Bu gün bakara suresinin 124. Ayetinden başlayacağız. Burada İbrahim a.s.’ın geçirmiş olduğu imtihanlardan bahsediyor Allah u Teala özet olarak. Dolayısıyla bu ayetin, konunun başlığı belki İbrahim a.s. ve imtihanları şeklinde düşünebiliriz. Allah u Teala burada şöyle buyuruyor:
‘’ Ve izibtela ibrahıme rabbühu bi kelimatin fe etemmehünn’’ (bakara124)
‘’Rabbi ibrahim’i bir takım kelimelerle imtihan ettiği zaman, İbrahim onların hepsini tamamlamıştır’’
-Buradaki kelimelerden maksat Allah u Teala’nın İbrahim a.s.’a vermiş olduğu emirlerdir. Ya da İbrahim a.s.’ı yüz yüze getirmiş olduğu imtihanlardır.
‘’ kale innı caılüke lin nasi imama’’(bakara 124)
-İbrahim a.s. o imtihanları tamamladıktan sonra Allah u Teala diyor ki O’na:
‘’ben seni insanlara imam yapıyorum’’ (yani örnek kılıyorum)
‘’ kale ve min zürriyyetı’’(bakara124)
‘’dedi ki, yarabbi soyumdan da olsun’’
‘’ kale la yenalü ahdiz zalimın’’(bakara124)
‘’(Allah u Teala) dedi ki , benim taahhüdüm zalimlere ulaşmaz’’
-Yani ‘benim zalimlere karşı bir sözüm olmaz’. Yani senin soyundandır diye insanlara ayrıcalık yapmam. Gerekeni yaparlarsa, kurallara uyarlarsa onlara da onlar da önder kimseler olabilirler.
‘’ Ve iz cealnel beyte mesabetel lin nasi ve emna’’(bakara125)
‘’bir gün de O beyti insanlar için sevap kazanma yeri ya da dönüp dolaşıp gelecekleri yer haline getirdik’’
‘’ vettehızu mim mekami ibrahıme müsalla’’(bakara125)
‘’o zaman ibrahim’in makamından (ibrahim’in durduğu yerlerden) musalla edinin’’
-Yani ‘dua edeceğiniz yerler yapın’. Şimdi biliyorsunuz Allah u Tela yer yüzündeki insanlar için yapılan tek binanın Beyt i Atik olduğunu, Kabe i Şerif olduğunu Ali İmran suresinde bildiriyor. Buyuruyor ki:
‘’ İnne evvele beytiv vüdıa linnasi lellezı bi bekkete mübarakev ve hüdel lil alemın’’(ali imran96)
‘’insanlar için konmuş olan ilk beyt elbetteki Mekke’de olandır. Bereketlidir ve herkese yolunu gösterir’’
-yani herkesin hedeflediği bir noktadadır.
İlk beyti tabi ki insan yapacaktır. Daha önce de burada birkaç kere tekrarlamıştık. Adem a.s. bahçesi bu dünyada olan bahçedir. Yani Adem a.s. cennete falan gitmiş değildir. Cennet bahçe manasına gelir. Kuran ı Kerim’de bahçe manasına mesela Kalem suresinde ‘Ashab ül cenneh’ diye de geçiyor bahçe sahipleri diye. Allah u Teala Adem a.s.’ı yarattıktan sonra yeryüzünde bir halife oluşturuyorum dedi. Sonra Adem a.s.’a secde olayı sonra da o bahçeyi girme olayı var. İşte o bahçeden, o bahçe büyük bir ihtimalle Arafat olabilir. Oradan çıktıktan sonra Müzdelife’ye geliyor Adem a.s. Müzdelifeye geliyor, Müzdelife’de Havva validemizle herhalde birlikte oluyorlar ki işte kelime manası birlikte olunan yer anlamına geliyor. Cem manası da var oranın. Sonra da aşağıya iniyor. Şeytanın, şeytan demek ki önlerine çıkıyor onların, taşlıyorlar. Sonra da daha aşağıya iniyor orada da yeryüzünün ilk beytini ilk binasını yapıyor Adem a.s. İnsanlar zannediyor ki Adem a.s. bilgisiz olarak dünyaya geldi. Halbuki Kuran ı Kerim Adem a.s.’ın sahip olduğu bilginin bu günkünün de çok üstünde olduğuna dair işaretler taşıyor. İşte o Kabe, o bina Nuh a.s. zamanındaki tufandan yıkılmış olmalı ki Allah u Teala İbrahim a.s.’a o beytin yerinde yerleşme, o beytin yerini İbrahim a.s. için hazırlıyor. İbrahim a.s. o beytin, Adem a.s.’ın yapmış olduğu o Kabe’nin temellerini yükseltiyor. Sıfırdan yapmıyor. Yükselttikten sonra da Cenab ı Hak’a dua ediyor ‘’ve erine menesikene’’ diyor. ‘yarabbi bizim hac ibadeti yapacağımız yerleri bize göster’ diyor. Allah u Teala da gösteriyor. Dolayısıyla artık hac ibadetinin yapılabileceği bir durum ortaya çıkıyor. O durum ortaya çıktıktan sonra da İbrahim a.s. ilk ibadeti yapıyor. O’nun ibadet yaptığı yerlere Makam ı İbrahim deniyor. Yani ‘vettehızu mim mekami ibrahıme müsalla’(bakara125) ifadesi bu gün Kabe i Şerif’in yanındaki o bir fanusun içine konmuş taş değildir. Makam ı İbrahim eğer öyle olsa herkesin orada namaz kılması gerekir. Böyle bir görev yok. İbrahim a.s.’ın durduğu yerler, makam kelimesi Arapçada hem tekil hem çoğul için kullanılır. Kelimenin çoğulu yoktur. İlla da çoğul yapmak isterseniz sonuna bir ‘ta’ ekler makamat diye çoğul yaparsınız. Dolayısıyla bir ‘makam ı ibrahime musalla’ diye emrediyor Allah u Teala. İbrahim’in durduğu yerleri dua yeri yapın diyor ki, o zaman Arafat, Mina, Müzdelife, Safa, Merve işte Kabe i Şerif’in etrafında yapmış olduğu dualar. Yani tekrar bizlere Kabe’nin yerini hazırlayan, hac yapma imkanları için gereken çalışmaları yapan bir peygamberdir. İşte bize emir veriliyor işte ‘siz ibrahim’in durduğu yerleri musalla yapın’ musalla namaz kılma yeri anlamına geldiği gibi dua yapma yeri manasına da gelir ki burada dua yapma yeri daha uygun düşüyor.
