Euzübillahimineşşeytanirracim. Bismillahirrahmanirrahim. Elhamdü lillâhi rabbil-âlemîn. Vel-‘âkibetü lil-müttekîn. Vessalâtü ves-selâmü ‘alâ Rasûlinâ Muhammedivve ‘alâ âlihî ve ashâbihî ecme’în.
Bu cuma günü yine Almanya’ya gitmek nasip oldu. Evet, bu sıralar pek bir yere gidemiyoruz biliyorsunuz. Cuma, cumartesi ve pazar, üç gün boyunca gittiğimiz gün başlamak suretiyle pazar günü geç vakte kadar, toplantılar yaptık. Bir sığırların kesildiği, bir de tavukların kesildiği mezbahaneleri ziyaret ettik. Orada kesim nasıl yapılıyor, onları gördük. Sonra da işte oralardaki hayvan kesimi, kesilen etlerin yenip yenemeyeceği ve bir kısım katkı maddeleriyle alakalı, tamamen gıda konulu toplantılar yaptık.
Şimdi tabii ister istemez, güncel olduğu için o toplantılardan bahsetmek, belki daha iyi olur. Bu hepimizi ilgilendiren bir konu. Çünkü dünya küçüldü, insanlar her an her yerde bulunabiliyorlar. Önüne getirilen bir et, domuz eti değilse yiyebilir miyiz? Yiyemez miyiz? Diye her zaman her yerde sorulan sorular var. Bir de bu gün katkı maddesi kullanılmayan yiyecek hemen hemen kalmadı. Katkı maddelerinin bir çoğu işte üretiliyor, değişik yollarla. Yiyeceklere katılıyor, eskiden kısa sürede bayatlayan ekmek şimdi uzun süre bayatlamadan kalabiliyor. Kısa sürede bayatlayan yoğurt, uzun süre bayatlamıyor. Bazı yiyeceklerin hem raf ömrü, hem tüketime kadar olan ömrü bir hayli uzuyor. Bütün bunlar katkı maddeleri ile oluştuğu için, son derece önemli bir konu. Ama çok da büyük bir konu. Öyle bir iki toplantıyla halledilebilecek cinsten gözükmüyor. Çünkü bu gıda sanayi çok büyük gelişme göstermiş, katkı maddeleri konusu da öyle.
Şimdi bu akşam size, hayvan kesimi ile alakalı bir takım âyetler okumak istiyorum. Tabii sizin için de önemli bu sohpeti internetlerinin başında dinleyen insanlar için de önemli. Ve bütün insanlar için, bütün müslümanlar için önemli bir konu.
Enam Suresi’nin 145. âyetini, yüz kırk sekizinci sayfa açın, oradan başlayalım. Allah Teâlâ şöyle buyuruyor; “Kul la ecidü fı ma uhıye ileyye müharramen” (Enam 6/145) De ki bana yapılan vahiy’de haram kılınmış bir şey bulamıyorum. Kime haram? “ala taımiy yat’amühu” (Enam 6/145) Yiyen bir kimsenin yemesi haram. O zaman buradaki ayet yiyeceklerle ilgili demek. Yiyen bir kimsenin yemesi haram olan bir şeyi ben bulamıyorum. “illa ey yekune meyteten” (Enam 6/145) Ölmüş bir hayvan olursa başka. O zaman ölmüş hayvan ne oluyor? Haram oluyor değil mi? “ev demem mesfuhan” (Enam 6/145) ya da akmış kan; kesilen hayvanın damarlarında kalan kan değil. Onun için damarlarda kalan kanı temizlemeye gerek yok. Akmış olan kan. “ev lahme hınzırin” (Enam 6/145) Ya da domuz eti. “fe innehu ricsün” (Enam 6/145) Çünkü o pisliktir. Domuz eti haram. Bazıları tarihsel olarak işte o devirde Araplarda şöyleymiş, böyleymiş gibi bir takım ileri geri sözler ediyorlar; bir kere o günün Mekke’sinde ve Medine’sinde domuz olduğuna dair benim her hangi bir bilgim yok.
Kurân-ı Kerîm‘in emirleri her zaman, her yerde geçerli olan emirlerdir. Onların hiç birisi tarihsel değildir. Yani şu zamanda şu bölgede olanla alakalı değildir, Allah’ın emri geneldir. Dolayısıyla domuz yasaktır, yasak olmasının sebebi“fe innehu ricsün” (Enam 6/145) Çünkü o pisliktir diyor Allah. Domuz eti yasaktır. Domuz etinin yasak olmasının sebebi bir pislik olması. Şimdi domuz etinin yasak olmasının sebebi bir pislikse, bir âyette de Allah Teâlâ şöyle buyurur; peygamber (s.a.v.)’i anlatırken, Araf Suresi’nin 157. âyetinde …08.43…hangi âyet diyeceğimi anladığı için hemen numarayı yapıştırdı. Kaçıncı? Yüz yetmiş birinci sayfa. Burada resulün görevleri anlatılıyor. Resul ne idi? Birinin sözünü diğerine ileten kişi. Muhammed (a.s.) Allah’ın resulü. Resul kendi sözünü söylemiyor, Allah’ın resulü kimin sözünü söyler? Allah’ın. Öyleyse Allah’ın resulünün sözü aslında Allah’ın sözüdür. Değil mi? Çünkü Allah’ın sözünü bize nakletmezse onun resulü olmaz ki. Elçisi olmaz yani. Şimdi burada peygamber (s.a.v.)’i anlatıyor; “Ellezıne yettebiuner rasulen nebiyyel ümmiyy” (Araf 7/157) Ümmi resule tabi olanlar, “ellezı yecidune mektuben ındehüm fit tevrati vel incıli” (Araf 7/157) Yanlarındaki Tevrat’ta da İncil’de de yazılı olarak onu bulurlar. Allah’ın Muhammed (a.s.)’ın peygamberliğini. “ye’müruhüm bil ma’rufi” (Araf 7/157) O onlara iyiliği emreder (Araf 7/157) “ve yenhahüm anil münkeri” (Araf 7/157) Onları kötülükten nehy eder. “ve yühıllü lehümüt tayyibati” (Araf 7/157) Onlara temiz olan şeyleri helal kılar “ve yüharrimü aleyhimül habaise” (Araf 7/157) Pis olan şeyleri de haram kılar. Şimdi az önceki domuz eti ki pisliktir, o kaç tane şey o bir tane haram değil mi? Bir tane, hâlbuki burada pis olan şeyler diyor. O zaman pis olan şeyler birden fazla demek ki. Yani şeyden peygamber (s.a.v.)’in haram olduğunu bize bildirdiği şeyler, demek ki pis olduğu için haram. Başka bir şeyden dolayı değil. Bunların içinde bir tek domuz etini Allah açıkça kendisi bildiriyor, onu kimseye bırakmamış. Çünkü bazı kimseler diyor ki biz onun içerisindeki o mikroplu bölümleri ayırıyoruz, temizliyoruz, pis olmaktan çıkıyor falan, yok. O temizlenmez. Onu yaratan, o bir pisliktir dediğine göre o temizlenecek bir madde değildir. O tamamen pisliktir artık o hiç bir biçimde yenemez. İşte burada ve domuz eti ki o bir pisliktir, “ev fiskan ühille li ğayrillahi bih“(Enam 6/145) ya da fasıklık olmak üzere Allah’ın yolundan çıkılarak, Allah’tan başkası adına sesin yükseltilerek kesilen hayvan yani Allah’tan başkasının adı anılarak kesilen hayvan.
