Bugün Bakara Suresinin 230. âyetini okuyacağız. Elimizdeki mealin otuz beşinci sayfası. Bugünkü dersimizde yine Talak konusu işlenecek. Erkeğin karısını boşaması ile alakalı hükümler. Üç Talak. Bugünkü dersimizin asıl konusu Üç Talak.
Hanefî, Şafiî, Mâlikî ve Hanbelî mezhepleri, bir kimsenin bir yerde karısını üç kere boşaması halinde, meydana gelen Talak’ı geçerli sayarlar. Yani kadın ister adetli olsun, ister temiz olsun, ister şahitler olsun, ister olmasın, durum ne olursa olsun, erkek karısına derse ki seni üç Talakla boşadım o andan itibaren kadın üç kere boşanmış sayılır ve kocasına ebediyen haram olur. O aileyi bir daha kurmak mümkün olmaz. O aileyi kurmak için kadının yeniden evlenmesi, ikinci kocanın da onu boşaması, sonra tekrar iddetini bitirdikten sonra kendini boşayan önceki kocasına dönmesi icap eder ki buna hülle derler biliyorsunuz. Yani helal kılma yolu anlamında. Yeniden evlendiği zaman da gerdeğe girme şartı da var. Yani hadi nikâhlayalım gerdeğe girmeden boşasın derseniz o da kabul edilmiyor.
Şimdi bugün okuyacağımız âyet 3. Talaktan bahsediyor. Bakara 230. âyet. Allah Teâlâ burada şöyle buyuruyor: “Fe in tallekaha fe la tehıllü lehu mim ba’dü hatta tenkıha zevcen ğayrah”(Bakara 2/230) Eğer kişi karısını 3. kez boşarsa, kadın onun dışında bir erkekle nikâhlanıncaya kadar kendini boşayan kocaya helal olmaz. “fe in tallekaha” (Bakara 2/230) İkincisi de bu kadını boşarsa “fe la cünaha aleyhima ey yeteracea” (Bakara 2/230) bunların artık birbirlerine dönmelerinde ikisine de bir günah olmaz. “in zanna ey yükıyma hududellah” (Bakara 2/230) Allah’ın koyduğu sınırlarda kalacakları kanaatine varmışlarsa. üuve tilke hududüllahi (Bakara 2/230) İşte bu Allah’ın koyduğu sınırlardır. “yübeyyinüha li kavmiy ya’lemun” (Bakara 2/230) Bilen bir topluluk için Allah bunu açık açık anlatmaktadır.
Şimdi bunun kısa bir özetini yapalım. Çünkü bundan önceki üç derste kadının boşama hakkını daha çok anlatmaya çalıştık. Biliyorsunuz geçen hafta söylemiştik, mezhepler kadının boşama hakkını elinden almışlardır. Yerine Hull denen bir sistem koymuşlardır. Onun ayrıntılarını bundan önceki üç dersimizde anlatmıştık. Ondan önceki derste de erkeğin boşamasıyla ilgili âyetleri anlatmıştık. Tekrar özetlersek, bir erkek eşini, onunla ilişkiye girmediği, eşinin temiz olduğu bir dönemde boşayabilir. Eşi adetliyse boşaması geçersizdir. Eğer ilişkiye girdiği bir temizlik dönemi içerisinde boşamışsa geçersizdir. İki tane şahit bulundurması lazım. Boşadıktan sonra eşini evden çıkarmaması, eşinin de çıkmaması gerekir ve eşinin iddetini yani boşamadan sonra kocasının evinde geçireceği süreyi kocanın hesaplaması gerekir.
Şimdi bu şekilde boşamadan sonra, eğer süre sona ererse ki aynı evi paylaşacaklar bu süre içerisinde kaçgöç yok. Süre içerisinde Nisa Suresinin 35. âyetine göre kadının ve erkeğin ailesinden birer hakem görevlendirmek gerekiyor. Hakemler arayı bulurlarsa, bunlar eğer barışmaya niyetliyse Allah onların aralarını bulmalarına yardım eder. Sonra bunlar barıştılarsa bir kere boşamış olur erkek karısını aile yuvası devam eder. Yeniden nikâha gerek kalmaz. Barışmazlar, süre biterse o zaman erkek güzellikle eşini ayırır. Bu bir kere boşama. Yani bu kadar süre içerisinde meydana gelen boşama bir tek boşama sayılır. Sonra ayrılırlar, isterlerse tekrar evlenebilirler. Evlendikten sonra yine anlaşamadıkları taktirde bu şekilde bir boşama daha olabilir aynı usullere göre. İkinci kez ayrılsalar, daha sonra tekrar bir araya gelmeye karar verseler, o zaman üçüncü kez boşama birinci ve ikinci boşamadan farklı olur.
