Vessalatu vesselamu ala Resulina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ecmain.
Bugün Bakara suresinin 246.ayetinden itibaren okuyacağız.Burada Allah’u Teala şöyle buyuruyor: “Musa (a.s)’dan sonra İsrail oğullarının önde gelenlerinin, ne yaptıklarını gözünde canlandırır mısın? Nebilerine şöyle demişlerdi: Bizim için bir melik çıkar, bir kral çıkar da Allah yolunda savaşalım, size savaşmak farz kılındığı zaman, savaşmazsanız ne olacak? Şöyle cevap verdiler: Niye biz Allah yolunda savaşmayalım ki, savaşmamamız için ne sebep var? Ülkelerimizden çıkarıldık, çoluk çocuğumuzdan uzaklaştırıldık.” Şimdi bunlar Musa (a.s)’dan sonra uzunca bir süre Allah’ın emirlerine uymuşlar. Daha sonrada Allah’ın emirlerini kendilerine uydurmaya başlamışlar, öyle olunca da bütün iktidarlarını güçlerini kaybetmişler. Ülkelerinden çıkarılmışlar, sürgün edilmişler, kadınları, çocukları öldürülmüş çok zor duruma düşmüşler. Orada kendilerine gelen bir nebi, biliyorsunuz eskiden nebiler sıklıkla gelirdi.
Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V) son nebidir, artık ondan sonra herhangi bir nebi gelmeyecektir yani Allah’tan vahiy alan herhangi bir kimse gelmeyecektir. Muhammed (S.A.V)’den sonra gelecek olan, bu dine hizmet edecek olanların yapacağı, şu kitabı insanlara anlatmaktır artık Allah’tan yeni bir şey yok. Her ne kadar kıyamete kadar birçok insan çıkacak bana yazdırıldı, bana vahiy geldi, bana şöyle oldu, böyle oldu diyecekler, bunlar sürekli olacak ama tabi bizi hiçbir şekilde ilgilendirmeyecektir, onlar kendi kendilerine çalıp kendileri oynayacaklardır. O zaman nebileri var, nebiler Cenabı Hak’tan vahiy alan kişilerdir, peygamberlerdir. “kendilerine savaş yazılınca hepsi yüz çevirdiler, çok az bir kısmı sözünde durdu” yani şöyle bir hayırlı işe karar verdiğiniz zaman, insanları toplarsınız dersiniz ki şöyle şöyle bir şey yapmak istiyorum ne dersiniz? Herkes tamam çok iyi olur der. O işi bir başlattınız mı bakarsınız bir iki kişi dışında kimse kalmamış etrafınızda, herkesin bir mazereti çıkar, herkes bir kenara çekilir, yani bu öteden beri böyledir yani şu ya da bu kişilere mahsus olan bir şey değil çünkü insanlar her zaman kendi menfaatlerini, ilahi menfaatlere tercih ederler, sürekli. “Allah o zalimleri çok iyi biliyor, o yanlış yapan insanları çok iyi biliyor.”
