Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Euzubillahimineşşeytanirracim.Bismillahirrahmanirrahim.
Elhamdu lillahi rabbil alemin. essalatu vesselamu ala resulüne Muahmmedin ve ala alihi ve sahbihi ecmain.
Bu akşam Maide Suresinin 59. Ayetini okuyacağız. Baştan beri sırayla ayetlere devam ediyoruz. Şu anda bu ayetteyiz. Burada Allahu Teala şöyle diyor. “Gul yâ ehlel kitâbi” “De ki ey ehli kitap” “hel tengımûne minnâ illâ en âmennâ billâhi” “Siz bizden niye intikam alıyorsunuz?” Ne alıp veremediğiniz var? “Sadece Allah’a güvendiğimiz için mi bunu yapıyorsunuz?” “ve mâ unzile ileynâ” “Bize indirilen Kuran’a inanıp güveniyoruz ondan dolayı mı?” “ve mâ unzile min gablu” “bu Kuran’dan önce indirilmiş olan kitaplara da inanıyoruz.” “ve enne ekserakum fâsigûn” “Şurası bir gerçek ki sizin çoğunuz yoldan çıktınız.” (Maide 59) Fasıksınız. Bu sure Medineyi Münevvere’de inmiş. Ey ehli kitap derken muhatap olanlar kimdir? Medine’de Yahudilerdir. Tabi ki Hıristiyanlar da o kapsama giriyor. Yine Bakara Suresinde Yahudilerin Müslümanlara karşı tavrını bize anlatıyor.
“Ve legad âteynâ mûsel kitâbe ve gaffeynâ mim bağdihî bir rusuli” “Biz Musa’ya o kitabı verdik. Arkasından peş peşe resuller getirdik.” “ve âteynâ îsebne meryemel beyyinâti” “Meryem’in oğlu İsa’ya mucizeler verdik.” ki o da İsrailoğullarındandır. “ve eyyednâhu birûhil gudus” “Ruhul Kudüs (Cebrail) ile onu destekledik.” “efekullemâ câekum rasûlum bimâ lâ tehvâ enfusukumustekbertum” “Hoşunuza gitmeyen bir resul geldiği zaman büyüklenmeniz mi gerekiyor?” Ya ben ya hiç kimse öyle mi? Tamam İsa (a.s) mucizeler ile geldi. Zekeriya’nın (a.s) yanında büyüyen Meryem’in oğlu olarak dünyaya geldi. Ve size bir sürü de mucize gösterdi. Yanınızdaki Tevrat’ı tasdik ettiğinizi söyledi. Ne yaptınız onu? Öldürmeye kalktınız. “feferîgan kezzebtum” “O gelen nebilerin bir kısmını yalanladınız.” Siz Allah’ın nebisi değilsiniz dediniz. “ve ferîgan tagtulûn” “bir kısmını da öldürüyorsunuz.” (Bakara 87) Biliyorsunuz İsa’yı (a.s) da öldürdüklerine inanırlar. Hâlbuki öldürmüş değillerdir.
“Ve gâlû gulûbuna ğulf” Müslümanlara karşı da “Bizim gönlümüz tok” diyorlar. Bizim kalbimizin yeni bilgilere ihtiyacı yok. Bizim işimiz tamam diyorlar. “bel leanehumullahu bikufrihim” “aslında kâfir olmalarına karşı Allah onları lanetlemiştir.” Dışlamıştır. “fegalîlem mâ yué’minûn” “ne kadar az inanalar var.” (Bakara 88) Ne kadar kimse inanıyor?
“Ve lemmâ câehum kitâbum min ındillâhi musaddigul limâ meahum” “Onlara yanlarında olan Tevrat’ı, İncil’i tasdik eden bir kitap geldi.” Kitap Kuran’dır. Onu tasdik ediyor. “ve kânû min gablu yesteftihûne alellezîne keferû” (Bakara 89) Hâlbuki bu Kuranı Kerim gelmeden önce yeni gelecek nebiyi bekledikleri için, o nebi vasıtasıyla tüm dünyaya hâkim olacaklarını bildikleri için, göreceksiniz önümüz açılacak, o zaman hâkimiyet nedir bilirisiniz diyorlardı. O nedir? Allahu Teala onu Tevbe Suresinde bize bildiriyor. Onlara verdiği sözde o kapsamdadır. “Huvellezî ersele rasûlehû bil hudâ” “Resulünü o rehberle gönderen odur” “ve dînil haggı” “hak dinle” Niye gönderiyor? “liyuzhirahû aled dîni kullihî” “tüm dinlerin üzerine hâkimiyetini kursun diye” “ve lev kerihel muşrikûn” “müşriklerin hoşuna gitmese bile.” (Tevbe 33) Tüm dinlerin üzerine hâkimiyetin kurulması bu kitabın gelmesiyle olacağı için… Bunu biliyorlar. “Bir nebi gelecek dünyanın her tarafına hâkim olacak siz de göreceksiniz diyorlar.” (Bakara 89) Meydan okuyorlar. Çünkü onların iman esaslarından bir tanesi de odur. Ona inanmazlarsa Yahudilik’ten de Hıristiyanlık’tan da çıkmış olurlar. Ama “felemmâ câehum mâ arafû” “çok iyi tanıdıkları kişi geldi.” Muhammed (a.s). O kitap geldi. Çok iyi anladılar. Tamam, işte beklediğimiz kitap budur dediler. O zaman ne yaptılar? “keferû bih” “Onu görmezlikten geldiler.” “felağnetullâhi alel kâfirîn” “Allah’ın laneti o kâfirler üzerine olsun.” (Bakara 89) Yani onlarda Allah tarafından dışlanmışlardır.
