(Abdülaziz Bayındır) Bakara suresindeyiz, geçen hafta 6 ve 7 inci ayetleri yapmıştık ama orada küçük bir eksiklik kalmıştı, bu hafta orayı da İnşallah tamamlamaya çalışacağız.
Bakara 2/06 “Kafirler var ya, onlar için fark etmez ister uyar ister uyarma inanacak değillerdir.” Geçen hafta üzerinde biraz durmuştuk, Mümin olmadan kafir olmak mümkün değil imkansızdır. Mutlaka önce insan mümin olur sonra kafir olur. Bunu özetleyen bir ayet söylemiştik uzun uzun konuştuktan sonra Ali İmran 106 ıncı ayeti okumuştuk. Allah u Teala ahretteki kişilere ne diyor?
Ali İmran 3/106 “Bir kısım yüzlerin ak, bir kısım yüzlerin kara çıkacağı günde yüzleri kara olanlar onlara denecek ki, imanınızdan sonra kafir mi oldunuz?” Yüzleri, kararanlar nedir? Cehenneme gidecek olanlar değil mi. Bakın bunların tamamına söylenen “İnandıktan sonra kafir mi oldunuz?” Kafir neydi, örten, örtecek bir şeyiniz olmaz ise neyi örteceksiniz. 03:03 şimdi bunlar kafirler gerçeği bildikleri halde, örtüyorlarsa bunun en temel sebebi neydi? Dünyalık; yalanı da onun için söyler değil mi? Hırsızlığı da onun için yapar. Yani bütün yanlışlar o dünyalık aşkından dolayıdır.
Bakara 3/07 “Allah u Teala onların kalplerinin üzerine mühür vurmuştur. Kulaklarında da gözlerinde de bir perde vardır, onlar için büyük bir azap vardır.”
Bu nasıl oluyor? Bazıları diyor ki, kalbi mühürlü bu adamın, kulağı da mühürlü, gözünde de perde var. Artık ne yaparsan yap bunun yola gelmesi mümkün değil değil mi? O zaman suç kimde? Suç onu mühürleyende, şahsın suçu yok, işin esası o değil.
Hateme (Hatm) bir şeyin bitmesini gösterir. Mesela Peygamberimize hangi isimler verilir? Hatemül Embiya, değil mi? Yani:
Ahzab 33/40 “Muhammed sizden erkeklerinizden birisinin babası değildir, ama Allah ın elçisi ve Peygamberlerin sonuncusudur.” Orada sonuncu diye adlandırdığımız şey hatem dir.
Bir belgeye mühür ne zaman vurulur? Belge tamamlandığı zaman vurulur. Bir daha yazı yazılmasın diye değil mi? Bu insanlar böyle devam ederlerse, bunların sonuçları budur. Ama devam etmezlerse tevbe kapısı sonuna kadar açıktır.
Neticede Cenabı Hak bunların kalplerini kulaklarını mühürleyecek ve gözlerini. Aslında bunlar şu anda da böyle bir duruma gelmiş oluyorlar bunu şu şekilde anlamak lazım, Hatta ondan önce Hud Suresi 114 üncü ayeti açalım da onunla beraber algılamaya çalışalım. 233. Sayfa.
Hud 11/114 “Günün iki bölümünde namazı tam kıl, Gecenin gündüze yakın zamanlarında. Çünkü iyilikler kötülükleri giderir” şimdi hepimizin üzerimizde bir gömleğimiz var, biz bu gömlekleri sık sık değiştiririz. Herhangi birimiz bu gömleği bir ay değiştirmeden giyerek yanımıza gelmiş olsa ne olur? Kokar, başka yakasında neler görürsünüz, kirler ve bazen da böyle mühür gibi sağında solunda kirler görürsünüz.
