Bismillahirrahmanirrahim. Elhamdulillahi Rabbil Alemin. Vel akibetu lil muttakin .Vessalatu vesselamu ala rasulina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ecmain.
Bismillahirrahmanirrahim ;
Ve beşşirillezîne âmenû ve amilus sâlihâti enne lehum cennâtin tecrî min tahtihel enhâr, kullemâ ruzigû minhâ min semeratir rizgan gâlû hâzellezî ruzignâ min gablu ve utû bihî muteşâbihâ, ve lehum fîhâ ezvâcum mutahheratuv ve hum fîhâ hâlidûn. (Bakara 2/25)
Geçen hafta da okuduğumuz bu ayette Allah-u Teala şöyle buyuruyor;” Ve beşşirillezîne âmenû ve amilus sâlihâti” “ İnanan ve iyi işler yapanlara müjde ver” “enne lehum cennâtin tecrî min tahtihel enhâr “ “içinden ırmaklar akan cennetler onlar içindir” “kullemâ ruzigû minhâ min semeratir rizgan” “orada herhangi bir üründen her tattıkları zaman” “gâlû hâzellezî ruzignâ min gablu “ “bu bizim daha önce yediklerimizdendir diyecekler” “ve utû bihî muteşâbihâ “ ”kendilerine onlara benzer şeyler verilecektir” “ve lehum fîhâ ezvâcum mutahheratuv “ “orada onlar için tertemiz hale getirilmiş eşler verilecek” “ve hum fîhâ hâlidûn “ “onlar orada hiç bozulmadan kalacaklardır, yani yaşlanmak yok, hastalanmak yok ve bozulmak yok , o şekilde kalacaklardır. “
Şimdi geçen hafta eksik bıraktığımız bazı hususları bu hafta tamamlamaya çalışacağız. Gerçi mahşer, cennet, cehennem, hatta kabir, kabirden önceki olaylar Kuran-ı Kerimde genişçe anlatılıyor. Bunlarla ilgili o kadar çok ayet var ki o ayetlerin tamamını bir araya getirerek üzerinde uzun uzun kafa yormak ,ve onları bir mozaik gibi birleştirmek gerekiyor. Henüz onu başarmış değiliz. Daha öncede söylediğim gibi Enes Hoca ile Ali Rıza Demircan Hoca bu konuda çalışıyorlar haftada bir kere kendilerini dinliyoruz, anlamaya çalışıyoruz. Bu çalışmaları tamamladığımız zaman öyle inanıyorum ki bu ayetlerin ışığında cennetin ve cehennemin belgeseli yapılabilir. Çünkü Allah-u Teala çok geniş bilgi veriyor; hem cennet, hem cehennem, hem mahşer hem de ondan önceki olaylarla ilgili olarak. Zaten bilgilerin çok geniş olması sebebiyle onları bir araya getirip tam olarak kavramak epey bir zaman alacak gibi gözüküyor.
Şimdi burada, evet elimdeki mealde “içinden ırmaklar akan cennetler” diye mana verilmiş ki doğru mana verilmiş , bir çok yerde “altından ırmaklar akan cennetler “ diye mana verilir. Altından ırmaklar akan deyince tabi bir Türk için bu anlaşılabilir bir şey değil. Ben çocukken bunu duyduğum zaman hayal etmeye çalışırdım; cennetlerin altından nasıl ırmaklar akıyor. Acaba böyle şeffaf bir şey mi? Cam gibi bir şey mi üzeri? Cam gibi olsa ağaçlar bitmez. Yoksa köprüler gibi mi olacak ? Bir türlü zihnime yerleştiremezdim. Sonra baktım ki Arapçadaki “Cennet” kelimesiyle Türkçedeki “Bahçe” kelimesi aynı anlamda kullanılsa da aralarında ciddi anlam farkı var. Arapçadaki cennet ; toprak üzerindeki bitki örtüsüne verilen ad. “Cenne” kelimesi zaten “ örtme “ manasına geliyor. Mesela , kalkana da “Cünne” deniyor insanı örtüp koruduğu için. Aklı örtülmüş olan kişilere de “mecnun” deniyor. İşte cinnet getirmiş, aklını kullanamıyor. Gözükmeyen varlıklara da “cin” deniyor. Aramızda, bir görmeye engel olduğu için. Dolayısıyla cennet toprağa verilen bir ad değil yani biz bahçe dediğimiz zaman ; altından ırmaklar akan bahçe dediğimiz zaman toprağın altı anlaşılır. Halbuki Araplarda toprağın altının anlaşılması mümkün değil, toprağın üstünden akıyor ama oradaki bitki örtüsünün altından akıyor. Zaten su öyle akar su toprağı yalayarak gider. Türkçede doğru anlaşılabilmesi için verilmesi gereken mana “ İçinden ırmaklar akan bahçeler, cennetler” şeklinde olmalıdır.
“Kullemâ ruzigû minhâ min semeratir rizgan gâlû hâzellezî ruzignâ min gablu”
Şimdi cennet öyle bir yer ki orada her çeşit rızık var , sonsuza kadar işte insanlar yiyecek içecekler. Ya insan işte bir müddet sonra bıkar değil mi? Böyle bir şey mümkün değil. Niye mümkün değil? Her yiyeceklerini yedikleri zaman, hah bu daha önce yediğimizdi diyecekler. Diyelim ki bundan bir milyon sene sonra yani cennette bir milyonuncu senede yiyeceklerini yiyorlar, hah bunu dün de yemiştik ya da daha önce yemiştik…işte bir ay önce yemiştik, bir sene önce yemiştik diyebilirler ama o yedikleri yiyecekten değil. Onlara benzer fakat onlar değildir. Hep yeni yiyecekler, lezzetleri farklı, lezzetleri yeni, lezzetleri daha güzel. Onun için Estauzubillah yani Yasin Suresinde :
36.55*************İnne ashâbel cennetil yevme fî şuğulin fâkihûn. (Yasin 36/55)
“Cennetlikler o gün meşguliyetler içerisinde olacaklar” Hani şimdi dersiniz ki ya iş yok güç yok biraz sonra canımız sıkılır. Hayır öyle bir şey yok “ meşguliyetler içinde olacaklar ama öyle meşguliyetler ki hoşlarına giden onları mutlu eden meşguliyetler” işte her bir yiyeceği yedikleri zaman bunu daha önce yemiştik diyecekler ama o değil. Dolayısıyla zevkler sürekli yenileniyor, tadı da farklı lezzeti de farklı olacaktır.
