Elhamdülillahirabbilalemin velakibetililmüttakin vesselatüvesselamualaresulinamuhammedinvealaalihivesahbihiecmain.
Kalellahuteala fikitabihilkerim “intectenibu kebaira ma tunhavne anhu nükeffir ankum seyyiatikum ve nudhilkum mudhalen kerima”; Allah-u Teala Nisa Suresinin, Kuranı Kerimin 4. Suresinin 31. Ayetinde diyor ki; ”Yasaklandığınız şeylerin büyüklerinden sakınırsanız, küçüklerinin üstünü örterim.” Eğer yasaklandığınız şeylerin büyüklerinden sakınırsanız küçüklerini görmeyiz, diyor “ve nudhilkum mudhalen kerimen; sizi ikram göreceğiniz bir yere koyarız, sokarız.”
Bu ayete baktığınız zaman iki türlü yasağın olduğunuz görüyoruz. “Yasaklandığınız şeylerin büyükleri” dendiğine göre demek ki diğerleri de var; büyük günahlar, küçük günahlar. Eğer öyle olmasaydı “yasaklandığınız şeylerin büyükleri” denmezdi. Bir de şunu söylüyor Allah-u Teala “o büyüklerinden sakınırsanız diğerlerini görmeyiz. Üstünü örter sizi çok güzel bir konuma getiririz.” Tabi bu hem dünya için geçerli hem ahret için geçerli.
Büyük günahlar nelerdir, dediğimiz zaman; büyük günahların en büyüğü var; o şirk günahı. Şirk günahı Allah’ın otoritesine tam teslim olmama günahıdır. Tamam Allah büyüktür, yaratıcıdır, her şeyi biliyor, her şeye gücü yeter falan bunların hepsini söyleyebilirsiniz. Herhangi bir konuda Cenab-ı Hakkın otoritesini kabul etmezseniz o zaman o konuda kendinizi yada bir başkasını Allah’a ortak yapmış olursunuz o da şirk olur. Bu büyük günahlardan Allah-u Teala’nın hiç affetmeyeceği şirk günahıdır. Hemen bir sayfa çevirirseniz Nisa Suresinin 48. Ayetinde görürüsünüz onu; “innallahe layağfiru en yüşrake bihi; Allah-u Teala kendisine ortak koşulmasını kabul etmez” yani hiçbir şeyin otoritesinin kendi otoritesine denk kabul edilmesini affetmez. Allah-u Telalanın otoritesini kabul etmediğiniz konular ne olursa olsun ister küçük ister büyük o şirk olur. Allah-u Tealanın herhangi bir emrini hafif gördüğünüz zaman, önemsemediğiniz zaman yada bu devirde bu olmaz, bu eskidenmiş gibi herhangi bir savunmanın içine girdiğiniz an müşrik olursunuz. Çünkü Allah’ın o konudaki otoritesini kabul etmiş olmazsınız.
Biliyorsunuz Allah’tan başkasına secde edilmez değil mi? Allah’tan başkasına secde etmek ne olur? Şirk olur, Allah’tan başkasına secde edilmez. Peki Allah’tan başkasına secde etmeyi Allah emretti ise; o zaman secde etmemek şirk olur. Meleklere Adem’e secde edin emrini verdiği zaman iblis bu secdeyi yapmadı. Siz verilen emrin konusu üzerinde tartışma yapamazsınız, onu bir kere kesin kabul edeceksiniz. Allah-u Teala günde beş vakit namazı emrediyor, ben iki vakit kılsam yeter; nerden kim söylüyor sana onu, o zaman Allah’a ortak koşmuş oluyorsun. Bazılarını görürüsünüz milleti alıştırır, neye alıştırıyor; ya önce bir sabah namazlarını kıl sonra yavaş yavaş öğleyi, ikindiyi, akşamı kılarsın, sana beş vakit desek ki ağır gelir. Sen yeni bir din kurarsan istediğini yap, Allah’ın dininde böyle bir şey yok. Öyle dersen o zaman Allah’a ortak koşmuş olursun, kimi; kendini. Ya ben insanları namaza alıştırıyorum, bu din senin babanın çiftliği değil, Allah ne demişse onu yapmak zorundasın, şunu söylemeye de hakkın yok sabah namazı iki rekatken dört rekat kıl diyemezsin, öğle namazı dört rekatken on rekat kıl diyemezsin, ikindiyi dört, akşamı üç, yatsıyı dörtten fazla gösteremezsin, öyle yaparsan o da şirk olur. Çünkü kılınması gereken farzlardır. Farzları söylersin, dersin ki bununla beraber şu şu nafileleri de kılarsan daha iyi olur, daha sevap olur o başka bir şey ama kılmazsan hiçbir eksiğin olmaz, demen gerekiyor. Dine kendi kafamıza göre hiçbir şekil veremeyiz. Allah ne emretti ise o. Ondan dolayı örnek durumunda olan kişilerin namazların nafilelerini kendi başlarına kılmaları çok iyi olur. Başkalarının yanında kılmamaları çok iyi olur. Çünkü o, siz öğlen namazını on rekat kıldığınız zaman sizin oğlunuz, kızınız bunun on rekat olduğunu düşünüyor ve ağır geliyor. Ondan yani dört rekat kılın gidin içerki odada da istediğiniz kadar kılın. Onlar bilsinler ki bu dört rekat da olur. Yatsı namazını dört rekat kılın, onun dışında gidin istediğiniz kadar sabaha kadar kılın. Ama onlar bilsinler ki yatsı dört rekat.