‘’ ve ahidna ila ibrahıme ve ismaıyle’’(bakara125)
‘’ibrahime ve ismaile şu görevi yükledik’’ nedir o?
‘’ en tahhira veytiye lit taifıne vel akifıne ver rukkeıs sücud’’ (bakara125)
‘’benim beytimi temizleyin (tertemiz yapın) tavaf edenler için orada ibadete kapananlar için, rüku ve secde yapanlar (yani namaz kılanlar için) tertemiz hale getirin diye onlara böyle bir görev yükledik’’
-diyor Allah u Teala.
‘’ Ve iz kale ibrahımü’’(bakara126)
‘’bir gün İbrahim şöyle dua etmişti’’
‘’ rabbic’al haza beleden aminev’’(bakara126)
‘’ya rabbi burayı güvenli bir belde yap (güvenli bir şehir yap)’’
‘’ verzuk ehlehu mines semerati min amene minhüm billahi’’ (bakara126)
‘’bu şehrin halkına her türlü meyvelerden rızık olarak ver (ama halkın tamamına değil Allah’a inananlara)’’
-yani ‘sana inananlara rızık ver onlar bol bol yesinler, inanmayanlar yemesinler’ şeklinde bir duada bulunuyor. Allah u Teala da şöyle diyor:
‘’ kale ve men kefera fe ümettiuhu kalılen sümme adtarruhu ila azabin nar’’(bakara126)
-‘evet kafirlik yapana da veririm’, yani rızıklar sadece inananlar için değil kafirlik yapanlar için de. Geçen hafta burada bir ayet okumuştuk zannediyorum yoksa cumartesi dersinde mi okuduk? Şey de cumartesi dersinde okuduk değil mi?
‘’ Kul men harrame zınetellahilletı ahrace li ıbadihı vet tayyibati miner rızk’’(araf32)
‘’de ki, Allah’ın süsünü kulları için çıkardığı o süsleri kim haram kılmış’’
-işte bazıları güzel şeylerin süslü şeylerin Müslümanlar için olmadıüını söyler. Fakirizm edebiyatı yaparlar biliyorsunuz. ‘vettayyibati min errızk’, rızkın o temiz ve helal olanlarını kim haram etmiş. Yok işte peygamberimiz şundan yemiş miydi? O yemedi ben de yemem diyenler var biliyorsunuz. Çok az da olsa çıkıyor.
‘’ kul hiye lillezıne amenu fil hayatid dünya’’(araf32)
‘’de ki, bu dünya hayatında bu süs ve rızıkların temiz olanları müminler içindir’’
O zaman dünya müminler için miymiş, kafirler için mi? Müminler için. Süsü de müminler için, temiz rızıkları da müminler için. Evet.
‘’ halisatey yevmel kıyameh’’(araf32)
‘’kıyamet günü sırf müminler için’’
-yani bu dünyada bu nimetler müminler içindir, ama kafirler de yararlanır. Ama kıyamet günü sırf müminler içindir. Kafirler yararlanamaz. Onlar işte ‘bize de ondan verin’ dediği zaman cennetlikler ne diyor? Allah bunları diyor, size haram kıldı cehennemliklere haram kıldı diyorlar. İşte Allah u Teala dünya nimetlerini müminler için yaratmıştır ama İbrahim a.s. da onu biliyor diyor ki, ‘yarabbi bu Mekke halkını onlardan iman etmiş olanları her çeşit meyvelerle rızıklandır’ diyor. Allah u Teala diyor ki ‘iman etmemiş olanlar da yerler, istifade ederler’. Yani bu dünya nimetlerinden istifade etmek için mümin olma şartı yok. Konan kurallara göre çalışma şartı var. Ama ahirette sadece müminler için bu nimetler. Çünkü orada çalışma şartı yok. Evet dedi ki:
‘’ ve men kefera’’(bakara126)
‘’kim de kafirlik ederse’’
‘’ fe ümettiuhu kalılen’’(bakara126)
‘’onu bir süre (kısa bir süre) bu nimetten yararlandırırım’’
-diyor. Yani işte yaşadığı sürece yararlanır.
