde yüz aynı. Tamam, neden daha hayırlıdır dediğinin sebebini söylüyor ondan sonra. “Bu müşrikler kişiyi ateşe çağırırlar, Allah da kendi izniyle cennete ve bağışlamaya çağırır. İnsanlar zihinlerinde doğru bir bilgi oluştursunlar diye ayetlerini böylece açıklıyor.”.
Şimdi burada diğer ayetlerle birleştirdiğiniz zaman bir sonuç ortaya çıkıyor. Yani açıklama meselesi şu: Bakın, Nisa Suresinin, 4. Sure, 22. Ayetini açalım. Şimdi hızlı bir şekilde okuyacağım. 22. Ayette diyor ki: “Babanızın nikâhladığı kadınları nikâhınıza almayın. Daha önce olmuşsa o başka. Bu çok çirkinliktir, bir zulümdür…”-yani çok kötü bir şeydir.- “…ve çok kötü bir yoldur.”. Ondan sonra, yani bir kişi, babasının karısıyla evlenemez. Yani babası almış boşamış ya da babası ölmüş olabilir. Yani kendi annesi değil tabi, başka bir kadın. Şimdi burada Müslüman kâfir var mı? Hah, babası Müslüman olmayabilir değil mi? Ondan sonra diyor ki: “Anneleriniz size haram kılındı, kızlarınız size haram kılındı. Kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeşlerinizin kızları, kız kardeşlerinizin kızları, sizi emzirmiş olan analarınız, sütkız kardeşleriniz, eşlerinizin anaları, bakımınız altında bulunan üvey kızlarınız ki eğer gerdeği girdiğiniz kadınların kızıysa. Ama gerdeği girmeden boşamışsanız üvey kızlarınızla evlenmenizde bir günah yoktur. Oğullarınızın karıları.” -ki kendi soyunuzdan olan oğullarınızın karıları, evlatlıklarınki değil, kendi öz evladınızın- “Bir de iki kız kardeşi birlikte nikâhlamanız haram kılınmıştır.”. Din farkı var mı burada? Dinden bahsediyor mu? Yok.
Ondan sonra da diyor ki: “Bir de evli kadınlarla evlenmeniz haramdır. Ancak esir olarak almışsanız onlarla evlenebilirsiniz.”. Çünkü esir olarak alındıktan sonra kadınları hürriyetine kavuşturmak için gereken fidyeyi göndermiyorlarsa o zaman bu kadınlar ancak evlenme yoluyla en kolay şekilde hürriyetlerine kavuşabilirler. Dolayısıyla o kapı açık bırakılıyor. Yani bunlar eşlerinden boşanmış sayılıyorlar. “Bu Allah’ın size bir yazgısıdır. Bunun dışındaki bütün kadınlar size helal kılındı.”. Buraya kadar anlatılanlar, tekrar soruyorum bir din farkından bahsedildi mi buraya kadar? Yok. Peki, “Bunun dışındakiler size helal kılındı.” dendiği zaman müşrik de olabilir mümin de olabilir. Hepsi de olabilir, fark etmez. Onun için Maide Suresi son inen sure, “Kendilerine kitap verilen namuslu kadınlar helal kılınmıştır.” şeyi buraya ilave bir hüküm getirmiyor, biraz daha olayı açıklıyor.
Sonra şunu söylüyor bakın ayet, ondan sonra gelen ayet (25. Ayet): “Sizden kimin namuslu mümin kadınlarla evlenecek kadar maddi imkânı yoksa o zaman mümin olan esir kadınlarla evlenebilirsiniz.”. Yani namuslu mümin kadınlardan sonra ikinci derece hangisi? Esir olan mümin kadınlar. Peki, namuslu olacak mı onlar, şimdi bakacağız. Diyor ki: -şimdi mümin olacak dedik. Şimdi diyebilirsiniz ki canım esirin imanına nasıl inanacağım? Allah sizin imanınızı da daha iyi bilir. Yani sizin imanınızın, siz başkasının imanına ne kadar güveniyorsanız ona da o kadar güveneceksiniz. İman kalpte olan bir şey. Dışarıya vurduğuna bakarsınız siz.- “Biriniz diğerinizdensiniz.” yani esirleri o kadar da küçük görmeyin. Onlar da sizin gibi bir insanken hürriyetlerini kaybetmişler. “Onlarla nikâhlanın ailelerinin izniyle.” Yani o bakımına verildikleri ailelerin izniyle nikâhlanın. Ama nikâhta o esir kadın isterse evlenir, istemezse zorla evlendirilemez. Normal yani hür bir kadının evlendiği gibi evlenir. Sadece denetimi, bağlı bulunduğu aile yapar.“Mehirlerini de onlara, kadınlara” -bakımında bulundukları aileye değil, kadının kendisine mehirlerini- “verin marufa göre.”,yani o toplumda güzel kabul edilecek miktarda verin.