İşlenen günahlar insanı öylece kirletir. Nasıl bu gömleğimiz kirleniyorsa işlediğiniz günahlar kalbinizi de o şekilde kirletir. Bakışınızı değiştirir tavırlarınızı değiştirir. Günde beş vakit namaz kılmak hasenat dan oluyor mu? İyi davranış değil mi? Ne yapmış oluyor? Kötülükleri gideriyor. Peygamberimiz SAV hadis i şerifleri var iki namaz arasındaki kötülükler için ne diyor? Mağfirettir diyor işte ayetten çıkıyor bu değil mi? Sabah namazını kıldınız öğlene kadar hatalar yaptıysanız öğlen namazını kılınca, onlardan temizlenmiş oluyorsun bir hadis i şerif daha vardır, hani “Bir insanın evinin önünden bir ırmak aksa günde beş kere orada yıkansa onda herhangi bir kir kalır mı” diyor.
Yine Peygamberimiz SAV den rivayet edilen bir hadis daha var “işlenen günah insanın kalbine damlayan bir kara leke gibi olur.” Damlar damlar nihayet dolar artık bir pislik torbası haline dönüşür. İşte bu Allah onların kalbini mühürlemiştir, şimdi uzun süre çıkarmadığımız gömleğimin yakasında kir oluşması bu yakayı Allah mı kirletti, biz mi kirlettik? Biz kirlettik. Ama Allah u Teala bu yakaya kirlenme özelliğini vermeseydi kirlenmezdi. Dolayısıyla kuralı koyan Allah olması sebebiyle, Allah ın koyduğu kuraldan dolayı kirlendiği için Allah kirletti de denebilir. Yani o işi yapan değil ama o kuralı koyan manasındandır. Vücudumuza bir terleme özelliği veriyor, terler yağ ile birlikte yakaya yapışıyor, toz toprak a uçuşma özelliği veriyor onlar da gelip yakaya yapışıyor, onun koyduğu kurallar nedeniyle yaka da kirleniyor. Yine Cenabı Hak ın koyduğu kurallar, sebebiyle işlediğimiz günah ne yapıyor bizim manevi kişiliğimizi kirletiyor. Kalpte, yeni bir yapı oluşuyor kirli bir kap haline geliyor.
Bir gün Hac dan geliyoruz, Bağdat ı geçtik, karayoluyla geliyoruz bir konak yerinde durduk öylede canımız çay istiyor baktık birisi de çay yapmış bir yanaştık bardakları pis suyun içerisine batırıp çıkarıyor. Hiç birimiz içmedik o kadar canımız istedi içmedik. Niye? O pislikten dolayı.
İşlenen bütün günahlar yanlışlıklar insanın vücudunda pislik meydana getirir. Onun için Allah u Teala bize sürekli korunun diye emir veriyor. Korunun; neden korunacaksınız? Kirden günahtan her şeyden korunacaksınız, çünkü bu vücudu korumak lazım. Yazın giydiğiniz elbiseleri hiç biriniz kışın giymiyorsunuz neden? Korunmak için. Yazın da şimdiki elbiseyi giymiyorsun gene korunmak için. Bu vücut yazın başka şekilde kışın başka şekilde korunur. İşte günahlara karşı korunmazsak, günahlar bizim kalbimizde zamanla bir pas meydana getirir. Onun da bir ayeti var. O da Mutaffifun suresinde, 587 inci sayfa 14 üncü ayet.
Mutaffifun 83/10-11 “Bugün yalan söyleyip duranlara yazıklar olsun,” Şimdi siz çevrelerinizden çok iyi bilirsiniz yalan söyleyenlerde yeni bir yapı oluşmaz mı? Bir insanın tavırlarından yalancı olduğunu anlarsınız. Bazen çok güzel gizlemiştir de kendisini ama yeni bir yapı oluşur orada.
“…Onlar, hesap günü karşısında yalan söyleyenlerdir,” Hesap günü yok diyorlar, yalan söylüyorlar. Geçen hafta ne demiştik? Bütün Kâfirler yalancıdır demiştik değil mi? İşte bu ayet de bunu söylüyor.
“…O gün o yalancıların vay haline, Bunlar hesap günü karşısında yalan söylerler”, hesap gününü yalanlarlar değil neden? Şimdi anlayacağız.
Mutaffifun 83/12 “Çünkü o hesap günü karşısında yalan söyleyen, saldırgan ve Günahkârlardan başkası değildir.” Bütün saldırgan ve Günahkârlar yalan söylerler. Hani kırdığı bini geçmiştir, hesabını vermemek için inkar eder.
