Elhamdu lillahi Rabbil Alemin. Vel akibetü lil muttakin. Vessalatu vesselamu ala rasulina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ecmain.
Bugün İsa As’la ilgili ayetleri okumaya devam edeceğiz. Bu arada burada geçen 59. Ayet sebebiyle İsa As’ın yaratılışıyla Adem As’ın yaratılışı arasındaki benzerliği anlamaya çalışacağız. Geçen haftayı kısaca özetleyelim. Biliyorsunuz İsa As babasız olarak dünyaya gelmişti, onun söz olması konusunda -ki logos derler, yani hiçbir şey yokken söz vardı diye bir efsane uydururlar Hıristiyanlar, onu ezeli söz olarak kabul ederler, ona da İsa’nın Tanrılığına oradan bir yol bulmaya çalışırlar. Daha önce ayetleri okumuştuk İsa As ne kadar Allah’ın sözüyse biz de o kadar Allah’ın sözüyüz. Oradaki sözden maksat estauzubillah “iza erade şey’en en yekule lehu kün feyekun” ya da “izâ gadâ emran feinnemâ yegûlu lehû kun feyekûn” (Ali İmran suresi 47. Ayet 3/47) 47. Ayette. “Allah herhangi bir şeye karar verdimi” O herhangi bir şey İsa As’ın yaratılışı olur, şuradaki bir çiçek olur, herhangi bir şey, aklınıza ne gelirse. “onun için kün der o da olmaya başlar” Hemen olmaz. Bazıları böyle tarih içerisinde bu ayetlerin yapısıyla çok oynanmış, Allah der hemen olur. Öyle mi? O zaman İsa As’a kün dediği an o da Meryem Validemizin rahminden fırladı çıktı dışarı, öyle mi? Acayip bir… Yani gerçekten ben bizim ulemaya akıl erdiremiyorum, bunları nereden çıkarıyorlar. Oradaki fa‘ya Takibiye diyorlar, o emrin hemen arkasında, halbuki oradaki fa İstinafiye‘dir. Neyse…
Şimdi, bir itiraz oldu da onun üzerine baktım, yani şaşırdım kaldım. Gerçekten diyenler varmış. Niye diyorlar? Çünkü Müslümanların akılları dumura uğratılmıştır, size sürekli söylüyorum. O dumura uğratılmış olan akıl ancak o kadar işliyor, ayetler arasında ilişki kuramıyor, ayetleri hür bir şekilde değerlendiremiyor, köleleşmiş bir zihin. Bugün Müslümanlar kendi iç problemlerini (yani siyasi olarak kastediyorum) tamamen halletseler, dışarıdan herhangi bir baskı olmasa, adli olarak da bütün problemlerini çözseler bile dünyada herhangi bir varlık göstermeleri imkansızdır. Çünkü onları batağın içerisinden çıkarmayacak kadar hurafeleri vardır ve maalesef bu hurafeler medreselerde, İmam Hatip okullarında, İlahiyat Fakültelerinde ilim olarak okutuluyor. Bize de ilim diye okutuldu, biz de bu hurafelerle ilim diye yıllarca fetva verdik, bir şey zannederek, onunla insanlara dini anlattığımız düşüncesiyle nasihatlerde bulunmaya çalıştık.
