Elhamdülillahi rabbil alemin vel akibetu lil müttekin vesselatu vesselamu ala seyyidina muhammedin ve ala alihi vesahbihi ecmain.( Alemlerin rabbi olan Allah’a hamdolsun. Güzel sonuç ve akibet Allah’tan gerektiği gibi sakınanlar (muttakiler) içindir. Selat ve selam Peygamber (sav) Muhammed ve ailesinin, sahabesinin üzerine olsun.)
Bugün,Ramazan akşamındayız.Allah nasip ederse yarın Oruç tutacağız.Her Ramazanda yaptığımız gibi ,bugün de Oruç’la ilgili ayetleri okuyup,bilgilerimizi tazeleyeceğiz inşaallah.Biliyorsunuz,Bakara suresinin 183.ayetinden 187.ayetine kadar oruç anlatılmaktadır.Bakara suresinin 183.ayetinde Allahu teala şöyle buyuruyor;
“Yâ eyyuhâllezîne âmenû kutibe aleykumus sıyâmu …(Mü’minler oruç tutmanız size farz kılındı)…kemâ kutibe alellezîne min kablikum… (sizden öncekilere farz kılındığı gibi).Demek ki bizden önceki ümmetlere de aynı şekilde Ramazan ayında otuz gün oruç tutmak farz kılınmış. Ama zamanla bunlar değiştiriliyor. Biraz sonra göreceğiz, bizde de birtakım değişiklikler olmuş. Eğer Kur’an-ı Kerim bu açıklığıyla bugün elimizde olmasaydı, şu anda ortada İslam diyebileceğimiz bir din kalmazdı. Buna rağmen hepimiz gayet iyi biliyoruz ki, Kur’an dışında bir din oluşmuş. Bir de Yahudileri ve Hristiyanları düşünün; peygamberlerine inmiş şekli ile kitapları yok, yani bugün ki Tevrat ve İncil birer meal durumunda, asıl inen dille korunmuş olan Tevrat ve İncil yok. Bu konuda herkes ittifak halinde. Ama Kur’an-ı Kerim asıl, kendi dili indirilmiş olduğu halde, yapılan yanlışları biz her derste tekrarlıyoruz ve bu derste de yine söyleyeceğiz. Dünyada din diye bilinen tüm toplumlarda da oruç var. Çünkü, hangisinin geçmişini araştırırsanız mutlaka bir peygamberi var. Tabii bunlar zamanla bozulmuş, tahrif edilmiştir.
“…leallekum tettekûn… (belki bu şekilde korunursunuz).”Tabii bu korunma çok kapsamlı bir korunmadır. Hem kendimizi Allah’ın yasaklarına karşı korumuş oluyoruz, hemde sağlığımız açısından korunma olur, hem belki toplumumuzdaki açları ve yoksulları düşünerek onların sıkıntılarını giderme hususunda gayret gösterip, toplumu karmaşadan da korumuş olabiliriz.
“…Eyyâmen ma’dûdât…(oruç sayılı günlerdir), …fe men kâne minkum marîdan ev alâ seferin …(içinizden kim hasta yada yolculuk halinde olursa), …fe iddetun min eyyâmin uhar…(başka günlerde, tutamadığı günler sayısınca oruç tutar), …ve alellezîne yutîkûnehu…(oruca güç yetirebilenler için bir başka görev daha vardır). O da nedir. …fidyetun taâmu miskin…(bir yoksulu doyuracak fidye vardır).Bir ay boyunca oruç tuttun, hangi görev oluyor ayrıca; bir yoksulu doyurma görevi var. Buda Ramazan ayında vermiş olduğumuz sadakayı fıtır&fitre’dir.Yani onu bir gün doyurabilecek bir yiyecek verme görevi var.Peygamberimiz (s.a.v)’in bir hadisi şerifi var. Diyor ki;
“Allahu teala fitreyi, zengin olsun fakir olsun, kadın olsun erkek olsun herkese farz kılmıştır” diyor.( 1. Abdullah b. Ömer’den (r.a) şöyle rivayet edilmiştir:( Buhârî, Zekât, 70, 71, 73; Müslim, Zekât. 13.)”
Allah(c.c) Farz kılınmış dediğine göre bunun bir ayette olması gerekir değil mi? İşte oruç tutabilen(insan esirde olsa)oruç tutacak değilmi? Zenginde olsa fakirde olsa tutacak.Peygamberimi (s.a.v) Buharide geçen bir rivayette de de diyorki “çocuklara farz’dır diyor”. Biz biliyoruzki, Peygamberimizden(s.a.v)’den gelen rivayetler, Peygamberimizin(s.a.v) ağzından çıktığı gibi değil, zamanla birtakım ilaveler çıkarmalar olmuş olabiliyor.Çünkü, ağızdan ağıza anlatılınca birtakım şeyler ilave edilebiliyor. Şimdi, mesela çocuklara farz olan hangi ibadet var ? Hiçbir ibadet yok.Öyleyse fitrede çocuklara ne olmaz;farz olmaz.Şu halde çocukları çıkardığımız zaman, kadın-erkek,(esirde olabilir farketmez) oruç tutabilen herkese Allah’ın farz kıldığı ibadet “Sadakayı Fıtır-Fitredir”.Allah bunu burada farz kılmışsa bunun mutlaka Kur’an da olması lazım, oda bu ayettir.(Bakara 2/183).