Şimdi cennet yiyecekleri ile ilgili Ali Rıza Demircan Hocanın “CENNET” diye bir çalışması var. Oradan Yahya, ilgili ayetlerin meallerini okuyacak, Onu dinleyelim ondan sonra diğer konulara geçelim.
Yahya ŞENOL :
“Cennet Yiyecekleri, Meyveleri ve İçecekleri”
Meallerinizden takip edebilirsiniz . Vakıa Suresi’nin on yedi ila yirmi birinci ayetleri. “Ebediliğe erdirilmiş gençler olan Vildan ve sedeflerindeki inciler benzeri huriler cennetliklerin etrafında özel pınarından doldurulmuş sürahiler ibrikler ve kadehler, beğendikleri meyveler ve canlarının çektikleri kuş etleriyle dönüp durarak servis yaparlar. “ Aynı surenin yirmi yedinci ayetinden itibaren okuyorum “Ashabul Yemin. Kimlerdir Ashabul Yemin: Onlar dikensiz kiraz ağaçlarının, meyveleri küme küme dizili muz ağaçlarının, uzamış gölgelerin, çağlayan suların, tükenmeyen ve yasaklanmayan birçok meyvenin bulunduğu cennetlerde ve yükseltilmiş döşekler üzerinde olacaktır” . Rahman Suresi’nin 52 ve 68-69. Ayetleri “Rabbinin azabına uğramaktan korkanlara verilecek iki cennette her türlü meyveden çift çift olacaktır. Diğer iki cennette de meyve, hurma ve nar olacaktır. O halde siz ikiniz ; Ey İnsanlar ve Cinler, Rabbinizin hangi nimetini yalanlayacaksınız.” Murselat Suresinin 41-42. Ayetleri “Müttegıler gölgeler içinde ve pınarlarının başındadır. Canlarının çektiği meyveler de yanlarındadır. “ Tur Suresi’nin 22. Ayeti “Biz onlara canlarının çektiği meyve ve etten bol bol vereceğiz”. Cennetin içeceklerinden birkaç ayet…Mutaffifin Suresi’nin 22-28. Ayetleri “Güzel kullar nimetler içersindedirler. Tahtları üzerinde bakar dururlar. Yüzlerinde nimetlerin parıltılarını izlersin. Onlara bitimi mis kokan mühürlenmiş saf bir içkiden içirilecektir. Onun karışımı teslimden seçkin bir kaynaktandır. Ondan Allah’a yakınlaştırılmış mugarrab kişiler içecektir.”
İnsan Suresi 17-18. Ayetler; “Hayırlar işlemiş müminler, cennette, karışımında zencefil bulunan ve selsebil olarak adlandırılan bir pınardan doldurulmuş kadehlerden içirileceklerdir.”
Evet tabi cennette çok sayıda şeyler var. Cenab-ı Hak cümlemize nasip eylesin.
Geçen hafta , işte insanların üç grup olduğunu , aslında iki grup olduğunu; cennete gidecek olanlar ve cehenneme gidecek olanlar şeklinde görmüştük. Meryem Suresinin ayetlerini bir kez daha hatırlayalım, geçen hafta görmüştük biliyorsunuz . 309. Sayfa, 66. Ayetten itibaren okuyalım:
Estauzubillah
19.66************* “Ve yegûlul insânu eizâ mâ mittu lesevfe uhracu hayyâ.” “Ve insan şöyle der: öldüğüm zaman gerçekten tekrar diriltilerek topraktan mı çıkartılacağım? Yani kaldırılacak mıyım kabrimden?” (Meryem 19/66)
“E ve lâ yezkurul insânu” “insan bilmiyor mu? Bunun bir bilgisi yok mu?” “ennâ halagnâhu min gablu” “bundan önce onu yarattık” “ve lem yeku şey’â.” “hiçbir varlığı yoktu, hiçbir varlığı yokken yarattık . Mesela bundan yüz sene önce hangimizin herhangi bir varlığından bahsedilebilirdi? Hiçbir varlığı yokken onu yarattığımızı bilmiyor mu? Onun zihninde böyle bir bilgi yok mu?” (Meryem 19/67)
19.68************* “Feve rabbike” “Rabbine yemin olsun” “lenahşurannehum veş şeyâtîne summe lenuhdırannehum” “ ve insanları toplayacağız “ “veş şeyâtîne” “ ve şeytanları” “summe lenuhdırannehum havle cehenneme cisiyyâ” “ sonra onları alevli ateşin çevresinde diz çökmüş bir şekilde hazır bulunduracağız , oraya getireceğiz.Gelecekler, ayakta duracak halleri olmadığından orada çöküp kalacaklar, şaşkınlıktan ve yani dizlerinin bağı çözülecek çöküp kalacaklar.” ( Meryem 19/68)
19.69************* “Summe lenenzianne min kulli şîatin eyyuhum eşeddu aler rahmâni ıtiyyâ” “ Sonra onlardan , her bir gruptan seçeceğiz, ayıklayacağız , Rahmana karşı hangisi daha fazla baş kaldırdıysa onları ayıklayacağız.” (Meryem 19/69)
19.70************* “Summe lenahnu ağlemu billezîne hum evlâ bihâ sıliyyâ.“ “Sonra zaten biz onlardan hangisinin cehennemde daha çok kızarmayı hakkettiğini zaten biliyoruz.” (Meryem 19/70)
19.71************* “Ve im minkum illâ vâriduhâ” “ sizin hepiniz mutlaka oraya gideceksiniz, yani o cehenneme gidip o ateşin etrafında diz çökeceksiniz.” “kâne alâ rabbike hatmem magdıyyâ” “ Bu senin Rabbinin kesin olarak karara bağlamış olduğu şeydir.” (Meryem 19/71)
19.72************* “Summe nuneccillezînet tegav” “sonra muttakileri kurtaracağız” “ve nezeruz zâlimîne fîhâ cisiyyâ. “ “o zalimleri orada diz çökmüş şekilde terk edeceğiz, onlar orada sürekli kalacaklardır.” (Meryem 19/72)
Şimdi demek ki burada , bir , cehenneme gidecek olan bir grup var , cehenneme. Orada kalacak , bir grupta oraya girip çıkacak cennete girecek. Çünkü onları oradan kurtaracağız diyor “Muttakileri” ve o zalimleri cehennemde diz çökmüş şekilde bırakacağız , yani ayağa kalkmaya mecalleri olmayacak . Ya da artık bütün iddialarını kaybetmiş vaziyette…Mecaz manası verecek olursak o olur.
