Elhamdülillâhi Rabbil âlemin. Vel akıbeti lil müttekîn. Vessalâtü vesselêmü alê rasûlüne Muhammed’in ve alâ êlihî ve sahbihi ecmaîn.
Bugün dersimiz Bakara suresinin 72-73. Ayetleridir. Buradaki asıl konu ölülerin diriltilmesidir. Allah’ü Teala şöyle buyuruyor: “Esteüzubilleh: Bir gün bir adamı öldürmüştünüz. Suçu birbirinizin üstüne atıyordunuz. Allah gizlediğiniz şeyi çıkaracaktır.” Yani katilin kim olduğunu gayet iyi biliyorsunuz, ama suçu başkasına atıyorsunuz. Allah’ü Teâlâ’da gerçeği ortaya çıkaracaktır. “Dedik ki: Bu kesilen (geçen hafta sığırdan bahseden ayetleri okumuştuk. En sonda o sığırı kesmişlerdi. Boğayı kesmişlerdi. En sonunda. Dedik ki : ) Onun bir parçasını buna vurun. Allah ölüleri bu şekilde diriltir. Size ayetlerini gösterir. Belki aklınızı kullanırsınız.”
Şimdi burada tabi çok üzerinde düşünülmesi gereken şeyler var. Biz daha önceki çalışmalarımızda da bugün yaptığımız çalışmalarda da onun üzerinde birazcık düşündük. İlgili olarak gördüğümüz ayetleri bu akşam burada okuyacağız. Bakalım işte ne ölçüde bir mesafe alırız onu hep beraber göreceğiz.
Şimdi ortada öldürülmüş olan bir insan var. Kesilmiş olan sığır var. O sığırın bir parçasını “buna vurun, işte Allah ölüleri böyle diriltir, ayetlerini size gösteriyor, belki düşünürsünüz.” Diyor. Demek ki bu düşündüğümüz zaman anlayabileceğimiz bir şeydir. Bakalım ne ölçüde anlamak nasip olacak.
Daha önce burada defalarca dile getirdiğimiz bir ayeti kerime vardı. Zümer Suresinin kırk ikinci ayeti (39. Sure 42. Ayet 462. Sayfa). Orada Allah’ü Teâlâ şöyle buyuruyor: “Allah nefisleri ölümü sırasında vücuttan çeker alır. Allah nefisleri ölümü sırasında vücuttan çeker alır.” Yani ruhu vücuttan çeker alır. “Ölmemiş kimsenin ruhunu da alır. Uykusunda. Ölmemiş kişinin ruhunu da uykusunda alır. Ölümüne karar verdiği ruhu tutar, diğerini de belli bir süreye kadar serbest bırakır. Tefekkür eden bir kavim için bunda ayetler vardır.” Şimdi öbür ayetle bunun arasında müthiş bir benzerlik var. Diyor ki: “Belki aklınızı kullanırsınız diye size ayetlerini gösteriyor.” Burada da ne diyor? “Tefekkür eden bir toplum için.”
Tefekkür ne demek? Aklı çok iyi kullanmak demektir. Bir fikir ortaya çıkarmak demektir. Değil mi? Bir düşünce ortaya çıkarmak için aklınızı kullanırsınız ama tek başınıza değil. “Düşünen bir toplum için bunda ayetler vardır.” İki ayet arasında bu şekilde müthiş bir benzerlik var. Bu diyor ki: “Belki siz aklınızı kullanırsınız diye ayetlerini size gösteriyor” burada “tefekkür eden, fikrini geliştiren, böyle kılı kırk yararcasına düşünen bir toplum için bunda ayetler vardır” diyor.
