Bu akşam inşallah internette de ilan ettiğimiz gibi, Kur’an’ı Kerim’e ve hadis-i şeriflere göre kurban konusunu anlatacağız. Diğer akşamlardan farklı olarak; eğer birinci bölümde konu bitmezse soru-cevap bölümünü de bu konuya kurban konusuna ayıracağız. Bu sebeole sorularını soranlar, kendi e-mail adreslerini de lütfen yazsınlar cevaplarını internetten verelim çünkü buradan yetişmiyor.
Euzubillahimineşşeytanirracim Bismillahirrahmanirrahim
‘’İnnâ a’taynâke-lkevśer(a). Fesalli lirabbike venhar İnne şâni-eke huvelebter(u). Kevser Suresi
Hepimizin ezbere bildiği sure, bu surede Allahu Teala, şöyle buyuruyor:
‘’İnnâ a’taynâke-lkevśer(a)…__Sana kevseri, çok hayırı verdik.’’ (Kevser-1)
Ya Muhammed sana çok iyilik ve ikramda bulunduk. İyilik ve ikram neyi gerektirir? Teşekkürü gerektirir değil mi?
‘’ Fesalli lirabbike venhar…__Öyle ise Rabbin için, yalnız Rabbin’e dua et ve kurban kes.’’(Kevser-2)
‘’ İnne şanieke ‘ O, seni ayıplayan varya ‘’huvel epter.’’ epter olan o. Yani hayırsız olan, sonu kötü olacak olan odur.’’ (Kevser-3)
Şimdi burada üç tane ayet var, Kuran ı Kerim in en kısa suresi. Bu üç ayette mutlaka çok önemli konular anlatılıyor olması lazım. Mekke-i Mükerreme’de inmiş olan bir suredir.
Mekke’lilerin ve diğer bütün müşriklerin en temel özellikleri Allah’tan başkasından yardım istemektir. Ahkaf suresinin 5. Ayetinde Allahu Teala :
‘’Ve men edallu mimmen yed’û min dûni(A)llâhi men lâ yestecîbu lehu ilâ yevmi-lkiyâmeti vehum ‘an du’â-ihim ġâfilûn(e).__ Allah ile kendi arasına kıyamate kadar cevap veremeyecek bir kişiyi sokarak, ondan yardım isteyenden daha sapık kimdir?’’ Ahkaf-5 diyor.
Müşrikler dua ederken, o kendilerine tanrı yaptıkları meleklerden istiyorlardı. Melekler de Allah yanında onlar için aracılık yapacak, melek onların Allah ile ilişkisini düzeltecek ve Allah’tan aldığı yardımı onlara iletecek diye düşünüyorlardı.
Allahu Teala, burada ‘Fesalli lirabbike’ duanı Rabbine tahsis et yani ‘…iyyâke nesta’în(u)- Yalnız senden yardım isteriz’ (Fatiha-4) Ayeti kerimesinde olduğu gibi yalnız Allah’tan yardım iste, duayı Allah’a tahsis et.
Meallerde buraya ‘namaz kıl’ diye anlam veriyorlar Yanlış mı? Değil, değil de Namaz duanın içinde zaten var, esas olan isteğimize kavuşmaktır. Siz buraya niye geliyorsunuz? Bilgi sahibi olmak için değil mi? O bilgi sizde zaten olsa gelir misiniz? O gelme işlemi hedefe ulaşmak içindir. Niye namaz kılıyoruz? Bir takım isteklerimize kavuşmak için. Cennete gitmek istiyoruz, Allah’ın rızasını elde etmek istiyoruz o isteğimize kavuşmanın yolu namaz kılmak olduğu için namaz kılıyoruz. Dolayısıyla asıl olan duadır. Dua da Allah’tan olan istektir. O isteğe kavuşmanın yolu ibadet olduğu için yapıyoruz. Öyle bir şart koşmazsa Cenab-ı Hak, hangimiz ibadet ederiz? Onun için duayı Allah’a tahsis etmek, ibadeti de Allah’a tahsis etmektir. Yani yalnız Allah’tan istekte bulun, yalnız Allah’a yalvar, yakar. Bu, müşriklerle Müslümanların temel farklarından bir tanesidir. Onun için Pegamber s.a.v. :
‘Edduau muhhul ibadeh- Dua ibadetin özüdür, iliğidir.’ ‘buyurmuştur. Bir ay çalışıp çabalıyorsunuz o ay sonunda elde edeceğiniz maaş için değil mi bütün bunlar? O elde etmeyi hedeflediğiniz para zaten sizde olsa çalışır mısınız? Çalışsanız da kendi zevkinize çalışırsınız, gidip de birisinin yanında çalışmazsınız. İşte dua o maaştır, dolayısıyla ibadetin özü ve iliğidir. Müşrikler duayı Allah’a tahsis etmezler yani yalnız Allah’tan istekte bulunmaz, araya koyduklarından istekte bulunurlar. Başları çok sıkışırsa o zaman aracıları unutur, Allah’a yalvarırlar. Ama onun dışında hemen aracılar akıllarına gelir, hep falan, filan onları kurtarır.