Onun için Bakara 228. âyet, 229. âyet birinci ve ikinci boşamadan bahsediyor: diyor ki “Ettalaku merratani” (Bakara 2/229) o boşama iki kere olur “fe imsaküm bi ma’rufin ev tesrıhum bi ıhsarı” (Bakara 2/229) her birisinin arkasında erkek isterse onu güzellikle tutar isterse güzellikle ayırır. Tabi “Ettalaku” (Bakara 2/229) derken buradaki elif lamlı, bilinen boşama demek ki onun tüm özelliklerini Talak Suresi anlatmıştır. Ben az önce özetlediğim hususları. Ondan sonra diyor ki “Fe in tallekaha” (Bakara 2/230) Erkek karısını üçüncü kez boşarsa, bu defa bir ve ikincide geçerli hükümlerin bazıları geçersiz olur. Üçüncü kez boşamadan sonra kadının artık o evde durmasının bir anlamı kalmaz. Hemen evi terk eder. İddet beklemesine gerek kalmaz, sadece rahminin temiz olduğunu anlaması için bir kere adet görüp temizlenmesi yeter. Eğer adetten kesilmiş ya da adet görmüyorsa bir ay beklemesi yeterli olur. “Fe in tallekaha” (Bakara 2/230) Üçüncü kez boşarsa “ fe la tehıllü lehu mim ba’dü hatta tenkıha zevcen ğayrah” (Bakara 2/230) artık bu kadın bu erkeğe helal olmaz. Onun dışında bir eşle evleninceye kadar. “Fe in tallekaha” (Bakara 2/230) Evlendiği ikinci eş de boşarsa “fe la cünaha aleyhima ey yeteracea” (Bakara 2/230) o zaman birbirlerine dönmelerinde ikisine de bir günah yoktur ama bir şartla “in zanna ey yükıyma hududellah” (Bakara 2/230) Allah’ın koyduğu sınırlarda duracakları kanaatindeyseler, birbirlerine karşı saygı gösterecekleri kanaatindeyseler dönebilirler. “ve tilke hududüllahi yübeyyinüha li kavmiy ya’lemun” (Bakara 2/230) Bunlar Allah’ın koyduğu sınırlardır. Bilen bir topluluk için bu sınırları Allah Teâlâ açık açık anlatıyor.
Şimdi Doğru Bildiğimiz Yanlışlar kitabından getir misiniz buraya? Şimdi bunu Cenab-ı Hak çok açık ve net Kurân-ı Kerîm’de açıklamış. Talak şeyini aç da. Hani Hz. Ömer’le ilgili bir rivâyet var ya? Onu şey yap. Allah Teâlâ özel bir sure indirmiş. İşte okuduğumuz âyetleri indirmiş. Daha okuyacağımız âyetleri indirmiş. Talak ile ilgili bütün hükümleri açıklamış. Şimdi dört mezhebin dördü de bu sınırları maalesef aşmışlardır. Bak Allah Teâlâ diyor ki bunlar Allah’ın koyduğu sınırlardır. Bilen bir topluluk için (Bakara 2/230) bunları Allah açıklıyor. Dört mezhebin dördü de bu sınırları aşmışlardır. Dört mezhebin dördüne göre de bir kişi bir yerde, bir anda, eşini birden fazla boşarsa iki kere üç kere bu boşama geçerlidir. Eşi ister adetli olsun, ister içinde ilişkiye girmiş olduğu bir temizlik döneminde olsun, isterse bu durumlarda olmasın her halükarda geçerlidir. Yani Allah Teâlâ’nın koyduğu sınırlar aşılmıştır. Şimdi diyorlar ki böyle bir boşama günahtır ama geçerlidir. Haramdır ama geçerlidir. Allah’ın koyduğu sınırları aşmayın diyor aşıyorsunuz ve geçerli sayıyorsunuz. Bu neye benzer? Ramazan günü oruç tutuyorsunuz. Oruçlu bir kimsenin yemesi, içmesi, eşiyle ilişkide bulunması helal mi? Haram… E haram ama orucu geçerlidir demeye benziyor. Haram ama orucu geçerlidir demeye benziyor. Peki, abdestsiz namaz kılmak nedir? Haram. Haram ama geçerlidir demeye benziyor. Tamam da kuralları kim koyuyor? Kuralları kim koyuyor? Şimdi biliyorsunuz tarikatlar, cemaatler, yenilikçiler, gelenekçiler Allah’a şükür bize muhalif derseniz herhalde bizim kadar muhalefeti olan çok az insan bulunur. Şimdi elhamdülillah biz Kurân-ı Kerîm’e ve peygamberimizin uygulamasına sünneti biz asla ve kata tekrar ediyorum; şey yapanlar istedikleri kadar konuşsunlar biz asla ve kata peygamberimizin sünnetini bırakmayız. Sünnet olmadan bu din olmaz. Ama uydurma sünnetleri de asla kabul etmeyiz. Şimdi bugün her ikisine de örneği vermiş olacağız Allah nasip ederse. Bu hadis falanca kitaptaymış diye kabul etmeyiz. Hangi kitap olursa olsun. Ama Kurân-ı Kerîm’le tam bir bütünlük içerisindeyse ki öyle olmak zorunda onu bulmanın da bir usulü var herkes kolay kolay bulamaz o usulü yapmadığınız zaman bulamazsınız. O zaman da tabi ki başımızın gözümüzün üzerinde yeri var.
