Bu akşam yine, geçen hafta okuduğumuz ayetleri okuyacağız. Ve geçen hafta genişçe anlamaya fırsat bulamadığımız bölümleri anlamaya çalışacağız. Bakara 34. Ayette Allah ü Teala şöyle buyuruyor:
( ‘’Ve iz kulna lil melaiketiscüdu li ademe fe secedu ‘’ ) ‘’ Meleklere dediğimizde Adem ‘ e secde edin diye, hemen secdeye kapandılar.
(‘’İlla iblis’’) ama iblis öyle yapmadı.
(‘’ eba vestekbera ve kane minel kafirın ‘’) ‘’Direndi, kendini, büyük gördü ve kafirlerden oldu’’.
(‘’Ve kulna ya ademüskün ente ve zevcükel cennete’’)(Bakara35) ‘’Dedik ki ; Adem sen eşinle beraber şu bahçeye yerleş’’.
(‘’ve küla minha rağaden haysü şi’tüma’’) ‘’Bahçenin neresini beğenirseniz, neresinden canınız çekerse oradan bol bol yiyin’’.
(‘’ve la takraba hazihiş şecerate’’) ‘’ Ama şu ağaca yaklaşmayın’’.
(‘’fe tekuna minez zalimın’’) ‘’ Yanlış yapanlardan olursunuz ‘’.
Şimdi bu zalim kelimesine melallerde ‘’zalimlerden olursunuz’’ anlamı veriliyor. Türkçemizde ki zalim kelimesine bu uygun değil. Arapça için ‘’zalimlerde olursunuz’’ ifadesi uygun, çünkü Arapçada zulüm, bir kimsenin yapmaması gereken şeyi yapmasıdır.
Vadauşeyyi figayri mudii.( Bir şeyi kendisinin yerine koymamaktır). Türkçede bunun karşılığı zulüm değil, yanlış yapmaktır. Zulümde yanlışlıktır doğru bazen de zulüm kelimesiyle tercüme etmek uygun düşer. Ama ‘’ siz zalimlerden olursunuz ’’ dendiği zaman kime zulmetmiş olacaklar? Yani yanlış yapmış olursunuz. Zaten Allahu Teala o yanlışlığın sebebini de, yani o yapıldığı zaman neler olacağını da Taha Suresinde bize bildiriyor. 117. Ayeti Kerime de Allahu Teala şöyle buyuruyor;
(‘’Fe kulna ya ademü’’) ‘’Adem’ e şöyle dedik’’. (Yani şeytan secde etmeyince Cenabı Hakk ‘a karşı gelip, yoldan çıkınca şöyle dedik diyor.)
(‘’ inne haza adüvvül leke ve li zevcike ‘’) ‘’ Bu senin ve eşinin düşmanıdır, sana da düşmandır eşine de’’.
(‘’ fe la yuhricenneküma minel cenneti’’) ‘’ Sizin ikinizi bu bahçeden çıkarmasın’’.
(‘’ fe teşka ‘’ ) ‘’ Sonra sen sıkıntıya girersin ‘’.
Şimdi burada ilginç bir şey var. İkiniz sıkıntıya girersiniz ifadesi yok, ‘’sen sıkıntıya girersin’’ ifadesi var. Çünkü demek ki , o günden itibaren eşini geçindirme görevi erkeğe verilen bir görevdir.
(‘’ İnne leke ella tecua fıha ve la ta’ra’’)(Taha 118) ‘’ Çünkü burada aç kalma diye bir şey yok, aç kalmayacaksın , yiyeceğin her şey var, çıplak kalmayacaksın , giyeceğinde var ‘’.
(‘’ Ve enneke la tazmeü fıha ve la tadha’’)(Taha 119) ‘’ Burada susamayacaksın içeceğin su bol, yani susuzluk çekmeyeceksin, güneş altında da kalmayacaksın çünkü ağaçlar var gölegelenirsin’’.
Cenabı Hakk baştan bu ayetlerde uyarıyor ‘’ Sizin ikinizi de bu bahçeden sakın şeytan çıkarmasın’’. Ne demek oluyor ? Demek ki o yasaklanmış olan ağaçtan yerlerse, şeytan o bahçeden çıkarılacaklar.
(‘’Fe ezellehümeş şeytanü’’)(Bakara 36) ‘’ Şeytan o ikisinin de ayaklarını kaydırdı’’.
(‘’anha’’) ‘’ O bahçeden kaydırdı’’.
(‘’fe ahracehüma mimma kana fıh’’) ‘’Bulunduğu yerden çıkardı’’.
Yani o ağaçtan yedirmişti. Az önce okuduğumuz Taha Suresinin 120. Ayetinde Allahu Teala şöyle diyor;
(‘’Fe vesvese ileyhiş şeytanü’’) ‘’ O şeytan hemen Adem Aleyhisselam’ a vesvese verdi, kulağına fısıldadı’’.
(‘’kale ya ademü’’) ‘’ Dedi ki; Bak Adem’’
(‘’hel edüllüke ala şeceratil huldi ve mülkil la yebla’’) ‘’ Sana ebediyet ağacını ve yok olmayacak saltanatı göstermemi istersin değilmi’’ (Burada hel tasdik için olduğundan öyle mana vermek daha uygun gözüküyor).
Yani öyle bir soru soruyor ki karşı tarafın kabul etmesini bekliyor. Yani sen bu ağaçtan yersen ebedi olacaksın ve yok olmayacaksın, saltanata kavuşacaksın diyor.