“Bié’semeşterav bihî enfusehum” “Kendilerini ne kötü sattılar?” “ey yekfurû bimâ enzelallâhu” “Allah’ın indirdiğini görmezlikte direnerek” “bağyen ey yunezzilallâhu min fadlihî alâ mey yeşâu min ıbâdih” “Allah’ın kendi ikramıyla kullarından tercih ettiği birine elçilik verdi diye onu kıskanıyorlar.” Niye bize değil de ona? Kardeşim sana olsa ne olacak? Ona olsa ne olacak? Önemli olan kitaptır. Geldi mi o kitap? Geldi, bitti. “febâû biğadabin alâ ğadab” “Gazap üzerine gazabı hak ettiler.” “ve lilkâfirîne azâbum muhîn” “bu kâfirler için alçaltıcı bir azap vardır.” (Bakara 90)
Medine’de ki Yahudiler hakkında birkaç ders yapmıştık. Birkaç sene içerisinde Medine’yi terk etmek zorunda kaldılar. Hâlbuki çok zengindiler. Yani bugün Resulullah’ın gücüyle Medine’de ki Yahudileri karşılaştırsanız Beni Kaynuka bugün büyük bir devlet eder. Beni Nadir bir başka büyük devlet eder. Yani güçlerini kıyasladığınız zaman onlar çok büyük devlettirler. Yani o kadar güçlüler ki Resulullah’ın karşısında… Beni Kureyza’da öyle… Niye bunlar dayanamadılar? Kısa sürede çıktılar? Çünkü Allah onları lanetledi. Gazabına uğradılar. Bakın ayeti kerime çok açık söylüyor. Ehli kitap dedi. Türkçede de kullanılır. Ehil olmak… Ne demek? Bir konuda usta olmaktır. Ehli kitapta kendi kitaplarında ehil olanlar demektir. Yani Tevrat’ı ve İncil’i iyi bilenlerdir. Bilmeyenlerin problemi yoktur. Onlar yeni nebiyi bekliyorlardı, geldi. Ama niye biz değil de başkası? Bunu kıskandılar. Kıskanınca Allah’ın kitabını görmemekte direndiler. Çok az inananalar oldu. Sadece o değil. Kıskanıyorlar. Kıskanan insanların neler yaptığını bilirsiniz. Sizden intikam almaya kalkarlar. “Ben sana ne yaptım” dersiniz. “Sen olmasaydın o iş bana kalacaktı” derler. “O makama ben gelecektim” falan derler. Kardeşim, ben sana niye engel olayım ki?
Bugün ki dersimizin ayeti “Gul yâ ehlel kitâbi hel tengımûne minnâ” “De ki ey ehli kitap” Yani Yahudi’si, Hıristiyan’ı… Tabi ki buna Budistler de girer. Buna Hindularda girer. Çünkü hepsinin beklediği bu kitaptır. Buna Zerdüştlerde girer. Onlarda bu kitabı bekliyorlar. Birisi gelecek nebiye Mehdi diyor. Ki kullandıkları kelime yanlış değildir. Mehdi ne demek? Doğru yolda olan kişi demektir. Yani doğru yolda olduğu onaylanmış kişi demektir. Resulullah doğru yolda değil mi? Bitti. Ama onlar kelimenin anlamını değiştirerek Hadi anlamına doğru yola getiren kişi diye kullanıyorlar. Allah kimseye doğru yola getirme yetkisi vermiş değil ki… Ondan sonra… Beklediğiniz geldi tamam. Hadi inanın. Orada büyük bir kıskançlık devreye giriyor. O zaman ne yapıyorlar? Müslümanlardan intikam almaya başlıyorlar. Bu makam bizim makamımızdı, elimizden alıyorsunuz, size yedirtmeyiz demeye başlıyorlar. “Gul yâ ehlel kitâbi” “De ki ey ehli kitap” Ey Yahudi ve Hıristiyanların uzman kişileri… O Tevrat’ı ve İncil’i iyi bilen, Gataları iyi bilen, Ginzaları iyi bilen… İşte Budist kitaplarını, Hindu kitaplarını çok iyi bilenler… Siz bizden intikam mı alıyorsunuz? İntikam mı alıyorsunuz derken Müslümanların ne kadar düşmanı olduklarını da görün. Bugünlerde yedi düvele karşı savaşıyoruz diyorlar ya… 7 rakamı küçük değil mi? Ama 7 rakamı bizde çokluğu ifade için kullanılır. Yoksa rakam olarak değil. Mesela 7’den 70’e denir. “illâ en âmennâ billâhi” “Allah’a inanıp güvendiğimiz için mi bunu yaptınız?” “ve mâ unzile ileynâ” “bize indirilene” “ve mâ unzile min gablu” “bizden önce indirilenlere” Bakın Kuranı Kerim Tevrat’ı tasdik eder diye bir ifade Kuranı Kerim’de yoktur. İncil’i tasdik eder diye bir ifade de yoktur. Çünkü Allah’ın indirdiği kitaplar sadece Tevrat ve İncil’den ibaret değildir. Kendinden önceki kitapları tasdik eder, ifadesi yer alır. Dolayısıyla dünyada ne kadar ilahi kitap varsa hepsi bu kapsama girer. Bu ayete göre şunu da getirir. Hepsinin kıskandığı bir noktada oluruz. Hepsinin ortak hedefi… Bunlar bizi yok edecek. Niye? Hepsi kendi kitaplarından biliyorlar ki son gelecek kitaba uyanlar onların hepsini hâkimiyetleri altına alacaklar. Peki, bunların kendilerine göre asıl yapmaları gereken nedir? Kuranı devre dışı bırakmaktır. Kuranı devre dışı bırakabilirlerse hâkimiyetleri bir süre devam eder. Ama Kuran devreye girdiği sürece hâkimiyetlerinin devam etmesi imkânsızdır. İşte Resulullah (s.a.v) döneminde Kuran devredeydi. Çok kısa süre Medine’de kalıp Medine’yi terk ettiler. Resulullah hayattayken Hayber’i de kaybettiler. Hatta o zamanın en büyük devleti olan Romalılar da Müslümanların karşısında dayanamadı. Onlarda kaçmak zorunda kaldılar. Niye? Çünkü Kuran’a inandığınız zaman onun verdiği gücü hiçbir şey veremez. Bugün sık sık söylüyoruz. Kuranı Kerime tekrar yönelelim. Maalesef uzun asırlardır Müslümanlar Kuran’sız kalmışlardır. Evet, bir kitap var. Güzel bir kabın içerisine koyar, şuraya asarlar, alıp öperler. Aman göbeğinin altında tutma. Aman oturduğun yerde okuma. Aman işte şöyle yapma, böyle yapma… Okuma dedikleri de ne? Ezbere okuyacaksınız. Yok işte dad öyle telaffuz edilmez de böyle telaffuz edilir. Allah’ını seversen ayn öyle mi çıkarılır. Allah’ın ne dediği kimseyi ilgilendirmiyor. Sadece o değil ki. Yine sık sık tekrarladığımız ayetlerden bir tanesi “Ve iz ehazallâhu mîsâgan nebiyyîne” “Allah nebilerden kesin söz aldığı zaman” “lemâ âteytukum min kitâbiv ve hıkmetin” “size bir kitap ve hikmet veririm de” “summe câekum rasûlum musaddigul limâ meakum” “Yanınızda olanı tasdik eden bir resul gelirse” “letué’minunne bihî” “Ona mutlaka inanacaksınız.” (Ali İmran 81) Yani olmazsa olmaz şartı nedir? Yanlarında olanı tasdik etmektir. Yanlarında olanı… Resulullah Mekke’ye geldiği zaman yanlarında olanı tasdik etmek zorunda değil miydi? Peki, onların yanlarında olan o muydu tasdik ettiği yoksa o kitabın İsa’ya (a.s) ve Musa’ya (a.s) inmiş şekli miydi? Ben yanınızdakini değil, Musa’ya (a.s) ineni tasdik ediyorum demiş miydi? Böyle bir şey duydunuz mu hiç? Allah öyle mi diyor? “limâ meakum” “yanınızda olanı” (Ali İmran 81) diyor. Yanınızda olanı tasdik eder. Bu adamlar en başta Müslümanlara bunu kabul ettirmişlerdir. Tasdik meselesi devre dışı kalmıştır. Tasdik yok. Size öğretilen dinde; Kuranı Kerim önceki kitapların doğru olduğunu mu söyler, yoksa önceki kitapların tahrif edildiğini mi söyler?