Şimdi kaç tane haram çıktı? Dört tane. Ki bana vahiy edilende yiyene yemesi haram olan hiç bir şey bulamıyorum. Ölü hayvan, akan kan, domuz eti ki o pisliktir ya da Allah’tan başkası adına kesilen hayvan. Bu dördü haram. Kurân-ı Kerîm’de dört âyet var. En son inen âyette bu âyetlerin dördüncüsüdür. Hepsinde de haramlar bu dört ile sınırlıdır. Hepsinde bu dört ile sınırlıdır haramlar.
Şimdi evet şunu bir gösterelim, şimdi buradan bir yapamadık mı? Sen ayarla ben beceremedim. Aynı anda mı basılması gerekiyor. Yok yok onu kapatmana gerek yok. Ha iyi tamam peki. Oldu şimdi gitmiş tamam. Sen bunu o tarafa çevirsene şeyi. İbrahim göster o şeyi de gösterebiliyorsan. Ha büyüt. Bu kadar büyüyor daha fazla büyümüyor.
Şimdi şurada dikkatle bakarsanız, yok şimdi ben göstereyim de, bak şurada aa dur. Şimdi bakın şu orada bir matkap gibi bir şey var. Bu aslında bir tabanca, onun ucunda on bir cm uzunluğunda bir demir parçası var. Kalınlığı altı mil. Arkadan hızlı bir şekilde tazyikli bir şekilde o tetik çekildiği zaman o itiliyor. Hayvanın alnının ortasından on bir cm beyninin içerisine o demir parçası girip, dışarı çıkıyor. Yo dönmüyor, olduğu gibi girip çıkıyor. Öyle ucu sivri falan değil, ucu düz. Yani alnını çatlatıyor, girip çıkıyor. Hayvanın beynini o anda etkisiz hale getiriyor, sonra hayvan donuyor onun üzerine. Böyle kaskatı kesiliyor hayvan, o şekilde düşüyor aşağıya. Bakayım onu da göstereyim size; şimdi bakın orada hayvanı görüyor musunuz? Oraya düşüyor, adam onu kesiyor hiç bağlı falan değil. Hayvanda bir hareket yok. Dikkat edin, hiç bir hareket yok adam rahat bir şekilde çalışıyor. Yani o dediğim demir vurulduktan iki üç saniye sonraki durum bu. Şimdi tekrar ediyoruz, Almanya Almanya. Türkiye’de yok böyle bir şey. Tekrar bakın, şimdi bu Müslümanların yaptığı kesim. Hayvanın alnına on bir cm uzunluğunda, altı milim kalınlığında bir demir parçası işte şimdi tekrar göstereyim işte burada görüyorsunuz yani o üst taraftan o şey burgu gibi şeyi görüyorsunuz hayvanın kafasına vuruyor. Vurur vurmaz hayvan hemen oradan düşüyor aşağıya. Bir de şuna bakın, ha burada da bak vuruyor. Hayvanın kafasını görüyor musunuz? Bak vurur vurmaz, hayvan hemen etkisiz hale gelecek. Vurur vurmaz hayvan düşüyor. Burada bir tane daha olacaktı, onu bulsana. Yok, onun içinde yok. Sen onu bir bulda ben daha sonra şey yapayım. Bir tane daha olacak burada da. Bu esas o şeyden yaptıkları kesim. Orada mı? Hah, tamam o zaman hah tamam. Bu da şeyin, Almanların yaptığı kesim. Bak şimdi, şimdi adam orda bıçağı vurarak, ben şimdi durdurdum; bıçağı hayvanın şurasına, yani şu iki bacağının arasındaki gerdan kısmından boynuna doğru vurdu ve deriyi yardı. O zaman kan falan çıkmıyor. Bakın burada kan akması falan yok. Ha kafasından vurulmuş tabii. Kafasından vurulmuş, bu hayvan şu anda baygın vaziyette. Ölü değil, ölmüş gibi kas katı duruyor çünkü beyninden vurulmuş. Hareketlenmeye biraz sonra başlıyor.