Şimdi Allah-u Teala Vakıa Suresinde , az önce Yahya’nın (Yahya ŞENOL) birçok ayet-i kerimeyi okuduğu surede , 533. Sayfa . İnsanları üç gruba ayırıyor . Burada diyor ki, 7.Ayet:
56.7************* “Ve kuntum ezvâcen selâseh” “ Siz üç grup idiniz. Üç grupsunuz yani ey insanlar siz üç grupsunuz “ (Vakıa 56/7)
56.8************* “Feashâbul meymeneti mâ ashâbul meymeneh” “Uğurlu kişiler , ne iyi kişiler onlar.” (Vakıa 56/8)
56.9************* “Ve ashâbul meş’emeti mâ ashâbul meş’emeh” “ Uğursuz olanlar, ne uğursuzdur onlar” (Vakıa 56/9)
56.10************* “Ves sâbigûnes sâbigûn” “Bir de hep önde gidenler” (Vakıa 56/10)
56.11************* “Ulâikel mugarrabûn” “ Bu hep önde gidenlerdir Allah’ın rahmetine yaklaştırılmış olanlar” Vakıa 56/11)
Şimdi geçen haftada okumuştuk Ayet-i Kerimeler’de , Estauzubillah, 21. Sure , 329. Sayfanın son ayeti. Evet burada 329. Sayfanın son ayeti :
21.101************* “İnnellezîne sebegat lehum minnel husnâ ulâike anhâ mub’adûn. “ “Daha önce kendileri için HUSNA geçmiş olanlar yani HUSNA sözü verilmiş olanlar , cehennemden uzak tutulacaklardır.” (Enbiya 21/101)
Yani hepiniz oraya gideceksiniz diyor ama bunun istisnası var. “Ves sâbigûnes sâbigûn 56.9*************” dan bir grup ki işte bir grup geçmişlerden az bir kısmıda sonrakilerden diyor Vakıa Suresinde Allah-u Teala .” Sulletum minel evvelîn. Ve galîlum minel âhırîn “ diye Vakıa suresinde bildiriyor. “Geçmişlerden bir grup sonradan gelenlerden az kimseler” “Sabigun” grubuna girenler olacak yani önde giden.
Burada da diyor ki ; “İnnellezîne sebegat lehum minnel husnâ” belki buradaki “sebegat” ile “sabig” arasında da ilgi kurulabilir. “İnnellezîne sebegat lehum minnel husnâ ulâike anhâ mub’adûn” “O kıyamet günü bu dünyadayken kendileri için el-Husna sözü verilmiş olanlar cehennemden uzak tutulacaklardır.Yani bunlar cehenneme hiç girmeyecekler. (Enbiya 21/101),
21.102************* “Lâ yesmeûne hasîsehâ” “ Cehennemin hışırtısını/uğultusunu bile duymayacaklar.” ve hum fî meştehet enfusuhum hâlidûn” “Onlar canlarının çektiği güzel şeyler içerisinde hiç bozulmadan sürekli kalacaklardır. Onlar doğru cennete hiç cehenneme uğramak yok.” (Enbiya 21/102)
21.103************* “Lâ yahzunuhumul fezeul ekberu” “O büyük dehşet, o büyük çığlık, onları üzmeyecektir. Yani hiç duymayacaklar ki” “ve teteleggâhumul melâikeh” “ Melekler onları karşılayacak” “hâzâ yevmukumullezî kuntum tûadûn” “Bu size verilmiş olan gündür, bugün sizin gününüzdür. Size böyle bir vaatte bulunulmuştu, dünyada bunu hakkettiniz.” (Enbiya 21/103)
Şimdi bu kendilerine “HUSNA” sözü verilenleri de geçen hafta yine okumuştuk. Şimdi kısaca bir özetlemiş oluyorum. Çünkü bu konu oldukça yeni bir konu. Zihinlerde kalsın diye. O da 526. Sayfada , Necm Suresi 31-32. Ayetler, 53.Sure, Diyor ki Allah-u Teala burada:
53.31*************“Ve lillâhi mâ fis semâvâti ve mâ fil ardı” “Göklerde ne var yerde ne varsa Allah içindir.” “liyecziyellezîne esâû bimâ amilû” “kötülük yapanlara yaptıklarının karşılığını versin” “ve yecziyellezîne ahsenû bil husnâ.” “güzel davrananlara da daha güzelini versin.” (Necm 53/31)
İşte HUSNA bu. Demek ki bu dünyada güzel davranırsak daha güzelini ahirette bulacağız, hiç cehenneme uğramadan doğru cennete. Peki bu güzel davrananlar kimler?
“Ellezîne yectenibûne kebâiral ismi vel fevâhışe” “Bunlar günahın büyüğünden kaçınanlardır.”
İşte adam öldürmek, zina, faizcilik, ne bileyim işte sihir, ana-babaya isyan gibi. Tabi bu günahlardan işlemiş de tevbe etmiş olanlar HUSNA grubuna girerler. Yani vazgeçmiş , bir daha da işlememeye karar vermiş. İşte bunlar büyük günahları işlememiş olanlar, fuhşa girmemiş olanlar, onun dışındaki günahlar olabilir ama büyük günahları işlememiş olanlar , fuhuş yapmamış olanlar, yapmışsa da tevbe etmiş olanlar, kendilerini ıslah etmiş olanlar o gün cehennemden uzak kalacaklar , hiç oraya girmeyecekler, doğru cennete gireceklerdir.
