Abdulaziz Bayındır
Elhamdü lillahi rabbil alemin,velakıbetü lilmüttekın,vesselatü vesselamü ala rasulina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ecmeıyn.
Bugün yine “Kuran İle Aldatanlar” adını verdiğimiz ikinci dersi,geçen hafta birincisini yapmıştık biliyorsunuz. Şimdi ikincisini yapacağız Allah nasip ederse.Ali İmran Suresi’nin 78.ayetini okuyoruz.Burada Allah Teala şöyle diyor ;
“ Ve inne minhum leferikan yelvune elsinetehum bilkitab litahsebuhu minelkitab”
“ Onlardan bir grup var ki,bu Yahudi ve Hristiyanları,diğer ehli kitabı anlatıyor.Dillerini o kitapla eğip bükerler.”
Yani ; “ Tevrat ve İncil’den okuyormuş gibi yaparlar,onu o kitaptan zannedesiniz diye.Ama Kitaptan değildir.
“ ve yekulüne hüve min ındillah”
“ Bu Allah katındandır,derler.”
Allahu Teala böyle diyor,diye Cenabı Hakk’a mal ederler.
“ Ve ma hüve min ındillah “
“ Halbuki o Allah katından değildir”
“ Ve yekulune alellahil kezibe ve hüm yalemun.”
“ Bile bile Allah’a yalan isnat ederler. “
Yani Allah adına yalan söylerler.Bile bile ! Şimdi bu Yahudi ve Hristiyanlarda olanlar maalesef müslümanlarda da olmuştur.Allahu Teala bu ayetleri Kuran-ı Kerim’e bir tarihi bilgi vermek için koymuyor.Batıl,bulaşıcı hastalık gibidir.Bir yerde çıkmaya görsün ! ne sınır tanır ne inanç farklılığı tanır ne de ırk ve cinsiyet tanır.Yayılır gider.İşte bu şeyin Yahudi ve Hristiyanların yaptıklarının aynısını müslümanlar da maalesef çokça yapmışlardır. Geçen hafta örnekler vermiştik.İşte bu mürtedin öldürülmesi konusunda.Yani bir insan dinden dönerse öldürülür. Bu konuda Sünnisi,Şiisi tamamı ittifak etmiş vaziyettedir.Hepsi ittifak etmiş.Cenab-I Hakk’ın açık ayetlerine rağmen sanki Kuran-ı Kerim’e dayanıyormuş gibi davranmışlardır.Bazıları da Rasulullah (sav)’e iftira edilen sözleri hadis olarak alıp kendilerine delil yapmışlar.Tabi bu şeyin, dinden dönmeyi toplumdan ayrılma,İslam cemaatinden ayrılma kelimesiyle de “ Elmüfarik anil cemaa” cemaatten ayrılan kelimesi ile de nitelendirerek bu defa siyasi otoriteye baş kaldıranların da aynı kapsamda öldürülmesi maalesef gündeme gelmiştir.Şimdi burada yapılanı kısaca bir özetleyelim.Geçen hafta Fatih “Mebsut’tan” sayfasını,cildini vermişti size.Şimdi Hanefiler dinden dönenin öldürüleceğine Kuran-ı Kerim’den delil gösteriyorlar.Fakat delil gösterilirken genellikle şöyle yapılır.Şöyle cımbızlamasına,bir iki kelime seçilir.Fakat Kuran-ı Kerim Allah’ın kelamı olduğu için cımbızlamasına seçseniz bile delil yapamazsınız.Yani çünkü bu insanesözü değil ki Allah sözü ! O seçtiklerini de eğip bükerler sağa sola çevirirler.Asıl ayetleri görmezlikten gelirler.Ondan sonra okuyan kişi Kuran’a uyulduğunu zanneder.Zannedersiniz ki bunlar Kuran-I Kerim’e uymuşlar.Bu cumartesi günü yaptığımız dersi dinleyenleriniz olmuşsa çok net olarak görmüşsünüzdür ki şey,bu konuda uydu,hadisler uydurulmuş.Ve maalesef bütün mezhepler de ittifak etmişlerdir.İşte icma.Bu konuda ayet var mı ? var.Hadis var mı ? var.İcma var mı ? var. Kitapla,sünnetle,icma ile sabit olmuş kardeşim ! üç tane temel delil,İşte İslam ! Ama işin esası o mu acaba ? Şimdi bunu geçen haftayı kısaca özetleyelim dedik ama kısaca özetlemekle de olmuyor tabi.Biliyorsunuz şeyin, önümüzdeki derslerde okuyacağız,bir sayfayı çeviriyorsunuz hemen.Allahu Teala mürtedlerin,Ali İmran 86. ayette diyor ki ;
“ keyfe yehdillahu kavmen keferu bade imanihim ve şehidu enner rasule hakkun ve caehümül beyyinat “
“ İnandıktan sonra kafir olan,bu rasulün hak olduğuna kesin şahitliği olan ve kendisine açık açık belgeler gelmiş olan kişiler kafir olurlarsa Allah bunları yola getirir mi bir daha ? “
“ Vallahu ya yehdil kavmez zalimin “
“ Allah bu zalimler topluluğunu yola getirmez. “
Bunun imandan sonra kafir olduğu çok açık ve net.Zaten “ keferu ba’de imanihim “ diyor.Ondan sonra da bunların cezasını söylüyor Allahu Teala ;
“ Ülaike cezaühüm,onların cezaları,enne aleyhim la’netellahi vel melaiketi ven nasi ecmeıyn, Allah’ın, meleklerin ve tüm insanlığın laneti bunların üzerindedir.Halidine fiha,sürekli o lanet içerisinde kalacaklardır. “
Bunlar ölmüş değillerdir.Hayatta sürekli kalabilmek için öldürülmemeleri gerekir tabi !
“ La yuhaffefül anhümül azab,o azap,o dışlanmışlık azabı onların üzerinden hafifletilmez,ve la hüm yünzarun, yüzlerine de bakılmaz. “
Ondan sonra ne diyor ?
“ İllelezine tabü min badi zalike ve eslahu,ama bundan sonra tevbe edip kendini düzeltenler başka ! “
Demek ki öldürülse tevbeden zaten bahsetmek imkansızdır.Şimdi bu çok açık ve net ayetler.İnandıktan sonra küfre giren kişi sadece Cenab-ı Hakk tarafından,müminler tarafından ve melekler tarafından dışlanıyor.Ama tevbe eder,kendini düzeltirse önü açık.
“ Fe innallahe gafurur rahim,Allahu Teala Gafur’dur ve Rahim’dir.”