Şimdi bize verilen bilgiye göre, alnına çivinin vurulması anından itibaren, sekiz dakika bu hayvan donuk kalıyor. En geç altmış sekizinci, altmış beşinci saniye’de kanunda altmış saniyeymiş de uygulamada altmış beş saniyeye kadar çıkıyormuş, altmış beşinci saniyede kesim tamamlanıyor. Yani kesim yapılırken hayvan canlı. Hayvan hastalıklı falan olursa, iki dakika sonra ölüyormuş, gene o kanuni duruma göre, ölmeden önce kesim yapılmış oluyor.
Şimdi bakın bu adam hortumu aldı, oradan vurdu yukarıya doğru. Şimdi bir hortum alıyor, o hortumdan, hortumu görüyorsunuz; hortum bir vakum. Hayvanın içerisindeki kanı çekiyor. Hortumun ucunda üçgen şeklinde bir bıçak var. O bıçağı, şu hayvanın göğsüyle boynunun bitiştiği yerin üst tarafında bir çukurluk olur, tam o çukurdan içeriye vuruyor. O çukurdan içeriye vurunca, bıçak hayvanın kalbinin üzerindeki ana damarları kesiyor. Oradan akan kanı hortumla kapalı bir alana alıyorlar. Şimdi tekrar bakın; bu hortum zaten buradan hemen arka tarafta kapalı bir alana gidiyor, onu da havayla temas etmemesi için gereken tedbirleri almışlar. Onu da kimya sanayinde kullanıyorlar o kanı. İşte bak hah tamam, gördünüz mü? Bakın henüz hayvanda bir hareket yok, şimdi biraz sonra öbür hayvan gelecek ve bu hayvan çırpınmaya başlayacak. Başladı çırpınmaya da tam olarak değil çünkü hala uyuşukluğu devam ediyor. Bak bak bunun uyuşukluğu geçmiş, bu çırpınıyor görüyor musunuz? Bu yenisi geliyor şimdi evet bunu da aynı şekilde kesecek, yani o sadece deriyi kesiyor o bıçakla. Bak şu öbür hayvan şimdi çırpınmaya başladı az önceki hayvan. Yani uyuşukluğu geçince çırpınmaya başlıyor. Hah bak bu demek ki tam olarak şey yapmamış daha güçlü bir hayvan bu evet, hortumu taktı. Biz aynen bu şahsı gördük orada, yani bu kesimhaneye girdik. Bu tam ölmemiş, çırpınıyor. Tamam.
Şimdi siz bunları gördünüz. Şimdi burada sizin asıl bilmeniz gereken husus şu; iki türlü kesim var. Birincisi hayvanı ayakta kesmek. Tabii ona kesmek denmez de şöyle diyelim, iki türlü tezkiye var yani hayvanın etinin helal kılınmasını gerektiren eyleme, işleme tezkiye deniyor. Bu iki türlü yapılıyor, birisi bizim bildiğimiz hayvan kesimi, işte hayvanın boynunu kesiyorsunuz. Boynunu keserken, atar damar, toplardamar, nefes borusu ve yemek borusu kesiliyor. Hayvanı kesenler hemen yemek borusunun ağzını bağlarlar ki et pislenmesin. Çünkü o zaman işkembeden pislik geliyor ya, bu birinci kesim. İkincisi de Kurân-ı Kerîm’de Cenab-ı Hakkın tavsiye ettiği kesimdir. Yani ayakta olması gereken kesimdir.
Şimdi onu 22. Sure’de Cenab-ı Hak bize anlatıyor. 36. âyette. Kurbanlık hayvanlarla ilgili âyettir. Kurbanlık hayvanlardaki durum biraz farklıdır. Kesim açısından fark eden bir şey yok gerçi konumuz açısından. Burada diyor ki Allah Teâlâ; “Vel büdne cealnaha leküm min şeairillahi leküm fıha hayrun” (Hacc 22/36) Böyle bedeneli, cüsseli hayvanlar, zayıf, naif değil, cüsseli hayvanlara da sizin için Allah’ın şearinden yani Allah’a ibadetin simgelerinden kıldık. Onda sizin için hayır vardır. “fezkürüsmellahi aleyha savaf” (Hacc 22/36) Sıra sıra diziliyken Allah’ın adını onlar üzerine anın. Sıra sıra diziliyken dediğiniz zaman nasıl dizili olur? Oturarak mı? Ayakta mı? Yan üstü yatarak mı? Ayakta. Ayaktayken Allah’ın adını anın. “fe iza vecebet cünubüha” (Hacc 22/36) Yan üstü düştükleri zaman, “fe külu minha ve at’ımül kania vel mu’terr” (Hacc 22/36) Ondan yiyin, şeye de yedirin, yani kanaatkâr’a da yedirin, zor durumda olan kimseye de yedirin.