Peki, onlar ne olacaklar? “O esir kadınlar da namuslu olacak, gizli ya da açıktan zina etmeyecekler.”,o zaman esir diye demek ki o kadından namuslarını korumak Müslümanların üzerlerine bir görev. Onlar da namuslu olacaklar.
Peki, şimdi bakın burada 1. tercih namuslu Müslüman kadınlar; 2. tercih namuslu Müslüman esirler, esir kadınlar. O zaman ehl-i kitabın kadınları müşrik olduğuna göre onlar kaçınca tercih olur? 3. tercih olur.
Şimdi Bakara 221’e dönelim. Bak burada ne diyor: “Müşrik kadınları nikâhınıza almayın, mümin oluncaya kadar. Mümin esir kadın, bir müşrik hür kadından elbette daha hayırlıdır.”. Şimdi öbür ayette de aynısını söylemiyor muydu? İlave bir hüküm yok. Onun için burada işin tamamen sonuçlandırıyor burada, bütün ayetler bir araya getiriliyor burada sonuçlandırıyor. O zaman bir Müslüman’ın 1. tercihi namuslu mümin kadın, 2. tercihi namuslu mümin esir kadın, 3. ve son tercihi namuslu müşrik kadın. İster ehl-i kitaptan olsun ister olmasın. Fakat namuslu değilse asla evlenemez. Din farkı önemli değil, namus son derece önemli. Bak bütün bunlarda namuslu olma şartı, olmazsa olmaz şarttır. Ama din farkı, olmazsa olmaz şart değil, değil mi?
Çok ilginçtir Mezhepler namuslu olmayı olmazsa olmaz şart görmezler,Kuran’ın hiç yasaklamadığı gayrimüslimle evlenmeyi yani şey, kadın evleniyorsa kocasının Müslüman olmasını olmazsa olmaz şart görürler. Evlenen erkekse ya Müslüman kadınla ya da ehl-i kitapla evlenecek derler. Bu tercih sırasına da hepsi riayet etmez. Yani Kuran’ın, olmazsa olmaz şartı kaybolur, caiz gördüğü şey de haram hükmüne girer. Ondan sonra da ne oluyor? Ondan sonra da karı kocadan birisi kâfir olursa bakılıyor. Eğer kadın ehl-i kitaptan ise koca da Müslüman olmuşsa ehl-i kitap bir kadın onun nikâhında olabileceği için aile bozulmaz. Ama kadın ehl-i kitaptan değilse mesela ateistse ya da işte Budist’se ya da neyse artık başka dindense koca Müslüman olduğu an nikâh düşer. “Biz birbirimizi seviyoruz filan…” Kimse dinlemez, ayrılacaksınız.
Peki, böyle mi? Kuran-ı Kerim öyle mi diyor? Ve bu konuda Cenabı Hak bize örnek de veriyor. Allahü Teâlâ Kuran-ı Kerim’de her konunun örneğini verdiğini bize bildiriyor. O ayeti bulsana, İsra Suresindeydi. Haşr Suresinin üstünde de var, tamam birçok yerde var. Yani “Biz bu Kuran’da her şeyin örneğini vermişizdir.” diyor Allahü Teâlâ. Her şeyin örneğini vermişizdir. Peki, her şeyin örneğini verdiğine göre o zaman bir Müslüman erkeğin nikâhında gayrimüslim kadının olup olmayacağına da örnek vermesi beklenmez mi? Ya da bir Müslüman kadının bir gayrimüslimin nikâhında olup olamayacağını örnek vermesi beklenmez mi? Evet, İsra 89. Ayette “Biz bu Kuran’da her örneği verdik.” diyor Allahü Teâlâ. Şimdi bunun örneğine bakalım.
