A. BAYINDIR: Ali İmran suresinde İsa(as) ile ilgili ayetleri okuyorduk. Bugün de kuranın ehli kitaba çağrısını içeren ayeti okuyacağız inşallah. Onun için bir kaç ayet öncesinden başlayacağız. 61.ayetten, mubalehe ayeti diye bilinen ayetten başlayalım. Hatta ondan önce 60’dan başlayalım. ALİ İMRAN, 60.. Ayet: “Elhakku mir rabbike fe la teküm minel mümterın: hak, bütünüyle gerçek senin rabbinden gelendir, sakın ha şüphe edenlerden olma”zaten müslim demek Allah’tan gelene kayıtsız şartsız teslim olan kişi demektir. Yani dini kendisine uyduran değil kendisi dine uyan kimse demektir.
ALİ İMRAN, 61.. Ayet: “Fe me hacceke fıhi mim ba’di ma caeke minel ılmi: sana bu bilgi geldikten sonra bu konuda kim seninle hala tartışmaya devam ederse”, “fe kul tealev: de ki gelin”,”ned’u ebnaena ve ebnaeküm ve nisaena ve nisaeküm ve enfüsena ve enfüseküm sümme nebtehil fe nec’al la’netellahi alel kazibın” onlara şöyle söyle; gelin oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı ve kendimizi bir yere alalım, siz de gelin sonra birbirimize lanette bulunalım. Haksız olan kim ise yalan söyleyen üzerinde olması için yalan söyleyenin üzerine Allah’ın lanetini kılalım. Yalancıya Allah’ın lanet etmesini Allah’tan isteyelim. Geçen hafta kısaca anlatmıştım. Medine’ye Necran hıristiyanları gelmişlerdi. Son derece gösterişli. Cübbeleriyle, başlıklarıyla, atlarıyla gayet gösterişli bir şekilde Necran heyeti gelmişti. Resulullah onları mescidde misafir etmişti. Orada yatıp kalkmışlar, orada ibadetlerini yapmışlardı. Namazlarını orada kılmışlardı. Biliyorsunuz hıristiyanlarda da aynı bizim gibi aynı şekilde namaz var. Resulullah onları İsa(as) ile ilgili doğru inanca çağırdıkça onlar ısrar etmişlerdi. Onun üzerine bu ayetler inmişti. Lanetten başka bir çare kalmamıştı. Çünkü bilerek inatla doğrulara karşı çıkıyorlardı. Resulullah, Fatıma validemizi Hasan ve Hüseyin’i almış ve kendisi de oraya gitmiş fakat onlar gelmemişlerdi. Çünkü biliyorlardı ki O Allah’ın resulüdür, onda en küçük şüpheleri yoktu. Böyle bir lanetleşmede çok büyük bir zarara uğrayacaklarından da emindiler. O sebeple lanetleşmeye katılmadılar. Cizye ödemeyi kabul ettiler ve gittiler.
ALİ İMRAN, 62.. Ayet: “İnne haza lehüvel kasasul hakk: bu gerçek bir hikayedir”, “ve ma min ilahin illellah: Allah’tan başka herhangi bir ilah yoktur”, “ve innellahe le hüvel azızül hakım:Allah şüphesiz ki aziz ve hakim olandır”.
ALİ İMRAN, 63.. Ayet: “Fe in tevellev fe innellahe alımüm bil müfsidın: eğer yüz çevirirlerse Allah o fesatçıları çok iyi bilir”.
ALİ İMRAN, 64.. Ayet: “Kul ya ehlel kitabi: ehli kitaba şöyle söyle”, “tealev ila kelimetin sevaim beynena ve beyneküm: bizimle sizin aranızda eşit olan bir kelimeye gelin”. Oradan aracılık ve şirk kitabını getirirmisin. “Ella na’büde ilellahe: Allah’tan başka hiç bir şeye kulluk etmeyelim”. “Ve la nüşrike bihı şey’en: hiç bir şeyi Ona ortak koşmayalım. “Ve la yettehıze ba’duna ba’dan erbabem min dunillah: Allah ile kendi aramıza birimiz diğerini rab edinmesin”, “fe in tevellev fe kulüşhedu bi enna müslimun: eğer yüz çevirirlerse deyin ki siz şahid olun bizler müslümanlarız” onlara bu şekilde söyleyin. Burada diyor ki Allah; “sizinle bizim aramızda ortak olan kelimeye gelin de onlara”. O zaman demek ki ortak yönümüz var. Yani yahudiler ile hıristiyanlar ile ortak yönümüz var. Şimdi Yahya okusun kayoliklerin Allah inancı ile bizim Allah inancımızı bir karşılaştırın.
Y. ŞENOL: Aracılık Ve Şirk kitabının 74.sayfasından okuyorum. Katoliklerde Allah inancı Allah maddesi. “Katoliklere göre Allah birdir, ondan başka tanrı yoktur. O gerçeğin kendisidir. Yeri ve göğü tek başına yaratmıştır. Yaratılış düzenini ayarlayan ve dünyayı yöneten Odur. O insanlara yakındır ve herşeyi bilir. O her zaman vardır, varlığının başı ve sonu yoktur. Her şey varlığını Ona borçludur. Sahip olduğumuz her şey Ondan gelmektedir.”
A. BAYINDIR: Bakın burada bir farkımız var mı? Bir müslümanın Allah inancı ne ise işte bu katolik kilisesinin bundan önceki papa ve kardinaller heyetinin yazmış olduğu Katolik Kilisesi Din Ve Ahlak İlkeleri kitabından alınan bölümlerdir. Yani bunu bir müslüman yazmış değil. Şu anda katolik kilisesinde geçerli olan anlayıştır bu. Bizimle bire bir aynı.
Y. ŞENOL: “Sahip olduğumuz her şey Ondan gelmektedir. O kendiliğinden var olandır. Allah’ın baba olarak adlandırılması, her şeyin başlangıcı ve aşkın otorite sahibi olmasından ve tüm çocuklarının üstüne titreyen sevgi dolu iyiliğinden dolayıdır. Allah ne erkektir ne kadın, Allah Allah’tır.
A. BAYINDIR: Gördünüz mü? Niye baba diyoruz? Biz Allah’a baba dediğimiz zaman erkek dediğimizi mi zannediyorsunuz. Hayır. Çocukları diyerek de kulları demek istiyor. O kulları üzerine şevkat dolu iyiliğinden dolayı baba diyoruz. Yoksa öyle sizin bildiğiniz manada baba demiyoruz diyorlar. Allah ne erkektir ne de kadın. Allah Allah’tır. Peki şimdi Allah ne diyor onlara? Bakın ALİ İMRAN, 64.. Ayet: “Kul ya ehlel kitabi tealev ila kelimetin sevaim beynena ve beyneküm: deki ey ehlikitab” ki yahudiler de tabi aynıninanca sahip. De ki ey ehlikitab, bizimle sizin aranızda eşit olan aynı olan inanca gelin. Bakın Allah’tan başka ilah yoktur dedi değil mi orada? Laf ile la ilahe illallah olmuyor. Bizde de otururlar bin kere la ilahe illallah derler ama içi boş. O inanca sahip çıkmak teslim olmak gerekir. Ondan sonra açıklamasını yapıyor diyor ki Allah; “ella na’büde ilellahe: Allah’tan başkasına kulluk etmeyelim”. Ben bu konuları anlatırken hep şu olay aklıma geliyor. Bir keresinde kara yoluyla hacca gitmiştim. Ben kafile başkanıyım. 1 numaralı otobüste duruyorum. Otobüs şöförüne diyorum ki falanca yerde dur. Mesela yorgunluktan gözüme uyku geçmiş oluyır, orada durmuyor. Dediklerimi yapmıyor. Ondan sonra da diyor ki Hocam ayaklarına kurban olayım diyor. Kardeşim ayaklarıma kurban olmana gerek yok sadece dediğimi yap. Allah’ın dedikleri yapılmıyor, ben Ona kurban olmuşum. Allah’a teslim olmak gerekir. Laf ile müslümanlık olmaz. Allah’tan başkasına kulluk etmeyelim. Peki ondan sonra ne diyor bunlar? İsa(as)’a ne diyor bunlar? Bir bakalım ne diyorlarmış. Yine aynı kitaptan.