‘‘Venhar– Rabbin için kurban kes’’ Lirabbike venhar demektir. Mekkeli müşrikler kurban kesmiyorlar mıydı? Pekala kesiyorlardı, hepsi kesiyordu. Peki, Mekke’de müşrikler kurban kesiyorlardı da Müslümanlar kesmiyorlar mıydı? Onlar da kesiyorlardı tabii. İki hafta önce okuduğumuz ayeti hatırlayın; müslümanlar safa ve Merve arasında sa’y etmedikleri için Cenab-ı Hak, onlara diyor ki: Niye etmiyorsunuz? Çünkü onlar da hac ve umre ibadetleri yapıyorlar, kurban da kesiyorlardı. Kurban kesmenin yasak olan bir tarafı yok ki, yasak olan; putlar için kesmektir. Dolayısıyla Kur’an-ı Kerim’de hayvan ismi olarak tek yasak ‘’domuz’’ dur. Kesimde tek yasak Allah’tan başkasının adını anarak kesmektir. O zaman ‘’Lirabbike venhar’’ dediği zaman ne olur? Sen gene kesmeye devam et kurbanı ama Allah’a kes, bunların yaptığı gibi değil.
‘İnne şanieke– Seni ayıplayan kişi’ Kim peygamberimizi ayıplıyor? Herkes değil mi? Ama peygamberimize en çok Ebu Leheb’in sözü dokunmuştu.
Peygamber s.a.v. Safa Tepesinde onları çağırmış, etrafında toplaşmışlar. ‘‘Ben size desem ki akşam ya da sabah büyük bir ordu gelecek burayı kuşatacak inanır mısınız? İnanırız. O zaman size şunu ilan ediyorum: Ben Allahın Peygamberiyim, o azap gelmeden önce sizi uyarıyorum, benim dediklerimi kabul edin, bana inanın.’’ Dediği zaman Ebu Leheb dedi ki ‘senin ellerin kurusun bunun için mi bizi topladın buraya. Ebu Leheb çok zengin çok imkanı olan bir insandı. Peygamber s.a.v. de çok kıt imkanlarla yaşıyordu.
’’…İnne şanieke…__ Seni ayıplayan o kişi ‘’ var ya
‘’…huvelebter.__ elinde olanlarla övünmesin sonu kötü olacaktır, sonu kötü olacak olan seni ayıplayandır.’’ İşte ondan sonraki surede geliyor.
‘’Tebbet yedâ ebî lehebin vetebb(e).__Ebu Leheb’in iki eli kurusun, kurudu da.’’ (Tebbet-1) ve devam ediyor.
‘‘Ebu Leheb’in iki eli kurusun, kurudu da.……’’ (Tebbet Suresi) Şimdi burada çok büyük manalar anlatıyor Cenab-ı Hak.
1-Sana verdiğimiz bu nimetlerin her birisi şükretmeni gerektirir. Şükür çok önemli, Allahu Teala insanlarla ilgili olarak diyor ki:
’’ İnnâ hedeynâhu-ssebîl(e)…- ona yolu gösterdik’’
’’immâ şâkiran ve-immâ kefûrâ(n).-İster teşekkür eder ister nankörlük eder.’’ (İnsan-3)
Peygamber s.a.v.’e de çok büyük nimet vermiş mi? Yapması gereken teşekkürdür. Teşekkürün yolu da duayı Allah’a tahsis etmek ve kurbanı Allah için kesmektir. Burada Cenab- Hakk’ın verdiği emir var. Peygamber efendimiz s.a.v. kurban keserken bir dua okurdu. Hangi duaydı hatırlayanınız var mı ? Biz de okuruz kurban keserken.
‘‘Kul inne salâtî ve nusukî …__De ki, benim duam(namazım da diyebiliriz ama dua daha genel) ve kurbanım’’ (niye burada kurban manası verdik, ibadet de diyebiliriz, biraz sonra göreceğiz kurban manasını)
‘’…ve mahyâye ve memâtî…__ yaşamam ve ölmem’’
‘’…lillâhi rabbi-l’âlemîn(e)__ varlıkların sahibi Allah içindir. ‘’ (En’am-162)
‘‘Lâ şerîke lehu ve biżâlike umirtu ve ene evvelu-lmuslimîn(e) – O’nun ortağı yoktur. Ben böyle emir aldım…….’’ En’am-163
Duayı Allah’a tahsis et, kurbanı Allah için kes emri nerede ? Böyle emir aldım dediğine göre bu emir nerede ? Az önce okuduğumuz kevser suresinde değil mi ?