Şimdi bilgisayar örneğini veriyoruz biliyorsunuz daha kolay anlaşılması için. İşte bu bilgisayarın şu gördüğünüz metalik kısmı var. Elimle tuttuğum kısmı. Bir de elimle tutamadığım elektriği var değil mi? Bir de şimdi şuanda bana yazıyı gösteren programı var. Bilgisayarda üç tane şey var. Elimle tutmuş olduğum kısım insanların ve hayvanların etine, kemiğine karşılık geliyor, bunun elektriği insanlarda ve hayvanlarda bulunan canlılık gibidir. Şimdi bu bilgisayarın diğer elektrikli aletlerden ayıran nedir? Programıdır. İşte insanı da diğer canlılardan ayıran ruhudur. Onun vücuduna giren ruhtur. O zaman ruh başka, can başka bir şeydir. Zaten ruh ana rahminde vücut gelişmesini tamamladıktan sonra yani tüm organlarını tamamlandıktan sonra üfleniyor. Vücudun bütün organları tamamlanıyor ondan sonra ruh üfleniyor. Ondan sonra kadınlar bilirler artık çocuğun ana rahmindeki hareketleri değişir. Annesini de dinlemeye de başlar, bir takım dış tepkiler vermeye de başlar, değişik şeyler olur. Çünkü o andan itibaren gözü mesela daha önce diyelim ki gözü rahmin içini görebiliyorsa bu defa rahmin dışını da görebilir. Yani tahmin edebilecek aklıyla görmeye başlar. O andan itibaren dinlemeye başlar. Duyma zaten var ama dinlemeye başlar. O andan itibaren iyiyi ve kötüyü birbirinden ayırabilecek bir vasıf kazanır.
İşte şimdi bu bilgisayarı mesela şimdi burada şöyle bir şey getirdim. Vakıftan şunu aldım getirdim. Bunun içerisinde yazı var. Şimdi bunu çektim çıkardım. Şimdi buraya takıyorum bunun yazısını burada ekranda görüyorum. Şimdi bu bilgisayar bozulacak olsa ben bu bilgiyi bunda görebilir miyim? İşte aynen ölen vücutta da artık ruh olamaz. Ruh vücuttan çıktıktan sonra eğer vücut ölmüşse ruh geriye gelmez.
Bazı bilgisayarlar vardır ki tamir edilebilir. Tamir ederseniz çalıştırabilirsiniz. Bazıları artık tamir de edilmezler. Bu ölmüş dersiniz değil mi? İşte doktorlar tamir edilecek olan vücut üzerinde çalışırlar. Tamir edilemeyecekse artık üzerinde çalışmaz.
Şimdi, tekrar o ayeti kerimeye gelelim. “ölüm sırasında Allah ruhları çeker alır.” Yani şimdi şu bilgisayar, bizim bilgisayarımız ölmek üzere gördüğümüz zaman bütün bilgileri çıkarıyor muyuz içerisinden. Çıkarıyoruz. Niye zayi olmasın diye. Aslında bilgiler o programda bunda değil. Değil mi? Bilgiler programda bunda değil ki. Bu şey değil. O bilgiler o ruhta. İnsanın bütün bilgileri de ruhta. Vücutta değil. Onun için o ruh mesela cennetlik olan kişinin ruhu Yasin Suresinde öldürülen o insan insana ne deniyor? “Yedhulül cenneh”. E öldürülmüş. Ölen ruh değil ki? Ölen vücut. Ruh yaşıyor. Deniyor ki cennete git. “Gir cennete” deniyor. Şimdi gayet şuurlu, her şeyi biliyor. Diyor ki “Şu beni öldüren kavmim bilseydi” Öldükten sonra bilecekler bunun durumunu amma o anda bilmiyorlar. “Rabbimin beni affettiğini bilselerdi, beni ikrama uğrayanlardan yaptığını bilselerdi keşke.”
E birde günahkâr olan kişi öldüğü zaman Müminün Suresinin 99-100. Ayetlerinde 23. Surede: “Bu kafirlerden birisine ölüm geldiği zaman büyük bir saygıyla ya Rabbi beni geri çeviriniz der” Yani tekrar vücuda gideyim. Çünkü her uyuduğu zaman vücuda tekrar gidiyor ya, uyuyan kişinin de ruhu çıkıyor vücudundan. “Terk ettiğim dünya da belki iyi bir şey yaparım” diyor. “Hayır, bu onun söylediği boş sözdür. Arkalarında yeniden dirilecekleri güne kadar engel var.” Ne demek engel? Artık bu ruhun gireceği beden yok. Yada bu programın yüklenebileceği bir bilgisayar yok. Şimdi bilgisayardan bizim vücudumuzun farkı ne? Ruh bu bedenden başkasına girmez. Bir tek bedene girer. İkinci bir bedene girmez ruh. Kendisi için yaratılmış olan hangi beden varsa ona girer. O beden ahirette tekrar yaratıldığı zaman tekrar oraya girecektir. “Nefisler çiftleştiği zaman” Yani ruh gelip, ikisi de nefis birleşiyor. Birbirinden ayrılmaz hale geliyorlar. Onun içinde ruh göçü falan da mümkün değil. Çünkü herkesin ruhu bir başka bedene değil kendi bedenine girer. Kendi bedeni öldü mü bitti. Yine o beden yaratılıncaya kadar bekliyor.
