Euzubillahimineşşeytanirracim,
Bismillahirrahmanirrahim,
ElhamdülillâhiRabbil-‘âlemîn. Vel-‘âkıbetülil-müttekîn. Vessalâtüvesselâmü ‘alâRasûlinâ Muhammedin ve ‘alââlihî ve sahbihîecma’în.
Bugünkü dersimizde iman ve İslam konuları üzerinde durmaya çalışacağız Allah nasip ederse. A’li İmran suresinin 83.ayetindeyiz. Burada AllahüTealaşöyle buyurur:
3/83. E fe gayre dînillâhiyebgûne“Allah’ın dininden başkasını mı istiyorlar?”. Allah katında din neydi? İslam, yani İslam’dan başka bir din mi arıyorlar?
velehû esleme men fîssemâvâtivel ardı “Göklerde ve yerde kim varsa, ne varsa, her şey ona teslim olmuştur”. Şimdi buradaki “men” kelimesi akıllı varlıklar içindir de, ama akıllı varlıklar arasına akılsız varlıklar girdiği zaman da men kullanılabilir.
“ve lehû esleme men fîssemâvâtivelard” “göklerde ve yerde olan her akıllı varlık”, “men” akılsız olanlar için de kullanılır.“hepsi ona teslim olmuştur”.
tav’an“isteyerek”
ve kerhen “ve istemeyerek”
veileyhiyurceûn“ve O’nun huzuruna çıkarılacaklardır”.
Şimdi, burada tabii, hep birlikte tabii önce dinin tarifini hep birlikte hatırlayalım. Biliyorsunuz 30.surenin 33.ayetinde AllahüTeâla dini fıtrat olarak tanımlıyor. Yani tabiatta geçerli kanunlar bütünü olarak tanımlıyor. Şimdi tabiatta bulunan bütün varlıklar AllahüTeâla’nın koyduğu kanuna hiç itirazsız uyuyor. Zaten Cenab’ı Hak bu Fussilet suresinin 13.ayetimiydi? Orada Fussilet 41.sure, 11.ayette, 476.sayfa.AllahüTeâla orada şöyle buyuruyor:
41/10. Ve cealefîhârevâsiyeminfevkıhâ ve bârekefîhâ ve kadderefîhâakvâtehâ fî erbeatieyyâm(eyyâmin), sevâenlissâilîn(sâilîne).
41/11. Summestevâilessemâi ve hiyeduhânun“Cenabı Hak yeryüzünü dört günde yarattıktan sonra”, yani iki günde yeryüzünü yaratıyor, bugünkü anlayışla kaba inşaatını tamamlıyor diyebiliriz meseleyi kavrayabilmek için. O iki gün dâhil, bir iki gün daha gıda ölçülerini yerleştiriyor toprağın içerisine, toplam dört gün sürüyor. Sonra da gökleri de iki günde yaratıyor, hepsi altı gün. Diyor ki AllahüTealayeri yarattıktan sonra,
Summestevâilessemâi“sonra göğe yöneldi”
vehiyeduhânun “gök duman halindeydi”. Duman halindeydi göğe yöneldiği zaman.
fe kâlelehâ ve lilardı’tiyâtav’an ev kerhâ“göklere ve yere (bizim cansız olarak nitelediğimiz varlıklar) dedi ki isteyerek veya istemeyerek gelin”
kâletâ“gök ve yer dediler ki”
eteynâtâiîn.“biz isteyerek Senin emrine geldik dediler”. Yani bizim cansız dediğimiz varlıkların da dili var, onlar da konuşuyor, onlar da itaat ediyor. Dolayısıylaisteyerek veya istemeyerek, göklerde ve yerde ne varsa hepsi Cenabı Hakkın emrine itaat ediyor. Şimdi iki türlü kulluk var, birisi zorunlu kulluk ki Müslüman- kâfir,ins, cin, melek hepsi o zorunlu kulluğunu yapıyor. Zaten onu yapmazsanız yaşayamazsınız. Yani AllahüTeâla’nın koyduğu kanunlara uymak zorunda, belli saatlerde uyuyor, yemeğini yiyor, temiz havasıdır, suyudur, belli işleri yapıyor, toplum içerisinde dürüst olmasa bile dürüst gözükmek zorundadır. Çalışması lazım, bunlar zorunlu kulluktur, Müslüman – kâfir herkes bunu yapar, bunları yapmadığı zaman hayatı yürümez. Bir de gönüllü kulluk vardır. İşte problem orada çıkar, yani AllahüTeâla’nın istediği gibi davranmak. Davranmak zorunda kalmak değil Allah istedi diye yapmak. Şimdi aynı şeyi iki sebeple yaparsınız: 1. Toplum bana dürüst desin diye yaparsınız. O gösteriştir, o da bir kulluktur, çünkü Allah’ın dediğini yapmış olursunuz.Ama bir de Allah bana iyi desin diye yaparsınız, işte o Cenabı Hakka kulluktur. Siz Allah bana iyi desin, Allah bana emrettiği için yapıyorum dediğiniz şeye, toplum karşı çıkabilir. Aslında toplum için yaptığınız o yanlış değildir. Toplum için olduğunu herkes bilir, fakat onların menfaatlerine ters düştüğü için size karşı gelirler. Siz de beni geçici menfaatlerim değil, kalıcı menfaatlerim ilgilendiriyor, Allah ne diyorsa onu yapıyorum dersiniz, isteyerek AllahüTeâla’ya kulluk yapmış olursunuz. Yani yeryüzünde ne var ne yok herkes, her şey Cenabı Hakka kuldur, kulluk eder. Zorunlu kullukta herkes eşittir, ama gönüllü kullukta müminle kâfirin ayırımı söz konusudur, ya da günahkârla günahtan uzak kalan kişinin ayrımı söz konusudur. Şimdi burada şu var:
“esleme” “teslim oldu”. “esleme” fiilinin mastarı ne? “İslam” ve İslam isim olarak da kullanılır. Yani İslam Allah’a teslim olma demektir. Şimdi yerde ve gökte ne var ne yok teslim ol dediği zaman biz de teslim oluyoruz. Dolayısıyla biz de tüm varlıklarla aynı konuma gelmiş oluyoruz. Yani tabiatta fesat çıkaracak bir durumumuz olmuyor. Düzen bozuculuk söz konusu değil. Öyle olunca her şey kanuna göre yürümeye başlıyor. Düzen bozuculuk aslında tabiatta yapılan yanlış davranışlardır. Dolayısıyla yani sizin eğer yanlış bir tavrınız varsa, o yanlış davranış önce sizin vücudunuzu bozar. Yani şöyle siz kendinize bakın, bir günah işlediğiniz zaman onun rahatsızlığını önce siz kendiniz duymuyor musunuz? Önce kendiniz rahatsızlık duyarsınız, niye? Çünkü bu vücut günah işlemek için yaratılmamıştır. Allah’a itaat ettiğiniz zaman, onun zevkini kendi içinizde duyarsınız. Cenabı Hakk’a ne kadar çok itaat ederseniz, vücudunuz o kadar çok rahat eder, o kadar huzur bulursunuz, o kadar kendinizi güçlü hissedersiniz. İşte Allah’a teslim olma meselesidir, ne diyorsa o diyebilmek meselesidir. Ondan dolayı AllahüTeâla ne diyor (Rum 30/41):
Estaüzibillah,
30/41: Zahera-lfesâdu fî-lberrivelbahribimâkesebeteydî-nnâsi“İnsanların kendi elleriyle yaptıkları şey sebebiyle, denizde ve karada bozulma meydana geldi”. Yani çevre kirliliğini de yaratan insanların yanlış davranışlarıdır. Yani bizim çevreye karşı da tavırlarımız düzgün olmak zorundadır.