Tahrim Suresi, 66. Sure, son ayetler, 549. sayfa. Tahrim Suresi canım, Mümtahine değil, Tahrim. Evet, 560. sayfa. Şimdi bakın Allah ne diyor, “Her konuda örnek verdim.” diyor. Şimdi ayetin nasıl başladığına bakın, 10 ve 11: “Kâfir eş için Allah örnek veriyor.” Kimi? “Nuh’un karısını ve Lût’un karısını.” Bunlar birer peygamber değil mi? Karıları ne? Kâfir. Kâfir. Biliyorsunuz, LûtAleyhisselamın karısı geride kalanlardan oldu. Nuh Aleyhisselamın karısının kâfir olduğunu da Cenabı Hak başka ayetlerde açıkça bildiriyor. Ama onların karısı olmaya devam ediyorlar. Nikâhları düşse eski karısı derler değil mi? Karısı! Örnek veriyor. Örnek olması için bir olayı anlatması lazım değil mi? “Kullarımızdan iki kulun nikâhı altındaydılar.”, nikâhlılar.“İki salih kulun nikâhı altındaydılar. İkisi de kocalarına ihanette bulundu. Kocaları bunlara Allah’a karşı hiçbir şekilde fayda sağlayamadı.”, kocaları peygamber diye bunlara kocalarının hiçbir faydası olmadı Allah katında.“Diğer girenlerle beraber ateşe girin dendi.” Şimdi bu kocaları peygamber, kadınlar kâfir ve nikâhları devam ediyor. Şu anda bizim için örnek verildiğine göre demek ki böyle bir olay olur değil mi? Örnek veriyor Allah bize.
Ondan sonra ne diyor? Mümin kadınlar için de yani kendisi mümin kocası kâfir olan için de Firavunun karısını Allah örnek verir. Firavunun karısı Asiye. Bakın, Firavunun karısını hatırlayın, Musa Aleyhisselama bir şey yapılmaması için ne dedi? Bunu dedi biz evlat ediniriz. Bizim için göz nuru olur dedi. İşte alalım, bakalım filan. Çünkü mümin kadındı yani. Yapabileceğini yaptı orada. Şöyle Cenabı Hakka yalvarmıştı: “Ya Rabbi benim için senin katında cennette bir ev yap, bir ev bina et. Beni Firavundan ve onun pis işlerinden kurtar ve bu zalimler topluluğundan beni kurtar.”.
Peki, şimdi bütün bunlardan sonra içinizde evlenmede din farkı konusunda hiç şüphesi olan var mı? Kesin mi her şey? Açık değil mi? Peki, bir şey daha, çok daha açık anlatan bir ayet okuyacağım ben size, bu meseleyi çok daha açık olarak anlatan. Gerçi hepsi çok açık ya ama daha net bir ifade.
Ondan sonra diyor ki: “Zina eden bir erkek, zina eden bir kadından ya da müşrikten başkasıyla evlenemez.”. Şimdi zina eden erkek, burada mümin mi, değil mi? Mümin! Mümin olmasa zaten müşrikten başkasıyla evlenmez demesinin bir anlamı kalmaz ki. Zina eden bir mümin erkek ya kendisi gibi zina eden mümin bir kadınla ya da müşrikle – o müşrik isterse zina etsin etmesin önemli değil. Çünkü niye? Müşrik en son tercih ya, en son tercih. Ondan sonrası yok artık. Bak zina eden, mümin erkek müşrik kadınla evlenir diyor ayet değil mi, açıkça diyor. Ondan sonra “Zina eden kadını da zina eden erkekten ya da müşrik erkekten başkası nikâhına alamaz. Bu müminlere haramdır.”. Yani namuslu müminlere zina edenle evlenmek haramdır. Bu kadar açık olmasına rağmen bu hüküm de mezheplerde yer almaz. Evet.
