Bugün oruçla ilgili ayetleri okuyacağız. Bakara Suresinin 183. ayetindeyiz. Şöyle konuyu bir özetleyeyim baştan. Oruç önceki ümmetlere farz kılındığı gibi bize de farz kılınmış. Müslümanlar bir müddet o şekilde oruç tutmuşlar. Daha sonra Müslümanlara yani bize mahsus olmak üzere bir kolaylaştırma yapılmış. Bu ayetlerden yani şimdi okuyacağımız ayetlerden şunu çok net olarak göreceğiz ki diğer ümmetlere farz kılınan oruç da ve Müslümanların başlangıçta tuttukları oruç da güneşin batmasıyla iftar ediliyor, havanın kararmasına kadar yani yatsı namazı vaktinin bitimine kadar yeme içme serbest. Sonra tekrar ertesi akşama kadar oruç tutuluyor. Ramazan boyunca karı koca ilişkisi yasak. Yani Ramazan boyunca bütün ümmetlere karı koca ilişkisi yasak. Güneşin batmasıyla yani akşam olmasıyla iftar ediliyor. Havanın kararmasına kadar yeme içme serbest, havanın kararmasından itibaren oruca başlanıyor.
Muhammet ümmetine mahsus olmak üzere daha sonra bir kolaylaştırma getiriyor Cenabı Hak. Tanyeri ağarıncaya kadar yemeye içmeye müsaade ediyor. Oruçlu günlerin gecelerinde karı koca ilişkisine müsaade ediyor. Dolayısıyla bu ayetler Kuran-ı Kerim’in içinde bir nesih örneğidir. Nesihle ilgili zaman zaman tartışmalar olur. İşte Kuran’da nesih yoktur diyen kişiler vardır. Tabi bu bakışlar Kuran’ı doğru anlamayı maalesef engelliyor.
Kuran-ı Kerim hem önceki kitapları neshetmiştir yani onların Cenabı Hak tarafından onaylanmış son nüshasıdır. Hem de Kuran-ı Kerim’in kendi içinde, kendi ayetleri arasında nesih vardır. Onu inşallah örnekleriyle göreceğiz. Daha önce birkaç kere burada size anlatmaya çalışmıştık. Nesih demek yani Türkçede de bir nüsha çıkarma olduğu gibi ya önceki bir hükmün aynen korunması yani Tevrat’ta ve İncil’de bulunan hükümlerin aynen korunmasıdır ki Tevrat’ta, İncil’de ve daha önceki kitaplarda olduğu gibi bize de oruç tutmak farz kılınınca önceki kitaplardaki hükmün aynen Kuran-ı Kerim’de korunması şeklinde olan bir nesih, ona misliyle nesih diyor Kuran-ı Kerim. Bir de iyileştirme suretiyle yapılan nesih. Ona da daha hayırlısıyla nesih diyor. İşte bu ayetlerde biz her ikisini de birlikte göreceğiz. Yani neshin her iki şekline de örnek görmüş olacağız aynı zamanda. Şimdi ayetlere başlıyorum.
Müminler oruç size farz kılındı, sizden öncekilere farz kılındığı gibi. Yani sizden öncekiler orucu nasıl tutuyorlarsa aynı şekilde oruç tutmak size farz kılındı. Belki böylece kendinizi korursunuz. Şimdi bu nesih açısından bu ayetleri incelemiş olalım.
Bakara Suresinin 106. ayetinde Allahü Teâlâ ne diyor? Bir ayeti nesheder ya da unutturursak hayırlısını ya da mislini getiririz. Yani önceki kitaplarda olan ayetlerden birini nesh eder ya da unutturursak hayırlısını ya da mislini getiririz. Şimdi, Tevrat ve İncil şu andaki şekliyle değil, daha da çok, daha fazla hüküm ihtiva ediyordu. Onlar o hükümlerin birçoğunu gizlediler. Şimdi Tevrat ve İncil diyoruz, tabi ki buna kendisine kitap indirilmiş diğer bütün peygamberler dahil. Ama bizim bulunduğumuz bölgelerde ve dünyada en yaygın olan bu iki tanesi.