Bakara suresi 247. ayet
“ Nebileri onlara dedi ki: Allah Talut’u size melik olarak göndermiştir, ortaya çıkardı.” Şimdi bunu televizyonlarda görürsünüz, Golyad filmleri vardır Saul işte Talut oradaki Saul’dur. O’nun karşısında olan Golyad’ta Kuranı Kerim’de Calut olarak anlatılır. Bu Tevrat’ta da yer alan bir olaydır. “Allah sizin için Talut’u melik olarak çıkardı, dedi. Allah melik olarak Talut’u seçti. Hemen dediler ki: O nereden bizim üzerimize hâkimiyet kuracakmış? O nasıl bizim melikimiz olabilir, bizim sultanımız olablir? Bir zenginliği de yok, Allah O’na bir zenginlikte vermiş değil, nasıl melikimiz olabilir.” Şimdi bu psikolojiye bakar mısınız Allah’ın bir nebisinden diyorlar ki: Bizim için bir melik çıkar da Allah’ın yolunda savaşalım diyorlar. O nebi de diyor ki: Allah sizin için Talut’u melik olarak çıkardı diyor. Söyleyen nebi yapan Allah’u Teala bu insanlar da hepsi de mümin olduklarını iddia eden Müslüman olduklarını iddia eden kişiler çünkü İslam biliyorsunuz Adem (a.s)’dan beri Allah’ın dinidir. Hepsi İslam olduğunu iddia eden kişiler. Şimdi böyle bir noktada peygambere itiraz ediyorlar. Talut’ta kimmiş ? O nasıl bizim üzerimize hâkimiyet kurabilir? Malı mülkü yok zaten bir zenginliği yok. “Biz melikliğe O’ndan daha layığız biz dururken O olur mu?” Peygamberimize itirazları da öyleydi, İsrail oğulları dururken niye Mekkelilerden peygamber çıkıyor ki bizden çıkması lazım. “Melik (özürdileyerek burada peygamber dedi ki mi ol malı ?) dedi ki: Allah’u Teala, O’nu sizin üzerinize seçti, Allah seçti bunu. Bilgi bakımından, vücut bakımdan da sizden daha üstün bir hale getirdi, O’nun bilgisi daha çok vücudu da daha gelişikli, Allah meliklik görevini, kendi mülkünde ki o tasarruf yetkisini, bu bölgede ki tasarruf yetkisini belirlediği kişiye verir.” Yani Allah’u Teala böyle dediyse öyledir, bunun başka tarafı olmaz. “Cenabı hakkın imkânları geniştir ve her şeyi bilir.” Mesele zenginlikse Cenabı Hak buna zenginlikte verir, Allah’u Teala her şeyi gayet iyi biliyor. Allah belirlemişse çok iyi belirlemiştir.
Şimdi bakın buradan birçok şeyler ortaya çıkıyor yani siz ağzınızla kuş tutsanız, karşınızdaki sizin doğru olduğunuza, yanlış olduğunuza bakmıyor, dünyanın en doğru sözünü de söyleseniz en güçlü konumda olsanız bile niye ben değil de o? Niye biz değil de o? Niye biz değil de şu? Bütün mesele bu, öteden beri bu işler böyledir.
Dolayısıyla, buradaki Cenabı Hak İsrail oğullarından olan bu olayı bir tarihi vaka olarak bize anlatmıyor, tamam böyle olaylar yaşanmış ama bugünde aynı şeyler olur. Bizim dikkatimizi çekiyor bugün de aynı şeyler olur, yani birisi ortaya çıkar bütün belgelerle doğruluğunu ispatlar, her şey ortadadır ama İslam mücahidi geçinen Allah yolunda cihat edeceğini söyleyen insanlar, ona destek vermezler. Niye biz değiliz derler?
Bakara suresi 248. ayet
Şimdi ayrıca bir belge şey yapıyor, Allah’u Teala bunu size melik olarak tayin etti. Bakın nebinin sözüne güvenmiyorlar İsrail oğulları, Allah’ın peygamberi hani siz müminsiniz, güvenmedikleri için Cenabı Hak orada bir belge de veriyor diyor ki: “Bu kişinin melik olduğunun belgesi şu; size o ahit sandığını getirecek” Golyad filmlerinde de bir sandık olayı vardır biliyorsunuz yani emanetlerin saklandığı sandık diye. “Ahit sandığını getirecek onun içerisinde bir sekine vardır Rabbiniz tarafından, Musa ailesinin ve Harun ailesinin bıraktıkları şeylerden birtakım kalıntılar vardır.” Musa(a.s)’ın Sina dağında Cenabı Hak’tan almış olduğu o levhaların saklandığı ahit sandığı olarak biliniyor bu sandık, İsrail oğullarının son derece kutsadığı bir sandık o sandığı da kaybetmişler o savaş sırasında, ellerinden alınmış hatta çöpe atıldığı da söyleniyor sonra oradan alınmış. “işte o sandık o ahit sandığı size gelecek, onu gördüğünüz zaman rahatlayacaksınız ve onun içerisinde Musa ve Harun ailesinden bir takım kalıntılar var. Onları melekler taşıyarak getireceklerdir, eğer inanacaksanız bunda sizin için gerçek bir ibret vardır.”