Peki, biz bu bilgisayarın programını çekip çıkarabiliyor muyuz? Çalışır halde iken. Tekrar yükleyebilir miyiz? İşte ölen de o şekildedir. Onun için ne diyor? “Ölmemiş kişinin ruhunu da uykuda iken alırız.” Bu bilgisayarda da elektrik oluyor, bütün mekanik takımlar oluyor ama program olmadığı zaman bir şey yok. İşte o vücuttan da ruh çekip çıkartılıyor. O zaman ölenle uyuyanın farkı ne? Sadece bedenin canlı olup olmamasıdır. Başka bir fark yok. Beden canlı olursa ruh tekrar gelir. Canlı olmazsa gelmez. O zaman kabirde, kabri tekmelemek diye bir şey var mıymış? Yok. Kim tekmeler? Canlı canlı eğer adamı gömmüşlerse o tekmeler o da zavallı artık orada ölür gider.
Belki ölülerin yıkanması bundan dolayı olabilir. Yani adam gerçekten ölmemişse o suların dökülmesiyle dirilsin şeklinde de olabilir. O tabi tabiplerin sahasına giren bir olaydır.
Şimdi, siz uykuyu ölüme benzettiğiniz zaman sabahleyin birisini uyandırmak istersiniz “Kalk!” dersiniz kalkmaz. Böyle “Kalksana ya!” dersiniz “Ha! Ne oluyor ya!” “Ya kalk!” “Ne oluyor falan?” der. Kalkar. O zaman şimdi şu ayeti kerimeyi ona göre bir anlayalım.
“Bir adamı öldürmüştünüz. Birbirinizin üstüne atıyordunuz. Allah sizin gizlediklerinizi ortaya çıkaracaktır.” Gizlediğinizi. Yani bunu kimin öldürdüğünü biliyorsun ama söylemiyorsunuz. Başkalarının üzerine atıyorsunuz. “Dedik ki, şu hayvanın bir parçasıyla ona vurun. Yani uyandırıyorsunuz “Kalksana der gibi”. Ondan sonra “Allah ölüleri bu şekilde diriltir.”
Ahirette insanlar dirildiği zaman ne diyecekler? “Bizi uykumuzdan kim uyandırdı diyecekler?” Ölmüş, vücut çürümüş, yeni bir vücuda sahip olmuş hiç haberi yok. Zannediyor ki uyuyordum birisi uyandırdı. O zaman işte bu açıdan baktığınız zaman “Allah ölülere işte bu şekilde hayat verir”, yani böyle ölüler kalkarlar. Tıpkı uyuyanın uyanması gibi. O da kalkıyor beni falanca öldürdü diyor artık sonra yaşıyor mu yaşamıyor mu o bu ayette anlatılmıyor. “Allah ayetlerini size gösteriyor. Belki aklınızı kullanırsınız.”
Şimdi mesela Enam Suresi, altıncı surenin altıncı şey altmışıncı ayetinde Allah’ü teala şöyle buyuruyor (34. Sayfa, 134. Sayfa): “Geceleyin sizi vefat ettiren odur.” Demek ki her gece vefat ediyormuşuz. Değil mi? Ondan sonra ne diyor? “Gündüzün de neyi kırıp geçirdiğinizi bilir, ne yaptığınızı Allh’ü Teala bilir.”Gündüzün diriliyorsunuz. “Gece sizi vefat ettirdikten sonra gündüzün ba’s eder.”Ba’s neydi? Ba-sü ba’del mevt denmiyor mu? Ba’s. Yani az önce şeyden okuduğum Müminun Suresinden okuduğum ayette ne diyordu Allah’ü Teala? “Ba’s gününe kadar arkalarında engel vardır.” Ba’sü Ba’del Mevt denir değil mi? Manası ne? “Öldükten sonra dirilmek. Aslında Ba’s dirilmek değil. Yataktan kalkmaktır. Kıyamette odur. Yataktan kalkmaktır. Onun için halkımızın arasında ölenlere ne denir “Rahat uyu!” denir değil mi? “Rahat uyu!” denir.