Allahü Teâlâ Maide Suresinin 15. ayetinde ehli kitaba şöyle diyor. Peygamberimize emrediyor. Ey kendisine kitap verilmiş olanlar size elçimiz geldi. O elinizdeki kitaptan gizlediğiniz birçok şeyi sizin için açığa çıkarıyor, ortaya çıkarıyor. Şimdi onu gizleyenler onların hocaları tabi. Vatandaşlar bilmiyor. Sizin için ortaya çıkarıyor. Bugünkü Tevrat’a ve İncil’e baktığımız zaman oruçla ilgili hükümler bulamıyoruz. O zaman bu ne oluyor? Orada gizlenmiş olanlardan oluyor değil mi? Ama Yahudiler de oruç tutuyor, Hıristiyanlar da. Orucun şeklini her ne kadar değiştirmiş olsalar da, süresine birtakım değişiklikler ilave etmiş olsalar da her ikisi de oruç tutuyor. Mesela bugün Katolikler, Ortodokslar şubat ayında, şubat ayının artık kaçında başlıyorlarsa başlıyorlar, 40 gün kadar oruç tutup sonra Paskalya bayramını yapıyorlar. Bu da bizim Ramazan bayramı gibi. Onu sabitlemişler, senenin her gününe yayılan orucu kışın kısa günlerine sabitleyerek bir ayı 40 güne çıkarmışlar. Biliyorsunuz bizde de bunun sabitlenmesi için zaman zaman ileri geri konuşan hocalar çıkıyor. Televizyonlarda bunu görüyoruz.
Birçoğunu da affediyor. O zaman Kuran-ı Kerim Tevrat ve İncil’de ve diğer ilahi kitaplarda gizlenmiş olan birçok hükmü ne yapıyor ortaya çıkarıyor. İşte onlardan bir tanesi de ne? Şu anda okuduğumuz müminler sizden öncekilerine farz kılındığı gibi oruç size farz kılındı. Belki böylece kendinizi korursunuz. O zaman demek ki Yahudilerde de, Hıristiyanlarda da ve diğer dinlerde de aynı şekilde oruç varmış. Peki, bu nasılmış? Sayılı günlerde. Yani önceki kitaplara, önceki ümmetlere farz kılınan oruç nasıldı? Aynısı olduğuna göre bundan sonrası bunun detaylarını vermiş oluyor değil mi? İşte bu nasıl nesih oluyor? Misliyle, aynısıyla nesih.
Daha önce örnek vermiştik. Şöyle bir kağıda bir mektup yazıyorsunuz, bakıyorsunuz bu mektubu pek hoşunuza gitmeyen bazı cümleleri oluyor. Diyorsunuz ki yeni bir nüsha yazayım ya da bir makale yazıyorsunuz. Şimdi ona bakarak aynısını buraya geçirirken yüzde yüz aynısı olur mu? Olmaz. Ama çoğusu aynı olur. Bazı yerlerini siz kendinize göre nasıl düzeltirsiniz? Daha güzeliyle. İşte nesih bu. Yani anlayabilmek için bunu örnek veriyorum. Zaten nesih, nüsha çıkarmak yani Kuran-ı Kerim Allah’ın indirdiği kitapların son nüshası değil mi? Dolayısıyla bu kitapta olan hükümlerin büyük bir bölümü önceki kitaplarda olanın aynısı. O zaman bu kitap, önceki kitapları misliyle neshetmiş oluyor.
Ama o kitaplarda bazı hükümler Gizlenmiş. Gizlenmiş olması demek bugün eğer Yahudilerin ve Hıristiyanların arşivlerine insek bu hükümleri bulacağız demektir. Eğer olmasaydı tutup niye bunlar 40 gün oruç tutuyorlar ki? Yahudilerde de bu şey var. Niye bunu yapıyorlar? Çünkü belli bir zamana sabitleyince ilave yapmışlar. Halbuki bugün Yahudilerde de kameri takvim kullanılır. Ama her sene miladi takvimle uyarlarla onu. Her sen gün ilave etmek suretiyle oynatmazlar tarihi. Yani seneyi 365’e çıkarır, o 11 günü ilave etmek suretiyle hep ayarlarlar. Mekke’deki müşriklerin yaptığı gibi.
Sayılı günlerde o oruç tutulur. Bu hükümlerin hepsi de eski kitaplarda olanlar. İçinizde kim hasta olur ya da yolculuk üzere bulunursa, yolculuk halinde olursa başka günlerde oruç tutar. Yani bu tutamadığı günler sayısınca diğer günlerde tutması lazım deyince demek ki yolcuyken, hastayken oruç tutulmayabilir. Hatta buradan tutulmaz gibi anlaşılır ilk önce. Tutulmayabiliri biraz sonra anlayacağız. Hastaysan, yolcuysan tutma, sonra tut gibi anlaşılır.