Y. ŞENOL: Kaynak kitabı bir daha söyleyelim: Katolik Kilisesi Din Ve Ahlak İlkeleri.
A. BAYINDIR: Ben onların buradaki konsolosluğundan istedim oradan getirdiler. Kendi bastırdıkları kitap. Müslümanlar tarafından basılmış bir kitap değil.
Y. ŞENOL: “İsa, Baba’nın elçisir”.
A. BAYINDIR: Ne diyor? Resulullahtır diyor değil mi? Yanlış mı? Babaya ne dediğini öğrendik. Biz baba derken Allah’a erkek demiş olmuyoruz. Allah ne erkektir ne kadın. Allah Allah’tır. Biz sadece saygıdan dolayı diyoruz. Fakat bu hep böyle olur. Bir tane böyle yaldızlı bir kelime, büyülü bir kelime kullanırlar. Onun arkasına başka şeyleri takarlar. Hep böyle yaparlar. Devam et.
Y. ŞENOL: “İsa Baba’nın elçisidir. Baba Onu kutsal ruh ile mesh etmiş, rahip, peygamber ve kral yapmıştır”.
A. BAYINDIR: Bak “Baba Onu kutsal ruh ile mesh etmiş”. İsa(as)’ın mesih olduğu geçiyor ayetlerde değil mi? Burada da bir problem yok. Rahip demek Allah’tan korkan din adamı demek. Onda da bir sakınca yok. Peygamber? Tamam o da iyi. Ve kral. Kral da yetkili. Resulullah da bu manada Medine’nin kralıydı onların düşündikleri anlamda. Bunda da bir şey yok.
Y. ŞENOL: “O, kendiliğinden bir şey yapamaz. Her şeyi kendisini gönderen Baba’dan alır.
A. BAYINDIR: “Ve ma yentiku anil heva in huve illa vahyun yuha: o kendiliğinden bir şey konuşmaz, onun konuştuklarının hepsi Allah’tan gelen vahiydir” ayetinin hıristiyalar tarafından ifadesi değil mi?
Y. ŞENOL:” Şimdi O, Baba’nın yanında hıristiyanların avukatlığını yapıyor”.
A. BAYINDIR: İşte burada iş bozulmaya başladı.
Y. ŞENOL:”Onlar lehine aracılık etmek için hep canlıdır. Allah’ın huzurunda daima hazır bulunmaktadır. Kendisi aracılığıyla Allah’a yaklaşanları tamamen kurtarmaya gücü yeter”.
A. BAYINDIR: Peki şimdi bizdeki şefaat inancının bundan bir farkı var mı? Bir gün bir televizyon kanalındayız. Sanatçılardan bir tanesi bir ilahi söylemiş, ilahinin fon müziği olarak da ezan var. Bunu bana soruyorlar. Söylediği ilahi de “gel şefaat eyle kemter kuluna, adı güzel kendi güzel Muhammed”. Fon müziğini soruyorlar. Ben de canlı yayında ona dedim ki; “gel şefaat eyle derken ne anlıyorsun” dedim. “Gel beni kurtar demektir” dedi. Peki ne zaman kurtaracaktır dedim? “Mahşer gününde” dedi. Kimden kurtaracak? Kimden kurtaracak deyince “vallahi düşünmemiştim Hocam” dedi böyle bir heyecanlandı “olur mu öyle şey” dedi kalktı oturduğu yerden. “Olur mu öyle şey” dedi kimden kurtaracak deyince. “Valla düşünmemiştim” dedi. “Sadece müziği çok hoşuma gitti onun için böyle yaptım”. Mesela şey vardır “mahşerde nebiler bile senden medet ister”. Medet ne demektir? Türkçede en çok imdat. İmdat diye bir insan niye bağırır? Ne zaman imdat diye bağırırsınız? Çaresiz kaldığınız zaman değil mi? Çok büyük bir bele ile yüzyüze geldiğiniz zaman imdat diye bağırırsınız. Başka zaman olur mu? Nebiler bile medet ister dendiği zaman kime karşı istiyorlar? Allah’a karşı. O zaman haşa Allah çok zalim değil mi? Merhametsiz, çok gaddar birisi. Onlar koşup Resulullah’a sığınıyorlar. O zaman Resulullah hangi konumda olur? Daha güçlü bir ilah olmaz mı? Çünkü Ondan kurtarması için çok daha güçlü bir ilah olması lazım. Baştan bizimkiler de çok güzel, ortak noktalara vurgu yaparlar. Yapar, yapar, çok konuşurlar, konuşurlar, ondan sonra arada çok küçük cümlelerle kendi asıl söyleyeceklerini söylerler. İsa(as)’a Rab derler hıristiyanlar. Rab. Fetullah Gülen de Resulullah’a rab demiştir. Bakın bu ayette ne diyor Allah? ALİ İMRAN, 64.. Ayet: “…ve la yettehıze ba’duna ba’dan erbabem min dunillah: Allah ile kendi aramıza koyarak birimiz diğerini rabler edinmesin” diyor değil mi? Allah bu çağrıyı yapıyor. Diyor ki; “Onun rab isminin en üstün seviyesindeki temsilcisi”. Yani Allah’ın. Allah’ın rab isminin en üstün seviyedeki temsilcisi ne demek? En üstün seviyedeki rab demek değil mi? Resulullah. Haşa. Görüyormusunuz aynı. “İsmi azamın mazharıdır”. Ne demek? O ismin ortaya çıktığı yer. Allah’ı biz isimleriyle sıfatlarıyla biliriz değil mi? Mesela Haşr suresini açarsanız. Sabah namazlarından sonra okunan ayet vardır biliyorsunuz. 547.sayfa. Akşam namazından sonra da okunuyor. HASR, 23.. Ayet: “Huvallahulleziy la ilahe illa huve: O Allah’tır, kendinden başka ilah olmayandır”,”elmelik”. Allah’ın isimleri bunlar. Meliktir. Yani göklerde ve yerde tek hakim olan Odur. Yetki Onundur. “Elkuddus” yani hdr türlü kirden arıdır, tertemizdir. “Esselam” yani Allah esenlik ve güvenlik verendir. “El mu’min” güvenlik verendir. Güvenliği O verir. “El muheymin: görüp gözetir” “El aziz: güçlüdür”,”el cebbar: bazı şeyleri de zorla yaptırır”,”el mutekebbir” ve büyüktür. “Subhanallahi ‘amma yuşrikune: onların ortak koştukları şeyden Allah uzaktır”.