Şimdi burada üç Talak konusunu şapıcak. Bir kadının eşi tarafından bir anda üç Talakla boşanması ile ilgili, boşanmasının geçerli olduğuna dair bir hadise dayanılır. Müslim’in sahihinde geçiyor, Nesaî’de geçiyor, Ebû Dâvûd’ta geçiyor. Bir hadise dayanılır. Hz. Ömer’e atfedilen bir söz. Şimdi bakın burada ne var?
İbn Abbâs’ın bildirdiğine göre Allah’ın Elçisi sallallahu aleyhi ve sellem ve Ebû Bekr devri ile Ömer’in halifeliğinin ilk iki yılında üç talak, bir talak sayılırdı. Yani bir kimse bir anda eşini seni üç kere boşadım derse bir Talak sayılır. Çünkü Kurân-ı Kerîm’in hükmü bu. İsterse on bin kere boşadım de bir kere sayılır ve usulü de Âyet’i Kerime’de açıklanmıştır. Bakın diyor Peygamberimiz (s.a.v.) zamanı, Ebu Bekir zamanı, Ömer’in halifeliğinin ilk üç senesinde böyle sayılıyor. Hattâb oğlu Ömer: “İnsanlar ihtiyatlı olmaları gereken bir konuda aceleci davranmaktadırlar. Acaba onu, onların aleyhine geçerli saysak mı?” dedi ve geçerli saydı. Yani insanlar bir anda eşlerini iki kere, üç kere boşuyorlar, bunu biz geçerli saysak mı diye sormuş? Herhangi bir insanın böyle bir yetkisi olur mu? Yani Cenab-ı Hakkın koyduğu sınırları aşsak mı? dedi ve aştı. Böyle bir insan peygamberimizin sahabesi olmaya, Hz. Ömer olmaya layık mı? Ama insanlar iftira etmek istedikleri zaman herkese ederler. Efendim sahih Müslim’de olsun nerde olursa olsun. Allah’ın kitabı dışında üzerinde şüphe olmayacak hiçbir kitap yoktur. Böyle bir şey asla kabul edilemez. Çünkü Cenab-ı Hakkın koyduğu sınırlar burada aşılıyor. Bu sözü söyleyen bir kişi İslam’ın dışına çıkar. Böylece Hz. Ömer’e en büyük iftira yapılmış olur burada. Ama o delil alınarak, âyetler bırakılarak, delil alınarak bir anda yapılan birden fazla Talak geçerli sayılmıştır. (16.32-16.45)…..(bir dinleyici)…. E tabi mantığı yok diyor Servet hoca. Tabi hiçbir mantığı yok. Aceleci davranıyorlar sanki Talak denen olay sırf erkeğin aleyhine bir şeymiş. Bir ailenin yıkılması; kadın bundan sıkıntı çekmeyecek, zarar görmeyecek, erkek görecek. Aile zarar görmeyecek, çocuklar zarar görmeyecek. E saysak mı? saydık. Oh ne güzel. Ne güzel. Yani bu din bir kişinin iki dudağının arasında öyle mi?
Cenab-ı Hak Peygamberimiz (s.a.v.) ile ilgili ne diyordu; Hakka Suresinde. O âyetin numarasını bul da kaçıncı sureydi o 44’mü? 44. Sure galiba değil mi? 69. Sure miydi? 44 rakamı doğru çıktı da sure numarası değilmiş. Evet, beş yüz altmış yedinci sayfa. Şimdi bunlar yani şu Kurân-ı Kerîm’in çok açık ifadeleri. Şimdi Allah Teâlâ, Peygamberimiz için ne diyor burada “Velev tekavvele ‘aleyna ba’dal’ekaviyli.” (Hakka 69/44) Eğer Muhammet (s.a.v.) bize karşı bazı sözler uydursaydı, koyduğu sınırlar tamam böyle ama böyle yapalım deseydi, “Leehazna minhu bilyemiyni.” (Hakka 69/45) onu çok sıkı bir şekilde yakalar, “Summe lekata’na minhulvetiyne.” (Hakka 69/46) sonra onun şah damarını koparırdık. Bundan daha ağır bir ifade olur mu? Şimdi Cenab-ı Hakkın bunlar Allah’ın sınırlarıdır dediği bir konuda peygamberimizin değerli sahabesi Hz. Ömer öyle diyecek öyle mi? O kadar basit ki, ne yapalım insanlar ihtiyatlı olmaları gereken bir konuda aceleci davranmaktadırlar. Eee o zaman onları uslandıralım. Yapmayın edelim. Yok aleyhlerine sayalım bir de saydı ne güzel. Böyle din olur mu? ve bu Müslim’de Sahih Müslim’de, Nesaî’de, Ebû Dâvûd’ta geçiyor. Şimdi işin daha enteresan tarafı, şimdi şu kitap, bugün epeyce kitapla geldim çünkü çok önemli bir de Şafiî mezhebinin kitabını getirdiğimi düşünüyordum da meğer Hanefîlerden bir başka kitap getirmişim. Neyse önemli değil. Şimdi el-Hidâye; bunları bilenler bilir, Şerh-u Bidâyetü’l-Mübtedi el-Hidâye. Nerde bir Hanefî mezhebi varsa orada bu kitap baş kitaptır. Fetvalar buna yani bu çok önemli bir eserdir. Bugün mesela Türkiye’de Diyanet’in Eğitim Merkezlerinde bu kitap okunur. Fatih Medreselerini Fatih Sultan Mehmet kurdu. Bu kitabı baş kitap yaptı. Süleymaniye Medreselerinin de baş kitabıdır ve bugün Diyanet’in Eğitim Merkezlerinde de baş kitaptır. Şimdi Talak son derece önemli değil mi? Ailenin yıkılması meselesi var. Buradan kitabı Talak’ı açıyorum. Yani Talak bölümü. Burada diyor ki Talak üç çeşittir. Hasen, Ahsen, Bid’ī. Yani güzel, daha güzel ve bidat. En