Geçen hafta Bakara suresinin 218.ayetine kadar gelmiştik. Şimdi o ayetten başlıyoruz. AllahTeala şöyle buyuruyor:
“İnnellezine amenu vellezine haceru ve cahedu fi sebilillahi ulaike yercune rahmetallah vallahu gafurun rahim: iman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda cihad edenler: Onlar Allah’ın rahmetini umarlar. Allah gafur ve rahimdir”.
İman etmek demek Allah vardır, birdir demek değil. Bunu zaten herkes söylüyor. İman etmek Allah’a güvenmek demektir. Yani AllahTeala ne diyorsa doğrudur. Bunu söylemektir. Allah’ın her söylediğini kabul etmek zorunda değilim derse bir insan O, Ona iman etmiş olmaz.
“Vellezine haceru: hicret edenler”. Hicret de bulunduğu yeri Allah rızası için terkedebilmektir. Bulunduğu makam da olabilir, mekan da olabilir. Allah rızası için terkedebilmektir. Daha önce konuşmuştuk, eğer şahsi menfaatlerini ilahi menfaatlere tercih eder, her şeye rağmen rahatını bozmak istemezse onlar bu guruba girmezler. “Vellezine haceru: hicret edenler” yani Allah için rahatlarını bozabilen insanlar.
“Ve cahedu fisebilillah: Allah yolunda cihad edenler”. Cihad: türkçemizde bunun kullanılan bu kökten kelime var “cehd” kelimesi kullanılır. Cehd: gayret göstermek demektir. Cihad da karşılıklı olarak gayret göstermektir. Yani şöyle: mesela düşünün ki siz kapıyı açmaya çalışıyorsunuz, arkadan birisi itiyor. Hanginiz daha güçlü gelirseniz o galip gelir ve neticeyi alır. İşte cihad öyle. Yani sizi devre dışı bırakmaya çalışan bütün gayretlere karşı ayakta durma mücadelesi vermektir. Tabi burada “fisebilillah cihad” olduğu için Allah yolunda bu mücadeleyi vermektir. Yani Allah’ın dini için her türlü mücadeleye girişebilmektir. Her türlü zorluğa göğüs gerebilmektir. Çünkü mutlaka sizi baskı altında bulundurmak isteyen şeyler olacaktır. Şöyle çevrenize bakın, mücadeleden kaçanlar çok büyük zorluklar içerisine girerler. Çünkü problemlerin üzerine giderseniz problem azalır. Kaçtıkça üzerinize üzerinize gelir. İşte problemlerin üzerine Allah rızası için gittiğiniz zaman da başarınız daha fazla olur. Çünkü C.Hakkın size vermil olduğu, en başta vermiş olduğu bir iç güven, bir rahatlık ve sonra da vaad ettiği zafer bir de cennet müjdesi sizin için müthiş bir şekilde bir güç oluşturur. Yani cihad dediğimiz zaman bunu savaş olarak anlıyorlar Türkiye’de biliyorsunuz. Tamam savaş da cihaddır. Çünkü o da baskılara boyun eğmemek için canını ortaya koymaktır. Ama sadece cihadın bir parçasıdır. Cihadın en büyük parçası o değildir. Peygamberimiz(sav)’i düşünürseniz, ömür boyu cihad yapmıştır. Ama ömür boyu savaşmamıştır. Yani bütün olumsuzluklarla, bütün yanlışlıklarla, bütün kötülüklerle mücadele etmek cihaddır.
