Bugünkü dersimiz İbrahim aleyhisselam ile ilgili ayetlerin son bölümü olacak. Allah’u Teala burada şöyle buyuruyor: Euzübillahimineşşeytanirracim “İbrahim’in dininden kim yüz çevirir, kendi değerini düşürmüş olan olursa başka, kendini değersizleştirmiş kişiden başkası İbrahim’in dininden yüz çevirmez. Biz onu bu dünyada seçtik, arındırdık, arı, duru bir hale getirdik. Tertemiz bir insan haline getirdik. O ahirette de elbette ki Salihlerdendir. Onun dünyası da güzel ahireti de.”
(Bakara 131. ayet) “Rabbi ona teslim ol dediği zaman dedi ki: Âlemlerin rabbine teslim oldum. Ya rabbi sen ne diyorsan o”
(Bakara 132. ayet) “Bu dini İbrahim oğullarına vasiyet etti, görev olarak yükledi. Yakup ta öyle yaptı. Oğullarım! Bu dini sizin için Allah seçti. Ölünceye kadar İslam üzere kalın. Allah’a teslim olun. Ölünceye kadar yapacağınız o olsun.”
(Bakara 133.ayet) “Yakup’a ölüm gelip çattığı zaman siz orada mıydınız? O zaman oğullarına şöyle demişti: Benim arkamdan neye kulluk edeceksiniz? Dediler ki: Senin ilahına, babaların İbrahim, İsmail ve İshak’ın ilahına, bu bir tek ilaha kulluk edeceğiz. Biz ona teslim olmuş kimseleriz.”
(Bakara 134.ayet) “İşte bunlar gelip geçmiş ümmetlerdir. Onların kazandıkları kendilerine aittir. Sizin kazancınızda size aittir. Onların yaptıklarından size sorulacak değildir.”
Şimdi burada, buraya kadar okuduğumuz ayetlerde en öne çıkan husus İslam kelimesi ve Allah’tan başkasına kulluk etmeme. İbrahim aleyhisselam tavsiyesini oğullarına yapıyor, oğulları birer peygamber. Bir peygambere de nasıl vasiyette bulunulduğunu da burada görmüş oluyoruz. Tekrar ayetleri baştan alıyoruz.
Allah’u Teala diyor ki: (Bakara 130. ayet) “Kendi değerini düşürmüş olandan başkası, kendisini zavallı hale sokandan başkası İbrahim’in dininden yüz çevirir mi?” İbrahim’in dininden kim yüz çevirir? Şimdi kendi değerini düşüren ne demek? Her insan yaptığının farkındadır. İbrahim’in dininden yüz çevirenler de kendi değerlerini düşürdüklerinin farkındadır. Bir kere bir insanın kendisine yaptığını hiç kimse yapamaz. Bir insanın en büyük düşmanı kendisidir. En büyük dostu da kendisidir. Çünkü sİzİn dışınızda sizi yoldan çıkaracak hiçbir şey yoktur. Sadece siz kendiniz çıkarırsanız çıkarırsınız. Allah’u Teala hiç kimseyi ne yola getirir ne yoldan çıkarır. Siz kendiniz yola gelirsiniz Allah’ta sizin yola gelmişliğinizi onaylar. Kendiniz yoldan çıkarsınız Allah’u Teala da sizin yoldan çıkmışlığınızı onaylar. Bu bir öğretmenin çalışan talebeyi sınıf geçirmesi, çalışmayanı da sınıfta bırakması gibidir. “Biz İbrahim’i bu dünya da seçtik, saflaştırdık” tabi İbrahim’in saflaşmış olmasının sebebi kendi gayretleri, kendi çalışmalarıdır.
Biz daha önce İbrahim aleyhisselam ile ilgili olarak gördük, dik duruyor, asla boyun eğmiyor, her zaman doğrulardan yana oluyor ve en küçük bir hata yaptığı zamanda Cenabı Hakka yönelip tövbe ediyor. Tek hedefi var Allah’ın rızası başka herhangi bir şey yok. “o ahirette elbette Salihlerdendir.” Çünkü ahiret bu dünyadaki kazancın neticesinin görüleceği yerdir. Kim bu dünyada bir iyilik yaparsa ahirette en az on katı ile karşılanır ve daha da fazlasını alır. Zaten ebedi cennetin yerini de tutacak herhangi bir şey de söz konusu değildir.