Zaten Peygamberimizden (s.a.v) gelen bir hadiste “çaresiz birtakım kişilerin doyması, oruç tutanlarında, yapmış olduğu bazı hatalarından temizlenip arınmaları içindir” diyor. Peygamberimiz(s.a.v) sadakayı fıtır’ı “orucun zekatı” diyerek adınıda veriyor. Fidye edilmesi insanda birtakım eksiklikleri tamamlaması açısındandır.Peygamberimizin (s.a.v) buyurduğu gibi “oruç için bir temizlenme bir arınma”. Zaten “arınma” kelimesinin bir başka ifadesi de “zekat” tır. İşte burda, dikkat ediyorsanız,her zaman yaptığımız bir usul var,bizim usulümüzde kitapla sünnet arasında tam bir uyumun sağlanması esası var.Şimdi, kitapla sünnet arasında mutabakat şart.Kur’an-ı Kerim’i açıklamayı cenabı hak üstlenmemişmiydi?Peygamber (s.a.v) efendimizin yaptığı nedir? Burda bununla ilgili ayetleri anlatmaya gerek yok.Tüm bunlar “Bizim doğru bildiğimiz yanlışlar” kitabında var, isteyenler onu okuyabilirler.Burda esas olarak dikkatinizi çekmek istediğim, bir ayeti doğru anladım mı diye baktığınız zaman, eğer doğru anlamışsanız o şekilde sahih bir rivayet mutlaka bulursunuz.Bu anlattığım rivayetlerde Sahihi Buhari’de olan rivayetlerdir.Şimdi sizin kendi meallerinize bakın nasıl mana verilmiş bunlara!
Bakara 184.ayetin mealini okuyalım, diyor ki ”Sayılı günlerde olmak üzere (oruç size farz kılındı). Sizden her kim hasta yahut yolcu olursa (tutamadığı günler kadar) diğer günlerde kaza eder. (İhtiyarlık veya şifa umudu kalmamış hastalık gibi devamlı mazereti olup da) oruç tutmaya güçleri yetmeyenlere bir fakir doyumu kadar fidye gerekir”.Bakın bu bir ilavedir.Bu ilave nerelere kadar gidiyor, biraz sonra bunları size açıklıyacağım.Bir kere Arapça bilen herkes, şunu çok iyi bilirki ” ve alellezîne yutîkûnehu (ona gücü yetenler)” demektir. Bu anlamı tam olumsuza çeviriyorlar ve “ve alellezîne la yutîkûnehu” diye yapıyorlar oraya bir la ekliyorlar. Buna hiç kimsenin hakkı ve yetkisi yoktur.Ama yapmışlardır işte bakın ortada, elimizde diyanet vakfının meali var.Hangi meale bakarsanız bakın, buna yakın bir anlam vardır.Mesela Elmalılı’nın ifadesinde de “ona güç dayananlar” ifadesi kullanılır.Elmalılı bakmışki la tutmuyor,bir taraftanda geleneğe ters düşmek istememiş güç dayananlar diye bir ifadeyle işi geçiştirmeye çalışmış.Halbuki, bakın (ona gücü yetmeyenler) derseniz, gücü yetmeyenlere Allah sorumluluk yüklüyormu? Bakın hemen bu surenin sonunda Amenerrasulu diye bildiğimiz o iki ayetin ikincisinde Allahu teala ne diyor, bize nasıl dua ettiriyor; rabbenâ ve lâ tuhammilnâ mâ lâ tâkate lenâ bih(Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği işler de yükleme) diyor. Demek bizim takatimiz yoksa la yutîkû ise zaten bize yükleme olmaz ki! Allah bize yüklemez ki. Bu Kur’an-ı Kerim’in sistemini de bozuyor. Bazıları bakıyor ki hakikaten bu iş böyle olmuyor, bu ayetin bu kelimeleri mensuhtur (kaldırılan hükme mensuh denir) diyorlar.Yani ayetin içerisinden iki tane kelimeyi cımbızla çıkarıp alıyorlar,bir kısmı böyle yapıyor.Peki diğer bir kısın ne yapıyor?Mesela Diyanet işleri başkanlığının yayınladığı Kur’an yolu diye bir tefsir var.O tefsirde bu ayete dayanarak,ağır işlerde çalışanlar,sporcular vs.oruç tutmayabilirler ve yerine fidye verirler diye bir ifade kullandılar.Peki o ayette söylenilen ne oruca zor dayananlar.Şimdi,oruca zor dayananlar kelimesi eğer fidyenin karşılığı ise,bir müddet sonra ve bu böyle devam ederse bir iki nesil herkes oruca zor dayanmaya başlar.Bu durumdada zaten yaza geldik o zaman herkes fidye verir kurtulur gibi bir saçmalık ortaya çıkar.Ondan sonrada ne olur,oruç paraya döner.Hristiyanlar da oruç neye döndü? Perhize döndü.Bakın bir tek kelimeye yanlış bir anlam vermek,işi nerelere götürüyor.Bu Diyanet işleri başkanlığının Kur’an yolu diye yayınladığı tefsirde olan ifadedir.Tabi bu yanlışlar sayılmakla bitecek yanlışlar değil,çok sayıda yanlışlar var.Kur’an-ı Kerim orucu çok ayrıntılı anlatmasına rağmen,böyle şeyler oluyor.Yani burada bu yapılana hata demek mümkün değil.Çünkü oraya olumlu cümleyi olumsuza çevirecek bir ilave yapıyorsunuz.Gerek görseydi Cenabı Hak yapardı, böyle bir şey yok siz nerden çıkarıyorsunuz bunları. O zamanda ne oluyor,fitre farzmıdır,vacipmidir kim verecek,kim vermeyecek bir sürü ihtilaf çıkıyor.Halbuki bu ayette fitrenin farz olduğu anlaşılıyor.Oruç tutabilecek olanlara farz olduğu anlaşılıyor. Mesele anlaşılmadığı ve kavranamadığı için şimdi biz küçük çocuklarımız için bile fitre veriyoruz.Yani Hanefi mezhebinde öyle.Herşey birbirine karışıyor,ondan sonra işin içinden çıkamıyorsunuz.