“Ulaike yercune rahmetallah”, işte Allah’a inanan, güvenen, Allah yolunda hicret edebilen yani hicreti de göze alabilen. İşini, aşını, memleketini her şeyini bırakmayı göze alabilen ve Allah yolunda cihad edenler işte Allah’ın rahmetini onlar umarlar. Allah’ın rahmeti ne demek? Allah’ın merhameti demek türkçe karşılığı. O merhamet ne? Şimdi yolda gidiyorsunuz. Bir çocuk koşarken düşüyor ve yerde başlıyor ağlamaya. Siz de yanından geçiyorsunuz; vah vah vah diyorsunuz, çok acıdım diyorsunuz hiç çocuğa el atmıyorsunuz, kaldırmıyorsunuz. Buna merhamet denir mi? Sen dalga mı geçiyorsun denir değil mi? Çok acıdım! Acıdıysan yardım etsene. Şimdi gücü yeten birisi için rahmet: yardım ve destekte bulunmaktır. AllahTeala’nın her şeye gücü yetiyor mu? Öyleyse Allah’ın rahmeti Allah’ın acıması değil. Acıma güçsüzlerden beklenir. Güçlü olanlardan ne beklenir? Yardım beklenir. Öyleyse onlar Allah’ın rahmetini umarlar dendiği zaman Allah’ın yardımı ve desteğini ancak onlar beklerler demektir. Dolayısıyla neticesi çok güzel olur. Limdi şöyle bir bakın, Peygamberimiz(sav) ve müslümanlar Mekke’de evlerini, barklarını her şeylerini bıraktılar. Canlarını ancak kurtarabildiler ve Medine’ye gittiler. Eğer Bedir savaşında hata yapmasalardı bir buçuk sene sonra Mekke onların olacaktı. Tümüyle onların olacaktı Mekke. Ama sekiz sene sonra onların oldu. Medine’nin de hakimi oldular. Mekke ile Medine arasındaki bölgenin de hakimi oldular. Bunlar Mekke’de kalsalardı, hicreti göze almasalardı ellerine ne geçerdi? Hiç bir şey geçmezdi değil mi? Sürekli baskı altında, sürekli susacaklar, sürekli yutkunacaklar, sürekli kişiliklerinden kaybedeceklerdi. Ama Medine’ye gidince hem Medine’nin hakimi oldular hem de bir süre sonra Mekke’nin hakimi oldular. İşte Allah’ın rahmeti bu Allah’ın ikramı bu. Siz Allah yolunda fedakarlık edeceksiniz de Allah bunun karşılığını vemeyecek. Hiç mümkün değil. Siz Allah için ülkenizi terkettiniz değil mi? O zaman Allah size o ülkeyi verir, öyle bir tane daha verir. Bu en az ikramıdır. En asgarisidir bu. Onun daha fazlası da var. Çünkü AllahTeala’nın kanunu budur.
“Vallahu gafurun rahim: Allah gafurdur”, yani siz cihad ettiniz diye hatasız, günahsız, suçsuz değilsiniz. İnsandır, hata olur her şey olur. Ama sizin hatanızın üstünü örter. Rahimdir, ve size iyilik ve ikramda bulunur.
“Yes’eluneke anil hamri vel meysir: sana içkiden ve kumardan soruyorlar”. “Hamr”dan ve “meysir”den soruyorlar.
“Kul fihima ismun kebirun ve menafiu lin nas: deki; her ikisinde de büyük günah vardır?” yani içki de büyük günahtır, kumar da büyük günahtır. “Ama insanlara bazı menfaatleri de vardır”. Yani içkinin de kumarın da bazı menfaatleri vardır.
İçkinin menfaati ne? İlk üzümü yetiştiriciden son tüketiciye kadar büyük bir ekonomik faaliyet değil mi? Üreten kazanır, nakliyeci kazanır, içkiyi yapan kazanır, ambalajını yapan kazanır, dükkan sahipleri kazanır, onun tüketildiği yerler kazanır ve zincirleme büyük bir istihdamdır ve büyük bir ekonomik faaliyettir. Şimdi bunda menfaat yok mu?