’’Fesalli lirabbike venhar – Duayı Rabbine tahsis et, yalnız Rabbine dua et ve yalnız Rabbin için kurban kes.’’ İşte ben böyle emir aldım.
’’ mahyâye ve memâtî lillâhi rabbi-l’âlemîn.– Yaşamam ve ölmem Allah içindir.’’ kısmı da zaten o nimetin bir gereğidir onu da kevser suresinden çıkarabiliriz.
’’ La şerike leh(u) – onun ortağı yok ‘‘ onun için yalnız O’na tahsis ediyoruz başkasına bundan pay yok, dua da ibadet de yalnız Allah’a aittir.
Peygamber s.a.v.in kurban kestiği zaman bunu söylemesi son derece önemli. Dikkat ediyor musunuz iki ayet birbirini açıklıyor, birbirine benziyor ama farkları da var. İşte müteşabih mesani, ayetlerin müteşabih olması bu, karşılıklı olarak birbirlerine benziyorlar. Mesani, ikişerli olmaları bu. Şimdi buradan ne anladık; Müslümanlar Mekke’de kurban kesiyorlar mıymış ? Kevser suresi nerede indi? Mekke’de indi.Tabiiki kesiyorlar. Herkes kurban keserken Müslümanlar kesmezse, Mekke’li müşrikler demez mi ‘bunlara bak kurban bile kesmiyorlar.’
Evet onlar Kabe’yi tavaf ediyorlardı. Müşrikler tavaf ederken şirkleriyle tavaf ediyor, mü’minler de tavaf ederken imanlarıyla tavaf ediyorlardı Mekke’deyken. Az önce dediğimiz gibi sadece safa ile Merve arasında sa’y yapmıyorlardı Cenab-ı Hak da ‘bu Allah’ın şiarındandır niye yapmıyorsunuz bunda bir günah yoktur buyurdu, sonra da eksiklerini tamamlamalarının emretti. (Bakara-158. Ayette)
Hac Suresi’ni açalım 22.sure 34. Ayet, Burada Allahu Teala şöyle buyuruyor ;
‘’Velikulliummetincealnamenseken…__Herümmetiçinbirmensekoluşturduk…’’Mensek kelimesi, ism-i zaman, ismi-mekan, masdar-ı mimi, üç anlamda da kullanılır. Kurban kesme zamanı, kurban kesme yeri ve kurban kesmek. Üç anlama da gelir.
‘Her ümmet için bir mensek oluşturduk…’ Ümmet-i Muhammed’e de kurban kesme emri var mı ? okuduk işte hem de Mekke’deyken. Niçin böyle ; 19.20.dk.
‘‘liyeżkurû-sma(A)llâhi ‘alâ mâ razekahum min behîmeti-l-en’âm(i)…. –Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği ‘behimetül enam’ yani enam cinsinden hayvanlar üzerine Allah’ın adını ansınlar diye.’’
En’am cinsinden hayvanlar da En’am suresinde belirtildiği gibi ; koyun, keçi, sığır ve devedir. Zaten bu hayvanları kesiyoruz kurban olarak. Bütün bunların kaynağı Kur’an-ı Kerim ama maalesef bazı yerlerde görüyoruz, mesela Diyanet Vakfı’nın çıkardığı İslam Ansiklopedisinde okudum. Diyor ki; Hicretin ikinci yılında kurban ibadeti başlamıştır. Bununla ilgili Kur’an-ı Kerim’de ayet yoktur. Sadece bir işaret vardır ona da ‘Kevser Suresi’ni gösteriyor. ‘Kurban ibadeti Peygamberimizin hadisleriyle sabit olmuştur’ şimdi öyle dediğiniz zaman mecburen Kur’an’ın yanında ikinci bir kaynak ortaya koyuyorsunuz. Mecburen hadisler de Allah’ın vahyi oluyor. Bir mantık değişikliğinin neye mal olduğunu görüyor musunuz? Ama bizim geleneğimiz hep böyledir. İslam Ansiklopedisi’nde yazılan nedir? Bizim bu konudaki tarihimizi gösterir. Çünkü ansiklopedi, yapısı gereği bilim üretmez, üretilmiş olan bilgileri insanlara aktarır. Bir çeşit bilimler tarihidir. Yazılı olması demek, bizim geleneğimizde kurban böyle anlaşılmış demektir. Yoksa orda o maddeyi yazan kişinin bir katkısı olmaz, ansiklopedi maddeleri öyledir.
Bütün her ümmete diyor Allah; bir kurban ibadeti koyduk. Yahudilerde kurban var, ama Yahudiler kurban kesme yeri olarak Kudüs’deki Beyt-i Makdis mabedini tayin etmişler. O mabet de miladi altmış yılında yıkılınca o günden beri kurban kesmiyorlar.
