A. BAYINDIR: Bugün Ali İmran suresinin 70.ayetinden itibaren anlamaya çalışacağız. Burada Allah şöyle diyor ALİ İMRAN, 70.. Ayet: “Ya ehlel kitabi lime tekfürune bi ayatillahi ve entüm teşhedun: ey ehli kitap, gözünüzle görüyorsunuz gerçekler bütün açıklığıyla ortadayken niye Allah’ın ayetlerini niye görmezlikten geliyorsunuz”.
ALİ İMRAN, 71.. Ayet: “Ye ehlel kitabi lime telbisunel hakka bil batıli: neden hakkı batıl ile örtüyorsunuz?”. “Hakka batıl elbisesi giydiriyorsunuz?”. Yada “hak ile batılı birbirine karıştırıyorsunuz?”. “Ve tektümunel hakka ve entüm ta’lemun: bile bile gerçeği gizleyerek hakka batıl elbisesini giydiriyorsunuz”.
Şimdi burada ehli kitap derken kim anlaşılıyor? Yahudi ve hıristiyanlar. Sizin elinizdeki kitap ne? Allah’ın kitabı. Peki siz ehli kitap değilmisiniz? Yani kendisine kitap verilen ümmetlerden birisi de biziz. Başkalarını suçlamak son derece kolay. Hani iğneyi kendine çuvaldızı başkasına batır derler ya, azcık da sen acı çek bakalım ne olacak? Şimdi buradaki bu ayetlere muhatap olarak müslümanları koyarak anlam vermeye çalışalım bakalım ne olacak? “Ya ehlel kitab: ey kendisine kitap verilenler” müslümanlar da birer ehli kitaptır. Resulullah zamanında ilk muhataplar tabiki yahudi ve hıristiyanlardır. Ama peki bugünkü müslümanlar aynı konuma gelmediler mi? Ey ehli kitab. Elinde Allah’ın kitabı olan müslümanlar. ALİ İMRAN, 70.. Ayet:”lime tekfürune bi ayatillahi: niye Allah’ın ayetlerinin üstünü örtüyorsunuz?”. “Ve entüm teşhedun: gerçeği de göre göre”. Göz göre göre Allah’ın ayetlerinin üzerini niye örtüyorsunuz? Ayetlere bu manayı verdiğimiz zaman bugünkü müslümanların çok büyük bir bölümü bu konuma girmiyor mu? Çok çok büyük bir bölümü. C. Hakk bu dine herhangi bir şeyi karıştırmayı kesin olarak yasaklamış. Hiç bir şeyi karıştırmayacaksın. “Ela lillahid dinul halis”(ZÜMER 3) diyor. Katıksız din Allah’ın dinidir. Ona herhangi bir şey katılmaz. Kattığınız zaman Allah’ın dini olmaktan çıkar. Ne ilaveyi kabul eder ne çıkarmayı. Ama şimdi siz görüuorsunuz bugün o katılan şeylerden dolayı kuran ve sünnet gözükmez hale gelmiştir. Din kaybolmuş. Dolayısıyla şu açık ve net olarak ortada: islamın önünde en büyük engel müslümanlar. Müslümanlardan daha büyük bir engel yok. Tabi müslümanlar derken sokaktaki müslümanı kastetmiyorum. Dini bildiğini zanneden kişilerden bahsediyorum. Adına islami ilimler denen şeyleri tahsil eden kişileri kastediyorum. Hakikaten insanlar dünyalarını dine tercih konusunda o kadar hevesliler ki. Siz ne kadar Allah’ın ayetini anlatırsanız anlatın hiç umurlarında değil. Ama ucunda bir maddi menfaat gördükleri an bakıyorsunuz ki tümüyle oraya yönelmişler bir dünyalık olduğu zaman. Lafta herkez dünyayı ahirete tercih eder ama fiili olarak bakıyorsunuz ki dünya olmazsa olmaz. Haşa sanki C. Hak onların emrinde ve bu insanlara garanti vermiş. İstediğini yap, ben de sana istediğini vereceğim. Onun için görüyorsunuz bugün kendine müslüman diyenlerin büyük bir çoğunluğunun kendilerine önder olarak tanıdıkları kişiler dini batıl ile karıştıran, bulandıran, anlamsızlaştıran kişilerdir. Yani dini kendisine uyduran kişilerdir. Siz halis dini anlattığınız