Şimdi burada da ne diyor? Ölmemiş olanlar için aynı kelimeyi kullanıyor Allah’ü Teala “Sonra sizi Ba’s ettirir.” Yani uyandırır,yani kaldırır. Ölüler içinde aynı kelime bizim içinde. Ölmeyenler içinde. “Gündüzün sizi ba’s ettirir. Sizin için belirlenmiş süre tamamlansın diye.” Demek ki o süreyi uyurken tamamlamıyoruz. Uyanıkken tamamlıyoruz. Şimdi burada dikkat ediyorsanız ölümle uyku arasında müthiş bir bağlantı var. Müthiş bir bağlantı var. Şimdi, başka şey daha var. Yine aynı surede işte Bakara Suresinde 243. Ayeti açalım. Otuz sekiz, yok yanlış oldu o ayet değil ya. Yok yok o ayeti şey yapmayalım. O ayet değil 258. Ayet. Şimdi o ayetlere girersek ders yetmez. 42. Sayfa. Vakit yetmez yani. 258. Ayet. “Rabbi konusunda İbrahim’e delil getiren kişiyi gördünüz mü? (Mesela bir başka ayette: ”İbrahim’in kavmi ne yaptı? Ona karşı deliller getirdi.” Yani İbrahim as Allah’tan başka ilah olmadığını söylerken bunlar başka ilahların olduğunu da söylüyorlar ve İbrahim’le tartışıyorlardı. Demek ki kavmi içerisinde şey de tartışanlar, o kral da Nemrut’ta tartışanlar arasında.) “Allah ona Meliklik vermiş diye tartışıyor.” Şimdi genellikle insanların eline biraz para, biraz imkân biraz şey geçtiği zaman kendilerini çok akıllı kabul ederler. Yani akıllı olmasaydım zaten Allah bunları bana verir miydi derler. İlim de onlardadır, akıl da onlardadır, her şey onlardadır. Biraz imkân varya ellerinde. Yani kendilerini Tanrı yaparlar haşa. Peki, sana bu Melikliği, şimdi nerede bu Nemrut şimdi? Kime Nemrutluk yapıyor? Gerçekten insanoğlu çok, yani kendine çok yazık ediyor. “Rabbi konusunda İbrahim’e karşı delil getiren kişiyi gördün mü?” Yani onu gözünde bir canlandırdın mı? Canlandır şöyle o olayı. Adam Melik, büyük bir saltanatı var. İşte bugün Nemrut Dağındaki dünyanın harikalarından şeyler hala duruyor değil mi, insanlar çıkıyorlar onları hala ziyaret ediyorlar şeydeki bizim güney doğuda. Adıyaman’da. Evet. Cenabı hak bunları muhafaza ediyor ibret için. “İbrahim diyor ki benim Rabbim hayat veren ve öldürendir diyor.” Kendisini tanrı kabul ediyor ya “bende hayat veririm öldürürüm.” Hatta deniyor ki iki tane suçlu çağırmış birisini affetmiş bak buna hayat verdim bunun hayatını bağışladım. Birisini de öldürmüş. İbrahim as bakıyor ki bunun bu anlamıyor. Gereksiz yere aynı şey üzerinde durmaya gerek yok. “Allah güneşi doğudan getiriyor, sen de batıdan doğur bakalım güneşi diyor.O kafir artık şaşkına şaşkına uğradı. Ne yapacağını şaşırdı.” Şaşırtıldı yani o. Ne desin şimdi? Ben de güneşi doğudan mı getiririm diyemez tabi? “Allah zalimler topluluğuna yol göstermez!” Çünkü zalimlik yapıyor, haksızlık yapıyor. Yanlış yapıyor.