‘’ sümme adtarruhu ila azabin nar’’(bakara126)
‘’sonra onu o ateşin azabına mecbur kılarım’’(zorunlu olarak o ateşin azabına girer)
‘’ ve bi’sel mesıyr’’(bakara126)
‘’ne kötü hale gelmektir o’’
İşte İbrahim a.s. Mekke i Mükerreme’ye geldiği zaman orada hiç kimse yoktu. Onu hac suresinde şey yapıyor. Yok İbrahim suresinde. Yanlış yaptık. İbrahim suresi 37. Ayet. Yani İbrahim a.s. Mekke’ye geldiği zaman orası bomboş bir vadi hiç kimse yok. Onun için onu biz şu ayetten anlıyoruz. Diyor ki ‘rabbena’ çünkü getiriyor eşi Hacer’i ve oğlu İsmail’i orada bırakıp gidiyor. Gerçekten İbrahim a.s. geçirdiği imtihan o kadar ağır, o kadar büyük ki, ama o imtihanın ağırlığına ve büyüklüğüne göre Cenab ı Hak O’na itibar vermiştir. Diyor ki:
‘’ Rabbena innı eskentü min zürriyyetı bi vadin ğayri zı zer’ın’’(ibrahim37)
‘’yarabbi soyumdan bir kısmını bitkisiz bir vadiye yerleştirdim’’
-bitki de yok boş bir yer.
‘’ ınde beytikel muharrami’’(ibrahim37)
‘’senin kutsal beytinin yanında (senin dokunulmaz kıldığın beytin yanında) yerleştirdim.’’
-yani Kabe’nin yanına yerleştirdim.
‘’ rabbena li yükıymus salate’’(İbrahim37)
‘’yarabbi bunu namazı tam kılsınlar diye yaptım’’
‘’ fec’al ef’idetem minen nasi tehvı ileyhim’’(ibrahim37)
‘’o zaman insanların fuatlarını buraya akar halde kıl’’
-yani gönülleri buraya aksın. İnsanlar gönülden burayı istesinler. Şimdi bak hacca umreye gitmiş olan insanlara hangisine sorsanız şurada, geldi mi tekrar tekrar gitmek ister. Ne kadar çok gitse daha da çok gitmek ister. Allah u Teala İbrahim a.s.’ın duasını kabul etmiş ya. Diyor ki ‘yarabbi öyle bir şeye getir ki insanların gönülleri buraya aksın, hep buraya gelmek istesinler’.
‘’ verzukhüm mines semerati leallehüm yeşkürun’’(ibrahim37)
‘’ ve onları meyvelerden (her çeşit meyvelerden) rızıklandır. Belki teşekkür ederler (şükrederler)’’
Evet, yani buradan anlıyoruz ki orası bomboştu. İbrahim a.s. çoluğunu çocuğunu yerleştirdi. Zaten tarih olarak ta hep öyle anlatılıyor. Sonra orası artık insanlarla doldu. Dolayısıyla Kureyşliler İbrahim a.s.’ın soyundan gelmekle dolayısıyla İsmail a.s.’ın soyundan gelmekle övünürler. Şimdi burada şuna dikkat edin. O bölgenin iki insan gurubu var. Birisi Yahudiler, birisi de Mekke’li müşrikler. Bakara suresinin başından beri Yahudiler ile ilgili çok sayıda ayet okuduk. Cenab ı Hak peygamber s.a.v’e Yahudileri iyice tanıtıyor. Orada İbrahim a.s.’ın soyundan gelmiş olan ve kendilerini İbrahim a.s.’ın dininden sayan Mekke’li müşrikler var. Onlara da İbrahim a.s. ile ilgili bilgiler veriyor. İşte İbrahim a.s. ile ilgili doğru bilgiler bunlar. Tıpkı Yahudilerle ilgili doğru bilgiler verdiği gibi. Şimdi tekrar bakara suresindeki 126. Ayete dönüyoruz.
‘’ Ve iz kale ibrahımü rabbic’al haza beleden aminev’’(bakara126)
‘’ibrahim dua ederek şöyle demişti, yarabbi burayı güvenli bir belde kıl’’
‘’ verzuk ehlehu mines semerati’’(bakara126)
‘’buranın halkını meyvelerden rızıklandır’’
Mesela siz yılın hangi mevsiminde giderseniz gidin Mekke’de her türlü meyveyi bulursunuz. Gerçi şimdi artık dünyanın her yerinde oluyor ya. Buzdolapları ve koruma tedbirleri sayesinde.
‘’ min amene minhüm billahi vel yevmil ahır’’(bakara126)
‘’bunlardan Allah’a ve ahiret gününe inananlara bu rızıkları ver’’
-diye dua ediyor.
‘’kale’’(bakara126)
‘’Allah u Teala diyor ki’’
‘’ ve men kefera’’(bakara126)
‘’evet kafir olanlara da veririm’’
-bunun anlamı şudur, ‘senin duanı kabul ettim müminlere vereceğim ama kafirlere de veririm’
‘’ ve men kefera’’
‘’kim de kafirlik yaparsa’’
‘’ fe ümettiuhu kalılen’’
‘’onu birazcık nimetlendiririm’’
‘’ sümme adtarruhu ila azabin nar’’(bakara126)
‘’sonra onu ateşin azabına girmek zorunda bırakırım’’
-oraya mutlaka girer ve cezasını çeker.
‘’ ve bi’sel mesıyr’’(bakara126)
‘’ne kötü hale gelmektir o’’
Dünyanın bütün nimetleri var, her şeyi var, itibar var, şeref var. Mesela Mekkeliler Kabe i Şerifin bütün bütün şerefini o bölgede yaşıyorlar. Onun için Kureyş suresi var biliyorsunuz. Kureyş adında bir sure var. Orada Allah u Teala şöyle buyuruyor:
‘’ Li iylafi kurayş *İylafihim rıhleteş şitai ves sayf’’(kureyş1-2)
Şimdi ‘li iylafi’ kelimesi bizim için müfet diye kullandığımız ki artık biraz eskidi, bir kelimedir. Yani ısınma , yakın bulma, sıcak bulma, bir elektriklendim falan filan diyorlar ya işte olumlu elektrik mi bir şeyler söylerler. Pozitif diyorlar değil mi? Pozitif elektrik ha! Pozitif elektrik yayıyor işte ben ondan olumlu elektrik aldım, ben sevdim adamı diyorsunuz ya! İşte bu ‘iylaf’ o manaya geliyor.