Şimdi bu ayakta hayvanın kesimi, hayvanın yatırılmadan kesimi esas. Pek görüntü pek güzel olmamasına rağmen, bu konuda size bir bilgi verecek olan bir görüntüyü göstereyim. Şimdi bakın burada bir deve kesimi var, bak adamın elindeki bıçağı görüyorsunuz değil mi? Adam o bıçağı sallayarak bir kaç saniye içerisinde dünya kadar deveyi kesiyor. E bir bul bakalım nerde o? Yahya bu görüntüye itiraz ediyor. Aynı aynı bak, bak görüyor musunuz? Bıçağı sapladığı kesilmiş oluyor. Bıçağı nereye saplıyor? Boynuyla göğsünün o kaburga kemiklerinin en üstünde, boynunun birleştiği başladığı noktadaki çukura. Bıçağı o çukura sapladığı zaman, o deveyi yatırması böyle bizim gibi kesmesi değil, oraya bıçağı saplıyor; oradaki şeyler, damarlar kesiliyor, aslında deve kesildiğinin farkına bile varmıyor. Size tabii bu görüntü de biraz ters gelebilir de, şöyle düşünün keskin bir bıçakla elinizi kestiğiniz zaman, elinin kesildiğinin farkına varır mısınız? Varamazsınız, bu da aynı. Deve kesildiğini fark ettiği falan yok, fark etse kaçar, şunu yapar, bunu yapar. Ama kan akınca, artık ayakta duramaz hale geliyor ve düşüyor. Aynı anda kanının aktığını da bilemiyor tabii, bilemez kanının aktığını o anda. En kolay şey o. Sadece mekân güzel değil. Allah Teâlâ’nın dediği gibi şöyle sıra sıra dizseler de, öyle bir kenardan başlasa, öbür kenara kadar yüz tane deveyi belki on dakikada hatta daha erken, neyse onlar kesiyorlar onlar bunu yapmıyorlar. O başka bir olay o, o başka bir olay. Kesim başka, bu nahil olayı başka. Nahil olayında bak öyle elini burnuna murnuna da soktuğu yok yani. Mezbaha da elini burnuna sokup, boynunu tutup kesiyorlar, bunda hiç öyle bir şey yok. Burada sadece mekândaki hoşnutsuzluk dışında her hangi bir şey yok. Ha? Öğrensinler bir şey olmaz canım çocuklarda. Burada bak bak bak oluk gibi kan akıyor. Anında bitiriyor işi. Şimdi burada yaptığı tamam kapat Yahya, orada o kişinin yaptığı ayakta iken bıçağı o yere saplayıp, kanın akmasını sağlamak.
Şimdi peygamber (s.a.v.) Veda Haccı’nda almış üç tane deveyi kesmiş diye kitaplarda okurken ben hep şunu düşünürdüm, bu rivayette bir yanlışlık var. Kardeşim biz sekiz on kişi toplaşıyoruz, bir hayvanı kesemiyoruz. O bir kişi altmış üç taneyi nasıl kesecek bu mümkün değil. Hatta bir kere Hicaz’da bir deveyi kesmeye kalkıştık, beceremedik. Kaç arkadaş, beceremedik sonra bir adamı tuttuk iki dakikada halletti. Şimdi bu ayakta nahil suretiyle yapılan kesim ki yani nahil kelimesini venhar’dan hatırlayın; “Fe salli li rabbike venhar” (Kevser 108/2) Rabbin için namaz kıl ve nahil yap yani kurbanı kes.
İşte peygamber (s.a.v) mesele bu hayvanın o çukuruna o bıçağı saplamaksa, o altmış üç taneyi beş dakikada da bitirir. Bu birkaç saniyelik bir iş. Ondan sonrası da kim ne yaparsa yapar, yani o etini alma işi kolay.
İşte burada baktım ki şeylerin yaptığı o mezbaha’da Almanların yaptığı bizdeki nahil eylemi. Yani o şeyi o çukura sokuyorlar üçgen şeklindeki bıçağı, arkasında da hortum var; onu doğrudan doğruya oradaki iki damarı kesiyorlar. O hortumdan kanı çekiyorlar, bir müddet sonra da hortumu çekiyorlar ve kalan kanda yere akıyor sonra da tabii diğer işlemler için hayvan kesip gidiyor.
Şimdi buraya kadar kesim tamam. Kesim ister işte gördüğünüz gibi bir kişinin bizim bildiğimiz şekilde kafasını koparması şeklinde olsun, isterse nahil şeklinde olsun; her ikisi de Kurân-ı Kerîm açısından tezkiyedir ve kesim tamamdır. Ondan sonra o et yenir. Burada bir problem şu kalıyor, peki Müslüman olmayan bir kimsenin kestiği yenir mi? Bu şeyler iki şekilde kesilir, hayvan kesimi iki şekilde olur; birisi ibadet içindir, bunlar her zaman olmaz. Ne zaman olur? Kurban Bayramında olur. Hacılar da Kurban Bayramında keser, hacca gitmeyenler de.
Şimdi bu şeyin 22. Surenin yani Hacc Suresinin kaçıncı sayfa? Üç yüz otuz altıncı sayfa. Üç yüz otuz yedinci sayfa hah! 34. âyet. Burada bir ayet var Allah Teâlâ diyor ki “Ve li külli ümmetin cealna mensekel li yezkürüsmellahi ala ma razekahüm mim behımetil en’am” (Hacc 22/34) Her bir ümmet için bir mensek oluşturduk. Oluşturduk, niçin oluşturduk? Allah’ın adını behımetil en’am üzerine ansınlar. Behımetil en’am; deve, sığır, koyun, keçi. Bu tür hayvanlara behımetil en’am deniyor. Behımetil en’am üzerine Allah’ın adını ansınlar diye her ümmet için bir mensek oluşturduk. Mensek üç manaya geliyor; kurban kesme yeri, kurban kesme zamanı ve kurban. Üç anlama geliyor.