Yani bağışlamakla kalmaz,merhametini de gösterir.Ona iyilik ve ikramda bulunur.Şimdi bu ayet çok açık ve net ! Hiç şüpheye yer var mı ? Peki mezhepler hiç bu ayeti görmemişler.Bu ayetleri görmemişler ! Başka ayetler de var da ! Konu,onu cumartesi dersine havale edelim.Orada bütün,en kapsamlı konuşmalar orada oldu.Şimdi bu ayete karşılık delil getirilen ayeti de geçen hafta görmüştük.Burada bir başka yere intikal edeceğiz tabi onun için bir hazırlık olsun diye.Kuran-ı Kerim’in 48.suresini açıyorsunuz.Fetih Suresi.Bakın ! buradan mealden okuyayım size.Ya da mealden okumayayım şimdi bir sürü hata çıkacak gene zamanımızı alacak.En iyisi metinden okuyalım,boş ver ! Diyor ki Allah Teala ;
“ Kul lilmuhallefine minel a’rab “
“ O bedevilerden geri kalan,savaşa gelmeyen,seninle birlikte gelmeyenlere şunu söyle.”
“ Setüdavne ila kavmin üli be’sin şedid.”
Şimdi bunlar şey,şeye götürülmemişlerdi Hayber’e.Hayber’e götürülmeyince biraz rahatsız olmuşladı önceki ayette o anlatılıyor.Diyor ki ;
“Setüdavne ila kavmin üli be’sin şedidun tükatilunehüm ev yüslimun. “
“ Onlar çok güçlü bir kavme karşı çağrılacaklar “
Yani bu Tebük Seferi.Bizans’a karşı çağrılacaklar.Onlarla savaşacaklar ya da onlar teslim olacaklar.Öbürleri teslim olacak.
“ Fe in tütı’u yütikümüllahu ecran hasene “
“ Eğer itaat ederseniz Allahu Teala size güzel bir ücret verecektir.”
“ Ve in tetevellev kema tevelleytüm min kablü yüazzibküm azaben elima “
“ Eğer bundan once yüz çevirdiğiniz gibi yine yüz çevirirseniz Allah size acıklı bir azapla azaplandırır.”
Ki bu ayette mürtedle ilgili bir şey gördünüz mü ? Bak ! bir daha dikkatle dinleyin bakayım mürtedle ilgili herhangi bir şey görecek misiniz ?
“ Kul lil muhallefine minel a’arab,o şeyden Bedevilerden geri kalanlara söyle, Setüdavne ila kavmin üli be’sin şedidun,çok güçlü bir kavme yakında çağrılacaksınız,tükatilunehüm,onlarla savaşacaksınız ya da yüslimun onlar teslim olacaklar.” Teslim olurlarsa savaşma yok.Teslim olmazlarsa savaşacaksınız.
“ Fe in tütı’u yütikümüllahu ecran hasene,eğer o davete itaat ederseniz,uyarsanız Allah size güzel bir ücret verecektir,karşılık verecektir. Ve in tetevellev kema tevelleytüm min kablü,daha once yaptığınız gibi savaştan geri kalırsanız, yüazzibküm azaben elima,Allah size acıklı bir azap verir.”
Gördünüz mü,bir şey var mı ? Yani mürtedle.Bak öbürü inandıktan sonra kafir olan diye başladı,Ali İmran 86 ve devamı.Burada !? Peki bu ayet-i kerime’den neyi delil alıyorlar biliyor musunuz ? Geçen hafta söylemiştim ;
“ Tükatilunehum ev yüslimun,onlarla savaşırsınız ya da onlar teslim olurlar.“
Şimdi kendi kafalarına uygun bu iki kelimeyi bulabilmişler ama bu iki kelime istedikleri anlamı vermiyor.O zaman bunu,buradaki “hum” zamirini kendi akıllarına göre bir yere gönderiyorlar.İki kelimeyi alıyorlar.” Tükatilunehum,”hum” Onlar,onlar kim ? Kendi kafalarındaki mürtetler.Yahu bu kardeşim ! Bu şeyle,Mute Savaşı’yla alakalı bir olay ! Ne diyor ? “Taktulunehu” onu öldürürsünüz,diyor.Onları öldürür,Tukatilunehum dediğin zaman karşılıklı savaşacaksınız değil ! taktulunehum’a çevirmişler kelimeyi.Ev yüslimun ya da müslüman olurlar,demişler.Teslim olmayı müslüman olmaya çevirmişler.Bu iki kelimeyi almışlar,bağlamlarından koparmışlar,manasını da değiştirmişler.Kelimenin her şeyini değiştirmişler.Ondan sonra bu iki kelimeyi mürtetlerin öldürülmesinin delili almışlar.Ve bu Hanefi mezhebi’nin en temel kitaplarından “Mebsut’ta” olan. Bedayius Sanayi’de de hatırlıyorum,var.Delil,işte ayet mi ayet ! Şimdi bakın ! Bu bağlamı düşünemeyen bir insane.Bir kere baştan çocukluğumuzdan itibaren bize biliyorsunuz işte öğretirler,dinin ne ? İslam,kitabın ne ? Kuran,işte nebiin kim Muhammed.Ondan sonra mezhebin ? Hanefi Mezhebi.Dört mezhep.Dört mezhep haktır ama bizimkisi sevabidur,diye öğretmişlerdir.E tabi sevabı olmasa sen ona uyar mısın ? Senin olduğuna göre en iyisi olması lazım ! Şimdi bunu çocukluktan itibaren şartlandırılmış,bizim ulema asla hata yapmaz,yanlış yapmaz ! Mümkün değil ! Ondan sonra EbuHanife kırk sene yatsının abdestiyle sabah namazını kılar.Tabi o kıldığı yok da ! Kıldırılır öldükten sonrakıldırılır.Her şey yaparsınız öldükten sonra.Şimdi büyük bir ihtimalle bu fetvalardan Ebu Hanife’nin hiçbir haberi yoktur yani.Ama yani şu anda önümüzde kitap olarak duran onlar.Aksini söylediğin zaman ispat etme imkanın yok.Şimdi bu ön kabulle de karşına iki tane işte Allahu Teala ayette böyle demiştir.”Tükatilunehum ev yüslimun “ Sen de zaten şartlanmışsın onu kabul etmeye hazır vaziyettesin.Yani bunun manası taktulunehum ev yüslimun,hum’un nereye gittiğini bil … çünkü ayetin tamamı karşınızda olsa! Bu ayet buna delil olmaz herkes söyler,ama ! Alim olmaya da lüzum yok.Ayetin tamamı yok.İki kelime seçiliyor.Siz önceden şartlandırılıyorsunuz.Ondan sonra diyorsunuz ki bak işte ayette Allah ya müslüman olurlar ya da öldürürsünüz,diyorlar,diyor,işte bak ! Allah böyle diyor.Ondan sonra geçen hafta burada şey anlatmıştı,Enes Hoca.Evzai’nin uydurduğu bir hadis.Bir taraftan da İbn-i Abbas’a iftira eden bir hadis.Senedinde yedi kişi var, beş tanesinin yalancı olduğu konusunda herkesin şeyi var.Nasılsa onların adamları öldürüyorlar.Arkasından bütün mezhepler ittifak etmiş mürted öldürülür.Ondan sonra da efendim,”dinde baskı olmaz ! “ Cenab-ı Hakk “ La ikrahe fid din “ demiştir.Dinde baskı olmaz.Peki burada bütün baskıları gördüğün zaman kardeşim ! nasıl baskı olmaz ? Adam dinden döndüğü zaman öldürüyorsun ! Hani şey var ya bir fıkra anlatırlar ; Avrupa’dan birisi müslüman olmuş.Demişler ki sünnet edeceğiz.Ne demek sünnet ? İşte birazcık ucundan azıcık keseceğiz demişler.Ben vaz geçtim,demiş.O zaman kelleni keseriz,demişler.Bu ne biçim din ? Gireni de kesiyorlar,çıkanı da kesiyorlar ! Şimdi,ama vakıa bu değil mi ama ? Şimdi gülüyoruz ama bir de işin gerçeği bu.Mesela adam,şey yaparlar,hiç Rasulullah (sav) ‘in müslüman olan bir kişiye hiçsünnet ol dediğine dair bir şey duydunuz mu şimdiye kadar ? Duydunuz mu ? Ben duymadım ! Sen duydun mu ? Fatih ! Yahya ! Sen duydun mu ?