Mutaffifun 83/13 “Ayetlerimiz okunduğu zaman ona, eskilerin masalları geç onları der,” Aslında öyle olmadığını gayet iyi bilir. “…Hayır, o da biliyor ki, bu böyle değil.”
Mütaffifun 83/14 “Hayır aslında yaptıkları yanlışlar kalpleri üzerinde bir pas oluşturmuştur.” Kalpleri üzerinde bir pas oluşturur tenekenin paslanması gibi. O yalancılıkları vücudunda yeni bir yapı oluşturmuş. Böylece inkar ederek kurtulacağını zanneder. Herkes biliyor ki bir hesap günü olmak zorunda, onun için dikkat edin inançsızı bile kendisine bir yanlış yapılsa gün gelecek sana bunun hesabını soracağım der. Hangi gün? Farkına varmadan onu ikrar eder.
İşte yaptığı üzerine pas oluşturuyor, iyilikler kötülükleri gideriyor, ve Peygamber SAV in iki tane de hadisi var, demek ki insanların işlemiş oldukları günahlar kalpleri içerisinde onları kirletiyor ona yeni bir yapı kazandırıyor, öyle kirlenmiş bir kalp ki Bağdat dan gelirken gördüğümüz çaycı gibi, kirli bir kap biz bundan çay içemeyiz. Peki aynı kap birisi gelse yıkasa bardak aynı bardak, güzel bir şekilde yıkar, orada suyu da temizlenmiş güzel bir çay yapsa aynı yerden çay içmez miyiz büyük bir zevkle. İşte bu insanlar da tevbe etse, kalp aynı kalp beş vakit namazı kılan birinin kalbi ile, Firavun un kalbi arasında fark yok ki Allah ona farklı kalp ona farklı kalp vermiş değil ki. O da tövbekar olsa yani kabını temizlese, tevbe odur. Ondan sonra her türlü ibadete her kes gibi o da olur. Ne zamana kadar biz kaplarımızı temizleyebiliriz? Son kullanma tarihine kadar değil mi? İnsanın son kullanma tarihi ne zaman? Ölüm işte ölümden bir dakika önce de, bir saniye önce de tevbe edebilir insanlar. Mühür vurulmuştur, bizim anladığımız manada mühür değil o. Hatta bizim anladığımız manada olsun, gelip bir insanın dükkanını mühürlesen artık o dükkan bir daha kullanılmaz manasına mı gelir? Eksiklerini gider aç.
Bakara 3/08 “Bu insanlardan, (bu kafirlerden) bir kısmı da, der ki biz Allah a ve Ahiret gününe inanmış kimseleriz. Ama aslında onlar inanmış değillerdir.”
Bakara 3/09 “ Onlar Allah ı ve müminleri aldatmak isterler, kendilerini aldatırlar da bunu kavrayamazlar.” Bunun şuurunda değillerdir. Bir bilgi vardır bir de kavrayış vardır. Bir şeyi bilirsiniz anlarsınız, bir de henüz tam olarak kavrayamadım dersiniz değil mi? Tamam öğrendim ama tam kavrayamadım. İşte şuur tam kavrayabilmek meselesidir. Mesela bunlara sorsan, Allah ın varlığına ve birliğine inanmayan yok herkes inanıyor. Bizim Müslümanlar da (Allah ıslah etsin diyeceğim başka ne diyeyim? Söyleyecek söz yok.) Tevhid inancı nedir diye sorarsan Allah ın varlığına ve birliğine inanmaktır, der. Kardeşim Allah ın varlığını ve birliğini kabul etmeyen kimse yok. Allah tan başka ilah olmadığına inanmaktır. Yani tek bir Allah; Allah ı ikinci plana atmamaktır, birincidir. Bu insanlar kendi kafalarına göre yeni bir din inancı ortaya koyuyorlar; ben nasıl olsa Allah ın varlığına birliğine inanıyorum diyor, kendisine göre bir din oluşturuyor dini kendisine uyduruyor, ondan sonra da kendini de Müslüman zannediyor. Tam kavrayabilmiş değil kapıları kendisi kapatıyor.