Vedat YILMAZ: Tahrif.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Peki, sizin kitaplar tahrif edilmiştir dediğiniz zaman bu adamların inanma görevi var mı? Bakın en temel öğe ne oldu? Ehli kitabın gayretiyle ortadan kalktı. Tasdik diye bir şey kalmadı. Peki, Allah Muhammed’in (a.s) son nebi olduğunu söylüyor mu? “hâtemen nebiyyîn” “nebilerin sonuncusudur” (Ahzab 40) diyor. Yahudiler için ne diyor? Ali İmran Suresini çok dikkatli bir şekilde gözden geçirelim. Bu ayeti zannedersem size okumamıştım. “İnneddîne ındallâhil islâm” “Allah katında din İslam’dır.” İslam ne demektir? Âdem’in (a.s) dinide odur. Yani Allah’a kayıtsız şartsız teslim olmaktır. “ve mahtelefellezîne ûtul kitâbe illâ mim bağdi mâ câehumul ılmu bağyem beynehum” “Kendilerine kitap verilenler kıskançlıklarından dolayı bu bilgi kendilerine geldikten sonra ihtilaf ettiler.” Niye? Olur, mu ya? Bizim bu kadar itibarımız var. Birden bire ona inandığımız zaman sıfıra mı düşeceğiz? “ve mey yekfur biâyâtillâhi feinnallâhe serîul hısâb” “Allah’ın ayetlerini kim görmezlik ederse Allah hesabı çok çabuk görür.” (Ali İmran 19) Çabucak ne oldu? Medine’de onların hesapları görüldü.
“Fein hâccûke” “Tutup da sana delil getirmeye kalkarlarsa” Yani Resulullah’a karşı bir kısım numaralarla gelip aslında bu şöyledir, böyledir, diyorlar. “fegul eslemtu vechiye lillâhi vemenittebean” “Onlara de ki, ben yüzümü Allah’a teslim ettim. Ona yöneldim. Bana uyanlarda öyle.” Allah ne diyorsa ben ona bakarım. Bugün Allah ne diyorsa onu yaparım dediğiniz zaman bunu kabul eden kaç tane Hoca biliyorsunuz? Allah Kuranı Kerim’de ne demişse odur. Sizi bundan dolayı ayıplamıyorlar mı? “ve gul lillezîne ûtul kitâbe vel ummiyyîne eeslemtum” “Kendilerine kitap verilenlere” Az önce saydığım bütün gruplar giriyor. “ve ümmilere” Yani ellerinde kitabı olmayan toplumlara söyleyin. “Sizde teslim oldunuz mu?” “fein eslemû fegadihtedev, ve in tevellev feinnemâ aleykel belağ” “Eğer teslim olurlarsa yola gelmiş olurlar, olmazlarsa senin görevin sadece tebliğdir.” Ayeti okur, geçersin. Onları zorla Müslüman edemezsin. Sadece tebliğ… “vallâhu basîrum bil ıbâd” “Allah kullarını görür.” (Ali İmran 20)
“İnnellezîne yekfurûne biâyâtillâhi” “Allah’ın ayetlerini örtenler” “ve yagtulûnen nebiyyîne biğayri haggıv” “ve nebileri haksız yere öldürenler.” (Ali İmran 21) Bakın Muhammed’e (a.s) bu ayet indikten sonra nebileri haksız yere öldürenler kimdir? Yahudilerdir. Peki, Muhammed’i (a.s) öldürebildiler mi? O zaman nebileri değil de neyi öldürdüler diyeceğiz? Nebiliği öldürdüler. Nebiliği öldürmediler mi? Yoksa bu ayetin öncekilerle bir ilgisi yok. Bizimle alakalıdır. Nebiliği öldürerek son nebi kavramını ortadan kaldırdılar. Nebi resul kavramlarını karıştırdılar. Bunları sürekli söylüyoruz. Ondan sonra ne yaptılar? Mehdi beklentisine girdiler. Mehdi Müslümanların bir kısmının inancı olmadı mı? En son nebi geldi, daha ne istiyorsunuz? Hıristiyanlar Muhammed’e (a.s) inanmak istemedikleri için onlar İsa tekrar gelecek diyor. Peki, Vedat İncil’de öyle mi yazıyor?
Vedat YILMAZ: İnciller de İsa (a.s) kendisinden sonra başka birisinin geleceğini söylüyor. Evet, başka birisinin geleceğini söylüyor da bunu söylerken kullandığı ifade şudur. “Benim gidecek olmam sizin için daha hayırlıdır. Çünkü ben gidersem o yardımcı size gelir” diyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Gitmezsem gelmez.
Vedat YILMAZ: Yardımcı kelimesi burada Yunanca kodekslerde “Faraklet” olarak geçiyor. Müslüman âlimler bunun aslının Faraklet değil, Fariklet olduğunu söylemişler. Faraklet olduğu zaman öğüt veren kişi anlamına geliyor. Fariklet olduğu zaman övülmüş kişi anlamına geliyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Yani Ahmed anlamına geliyor. Yani Ahmed kelimesinin anlamı da çok güzel özelliklere sahip olan kişi demektir.
Vedat YILMAZ: Dolayısıyla İslam âlimleri o kelimedeki bir harf üzerinde oynama olduğunu iddia ediyorlar.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Bazı Hıristiyanlar da kabul ediyorlar.