‘’li iylafi kureyşin’’(kureyş 1) yani,
‘’kurayşin bir sıcaklık bulması için’’
‘’ İylafihim rıhleteş şitai ves sayf’’(kureyş 2)
‘’kış ve yaz yolculuklarında’’
-E şey ‘li iylafi’ ‘buldukları için’, bulması için değil, buldukları için. Kureyşliler bir sıcaklık buluyorlar. İnsanlar onları sıcak karşılıyorlar, saygıyla karşılıyorlar. Ne zaman? Yaz ve kış yolculuklarında çünkü kureyşliler kışın daha sıcak olan Yemen’e gidiyorlar. Kışın Yemen tarafı havası uygun oluyor. Çünkü yazın çok sıcak oluyor. Yazın da Şam tarafına geliyorlar. O bölgeye nispetle biraz daha serin olmuş oluyor. İşte yaz ve kış yolculuklarında sıcaklık buldukları için insanlar onları sıcak karşıladıkları için. Neden dolayı sıcak karşılıyorlar? O Kabe’den dolayı. Öyleyse;
‘’ Felya’büdu rabbe hazelbeyt’’(kureyş3)
‘’bu beytin rabbine kulluk etsinler’’
-yani Allah’a kulluk etsinler. Başkasını oraya katmasınlar.
‘’ Ellezı at’amehüm min cuıv ve amenehüm min havf’’(kureyş4)
‘’onları açlıktan doyuran rabbine’’
Bakın insanlar sürekli oraya gidip geliyorlar. Orada panayırlar kuruyorlar. Bu gün de bakın herkes gidiyor orada dünya kadar para bırakıp dönüyor değil mi? Bir sürü hediyeler alıyorsunuz, para götürüyorsunuz mal bırakıyorsunuz. Eskiden beri böyle, O zaman da öyle şimdi de.
‘’ Ellezı at’amehüm min cuıv’’(kureyş4)
‘’onları açlıktan doyuran rabbine’’
‘’ ve amenehüm min havf’’(kureyş4)
‘’korkudan güven haline getiren rabbine kulluk etsinler’’
-diyor. İşte öyle bir muhabbet ve sevgi vermiş ki insanlara Mekkelilerle ilgili olarak. Herkes bir sürü sıkıntılarla yolculuğa giderken hatta gidemezken bunlar gidiyor. Gittikleri her yerde saygı görüyorlar. Bir sıcaklık görüyorlar. Yani bir soğuk saygı değil sıcak bir saygı. İnsanlar insanlar samimiyetle onlara ilgi gösteriyor. Hepsi tamamen Kabe i Şerif’in sebebine, hepsi tamamen İbrahim a.s.’ın soyundan olmaları sebebiyle. Sonra diyor ki Allah u Teala:
‘’ Ve iz yerfeu ibrahımül kavaıde minel beyti ve ismaıyl’’(bakara127)
‘’bir gün İbrahim o beytin temellerini yükseltiyordu’’
-yani yeryüzünde yapılan ilk binanın temellerini yükseltiyordu. Niye temellerini yükseltiyor? Beytin kendisi yıkılmış ama temelleri duruyor. Yani toprağın içerisinde onu aramış işte Cenab ı Hak’ın şeyiyle, belki Cebrail a.s. göstermiştir. O temelleri buluyor ve açıyor sonra yükseltiyor. O temelleri yükseltiyor. Yani onun için yani bir mekan tespiti yok. Onun için yeni bir plan proje yok. Adem a.s.’ın yapmış olduğu temelleri yükseltiyor.
‘’ibrahim o temelleri yükseltiyordu ve İsmail a.s. de onunla beraber’’
-yükseltiyor ve şöyle dua ediyorlar.
‘’ rabbena tekabbel minna’’(bakara127)
‘’yarabbi bizden kabul et’’
-yani ‘bunu sadece senin rızan için yapıyoruz’
‘’ inneke entes semıul alım’’(bakara127)
‘’sen işiten ve bilensin’’
‘’rabbena’’(bakara128)
‘’rabbimiz’’
‘’ vec’alna müslimeyni leke’’(bakara128)
‘’bizi sana teslim olan iki kişi yap yarabbi’’
-‘tam tamına teslim olanlardan eyle’
‘’ ve min zürriyyetina ümmetem müslimetel leke’’(bakara128)
‘’bizim soyumuzdan da böyle bir önderler gurubu olsun (sana teslim olmuş bir ümmet olsun)’’
-insanların önüne geçen insanların onları önder bildikleri ve o insanlara örnek olan bir topluluk olsun bizim soyumuzdan.
‘’ ve erina menasikena’’(bakara128)
‘’yarabbi menasikimizi bize göster’’
-yani ibadet yapma yerlerimizi bize göster. Çünkü Kabe’yi yaptılar tamam o zaman bu menasik yani hac ibadetinin yapıldığı yerler. İşte Allah u Teala o hac ibadetinin yapıldığı yerleri gösterdi. İbrahim a.s. da oralara hepsinde ibadetini yaptı. Onun için Allah u Teala emrediyor.