Hamdolsun Cenabı Hak bize çok güzel bir imkan nasip etti ama,ben bizim arkadaşlarımızın büyük bir bölümünden şikayetçiyim.Kaçak güreşiyorsunuz.Bu büyük hizmetten pay almakta son derece kaçak güreşiyorsunuz.Uzaktan seyretmeyi tercih ediyorsunuz,edin ama bizim zararımıza olmaz siz zarar edersiniz.Bu işin içerisine girdiğiniz zaman ilk önce,ben zannediyorum bazı arkadaşlarımızın buraya bazı şeyleri öğrenipte dışarı çıktıkları zaman bazı hocaları susturmak için geliyorlar.Asla bu maksatla gelmeyin lütfen.Öğrendiğiniz şeyi hayatınızda tatbik etmek için gelin.Müslümanlık,hayatınızda gözüksün.Sizi gören bir kişi görür görmez işte bu adam Müslüman’dır diyebilsin.Dış görünümüzde yaşayışımızda son derece önemlidir.Belki çok uzun asırlardır hiç kimseye nasip olmamış bir nimeti Cenabı Hak buraya nasip etmiş ama gerçekten son derece kaçak güreşiliyor.Bu iş bu şekilde asla gitmez.Siz tatildeyken Almanca konuşan Müslümanlar birliği ki bunlar Almanya,Avusturya ve İsviçrede yaşayan Müslümanlar, bizim buradaki çalışmalarımızı Avrupa’ya taşıma kararı aldılar ve bu iş için bir akademi oluşturmaya çalıştılar şimdi bizden destek istiyorlar. E tabi siz kaçak güreşmeye devam ederseniz,daha uzun yıllar biz bu istenilen destekleri veremeyiz.Aynı benzer çalışmalar Rusya’da ve bazı arap ülkelerindede var.Dışardan bakanlar burayı çok büyük bir kuruluş olarak düşünüyorlar,çünkü gerçekten Allah’a hamdolsun,yaptığımız iş son derece büyük.Ona uygun bir şekildede birbirimize destek vermemiz lazım.
“fe men tatavvaa hayran fe huve hayrun leh…(Bununla beraber kim gönüllü olarak hayır yaparsa, bu kendisi için daha iyidir). Yani Allah size bir yoksulu doyurma diyor,siz ona daha fazlasını verin, daha iyisini daha güzelini verin o çok daha da hayırlı olur diyor.” …ve en tesûmû hayrun lekum in kuntum ta’lemûn…(Eğer bilirseniz (güçlüğüne rağmen) oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.)Bundan kasıt hasta ve yolcu kimseler için, oruç tutmanın fidye vermekten daha hayırlı olduğu anlatılıyor. Şimdi bakın tokluktan ölen çok insan vardır. Fazla yediği için hastalananlar mesela.Bir insan çok uzun süre aç kalması gerekir ölmesi için. Dolayısı ile oruç bizim için her bakımdan son derece faydalıdır. Bu işin büyükçe bir manevi zevki vardır. İşte hastaya bile Allahu teala ne diyor;oruç tutmak senin için daha hayırlıdır ve bunu yolcu içinde söylüyor. Ama zorlamıyor, tutmayabilirsin diyor. Oruç tutamayacak iki grup var değil mi? Hasta ve yolcu. Peki, bir üçüncüsü var mı? Yok. Bizim gelenekte biliyorsunuz adetli kadına oruç tutturulmaz. Şimdi şu ayeti bir okuyalım ve bu konu üzerinde kısaca duralım.” …Şehru ramadânellezî unzile fîhil kur’ânu huden lin nâsi ve beyyinâtin minel hudâ vel furkân… (Ramazan ayı, bir aydır ki insanlara doğruyu bildiren, doğruluğa ait apaçık delillerden ibaret olan, hakla bâtılı ayırt eden Kur’ân, bu ayda indirildi).Bakara 185.ayet.Yani Kur’an-ı Kerim’in indirilmeye başlandığı ay Ramazan ayıdır.21.50—21.55 arası anlaşılmadı.” …fe men şehide minkumuş şehra fel yesumh…(sizden kim o aya şahit olursa);şimdi şahit olmak ne demek? İşte mesela bugün akşam , Güneş’in batmasından sonra Hilal’in battığını gördüğümüz zaman, yeni aya şahit olmuş olursunuz. O aya şahit olmak; o ayı yaşamak, o ayın içerisinde bulunmaktır. Kim o aya şahit olursa o ayı oruçlu geçirsin. Ondan sonra ne diyor Cenabı Hak …ve men kâne marîdan ev alâ seferin fe iddetun min eyyâmin uhar… (kim hasta yada yolcu olursa,başka günlerde tutamadığı gün sayısınca oruç tutar)diyor.Peki hasta ve yolcuya niye başka günlerde diyorsun Ya Rabbi? …yurîdullâhu bikumul yusra ve lâ yurîdu bikumul usr… e.. şimdi bazı kimseler derki hastayım ama zorlarsam tutuyorum. Elbette zorlanırsan tutarsın. Ama Allah (c.c) ne diyor;ben sizin için kolaylık istiyorum, zorluk istemiyorum. Bu hasta ve yolcular için bir üçüncüsü yok. Ama bir önceki ayette, oruç tutmanız daha hayırlıdır dedi değil mi? Şimdi Ramazan ayında iki kişinin oruç tutmama ruhsatı var, bunlarında tutmaları daha hayırlıdır. Peki adetli kadın için “gelenekte” ne deniyor? Ramazan’da oruç tutması haramdır. Allah(c.c)emretmiş o ayda oruç tutmayı, iki kişiye ruhsat vermiş, onunda tutması hayırlıdır diyor. Sen oruç tutmanın farz olduğu, Allah’ın(c.c) emrettiği zamanda kadına diyorsun ki oruç tutman haramdır..! Görüyormusunuz bozulmaları? Haramdır diyorsunuz. Halbuki helali-haramı koyan Allahu Teala. Peki Peygamberimizin(s.a.v) böyle bir sözü var mı? Yok, aksine bunun tam tersi var. Aişe (r.a) validemizden rivayet edilen bir hadiste;
“ما بال الحائض تقضي الصوم ولا تقضي الصََلاة ؟ فَقَالَتْ: أحَرُورِيَّةٌ أنْتِ؟ قلت لست بحرورية ولكني أسأل. قالت كان يصيـبنا ذلك فَنُؤْمَرُ بقَضَاءِ الصَّوْمِ وََلا نُؤمَرُ بِقَضَاءِ الصََّلاةِ.