Vedat YILMAZ: Zaten bu kodeksler çok eski olanlar yok elimizde… El yazmaları 10. Yüzyıldan sonrasına aittir. Dolayısıyla bu da tartışmalı bir şeydir. Gelecek olan öğütçünün, yardımcının sürekli sizinle kalacak diyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Sürekli sizinle kalacak ne demek? Artık yeni bir nebi gelmeyecek demektir.
Vedat YILMAZ: Artık o hep sizinle kalacak diyor. Ve her şeyi size o öğretecek diyor. Beni övecek, benim adımı yüceltecek diyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Tabi biz İsa’ya (a.s) inanmazsak kâfir oluruz.
Vedat YILMAZ: Kuranı Kerim’de İsa’yı (a.s) yüceltir. İsa (a.s) kendisinden sonra birisinin geleceğinden bahsediyor. Kendisinin tekrar geleceğine dair İncil’in içine sokulan bilgiler var ama o bilgilerle bu bilgilerle örtüşmüyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Tabi ki sokuşturma yapmışlar. O ayrı bir konudur. Ama dikkatli okuduğunuz zaman mesele ortaya çıkıyor. Hıristiyanlarda İsa gelecek inancı var, Yahudilerde Mesih gelecek inancı vardır. Çünkü bugün İsa’ya inanmadıkları için hala Mesih’i bekliyorlar. Hıristiyanlarda Muhammed’e (a.s) inanmadıkları için İsa’yı bekliyorlar. Peki, bizimkiler kimi bekliyor? Mesih İsa… Sadece İsa dersek Yahudilerin gönlü kalır. Sadece Mesih dersek Hıristiyanların gönlü kalır. Mehdi dedin mi diğerlerini tatmin ediyorsun. Mesih İsa dedin mi bunları tatmin ediyorsun. Ama ne oluyor? Muhammed’in (a.s) nebi olması öldürülüyor değil mi? Onlarla birlikte bizimkilerde öldürmemiş mi? Şia’da da 12. İmam Mehdi olarak gelecek diye bekliyorlar. Çok beklerler. Şimdi bu insanlar bizden intikam almak için… Niye intikam? Kıskançlıktan dolayı… Başka bir şey yok. Yanlış yolda olduklarını çok iyi biliyorlar. Bunu bilen kim? Sıradan Yahudi vatandaşı değil, sıradan Hıristiyan vatandaşı değil. Onların ulemasıdır. Çünkü o zaman ne olacak? Dükkânın kapanmasını istemiyorlar. Onun için dikkat ederseniz en büyük düşmanlıkları Kuranı Kerim’e dir.
Bir başka sıkça tekrarladığımız ayetlerden “İnnellezîne yektumûne mâ enzelnâ minel beyyinâti vel hudâ mim bağdi mâ beyyennâhu linnâsi fil kitâbi” “İnsanlara bu kitapta açık açık anlattıktan sonra o ana ayetleri ve açıklayıcı ayetleri gizleyenler” “ulâike yel’anuhumullâhu ve yel’anuhumul lâınûn” “Allah onlara lanet eder. Lanet edecek olanlarda lanet ederler.” (Bakara 159)
İsa (a.s) ile ilgili ayetlerden bir tanesini okuyalım. “İz gâlallâhu yâ îsâ innî muteveffîke” “Allah bir gün dedi ki İsa seni ben vefat ettireceğim.” Vefat kelimesini kafanıza yerleştirin. Vefat kelimesi ölüm manasına da gelir, Zümer Suresi 42. Ayete göre ölüm manasına da gelir. Uyuduğumuz zaman ruhumuz vücudumuzdan çıkar. Ona vefat denir. Öldüğümüz zamanda ruh vücudumuzdan çıkar. Ona da vefat denir. “Ben seni vefat ettireceğim.” Ölüm mü, uyku mu? Belli mi? “ve râfiuke ileyye” “ve kendime yücelteceğim.” “ve mutahhiruke minellezîne keferû” “bu kâfirlerden seni arındıracağım.” “ve câılullezînet tebeûke fevgallezîne keferû” “sana uyanları kafirlerin üstüne çıkaracağım.” Daha iyi olacak. İsa’ya (a.s) diyor. “ilâ yevmil gıyâmeh” “Kıyamet gününe kadar” Biz şu anda İsa’ya (a.s) uymuyor muyuz? Çünkü onun yolu bizim yolumuz. Aksi takdirde tasdik etmiş olmayız. Değil mi? “summe ileyye merciukum feahkumu beynekum fîmâ kuntum fîhi tahtelifûn” “sonra gelişiniz banadır. İhtilaf ettikleri konuda hüküm vereceğim.” (Ali İmran 55) Şimdi bu ayetleri esas alarak… İsa’nın (a.s) gelişi konusunda ne diyorlar?
Vedat YILMAZ: Müslümanlar mı?
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: “Allah vefat diyor. Ölüm manasına da gelir, uyku manasına da gelir diyorlar. Allah onu yanına yüceltmiş, daha sonra gelecek işte… İşte ayet” diyorlar. Bunlar kendi hesaplarına gelecek şekilde yorumlayabilecekleri ayeti alıyorlar. Allahu Teala ne dedi? “İnnellezîne yektumûne mâ enzelnâ minel beyyinâti vel hudâ” (Bakara 159) Huda ana ayettir. Beyyinat açıklayıcı ayettir. Durumunu açıklayan ayettir. Buraya baktığınız zaman sizi kandırabilir. “İşte Kuran’sa Kuran kardeşim. Baksana Allah öldürme demiyor. Vefat diyor. Zümer Suresi 42. Ayete göre vefat uyku manasına da gelir. O zaman uyku halinde gelecek. İşte Allah yüceltmiş. Öldürdüm demiyor ki…” Ama bunu açıklayan ayeti hepsi ittifakla gizlerler. Bakalım bir başka ayete ki vefat ne anlama geliyormuş.