(Bakara 131.ayet) “Rabbi ona teslim ol demişti, İslam ol demişti” Şimdi İslam olmak teslim olmak demek, kayıtsız şartsız Cenabı Hakka teslim olmak demektir. Yani Allah’u Teala ne istiyorsa o. Onun için bizim adımız Müslüman dır , bize Müslim denir. Bize Müslim diyen Allah’u Tealadır. Çünkü İbrahim aleyhisselam’a eslim dediği zaman İbrahim aleyhisselam teslim oldum diyor. Teslim olana da Müslim denir. Biz Türkçemizde buna Müslüman diyoruz aynı mana da. Aslında Müslüman, Müsliman ya da Müselman diye şey yapılır. Farsça da teslim olan kimseler çoğul anlamındadır ama bu Türkçe de tekil olarak kullanılıyor. Yani bir Arapça kelime ile Farsça takının birleşmesinden oluşmuş. Yoksa kelimenin esası Müslimdir. Yani teslim olan kimse demektir. “teslim oldum” kime? “âlemlerin rabbine”
Şimdi mesela; savaş yerindesiniz, gidiyorsunuz düşman askerini teslim alıyorsunuz, tüfeği ona doğru tutuyorsunuz, teslim ol diyorsunuz. Şimdi o kişinin size karşı şart koşma şansı var mı? Ya teslim olursun ya da öldürürüm diyorsun. Üçüncü bir seçenek yok. Ne yapar? Silahlarını bırakır, ellerini kaldırır, teslim, ne demektir? İster öldür, ister bırak. Ne yaparsan yap. Benim şartım şudur, şöyle yapacağım, böyle yapacağım olur mu? O kime teslim oldu? Size. İbrahim aleyhisselam kime teslim oluyor? Âlemlerin rabbine. Allah’u Teala teslim ol dediği zaman. Tamam, teslim oldum Ya rabbi, teslim. Ne demek? Ne istersen yapacağım. Sen ne emredersen o. Hani askeriyede vardır, yat, kalk, sürün. Burası çamur buraya yatmam dediğin zaman, komutan kabul ediyor mu? Öyle şey yok. Şimdi Allah’u Teala’ya teslim olduğun zaman herhangi bir şart koşamazsın. İşte İbrahim aleyhisselam öyle yapmış tamam Ya rabbi tamam, sen ne diyorsan o. Her şey senin dediğin gibi ama falan demem. İşte Müslim bu demektir. İslam bu dinin adıdır. Tüm varlıkların Rabbine sen teslim oluyorsun. Alla’u Teala Şekür’dur. Ne demek Şekür? Yani kendine teşekkür edene fazlasıyla teşekkür eder demektir. Doğru davranana fazlasıyla karşılık verir demektir. Sen Cenabı Hakka bir sevap kazanacak bir iş yaptın mı, O sana en az on sevap verir. Dolayısıyla, İbrahim aleyhisselam öyle yaptığı zaman kazandı mı, kaybetti mi? Tüm varlıkların sahibine teslim oluyor. Zaten senin sahibinde o. Senin, benim dediğin şeylerden hangisi senin ki? Hepsi onun değil mi? Yani teslim oldum desende öyle demesen de öyle.
(Bakara 132.ayet) “Bu dini yani İbrahim aleyhisselam’ın dinini” Onun dinin adı ne? İslam, İslam…“İşte bu İslam dinini Allah’a kayıtsız şartsız teslim olma dinini, İbrahim oğullarına vasiyet etti.” İbrahim aleyhisselam’ın oğulları kim di? İsmail aleyhisselam, İshak aleyhisselam. Bunlar kim? Bunların vazifeleri ne? İkiside peygamber. Peygamber bunlar. Bunlar Allah’ın emrini, yasaklarını biliyorlar değil mi? İnsanları Allah’ın dinine çağıran kimseler. İbrahim aleyhisselam onlara ne diyor? “İbrahim oğullarına vasiyette bulundu, Yakup ta öyle” Yakup onun torunu, İshak aleyhisselam’ın oğlu. Şimdi bunlar aynı gün, aynı zamanda vasiyette bulunmuş değiller değil mi? Onun için İbrahim aleyhisselam’ın vasiyetini ayrı okuyalım. Yakup aleyhisselam’ınkini ayrı okuyalım. Yani Yakup’u çıkararak okuyalım. Sonra Yakup’u koyarak okuyalım.