HASR, 24.. Ayet: “Huvallahul halik: O Allah’tır, yaratandır”,”el bariy: yarattığı her şeyi farklı yaratandır”,”elmusavvir: şekil verendir”, “lehum’esma ulhusna: en güzel isimler Onundur”. Bu ne diyor? Diyor ki; “ismi azamın masharı” hatta Allah’ın bütün isimlerinin Onda olduğunu da söylüyor kendisi. Bak diyor ki; “Hz. Muhammed(sav)’de her ismin tecellisi vardır” diyor. Hatta baştan okuyayım. “Herkül.org” siteleri var biliyorsunuz. Ondan aldım bunları. “Efendimiz aynı zamanda diğer enbiyadan faklık olarak” bu defa diğer nebileri de tanrılaştırıyorlar ayıp olmasın diye yani. “Diğer enbiyadan farklı olarak ismi azamın masharıdır”. Mashar demek bir şeyin ortaya çıktığı yer demektir, göründüğü yer demektir. “Diğer peygamberlerin birinde bir ismi azam derecede tecelli etmiştir, öbüründe ise bir ismi azam derecede tecelli etmiştir fakat Hz. Muhamed(sav)’de her ismin tecellisi vardır”. Yaratıcılık da vardır Onda, yarattığını ayrı yaratmak da vardır, şekil vermek de vardır, görüp gözetmek de vardır. Onun için olimpiyatlara geldiğini iddia ediyorlar, onun için kendi toplantılarına geldiğini iddia ediyorlar.
Aslında biraz acele ettim. Başa döneyim de diyalog meselesine bu ayet vesilesiyle gireceğiz. Diyalog ne demek? İki kişinin karşılıklı olarak konuşmasıdır değil mi? Dinler arası diyalog nedir? İki dinin oturup karşılıklı olarak konuşmasıdır. Bu nasıl oluyor? Sizden biriniz hiç islam diniyle karşılaştınız mı? Tokalaştınız mı? Yada oturup bir bardak çay içtiniz mi? Dinler arası diyalog olmaz. Sizin şirketiniz olur iki şirket oturursunuz bir takım ortak projeler. Biraz o taviz verir biraz siz, bir takım ortak projeler yaparsınız haydi yürüyelim dersiniz. Dinler birer şirket değildir. Dinleri kimsenin temsil etmeye yetkisi yoktur. Hıristiyanlıkta tamam. Papa baba demektir. Kilise babaları derler. Allah’ın yerinde kendisini kabul eder. Onun için kusursuzdur, günahsızdır falan. Gerçi Fetullah Hoca da kendisini kusurlu mu sayacak? Kendisini kusurlu saymamak için neler yapmıştır. Ayetin anlamını değiştirmiştir. Onların yayınladıkları kuran mealinden göstereceğim size. Ben size daha önce söylemiştim. Vatikan’a gittiğim zaman vatikan başbakanının bana söylediği söz aynen şudur ki vatikan başbakanıyla konuşurken Fetullah Hoca’nın Roma’da görevli olan iki görevlisi de benimle beraberdi. Dinler arası diyalog merkezinde görevli olan iki görevlisi benimle beraberdi. Başbakanın bana söylediği söz şu: “siz kurana uyduğunuz sürece sizinle diyalog olmaz”. Onlar da demişlerdi ki; “bu şahıs bizim başkanımızdır”. Bu ne demektir? Kurana uymamayı kabul etmişler demektir değil mi? Tabş kurana uymamayı kabul eden insandan her şey beklersiniz. Tabiki diyecek ki Allah’ın bütün isimlerini Resulullah’ın üzerinde çıkaracak ki hıristiyanların söylediği gibi İsa yüzde yüz insandır, yüzde yüz Allah’tır diyorlar. Bir de bunlarda insanı kamil diye bir kavram vardır. İnsanı kamil aslında Allah’ın ete kemiğe bürünmüş şeklidir. Hakikati Muhammediye diye bir kavram vardır ki insanı kamil demektir, hakikati muhammediyeyi gidin Türkiye Diyanet Vakfı’nın İslam Ansiklopedisi’nde açın okuyun. Burada ben o vakıf yöneticilerine ve bu şeyden haberdar olanlara uyarıda bulunuyorum. Lütfen hakikati muhammediye maddesini derhal değiştirsinler. Savunuyorlar adeta orada. Derhal değiştirmeleri lazım. Hiç böyle beklemeden. Hatta yeni baskıyı beklemeden bir ek yayın yaparak şöyle hatalar olmuştur lütfen bunu şey yapın diye internette değiştirsinler hiç olmazsa. Ne diyorlar biliyormusunuz? Allah ile hakikati muhammediye aynı hakikatin iki ayrı görüntüsüdür diyor. Paranın yazı ve turası gibi işte. Hiç bir şey yokken Muhammed varmış, hakikati muhammediye, Allah’ın sağı, solu, üstü, altı, eni, boyu olmaz ya. “La tayun” diyorlar. Öyle kelimeler kullanıyorlar ki vatandaş anlamasın. La tayun makamından tayun makamına gelişidir diyorlar. Yani Allah’ın ete kemiğe bürünmüş şeklidir. Bütün peygamberler bilgilerini ondan almıştır diyorlar. “Her şey onun için ondan yaratılmıştır”. Bu ne ya? Bu ne? C. Hakka çok şükretmek lazım ki böyle bir şey ortaya çıktı da milletin dikkati bu noktalara çekildi. Yıllardır bunu anlatıp duruyoruz. Yeni değil biliyorsunuz. Yıllardır anlatıp duruyoruz bunları. Ben bunları kendi notlarımdan çıkardım. Biraz sonra göreceksiniz. Az önce Yahya’nın okuduğu kitapta onlarla ilgili de bölümler vardır. Bunu bugün ortaya atmış değiliz. Bir de ferdiyet makamı vardır bunlarda. Kendi cemaatlerinden her birinin ferdiyet makamında olduğuna inanırlar. Ferdiyet ne demek? Birlik demek. Birlik makamında kim var? Allah. Kendileri hepsi birer tanrıdır bunların. Çok açık söylüyorum. Gizli kapaklısı yok. Bugün bir gazeteci soruyor. Diyor ki; Fetullah Hoca 1995’de Savaş Ay’a vermiş olduğu ropörtajda Cebrail(as) bir parti kursa ona oy vermezdim diyor. “Şu bizim çocuklardan Cebrail!!”