güzeli şudur diyor; kişinin eşini temiz olduğu, ilişkiye girmediği bir temizlik döneminde boşaması. İddeti bitinceye kadar beklemesi. Yani eşi; temiz, ilişkiye girmediği bir temizlik döneminde boşayacak, iddeti bitene kadar bekleyecek. Bu Talak Suresine uygun mu? aynısı mı? aynı mı? Farklı bir şey söyleyen var mı? Ne bir eksik var ne? Bak bir daha okuyacağım bak bakayım hanginiz bak şimdi sıfır veririm karışmam. Haftaya velilerinizi çağırırım. Bak okuyorum çok dikkatle bakın eksik ne? Ahsen olan Talak diyor yani en güzeli, kişinin eşini bir kere ilişkiye girmediği temizlik döneminde boşaması ve iddeti bitene kadar beklemesidir. Tamam, onu söyledi üç. Yani iddet dediği zaman üç kere adet görüp temizlenmesidir. Eksik olan ne? Hah şahitler yok. Şahitler yok. Bu en güzeli. Şahitler olmadığı zaman Müslümanların haberi olmaz ki Allah’ın onlara emrettiği şeyi yerine getirsinler. Çünkü ne diyor Allah Teâlâ Nisa 35’de Este‘izü Billah “Ve in hıftüm şikaka beynihima feb’asu hakemem min ehlihı ve hakemem min ehliha” (Nisa 4/35) Eğer karıyla kocanın aralarının ayrılacağından korkarsanız bir tane erkeğin ailesinden bir tane de kadının ailesinden hakem gönderin. E peki hiç nerden haberim olacak benim şahitler olmazsa onlarda kimse duymasın da diyebilirler. Mecburen şahitler olacak. Zaten âyette var. “kad ce’alallahu likulli şey’in kadren.” (Talak 65/3) diye bitiyor. Allah her şeye bir ölçü koymuştur. diyor. Bu Ahsen olan yani en iyi olanı. İkincisi de Hasen. O da talaku‘ssünne dedikleri yani sünnete uygun Talakmış. İlişkiye girdiği eşini, üç temizlik döneminde üç kere boşaması. Bu da sünnete uygun olanmış. Yani bir kere ilişkiye girmiş olduğu bir eşi var. Yani evlendikten sonra zifafa girmişler. Zifaf olmuş. Bir kere birinci temizlik döneminde, ikincisi ikinci temizlik döneminde, üçüncüsü üçüncü temizlik döneminde boşuyor. Bu da sünnetmiş. Evet. Yani üç ayda üç Talak, iddet bittiği zaman kadın tümüyle kocasından ayrılmış oluyor. Şimdi bunun delili neymiş? ……………..(24.28 – 24.42). …
Yani Peygamberimiz (s.a.v.) Abdullah b. Ömer’e demiş ki, Abdullah b. Ömer hadisini burada bul bakalım. Abdullah b. Ömer’e demiş ki, Abdullah b. Ömer eşini boşamış, adetliyken boşamış, Peygamberimiz demiş ki ona sünnete uygun olan Talak şudur; temizlik dönemini beklersin, her bir temizlikte bir kere boşarsın. Hadis bu. Şimdi bu hadise göre Talak Sistemi oluşturulmuş. Peki, bütün bunlara uymazsa o da Bid’ī Talaktır diyor üçüncüsü. Haramdır ama geçerlidir diyor. Şimdi bu hadisi şöyle iki ders dursun da, bu hadisle ilgili olarak ben bunun arasına şey koymuştum hah tamam burada bu kitapta Nasbü’r-Râye li Ehadisi’l-Hidaye yani bu kitabın kullandığı hadislerle ilgili olarak yazılmış özel bir kitap. Bunu yazan kişi de Cemalüddin Ebu Muhammed b. Abdillah b. Yusuf el-Hanefi ez-Zeylai. Yedi yüz altmış iki senesinde vefat etmiş hicri. Zeylai, Hanefî’nin çok güvenilir alimlerinden bir tanesidir. Hanefî mezhebinin. Şimdi bu zat, bu hadisi almış, bütün kaynaklarıyla incelemiş, en sonunda diyor ki; …………………….26.35- 26.38……………
Hadisin sağlam bir kaynağı, temeli olmadığını ispatladıktan sonra, güvenilir bir hadis olmadığını ispatladıktan sonra diyor ki bu hadisle delil getirmek batıldır diyor. Yani bu hadise dayandırılarak hiçbir şey yapılamaz. Bu batıldır sözünü ne zaman söylemiş? Ölümü yedi yüz altmış iki, tabi ki ölmeden önce değil mi? ve kendisi de Hanefî mezhebi ulemasından. Şu anda kaçıncı yıldayız? Bin dört yüz otuz üç mü? otuz dört, otuz beş. Otuz üç ha tamam otuz iki’ydi otuz üç oldu. Şimdi bin dört yüz otuz üç’ten yedi yüz altmış iki, yedi yüz otuz üç’ü çıkarın çünkü bu adam her halde ölürken yazmadı bu kitabı değil mi? …27.30 – 27.32 (konuşmacı) … yok yok hicri olarak çıkarın bakalım. Bin dört yüz otuz iki’den yedi yüz, bin dört yüz otuz üç’ten yedi yüz otuz üç’ü çıkarın. Yedi yüz sene. Yedi yüz sene önce bu zat yazmış. Bu hadisle delil getirmek olmaz batıldır demiş. Peki, ne değişmiş yedi yüz senedir? Bu hadise dayanılarak milyardan fazla aile yıkılmıştır. Bugün hala, bugün hala Türkiye’de buna dayanılarak fetva veriliyor. Hala bu kitaba göre fetva veriliyor. Peki, …28.18 – 28.22 (konuşmacı)….geçen hafta bana Mehmet Ali bey daha başkasını söyledi.