Şimdi aslında burada bizim için de çok gerçek bir ibret var. Mesela; ben kendi açımdan ya da bizim açımızdan zaman zaman şunu söylüyoruz ya her şey oratada da neden bu insanlar destek vermiyor. Sen ne bekliyorsun kardeşim Allah’a hamd olsun bak salon dolmuş bundan daha çoğu olur mu? Bilgisayarları başında dinleyen, dünya kadar insan var Cenabı Hakk’a sonsuz şükürler olsun. Peygamberin Cenabı Hakk’ın emriyle, belirlediği bir melikin etrafında toplanmayı reddettikleri için Cenabı Hak ayrıca ona bir belge de veriyor ondan sonra inanıyorsanız böyledir diyor. Zar zor tamam diyorlar İsrail oğulları.
Bakara suresi 249. ayet
“Talut ordusuyla oradan ayrılınca” bu ordunun içerisinde Davut(a.s) da var, Davut(a.s) henüz peygamber olmamış “Talut ordusuyla o bulundukları yerden ayrılınca dedi ki: Allah’u Teala sizi bir ırmakla deneyecektir.” Bu ırmak Filistin de bulunan Şeria ırmağı, önünüze o ırmak çıkacak Allah’u Teala sizi orada imtihandan geçirecek. Tabi çok ağır bir imtihan sıcak bir bölge önünüze ırmak çıkıyor “kim o ırmaktan içerse benden değildir” diyor. “ ama eliyle, bir avuç alırsa, başka” Eliyle, bir avuç alıp içecek, tamam daha fazlası yok. Ha atladım “kim o suyu yemeğine bile katmazsa” yani, su olarak içmeyeceğiz ama şurada bir çorba yapalım, çorba olarak içelim, diyebilirsiniz ya da şurada yemeğe katalım, yemeğin suyunu da bol yapalım, yemek suyu olarak yok öyle de değil. “kim ki onu yemeğine de katmazsa o bendendir.” Diyor. “eliyle bir avuç içen hariç” “hepsi o Şeria ırmağına daldı ve doya doya sularını içtiler çok azı hariç” Rivayete göre; çok suları içenler ırmağı geçememişler, ırmağın bu tarafında kalmışlar. Bazıları diyor ki: Yetmiş beş bin kişi idiler, bunlardan altı bin kişisi dışında herkes içti diyorlar. Tabi bu rivayetlere inanmak biraz kolay değil yani, çeşitli şeyler söylenir. “kendisi” zaten bu ayetten de o anlaşılıyor yani “ Talut ve onunla birlikte inananlar” çünkü onlar bendendir diyor ya o içmeyenler o ırmağı geçince, bu defa karşılarında büyük bir ordu gördüler. Golyad’ın ordusu çok büyük bir ordu yani Calut’un ordusu Kuranı Kerimin ifadesiyle “dediler ki: Valla bugün biz ne Calut’un ne de ordusunun karşısında dayanabiliriz.” Yani bu Golyad’ın ordusu karşısında dayanmamız mümkün değil, çok az insanız zaten, ne yapabileceğiz? Hemen hocalar devreye girdi. “Cenabı hak’la yüz yüze gelecekleri kanaatinde olanlar yani bizim için esas olan Allah’ın rızasıdır başka bir şey değildir diyenler şöyle dediler: Allah’ın izniyle nice az topluluklar, büyük toplulukları yenmiştir. Allah sabredenlerle beraberdir. Siz bu azlığa çokluğa ne bakıyorsunuz nice az topluluklar çok toplulukları yenmiştir Allah’ın izniyle.”
Bakara suresi 250. ayet
“Calut ve ordusuyla yüz yüze gelince bunlar şöyle dediler: Rabbena efrig aleynâ sabren” yani geçmişler ya bu insanlar böyle söyleyince hepside artık kendilerini toparladı ve Calut’un ordusunun karşısına çıktılar. Rabbena efrig aleynâ sabren “dediler ki: Ya rabbi üzerimize sabırlar boşalt yani bize sabır yağdır, bol sabırlar nasip eyle, ayaklarımızı sabit kıl” yani korkarak, titreyerek geriye şey yapmasın dimdik duralım “şu kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et diye dua ettier.”