Şimdi Kuran-ı Kerim’de mesele bu kadar açık. Acaba hadislerde nasıl? Peygamberimiz neye göre hüküm verirdi? Kuran’a göre. Ne diyor Allahü Teâlâ: “Aralarında Allah’ın indirdiğiyle hükmet.”. Şimdi bir gün -Merset olacak, öyle hatırlıyorum adını- Merset adında bir Müslüman Mekke’den zina eden bir kadına âşık olmuş. Onla evlenmek istiyor. Mekke’ye gidip gelirmiş. Gittiği zaman onun evinde kalırmış. Sonra zina haram kılınınca bu defa kadının yanına gitmemiş. Gelmiş Peygamberimize demiş ki: “Ya Resulallah, ben, -kadının adını şimdi hatırlayamadım ama neyse, demiş ki- ben işte o kadınla evlenmek istiyorum.”. Peygamberimiz hiçbir cevap vermemiş. Çünkü onunla ilgili Kuran’da henüz bir hüküm yok. Sonra bu ayet iniyor, Nur Suresinin… Bak, “Müşriktir, evlenme.” demiyor. Bu ayet iniyor. Bu ayet indikten sonra onu çağırıyor diyor ki: “Allahü Teâlâ bir Müslüman, zina eden bir kadınla evlenemez diyor. Zina eden bir kadın ya müşrikle ya da kendisi gibi zina eden birisiyle evlenebilir.”. Şimdi tamamen hadis-i şerif, ayet-i kerimenin hükmü mü? Çünkü Allahü Teâlâ ne diyor,Maide 49: “Aralarında Allah’ın indirdiğiyle hükmet.”.
Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellemin kızı Zeynep, Ebul As ile evli. Ebul As, Bedir Savaşı’nda esir oluyor. Ebul As zengin bir insan. Onu hürriyete kavuşturması için Zeynep Medine’ye bir miktar mal gönderiyor. Onların içerisinde annesinin düğünde hediye ettiği takı da var. Peygamberimiz onu görünce duygulanıyor. Takıları iade ediyor. EbulAs’ı da serbest bırakıyor. Ama bir şart koşuyor, diyor ki: “Kızımı bana göndereceksin.” diyor. O da gidip çok sevmesine rağmen eşi Zeynep’i Peygamberimize gönderiyor. Şimdi Mekkelilerin böyle bir özelliği var. Söz verdikleri zaman kesinlikle yaparlar. Yani söz, senetten daha güçlüdür Mekke’de. Veriyor ve gönderiyor eşini. Zeynep Medine’ye geliyor. Hicretin 6. yılına kadar Medine’de kalıyor. Hicretin 6. yılında Ebul As, Şam’dan bir kervanla gelirken Müslümanlar kervana ve mallarına el koyuyor. Kervanda olanları esir alıyor. Ebul As bir yolunu bularak kaçıyor, gece Zeynep’in evine geliyor. Geceyi Zeynep’in yanında geçiriyor. Sabah olunca sabah namaza başlarken “Allahü Ekber” diyor Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem. Zeynep arkadan bağırıyor: “Ey Müslümanlar haberiniz olsun Ebul As, benim korumam altındadır.” diyor. Selamdan sonra Peygamberimiz diyor ki: “Benim duyduğumu siz de duydunuz mu?”. “Evet.” diyorlar. “Vallahi şu anda haberim oldu daha önce bilmiyordum.” diyor. Ama diyor “Müslümanların en zayıfının verdiği güvence geçerlidir. Madem Zeynep böyle bir güvence verdi. Dokunamazsınız artık ona.”. Sonra Peygamberimiz EbulAs’a diyor ki: “Müslüman ol.”. “Hayır, olmam.” diyor. O esir alanları çağırıyor, ganimet alanları. Diyor ki: “Bunlar sizin hakkınız. Ama esirleri serbest bırakır, malları EbulAs’a teslim ederseniz iyi olur.” diyor. “Tamam ya Resulallah” diyorlar ve teslim ediyorlar. Esirler serbest, malların tamamı EbulAs’a teslim ediliyor. Ebul As gidiyor Mekke’ye. Mekke’de bütün borçlarını ödüyor. Çünkü kervan götürenler milletten para topluyor. Faizle borç alıyorlar, bir şeyler ediyorlar. Borçlarının tamamını ödüyor, sonra geliyor Müslüman olarak Medine’ye geliyor doğrudan doğruya karısının yanına. Nikâh filan kıyılmıyor.