“İbrahim oğullarına bunu tavsiye etti, tavsiye etti değil, bunu vasiyet etti” Şimdi bu tavsiye kelimesi Arapçada birisine bir görev yüklemektir ama Türkçede o manada değil. Yani yaparsan iyi olur. Bazen ayetlerde geçen bu kelimeleri tavsiye etti diye yazıyor mealler. O mealleri yapan insanlar bu tür hatalardan kurtulamıyorlar. Neden kurtulamıyor? Çünkü onun zihninde o kelimenin Arapça karşılığı var Türkçe karşılığını düşünmeden yazıyor. Bunlarda birtakım anlam kaymalarına sebep oluyor. Şimdi İbrahim aleyhisselam oğullarına nasıl vasiyette bulunmuş? Yani İsmail aleyhisselam ve İshak aleyhisselam’a “Oğullarım! Allah sizin için bu dini seçmiştir. Ölünceye kadar Müslüman olarak kalın. Sakın ha, sakın ha bu dinden vazgeçmeyin.” Bunu kime söylüyor? Peygambere, peygambere söylüyor. Bize kalsa biz ne deriz? Ya sen kime neyi tavsiye ediyorsun, neyi vasiyet ediyorsun? Deriz, değil mi? Ya o peygamber, peygamber yoldan çıkar mı? Çıkar mı? Korkuyorlar. Çıkabilir, çıkabilir tabii. Hiçbir garantisi yok. Hiçbir garantisi yok.
Bakın burada ne diyor Allah’u Teala: “Sana kesinlikle şu vahyedildi.” Kime? Muhanned sallallahu aleyhi vesseleme “ve senden öncekiler” vahyedilen ne? “eğer şirke düşersen bütün yaptığın yok olur gider.” Bunu kime söylüyor Allah? Muhammed sallalahu aleyhi veselleme söylüyor ve bütün peygamberlere söylüyor.
—Bir katılımcı: Bize de söylüyor.
—A.Bayındır: Ona söyledikten sonra, bize söylemez mi? Yani Cenabı Hak Muhammed sallalahu aleyhi veselleme diyorsa ki: “eğer şirke düşersen bütün yaptığın yok olur gider.” O zaman peygamberin şirk konusunda bir garantisi var mı? Garantisi olsa Allah böyle der mi? Peki, peygamberimiz masum mu? Değil.
Peygamberlere bir de İsmet sıfatı yakıştırırlar biliyorsunuz. Ne demek? Kendisinden ufak tefek zelleler yani küçük günahlar hâsıl olsa bile büyük günah olmaz derler değil mi? Allah onu büyük günahlara karşı korumuştur derler. Peki, büyük günahların en büyüğü hangisi? Şirk. Şirke karşı kormuş mu? Korumamış. Allah’u Teala peygamberimiz şirke karşı korusaydı ona karşı korunmamış olan ben, Peygamberimizi nasıl örnek alacaktım? Alabilir miydim? Korunmamış bir kişi korunmuş olanı nasıl örnek alabilir? İşte diyor ki Allah’u Teala peygamberimiz sallallahu aleyhi vesseleme “şurası kesin, hele şirke düş, bütün yaptığın yok olur gider.” “Ya Muhammed hele şirke düş bütün yaptığın yok olur gider.” Şirke karşı korunmuş olan bir kimseye bu söz söylenmez değil mi? “kaybedenlerden olursun.” O zaman öyleyse, bir insan öldükten sonra şirke düşebilir mi? Ne zamana kadar düşebilir? Son nefesini verinceye kadar, İşte İbrahim aleyhisselamın söylediği de aynısı bakın.