zaman millet kaçıyor. Geçende bir arkadaşım geldi, bir fakültede dekan. Diyor ki ben şimdiye kadar senin yazdığın kitapları falan çok aşırı buluyordum, çok fazla ileri gidiyor falan diyordum şimdi haklı olduğunu anladım. Haklı olduğumu anlaman için Allah’ın ayeti yetmiyor mu? Yani siyasi irade, bir takım şeylerin karşına çıkması mı gerekiyor? Yani dünyada senin kendine hedef koyduğun kişiler karşı çıktığı zaman mı biz haklı oluyoruz? Kuranı da bilen bir insansın, arapçayı bilen insansın niye bakmadın şu ayetlere uygun mu değil mi diye? Kimsenin umurunda değil sen ne yaparsan yap. Onun için bugün haklısın demelerinin de aslında şeyi yok sadece havaya uyarak haklısın diyorlar. Yarın hava değişsin anında değişirler. Çünkü insanların çok büyük bir bölümünün doğrularla bir ilgisi yok. Yani kendilerine müslüman diyenlerin çok büyük bir bölümünün doğrularla ilgisi yok. Sen istediğin kadar ayet oku. İstediğin kadar Resulullah’ın sözlerini söyle o kendi kafasında bir yapı oluşturmuştur ona uyarsa alır uymazsa almaz. Onun için bakıyorsun ki bir batıldan çıkıyor öbür batıla batıyor. Yani batıldan çıkıp da hakka yönelse eyvallah. Batıllardan batıl seç. Yani şimdiye kadar votka içen kişi bundan sonra rakı içmeye başlıyor. Hakikaten votka zararlıymış diyor. Rakı zararsız mı? Öyle yapıyorlar yani. Allah’ın ayetlerine gelsenize kardeşim. “Ya ehlel kitab: ey kendisine kitap verilenler”. Elimizde kuran var diyorsunuz, kurana sarılıyorsunuz. “Ben bu kurana kurban olmuşum. Her gece yatmadan Yasin okurum”. Tamamını da okuyabilirsin, nasıl olsa senin hayatında hiç bir değişiklik yapmıyor. Gene iyi ki Yasin ile yetiniyorsun. Hepsini okuyorum da diyebilirdin. Hayatına girmeyen kuranı istediğin kadar oku. Sadece kendini kandırırsın başka hiç bir şey yapamazsın. ALİ İMRAN, 71.. Ayet: “lime telbisunel hakka bil batıli: niye siz hakkı batıl ile karıştırıp duruyorsunuz?”. Ama yine de hoşuma gidiyor son zamanlarda insanlar birbirlerini suçlamak için kurana sarılıyor. Aslında uymak için değil suçlamak için. Ama olsun gene de ayet okuyorlar ya güzel bir şey. “Lime telbisunel hakka bil batıli: niye hakkı batıl ile örtüyorsunuz?”. Hakkı niye batıl ile karıştırıyorsunuz? Araya illa bir şeyler sokuşturacaksınız. Allah’ın kelamı yetmiyor, Resulullah’ın sözü yetmiyor yok diyor falanca filanca ben ona bakarım. İyi bak hadi mubarek olsun. “Ve tektümunel hakka ve entüm ta’lemun: bile bile gerçği gizliyorsunuz”.
ALİ İMRAN, 72.. Ayet: “Ve kalet taifetüm min ehlil kitabi aminu billezı ünzile alellezıne amenu vechen nehari”. Resulullah zamanında ehli kitaptan bir gurup şöyle diyor birbirlerine; bu müminlere inen ayetler var ya? Günün başında ona inanın deyin ki evet doğry gerçekten haklısın, “vekfüru ahırahu” ama sonunda yok yanlış deyin. Güzel baktım bana çok doğru geldi ama sonra düşündüm baktım ki uygun değil. Niye böyle yapıyorlar? İnsanların zihni karışsın diye. Çünkü şeytan doğru yolun üstünde oturur. Önce doğru yolun üstünde oturacak seni kendine doğru çekecek, sonra kendi ayrıldığı zaman zaten doğru yoldaydı diye onun arkasından gideceksin. “Leallehüm yarciun: belki vazgeçerler” diyor. Böyle yapın belki vazgeçerler.