Hıristiyanlarda da kurban kesme emri var. Onlar da diyorlar ki ‘‘İsa, kendisini bizim yerimize kurban etti bizim artık kurban kesmemize gerek yok.’’
İbrahim a.s. bunların hepsinin dedesi değil mi? Yani Yahudiler de Hıristiyanlar da biz İbrahim dinindeniz demiyorlar mı? Bugün de aynı şeyi söylüyorlar. Hatta bugün diyalog çalışmalarında İbrahim a.s. bayraklaştırılıyor. Peki İbrahim dinindeyseniz bu kurbanı kesmek zorundasınız. Çünkü İbrahim a.s.’a Allahu Teala Bu surenin 27-28. Ayetlerinde şöyle emrediyor;
‘‘Ve ezzin finnasi bilhacc….-insanların içinde haccı ilan et…’’
‘‘ye’tuke ricalen ve ala kulli damirin… __yürüyerek ve her bitkin binek üzerinde sana gelsinler…’’
’’ ye’tine min kulli feccin amik. – Bütün derin vadilerden akıp gelsinler.’’ (Hacc-27)
O zaman bütün dünyadan insanlar kabeye gelecek ve haccedeceklerdi. Peki niye gelecekler?
‘‘li yeşhedu menafia lehum…__kendileri için bir takım menfaatlere şahit olsunlar.’’(Hacc-28) Yani orada önce büyük bir ticaret yapsınlar, fuarlar kursunlar ki kurulmuştur tarih boyunca. Çünkü üç aylık bir dönem, hem uzak bir mekanlardan gelmeye müsait hem orda her türlü fuarı kurmaya müsait, bir de sürekli mevsim değiştiği için dünyanın her tarafından her türlü ürünün oraya gelme ihtimali var.
‘‘Ve yezkurusmallahi fi eyyamin ma’lumatin ala ma razekahum min behimetil enami…__Allah’ın adını ansınlar malum günlerde…’’ (Hacc-28) Malum günler, şimdi İbrahim a.s. Kabe-i Şerif’i sıfırdan bina etmedi, ne yaptı? Zaten vardı temellerini yükseltti.
‘‘Ve iz yerfeu İbrahimul kavaide minel beyti ve İsmail…__İbrahim O beytin temellerini yükseltirken, İsmail de öyle…’’(Bakara-127) Geçmiyor mu ayette? Zaten var temeller onu bulmuş aynı temeller, Adem a.s.’ın yaptığı temeller üzerine yükseltiyor. Nuh tufanında her şey kaybolmuş mekanlar unutulmuş hac yerleri unutulmuş onun için İbrahim a.s. Cenab-ı Hakk’a
‘‘…veerinâ menâsikenâ…Ya Rabbi, ibadet yerlerimizi bize göster’’ (Bakara-128)
Ve Cenab- Hak bize de diyor ki;
‘‘…vetteḣiżû min mekâmi ibrâhîme musallâ(en)__ İbrahim’in dua için durduğu yerleri siz de dua yeri yapın…’’ (Bakara-125) İşte Arafat, Mina, Müzdelife, safa, Merve, Kabe’nin etrafı.
Kabe’nin kaybolduğu yerde eyyamı ma’lumat-bilinen günler’in ne anlamı olabilir? Allahu Teala her ümmete kurban kesme farzını yüklediğine göre, Kabe henüz yokken bunlar nerde kesiyorlardı? Kendi bulundukları yerde değil mi? Kabe varken hacca gelenler kurbanlarını nerede kesecekler? Daha önce diyelim ki Türkiye’de oturan birisi İbrahim a.s. zamanında hacca gitmiş kurbanını nerede kesecek? Orada kesecek
‘‘Li yeşhedu menafia lehum ve yezkurusmallahi ala ma rezekahum min behimetil enam’’ (Hacc-28)
‘‘..Ala ma razekahum min behimetul en’am’’ (Hacc-28) Az önce okuduğumuz ayette de var. Ne zaman kessinler? Zaten sizin bildiğiniz günler, yeni bir şey yok demek istiyor. İşte o bildikleri günler.
‘Fi eyyamin ma’lumat’- malum günlerde’ kessinler. Malum günler ne? Zaten sizin bildiğiniz günler, yeni bir şey yok demek istiyor. İşte o bildikleri günler; Kurban Bayramı’nın birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü günleridir. Herkesin bildiği günler. Herkes bildiği için Cenab-ı Hak söylemiyor, ama herkes Kabe’nin yerini bilmediği için Allahu Teala Kabe’nin temellerini göstermiş İbrahim a.s.’a, ibadet yerlerini bilmedikleri için onu göstermiş, ama bunu siz biliyorsunuz zaten diyor. Demek ki bütün ümmetlerde aslında kurban, Kurban Bayramı günleri kesiliyormuş. Hanefilere göre dördüncü gün kesilmez üçüncü gün kesilir ama şafilerin delili daha kuvvetlidir dördüncü gün de kesilir şafilere göre.