Şimdi biz kendi davranışlarımızla dini insanların gözlerinde, çocukların gözlerinde zor gösteriyoruz. Dolayısı ile Allah-u Tealanın otoritesine herhangi bir şekildeki müdahale kişiyi müşrik yapar. “Canım daha iyi”, daha iyisini söylemek sana düşmez. Allah ne demişse odur. İyidir, daha iyisi falan demek yok; daha iyisi dediğin zaman iyi de var demektir. Tek iyi Allah’ın emridir. Onun için Allah’ın herhangi bir konudaki otoritesine müdahale şirktir. Allah onu asla affetmez. Onun dışında ben Allah’ın otoritesine boyun eğiyorum “Ya Rabbi senin dediğin doğru” dedikten sonra bazı şeyleri yapmazsanız yapmadığınız şeyler arasında bakılır; Cenab-ı Hakkın yasakları arasında mı, büyük saydığı görevler arasında mı; yoksa ikinci derecede, üçüncü derecede saydığı görevler arasında mı, onu da Kur’an-ı Kerimdeki ayetleri okuduğunuz zaman anlarsınız. Allah-u Tealanın üzerinde özellikle durduğu şeyler vardır; mesela namazı asla terk edemezsiniz, namazın terk edilmesi diye bir şey söz konusu değil, namazın kazaya bırakılması diye bir şey söz konusu değil. Böyle bir şey söz konusu değilken sonra kılarsın dediğiniz zaman Cenab-ı Hakkın otoritesine müdahale etmiş olursunuz. Sonra kılamazsın, eğer sonra kılmak olsaydı Allah-u Teala bu okuduğumuz Nisa Suresinin 103. Ayetinde “innesselate kanet alel müminine kitaben mevkuta” demezdi “Namaz müminlere vakitlerle sınırlı bir görev olarak yazılmıştır” demezdi. Öyle olmasaydı yolculuktayken karşımıza düşman çıkınca bile bir rekata düşürmüş ama namaz kılmamazlığa müsaade etmemiştir, bunu yapmaz, derdi ki “sonra kılın”. Yolcusunuz, karşınıza da düşman çıkmış “sonra kılabilirsiniz” derdi. Ya da yolcu değilsiniz korku içerisine düştünüz; “yürüyerek namaz kılın” demezdi, “binili olarak kılın” demezdi. Bütün bunlar varken bakıyorsunuz ki; insanlara diyorlar ki sen kılmadığın namazını kaza et; güzelde neye dayanıyorsun. Dinde herhangi bir emir yada yasak ortaya koyduğunuz zaman kendinizi Allah’ın yerine koymuş olursunuz. Biz bunu her derste görüyoruz ki bu din tanınmayacak derecede bozulmuştur; ibadetlerde de bozulmuş, muamelelerde de bozulmuştur. Şu olabilir; doğrusunu öğreninceye kadar yaptığımız yanlışlardan sorumlu olmayız, çünkü Alla-u Teala diyor ki “layukelifullahu nefsen illavüsaha– Hiç kimseyi Allah gücünün üstünde bir şeyle sorumlu utmaz.” Bilmediğimiz zaman yapabileceğimiz bir şey yok.
Konu ile alakalı bir ayeti kerime daha var; birkaç tane ayeti kerime var da bu ikinciyi okuyalım. 53. Sureyi açalım, oradaki 31 ve 32. Ayetleri okuyalım çünkü oradan da başka ayete geçeceğiz. 53. Sure Necm suresi, burada Allah-u Teala diyor ki; “velillahi ma fissemavati ve ma filard- göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Allah-u Tealanındır; liyehziyellezine esau bima amulu- kötü davrananları yaptıklarına karşılık cezalandırsın; ve yecziyellezine ahsenu bilhusna- güzel davrananlara da daha güzeli ile karşılık versin.”
Bakın şimdi kötü davrananlara yaptıklarının karşılığı “mencaehaseneti felehuaşru emsaliha-kim bir iyilik yaparsa on katı” bu en azı daha da yukarısına gidiyor. Ama “vemencaeseyyieti –kimbir kötülük yaparsa; felayucza illa misleha- kötülük yapanlara sadece dengi ile karşılık verilir.” Kötülük yapanlar yaptıklarını dengi ile; onun için burada diyor ki kötülük yapanlara yaptıklarının karşılığını, iyilik yapanlara daha iyisini verelim, diyor. O zaman on tane günah, on tane sevap işlemiş olursan yani; Allah’ın on tane emrini, on tane yasağını yaptığınız fakat yasağın yasak olduğunu kabul ederek, bunda ne varmış demeden, ötesine dokunmadan; o zaman sevabınız ne olur, günahınız ne olur? Sevabınız yüz olur, günahınız on olur değil mi? Yarın terazi buna göre tartılacak. Az önce okuduğum ayet En’am Suresi 160. Ayet. Yani iyilikle gelen on kat, kötülükle gelen bir kat alır diye En’am suresi 160. Ayet.