liyużîkahumba’da-lleżî ‘amilû“yaptıklarının bir kısmının cezasını onlara tattırsın diye onlara böyle yapmıştır”. Bizim yaptığımız bir yanlış davranış başkalarını da sıkıntıya sokuyor.
le’allehumyerci’ûn.
Şimdi devam ediyoruz ayeti kerimeye. Diyor ki AllahüTeâla:
4/84. Kul âmennâ billâhi ve mâunzilealeynâ ve mâunzilealâibrâhîme ve ismâîle ve ishâka ve ya’kûbevelesbâtı ve mâûtiyemûsâ ve îsâvennebiyyûneminrabbihim, lâ nuferriku beyne ehadinminhum, ve nahnulehumuslimûn.
Şimdi bu ayeti kerimede iman ve İslam anlatılıyor. Hani sık sık sorulur, imanlaİslam aynı mıdır, gayrı mıdır, öyle midir, böyle midir, falan filan diye sık sık soruluyor. Bakın burada ne diyor? Bize şöyle emrediyor Cenabı Hak:
Kul “sen şöyle söyle”
âmennâ billâh“biz Allah’a inandık”. Allah’a inandık demeyen hemen hemen yoktur. Peki başka?
vemâunzilealeynâ“bize indirilmiş olana da (yani bu Kuran’ı Kerim’e de)”
vemâunzilealâibrâhîme ve ismâîle ve ishâka ve ya’kûb“İbrahim’e indirilene de inandık, İsmail’e de, İshak’a da, Yakup’a da”. Peki, şimdi geleneksel anlamda birisine sorsanız, siz biliyorsunuz da, başkalarına sorsanız, Allah burada İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a ve Yakup’a dabize indirilen, onlara indirilen nedir diye sorsanız ne cevap verecekler? Hakikaten bu geleneksel din anlayışı bizim her şeyimizimaalesef bitirmiş, o yüzden İslam âleminden hiçbir şey olmuyor. Her şeyimizi bitirmiş. İbrahim’e indirilene, mesela şeyde, el-ala suresinde suhufuİbrahime ve Musaye diye geçer; İbrahim’in ve Musa’nın sahifeleri. Şimdi mesela diye bize öğretmişlerdir. Peki,İbrahim’insahifeleri ne? Efendim onlar şu kadar suhuf. Peki, bunun delili ne? Falanca kitapta şu geçiyor, yahu kardeşim Allah’ın kitabında yokmu? Allah bunların her birisine kitap, hikmet venebilik verdiğini söylüyor. Neyse bu bir parantezdi, devam ediyoruz.
Kul âmennâ billâhi“De ki, biz Allah’a inandık”
vemâunzilealeynâ“bize indirilene”
vemâunzilealâibrâhîme ve ismâîle ve ishâka ve ya’kûbevelesbat“İbrahim’e indirilene de, İsmail’e de, İshak’a da, Yakub’a da”
“velesbâtı”dediğimiz zaman Yakup’un soyundan gelenler. Şimdi Yakup AS’ın torunlarından, kendisine kitap verilmiş olanlar deyince, kimler akla geliyor? Musa AS ve İsa AS değil mi? Ama aslında Cenabı Hak bütün nebilere kitap vermiştir. Şimdi biz bunların hepsine inanıyoruz, hepsine inanıyoruz da, işte Tevrat’ın bugünkü nüshasına, İncil’in bugünkü nüshasına ulaşıyoruz. Ama İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakup’a indirilen kitaplar şunlardır diye ben şahsen şu ana kadar herhangi bir bilgiye sahip değilim. Ama burada anlaşılan şu:
Onların her birisi aynı şeyi söylemişlerdir. Onun için burada diyor ki:
vemâûtiyemûsâ ve îsâ“İsa ve Musa’ya da verilen”. Şimdi esbat’a verilen dedikten sonra, Musa ve İsa’yı özellikle saydığı için, demek ki, Yakup AS’ın soyundan gelen nebilerin tamamına verilmiş, Musa ve İsa’ya da özellikle AllahüTeâladikkat çekiyor.
vennebiyyûneminrabbihim,“bütün nebilere verilen neyse”. Zaten onu da söyledi burada. “Bütün nebilere Rablerinden verilen neyse onlara inanıyorum”. O zaman Âdem AS’dan son nebiye kadar Allah’ın indirdiği her şeye inanıyorum. Peki,
lâ nuferriku beyne ehadinminhum, “onlardan hiçbirini diğerinden ayırmayız”. Bugünkü Müslümanlar öyle mi yapıyor? Yani AmenerRasulu’de de şey.