Bakara suresi 251. ayet
“Ve Allah’ın izniyle onları hezimete uğrattılar. Davut’ta Calut’u öldürdü.” Talut Davut(a.s)’a söz vermiş eğer Calut’u öldürürsen sana kızımı veririm diye, öyle söyleniyor. Davut(a.s) Calut’u öldürmüş. Talut’ta ona kızını vermiş damadı olmuş. “Allah ona meliklik verdi” yani kayınpederi ölünce meliklik kendisine geçmiş oldu yani Talut ölünce melik o oldu. “hikmeti de verdi Cenabı Hak” sonra peygamber de oldu yani peygamber ölünce o nebi ölünce arkasından Davut(a.s) peygamberde oldu. “Allah’u Teala ona belirlediği şeyleri öğretti eğer Allah’u Teala insanlardan bir kısmının kötülüğünü diğeri ile defetmese, insanların bir bölümünü, diğerleri etkisiz hale getirmese, yanlışlarını gidermese, yeryüzü elbette ki fesada giderdi.” Yani bazen savaş ta gerekli olur, fesatçıları bazen savaş ta öldürmekte gerekebilir, tabi yendiğiniz zaman karşı tarafın herhangi bir gücü kalmayacağı için onlardan hepsinin ölmesi gerekmez birkaç kişi öldüğü zaman onlarda artık fesatlığa son verirler. “ Allah’u Teala tüm âleme, tüm insanlara karşı ikram sahibidir.”
Bakara suresi 251. ayet
“İşte bunlar Allah’ın ayetleridir sana gerçek olarak okuyoruz, gerçek olmuş olaylardır.” Diyor Allah’u Teala “ Sen de ebetteki elçilerden bir tanesisin.”
Şimdi bunu anlatırken Süleymaniye Camisinde vaaz ettiğim yıllarda, 80’li yıllar, yirmi bir sene vaaz etmiştim orda, Cuma vaazları yapmıştım. Afganistan’da Müslümanlar Rusya ile çarpışıyorlardı. O sırada tabi Afganistan’da bölük pörçük insanlar var, Rusya dünyanın süper gücü. Süleymaniye Camisinde şöyle bir vaaz etmiştim. Bu ayetleri okuyarak demiştim ki eğer Afganistanlılar Allah’tan başka hiç kimseye güvenmezlerse Rusya’yı mutlaka yenerler.Sonra o hafta bayağı bir dedikodu olmuş, canım O, işte genç gençliğin heyecanı ile konuşuyor, ne şey yaptığının farkında değil, onu duyunca hemen arkasındaki hafta tekrar bu ayetleri okudum tekrar dedim bak, böyle böyle söyleyenleri duydum, öyle gençlik falan değil bu, bu ayetlerin hükmüdür. Bunun tek bir şartı var, Afganlıların Allah’tan başka hiçbir şeye dayanmamaları gerekir. Sonra Cenabı Hakkın lütfüyle, biliyorsunuz Afganlılar galip gelmişti. Ama daha sonra kendi içlerinde birliklerini kaybettiler o ayrı bir konu.
Şimdi bu şeylerde Mesela; bu son zamanlarda duyuyorum işte, biliyorsunuz şirke karşı, Allah’u Teala’nın kitabını kendine uydurmaya karşı, dini sağa sola çekmeye karşı, Allah’a hamd olsun çok ciddi mücadeleler veriyoruz. Şimdi birçokları diyor ki: ya canım işte, böyle yapmamak lazım, insanları karşınıza almamanız lazım, böyle yaparsanız şöyle şöyle oluyor falan, ben de burada şunu bak inanarak söylüyorum, yıllardır zaten hep söylerim. Valla dünya’da tek kişide olsa, yalnız Allah’a güveniyorsa, yalnız Allah’a dayanıyorsa dünyanın en güçlü, en güçlü kişisi değil, en güçlü ordusu O’dur, o bir kişidir. Cenabı Hak İbrahim (a.s)’ı ümmet diye nitelendirmiştir Kuranı Kerimde yani tek kişilik ordudur İbrahim (a.s). Dolayısıyla, başarıyı Allah’u Teala verir.