. Dikkatle dinleyin o anlama geliyor. Hiç tanımam kendisini hiç görmedim de diyor denk gelmedi. Demek diğerleriyle görüşüyormuş! Ama nası ise burnu sızlıyormuş Onu hatırladığı zaman. Hiç görmediğini hatırlayınca nasıl burnu sızlıyor? Ama “bir parti kursa evladım tamam ama ben oy vermem”: öyle bir hava var. Bana soruyor Hocam bu nedir? Ya kardeşim bu nediri her müslüman anlar da bunun arkasından gidenler neden 1995’te bunu terketmediler? Niye bunu bir iman derecesinde içselleştiriyorlar? Niye bu şahısta şu anda Allah’ın bütün isimlerinin Resulullah’ta tecelli ettiğini söylediği zaman hiç birisinin sesi çıkmıyor? Ondan sonra da O Resulullah’ı getiriyor dershanelerini, yurtlarını teftiş ettiriyor. Müfettiş. Bak bu derece yüksek biri bizim müfettişimiz! Birisi bir adamı meth ediyordur çok iyidir, çok büyük alimdir, çok iyi yetişmiştir falan. Benim talebemdir ne de olsa diyor. Kimi meth ediyor? Bakın Allah’ın bütün isimleri Onun üzerinde tecelli eder diyor. Allah’ın ete kemiğe bürünmüş şeklidir. O ölür mü? Tabi ki ölmeyecek haşa. C. Hakk öldüğünü söylüyor? Siz bakmayın. Niye? Söz vermiş: kurana bakmayacak ki. Diyaloğun birinci şartı. Basit olay değil. Bakın bu insanlar iman derecesinde buna yapışmışlar. Evet bugün siyasi olarak karşı çıkışı ben çok değerli buluyorum ama bununla problem halledilmez. Bu insanların zihnindeki yanlışlar giderilmedikçe, doğrular ortaya konmadıkça yani paralel din ortadan kaldırılmadıkça bu olmaz. Bakın ki hurafecilerden hiç birisi karşı çıkıyor mu? Var mı? Çünkü aynı inancı paylaşıyorlar nasıl karşı çıkacaklar. Diyanet Vakfı’nın İslam Ansiklopedisi’nde o inanç savunuluyorsa ne diyeceksiniz buna? Hakikati muhammediyeyi kastediyorum. İnsanı kamili kastediyorum. Ve kendisinin insanı kamil olduğunu söylüyor Fetullah Gülen. İnsanı kamil ne demek biliyormusunuz? Burada kaynağı var. Herkül.org. Yazarları: F. Gülen Hoca efendinin gönül dünyasında peygamber sevgisi. Bu ne biçim peygamber sevgisi ise! Bir de Sonsuz Nur diye kitap yazmış ki yani herhalde Resulullah’ı o kadar kötü kimse anlatamaz. Tamamen tanrılaştırılan bir kitap. Tabi arada bazı cümleler de var yok değil. O da mecburen. Çünkü yaptığı yanlışın farkına varıyor. Arada sırada kendine geliyor ama sonra yeniden nüksediyor o tarafa doğru gidiyor.
Y. ŞENOL: İnsanı kamil Hz. Muhammed’tir. Ama Onun tarihi şahsiyeti değil Adem balçık halindeyken peygamber olan Muhammed yanş hakikati muhammediyedir.
A. BAYINDIR: Paranın bir yüzü Allah bir yüzü O haşa.
Y. ŞENOL: İnsanı kamil varlığın ve yaratılışın gayesidir. Zira ilahi irade ancak Onun aracılığıyla gerçekleşir. Eğer insanı kamil olmasa Allah bilinemezdi. İnsanı kamil maddi manevi bütün kemal mertebelerini kapsar. Onun kalbi arşa, benliği kürsüye, makamı sidrei müntehaya, aklı kalemi âlaya, nefsi levhi mahfuza, tabiatı anasırı erbaaya bağlantılıdır. İnsanı kamil alemde daima vardır. Birden fazla olmaz. İnsanı kamil için mülkte, melekutta ve ceberutta hiç bir şey gizli değildir. O, eşyayı ve eşyanın hikmetini olduğu gibi bilir. Bu hakikat her devirde değişen isim ve suretlerde peygamber veya veli olarak ortaya çıkar”.
A. BAYINDIR: Her devirde ortaya çıkıyor. Reenkarnasyon denen şey yani. Fetullah Hoca’nın ifadeleri: “aklınıza insan değil mi ki sorusu gelebilir. Fakat potansiyel insan olmak başka, kişinin bütün istidat ve kabiliyetleriyle Allah’a kurbiyet kesmebedip insanı kamil ufkuna ulaşması daha başkadır.” İnsanı kamil ufkuna insan ulaşabiliyormuş. İnsanı kamilin ne olduğunu gördünüz değil mi? Burada bir şey daha diyor. Kalbin Zümrüt Tepeleri’nde şöyle diyor; “insanı kamil denince ilk akla gelen hakikati muhammediyedir”. Gelelim ayete. Burada diyor ki Allah ALİ İMRAN, 64.. Ayet: “Kul ya ehlel kitabi: de ki ey ehli kitab”,” tealev ila kelimetin sevaim beynena ve beyneküm: sizinle bizim aramızda ortak olan bir kelimeye gelin”. Ortak olduğunu gördünüz işte: la ilahe illallah. Bakın onlarda İsa ile ilgili olan inançlarını gördük. La ilahe illallah İsa resulullah diyorlar mı? La ilahe illallah Muhammed resulullah dediğimiz gibi diyorlar mı? Diyorlar. Okuduk orada. Bugünkü papanın kitabında bu var. Ama öyle bir isa tanımlıyorlar ki arkasından tanrı oluyor. Bizimkiler la ilahe illallah Muhameden resulullah diyorlar ama öyle bir Muhammed tanımlıyorlar ki tanrı oluyor o Muhammed. Aslında Muhammed’i tanrı yapmak kimsenin umrunda değil. Onun yerine kendileri geçecek de onun için öyle yapıyorlar. Kilise de onun için İsa’yı tanrılaştırır. İsa tanrılaştırılmadan kilisenin kendisini tanrılaştırması imkansızdır. Bunlar son derece önemli meselelerdir. Bunların üzerinde uzun uzun durmak gerekir. “Ella na’büde ilellah: Allah’tan başkasına kulluk etmeyelim”. Kulluk ne demek? Kayıtsız şartsız boyun eğmek demektir. Allah’ın ayetine mi bu insanlar birinci derecede önem verirler yoksa hocalarının sözüne mi? Hangisine? Ayeti okuyorsunuz yok diyor ben bir hocama sorayım. Allah Allah bu ne demek yani. Hocan tasdik ederse ayet uygun. O zaman sen hocanı önemsiyorsun ayeti değil. Öyle değil mi? “Ve la yettehıze ba’duna ba’dan erbabem min dunillah: Allah ile aramıza birbirimizi rabler edinmesin”. Diyor ki Resulullah ile ilgili; “rab isminin en üst seviyede tecelli ettiği kişi” diyor. Ne farkeder ha İsa’ya rab denmiş ha sen Muhammed(sav)’e demişsin. Evet ibadet kayıtsız şartsız boyun eğmek dedik. Yani şu dediyse tamam doğrudur. Halbuki bir insanın kayıtsız şartsız boyun eğdiği sadece Allah’tır. Resulullah’da kayıt ve şart vardır. Allah’ın kelamı olarak gelir bize anlatırsa Allah’ın sözü olduğu için, Allah’ın resulü olduğu için kendi sözü olmadığı için kayıtsız şartsız uyarız. Ama kendi sözü olursa, kurandan kendi çıkarımları olursa yanlış çıkarım yapabilir. Yanlış çıkarım yaptığı zaman bizim Ona itaat etme görevimiz yok. Ondan dolayı Allah Mümtahine suresinin son ayetinde 60.sure. MUMTEHİNE, 12.. Ayet: “Ya eyyuhennebiyyu” Resul olarak değil nebi olarak söylüyor burada. Resul dediği