Niye? İşte ayetler açık, değil mi? Peygamberimiz başka bir şey yapabilir mi? (izleyicilerden gelen sorular anlaşılmıyor.) 7. yılda geliyor, nikâhta bir şey yok. Orada tabi Zeynep’in güvenliği çok önemli olduğu için şey yapılıyor. Hatta Zeynep Mekke’den Medine’ye gelirken yolda bazı kimselerin hücumuna uğruyor, çocuk da düşürüyor. Yani Zeynep Mekke’de kalsaydı onu öldürürlerdi orada. Can güvenliği için oraya gidiyor.
Şimdi bu olay, Hudeybiye Antlaşması’ndan sonra oluyor. Mekke’nin fethi sırasında Velid bin Muğure’nin kızı Müslüman oluyor. Fakat kocası kâfir. Kocası, Saffan bin Umeyye. Mekke’nin zenginlerinden ve silah tüccarı durumunda olan kişi o zaman. Yani savaşa gidenler, bir orduyu donatacak kadar silahı olan bir adam o günün şartlarına göre. Şimdi Saffan bin Umeyye kaçıyor. Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Vehb adındaki yeğenine kendi kaftanını vererek Saffan’ın arkasından gönderiyor, diyor ki: “Git ona söyle, gelsin baksın. İstiyorsa Müslüman olur. İstemiyorsa ona 2 ay daha müsaade.”. Gidiyor arkadan yetişiyor amcasına. O da Peygamberimizin kaftanını alıp geri dönüyor. Geliyor. Peygamberimiz o sıra Kâbe’nin yanında. Atının üzerinde o diyor ki: “Ya Muhammed, Vehb zannediyor ki sen bana 2 ay süre tanıdın.”. “Evet” diyor, “in aşağı konuşalım.” diyor. “Yoook” diyor, “Bana süre tanıyıp tanımadığını söylemezsen inmem.”. Çünkü söz, son derece önemli Araplarda. Ağzından çıktı mı hiç kimsenin şüphesi yok. “Tamam” diyor, “in sana 4 ay süre.”.Ve iniyor. Bu adam doğru karısının yanına gidiyor. Mekke’nin fethinden sonra.
Peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in din farkından dolayı herhangi bir karı kocayı ayırdığına dair rivayet yok. Bir tek olay var. Ona bakarak Müslüman bir kadının kâfir bir kocaya haram olduğu söylenir. O da 60. Surenin 10. Ayeti. Burada Allahü Teâlâ şöyle diyor: “Müminler, mümin kadınlar hicret ederek size gelirlerse onları imtihandan geçirin. Gerçekten mümin olup olmadıklarını en iyi bilen Allah’tır. Onların mümin olduklarını anlarsanız kâfirlere geri çevirmeyin.”. Yani kâfir kocalarına geri çevirmeyin. “Bunlar, onlara helal değil; onlar, bunlara helal değildir. O kocalarının yaptıkları harcamayı onlara geri gönderin. Onları nikâhlamanızda bir günah yoktur mehirlerini verdiğiniz takdirde.”. Şimdi buradaki “bunlar, onlara helal değil” kısmına bakarak bir Müslüman kadının müşrik ya da gayrimüslim bir erkeğe helal olmadığına fetva verilir.