Şimdi iyi davrananları şöyle anlatıyor Allah-u Teala “ellezine yectenibune kebairel ismi– bunlar günahın büyüklerinden kaçınanlardır.” Mesela Allah-u Teala içkiye büyük günah demiştir, kumara büyük günah demiştir, ayetlerde faiz büyük günahtır, adam öldürmek büyük günahtır, burada ayrıca söylüyor “velfevahiş-fuhşun çeşitleri”. Fevahiş; fuhşun çoğuludur. Sık sık söylüyoruz Arapçada çoğul en az kaçı gösterir; üç. Peki cinsel suç olarak üç; birincisi nikahsız kadın erkek ilişkisi; ona zina diyoruz. İkincisi ne; erkek-erkeğe ilişki, üçüncüsü kadın-kadına ilişki. Demek ki lezbiyenlik de homoseksellik de zina da üçü de özellikle kaçınılması gereken suçlardan oluyor. “velfevahiş” diyor tamam mı? Mesela sırf zina ile ilgili olarak diyor ki Allah-u Teala bir ayeti kerimede –İsra Suresi 33 olabilir mi bakabilir misin?- 32 olabilir. İsra 32. Ayet diyor ki Allah-u Teala “velatekarabuzzina- zinaya yaklaşmayın” bakın zina etmeyin demiyor, yaklaşmayın; yaklaşmayın dediği için kadınların giyim kuşamı farklı. Niye kadın farklı, erkek farklı; çünkü Allah-u Teala kadınları ziynet olarak yaratmış yani erkeklerin çok ilgisini çekecek bir vasıfta yaratmış. Dikkat ederseniz kadınlar erkeklere özenmez, bir kadın diğer kadına özenir. İşte şunun ayakkabısı böyleydi, bu bak bu renk elbise giymiş, akşama kadar konuştuklarının büyük bir bölümü budur. Siz televizyonda erkeklerin elbiseleri ile ilgili hiçbir şey görmeyebilirsiniz ama akşama kadar kadın kıyafetleri. Çünkü kadına kadın da farklı bir değer verir. Allah-u Teala kadını farklı yaratmıştır. Kendisi süstür, ziynettir onun için. Ali İmran Suresini 14. Ayeti galiba orada “zuyyine linenasi hubbişşehavati minennasi.. “diye geliyor “ insanlar için kadınlara karşı aşırı bir istek güzel gösterilmiştir” yani bu insanlar için dediği zaman kadın, erkek dahil. Dolayısı ile kadının giyimi kuşamı her şeyi çok faklıdır. Niye; Allah “zina etmeyin” deseydi bunlara gerek kalmazdı ama “zinaya yaklaşmayın” dediği için arada bir mesafe olması gerekir, tamam mı?
Esas söylemem gereken şey şu “innehu kane fahişeten– o fahişe”. Türkçemizde fahişe; fuhuş yapan kadın için söylenilir de Arapçada o manaya da gelir ama Türkçe karşılığı fuhuştur. “innehu kane fahişeten” tekil, tek “o bir fuhuştur” der. Biz Türkçede fuhuş dediğimiz zaman sadece nikahsız ilişkiyi anlıyoruz. Ama onun çoğulu fevahiş, Necm Suresini 32. Ayetinde “fevahişten uzak dururlar”, “fevahişi yapmazlar” demiyor -dikkat edin- “uzak dururlar. Yani yapmazlardan çok daha önemli. Ona götürecek -mesela- el ele tutuşmak, öpüşmek, yan yana gitmek, bütün bunlar hepsi yasakların içerisine giriyor. İşte bunda ne varmış derseniz o zaman Cenab-ı Hakkın otoritesine karşı çıkmış olursunuz. Burada yetki Allah’ındır. Her konu da O’nundur, bir şey dedi ise bitti.
Diyor ki burada Cenab-ı Hak “fuhuş çeşitlerinden uzak kalan”; onlardan bir tanesinin nikahsız ilişki olduğunu söyledi, ikincisi de erkek-erkeğe ilişki, Lut kavmi ile ilgili olarak ayette vardı “ete’tunelfahişete ma sebagakum biha min ehadin minelalemin” diyor Hud Suresinde “öyle bir fuhuş yaptınız ki” diyor ayet, orda erkek erkeğe ilişkinde bahsediliyor, Araf 80 değil mi; 7. Sure 80. Ayet; “öyle bir fuhuş yaptınız ki daha önce hiç kimse bunu yapmadı”. Demek ki Lut kavmine kadar erkek-erkeğe ilişki diye bir şey yoktu. Bazıları, bilhassa batıda bu insanın tabiatında vardır falan diye; zaten maalesef algı operasyonları dünyada çokça uygulanır, hele insanları saptırmak isteyenler bu tür şeyleri çok yaparlar, böyle bir şey mümkün değil. Diyor ki burada Allah-u Teala “fuhuş şeylerine yaklaşmayın.” İkincisi bu, üçüncüsü ne; tek şey kalıyor o da lezbiyenlik. Üç tane olması gerekiyor yani kadın ve erkeğin nikahsız ilişkisi fahişe diye ifade edildi, erkek- erkeğe ilişki de fahişe diye ifade edildi, üçüncü kaldı o da kadın kadına olandır o da fuhuştur, onların hepsinde uzak kalmak gerekiyor. Mesela geçmiş ümmetlerde biliyorsunuz zina cezası taşlanarak öldürmektir, başlangıçta Resulallah onu uygulamıştır recm olarak, sonra kaldırıldı yüz kırbaca çevrildi, Lut kavminde Lut kavmi taş ile öldürülmüştür. Taş yağmuru ile öldürülmüştür. Taşlanarak öldürülmüştür yani recm. Lut kavmi Cenabı Hak yerden bir şey yapıyor; yanardağ patlaması oluyor o yanardağdan çıkan taşlar bulutla geliyor, yanardağda öyle olur, halkın üzerine o taşlar, çamurdan pişmiş taş haline gelmiş o şeyler halkın üzerine yağıyor ve orda zina eden kişilerin cezasını çekiyorlar, onların arasında Lut (AS)ın karısı da var. O da o suçu işlemiş, onun işlediği büyük bir ihtimalle lezbiyenlik. Hud Suresi 83. Ayeti, 11.sure 83. Ayet.