Yahya Şenol : “ Şamil İslam Ansiklopedisi’nde. “
Abdulaziz Bayındır
Şamil İslam Ansiklopedisi’nde zayıf,yok.Hangi Şamil ? Bu şey mi ?
Yahya Şenol: … anlaşılmıyor ??? …
Abdulaziz Bayındır
Türkçe basılmıştı ya,ha ! Ama şeylerde yok yani bizim kaynakların hiçbirisinde yok.Ama biliyorsunuz,bir tane gayri müslim birisi evlenecek olsa once sünnet olacak ! Artık farzdan öteye oluyor değil mi o ? Neyse şimdi şey anlatmışlardı.Rusya’da biliyorsunuz işte Sovyetler Birliği dağıldı.Ben de İslami İlimler Araştırma Vakfı’ndaydım o zaman.Bir heyet gitti Rusya’ya.Ben gidememiştim işlerimden dolayı.Orada anlatıyorlar.Bir Vlademir diye bir kişi dolaştırıyormuş bizim arkadaşlarımızı.Bunlardan tarikatçı birisi var,adını söylemeyeyim şimdi duyarsa rahatsız olur.Şey etmiş şimdi uğraşmış,bu adama müslümanlığı kabul ettirmişler aradaki tercümanlarla.Adını Abdullah yapmışlar.Tamam ! Ondan sonra başlamış işte sakal,şalvar,şu bu falan.Onlara bir şey dememiş adam.Bu defa kestireceksin deyince ertesi gün şeyde Abdullah ! diyorlar Vlademir ! demiş. Vlademir ! Hem de sert bir şekilde.Şimdi hakikaten fıtrata aykırı bir din anlayışı maalesef müsllümanların içine yerleşmiş.
Yahya Şenol : “ Rivayeti buldum burada.”
Abdulaziz Bayındır
Ha ! ne diyor o rivayette ?
Yahya Şenol : “ Kenzül Ummal’de geçiyormuş.Şöyle diyor ; Hz.Peygamber ileri yaşlarda müslüman olanlara seksen yaşında da olsalar sünnet ol buyururdu.Kenzül Ummal.Ve bir de Ahmet b.Hanbel’de de geçen bir rivayet. Usaym b.Kelib,babasından o da dedesinden şöyle bir rivayet nakletmiş ; “Peygamberimize geldim ve İslamiyet’i kabul ettim.Bunun üzerine Peygamberimiz şöyle buyurdular ; Kendinden küfrün kıllarını at ve sünnet ol ! “ Ahmet b.Hanbel üç,üçüncü cilt,dört yüz on beşinci sayfa.
Abdulaziz Bayındır
Şimdi o kadar çok Rasulullah’a gelip müslüman olanlar var ki ! Hepsi böyle,iki tane mi rivayet var ?
Yahya Şenol : “ Bir Kenzül Ummal bir Ahmet b.Hanbel.”
Abdulaziz Bayındır
Yani demek bunlara herhalde fazla itibar etmemişler ki kitaplara koymamışlar yani bu konuda şeyim yok,neyse ! Şimdi,şimdi gelelim işin başka bir tarafına tekrar açalım ! ayet-i kerimeyi.Al-i İmran 78.ayeti.Şimdi diyor ki Allahu Teala ;
“Ve inne minhum leferikan yelvune elsinetehum bilkitab ”
Yani dillerine kitabı dolarlar.Yani öyle bir hava verirler ki sanki Kuran-ı Kerim’den konuşuyorlar.
“ litahsebuhu minel kitab “
“ Onu siz kitaptan sayasınız diye ! “
“ ve ma hüve minel kitab. “
O “Aracılık ve şirk’i” şey yapsana bana !
“ ve ma hüve minel kitab. “
“ Ama aslında o kitaptan değildir. “
“ ve yekulune alellahil kezibe ve hüm ya’lemun “
“ Bile bile Allahu Teala’ya yalan isnadında bulunurlar.”
Evet ! Şimdi mesela şeyde biliyorsunuz bir çok kimse,bir çok kimse vardır işte kendilerine vahiy geldiğini söylemezler ama ilham geldiğini söylerler.Şimdi ilhamla vahiy arasında aslında bir fark yoktur.Her ikisi de Cenab-I Hakk’ın kişinin içerisine yaptığı fısıldamadır.Ama bir melek gelir Allah’ın şu emirlerini insanlara bildirir derse bir kişi,bildirin derse işte o kişi Allah’ın nebisi olur.Onun Allah’ın nebisi olduğuna dair de Cenab-I Hakk ona bir takım belgeler lutfeder.Rasulullah’ın belgesi de Kuran-ı Azimuş şan’dır.Yani öyle bir şekilde olur ki insanlar onun Allah’ın nebisi olduğunda şüphe etmezler.Dolayısıyla onun getirdiklerini Allah’ın kelamı olarak kabul edecek bütün şartlar oluşur.Ama onun dışında herkesin içine Cenab-I Hakk’ın doğurduğu bir takım şeyler vardır.Mesela siz bakın bir günah işlersiniz ondan dolayı içiniz sıkılır.İşte Allahu Teala ;
“ fe elhemeha fücuraha ve takvaha “
buyurur şeyde,Şems Suresi’nde.