Şimdi düşünün tüm varlıkların sahibi Allah’tır. Siz kendinizi O’nun rızasına odaklamışsınız Allah ne diyorsa o demişsiniz, O’nun yolunda gidiyorsunuz, O’na karşı yanlış yapmazsanız, dünya da sizden daha güçlüsü olmaz ama tek şart ona karşı yanlış yapmamaktır. Dolayısıyla diğer şeyler fazla önemli değil.
Allah’u Teala insana gücünün üstünde bir yük yüklemiyor. Sen yapabileceğini yap gerisine karışma ve Allah’a hamdu senalar olsun çok şükürler olsun, bak ne güzel sürekli yer değiştirmemize rağmen hiç kimse sizi uzaklaştıramıyor. Allah razı olsun. Mesela; şimdi maddi olarak baktığınız zaman herhangi bir şey yok, herhangi bir şey yok bir mesela; yirmi bir sene Süleymaniye Cami’sinde vaaz ettik, şimdi vaaz etmemiz epey bir zamandır yasak, vaazı bırakın namaz kıldırmamız da yasak yani, e.. sohbet yaptığımız yerler de sürekli değişiyor. Bunların hiçbirisinin bir önemi yok çünkü başarıyı verecek olan Allah’u Teala’dır eğer siz herhangi bir kimseden herhangi bir şey bekliyorsanız bu sahayı terk edin. Bu yol Allah rızasından başka hiç bir şey için gidilecek yol değildir fakat Allah yolunda sarsılmadan gittiğiniz zaman da, insanlar sizi sarsamayınca çeşitli iftiralar atmaya başlıyorlar mesela; bu son zamanlarda internet medyasında görüyorum, bizim için kibirli, bilmem ne falan demeye başlamışlar, kendini büyük görüyor, tabi diyeceksiniz. Allah’ın dinini kendi keyfine uyduranların karşısında elbette ki Cenabı Hak bizi güçlü gösterecektir, sen de ona kibir diyorsan de.
Biliyorsunuz bir vakar vardır, bir tevazu vardır, bir de kibir vardır. Tevazu mesela; örnek olsun diye sizin boyunuz 1.90 kadarsa kendinizi 1.89 gösteriyorsanız bu tevazudur, yani olduğunuzdan aşağı gösteriyorsanız, 1.91 gösteriyorsanız bu kibirdir olduğunuzdan fazla gösteriyorsunuz. Olduğunuz kadar gösteriyorsanız bu vakardır ama vakarı birçok kimse kibir olarak adlandırır çünkü kendi boyu 1.89’dur, ben 1.90’ım dedim mi vay kibirleniyor yav kardeşim.. gel ölç. Şimdi burada biliyorsunuz birçok yanlışları ortaya koyunca, mezheplerin yanlışlarını, cemaatlerin yanlışlarını, tarikatların yanlışlarını ortaya koyunca bunu kibir olarak adlandırıyor insanlar, varsın adlandırsınlar, o zaman buyursunlar yanlışlarımızı göstersinler, değil mi? Biz de istifade edelim, hem kitap ve sünnet ışığında yanlış göstermeyeceksiniz, ondan sonra kalkacaksınız efendim, yani memlekette bunca kafir bunca din düşmanı, bunca Yahudi’si, Hıristiyan’ı varken niye Müslüman kardeşinle uğraşıyorsun? Ya kardeşim ben O adamın tavrının Müslümanlık olmadığını söylüyorum, sen hala bana Müslüman kardeş diyorsun, adamın yaptığı iş şirk diyorum sen O adam benim Müslüman kardeşim diyorsun, değil. Adı Müslüman diye, nüfus cüzdanında Müslüman yazıyor diye Müslüman mı olacak? En büyük sıkıntı bu zaten, biz o insanlara çok açık bir şekilde yolunuz yanlıştır diyoruz. Tamam diyelim ki hadi Müslüman kardeşim güzel, benim vücudumda rahatsızlık varken, ben ayakta duramıyorken, başkasının rahatsızlığını iyileştirmekle uğraşırsam, doğru olur mu? Önce ha mesela; uçakta şey yaparken diyorlar ki: Herhangi bir durumda önce kendi maskenizi takın sonra çocuğunuzunkini takın çünkü önce sen kendin bir ayakta dur ki öbürünü de ayakta tutasın. Sen kendin gittin mi öbürüde gider seninle beraber hiç bir şey yapamazsın.