‘’ vettehızu mim mekami ibrahıme müsalla’’(bakara125)
‘’ibrahimin ibadet için durduğu yerleri siz dua yeri yapın’’
-diye bize emrediyor. Dolayısıyla biz de emre uyarak İbrahim a.s.’dan beri uygulanan hac ibadetini devam ettiriyoruz. Yani oralarda hep dikkat ederseniz hacla ilgili ayetlerde hep eskiye vurgu yapılır. Mesela demiyor ki Allah u Teala şurada şunu yapın burada bunu yapın demiyor. İbrahim’in ibadet yaptığı yerleri ibadet yeri yapın diyor. Bu ne demek? Demek ki bunlar öteden beri yapılan şeyler. Zaten Kabe’de hac ve umre hiçbir zaman eksik olmamış. İbrahim a.s.’dan sonra Mekkeliler müşriklik döneminde de hiçbir zaman eksik etmemişlerdir. Yani sürekli hac ve umre ibadetleri yapılagelmiştir. Şimdi burada şuna da dikkatinizi çekmek istiyorum. Bakın burada Mekke bir müşrik topluluğu ve ehli kitap değil ellerinde İbrahim a.s.’a indirilmiş bir kitap yok. Evet Allah u Teala İbrahim a.s.’a kitap indirmiş. Ama o Mekkeliler’in elinde kalmamış. Yok. Müşrik topluluğu olduğunu ayetlerden biliyoruz. Ama Allah u Teala bunları anlatırken onların doğrularını da bize anlatıyor. İşte Mekkeliler’in ne diyor? İşte İbrahim’in dua yaptığı yerleri dua yeri yapın diyor değil mi? Demek ki Mekkeliler’in bu bilgileri doğru. Mesela diyor ki,
‘’ Elhaccü eşhürum ma’lumat’’(bakara197)
‘’hac bilinen aylardadır’’
-demek ki Mekkeliler’in bu bilgisi doğru. Müslümanların bir yanlış algısı vardı onu da düzeltiyor. Mekkeliler safa ile merve arasında say ederken safa tepesine naile, merve tepesine isaf adında put koymuşlar. Oraya gelirken ona oraya giderken ona saygı duyuyorlar. Müslümanlar da zannediyorlar ki bu İbrahim a.s.’dan kalma değil, sırf putlar için oluşturulmuş zannediyorlar. Sonra Allah u Teala onları düzeltiyor. Ne diyor? Diyor ki;
‘’ İnnes safa vel mervete min şeairillah’’(bakara158)
‘’safa ve merve Allah’a kulluğun simgelerindendir’’
-yani siz bu putlara niye bakıyorsunuz? Bunlar koymuş. Bunlar koydu diye safa ve mervenin değeri düşecek değil ki.
‘’ fe min haccel beyte evı’temera’’(bakara158)
‘’kim o beyti hac ve umre için ziyaret ederse’’
‘’ fe la cünaha aleyhi ey yettavvefe bihima’’(bakara158)
‘’ikisi arasında say yapmasında bir günah yoktur’’
-diyor. Yani Müslümanların Say’ı eksik bırakmalarının yanlışlığını Cenab ı Hak burada bildiriyor. Başka bir ayette de, bakara 196 da da,
‘’ Ve etimmül hacce vel umrate lillah’’(bakara196)
Diyerek,
‘’haccı ve umreyi Allah için tamamlayınız’’
Diyerek, Say’ın da farz olduğunu Müslümanlara bildiriyor. Yani dolayısıyla burada demek ki toplumların iyi davranışlarını Kuran ı Kerim koruyor. Yani bir topluma tümüyle ‘siz şöylesiniz’ demiyor. Mesela bizim talebeliğimizde çocukluğumuzda cahiliye dönemi Mekke’si anlatılırken, ne kadar akla hayale gelmedik kötülük varsa onlara mal edilir. Kardeşim islamın bu ihtiyacı yok ki. Doğruları yaşatıyor. Yanlışları düzeltiyor. Ve o insanları da ne yapıyor? Arındırıyor. Kirlerinden arındırıyor o kadar. Her şeyini bırakacaksın şuraya geleceksin demiyor. Mesela diyelim bu gün bir birahane olsun, bir işte Allah’ın yasakladığı bir şeyin yapıldığı bir yer olsun. O binanın suçu yok ki. Sadece Allah’ın yasağını kaldırırsın gerisi tamamdır. Ya da bir insan Müslüman olmuş buzdolabını atmasına gerek yok bundan sonra buzdolabına içki koymaz. Gene o buzdolabını kullanır. Evini değiştirmesine gerek yok. Dolayısıyla böyle yanlış dediği şeyler insanların zaten yanlış kabul edeceği şeylerdir. O sebeple de mesela Mekkeliler o putlarla ilgili bir savunma yapamıyorlar. Tek savunmaları ‘kalktık biz böyle gördük’. Kalktık böyle gördük’ün savunma olamayacağını kendileri de gayet iyi bilirler.
‘’ ve erina menasikena ve tüb aleyna’’(bakara128)
‘’yarabbi bize ibadet yerlerimizi göster ve bizim tövbemizi kabul et (bizim sana dönüşümüzü kabul eyle)’’
-bakın gene o kadar şeyler yapıyor. Mutlaka insandır hata yapar kusur yapar ve tövbe ediyor.