ALİ İMRAN, 73.. Ayet: “Ve la tü’minu illa li men tebia dıneküm: sizin dininize uymayanlardan başkasına da güvenmeyin”. Bazılarınız diyeceksiniz ki ben bu sözleri bir yerlerden duyuyorum. Yani bizim tarikat, bizim cemaat hak, diğerleri batıl. Zaten bir şey uydurmuşlar: 73 fırka 74’e çıkmaz, 72’si batıl birisi hak, o da bizimki oluyor. Herkes kendisini o bir de şey yapar. Güzel de Allah’ın ayetleriyle karşılaştırdın mı? Biz kendi kendimize gelin güvey olalım ama yarın Allah’ın huzurunda ne olacak? Bazen bakıyorsun biri diğerine kafir diyor o da ona kafir diyor. Bakıyorsun ikisi de haklı. “Kul innel hüda hüdellahi: de ki yol, Allah’ın yoludur”. Sen onun bunun yolunu bırak Allah’ın yoluna gir yol Allah’ın yoludur. “en yü’ta ehadüm misle ma utıtüm yühaccuküm ınde rabbiküm” bu bir ara cümle oluyor. Deki yol Allah’ın yoludur, ondan sonra şey yapıyor. Yani inanmayın diyor. “HerhaALİ İMRAN, 73.. Ayet: Ve la tü’minu illa li men tebia dıneküm* kul innel hüda hüdellahi ey” herhangi bir kişiye size verilmiş olanın benzeri bir şeyin verildiğine inanmayın”. Bunlar ehli kitap ya işte şimdi Muhammed gelmiş o da bir kitap getirmiş yok diyor. Yani tevrat gibisi bir daha kimseye verilmez. Böyle bir şeye inanmayın. Olmaz böyle bir şey olmaz. “Ev yühaccuküm ınde rabbiküm: yada Rabbinizin katında tutup da sizin karşınıza bir delille çıkacaklarına da inanmayın”. Sizin yolunuz doğrudur. Ahiret garanti. Biliyorsunuz hep ahiret garantisi de verirler. Kabirde kurtarırlar , mahşerde kurtarırlar, sıratın başında otururlar, geçenlere bir tane kağıt verirler bu bizdendir bendendir diye. Tabi o sırat da onların hayalleridir. Yani ahirette milleti bir daha imtihana sokuyorlar. Hadi bakayım köprüden geçebiliyormusun diye. İmtihan bu dünyada yapılır orada değil. “Kul innel fadle bi yedillah: de ki ikram Allah’ın eliyledir”.Allah verirse verir vermezse vermez. Siz kendi kendinize şey yapmayın. Kendi kafanızdan bu bunu ahirette kurtaracak, bu böyle olacak falan diye konuşmayın. Adam ,burada size videosunu gösterdik ne diyordu? Ölürken sizi naime erdireceğim diyordu. Kendi gitmiş de bir de kendini götürüyor. Seni kim oraya sokuyor ki millete oraya sokuyorsun? Tevbe ederse başka. Ölene kadar tevbe kapısı açık. Ama öyle çıkıp da gazetelere beyanat vereceksin diyeceksin ki işte ben fakir, ben hakir, ben şu, ben bu ama en alttan gidiyor gidiyor ondan sonra en tepeye çıkıyor. Cümlelerin sonu en tepe. Tevbe eden adam kitaplarındaki o yanlışları kaldırır. Tevbe eden adam sözlerindeki yanlışlardan vazgeçtiğini söyler. Tevbe eden adam ıslah olur ondan sonra C. Hakk onu affeder. Öyle lafla olmaz. O lafla hergün yapılıyor. Adama demişler ki sıgarayı bırak. Ya çok zor be, bırakamıyorum demiş. Arkadaşı demiş neresi zor ya. Ben günde en az 20 kere bırakıyorum demiş. Bunlar da öyle yapıyorlar yani. Bir sigara ile diğer sigara arasını sayıyorlar. Önce ıslah olacaksın sonra tevbe edeceksin, yanlışlardan vazgeçtiğini ilan edeceksin, ıslah olacaksın ondan sonra C. Hakk seni affeder. Çünkü Allah onu Furkan suresinin son sayfasında açıkça anlatıyor. “Yü’tıhi mey yeşa” Allah tercih ettiği kişiyi yada Allah’ın ikramını tercih eden kişiye Allah ikramda bulunur. Allah ikram eder ama sen de gereğini yapacaksın. “Vallahü vasiun alım: Allah’ın imkanları geniştir, her şeyi bilir”.