Buhari’de şöyle bir ifade buluyoruz.
Abdullah İbni Ömer diyor ki; ‘Sünnetul udhiyyetu ve kale ibnu umer; sunnetun hiye ma’ruf(un)’
Udhiyye, yani Kurban Bayramı kurbanı sünnettir. Sünnet kelimesinin Peygamber s.a.v. zamanındaki manası bizdeki manasından farklıdır. Kur’an-ı Kerim’deki manası bizim kullandığımız manadan farklıdır. Orda farz manasına gelir; adet, gelenek oturmuş ibadet anlamına gelir.
‘’Sunneta(A)llâhi-lletî kad ḣalet min kabl(u)…__Bundan önceki Allah’ın koyduğu kanundur’’ (Fetih-23) Demek olur. Yeni bir terim oluşturulmuş fıkıhta o başka bu başka. Diyor ki;
‘Hiye sunnetun ve ma’ruf(un)__ o sünnettir ve bilinir.’ Yani öteden beri insanların uyguladığı bir adettir ve zamanı da bilinir diyor.
Peygamber s.a.v. Mina’da bir konuşma yapıyor yine (Buhari’de geçen bir hadistir) Orda soruyor ‘’Bu ay hangi aydır bu belde hangi beldedir?’’ bir de şu soruyu soruyor: ‘Fe eyyu yevmin haza- Bu gün hangi gündür?’ Oraya gelenlerin büyük bir bölümü Medine dışından gelmiş daha yeni Müslüman olmuş. Medine’den gelenler bilirler Peygamberimiz orada kurban kesti ama çok büyük bir bölümü bilmiyor.
‘Allahu ve Rasuluhu e’lem – Allah ve Rasulu daha iyi bilir’’ Diyorlar. Peygamberimiz de diyor ki ;
‘Eleyse yevmun nahri – Bu gün nahir günü, kurban kesme günü değil mi?’’ Evet dedik diyor hadisi rivayet eden kişi, bu gün nahir günüdür. Demek ki o kurban bayramı günlerinin nahir günü, venhar dan da hatırlayın yani kurban kesme günü. Bütün bunları birleştirdiğimiz zaman ne oluyor? Kur’an’da var mıymış yok muymuş kurban kesmek? Emir mi değil mi? Peygamber efndimizin yaptığı ne? Emri uygulamak başka bir şey yok. Hayvan cinslerini de Kur’an-ı Kerim’den çıkarmış, hepsini de.
‘‘….fe-ilâhukum ilâhun vâhidun – Hepinizin ilahı bir tek ilahtır…’’ (Hac-34) Dolayısıyla hepinize de aynı ibadetlerin olması son derece tabiidir. Hepimizi yaratan aynı yaratıcı olduğu için yeryüzünde bütün insanlar her yönüyle birbirine benzer değil mi? Ağaçlar birbirine benzer, yollar birbirine benzer,hayvanlar birbirine benzer, çünkü bir tek yaratıcı var ikinci bir yaratıcı yok ki. ‘Sizin ilahınız bir tek ilahtır’ elbette ki hepinizde aynı şey olur.
‘‘..felehu eslimû – O’na teslim olun…..’’ (Hacc-34) Peki bununla şu ayeti karşılaştırın;
‘‘Kul inne salâtî venusukî vemahyâye vememâtî li(A)llâhi rabbi-l’âlemîn(e) lâ şerîke lehu ve biżâlike umirtu ve ene evvelu-lmuslimîn(e).– Benim duam, kurbanım, yaşamam ve ölmem varlıkların sahibi Allah içindir. O’nun ortağı yoktur. Ben böyle emir aldım ve O’na teslim olanların en önde olanı benim.’’(En’am-162-163)
‘‘felehu eslimû -O’na teslim olun ‘’ Diyor.
‘‘ve ene evvelu-lmuslimîn(e) – O’na teslim olanların en önde olanı benim.’’ Görüyor musunuz kurbanla irtibatlı kelimeleri? Yalnız Allah için yapacaksınız.
Kurban ibadeti enteresan, gösteriş için de yapılabilir. Belki bazıları cebinde beş kuruş olmadığı halde, kurban kesmedi demesinler diye borç alır kurban keser. Allah için değil, komşular ayıplamasın diye. Ama Allahu Teala burada ne diyor O’na teslim olun. Lehu venhar, yani
fesalli lirabbike lirabbike venhar. demektir o
‘‘…duayı Rabbine tahsis et, kurbanı da Rabbin için kes’’ –Kevser Suresi
‘……. Ve beşşiri-lmuḣbitîn(e) – İçten Allah’a teslim olan, samimi olanlara müjde ver’’ (Hacc-34)
‘’Elleżîne iżâ żukira(A)llâhu – Bunlar, Allah’ın adı anıldığı zaman yada Allah’ın kitabı okunduğu zaman.’’