2/285. Âmenerresûlubimâunzileileyhiminrabbihîvelmu’minûn, kullunâmene billâhi ve melâiketihî ve kutubihî ve rusulih, lâ nuferriku beyne ehadinminrusulih, “Allah’ın elçilerinden hiçbirini diğerinden ayırmayız”.Öyle mi yapılıyor? Şimdi bakın AllahüTeâla nebimize vermiş olduğu kitapla diğerlerini ayırmadı. Onunla diğerlerinin arasını da ayırmadı. Hepsine de biz inanırız, hepsine de inanırız. Öyle olduğu zaman ne olur? Davet bütün insanlığa olur, herkese olur. En son kelimeye dikkat edin.
venahnulehumuslimûn. “biz Allah’a teslim olmuş kimseleriz” Biz Allah’a teslim olmuş kimseleriz, başkalarına değil. Mesela tarikatta şöyle vardır; Allah yolunda kendisine teslim olan bir şeyhe bağlanan mürit şöyle şöyledir. Allah yolunda kendisine teslim olan. Ne demek teslim olan? Biz sadece Allah’a teslim oluyoruz. Başkasına değil. Bunlar o yolun üstünde oturmuş, affedersiniz eşkıyalar gibi gelenin gidenin önünü kesiyorlar, teslim alıp herşeylerini boşaltıyorlar, hadi bakalım doğru Cehennem’e. Önde onlar, arkasında bunlar, doğru Cehennem’e, hep beraber. Biz Allah’a teslim olmuş kimseleriz. Teslim olma bak imanı anlattı ve sonra teslim oldular, teslim olduğumuz zaman, inanılması gereken her şeye inanırız. Herhangi birisini diğerinden ayırmayız. Yani Allah ne diyorsa o. O zaman imanla İslam birbirinden ayır şeyler olur mu? Burada olmaz yani aynı. Peki, ondan sonra diyor ki AllahüTeala;
3/85. Ve men yebtegigayralislâmi“bu İslam’dan başka”. Bak yukarıda İslam’ı tarif etti işte. Allah’a, bize indirilene, İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakup’a, onun torunlarına, İsa’ya, Musa’ya ve diğer bütün nebilere Rableri tarafından verilmiş olanlara inandık diyor. Birini diğerinden ayırmayız, biz O’na teslim olmuşuz, işte İslam bu. Burada kendi kafamıza göre tarifler yapamayız. Şimdi şunu söylüyorlar, işte tamam da bizim nebimiz âlemlere rahmet için inmiştir.
“Ve maerselnakirahmetin bil alemin”. Şimdi oradaki “erselnaki” orada seni resul olarak gönderdik. Bütün resuller rahmeten bil alemin olarak gelmiştir. Yani, Allah’ın insanlara ikramı ve merhameti olmak üzere gelmişlerdir. Ama şimdi Risalet kaldırılıyor, yerine Muhammed konuyor. Muhammed’in kendi şahsı rahmet olmaya başlıyor. Bu defa resullük bir tarafa gidiyor, o zaman onun yerine başka insanlar da araya sokuşturma imkânı ortaya çıkıyor.Hâlbuki rahmet olan Cenabı Hakkınrisaletidir, yani indirdiği kitaplardır. O kitapların bize gelmesi için de resullere ihtiyaç var, AllahüTeâla onları bu iş için görevlendirmiş, onları bize getirmişler ve bize örnek olmuşlar. Tabii son derece değerlidirler. Ama AllahTeâla’nınverdiği değerin üstünde bir değer vermeye kalkışırsak, o zaman Allah’a başkaldırmış oluruz.
Ve men yebtegigayralislâmidînen fe lenyukbeleminhu, “Kim bu İslam’dan başka bir din ararsa, o din ondan kabul edilmeyecektir”. Demek ki bunda hiçbir ekleme ve çıkarma yapamayız. Neyse o. Hiçbir şey ekleme veya çıkarma yapmaya hakkımız yok.
Şimdi bu surenin 18.ayetinden itibaren de bu konuyla ilgili ayetler okumuştuk. Şimdi burada da diyor AllahüTeâla:
3/19. İnneddîneindâllâhilislâm“Allah katında din İslam’dır”. Yani,“el İslam”, “bu İslam’dır”.İşte Allah’ın tarif ettiği şekilde olan İslam’dır.