Şimdi bizde kurban kesme yeri olarak tahsis edilen yer neresi? Mezbahane değil? Otopark da değil? Neresi? Müslümanlarda. Hayır, Arafat da değil. Hah! Harem, Harem kurban kesme yeri olarak Harem. Yani Mekke’nin Harem denen bir sınırı vardır, Mina’ya kadar ulaşılır. O bölgedir kurban kesme yeri Müslümanlarda. Kurban kesme zamanı Kurban bayramı günleri. Kurban da zaten belli hayvanlar. Peki, Yahudilerde kurban nasıl? Onlar kurban kesiyor mu? Gördünüz mü hiç? Tahmin ediyorsunuz. Haberi olan var mı? Yahudiler kurban kesiyor mu? Yahudilerde kurban vardır ve çok önemli bir ibadettir ama yetmiş yılından beri yapamıyorlar. Bin dokuz yüz yetmiş değil sadece yetmiş. Kaç sene olmuş? İki bin sekiz olduğuna göre bin dokuz yüz otuz sekiz senedir Yahudiler kurban kesmiyor. Niye kesmiyorlar biliyor musunuz? Çünkü onlara göre kurban Beyt-i Makdis de kesilir. Başka yerde kesilmez. Onların mensek’i orası. Yani kurban kesme yeri orası. Beyt-i Makdis yani bizim şimdi yanlış olarak Mescid-i Aksa dediğimiz yer var ya onlar Bet-Amikdaş diyorlar oraya kendi dilleriyle Bet-Amikdaş Arapçasıyla Beyt-i Makdis. Yani Süleyman (a.s.)’ın yaptırdığı mabet. Kurbanı orada kesmeleri lazım, Beyt-i Makdis de yetmiş yılında yıkılmıştır, ikinci kez yıkılmıştır. O gün bugün de bir daha yapılmış değildir. Gerçi bizimkiler orayı yapıyorlar hatta Mescid-i Aksa diyorlar hatta peygamber efendimizi miraç da oraya gönderiyorlar, orada namaz da kıldırıyorlar hayallerinde. Bunu hatta akide haline getirip kitaplarında yazmışlardır. Olmayan bir şeyi. Şimdi bu şeylerde bunu okuyunca gülüyorlar, diyorlar ki işte bak Müslümanlar böyle olmayan şeyler üzerine akide bina ediyorlar diye. Haklı olarak gülüyorlar tabii. Çünkü beytül maktis diye bir bina o gün bugün yok. Yetmiş yılından beri yok. Peygamberimiz zamanında da yoktu, bugün de yok. O olmadığı için Yahudiler kurban kesmiyorlar. Beyt-i Makdis’i yeniden ihya etme çalışmalarının altında yatan bir sebepte bu. Çünkü bazı ibadetlerini oraya bağlı olarak yapıyorlar. Yahudilerde kurban yok. Peygamberimiz zamanında da yoktu, bugün de yok. Niye yok? Çünkü Beyt-i Makdis yok. Beyt-i Makdis olsa tekrar kurban başlayacak.
Peki, Hıristiyanlarda kurban var mı? Yüksek sesle söylediğine göre gerekçesini söyle yok diye hah! Bravo. Sen cevabını tam verdin. Cevabı tam verdin. Hıristiyanlar diyor ki İsa kendisini bizim adımıza kurban etti artık kurbana ihtiyaç yok diyorlar. O zaman Hıristiyanların, Yahudilerin Allahtan başkası adına mesela İsa (a.s.)’a tanrı diyorlar değil mi? Hıristiyanlar. İsa adına kurban kesme ihtimalleri var mı? Yok. Yahudilerin var mı bir başkası adına kurban kesme ihtimalleri? O da yok. Peki, başkası adına kurban kesme ihtimali kimde var? Yahudi ve Hıristiyanların dışındaki müşriklerde. Değil mi? Mesela Mekkeli müşrikler hayvanları dörde ayırıyorlardı. Enam Suresini Enam 138’i açarsanız görürsünüz. Yüz kırk birinci sayfa. Yüz kırk yedi. Bu konuda bizim Yahya biraz tembellik ediyor. Yahya’nın çok güzel bir çalışması var bu tüm anlattıklarımı şey yapan. Tembellik etmesinin sebebi de bugüne kadar bir türlü bastırmadı. Biraz vakit ayırıp da bastırması lazım. Gerçi o da haklı diyecek ki sorulan sorulardan vakit mi buluyorum ki? Bir taraftan İngilizce, bir taraftan doktora dersleri, bir taraftan da sorulan sorular ben nereden vakit bulayım diye haklı olarak söylenecek ama ben anlamam onu ne yapıp yapıp neşretmesi lazım. Hiç başka çaresi yok.
Şimdi burada Mekkeli müşrikleri anlatıyor; sure Mekke’de inmiştir, yani Enam Suresi. Tamamı bir kerede inmiştir. Dolayısıyla bu surede şu âyet şu âyet nesh etmiştir diye bir iddiada bulunmak mümkün değil. Gerçi bazı âyetlerinin Medine’de indiği söylense de o âyetler yiyeceklerle ilgili değil, başka konularla alakalı. Burada şimdi “Ve kalu hazihı en’amüv ve harsün hıcr” (Enam 48/138) Dedik ya dörde ayırıyor hayvanları Mekkeliler, Mekkeli müşrikler. Diyorlar ki şu hayvanlar enam’dır. Yani koyun, keçi, sığır, deve ve şunlar da ürünler, bitkiler. Hecrun bunlar yasak. Bunlara kimse dokunamayacak. Niye çünkü Kâbe’ye adanmış şeyler. “la yat’amüha illa men neşaü bi za’mihim” (Enam 48/138) Onların şeylerine göre Allah kimin için takdir etmişse o yiyecek. Allah adına şunu şu yiyecek bunu bu yiyecek diye kendileri belirlemiş. “ve en’amün hurrimet zuhuruha” (Enam 48/138) İkinci bir grup hayvan var ki bunların da sırtına binmek haram. Bunlara binemezsiniz diyorlar. Onlar da yine Kâbe’ye adanmış olan hayvanlar. “ve en’amül la yezkürunesmellahi aleyheftiraen aleyh” (Enam 48/138) Üçüncü bir grup hayvan var ki onların üzerine Allah’ın adını anmıyorlar. Allah’a iftira ederek.
O zaman kaç grup saydık üç değil mi? Bir işte bunlar dokunulmaz hayvanlardır. Bunlardan sadece işte belirli kimseler yer diyorlar. Bunlar sırtına binilmesi haram olan hayvanlardır. Bir grup hayvanda bunların üzerine Allah’a iftira ederek besmele Allah’ın adını anmıyorlar. Besmele çekmiyorlar değil de Allah’ın adını anmıyor başkasının adını anıyorlar. Başkası ne? Put. Şimdi bunlar bütün hayvanları keserken Putların adını anıyorlar mıymış? Hepsi için. Üç parçadan bir parçası için sadece Allah’tan başkasının adını anıyorlar. Bir de dördüncü parça var, onlar da günlük yiyecekleri için kestikleri hayvanlar. Demek ki bu dört grup hayvandan sadece bir grup üzerine Allah’tan başkasının adını anıyorlar. O zaman diğer üç grubu besmeleyle kesmiş olma ihtimalleri yüksek.