“Bunlardan uzak kalacaklar” diyor, burada özellikle fuhuşa şeyapmış olması, başka büyük günahlar da var ama bunlar çok önemli demiş oluyor. Çünkü bu tür ilişkilere bir girdiğiniz zaman yakanızı kaptırdınız mı bir çok yanlış şeyler arkasından gelir. Aynı şey içki için, kumar için de var, içki içmeyin, kumar oynamayın diye bir emir yok; içkiye yaklaşmayın, kumara yaklaşmayın çünkü yaklaştığınız anan itibaren artık paçayı kurtaramazsınız. Yaklaşmayın, yaklaşmayın emri çok daha önemlidir. Size daha öncede söylemiştir zaman zaman insanlar çıkıyorlar konuşuyorlar; birader Bahreyn de bir fuara katılmıştı, oradan telefon etti yıllarca önce “ya burada Araplar içki içiyorlar“ hakikaten Bahreyn’de her türlü şey var, ben de gittim Bahreyn’e “içki içiyorlar” dedi burada, “niçin içiyorsunuz diye söylüyoruz Allah haram kılmadı ki, haramdır diye bir ifade yok, ben ne yapayım” dedi dedim “ver bakayım telefonu sana onu söyleyen araba ver bakalım telefonu ne diyorsun?‘ “Allah haramdır demedi ki sadece yaklaşamayın” peki dedim “sizin oradaki petrol istasyonu var mı” dedim, bunlar petrol mühendisi insanlar “ne demek var mı”, dedi “iyi pekiyi madem var, sizin o petrol istasyonlarında ateş yakmayın diye mi yazılıyor yoksa ateşle yaklaşmayın diye mi yazılıyor” dedim. Ateş yakmayın dendiği zaman zaten her şey biter, yaklaşmayın değil mi; “tamam anladım anladım” dedi telefonu verdi. Bunlar çok önemli.
Burada diyor ki Allah-u Teala “yaptığının çok daha güzeli ile karşılaşacak olanlar büyük günahlardan ve fuhuş çeşitlerinden sakınanlardır.” İllellemen; diğer yasaklar olabilir, aynen öbür ayetler gibi yasakladığı şeylerin büyüklerinde kaçınırsanız diğerlerini görmem, diyor o zaman siz büyük günah işlemeden ahirete giderseniz nasıl karşılanacaksınız? Önce bakın; işlediğiniz bir günaha bir günah işlediğiniz bir sevaba en az on sevap veriliyor, dolayısı ile yarın tartı kurulduğu zaman günahın ağır basması için epeyce bir günah işlemiş olmak lazım ama günah dediğiniz öyle bir şeydir ki insanda alışkanlık yapar ve insan için çok çekicidir günah, zaten orada imtihan edilirsiniz sizin kişisel arzularınız mı Cenabı-ı Hakkın istekleri mi? Mutlaka çekiciliği vardır, mutlaka kendi kafanızdan da bir çok meşrulaştırıcı şeyler uydurabilirsiniz.
Şimdi 21. Surenin 101. Ayetini açalım; Allah-u Teala az önceki ayette dedi ki “güzellik yapanlar daha güzeli ile karşılanacak”. Güzel yapanlar kimdi; tekrar hatırlayalım, günahların büyüklerinden ve fuhuş çeşitlerinde uzak duranlar. Burada diyor ki “innellezine sabagat lehum minnel hunsa- kendilerine daha önce bizden el hunsa sözü verilmiş olanlar –güzel davranış yapanlarla ilgili söz verildi ya siz güzel yaptıysanız daha güzeli ile karşılayacağız-; ulaike anha mubadun –yukarıda cehennemi anlatıyor- onlar o hesap gününde cehennemden uzak tutulacaklardır.” Buna çok dikkat edin; cehennem o mahşer yerine yaklaştırılacak, orada insanlar –biraz sonra göreceksiniz- bazı müminler cehenneme girecekler. Bunu insanlar zihinlerinde iyice canlandıramıyorlar, ben de ben de bu alışkanlık yok; şu slayta bir alışabilseydim ya aslında bu arkadaşlar çok da yardımcı oluyor ama aklıma gelmiyor ama o slaytı siz zihninizde yapın. Diyelim ki; Beyazıd Meydanında cehennem var, güzel davrananlar hiç buralara bile yaklaştırılmıyor ta uzaklarda tutuluyor ki niye öyle tutuluyor; devamına bakın “la yesmaune hasiseha-bunlar cehennemin hışırtısını bile duymayacaklar”. Halbuki o cehennem çok fazlaca bir ateş yaktığı için, o ateş yansın diye çektiği hava var ya müthiş bir ses yapacak, Tebareke suresinde var; bu ateş yakarken oksijenle yakıyor ya o zaman dışarıdan hava çekiyor o hava müthiş bir ses yapıyor, korkunç bir ses yapıyor. Ama güzel davrananlar bırak o sesi hışırtı bile duymayacaklar, o kadar uzak tutulacak. Cehenneme yaklaştırılma değil çok uzaklar. Ondan sonra doğru Cennet’e “vehum fimeştehet enfusuhum halidun–canlarının çektiği şeylerde ölümsüzleşirler” ölüm yok, canı ne istiyorsa, her şey önünde doğru Cennete, bunlar için tabi defterlerini görürler o ayrı da hesap kurulmaz, niye hesap kurulacak ki zaten büyük günah işlemediyse küçüklerin hesabı sorulmayacak, neyi tartacaksın değil mi; doğru Cennet’e.