Şimdi bir kısım insanların cehenneme gitmeyeceği zaten Kuran-ı Kerim tarafından bize bildiriliyor. Mesela buna örnek olarak 25. Surenin son sayfasını açın orada bir görelim onu da kısaca. Furkan Suresi , 365. Sayfa . Müminlerin vasıflarını anlatırken 68. Ayette diyor ki Allah-u Teala:
25.68************* “Vellezîne lâ yed’ûne meallâhi ilâhen âhara” “ Allah’la birlikte başka bir ilahı çağırmazlar. Yani Allah’la beraber bir başka tanrıdan da yardım istemezler” “ve lâ yagtulûnen nefselletî harramallâhu” “Allah’ın dokunulmaz kıldığı bir canı öldürmezler” “illâ bil haggı ve lâ yeznûn” “zina etmezler” “ve mey yef’al zâlike yelga esâmâ” “Evet kim bunu yaparsa isimle karşılaşır. Yani hayırlardan uzaklaştırılır , şerlere yaklaştırılır” (Furkan 25/68)
25.69************* “Yudâaf lehul azâbu yevmel gıyâmeti” “Kıyamet günü onun azabı katlanır” “ve yahlud fîhî” “o azabın içerisinde bozulmadan sürekli kalır” “muhânâ” “alçaltılmışbir şekilde kalır.” (Furkan 25/69)
Şimdi burada şirk, adam öldürme, zina. Tabi başka ayetlerde de başka şeyler var . İşte riba var , ana-babaya isyan var, değişik şeyler var. Şimdi, ama tevbe ederse ayrı. Demek ki tevbe etmeden ölmüşse cezası ebedi cehennem olan insanlar var. Bunlar içerisinde affedilmeyecek tek suç ŞİRK dir. Mesela burada birincisi ama diğerleri affedilmeyecek suçlardan değildir. İşte bunlardan da Fatır Suresinde Allah-u Teala. Yine geçen haftayı kısaca hatırlamış olalım. (Bu bölümde Abdülaziz Bayındır Hoca , Fatih Orum ve Yahya Şenol ile müzakere neticesinde sureyi yanlış hatırladığını fark ediyor . Doğru surenin Tur Suresi olduğu konusunda mutabık kalıyorlar.) Beş yüz yirmi üçüncü sayfayı açın beş yüz yirmi üç. Burada diyor ki Allah-u Teala; şimdi bu doğrudan doğruya cennete gidenler. Şimdi bu insanlar , birde cehenneme gidenler var. Cehenneme gidenlerden zaten kafir olmuş, müşrik olmuşların oradan çıkma şansları yok. Ama burada , 21. Ayette diyor ki Allah-u Teala:
“Vellezîne âmenû vettebeathum zurriyyetuhum biimani” “İnananlar, bir de imanla kendilerine tabi olmuş soyları. Hiç cehenneme uğramadan cennete gidenler var ya!” “biîmânin elhagnâ bihim zurriyyetehum” “onlara kendi soylarından gelenleri katarız” (Tur 52/21)
Bir başka ayette eşlerini de katarız diye belirtiliyor. Demek ki şefaat bu. Yani oradaki doğrudan doğruya cennete gidenler , müşrik olmayan akrabalarını kendi yanlarına alıyorlar. Bunların hepsinin büyük günah işlemiş olmaları gerekiyor değil mi? Yani Necm Suresinin 31. Ayet-i Kerimesine göre , büyük günahlardan kaçınanlar , fuhuştan kaçınanlar zaten doğrudan cennete giriyorlar. Bunların şefaate ihtiyaçları yok ki. Dosdoğru cennete gidiyorlar yani bir başkasının yanına gitmelerine gerek yok. Onun için Peygamber (S.A.V)’ in bir hadis-i şerifi vardır:
“ Benim şefaatim, ümmetimden büyük günah işleyenleredir.” diye.
İşte o büyük günahlar işleyenler cennette olduğu için. Sadece Peygamberimizin şefaati değil , herkes. Yani Allah-u Teala oradan . Bu Allah’ın koyduğu bir kanun , bu insanlar kurtarmıyor onları, Allah o kanuna göre oradan alıyor bu kişilerin yanına koyuyor.” Elhagnâ” ; ilhak etmek , katmak manasında. “elhagnâ bihim zurriyyetehum” “soylarını, işte çoluğu , çocuğu, torunu, eşi, dostu, anne – baba da başka ayetlerde var, eş var, onlara katmışız /katarız diyor Allah-u Teala.”
“ve mâ eletnâhum min amelihim min şeyé’” “Şimdi onlar oraya geldi diye bir bedel de ödemiyor cennetteki kişiler. Bunalrın amellerinden herhangi bir şey de eksiltmeyiz diyor Allah-u Teala.” “kullumriim bimâ kesebe rahîn.” “ herkes yaptığına karşı rehin alınmıştır.” (Tur 52/21)
Şimdi Vakıa Suresinde , yani 56.sure , 533. Sayfa. , insanlar üç gruba ayrılıyor ya, üç gruba. İşte birisi ASHAB-I YEMİN, birisi ASHAB-I ŞİMAL, birisi de “Ves sâbigûnes sâbigûn “. “Ves sâbigûnes sâbigûn” , ASHAB-I YEMİN’in bir bölümü. Yani defterleri sağdan verilenler, demek ki iki gruba ayrılıyor:
Bunlar mümin ama günah işlemiş olabiliyor, yani büyük günah işlemiş olabiliyor.
İkincisi de mümin , büyük günah işlememiş oluyor. Büyük günah işlememiş de zaten doğru cennete. Hiç sağa sola uğramadan . Onlar “Ves Sabigun” grubundan. Yani işlemişte tevbe etmiş olanlar da öyle. Furkan suresinin son sayfasındaki ayete göre öyle.