Şimdi burada enteresan bir şey var. Allahu Teala Adem Aleyhisselam’ı bilgiyle donatmış, eşyanın içindeki bilgiyi ona öğretmişti.
(‘’Ve alleme ademel esmae külleha’’)(Bakara 31) ‘’Allah Adem’e bütün isimleri öğretti’’ bildiriyor ayeti kerimede.
Mesela, ben şimdi burada bulunan hangi birinize sorsam(elindeki Kur’anı kaldırarak) bu nedir? Ne diyeceksiniz? Kur’anı Kerim’dir. işte meleklere de eşyayı sordukları zaman, bu şudur deniyor. Peki içeriğinde ne vardır diye sorsam, kaç kişi Kur’anı Kerim’in içinde ne olduğunu bilir? Herkes bu Kur’andır der değil mi? Ama herkes bunun içeriğini bilmez. İşte Allahu Teala, Adem Aleyhisselam’ a eşyanın mahiyetini öğretmiştir , içeriğini öğretmiştir. Şimdi o bilgiyle, Adem Aleyhisselam’ım üstünlüğü ortaya çıkmıştır ve secde emri verilmişti kendilerine. Tabi bu imtihan çok ağır bir imtihan gerçekten. Yani yeni birisi yaratılıyor ve sizin üzerinize çıkıyor. Şimdi bir adam düşünün, mahallede zayıf gördüğü bir kişi var, o kişinin oğlu büyüyor o şehrin valisi oluyor. Bu adam onu hazmedebilir mi? Yani kendisinden düşük ve küçük gördüğü birisi. İbliste çamurdan yaratılmış birisini görüyor ve Cenabı Hakk, ona bilgi öğretiyor ve kendilerinin üstüne çıkıyor ve hazmediyor. İşte burada sanki intikamını alıyor. Adem Aleyhisselam’ı yanlış bilgiyle yanıltıyor. Halbuki Adem Aleyhisselam düşünse bu bilginin yanlış olduğunu pekala bilecek kapasitededir. Sonra bu ebediyet ağacı yok olmayacak saltanat deyince, Adem Aleyhisselam hemen o tarafa doğru meylediyor.
(‘’Fe ekela minha’’) (Taha 121) ‘’Adem de Havva da o ağaçtan yediler’’.
(‘’fe bedet lehüma sev’atühüma’’) ‘’Bu defa kendileri için edep yerleri açıldı’’.
(‘’ve tafika yahsıfani aleyhima miv verakıl cenneti’’) ‘’Üzerlerine cennet yaprağının yapıştırmaya koyuldular’’.
(‘’ve asa ademü rabbehu’’) ‘’Adem Rab’bine isyan etti’’.
Adem Aleyhisselam’a verilen emir neydi? ‘’Şu ağaca yaklaşma’’ydı. Dinlememiş oldu. Zaten isyan edeceği tek konu var. Bir de ‘’Şeytan sizin ikinizin de düşmanınızdır’’ dedi onu da dost bildi.
(‘’fe ğava’’) ‘’Ve Adem boş hayallere(Ğayy’a) kapıldı kendisini aldattı’’.
Şimdi tekrar başa dönüyoruz Bakara Suresindeki 36. Ayeti Kerimeyi okuyoruz.
(‘’Fe ezellehümeş şeytanü’’)(Bakara 36) ‘’ Şeytan o ikisinin de ayaklarını kaydırdı’’.
(‘’anha’’) ‘’ O bahçeden kaydırdı’’.
Çünkü Allahu Teala söylüyor ‘’Bu ağaçtan yerseniz çıkarsınız’’. Bunu şeytanda duyuyor tabi ve ilk işi Adem’le Havva’ya o ağaçtan yedirmek oluyor. Allahu Teala diyor ki : ‘’Burda hiç çıplak kalmayacaksınız’’ . Şeytan onu da duyuyor ve yaptırıyor onlara.
(‘’ve kulnehbitu ba’duküm li ba’dın adüvv’’) ‘’Dedik ki: İnin oradan aşağı ‘’ çünkü o bahçede şeytanda vardı, Adem Aleyhisselam da vardı, Havva validemiz de vardı.
‘’Biriniz diğerine düşman’’ kim kime düşman? Adem le Havvamı birbirine düşman? Hayır! şeytan Adem’e düşman, Havva’ya da çünkü az önce okuduğumuz ayette şöyle diyordu Cenabı Hakk. ‘’Bu senin de eşinin de düşmanıdır’’, ‘’ inin oradan aşağı’’.
(‘’ve leküm fil erdı müstekarruv’’) ‘’Sizin için bu topraklarda, yeryüzünde kalacak bir yer vardır, belli bir süre yaşayacaksınız yerleşeceksiniz’’.
(‘’ve metaun ila hıyn’’) ‘’Belli bir zaman kadar da buradan yararlanma hakkınız vardır’’.
Yani öldüğünüz andan itibaren artık her şey bitiyor. Daha önceki derslerimizde de söylemiştik, belki Arafat olabilir Adem Aleyhisselam’ın bahçesi. Belki Arafat’tan çok daha yakın bir bölgede olabilir. Çünkü Allahu Teala Mekke’ye Ümmül Kura adını veriyor yani bütün şehirlerin anası, başı. Dolayısıyla ilk yerleşimin olduğu yer orası, ilk beytinde Kabe olduğunu Cenabı Hakk bize bildiriyor. Bütün bu delilleri bir araya getirdiğin zaman gerçekten Adem Aleyhisselam’ın bahçesinin orda olması gerekiyor.