Şimdi Medine’de inen bu âyet bu sure sebebiyle 119. âyeti açalım; Allah Teâlâ diyor ki Müslümanlara “Ve maleküm ella te’külu mimma zükirasmüllahi aleyhi” (Enam 48/138) Allah’ın adını anılmış olan hayvanlardan niçin yemiyorsunuz ki? Mekke’de bir Müslüman diğer bir Müslüman’a besmeleyle kestiği hayvanın etini getirse yemem der mi? Hı? Demez. Peki, kimin getirdiği hayvanın etini yemek istemez? Müşrikin getirdiğini yemek istemez. İşte Müşrik’in getirdiği hayvanlar da dört grup. Sadece bir tanesinin üzerine Allah’tan başkasının adını anıyor. Allah Teâlâ diyor ki size ne oluyor ki yemiyorsunuz Allah’ın adı anılmış olanın olandan niye yemiyorsunuz? “ve akd fassale leküm ma harrame aleyküm illa madturirtüm ileyh” (Enam 48/138) Allah size neyin haram olduğunu açık açık bildirdi. İlk okuduğumuz âyette. Ne hangisi haramdı? Allah’tan başkası adı anılmış olması haram. Allah açıkça bildirdi. Bu adam Ebû Cehîl besmele çekmiş, kesmiş getirmiş sen niye yemiyorsun? Demiş oluyor Allah Teâlâ burada.
Şimdi bir de Maide Suresi’nin 5. âyetini açıyoruz; ha onu da okuyalım madem istedin tamam. Sen istedin dicen. Abdurrezzak hoca ondan sonraki âyeti oku diyor haklı. Onu okumazsak eksik kalır gerçekten. O zaman 120’yi de okuyalım diyor. Yok, 121’i. O zaman şunları da okuyalım da bir eksiklik kalmasın. Tamam mı? “Ve maleküm ella te’külu mimma zükirasmüllahi aleyhi ve akd fassale leküm ma harrame aleyküm” (Enam 48/119) Allah size neyi haram kıldığını açık açık bildirmişken, neden Allah’ın adı anılmış olan hayvanlardan yemiyorsunuz ki? Diyor Cenab-ı Hak. Allah’ın haram kıldığı Allah’tan başkasının adının anılmış olmasıdır. Yok, efendim kesen müşriktir diye yemek istemiyorsun Niye? Sebep ne? “illa madturirtüm ileyh” (Enam 48/119) Darda kaldığınız zaman başka. Yani o zaman yiyebilirsiniz tabii. O haramlardan da yiyebilirsiniz. Aç kalmışsın, ölüm tehlikesi var domuz da yiyebilirsin. Ölü hayvan eti de yiyebilirsin. “ve inne kesıral le yüdıllune bi ehvaihim bi ğayri ılm” (Enam 48/119) Şurası insanların çoğusu kendi arzularıyla, bir bilgiye dayanmadan insanları saptırırlar, bu haramdır derler. Yiyemezsiniz derler ki şu anda biz onu bilgi haline getirmişizdir. O bilgisizlik bizde artık kesin bilgiye dönüşmüştür. Mesela orada Allah Teâlâ dört dört tane hayvan eti haram demişken biz beşinciyi koymuşuzdur müşriklerin kestiği diye değil mi? Halbu ki Enam 145’de ben başka haram bilmiyorum de diye Allah peygamber efendimize bildiriyor. En son inen ayette zaten onu biraz sonra okuyacağız o da aynı. Ondan sonra diyoruz ki bir Müslüman’ın besmeleyi terk ederek kestiği bir hayvan da yenmez diyoruz. O da haramdır diyoruz. Peki, öyle bir şey o da etti altıncı haram oldu. Ehl-i kitap’a sıra gelince Ehl-i kitap besmelesiz keserse yenmez besmeleli keserse yenir diyoruz. O da yedinci bir haram koyuyoruz. Hâlbuki Allah dört gruptan başka haram koymamış.
Şimdi devam edelim bak “inne rabbeke hüve a’lemü bil mu’tedın” (Enam 48/119) Senin rabbin aşırı gidenleri çok iyi bilir. “Ve zeru zahiral ismi ve batıneh” (Enam 48/120) Günahın açığını da gizlisini de terk edin.”innellezıne yeksibunel isme seyüczevne bima kanu yakterifun” (Enam 48/120) Günah kazananlar yaptıkları şeyin karşılığında cezalandırılacaklardır. Sonra Abdurrezzak hocanın okuyalım dediği âyeti okuyoruz. “Ve la te’külu mimma lem yüzkerismüllahi aleyhi” (Enam 48/121) Allah’ın adı anılmamış olan hayvanın etinden yemeyin. Bu iş burada kalsaydı besmelesiz kesilen hayvanın etinden yiyemezdik. “ve innehu lefısk” (Enam 48/121) var. Bu hal cümlesidir. Fısk olduğu kesin olduğu halde fısk’ın da ne olduğunu az önce en başta okuduğumuz âyette Allah Teâlâ bildirdi. Enam 145’de “ev fiskan ühille li ğayrillahi” (Enam 48/145) Allah’tan başkası adı anılarak kesilen fısk olmak üzere kesilen hayvan. Fısk olduğu halde Allah’ın adının anılmadığı kesin olan hayvanın etinden yemeyin. Yani Allah’tan başkası adına kesildiği kesin olan hayvanın etinden yemeyin. Bu çünkü bu hal cümlesidir. Zaten ondan sonraki cümlenin devamı da bunun öyle olması gerektiğini zorunlu olmasını zorunlu kılıyor. Mesela şimdi ben size sorsam, bir insan besmelesiz kesilmiş bir hayvanın etinden yese müşrik olur mu? Ha? Olmaz. Olmayacağına göre Allah devamında ne diyor? Devamında diyor ki “ve inneş şeyatıyne le yuhune ila evliyaihim” (Enam 48/121) Şeytanlar dostlarına fısıldarlar “li yücadiluküm” (Enam 48/121) Sizinle Cidâlleşsinler diye. Ya kardeşim tamam put’a kesmişsek ne olmuş, niye yemiyorsunuz falan diye mücadele etsinler diye “ve in eta’tümuhüm inneküm le müşrikun” (Enam 48/121) Onlara boyun eğerseniz müşriksinizdir.