vemâhtelefellezîneûtûlkitâbe illâ minba’dimâcâehumulilmubagyenbeynehum, “kendilerine kitap verilenler bu dinden ayrıldılar”. Ne zaman ayrıldılar? “kendilerine açık belgeler geldikten sonra, aralarında üstünlük kavgası sebebiyle”. Biri diğerine hâkimiyet kurmak istiyor. Yahu ne demek yani şimdi, evet Muhammed Allah’ın peygamberi ama ona inandığımız zaman, böyle şey olur mu? Şimdi, hatırladığımı söyleyeyim de eksik kalırsa siz de söyleyin, çünkü çok eski okuduğum bir bilgi bu.Necran bölgesinden Medine’ye geliyor heyet, bir Hristiyan heyeti geliyor böyle çok güzel elbiselerle falan. Onların bir başpiskoposları var, bir de onun kardeşi var. Şimdi yolda atının ayağı sürçüyor ve yere düşecek gibi oluyor. O sırada RasullulahSAV’ebir hakaret savuruyor, herhalde düşmüş de olabilir, diyor ki “Allah da senin burnunu sürtsün”. Abisi olan başpiskopos ona diyor ki: “Sakın ha, sen ne konuşuyorsun?” diyor. “Allah’ın resulüdür” diyor, “Allah’ın resulü için öyle söz söylenir mi?” diyor. O da şaşırıyor, diyor ki: “Öyleyse biz niye oraya heyet olarak gidiyoruz?”. “İnanalım, inanmış olarak gidelim, bu ne böyle?”. Diyor ki: “bak diyor, Bizans Devleti bize itibar etti, başpiskoposluk verdi. Bize kilise verdi, etrafımızda şu kadar insan var. Bütün bunlar bizim hâkimiyetimiz altında, Muhammed’e inanırsak bunların hepsi elimizden çıkar” diyor. Şimdi kafası iyice kafası karışıyor bu kardeşinin. Gidiyorlar Medine-i münevvereye orada kalıyorlar, RasullullahSAV’le görüşmeler, şunlar, bunlar. Sonra bir mübahele olayı ortaya çıkıyor, bunlar inat edince, okumuştuk değil mi bu ay bu ayeti? 61.ayet. RasullullahSAV’e gereksiz deliller getiriyorlar, orada diyor kiAllahüTeâla:
3/61. Fe men hâccekefîhiminba’dimâcâekeminel ilmi “sana gelen bu bilgiden sonra, bu konuda hala sana delil getirmeye çalışanlar olursa yapacak başka bir şey yok”
fe kul teâlev“de ki gelin”
ned’uebnâenâ ve ebnâekum ve nisâenâ ve nisâekum“gelin, bizim oğullarımız, sizin oğullarınız çağıralım, kadınlarımızı çağıralım, siz de çağırın kadınlarınızı”
veenfusenâ ve enfusekum“kendimiz de gelelim”
summenebtehil fe nec’alla’netallâhialelkâzibîn.“sonra mübahalede bulunalım”. Yani dua edelim, kim yalan söylüyorsa Allah’ın laneti onun üzerine olsun. Şimdi bunlar bu çağrıya gitmiyorlar. Resulullah gidiyor da bunlar gitmiyorlar. Anlaşıyorlar, cizye vermeye razı olup geriye dönüyorlar. Geri dönerken, gene bu kardeşi diyor ki yahu niye böyle yaptınız, gitseydiniz ya. Diyor ki olur mu, o Allah’ın peygamberi, o Allah’ın rasulu. Mübahale yapsak bütün necran batar. Bunun kafası iyice karışıyor, gerisin geri dönüyor, bu diyor ki siz batarsanız batın, gelip Resulullah’a ben teslim oldum diyor. Şimdi insanları Müslüman olmaktan engelleyen kesinlikle bilgileri değildir, herkesin kendine göre bir kurgusu vardır, bir hayat tarzı vardır, ulaşmak istediği hedefler vardır. Ona göre o kişi hayatını belirler, ona göre mümin mi olacak, kâfir mi olacak o belirlediği hedeflere ulaşmak istediği için, o hedeflere eğer uygun düşüyorsa, tamam, mümin olur. Uygun düşmüyorsa, dünyayı ahirete tercih etmemesi gerekir, ama dünyayı tercih ediyorsa, uygun düşmez. Çünkü teslim olmak kolay bir şey değildir. İşte burada da diyor AllahüTeâla, Allah katında din teslim olma, İslam’dır. Kendilerine kitap verilenler, bu bilgi geldikten sonra, aralarındaki üstünlük yarışı, biri diğerine hâkimiyet kurmaya çalışıyor, o onun elindekini almaya çalışıyor, ondan dolayı diyor ihtilaf ettiler. Yoksa bilmediklerinden dolayı değil.
ve men yekfurbiâyâtillâhi“kim Allah’ın ayetlerini görmezlikten gelirse”,
feinnallâheserîulhısâb“Allah hesabı çok çabuk görür”.
İşte Medine’ye vardıkları zaman hiç kimse Medine’deki Yahudileri Medine’den dışarı çıkaracağına ihtimal vermezdi. Çünkü çok zengin durumdalar, çünkü yaşadıkları mahallelerin çevresi surlarla çevrili, çok korunaklı yerler var, çevreyi ciddi manada etkileri altına almışlar, ama indirilen bu doğrulara inanmadıkları için, ayetleri görmezlikten geldikleri için, dört yıl içerisinde ne yaptılar? Tümüyle Medine’den ayrılmak zorunda kaldılar. Bunu Hac suresinin başında da bunu bildiriyor, işte siz hiç buna ihtimal vermiyordunuz diyor. Beni Nadir’in şeyden ayrıldığı sırada, 544.sayfa. Bak orada 2.ayette diyor ki,
59/2. Huvellezîahrecellezînekeferûminehlilkitâbi“ehli kitaptan kâfir olanlar (yani ayetleri görmezden gelenler, Allah’ın rasulunu görmezlikten gelenler, görmek istemeyenler) var ya, Allah onları çıkardı”
mindiyârihim“kendi yurtlarından çıkardı”
lievvelilhaşr, “ilk toplama sırasında çıkardı”
mâzanentum en yahrucû“siz onların oradan çıkacağını hiç beklemiyordunuz”. Böyle şey olur mu diyordunuz.
vezannûennehummâniatuhumhusûnuhum“onlar da zannediyorlardı ki o kaleleri kendilerini koruyacak”
minallâhi“Allah’tan koruyacak”
fe etâhumullâhuminhaysulemyahtesibû“hiç hesap etmedikleri yerden Allah onlara geldi (Allah onların içlerine öyle bir korku saldı ki)”
vekazefe fî kulûbihimurru’be“kalplerine bir korku saldı ki”
yuhribûnebuyûtehumbieydîhimve eydîlmû’minîne“evlerini kendi elleriyle ve Müslümanların elleriyle yıkıyorlardı”
fa’tabirûyâulîlebsâr“ey basiret sahipleri ibret alın”.Şimdi aynı şeyi ben de size söylüyorum, ibret alın. Başarılı olmanın tek yolu Allah yolunda olmaktır. Burada asla taviz vermeyeceksiniz, bütün kalpler Allah’ın elindedir, güç ve kudret ondadır. Siz dünyevi hesaplarla hesap etmeyin, AllahüTeâla’nın koyduğu hesaplara göre hareket edin, o zaman göreceksiniz ki, hiç ummadığınız değişiklikler olacak. Ama bunun şartını bak 19.ayete tekrar dönelim.