Kumarda menfaat var mı? Biliyorsunuz bir zamanlar Türkiye’de ülkeye döviz girsin diye kumara izin verilmişti. Yani serbest bırakılmamıştı da kumarhanelerin açılmasına izin verilmişti tek tek. Demek ki bir menfaat bekleniyordu. Ama “ve ismuhuma ekberu min nef’ihima: her ikisini de ismi(günahı) menfaatlerinden daha büyüktür”. “İsm” kelimesinin anlamı şudur: hayırdan uzaklaştırma, şerre yaklaştırma demektir. İçkide de kumarda da olan “ism” yani hayırdan uzaklaştırma ve şerre yaklaştırma özelliği ondan beklenen menfaatten çok daha büyüktür. Şimdi içki ve kumar haram. Durup da efendim içkide hiç bir menfaat yoktur demenin bir anlamı yok. Yani birileri çıkıyor diyor ki: işte kırmızı şarap şuna iyidir. Olabilir. Viski şuna iyidir diyor. Olabilir. Efendim bira şu rahatsızlk için iyi geliyor. Olabilir, mümkündür. Ama aynı kişiye sorun, aynı kişiye orada anlatırken peki bunların zararı? Haaa zararı daha fazla diyecek, mutlaka diyecektir. Onun için yani buradan bir şey öğreniyoruz. AllahTeala’nın haram kıldığı şeyler %100 zararlı olması gereken şeyler değildir. Yani her haramda insanların bazı ihtiyaçlarını karşılayan taraflar vardır. Günahkarlar hep onu öne alarak savunurlar. İşte mesela çıkar içkiyle ilgili işte şu şu faydaları vardır der hiç öbür tarafından bahsetmez. Günahkarlar hep onu öne alarak kendilerini savunurlar. Ama mantıklı düşündüğünüz zaman zararının faydasından daha çok olduğunu göreceksiniz. Demek ki AllahTeala zararı fazla olunca ne yapıyormuş? Haram kılıyormuş. Zaten bu da imtihan gereğidir. %100 kötü olsa bunu hiç kimse yapmaz. Yani insanların %100 kötü dediği şeyler hiç kuranı kerimde yer almaz. Yani mesela 10 metreden aşağıya atlamayın diye bir ayet yok. Çünkü hiç kimse yapmaz bunu. Öyle bir şey ortaya koyuyor ki AllahTeala, bu tam imtihandır. Siz kendi kendinizi haklı görebiliyorsunuz. İşte orada Allah’ın emri ortaya çıkıyor. Neyi tercih ettiğiniz önemli oluyor. Efendim ben işte içkiyi bırakamıyorum! İşte doktor bana tasvsiye etti! İşte şu kadar, içki içmesini bileceksin! gibi bir takım şeyler vardır. Size daha önce anlatmıştım, Ankara’da bektaşi bir gurup vardı. Bir mahalle. Oradan öbek öbek bizim derslere geliyorlardı ki şimdi artık onlar gerçekten tam böyle yollarını doğrultmuş olan kişiler. Bunlar kendilerini şöyle ifade ediyorlardı: biz Ankara’nın meşhur sarhoşlarıyız. Rakıya ekmek doğrayıp kaşıklamak bizim en büyük zevkimizdi falan diyorlardı yani. Şimdi bu insanlar tevbekar oldu ve artık herhangi bir gayrı meşruluk yapmıyor Allah’ın yasaklarında da son derece hassas. Şimdi onlardan bir tanesi, şöyle 45-50 yaşlarında birisi bir akşam gelmişti vakfın asıl binasına, o küçük yerde sohbet yaparken. Bir soru sordu. Hocam dedi, şöyle akşamdan akşama bir duble alsam olur mu dedi. Şimdi bunu söylerken de bütün hücrelerinin içkiyi istediği anlaşılıyor. Öyle yalvararak soruyor yani. Dedim ki; kardeşim AllahTeala haram kılmış. Şöyle yaptı: madem Allah haram kılmış içmeyeceğim işte dedi ve bir daha da ağızına vurmadı adam. İşte müslümanlık orada ortaya çıkıyor. Sen neyi tercih ediyorsun. Allah’ın emirlerini mi yoksa kendi arzularını mı. Adam orada böyle bir şey yaptı, kesin kararlılığını ortaya koydu. Ondan sonra bir daha da böyle bir şeye yaklaşmadı. Yani insanlar kendilerini haklı çıkarmak istedikleri zaman onun bir yolunu bulabilirler. Ama öyle değil Allah’ın emirlerine uymaya yönelmek lazım. Mesela şeytan beni ateşten yarattın dediği zaman yanlış mı söylüyor? Doğru söylüyor. Ama yanlış olan nedir? Emre uymamaktır. Yaratan sana bu emri veriyor.