ALİ İMRAN, 74.. Ayet: “Yahtessu bi rahmetihı mey yeşa: Allah rahmetini/ikramını tercih ettiği kişiye de tahsis eder”. C.Hakkın tercihine bağlı. Ben şuna çok niğmet vereceğim der verir. Bunlar birer imtihandır. Bakarsın birisi çok zengin birisi fakir, birisi çok itibarlı, öbürü çok daha zayuf durumda falan olur. Bu imtihan dünyasıdır böyle şeyler olacak elbette. “Vallahü zül fadlil azıym: Allah büyük bir ikram sahibidir”. Yani şimdi siz hiç bir zaman için elinizdeki imkanlar zayıfmış güçlüymüş ona hiç bakmayın. O, C. Hakkın bir imtihanıdır. Çok da verir az da verir. Verir de alır da. Bunlar hiç önemli şeyler değil. Dünyalığa kafayı takmayacaksın. C. Hakkın rızasına odaklanacaksınız. Allah’ın emirlerini yapmam, yasaklarından kaçınmak. Nasıl olsa her şey Allah’ın elindedir. Sen kendi vazifeni yaptığın zaman C. Hakkın ikramıyla karşı karşıya kalırsın.
ALİ İMRAN, 75.. Ayet: “Ve min ehlil kitabi men inte’menhü bi kıntarin yüeddihı ileyk: ehli kitaptan bazı kimseler vardır ki çok güvenlidirler, bir kantar dolusu altın teslim etsen tamı tamına getirir verir”. Böyle insanlar vardır. “Ve minhüm men in te’menhü bi dınarin:bazıları da vardır ki bir dinar versen”. Bir dinar 4.35gr değerindeki bir paradır. O zaman İstanbul’da basılıyor. Arap yarım adasının her yerinde geçerli olan bir paraydı. 1 dinarı güvensen sakla sonra alırım desen “la yüeddihı ileyke: onu sana vermez”, “illa ma dümte aleyhi kaima” sürekli ondan istersen artık bıkar mecburen verir o başka. Niye böyle yaparlar? “Zalike bi ennehüm kalu leyse aleyna fil ümmiyyıne sebıl” derler ki bu ümmiler bunların bize bir hakları yok. Bunlar bizim kölelerimiz gibi. Bunlar önemli değil. Onların malı bizim malımız bizim malımız da bizim malımız derler. Bugün batılıların bütün dünyaya yaklaşımı böyledir. Herkesi sömürürler. Onların ekonomisi sömürüye dayalıdır. Onun için bugün para sistemi tamamen sömürüye dayalıdır. Ekonominin her şeyi sömürüye dayalıdır. Sağlık sömürüye dayalıdır, eğitim sömürüye dayalıdır, din de sömürünün en büyük vasıtasıdır. Yani tüm hayatı sömürü üzerine kurmuşlardır. Onun için siz öyle bir yerden bir yere 5 kuruşluk ödeme yaptığınız zaman adamlar sistemi kurmuşlar ondan haberleri olur. Kendilerinin kabul etmediği paraya kara para derler, kendilerinin kabul ettiğine ak para derler. Yeni yeni kanunları var. Zaten kendine müslüman diyenler de hepsi de onlar tarafından sarhoş edilmiş onlara bağımlı hale gelmiş. Onların kelimelerini tekrarlayan, söyledikleri sözün de anlamını bilmeyen kişilerdir. Papağan gibi ezberlemişler tekrarlayıp duruyorlar. Başlarına bir problem geldi mi kendilerini sömürenlere gidiyorlar. O da diyor ki sömürü az olmuş biraz daha arttırayım diyor. Yaptıkları o. Aynı şey bugün de devam ediyor. “Ve yekulune alellahil kezibe ve hüm ya’lemun: onlar C. Hakka karşı yalan iftirasında bulunurlar bile bile”. Halbuki Allah herkesin hakkını vermeyi emreder. Ama onlar sanki dünyanın efendisi, herkes onların kölesi, herkes onların emrinde gibi hareket ederler.