Denir ki onlara “layahzunuhumulfezeulekber–o büyük sıkıntı –fizaya Türkçede dehşet diyorlar öyle bir kelime bulacaksın ki çok vurgulu olacak, dehşet kelimesi güzel- o büyük dehşet, o korkunç olay bunları hiç üzmeyecek”. O korkunç olay ne; kimi üzecek biraz sonra göreceğiz. Hiç üzülmeyecekler. Tekrar ediyorum bunları çok iyi kavrayalım; zaman zaman anlatıyoruz ama herhalde iyi anlatamıyoruz ki insanlar unutuyor, bu konularda çok sorular soruyor. Bakın büyük günahları işlememiş kişiler, fuhuş çeşitlerini işlememiş kişiler, hadi işledi mesela Ömer (ra) müşrikti değil mi; tövbe etti bitti, işlemiş de olabilir, tövbe yetmiyor; tövbe edeceksin ve iyi iş de yapacaksın. Artık ondan sonra salih amel. Bu sıralar bir şeyler ortaya çıkmış; bir de kim söylüyorsa söylüyor, geliyorlar buradan millete kazık atıyorlar hadi bir umre motor sıfırlandı. Hangi dinin mensubusun sen kusura bakma da. Tövbe ve salih amel. Tövbe demek dönüş yapmak demektir, sen dönüş yapmaya gitmiyorsun, sen dalga geçiyorsun Cenab-ı Hakla haşa! Yok hacca gittik sıfırladık hadi bir daha, ohoo… bu dönemde de bir acayip millet şey oldu ya acayip bir dini kendilerine uydurma konusunda, zaten maşallah istedikleri hocaları da çok rahat bulabiliyorlar, bunları ahirette böyle topluca cehenneme giderken göreceksiniz, siz misiniz dini keyfinize uyduranlar; diyorlar yok efendim şeyi sıfırladık biraz zor sıfırlarsın. Ne oluyor hangi din; Allah-u Teala tövbe diyor tövbe demek dönüş yapmak demektir sen dönüş yapmaya gitmiyorsun daha büyük günah işlemek için kendini kandırmaya gidiyorsun. Bu din senin babanın çiftliği değil.
Diyor ki “o büyük dehşet onları üzmeyecek; “vetetelekkahumul melaike- onları melekler karşılayacak; haza yevkumullezi kuntum tuadun– bu size söz verilen gündür, bu sizin gününüzdür.” Siz yaşadınız, bitti. Bakın cehennemin hışırtısı bile yok. Bu adamlar sıfır günah işemiş kimseler değil ama büyük günahlardan uzak kalmışlar, fuhuş çeşitlerinde uzak kalmışlar. Allah-u Teala diğerlerini de görmemiş, görmediği zaman neyin hesabı yapılacak, neyin tartısı yapılacak doğrudan cennete. Cenab-ı Hak cümlemizi onlardan eylesin.