(‘’Fe telekka ademü mir rabbihı kelimatin fe tabe aleyh’’) (Bakara 37) ‘’Adem Rab’binden birkaç söz aldı, işitti’’.
Bu işitilen sözler ne? Şimdi (‘’ elka elkallahu kelimetin ileyhi’’) şeklinde mana verilebilir Allah ademe bir takın sözler attı (fetelekka) oda aldı yani birisi atar birisi alır. Adem Aleyhisselam hangi sözleri işitti Cenabı Allahtan da o sözler üzerine tövbe etti? Araf suresinde bunlar var. 151. Sayfada. Sondan iki satır.
(‘’ ve nadahüma rabbühüma ’’) (Araf 22) ‘’ Adem’le Havva’ ya Rab’leri Allahü Teala seslendi’’.
(‘’ e lem enheküma an tilküemş şecerati ‘’) o ağaçtan yedikten sonra dedi ki ; ‘’ Sizin ikinizi şu ağaçtan yasaklamamış mıydım, şu ağaca yaklaşmayın dememiş miydim ‘’
(‘’ ve ekul leküma ‘’) ‘’ Sizin ikinize de şunu demiştim ‘’ ( az önce Taha suresinde de bunları okuduk)
(‘’ inneş şeytane leküma adüvvüm mübın ‘’) ‘’ Sizin ikinide demiştim ki Şeytan sizin ikinizin açık düşmanıdır, bunu dememiş miydim’’.
İşte Allahu Tealanın, Adem’le Havva’ya söylediği söz bu, azarlaması, onları uyarması.
(‘’ fe tabe aleyh ‘’) (Bakara 37) ‘’ Allah’ ın bu sözü üzerine tövbe etti Adem ve Havva validemiz’’.
Burada Adem Aleyhisselam’ dan bahsediyor ama ikisi de tövbe etmiş şu ayeti kerimede. Araf Suresi 23. Ayeti okuyalım hemen:
(‘’ Kala rabbena zalemna enfüsena ‘’) ‘’ İkisi de şöyle dedi ; Rabbimiz biz yanlışı kendimize karşı yaptık, kendimizi kötü duruma soktuk, yanlış yaptık ‘’.
(‘’ ve il lem tağfir lena ve terhamna ‘’) ‘’ Eğer bizim günahımızı örtmez, yaptık işte sen bunu görmezlikten gelmez ve bize merhamet etmezsen, ikramda bulunmazsan ‘’.
( ‘’ lenekunenne minel hasirın ‘’ ) ‘’ Elbette biz kaybetmiş olmuş olacağız ’’.
Şimdi Allahu Teala Adem Aleyhisselam’ a ne dedi? ‘’ Bu ağaçtan yerseniz, bu bahçeden çıkarsınız, şeytan sizi çıkarmasın ‘’ dedi. Ondan sonra Allahu teala Araf 24. Ayette :
( ‘’Kalehbitu’’ ) ‘’ İnin oradan aşağı ‘’ dedi.
( ‘’ ba’duküm li ba’dın adüvv ‘’ ) ‘’ Biriniz diğerine düşman olarak inin ‘’.
( ‘’ ve leküm fil erdı müstekarruv ve metaun ila hıyn ‘’ ) ‘’ Sizin için yeryüzünde bir kalacak yer ve belli bir süreye kadar da istifade hakkı vardır ‘’.
Şimdi tekrar 5. Sayfanın son ayetine geliyoruz 37. Ayet.
( ‘’ Fe telekka ademü mir rabbihı kelimatin fe tabe aleyh ‘’ ) ( Bakara 37) ‘’ Adem Rab’binden sözler, işitti azar işitti, uyarılar işitti, bunun üzerine hemen tövbe etti ‘’.
( ‘’ innehu hüvet tevvabür rahıym ‘’ ) ‘’ Çünkü Allahu Teala tövbeleri kabul eden, merhametli olandır, ikramda bulunandır ‘’.
( ‘’ Kulnehbitu minha cemıa ‘’ )( Bakara 38) ‘’ Üçünüzde o bahçeden inin bakalım aşağı’’ ( Adem, Havva ve şeytan için diyor).
( ‘’ fe imma ye’tiyenneküm minnı hüden ‘’ ) ‘’ Eğer size benden bir hidayet gelir , doğru yolu gösteren birisi gelirse ‘’
( ‘’ fe men tebia hüdaye ‘’ ) ‘’ Kim benim hidayetime uyarsa ‘’
( ‘’ fe la havfün aleyhim ve la hüm yahzenun ‘’ ) ‘’ Onlar için bir korku yok , üzülecekte değiller ‘’.
Şimdi ( ‘’ fe imma ye’tiyenneküm’’ ) Arapça bilenlerin dikkatini çekiyorum. Buradaki ‘’küm’’ kelimesi , Adem Aleyhisselam’ ı da, Havva Validemizi de, şeytanı da ilgilendiriyor. Üçü de bunun kapsamına giriyorlar. ‘’ Size hüden (hidayet, yani yol gösteren birisi gelirse ) , kim benim yoluma uyarsa, onun üzerine bir korku yok üzülecek te değillerdir ‘’.