3/19. İnneddîneindâllâhilislâm,“Allah’ın indinde din İslam’dır”.
vemâhtelefellezîneûtûlkitâbe illâ minba’dimâcâehumulilmubagyenbeynehum, ve men yekfurbiâyâtillâhi“kim Allah’ın ayetlerini görmezlikten gelirse”
feinnallâheserîulhısâb“Allah hesabı çok çabuk görür”.Bak: “Kim gelirse”. Ehli kitap-Müslüman ayrımı var mı? Peki, şimdi size şunu söyleyeyim. Burada bu kadar dersler okuyoruz. Bu kendisini İslam diye tanıtan, ister Sünni, ister Şii olsun, bunların içerisinde ne kadarı Allah’ın ayetlerini görüyor? Geçen hafta, biliyorsunuz, burada zannedersem konuştuk, öyle tahmin ediyorum. Hani o Sudan’da bir hanımın ölümüne fetva verilmesi kararını konuştuk değil mi burada? Konuşmuştuk. Şimdi, kadına diyorlar ki sen kadının annesi Hristiyan, babası Müslümanmış, küçükken annesiyle babası ayrılmış, Hristiyan olan annesinin yanında büyümüş, babasını hiç hatırlamıyor. Sonra, birHristiyan’la evlenmiş. Diyorlar ki sen Müslüman bir babanın çocuğusun, sen Müslümansın. Eee? Nereden çıkardın? Peki, sen dinden döndün, kâfiroldun. Diyor ki ben hiçbir zaman Müslüman olmadım ki dinden döneyim. Hayır diyor senin baban Müslüman, dinden döndün. Adamla evlenmiş, evlilik geçersiz midir? Yirmi aylık bir çocuğu varken, yüz kırbaç vurmuşlar, evliliği geçersiz saysalar, başka bir evlilik yapsalar taşlayarak öldürürler de, gene paçayı yırtmış, yüz kırbaçla kurtulmuş. Daha önce bir evlilik geçseydi başından, ondan sonra yüz kırbaç vuruyorlar, sonra da diyorlar 3 gün sana mühlet, dine döndün, dönmediysen seni öldüreceğiz. Kadın diyor, ben hayatımda hep Hristiyan büyüdüm, hiç Müslüman olmadım ki. Hayır diyorlar, baban Müslüman, ben de Müslümansın. Sonra, ölümüne karar veriyorlar, şeriat mahkemesi ölümüne karar veriyor. Şimdi burada Hanefi ve Caferi mezhepler kadına ölüm kararı vermezler. Ama tövbe edene kadar hapis cezası verir ve mallarını da ellerinden alırlar. Ama erkek olsa, bunun erkek olduğunu kabul edin, Sünni- Şii bütün mezhepler, öldürülmesi konusunda ittifak etmişlerdir. Ama haftaya ayetleri okuyacağız göreceksiniz, Allah nasip ederse. Bu Kuran’ı Kerim’e %100 aykırıdır, yüzde yüz. En küçük şeyi yok. Ondan sonra o evliliği geçersiz sayıp da kadına ceza vermeleri Kuran’ı Kerim’e yüzde yüz aykırıdır. ResulullahSAV’in uygulamalarına yüzde yüz aykırıdır.Peki,şimdi bak buradaki genel hükme bakın.
ve men yekfurbiâyâtillâhi“kim Allah’ın ayetlerini görmezlikten gelirse”
feinnallâheserîulhısâb“Allah hesabı çok çabuk görür”.
Peki, bu İslam âlemi dediğimiz bu âlem, Allah’ın ayetlerini görmezlikten geliyor mu, gelmiyor mu? Bakın şimdi ellerine bir dünyalık geçti mi, hiç faizin haramlığını-maramlığınıfalan söyleyen var mı artık? Millet gırtlağına kadar faize girdi. Ne güzel, git bir hacca, umreye sıfırla. Biraz zor sıfırlarsın. Günah çıkarma gibi bir şey haşa. Şimdi ne diyor Allah? Allah’ın ayetlerini görmezlikten gelirse, bakın ilginç olan, yahu Sünnisi, Şiisi tamamı ittifak ediyor. Bir tane de içinizden hayır diyen çıksın, ne oluyor? Bir taneniz de Kitap’a uyun, Resülullah’ın uygulamasına uyun. Hayır? Bu ne oluyor? İşte paralel din dediğimiz şey. Peki,AllahüTeâla böyle bir topluma ceza vermez mi? Bak
feinnallâheserîulhısâb“Allah hesabı çok çabuk görür”. İslam âlemi neden böyle çabucak darmadağın oldu? Batı birazcık kendine gelmeye başladı, İslam âlemikâğıttan aslan mı diyorlardı, kâğıttan kaplan değil mi? Kâğıttan kaplan gibi darmadağınık oldu. Zaten birisinin üflemesini bekliyordu. Onun için şimdi dikkat ederseniz adına İslam âlemi dediğimiz toplumun iliklerine kadar batılılar hâkim olmuşlardır. Her şeylerini oradan bekliyorlar, bir siyasi duruşla işi kurtarmaya çalışıyorlar, bu böyle olmaz. İslami duruş. Çünkü sizi ayrıştıran siyaset değil. Sizi ayrıştıran sizin dininizdir, hem o dine yapışın, işte Resulullah SAV Mekke’den Medine’ye göç ediyorsunuz, bir buçuk sene sonra Mekke ordusunu Cenabı Hak sizin önünüzde perişan ediyor. Dördüncü sene Medine’de bir tane Yahudi kalmıyor. Yahu siz bir mahalleden diğer mahalleye taşınsanız, 4 senede komşularınızla tanışamıyorsunuz, öyle değil mi? Yahu bunlar mallarını mülklerini her şeylerini Mekke’de bırakmış insanlar, hiçbir şeyleri yoktur. Sadece canlarını kurtarabilmişler. Dolayısıyla güçlü olmanın yolu, Allah’ın dinine yapışmaktır, başkasıyla olmaz.
ve men yekfurbiâyâtillâhi“kim Allah’ın ayetlerini görmezlikten gelirse”
feinnallâheserîulhısâb“Allah hesabı çok çabuk görür”.