Arkasından öbür ayeti de okuyacağız ya değil mi? Şimdi bak evet Yahya hatırlattı. (Zümer) 66. ayette o açıdan önemli “Yalnız Allah’a kulluk et ya Muhammed” ve bütün peygamberler. Yani sadece peygamberimize değil. Âdem aleyhisselamdan son peygamber Muhammed sallallahu aleyhi vesseleme kadar Allah’u Teala ne diyor: “şirke düşersen bütün yaptığın, bütün amelin boşa gider ve sen kaybedenlerden olursun.” “Yalnız Allah’a kulluk et. Ondan başkasına değil. Ve şükredenlerden ol.” Yani sana verilmiş olan nimetlerinde kıymetini de bil. Demek ki peygamberlerde son nefeslerini verinceye kadar nedirler? Şirke düşme tehlikesi içersindedirler. Peki, peygamberlerin böyle bir tehlikesi varsa, bizim yok mu? Şimdi tutarlar bir kısım insanlara koruma verirler, Allah bunu korur derler hâşâ. Kardeşim Allah onu korursa öbür kulları yarın ahirette, Cenabı Hakka Ya rabbi bunu korudun bizi korumadın, bizim suçumuz neydi demez mi? Yani Cenabı Hakkın kimseyi koruması diye bir şey yoktur. Bütün peygamberlere bunu söylediğine göre çok dikkatli olmamız lazım.
Şimdi İbrahim aleyhisselama söylenenin aynısı, çünkü bu söz İbrahim aleyhisselama da söylenmiş olacak değil mi?
Yani, Allah’u Teala diyor ki (Zümer 65.ayet): Estağuzubillah “sana vahyedildi, senden öncekilere de” İbrahim aleyhisselam peygamberimizden önce gelen peygamberlerden değil mi? Ona da Cenabı Hak ne demiştir? Hele şirke düş bütün yaptıkların yok olur gider. Evet, Aracılık ve Şirk kitabını gösteriyor Sait. Şimdi bütün yaptıkların yok olur gider. Bütün yaptıkların yok olur gider. İsmail aleyhisselam da peygamber olduğuna göre ona da bu ayet inmiştir. İshak aleyhisselamada inmiştir.
Onun için, bugün Hıristiyanlar da en büyük günah nedir biliyor musunuz? Kendi kitaplarında var, Hıristiyanlarda en büyük günah şirktir. Sait onu getir de Yahya bulsun, onun kaynağını göstereyim. En büyük günah şirktir. Mekkeli müşrikler içinde öyledir. Peki, nasıl oluyor bunlar müşrik oluyorlar. Mekkeli müşrikler Kâbe’nin etrafında tavaf ederken “Emret Allah’ım emret, senin hiçbir ortağın yoktur” Peki o putlar ne? O putlara Allah’ın kızları diyorlardı melek. Bunlar Allah’ın kızları, bunların aracılığıyla Cenabı Hakka gidersek daha iyi bize, isteklerimizi kolay kabul eder, kızlarını kırmaz diyorlardı. Onun için müşrik olmuşlardı. Onun için orada şöyle diyorlardı ki: bunlar Allah’ın kızları, bunların sahibi de o. Dolayısıyla, bunlara yetkiyi de o vermiş. Allah bunlara yetki vermemiş olsa zaten olmaz. Allah bunlara yetki vermiş dedikleri için kendilerini şirkten uzak zannediyorlardı. Ondan dolayı şöyle diyorlardı: “Emret Allah’ım emret, emret senin ortağın yok. Bir tek ortağın var o da senin zaten” her biri bir tanesine tapıyordu, iki taneye değil. O da senin zaten, senin kızın. “Ona sen sahip oluyorsun, onun bütün yetkileri de sende zaten.”