Bu oruca güç yetirenlere gerekir. Hangi oruç? Ramazan boyu oruç tutmaya güç yetirenler. Yani tutabilecek güçte olanlar. Hasta oruç tutabilecek güçte mi? güçtedir, biraz sonra göreceğiz. Oruç tutmanız sizin için hayırlıdır. Öyle bir gücü olmasa der mi? Peki yolcu oruç tutma gücüne sahip mi? O da o güçte onun için sizin için hayırlıdır diyor. O zaman oruç tutabilecek güçte olanlara gerekir, vaciptir. Nedir o gereken? Bir yoksulu, çaresizi doyuracak kadar bir fidye gerekir. Bir tek fidye. O zaman oruç tutma gücünde olan herkese gerekiyor değil mi? Bu neydi? Ramazan bayramında verdiğimiz fitre. Onun için peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellemin sahih hadisinde oruç tutabilecek kadın, erkek, köle herkes için Allahü Teâlâ’nın farz kıldığını ifade ediyor. İşte bu emir gereği farzdır.
Şimdi bu miskin taamı diyor. Miskin, çaresiz kalmış bir kişinin yiyeceği. Şimdi çaresiz kalmış bir kişinin yiyeceği olarak Cenabı Hak belirliyor ki en zayıf insan da versin. O çaresiz kişi de verir. Çünkü bir başkası ona verir, o da başkasına verir. Böylece her insan Ramazan bayramında hayır yapma fırsatını da yakalamış olur. En asgariye indirilmiştir. Peki, yukarıda bir miktar belirlersek, verirsek ne olur. Daha güzel olur. Onun için bir hayrı gönülden gelerek kim yaparsa… Yani bu farz. Ama bir de gönülden gelerek ilave yaparsanız onun için hayırlıdır. Ne demek bu? En zengin de çaresiz kalmış bir kişinin yiyeceği kadarını verse farzı yerine getirmiş olur.
Ramazan bayramlarında hep itiraz ederler, bu kadar da az olur mu derler. Son zamanlarda Diyanet miktarı yükseltti. Biz tespit ettiğimiz zaman bu ayeti kerimeye göre yapardık. Çok az görünürdü millete. Bu kadar olur mu? Kardeşim sen kendi bütçene bakarak diyorsun bu kadar olur mu diye. Şimdi bugün diyorlar ki siz mutfağınızda yediğinizin ortalamasını verin. Bu da var ama bu oruçla ilgili değil. Bu yemin kefaretiyle ilgilidir. Orada Allahü Teâlâ diyor ki ailenizi doyurduğunuzun ortalamasından diyor ama yemin kefaretiyle ilgili söylüyor onu. Oruç tutan kişinin ödemesi gereken fitre ilgili olarak ne diyor? Bir miskin yani çaresiz kalmış bir kişinin yiyeceği. Çaresiz kalmış olan bir kişiye sadece bir ekmek verirseniz bayram eder o. Onun için sadece bir ekmek, sadece bir katık yani ekmek, hurma, üzüm. Bunlar değerli olduğu için ancak onu bulabildiği için. Efendim yok bu arpa ekmeği, buğday ekmeği olabilir önemli değil. Ondan dolayı sadece bir gün doyuracak kadar bir ekmek parası. Bu, asgarisi. Bir hayrı yani üzerine görev olmadığı halde kim bunu yaparsa, daha fazlasını yaparsa bu onun hayrına. Sen çıkabildiğin kadar çık yukarıya.
Ondan sonra ne diyor Cenabı Hak burada? Şimdi hasta ve yolculara oruç tutmayabileceklerine dair ruhsat verdi mi Allahü Teâlâ? Oruç tutmanız sizin için hayırlıdır. Şimdi hasta ve yolcu olmayanlar için değil bu. Bir kere o farz. Hasta ve yolcu olanlara ruhsat verildiği için oruç tutmanız sizin için hayırlıdır bunu bir bilseniz.
(Oruç kefareti dediniz.)
Hatırlattığınız iyi oldu. Oruç kefareti değil oruç tutanın ödememesi gerekin fitre. Oruç tutana değil, oruç tutacak durumda olan, hasta olsa da öder, yolcu da olsa öder. Orucun fitresi yani oruç tutan bir kişinin ödemesi gereken fitre. İşte o fitreyi ödediği gün bayram yapılır tabi. Yani herkes birden bayram yapmış olur, fakir fukaraya şey yapılır. Kefaret meselesi oruçta yok, onu biliyorsunuz. Yani oruç kefareti sonradan ilave edilmiş bir şeydir. Kefaret diye bir şey yok oruçta. Yani bir çok şeyi ilave ettikleri gibi bunu da ilave etmişler. İşte bir gün oruç tutan… Neyse nasılsa sorular sorulacak, ikinci bölümde anlatırız bunu. Şimdi asıl konu dağılmasın.