“Ya da şu kişiyi görmen, gözünde canlandırman gerekmez mi?” Onu da bir canlandır. Bu da Üzeyir as olduğu Tefsirlerde yazılı. Kudüs yerle bir edilmiş II. Buhtürnas tarafından. Milattan altı asır önce. Kudüs yerle bir edilmiş. Süleyman mabedi yıkılmış. Halkının büyük bir bölümü Babil’e sürgün edilmiş. Hatta ayeti kerimeye baktığımız zaman tamamı sürgün edilmiş. Ve oradan Üzeyir (a)s eşeğiyle birlikte geçiyor. “Bir şehre uğramış. O şehrin tavanları direkleri üzerine çökmüş.”Şimdi direkler duruyor ama tavan yok. Onlara ne denir? Harabe değil mi? Artık orada yaşanmaz. Tavan düşmüş direkler duruyor, ne işe yarar? Büyük bir ümitsizlik içerisine kapıldı Üzeyir (as)“Artık bu şehir bir daha dirilmez” diyor. “Allah bu şehiri ölümünden sonra nasıl diriltecek? Allah bu şehire hiç hayat verecek mi? Olacak şey değil diyor. Bu şehir bitmiş artık diyor.” Hiç kimse yok zaten içerisinde. “Allah hemen orada Üzeyir as öldürdü. Yüz yıl ölü olarak kaldı.” Uyumuyordu. Ölüyor. Gene, “gene ba’s. Sonra kaldırılıyor. Biz ne kadar kaldık burada?”Şimdi zannediyorki ben biraz uykuya dalmıştım, biraz uyumuştum zannediyor.
Siz bir yerde uyuduğunuz zaman aradan geçen vakti bilebilir misiniz? Mümkün değil. Şimdi hiç unutmuyorum. Köyde arkadaşlarla çocukluğumda bir döner yaptık kendi aramızda. Gece işte bir yerde yedik. Sabahleyin de namazı kıldık herkes evlerine. Şimdi namazdan sonra eve geldiğimiz için biz tabi geceyi uykusuz geçirmişiz orada yattım uyudum. Uyandım. Şimdi köyün koyunları, sığırı falan geliyor. Şeyden, meradan geliyor. Şimdi ben tabi akşam güneş batmak üzere ben doğarken uyandığımı zannediyorum. Batışla doğuş birbirine benziyor ya. Ben zannediyorum ki güneş daha yeni doğuyor. Allah Allah bu hayvanlar şimdi meraya gidecek niye geri geliyorlar diye şaşırdım yani. Herkese sordum. Ne oldu bir şey mi oldu falan. Millet şaşırdı. Bu ne diyor diye? Kime sorduysam baktım herkes normal karşılıyor. Galiba anormal benim dedim. Neyse daha sormadım. Biraz sonra baktım ki hava karardı akşam namazı oldu. Ha hatırladım artık. Şimdi insan uykuda iken geçen vaktin farkına varmıyor. Ne olduğunu da bilemiyorsunuz. İşte burada da Üzeyir as ne diyor? “Ya bir gün kalmışımdır ya da daha az.” Neye göre hesab ediyor? E ben buraya geldiğim zaman güneş neredeydi? Şimdi nerede işte o kadar yani. Amma da uyumuşum ha. Ya bir gün ya da daha az diyor. Allah’ü Teala diyor ki: “Hayır, sen burada yüz sene kaldın.” Onun için Peygamber olması gerekiyor. Cenabı Hakkın konuşması için. “Yiyeceğine içeceğine bak hiç bozulmamış.” Deniliyor ki içecek olarak yanında taze süt varmış. Yiyecek olarakta taze incir varmış. Bozulduğu yok. En çabuk bozulan şeyler. Bunlar olmasa bile yiyecek çabuk bozulur değil mi? “Eşeğine bak” Eşeği de yanı başında ölmüş. Et kalmamış. Birkaç tane kemik parçası orada. Şimdi eşeği öyle görünce meseleyi anlıyor. Ha. Bakın Cenabı Hak ispatlıyor da. Şüphesi mi var Üzeyir (as). Şüphesi olup olmaması önemli değil işte ispatlıyor. Gör işte bak eşeği gör. “Seni insanlara bir ayet yapmak için böyle yaptık diyor. Şimdi eşeğin kemiklerine bak. Bak ki onları birbirine nasıl ekleyip ayağa kaldırıyoruz. O kemikleri. Sonra o kemiklerin üzerini nasıl etle kaplıyoruz? Her şey açıkça ortaya çıkınca Dedi ki tamam Allah her şeye bir ölçü koymuştur. Her şeyin ölçüsü var.”