Tevbe eden insanlar, eğer insanlar tevbe ederse işledikleri büyük günahlar affedilir mi affedilmez mi onu da az önce okuduğumuz ayeti kerime ile görelim. 25. Surenin 68. Ayetini açalım, Furkan Suresi 68; burada Allah-u Teala müminlerin “veibadurrahman” diye başlıyor 63 ayette “Rahman’ın kulları” iyi müminleri anlatıyor Allah-u Teala, diyor ki “vellezine layedunemeallahi ilahen ahar- onlar Allah’ın yanında bir başka ilahı yardıma çağırmazlar.” Başka ilahı yardıma çağırmazlar ne demek; şirke düşmemişlerdir demektir değil mi. “vela yaktulunennefse elleti harramallahu illa bilhakk- Allah’ın dokunulmaz kıldığı canı – Allah’ın el-Hak diyor- Allah’ın belirlediği sebepler dışında öldürmezler.” Allah’ın belirlediği sebep bizim için sadece savaştır. İkincisi de bir yakınımızı öldürmüşlerse o zaman kısas olayı; orda af imkanı var, savaşta af yok o seni öldürmeden sen onu öldürmeye çalışırsın. Yetkili durumda olanlarda kısas yetkisi yoktur. Kısas cezasını mahkemenin uygulama yetkisi yoktur. Mahkeme onu uygulayamaz, mahkeme o kararı verir, uygulama mağdurun ailesindedir; ister öldürür ister öldürmez. Mahkemenin kararı terör suçunda ancak olabilir, o da Maide 33. ayette belirtilen hususlarda. Allahın belirlediği şartlar olmadan hiçbir cana kıyılmaz ama biliyorsunuz gelenekte … geçende ases başı diye ansiklopedide okuyordum; ases diye mahalle bahçeleri, bekçilik görevinde olanlar için, bir bekçi Osmanlı zamanında 4000 kişiyi öldürmekle övünüyor, bir bekçi 4000 kişi. Bu dini öyle bir hale getirmişler ki can güvenliği diye bir şey yok. Can güvenliği sıfır. Hatta herkes diğerini öldürebiliyor. Nasıl efendim zındıklık yaptı diyor hiç yargıya gerek yok, vatandaş, otorite yetkili makam zaten davranışından hoşlanmadı mı bitti, bir işaret yetiyor mahkemeye falan gerek yok. Yani din ne hale getirilmiş. efendim anlatırlar Osmanlı şöyle iyi idi böyle iyi idi, Osmanlı bu kadar iyi idi Allah mı kötü idi ki onlara bu cezayı verdi. Haşa. Yani öyle bir hale getirmişler ki can güvenliği diye bir şey yok sıfır. Kim olursanız olun. Bir organizasyonla rahatlıkla buradan gidebilirsiniz. Ama Allah-u Teala diyor ki benim Kur’anda belirlediğim dışında kimseyi öldüremezsiniz, diyor. Orda müthiş bir can güvenliği vardır.
Ondan sonra diyor ki “velayeznun-zina etmezler ; vemen yefal zalike yelga esama- kim onu yaparsa” Şimdi o büyük günahların birkaç tanesini seçti söyledi bunu yapan ceza ile karşılanır, büyük günah işleme cezası ile karşılanır. Peki “yudaaf lehulazabu yevmelkıyame-kıyamet günü onların azabı ikiye katlanır (misli o demektir, misli ile azap)” Yani siz şimdi bir cam kırdınız; o camı taktığınız zaman ceza çekmiş olmuyorsunuz yaptığını sıfırlıyorsunuz, bir cam parası daha verdiğiniz zaman cezadır dolayısı ile kişinin yaptığının bir katı daha ahirette verilir, esas ceza odur, yaptığının karşılığı zaten yaptığı ile sıfırlanacak, bir kat daha verilir onun için “yudaaf lehulazabu yevmel kıyame” diyor; “veyahlut fihi muhana- o azap içerisinde ölmez (itibarsızlaştırılmış hale getirilir, ölse kurtulur ölmedi) illa men tabe- (bakın şirk günahı, adam öldürme günahı, zina en büyüklerden birkaç tane seçti örnek olarak) ancak kim tövbe eder (tövbe dönüş yapmak, gidelim günahlarımız affettirelim, hacca gidelim umreye gidelim, motoru sıfırlayalım diyenlerinkine tövbe denmez ona istiğfar denir, istiğfar demek bağışlamayı dilemek demektir. Bağışlanmayı dileyebilmek için önce döküğünü yalayacaksınız, önce dönüş yapacaksınız sonra önce tövbe sonra istiğfar tamam mı, onun için mesela halkımızsın dilinde vardır tövbe estağfirullah derler ya o ezberlenen cümle doğru da tam manasını çoğu kimse bilmez. Önce dönüş sonra ya Rabbi beni affet. Önce yatığın terk etmeye kesin karar vereceksin sonra Ya Rabbi beni affet diyeceksin, bir daha da o ile yönelmeyeceksin. Bir daha yönelmeyeceksinin ayeti “vema amile amelen saliha” iyi iş yapacak artık ondan sonra, oraya gittim geldim tekrar hadi rüşveti biraz daha artıralım; iyi valla bu din senin babanın oyuncağıydı.
Dönüş yapıyorsun ondan sonra iyi davranmaya başlıyorsun, kolay değil; sigarayı hep örnek veriyorum içinizde sigarayı içip de sigarayı terk edenler bu işin ne kadar zor olduğunu bilirler, işte bütün günahlar sigara gibi alışkanlık yapar, bütün günahlar terk etmek oldukça zordur, onu terk eder artık ondan sonra iyi iş yapmaya devam ederseniz Allah size ayrıca da ödül verir. Ama sadece gittim istiğfar ettim öyle değil, dönüş yapacaksın artık bir daha o tarafa yönelmeyeceksin ve iyi insan olacaksın. İşte o zaman Allah-u Teala onların kötülüklerinin yerine iyilikler koyar. Şimdi gördünüz o büyük günahlar işleyip de tövbe ve istiğfar etmiş olursa o da kurtulmuş oluyor, o da doğru cennete gidenlerden olur değil mi? Peki, hiç cehennemin kokusunu bile duymaz.