Bakın o put olarak yaptıkları ve karşısında saygıyla eğildikleri Lat olsun,Uzza olsun, Menat olsun Allah’ın isimlerini vermişlerdi onlara zaten. Allah-el-Lat bakın şey gibi yani Cemil – Cemile gibi. Mesela; Cemil’in kızı Cemile olabiliyor mu? Oluyor yani değil mi halk arasında? Cemil- Cemile, mesela; Hüsnü- Hüsniye, mesela; Fahri- Fahriye aynen onun gibi isim vermişler. Allah-el-Lat, El-Mennan- el Menat, El-Aziz- el Uzza, İsimleri de Allah’ın isimlerinden almışlar kendileri. Diyorlar ki bunların yetkisi var bunların aracılığıyla “bunlar Allah’ın yanında bizim şefaatçilerimizdir” diyorlar. İşte Mekkeli müşrikler bunlar. Bunlar bize Allah’ın yanında yardımcı olacaklar, bunların aracılığıyla isteklerimizi ulaştırırsak Allah kabul eder diyorlardı. İşte peygamberimizin, peygamber olarak geldiği topluluk buydu. Araya hiç bir şeyi sokuşturamazsınız. Bunların Allah’ın kızları olduğunu nereden biliyorsunuz? Bunların Allah’ın yanında size şefaatçi olacaklarını size kim söyledi? Sizin bu konuda bir bilginiz var mı? Yok. Tek bildikleri Allah’ın gücü yetmez mi? Kudreti yetmez mi? Allah Allah… Yani bir Şeyh’le yaptığımız görüşmede bana öyle söylemişti. Allah’ın gücü yetmez mi? Dedim ki: Tamam, Allah’ın seni fare yapmaya gücü yeter mi dedim, dedi ki: Yeter. O zaman ben şimdi bundan sonra sana fare diyeyim, olur mu? Allah’ın gücüyle delil getirilir mi? Bak mesela; şimdi en büyük günah şirktir diye bir başlık vardı. Burada mı? Onda mı? Ha o buradaymış. Onun için sen bunu gösterdin bana, tamam. Hıristiyanlıkta en büyük günah şirktir. Doğru bildiğimiz yanlışlardaymış, sayfa 20. Üçüncü baskının 20. sayfası, Bu günkü Hıristiyanlık diye ana bir başlık var orada.
Hıristiyanlıkta en büyük günah şirktir. Birinci buyruk şirki yasaklar. Bu ifadeler onların ifadesi, yani onlardan aldığım ifade. Allah’tan başka tanrılara inanılmamasını, tek olandan başka ilahlara saygı gösterilmemesini ister. Katolik Kilisesi Din ve Ahlak ilkeleri. O kitabın 2112. paragrafı. İsa şöyle demiştir: “Tanrın olan Rabbe tap, yalnız ona kulluk et.” Yalnız ona kulluk et ne demek? Şirk koşma demek. Mekkeliler de işte ama peki şimdi, Hıristiyanlar İsa aleyhisselama Allah’ın oğlu diyorlar değil mi? Mekkeliler de ne yapıyorlardı? Allah’ın kızı diyorlardı.
Şimdi kendine Müslüman diyenler araya koyduklarına hangi ismi veriyorlar? Allah’ın dostu diyorlar. Güzel de, bunların böyle yetkilerinin olduğunu size kim söyledi. Var mı Allah’ın indirdiği bir delil? Onun için işte teslim olmak, bu dine hiçbir şey katmamaktır. Allah ne diyorsa onu yapmaktır. Ne istiyorsa o. Kendi kafana göre şuraya buraya çekemezsin. Şu olsa olmaz mı diyemezsin. Şöyle de olur diyemezsin. Ne diyorsa o, ama şunu hiç unutmamak lazım, din kullanılmadan sapıklık olmaz. Çünkü insanlar, her insan kendini dindar kabul eder. Hiç kimse dinin dışına çıkmak istemez. Saptırmak istediğiniz kişiyi ancak dini kullanarak saptırabilirsiniz. Doğru dinle hiç kimse saptırılamaz. Mecburen dini saptıracaksınız. Yani dini kendinize uyduracaksınız.