Şimdi bugünkü dersimize geçiyorum. Ali İmran suresinin 56. Ayetinden başlıyoruz. 55’ten başlayalım, biraz konu bütünlüğü olsun. “İz gâlallâhu yâ îsâ ” “Allah-u Teala birgün dedi ki, İsa” ” innî muteveffîke ve râfiuke ileyye” “Ben seni vefat ettireceğim ve ruhunu Bana yükselteceğim” Geçen hafta bunların ayrıntısını anlatmıştık ilgili ayetlerle. “ve mutahhiruke minellezîne keferû” “Seni bu kafirlerden arındıracağım” Artık bunlar seni rahatsız etmeyecekler. “ve câılullezînet tebeûke fevgallezîne keferû ilâ yevmil gıyâmeh” “Kıyamet gününe kadar sana uyanları kafirlerin üstünde kılacağım” “summe ileyye merciukum” Şimdi mesela bugün en üstün olması gereken bizleriz ama maalesef kitabımızla bizim aramızda büyük uçurumlar olduğu için biz de İsa As’a uyanlardan olmuyoruz. İsa As’a uyanlardan olmak için Kur’an’a kelimesi kelimesine uymak lazım. İşte o zaman Cenab-ı Hakk bizi bütün keferenin üstünde yapar. Maalesef bugün problemlerin çözümünü keferede arıyoruz, Müslümanlar problem çözecek durumlarını kaybetmişler, kendileri problem olmuşlardır. Dikkat ederseniz bugün dünyanın başında problem halinde olanlar hep İslam ülkeleridir. Kendi problemlerini çözemedikleri için kafirlerden çözüm dileniyor, herhalde bundan daha utanç verici bir şey olmaz. “summe ileyye merciukum feahkumu beynekum fîmâ kuntum fîhi tahtelifûn” “Sonra dönüşünüz Bana’dır, aranızda ayrılığa düştüğünüz konularda hükmümü vereceğim” “Feemmellezîne keferû feuazzibuhum azâben şedîden fid dunyâ vel âhırah” “Kafir olanlar, yani bu ayetleri görmezlikten gelenler, onlara bu dünyada şiddetli bir azap çektireceğim” Şu anda Müslümanlar işte Allah’ın verdiği bu cezayı çekiyorlar. Hiç başka şey değil. Çünkü biliyorsunuz kimse kendisini suçlu görmez. Hapishaneye gidin, bütün mahpuslarla görüşün hiçbir tane suçlu bulamazsınız orada, birisi falancanın narına yanmıştır, birisi filancanın, hiç kendisi suçlu olan bulamazsınız. Müslümanlar da öyle, kendileri suçlu değil. Avrupa suçlu, Amerika suçlu, kapitalist ülkeler suçlu. Kardeşim onların vazifesi sömürmektir, sen de kendini sömürtme. Senin vazifen de hem kendini sömürtmeyeceksin hem de insanları onların sömürüsünden kurtaracaksın, senin görevin de o. Gerçekten çok çok üzücü bir durum.
İşin en kötüsü de, siz Kur’an’ı Kerim’den yüzde yüz bir çözüm gösterseniz bile kendisine dindar diyen kişiler onu görmek istemiyorlar. “Feemmellezîne keferû” Keferu örtmek demektir, bunca ayetleri okuyoruz üstünü örtüyorlar. “feuazzibuhum azâben şedîden fid dunyâ” “Onlara dünyada şiddetli bir azap tattıracağız” “vel âhırah” “Ahirette de” Siz misiniz bütün dünyaya çözüm sunması gerekenler problem olmuş öyle mi? Hadi çekin bakalım dünyada da ahrette de. “ve mâ lehum min nâsırîn” “Onlara yardım edecek kimseler de olmayacaktır” “Ve emmellezîne âmenû ve amilus sâlihât” “inanan ve iyi işler yapanlara gelince” “feyuveffîhim ucûrahum” “Allah onların ücretlerini tastamam verecektir” “vallâhu lâ yuhıbbuz zâlimîn” “Allah o zalimleri sevmez” “Zâlike netlûhu aleyke minel âyâti vez zikril hakîm” “İşte bu sana okuduğumuz ayetlerdendir ve sapasağlam bilgidir, dosdoğru bilgidir” Evrensel nitelikte dosdoğru bilgidir. “İnne mesele îsâ ındallâhi kemeseli âdem”
O şeyi yapamadınız mı? Olmadı. Peki. Powerpoint halinde gösterelim dedik ama olmadı. Neyse artık, gösterebilseydik birtakım resimler ayarlamıştım. Evet.
“İnne mesele îsâ ındallâhi kemeseli âdem” “İsa’nın örneği tıpkı Adem’in örneği gibidir Allah katında” “halegahû min turâbin” “Allah Adem’i topraktan yarattı” “summe gâle lehû kun feyekûn” “Sonra Allah-u Teala ona ol dedi, o da oluşmaya başladı”
Şimdi Adem As topraktan nasıl yaratıldı? Sonra inşallah bu tür ayetler tekrar gelir o zaman düzgün bir şey yapmaya çalışırız. Nuh suresi, 71. Surenin 17. Ayetini açalım, 570. Sayfa. Burada diyor ki Allah-u Teala “Vallâhu embetekum minel ardı nebâtâ” “Allah sizi yerden bitki gibi bitirdi” Yani insanın ilk yaratılışı tıpkı bitki gibi. Yani Adem As toprağın içerisinde tıpkı bitki gibi oluşmuştur. Ondan sonra da diyor ki, “Summe yuîdukum fîhâ ve yuhricukum ıhrâcâ” “Sonra sizi o toprağa iade edecek ve tekrar oradan çıkaracaktır”
Yani bizim yaratılışımız, yani insan cinsinin ilk yaratılışı Adem As’la başlıyor, Adem As topraktan bir bitki gibi bitiyor, arkasından onun eşi de aynen onun gibi bir bitki gibi topraktan bitiyor. Allah-u Teala onu da Zümer suresinde bize anlatıyor, Zümer suresinin 6. Ayeti, 458. Sayfa. Orada diyor ki Allah-u Teala, “Halegakum min nefsin vâhıdeh” “Allah sizi bir nefisten yaratmıştır” Nefis, çok enteresan bir şeydir, hem döllenmiş yumurta manasındadır, ona “min nutfetin emşac” diyor. “Summe cealnâhu nutfeten fî garârin mekîn” diyor. Yani, “sağlam bir kalış yerinde onu nutfe haline getirdi, ana rahminde nutfe haline getirdi” Nutfe haline gelmek demek döllenmesi demektir. Yumurta döllendiği andan itibaren Allah tarafından nefis diye adlandırılıyor. Yani şu vücudun tamamına da nefis deniyor, o döllenmiş yumurtaya da nefis deniyor. Yapılan araştırmalar şunu gösteriyor, o döllenmiş yumurtada insanın tüm özelliklerini orada saklı olarak tesbit etmişler. Onun için bakın Allah-u Teala aynı isimleri kullanıyor, ona da nefis deniyor, vücudun tamamına da nefis deniyor.