Şimdi biliyorsunuz, her zaman bir husustan şikâyet ediyoruz ve bunu sürekli tekrarlıyoruz. Kuran ayetleri birbirini açıklar. Bir tek ayeti olduğu gibi alırsanız çok beğendiğiniz ceketin bir kolunu almak gibi olur. Ne o kol bir işe yarar, ne o ceket. Çünkü ayetleri açıklayan Allahü Teâlâ’dır. Şimdi burada olay şu: Peygamberimiz -Hudeybiye’deki durumu anlatan ayettir bu- hicretin 6. yılında yani Zeynep’in olayından önce Mekkeli müşriklerle bir antlaşma yapıyor. Antlaşmadaki maddelerden birisi, bizden size bir kişi gelirse onları iade edeceksiniz diyor Mekkeliler. Ama Müslümanlardan birisi Mekke’ye sığınırsa Mekkeliler iade etmeyecek. Bu sırada bazı erkekler Müslümanların safına katılmak istiyorlar, bu antlaşma maddesi gösterilerek onlar geri isteniyor Mekkeliler tarafından alınıyor. Ama birkaç kadın Müslümanlara sığınıyor oradayken. Geliyorlar. Mekkeliler o kadınları da geri istiyor. Fakat Peygamberimiz, Antlaşmayı gösteriyor. Burada “erkek” ifadesi geçiyor, “racül”. Bunlar erkek değil diyor. O zaman seslerini çıkarmıyorlar.
Şimdi bu kadınlar, kocalarını bırakarak Müslümanlara gelmişler.Kocasını niye bırakmış? Ayrılmak istediği için. Bir kadın kocasından ayrılmak isterse gerekçesini bir heyet değerlendirir. İftida denen bir hadise vardır, bizim internet sitesinde ayrıntılı olarak anlatılır. Kadının boşanma hakkı ki onun örneği de bu ayettir. Yani sadece kısa bir şey yapacağım. İftidayı anlatacağımız şeyler gelecek önümüzdeki günlerde, haftalarda. Yani kadının boşanma hakkı nedir, nasıldır onu ayrıntılı olarak açıklayacağız inşallah. Burada sadece konumuzla ilgili kısmına temas edeceğiz.
Bir kadın kocasından ayrılmak isterse gerekçesini bir heyete bildirir. O heyet, o kadını o gerekçede haklı bulursa o zaman kadına ayrılma hakkını verir. Kadın da bu hakkını kullanır ama o zaman da kocasından aldığı mehri iade etmesi gerekir. Şimdi burada Müslümanlara sığınan, kocasından kaçıp Müslümanlara sığınan kadın “Ben Müslüman olduğum için geldim.” diyor değil mi? Ayrılma gerekçesi ne? Müslüman olmak. O zaman bu gerekçede kadının haklı olduğunu Müslümanlar kontrol etmek zorunda değil mi? Ortaya bir gerekçe söylüyor. Bakalım sen gerçekten Müslüman mısın? Onun için diyor ki:“Eğer Müslüman olduğunu anlarsanız geri çevirmeyin.”. Çünkü kadın iddiasında haklı. Ayrılma talebi tamam. İddiası da kendi Müslüman, kocası kâfir olduğu için ayrılmak istiyorum. Tamam, o zaman. Peki, haklı dedikten sonra yani kadının talebi haklı bulunduktan sonra kocasına geri çevrilir mi? O zaman ona haram olur. Onun için diyor ki: “Onları geri çevirmeyin.”. Artık bundan sonra kocasına helal olmaz. Çünkü gereken işlemler yapıldı, kocasıyla ayrılması gerçekleşti. Bir tek yapılması gereken bir şey var, kocasının buna harcadığını geri göndermek. E kaçan kadının parası olur mu? Onun için diyor ki Allahü Teâlâ: “O erkeklerin bu kadınlar için harcadıklarını siz verin.” diyor. Böylece işlem tamamlanıyor. Peki, sistemi bozdu mu? Hayır. Bu kadının… (54.43: anlaşılmıyor.). Yoksa Mekke’de kalan Müslüman kadınlar vardı. Kocaları kâfirdi. Onlarla ilgili hiçbir şey yok.
Bak, Fetih Suresini açarsanız orada görürsünüz, 48. Sure. 513. sayfayı açın. Burada diyor ki Allahü Teâlâ, 25. Ayette. Hatta 24’ten başlayalım olay tam olsun diye. “Mekke’nin ortasında…”, Mekke’nin göbeğinde, tam bir tabirle, “Sizi elinizi onlardan, onların elini sizden engelleyen Allah’tır.”çünkü savaş noktasına kadar gelmişlerdi Hudeybiye’de ama Allahü Teâlâ savaşa müsaade etmedi. “Size onlara karşı zafer verdikten sonra” yani Müslümanlar üstün durumda oldukları halde Allah müsaade etmedi savaşmalarına. Şimdi bak, ayetin Hudeybiye ile ilgili olduğu açık mı? Hiç şüphe yok. Öbürü de Hudeybiye ile alakalı.