zaman Allah’ın ayetini tebliğ ederken resuldür. Uygularken nebi olarak uygular. Hata edebilir uygulamada çünkü. “İza caekelmu’minatu yubayı’neke: mümin kadınlar sana beyat etmek için gelirlerse” yani senin emrine girmek üzere gelirlerse. Hangi şartla? “ala en la yuşrikne billahi şey’en: Allah’a hiç bir şeyi ortak koşmamaları”, “ve la yesrıkne: hırsızlık etmemeleri”,”ve la yezniyne: zina etmeleri”, “ve la yaktulne evladehunne: kendi çocuklarını öldürmemeleri”, “ve la yet’tiyne bibuhtanin yefteriynehu beyne eydiyhinne ve erculihinne: başkasından kazandıkları çocuğu bir başkasına ait olduğunu söyleyerek iftira etmemeleri”, “ve la ya’sıyneke fiy ma’rufin: maruf olan hiç bir şeyde sana isyan etmemeleri”, maruf ne? Kuran ve sünnete uygun. Yani bir şey yaptığın zaman sana sorma hakları var. Ya Resulallah bu Allah’ın emri mi yoksa sizin yorumunuz mu? Benim yorumum dediği zaman bu yanlıştır bak şöyle şöyle deme hakları var. Çünkü tanrı değil insan. Allah’tan bize naklettiği bir konuda bizim isyan etmeye hakkımız yok. 33.surenin 36.ayeti. Orada diyor ki AHZAB, 36.. Ayet: “Ve ma kane li mü’minin ve la mü’minetin iza kadallahü ve rasulühu emran ey yekune lehümül hıyeratü min emrihim: bir mümin erkek ile bir mümin kadının Allah ve resulü (bu elçi, esul geçiyor. Orada nebi geçmişti) bir konuda karar verdiği zaman tercih hakkı yoktur”. Resul. Allah’ın kararını resul bize bildiriyor. Ne ilave yapabilir ne çıkarma yapabilir. Ama ayeti yorumladığı zaman hata yapabildiği için “ve la ya’sıyneke fiy ma’rufin” diyor. Maruf bir konuda sana isyan etmesinler. Ne oluyor bu? Onun insan olduğunu gösteriyor. Bu yapıdaki kişiler mesela hıristiyanlar İsa’nın bizim gibi insan olduğunu kabul etmez. Yüzde yüz insandır derken yaniyarı insan yarı tanrı. Çünkü tanrılıkla Allah’a karşı, insanlıkla bize karşı. Bizimkiler de öyle yaparlar. “Muhammedun beşerun la kel beşeri huve yakutun haceri” öyle bir şeydi. Muhammed beşerdir ama diğer beşerler gibi değil, taşlar arasındaki yakut gibidir her taş gibi değil. Yani ben de sizin gibi diyor ayet ama “yok bizim gibi değil, sen bakma Allah’ın öyle dediğine” diyorlar. Burada en büyük sıkıntı ne biliyormusunuz? En büyük sıkıntı kuranda Resulullah’ın hatalarını gösteren ayetlerdir. Onun için biliyorsunuz Resulullah için ismet sıfatını uydurmuşlardır. Masum ve masun. Hem mim ile hem nun ile. Yani hiç bir zaman suç işlemez, suça karşı korunmuştur. Niye suç işlemiyor? Çünkü O suç işlemeyecek ki insanlar bunları da suçsuz sansınlar. Sanki umurlarındamıydı Muhammed(sav)’in öyle olması. Ama Onun korunmuş olduğunu insanlara inandırdığınız zaman oradan buraya sıçramak mümkün olur. Ama engel çıkıyor. Bakın şimdi Ali Ünal tarafından hazırlanmış kuran meali. Bunun ön sözünde Fetullah Gülen’in uzun bir takdimi vardır. Ben Amerika’ya gittiğimde Pensilvanya’da Hoca ile görüştüğümde bunu sordum. Orada dedim Abese suresine yanlıl mana vermişsiniz. Kabul etmediler ve bunu bulamadılar orada. Kendilerinin bastırdığı kitabı bulamadılar kitüphanede. Ne hikmetse! Uzun uzun yazısı var Sonsuz Nur’da. Ayetlerin anlamlarını öylesine saptırıyor ki ne demek Resulullah’ın ABESE, 1.. Ayet: Abese ve tevella. ABESE, 2.. Ayet: En caihul’a’ma. O âmâ kişi geldi diye yüzünü ekşitti sırtını döndü. ABESE, 3.. Ayet: “Ve ma yudriyke le’allehu yezzekka: sen nereden biliyorsun belki bu kişi arınıp kendini geliştirecekti”.ABESE, 4.. Ayet: “Ev yezzekkeru fetenfe’ahuzzikra: yada senden bir bilgi öğrenip bu bilgi ona yarar sağlayacaktı”. Resulullah’ın yüzünü ekşitmesi, sırtını dönmesini C. Hakk ayıplıyor burada. Ama bu olmaz ki onların tanrı yaptığı bir elçiye! Onlar da elçi der ama hıristiyanların dediği gibi. Bakın bu ayetlere nasıl meal vermişler. Elinizdeki mealden takip edin Abese suresini.
Y. ŞENOL: 80.sure Abese suresi. “Rahman Rahim Allah’ın Adıyla. (Mağrur, munafık, kafir) yüzünü ekşitti ve sırtını döndü”.
A. BAYINDIR::Burada abese fiilinin faili Resulullah. Bunlar mağrur, kafir diyorlar. Tutarlılığı bi görün bakalım.
Y. ŞENOL:”Allah resulü ile beraberken ona âmâ zat geldi diye. Ne biliyorsun ey adam belki o dinleyecek daha da arınacak”.
A. BAYINDIR: O kafir ne kadar üzülmüştür Allah’ın bu şeyine! Allah onu muhatab alacak, o mağrur kafiri diyecek ne biliyorsun ey adam belki bu kişi arınacaktı.
Y. ŞENOL: “Veya Allah’ın mesajı üzerinde düşünüp yapılan tebliğ ona bir fayda verecek.
A. BAYINDIR: Tebliğ fayda vermeyecek. Buna engel oldu diye o mağrur kafir ne kadar üzülmüştür değil mi! Görüyormusunuz. Katolik kilisesine verdikleri söze sadık kalmışlar değil mi?
Y. ŞENOL: “Ama malına, mevkiine güvenen ve kendini ilahi irşaddan müstağni görene gelince, onunla çok ciddi ilgileniyorsun. Sanki islama girmesini arzu ediyormuşsun gibi. O, inanıp arınmak istemiyorsa bundan sana ne. Buna karşılık gelip yanına oturan, şevkle koşarcasına ve Allah’a kalpten saygı içinde ilgini ondan esirgiyorsun”.
A. BAYINDIR: Kim? Kafir mi? Gülüyoruz ama bu Allah’ın ayeti. Ayeti ne hale getirdiklerini görüyormusunuz? Bunların islamla ne alakası var? Ama bunların arkasından gidenler bunu doğru zannediyorlar. Bakın Allah’ı kitabının mealine yerleştirmişler görüyormusunuz.
Y. ŞENOL: Gerekçesi: “Ayetlerde geçen yüz ekşitme, çehrenin abuslaşması, yüz çevirme, sırtını dönüp gitme gibi kelimeler kuranda değil peygamberler sıradan müminler için bile kullanılmamakta. Ancak kafirler ve münafıklar için kullanılmakta”.