Şimdi görün kardeşim bunları gözünüzle görün. Şimdi Abdülaziz hocaya kızmakla hiçbir problemi çözemez bu insanlar. Yani şimdi hadi biz devre dışı kaldıkta bunlar düzelecek mi? Ne işe yarar yani? Şimdi bu kitapta Talak Suresi var mı? Yok. Bu okuduğumuz âyetlerden hangisi var? Hiçbirisi yok. Sahih hadisler var. Onlarda yok. Peygamberimizin sahih hadisleri de yok. Biraz sonra Peygamberimizin sahih hadisini okuyacağım karşılaştıracağız bak âyetlerin tamı tamına uygulamasıdır. Onu göreceksiniz. Peki, hiç mi âyet yok? var var neyi almışlar? Talak Suresinin 4. Âyetinin küçücük bir parçasını almışlar. “vellaiy lem yehıdne” (Talak 65/4) Adet görmeyen kadınlar. Buna henüz adet görmeyen manası verilerek küçük çocuklarla ilgili buraya fetva koymuşlar. Küçük kız çocukları ile ilgili. Buluğa ermemiş kız çocuklarıyla ilgili fetva koymuşlar. Düşünebiliyor musunuz? Buluğa ermemiş küçük kız çocuklarıyla ilgili. Bakın burada ne yazıyor? Arapça ibaresinden okuyayım. Bizim mollalar buna cevap versinler bakalım. Şimdi adına İslam Alemi dediğimiz ben maalesef İslam Alemi diyemiyorum. Adına İslam Alemi dediğimiz diyorum. Böyle İslam Alemi olmaz. Böyle İslam Alemi olmaz. Allah’ın kitabından, Resulullah’ın sünnetinden uzak bir din ortaya koyacaksınız adına da İslam diyeceksiniz. Herhalde insanlığa yapılmış en büyük kötülük budur. Bundan daha büyük kötülük olmaz. Bakın dedi ki, “İlişkiye girdiği eşini her bir adet döneminde bir kere boşaması Sünni Talak’tır.” dedi. Peki ilişkiye girdiği eş adet görmüyorsa ……31.11 – 31.20…..Çocuk olduğu için haiz görmüyorsa yada adetten kesildiği için haiz görmüyorsa, ilişkiye girdiği kadın bak başka anlamayın lütfen çünkü ilişkiye girmeden boşadığı zaten iddet beklemez. Görmüyorsa……31.37 – 31.39…..üç kere boşamak isterse ehl-i sünnet sünnete uygun olarak boşamak isterse……31.45 – 31.56…..önce boşar bir ay sonra bir daha, bir ay sonra bir daha. Kimi? Buluğa ermemiş kız çocuğunu. Niye? Çünkü ilişkiye girdikten sonra boşuyor da ondan. Peki buluğa ermemiş kız çocuğunla ilişkiye girmenin delili ne? Onu da buradan, işte bir tek zikrettikleri âyet, bir tek zikrettikleri âyet bu onu da yanlış koymuş. Âyetin anlamını bozarak koymuş. Diyor ki……31.45 – 31.56….. Allah Teâlâ haizden ümidini kesmiş olanlar, henüz haiz görmeyenler’e kadar ki sözü. Henüz haiz görmeyenler diyerek daha önce size anlatmıştım……31.50 – 31.51….. manası vermişlerdir. Henüz haiz görmeyenler diyebilmek için. Halbu ki âyette düzenli haiz görmeyenler düzenli adet görmeyen kadınlardan bahsediliyor. Çocuklardan değil. Ama çocuklar devreye girsin diye âyetin anlamı değiştirilmiştir. Değiştirilerek buraya konmuş, küçük çocukla adam evleniyor, bir de ilişkiye giriyor bir de boşadığı zaman adet görmediği için her ay bir tane boşadı mı sünnete göre boşamış oluyor.