‘’ inneke entet tevvabür rahıym’’(bakara128)
‘’çünkü sen tövbeleri kabul eden ve ikramı bol olansın’’
-dolayısıyla ben işte Allah için şunu yaptım bunu yaptım diye övünmüyor. Şimdi bir çokları vardır ‘ben işte şunu şunu yaptım ben cennete gitmeyeceğim de kim gidecek’, nedir yani bu? Senet mi imzaladın kardeşim? Bakın İbrahim a.s. daha çocukken kavmine karşı çıkıyor. Onların yanlış inançlarını ortaya koyuyor. Genç yaşta Nemrut’un karşısına çıkıyor, onun inancının yanlışlığını gösteriyor. Putlarını kırıyor. Geldiği zaman onlara bir konuşma yaparak inançlarının yanlışlığını çok iyi anlamalarına yol açıyor. Sonra O’nu ateşe atıyorlar. Allah u Teala O’nu oradan kurtarıyor. Bazıları bu tip şeyleri sembol diye böyle bir saçmalığın şahikasını yapıyorlar. Gerçekten zamanımızda bir sürü böyle yeteri kadar bilgisi olmayan insanlar Kuran ı Kerim tefsirine yönelerek, yani kırmadıkları şey bırakmıyorlar. Birazcık bunlar hadlerini bilseler iyi olacak. Kendilerine göre nerede bir şey varsa bir mucize varsa hayallerinden bir takım şeyleri söyleyerek geçiştirmeye çalışıyorlar. Şimdi Allah u Teala O’nu o ateşten kurtarıyor. İbrahim a.s. kavmini bırakıyor. Terk ediyor gidiyor. Tek çocuğunu ve karısını Kabe i Şerif’in işte o bitkisiz yere bırakıyor. Tekrar geri dönüyor. Sonra biliyorsunuz oğlunu Allah için kesecek noktaya geliyor. Bütün bağlılıklarını gösteriyor. Tahammül etmesi gerçekten her birini düşündüğünüz zaman yani insanın hayret ettiği bir imtihan başarıyor. Ama bütün bunlara rağmen ne diyor? Diyor ki; ‘yarabbi beni affeyle’ diyor. ‘tövbemi kabul eyle çünkü sen tövbeleri kabul edersin ve merhametlisin’ diyor. Yani işte ben şunu yaptım bunu yaptım diye övünmüyor Cenab ı Hak’a karşı. Çünkü sen ne yaptıysan Allah’ın verdiği nimetlerle yaptın. Allah’ın verdiği imkanlarla yaptın. O zaman sana yakışan Cenab ı Hak’a boyun eğmek ve kulluk etmektir. Sonra dua ediyor İbrahim a.s. diyor ki,
‘’ Rabbena veb’as fıhim rasulem minhüm’’(bakara129)
‘’yarabbi bunların içerisinde içlerinden bir elçi gönder bunlara’’
-diyor.’içlerinden bir elçi gönder’
‘’ yetlu aleyhim ayatike’’(bakara129)
‘’senin ayetlerini onlara okusun’’
‘’ ve yüallimühümül kitabe vel hıkmete’’(bakara129)
‘’onlara o kitabı ve hikmeti öğretsin’’
-hangi kitap? Kuran ı Kerim, İbrahim a.s.’a indirilen neyse, İsa a.s.’a indirilen neyse, Musa a.s.’a indirilen neyse, Nuh a.s.’a indirilen neyse, peygamberimize indirilen de o. Bir de hikmeti öğretsin, o kitaptan çıkarılan hükümleri öğretsin.
‘’ ve yüzekkıhim’’(bakara129)
‘’ve onları geliştirsin’’
‘’ inneke entel azızül hakım’’(bakara129)
‘’çükü sen aziz ve hakimsin (sen işini başarırsın ve doğru karar verirsin)’’
-bakın Allah u Teala’nın bu duayı kabul ettiğine dair, burada şöyle söylüyor Allah u Teala:
‘’ Kema erselna fıküm rasulem minküm’’(bakara151)
‘’nitekim Allah sizin içinizde (size sizin içinizden) bir elçi gönderdi’’
‘’ yetlu aleyküm ayatina’’(bakara151)
‘’size ayetlerini okuyor’’
-şimdi bakın İbrahim a.s.’ın duasındaki kelimelerin aynısı. Burada ‘yetlu aleyhim’ var, onlara. ‘yetlu aleyküm’ size. Sadece ‘onlara-size’ değişiyor. Başka bir şey değişmiyor az önce okuduğumuz ayette. Ondan sonra:
‘’ ve yüallimükümül kitabv vel hıkmete’’(bakara151)
‘’size kitabı ve hikmeti öğretiyor’’
-orada ‘ve yüallimühümül kitabe vel hıkmete’(bakara129) aynı kelimeler ‘onlara kitabı ve hikmeti öğretsin diye’. Ve ondan sonra ‘ve yuallimukum’. Bir tek orada ‘yüzekkihim’ var, burada ‘yüzekki’ kelimesi yok.
‘’ ve yüallimüküm ma lem tekunu ta’lemun’’(bakara151)
‘’bilmediğiniz şeyleri size öğretsin’’
-bilmediklerini öğrettiği zaman tabi ki onlar kendilerini geliştireceklerdir. Yani Allah u Teala İbrahim a.s.’ın duasını kabul ederek Muhammed s.a.v.’i onların içerisinden bir elçi olarak gönderiyor. Ne zaman sonra gönderiyor? Kaç asır sonra gönderiyor? Onu bilmek mümkün değil. Asırlar sonra Allah u Teala Mekke’den bir peygamber gönderiyor. İbrahim a.s. herkes için örnektir. Bak burada ne diyor Cenan ı Hak 130. Ayette:
‘’ Ve mey yerğabü ammileti ibrahıme illa men sefihe nefseh’’(bakara130)
‘’kim İbrahim’in dininden yüz çevirir
-peygamberimiz s.a.v.’e de Allah u Teala diyor ki, ‘ibrahimin dinine uy.’diyor. ‘millete ebikum İbrahim’ ‘babanız İbrahimin dinine’ çünkü O peygamberimizin de babası.