A. BAYINDIR: O hangi kuransa. Bu Allah’ın kitabı değil haşa.
Y. ŞENOL: “Hatta çehre abusluğu, cehennem azabı karşısında kafirlerin yüzlerinin alacağu şekli ifade için de geçmektedir. Daha inen ilk surelerden Kalem suresinde Allah Resulü yüce ahlakıyla övülmektedir. Kurandan ibaret o yüce ahlaktan ve masumiyetten, hem de âma bir mümine ne sebeple olursa olsun çevre abusluğu ve sırt dönme asla beklenemez”.
A. BAYINDIR: Yani C. Hakkın büyük bir hatasını düzeltiyorlar haşa. Ama düzeltemiyorlar çünkü çok tutarsız oluyor.
Bir de şahsı manevi denen bir kavramları var onların. Bu şahsı manevi, aslında ilk Said Nursi tarafından konmuştur. Millet zannediyor ki nurculuk ile Fetullah’ın arasında bir fark var. Aynı şeyin devamından başka bir şey değildir. Aynı akımın bu son temsilcisidir o kadar. O da uluslar arası bir organizasyondur. Bugün uzun süredir yapmış oldukları şeyin meyvesini almaya çalışıyorlar. Yani ekdikleri tohumların meyvesini almaya çalışıyorlar. Bakın nediyor Mektubat’ta. 57.mektup. “Hz.İsa(as)’ın şahiyeti manevisinden ibaret olan hakiki İsevilik dini zuhur edecek”. Şahsiyeti manevi kelimesini unutmayın. “Yani rahmeti ilahiyenin semasında nuzul edecek. Hâli hazır hıristiyanlık dini o hakikata karşı tasaffi edecek saflaşacak. Hurafelerden ve tahrifattan sıyrılacak, hakaiki islam ile birleşecek” islam hakikatleriyle yani kuransız islam ile birleşecek.”Manen hıristiyanlık bir nevi islamiyete inkılab edecektir”. Bir nevi islamiyet nasıl bir islamiyetse. “Ve kurana iktida ederek o isevilik şahsı manevisi tâbi ve islamiyet metlu makamında kalacak. Dini hak bu iltihak neticesinde azim bir kuvvet bulacaktır”. Onlar müslümanlara tabi olacak diye yazıyor burada. Bakın şimdi bir başka yerde ne diyor. Önce güzel bir söz söyledi; “onlar bize tâbi olacaklar”. Ne güzel der birisi. Bak burada ne diyor Tarihçe-i Hayatı’nda 297.sayfa: “madem ahir zamanda Hz. İsa’nın dini hakikisi hükmedecek”. Hani islama tâbi olacaktı? İslama tâbi olacaksa islamla hükmeder değil mi? “İslamiyetle omuz omuza gelecek”. Hükmeden o, omuz veren kim? Müslümanlar. Böyle bir müslümanlık anlayışıyla hangi hıristiyan destek vermez? Görüyormusunuz. “Elbette şimdi fetret gibi karanlıkta kalan Hz. İsa’ya mensup hıristiyanlarının mazlumlarının çektikleri felaket onlar hakkında bir nevi şehadettir denilebilir”. Onları da şehit sayıyor. Şimdi bu şahsı maneviyi gördünüz burada. Bakın Fethullah Hoca şahsı manevi konusunda ne diyor. (50:31-50:39 arası F. Gülen’in sesi duyulmuyor).Şahsı maneyi Fetullah Gülen cemaatinin her ferdi bilir. Her birisi birer şahsı manevidir, bunun başı da Fetullah Gülen’in kendisidir. İnternet sitelerinde görürsünüz. (50:56-51:04 arası F. Gülen’in sesi duyulmuyor). Bak “önemli bazı şahıslar bu işin başında bulunabilirler”. O cemaatte en önemli şahıs kimdir? Kendisidir tabi. Nasıl olsa emir onun elinde. C. Hakkı çoktan devre dışı bırakmışlar. Dikkat ediyormusun Said Nursi’ye atıfta bulunuyor ve S. Nursi’nin de ifadelerini ben size okudum. Aynı ifade hıristiyanlarda da geçer. Hıristiyanların ifadesi şey yapılmıştır burada. Bakın bu bedenin başı mesihtir derler. Hani tüzek kişilik dedi ya. O manada kullandı ya. Onu düşünün, bu kelimeler aynı anlamda fakat başka kelimeler seçerek insanların ona birden bire intikal etmemesi konusunda dikkat ediliyor. Bak şimdi şurada ne diyor. Bu, Katolik Kilisesi Din Ve Ahlak İlkeleri 206.sayfadan alınan bir ifadedir. “Mesih kilise denen bedenin başıdır”. Bu da mesih dedi ya. Şahsı manevi dedi. Şahsı manevi dedikleri bizde tüzel kişiliktir. Tüzel kişiliğe şahsı manevi denir. “Kilise Mesih ile birdir. Azizler bu birliği çok şiddetli hissederler. Sadece hıristiyan değil Mesih’in kendisi olduğumuz için şükredelim”. Her birisi Mesih’in kendisi. O cemaate mensup olanların her birisi kendini şahsı manevi görür. Yani birer İsa görürler. Onun için baştan söylediğimi tekrar söylüyorum; bu yanlış inançla mücadele edilmedikten sonra bu probleme çare bulunamaz. Yani şu anda siz onu dağıtmış olursunuz, doğru ama bu batıl inançlar bulaşıcı hastalık gibidir. Bununla sürekli mücadele etmek gerekir. Hiç boş bırakmaya gelmez çok dikkatli olmak lazım. Burada aslında biz bu mücadeleyi yaparken Fetullah Hoca’nın kendisi de dahil Onun çevresindeki bütün insanların da doğruyu bulması için gayret göstereceğiz. Yani çünkü ölünceye kadar onların tevbe etme imkanı vardır değil mi? Onun da bu yanlıştan dönmesi için gayret göstermemiz lazım. Biz onlar gibi paralel devlet,şunlar bunlar maddi bir şeyin peşinde değiliz. Ama Allah’ın dininin hakim olması peşindeyiz. Hakikaten ben merak ediyorum lütfen geriye doğru bir bakın. Şu internet sitelerini bi kontrol edin bakın ki bu paralel din ile kim mücadele ediyor? Geçmişten bugüne kadar kimler mücadele etmiş bir bakın bakalım. Düne kadar onun canı gönülden destekçileri bugün bir siyasi irade sebebiyle karşılarına geçiyorlar. Ama yarın siyasi iradede azıcık bir zayıflama görsünler bu defa öbür tarafa geçerler. Çünkü hastalıklı bir beden bu. Onun için biz müslümanlar olarak tekrar ediyorum: siyaset çok çok önemlidir. Geçmişte hürriyet tanınmadığı için bak mesela herkesin adını bildiği İbni Teymiye vardır. İbni Teymiye, talak konusunu bizim anlattığımız gibi anlatan tek kişidir ehli sünnet içerisinde. Bizim anlattığımız kelimesi de yanlış kuranın anlattığı gibi anlatan tek kişidir. Talakı kurandaki gibi anlattığundan dolayı hapisanede ölmüştür biliyormusunuz. O bakımdan hürriyet çok çok önemli bir şeydir. Bu son derece