‘’…vecilet kulûbuhum. – Kalpleri ürperir.’’
‘’…va-ssâbirîne ‘alâ mâ esâbehum…__ Başlarına gelenlere de sabrederler.’’
‘’…velmukîmî-ssalâti…__ Namzlarını dosdoğru kılarlar.’’ İkametüssalah başkadır, salla kelimesi başkadır. İkametüssalah, Namaz kılmakdır ama salla kelimesi, namazı da içine alacak şekilde daha kapsamlıdır. Bazen de namazı dışarıda bırakacak şekilde olur. Mesela ‘sallu ala Muhammed’ de olduğu gibi ya da
‘‘……vesalli ‘aleyhim inne salâteke sekenun lehum ….- Onlara dua et çünkü senin duan onları rahatlatır…..’’ Tevbe-103
Başlarına gelenlere sabreden, bir sıkıntı geldiği zaman;
‘‘İnna lillahi ve inaa ileyhi raciun – Biz Allah’ınız O’na döneceğiz.’’(Bakara-156) Diyenlerin üzerinde salatlar olur diyor Allah, yani olgunluklar olur. Ama ikametussalah dediğimiz zaman iş değişir namaz olur sadece. Onun için fesalli kelimesine biz farklı mana verdik İkametussalah olsaydı, o zaman namaz kılmak diyecektik.
‘’ …velmukîmî-ssalâti vemimmâ razeknâhum yunfikûn(e).__ Kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden de harcarlar. (Hacc-35) Kurban da bir çeşit infaktır. Aşağıda ayetlerle göreceğiz.
Burada bir ayet daha var. Diyor ki;
‘‘Velbudne ce’alnâhâ lekum min şe’â-iri(A)llâhi lekum fîhâ ḣayr(un) feżkurû-sma(A)llâhi ‘aleyhâ savâf(fe) fe-iżâ vecebet cunûbuhâ fekulû minhâ veat’imû-lkâni’a velmu’ter(ra) keżâlike seḣḣarnâhâ lekum leallekum teşkurûn(e)’. ( Hacc-36)
‘‘Velbudne ce’alnâhâ lekum …__ Budnu da sizin için oluşturduk.’’ (Hacc-36) Bazı yerlerde budnun kelimesine bedene deniyor. Bedene’nin çoğulu budun dur. Ama bazı sözlükler ve tefsirler bedene ye deve ve sığır der. Yani deveyi ve sığırı sizin için oluşturduk diye mana verirler.
‘‘…min şe’â-iri(A)llâhi…__Allah’ın şeairinden yani Allah’a kulluğun simgelerindendir.’’ (Hacc-36)
‘‘…lekum fîhâ ḣayr(un)…__Bu hayvanlarda size bir hayır vardır.’’(Hacc-36) Beslersiniz büyütürsünüz yaralanırsınız.
‘‘…feżkurû-sma(A)llâhi ‘aleyhâ savâf(fe)…__ Öyleyse siz bunların üzerine Allah’ın adını anın, bunlar sıra sıra oldukları zaman.’’ (Hacc-36) Eğer burada budn kelimesine, sözlüklerde ve bazı tefsir kitaplarında olduğu gibi bedene anlamı verecek olsak yani sığır ve deve. Gerçi bedene olmasına bedenedir de bedeneye sığır ve deve anlamı verecek olursak, o zaman ümmet-i Muhammed’in sığır ve deveden başka kurban kesememesi gerekir. Çünkü ;
‘Velbudne ce’alnâhâ lekum…‘’diyor ayet. Durum böyle değil çünkü behimetül en’am bizim için de geçerli. O zaman buradaki bedene ne demek? Vücutça gelişmesini tamamlamış sağlam hayvan demektir. İşte bu budne kelimesinden dolayı, musin olmayan hayvandan kurban kesilmez. Musin ne demek? Sığır ise iki yaşını bitirmiş olması lazım. Deve ise beş yaşına girmiş olması lazım. Koyun, keçi ise bir yaşını tamamlamış olması lazım. Peygamber s.a.v. bir hadisi sebebiyle koyun, yedi-sekiz aylıkken de kurban olabilir, eğer gelişmiş vaziyetteyse.
‘Velbudne ce’alnâhâ lekum ….O iri hayvanları da sizin için kurbanlık olarak belirledik.’’