‘’ Ve mey yerğabü ammileti ibrahıme’’(bakara130)
‘’kim ibrahim’in şeriatından yüz çevirir’’
‘’ illa men sefihe nefseh’’(bakara130)
‘’kendisini alçaltmış olan başka’’
-kendi değerini düşürmüş olanlardan başka kim İbrahim’in dininden yüz çevirir?
‘’ ve le kadıstafeynahü fid dünya’’(bakara130)
‘’biz O’nu bu dünyada seçtik’’
‘’ ve innehu fil ahırati le minas salihıyn’’(bakara130)
‘’O ahirette elbette ki salihlerdendir’’
-Şimdi biliyorsunuz bugün İbrahimi Dinler diye bir kavram var. Onunla neyi kastediyorlar? İbrahimi Dinler diye neyi kastediyorlardı? Yahudi ve Hıristiyanlar bir de Müslümanlar değil mi? Acaba Yahudi ve Hıristiyanların dini İbrahimi mi? Değil. Şu andakileri kastediyorum. Ali imran 67, bakın burada Allah u Teala nediyor?
‘’ Mâ kâne ibrâhîmu yahûdiyyen ve lâ nasrâniyyen’’(ali imran67)
‘’ibrahim Yahudi değildi. Nasrani de değildi (hıristiyan da değildi)’’
-Şimdi onlar İbrahimi din miymiş? Bu kelimeleri kullanırken son derece dikkatli olalım. Fakat İbrahim a.s.’ı hala saygın konumda tutan O’nun dik duruşudur. O hepimiz için örnektir. Ama örnek almasını bilirsek. Diyor ki Allah u Teala:
‘’ Mâ kâne ibrâhîmu yahûdiyyen ve lâ nasrâniyyen ve lâkin kâne hanîfen muslimâ(muslimen)’’(ali imran67)
‘’ibrahim yahudi değildi, hıristiyan da değildi ama dosdoğru Müslümandı (Allah’a tam teslim olmuş dürüst bir kimseydi)’’
‘’ ve mâ kâne minel muşrikîn’’(ali imran67)
‘’müşriklerden de değildi’’
-Bunlar kendilerini İbrahim a.s.’ın soyundan sayıyorlar ya, değil. Onlardan da değildi. O zaman soydan olmak bir şey ifade etmiyor. O inancı paylaşmak gerekir. Bu gün inançlarda insanlar kendi kararlarına göre din uyduruyorlar. Ondan sonra biraz islamdan şöyle makaslıyorlar. Biraz Yahudilikten, biraz Hıristiyanlıktan karıştırıyorlar. Ondan sonra İbrahimi din diye bir din ortaya koyuyorlar. Zannediyorlar ki Hıristiyan ve Yahudiler bizden memnun olacak ki asla memnun olmazlar. Bu mümkün değil. Ama sadece kendilerini kötü duruma düşürmüş olurlar o kadar. Başka hiçbir şey yapmazlar. Şimdi İbrahim a.s.’ı İbrahim a.s. yapan ne? 60. Sureyi açalım 4. Ayet ve 5. Ayet. 6 da var değil mi? Diyor ki Allah u Teala burada:
‘’ Kad kânet lekum usvetun hasenetun fî ibrâhîme vellezîne meah(meahu)’’(mümtahine4)
‘’şurası kesin ki İbrahim de ve O’nunla birlikte olanlar dasizin için güzel bir örnek vardır’’
-Güzel örnek nedir? Birisine ne dersin? ‘şuraya bir örneğini yap ta göreyim’. Niçin dersin? Ben de yapacağım da onun için. İbrahim a.s.’ın peygamberliği bize örnek olur mu? Nasıl olur? Nasıl peygamber oldun göster de olayım, öyle mi diyeceksin? Örnek olabilmesi için davranışları örnektir bize. Mesela Peygamberimiz de öyle. O peygamberlik olayı farklı bir şey. Allah’tan aldığı emirleri sana bildiriyor. Ama örnekliği başka bir şey. Yaşama tarzı senin de yapabileceğin şeyleri yapıyor. Sen de onun arkasından gidersen aynı duruma gelebilirsin demektir.
‘’ iz kâlû li kavmihim’’(mümtahine4)
‘’bir gün kavimlarine şöyle demişlerdi’’
-Bakın dik durabilen insanlar bunlar dik duruyorlar. Öyle kimsenin karşısında eğilmiyorlar. Ne dediler?
‘’ innâ bureâu minkum’’(mümtahine4)
‘’biz sizden uzağız’’
-Dediler. ‘sizinle ilişkimizi tamamen kopardık’. Kolay mı? Bir gün dükkanınıza müşteri gelmesin bakın ne oluyorsunuz? Evini barkını her şeyini bırakıyor. Biz sizden uzağız diyor.
‘’ ve mimmâ ta’budûne min dûnillâhi’’(mümtahine4)
‘’Allah’ın astından bilerek (tanrılaştırdığınız) taptığınız şeylerden uzağız (sizin o tanrılarınızdan da uzağız)’’
-Çünkü onlar da Allah’ı asla inkar etmiyorlar. Ama Allah ile kendi aralarındaki bağı kuracağına inandıkları bir takım tanrılar oluşturuyorlar. Allah ile kendi aralarına bir takım veliler koyuyorlar, evliyalar koyuyorlar.