“Yes’eluneke anil hamri vel meysir: sana “hamr”ı ve kumarı soruyorlar. Deki; her ikisinde de büyük günah ve insanlar için bazı menfaatler vardır, her ikisinin de günahı menfaatinden daha büyüktür”. Şimdi “hamr” kelimesinin manası nedir? Hamr: bu kadınların baş örtüsüne “hımar” denir, aynı kökten. “Ma yuhamırul ekle” diye şey yapılır, insanın aklını örten. Zaten “ser hoş” da o dur. “Ser” baş demektir, “hoş” da başım iyi derler ya, kafam iyi. İşte onun farsçasıdır serhoş. Sarhoş olarak türkçede kullanılıyor. Serhoş farsça bir kelimedir. Bunu “kafam iyi” dedikleri kelimenin tam farsçasıdır o. “Hamr”da kişiyi sarhoş eden içkiye verilen addır. Yani sarhoşluk ne yapar: kişinin düşünme melekelerini zayıflatır. Bu da sarhoş edici özelliği kazanan içkilerde olur. Peygamberimiz(sav) burada çok kısa ve özlü bir tarif yapmış demiş ki; “kulli muskirin hamrun: sarhoşluk veren herşey hamrdır”. Ondan sonra “ma eskere tesiruhu fe kalilu haramun: çoğu sarhoşluk verenin azı da haramdır” demiş.
Şimdi Nahl suresinin 67.ayeti, 16.sure. 67.ayeti açalım. 273. sayfa. Burada diyor ki AllahTeala; “ve min semeratin nahili ve a’nab: hurma ve üzüm ürünlerinden”,”tettehızune sekeren ve rızkan hasene: onlardan sarhoş edici içkiler ve güzel rızık elde edersiniz”. Yani onların eğer şıraları ekşitilirse-ki buna fermantasyon deniyor kimyada-ekşitilirse, ekşiyince orada etil alkol oluşur. Ondan sonra içen insanlar sarhoş olurlar. Bunlar şekerli ürünlerdir. Bir de nişastalıbürünlerden de, işte karbonhidratlı ürünlerden de, onların da ekşitilmesiyle içkiler elde edilir. Bazı içkiler fermante içkilerdir, fermantasyon ile ekşitmeyle elde edilir. Bazıları damıtmayla elde edilir. Damıtma dediğimiz ikinci bir işlemden geçirilerek o çabucak uçan alkol bir şeyde soğurularak bir başka tarafa damlatılır, böylece alkol oranı yükseltilir. Onun için bu içkiler ister nişastadan elde edilmiş olsun, ister şekerli maddelerden elde edilmiş olsun, isterse şey artıklarından..Neyse, o kelime aklıma gelmedi bir kelime daha var. Selüloz! Bir takım odun gibi şey artıklarından da elde edilebiliyor. Ne den elde edilmiş olursa olsun, sarhoş edici özelliği kazanmış olan içkilerin tamamı haramdır.
Şimdi AllahTeala Maide suresini 90.ayetinde nasıl buyuruyor bakın. Maide 5.sure 122.sayfa. Diyor ki;”ya eyyuhellezine amenu innemel hamru vel meysiru vel ansabu vel ezlamu: içki, kumar”, o kumar üzerinde de dururuz inşallah. İşte hayvanları putlara kurban etmek için dikilen taşlar, fal okları. Yani şansı belirlemek için atılan oklar. Bunlar şeytan işi pisliklerdir. “Fectenibuhu leallekum tuflihun: onlardan uzak kalın ki umduğunuza kavuşasınız”. Onlardan uzak kalın. “İçtenibuhu” şimdi şurada farzedin ki şu su değil de içki olsa. Ben bunu elime aldığım zaman bundan uzak kalmış oluyormuyum? Uzak kalın emri olduğu zaman bunu elime alamam değil mi? O zaman bu kenarda duracak. Peki onu satabilirmiyim? Uzak kalmış olurmuyum? Üretebilirmiyim? Taşıyabilirmiyim? Onun için Peygamberimiz(sav) hadisi şerifinde bütün bunların haram olduğunu söylemiştir. Bütün bunların haram olduğunu söylerken neye dayanarak söylemiş? Ondan uzak durun emrine dayanarak söylemiş. Uzak durun: ne üretebilirsiniz ne taşıyabilirsini ne satabilirsiniz ne sunabilirsiniz. Bunların hiç birisini yapamazsınız çünkü uzak durmak gerekiyor. Şimdi AllahTeala deseydi ki; onu içmeyin deseydi, o zaman elime alabilirmiydim? E içmeyin diyor, içmiyorum zaten. Satardım da, taşırdım da. Ama uzakndurun diyor değil mi? Bir gün kardeşim Bahreyn’de bir fuara katılmış. Gece beni telefonla aradı. Dedi ki burada bir resepsiyon verdiler dedi. Araplar içki içiyor. Biz de niye içiyorsunuz dedik. Onlar da diyor ki; haram değil ki. Allah haramdır demedi. Şimdi ayette haramdır dememiş ya. Kaçının dedi, işte haram sayılmaz. Dedim ki ver