ALİ İMRAN, 76.. Ayet: “Bela men evfa bi ahdihı vetteka fe innellahe yühıbbül müttekıyn” Evet diyor C. Hakk, kim ki verdiği sözü yerine getirir ve kendisini korursa Allah da müttakileri sever.
ALİ İMRAN, 77.. Ayet: “İnnellezıne yeşterune bi ahdillahi ve eymanihim semenen kalılen” Allah’a verdikleri söz ve verdikleri yemini az bir parayla değiştirenler var ya, “ülaike la halak lehüm fil ahırati: onların ahirette alacakları bir şey yoktur”. Bakarsınız ki bugün söz veriyor “ben dört dörtlük müslüman, Allah’ın kitabına uyacağım”. Hemen ilk menfaatte şunu yapayım, bir daha gene tevbe ederim diyor. Nedir? C. Hakka karşı verdiği söz, taahhüt, yemin. Hepiniz kendinizden bilirsiniz zaman zaman C. Hakk ile aralarında sözleşme yaparlar. Ya rabbi sana söz, beni affet, bir daha senin yolundan ayrılmayacağım. Ama ilk fırsatta bakarsınız ki menfaatini tercih etmiş ve C. Hakkın yolundan ayrılmıştır. “Ve la yükellimühümüllahü: Allah onlarla konuşmayacak”, “ve la yenzuru ileyhim: yüzlerine bakmayacak”, “yevmel kıyameti: kalkış gününde/kıyamet gününde”,”ve la yüzekkıhim: onları arındırmayacak/tezkiye etmeyecek”, “ve lehüm azabün elım: onlar için acıklı bir azap vardır”.
Burada bir ümmi kelimesi geçti. Bakara suresinin 78.ayetini açalım lütfen. Bu ümmi kelimesinin değişik anlamları var. Burada “bizim ümmiler üzerinde herhangi bir şeyimiz yok” dedi. Ümmiler dedikleri Mekkeliler için ümmiler diyorlar. Mekkeliler için ümmiler diyorlar. Çünkü orada eğitim düzeyi fazla değil. En azından kendilerinde kitap var ya. Ehli kitap. Ama Mekkeliler’in elinde kitap yok. Allah’ın bir kitabı yok. Her ne kadar İbrahim(as) onların nebisi ile her ne kadar İsmail(as) onların nebisi ise de ellerinde bir kitapları yok. Kitap olmayınca bunlara ümmiler diyorlar. Yani analarından doğdukları gibi kalmışlar bir şey bilmiyorlar, bunlar cahil, bunlar ümmi. Kendilerinde kitap olunca da bu defa kendilerini onların üzerinde hakim görüyorlar. Bu ümmi kelimesinin anlamı biliuorsunuz Resulullah da ümmi nebidir. Bunlar ümmiler yorlar ya Mekkeli olanlara, onların da ümmi nebiye uyma görevleri de vardır. Yani yahudilerin, hıristiyanların ümmi olan nebiye uyma görevleri de vardır. Bakara 78’i okumadan önce Araf 157 ve 158. ayeti okuyalım. ARAF, 157.. Ayet: “Ellezıne yettebiuner rasulen nebiyyel ümmiyyellezı: ümmi olan resule tabi olanlar”. Resulullah aynı zamanda Allah’ın son nebisidir ve ümmi. Ümmi kelimesinin eskilerde de varmış Mekkeliler’e dendiğine dair. Mekke ümmül kur’a ya şehirlerin anası. Mekkeli manasına da dediklerine dair çok zayıf olmakla