“Sizi bir nefs-i vahide’den yarattı” diyor. Sizi derken, hepimizi o nefs-i vahideden…. Hepimizi tabi o nefisten yarattı da, ilk yaratılan Adem As’dır, onu da Allah-u Teala 15. Surenin 28. Ve 29. Ayetlerinde bildiriyor, bunu kapatmadan onu açabilirsiniz. Karşılaştırmalı olarak okumamız lazım. “Ve iz gâle rabbuke lilmelâiketi innî hâligum beşeram” “Allah-u Teala meleklere dedi ki, ben bir beşer yaratacağım” “min salsâlin min hamein mesnûn” “Salsal’dan, yıllanmış kara balçıktan” Salsal, vurduğun zaman ses çıkaran bir şey yani, kurumuş, çömlek parçası gibi olmuş. Şimdi burada üç tane şey gözüküyor. Bir, dış kısmında çömlek parçası gibi bir kuru bölge, içerisinde, hamein mesnun, yıllanmış kara balçık, onun altında da min tinin lazib, yapışkan toprak. Yani ana rahmi kıvamında bir yer yapmış Allah, tabi bu uzmanlarının üzerinde çalışması gereken bir konudur. Biz anlayabildiğimiz kadarını anlatmaya çalışıyoruz.
“Feizâ sevveytuhû ve nefahtu fîhi min rûhî” “onu tam bir insan haline getirip de onu düzenlediğim zaman ve içine ruhumdan üflediğim zaman” “fegaû lehû sâcidîn” “arkasından ona secde edin” Hemen secde edin değil. Ne zaman melekler Adem As’a secde ettiler? Adem As yaratılır yaratılmaz değil. Bakara suresinin 31. Ayetinden itibaren bakarsak, diyor ki Allah-u Teala…. Yani şimdi tekrarlayayım ayeti kerimeyi, bir çömlek parçası haline gelmiş olan bir toprak, içerisinde kara balçık, içerisinde yapışkan çamur. Bunun şimdi uzmanları olsa kimbilir neler konuşacaklar tarla bitkileri konusunda olsun, rahmin yapısı konusunda olsun, uzmanlar burada birçok şeyler konuşurlar. Şimdi diyor ki, “onu tesviye ettiğim zaman, tüm organlarını yaratıp dengesini kurduğum zaman” diyor, “içine de ruhumu üflediğimde onun için secdeye kapanın” diyor.