“Ve iz gâlallâhu yâ îsebne meryeme” “bir gün Allah diyecek ki ey Meryem oğlu İsa” “eente gulte linnasittehızûnî ve ummiye ilâheyni min dûnillâh” “Allah ile kendi aranıza beni ve anamı iki ilah olarak koyun diyen sen misin?” “gâle subhâneke mâ yekûnu lî en egûle mâ leyse lî bihagg” “Ya rabbi ben sana boyun eğerim. Hakkım olmayan şeyi ben nasıl söylerim?” Öyle şey olur mu? “in kuntu gultuhû fegad alimteh” “demişsem sen bunu kesin olarak bilirsin.” “tağlemu mâ fî nefsî ve lâ ağlemu mâ fî nefsik” “sen benim içimde olanı bilirsin ama ben sende olanı bilmem.” “inneke ente allâmul ğuyûb” “bütün ğaybları bilen sensin.” (Maide 116)
“Mâ gultu lehum illâ mâ emartenî bihî” “Ne emrettiysen ben onlara onu söyledim.” Ne demiş? “eniğbudullâhe rabbî ve rabbekum” “benimde sizin de rabbiniz olan Allah’a kulluk edin dedim.” Başka bir şey yok. İncil’de de o var zaten. Tevrat’ta da aynı hükümler var. “ve kuntu aleyhim şehîdem mâ dumtu fîhim” “İçlerindeyken ne yaptıklarını görüyordum.” (Maide 117) İçlerindeyken ne demek? Yaşarken değil mi? Buna dikkat edin. Ali İmran 55’de “muteveffîke” dedi. Burada ne diyor? “felemmâ teveffeytenî” “ne zaman ki beni vefat ettirdin.” “kunte enter ragîbe aleyhim” “Onları görüp gözetleyen sen oldun.” Ben ne olduklarını bilmiyorum ki… “ve ente alâ kulli şey’in şehîd” “Her şeye şahitsin sen.” (Maide 117) Bunun ahirette olduğu zaten 119. Ayette ifade ediliyor. “hâzâ yevmu yenfeus sâdigîne sıdguhum” “bugün doğru olanların doğruluğunun fayda verdiği gündür.” (Maide 119) Hangi gün o? Kıyamet günü… Peki, beni vefat ettirdin dedikten sonra İsa (a.s) ilk konuşmayı nerede yapıyor? Mahşerde… O zaman buna uyku denebilir mi? Hangi insan burada İsa ölmedi diyebilir? İşte İsa’yı geri getirecek kişilerin en sevmedikleri ayetler bunlardır. Kesinlikle okumazlar. Peki, bunu gizleyenlere Allah ne diyor? “İnnellezîne yektumûne mâ enzelnâ minel beyyinâti vel hudâ” “İndirdiğimiz ana ayetleri ve açıklayıcı ayetleri gizleyenler” İkisinden birisini gizledin mi… Zaten ana ayeti gizliyor. Sadece bu tarafa bakıyor. Onu gizlediğin zaman istediğini söyleyebiliyorsun. Kurana söyletiyorsun. “mim bağdi mâ beyyennâhu linnâsi fil kitâbi” “İnsanlara bu kitapta açık açık gösterdikten sonra” Kitapta var işte… “ulâike yel’anuhumullâhu” “Allah onlara lanet eder.” (Bakara 159) O zaman İsa gelecektir diyenlere Allah ne yaparmış? Lanet ediyormuş. Allah kime lanet eder? Kâfirleri… İlk lanet edilen İblis değil mi? “Ve nuzülü İsa hakkun” “İsa’nın nuzülü haktır” derler. Kelam kitaplarına koymuşlardır. İşte bunlar Yahudi, Hıristiyan ehli kitapla işbirliği yapan İslam ulemasıdır. Bir grubu da kitaplarına Mehdi gelecek diye koymuşlardır. Ondan sonra Yahudiler ve Hıristiyanlarla ilgili diğer din mensuplarıyla ilgili acayip şeyler var. Az önce okuduğumuz ayette Allahu Teala ne dedi? “Eğer teslim olurlarsa yola gelmiş olurlar, olmazlarsa senin görevin sadece tebliğdir.” (Ali İmran 20) Bugün sadece tebliğ mi? Gayrimüslimlerle savaşmak… Ya Müslüman olurlar ya öldürürüz değil mi bizim kaynaklarda… Bizim kelimesini kullanırken çok rahatsız oluyorum. Bu mezheplerin gayrimüslimlerle ilişkilerini anlatan o değil mi? Ya öldürürüz ya da savaşırlar… Vay be… Orada da belli ayetleri alır, bağlantılı olan ayetleri almazlar. Ondan sonra “Müslümandan zekât alırız, gayrimüslimden cizye (baş vergisi) alırız” derler. Onların Müslümanlara karşı düşmanlığını sürekli diri tutmak için… Bunu nereden çıkarıyorsun? Allah’tan korkun ya… Ayete kendi kafanıza göre anlam vererek… Burada cizye ile ilgili ayrıca ders yaptık. Sitemizde bununla ilgili yazı var. Yani o kadar yanlışlar var ki… Size sık sık anlatıyoruz. Biraz da bu konuda Vedat’ı dinleyelim. Esas bombayı patlatacak olan Aydın’dır.
Vedat YILMAZ: Hocam, Maide Suresinde ilk okuduğunuz ayetlerde ehli kitabın Müslümanlardan intikam almak için uğraştıklarını söylüyor. Müslümanlardan intikam alma sebeplerini de hem kendilerine indirilene hem de onlara indirilene iman etmeleri şeklinde bildiriliyor. Yani Müslümanların tasdik ilişkisini görüyor. Bu tasdik ilişkisi üzerinden onlarla bir iletişim içerisine girmesinden dolayı onlar bundan çok rahatsız oluyorlar. Çünkü bu sefer Kuran’ın üstünlüğü çok net bir şekilde ortaya çıkıyor. İşte bunu kaldıramıyorlar. İslam’ın üstünlüğünü tasdik ilişkisi üzerinden onlar kaldıramıyorlar. Hocamızın Ali İmran 81. Ayette söylediği gibi onlardan bir söz aldı. Bu söze karşılık İsrailoğullarına bir vaatte bulunuyor. Vermiş olduğu vaatte Tevrat’ta şu şekilde geçiyor. Tesniye’nin yani Yasanın Tekrarı bölümünün 28. Babının 1. Bölümünde şöyle söylüyor. “Eğer Allah’ınız rabbin sözünü iyice dinler, ve bugün size ilettiğim buyrukların hepsine uyarsanız Allah’ınız rab sizi yeryüzündeki bütün uluslara üstün kılacaktır.” Bütün bu buyrukların en önemlisi…
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Tevbe 33’ün gereğidir işte… Bütün uluslara…
Vedat YILMAZ: Bütün bu buyrukların en önemlisi gelecek olan nebiye iman etmektir. Buyrukların en önemlisi odur. Bu buyrukları tutarsanız eğer üstün olacaksınız. Yahudiler bunu hep tek taraflı olarak alırlar. Yani Allah’ın sanki onlara mutlak bir vaadi varmış gibi alırlar. Dolayısıyla bir hak iddia ederler. Allah bize buraları vaat etti. Dolayısıyla biz bu vaatten ötürü biz…
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Ortadoğu’da yapmaya çalıştıkları odur. Yahudiler ve Hıristiyanlar birlikte… Ehli kitap denilenlerin hepsi birlikte… Çünkü bunu hepsi biliyor. Ama yok bize vaat edildi. İnanın tamam.