Şimdi, ölülerin diriltilmesinin de bir ölçüsü var. Dolayısıyla şimdi bu açıdan tekrar ilk ayetlere bakarsak yani Bakara Suresindeki Ayetlere. Şimdi burada şey var benim aklıma gelen bu. Sadece bunu burada söylüyorum. Bu konu ile ilgili tabipler düşünsün diye. Belki duyan olur şey yapan olur. Yani şimdi şuan söyleyeceğim benim ihtisasımdadâhilinde olan bir şey değil. Ama aklıma geldiği için söylüyorum. Belki bir işe yarar. Şimdi burada kesilmiş bir sığır var. “Ona vurun bunun bir kısmıyla.” Yani etini alın onun yaralı organının üstüne koyun. Denebilir yani. Aklıma gelen o. Bilmiyorum dediğim de oradan kaynaklanıyor. Ya bu tabiplerin işi benim işim değil. Ama akla geliyor. Şimdi orada vücut iyileşebilir. Niye öyle düşündüm çünkü bazen böyle et bağlıyor bazı şeylere de bakıyorsunuz ki iyileşiyor. Belki böyle bir şey olabilir. Vücut iyileştikten sonra zaten ruh gelir oraya girer. Önemli değil. Şimdi mesela tabiplere bakın hastaları tedavi ediyorlar bazen alete bağlıyorlar değil mi şimdi. Aletlere bağlıyorlar alete bağlamasalar ölecek. E niye bir müddet sonra bakıyorsunuz ki o vücut kendine geliyor iyileşip kalkıp şey yapıyor. Eğer alete bağlamasalardı ölecekti. İşte orada bu da şeye benziyor. Mesela işte bilgisayar örneğini verdik ya. Bilgisayar ölmüyor da arızalanıyor. Arızalandığı zaman tamir edersiniz. Tekrar kullanırsınız. İnsanda öyle olmuş olabilir. Yani o. Mesela bunlar öldürdüklerini zannedebilirler. O şahsı. Ama aslında tam ölmüş değildir. Tedaviyle iyileşecek durumda olabilir. Bu da akla geliyor tabi. Böyle midir? Değil mi bilmiyorum ama akla geldiği için onu da söylüyorum.
“Allah ölüleri böyle diriltir.” Ne demek? Vücudu tekrar yaratır. Vücut tekrar yaratıldıktan sonra ruh zaten gelir içerisine girer. Uyanacağı zaman. Çünkü ruh ruhun cesedin yanında beklediği anlaşılıyor ayeti kerimede. Ayetten. Mesela Allah’üTeâlâ diyor ki “Kabirlerde bulunan menlere sen işittiremezsin” diyor bir ayeti kerimede. Men akıllı varlık değil mi? Ölmüş olan cesede hiç men denir mi? Akıl makıl gitmiş ölmüş. O zaman orada akıllı olan ruhtur. O ruhun o kabirde olması bu ayetten anlaşılıyor. Zaten Hadislerde de diğer şeylerde de mesela kabir ziyaretlerinde falan hep bunlar düşünülür. Ama sen onlara işittiremezsin diyor Cenabı Allah. Ama orada bir men var. Bir akıllı varlık var. E şimdi ruhun cesedin yanındaysa cesedde düzelirse aklı başına gelirse onun içerisine girer o da kalkar ayağa. Dolayısıyla ahirette Yeniden dirilmemizi anlatan ayeti kerimeler var. Yeniden dirilmeyi anlatan ayetlerden bir tanesine bakayım. Bulmaya çalışayım.