İşte böyle İslam âlemi Allah’ın ayetlerini görmezlikten geldiği için, yani bakın %20 falan yoktur yani Kuran’ı Kerim’e ve sünnete uyan. Bir de Allah’tan korkmadan bizi sünnet karşıtı ilan ediyorlar. Yani ResullullahSAV’i örnek almıyormuşuz (haşa). Ben de bunlara buradan tekrar söylüyorum, siz herhangi bir konuda bizim bir yazımızı alın, bir de o konudaki herhangi bir sünnete en fazla uyduğunu söyleyen ya da hepsini birden alan bu mezheplerin tamamını alın, bakın ki hangimiz daha fazla örnek almış bizim yazımız mı, sizin toplamınız mı? Ne yapsınlar? Bunlar Kuran’a ve sünnete uyuyor mu desinler! E öyle derse olmaz, mecburen iftira edecekler. Başka çareleri yok. Ayetlerin meallerini değiştirirler, maalesef. Evet, şimdi burada diyor ki AllahüTeâla:
3/20. Fe in hâccûke“sana karşı delil getirmeye çalışırlarsa” Bize de sürekli yapıyorlar ya. Bizi etkilemek için, delil getirmeye, gerçi artık bize gelen yok ta, belki sizlere karşı. Buradan ümitlerini büsbütün kestiler, çünkü söyleyecek lafları olmadığını gayet iyi biliyorlar. Eğer böyle yaparlarsa, size delil getirmeye kalkışırlarsa,
fe kul “sen şöyle de:”
eslemtuvechiyelillâhi ve menittebeani, “Ben yüzümü Allah’a teslim ettim”- “Ben Cenabı Hakk’a teslim oldım”.Bitti. “Bana uyanlar da öyle”.
ve kul lillezîneûtûlkitâbe “kendilerine kitap verilmiş olanlara”. Şimdi kendini Müslüman sayan geniş kitleye de söylemiş olacağız. Onlara söyle:
velummiyyîne “bir de ümmilere” Yani kitaptan haberi olmayanlara.İşte şu kitleler içerisinde ümmiler kurtulabilirler. Yani hocaların kurtulma şansı, bilgilerinin o Kuran’a ve sünnete uyduğunu zannediyorlarsa, onlar da ümmi sayılır. Ama kendilerine ayetler gösterildikten sonra, hala o batıla saplanıyorlarsa, doğruları gösterdikten sonra hala saplanıyorlarsa, kurtuluş şansları yok. İşte onlara söyle sen diyor.
eeslemtum, “sizde teslim oldunuz mu Allah’a”
fe in eslemû fe kadihtedev, “teslim oldularsa tamam yola gelmişlerdir”.
ve in tevellev“yüz çevirirlerse”. Ama falan filan diyorlarsa
fe innemâaleykelbelâgu, “sana düşen sadece tebliğdir”. Kimseyi yola getiremezsin.
vallâhubasîrun bil ibâd“AllahüTeâla kullarını görür”.
Evet, şimdi bu şeyde, imanla İslam konusunda insanların zihnine hep takılan Hucurat suresinin 14 ve 15.ayetleridir biliyorsunuz; 516.sayfa. O çevredeki Bedeviler gelmişler, Müslümanlara teslim olmuşlar. Diyor kiAllahüTeâla:
49/14. Kâletila’râbuâmennâ, “Bedeviler geldi biz inandık dediler, amenna dediler”
kullemtu’minû ve lâkin kûlûeslemnâ“de ki henüz inanmadınız ama teslim olduk deyin”. Yani Cenabı Hakka inandığınızı düşünüyorsunuz ama Allah’ın dediği gibi inanmadınız. Teslim olmak değil, size teslim olduk. Geldik, sizin emrinize girdik manasında.
velemmâyedhulilîmânu fî kulûbikum, “o iman henüz kalbinize girmiş değildir”. Ne demek girmedi? Kâfir değil. Ama tam kalbinize girmiş değil, henüz İslam olmuş değiller yani. Ama teslim olmuşlar.
ve in tutîullâhe ve resûlehu“Allah’a ve Resul’üne itaat ederseniz”
lâ yelitkummina’mâlikumşey’en,“yaptığınız amellerden hiçbir şeyi sizden eksiltmez”
innallâhegafûrun rahîm “Allah Ğafur’dur, Rahim’dir”.
İnananları tarif ediyor.
49/15. İnnemelmû’minûnellezîneâmenû billâhi ve resûlihî“inanlar sadece şunlardır: Allah ve resulüne inanmıştır”
summelemyertâbû“hiçbir şüpheside yoktur”
vecâhedûbiemvâlihim ve enfusihim fî sebîlillâh, “mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda cihat edenlerdir”. Bütün olumsuzluklara karşı mücadele edenlerdir.
ulâike humus sâdikûn. “işte iman iddiasında sadık olanlar bunlardır”.Peki, bunları nasıl ayıklayacağız? Şimdi pek çocuğunuz diyeceksiniz ki ben anlamadım. Diyeceksiniz yani tam anlamadım, tam kafama yatmadı, o zaman bunun örneğini bundan bir müddet önce okumuştuk ama tekrar okuyalım. Hac suresinin 11.ayetini açalım, 22.sure; 332.sayfa. Bak diyor ki:
22/11. Ve minen nâsi men ya’budullâhealâ harf,“kimi insanlar Allah’a sınırda kulluk ederler”
fe in asâbehuhayrunıtmeennebihî, “eğer eline bir mal geçerse Allah yüzüme baktı der”.Şimdi bu Bedevi Araplar da Medine’de Müslümanlar zenginleşti, gidelim biz de istifade edelim diyorlar, adamlar zaten haklı, doğru söylüyorlar, işleri tıkırında olursa oh ne güzel. Bak bunlar kâfir değil, şu anda. Ama ne diyor ondan sonra AllahüTeâla;
ve in asâbethufitnetuninkalebealâvechihî, “başlarına bir sıkıntı geldi mi, Allah bir imtihan etti mi, hemen gerisin geri döner”. Sıkıntıya girdiği an, orayı bırakır. Allah seni imtihan etmeyecek mi? Ondan sonra ne yapıyor?
hasireddunyâvelâhırate, “dünya da gitti, ahiret te gitti”. İşte Bedevi Araplar gelip teslim olmuşlar, iman kalplerine henüz girmemiş, henüz kıyıdalar yani. Yani sınırdalar, ama sınırın içerisindeler. Bunlara kimse kâfir diyemez ama her an sınırdan çıkabilirler, öyle şey yapılıyor. Buna son derece dikkat etmek lazım, çünkü onu daha önce konuşmuştuk. İşte AllahüTeâla ne diyor? Öbür ayeti okuyalım, bunun devamını okumayalım, çünkü onu daha önce okumuştuk.