Peki ‘’ Kim yoluma uyarsa ‘’ sözünün muhatabı aynı zamanda iblistir değil mi? Demek ki ibliste istese yola gelebilir. Kapı açık. Ama kesin kararlı. İblis bilgisizliğinden dolayı değil ki biliyor, ama anormal bir şekilde kıskanıyor, bir türlü hazmedemiyor onun için yoldan çıkıyor. ‘’ Onların üzerinde hiçbir korku olmayacak ve üzülecekte değillerdir ‘’.
( ‘’ Vellezıne keferu ‘’ )( Bakara 39 ) ‘’ Kim kafir olur ‘’
( ‘’ ve kezzebu bi ayatina ‘’ ) ‘’ Ayetlerimiz karşılığında yalana sarılırsa ’’
Ayetlerimizi yalanlarsa diye bir anlam vermiyoruz burada. Çünkü Kur’anı Kerim de ‘’kezzebe ‘’ fiili üç şekilde kullanılır. Birisi mef’ul almadan ‘’kezzebe ‘’ kullanılıyor. Mesela ‘’ Kezzebe ve tevelle ‘’ Ayeti Kerimesinde olduğu gibi.
( ‘’ eraeyte in kezzebe ve tevella ‘’) (Alak suresi 13) ‘’ Yani şunu gözünde bir canlandırsana, adama ya yalan söyleyip duruyor ve gerçeklerden yüz çeviriyorsa ne olacak ‘’.
Şimdi fiil, bu ‘’kezzebe’’ fiili Arapça bilenler için söylüyorum, çok önemli bir husustur: ‘’faili’’ mastarı, ya müteaddi olur ya lazım olur. Her ikisinde de tekzir içindir. Mesela sarftan hatırlarsanız ‘’ mevvetelibilü’’ dediğinizde manası ne olur? ‘’Çokça deve öldü bu sene ‘’ manasında kullanılır. Onun için mef’ul almadığı zaman ‘’kezzebe’’, ‘’çok yalan söyledi’’ demek oluyor. ‘’ kezzebehu ‘’ ise ‘’yalanladı’’ anlamına geliyor. Peygamberimiz (sav) ‘ e geliyorlar, ‘’sen yalan söylüyorsun’’ diyorlar. Peygamberimizde yalanlandığını düşünüyor. Şimdi birisi size, sen yalan söylüyorsun dediği zaman, ilk önce karşı tarafın sizi gerçekten yalancı saydığını düşünürsünüz değil mi? Dolayı ile birisi size, yalan söylüyorsun dediği zaman, haklı olabilir kendi açısından. Onun için bir takım şeyler açıklarsınız. Bununla ilgili olarak Allahu Teala, peygamber efendimize yalanlayanlarla ilgili olarak şunu diyordu:
(‘’ fe innehum lâ yukezzibûneke ve lâkinnez zâlimînebi âyâtillâhi yechadûn ‘’) (En’am 33) ‘’ Onlar seni yalanlamıyorlar, ( bu mef’ul alıyor ‘’ yukezzibuneke’’ bu çoköenmli bir husus arapça bilenler için) onlar seni tekzip etmiyorlar. (yani birisi sen yalan söylüyorsun dediği zaman adam haklı olabilir).Onlar aslında senin yalan söylediğini söylemiyorlar, senin yalan söylemediğini gayet iyi biliyorlar’’.
Sizin doğru söylediğinizi bildiği halde sen yalan söylüyorsun diyen adam ne yapar?
( ‘’ ve lâkinnez zâlimînebi âyâtillâhi yechadûn ‘’) ‘’ Ama bu zalimler Alla’ın ayetleri karşısında yalan söylüyorlar, bile bile inkar ediyorlar’’.
Bu mef’ul alan kezzebe fiili. Üçüncüsü de; ba harfi celiyle mef’ul alan kezzebe fiili var. Onun için burada geçen :
(‘’ Vellezıne keferu ve kezzebu bi ayatina ‘’)(Bakara 39) ‘’ Kafir olan görmezlikten gelen’’
Hani sık sık anlatıyoruz ‘’Kefera’’ örtmekti değil mi? Örtecek bir şey yoksa insan örter mi? Mesela şuradaki bardağı örttüm, kafirler neyin üstünü örtüyorlardı? İmanlarının. İmanları var yani gayet iyi biliyorlar ki, Muhammet (asm) doğru. Mesela şeytanın bilmediği bir şey var mı ? Her şeyi gayet güzel biliyor. Doğru olduğuna kesin inanıyor. Firavun Musa (asm)’ın, Harun (asm)’ın peygamber olduğundan en küçük şüphesi yok. Çünkü Allah u Teala bunu söylüyor:
(‘’vesteykanethâ enfusuhum’’)(Neml 14) ‘’ İçleri kesin olarak ona kanaat getirmiştir’’.
Yakin bilgileri var, kesin bilgileri var e peki neden kafir ? İşte onun üstünü örtüyor. Zalimlik yapmak istiyor, düşmanlık yapmak istiyor. Şeytan da öyle. Burada dolayısı ile bu zalimler Allah’ın ayetleri karşısında bile bile ‘’ inkara sapıyorlar, doğruları gördükleri halde bunu yapıyorlar ‘’ diyor Allah u Teala. Onun için cezayı hak ediyorlar. Yoksa haşa Allah u Teala zalim mi ki bilmediği şeye karşı cezalandırsın.