Bakara 3/09-10 “…bunlar Allah a ve müminlere karşı hile yapıyorlar (oyun oynuyorlar) Allah ı Müminleri kandıracağını zannediyor, bunlar kendilerinden başkasını kandıramazlar ama bunun şuurunda değillerdir. Bunların kalplerinde zaten bir hastalık vardır.” Hangi hastalık o? Zaten kafir bunlar. “…Allah bir hastalık daha vermiştir” Hangisi? O da yalancılık münafıklık hastalığı. Kafir olduğu halde, ayrıca bir de yalan söylüyor. Kâfir var yalan söylemiyor neyse o, ama bir başka kafir var, yalan söylüyor “ben mü’minim diyor. Şimdi Kâfilikten dolayı bunlar için cenabı Hak Bakara 2/07 “…Onlar için büyük bir azap vardır.” Dedi.
Münafıklıktan dolayı; Bakara 2/10 “Yalan söylemelerine karşılık da acıklı bir azap vardır bunlara” diyor onlara, çünkü o kâfirler yalan söylemiyor bunlar yalan söylüyorlar ikili oynayarak.
Bakara 2/11 “Onlara dense ki fesat çıkarmayın yeryüzünde niye ortalığı karıştırıyorsunuz? Niye yalan yanlış şeyler söylüyorsunuz? Kendi kafanıza göre bir din anlayışı ortaya koyuyorsunuz? Derler ki ne demek? Esas ıslahçıyız.” İkili oynarlar hem o tarafla iyi geçinirler hem de Müslümanlarla iyi geçinirler “….biz arayı yapıyoruz. Asıl iyilik için çalışan bizleriz.”
Bakara 2/12 “Dikkatli olun asıl fesatçılar bunlardır ama bunun da şuurunda değillerdir.” Niye? Çünkü kendilerini bozmuşlar bunlar yalan söylüyorlar, yanlışlara giriyorlar, temizlenme arzusunda değiller. Pislik içerisinde bunlar. Kirli gömleğin üzerine bir de ütü sürüyor, ütülü kirli gömlek oluyor o kir iyice yapışıyor üzerine.
Bakara 2/13 “Bunlara dense ki siz de herkes gibi inanın, biz sıradan bir insan mıyız? Şu zavallılar gibi mi inanacağız? Şu yobazlar gibi mi? ..Biz farklıyız. Dikkatli olun asıl zavallılar bunlardır. Ama zavallı olduklarını bilmiyorlar.” Kendilerini bir şey zannediyorlar ama ortada hiçbir şey yok. Zavallı olduklarını bilmiyorlar bilmemelerinin sebebi de kendileri, çünkü Allah ın yarattığı dünyada kendi kafalarına göre yeni bir dünya kuruyorlar. Burada kanunları Allah koyar, sana uymak düşer. Sanki kendileri yaratmış bu dünyayı kendileri yeni kural koyuyorlar.
Bakara 2/14 “Müminlerle karşılaştıkları zaman, Amenna derler biz de müminiz, biz de inandık derler.” Bu memlekette her kes Müslüman dır, kimse bizimle Müslümanlık yarışı yapamaz. Müslümanlık yarışılacak bir şey değil, yarışma hayırda hasenatta olur iman konusunda hükmedecek olan Allah u Teala dır.
“…Ama şeytanları ile baş başa kaldıkları zaman biz sizinle beraberiz biz onları işletiyoruz.” Hiç kendinizi üzmeyin birlikteyiz beraberiz biz onları işletiyoruz siz bakmayın.
Bakara 2/15 “Onları Allah işletiyor,” Kurallara uymamışlar, Allah onlara yaşama fırsatı verdiği için aslında her defasında attıkları adımda daha kötü duruma düşmüş oluyorlar.