Ramazan ayı… O zaman önceki ümmetlere farz olduğu gibi olan oruç bu. Demek bu Ramazan ayı. Ramazan ayı, kameri ay. Allahü Teâlâ dünyayı yarattığı günden itibaren ayları yani seneyi kameri aya göre belirlemiş. Miladiye, güneşe göre değil, gökteki Ay’a göre. Biliyorsunuz şimdi güneş bugün Ocak ayının 3’ündeyiz değil mi? Ocak ayının 3’ü olduğunun tabi bir işaretini söyler misiniz? Neden dolayı Ocak ayının 3’ü bugün? Bir işareti var mı? Ama Ramazan ayının 1’i mi, 2’si mi onun işareti olduğu için, herkes bunu gördüğü için takvim gökyüzündeki Ay. Ondan dolayı ihtilaf oluyor. Ocak ayında ihtilaf olmuyor çünkü bu konuyu bilen hiç kimse yok. Hiçbir işareti yok ki. Birisi diyor ki başladı. E peki, başladıysa başladı. Yani Nasrettin Hoca’nın dünyanın ortası neresidir sorusuna verdiği cevap gibi. Ayağımı bastığım yer. E inanmıyorsan ölç. Yani bugün Ocak ayı başladı, bilmem ne! Bunun elle tutulur tabi bir işareti yok. Ama kameri ayların tabi işareti var. Güneşin batmasından sonra hilal batarsa ay başlar. Mesela ayın baş kısımları, hilalin durumuna göre bakarsınız, 2 günlük hilal, 3 günlük hilal. Takvim gökyüzündedir. Matbu olsun olmasın. Ayın ortası, sonu. Dolayısıyla bu, yeryüzü yaratıldığından beri buna göredir. Bütün dinlerde ibadet buna göredir. Ben Cenabı Hakk’ın gönderdiği bütün peygamberlerin, indirdiği bütün kitapların anlattığı budur.
Ramazan ayı ki içinde Kuran indirilmiştir. O da kadir gecesinde, bereketli bir gecede indirilmiş. Demek ki Ramazan ayındaki kadir gecesi dünya kurulalı beri varmış. Sadece bir güne mahsus değil yani hep olup giden.
İnsanlara doğruyu gösteriyor. Şimdi, bu Kuran-ı Kerim’i açtığınız zaman Kuran okuyan herkes o hidayeti bulur, istifade eder. Başka ne var? O doğruyu açıklayan açıklamalar da var. O açıklamalara herkes ulaşamaz. O açıklamaların bir kuralı var. Onlar Kuran-ı Kerim’den çıkarılan hikmetler. Hak ile batılı ayıran, doğru ile yanlışı birbirinden ayıran Kuran o gecede inmiştir. Kim o şehre şahitlik ederse, o aya şahitlik ederse… Az önce söyledim, Ocak ayına şahitlik eden hiç çıkar mı yeryüzünde? Ha, bak biz gördük, Ocak ayı başladı diyemezsin ki. Öyle diyorlar, peki öyleyse öyle. Ama Ramazan ayına şahitlik edilebiliyor. Başladığına şahitlik edebiliyorsunuz. Bir de kim o ayı yaşarsa… Başlangıçta gördün o yetmez. Bir de o ayı yaşamak lazım. Kim o ayı yaşarsa o ayı oruçlu geçirsin. Kim hasta olur ya da yolculak halinde olursa başka günlerde o kadar oruç tutar. Tekrarladı Allahü Teâlâ, zaten Kuran-ı Kerim’de ikili bir sistem var.
Yani bu hastalık ve yolculuk, yukarıda söyledi ya ayet, oruç tutmanız daha hayırlı. Hayırlıysa niye ya Rabbi oruç tut diye emretmiyorsun? Allah size kolaylık istiyor. Yoksa tutarsınız, niye tutmayacaksınız? Sizin için zorluk istemiyor. Zaten Hac Suresinin sonunda Allah bu dinde size herhangi bir sıkıntı yüklemiş değildir diyor.
Peki, başka günlerde niye oruç tutturuyorsun, eğer madem kolaylıksa o zaman hiç tutmayalım? Yani hasta ve yolcu tutmadıysa tutmasın, bitsin. Sayıyı tamamlayasınız diye. Çünkü herkes 30 gün oruçla gelecek oraya, hasta ve yolcu gelecek diyelim 20 gün oruçla, onun 30 günlük sevabı olacak, bunun 20 günlük sevabı olacak. Ahiretteki terazilerde onun makamı daha yüksek olacak, e bu da diyecek ki ya Rabbi sen bana ruhsat vermeseydin ben bunu da tutardım. İşte süreyi tamamlayasınız diye size böyle bir kaza imkanı verilmiştir. Dolayısıyla peki orucu keyfi olarak tutmayana böyle bir ikram olur mu? Ona bir şey yok. Efendim 60 gün kefaret ve bir gün de kaza da nereden çıkarıyorsun bunu? Bu sadece hasta ve yolculara Allah’ın ikramı bu. Onu cezalandırmak değil, ikram. Allah’ın emrine isyan edene Cenabı Hak ikram eder mi? Onun için Peygamberimizin sahih hadisinde, Buhari hadisinde diyor ki Peygamberimiz s.a.s. bir gün orucu özürsüz olarak tutmadığınız zaman ömrünüzün tamamını oruçlu geçirseniz onu kapatamazsınız diyor. Bu, sahih hadis.