Vedat YILMAZ: Devamında yalnız şunu söylüyor. Tek taraflı bir vaat değil bu… Bir de madalyonun öteki yüzü var. 13. Pasajda şöyle devam ediyor. “Ama Allah’ınız rabbin sözünü dinlemez, bugün size ilettiğim buyrukların, kuralların hepsine uymazsanız…” Hepsine uyacaklar. “Şu lanetler üzerinize gelecektir. Ve size ulaşacaktır. Kentte de kırsal kesimlerde de lanetli olacaksınız.”
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Yani bakın bugün dikkat ediyor musunuz? Amerika, Avrupa o diğer ehli kitap kapsamına giren bütün ülkeler Ortadoğu’da ne hale geldiler? İtibarları sıfıra düşüyor. Niye? Çünkü kendi kitaplarında da lanetleneceksiniz diyor. Ama bunların en büyük bayram ettikleri nokta Müslümanlar’ın kitaplarıyla ilişkilerini kesmiş olmalarıdır.
Vedat YILMAZ: Bu arada o lanetleri sayıyor. “Kovalayan yokken bile kaçacaksınız.”
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Görüyor musunuz? Tevrat’ın ifadesi…
Vedat YILMAZ: “Sabah olduğunda keşke akşam olsa diyeceksiniz. Akşam olduğunda keşke sabah olsa diyeceksiniz.” Yani o bunalım depresyon içerisinde olmalarından bahsediyor. “Rab uzaktan, dünyanın öbür ucundan dilini bilmediğiniz bir ulusu birden çullanan bir kartal gibi başınıza getirecek. Siz yok oluncaya dek hayvanlarınızın yavrularını toprağınızı sürüp yiyip bitirecek.”
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Şu anda Türkiye’nin yaptıkları…
Vedat YILMAZ: Allahu Teala’nın vaadi tek taraflı bir vaat değildir. Yani ya buyrukları tutarsınız ya tutmazsınız. Tutarsanız Allah sizi üstün kılar. Tutmazsanız lanetlenirsiniz. Bakara Suresi 40. Ayette de Allahu Teala “Siz bana verdiğiniz sözü tutun ki ben size verdiğim sözü tutayım” diyerek bunu hatırlatıyor. Devamında 41. Ayette de “Sizin elinizdekini tasdik edene iman edeceksiniz” diyor. O sözün ne olduğunu da söylüyor. “Sizin elinizde olanı tasdik eden bu Kuran’a iman edin.”
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: İman etmezseniz size söz verilenler yok. Başlarına gelecek yani… Korkacaklar, kaçacaklar… İşte bunlar mesela Ali İmran Suresinde daha öncede okuduğumuz ayetler vardı. Bu adamların ne kadar korkak olduklarını Allahu Teala bize bildiriyor. “Ley yedurrûkum illâ ezâ” “Bu ehli kitabın sizin canınızı sıkmaktan başka size bir zararı olmaz.” (Ali İmran 111) Ama size derken Kuran’a uyan Müslümanların… Bugün Türkiye maalesef Kuran’a uymuyor. Buradan açıkça yetkililere sesleniyorum. Lütfen şu faiz belasından bir an önce kurtulun. Allah ne emretmişse oraya gelin. Cenabı Hak size dünyayı vaat ediyor. Bırakın, Suriye ne? Bütün dünyayı vaat ediyor. Ya bu ne biçim bir şey… Bir insan Allah’a ya güvenir ya da güvenmez. Şu kısmını yapayım bu kısmını yapmayayım olmaz. Ama tabi Hocalar çıkıp tedricilik var efendim, zaruret var diye milletin kafasını karıştırıyorlar. Böyle bir olay yok. Bu hocalara uyduğunuz sürece hakkınız sürünmektir. Ama Kuran’a uyduğunuz sürece bütün dünya sizin önünüzde eğilmek zorundadır. Bunun hiç şakası makası yoktur. Ama biz bunu söylemeye devam edeceğiz. Cenabı Hak ne zaman başarı verir bilemeyiz. Allah’tan başka hiç kimseden de en küçük beklentimiz yok. Herkes biliyor. Burada Allahu Teala “onlar sizin canınızı sıkmaktan başka bir şey yapamazlar.” Ne yapıyorlar? Sadece sosyal medyada, şurada, burada yalan haberler yapıyorlar. Başka bir şey yapmıyorlar. “ve iy yugâtilûkum yuvellûkumul edbâr” Tevrat’ta geçtiği gibi… “savaşırlarsa gerisin geri döner kaçarlar.” “summe lâ yunsarûn” “bir yerden yardım da görmezler.” (Ali İmran 111) Birbirlerine de destek olmazlar. Dikkat edin. “Duribet aleyhimuz zilletu” “Üzerlerine zillet yapışmıştır.” Alçaklık yapışmıştır. Onun için bakın gidip meskûn mahallerin üzerine bomba yağdırıyorlar. Bir insan bunu yapar mı? “eyne mâ sugıfû illâ bihablim minallâhi ve hablim minen nâsi” “nerede olurlarsa olsun bu alçaklık üzerlerine yapışmıştır. Ancak Allah’ın yardımıyla” Yani Allah’ın yoluna girerlerse… Tevrat’ta emredilen, Kuranı Kerim’de emredilen… “ya da insanların desteğiyle kurtulurlar.” “ve bâû biğadabim minallâhi” “Allah’ın gazabına gelmişlerdir.” “ve duribet aleyhimul meskeneh” “Miskinlik üzerlerine yapışmış vaziyettedir.” (Ali İmran 112) İşte bunlar kendi hallerini çok iyi bildikleri için… Çeşitli Müslüman grupların paralarıyla terör grupları oluşturuyorlar. Tetikçiler yetiştirerek iş görmeye çalışıyorlar. Onların birisi de IŞİD’dir. IŞİD ile ilgili olarak tecrübelerini Aydın Hoca’dan dinleyelim.
Aydın MÜLAYİM: Maide Suresi 59. Ayette “Gul yâ ehlel kitâbi” “De ki ey din adamları.” Tabi bunlara Hoca’nın dediği gibi sadece Yahudi ve Hıristiyan din adamları değil diğer din mensupları da dâhildir. Özellikle de İslam’a sirayet etmiş Müslüman din adamlarını da kapsıyor. Ve Allahu Teala şöyle buyuruyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Müslüman olduğunu zannettiğimiz din adamları diyelim. Daha iyi olur.