İşte bütün bunlar bu Talut ve Calut olayı gerçekten çok büyük bir ibretlik hadisedir. Yani bir peygamber çıkıyor, adamlar çok zor durumdalar, bugün Müslümanların durumunda olduğu gibi, aynen onların durumu Müslümanların durumuna benziyor. Bakıyorsunuz Müslümanlara nüfus tamam, maddi imkânlar tamam, her şey tamam ama bir varlık gösteremiyorlar dünya sahnesi içersinde çünkü Allah’ın kitabını kendilerine uydurmuşlar, kendileri Allah’ın kitabına uymuş değil. Böyle olunca her tarafta eziliyorlar falan. Şimdi burada siz bu insanlara diyorsunuz ki: Talut’un ya da o nebinin dediği gibi, Allah’u Teala şöyle şöyle diyor, mesela ayeti kerimeyi ortaya çıkarıyorsunuz, işte Allah’ın kelamı var, artık burada bir nebiye ihtiyaç yok çünkü elimizde Allah’ın kelamı var. İnsanlar gösteriyorsunuz, diyorsunuz ki: Allah şöyle şöyle diyor, şimdi onu hiç duymazlıktan geliyor, ondan sonra da diyor ki benim kitabımda da şöyle şöyle yazıyor. Kardeşim Allah’ın kitabı karşısında benim kitabım diyorsan sen Müslüman değilsin, kusura bakma, kusura bakma. Allah şöyle şöyle diyor, dediğimiz zaman, yok efendim bizim hocada böyle dedi diyorsan, kusura bakma sen Müslüman değilsin. Bir kere ne tarafta olduğunu çok iyi bil.
İşte şimdi eğer biz tıpkı Talut gibi yani bu savaşmak, orda sıcak savaş, esas olan Allah’ın ayetleri ile cihat etmektir. Cihat karşıdakini öldürmek değildir, buda çok yanlış bir kavram olarak biliniyor. Cihat doğrular için gayret göstermek demektir. Burada insanı öldürmez siniz, insanın zihnindeki yanlışı öldürürsünüz. Dolayısıyla, o insanı kurtarırsınız ve o insanı topluma kazandırırsınız. Öldürmek yoktur burada, insanları hürriyetine kavuşturmak vardır, hürriyet derken yani bir kere kendi iç güvenini sağladığınız zaman, ciddi manada hürriyet olur. Zihinsel kölelikten kurtarırsınız, gerçekten hür olur, ayakları üzerine dik durur, kendine güvenen bir insan haline gelir ve son derece etkili, güçlü bir insan haline gelir. O zaman da görürsünüz ki çok az insan çok büyük işler görür. Şöyle çevrenize bakın insanları yönetenler çok insanlar değil, iki üç kişidir ama çok güzel organize oldukları için bu iki üç kişi koskoca toplumu yönetir. Önemli olan işte o gücü kazanmaktır. O gücü kazanmanın da tek yolu Allah’ın dinine odaklanmak demektir çünkü Allah’u Teala’nın Kuran’ı Kerim’de anlattıkları şey gibi hareket ederseniz bir kere anında evrenselleşirsiniz, anında güçlü hale gelirsiniz. Evet, buna son derece dikkat etmek lazım. Allah’a hamd olsun o yüzden bizim vakfımız, bugün evrenselleşmiştir. Sekiz tane dil de yayın yapıyoruz biliyorsunuz ve hemen her yerde dünyanın her yerinde, ciddi manada takipçilerimiz oluştu. Niye? O insanlar bakıyorlar ki söyledikleri doğru kardeşim. Cenabı Hakkın lütfüyle Talut gibi çok kısa sürede birinci konuma geleceğimiz günler yakındır hiç üzülmeyin Allah’ın izniyle Cenabı Hak rızasından ayırmasın cümlemizi.