“…Bu taşkınlıkları içerisinde Allah onlara imkan tanır, boşuna bir oraya bir oraya yüzer (başıboş) giderler.” Ben bu ayeti okurken İstanbul Boğazı aklıma gelir. Bir adam düşünün ki, teknesine binmiş Beşiktaş tarafına, orada diyor ki “yok ben buraya çıkmamayım” diyor, (Bir tarafı İslam bir tarafı küfür sayın) geliyor Üsküdar a “oraya da çıkmayayım” diyor. Bir oraya dönüyor bir öbür tarafa boşu boşuna dolaşıp duruyor.
Bakara 2/16 “Bunlar ellerindeki hidayeti verip sapıklığı satın almış olan kimselerdir,” vermişler ellerindeki hidayeti delaleti satın alıyorlar. Yanlışlık yapıyorlar.
“…Yaptıkları alışveriş kazanç getirmemiştir. Doğruyu da bulamamışlardır. Yaptıkları işte başarıya da ulaşamayacaklardır.” Siz tutar da Allah ın yarattığı Kainata yeni bir düzen kurmaya çalışırsanız Allah ın dinine yeni şekil vermeye çalışırsanız, hiçbir zaman sizin başarılı olma şansınız yoktur..
Bakara 2/17 “Bunların misali (durumu) bir ateş yakılmasını isteyen kişiye benzer,” Tıpkı şurada bir ateş yakılsa keşke diyen insanlara benzer. Mesela ah şimdi şunu yapacaklardı ki kardeşim bir yerde konuşursunuz; şu memlekete şu lazım bu lazım… 1976 ya kadar İslami İlimler Fakültesi Erzurum da birinci sınıftan beşinci sınıfa kadar fakültenin talebe temsilcisi ve talebe başkanı bendim; üniversitenin tamamına başkaları hakim, bir tek bizim fakülteye hakim olamıyorlar ve bizi engel görüyorlardı. “Başkan! Bu fakültede şunlar şunlar olmalı”, Gerçekten güzel düşünmüşsün ama kim yapabilir ki? “Biz yaparız” derler giderlerdi. Sonra yeni bir şey bulurlardı yine gelirlerdi. Bir gün de bütün talebeyi ayaklandırmışlar, bir bahane bulmuşlar Başkan! Ne var? Boykot edeceğiz. Tamam oldu, “ama başkan sen olacaksın!” Elbette başkanlığı size verecek değilim boykot komitesi başkanı ben olacağım. Ne kadar sürecek? Sınırsız. Tamam sınırsız ilan ettik. Bütün üniversitede hakim olmuşlar bir tek bizim fakültede söz söyleyemiyorlar perişanlar. Tabi elbette buyurun komitenin yönetimini de size vereceğim, sınırsız boykot; ben çıktım rektörlüğe gittim, geldim ki birbirlerine girmişler yarım saat olmadı bitirdik boykotu bir daha da sesleri çıkar mı? Bitti. Bir tek derse giremedi öğrenciler.
İnsanlar hep güzel şeyler söylerler, bunu kim yapacak? Ben; hadi buyurun… Yok sana bırakmam diyeceksin ki ömür boyu konuşsun yapacaktım da bırakmadın! Ben sana onu söyletir miyim? Hadi buyur yap, burada da aynı. ….Ahiret te Cenab ı Hak sana laf söyletecek öyle mi? Ya Rabbi sen bana bir fırsat verseydin de o zaman kulluk neydi görseydin. İşte buyur sana fırsat hadi yap bakayım. Öyle lafla değil hadi yap…
“…Ah keşke önümüze bir ışık çıksa bir nur parlasa da arkasından yürüsek te şu dünyaya bir nizam öğretsek,” İşte, buyur hadi bakalım işte sana nur işte Allah ın kitabı. Bundan daha iyisi mi olacak?
“…Etrafını aydınlatmaya başladığı zaman nur, Allah onların nurunu giderir”
Ateşi söndürür değil.. Ateş yanıyor devam ediyor, kendi nurları; niye? Çünkü bunlara karşı gözlerini yumuyorlar. Umurlarında değil onlar ortalığı karıştırıyorlar. Bir olsaydı da görseydiniz diye hava atacaklar, Allah senin hava atmana müsaade eder mi? Hadi buyur..Yap bakayım.