mühim. Biz bu hürriyetten yararlanarak bunları konuşuyoruz Allah’a çok şükür. Ama islam alemi ayakta durmak istiyorsa islam alemi eğer dünyaya hakimiyet kurmak istiyorsa islam bütün dünyaya hakim olsun istiyorsak bu hurafelerle dolu din anlayışını bir an önce terk etmek zorundayız bunun başka yolu yok. Diyalogcular bu ayeti delil getiriyorlar. Ama ayeti tamamlayamadık yarım bırakmış olduk. Allah burada şöyle diyor. ALİ İMRAN, 64.. Ayet: “Kul ya ehlel kitabi: de ki ey kitab ehli”, “tealev ila kelimetin sevaim beynena ve beyneküm: bizimle sizin aranıda ortak olan bir söze gelin”, “ella na’büde ilellahe: Allah’tan başkasına kulluk etmeyelim yanlız Allah’a kulluk edelim”,”ve la nüşrike bihı şey’en: Ona hiç bir şeyi ortak koşmayalım” ,”ve la yettehıze ba’duna ba’dan erbabem min dunillah: Allah ile kendi arasında birimiz diğerini rabler edinmesin”, aracı rabler olmasın. Çünkü İsa’yı Allah ile kendi aralarına koyuyorlar. Bazıları da Resulullah’ı koyuyor malesef. “Fe in tevellev: eğer yüz çevirirlerse”, “fe kulüşhedu bi enna müslimun: onlara deyin ki siz şahid olun biz müslümanlarız”. Biz Allah’a teslim olmuş kimseleriz deyin. Esas olan C. Hakka teslim olmaktır. Şimdi tutuyorlar diyalogçular bu ayeti delil olarak kullanıyorlar. Fakat ayetin içini boşaltıyorlar. Sadece “la ilahe illallah” kısmını alıp “muhammeden resulullah” kısmını almama durumu da vardır bunlarda. İslam dinin artık herhangi bir şeyi kalmıyor. Onunla ilgili olarak Reşit Haylamaz diye onların bir yazarları var. Gönül Tahtının Eşsiz Sultanı Efendimiz. Kelimeyi gördüğün zaman zannerdersiniz bu gerçekten Resulullah’a çok aşık birisi zannedersiniz. Halbuki O, Allah’ın resulüne değil kendi kafasında tanımladığı resule inanıyor. Kitabının 252.sayfasında neler söylemiş Yahya okusun.
Y. ŞENOL: Miracı anlattığı bölüm ve cenneti tasvir ediyor burada. Şöyle söylemiş; “Onun hedefi, öncelikle bütün insanları rahmet ve şevkat ile kucaklayıp ümmeti arasında da kelimei tevhidin ikinci yarısını söylemekten kaçınarak kendisini kabul etmese bile la ilahe illallah diyen herkesi buraya getirmekti”.
A. BAYINDIR: Bak kelimei tevhidin ikinci yarısını söylemekten kaçınmak Resulullah’ın hedefiymiş. İkinci yarısı nedir kelimei tevhidin? “La ilahe illallah muhammedun resulullah”. Peki bu nasıl resulullah ki kendini inkar eden birisi Allah’ın resulü olur mu? Diyor ki Allah; “amenar resulu bi ma unzile ileyhi min rabbi” BAKARA 285’de. Bu resul rabbinden kendine indirilene inandı. Önce resulün inanması lazım. O kısmı bir daha okusana.
Y. ŞENOL: “Onun hedefi öncelikle bütün insanları rahmet ve şevkatle kucaklayıp ümmeti arasında da kelimei tevhidin ikinci yarısını söylemekten kaçınarak kendisini kabul etmese bile la ilahe illallah diyen herkesi buraya getirmekti”.
A. BAYINDIR: Böyle bir hedef olabilir mi? Yani Muhammed’in Allah’ın resulü olduğu ortadan kalkacak, o zaman ilk kafir kim olur? Kendisi olur haşa. Kendisi olur. Yani şu inancı görüyormusunuz. Bunlar hangi dinin mensubu. İşte paralel din bu. Siz paralel devlete karşı çıkar da paralel dine karşı çıkmazsanız ciddi manada sorgulamak gerekir. Sana ortak koşulduğu zaman karşı çıkıyorsun ama Allah’a ortak koşulduğu zaman hiç önemsemiyorsun. C. Hakk bunun hesabını sorar elbette.
Y. ŞENOL: “Çünkü O, kim la ilahe illallah derse cennete girer buyuracaktı. Daha baştan O, bunun için yaratılmış ve onun için de ilk yaratıldığı halde gelişi sona denk getirilmiş. Peygamberlik güftesine kafiye koyacak son sultan olduğu için de bedeniyle ruhunun buluşması risalet açısından en sona bırakılmıştı”.
A. BAYINDIR: Böyle bir insan yok yeryüzünde. İlk yaratılış da o değil mi?
Y. ŞENOL: “İlk yaratıldığı halde gelişi sona denk getirilmiş”.
A. BAYINDIR: Bu ancak hıristiyanların sapık inancını buraya uyarlamaktır. Başka bir anlamı yoktur bunun. Bakın Allah bize ne diyor? Bir kere “lâ nuferriku beyne ehadin min rusulih:biz Onun resullerinden hiç birini diğerinden ayırd etmeyiz”(BAKARA 285) dedirtiyor. “Ve ma muhammedun illa rasul kad halet min rabbihir rusul: Muhammed sadece resuldür”(ALİ İMRAN 144) Allah’ın elçisidir. Allah’ın elçiliğini inkar ettiriyorlar görüyormusunuz? Muhammedun resulullah kısmı kaldırılacak diyor. Yani onu söylemiyormuş. Nasıl söylemez. Ondan önce de çok resuller gelip geçmiştir diyor. Ona göre ondan öncesi yok. Görüyormusunuz kuranın nasıl dışlandığını? Ondan sonra da efendim “men kane la ilahe illallah dehale cenneh” demiştir, doğru. La ilahe illallah demek ne demektir? Allah’tan başka ilah yok. Yani Ondan başka hiç kimseye kayıtsız şartsız boyun eğilmez. Peki Onun herhangi bir sözüne inanmadığınız zaman Ona inanmış olurmusunuz? Yani siz kendinize bakın. Birisi sizin bütün sözlerinize inanmasa sözlerinizde seçim yapsa. Bazılarına inansa bazılarına inanmasa bu adam bana inanır dermisiniz siz? E peki nasıl oluyor? Allah, Allah’a ve resulüne inanın diye emir verdiği zaman, biraz sonra o ayeti okuyacağız. Allah’ın ayetlerinden bir kısmını alıp bir kısmını almayacaksınız, ondan sonra da la ilahe illallah demiş olacaksınız. Bu olmaz. Başka ilaha da söylemiş olursunuz. Dolayısıyla la ilahe illallah’ın anlamına bu zaten girer. Yani Allah’ın sözüne rağmen başkasının sözünü alan kişi onu da tanrı yapmış olur. La ilahe illallah demiş olmaz ki. İşte bu insanlar böyle. Bu kitabı yazan kişi kesinlikle la ilahe illallah diyenlerden değildir. Onun lafı hıristiyanlarda da var. Kendisi olması lazım. Kesinlikle değildir sözümün de delili olması lazım değil mi? Onu biraz sonra okuyacağım.