‘’ kefernâ bikum’’(mümtahine 4)
-Bak çok net.
‘’sizi tanımıyoruz’’
-diyor.
‘’ ve bedee beynenâ ve beynekumul adâvetu vel bagdâu’’(mümtahine4)
‘’bizimle sizin aramızda düşmanlık ve kin ortaya çıkmıştır’’
‘’ebeden’’(mümtahine4)
‘’sonsuza kadar böyle’’
‘’ hattâ tû’minû billâhi vahdehû’’(mümtahine4)
‘’ama bir tek Allah’a inanırsanız başka’’
-O zamana kadar inandığınız zaman her şey biter ve dost oluruz. İşte size örnek olan bu.
‘’ illâ kavle ibrâhîme li ebîhi’’(mümtahine4)
‘’İbrahim’in babasına söylediği sözü örnek almayın’’
-Diyor Allah uTeala.
‘’ le estagfirenne leke’’(mümtahine4)
‘’senin bağışlanmanı Cenab ı Hak’tan isteyeceğim’’
-Diyor. Mutlaka senin için Allah’tan mağfiret isteyeceğim.
‘’ ve mâ emliku leke minallâhi min şey’İn’’(mümtahine4)
‘’(evet Allah’ın seni bağışlamasını isteyeceğim ama) benim bu konuda herhangi bir yetkim de yoktur’’
-Diyor. ‘ben istedim diye Allah seni affedecek şeklinde bir şey de yoktur diyor. Ben sadece isterim. Bu örnek olmaz diyor. Niye? Çünkü babası müşrik. Babasının müşrik olduğunu anladığı an O da bıraktı şeyi baktı ki babası şirkten dönmüyor onun için babası da olsa müşrikler için dua edemezsiniz. Tevbe 113 bak burada diyor ki Allah u Teala:
‘’ Mâ kâne lin nebiyyi’’(tevbe113)
‘’bu nebi için(muhammed s.a.v. için)’’
‘’ vellezîne âmenû’’(tevbe113)
‘’müminler için’’
‘’ en yestagfirû lil muşrikîne’’(tevbe113)
‘’müşriklerin bağışlanmasını isteme hakkı yoktur’’
-Yani ne peygamber ne müminler Müşriklerin Allah’tan affedilmesini isteyemezler. Böyle bir yetkileri yoktur. Yarabbi şunu affet diyemezsiniz diyor. Onun için İbrahim a.s.’ın babasıyla ilgili istiğfarı bize örnek değil.
‘’ ve lev kânû ulî kurbâ’’(tevbe113)
‘’isterse yakınlığı olsun’’
-İbrahim a.s.’ın babası gibi.
‘’ min ba’di mâ tebeyyene lehum ennehum ashâbul cahîm’’(tevbe113)
‘’onların cehennemlik oldukları kendileri açısından iyice ortaya çıktıktan sonra onların affedilmelerini Allah’tan istemeye hakları yoktur’’
-Ne müminler böyle bir hakka sahiptir, ne de Muhammed s.a.v. İbrahim a.s. da. O davranışı size örnek değildir diyor Allah u Teala. Sonra devam ediyor:
‘’ Ve mâ kânestigfâru ibrâhîme li ebîhi illâ an mev’ıdetin vaadehâ iyyâhu’’(tevbe114)
‘’İbrahim’in babasını bağışlanmasını istemesi daha önce ona verdiği söden (söz verdiği için) bunu yaptı’’
-Diyor ama,
‘’ fe lemmâ tebeyyene lehû ennehuaduvvun lillâhi’’(tevbe114)
‘’baktı ki bu Allah’ın düşmanı’’
‘’ teberre’e minhu’’(tevbe114)
‘’ondan da uzak kaldı’’
-Bıraktı onları, tamam. İlişkiyi kesti.
‘’ inne ibrâhîme le evvâhun halîm’’(tevbe114)
‘’İbrahim çok ah eden bir kişi (ve çok yumuşak huyludur)
-Bakın, çok yumuşak huylu olan bu İbrahim a.s. ne diyor? ‘biz sizden uzağız’ diyor. ‘biz sizi tanımıyoruz’ diyor. ‘aramızda düşmanlık ve kin doğmuştur’ diyor. ‘siz bir tek Allah’a inanana kadar bu böyle devam edecektir’ diyor. Şimdi birçokları bana diyor ki çok sertsin falan. Valla İbrahim’in yanında devede tüy bile değiliz İbrahim a.s.’ın bu dik duruşu karşısında. Müthiş bir şey gerçekten şöyle bir düşünün kendiniz böyle bir durumla karşı karşıya olduğunuzu düşünün. İşte bunu böyle örnek alacaksınız diyor. İşte İbrahim’in dininden olmak bu Allah’ın emrine tamtamına bağlılık. Ama o tam bağlılığın karşılığı da bakın aradan kaç asır geçtiğini bilmiyoruz şimdi büyük bir saygıyla O’nu anıyor ve O’nu örnek almaya çalışıyoruz. Hem dünyasını kazanmış hem ahiretini.
-Mümtahine suresindeki ayet devam ediyor:
‘’ rabbenâ aleyke tevekkelnâ ve ileyke enebnâ ve ileykel masîru’’(mümtahine4)
-diyor ki,
‘’yarabbi sana tevekkül ettik (kendimizi senin korumana soktuk. Senin karuman altına girdik) ve sana yöneldik. Dönüş te zaten sanadır’’
-Böylece bu günkü dersi burada bırakalım.