Bizim meallerin tamamında kezzebe fiilinin üç ayrı manası gözetilmez hepsine tek bir mana verilir onun için birçok yerde anlam kayması ve kaybolması söz konusu olur. Sanki hepsi aynıymış gibi, hal bu ki üç ayrı şekilde kullanılıyor. Öyleyse melalleri yaparken her bir şeklin kendine ait olan manasını vermek lazım. Ama maalesef Arapça tefsirlerinde de bu yok. Size zaman zaman anlatıyorum Medine-i Münevvere de yaptığımız toplantılardan birisinde, ben bu inceliğe dikkat çekmiştim, Arap fakültesinin dekanı olan çok iyi Arapça bildiği Araplar tarafından da kabul edilen Muhammet Yakup: ‘’gerçekten doğru söylüyorsun’’ dedi. Oradaki hocaların hiç birisi itiraz etmedi. Çünkü bu söylenenler yüzde yüz Arapça kurallarına uygun şeyler. Ayetlerle de karşılaştırdığınız zaman, ayetlerde bunların bu manada olduğunu zaten tasdik ediyor dolayısı ile karşı çıkma imkanı yok. Onun için en iyi Arapça Kur’an ı Kerim’den öğrenilen Arapçadır. O konuda dikkatli olmak lazım. Yani bilhassa Arap dili ve edebiyatı ile uğraşan insanlar, Arap dilini Kur’an ı Kerim’in kontrolünden geçirmeleri lazım. Ben bütün bunları anlattığım zaman Arap Fakültesi Dekanı Muhammet Yakup dedi ki : ‘’Böyle bir Arapça olamaz, bunu nereden öğrendiniz? Siz mutlaka günde 6 saat Arap diliyle uğraşıyorsunuzdur yoksa bu kadar bir Arapça olamaz’’ dedi. Kardeşim ne uğraşması biz sadece Kur’an ı Kerim’e bakıyoruz dedim. Ben Arap diliyle uğraşsam, Arap dilinin hangi kitabında bunlar var ki? Hiç birisinde yok. Hiçbir tefsirde yok hiçbir Arap dili ve edebiyatı kitabında yok. Ama Allah u Teala’nın kitabında var. Siz o genel prensipleri bildiğiniz zaman burada rahatlıkla uygulayabiliyorsunuz.
Şimdi burada dikkatimiz çeken çok önemli bir husus var.
(‘’Kulnehbitu minha cemıa’’)(Bakara 36) ‘’Hep birlikte orada aşağı inin. Size bir hidayet geldiği zaman’’
O zaman bir hidayet, bir resul, bir kitap geldiği zaman bu kitabın muhatabı kim bu ayete göre? Söyleyin bakalım. Şeytan, Adem, Havva. Şeytanın kökeni neydi? Cinler topluluğu. O zaman gelen peygamberler, hem insanların hem cinlerin peygamberi oluyor mu? Bu ayeti kerimeye göre. Kur’an ı Kerim’in metodu neydi? Allah u Teala bir yerde kısaca bir şeye işaret eder, bir başka yerde onu genişçe açıklardı. Açıkladığı yerlerden bir tanesine bakalım. 505. Sayfayı açıp Ahkaf Suresine bakalım. Cin suresinde de var bir çok yerde var ama Ahkaf suresi olayı oldukça geniş anlatıyor.
(‘’Ve iz sarefnâ ileyke neferen minel cinni yestemiûnel kur’ân’’)(Ahkaf 29) ‘’ Sana cinlerden bir gurubu yöneltmiştik Kur’an dinliyorlardı’’ (peygamberimiz (sav) Kur’an okurken bir gurup cin gelmiş dinliyor, peygamberimizin haberi yok tabi)
(‘’fe lemmâ hadarûhu’’) ‘’ sen Kur’an okurken oraya geldikleri zaman ‘’
(‘’kâlû ensıtû’’) ‘’Dediler ki: susss ‘’
Cenabı Hakk’ın bizim için bir emri var o emir :
(‘’Ve iza kuriel kur’anü festemiu lehu ve ensıtu’’) ‘’ Kur’an okunduğu zaman ona kulak verin ve susun’’
Burada da aynı şeyi diyorlar ‘’susun diyorlar’’.
(‘’fe lemmâ kudıye’’) ‘’ Kur’an ın okuması okuması tamamlanınca’’ (peygamberimiz okumayı bitirdi)
(‘’vellev ilâ kavmihim munzirîn’’) ‘’Kendi kavimlerine cin topluluğuna döndüler’’.
Allah u Teala Zariyat suresinde diyor ki:
(‘’Ve mâ halaktul cinne vel inse illâ li ya’budûni’’)(Zariyat 56) ‘’Ben insanları ve cinleri sadece bana kulluk etsinler diye yarattım’’.
Bunu şöyle yorumlayalım; ‘’görünen ve görünmeyen akıllı yaratıkları sadece bana kulluk etsinler diye yarattım’’.
‘’Allah’ın ayetlerini okuyunca hemen kendi topluluklarına döndüler. Onları uyarmak için döndüler’’.