birlikte bazı görüşler var. Ümmi, ümmül kur’adan olan insanlar manasına. Fakat o mana zayıf. Niye zayıf. Çünkü diğer ayetlere baktığınız zaman ümmilerin bilgisiz kişiler olduğu çok açık ve net olarak ifade ediliyor. Yani okuma yazması olmayan kimseler olarak şey yapıldıkları açık ve net olarak ifade ediliyor. Zaten bir ayette vardı. Resulullah’a C.Hakk ne diyordu? ANKEBUT, 48.. Ayet: “Ve ma künte tetlu min kablihı min kitab” yani kurandan önce herhangi bir kitap okumuş değilsin diyor Allah resulüne. Herhangi bir kitap okumamış bir kimseye biz türkçede ne deriz. Cahil deriz ümmi yani anasından doğduğu gibi kalmış. “Ve la tehuttuhu bi yemınike: kitabı elinle de yazmış değilsin”. Yazmadığına göre ne denir buna? Okur yazar değil. Ama kurandan önce. Kuranı okudu tabi. Kuranı tilavet ediyor. Çünkü “utlu ma ileyke minel kitab” diyor Allah. Peki daha önce bir kitap okusaydı yada yazsaydı Resulullah ne olacaktı? 401. sayfada Ankebut 48.ayet. “izel lertabel mübtılun: eğer öyle olsaydı hakkı batıl göstermeye çalışan şüpheye düşerlerdi”. Nasıl şüphrye düşüyor? Şimdi bakın bile bile hakkı batıl göstermek başka. Az önce okuduğumuz ayette. Bir de şüpheye düşerek batıl göstermek başka. Şüpheye düştüğü zaman haklı olur adam. Onun için Resulullah eğer daha önce bir kitap okumuş olsaydı bu kuranı bir yerlerden derlemiş denebilirdi. Ama bugün kendine müslüman diyenlerin bir çoğu kuranı öyle bir hale getiriyorlar ki efendim işte hicre 7.asırda Mekke ve Medine’nin kültüründen, bilgisinden derlenmiş bir kitap. Buna kafir demesinler diye de işte Allah’ın onun içine doğuruduğu şeyler diyorlar. Sanki başkasının içine bir şey doğurmuyormul da C. Hakk. Melek getirdi demiyorlar yani. Bakıyorsunuz ki melek inancını ortadan kaldırıyorlar. Melek inancını ortadan kaldırdın mı zaten her şey bitiyor. Batılıların en hoşlanmadıkları şey Resulullah’ın ümmi olmasıdır. Çünkü Resulullah ümmi olursa o zaman bu kitabı nerden yazdı? Ümmi bir adam bu kitabı yazabilir mi? Onun için batılılar ve batıya gidip de yetişmiş gelmiş olanlar, bak şurada bir şey söylüyorum; müslümanlar asla ve kat’a doktora, mastır, şu, bu, falan filan için batıya öyle sosyal bilimler, islami ilimlerde bir adam göndermemeleri lazım. En büyük sıkıntı onlarla çekiliyor. Çünkü adamlar kuranın Allah’ın kitabı olduğuna inanmıyorlar, Muhammed(sav)’in Allah’ın resulü olduğuna inanmıyor ve bu indanların kafalarını bozarak buraya gönderiyorlar. Ondan sonra unvanlarla geliyorlar doktıra yapmış bilmem ne etmiş, bakıyorsunuz ki ünivetsiteleri işgal ediyorlar. Ondan sonra al