Aydın MÜLAYİM: “De ki Ey ehli kitap biz Allah’ın biz indirdiklerine inandığımız için mi, bizden önce de indirilenlere inandığımız için mi bizden intikam alıyorsunuz?” (Maide 59) Şu anda sadece ehli kitap bize düşman değil. Allah’ın kitabını yetersiz gören, başta bu Müslüman görünen din adamları bize karşı… Allah’ın kitabını yeterli görenlerden intikam almaya çalışıyorlar. Bunu da neden öyle yapıyorlar Kuran’da Din Adamları isimli kitabımızda açıkladık. Mehdi’nin gelişine bazıları bile fırsat tanımadan dünyadayken bu işi bitirmeye çalışıyorlar.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Yani Mehdi gelene kadar… Gelmeyeceğini çok iyi biliyorlar. Onun için öyle yapıyorlar.
Aydın MÜLAYİM: Müslümanların eskiden beri yaptıkları şudur. Filistin’de ki, Suriye’de ki olayları gördüğümüz zaman hep Buruc Suresi benim aklıma geliyor. Müslümanların etrafını kuşatmış, hendek kazmışlar ve Müslümanları yakıyorlar. “Ve hum alâ mâ yef’alûne bilmué’minîne şuhûd” “Onlar orada müminlere yaptıklarını sadece seyrediyorlardı.” (Buruc 7) Şu andaki gibi… Şu anda dünyada Müslümanlara yaptıklarını izledikleri gibi… Bu Müslümanların suçları neymiş? “Ve mâ negamû minhum illâ ey yué’minû billâhil azîzil hamîd” “Onlara bu cezayı vermelerinin tek sebebi var. Üstün olan ve yeptığı her şeyi güzel yapan Allah’a güvenmelerdir.” (Buruc 8) Yani korkuyorlar ki Müslümanlar Allah’ın kitabına dönerler de yeniden güçlenirler diye… Kendi oyuncaklarını kaldırdıkları zaman Müslüman halk oraya idareci olur ve Müslümanlar yeniden hâkim olur korkusuyla… Bugün Amerika olsun, Rusya olsun, onların kurdukları örgütler olsun. İster İran ve Suriye örgütleri olsun. Oluşturdukları devletlerle Müslümanlara bugün yaptıkları şudur. Müslümanlar uyandıkları zaman onların karşısına dikecek yeni bir senaryo oluşturuyorlar. Hepimizin bildiği IŞİD… Daha Türkiye’ye gelmeden Azerbaycan’da, Orta Asya’da bunların tohumları ekiliyordu. Biz bunlarla bayağı mücadele ettik. Hatta benim öğrencilerimden bir kısmı o zaman bizi tekfir ederek Rusya ve İran üzerinden Afganistan’a savaşa gidiyorlardı. Orada savaşıyorlardı. Daha Suriye’de bu örgüt aktifleşmemişti. Orada Talibanlar var. Bunlar biraz uyanık, biraz tecrübeli oldukları için onlara fazla yüz vermediler. Ve onların bir kısmını orada öldürdüler. 50:55 50:58 sn. arası anlaşılmıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Bu çocukların dindarlığı kullanılıyor.
Aydın MÜLAYİM: Genç çocuklar…
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Samimi, iyi niyetli ama doğru dini bilmiyorlar.
Aydın MÜLAYİM: Yeni İslam’a gelmişler. Allah’ın kitabından haberleri yok. Din adamlarının oluşturdukları bu görüşlerle oraya gönderiliyor. Cihat yani savaşıp orada ölmek onlar için kurtuluş gibi gösteriliyor. Aynı şekilde Suriye’de olay olduğunda oraya gönderiliyorlar. IŞİD diye kurulan örgüt Suriye halkının haklı mücadelesini batıla ve teröre yöneltmesi için, terör olarak tanımlanması için oraya yerleştirildiler. Başta Rusya olmak üzere, Amerika’da da el kaide vardı. Her ikisi orada IŞİD’e dönüştü. Yani el kaide diye Amerika’nın kurduğu bir örgüt vardır. Onların hepsi Suriye’de IŞİD olarak oluştu.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Suriye Irak İslam Devleti… İslam Devleti diyerek genç Müslüman çocuklarını kandırıyorlar. Onlar çok iyi biliyorlar, o çocukları nasıl motive edeceklerini… Onları tetikçi olarak kullanıp Müslümanı Müslüman ile öldürerek iki taraftan da kar etmeye çalışıyorlar.
Vedat YILMAZ: Özellikle IŞİD bir şey yaptığı zaman batı medyasında “İslamic state” denir. İslam Devleti şöyle yaptı, İslam Devleti böyle yaptı diye söylerler.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Niye? Onları tasdik için, onları desteklediklerini göstermek için… Yani buralarda onlara terörist diyorlar ama kesinlikle değil. Çünkü bizzat kendileri hazırlamıştır. Benimde bu konuda şahitliğim var.
Aydın MÜLAYİM: Bu örgütler ne Yezid Esed’e karşı savaşıyorlar, sadece ona destek için gönderilmiş örgütlerdir. Hiçbiri farkında da değiller. Rusya ordusu, Amerika ordusu bu IŞİD’i hiçbir zaman bombalamadı. Onların aldıkları arazileri… Benim birkaç öğrencim orada savaşıyor. Şu ana kadar öyle bir olay olmadı. IŞİD’ karşı herhangi bir bombardıman gerçekleştirmediler. Şu anda Doğu Guta’da da…
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Medya yoluyla sanki yapıyormuş gibi gösteriyorlar.
Aydın MÜLAYİM: Terör örgütü adından Suriye halkı terörist gösterilerek onların haklı mücadelesi batıla dönüştü. Şu anda her tarafı kuşatılmış bir Doğu Guta var. İçerisinde kadınlar ve çocuklar var. Kimyasal bombalarla, fosfor bombalarıyla bombalanıyor. Bırakın insan olmayı, hayvandan aşağı olmak gerekir ki böyle bir şeyi yapsın. 1 milyondan fazla kadın çocuk öldürülmüş. Yani bu örgütler şunun için kuruluyor. Suud rejiminde, İran rejiminde bunlar kuruldu. Türkiye’de de böyle bir örgüt kurulmak istendi ama halk kendi çocuğunu savundu. Yani Türkiye’de bunu gerçekleştiremediler. Şu anda da Marksist bir PKK-PYD adında bir örgütle Türkiye’yi karşı karşıya getiriyorlar. Bunu herkes biliyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Ellerinde mutlaka bir değnek olacak ki vuracaklar. Kendileri korkuyorlar.