Şimdi Yahya’nın bana verdiği kısımdan da bir şey okuyayım. Mesela; Katoliklerin Allah inancını bu da Aracılık ve Şirk kitabından okuyorum. Sık sık bunu tekrarlıyoruz çünkü maalesef bizdeki kâfirlik anlayışı Kuran’a da sünnete de asla uymaz. Çünkü öyle bir din oluşmuş ki bugün akidesi farklı, fıkhı farklı, tefsirlerine yazılanlar farklı. Meallerde bir sürü yanlışlar yapılmış. Başka şekilde bu millet, Müslümanlar başka şekilde böyle dünyanın en geri milleti olur mu? Başka şekilde Müslümanları frenleyemezsiniz ki, işte böyle. Bu din anlayışını değiştirip, İbrahim aleyhisselam gibi kayıtsız şartsız Allah’a teslim olmadıkça, kendimize falanca filanca, ismimizin yanına herhangi bir isim koymadan, ben sadece Müslüman’ım başkası değil demedikçe Müslüman olamayız bunu çok iyi bilelim. Kafamıza iyice yerleştirelim. İsminin yanına bir başka şey daha katıyorsan, bu katıksız İslam değildir. İslam da karışımı kabul etmez.
Bakın Katolikler ne diyor: “Allah birdir, ondan başka Tanrı yoktur. O gerçeğin kendisidir. Yeri ve göğü tek başına yaratmıştır.” Bu günkü papanın başkanlığında hazırlanan kitaptan okuyorum. “yaratılış düzenini ayarlayan ve dünyayı yöneten odur. O insanlara yakındır ve her şeyi bilir, her zaman vardır, varlığının başı ve sonu yoktur. Her şey varlığını ona borçludur. Sahip olduğumuz her şey ondan gelmektedir. O kendiliğinden var olandır.” Yanlış bir şey var mı? Yok.
Peki, niye baba diyorsunuz? “Allah’ın baba olarak adlandırılması her şeyin başlangıcı ve aşkın otorite sahibi olmasından ve tüm çocuklarının üstüne titreyen sevgi dolu iyiliğinden dolayıdır. Yoksa Allah ne erkektir ne kadın.” Yani baba derken Allah’ı erkek sayıyoruz diye düşünmeyin, öyle bir şey değil diyor.Allah Allahtır.
İsa aleyhisselama ne diyorlar? “İsa babanın elçisidir. Baba onu kutsal ruhla meshetmiş, rahip, peygamber ve kral yapmıştır.” Aykırı bir şey var mı? Babanın elçisi yani Allah’ın elçisidir. Aykırı bir şey var mı? Baba nın elçisi yani Allah’ın elçisi. Babayı da neden dediklerini söylediler. Zaten Kuran’ı Kerim’de baba dedikleri için onları ayıplayan bir ayet yoktur. Allah’ın oğlu var dedikleri için ayıplanırlar. “Onu kutsal ruhla mesh etmiş.” Bu Kuran’ı Kerim’de de var. “Rahip, peygamber ve kral yapmıştır.” Bunda da bir şey yok. Peygamber yapmıştır diyor. “O kendiliğinden bir şey yapamaz İsa aleyhisselam, her şeyi kendisini gönderen babadan alır.” Yanlış bir şey var mı buraya kadar? Şimdi buraya kadar onlar “Eşhedu En La İlâhe İllâllah Ve Eşhedu Enne İsa
Resulullah” demiş oluyorlar mı? Peki, bu şahadeti getirmek Müslüman olmak için yetiyor mu acaba? İçeriği boşaltılmış şahadet bir işe yarıyor mu? Bunlar içeriği nasıl boşaltmışlar bakın. “Şimdi o babanın yanında Hıristiyanların avukatlığını yapıyor.” Ne oldu şimdi? Her şey tersine döndü. Yani bu ne demektir? Avukat mı daha iyi tanır sanığı ya da davacıyı, hâkim mi? Avukat. Bitti işte. Allah’la araya girdi mi? “Onlar lehine aracılık etmek için hep canlıdır.” Aracılık yapıyor. Nerede aracılık yapılır? Allah insanların kalbini, her şeyini biliyorsa aracıya ne ihtiyaç var. O nereden bilecek?