“Neden adetli kadın oruç tutuyor da namaz kılmıyor?”
“Sen Harûriyye misin?” dedi. “Hayır, Harûriyye değilim ama soru soruyorum” deyince şöyle dedi:”Bizim başımıza bu olay gelince orucu tutmamız emredilirdi ama namazı kılmamız emredilmezdi.” (Müslim,Hayız ,67)
İşte bu kaza kelimesine 150 sene sonra yeni, farklı bir anlam yüklenmiş. 150 sene sonra verilen bu anlam, bir o kadar sene öncesine taşınmış ve bundan dolayı kadınlara Ramazan’da oruç tutturulmuyor.(قضى ) kelimesinin anlamı ne demek; kaza demek, bir şeyi yerine getirmek demek. Mesela trafik kazası oldu diyorsunuz, bu Türkçe’mize de yansımış. Eee ne demek; yarın kaza olacağını kararlaştırdık, öylemi? Böylemi oluyor trafik kazası? Bugün trafik kazası olacaktı ,vazgeçtik bunun kazasını yarın yapalım!! Öylemi diyorsunuz? Peki bazıları; namazımı kaza ediyorum diyen ne yapıyor? Namaz kılıyor da kaza ediyorum diyor değil mi? Bazı konular, Arapçayı bırakın Türkçeye bile doğru yansımış. Peki kaza orucu tutuyorum diyen ne yapıyor, orucunu tutuyor. Dolayısı ile kaza kelimesinin Arapçadaki tam manası bir şeyi zamanında ve tam yapmaktır.Zamanın dışında yapmak değil. Peki Aişe(r.a) validemizin sözünün anlamı nedir? Oruç tutmamız emredilirdi. Anlamı bu. Tabi ki emredilecek. Siz şimdi buna farklı bir anlam yüklüyorsunuz ve bazıları diyor ki bu kadar basit mi? Evet kardeşim bu kadar basit. Az önce, olumlu cümleyi olumsuza çevirdiklerini diyanet mealinde sizlere göstermedim mi? O bundan daha ağır bir hata öyle değil mi? Bu kadar basit işte. Namaz kılmakla niye emredilmiyorlardı? Çünkü kadın (Bakara 222)’ ye göre o günler temiz sayılmıyor. Namaz içinde temizlik şart. Temiz sayılmadığı için ne kadar yıkanırsa yıkansın, temiz olamadığı için namaz kılamaz. Allah(c.c) kimseyi gücünün yetmediği bir görevle yükümlü tutuyor mu? Namaz kılamayacağına göre namazdan da sorumlu olmuyor. O halde sen kadına ramazanda oruç tutamaz, haramdır diyorsun, öyleyse oruçtan nasıl sorumlu tutuyorsun? Allah’ın(c.c) tut dediği zaman yasaklıyorsun, tutma dediği zaman farzdır diyorsun. Mantığın yanlışlığını iyice görüyor musunuz? E.. efendim bazı kadınlar adetli günlerde hasta oluyor. Adetli oluyorsa adetli olduğu için değil, hasta olduğu için tutmayabilir! Tutamaz değil. Çünkü herkeste aynı şekilde seyretmiyor bu. Ama o da bütün adetli günlerinde öyle olmuyor ki.Birkaç gün oluyor ondan sonra rahat oluyor. Ben size birkaç kere söylemiştim, şimdi uzun günlerdeyiz. Rahmetli annem diyordu ki;
“Bu en uzun günlerde, tarlada ot ve ekin biçerdik, yanımdan buz gibi sular akardı, ben adetliydim bir damla su içmiş değilim, hiç orucumu bozmadım” derdi.
Peki niye yapmış bunu? Çünkü fıtratı ona bunu emrediyor. “…yurîdullâhu bikumul yusra ve lâ yurîdu bikumul usr…(Allah(c.c) sizin için kolaylık diler, zorluk dilemez).Sayıyı tamalayasınız diye. Çünkü Ramazan’da bir eksiklik yaparsanız, bu sayıyı tamamlayın. Peki, sayıyı tamamlama kimin için verilen bir ruhsat? Hasta ve yolcular için. O zaman özürsüz olarak oruç tutmayanlar var! Onlara böyle bir yetki verilmiş mi? Adam diyor ki ben niyet etmedim bugün! Sanırsın kendi yetkisi altında, sonra tutarım diyor. Tabiki sonra tutabilirsin ama o sonranın orucu olur. Ama bu oruç hiçbir zaman olmaz.Şu anda tutmadığın oruç hiçbir zaman olmaz. Hasta ve yolculara verilen bu ruhsat, iddetini tamamlasın diye verilen bir ikram değil mi insanlara? İşte bu ayetin gereği olarak Peygamberimiz(s.a.v)diyor ki;
“Özürsüz olarak bir kimse, bir gün oruç tutmasa, ölünceye kadar bütün günleri oruçlu geçirse,bu bir günün eksiğini kapatamaz”(Bu hadis Müslim dışında buhari ve diğer hadis kitaplarında var)
Şimdi buna birde keffaret orucu uydurulmuş. mesela bir gün oruç tutamazsa, tuttuğu orucu kasten bozarsa Altmış gün keffaret Bir günde kaza 61gün tutacaksın. Peki bunu nerden çıkarıyorsun? Peygamberimiz(s.a.v);
“Karısıyla zihar yapan bir kişi için, zihar keffaretini s öylüyor. Bizde de o zihar kısmını kapatarak işi keffaret orucuna çeviriyorlar. Mesela bir insan karısına, sen bana anamın sütü gibisin dediği zaman,(Mücadele suresinde) bu anlatılır, bu kişi ya bir köle azat eder, ya iki ay oruç tutar, ya da Altmış fakiri doyurur, ondan sonra karısı ile ilişkiye girebilir. O zamana kadar eşinden uzak durmak zorundadır. Bu onlara verilen bir cezadır. Şimdi adamın biride, Ramazan’da orucu biraz daha rahat tutayım diye,(eşine de biraz fazla düşkünmüş)Ramazan boyunca eşine zihar yapmış ve bir gecede dayanamamış eşiyle ilişkiye girmiş. Adam birgün geliyor Peygamber’e(s.a.v) diyor ki;
“Yandım ya Rasulallah”!