başına belayı gerçekten. Tam bir bela. Yani eskileri temizleyelim derken yeniler daha büyük kirlerle geliyorlar. Bana diyorlar ki millet sana karşı. Ben de diyorum ki bana karşı hiç kimse yok. Cemaatler, tarikatlar, gelenekçiler ve yenilikçiler. Başka hiç kimse yok. Çünkü hiç kimse kurana yanaşmak istemiyor. Herkes bir kıyısından köşesinden dini tutuyor ama kendine uyduruyor. Diyor ki burada Allah ANKEBUT, 48.. Ayet: “Ve ma künte tetlu min kablihı min kitabiv ve la tehuttuhu bi yemınike izel lertabel mübtılun”,ANKEBUT, 49.. Ayet: “Bel hüve ayatüm beyyinatün fı sudurillezine utül ılm ve ma yechadü bi ayatina illaz zalimun”..Bak bunlar açık ayetlerdir, kendilerine bilgi verilenlerin içlerinde olan yani daha önceki ehli kitaptaki olanların hepdi bilir ki bu kurandaki ayetler Allah’ın ayetleridir. Bunu zalimlerden başkası inkar etmez. Araf suresi 157’yi de okuyalım. ARAF, 157.. Ayet: “Ellezıne yettebiuner rasulen nebiyyel ümmiyyellezı yecidune mektuben ındehüm fit tevrati vel incıli: yanlarındaki tevrat ve incilde yazılı buldukları ümmi nebiye uyanlar”. İşte burada da ümmiler diyor. Ümmilere karşı bizim bir sorumluluğumuz yok diyor. Nasıl sorumluluğunuz yok? Sizin kitabınızda o ümmi resule uyma mecburiyetiniz var. Ümmi nebiye uyma mecburiyetiniz var. “Ye’müruhüm bil ma’rufi ve yenhahüm anil münkeri: onlara iyiliği emreder kötülükten onları engellemeye çalışır”, “ve yühıllü lehümüt tayyibati ve yüharrimü aleyhimül habaise: onlara temiz şeyleri emreder kötü şeyleri onlardan yasaklar”. Tekrar Bakara suresi 78.ayete gelelim. Allah ehli kitap ile ilgili bir sınıflama yapıyor. Diyor ki mesela yahudiler, hıristiyanlar. Bugün de yahudiler var hıristiyanlar var. Bunların hepsi aynı mı? Değil. BAKARA, 78.. Ayet: “Ve minhüm ümmiyyune: onların içerisinde ümmiler var”. Kim bunlar? “la ya’lemunel kitabe: o kitabı bilmeyen kimseler”. Resulullah da daha önce bir kitap okumamıştın diyor ya bu da bu. Kendi kitaplarını bilmiyor bu insanlar. Tevrat okumamışlar, incil okumamışlar. “İlla emaniyye: bir takım kuruntuları var”, kendilerine göre bir takım şeyler oluşturmuşlar. Bazı kurgular var. İşte Allah şöyle emretmiştir, Musa(as) böyle demiştir, İsa(ad) böyle demiştir şeklinde bir takım kurguları var. Yoksa konu hakkında bir bilgileri yok. İlim sahibi değiller. “Ve in hüm illa yezunnun: bunlar sadece zan peşindeler/tahmin peşindedirler kesin bir bilgiye sahip değillerdir”. Bugün müslümanlar içerisinde de öyleleri çok değil mi? Yani kuranı bilmiyor, kendildrine göre bir takım kurgular oluşturuyor, işte öyledir, böyledir.