Şimdi o Şeyh’le görüştüğüm sırada, orada bulunanlardan birisi dedi ki: Mahkemede dedi, avukatı olanda dava açabilir, olmayan da ama avukatı olanın dava kazanma şansı daha yüksektir. İşte bu efendi bizim avukatımızdır, dedi. Farkı var mı? Farkı yok, aynı kelime. Bu şeyler, bu batıl inançlar bulaşıcı hastalıklar gibidir, bir yerde çıktımı her tarafa yayılır. Onun için Cenabı Hak sürekli kendinizi koruyun diyor. Çok dikkatli olmamız lazım. Şimdi başkalarını ayıplamanın bize bir fasydası yok. Bunları görüp kendimizi korumamız lazım. “Allah’ın huzurunda daima hazır bulunmaktadır. Kendisi aracılığıyla Allah’a yaklaşanları tamamen kurtarmaya gücü yeter.” Şimdi aynı şeyi bazı kimseler için söylüyorlar mı bizi kurtaracak diye? Ne farkı var?
İşte şimdi İbrahim aleyhisselamın söylediği söz (Bakara 132. ayet)“Oğullarım! Allah sizin için bu dini saflaştırdı.” Çünkü dine hep bir şeyler katıyorlar. İbrahim aleyhisselamın dinide bozulmuştu, peygamberimiz sallalahu aleyhi vesellem Allah tarafından elçi gönderildi ve dinin saf kısmı anlatıldı o topluma. “Sakın ha ölünceye kadar Müslüman kalın.” Yani sen peygamber de olsan ölene kadar yoldan çıkma tehliken vardır. Buna hepimiz azami dikkat gösterelim. Peki, bundan kurtuluşun yolu ne? “Eslim” “teslim ol” kime? “Allah’a” başkasına değil. Ama bazıları diyor ki gel bana teslim ol diyor. Benim yukarıdakiyle aram iyidir diyor. İşte gel bana teslim ol diyen kendisini Tanrı yerine koymuş olur. Gel şu adama bu adama teslim ol diyen kendisini Tanrı yapmış olur.
(Bakara 131.ayet) Hâlbuki “Âlemlerin Rabbine teslim oldum” İşte o zaman arada hiç kimse olmaz. O zaman yalnız Allah’a kul olursun. Öbüründe o der ki: Şeyhin önünde Mürit, gassalın önündeki
meyyit gibi olur. Yani ölü yıkayıcının önündeki ölü gibi bana teslim olacaksın, gerisi, tamam sen benim hayatımı bitirdin, ben artık cehennem odunu oldum. Sen önde ben senin arkandan oraya gireceğim. Evet, çok dikkatli olmamız lazım. Evet, insanlar az din bilgisiyle de saptırılmazlar onun için dikkatli olun. Çok dikkatli olun. Onun için birisi size din adına bir şey söylediği zaman delilini sorun. Ben sana teslim olacak değilim kusura bakma ben Allah’a teslim olacağım.
İşte Yakup aleyhisselam da öyle demiş. (Bakara 132. ayet)“Oğullarım!” Yusuf aleyhisselam onun oğluydu biliyorsunuz. Orda da peygamber var. “Oğullarım! Allah sizin için bu dini saflaştırdı. Bak elinizde saf bir din var içine bir şey katıştırmayın, O’na teslim olarak ölün. Yani ölünceye kadar Müslüman kalın.”
(Bakara 133. ayet) “Yakup’a ölüm gelip çattığı zaman siz orda mıydınız? O gün oğullarına şöyle demişti” Ölüm döşeğinde bak işte şu malımı şuraya, şu malımı buraya falan filan demiyor. Ne olacak, bu dünyada kalacak şey için niye vasiyette bulunsun ki? Asıl lazım olacak şey için vasiyette bulunuyor. “soruyor, diyor ki: Benden sonra neye kulluk edeceksiniz? Senin ilahına kulluk edeceğiz.” Kulluk ne demek? Kayıtsız, şartsız emri yerine getirmektir. Allah bir emir vermişse o sorgulanmaz baş üstüne ya rabbi ama başkasının ki sorgulanır. Niçin? Ama Allah emir vermişse, o sorgulanmaz. “senin ilahına kulluk edeceğiz, babaların İbrahim ve İsmail ve İshak’ın ilahına, o bir tek ilaha kulluk edeceğiz, biz Allah’a teslim olmuş kimseleriz, başkasına değil.”