bakayım o arabı telefona. Telefonu verdi araba. Dedim sizin orada hiç petrol istasyonları falan var mı? Böyle adamla böyle dalga geçeceksin tabi. Böyle şey olur mu yani. Ne demek dedi, tabiki var! Peki dedim o istasyonlarda ateş yakmayın diye mi yazı var yoksa ateşle yaklaşmayın diye mi yazı var. Ateşle yaklaşmayın diyor! E peki hangisi daha önemli dedim? Tamam tamam anladım dedi telefonu verdi. Ateşi yaktığın zaman zaten iş işten geçmiş olur. Sen de uçarsın orası da uçar. Ama ateşle yaklaşmayın diyor. O daha ağır bir emir değil mi? Araya mesafe koyun. Onun için bazı kimseler var ortaya çıkıyor; ya kuranı kerimde içki haram değil! Allah Allah nasıl haram değil? E tamam hadi hiç yaklaşma içkiye. Hiç yaklaşma. Bitti. Büyük günahlar ile ilgili bu kelime kullanılır. İşte Necm suresinin 32.ayeti. 53.sure. “Ellzine yectenibune kebairel ismi vel fevahiş” şimdi iyi müminleri anlatıyor. O “ism”in, günahın hüyüklerinden uzak duranlar diyor. Ve fuhşun her çeşidinden uzak duranlar. İşte zina için de zina etmeyin demiyor AllahTeala. Zinaya yaklaşmayın diyor. Yaklaşmayın dediği için dokunmak, öpmek, bakmak bunların hepsi de yasak gurubuna, haram gurubuna giriyor. Şimdi “fectenibuhu leallekum tuflihun: ondan uzak kalın ki belki umduğunuza kavuşursunuz”(MAİDE 90).
“Meysir” ne demek? Meysir “yüsür” kolaylık kelimesinden kaynaklanıyor. Kolayca para kazanma ve kolayca para kaybetme. Yani emeksiz para kazanıyorsunuz emeksiz para kaybediyorsunuz. Emeksiz dediğimiz: yani bir mal ve hizmet üretmeden para kazanıyorsunuz, mal ve hizmet üretmeden para kaybediyorsunuz. Kumar öyledir. Mesela on kişi kumar oynar, dokuzu kaybeder bir tanesi kazanır. Kaybeden de kolay kaybeder, kazanan da kolay kazanır. Onun için adına meysir deniyor. Yani kolayca elden çıkan, kolayca elde edilen şey demektir. Arapların meysir dedikleri bir uygulama vardı. Onlar gidiyorlardı kabenin yanına. Bir deve alıyordu yedi kişi ortaklaşa. Yedi kişi ortaklaşa onun parasını ödüyorlardı. Ondan sonra o hayvanı kesiyorlardı. Kestikten sonra 28 paya ayırıyorlardı. Sonra da birisi şey çekiyor, tombala tibi. Bir torbanın içerisinden fal oklarını çekiyordu. Fal oklarında da 1’den 7’ye kadar rakam var. Birisine 1 çıkıyor, diğerine 2 çıkıyor, öbürüne 3 çıkıyor, 4 çıkıyor, 5,6,7. Herkes kendine çıkan rakam kadar oradan pay alıyor. Tamamen tombalaya benziyor değil mi? Ondan sonra bu etleri evlerine götürmüyorlar. Orada fakirler bekliyor, hepsini fakirlere veriyorlar. Bu bir zevk işte. Bir oyun oynuyorlar. AllahTeala’nın şeytan işi pislik dediği bu. E şimdi daha büyüğünü düşünün. Bunla da övünüyorlardı. Kardeşim iyilikte bulunacaksan bulun, niye böyle yapıyorsun? Şimdi daha fazlası yapılıyor. İşte piyango bileti alnıyor, yüzlerce kişi para veriyor bir iki kişi oradan para alıyor. Ondan sonra oradan falan yere şu para, filan yere bu parayı . Hep o öne çıkarılıyor. İşe efendim çocuk esirgeme kurumuna şu para veriliyor, futbol federasyonuna bu veriliyor falan, hep o öne çıkarılarak meşru hale getirilmeye çalışılıyor. E şimdi bak kumarda bir takım menfaatler var mı? Var işte! Peki arapların oynadığı meysirde bir takım menfaatler var mı? Fakir fukara istifade ediyor. Ama bu kötü bir şeyin örneği oluyor yani bir tombalanın örneği oluyor. O orada başlar ama orada bitmez. Ondan sonra yayılır gider. Dağılır gider her tarafa. Siz milli piyangonun haramlığından bahsettiğiniz zaman hemen karşınıza işte o menfaatleri çıkar. İşte bu imtihan böyle birşeydir. Kardeşim bu haram mı? Haram. Bitti! Orada menfaat hesabı yapılmaz. Evet burada Ömer Bey şey yapmış: “milli piyangodan para kazanıp da elinde kalan yoktur, hepsi sıfırda”. Elbette kalmaz. Yani bu insanın alın teriyle elde ettiği bir kazanç olmadığı için çabucak elinden çıkar. Alın teriyle elde ettiğiniz zaman onun bereketi olur.