Meryem Suresinin 103. Ayeti, 18. Suresinin 103. Ayetini açın bakalım; oraya kim gidecek, onun cevabını da siz vereceksiniz ha! Fatih not defterini çıkar yanlış bilenlere zayıf not ver, velilerini çağıralım, veli toplantısı yapalım. 19. Sure değil mi, yanlış not almışım 58-59, 71miş, senin dediğin doğru çıktı tamam. Burada diyor ki “feve rabbik– Rabbine andolsun sahibine and olsun ki; lenahşurannehum-onları toplayacağız” Onları kim; yukarıda gayz suçunu işleyenler; yani kendine göre bir takım kurgu yapıyor o kurgu ile suç işliyor, o kurguyla işlediği suç diyor ki şunları şunları yapayım günah ama sonra tövbe eder kurtulurum, bu günahkar olur ama şunları şunları tamam günah olabilir ama şu değildir diyen iblis gibi olur, ikisi de gayz suçunu işlemiş olur. Diyor ki; “lenahşuranehüm veşşeyatin– bu günahkarları şeytanlarla beraber” şeytan olan, kafir olan; insan şeytanı da var, cin şeytanı da “şeyatinilinsi vel cin” diye geçer ayeti kerimede; insan, cin şeytanı. Şeytan demesi doğrudan uzaklaşmış demek artık yani kafir olmuş. Onları kafirlerle beraber toplayacağız da diyebilirdi, şeytanlarla beraber toplarız.
“sümmelenuhdırannehum havlen cehenneme cisiyya-sonra cehennemin çevresinde bunları diz çöktürerek toplarız, cehennemin çevresine getiririz” diyor. şimdi büyük günah işlemeyenler cehennemin ne yapacaklardı hışırtısını bile duymayacak, ondan uzak kalacaklardı. Peki cehennemin çevresine getirilenler acaba kafirler mi; -cehennem dediğimiz ateş yığınları demektir, ateş yığınlarını olduğu o büyük alana da cehennem denir, her bir ateş yığınına da cehennem denir- bunlar her bir ateş yığınının çevresinde diz çöktürülecekler tamam mı; sonra diyor ki “sümmelenenziannemin kulli şia; –şia dediğimiz grup, herkes böyle topluluk oluşturmuş, bizim cemaat bizim ekip, bizim şu var ya birlikte suç işledikleri kişiler. O suç işedikleri cemaatin içerisinde hepsi aynı günahı işlemez ki; birisi müşrik olur birisi günahkar olur değil mi? Diyor ki burada “sümmelenenziannemin kulli şiaten – her bir gruptan ayıklarız (sen gel sen gel sen gel) eyyuhumeşeddueşedüalerrahmani ıtiyya-Allah’a karşı kim fazla baş kaldırmış onu ayırın” bir saptıran var bir de sapan var onları ayırın, hepsi cehennemde ama onları oradan alıyor “sümme lenahnu ealemu billezine hum evla biha sılıyya-zaten biz onların içersinde cehennemde kızarmayı daha çok hak edenin kim olduğunu elbette biliriz; veinminkum illa variduha- sizin hepiniz oraya gideceksiniz.“ Peki hepiniz gideceksiniz ifadesinin içerisine büyük günah işlememişler de dahil mi? O zaman kim gidecek; sevabı günahından az olanlar gidecek. O da Araf suresinde, El Karia da var bir çok yerde var. “kane ala rabbike hatmen magdiyya-Rabbi üzerine kesinleşmiş bir karardır, bu karardan dönüş yok bu kesin karardır.”
Tekrar ediyorum çünkü bu hep yanlış anlaşılıyor maalesef; eski kitapları da okusanız şuanda anlatacaklarım ne sünnilerde bulabileceksiniz ne mutezilede bulabilirsiniz ne haricilerde bulabilirsiniz. Hakikaten benim aklım ermiyor; bunlar hangi kafaya hizmet etmişler, şaşırtıcı bir şey hiç Allah’ın kitabı üzerine düşünmemişler. Onun için sürekli tembih ediyorum çünkü siz çevreden hep bunları duyacaksınız, Kur’an’dan öğrenmeyenler falanca büyük alimin kitabından ve bende öyle yapıyordum; zannediyordum ki o büyük alimler asla Kur’an’a aykırı bir şey söylemez, dolayısı ile söylediklerini Kur’an zannediyordum, sizinde böyle zannetmeniz gayet normaldir yani ihtimal veremezsiniz ki bu insanlar niye Kur’an’a aykırı bir şey söylesinler ki değil mi? Ama ortaya çıktığından ondan dolayı vurgulu olarak anlatıyorum buraları.
Diyor ki burada “sümme nüneccillezine tekav-sonra kurtaracağız cehennemden, cehenemden çıkaracağız –kimi?- kendini koruyanları”. Kendini neden korumuş olacak, günahlardan değil zaten günahlardan korumadığı için gitti cehenneme; şirkten koruyacak; çünkü affedilmeyecek bir günah var şirk, o günah işlemişse oradan çıkması mümkün değil ama onun dışındaki günahları işlemeseydi zaten oraya yaklaşmazdı değil mi? Anlaşıldı mı şimdi; anlaşılmayan bir şey yok, ben anladım size karışmam yani günahı başınıza ben anladım. “sümme nüneccillezine tekav ve nezerezzalimine fiha cisiyya-zalimleri de orada diz çökmüş olarak bırakırız” burada zalimler kim oluyor; müşrikler, orada bırakırız. Müminler kaça ayrıldılar; bir grup direk cennete, cehennemin hiç hışırtısını mışırtısını bile duymuyor; cehennemden uzak, Allah’ın ayeti mi bu; bitti, bir grupta cehenneme ne yapıyor; giriyor, giriyor işte, sonra Allah onu oradan çıkartıyor açık ayet değil mi bu; müttaki olan diyor kendini koruyan demek, neden korumuş olacak; başka da bir şey yok çünkü Allah’ın affetmeyeceği günah şirk.