BAKARA, 79.. Ayet: “Fe veylül lillezıne yektübunel kitabe bi eydıhim” Asıl veyl, çekecekleri olan, başlarına bela gelecek olan, kendine yazık etmiş olanlar asıl şunlardır. “lillezıne yektübunel kitabe bi eydıhim: o kitabı kendi elleriyle yazıyorlar”. Yada kendi elleriyle bir kitap yazıyorlar. “Sümme yekulune haza min ındillahi: sonra diyorlar ki bu Allah katındandır”. İşte kuranın indirildiği yerden indirilmedir diyor. Kuranın asrı saadette nuzulü gibi bize de iniyor, nüzul ediyor diyenler var biliyorsunuz. Kendi yazdıklarını C. Hakk’ın onlara ilhamı olarak anlatıyorlar. Yani kendi kitaplarını Allah’ın kitabı gibi gösteriyorlar. Asıl veyl onlaradır. “Sümme yekulune haza min ındillahi:sonra diyorlar ki bu Allah katındandır”. Niye böyle yapıyorlar? “Li yeşteru bihı semenen kalıla: bununla az bir menfaat elde etmek için yapıyorlar”. “fe veylül lehüm mimma ketebet eydıhim ve veylül lehüm mimma yeksibun: yazdıklarından dolayı vay onların haline, kazandıklarından dolayı vay onların haline”. Şimdi bunu bugünkü müslümanlara vurursak bizim gelenekçi hocalar içerisinde çok azı paçayı kurtarabilir. Bu ayetin kapsamına girmeyen çok azı kalır. Kimdir onlar? Mesela ben kendime bakıyorum: İstanbul Müftülüğü’ne tayin edildiğim zaman bir şey bildiğimi zannediyordum. İlla emaniyye diyor ya: bir takım kuruntular. “Sadece öyle tahmin ederler”. Zannediyordum ki bizim ulemanın kurana aykırı hiç bir görüşü olmaz. Bir ayeti küçük bir parçacık halinde verince de tamam bu böyledir diye düşünüyorduk. Hele tefsirler, şunlar bunlar, kelam kitapları hiç mümkün değil. Sonra yavaş yavaş gerçeği öğrendik. Yani ben o en baştaki halim gibi olanların kurtulma ihtimali vardır. Ama niye? Çünkü bilmiyor, tahmin yürğtüyor bizim ulema kurana aykırı bir şey yapmaz diyor. Ama birileri ortaya koyuyor diyor ki kardeşim bak işte bunlar kurana aykırı. Mesela biz Kartepe’de üç günlük bir toplantıda bunu 100’ün üzerindeki hocaya anlattık. O günden beri kuranı sünneti bir çoğu bıraktı bu defa islam ümmetini katolik kilisesine benzetmeye başladılar. Bu defa ümmetin masumiyeti, şahsı manevisi demeye başladılar. Ümmet hata etmezmiş. Ayetle ıspatlayamıyorlar, hadisle ıspatlayamıyorlar, yanlış çok açık bir şekilde ortada ama yanlışı bırakamadıkları için böyle yapıyorlar. İşte bunlar bu guruba girerler. Cahillerin durumu hocalardan çok çok daha iyidir. Hocaların durumu çok kötü. Onun için inşallah bizim bundan sonra daha güçlü bir şekilde bu fırsatı da çok iyi değerlendirmek suretiyle Allah’ın ayetleri ile bu insanların üzerine üzerine gidip zihinlerini paramparça etmemiz lazım. Zihinlerindeki o yanlışlar paramparça olmalı. Çünkü Allah ne diyor Beyyine suresinde ve bir çok ayette? 98/BEYYİNE, 4.. Ayet: “Ve ma teferrekallezıne utül kitabe illa min ba’di ma caethümül beyyineh: onlara o beyyine gelinceye kadar kendilerine kitap verilenler parçalanacak değillerdi”. Şimdi Allah’a çok şükür kuran okunuyor bir kaç senedir. Çok şükürler olsun. Müslümanlar şirki bilmeye başladılar. Bugün işte belki tarihte hiç olmadığı şekilde birbirlerine ayet okuyarak müşriklikle suçluyorlar. Bu çok güzel bir şey yani. İyi. Hiç olmazsa kuranın farkına varmaya başladılar. Birbirlerini suçlamak için de olsa güzel yani. Bir başlangıç olarak iyidir. Kuran ayetleri okunduğu bir yerde eğer o ayetlerin arkasından insanlar samimi olarak duruyorlarsa kendine müslüman diyen ama kurana sarılmayan, kendine hıristiyan diyen ama tevrat ve incile sarılmayan, kendine yahudi diyen ama tevrata sarılmayan kişilerin parçalanma dışında bir seçenekleri yoktur. Kesinlikle parçalanırlar. Çünkü bu nedir? Kuran en iyi kir çözücüdür. Peki parçalandıkları zaman parçalanan nedir? Zihinlerindeki yanlış düşünceler. Bunların içerisinde iyi niyetli olanlar varsa kuran ve sünnete yönelir ve kendilerini kurtarırlar. Niyetleri kötüyse o zaman da batıllarına iyice saplanır giderler. C. Hakk cümlemizi rızasından ayırmasın.