Şimdi burada diyor ki AllahTeala, Maide suresinin 91.ayetinde; “inne ma yuriduş şeytanu en yukia beynekumul adavete vel bagdae fil hamri vel meysir: şeytan içki ve kumarda aranızda düşmanlık ve kin sokmak ister”. Şimdi onu yaparken birbirleriyle çok neşeli dakikalar geçirirler ama bir müddet sonra da kanlı bıçaklı olabilirler. Heran hava değişebilir. Şimdi mesela düşünün Türkiye’de kumarhanelere izin veren irade bir müddet sonra kumarhaneleri kapatmak zorunda kaldı değil mi? Niye kapatmak dorunda kaldı? Çünkü sebep olduğu pislik sağladığı menfaatten çok çok fazla oldu da onun için değil mi? İşte ikisinin de pisliği, günahı faydasından daha fazladır diyor AllahTeala. Şimdi dikkat ederseniz içki de kumar da aslında bütün dünyada yasaktır. Ne demek yasak? Yasaktır ama kontrollü olarak satılır. Bakın her yerde içki satamazsınız. İçki satabilmek için özel ruhsat almanız lazım. Bir de belli yaşa kadar kişilere o satılamaz. Niye çünkü onu yapmanın yanlış olduğunu bilmeyen yok. AllahTeala’nın yasaklarının tamamı evrenseldir. Kumar da öyle. Bakın falanca yerde kumar oynarken yakalandı deniyor. Serbest olsa böyle bir ifade kullanılır mı? Onun için işte eşya piyangosudur, efendim biz fakirlere yardım, öğrenciye yardım, işte onun için şunu yaptık. Yok, böyle şeyler olmaz. Yardım yapıyorsanız doğru dürüst yardım yapın, yoksa bununla insanları günaha sokarak onlardan yardım almak olmaz.
“İnnema yuridul şeytanu en yukie beynekumul adavete vel bagdae fil hamri vel meysir: şeytan isterki içki ve kumarda aranıza kin ve düşmanlık soksun”, “ve yasuddekum an zikrillahi: sizi Allah’ı zikirden uzaklaştırsın”. Yani namazdan yada kuranı kerimden uzaklaştırsın. Çünkü burada “anis salah”(MAİDE 91) namazdan uzaklaştırsın. Çünkü AllahTeala Nisa suresinin 43.ayetinde diyor ki;”ya eyyuhellezine amenu la takrabus salate ve entum sukara hatta ta’lemu ma tekulun: müminler sarhoşken ne dediğinizi bilinceye kadar namaza yaklaşmayın”. Şimdi ne dediğini bilecek duruma geldiği zaman namaz kılabilir mi? Kılar. Şimdi adam sarhoş oldu diye namazı terkedecek değil. Yani onun günahı başka o başka. Ne dediğini bilecek duruma gelince namazını kılar. Ama ne dediğini bilecek durumda değilse namaza yaklaşma diyor. Olmaz yani ibadet yapamazsın o zaman. C.Hakka kulluk edeceksin. Ama şimdi bazı kimseler bakarsınız ki o anda tevbekar olur. Olduysa oldu, ne güzel. Yolun neresinden, ne zaman dönerseniz kardır. Onun içi AllahTeala kapıyı hiç bir zaman kapatmıyor. Ne dediğinizi bilecek durumdaysanız tamam. Gelin namazınızı kılın. Şimdi bazılarından hep şunu duyuyorum: içki ile ilgili ayetler birbirini nesh etmiştir derler. İşte ilk önce hurma ve üzüm ürünlerinden içki ve güzel rızık elde edersiniz, bu ayet indi. Ondan sonra öbürü indi. Ya kardeşim bunlar bugün de aynı değil mi? Bugün de insanlar bu tür ürünlerden içki elde etkiyorlar mı? Neresi nesh edlimiş olacak? İşte ne dediğinizi bilinceye kadar namaza yaklaşmayın. Bu hüküm bugün geçerli değil mi? Bugün de insan sarhoş olabilir. Ama ne dediğini biliyorsa namazını da kılar. Ne dediğini bilecek durumda olması