(‘’Kâlû yâ kavmenâ’’)(Ahkaf 30) ‘’ Dediler Ey kavmimiz ‘’
(‘’innâ semî’nâ kitâben’’) ‘’ Biz bir kitap işittik, dinledik’’
(‘’unzile min ba’di mûsâ’’) ‘’Musa’ dan sonra indirilmiş’’
Şimdi diyebilirsiniz ki Musa’dan sonra İncil’de indirildi. İncil Tevrat’ı sadece tamamlamak için indirildi. Tevrat’ı yürürlükten kaldırmadı. Kur’an ı Kerim kaldırdı ikisini yürürlükten. Onun için Hıristiyanlar, Tevrat ve İncil’i birleştirir adına Kitabul Mukaddes der ve ikisini birlikte okurlar.
(‘’musaddikan li mâ beyne yedeyhi’’) ‘’ Kendinden önceki kitapları da tasdik eden bir kitaptı’’.
(‘’yehdî ilel hakkı’’) ‘’ Gerçeği gösteriyor, doğruyu gösteriyor’’.
(‘’ve ilâ tarîkın mustekîm’’) ‘’ Ve doğru bir yola yöneltiyor’’.
(‘’Yâ kavmenâ’’) (Ahkaf 31) ‘’Ey kavmimiz’’
(‘’ecîbû dâiyallâhi’’) ‘’ Allah’ın davetçisine karşılık verin ‘’.
Yani bu peygamber, Allah’ın davetçisi olmuş oluyor. Cenabı Hakk, kendi kitabını tebliğ etmek ve insanları dine davet etmek üzere görevlendirmiş.
(‘’ve âminû bihî’’) ‘’ O’na inanın’’.
Demek ki yani bütün peygamberler aynı zamanda cinlerinde peygamberi olmuş oluyor. O zaman biz Allah’ın ayetlerini okuduğumuz zaman, belki bizleri dinleyen onlardan çok sayıda varlıklar olabilir. Burada dinler gider anlatır kendileri.
‘’O’na inanında’’
(‘’yagfir lekum min zunûbikum’’) ‘’Allah günahınız örtsün, bağışlasın’’.
(‘’ve yucirkum min azâbin elîm’’) ‘’Sizi acıklı azaptan kurtarsın’’.
Çünkü Allah u Teala cehennemi kimler için yaratmıştı? İnsanlar ve cinler için değil mi?
(‘’Ve men lâ yucib dâiyallâhi fe leyse bi mu’cizin fîl ardı’’)(Ahkaf 32) ‘’ Kim Allah’ın davetçisine cevap vermezse yani olumlu karşılık vermezse, O’nu yeryüzünde aciz bırakmaz, O yine yeryüzünde vazifesine devam eder siz inanmadığınızla kalmış olursunuz’’.
(‘’ve leyse lehu min dûnihî evliyâu’’) ‘’Onun için Allah’tan önce bir dostta bulamaz o da yok, Allah’ın davetçisine uymazsa kendini kurtaracak kimsede bulamaz’’.
(‘’ulâike fî dalâlin mubîn’’) ‘’Onlar açık bir sapıklıkta olurlar’’.
Şimdi gördünüz mü bakın, çok açık değil mi? Peygamber (sav) mi kabul etmeleri, tasdik etmeleri gerekiyor. İşte ;
( ‘’ imma ye’tiyenneküm minnı hüden ‘’ )(Bakara38) ‘’Eğer size benden bir hidayet rehberi, bir peygamber gelirse’’,
( ‘’ fe men tebia hüdaye ‘’ ) ‘’ Kim benim Peygamberime, hidayetime uyarsa yani doğruyu gösteren kişiye tabi olursa‘’
( ‘’ fe la havfün aleyhim ve la hüm yahzenun ‘’ ) ‘’ Onlar için bir korku yok, üzülecekte değiller ‘’.
Demek ki bütün peygamberlerin muhatapları arasında şeytanlarda var değil mi? E cinlerden inanan var inanmayan var. Onu da cin suresinden öğreniyoruz. 571.sayfa. Surenin başından okursak belki başka bir anlam daha ortaya çıkar. Çünkü bu her bir ayet olayın bir başka tarafını anlatıyor.
(‘’kul uhıye ileyye’’)(Cin 1) ‘’ De ki ; bana vahyedildi’’.
(‘’ennehusteme’a neferun minelcinni’’) ‘’ Cinlerden bir gurup geldi beni dinledi’’.
(‘’fekalu inna semı’na kur’anen ‘aceben’’) ‘’ Dediler ki şaşırtıcı bir Kur’an dinledik’’.
Şimdi Allah u Teala vahyetmeseydi peygamberimizin haberi olacak mıydı? Yok.
(‘’kul uhıye ileyye’’)(Cin 1) ‘’ De ki ; bana vahyedildi’’.
(‘’ennehusteme’a neferun minelcinni’’) ‘’ Cinlerden bir gurup geldi beni dinledi’’.
Bu vahiy gelmeseydi peygamberimizin haber olmayacaktı. O zaman demek ki; insanlar gibi değil cinlere olan peygamberlik. Mesela peygamber insanlara gidiyor anlatıyor. Gitmediği yerlere de elçi gönderiyor değil mi? Ama onların ki öyle değil onlar kendileri geliyor yani Cenabı Hakk yönlendiriyor. Allah u Teala demedi mi ‘’ Sana yönlendirdik’’ diye. Cenabı Hakk yönlendiriyor bir gurubu, o gurup gelip peygamberi dinliyor, dinledikten sonra kavimlerine uyarıcılar olarak gidiyorlar. Arada öyle bir fark var. Niye çünkü insan peygamberi onları göremiyor ki, onlara gereken tebligatı yapmış olsun.