“ Kişiye günahını ve takvasını ilham eder. “
Yani mesela şeyler,çok zor bir iştir.Yani günah işlemek çok zordur çünkü bu vücut günah işlesin diye yaratılmamıştır.İşlenen günahlar insanı rahatsız eder.Rahatsız eder ! Mesela en büyük günah şirktir.Şirki Kabul eden bir adamı göremezsiniz yani.Şey yapma,öyle bir hava verirler ki kendilerine.Mesela ne diyor şeyler, müşrikler ;
“ ma na’budu illa yukarrinuna ilallahi zulfa. “
Zümer Suresi üçüncü ayetinde.Niye bunlara boyun eğiyoruz biliyor musunuz ? Bizi Allah’a daha çok yaklaştırsınlar diye ! Yoksa bunların bir şey olmadığını biliyoruz zaten.Siz yanlış anlıyorsunuz,diyorlar. Hedefimiz Allah.Şimdi,işte o size anlatmıştım.Hani Vatikan Başbakanı’nın bana söylediği söz ; “ Sen bize müşrik diyorsun,biz müşrik değiliz ! “ Çok kutsal üçlü birlik dediler mi müşriklikten kurtuluyorlarmış ! Niye birlik kelimesini kullanma ihtiyacı duyuyorlar ? Şimdi diyorlar ki ; Baba,oğul,kutsal ruh.Bunların her birisi ayrı ayrı birer tanrıdır,diyorlar.Ama çok kutsal üçlü birlik diyerek bir tek tanrıya inandıklarını söylemeye çalışıyorlar.E ! bunun da izahını yapamıyorlar.Ondan sonra da diyorlar ki ; “Bu akılla anlaşılmaz.” E ! anlaşılmazsa insanlar akıllı.Demek bu insanlarla ilgili biro olay değildir yani.Sen git,sen taşa,toprağa anlat onlar da kabul etmez ya ! Şimdi,işte Allahu Teala kişiye günahını ilham eder yani insan yaptığının yanlış olduğunu gayet iyi bilir ! Ama bir takım menfaatlerini öne alarak yanlışları yapar.Dolayısıyla Allahu Teala’nın koyduğu çizgiyi değil kendi kafasına gore koyduğu bir çizgiyi kendisine hayat çizgisi yapar.Ama Allah’ın koyduğu çizgiden de saptığını göstermemeye çalışır.Zaten sapıklık,budur ! Şimdi bir de Cenab-I Hakk insana takvasını da ilham eder.İyi bir şey yaptığınız zaman bunun zevkini içinizde duyarsınız.İçiniz rahat eder.Ve çünki Allah sizi onun için yarattığından dolayı şey olarak güvenle onun arkasından gidebilirsiniz.Ama genellikle bunlar birer imtihan vesilesi olduğu için Allahu Teala önce sizin önünüze sıkıntılar çıkarır.Yani yaptığınız şeyi Allah rızası için mi yapıyorsunuz,menfaatiniz için mi yapıyorsunuz ? Onu Allahu Teala mutlaka imtihanla sizi dener.E ! zor geldiği zaman ya,işte tamam,ama yani Allah benim şuna,şuyuma buyuma ihtiyacı yok,demeye başlarsınız.Bu da şeytan sizi Allah’la aldatır.Evet,şimdi mesela bu din konusunda en büyük aldatma Allah ile olan aldatmadır.Ondan dolayı Allah Teala bize sürekli “ vela yeğurranneküm billahil garur,o çok aldatan sizi Allah ile aldatmasın ! “ demiştir.Az once söylediğim gibi mesela tutuyor,işte fıkıh kitaplarında bu çok yapılır.O kadar çoktur ki fıkıh kitaplarında bunun yani şey.Kelamda da vardır,fıkıhta da vardır.Siz zannedersiniz ki Allah’ın emridir,Rasulullah (sav)’in uygulamasıdır zannedersiniz.Bir işi azıcık karıştırmaya başladığınız zaman sorgulamaya başladığınız zaman arkası boş çıkar.Bakarsınız ki asırlarca İslam diye uygulanan,şeriat diye uygulanan şeyin İslam’la,şeriatla uzaktan yakından alakası yokmuş ! Ama az önceki şeyde olduğu gibi mürtedin öldürülmesi olayında olduğu gibi sanki Kuran’a uyuyormuş şeklinde bir hava vermeyi de hiçbir zaman ihmal etmezler.Evet ! şimdi bunlar,bunların örnekleri çok fazla da ! bugün arkadaşlarımıza söyledik,işte Fehmi üç tane örnek seçtiğini söylemişti ama burada dört tane seçmiş.Bir Muhyiddin-i A’rabi örneğini seçmiş.İstersen sen onu bir okusana oradan ! şey mi ? Yok,yok ! metni oku sen sadece.Ne diyor mesela bak ?
Yahya Şenol : “ Şimdi elimdeki kitap Muhyiddin-i ibnu’l-A’rabi’nin “Fususu’l-Hikem” adlı kitabı.Ekrem Demirli’nin çeviri ve şerhiyle hazırlanmış ve Kavalcı Yayınları’ndan basılmış.Onun on dokuzuncu sayfasında giriş bölümü var.”Fususu’l-Hikem’i rüya yoluyla İbnu’l-A’rabi’ye verilmesi” başlığı adı altında bu kitabın yazılış amacını şu şekilde anlatmış,sebebini daha doğrusu ! demiş ki Muhyiddin-i ibnu’l-A’rabi ; “ Altı yüz yirmi yedi senesi,muharrem ayının son on gününde bir gün Şam’da gösterilen bir rüyada Hz.Peygamber’i gördüm.Elinde bir kitap vardı.Bana bu “Fususu’l-Hikem” kitabıdır.Onu al ve yararlanmaları için insanlara ulaştır ! diye emretti.Ben de bize emredildiği gibi Allah’a,peygamberine ve içimizden olan yöneticilerimize itaat ederiz ve sözlerini dinleriz,dedim.Böylece söylenmek istenenileni tam olarak anladım.Niyetimi temizledim.Herhangi bir ekleme ve çıkarma yapmaksızın Allah’ın elçisinin belirttiği tarzda bu kitabı insanlara ulaştırmak için niyetimi arındırdım. “ Vurguyu bir kez daha söyleyeyim ! “Herhangi bir ekleme ve çıkarma yapmaksızın Allah’ın elçisinin belirttiği tarzda bu kitabı insanlara ulaştırmak için niyetimi arındırdım.”
Abdulaziz Bayındır
Evet ! Şimdi istersen sen de ondan bahsetsene Fatih ! Şimdi mesela bak ! burada Muhyiddin-i ibnu’l-A’rabi dediğiniz zaman biliyorsunuz tarikatlarda böyle millet ayağa kalkar,değil mi ? İşte,neler söylemezler onunla alakalı ! Bu şimdi müslümanlarda,bir de Hristiyanlarda Pavlus vardır.Onu da biliyorsunuz,Pavlus. Pavlus, başlangıçta çok azılı bir Hristiyan düşmanı bir Yahudi.Sonra bakıyor ki düşmanlıkla bu iş olmuyor.İsa (as)’ın ölümünden sonra buna benzer bir şeyler söylüyor.Onu da Fatih anlatsın !