lazım. Yani haram işlemiş, tamam. Haram işledi diye öbür emirden vaz geçilecek değil. Adama kafir diyemediğine göre bütün emirlerden sorumludur. Ondan sonra efendim şeye gelelim: ilk okuduğumuz ayet. “Yes’elunuke anil hamri vel meysir: sana içki ve kumarı soruyorlar”,”kul fihi ma ismun kebirun ve menafiu lin nas: deki her ikisinde de büyük günah var ama insanlara faydaları var”(BAKARA 219). Bugün de faydaları yok mu insanlara? Yani bunlarda nesh edilmiş diye bir şey yok. Yani yürürlükten kalkma yok. Tamamı yürürlüktedir. Bu ayeti kerimeler. Her birisinin günahı sevabından büyüktür. İşte bu böyle olduğu için bütün dünyada içkiye karşı mutlaka bir takım engeller konmuştur. Ama insanlar kendilerini bu günahtan alamadıkları için de biraz sınırlıyorlar. Üretimini sınırlıyorlar, kontrol altında tutuyorlar, satışını kontrol altında tutuyorlar, dağıtımını kontrol altında tutuyorlar. İşte orada bir şekilde sınırlamaya çalışıyorlar. AllahTeala’nın koyduğu yasakların tamamı evrenseldir. Yani yeryüzünde hiç kimse onları savunamaz. İşte savunduğu zaman içki diye savunmaz mesela. Kumar diye savunmaz, başka tarafını savunur. AllahTeala’nın menfaat dediği tarafları savunarak kendisini haklı çıkarmaya çalışır. Biz de şimdi şey yaparken yani bu tür konularda konuşurken yani yanlış konuşmamıza gerek yok. Kardeşim içkide hiç bir menfaat olmaz, yapmayın Allah haram kılmış! Kardeşim haram kılmış ama menfaat vardır. Yoktur demenin bir anlamı yok. AllahTeala da söylüyor. Bunu söylediğiniz zaman mücadelesini verdiğiniz zaman bu şekilde yapacaksınız. Allah ne diyorsa öyle. Dolayısıyla bu dine kendi kafamızdan ne bir ilave yapabiliriz nede çıkarma yapabiliriz. Buna çok dikkat etmemiz lazım.
Şimdi tekrar Bakara 219’a geldik. “Yes’eluneke anil hamri vel meysir: sana “hamr”ı ve kumarı soruyorlar”. Tekrar edelim: Peygamberimiz(sav) bunları çok güzel tarif etmiş. Tabi Peygamberimizin tanımı tamamen ayetlerden çıkarılan tariftir. Yani hikmettir. Bize o lazım. Onu ancak çok net olarak kavramamız mümkün oluyor. Diyor ki;”kulli müskirin hamrun” yani bütün sarhoş edici içkiler, içki de değil. Bakın burada yanlış bir tercüme yapıyoruz. O da alışkanlıktan oluyor. Şimdi çocukluktan beri bir şeye alışmşsın, bir ara karar veriyorsun ama bir daha unutup oraya gidiyorsun. Şimdi ayette “hamr” deniyor. İçki kelimesi kullanılmıyor. Aklı örten. Aklı örten dediğiniz zaman uyuşturucular da girer mi buna? Bitti. Aklı örten. Peygamberimizin sözü: “küllü müskirin hamrun: aklı örten herşey hamrdır”. Ne güzel bir tarif. Peygamberimizin böyle çok kısa, çok öz ve çok anlaşılırdır tarifleri. Herkes hemen anlayabilir. Aklı örten herşey yani sarhoş eden her şey “hamr”dır. İster sıvı olsun ister katı olsun farketmez. Hepsi “hamr”dır. O zaman bu ayeti kerime de bunu içine almış oluyor. Ondan sonra diyor ki;”ma eskere kesiruhu fe kalilu haramun: çoğu sarhoş ediyorsa azı da haramdır”. E o zaman yaklaşmayın dendiğine göre. Çoğu sarhoş eden sarhoş edici. O zaman yaklaşmayın dediğine göre artık bunun azı çoğu olmaz. Bir damlası yada bir tonu olmaz. Bu da ayeti kerimelerin hükmüdür.