Sünniler bu günahları mahşerde affettiriyorlar; kardeşim Allah mahşer yerinde böyle bir şey olmayacağını söylüyor zaten; bu diyor benim kararlaştırdığım kesin yerine getirilecek hükümdür diyor, sen hangi neye dayanarak bu saçma sapan şeyleri söyleyip insanları gereksiz beklentiler içerisine sokuyorsun. Ondan sonra da bu defa mahşer yerinde mahşer yeri ile ilgili olarak Allah-u Teala diyor ki “yevme la temliku nefusnlinefsin şeya– o gün hiç kimsenin hiç kimse lehine yapacağı bir şey yoktur” İnfitar suresinin sonunda. Peki sen nasıl oluyorda Allah’ı yalancı çıkarıyorsun, diyorsun ki o zaman mahşer yerinde şefaat olacak. Hatta hepsi şefaati-uzma diye bir şey uydurmuşlardır. Gördünüz mü; peki Müslüman cehenneme gidiyor muymuş; ayetler açık mı; her hangi bir yoruma ihtiyaç var mı; peki hiç cehenneme gitmeyen mümin var mıymış; varmış, hiç cehennemin kokusunu da duymayan. “O zaman hepiniz buraya mutlaka gireceksiniz – ve inminkumilla variduha- cehenneme mutlaka gireceksiniz” dendiği zaman hepiniz kim olur; günahkarlar olur. Peki bu ayeti acaba doğru mu anladık hemen bir sayfa çevirin orda bakın. Bakın 86. ayete bakın, Meryem Suresinin daha da iyi açıyor burada ayet; “venesugülmücrimin- günahkarları sevkederiz.” Günahkarlar derken neydi büyük günahlar, büyük günah işlememiş olursa zaten, büyük günah işlemişse küçükler de hesaba dahil ediliyor, dolayısı ile defter kabarıyor, günahkarları derken bunların içerisinde şirk günahı işleyen de var işlemeyen de var değil mi, hepsi var. Nereye sevk ediyor cehenneme, nasıl sevk ediyor “virda-suya koşarcasına” niye çünkü mahşer yerinde hepsi karınları acıkmış ağızları susamış, hadi suya deyince zannediyorlar ki yiyecek var. Erzurum’da derler ‘git gaga var’ sanki orda yiyecek varmış gibi koşa koşa gidiyorlar, suya koşarcasına gidiyorlar.
“şayemlikunneşşefaa – o cehenneme gidenler şefaate malik olamazlar” cehenneme giden birisini mi kurtaracak “kendisi muhtaca himmete bir gede nerde kaldı gayrıya himmet ede” kendisi muhtaç başkasına nasıl; şefaat demek yanında olmak demek, o cehenneme giden kendi babasının, kardeşinin, eşinin artık neyse cennette olduğunu görüyor; ne der keşke ben de onun yanında olsam demez mi; işte şefaat onun yanında olma. Arapça da şef’a çift demek yanyana olmak demek ister ki ben de onun yanında olayım. Birbirlerini görecekler orda araf denen tepelerden bakacak bu tarafa, o müşrik olmayanların yüzlerinin renginden çünkü yüzleri beyaz olacak, müşrik olmayan cehennem de olsalar da müşrik olanlar kara olacak. Bunlar doğru bildiğimiz yanlışlar şefaat yazısında var orda görürüsünüz. Yüzleri siyah olanlar da zaten müşrik olanlar, onların kurtuluş şansı yok; bunların kurtulma ümidi olduğu için ne yapıyor, canları biran önce buradan gitsem de şu babamın yanında, eşimin yanında, oğlumun yanında olsam yani şefaat. Şefaat hakkında yararlanamayacak, kim; cehenneme gitmiş kişi değil mi; açık mı burası. “illa mentittehaze inderrahmaniehda– sadece Rahman’ın yanında söz almış olan başka” Allah’tan söz almış olan kim; şefaat edecek yoktur, Allah‘tan başka kimse onu ordan kurtaramaz onu düşünmeyin, hayır büyük günahlar, şirk günahını işlememiş olan, çünkü Allah bu dünyada söz veriyor diyor ki; “Allah şirki affetmez, onun dışındakileri affederim” diyor mu; o zaman cehennemden çıkma umudu var mı bunun; onun için ahd, taahhüd Allah söz vermiş ne sözü o; şirki işlemediysen diğerlerini affeder, eder ama cezanı da çekersin bedava değil. Niye çünkü adan öldürdüysen cehennemde ölümsüz olarak kalma suçu var, bir sürü suç var ki orda müebbet hapsi gerektiren suç, işte onları affediyor Allah, bir süre orda cezanı çekiyorsun ondan sonra çık git hadi git amcanın yanına, eşinin yanına git oğlunun yanına, kızının yanına çünkü onların bulunduğu yerlere gidiyor. Orada işte onların yanında olmak bunların şefaatten yararlanmaları oluyor yoksa kimsenin kimseyi kurtardığı yok tamam mı; onların yanına gidiyor.