Fatih Orum : “ O da galiba aynı mekan,Şam diye ben hatırlıyorum.”
Abdulaziz Bayındır
Evet ! şeyde.
Fatih Orum : “ Şam yolunda “
Abdulaziz Bayındır
Nere ? Onun bir adı vardı.
Yahya Şenol : “ Celile mi ? ”
Abdulaziz Bayındır
Celile !
Fatih Orum : “ Evet.Orada Pavlus Şam Vizyonu dedikleri yolda yolculuk yaparken aynen burada okunduğu gibi bir şey oluyor.Bir rüyaya dalıyor ve orada Hz.İsa Pavlus’a gözüküyor,bundan sonra misyonu sen devam ettireceksin diyor.Ondan görev aldığını söylüyor.Daha sonra uyandıktan sonra ve işte bu iş için artık evllendirildiğini,kendisini işte bir takım esinler verildiğini söylüyor ve
Abdulaziz Bayındır
Esinler dediği vahiyler tabi !
Fatih Orum : “ Evet ! “
Abdulaziz Bayındır
Bunlar gibi yani !
Fatih Orum : “ Bunun aynısı.Evet ! ”
Abdulaziz Bayındır
Ve bugün mesela Hristiyan Dünyası’nda Pavlus’un kutsallığına hiç kimse şey dokundurmaz biliyorsunuz yani,toz dokundurmaz.Şeyde Pavlus’un kabri vardır Vatikan’da.Yani orada millet kuyrukta.Girerler,çıkarlar.Enteresan bir şey ve onu havarilerden de sayarlar.Yani İsa (as)’ın havarilerinden de sayarlar.Şimdi hep Allahu Teala ile aldatırlar,insanlar aldatılır.Onun için hani başka zamanlarda aklımızı bir çalıştırıyorsanız dine yöneldiğiniz zaman bin çalıştırmaak zorundasınız.Yani insanları aldatanlar hep Allah’la aldatırlar.Mesela şimdi bizim Türkiye’de kendisine laf dokundurulmayanlardan birisi de Mevlana Celalleddin-i Rumi’dir.Mevlana’nın kitabı da Allah’ın kitabı olarak kabul edilir.Yani bunu kendisi öyle ilan ediyor.İstersen onunla ilgili olan kısımları da bir oku.
Yahya Şenol : “ Evet ! Bu da Mesnevi kitabı gördüğünüz gibi.Türkçe tercümesi Adnan Karaismailoğlu tarafından yapılmış.Onun da girişinde Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla,diye bir başlık var.Ve sonra Mevlana kendi kitabını şöyle tanıtmış.”
Abdulaziz Bayındır
Bu “bismillah’la” başlayınca hani önce sizi bir psikolojik olarak etki altına alıyorlar.Evet !
Yahya Şenol : “ Evet ! Şöyle tanıtmış kitabını ; “Bu mesnevi kitabıdır.O,ulaşma ve kesin bilme sınırlarını açıklamada dinin asıllarının asıllarının asıllarıdır.”
Abdulaziz Bayındır
Bak şimdi ! Dinin aslı nedir ? Kuran ve sünnet.Kuran-I Kerim sünneti bir kenara bırakalım ! burada sünnet aklından bile geçmez de ! Kuran-I Kerim nereden inmedir ? Arş’tan değil mi ? Cenab-I Hakk oradan indiriyor. Peki onun aslı kimdendir ? Allah’tandır.Şimdi bak ! dinin asılları derken işte kitap,sünnet anlaşılır.Onun da asılları arşta bulunan,onun da aslı Allahu Teala’dır.Yani bu Mesnevi Kuran’dan alınmış değil,arştan da alınmış değil,direk Allah’tan alınmış ! Evet ! şimdi yanlış anlama olur diye devamını oku bak nasıl ? Evet !
Yahya Şenol : “ O,Allah’ın en büyük fıkhıdır. “
Abdulaziz Bayındır
Bak ! Allah’ın en büyük fıkhı ! Fıkıh ne demek,fıkhın anlamını biliyor musunuz ? Anlama ve kavrama.Yani bu Allah’ın en büyük anlayışıdır.Sıradan da bir şey değil ! Allah’ın anlayışı içerisinde de en büyüğü ! Diğerleri değil yani.
Yahya Şenol : “ Allah’ın en aydınlık yoludur.Ve Allah’ın en açık delilidir.Işığının hali içinde kandil bulunan kandillik gibidir.Ki bu bir ayet meali,Nur Suresi otuz beşinci ayeti.”
Abdulaziz Bayındır
Ayet-I kerimeyi alıyor bakın şimdi ! Şey de Said Nursi de kendisinin kutsallığını Nur Suresi’ndeki o “ Allahu nurus semavati vel ard “ ayetinden alır.Yani siz zannedersiniz ki ; işte yani “ yelvune elsinetehum bil kitab “ diyor ya burada ! Dillerini Allah’ın ayetlerini dolarlar ki “ litahsebuhu minel kitab “ gerçekten bu doğru söylediğini zannedersin,zannedesiniz.” Ve ma hüve minel kitab “ Ama aslında o kitaptan değildir. ” Ve yekulune alellahil kezibe ve hüm ya’lemun “ Bile bile Allah’a yalan isnadında bulunurlar.Evet !
Yahya Şenol : “ Sabahın ilk anlarından daha parlaklık,daha parlak verir.O pınarları ve dalları bulunan gönül cennetleridir.O Mısır’daki Nil gibi sabredenler için içecektir.Firavun soyuna ve kafirlere hasrettir.Allah’ın dediği gibi onunla çoğunuz sapıtır,çoğunu da doğruya götürür.
Abdulaziz Bayındır
Yani “ yudıllu bihi “ ne ?
Yahya Şenol : “ men yeşa ve yehdi men yeşa “
Abdulaziz Bayındır
Yok ! “ yudıllu bihi kesiran ve ”
Yahya Şenol : “ve yehdi bihi kesira “
Abdulaziz Bayındır
“ve yehdi bihi kesira” Şimdi bunu Arapça’dan tercüme edilmiştir.Tercüme olunca siz onun ayet metinlerini göremiyorsunuz.Yani bu şeyin önsözü Arapçadır.
Yahya Şenol : “ Atlayarak okuyayım ! “ Alemlerin Rabbi’nden indirilmedir.Batıl …
Abdulaziz Bayındır
“Alemlerin Rabbi’nden indirilmedir” Neyin özelliği bu ? “ Tenzilun min Rabbil alemin “
Yahya Şenol : “ Vakıa Suresi 80.ayet.”