“Seni yakan ne?”
“Adam yaptığını anlatıyor, zihar yaptım ve bozdum diyor. Peygamber(s.a.v) efendimiz burada zihar keffaretini söylüyor. Diyor ki; Bir köle azat et. Adam diyor ki; Vallahi şu boyundan başka sahip olduğum başka bir şeyim yok. Peki o zaman diyor iki ay oruç tut. Adam cevap veriyor; e zaten başıma gelen oruçtan geldi diyor. Efendimiz o zaman 60 tane fakire birer günlük yiyecek ver. Adam cevap veriyor “elimizdekilerle sabaha anca çıktık, evimizde de başka yiyecek hiçbir şeyimiz yok” diyor. Peygamberimiz(s.a.v)bu şahsı zekatla ilgili görevli kişiye gönderiyor, ona bir sepet hurma verdiriyor, bu hurmayı 60 kişiye dağıt, artanını da sen yersin. Dolayısı ile Kur’an’daki Altmış fakiri doyurma keffaretini gerçekleştiriyor. Ama bizim, keffaret hakkında bilgi verenler diyorlar ki; işte bir sepet hurma geldi,ee..adama dedi ki; bunları fakirlere ver.Benden daha fakirine mi?Ya Rasulallah? İşte bu Medine’nin siyah taşları arasında benden daha fakiri yoktur; e.. o zaman götür ye, e.. şimdi adam kara geçti, hani ceza? Sizde bunu söyleyin madem! Nerden çıkarıyorsun? Adam karlı çıktı, hani ceza, e bu adamın karısı da var, niye o hadiste karısı ile ilgili bir şey yok? Orucu tek başına mı bozdu bu adam? Kaldı ki bu adamın oruç falan bozduğu yok. Bu adam o zihar keffaretini gerektirecek bir şey yapmış ,eşiyle gece ilişkiye girmiş, gündüz değil. İşte oradan da bakıyorsunuz ,şimdi bu defa ,orucu kim tutmayabilir, kimler kasten bozarsa ne olur? Oruç’a bir sürü ilaveler getirilmiş. Mesela bu ilavelerden bir tanesi teravih namazıdır. Ben hayret ediyorum, Diyanet İşleri Başkanlığından, yani bu sene biraz daha güzel olur diye, bir bakıyorsunuz ki katmerli hale geliyor; yok efendim musıki ile makamla bilmem ne falan filan Allah’ınızı(c.c) severseniz ya. Enderun teravih.(Enderun Teravih: Bu usulün özelliği, teravih namazını her dört rekatının, Türk musıkısinin farklı makamlarında kılınması ve bu makamlardaki ilahilerle de süslenmesidir).Tevbe estagfirullah. Yani giderek iş çığırından çıkıyor.
1977’den beri biz bu insanlara, bu yatsı namazı vakti, bu sabah namazı vakti yanlıştır deyip duruyoruz, o kadar çok ispatlar şunlar bunlar… hiç duyuramıyorsunuz. O kadar ayetler var, o kadar hadisler var hiç duyurma şansınız yok. Yine Diyanet emretmiş; takvimdeki vakitte ezan okunacakmış. Biz takvimde ezan okunurken sahura kalkıyoruz,1977’den beri. Ezan okunurken sahura kalkıyoruz, yemeğimizi yiyoruz ve çayımızı içiyoruz ondan sonra şey yapıyoruz. Sabah namazına şöyle 60 dakika kalana kadar şey yapıyoruz ama bir 10 dakikada şey yapıp güneş doğmasına 50 dakikadan da aşağı düştü mü namazımızı kılıyoruz. E şimdi bizim burada böyle, geçende bir vatandaşımız Danimarka’dan sormuş; gece 2 saat ne yapacağız diyor. Neyse onu bir sonraki ayeti kerimeyi okurken anlatırız inşallah.
“… yurîdullâhu bikumul yusra ve lâ yurîdu bikumul usr … (Allah(c.c) sizin için kolaylık diler, zorluk dilemez). (Bakara:185)
Hocalar olmasa din gerçekten çok kolay. Ben bunu asla şaka olarak söylemiyorum, hiç öyle anlamayın.Bu dini zorlaştıran hocalardır. Şu andaki hocalar mı? Hayır. Şu anda o büyük büyük alim diye yere göğe koyamadığımız hocalar, bunlar onların takipçileri.
“…ve li tukmilûl iddet … (sayıyı tamalayasınız),… ve li tukebbirûllâhe alâ mâ hedâkum …(size yol göstermiş olmasına karşılık, Cenabı Hakk’ın büyüklüğünü kavrayasınız diyedir)… ve leallekum teşkurûn (belki şükredersiziniz)” (Bakara:185)
“Ve izâ seeleke ıbâdî annî fe innî karîb…(kullarım beni sana soracak olurlarsa; ben yakınım onlara)… ucîbu da’veted dâi izâ deâni…(beni çağırdığı zaman çağıranın çağrısına cevap veririm)… fel yestecîbû lî…(onlarda benim çağrıma cevap versinler… vel yu’minû bî…(bana inansınlar)… leallehum yerşudûn.(belki olgunlaşırlar)” (Bakara:186)
Tabi bu ayet oruçla değil, bütün ibadetlerle ve bütün dualarla ilgili olan bir ayettir. Yani siz benden her şeyi istiyorsunuz, ee… ben de istiyorum! Sizin isteğinizi benim kabul etmemi istiyorsunuz, sizde benim isteğimi kabul edin diyor Allahu Teala. Ancak o şekilde olgunlaşırsınız.