Şimdi bu “Ves Sabigun” grubu az olduğu için , bunların sayısı az. Yani genelde hep iki grup gibi ifade ediliyor. Şimdi burada ASHAB-I YEMİN kim? Allah-u Teala kime ASHAB-I YEMİN diyor? Asıl mesele o yani kim ASHAB-I YEMİN? Bunun tarifi ne , tanımı ne ? Onun için de beş yüz doksan beş yok beş yüz doksan dördüncü sayfayı açalım. Beled Suresinde Allah-u Teala onu tarif ediyor , insanları şey yapıyor:90.8************* 90.9***********
“Elem nec’al lehû ayneyn” “İnsana iki göz vermedik mi?” “Ve lisânen ve şefeteyn” “Bir dil iki de dudak verdik” “Ve hedeynâhun necdeyn” “Apaçık iki yolu gösterdik ona, apaçık iki yol.” (Beled 90/8-10)
Ne demek apaçık yani “Es sebilul vadehul Mu’tefi” manasına gelir . Apaçık ortada iki tane yol. Yani hak yol da açık, batıl da açık. İnsan yaptığı şeyin doğru mu yanlış mı olduğunu kendisi bilir. Yanlış yaparsa zaten vicdanı rahatsız olur, bir müddet sonra alışkanlık kazanılır o ayrı bir şey , bütün günahlar alışkanlık yapar bu da çok tehlikeli bir şeydir.Sonra insan onu günah görmemeye başlarsa , işini çok kötü hale getirir . Ama herkes bilir. Yani kendisinin ne mal olduğunu bilir.” Ve hedeynâhun necdeyn” “Onu apaçık iki yola yönlendirdik, hangisine gidiyorsan git sana kalmış.”
“Felagtehamel agabeh. “ “ Ama o sarp yokuşa tahammül edemedi” Hani hayrın önü yokuştur derler ya işte bu ayet onu gösteriyor.” Ve mâ edrâke mel agabeh” “Sarp yokuş nedir? Sarp yokuş? Bunu kim söyledi?” “Fekku ragabeh “ “Boynu bükük bir insanı kurtarmaktır. Adamın boynunu sıkıntıdan kurtarmaktır.” “Ev ıt’âmun fî yevmin zî mesğabeh” “Ya da açlık gününde birisini doyurmaktır.” “Yetîmen zâ magrabeh” “Akrabadan bir yetimi.” “Ev miskînen zâ metrabeh” “Ya da toza toprağa belenmiş bir çaresizi kurtarmaktır.” “Summe kâne minellezîne âmenû” “sonra müminlerden olmak” “ve tevâsav bis sabri ve tevâsav bil merhameh” “birbirine sabrı ve merhameti tavsiye etmektir.” “Ulâike ashâbul meymeneh “ “İşte Ashabul Meymene bunlardır.” (Beled 90/11-18)
Demek ki ASHAB-I MEYMENE Allah için fedakarlıkta bulunabilen insanlardır. Peki bunlardan , şimdi buraya kadar problem yok. Şimdi okuyacağım Ayet-i Kerimelerin dalaleti konusunda Enes Hocayla, Yahya’nın muhalefet şerhleri var. Onu baştan söyleyeyim ondan sonra okuyayım. Saffat suresinden , 446. Sayfa . Şimdi bu cehennemlikleri Allah-u Teala anlatıyor. Buna şeyden başlamak lazım , daha yukardan başlamak lazım. Hızlı bir şekilde okuyalım da , bir önceki sayfanın yirmi ikinci ayetinden. Diyor ki Allah-u Teala burada :
37.22************* “Uhşurullezîne zalemû” “yanlış yapanları toplayın” “ve ezvacehum” “eşlerini de” “ve mâ kânû yağbudûn” (Saffat 37/22)
Ve ezvacehum’daki eş kelimesi yanlış da, demin şeyde Vakıa Suresinde “ezvacun selase “ diyor ya “onların eşi dostu” diyoruz ya Türkçede, eşi dostu da çağırın. Yani birlikte iş yaptıkları, yani birlikte günah işledikleri kimseler .” (Yahya ŞENOL hatırlatma yapıyor) (A.BAYINDIR) “Hah yol arkadaşları, zaten burada da öyle çevrilmiş “Aynı yoldaki arkadaşlarını da çağırın, yoldaşlarını değil. Çünkü kadın kafir erkek Müslüman olabilir. Eş o manada değil yani. Yoldaşlarını da çağırın ya da tam terside olabilir.
”ve mâ kânû yağbudûn” “kulluk ettiklerine” (Saffat 37/22)
37.23************* “Min dûnillâhi” “Allah ile kendi aralarına koyarak kulluk ettiklerini de toplayın.” “fehdûhum ilâ sırâtıl cahîm” “onları cehennem yoluna yönlendirin” (Saffat 37/23)
37.24************* “Ve gıfûhum innehum mes’ûlûn” “ Onlara bir soru sorulacak . Durun size bir soru sorulacak.” (Saffat 37/24)
37.25************* “Mâ lekum lâ tenâsarûn” “hani siz dünayada birbirinize destek/yardımcı oluyordunuz, şimdi niye birbirinize yardımcı olmuyorsunuz?” (Saffat 37/25)
37.26************* “Bel humul yevme musteslimûn” “Aslında onlar bugün sütü dökülmüş kediler gibi öyle son derece saygılı vaziyette duruyorlar.” (Saffat 37/26)
37.27************* “Ve agbele bağduhum alâ bağdıy yetesâelûn” “Birbirlerine dönmüş suçlu arıyorlar , herkes birbirini suçluyor. Birbirlerine soruyorlar.” (Saffat 37/27)
37.28************* “Gâlû innekum kuntum teé’tûnenâ anil yemîn” “Birbirlerine diyorlar; siz bize böyle Suret-i Hakatan gelirdiniz değil mi?” (Saffat 37/28)
37.29************* “Gâlû bel lem tekûnû mué’minîn” “Onlar diyecekler ki , hayır siz inanmıyordunuz ki.” (Saffat 37/29)
37.30************* “Ve mâ kâne lenâ aleykum min sultân” “Bizim sizin üzerinizde bir yetkimiz yoktu ki, biz sizi zorla ne mümin yapabilirdik ne de kafir. Çünkü iman ve küfür kalpteki iştir.” “bel kuntum gavmen tâğîn” “Siz azgınlık yapan bir topluluktunuz . Yani siz kendiniz azgındınız, niye bize suç buluyorsunuz ki?” (Saffat 37/30)
37.31************* “Fehagga aleynâ gavlu rabbinâ” “Rabbimizin sözü bizim için hak oldu. Yani biz bu cezayı hak ettik.” “innâ lezâigûn” “Bu cezayı tadacağız, başka çaresi yok.” (Saffat 37/31)
37.32************* “Feağveynâkum” “Evet sizi yoldan çıkardık ama “ “innâ kunnâ ğâvîn.” “biz de zaten yoldan çıkmıştık.” (Saffat 37/32)
37.33************* “Feinnehum yevmeizin fil azâbi muşterikûn” “ onlar bugün azapta ortak olacaklardır.” (Saffat 37/33)
37.34************* “İnnâ kezâlike nef’alu bilmucrimîn” “İşte günahkarlara biz böyle davranırız.” (Saffat 37/33)
37.35************* “İnnehum kânû izâ gîle lehum lâ ilâhe illallâhu yestekbirûn” “Onlara , Allah’tan başka ilah yok dendiği zaman dudak büker,şey yaparlar. (Saffat 37/34)
Yani Allah’tan başka ilah yok demek şu; Allah’tan başka kayıtsız şartsız emri tutulacak biri yoktur. Allah’ın dışındaki her şey sorgulanır, doğruysa tutulur , değilse değil. Allah’ın emirleri kayıtsız şartsız tutulur dendiği zaman , ya geç orayı falan der.