Şimdi bir Karadenizli birisine şey anlatmış fıkra anlatmış. Bilmece sormuş. Bakayım bilecek misin demiş. Havadan asuludu. Rengi sarudu. Durmadan öterdi demiş. Adam ne demişse çıkmamış. E peki, sen söyle? Hamsidur demiş. E hamsi havadan asılır mı? Astım demiş. Rengi sarı olur mu? Boyadım demiş. Ya ötmesi? O da yanıltmacası demiş. Şimdi batıl hadis delil olur mu? Yaptım. Peki âyetler? E almadım. Peki, bu âyetin küçücük bir âyet almışsın. Bir parça almışsın. Bunun niye manasını değiştirdin? O da yanıltmacasıdır diyecek. Bu ne kadar üzücü değil mi? ve insanlar şeriat diye yani şeriata karşı çıkıyor bazı insanlar, biz de zannediyoruz ki Allah’ın kitabına karşı çıkıyorlar şeriat dedikleri bu işte kardeşim. Allah’ın şeriatı olsa kimse buna karşı çıkamaz. Mümkün değil yani yeryüzünde. Çünkü insanın fıtratına aykırı. Anlattık işte Talak’ın ne olduğunu ne kadar güzel ne kadar insani. Peki, Peygamberimiz (s.a.v.) ne yapmış? Bakın şuradan okuyayım. Evet, Bu hadiste Buhari’de geçiyor şimdi okuyacağım hadis; Buhari’de, Müslim’de, Nesâî’de, İbn Mâce’de, Dârimî’de, İmam Mâlikî muada’da, Ebu Davûd’ta, Tirmizî de yani Kütüb-i Sitte’nin hepsinde ve şeyde Ahmed bin Hanbel‘ de geçiyor ve İmam Mâlikî muada da geçiyor. Şimdi bak ne imiş bu. Evet.. Hz. Ömer‘in oğlu Abdullah, karısını adetli iken boşamıştı. Az önce de Abdullah ile ilgili bir rivâyet vardı. Yani burada batıl denen oydu. Bu rivâyetin doğrusu. Bakın o batıl, bu bütün hadis kitaplarında geçen. O bu kitapların hiçbirinde yok o rivâyet. O uydurma bir rivâyet.
Ömer‘in oğlu Abdullah, karısını adetli iken boşamıştı. Ömer, bunu Allah’ın Elçisi sallallahu aleyhi ve selleme sorunca ona şöyle demişti: “Söyle ona, hatta sinirlenmiş, eşine dönsün; temizleninceye kadar ayrılmasın. Sonra eşi âdet görüp tekrar temizlenirse bundan sonra ister devam etsin, isterse ilişkiye girmeden onu boşasın. İşte bu, o iddettir ki, Allah kadınların ona göre boşanmalarını emretmiştir.”
Abdullah b. Ömer dedi ki; Peygamberimiz, yaptığım boşamayı geçersiz saydı ve şu âyeti okudu. (adetliyken boşamış) ve şu âyeti okudu: Ey Peygamber! “Ya eyyuhennebiyyu iza tallaktumunnisae fetallikuhunne li’ıddetihinne” (Talak 65/1) Talak suresinin ayetini okudu. Ey Peygamber, kadınları boşadığınızda iddetleri içinde boşayın. Yani onları iddetlerinin başlangıcında boşayın. Şimdi Peygamberimizin söylediği bu söz Kurân-ı Kerîm’e tamı tamına uygun. İşte şeyler Sahih Hadisler böyledir. Yüzde yüz bir uygunluk aranır ama bu uygunluğu herkes bulamaz. Bu bir büyük bir ekip çalışmasıyla ancak olabilir. Onu yaptığınız zaman kitapla sünnet arasında bir uyumu muvafakat’i bulursunuz.
Şimdi, gelelim bu görüşlerin yani bir anda birden fazla boşama o da geçerli sayılıyor. Bid’ī Talak sayılıyor. Yani günah ama geçerli. Hani dediğim gibi abdestsiz namaz kılıyorsun günah ama geçerli. Ramazan günü kişi oruca başlamış, yiyiyorsun içiyorsun, ilişkiye günah ama geçerli demek gibi bir şey bu. Demek gibi bir şey. Şimdi, Kurân-ı Kerîm’lerimize bakalım. Şimdi, Allah Teâlâ bir iddet döneminde bir kişinin eşini bir kere boşayabileceğini söylüyor.