Peki o kefaret ne oluyor? Kefaret çok problemli bir hadis. Zaten sisteme hiçbir şekilde uymuyor. 60 gün ceza, 1 gün kaza. Yok, böyle bir şey yok. Orucu bir gün tutmasan ömrünü oruçla geçirsen onu kapatamazsın. Mecburen tutacaksın, hiç başka çaresi yok. Sadece hastaysan ve sadece yolcuysan tutmayabilirsin, o da Cenabı Hakk’ın ikramı olarak daha sonra sana tutma ruhsatı veriliyor ki Allah’ın huzuruna eksik bir sevapla gitmeyesin. Ondan sonra size doğruyu göstermesine karşılık Cenabı Hakk’ı tekbir edesiniz diye. Orucu tamam tuttunuz, tekbir getireceksiniz. Ne zaman getiriyoruz orucu tuttuktan sonra tekbiri? Bayramda. Allahu ekber, Allahu ekber la ilahe illallahu vallahu ekber diye. Peki bu orucu kadın erkek herkes tutuyor mu? Tutuyor. O zaman herkesin bu tekbiri getirmesi gerekmiyor mu? Onun için Peygamberimiz s.a.s. adetli kadınları da bayram namazına davet etmiştir. Onlar namaz kılacak durumda değiller ama tekbir getiremezler mi? Arkada durun bizimle beraber tekbir getirin diyor. Çünkü Allah’ın emrettiği tekbirdir. Birisi namazın içinde o tekbiri getirir, birisi namazın dışında getirir. Ama ikisi de o emri yerine getirir.
Şimdi biz ne yapıyoruz bayramlarda? Zaten hep sistem tamamen bozulmuş. Kadınlar evden dışarı çıkmıyorlar. Allah’a şükür yeni yeni bu namaz Kurban bayramında başladı, inşallah devam eder. Ama Arap ülkelerinde bu var. İnsanların çok hoşuna gidiyor. Bakıyorsunuz ki kadın, erkek, çoluk çocuk böyle dolmuşlar. İnşallah Türkiye’de de bunu gerçekleştirmek nasip olur.
Belki şükredersiniz. Peki, şimdi bakın velitukmülveiddea, o sayıyı tamamlayasınız diye dedi burada ve orucu kimler tutmayabilir buraya kadar? İki kere tekrarladı bakın Allahü Teâlâ. Hasta ve yolcu. Bir üçüncüsü var mı? O da tutamaz değil, tutmayabilir. Bizim kitaplarda tutamaz var değil mi? Kim o? Adetli kadın oruç tutamaz derler. Delilin ne kardeşim? Neye dayanıyorsun? Bak hasta ve yolcu tutmayabilir. Adetli kadın, hasta diyorsan adet boyunca hasta değil ki. Yani hasta olduğu günler varsa Allah zaten hasta olduğu için ruhsat vermiştir. Tutamaz başka bir şey, tutmayabilir başka bir şeydir. Sen tutamaz diyorsun, tutması haramdır diyorsun. Zamanında haramdır diyorsun, yasak. Allah, Ramazan ayına yetişen o ayı oruçlu geçirsin diyor, sen diyorsun ki sen geçiremezsin. Peki, daha sonra tutacaksın. Neye dayanarak söylüyorsun. Madem bunun oruç tutması mümkün değil, zamanında tutması madem mümkün değil, Allah kimseye gücünün üstünde bir görev yüklemez. E Ramazan orucunun zamanı, Ramazan ayı. Ramazandan sonra orucu tamamlama hakkı da iki gruba veriliyor: Hasta ve yolcu. Ona da deniyor ki oruç tutmanız daha hayırlıdır. Siz bu üçüncü grubu nereden çıkarıyorsunuz? Deliliniz ne?