Mesela 41. Surenin 39. Ayeti. 480. Sayfa. “Allah’ın ayetlerinden bir kısmı da şudur. Yeryüzünü görürsün ki böyle hiç iddiasız ölmüş vaziyette haşa kelimesi ölmüş değil de tabi böyle hareketsiz vaziyette duruyor. Yani toprak ölü toprak zaten odur yani. İçerisinde bitki yok, hiçbir şey yok. Üzerine su indirdiğimiz zaman titreme olur yerde, hareketlenme olur, toprakta bakarsınız ki kıpırdama var, kabarma olur. Ve toprak kabarır. Ölmüş toprağı dirilten ölüleri de elbet diriltecek.” Yani o toprakta ölü olarak gördüğünüz hiçbir şey yok olarak gördüğünüz o toprakta yağmur yağdığı zaman nasıl bitki bitiyorsa işte insan da o bitki gibi biter. Yani insanın toprakta bitmesi de o bitki gibidir. Ama fark şu: İnsanın yeniden bitmesinin bitmesi için ortamın oluşmasının şartları farklıdır. Bitki için oluşması başka. İkisi de topraktan biter. Şimdi biz vefat ettiğimiz mesela şeyi düşünün o toprağı o tabi hiçbir şey yok. Mesela beni burada en çok şaşırtan şu olmuştu. Biz yıllardır hacca umreye gider geliriz. Müzdelife de işte Arafat’ın giderken yollarda sağda solda hiç bitki namına hiçbir şey yok. Ben bir kere gittim. O sene çok yağmur yağmış Her taraf yemyeşil. Şaşırdım. Allah Allah bunlar nereden çıktı? Demek ki onların parçacıkları toprağın içerisinde zaten varmış. Bir eksik olan suymuş. Su geldiği zaman oluyor. İşte şeyde de ahirette de dikkat ederseniz insanların hepsi öldükten sonra yeryüzünde tekrar bataklık ortamı meydana gelecek. Çünkü dağlar ne yapacak eriyecek denizleri dolduracak. Denizlerdeki sular ne olacak? Kara dümdüz olduğu zaman karanın üzerine gelecek. O sular bir bataklık ortamı meydana getirecek. Tıpkı Adem (as) mın yaratıldığı ortam gibi bir ortam meydana gelecek. İşte o ortam ne kadar süre sürerse mesela elli bin sene diye bir ayeti kerimede geçiyor o da olabilir daha başkada olabilir. Orada kıvamına geliyor, insanların tohumları herkesin kendi nefsi yani kendinin bütün özelliklerini taşıyan o en küçük parçacık mutlaka muhafaza ediliyor ve oradan o vücut yaratılıyor. Vücudun yaratıldığı tamamlandıktan sonra bebek olarak değil artık Adem (as)mın yaratılması gibi yaratılışı tamamlandıktan sonra ruh gelip vücuda giriyor, ruh vücuda girdi mi herkes “Bizi uykumuzdan kim kaldırdı?” diyor. Uykudan uyandığını zannediyor. İşte öldükten sonra dirilme bu.
Böylece bu ayeti kerimeleri anlamaya çalıştık. Tabi anlayabildik mi anlayamadık mı onu bilmiyorum ama en azından konuyla alakalı diğer ayetleri size okumuş olduk. 489. Sayfada kısa bir ayet var diyor Enes Hoca. Zuhruf 11. Ayet mi? “Gökten suyu bir ölçüyle indiren Allah’ü Teâlâ’dır.Bu gökten inen suyla ölü bir beldeyi tekrar dirilttik diyeceğiz ne yapalım? Yani hayat verdik ortaya çıkardık bu beldeyi. Sizde böyle çıkarılacaksınız.” Bizim yeniden dirilmemiz tıpkı bitkiler gibi. Farkımız kökümüzden beslenmiyoruz ağzımızdan besleniyoruz. Birde herşeyi, onların beslendiği şeylerle değil, mesela onlar hazır besleniyor bir ağaç tek bir yerde bütün ömrünü geçiriyor amma bizim öyle olması mümkün değil. Ama kurallar aynı kurallar. Kurallar aynı kurallar.
Evet, şimdi böylece dersimizin sonuna geldik. İkinci bölüme geçeceğiz inşallah. Ama burada size bir kısa bir açıklama yapmam gerekiyor. Geçen sene Temmuz ayında tatil yapmıştık. Arkadaşlarım tabi haklı olarak bir yerlere gitmek istiyorlar. Bu sene de sorular soruluyor. Bu haftadan itibaren inşallah Ramazandan bir önceki Salı’ya kadar4 hafta ara vermiş olacağız. Allah nasib ederse. O dört hafta içerisinde nereye gidiyorsanız gidin ama Ramazan’dan bir gün önce Salı’da burada bekliyoruz. Allah ömür verirse. İnşallah o zaman derslerimize devam edeceğiz.
Evet şimdi ikinci bölümde inşallah soru ve cevapla birlikte…