Birden fazla boşamanın geçerli olduğunu söyleyenler, bir; şu âyeti çiğnemiş oluyorlar. “Ettalaku merratani fe imsaküm bi ma’rufin ev tesrıhum bi ıhsarı” (Bakara 2/229) Bu âyetle ilgili şeyin Bedaiu’s-sanai’’in bir şeyi vardı orda. “Ettalaku merratani” (Bakara 2/229) Âyetlerde uymayınca uyduruyorlar. Yani böyle sağını solunu. Diyelim bir yere kafanız girmiyor orayı genişletmiyor, kafanızı kesiyorlar biraz buradan kesiyor biraz ordan. Ahmet bey kafa kalır değil mi böyle kestiğiniz zaman? Siz öyle mi yapıyorsunuz hastanede? Orayı genişletmeye lüzum yok. Adamın kafasını kes, kolay girer. Bakın şimdi, neler yapın. Burada âyeti Kerîm’e de diyor ki Allah Teâlâ o Talak iki keredir diyor. O Talak. Çünkü elif lam var burada. Ama elimizdeki meallere bakın ki, sadece bunu şey söylemiştir hatırladığım kadarıyla Elmalılı, başka söyleyen var mı “o” kelimesini. Elmalılı’da olacak. O tamam. Ama onun dışında hatırlamıyorum. Yani belki sonradan yazmış olanlar olabilir. Burada ne diyor? Boşama iki defadır. Boşama iki defaysa üçüncüye ne oluyor. O nereden çıktı? O nerden çıktı? Şimdi, şuradan okuyorum arkadaşlar. Bizim Doğru Bildiğimiz Yanlışlar kitabının iki yüz otuz sekizinci sayfasından okuyorum.
Birçok fakih, “Ettalaku merratani” (Bakara 2/229) o Talak iki keredir âyetindeki merra kelimesinin bir zaman dilimini gösterdiğini söylemiştir. Zaman dilimi belli işte Talak Suresinde anlatılıyor. Üç ay kadar süren zaman dilimi. Hanefîlerden el-Kâsânî’nin sözleri şöyledir: ki el-Kâsânî, Hanefî mezhebinin kitaplarını bilenler bilir en güvenilir kitaplardandır. En tepede gelen kitaplardandır. O biraz daha geniş olduğu için el kitabı değildir. Bu el kitabıdır ama o biraz detaylı bilgi verir. Delillere yer verir daha fazla. Bu da verir ama o daha fazla verir.
Allah Teâlâ’ “O talak iki keredir” sözü ile, iki defadadır, demek olur Biri diğerine iki dirhem verse, iki defada vermedikçe iki kere verdi, denmez. Tamam. Âyetin zahiri haber cümlesi olmakla birlikte emir cümlesi anlamındadır. Şimdi haber cümlesi iki defadır. Emir cümlesi anlamında olunca, ne hale geliyor? Çünkü ona zahiri anlamı yüklemek, haberinin âyete ters düşmesi ihtimali olmayan (zatın) ona ters düşmesine yol açar. Ne diyor? Şimdi diyor biz bu âyete buradaki gibi anlam verirsek, hadise ters düşer diyor. Hadis dediği de o batıl olan. O batıl hadise de ters düşermiş. O zaman hadisi âyete uydurmuyor, âyeti hadise uyduruyor. Hani az önce dedim ya, kafan şöyle şuradan yirmi santim kes, yirmi santimde buradan kes kafa sığar rahatça ne olacak. Zor bir şey mi yani bir adamı buradan, elinde testere varsa iki dakikada kesersin. Adam ölecekse ölsün ne önemi var ki. Burada da din ölüyor. Bu daha kötü. Çünkü bazen birden fazla talak bir arada verilir. Bazen birden fazla talak bir arada verilir. Bu âyete ters düştüğü için âyeti değiştiriyor.
Haber cümlesinin emir yerine kullanıldığı da olur. Nitekim “Boşanmış kadınlar kendi başlarına beklerler” (Bakara 2/228) âyeti “beklesinler” anlamında; “Anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler” (Bakara 2/233) âyeti de “emzirsinler” anlamınadır ki onda gâyet normal. Onda bir şey yok. Böyle başka âyetler de vardır. Burada da öyledir; Sanki Allah Teâlâ “onları boşamak istediğiniz zaman iki defada boşayın” demiştir. Ayrı ayrı boşamanın emredilmesi bunların bir arada yapılmasının yasaklanması demektir. Bak bunu da söylüyor. İki defa da diyorsa bir arada olmaz demektir diyor. Bunu da söylüyor burada. Çünkü ikisi birbirine zıttır. O zaman talakları birleştirmek haram veya mekruh olur. Şimdi haram veya mekruh ama geçerli olur. Evet şimdi şeyde mepsutta şöyle diyor; Diyor ki; ……43.43 – 43.47…………..diyor. Talak iki keredir ve üçüncü keredir diyor. Ona bir ilave yapıyor. Yani ne kadar uğraşırsa uğraşsınlar, âyetle kendi fıkıh kitaplarında yazılanlara bir uyum bulamıyorlar, hadislerde de bulamıyorlar. Sahih hadisleri attılar tamam onu anladık, e Talak Suresini de attılar onu da anladık, ama büsbütün atamıyorsun ki millet gelip diyor ki