“Yes’eluneke anil hamri vel meysir: sana içkiyi ve kumarı soruyorlar”,”kul fihima ismun kebirun ve menafiu lin nas: de ki her ikisinde de büyük günah ve insanlar için bazı yararlar vardır”.”Ve ismuhuma ekberu min nef’ihima: her ikisinin de günahı faydasından daha büyüktür. “Ve yes’elunuke maza yunfikun”bu ayet üzerinde biraz durmamız lazım. Malesef yani asrımızda insanlara kuranı kerime yönelin diyoruz, diyeceğiz ama bazıları kuranı kendilerine yöneltiyorlar. Kendileri kurana uyacağına kuranı kendilerine uyduruyorlar. Kendi arzularına uyduruyorlar. İşte kuranı kendi arzularına uyduranlardan bir tanesi bu ayeti kerimeyi ağızına sakız etmiş, bütün saçmalklarını bu ayete bina etmiş. İnsanların da hoşuna gidiyor. Bir çeşit kominüzm propagandası yapıyor. Böyle zenginlere karşı içinde hınç olanların da hoşuna gidiyor. Onun için bu ayetin bu kısmını okuyacağım ama önümüzdeki hafta inşallah bunun üzerinde uzun uzun dururuz Allah nasip ederse. Mesela şöyle mana veriyor: “sana neyi harcayacaklarını soruyorlar, de ki artan” bütün fazla malları harcayacaksınız. Artanı vereceksin. Kuranı kerimin bir usulü var değil mi? AllahTeala bir yerde bir şey söylüyorsa öbür tarafta onun açıklamasını yapıyor. Kuranı kerimi kendi kendimize açıklamayı Allah kabul ediyor mu? Allah herhangi bir alime kuranı açıklama yetkisi vermiş mi? Vermemiş. Ne diyor;”kitabun uhkimet ayatuhu summe fussilet: bu bir kitaptır ki ayetleri muhkem kılınmış sonra ayrıntılı olarak açıklanmıştır”, “min ledun hakimin habir: hakim ve habir tarafından”(HUD 1) yani Allah tarafından. Niye açıklamayı Allah yapmış? “Ella ta’budu illallah: Ondan başkasına kulluk etmeyesiniz diye”(HUD 2). Şimdi bu ayeti kerimeyi indiren AllahTeala “vellezinehum liz zekati failun”(MUMİNUN 4) ayetini de indirmiştir. “Zekat için çalışanlar”. Zekat vermen için kazanman lazım değil mi? Bütün artanı verirsen ne yapacaksın? Cebinde beş kuruş para kalmıyor. Ne kazanacaksın, ne çalışacaksın? Tabi bunlar bu kadarını söylemiyor. Bakıyorlar ki olmayacak sağdan soldan bir takım şeyler de katıyorlar. Ama malesef ülkemizde kuranı aşırı derecede kendisine uyduran, namazı bırakan, kendi keyfine göre ayetlere anlamlar veren. Bilmem işte acayip insanlar var ama onların cehenneme gitme hürriyeti var tabi. Cehenneme gidene engel olma yetkimiz yok bizim. Giden gidebilir. Ama insanları kandırmalarına karşı tedbirimizi almak zorundayız.
“Kezalike yubeyyinullahi lekumul ayati leallekum tetefekkerun: Allah işte ayetlerini size böylece açıklıyor, belki siz tefekkür edersiniz”(BAKARA 219). Evet ikinci bölümünü inşallah haftaya, yani gene Bakara suresinin 219.ayetini Allah nasib ederse anlamaya çalışacağız. Böylece şimdi ara variyoruz.