O aydınlığa sırtını döndüğü zaman öbür taraf karanlık. Burada her şey var ama sende yok. Sen gelip katılmıyorsun ki buraya. Tüm gerçeği gördün istediğin her şey oldu, yok sen başka şeyler peşindesin.
“…Karanlıklar içerisinde bırakır Allah onları, gerçeği görmezler.” Çünkü sevap kişisel gayretle kazanılır. Hiç kimse kimsenin sevabını kazanamaz. Yemek yediğimiz zaman hepimizin yemeği kendi midemize gider, sevabı kazandığımız zaman da hepimizin sevabı kendimize günahı da kendimize. Kişisel gayret göstermeden hiçbir şey olmaz.
“Biliyor musun bize kimler derler?” 34:50 Kimler derler? İyi tamam baban iyi adammış ama sen önemli olan sen… Herkes kendinden sorumludur. İşte Allah ın kitabı var hadi buyur. Siz bu tür olayları her gün yaşıyorsunuz eminim. Hava atarlar tamam işte buyur…
Bu ayetleri okuduğumuz için bizim fakültede beş sene uğraştılar, hiçbir şey yapamadılar. Hadi buyurun gelin.
Bakara 2/18 “Bunlar sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler.” Sağırdırlar ne demek? Gerçekleri işitmezler. Aslında bilmediklerinden değil hesaplarına gelmediği için. Dilsizdirler, doğruları söylemezler, hesaplarına gelmediği için. Kördürler, görmezler, hesaplarına gelmediği için. Vazgeçmeye de niyetleri yoktur. Kendilerine yeni bir hayat tarzı oluşturmuşlardır. Orada kendi çevreleri oluşmuştur aslında yaptıklarının yanlış olduğunu da her adımlarını da bilirler. İşte bütün günahkarlar gibi, günaha alışan insan o günahı işledikten sonra hemen tevbe eder bir daha yapmayacağım. Tekrar günah fırsatı gelinceye kadar onda da der ki bunu da yapayım ondan sonra. Sigara bırakmak zordur! neresi zor? “ Ben on bin kez bırakmışımdır belki diyor.”
Her bir günah insanda bir rahatsızlık doğurur. Bunun arkasından ben bir daha yapmayacağım der, bir daha o günah alışkanlık meydana getirdiği için insanda arzu da oluşmaya başlar, günaha fırsat olduğu zaman hadi şunu da yapayım da… der. Günahsa tevbe edeceksen bunun tevbe saati şu saattir bir dakika sonrası değildir. Hemen yapıyorsan yaparsın yok sonra ya bırakırsan hiç kusura bakma yapamazsın.
Furkan Suresi 73 üncü ayet 365 inci sayfa da iyi müminlerin vasfını anlatıyor;
Furkan 25/73-74 “Yalana şahitlik yapmazlar, boş işlerin yanından geçtikleri zaman hiç oralı olmazlar ilgilenmezler, kendilerine Rablerinin ayeti hatırlatıldığı zaman, sağır ve körler gibi onun üzerine yatmazlar, dinlerler. Derler ki ya Rabbi bize eşlerimizden ve soylarımızdan gözümüzün nuru hayırlı evlatlar nasip eyle ve bizi muttakilere önder kıl.”
Ayet hatırlatıldığı zaman doğru şeyler hatırlatıldığı zaman anlamazlıktan görmezlikten gelmezler. Görürler ve duyarlar. Dua ederler ya Rabbi eşlerimizden ve soylarımızdan torunlar ve çocuklarımızdan bizlere gözümüzün nuru olacak evlatlar nasip eyle ve bizi muttakiler için imam yap. Biz Müslümanların en önde olanı olalım. Müslümanların bir problemi varsa onu ilk önce biz çözelim. “Bir bakalım hele yapsınlar da sonra bize de bir iş düşerse yaparız..” yok kardeşim öyle değil ilk önce ben yapmalıyım. Başkası yaparsa sevabı o alır. Sen yapacaksın ki sevabı sen alacaksın. En önde ben olmalıyım bu dünyaya bir daha mı geleceksin? Bu dünya elimizden çıktıktan sonra çok keşke deriz ama bir işe yaramaz. Elimizde fırsat varken yapmamız lazım. Mutlaka yapmalıyım en önde ben olmalıyım en iyi ben olmalıyım. Her şeyin önderi ben olmalıyım. Her türlü hayrın önünde ben olmalıyım. Böyle dememiz lazım.