Biliyorsunuz bir tek delil var. Ayşe validemizin sözü: Orucu kaza ile emredilir, namazı kaza ile emredilmez. Kaza kelimesi, sonradan yeni bir anlam kazanmış. Vaktinde yapılmayan bir ibadetin sonradan yapılması diye. Ama Kuran-ı Kerim’de o manada mı? Arap dilinde o manada mı? Mesela Cuma günü namaz kaza edildiği zaman yeryüzüne dağılın. Cuma namazına gidenler kaza namazı kılmak için mi gidiyorlar? Ne demek manası? Namaz kılındığı zaman dağılın demektir. O zaman orucu kaza etmemiz emredilirdi sözünün manası ne olur? Orucu tutmamız emredilirdi olur. Niye? Çünkü oruçta temiz olma şartı yok ki. Yani abdestiniz bozulduğu zaman orucunuz bozuluyor mu? Biraz sonra okuyacağız oruçlunun yapması gereken yeme, içme ve cinsel ilişkiyi terk etmektir. Adetli kadın bunlardan hangisini yapıyor ki orucu bozulsun?
Adetli kadını Kuran-ı Kerim temiz saymadığı için namaz kıldırmıyor. Namaz kıldırmadığı zaman da sorumlu tutmuyor. Erkeklerde olmayan bir sıkıntıyı onlar çekiyor, bunu da mutlaka Cenabı Hak sevabını veriyordur. Dolayısıyla onlar da ahirette az sevapla gelmezler.
Kullarım sana benden soracak olurlarsa ben onlara yakınım. Cenabı Hak bize çok yakındır. Ama İslam’ın dışındaki bütün inançlarda Allah, insandan uzak kabul edilir. Şu tavan gibi, ne kadar elini uzatsan yetişemezsin. Araya bir aracı koyacaksın, Allah’la kendi arana aracı. Ondan sonra sen o aracıya kul köle olacaksın. Tamam ben hamili kart yakınımdır dedim mi doğru cennete gidersin. Böyle bir anlayış vardır. Allah’la kulun arasına aracı koyma. İslam’ın dışına çıkıldığı an bu vardır. Çünkü şeytan Allah’tan kıyamete kadar yaşama izni istediği zaman doğru yolun üstünde oturacağım dedi. Doğru yola yönelenin karşısına şeytan mutlaka çıkar. Ve din adamı kıyafetinde çıkar, başka bir kıyafetle de çıkmaz. Dini iyi bilenler olur şeytan, dini bilmeyen şeytanlık yapamaz. Mümkün değil bu yani. Yapamaz çünkü doğru yolu bilmez, doğru yolun üzerinde oturmanın kuralını bilmez, ona uygun davranmaz. Onun kuralını bilmezse onu kimse dinlemez. Kimseyi saptıramaz. Saptırabilmesi için doğru yolda oturması lazım, doğru yolda olmanın kuralını bilmesi lazım, kılığını kıyafetini, görüntüsünü ona göre ayarlaması lazım. Yoksa kimseyi saptıramaz. Onun için önce insanlara gel bana kul olun der, ben sizi yukarıyla ilişkinizi kurarım der. Ondan sonra da ikisi beraber cehenneme giderler ahirette.
Cenabı Hak ne diyor? Kullarım sana beni soracak olurlarsa ben yakınım, şah damarından daha yakın. Kaf Suresinde bunu bildiriyor, biz ona şahdamarından daha yakınız diyor. Peki, şahdamarı ile vücudun arasına girecek her şey o kişiyi öldürmez mi? O zaman Allah’la aranıza giren her şey sizi öldürür. Bunu deyince diyorlar ki Peygamber araya girmedi mi? Hayır, araya girmedi. O öğretmenlik yaptı. Yol göstermek başka bir şey, araya girmek başka bir şeydir. Peygamber gelin bana kulluk edin demiyor, Allah bana şunu söyledi diye onu tebliğ ediyor. Biz de zaten o ayetleri okuyoruz.
Benden yardım istediği zaman yardım isteyenin yardımına karşılık veririm. O zaman hiç karşılık bulamıyorum demeyin, buluyorsunuz da Allah imtihanını yapacak. İnsanlar istiyor ki hiç imtihana girmeden kısa yoldan hedefime ulaşayım. Allah’a dua ediyor, olmuyor. O zaman falancaya yapayım olur diye düşünüyor, bu defa her şeyini kaybediyor. O zaman ne diyor? Onlar da benim çağrıma cevap versinler. Ben onların çağrısına cevap veriyorum. Bak her şeyimizi Allah’a borçluyuz. Ama biz elimizde olanları değil olmayanları düşünerek Cenabı Hakk’a isyan yolunu araştırıyoruz haşa. Olanları hiç sanki tamam bizim öz be öz hakkımız, olmayanları hep düşünerek niye falanın var da benim yok. Ondan sonra Cenabı Hakk’a haşa kafa tutuyor. Sanki sana vermek zorundaymış gibi. Sanki Allah imtihan yapmayacakmış gibi.
Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Ben de onlardan birtakım şeyler istiyorum, şunu şunu yapın diye. Onlar da benim çağrıma cevap versinler, bana inansınlar, bana güvensinler. Başka şeyleri inanıp güvenmesinler. Belki böylece olgunlaşırlar. O zaman sadece Allah’a kulluk ettiğiniz zaman dünyanın en hür insanı olursunuz. Dik durursunuz, kimsenin karşısında eğilmezsiniz. Çok güçlü olursunuz. Tek kişi de olsanız ordu gibi güçlü olursunuz yalnız Allah’a kulluk ettiğiniz zaman. Onun için belki böylece rüştlerine erişirler yani olgunlaşırlar. Adam gibi adam olurlar.
Sizin için helal kılındı. Bak şimdi şu ana kadar önceki ümmetlerde olan neyse aynı. Mesela şimdi burada o oruç bittikten sonra namaz kılıyorsunuz, bir hutbe var mutlaka onun bir dayanağı var o ayet olabilir büyük bir ihtimalle. İnsanlara ikramda bulunuyorsunuz ve bir bayram oluyor. Hıristiyanlardaki Paskalya bayramı da aslında Ramazan bayramıdır. Ramazan bayramının bugüne kadar intikal etmiş olan şeklidir. Onlar da o oruç yerine perhiz yapıyorlar ama arkasından bir bayram yapıyorlar.
Sizin için helal kılındı. Bundan sonra bize has. Bakın buraya kadar önceki ümmetlerde olanın aynısıydı. Oruçlu bulunduğunuz günlerin geceleri eşlerinizle ilişkide bulunmak size helal kılındı. O zaman diğer ümmetlere neydi bu? Haramdı. Peki, başlangıçta bize neydi? Bize de haramdı. Çünkü başlangıçta önceki ümmetlere farz kılındığı gibi farz kılınmıştı. Sonra şimdi biraz sonra gelecek sebebinin ne olduğu. Bakın nesihi görüyor musunuz, Kuran’ın içinde nesih oldu. Çünkü önce diğer ümmetlere olduğu gibi oruç tutuyordu Müslümanlar, ilk Müslümanlar. Sonra size helal kılındı diye yeni bir hüküm geldi. Oruçlu bulunduğunuz günlerin gecesi… Gece de orucun bittiği andan itibaren başlıyor. Çünkü burada diyor ki orucu geceye kadar tamamlayın diyor. Orucun tamamlandığı andan itibaren gece başlıyor. İşte güneş batar batmaz. O zaman geceleri eşlerinizle ilişkide bulunmak size helal kılındı deyince bu ayet net bir şekilde gösteriyor ki bizden önce bu yokmuş.
Onlar sizin için bir elbise siz de onlar için bir elbisesiniz. Allah bildi ki siz kendinize hainlik ettiniz. Yani yanlış şeyler yaptınız. Allah sizin tövbenizi kabul etti ya da Allah sizin yüzünüze baktı. Yani sizi bağışladı. Ondan sonra ne diyor? Ve sizi affetti. Şimdiye kadar yaptığınızı affetti, bundan sonra da size yeni bir hüküm getiriyor. Demek ki Müslümanlar ilk önce önceki ümmetlere uygun oruç tutuyorlarmış ve nesholmuş. Artık onlarla ilişkiye girebilirsiniz. Bu, bir. Geceleri ilişkiye girebilirsiniz eşlerinizle. Peki, Allah’ın size yazdığını arayın. Yani ilişkiye girerken de bir evlat edinme arzusuyla girin.
Yiyin, için… Bize has bu. Bu da bize has. Yiyin için… yani kendinize hainlik ettiğiniz için ikisi de giriyor, yanlış yapıyordunuz. Şimdi tan yeri ağarana kadar yiyin için. Başlangıçta, Buharı hadisi var, diyor ki başlangıçta Müslümanlar güneş batınca yeme ve içmeleri helaldi, bütün Ramazan boyunca kadına yaklaşmaları haramdı diyor. Yeme içme olayı da yatsı vaktinin bitimine kadar. Yatsı vakti ne zaman bitiyor? Yatsı ezanı okununca değil mi? Yani şu anda yatsı namazının vakti çoktan geçmiş. Şu anda nısfül leyl vakitteyiz. Yani gece yarısı denen vakitteyiz. O zamana kadar yeme içme serbest. Ama bu ayetler indikten sonra artık yeme içme ve ilişki helal kılındı, yeme içme de tanyeri ağarmasına kadar uzatıldı.