“Uhılle lekum leyletes sıyâmir refesu ilâ nisâikum… (oruçlu bulunduğunuz günlerin gecesi,eşlerinizle ilişkiye girmek size helal kılınmıştır)”Bu ne demektir? Bizden önceki ümmetlere değil. Bugün mesela Yahudiler, oruç tuttukları zaman iftardan öbür iftara kadar yeme-içme,karı-koca ilişkisi yasaktır, haramdır. İftardan iftara. Başlangıçta da Müslümanlar aynı şekildeydi, çünkü önceki hükümler devam ediyor,sonra bu ayet inince(zaten biraz sonra göreceksiniz) Müslümanlar için oruç gecesi karı-koca ilişkisi helal kılındı. Bakara:187
“…hunne libâsun lekum ve entum libâsun lehun…(onlar sizin için bir elbise,sizde onlar için bir elbise)” Yani kadın siz güzel gösterir, ayıp yerlerinizi kapatır, siz onu güzel gösterirsiniz ayıbını kusurunu kapatırsınız. Elbise insanı hem korur hem güzel gösterir. Dolayısı ile karı-kocadan her biri diğerini hem korur hem güzel gösterir. Bakara:187
“…alîmallâhu ennekum kuntum tahtânûne enfusekum…(Allah(c.c) biliyor ki; siz kendinize hainlik yapıyorsunuz) Yani hainlik ne demek? Alttan alta işler çeviriyorsun. Oruçlu bulunduğunuz geceler eşlerinizle ilişki yasak ama işte az önce keffaret ile ilgili anlattığım durumda olduğu gibi, bir şekilde(gerçi o keffaretle ilgili anlatılanın bir ilgisi yok ama) yanlış birtakım davranışlar içerisine giriyorsunuz. …fe tâbe aleykum …(tevbelerinizi kabul etti Allah) İşte bu şekilde eşleri ile ilişkiye girmiş olan mü’minler, Peygamgamber (s.a.v) efendimizin de bi buyruğu var, işte o ayeti kerime iniyor ve Allah’u Teala tevbelerini kabul ediyor.Ondan sonra ne diyor… fel âne bâşirûhunne… (şimdi onlarla ikişkiye girebilirsiniz)… vebtegû mâ keteballâhu lekum… (Allah’ın(c.c) size yazdığını arayın),yani ilişkidede çocuk sahibi olmak için, o niyetle yapın ki sevap ta olmuş olsun…. ve kulû veşrabû hattâ yetebeyyene lekumul haytul ebyadu minel haytıl esvedi minel fecr…(Tanyelinin ağarmasından, siyah iplik beyaz iplikten ayırt edilinceye kadar yemeye içmeye devam edin) buda bize hastır.
Yani başlangıçta iftar ediliyor, hava kararıp yıldızlar ortaya çıkınca, yani yatsı vakti bitince yeme-içme, karı-koca ilişkisi yasak. Yani akşam şöyle bir saat kadar. İftar, yemeye içmeye bir saat kadar müsaade ediliyor. Şimdi lu anda yok efendim biz 16ı saat ne yapacağız falan diyorsunuz. Vallahi Yahudiler 25 saat oruç tutuyorlar, gidin bakın. Biz 16 saate şey yapıyoruz. Şimdi ,başlangıçta da Müslümanlar bir saat işte ne yapıyorsan yapıyorsun ondan sonra ertesi akşama kadar hiçbir şey yok. Burada 28.sayfanın altında bir dip not var o notta;
İslam’ın ilk zamanlarında, farz olan Ramazan orucunu tutarken sahur yemeği yoktu. Tabii sahur yemeği yok. Zaten akşam bir saat müsaaden var, sahuru nerden yiyeceksin. Oruç tutan kimse, akşam orucunu açınca yatsı namazını kılıp uyuyuncaya kadar yer içerdi.Yatsı namazı ne zaman bitiyor? Hava kararınca yatsı namazının vakti bitiyor. Güneşin batımından havanın kararmasına kadar. Bugün yatsı namazı, hava kararmasından yarım saat sonra başlıyor ezanlar. Yani vaktin bitmesinden epeyce sonra yatsı ezanı okunuyor yatsı oldu diye. Yani tarlalarda çalışanlar ne yapıyorlar? Kutup ülkekerinde yaşayanlar ne yapıyorlar? Çok büyük bir sıkıntı! Ama burada şunu da kabul etmek lazım, dünyada takvimi doğruya en yakın ülke de Türkiye’dir. Diğerlerini siz hesap edin. Bundan sonra yemek-içmek ve kadınlara yaklaşmak haramdı yani yatsı vakti bittikten sonra, hava karardıktan sonra.Bazı Müslümanlar dayanamayıp kadınlarına yaklaştı, bazıları iftardan sonra yorgunlukları sebebi ile hemen uyudukları için ertesi gün açlık ve susuzluk sebebi ile baygınlık geçirdi. İftar oluyor adam uyuyor, gözlerini açıyor vakit geçmiş. Eyvah yeme içme her şey bitti, bu defa ertesi akşama kadar. Cenabı Hakk mü’minlere acıdı ve bir kolaylık olmak üzere bu ayeti indirdi .İşte burada nesih var! Bu ayet ne yaptı? Önceki hükmü nesh etti. Bizim bazı arkadaşlar Kur’an’da nesh yoktur da yoktur diyorlar. Peki kardeşim nasıl izah edeceksiniz bunları. Yani biz niye duygusal hareket ediyoruz? Bugün bir arkadaş diyor ki; e.. onları niye koydu(e.. onları düşün kardeşim).Düşün anlarsın. İşte bak biz burada neler öğreniyoruz? Yahudilerin orucunu öğreniyoruz, Hristiyanların orucunu öğreniyoruz, başlangıçta Müslümanların ne olduğunu öğreniyoruz. E.. şu anda şikayet etmememiz gerektiğini öğreniyormuyuz? Gece iki saat diyor kutuptaki arkadaşım, e.. güzel kardeşim dua edin. İşte onların bir saat yeme -içme, her şeyi. Sen yeme içmenin dışında iki saat diyorsun, akşam yattıktan sonra iki saat diyorsun zaten başlangıçtan Altı –Yedi saat oldu. Demek bizden önceki toplumlarda, herş ey topu topu bir saatte bitiyordu. Bu bir fayda değilmidir? Cenabı Hakk Mü’minlere acıdı ve bir kolaylık olmak üzere bu ayeti indirdi. Beyaz ve siyah iplikten maksat, onu biraz sonra okuruz artık gerisine gerek yok.