peki bu âyet ne? Şimdi siz anladınız mı niye siz Kurân’ı anlamazsınız diye yıllardır söylüyorlar. Çünkü siz Kurân-ı Kerîm’i okursanız bunları yutmazsınız. Size bunu yutturamaz kimse. Karşısına götürür âyeti koyarsın. Bir tane değildir ki. Peki, şu ne? Bu ne? Bu ne? Dersin, adam apışıp kalır. Onun için sizin Kurân okumanız haramdır onlara göre. Siz ne anlarsınız kardeşim. Haşa Tövbe Estağfurullah. Ama Cenab-ı Hakkın emriyle farzdır Kurân’ı anlamanız. Mesela şimdi çok enteresan yani, tevsirler de aynı şeyi yapmış. Ben bu tefsir ulemasına hayret ediyorum. Bunlara söylüyorum ya sizin ne işiniz var fukahâ’nın peşine takılmış gidiyorsunuz. Ya fakihlerin peşinden giderler ya kelamcıların peşinden giderler. Ya siz adam değil misiniz? Şöyle bir dik durun da yürüyün kardeşim. Herkes size tabi olması lazım. Siz niye onlara tabi oluyorsunuz? Hadisçilerde öyle. Onlar da birisinin arkasına düşüyor. Ya ne oluyor size kardeşim. Kurân ve Sünnettir esas önde olması gereken siz tutmuşsunuz öbürlerinin arkasına takılmışsınız. Bu ne demek oluyor? Ama ben şimdi çok iyi anlıyorum. Onların durumunu gâyet iyi anlıyorum. Şimdi biz burada Cenab-ı Hakka şükür yıllardır burada mücadelesini veriyoruz, sağımıza solumuza baktığımız zaman üç beş kişiden fazla yok. Muhalefet istersen çığ gibi, engellemek isteyen istersen çığ gibi. E tabi bunlara karşı durmayı herkes göze alamıyor. E göze almazsan Cenab-ı Hak da sana yardım etmez. Efendim? Ama ama bunun neticesi muhteşem. Muhteşem bir sonucu var. Cenab-ı Hakkın verdiği zenginlikten daha büyük bir zenginlik olur mu? Allah’a güvenenden daha güçlü birisi olur mu? İşte buyurun. Bu kadar ilahiyat fakültesi var. Bu kadar efendim dini konularda tahsil yapmış insanlar var. Yurt içinde o kadar çok medreseler var Türkiye’de. Türkiye’nin dışında medreseler, üniversiteler var. İstanbul üniversiteleri var. Bunların hiç olmazsa bir tanesi kalksın bir cümlelik cevap versinler. Servet hoca bir toplantıya gitmişti, geldi cevap veremeyenler yeni bir delil uydurmuşlar. Ümmetin yanılmazlığı diye. Geçen hafta ondan bahsetmiştik. Yani efendim şimdiye kadar herkes yanlıştı da siz mi doğrusunuz. E öyle bakarsanız tüm peygamberler aynı hatayı yapmışlardı bizde o hatayı yapmaktan dolayı Cenab-ı Hakka şükrediyoruz. Ne? Şimdi Yahya bir şey diyor ..diyor ki bu Talak konusunda diyor bilhassa üç Talak konusunda din görevlilerine sorular sorulduğu zaman bize gönderiyorlar o da yetmez mi? diyor yok yetmez yetmez cevap verir mi vermeleri lazım. Cevap vermeyip bize gönderiyorlar ama yetmez o. Şimdi Ali Bardakoğlu Diyanet İşleri Başkanı iken Kızılcahamam da bir toplantı oldu. O toplantıda Din İşleri Yüksek Kurulunun zannedersem üyelerinin tamamı oradaydı. Onlara bu meseleyi anlattım. Hiçbirisi karşı çıkmadı. Meseleyi konuştuk. Ama ondan sonra fetvalarını değiştirdiklerini de duymadım. İnşallah değiştirmişlerdir de biz duymamışızdır.
Evet, şimdi işin sonuna geldik. Birazcık ara vereceğiz. Ama önce size şunu söyleyeyim; bu içinde bulunduğumuz bu bina önümüzdeki dersi de yaptıktan sonra tamire girecek. Baştan aşağıya esaslı bir tamirden geçireceklermiş. Onun için üç ay kadar sürermiş. Bu üç ay içerisinde tabi biz önümüzdeki haftadan sonra her sene yaptığımız gibi temmuz ayında ramazana kadar bir tatil yapacağız. Ama ramazanın ilk salısı bilmiyorum burada mı oluruz yurt dışında mı bilmiyorum ama bir de ilk salısı burada ders yapacak şekilde bir mekâna ihtiyacımız olacak. Onun için biz de bakıyoruz siz de bakın. Artık bu dersleri nerde yapabilirsek şey yapalım aslında ben başkalarını yerinde olsam Süleymaniye Vakfını sürgün ederim başka yere ama ne lüzumu var ortalığı karıştırıyorlar. Yani konuşalım onu sonra yani şimdi değil de biraz düşünün sonra şey yaparız. Çünkü önümüzdeki hafta ilan etmemiz lazım bunu dersleri falanca tarihten itibaren şurada yapacağız diye ilan etmemiz lazım. Onun için haberiniz olsun. Peki, bütün alternatifleri şey yapalım. Haftaya kadar bu problemi çözelim inşallah.
Peki, Allah hepinizden razı olsun.