(Bakara 134. ayet) “Bunlar gelmiş geçmiş ümmetlerdir. Kazandıkları kendilerinin, iyi yapmışlarsa kendilerine, kötü yapmışlarsa kendilerine, sizin olansa sizin kazancınızdır.” Peygamberin oğlu da olsan onun kazancından sana bir kuruş geçmez. Senin kazancın senin, babalarının kazancıda onun. “Size onların yaptıkları sorulmayacaktır” Baban ne yapmış sorulmayacak ya da sen kimin oğlusun diye de sormayacaklar yarın ahirette.
Öyle sorsalardı İbrahim aleyhisselam tamam benim imanım yedi sülaleme yeter. Allah muhafaza buyursun, o anda her şeyi kaybolmuş olurdu, biterdi her şeyi. O zaman öyleyse hiç kimsenin, soyundan dolayı eline geçecek herhangi bir şey yok. Annen baban kimdir diye sormayacaklarına göre, istersen İbrahim aleyhisselamın oğlu ol, hiçbir şey ifade etmez. Doğru bir iş yaptıysan tamam, yanlış yaptıysan yanlışın hesabını verirsin. Bu da zaten müthiş bir eşitlik sağlıyor. Siz isterseniz en büyük Âlimin çocuğu olun, isterseniz en büyük din düşmanının çocuğu olun, hiç fark etmez. Çünkü siz kendi hayatınızı yaşayacaksınız, o kendi hayatını yaşamıştır. Siz sizin yaptığınızın karşılığını alacaksınızdır, o kendi yaptığının karşılığını almıştır. O zaman boşu boşuna atalarla övünmenin bir anlamı yok.
Bazıları ırkçılık yaparlar. Mesela; kendi kendime düşünür gülerim, öldüğün gün hangi ırktan olacaksın. Cenabı Hakkın huzuruna çıkarken Ya rabbi biz işte şunlar, falan mı diyeceksin? Hâşâ. İşte bize şunlar derler, desinler, kabirde ne diyecekler bakalım? Evet, tekrar demek ki ne yapmamız lazımmış? Allah’a teslim olmamız lazım, başka bir şeye değil. Teslimiyet yalnız Allah’a. Buna çok dikkat edelim. Asla başkasına değil, adımızın yanına başka bir isim asla koymayalım. Sen nesin? Müslümansın. Hangilerden? Müslümanlardanım. Şimdi öbürü diyor ki: Soruyorlar, işte ben falancayım ben filancayım, ben filancayım sen nesin? Ben Müslüman’ım. Ben değil miyim? Valla sen bana sordun ben ne bileyim senin ne olduğunu? Sen bana sordun ben söyledim. Çünkü o farkına varıyor hemen kendisinin Müslümanlardan olmadığının, çünkü ben falancayım diyor, ben filancayım diyor. Her birisi adının yanına bir şey koymuş. Her birisi adının yanına bir şeyler koymuş.
Evet, şimdi size bir ilanımız var. Biliyorsunuz Allah nasip ederse Kuran’ı Kerim meal bilgi yarışmasının üçüncüsünü yapacağız Mayıs ayında Allah izin verirse. Bununla ilgili Diyanet İşleri Başkanlığının Müftülüklere gönderdiği bir yazı var. Yani Müftülüklerden bu yarışmaya destek verilmesi isteniyor. Dolayısıyla, hareket sahası biraz daha genişlemiş oldu. Hem bizi internetlerinin üzerinden dinleyen kardeşlerimiz hem de sizler, şimdi bunlar için yapılmış çok sayıda broşürümüz var. Yani yirmi bin civarında broşür var henüz dağıtılamadı. O da kolay bir şey değil yani, gayret istiyor. Onun için sizlerden bu konuda destek bekliyoruz. Herkes bir kaç tane alsın lütfen, uygun yerlere assın. Camilerin oralarda olabilir çünkü Diyanet işleri Başkanlığından, herhangi bir problem olursa, bizim vakıfta Halit Mollaoğlu beyle temas kurarsınız. O size Diyanetin gönderdiği yazının bir kopyasını gönderir. Bu şekilde hepinizden destek bekliyoruz. Allah yardımcınız olsun.