49/15. İnnemelmû’minûnellezîneâmenû billâhi ve resûlihî“müminler Allah ve Resulüne inanan”
summelemyertâbû “sonra şüpheye düşmeyen”
vecâhedûbiemvâlihim ve enfusihim fî sebîlillâh,“malıyla canıyla Allah yolunda cihad edenler”
ulâike humus sâdikûn.
Şimdi sen mal kazanmak için buraya geldin. Mal kazanmak için gelen adam, malını verir mi bu yolda? Almaya gelmiş, vermeye değil ki. Vermeye gelmemiş ki, almaya gelmiş. Aldığı zaman müthiş bir şey, oh.Ne güzel, ama ver dediğinzamandur bir dakika diyor, ben sonra veririm. E hadi güle güle. Al dediğin zaman sonra alırım demez hiçbir zaman için. Hani verecektin? Çabuk hadi, şimdi. Peki, sen ver, olur, peki düşünürüz. Düşün bakalım, çok düşünürsünüz. Hâlbuki sadece malıyla değil, canıyla da. Sen her şeyini vereceksin ki Allah ta sana yardım etsin. Bu iman, butam bir teslimiyettir. Onun için diyor AllahüTeâla, Allah’a ve Resulüne itaat ederseniz, amellerinizden hiçbir şey eksiltilmez. Ama siz ilk sıkıntıda kaçacaksınız. Bu Bedeviler Fetih suresinde uzaklaşmışlardı bak Fetih suresini açalım, oradan görürüz. Şimdi bak bu çok mühim bir şey, mesela içinizden birisi iman ve İslam diye bir makale yazsalar iyi olur, ben de yardımcı olurum ki bu konular maalesef iyi bilinmiyor, maalesef ayetin birini diğeriyle okuma alışkanlığı çoktan terkedildiği için. Kaçıncı sayfaydı? 512, tamam. Bak şimdi diyor ki burada Cenabı Hak. O değil, 511.
48/11. Se yekûlulekelmuhallefûneminela’râbi“Arab Bedeviler için”
şegaletnâemvâlunâ ve ehlûnâfestagfirlenâ, yekûlûnebielsinetihimmâ leyse fî kulûbihim, kul fe men yemlikulekumminallâhişey’en in erâdebikumdarren ev erâdebikumnef’â(nef’en), bel kânallâhubimâta’melûnehabîrâ(habîren).
Resüllullah SAV, bu Hendek Savaşından sonra, Hacca gitmek için Medine’de yola çıkıyor. Hendek Savaşında Mekkeliler Medine’ye öldürücü son darbeyi vurmak için çevre Arap kabileleriyle anlaşmışlar, onlara bir kısım menfaatler vadetmişler. Hep birlikte o güne kadar Arap yarımadasında görülmemiş büyük bir orduyla Medine’ye baskın yaptılar, biliyorsunuz. Resülullah SAV Medine’deki Beni KureyzaYahudileriyle de ittifak etmişti. Beni Kureyza Yahudileri de en zor zamanda Mekkelilerin tarafına geçtiler. Resülullahla beraber olan münafıklar da ikili oynamaya başladılar, işte “evlerimiz yalnız diye uzaklaşmaya çalıştılar”. Sonra Cenabı Hak böyle bir zafer verdi, onlar çekti gittiler. O sırada Mekke büyük bir darlık içerisine girdi. Çevre kabileler savaş için masraf yaptıklarından o sene Hacca gidecek kadar maddi imkâna sahip değildi. Mekke’nin ekonomisi de Hacca ve Umreye göre ayarlanmış eskiden beri, millet oraya gelecek ki bir hareket olsun, onlar da yaşasınlar. Hiç kimsenin gideceği yok, Mekke’de büyük bir darlık var. Resülullah SAV aklımda kaldığı kadarıyla 500 altın kadar bir yardım gönderiyor Mekke’ye. Onun fakirlerine dağıttırıyor. Sonra Mekke’nin doğusunda bir yer var, şimdi ismi aklımda kalmadı, orada buğday alıyorlarmış, oranın reisi Müslüman olmuş, size buğday yok demiş, Mekkeliler bir de açlık tehlikesiyle yüz yüze kalmışlar, geliyorlar Resülullah’a diyorlar sen söyle de bize buğday versin. Tamam, bunlara buğday da verdiriyor. Ayrıca Mekke’nin reisi olan Ebu Sufyan’ın elinde, çok deri var, çünkü orada kurbanlar kesiliyor ya eskiden beri, o derileri de rayiç fiyatının üzerinde bir fiyatla alıyor Resülullah, dolayısıyla bunların hepsini psikolojik olarak satın alıyor. Sonra da ilan ediyor, diyor ki Hacca gidiyoruz. Umre derler ama umre değildir, Hac’tır o. Hudeybiye, Hac için gidilmiştir, yani Kuran’sızbir anlayış olduğu için, böyle yapmışlardır, ayeti kerimeler gayet açıktır o konuda. Şimdi Resulullah davet ediyor, mümkün olduğunca çok kimse gelsin. Mekkeliler de Medine’den ne kadar çok kişi gelirse, bütün esnaf rahatlayacak, içinizde esnaf olanlar çok iyi bilir. Bütün esnaf rahatlayacak, şimdi bu Bedevilerden, yeni Müslüman olmuş, az önceki olayda olduğu gibi, onlar diyorlar ki, gidecekler kendi elleriyle kendilerini Mekkelilere teslim edecekler. Şimdi biz onların kellerinin uçtuğunu şimdi görür gibiyiz diyorlar, katılmıyorlar yani. Bak bu ayette ne diyor AllahüTeâla:
48/11. Se yekûlulekelmuhallefûneminela’râbi“O Bedevilerden geri kalanlar sana şöyle diyeceklerdir ya Muhammed”. Geri dönecekler ya, 10 yıllık antlaşma yapmış olarak dönüyorlar ki, inanılmaz bir başarı. Bu defa ne yapacaklar? Biz de sizdendik. Aslında ben de oyumu sana vermiştim var ya. O bir tane oy alıyor, herkes ben sana verdim diyor, peki ben kime verdim diyor. Aynen onun gibi. Şimdi bunların her birisi biz de bu işin içerisindeydik.