Aydın MÜLAYİM: Türkiye’nin bu konudaki mücadelesi diğer kâfirlerdeki gibi değildir. İstese üstten bombalayıp orayı bir günde alır. Küçük bir yer… Ama böyle yapmıyor. Savaş ahlakını benimsiyor. Ve bu yönde, istikamette yürüyor. Ve inanıyoruz ki inşallah Türkiye bu konuda en iyi örnek olur. İyi işlerinde yanında yer alırız. Tabi ki yanlışları da olduğu zaman eleştiririz.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Allahu Teala’nın sözü var. Az önce okuduk. Vedat Tevrat’tan okudu. Tevrat’taki ile Kuran’da ki birebir uyuyor. Zaten tasdik budur. Tevbe 33’de… İki ayrı yerde daha var. “Huvellezî ersele rasûlehû bil hudâ” “Resulünü bu kitapla gönderen odur.” “ve dînil haggı” “hak dinle gönderen” “liyuzhirahû aled dîni kullihî” “bütün dinlerin üzerine hâkim olsun diye” (Tevbe 33) Bütün dinlerin üzerine hâkimiyet bu kitapla kurulacaktır. Onun için bütün düşmanlık bu kitabadır. Bugün kendisinin Müslüman olduğunu zanneden nice hocalar farkında olmadan bu kitabın düşmanıdır. Bu kitabın düşmanı olduğunu bilmiyorlar. Yıllarca bizde öyle yetiştirildik. Allah’a çok şükür ki Cenabı Hak gerçekleri görmeyi nasip etti. Hamdü senalar olsun. Cenabı Hakka sonsuz şükürler olsun. İşte bugün Türkiye’de diğer ülkelerle kıyaslanmayacak bir İslami canlılık var. Bu canlılık kendini orada gösteriyor. Ama tekrar ediyorum. Türkiye’nin Avrupa’dan öğreneceği hiçbir şey yoktur. Amerika’dan öğreneceği hiçbir şey yoktur. Çin’den, şuradan, buradan… Hepsi bizden öğrenecekler. Ama Kuran’a uymamız şartıyla… Kafamıza değil. Kuran’a kayıtsız şartsız uyacağız. Burada birkaç kere anlatmıştım. Vatikan’ı ziyarette Vatikan Başbakanı 57:20 57:22 sn. arası anlaşılmıyor. bana ilk sözü “siz Kuran’a uyduğunuz sürece sizinle diyalog olmaz” şeklindeydi. Yanımda da Fetullah’ın adamları vardı. 2009 senesi… Tabi gereken cevabı verdikten sonra “tabi canım, sizinle diyalog yapmayıp da kiminle yapacağız” dedi. Öyle bir korktu ki koltuğunu duvara kadar itmek zorunda kaldı. Kendi makamındayız. Tevrat’ta ne kadar korkak olduklarını söyledi mi? Ali İmran Suresinde de söyledi mi? Biz gözümüzle defalarca yaşadık. Ondan sonra “Avrupa’da ikinci büyük din oldunuz” dedi. Birkaç ay sonra Viyana’ya davet edilmiştim. Bir günde 20’nin üzerinde toplantı yaptım. Çünkü başka vaktim yoktu. Ancak bir gün kalabilecektim. Gece saat 1:30’a kadar sürdü. Gece otele geldiğimde ayakta duramıyordum. O kadar yorgundum… Sabah Türkiye’den gelmişim, hiç durmamışım. Orada da şunu söylemişlerdi. “Son yapılan sayımlara göre Avrupa’da İslamiyet 1. Sıraya çıktı” demişlerdi. Birkaç ay sonra… Bir süre sonra baktık ki Avrupa’da selefiler… IŞİD kelimesi falan kullanılmıyor. O zamanlar Selefi deniliyordu. Selefiler şunlar bunlar… Almanya Anayasayı Koruma Teşkilatı Başkanı televizyonda çıkmıştı. Selefilerle ilgili konuşma yapıyordu. Geliyorum, onları da toplayın konuşalım şeklinde haber gönderdim. Gittim. Dortmunt’ta bir Üniversite’de Almanlardan bir kişi geldi. Adını aklımda tutmam mümkün değil. Arkadaşlara o Selefilerin başkanı da gelsin dedim. Getiremediler. O arkadaşa niye gelmedi dedim. Hocam biz bunları çok iyi tanırız, bu adam kesinlikle Alman istihbaratından dedi. Çünkü etrafında medya ordusu dolaşıyor. Ağzını açsa haber yapılıyor. Bu adam Müslüman olsa kesinlikle buna müsaade etmezler. Gelmediler. Ondan sonra o gençlerden bir grup buldum. Onlarla oturup konuştum. Çocuklar o kadar samimi ki bilmiyorlar. Az önce Aydın Hoca’nın dediği gibi… Anlattıkça “ya Hocam gerçekten öyle mi Kuran…” diyorlar. Çocuklar hayran hayran dinlediler. Onun için burada bu IŞİD’in kandırdıkları kişileri de uyarmamızda bizim görevimizdir. Bu adamlar hiçbir şey yapamazlar. Ama bir şartla… Biz Allah’ın kitabına kayıtsız şartsız uymamız şartıyladır. İnşallah bunu başarırız. Son olarak tekrar ayeti okuyup dersi tamamlıyorum.
“Gul yâ ehlel kitâbi hel tengımûne minnâ illâ en âmennâ billâhi” “Yani biz Allah’a inanıp güvendiğimiz için bizden intikam mı alıyorsunuz?” “ve mâ unzile ileynâ” “bize indirilene” “ve mâ unzile min gablu” “bizden önce indirilmiş olanlara inandığımız için intikam mı alıyorsunuz?” “ve enne ekserakum fâsigûn” “çoğunuz yoldan çıkmışsınızdır.” (Maide 59) Önümüzdeki ders Allah nasip ederse bunların özelliklerini çok daha ayrıntılı anlatan ayetleri okuyacağız. Ve tekrar ediyorum. Müslümanlar artık Müslüman olsunlar. Başkasına heveslenmesinler. Kuranı Kerim’e uysunlar. O zaman dünya hâkimiyeti bizi bekliyor. Allah yardımcımız olsun. Peki, teşekkür ediyorum. İnşallah soru cevapla devam edeceğiz.