Abdulaziz Bayındır
Aynı ifade Said Nursi kendi kitabı için de kullanmıştı aynı ifadeyi.Evet ! “ Tenzilun min Rabbil alemin “ “Alemlerin Rabbi’nden indirilmedir”
Yahya Şenol : “ Batıl,ona önünden ve arkasından gelmez.Ki bu da Fussilet Suresi42.ayetinin meali, ” la ye’tihil batılü min beyni yedeyhi ve la min halfih “ Allah gözetir ve korur.O en iyi koruyucudur ve merhametlilerin en merhametlisidir.Mesnevi’nin başka lakapları da vardır.Yüce Allah ona lakap verdi.Bu,azla sözü kısalttık.Az çoğa işaret eder.Yudum göle işaret eder.Bir avuç buğday harmana işaret eder,diye devam ediyor.
Abdulaziz Bayındır
Evet ! Evet,şimdi tabi ! bunların şey,örnekleri çok fazla da ! bir de Said Nursi örneğini verelim istersen ! al buradan.Mesela şimdi çok eenteresan bir şey vardır.Bütün nurcuların aynı olma ihtimali,aynı olacaklarına ihtimal vermiyorum ben şahsen de ! Yani görüştüklerimi düşünerek söylüyorum.Ama içlerinde,mesela bizim internet sitemizde bakın ! iki bin,üç bin sayfalık tartışmamız vardır onlarla.O tartışma içerisinde hep şunu görürsünüz.Ben onlara sürekli şunu sormuşumdur ; Size göre “risale-i nur” Allah’ın son kitabı mı ? Bir kere olsun değildir, dememişlerdir.Bakın ! görürsünüz.Neşrediliyor,isteyen herkes bakabilir.Hemen bakabilir.Ve ondan sonra ayetlerle onlara cevap verince tabi ! Kuran’a karşı çıkamadıkları için meal denen kitaplara mı bakacağız ? diye cevap vermişlerdi.Yazın ! meal denen kitapları hemen çıkar.Nasıl olsa internet,çabucak bulursunuz oradan.Ve ondan sonra da biliyorsunuz ölülerin üzerine ne okuyorlar şimdi ? Risale-i nur okuyorlar.Ondan sonra sevap kazanmak için okuyorlar.Şimdi bunları efendim ! dokunmayalım,iyi geçinelim,güzel de ! bu dini ben kendim koymuş olsam tabii ki iyi geçinirim ! niye iyi geçinmeyeyim yani ? Ya bu sabah camiden çıkarken kendi kendime dedim ben şey yaptım,ya baktım böyle buraya geldikten sonra Fatih’e söyledim.Dedim ki ; 1976’dan beri şu muhitteyim.İşte 21 sene İstanbul Müftülüğü’nde fetva işlerini falan yürüttüm.21 Sene Süleymaniye Camii’nde Cuma vaizliği yaptık.Camiye giriş çıkışımız sanki ilk defa,yani yabancı birisi gelmiş Süleymaniye Camsi’ne girmiş,çıkmış gibi ! Niye ? Tanımıyorlar mı ? Herkes tanıyor ama kimsenin hesabına gelmiyor bizimle konuşma. Çünki herkes bir tarafa kendisini bağlamış.Efendim ! şimdi biz bu adamların her birisi ile çok rahat bir şekilde şey yapabilir.Bizi tepelerinde de gezdirirler.Hiç zor bir şey değil ! Bir zamanlar öyleydi.Çünki hiç bunları tanımıyordum yani bu şey,ne nurcuları tanıyordum ne tarikatçıları ne gelenekçileri ! hiçbirisini tanımıyordum.O zaman çok tepelerde dolaştırıyordu.Nasıl yanlışları ortaya koyduysak herkes kaçtı.Niye peki ? O zaman bu da bizim için Cenab-I Hakk’ın en büyük imtihanıdır.Menfaatini düşünürsen onlara da gülücükler dağıtırsın.Dağıtırsın da ! bunun hesabını Cenab-I Hakk’a nasıl vereceksin ? Yani bu dünya,işte onun için çok dikkatli olmak gerekiyor.Sonra şunu düşündüm ; Musa (as)’a Allahu Teala Firavun’a eçi olarak göndermiş değil mi ? Firavun’un ve çevresindekilerin Allah’ın dinine uymasını istiyor.O kadar da çok mucizeler gösteriyor.İsrailoğullarını da Firavun eziyor.Erkeklerini öldürüyor,erkek çocukları öldürüyor.Kızları sağ bırakıyor.Çok büyük bir eziyet ediyor.Tabi İsrailoğulları yine de buna rağmen Firavun tarafını tercih ediyorlar. Ama Musa (as)’ın bunlara karşı nasihatleri var.Sonra Allah’ın emriyle Musa (as) İsrailoğullarıyla beraber ayrılıyor ve o Nil Nehri’ni geçiyor biliyorsunuz.Ya orada Mısır’dan bir tane inanan yok ya ! Yani o kadar uzun süre İsrailoğulları arkasından geliyor ama İsrailoğulları arkasından geliyor ama ! inandıkları için mi ? yoksa zulümden kaçtıkları için mi ? Bir kurtuluş olduğu için mi ? Ya bir tane de Mısırlı olsun ! ne olur ? bir kişi olsun ya ! bir tek kişi.O kadar mucizeler gösterdi Musa (as).Demek ki doğruları söylemenin faturası çok ağırmış ! Peki İsrailoğulları karşı tarafa geçti de ne yaptılar ? Musa (as) kırk günlüğüne ayrıldı diye buzağıya taptılar biliyorsunuz.Başlarında Harun (as) olmasına rağmen ! Yani insanlar böyle.Dolayısıyla hepimiz kendi adımıza şunu söylememiz gerekir ; “Herkes sapıtsa bile ben asla ! “ dememiz lazım ! Yani bu,bu imtihan çok ağır bir imtihandır.Çünki imtihanı yapan Allahu Teala’dır.Öyle burada birbirimize karşı gülücükler dağıtmanın bir anlamı yok ! Evet ! oku bakalım oradan da.