“gelecekler şimdi”
şegaletnâemvâlunâ ve ehlûnâ“ya Rasullullah tabii ki biz de gelecektik, ama çoluk çocuk, iş güç, bir türlü fırsat bulamadık, imkân bulamadık, onlar bizi engelledi, yoksa gönlümüz sizinle beraber”
festagfirlenâ,“Allah’tan bizi affetmesini dile diyorlar”. Bak şimdi ne diyor Allah?
yekûlûnebielsinetihimmâ leyse fî kulûbihim, “içlerinde olmayanı söylüyorlar”. Aslında onlar Müslümanların orada başarılı olacağını bilselerdi, herkesin önünde giderlerdi; işte bunların imanı böyle sınırda. Maddi imkânlarıiyiyse mümin, az bir imtihanda hemen bu tarafa. Çevrenizde böylelerini çok görürsünüz, bunların sayıları çok çok fazladır. Bu arada Ömer gelse de buranın hikâyesinibir anlatsa. Şimdi, diyor ki AllahüTeâla:
kul fe men yemlikulekumminallâhişey’en in erâdebikumdarren ev erâdebikumnef’â, “Allah size bir zarar vermek istese, bunu kim engelleyecek?”. Bu derece Allah’a güvensizlik olur mu demiş oluyor Allahü Teala.
belkânallâhubimâta’melûnehabîrâ.“Allah sizin ne yaptığınızdan haberdardır”. Esas şimdi bak, esas onların içindeki şeyleri söylüyor Allah.
48/12. Bel zanentum“aslında siz şöyle bir kanaate varmıştınız Rasullullah sizi Mekke’ye çağırdığı zaman”
enlenyenkaliberresûluvelmû’minûne ilâ ehlîhim ebeden “bu mümin ve resul bir daha Medine’ye dönmez, işte orada ölür kalırlar, öldürürler bunların hepsini”. Bunlar kafayı yemiş, biz de mi gidip öleceğiz kardeşim, o zaman Medine bize kalır, rahat ederiz. Niye Medine bize kalır, rahat ederiz. Çünkü devamı şu:
vezuyyinezâlike fî kulûbikum “onların orada ölmeleri sizin baya işinize geliyordu, hoşunuza gidiyordu, içinizi rahatlatıyordu, sevince boğuyordu”
vezanentumzannessev’i“kötü bir kanaate varmıştınız”
ve kuntum kavmenbûrâ.“siz böyle helak olmayı hak eden bir topluluktunuz”
48/13. Ve men lemyû’min billâhi ve resûlihî“kim Allah’a ve Resulüne inanmazsa”
fe innâa’tednâlilkâfirînesaîrâ“biz o kâfirler için alevli bir ateş hazırlamışızdır”.
“İnanmazsa” ne demek? Güvenmezse demektir, tamam mı? Güveneceksin. Onun için son olarak şunu da okuyayım ben size. Bütün kâfirler kendilerini mümin sayarlar. Çünkü yani Müslümanların hocaları zaten kâfirliği, Allah’a inanmayan diye tarif eder, geleneksele göre, Kuran’a göre demiyorum onu. Kâfirliği Allah’a inanmayan diye tarif eder, hepsi de bakar ki ben zaten Allah’a inanıyorum, onların tarifine göre İblis te dört dörtlük Müslümandır. Ben bir kere doktora öğrencilerine İblis’indurumunu anlattım, dedim söyleyin bakayım bana İblis niye kâfir oldu? Bir ödev verdim, bir hafta sonra geldiler, hiçbirisi işin içinden çıkamamış bakmışlar kitaplara. Bir hafta daha süre verdim, gene işin içinden çıkamadılar. Çünkü mevcut kitaplardan İblis’in niye kâfir olduğunu ortaya çıkaramazsınız. Allah’a inanmaksa inanıyor, ahirete inanmaksa inanıyor, ondan sonra o gün inanacağı bir nebi yok, inanacağı bir kitap yok, peki niye kâfir? Allah’ın emrini ikinci plana bırakmak diye bir kavram da yok bizim geleneksel kitaplarda. Şimdi bakın 15.surenin 2.ayetini hemen açalım. 261.sayfa. Diyor ki AllahüTeâla:
15/1. Elif lâm râtilkeâyâtulkitâbi ve kur’âninmubîn“Elif Lam Ra. Bu, o kitabın ayetleri ve açıklayan Kuran’ın ayetleridir”.
15/2. Rubemâyeveddullezînekeferûlevkânûmuslimîn. “O kâfirler zaman zaman keşke biz de teslim olabilsek diye içlerinden çok güçlü bir arzu geçirirler”. Kendilerini mümin sayıyorlar, teslim olamadıklarını düşünüyorlar. Hâlbuki mümin teslim olan kişidir zaten, imanlar İslam arasında fark yok. Ha şu var, kıyıda inananlar için ayrı bir tanım yapabilirsiniz. Onlar Müslümanlara teslim olmuştur, Allah’a değil yani.
15/3. Zerhumye’kulû ve yetemetteû“onları bırak, yesinler, içsinler, eğlensinler”
veyulhihimulemelu fe sevfeya’lemûn“o arzuları, uğraşları onları boşuna uğraştırsın, yakında onlar da öğreneceklerdir”.
Öyleyse demek ki din İslam, Cenabı Hakka ne yapmak lazım? Tam teslim olmak lazım, mümin olmak için canımızla, malımızla. Cenabı Hakkın yolunda canımızı da, bütün malımızı da vermeye hazır olmamız lazım. Sen buna hazır olursan, Cenabı Hak herkesten çok daha cömerttir, hayal edemediğin ikramlarda bulunur, dünyada da, ahirette de.
Peki, şimdi ara veriyoruz.