(‘’yehdiy ilerruşdi feamenna bihi’’) (Cin 2) (Bura da yine olgunluğa yönlendiriyor ) ‘’ Biz O’na inandık’’
(‘’ve len nuşrike birabbina ehaden’’) ‘’ Biz Rab’bimize asla ortak koşmayacağız’’.
Sayfanın son ayeti ise;
(‘’ ve enna lema semi’nelhuda amenna bihi’’)(Cin 13) (Bu az önceki Bakara Suresindeki ayetle bir karşılaştıralım)
( ‘’ fe men tebia hüdaye ‘’ ) (Bakara38) ‘’O’na inandık’’ diyen ne yapmış oluyor? Allah’ın hidayetine tabi olmuş oluyor.
(‘’femen yu’min birabbihi’’) (Cin 13) ‘’ Kim Rab’bine inanırsa’’,
(‘’fela yehafu bahsen ve la rehekan’’) ‘’ Ne hakkının yenmesinden korkar, yani hakkının eksiltilmesinden korkar ne de bir haksızlığa uğratılmasından korkar’’.
Peki öbüründe ne diyor?
(‘’fe men tebia hüdaye fe la havfün aleyhim ve la hüm yahzenun’’) (Bakara 38) İlk söylenenle, Adem (asm) a, Havva validemize ve şeytana ilk söylenen sözü, cinler aynen manasıyla tekrarlıyorlar. Lafzıyla değil de manasıyla tekrarlıyorlar.
Sonra devam eden ayette şunu söylüyor :
(‘’ve enna minnelmuslimune’’)(Cin 14) ‘’Bizim içimizde Müslümanlar var’’ diyor cinler.
(‘’ve minnelkasitune’’) ‘’ İçimizde yanlış gidenlerde var, haksızlık yapanlarda var, zulüm yapanlarda var’’.
İnsanlarda da öyle değil mi? İnsanlar neyse onlar da o, onların da iyi var kötüsü var. İnanan var inanmayan var ve onlarında kafirlerine şeytan diyor Allah u Teala. İnsanlar içinde aynı;
(‘’şeyâtînel insi vel cinni’’) (En’am 112) ‘’insan ve cin şeytanları’’.
Onun için burada diyor ki ;
(‘’femen esleme’’)( Cin 14) ‘’ Kim Cenab ı Hakk’a teslim olursa’’,
(‘’feulaike teharrev reşeden’’) ‘’ Onlar hep olgunluğun peşinde olurlar, olgunluğu araştırırlar’’.
(‘’ve emmelkasitune’’)(Cin 15) ‘’ Ama yanlışa sapanlar, zulmedenler, yanlış yolda gidenler’’,
(‘’fekanu licehenneme hataben’’) ‘’ Cehennem için odun olurlar’’.
Bakara suresinde de aynı.
(‘’ Vellezıne keferu ve kezzebu bi ayatina ‘’)(Bakara 39) ‘’ Kim kafir olur, ayetlerimiz karşısında yalan söylerse’’
(‘’ülaike ashabün nar’’) ‘’ Cehennem halkıdır onlar’’.
Burada da ‘’cehennemde odun olurlar’’ diyordu.
(‘’hüm fıha halidun’’)(Bakara 39) ‘’ Sürekli orada kalacaklardır’’.
Şimdi buradan çok önemli olarak öğrendiğimiz husus şu;
Bütün peygamberlerin tebliği cinlere de, insanlara da. O zaman biz de her hangi bir yerde, Kur’an okuduğumuz zaman, bizi onlardan dinleyenler olabilir. Dinleyerek gidip kendi toplumlarına anlatanlar olabilir. Ama biz onları göremeyiz. Tıpkı peygamber (sav) min göremediği gibi. Gördüğünü iddia edenler var onlara da bir şey diyemeyiz. Süleyman (asm) konusunda çalışmalar var bittiği zaman o çalışmaları detaylı olarak anlatacağız. Şimdi burada bir ayet daha okuyalım daha iyi kavrarsınız. Ali İmran suresinin 81. Ayeti kerimesini okuyalım 59.sayfa. Biraz önceki ayette cinler diyordu ki ‘’Musa’dan sonra gelmiş onun getirdiği kitabı tasdik ediyordu’’ diyor. Bu iki şeyi söyleyerek onları çağırıyor çok önemli bu. Musa’dan sonra gelmiş bir kitap var, Musa’nın kitabını tasdik ediyor. Onun için biz hemen inandık diyor. Şimdi Kur’anı Kerim de Allah u Teala Hıristiyanlara hitap ettiği zaman ‘’Tevrat’ı ve İncil’i yerine getirmezseniz’’, Yahudilere hitap ettiği zaman ‘’ Tevrat’ın hükümlerine uymazsanız’’, Mekkelilere hitap ettiği zaman ‘’Babanız İbrahim’in dinine girmezseniz doğru yolda değilsiniz ’’ diyor. Yani kendi doğru kökenleri ile sürekli ilişki kurarak, o insanları kitaba çağırıyor. Çünkü Mekkeliler İbrahim (asm) nin dininden olduklarını iddia ediyorlar. Hıristiyanlar İsa(asm) a, Yahudilerde Musa(asm) a uyduklarını iddia ediyor. Öyleyse uyun bakalım getirin şu kitaplarınızı ortaya. İşte şimdi burada söyle diyor Allah u Teala:
(‘’Ve iz ehazallâhu mîsâkan nebiyyîne’’) (Al-i İmran 81) ‘’ Allah o peygamberlerden kesin söz aldığı zaman’’,
(‘’lemâ âteytukum min kitâbin ve hikmetin’’) ‘’ Size bir kitap ve bir hikmet verirsek’’ Kitap Allah’ın indirdiği kitap, hikmette peygamberlerin ondan çıkardığı doğru hükümlerdir. Bizim peygamberimizin Kur’anı Kerim’den çıkardığı doğru hükümlere biz hadis diyoruz sünnet diyoruz.