Yani Allah, Allah’tan başkası adına kesilen hayvanı haram kılıyor. Siz de onlar üzülmesin diye yerseniz ne yapmış oluyorsunuz onları razı etmeyi Allah’ı razı etmeye tercih etmiş oluyorsunuz. Değil mi? O zaman bu ne olur? Yani sadece Allah’a itaat etmek gerekirken, müşriklere de itaat etmiş olursunuz şirk olur. Anlaşıldı mı şimdi? Tamam mı? Yani bu âyeti kerime, besmelenin çekilmesini hiçbir zaman delil alınmaz ama bu besmeleyi delil alanlar, ayeti şeyde bitirirler“Ve la te’külu mimma lem yüzkerismüllahi aleyhi” (Enam 48/121)’de bitirirler. “ve innehu lefısk” (Enam 48/121)’e atıf yapamayacakları için çünkü Arapça bakımından haber cümlesi inşa cümlesine atfedilemez. O zaman diyorlar ki bu iptidai’dir. Yani başlangıç cümlesi, başlangıç cümlesi olduğu zaman iş iyice bozuluyor zaten. Ha? Mealler hep öyle. Mealler hep öyle. Çünkü Hanefi Mezhebine göre yazılmış bu mealler. Ama İmam Şafii mesela Şafiiler bunun doğrusunu söylüyorlar bu hal cümlesidir diye. Zaten ayetler arası ilişki büsbütün kopuyor o zaman. Yeni haramlar ihdas ediliyor. Hâlbuki işte Enam 145’de bundan başka haram yoktur diye Allah dört hayvan ismi sayıyor. Şimdi dört şey sayıyor dört hayvan demeyelim dört şey sayıyor.
Şimdi bundan sonra en son inen âyete geçelim ve dersimizin bu bölümünü bitirelim. En son inen âyet hangisiydi? Maide Suresi üç yüz sekizinci sayfadaki âyet. “elyevme yeissellezıne keferu min dıniküm” (Maide 5/3) Bugün sizin dininizi tamamladık. Veda Hutbesi’ndeyken inen âyet. En son inen âyet bu mudur? Yoksa faizle ilgili olan âyet midir? İhtilaf var ama fark etmez, ikisi de aynı zamanda inmiş ama hangisi önce hangisi sonra ufak tefek ihtilaf var. Bunun en son olması daha uygun. Çünkü burada dininizi tamamladım ifadesi kullanılıyor. Şimdi burada Allah Teâlâ bak ne diyor; “Hurrimet aleykümül meytetü” (Maide 5/3) Şimdi bir parmağınızı Enam 145’deki âyete atın, bir parmağınız da burada olsun. Yani bir elinizle orayı tutun bir elinizle orayı. Yüz kırk sekizinci sayfa ve yüz kırk sekizinci sayfada 145. âyet ve burada en son inen âyet. Size ölü hayvan eti haram kılındı. Bakın orada da aynı. Bu Mekke’de inmiş olan öbürü de Medine’de inen en son âyet. Diyor ki de ki ben bana vahiy edilende haram kılınmış bir şey bulamıyorum. Diyen bir kimseye meyte olursa başka ölü hayvan eti. Burada da aynı şey “Hurrimet aleykümül meytetü” (Maide 5/3) aynı mı? İkincisi “ved demü” (Maide 5/3) Kan. Öbüründe “ev demem mesfuhan” (Enam 48/145) diyor, akan kan. Yani damarda kalan kan değil. Aynı mı şimdi? Sadece orada vasfını anlatıyor. “ev lahme hınzırin” (Enam 48/145) orada da “ve lahmül hınzıri” (Maide 5/3) diyor; onun pis olduğunu ifade ediyor. O da aynı. “ve ma ühille li ğayrillahi bihı” (Maide 5/3) Allah’tan başkası adına kesilen. Orada “ev fiskan ühille li ğayrillahi” (Enam 48/145) değil mi? Aynı ifade var mı? Hiçbir ilave ve çıkarma yok değil mi? Aynısı. Son inen âyet ve Mekke’de inen âyet. Burada bir takım detaylar veriliyor. “vel münhanikatü” (Maide 5/3) Boğulmuş hayvan. Boğulmuş hangi hayvana denir? Ölmüş hayvana değil mi? Burada ölüm şekillerini anlatıyor. “vel mevkuzetü” (Maide 5/3) Bak başına bir şey vurulan. O Almanya’da gördüğümüz hayvan hangi gruba girer? Başına demir vuruyorlar ve beynini parçalıyorlar hayvanın. “vel müteraddiyetü” (Maide 5/3) Yukarıdan aşağıya düşen, “ven netıyhatü” (Maide 5/3) Bir hayvanın boynuzuyla diğerini öldürmesi, süsülen yani. “ve ma ekeles sebüu” (Maide 5/3) Yırtıcı hayvanın yediği. Haa şimdi bütün bu hayvanlar yırtıcı hayvan ısırmış, diyelim mesela bir şey gelir, kurt gelir, birkaç tane hayvanı boğar bir tanesini yer gider. Şimdi bu boğulan hayvanlardan ölmeden yetişip keserseniz ne olur? Ha işte Allah burada onu ifade ediyor; “illa ma zekkeytüm” (Maide 5/3) Ölmeden keserseniz başka. Şimdi burada insanın bir tereddüdü doğar bu zaten ölüyor kessem ne olur diye düşünebilirsiniz. Allah burada bir ruhsat veriyor. Ölmeden keserseniz yiyebilirsiniz diyor. Şimdi orada alnına demir vurdukları hayvan ölmeden kestiğimiz ya da işte nahil yaptığımız zaman ne yaparız? Yeriz demek ki. Gördünüz mü? “ve ma zübiha alen nüsubi” (Maide 5/3) Taşların üzerinde kesilen hayvanlar. Taşların üzerinde şu; Araplar Kâbe’nin etrafında hayvan kesmek için taşlar koymuşlar, onun üzerinde hayvanı kesiyorlar putları için, onu da orada bırakıyorlar fakir fukara gelip alıp yiyor. Yani bir hayvanı orada gördüğünüz zaman, Allah’tan başkasının adının anıldığını bilseniz de bilmeseniz de fark etmiyor, çünkü mutlaka Allah’tan başkasına kesilmiş oluyor. O zaman bu da bir ilave değil değil mi?