Furkan 25/75-76 “İşte bunlar sabırlı davrandıkları için o mükafat ile mükafatlandırılırlar ve orada sağlık dilekleri ile esenlik dilekleri ile karşılanırlar. Hiç vücutları bozulmadan ebediyen orada kalacaklardır, ne güzel kalma yeri, ne güzel ikamet yeridir.” o yokuşa sabırla tahammül edenler neden çünkü hayrın önü sıkıntılıdır. O, yokuşa sabırla tahammül eder. Yokuşa tahammül ederseniz arka tarafta çok büyük ovalara açılabilirsiniz. Ama o yokuşa tahammül edemezseniz bu kör vadide sıkışır kalırsınız.
Furkan 25/77 “De ki: sizin duanız olmasa rabbim sizi ne yapsın? Ama siz yalan söylediniz, yakında bu yalanınız sizin yakanıza yapışacaktır.”
Tekrar ayetlerimize dönelim:
Bakara 2/19 “Ya da bunlar gökten boşalan bir yağmura tutulmuş gibidirler, öyle bir yağmur ki; karanlıklar var şimşek ve gök gürültüsü var,”
Bizim köy ormanlık bir köydür, hem ormanı var hem meyvelik, bir tarafından bir tarafına 5 saatte ancak gidilir, büyükçe bir vadinin içinde. Yaz tatiline gittiğim zaman arkadaşlarla ormana giderdik bazen yağmura tutulurduk. Ayetleri okuduğum zaman o aklıma geldi. Gece geç vakitlere kalırdık da sel gelince dereleri geçemezdik, bir gecenin karanlığı bir bulutların karanlığı bir de yağmur yağıyor bir şimşek çakıyor bir gök gürültüsü, ne yapacağını şaşırıyorsun. Fakat o şimşeğin ışığı ile birkaç metre ilerisini görüp oraya kadar yürüyorsun. Şimşek durduğu zaman sende duruyorsun. Şimşek seni korkutuyor ama yine birkaç metre yürütüyor şimdi bu münafıklarda böyle.
“…öyle bir yağmur ki; orada karanlıklar var şimşek ve gök gürültüsü var, o yüksek seslerden dolayı parmaklarını kulaklarına tıkıyor, Allah o kafirleri çepeçevre kuşatmıştır.” öleceğim korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkasan ne olur? Öleceksen yine ölürsün ancak kendisini aldatıyor. Bu şunu gösteriyor bakın yağmur mesela rahmettir, şimşekler hepsi; çok faydalı şeylerdir bunlar uzmanlar anlata anlata bitiremiyor. İşte Allah ın ayetleri de öyle, ama onlara yanlış yaklaştığınız zaman her biri sizin için birer ok haline geliyor, sizin dünyanızı karartıyor, çok rahatsız oluyorsunuz. Ama yine de biraz ilerlerseniz, Kuran sayesinde ilerliyorsunuz.
Bakara 2/20 “Sanki o şimşek gözünü söküp çıkaracakmış gibi oluyor, ama etrafı aydınlattıkça yürürler ama hava karardığı zaman dikilir kalırlar gidemezler.” eğer Allah u Teala insanlara bizim anladığımız manada bir kader yüklese idi, kadercilik olsaydı insanları zorunlu tutsaydı bazı davranışlara karşı; zorunluluk prensibi koysa idi, insanları serbest bırakmasaydı bu kişilerin, görmelerini de işitmelerini de giderirdi. Ama görmeleri ve İşitmeleri hala duruyor, en başta anlattığımız gibi kirletmeleri var temizleseler en iyi insanın gözü gibi rahat görür, en iyi insanlar gibi rahat işitir. Ama o kendileri kirletiyor kendileri gözlerini kapatıyor, kendileri kulaklarını tıkıyorlar.