37.36************* “Ve yegûlûne einnâ letârikû âlihetinâ lişâırim mecnûn” “Yani böyle cinlerin etkisi altında kalmış bir şair için biz Tanrılarımızı mı terk edeceğiz derler.” (Saffat 37/35)
37.37************* “Bel câe bil haggı ve saddegal murselîn” “Aslında o gerçeği getirmişti. Yani tümüyle gerçekle örtüşen şeyi getirmişti. Onların kendi zihinlerine tamamen uyuyor, gerçeklere uyuyor, doğru olduğunu kavramış vaziyetteler. Zaten önceki Peygamberlerde tasdik ediyor.” (Saffat 37/36)
37.38************* “İnnekum lezâigul azâbil elîm” “Siz o acıklı azabı mutlaka tadacaksınız” (Saffat 37/37)
37.39************* “Ve mâ tuczevne illâ mâ kuntum tağmelûn” “Siz sadece yaptığınızın cezasını çekiyorsunuz.” (Saffta 37/38)
37.40************* “İllâ ıbâdallâhil muhlesîn” “Ama Allah’ın kurtarılmış kulları hariç.” (Saffat 37/39)
Kurtarılmış kul deyince ne aklınıza geldi şimdi, az önce anlattıklarıma göre? Cehennemden çıkarılanlar değil mi? Affedilenler. Mesela bakıyorsunuz ki hakikaten ebedi cehennem. Mesela ayet-i kerimede diyor ki:
“ve men âde” “Kim faizciliğe tekrar dönerse” “feulâike ashabun nâr” “Onlar cehennemliktirler.” “hum fîhâ halidûn” “Cehennemde sürekli kalacaklardır.” (Bakara 2/275)
İşte az önce okuduğum diğer ayetlerde de öyle, birçok ayette var bu tip şeyler, cezası o. Ama affedilecek olanlar var, çıkarılacak olanlar var. Onun için Allah-u Teala Ayet-i Kerimede diyor ki:
Estauzubillah.” İnnallâhe lâ yağfiru ey yuşrake bihî” “ Allah kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz”. (Nisa 4/116)
Yani kim Allah’ı ikinci plana atar , başka şeyleri birinci plana alır. Allah’ı ikinci plana atarsa Allah onarlı bağışlamaz. Ama yaptığı yanlışı kabul eder, günahını kabul ederse büyük günah işlemiş olsa bile günahını kabul ediyor. Cenab-ı Hakkı birinci planda , yani Allah ne demişse o. Günah, Allah’ın günah dediği günahtır. Canım bunun nesi günah dediğin zaman müşrik, şeytan gibi olursun. Tamam. Günah , yanlış ama işte yaptım,” Allah affeylesin “ diyebilen insanlar bağışlanmayan grupta değil. Onun için “İnnallâhe lâ yağfiru ey yuşrake bihî” “Allah kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz”.
Bu ne demektir? Ortak, kişi tevbe etse o da bağışlanır. Hatta Furkan Suresinin son sayfalarındaki ayetlerde , ortak koşan kişi tevbe ettiği zaman , onun müşriklikte geçen günahları bile sevaba çevriliyor. Bu derecede bir ikramda bulunuluyor. Yani Allah ikramiye de veriyor bu tip insanlara. Diğer büyük günah işleyenler için de böyle. İşledikleri günahlar sevaba da çevriliyor. Ama bu tevbe etmeden ölenlerle alakalı. Tevbe etmeden müşrik olarak ölmüşse . Bu da tevbe ediyor öldükten sonra ama artık geç. Çünkü bütün ölenler tevbe ediyor, “Yarabbi bizi dünyaya çevir de tekrar şunu yapalım, bir daha bundan yapmayalım “ diyorlar ama geç. Peki diğer günahlar?:
“ve yağfiru mâ dûne zâlike limey yeşâé’” “Kendi kuralına uyanı Allah bağışlar.” (Nisa 4/116)
İşte burada o kurallarını Allah-u Teala bu ayetlerde belirtiyor. Bu ayetlerle o kurallarını koyuyor. Diyor ki: Bunlar , bu cehennemliklere verilen ceza sadece yaptıklarının karşılığıdır. Hangi suçu işlemişlerse onu bulacak. Ama sadece kurtarılanlar yani müşrik olmayanlar. Bak buraya kadar anlatılanlar tamamen müşrik olan insanlar , kafir olan insanlar . Kurtarılanlar , yaptıklarının cezasını çekmeyecekler demektir. Evet cezası ebedi cehennemde kalmak ama kurtarılmış oluyor. Bir yakını cennette olmuş oluyor. Zaten bir yakını cennette olmayan kimse yok yani. En azından Adem (A.S) ‘ın çocuğusun.
37.41************* “Ulâike lehum rizgum mağlûm” “Onlar için bilinen bir rızık var .” (Saffat 37/41)
O zaten anlatılıyor. Bunlar da kendi yakınlarının yanlarına geldikleri için onların yediklerinden bunlarda yiyorlar. O ikramlardan bunlarda istifade ediyorlar. Bu rızık nedir. “Fevaiki” “Meyveler”. Az önce Yahya , ilgili ayetlerin meallerini okudu.