Bu ayet-i Kerime’den dolayı; Peygamber s.a.v., kulağı dipten kesilmiş, boynuzu dipten kırılmış, kuyruğu kopmuş, sürünün peşinden gidemeyecek kadar zayıf, arık olan hayvanlar kurban edilemez demiştir. Çünkü onlar öyle iri gövdeli falan değil. Kendisi kurban ederken, mesela koç kurban etmiş iki tane beyaz, otlaması, bakışı, yürüyüşü farklı, gayet güzel gösterişli. Yine bir başka koçu kurban etmiş, yani kurban ettiği zaman hayvanların en iyisini seçerek kurban etmiş. Budne ile birleştirdiğin zaman tamı tamına uyuyor. Bir de burada şu var, diyor ki Allahu Teala:
‘‘…feżkurû-sma(A)llâhi ‘aleyhâ savâf(fe)…__Allah’ın adını bu kurbanlıkların üzerine anın. Ayaktayken ve sıra, sıra durdukları zaman.’’ Toplu haldeyken. Hayvanın ayaktayken kesilmesine nahir denir, zaten venhar da o, o emir. Bu emir de aynısı. Hayvanı ayakta kestiğiniz zaman, keşke o filimlerden getirip size gösterseydik. Mesela sekiz-on tane deveyi üç dakikada kesiyor adam, bilemedin dört dakikada. Boğazınızdaki yumuşak yere, kemiklerin başladığı yere elinizi koyun oranın adı nahir dir. Can damarı oradadır. Tam oraya bıçağı sokuyorlar çekiyorlar tamamdır. Hayvan hiç farkına bile varmıyor kesildiğinin. Ayakta, ne bağlama var hiçbir şey yok işte nahir o. Bıçağı oraya sokuyorsun tamam, hiç usta olmaya gerek yok. Zaten bıçak kayar gider yeterki üst tarafa doğru götür. Bir müddet sonra bakıyorsunuz ki hayvan düşüyor. Şimdi siz keskin bir bıçakla elinizi kestiğiniz zaman farkına varıyor musunuz? İşte öyle keskin bir bıçakla hayvana nahir yaparsanız hayvan hiç farkına bile varmaz ama kan boşaldığı için bir müddet sonra düşer, kan boşaldığı için bir müddet sonra düşer. Diyor ki:
‘‘…feżkurû-sma(A)llâhi ‘aleyhâ savâf(fe)…__Sıra sıra oldukları zaman Allah’ın adını onların üzerlerine anın.’’ (Hacc-36) Sıra, sıra ; en az kaç tane kurban olması lazım? En az üçtane, hatta daha fazla olmalı. Sıra, sıra olması için herkes kendi evinde mi kesmeli? Banyo da mı kesecek? O zaman demek ki hayvanı kesecek bir yer olması lazım değil mi? Ona da menhar deniyor.
Buhari’de bir hadis şöyle: Ubeydullah Nafiden, O’da Abdullah Bin Ömer’den rivayet etmiş, demiş ki ; Abdullah, kurban kesme yerinde kurbanını keserdi, menhar da. Yani herkes öyle evinin kapısında falan değil, kurban kesme yerinde. Zaten bu ayet de ona işaret ediyor. Peygamber S.a.v’ de musallada keserdi. Hadisler var. Ramazan Bayramı’nda, Kurban Bayramı’nda, cemaat mescide sığmadığı için, dışarıda açık bir sahaya gider orda namaz kılarlardı. Namazdan sonra da orda kurbanını keserdi Peygamber efendimiz. Bir kurban kesme yeri belirlemişti. Ve şöyle diyor;
‘‘Kale Ubeydullah : Yani menharan Nebi s.a.v.- Abdullah Bin Ömer Peygamberimizin kurban kestiği yerde gidip kurbanını kesermiş. Bunun anlamı şu; Peygamber efendimiz kurban kesmek için bir yer belirlemiş. Zaten, az önce söylediğim gibi Kur’an-ı Kerim’den de bu raha bir şekilde anlaşılıyor. Son ra da diyor ki;
‘’ …Fe-iżâ vecebet cunûbuhâ… –Hayvanın yanı yere düştüğü zaman’’ (Hacc-36) Ayakta bıçağı yediği zaman ne olacak bir müddet sonra yere düşecek, biraz çırpınacak ondan sonra hareketsiz hale gelecek. Yanları yere yapıştığı zaman, yani artık kıpırdamıyor.
‘’…Fekulû minhâ…- Siz ondan yiyin.’’ (Hacc-36)
‘’…Veat’imû-lkâni’a… – Kanaatkar olana da yedirin.’’ (Hacc-36) Bazıları vardır ki, aslında et diye canı gidiyordur da, çekindiğinden yanınıza bile yaklaşamaz. İşte bu kanaatkardır.