…. ve kulû veşrabû hattâ yetebeyyene lekumul haytul ebyadu minel haytıl esvedi minel fecr… Fecr tarafından. Fecr kelimesi yarılma anlamına gelir. Şimdi siz akşam çıkın dışarıya, dört bir tarafa bakın gökle yer birleşmiştir. Orda şeyi göremezsiniz yani o, gökle yer birleştiği için arada bir ayrım göremezsiniz yani net bir ayrım göremezsiniz. E.. kuzey kutup ülkelerinde gözükebilir de, bilhassa oradaki dostlarımıza bunu söylemek gerekiyor. Atmosfer aydınlığı denen kavram vardır. Ekvator’da hava açık olduğu zaman, yani hava bulutlu olduğu zaman zaten her yer aynıdır. Hava açık olduğu zaman en karanlık bölge Ekvator’dur. Kuzey kutba doğru gittikçe bu atmosfer aydınlığı denen aydınlık artar. O aydınlık o anlatılanlara dahil değil, onu yok sayacaksın. Dolayısıyla akşam Güneş’in battığı yerde olan ışık olayları sabahleyin Güneş’in doğduğu yerde olur. Akşam Güneş battıktan sonra önce bir kızıllık meydana gelir, o kırmızılık orda dururken daha kaybolmadan akşam namazını kılmak lazım. Onun için akşam namazının vakti çok kısadır. Peygamber efendimiz (s.a.v) “Ümmetim akşam namazı konusunda acele ettikçe hayır üzere olurlar” diyor. Akşam namazının vakti kısa, iftarda o vakitte oluyor, onun için Peygamberimiz(s.a.v) diyor ki;
“Allahu Teala şöyle buyuruyor: Kullarımın içinde bana en sevimlisi iftarını en acele edendir” İftarını acele etmezde geciktirirsen akşam namazı geçer. O zaman ne yapmak lazım? İftarı yaparsınız ,akşam namazını kılarsınız, ondan sonra gelir yemeğinizi yersiniz, zaten akşamla yatsı arasında ancak yarım saat bir fark vardır, yarım saat geçtikten sonrada yatsıyı kılarsınız ondan sonrada ohh. Sen sağ ben selamet. Kuzey kutbunda bu biraz artar. Ama batı ufkunda, gündüzden kalan o beyazlık devam ettiği sürece yatsı kılınır, beyazlık bittimi artık yatsı vakti de bitmiş olur. Şimdi deniyor ki, mesela fıkıh kitaplarına bakarsanız, yatsı vaktinin bitmesinden sonra ne başlıyor? Yatsı namazı ne zamana kadar kılınıyor? Sabah namazına kadar. O zaman yatsı namazından sonraki vakit nedir? Sabah namazı vaktidir değil mi? Peki sabah namazından önceki vakit hangisidir? Yatsı vakti. Peki o zaman şu ayeti açın bi bakın. Bakın bakalım bu ayeti nereye yerleştireceksiniz. İhtibas dergisine bir arkadaşımız bi soru soru sormuş, Abdulaziz hoca böyle böyle diyor siz ne diyorsunuz? Cevap veren kişi meseleyi kavramış ama cesaret edememiş. Diyorki sabaha yakın çok zifiri bi karanlık olur, burda kastedilen odur. Bırak Allah’ını seversen nerden çıkarıyorsun bu şeyi.Bak şimdi buraya bak, şimdi Nur suresi 58. Ayete bakalım 356.sayfa bak diyorki burda?
“Yâ eyyuhâllezîne âmenû…(Mü’minler), … li yeste’zinkumullezîne meleket eymânukum…(elinizin altındaki (yani hizmetçi olarak )kullandığınız esirler), … vellezîne lem yeblugûl hulume minkum… (ve çocuklarınızdan buluğa ermemiş olanlarından izin alsınlar), … selâse merrât(merrâtin)… (üç kere izin alsınlar), … min kabli salâtil fecr… (sabah namazından önce)(çünkü o sabah namazında yatmıştır,yani siz içerde uyuyorsunuz,odanıza girmeden izin alması lazım.Zaten sabah namazı vakti kalkmış olursunuz üstünüzü başınızı giyinmiş olursunuz bu problem değil.Sabah namazından önce). … ve hînetedaûne siyâbekum minez zahîrat… (öğlende elbiselerinzi çıkardığınızda),(çünkü bi öğlen dinlenmesi vardır bir çok yerde.Odanızda dinlenmeye çekilirsiniz böyle sıcak durumsa,yani bi ceketle oturulması,yani elbisede çıkarabilirsiniz), … ve min ba’di salâtil ışâi… (Yatsı namazından sonra).Bakın sabah namazından önce,yatsı namazından sonra.Dmek öyle bir vakit var ki o vakit hangi vakit? Sabah namazından önce ve yatsı namazından sonra bu iki namazında vakti olmayan bi vakit var mı bu ayete göre? Varmı? Vaaar.E.. peki bizim fıkuh kitaplarında var mı? Yok. Şimdi,bak ne diyor; … selâsu avrâtin lekum…(buda biraz açıklama getiriyor)(bu sizin elbiselerinizi çıkarmış olacağınız üç vakittir). Öğlende dinlenmek için.Peki yatsı namazından sabah namazına kadar niye elbiselerimizi çıkarıyoruz? Uyumak için.Demek ki o uyuma vakti ne yatsının ne sabahın vaktidir.Açık değil mi? E.. şimdi ayette Allahu Teala diyor ki;
“Ekımis salâte li dulûkiş şemsi ilâ gasakıl leyl…(güneşin batıya kaymasından havanın kararmasına kadar namazı kıl). Öğle,ikindi,akşam ve yatsı vakitleri,hava karardı ve bitti. … ve kur’ânel fecr…(ve tanyelinde ışığın yoğunlaşması sırasında da namazını kıl).Onada sabah namazı Kur’an’ı diyorlar.Ya Rabbi bu ne biçim bir mantıktır anlamak mümkün değil. … inne kur’ânel fecri kâne meşhûdâ…(sabah namazındaki ışık yoğunlaşması gözle görülür ) diyor.Efendim ben çıplak gözle göremem ben uzman değilim!Kardeşim gözün varsa görürsün,orda ciddi bir ışık yoğunlaşması vardır,ufukta.Siz akşam güneş battığı zaman batıda ki aydınlığı görmüyormusunuz? O kırmızılık olur daha sonra beyazlık olur ama gözükür.Ama sabahleyin önce beyazlık olur sonra kırmızılık olur onun tam tersi.İşte sabahleyin doğu ufkunda,böyle bir kuşak halinde yoğun bir ışık ortaya çıkar,gökle yer çok net bir şekilde, bakan kişinin çıplak gözüyle o gökle yerin arasındaki ışık yoğunluğunu gördüğü zamana kadar ne yapar? Yemeye içmeye devam eder.O an zaten sabah namazının vaktidir.