Zaten peygamberler yanlış hüküm çıkarırsa Cenabı Hakk hemen onları doğrultuyor. Dolayısı ile bize yanlış bir hüküm intikal etmiyor. Orada sadece şu var, bize gelinceye kadar araya yalan yanlış karışmış olabilir. Onu da Kur’an ı Kerim’de karşılaştırmak suretiyle sadece ulema, bir ulema heyeti onu bulabilir. Öyle herkesin ben hadisi Kur’an a uygun görmedim deme yetkisine sahip hiç kimse yoktur. Ancak bir ekip çalışmasıyla olabilir oda çok ciddi bir çalışmadır. Kolay bir şey değildir.
(‘’summe câekum resûlun’’) ‘’Sonra bir elçi gelir’’ (Muhammet (asm) gelmiş)
(‘’musaddikun limâ meakum’’) ‘’Sizinle beraber olanı tasdik ediyor’’
Muhammet (asm) Tevrat’ı, İncil’i inkar etmiyor. İşte cinlerde öyle diyor. Tasdik ediyor diyor.
(‘’le tu’minunne bihî’’) ‘’ Mutlaka O’na inanacaksınız’’ (Öyle birisi gelirse)
Onlarda diyor ki: İnandık.
(‘’ve le tensurunneh’’) ‘’ Mutlaka O’na destek vereceksiniz, yardımcı olacaksınız’’.
(‘’kâle e akrartum’’) ‘’Dedi ki Allah u Teala kabul ettiniz mi’’?
(‘’ve ehaztum alâ zâlikum ısrî’’) ‘’ Buna karşılık benim çok ağır olan yükümü, kemiklerinizi kıracak kadar ağır olan yükümü yüklendiniz mi’’?
Şimdi niye bu ağır yük, çok ağır yük? Çünkü bütün birikimlerinizi bırakacaksınız ve yeni dine uyacaksınız. Medine’ye peygamber efendimize inanmak için gelen Yahudilerden çok azı inandı. Hepsi de gayet iyi biliyorlardı ki, Muhammet (asm) Allah’ın Peygamberidir. Bu çok ağır bir yük. Şimdi birçok kimse, doğruları bildiği halde yapamaz.
(‘’Yekulü ehlektü malen lübeden’’) (Beled 6) ‘’Ben buraya ne yatırımlar yaptım kardeşim sen ne konuşuyorsun bunları nasıl bırakacağım’’
Mesela adama dediğinde, ‘’biz ne yatırımlar yaptık nasıl bırakacağız’’ dediği şey işte adamın kemiklerini kıran ağır bir yüktür. Bizim için Cenabı Hakk bir dua ettiriyor. Diyor ki:
(‘’ve la tahmil aleyna ısran kema hameltehu alellezıne min kablina’’) (Bakara 286) ‘’Bizden öncekilere yüklediği o ısrı bize yükleme ya Rabbi’’.
Mesela bizden gelecek peygambere inanma yükümlülüğü yoktur. Çok ağır bir yük. Onun için şeytan da aynı mantıktan dolayı kafir olmuştur. Bu kadar birikimi ne yapacağız falan diye. Yahudilerde Hıristiyanlarda aynı mantıktan dolayı Müslüman olmuyorlar kafir kalıyorlar, biz şimdi kendimizi inkar mı edelim diye. Şu anda Kur’an ayetlerini okuduğumuz halde birçok kimse, yolunun yanlış olduğunu bildiği halde, bu yolun doğru olduğunu bildiği halde gelemiyor aynı mantıktan dolayı. Ben geçmişimi inkar mı edeyim diyor. Yanlışsa inkar et ne olacak. Yanlış olduğunu görüyorsun. Bunu söylemesi kolay ama yapması o kadar kolay değil. Siz kendinizin geçirdiği evreleri bir düşünün. Oradan anlarsınız. Cenabı Hakk burada şunu bildiriyor bütün peygamberler şöyle diyor:
(‘’kâlû akrarnâ’’) (Al-i İmran 81) ‘’ Kabul ettik yarabbi’’
(‘’kâle feşhedû ve ene meakum mineş şâhidîn’’) ‘’Şahit olun bende sizinle beraber şahitlerdenim’’.
Gelen peygambere inanmak çok ağır bir yük olduğu için, bu defa ne yapıyor önceki toplumlar, mesela bugün Hıristiyanlar İsa gelecek diye hedef saptırıyorlar. Hal bu ki kendi kitaplarında böyle bir şey yok. Diğerleri de mehdi gelecek diye hedef saptırıyorlar. Çünkü kendi toplumlarına bir şey söylemeleri lazım. Bunların ikisini de anlıyorum da Müslümanlara ne oluyor ki bir takım mehdi ve İsa inancı diye saçma sapan şeyler ortaya çıkarıyorlar.