Tanyerinin ağarmasıyla sabah olmuyor. Yani gündüz olmuyor, gündüz güneşin doğmasıyla oluyor. Gecenin üç bölümü var. Müzzemmil Suresinde ve diğer birçok yerde Cenabı Hak belirtiyor. Birisi akşam dediğimiz bölüm ki bütün dillerde vardır. Güneşin batmasından havanın kararmasına kadar devam eden kısımdır. İkincisi gecenin ortası denen bölüm, insanların uyudukları ve dinlendikleri vakittir. Havanın kararmasından tanyerinin ağarmasına kadar olan kısım. Üçüncüsü de yeni güne başlama öncesi insanların uyanması, hazırlık ve bizim için sabah namazı vaktidir. O da tanyerinin ağarmasından güneşin doğmasına kadar olan bölümdür. Yani gecenin üç bölümü, birinci bölümle üçüncü bölüm birbirine ışık bakımından benzer. Birisinde güneşin batmasından havanın kararmasına kadar olan kısım, birisi de tanyerinin ağarmasından güneşin doğmasına kadar olan kısım. Bir de ikisinin ortası.
İşte bu ikisinin ortası zaten ondan sonrası da yani bu gecenin ortası başlayıncaya kadar ne yedin içtin, tamam. Yatsı namazını kıldıktan sonra bitti. Yani yatsı namazının vakti bittikten sonra artık yeme içme faslı bitti. Bazı Müslümanlar buna aykırı işler yapmışlar. Yemişler içmişler, onun üzerine bu ayeti kerime inmiş ve Cenabı Hak bize oruçlu bulunduğumuz günlerin geceleri yeme içme ve cinsel ilişkiyi tanyeri ağarana kadar müsaade etmiş. Sadece bize mahsus olmak üzere. Bizim dışımızdaki ümmetlerde cinsel ilişki hiç yok. Yeme içme de yatsı namazı vaktinin bitimine kadar. Beş vakit namaz onlarda da var. Yani hava kararıncaya kadar. Ondan sonra yeme içme yok. O zaman bazı bölgelerde biz uzun oruç tutuyoruz diyorlar ya, siz yine dua edin bak bir de önceki ümmetler daha uzun tutuyorlardı.
Bu fecir kelimesi kızıllık anlamına geliyor. O kızıllığın bulunduğu yerde yani doğu ufkunda kızıllık ve üzerinde beyazlık ortaya çıkıyor. O beyazlık, kızıllıktan, kızıllık, beyazlık ve karanın siyahlığı bu üçü birbirinden net bir şekilde, böyle üç ayrı çizgi haline geldiği zaman artık tanyeri ağarmaya başlıyor. İnşallah bu konuda bunun İngilizcesi yayınlandı, arkadaşlarımız tercümeyi tamamladı ama Türkçesini henüz yayınlamadık. Arapçası da yayınlandı ama daha resimlenmedi. İnşallah onları da tamamlarız.
Mescitlerde itikaf yaparken, ibadet için mescitlere kapandığınız zaman eşlerinizle ilişkiye girmeyin diyor. Yani ibadet için mescittesiniz, ilişki için mescitten ayrılacaksınız falan o yok. mescide ibadete kapandınız mı ilişki yok.
Bütün bunlar Allah’ın koyduğu sınırlardır. O sınırlara yaklaşmayın. Şimdi Müslümanlar ne yaptı? Bakın buraya kadar anlatılanlarda kefaret var mı? Oruç kefareti? Bak o sınır bir aşıldı, bu bir. Adetli kadınlar oruç tutamazlar dendi, bir de orada aşıldı, bu iki. Bir de zaten şimdi oruç tutma vaktinin başlangıcında da biliyorsunuz takvimlerde de aşılıyor. Ben şunu gördüm. Kuran-ı Kerim’de hududullah diye geçen 12 kadar ayet var yanlış hatırlamıyorsam. Bunların tamamı aşılmış bugün. Fıkıh kitaplarında aşılmış yani sokaktaki Müslümanları kastetmiyorum. Bunların tamamı yerle bir. Ona yaklaşmayın diyor Allahü Teâlâ, biz aşmışız. Biz değil elhamdülillah da yani aşılmış.
Allah insanlara ayetlerini böyle açıklar, belki kendilerini korurlar.
Şimdi bakın kaç tane ayet geçti burada? 5 tane ayeti kerime geçti ve Cenabı Hak burada, zaten bir de vakitleriyle ilgili ayetler gelecek orucun. Onları da okuyacağız. Bize böylece ayetlerle olayı açıkladı ki oruçla ilgili değil bu 186. ayet. Oruçla ilgili kısmı 4 tane ayet oldu. 4 ayette o ikişerli sistemle 2 artı 2 ile Allahü Teâlâ her şeyi bize açık ve net olarak bildirdi.
Peki, birazcık ara veriyoruz.