‘’…Velmu’ter(ra)…__ Mu’tere de yedirin.’’ (Hacc-36) O kim, o da araya giriyor ‘bana da ver, bana da ver diyor, biraz et verir misin bana?’ diyor. Ona da yedirin. Şimdi millet hep kovuyor gelenleri. Demek ki, Cenab-ı Hak isteyene de ver diyor. İstemiyor; aslında canı çok et çekiyor ama utanıyor, çekiniyor aman ne olacak vermezse vermesin diyor kendi kendine, ona da verin. Şimdi biz yiyorsak, biz yediğimiz yemeklerden evimize gelenlere yedirmiyor muyuz? Her zaman yediriyoruz. Bayramlarda da herkes zaten geliyor. Bayramlarda herkesin evi misafir kabul etmeye hazırdır. Hanımlar önceden evlerini hazırlıyorlar. Niye hazırlıyorlar? Başka zaman misafir telefon ediyor, müsait misiniz, gelmek istiyoruz, ne zaman müsait olusunuz diyor. Bayramda böyle bir telefona ihtiyaç var mı? Herkesin evi açık. O zaman hem gelene yedireceksiniz hem de bunlara. Peygamber s.a.v. üçe ayrılmasını tavsiye ediyor değil mi? Bir kısmını siz yersiniz, bir kısmını eşe dosta, bir kısmını da ihtiyaçlılara. Nereden almış onu? Ayetten almış değil mi? Öbür ayette de aynısı anlatılıyor. Bu Müslümanlara.
Peki bütün ümmetlere farz kılınan kurban ile ilgili ne diyordu? Aynı surenin 28. Ayetine gelelim.
‘’Liyeşhedû menâfi’a lehum…__ Kendileri için menfaatlerine şahit olsunlar.’’ (Hacc-28)
‘’…Veyeżkurû-sma(A)llâhi fî eyyâmin ma’lûmâtin…__ Bilinen günlerde Allah’ın adını ansınlar.’’ (Hacc-28)
‘’…alâ mâ razekahum min behîmeti-l-en’âm(i)…__ Allah’ın onlara rızık olarak verdiği en’am cinsi hayvanlar üzerine.’’
‘’…fekulû minhâ…__Ondan yiyin.’’ (Hacc-28) aynı ibare, çünkü aynı ibadet, farklı değil ki; ondan yiyin.
‘’…veat’imû-lbâ-ise-lfakîr(a).__ Çok zor durumda olan, fakir olanı da doyurun.’’ Sen yediğin zaman eşe dosta da yedireceksin zaten. Aynı şeyler görüyor musunuz? O zaman Kur’an-ı Kerim’in dışında bir kurban anlayışı içinde olduğumuz için, kurban bayramı yaklaştığı zaman ileri geri bir sürü şeyler söylenir.
Kurban, bizim anladığımız manada sünnet bir ibadet miymiş, nafile bir ibadet miymiş? Farz, çünkü kesin diye emir var. Peki, burada şunlara, şunlara yedirin dendiğine göre; kesecek kişilerin o durumda olmaması lazım değil mi? O zaman herkese farz değil. Peki, kimlere farz?
Şimdi yukarıdaki ayette ‘’Ve likulli ummetin-Her ümmet için’’ İfadesi kullanılıyor. Ümmetin her bir ferdi için değil. O zaman bu bir farz-ı kifaye gibi gözüküyor ama ‘’onlar sıra, sıra dizildikleri zaman Allah’ın adını anın’’ dendiğine göre de öyle bir şehirde bir kişi kestiği zaman olur diyemiyoruz. O zaman Peygamber s.a.v.’in nasıl uyguladığına bakacağız. Tirmizi de geçen bir hadiste Peygamber efendimiz şöyle demiş;
‘’ Ya eyyuhennas ala kulli ehli beytin fi kulli amin udhiyyetun -Her hane halkına her yıl bir udhiyye gerekir.’’ Her hane halkına dendiği zaman da tabiî ki fakirler değil, imkanı olanlar. O zaman haneden her bir ferde değil. Peygamber s.a.v. nasıl yapmış? Aişe validemizin ifadesine göre peygamberimiz bir kurban kesiyor, diyor ki:
‘’ Bismillah, Allahumme tekabbel min Muhammedin ve ali Muhammed. Femin ummeti Muhammedin’’ Demiş. Bir tek kurban kesiyor, Diyor ki: ‘’ Ya Rabbi bunu Muhammed’den kabul et Muhammed’in ailesinden ve ummet-i Muhammed’den.’’
Şimdi biz namaz kılarken, hanım ben namaz kılıyorum artık senin namaz kılmana gerek yok diyebiliyor muyuz? Demekki namazdan farklı bir ibadet. Ondan dolayı Peygamber efendimiz: ‘’Ya Rabbi benden, ailemden ve başka rivayette de ümmetimden, kurban kesmeyenlerden kabul eyle’’ diyor.