“…Allah her şeye bir ölçü koyar.” Şimdi bu kadir kelimesi elinizdeki meallerde ne yazıyor? “Allah her şeye gücü yeter” Allah her şeye kadirdir. Kadir kelimesi doğru, Türkçede kadirdir dediğiniz zaman gücü yeter diye anlıyoruz. Anlam olarak doğru olarak yazılıyor ama Türkçe ye aktarılması yanlış. Kadir; kaderi belirleyen demektir. Kader ne demek? Ölçü demek.
Bir ölçü koyulmuş mesela şurada bir elektrik var, bu elektriği düzgün bir şekilde kullanırsanız, iyi bir şekilde yerleştirirseniz burada aydınlık olur, sesimiz size ulaşır internetten ilgili her tarafa ulaşır tamam. Ama o ölçüye uymazsanız kablolara kontak yaptırırsanız hem adamı çarpar hem binayı yakabilir her şeyi bozar. İşte kader ölçü demektir. Ölçü; kadir de ölçüyü koyan demektir. “…Allah her şeye bir ölçü koyar” demektir. Allah u Teala isteseydi bu insanların gözlerini kör eder kulaklarını da işitemez hale getirirdi. Ama Allah u Teala böyle yapmaz, Allah ın böyle bir kuralı yok. Allah ın koyduğu böyle bir kader yok. İnsanları küfre zorlama imana zorlama gibi bir kader yok. Cenabı Hak böyle bir kader koymamış. Nasıl kader koymuş? Herkes davranışına göre karşılığını bulacaktır. Şurada kaplarımız var kirli, bakılmıyor pis iğreniyorsunuz. Aynı kapları çok güzel şekilde yıkarsınız, a ne kadar güzelmiş dersiniz. İşte o kalp de öyledir vücut da öyledir hepsi öyledir. Allah bir ölçü koymuş o kirli olduğu zaman ölçüsü böyledir. Temiz olduğu zaman ölçüsü başkadır..
Allah böyle bir ölçü koymasaydı insanları serbest bırakmasaydı, insanlara bir zorunluluk getirseydi, bir imtihan değil de şu anda halkın anladığı manada kader koysaydı o zaman sonuç farklı olurdu ama öyle bir kader yok. Şimdi bunu en iyi şekilde Ömer R.A. ın sözü bize anlatıyor, Daha önce de bu konuda birkaç ders yapmıştık: Bi veba olan yere girelim mi? Girmeyelim mi? Diye tartışıyorlar. Ömer girilmemesini söylüyor, Ebu Beyde mi yanlış hatırlamıyorsam diyor ki; “Allah ın kaderinden mi kaçıyorsun?”. “Hayır” diyor Hz. Ömer “Allah ın kaderinden kaçılır mı? O da Allah ın kaderi bu da Allah ın kaderi” diyor. Yani Allah ölçüler koymuş veba nın olduğu yere girersen veba ile ilgili koyduğu ölçülere uymak zorunda kalırsın veba hastalığına tutulursun. O bir ölçü Allah onu koymuş. Peki hastalığın olmadığı yere gidersen oraya da bir ölçü koymuş.
Ne tarafa dönersen dön Allah ın kaderi, tercih sana kalmış. O ölçüye göre hareket edersen o kadere uyarsın, bu ölçüye göre hareket edersen bu kadere uyarsın. Allah her şeye bir ölçü koyar. Allah ın ölçüsüz hiçbir işi yoktur. Sen o ölçüden kaçarsan bu ölçüye uyarsın. İman için bir ölçü koymuş, ona uymuyor musun? O zaman münafıklık için konulmuş ölçüye uyarsın. Kâfirlik ölçüsüne uyuyorsan kâfir sayılırsın. Burada şuna dikkat edin Müşrik demedi. İnsanları üçe ayırdı, Mümin münafık kâfir. Müşrikten bahis olmadı bakın niye? Çünkü münafık ta kafir de zaten müşrik tir. Her müşrik kafirdir her kafir müşrik tir. Başka şeyi Allah ın yerine koyduğu için müşrik tir. Başka şeyle Allah ı ikinci plana attığı için de kafir dir. Bu kadar.
Bitti