Ondan sonra diyor ki: “Allah ne yaptığınızı görüyordu. Kâfir olan onlar…”.Bak müşrik ve kâfir bu da aynı görüyor musunuz? Tekrar ediyorum her müşrik kâfir ve her kâfir müşriktir. “Kâfirlik yapan onlar. Mescid-i Haram’dan engelliyorlar.”Soktular mı Müslümanları Mekke’ye? Sokmadılar. Bir de o götürülen kurbanlıklar…Gidip de Mekke’de kesilmesini de engellediler.Hudeybiye’de kesildi biliyorsunuz. Ondan sonra ne diyor Allahü Teâlâ burada bakın: “Mekke’de mümin erkekler olmasaydı, mümin kadınlar olmasaydı, onları bilmiyor, tanımıyorsunuz. Baskın yaptığınız zaman onları da ezip geçebilirdiniz.”, tanımadığınız için öldürürdünüz Müslüman kardeşinizi değil mi? “Bilmediğiniz için utanç verici bir durum ortaya çıkardı.”Bilerek yapmıyorsunuz ama bilmeden yapıyorsunuz, bu defa öbürleri dalga geçecekti kendi kardeşlerini öldürdüler diye.
Şimdi bu ayet bu kaçan kadınlardan başka Müslüman olup da gayrimüslimlerin nikâhında kadınların olduğunu gösteriyor mu? Öyleyse sırf kaçan kadınların boşanma taleplerinin karara bağlandığı, örneklendirildiği o olay gerekçe gösterilerek bir Müslüman kadın, gayrimüslimle evlenemez denir mi? Denmez. Şimdi tam bir bütünlük sağlandı mı?
Gelelim neticeye. Şimdi Müslüman olan hiçbir kadına Peygamberimiz “Kocan da Müslüman oldu mu?” diye sormamıştır.Aynı şekilde Müslüman olan hiçbir erkeğe de “Karın da Müslüman oldu mu?” diye sormamıştır.Fakat mesela biz, Tromso’ya gittik kutup bölgesinde gözlemler yapmak üzere. Orada 800 kadar Müslüman vardı, belki şimdi sayıları artmıştır. Sandra Maryam diye onların liderleri olan hanım vardı. Kendisi Norveçli, eşi Avustralya’dan İngiliz asıllı birisi. Kadın canla başla çalışıyordu, ona sorduk: “En çok kim Müslüman oluyor?”, “Kadınlar Müslüman oluyor.” dedi. Fakat dedi en büyük problem de Müslüman oldukları zaman eşlerinden ayrılmaları gerekiyor.
Bu ne demektir? Sakın Müslüman olmayın demek değil midir? Ya da bir erkek Müslüman olduğu zaman eşinden ayrılmak zorundaysa sakın Müslüman olma demek değil midir? Kardeşim, bu din dediğiniz akşam adam inanır, sabahleyin kâfir olabilir. Şimdi akşam evlenip sabahleyin karısından mı ya da kocasından mı ayrılacak? Bakın bu kadar hiçbir ayet yokken, görüyor musunuz bakın. Hiçbir hadis yokken. İlişkileri bozarak Kuran’dan hüküm çıkaracaksınız ondan sonra diyeceksiniz ki karı kocadan biri Müslüman oldu mu nikâh düşer, aile bağları kopar. E böyle bir din evrensel olur mu? Onun için bunlara da çok dikkat edelim. Ha, Allahü Teâlâ haram kılmıyor ama tavsiye de etmiyor. Fakat haram da kılmıyor. Örneğini de peygamberlerden veriyor değil mi? Kocası kâfir olana da … (01.00.33-sözcük anlaşılmıyor.) karısını örnek veriyor. Haram kılmıyor. Bu çok önemli. Fakat asla da tavsiye etmiyor.
Evet, böylece bugünkü dersin de sonuna geldik. Evet, hepinize teşekkürler ederiz.