Yahya Şenol : “ Bu da Said Nursi’nin Şualar kitabının birinci şuası,24.ayet ve ayetler 3.nokta dediği başlık.Aslı şöyle tercümeyi de sonra okuyayım isterseniz ; “ Kuran’ın gizli hakikatleri Risale-I Nur ile birlikte bize iniyor.Tenzilul kitab cümlesinin sarih bir manası …
Abdulaziz Bayındır
Tenzilul kitab’la bu şeyin Hanefilerin o kadar açık ayetlere rağmen iki tane kelimeyi seçip işte oradan hükümler çıkarmaları,Hanefi değil ! bütün mezhepler öyle de ! de ben Hanefi’yi örnek olarak verdim.Şimdi Tenzilul kitab ne demek manası ? Bu kitabın inişi.Kuran-I Kerim’in inişi.Ya kardeşim ! bu ayetin başı sonu yok mu ? Halbuki hepiniz çok iyi biliyorsunuz ki Allahu Teala Hud Suresi’nin ilk ayetlerinde şunu söylüyor diyor ki esteıyzü billah ; “ Kitabun uhkimet ayatuhu sümme fussilet min ledün hakimin habir,bu bir kitaptır ki ayetleri muhkem kılınmış “ Yani hüküm ifade eden ayetler.” Sonra da Hakim ve Habir tarafından açıklanmıştır.” Yani bir ayeti burada tam olarak alacaksınız,ondan sonra da ona onu açıklayan ayeti bulacaksınız.Allahu Teala da böyle zaten ayetleri kümeler halinde açıkladığını bildiriyor.Niye Allah böyle açıklamayı Allah yapıyor ? “ liella ta’budu illallah,Allah’tan başkasına kulluk etmeyesiniz diye ! “ Yani bir tek ayeti tamamen yazıp da açıklarsanız siz kendinizi Allah’ın yerine koymuş olacaksınız.Çünki sizin açıklamanızı insanlar Allah’ın açıklaması zannedeceklerdir ! Ve bu en ağır günahtır ! Şimdi biz bunu,Allahu Teala bunu ayetin tamamını yazıp da kendine göre açıklamayı Allah’ın kendini Allah’ın yerine koymak diye adlandırırken burada tutuyor ayetten iki tane kelime seçiyor, Tenzilul kitab.Ondan sonra da ebced hesabı,bilmem ne hesabı,hiç ipe sapa gelmeyecek şeylerle kendi kitabının kutsallığını anlatıyor.Şimdi oku bakalım !
Yahya Şenol : “ Tenzilul Kitap cümlesinin sarih bir manası asr-ı saadette vahiy suretiyle kitabu mübin’in nüzulü olduğu gibi manay-ı işarisiyle de her asırda bu kitab-I mübin’in mertebe-I arşisinden ve mucize-I maneviyesinden feyz ve ilham tarikıyla onun gizli hakikatleri ve hakikatlerinin burhanları iniyor,nüzul ediyor.”
Abdulaziz Bayındır
Bu,bu orijinal ifade.Bir de bizim …
Yahya Şenol : “ Evet ! Tercümesi şu ; Peygamber devrinde Kuran’ın vahiy suretiyle inmesi gibi her asırda Kuran’ın arştaki yerinden ve manevi mucizesinden feyz ve ilham yoluyla onun gizli gerçekleri ve gerçeklerin kesin delilleri iniyor. “
Abdulaziz Bayındır
Bak ! Kuran’ın gizli gerçekleri iniyor.Gizli gerçeklerden Rasulullah’ın haberi olur mu ? İnmemiş daha ! olur mu ? olamaz ! Allahu Teala mübin,dedi değil mi ? Bu kitap mübin bir kitap,diyor,açık diyor.Ve kendi de açıklamayı kendisi yapmış.Ama bırakın Kuran-ı Kerim’i “tenzilul kitap” bir kelimeyi alıyor kitabın inmesi ! Bunun açık anlamıymış,sarih anlamı.Bu ne biçim,nasıl bir şey ! hangi din kardeşim ! bu ne oluyor böyle ? Evet ! devam et ! Valla,peki Kuran’ın indiği yerden inerse,bir insan Risale-i nur’un Kuran’ın indiği yerden indiğine inanırsa,ondan sonra bir de Kuran’ın gizli kalmış olan gerçekleri Risale-i Nur’la inerse o zaman hangisi daha öne alınır ? Nurcuların neden Risale-i Nur’u ellerinden bırakmadıklarını şimdi anlıyor musunuz ? Evet !
Yahya Şenol : “ Evet,yine birinci Şualar’da şöyle demiş ; “ Resailin nur ne şarkın malumatından,ulumundan ve de garbın felsefe ve fünunundan gelmiş bir mal ve onlardan iktibas edilmiş bir nur değildir.Belki semavi olan Kuran’ın şark ve garbın fevkındeki yüksek mertebe-i arşisinden iktibas edilmiştir.” Yani sadeleştirmesi şu ; Risale-I nurlar ne doğunun kültüründen ve ilimlerinden ne batının felsefe ve bilimlerinden alınmış ve iktibas edilmiş bir nurdur.O gökten inmiş Kuran’ın,doğunun da batının da üstünde olan arştaki yerinden alınmıştır. ”
Abdulaziz Bayındır
Kuran’dan alınmıyor ! Nereden alınıyor ? Kuran’ın arştaki yerinden alınıyor.Kuran’ın alındığı yerden alınıyor.Ve onun gizli gerçeklerini anlattığına göre o zaman demek ki size göre bu Allah’ın son kitabı mıdır ? sorusuna cevap vermemelerinin sebebi ortaya çıkıyor.Değil mi ? Bakın dikkat edin ! kendi kitaplarından yani.Şimdi burada öyle bir şey ortaya çıkıyor ki ; bak ! mesela şeyi İbrahim (as)’ın bir sözü var.Diyor ki kendi kavmine,Ankebut Suresi 29.surenin 25.ayetinde.
“ ve kale innemet tehaztüm min dunillahi evsanen,Allah’la kendi aranıza putlar koyup,onlara yapıştınız. “ diyor.Onlara tutundunuz.Niçin ?
“ meveddete beyniküm fil hayatit dünya,bu dünya hayatında aranızda bir sevgi bağı oluşsun diye ! “
Şimdi bu insanların hangisine derseniz ya Muhyiddin-i A’rabi ! “ya kardeşim ! işte bizim toplumumuzun çimentosu “ neden Said Nursi ? “ya şimdi ! çimentomuz ya şimdi olmasa dağılır bu insanlar.” İşte orada da aynı. Onun için bu şeylerde az önce söylemiştim yani bu Musa (as) olayı çok enteresan bir olaydır.Musa (as) şeyden bu kavminin buzağıya tutunduğunu ona taptıklarını görünce Cenab-I Hakk’a şöyle şey yapmıştı ;
“ Rabbi inni la emliku illa nefsi ve ehı “ Bakayım hele ! Şeydeymiş bu,Maide Suresi,yani beşinci surenin yirmi beşinci ayeti.Diyor ki ; Ya Rabbi,diyor,benim bir tek kendime ve kardeşime gücüm yeter,diyor.Kardeşi de Allah’ın nebisi olduğu için bunu söylüyor.Ondan sonra da hani dersiniz ki ; Ya ! Musa (as) yıllardır bu cemaati toplamak için şey yaptı.Hadi toplasın! Yapmayın,etmeyin ! aslanım,şu,bu,falan,filan,desin diye beklersiniz. Arkasından diyor ki ; “ Fafruk beynena ve beynel kavmil fasikıyn,Ya Rabbi benimle şu fasıklar topluluğunun arasını ayır ! “ İstemiyorum ben bu adamları,diyor.Yani bu saha oldukça zor bir sahadır.Bunu çok iyi bilmek lazımdır.Evet son olarak,şey bitiyor.Şimdi biliyorsunuz bir de Cüppeli Ahmet var.Şimdi bu da yani şey,bizim bu “Tarikatçılığa Bakış” kitabını yazmadan önce Mahmut Efendi, Mahmut Efendi’nin yanına gitmiştik.Cüppeli Ahmet de oradaydı zaten televizyonlarda anlatıyor,duymuşsunuzdur bunu.Bir ara hapishaneye girmişti.Hani burada demiştim ki ; Hadi bakalım ! şey,Abdülkadir Geylani kurtarsın ! bir hafta sonra çıktı.Ondan sonra çıkar çıkmaz ne dedi ? Televizyonlar da hazır canlı yayında.Abdulaziz Hoca böyle diyor,işte bak beni kurtardı ! dedi, şey.Şimdi bu yeni yapılanmadan anlaşılıyor ki onu kurtaranlar büyük bir ihtimalle bizim bu sözümüzden dolayı kurtarmışlardır.Evet ! öyle anlaşılıyor yani.Bilmiyorum,ama ! yani benim aklıma gelen o ! inşaallah yanılıyorumdur ! Şimdi o dergileri çıkarıyorlardı,şimdi hala çıkıyor mu ? bilmiyorum.O dergilerinde yazdıklarını bir de okuyun,bakın.