“Ulâikel mugarrabûn” “Bunlar da ikram uğrayacaklardır, ikram göreceklerdir. (Vakıa 56/11).
” Fi cennâtin neîm” “Cennat-i Naim’de nimet cennetlerinden” (Vakıa 56/12)
Niye? Çünkü inanan ve iyi iş yapanlar o “Cennatin Naim” derler ya , onların yakınları da oraya , onların yanına gelecekler. Onların yanında , bir başka cennette değil.
“Alâ sururim mevdûneh” “ Karşılıklı oturarak , işte koltuklarda karşılıklı oturacaklardır.” (Vakıa 56/15).
Tamam , şimdi bundan sonrasını şey yaptık. Bir de “hûrun în” meselesi vardı değil mi? Enes Hoca sen onu anlatalım diyordun. Vakıa Suresinde hurilerle alakalı, onla ilgili ayetleri de okuyalım ve bugünkü dersimiz bitmiş olsun.
-(Enes Hoca) ve lehum fîhâ ezvâcum mutahheratuv , var ya bugünkü ayette.
-(A.Bayındır) Evet bugünkü ayette “ve lehum fîhâ ezvâcum mutahhara” “orada tertemiz hale getirilmiş eşler vardır.” (Bakara 2/25) derken bunlar bizim dünyadaki eşlerimiz. Niye “mutahhara” deniyor? Eğer eşimiz cehennemde ise ne yapıyor Allah-u Teala , işte muhlas hale geliyor, ihlas hale geliyor, temizlenmiş, arındırılmış hale getirerek cennete alıyor.Dünyada her birimizin beğenmediği bir sürü huyları var. Kötü huylarımız var . Onlardan da arındırılıyoruz tamamen, arındırılarak cennete giriliyor.” Mutahhara” ifadesinden dolayı bu dünyadaki eşler . Ama bir de bizimle beraber olan huriler var. Kaçıncı sayfaydı? Açmıştım zaten orayı. 534. Sayfa . Bakın burada cennetlikleri , “Ves sâbigûnes sâbigûn” ‘u anlatırken Allah-u Teala , yani o ilk önce cennete gidenleri, hiç cehenneme uğramadan cennete gidenleri anlatırken diyor ki:
56.17************* “Yetûfu aleyhim vildânum muhalledûn” “Onların çevrelerinde muhalled erkek hizmetçiler dolaşır.” (Vakıa 56/17)
“Muhalled” ne demek? Yani onlarda ihtiyarlamıyor. Onlar da cennetin şartlarına uygun bir şekilde bozulmayan, ihtiyarlamayan, yorulmayan hizmetçiler. Çevrelerinde dolaşıp duruyorlar.
56.18************* “Biekvâbiv ve ebârîga ve keé’sim mim meîn” “Testilerle, ibriklerle işte şeylerle, kadehlerle; mainden doldurulmuş kadehlerle dolaşıyor.” (Vakıa 56/18)
56.19************* “Lâ yusaddeûne anhâ ve lâ yunzifûn” “O, içtikleri içkiden dolayı başağrısı çekmeyeceklerdir.Akılları da gitmeyecek yani saçmalama falan da olmayacaklar.Sarhoş olma diye bir şey yok.” (Vakıa 56/19)
56.20************* “Ve fâkihetim mimmâ yetehayyerûn” “Tercih ettikleri meyvelerle çevrelerinde dolaşacaklar.” (Vakıa 56/20)
56.21************* “Ve lahmi tayrim mimmâ yeştehûn” “Beğendikleri kuş etleri.(diğer etlerde var. zaten başka ayetlerde de var.Yahya okudu az önce onları)” (Vakıa 56/21)
56.22************* “Ve hûrun în. “ “Çevrelerinde iri gözlü hurilerde dolaşacaklardır.” (Vakıa 56/22).
56.23************* “Keemsâlil lué’luil meknûn” “Sanki istiridyenin içindeki inciler, saklı inciler gibi olan huriler” (Vakıa 56/23)
56.24************* “Cezâem bimâ kânû yağmelûn” “Yaptıklarının karşılığı olarak” (Vakıa 56/24)
Şimdi bu huriler cennete giden kadının da erkeğin de çevresinde dolaşacak. Bu onlara verilen yakın hizmetçilerdir. Burada esas husus, şu var. Bu 535. Sayfayı, oradaki 62. Ayetten itibaren okursak. Hayır yanlış söyledim,61 den hatta 60. Ayetten itibaren okursak, oraya giden insanların durumunu o anlatıyor. Şimdi cennet o kadar büyük bir yer ki. İşte genişliği gökler ve yer kadar diyor Allah-u Teala. Onun bir kişiye verilecek cennet olduğu anlaşılıyor . Gökler ve yer yani yedi kat sema genişliğinde , büyüklüğü ne kadar ? Sadece güneş sistemi içerisinde dünya küçücük bir şey kalıyor. Samanyolu sistemi içerisinde hiç yer veremiyorsunuz. Öyle yüz milyar galaksi var diyorlar bu daha birinci kat sema. Onun üstünde ikinci kat sema , üçüncü, dördüncü, beşinci, altıncı, yedinci kat var ki bunların büyüklüğünü hayal etme, bugünkü kelimelerle ifade edecek kelimemiz olmadığı için “ışık yılı” diye bir kavram kullanıyoruz. Başka bir şekilde ifade edemiyoruz çünkü. Peki bütün bunlarda zevkle dolaşıp yaşayacak bir insan, şu bedenle olur mu? Mümkün değil. Onun için bakın Allah-u Teala burada diyor ki 60. Ayette:
56.60************* “Nahnu gaddernâ beynekumul mevte” “Sizin aranıza bir ölçü koyduk. Ölüm ölçüsü. (yani sizin vücudunuzu öyle bir ölçüde yarattık ki bu dünyada bu olur, ölür. Bu sürekli yaşayan bir vücut değil, sürekli yaşayan vücut ahrette ki vücut. Bu vücut yaşlanır ,ölür, hastalanır. Bu böyle bir vücut) Aranıza bunu bir kural olalarak koyduk diyor” “ve mâ nahnu bimesbûgîn” “Biz geçilemeyiz yani siz bu kuralı bozamazsınız. Ölüme engel olamazsınız. Mutlaka öleceksiniz” (Vakıa 56/60)
Peki neden ölüm kuralını koyduk diyor:
56.61************* “Alâ en nubeddile emsâlekum” “Sizin tiplerinizi değiştirmek için”
Peki hangi bir tip? Dünyada onun benzeri yok ki Allah-u Teala ona göre tarif etsin. Hurilerin dünyada benzeri kadınlar vardı onu tarif etti. Ama cennetteki kadınların dünyada hiçbir benzeri yok ki, öyle tarif etsin. Cennete gidecek erkeklerin dünyada hiçbir benzeri yok ki, Allah-u Teala ona göre tarif etsin. Onun için bunu tarif etmiyor. Çünkü bizim bunu anlayabileceğimiz bir karşılığı yok dünyada.