Dolayısıyla bakın burada burada kesimle ilgili Müslüman’ın kesmesi gerekir diye bir ifade var mı? Yok. Peki, besmelesiz kesemezsiniz diye bir ifade var mı? Allah’tan başkası adına kesilmeyecek diyor değil mi?
Şimdi ondan beşinci âyete geçelim hemen aşağıda; “Elyevme ühılle lekümüt tayyibat” (Maide 5/5) Bugün temiz şeyler size helal kılınmıştır. “ ve taamüllezıne utül kitabe hıllül leküm” (Maide 5/5) Kendilerine kitap verilmiş olanların taamı da size helal kılınmıştır. Taam ne demek? Yemek demek. Şimdi o zaman size bir tabakta yemek getirdi, ya da pişmemiş getirdi fark etmez Ehl-i kitap getirirse tabii domuz olmaması lazım Allah domuzu kesin olarak ayırmış ama domuzun dışında bir şey getiriyor. Şimdi Ehl-i kitap’ın, Yahudi ve Hıristiyanların biraz önce ne dedim? Allah’tan başkası adına hayvan kesme ihtimalleri var mıydı? Yok. Çünkü dinlerinde kurban yok. Değil mi? Onun için onlardan bir et geldiği zaman emin olun ki Allah’tan başkası adına kesilen bir şey yoktur orada. Domuzsa başka tabii. Onu ayırırsınız. Peki, Mekkeli müşriklerden gelirse bir tabak et? Onda Allah’tan başkası adına kesilme ihtimali var. İhtimalli hareket eder miyiz? Yoksa kesin bilgi mi gerekiyor. Kesin bilgi gerekiyor.
Peygamber (s.a.v.)’e şimdi Yahya Buhari’de gördüm diyor, ben şey yapmadım da, bu işin uzmanı Yahya’dır. Peygamber (s.a.v.) şey yapıyor (s.a.v.)’e et getiriyor. Ya resul Allah işte bu Bedevi Araplardan et geliyor diyorlar yani o müşrik Araplardan. Ne yapalım? Yiyelim mi yani? Besmeleyle kesilmiş mi? Kesilmemiş mi? bilmiyoruz. Bakın Müşrik kestiği için diye bir tereddüt belirten yok, bu kesim besmeleyle mi olmuş yoksa put’a mı olmuş? Bilemiyoruz. Şüpheli yani. Peygamberimiz ne diyor? …54.04…besmeleyi çek ye diyor. Şimdi bu hayvan Allah’tan başkası adına kesilecek olsa besmele çekilip, yenmesi olabilir mi? Olamaz. Allah’tan başkası adına kesilmişse zaten yiyemez. Ha şimdi ona laf söylediğimi zannetti şimdi ispatlıyor. Tamam, biz sana inandık canım şey etme yani. Hangisiydi? İki yüz otuz bir mi? Yok ya. Kırk bir canım. Muvatta da varmış, Zebâih bir. Buhari de varmış tevhid on üç, Zebâih yirmi bir. İbn-i Mace’de varmış, Ebu Davud’da varmış, Nesâî’de varmış. Yani çok sahih bir hadis.
Şimdi gördünüz mü bakın, bizim ilave ettiklerimizi çıkarırsak hayat bayağı kolaylaşıyormuş. Değil mi? Burada eminim ki keyiften dört köşe olan Mustafa Evli’dir. Yanlış mı? Tabii iletişim kopuyor tabii. Şimdi İslam’ın önünden Müslümanlar çekilse ya. Müthiş bir gelişme sağlanacak. Yok bugün bugün Ateistler herhangi bir kimse zaten ayrı bir dinleri yok ki gitsinler birisine kurban kessinler. Öyle bir şey mümkün değil. Ama Allah’tan başka adına kesilme ihtimalli değil. Kesilme konusu kesin olacak. Kesin olarak biliyoruz ki bir başkası adına kesmiş o zaman onu yiyemez. Domuz etini asla yiyemez. …56.06… affedersiniz adını söylemeyeyim çeşitli şeyler yerler, bir şey diyecektin galiba? Ha Çin’de mesela çok her şey. İnsan dâhil hâşâ tövbe estağfurullah. Onları anlatmasam mide gerektirir. Yani herkes onu şey yapamaz. Onların herhangi bir kutsalları yok. Hani Allah Teâlâ’nın haram kılmadığı işte bu Enam dediğimiz hayvanlar; koyun, keçi, sığır, davar, sığır, davar neyse deve hah! Onlar onlardan yenir. Şimdi Netice-i Kelam ne? Dersi bitiriyoruz.