Yahya Şenol : “ Evet dergiyi şöyle göstermiş olayım.Hani görsünler kendi dergileri ! “Kasr-ı Arifan” dergisi.Yıl beş,sayı elli beş,nisan 2012 sayısı.Okuyacağımız yer de şu başlık.İnternetten de gözüksün.Şurası ! Aynen şu büyük yazılarda şu yazıyor,sadece şurayı okuyorum.Kendilerinin ön plana çıkardığı,yani herkes tarafından görülmesini istedikleri yer.Biz de görüyoruz.Şöyle demiş ; Efendi hazretleri beni çağırttı ve şöyle dedi.
Abdulaziz Bayındır
Efendi hazretleri dediği Mahmut Efendi.
Yahya Şenol : “ Mahmut Efendi.Şöyle demiş ; Ahmet ! senin hakkında evliyaullaha müracaat ettirdim.Fakat bu iş hepsini aşınca bizzat Allah Teala tecelli buyurarak Ahmed’i bana bırakın ! onun işlerini ben hususi yönetiyorum. Ona kimseyi dokundurmayın,buyurdu.”
Aynen bu,yazdıkları bu ! kendi dergileri.
Abdulaziz Bayındır
Evet ! Yani şimdi,şimdi bana diyorlar ki ; Hocam ! niye bu kadar sertsin ? Aslında niye bu kadar yumuşaksın ? demeniz lazım ! Yanlış mı ? Yahu kardeşim ! Allah adına bu insanlar şey yapılıyor,yani şimdi,bak ! paralel din diye epey zamandır şey yapıyoruz,konuşuyoruz.Geçende birisi telefon açtı,yarım saat kadar konuştu,hem de yurt dışından aradığını söylüyor.İşte yıllardır sizi takip ediyorum,diyor.Hakikaten de belli yani şeylerimizle.Anlattı.En sonunda yahu hocam işte,bir siyasi söylem gibi anlaşılıyor,şu paralel din kelimesini kullanmasan, falan,anlattı. Zaten en başta bu,bu cümlenin geleceğini bekliyordum.Şimdi paralel din yok mu ? Esas problem bu ! asırlardır insanlar Allah’ın dini adına,bak ! Allah’ın dini adına dini uyguladıklarını zannederek paralel dinin mensubu yapılmamışlar mı ? Şimdi bunu çok iyi biliyorsunuz yani.Her dersimizde,bu derste değil ki ! her derste.Hangi derste oldu da bu kadar önemli şeyler ortaya konmadı ? İnşaallah ! ben hep bekliyorum ki böyle bu tür şeyler olmasın da ! olumlu şeyler konuşalım.Ama ! ne yapalım !? Bunları da söylemek zorundayız yani.Yanlışlar ortaya çıkacak ! Başka şekilde olmaz.Yani şimdi bizim İslam’ı,Allahu Teala bu dini bütün dünyaya hakim olsun diye indirmiştir.Ama ! Bu anlayıştaki kişilerle asla olmaz ! Bu mümkün değil yani.Çünki önce kendisi müslüman olacak ki başkasına doğruyu anlatsın ! Dinin tanımını unutmuş olan bir topluluk ! İman,küfür,şirk kelimelerinin anlamı tamamen sağa sola kaymış.Kader bataklığında boğulmuş ! Bütün bunlar şu okuduğumuz,okumakta olduğumuz şeyler de bugün hala insanlara din diye öğretiliyor.Hala öğretiliyor yani.Görüyorsunuz işte.Hepiniz de biliyorsunuz.Peki son olarak şu ayet-i kerimeyi tekrar okuyayım bu kadar örnekten sonra.Diyor ki Allahu Teala ;
“ ve inne minhum le ferikan yelvune elsinetehum bil kitab.”
“ Onlardan bir grup dillerine kitabı dolarlar.” Yani ayetler okurlar,hafızlık yaparlar,şunu,her şeyi yaparlar yani.
“ litahsebuhu minel kitab”
“ Onların söylediklerini kitaptan olduğunu zannedesiniz diye ! “
“ ve ma huvel kitab “
“ Ama aslında kitaptan değildir.”
“ ve yekulune hüve min ındillah “
“ Bu Allah tarafındandır derler.” Bak ! işte hepsi Allah’tan,dediler ya ! değil mi ? Birisi mertebe-i arşisinden birisi Allah’ın en büyük fıkhı,birisi işte Allah bizzat ben ilgileniyorum,dedi.Öbürüsü işte Şam yolunda şunu gördüm,bunu gördüm falan filan,dedi.
“ ve yekulune hüve min ındillah ve ma huve min ındillah “
“ O Alah katındandır dediler ama Allah katından değil ! “
“ Ve yekulune alellahil kezibe ve hum ya’lemun. “
“ Bile bile Allah’a yalan iftira ediyorlar. “
Evet ! Maalesef öyle ! Cenab-I Hakk cümlemizi doğru yoldan ayırmasın ! Tekrar ediyorum ; Ben şahsen kendi kendime hep onu söylerim,ben sadece kendime ancak laf geçirebilirim.Başkasına geçiremem ! Herkes,herkesin sapıtma hürriyeti var ama benim asla olmamalıdır.Peki hepimiz o şekilde yapalım !
55 dk,54 sn’de bitti.
Yazıya geçiren Salih Kurt,Yalova,2015,ramazan.