“ve nunşiekum fî mâ lâ tağlemûn” “Evet sizin tiplerinizi değiştirecek ve sizi yeni bir oluşumla oluşturacağız. İnşa edeceğiz ama bilmediğiniz bir şekilde bilmediğiniz bir biçimde.”(Vakıa 56/61)
Şimdi cennetin bütün nimetleri kendisi için yaratılmış olan kadın ve erkek . Bütün cennet onun için yaratılmış olanla cennette olan nimet birbirine şey yapar mı? Yani şimdi hep söyleniyor işte huriler erkeklere verilecek, ee kadınlar? Onlar kusura bakmasınlar, avuçlarını yalasınlar. Güzelde neye dayanıyorsun? Neye dayanıyorsun? Söyle, ben de anlayayım yani. Mesela;
“ve zevvecnâhum bihûrin în” (Duhan 44/54) Ayeti kerimesini “Onları iri gözlü hurilerle evlendirdik” diye anlamlandırıyorlar. Arapçada “ba” harfi ceri geldiği zaman evlenme manası olur ama işte bu surenin başında “üç ezvac” diyor. “Üç grup insan “diyor. Bu “Onların yakınlarına hurileri hizmetçi olarak verdik “ manasınadır. Peki sadece cennete erkekler gidecek de kadınlar gitmeyecek. Hemen o an kadınları istisna ederler, erkeklere verirler. Eeee..Peki kadınlar ne olacak? Hayır güzel, haşa Cenab-ı Hak öyle yapıyorsa bizim itiraz edecek halimiz yok da. Öyle değil.
Estauzubillah.
33.35************* “İnnel muslimîne vel muslimâti” “Müslüman erkeler Müslüman kadınlar.” “vel mué’minîne vel mué’minâti” “Mümin erkekler mümin kadınlar” “vel gânitîne vel gânitâti” “Allah’a itaatkar erkeler itaatkar kadınlar” “ves sâdigîne ves sâdigâti” “Özü sözü doğru kadınlar ve erkekler” “ves sâbirîne ves sâbirâti” “sabreden kadınlar sabreden erkekler” “vel hâşiîne vel hâşiâti” “Allah’tan korkan erkekler ve kadınlar” “vel mutesaddigîne vel mutesaddigâti” “ Allah için sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar.” “ves sâimîne ves sâimâti” “oruç tutan erkekler oruç tutan kadınlar ya da kendilerini yanlışlar karşısında tutabilen, kendilerine hakim olan erkekler ve kendilerine hakim olan kadınlar” “vel hâfizîne furûcehum vel hâfizâti” “namuslarını koruyan erkeklerle namuslarını koruyam kadınlar” “vez zâkirînallâhe kesîrav vez zâkirâti” “Allah’ı çokça zikreden Allah’ın kitabını, Kuranı çokça okuyan erkeklerle çokça okuyan kadınlar” (Bak burada hiç ayırım yapmadı kadın, erkek hepsi) “eaddallâhu lehum mağfiratev” “Allah onlar için mağfiret hazırladı” “ve ecran azîmâ” “büyük bir karşılık hazırladı” (Ahzab 33/35)
Bak, karşılıkta kadın erkek ayrımı yok. Öyleyse o huriler kadınlar için de var erkekler için de var. Birbirinin eşi olma meselesi bu yani hiçbir erkek cennet kendisi için yaratılmış kadını bırakıp ta huriyi şey yapar mı? Ama bunlar en yakın hizmetçilerdir. İşte bakın bu Ayet-i Kerimelere dikkat ederseniz daha şey olur. Diyor ki Allah-u Teala:
““Nahnu gaddernâ beynekumul mevte humaikum mesukin ” “Sizin aranızda ölüm kuralını koyduk bizi kimse geçemez yani bu kuralı kimse değiştiremez” “Alâ en nubeddile emsâlekum” “Sizin tiplerinizi değiştirmek için çünkü siz bu vücutla cennete gidemezsiniz. Gitseniz hangi nimetten yararlanacaksınız?”
Yok efendim benim şekerim var benim bilmem neyim var diyeceksiniz. Evet ama öyle bir değiştireceğiz ki “ve nunşiekum fî mâ lâ tağlemûn” “sizin bilmediğiniz bir şey” Bilmediğiniz şeyi nasıl anlatacak Cenab-ı Hak size?
56.62************* “Ve legad alimtumun neş’etel ûlâ” “Siz ilk yaratılışı ilk oluşumu biliyorsunuz yani bu dünyada nasıl yaratıldığınızı gayet iyi biliyorsunuz. Hepinizin bildiği şey.” “felevlâ tezekkerûn” “Keşke aklınızı kullansanız, şu bilgileri kullansanız, şu insanı mükemmel, bu dünya şartlarında yaratan acaba cennette ne kadar mükemmel yaratır, hayal edersiniz.” (Vakıa 56/62)
Evet, demek ki cennetteki yeniden yaratılış, bizim hayal bile edemeyeceğimiz şekilde olduğu için, orada Cenab-ı Hak cennete gidecek kadını ve erkeği tarif etmiyor çünkü anlayamayız onu.
Neyse böylece dersimizin birinci bölümünü bitirmiş olduk, sonra ikinci bölüme geçeceğiz. Birazcık ara veriyoruz.