Bakın Allah(c.c) iki ayette açıklamış oldu.Birisinde ışığın yoğunlaştığı vakit diyor,birisinde diyor ki … hattâ yetebeyyene lekum… (sizin için çok net bir şekilde ayrılıncaya kadar), …el haytul ebyadu minel haytıl esvedi minel fecr…(fecr tarafından yani tanyelinin ağardığı tarafından siyah iplik beyaz iplikten ayırt edilinceye kadar)diyor.Peki bizdeki şey ne? Bizdeki bu tan olayları neye göre hesap edilir? Bizde astronomiye göre hesap edilir.Ben size burada anlatmıştım tekrar anlatayım.
Bizim astronomi fakültesinden bir hoca arkadaşımız,bana telefon açtı ve hocam dedi;Suudi Arabistandan,oranın bir numaralı Astronomu buraya geldi ve sizinle görüşmek istiyor dedi.Neyse gittim Beyazıt’ta bir otelde konuştuk.(ona anlatmışlar demek ki) .Sen dedi sabah namazının vaktinin yanlış olduğunu söylüyormuşsun! Evet dedim yatsı namazı vaktide yanlış sabah namazı vaktide yanlış.Dediki biz hocalarla rasat’a çıktık,şöyle oldu böyle oldu,nayse baktım bu adam abu şekilde bişey anlatamıycam.Dedim ki sen şimdi hocalarla yaptığın,şeriat ulemasıyla rasatı bi kenara bırak dedim.Gel ben seninle bir Astronomi alimi olarak görüşeyim! Sizin için tan ne demektir dedim.Yani Astronomi’deki fecr-i feleki dedikleri şey! Dedi ki tan; Atmosferin üst tabakasına güneş ışığının ilk geldiği veya ordan çıktığı ,ayrıldığı andır dedi.Kaç derecedir dedim.18 derece dedi.Peki o ışık atmosferin en üst tabakasına geliyor değil mi,dünyaya değil. Hayır dedi oraya dedi. E.. kardeşim dedim biz oradamı yaşıyoruz? 400 km yukarıdamı yaşıyoruz biz? Biz bu dünyada yaşıyoruz,bize bu dünyaya gelen ışıklar lazım oraya değil.Haaaa ben şimdi anladım dedi.Tan;güneş ışıklarının dünyaya geldiği andır. Ama bizlerde yeryüzünden 400 km yukarıya gelip gittiği ana göre,gittiği ana göre yatsı,geldiği ana göre sabah namazı.400 km yukarıdan aşağıya,inmemiş şeye göre biz burada namaz kılıyoruz,oruca başlıyoruz falan.Peki gerçekten böylemi bu dedi? E.. dedim bu sizin uzmanlık alanınız benim söylememe gerek yok gayet açık biliyorsunuz dedim.Vallahi bu şekildeyse biz kuzey kutbuna kadar beş vakit namazın vaktini tespit ederiz dedi. Dedim bu o kadarcık bişeydir ki,mevcut bütün fıkıh kitaplarında bir sürü hatalar var ama bunda hata yok.Her tarafta bu böyledir.Ama bizim ulemanın en büyük hatası,kitaplarda olanla hayat arasındaki ilişkiyi kuramamak.Neyse şu ayetide bitireyimde;
“…summe etimmus sıyâme ilel leyli…(sonra orucu geceye kadar tamalayın).Yani güneş batana kadar,güneş battımı oruç tamamdır.Tabi bu orucu tamamlayın dediğine göre niyette olması lazım.İbadet yaptığınızı bileceksiniz tan yelinden bu zamana kadar bu bir ibadet.Öyle,aç kalmışım bunu oruca sayayım! Olmaz. … ve lâ tubâşirûhunne ve entum âkifûne fîl mesâcid…(mescitlerde itikaf halinde olduğunuz zaman eşlerinizle ilişkiye girmeyin)diyor. Çünkü, Peygember efendimiz(s.av),Ramazanın son On günü ibadet için,orda kalıyorsunuz,orucunuzu orda tutuyorsunuz,Kur’an okuyorsunuz,tefekkür ediyorsunuz vaktinizi orada geçiriyorsunuz. … tilke hudûdullâhi fe lâ takrabûh…(işte bu Allah’ın sınırlarıdır).İşte orucun bütün sınırlarını çizdi Allah(c.c),ona yaklaşmayın dedi.Biz ne yaptık? Sınırlara yaklaşmadık mı? Sınır diye bişey bırakmadık. … kezâlike yubeyyinullâhu âyâtihî lin nâsi leallehum yettekûn.”(Allah(cc)insanlara ayetlerini böyle açıklar,belki kendilerini korurlar).