Bir de Maide suresinin 75.ayeti var. MAİDE, 75.. Ayet: “Mel mesıhubnü meryeme illa rasul kad halet min kablihir rusül: Meryemoğlu Mesih de sadece bir elçidir. Onda önce de çok elçiler gelmiştir”. Hıristiyanlar da öyle diyorlar; “hiç bir şey yokken söz vardı” diyorlar. Aynı şey.
Ehli kitap ile ilgili olan Araf suresi 157.ayeti açalım. Biliyorsunuz Muhammed’e inanmak zorunda değildir sözünü söyleyen sadece bunlar değil başka söyleyenler de var malesef. Bakın nediyor, buna göre Reşit Haylamaz’ın inanç durumuna bir bakın. Ne diyor Allah, Allah’ın sözüne uyuyor mu uymuyor mu?
ARAF, 157.. Ayet: “Ellezıne yettebiuner rasulen nebiyyel ümmiyye: bu ümmi resule uyanlar”. Resulü ortadan kaldırdığın zaman uyma diye bir şey kalmaz değil mi Muhameden resulullah demezsen eğer? Muhammeden resulullah demezsen kuran da kalmaz. Çünkü bu kitabı O getirmiştir. Kuran diye bir şey olmaz. İşte Vatikan başbakanının bana söylediğini nasıl içselleştirdiklerini bu yazı gösteriyor. Çünkü bunu Allah’ın resulü olarak getirmedi mi bu kitabı? Muhammedun resulullah demediğin an kuran diye bir şey kalmaz. İslam diye bir şey kalmaz. Onun için onlar önde müslümanlar omuz veriyormuş. “Ellezı yecidune mektuben ındehüm fit tevrati vel incıli: yanlarındaki tevrat ve incilde yazılı buldukları bu ümmi olan resule uyanlar”, “ye’müruhüm bil ma’rufi: onlara marufu emreder bu resul” ,”ve yenhahüm anil münkeri: onları kötülükten nehyeder/yasaklar/uaklaştırır”, “ve yühıllü lehümüt tayyibati ve yüharrimü aleyhimül habaise: temiz şeyleri onlara helal pis şeyleri haram kılar”. Resul olduğu için kendi haram kılmaz, onu gönderen yapar. Çünkü resulü inkar mürsili inkardır. Göndereni inkardır. Yani onun emirlerini kabul etmemektir. Muhammed Allah’ın resulü değildir dediğiniz zaman az önce dediğim gibi kuran biter. Onu söylemeye gerek yok dediğiniz zaman kuranı anlatmaya gerek yok demektir. “Ve yedau anhüm ısrahüm: onlardan o ısrlarını kaldırır” yani gelecek yeni nebiye yeni resule inanma görevini kaldırır. “vel ağlalelletı kanet aleyhim: üzerlerindeki o bağları kaldırır/kelepçeleri açar”, “fellezıne amenu bihı”. O şeyi bir daha oku da tam karşılaştıralım gerek yoktur ifadesini.
Y. ŞENOL: “Onun hedefi öncelikle bütün insanları rahmet ve şevkatle kucaklayıp ümmeti arasında da kelimei tevhidin ikinci yarısını söylemekten kaçınarak kendisini kabul etmese bile la ilahe illallah diyen herkesi buraya getirmekti”.
A. BAYINDIR: Nasıl getirecek? Hangi sıfatla getirecek? Kendisini kabul etmese bile. Görevi ne? Sıradanlaşıyor görüyormusunuz. Ama Allah ne diyor burada? “Fellezine amenu bihi” ehli kitaptır şeyler. “Ona inananlar”. Bu resule inananlar. İnanmak yetmiyor “ve azzeruhü: Ona saygı duyanlar/Ona değer verenler”, “ve nesaruhü: Ona yardımcı olanlar”, bizzat yardım edeceksiniz. Allah’ın dinine yardım etmek zorundayız. “vetteveun nurallezı ünzile meahu: Onunla birlikte indirilmiş nura uyanlar”. Resul saymadığın zaman hangi nura uyacaksın? “ülaike hümül müflihun: işte umduğuna kavuşacak olanlar onlardır”. Böyle bir söz söyleyen kişi bu ayete göre mümin olabilir mi? Bu şahsa göre kurtuluşa erebilirler mi? Siz bakmayın onlar tabi herkesi kurtarıyor! Kilise de biliyorsunuz cenneti satıyor. Temel Hollanda’ya gitmiş iş arıyor bulamıyor. Avare avare dolaşırken kilisenin önü boş, gidip orada oturuyor. Güneşin karşısında güzel güzel. Bakıyor ki millet kiliseye girmiş kuyruk. Ben de bir gireyim diyor. O kuyruğa giriyor, papazın yanına kadar gidiyorlar. Bakıyor ki cenneti alıyor herkes. Para verip cennet alıyor. Temel’in de tepesi atmış zaten “bana cehennemi ver” diyor. “Ya sen cehennemi ne yapacaksın cenneti alsana”. “Bana cennet lazım değil bana cehennemi ver”. Kaç lira diyor? 10 euro ver yeter diyor. Diyor ki; “ama tapusunu da isterim”. Tamam diyor veririm diyor. Hepsini ama diyor “cehennemde yer değil cehennemin hepsini istiyorum”. Tamam al senin olsun diyor. Ertesi gün gidip kilisenin kapısında oturuyor Temel. Gelen herkesi çağırıyor hemşehrim gel buraya diyor. Cennet mi alacaksın? Hiç uğraşma cehennem benim hiç birinizi sokmayacağım içeri diyor. İşte tapusu, içeriye hiç birinizi sokmam diyor. Cehennemin tamamı bende diyor. Onu gören geri dönüyor. Papaz bakıyor ki gelen giden yok işler kesat. Ne oldu diyor hayırdır. Dışarıya çıkıyor ki Temel geleni geri çeviriyor. Temeli çağırıyor gel buraya diyor. Sen şu cehennemi bana geri versene diyor. Vermem diyor vermem. “Ya yapma dün sana 10 euroya satmıştım al sana 100 euro”. Kesinlikle vermem diyor. Arttırıyor, arttırıyor yüksekçe bir parayla geri veriyor. Dolayısıyla orada para kazanıp karlı alışverişle memleketine dönüyor. Ferdiyet makamında olacak da insanı kamil olacak da hakikati muhammediyeyi temsil edecek de şahsı manevi olacak da cehenneme gidecek! Ama ahitette görüşürüz. Öyle Allah’ın dinini kullanıp da insanları Allah’tan önce kendilerine köle etmenin bedelini ahirette çok ağır ödeyeceklerdir. Ben şimdiden onlatı uyarıyorum lütfen aklınızı başınıza alın tevbe edin ve Allah’ın yoluna dönün. Ben şahsen bu insanların içindeki kötülüğün ölmesini istiyorum. Yoksa bunların bir çok güzel işleri de var. Mesela Mercedes güzel midir kötü müdür araba olarak? Güzel de diyebilirsin kötü de diyebilirsin. Şöförün nereye sürdüğüne bağlı. Bunlar şöförü başka olan iyi otomobiller gibi. Biz istiyoruz ki şöförü de kendileri olsun. Allah’ın gösterdiği tarafa sürsünler arabayı.