Bu ayetten bakalım secdeyi ne zaman yapıyorlar. Şimdi Allah-u Teala, Adem As’ı yaratıyor, ruh üflüyor. Ruh üfleme de, onda bilgi edinme kaabiliyetinin oluşması, yani bilgi sisteminin oluşması manasında. Allah’ın Adem As’a ve insana ruh üflemesi demek onun dinleme, görme ve bilgiyi harmanlama kaabiliyetine sahip olması demektir. Yani bilgi işletim sistemine sahip olması demektir. Ona sahip olduktan sonra, bilgi öğrenecek duruma geldikten sonra Allah-u Teala, “Ve alleme âdemel esmâe kullehâ” “Adem’e isimlerin tamamını öğretti” Ne kadar isim varsa, eşyanın tamamını öğretti. “summe aradahum alel melâikeh” “Sonra onları meleklere gösterdi” “fegâle embiûnî biesmâi hâulâi in kuntum sâdigîn” “Dedi ki eğer haklıysanız” çünkü bir önceki ayette “orada kan dökecek birilerini mi oluşturacaksın” demişlerdi. Çünkü hayvanlar arasındaki liderlik mücadelesinin ölümle bittiğini herkes biliyor, melekler de biliyor. Allah-u Teala öyle bir varlık yaratacak, bir beşer, orada hayvanlarda liderlik mücadelesi sadece erkekler arasında oluyor ama burada erkekler arasında, kadınlar arasında, erkekle kadın arasında olacağını duyunca eyvah kan gövdeyi götürür diyorlar. Ama Allah-u Teala, “sizin bilmediğiniz taraf var” diyerek, mücadelenin esasen bilimde ve teknolojide olması gerektiğini göstererek Adem As’a tüm eşyanın bilgisini öğretti, ondan sonra Adem’e dedi ki, “yâ âdemu embié’hum biesmâihim” “bunların isimlerini onlara söyle dedi” “felemmâ embeehum biesmâihim” “isimlerini onlara anlatınca” “gâle elem egul lekum innî ağlemu ğaybes semâvâti vel ardı ve ağlemu mâ tubdûne ve mâ kuntum tektumûn” “dedi ki, ben size dememiş miydim göklerin ve yerin gaybını bilirim,sizin gizlediğinizi, açığa vurduğunuzu da bilirim dedi” “Ve iz gulnâ lilmelâiketiscudû liâdeme” İşte ondan sonra meleklere “Adem’e secde edin” dedi. Yani İblis de bunu kıskanmıştı, ne bu yepyeni bir varlık geliyor… Hepsi de kıskanmıştı aslında, içinizde gizlediğinizi biliyorum diyor, İblis de meleklerden bir melekti yani, o da ya Rabbi sana boyun eğerim diyenlerdendi, ama kendisini yenemedi, kıskançlığından secde etmedi. O zaman buradan ne anlıyoruz? Yani Adem As topraktan yaratıldıktan sonra, bu bilgiyle donatıldıktan sonra secde emri veriliyor.
Peki Adem As tek başına mı yaratıldı acaba? O zaman Zümer suresindeki ayete bakıyoruz, 6. Ayet, 458. Sayfa. Diyor ki Allah-u Teala burada, “Halegakum min nefsin vâhıdeh” “Sizi bir tek nefisten yaratı Allah-u Teala” “summe ceale minhâ zevcehâ” “Sonra o nefisten eşini yarattı” Sonra. Bakın önce Adem’i yaratıyor, secde edin emrini veriyor tek başına, sonra. Adem’le beraber yaratılmıyor Havva validemiz. Sonra yine o nefisten, o tek nefisten, yani döllenmiş yumurtadan… Havva’yı Adem’den yaratmıyor Allah-u Teala, Adem’in bir parçası değil, Adem’in kaburga kemiğinden değil, Adem’i neden yaratmışsa Havva’yı da ondan yaratıyor. Bugün bir kadın erkeğin kaburga kemiğinden mi yaratılıyor? O zaman neden yaratılıyorsa bugün de aynı şeyden yaratılıyor, kadın neden yaratılıyorsa erkek de ondan yaratılıyor.
Peki bu yaratılış acaba Adem As topraktan yaratılırken bir çocuk muydu? Neydi? Onu kim emzirdi? Havva validemiz çocuk olarak doğduysa onu kim besledi? Adem mi besledi? Nasıl ortaya çıktı? Kur’an’ı Kerim’de onun da hükmü var, onunla ilgili ayetler de var. Araf suresinin 29. Ayetine bakalım, 6. Sure 29. Ayet, 152. Sayfa. Diyor ki, “Gul emera rabbî bil gıst” “De ki Rabbim adaleti, dengeli davranmayı emretmiştir” “ve egîmû vucûhekum ınde kulli mescidin” “Her secde yerinde yüzünüzü dosdoğru Allah’a çevirin” “ved’ûhu muhlisîne lehuddîn” “Samimiyetle ve din Allah’a ait olmak üzere O’na dua edin, O’ndan isteyin isteklerinizi, yalnız Allah’tan isteyin” “kemâ bedeekum teûdûn” “Sizi başlattığı gibi tekrar döneceksiniz” Sizi nasıl başlattıysa tekrar o şekilde Allah’ın huzuruna döneceksiniz. Peki Allah’ın huzuruna dönüşümüz nasıl olacak o zaman? Dönüşümüzle ilgili ayetlere bakarsak o zaman Adem As’ın topraktan çıkarken süt çocuğu olarak mı çıktığını, yani 9 ay 10 gün sonra mı çıktığını, yoksa tam bir insan olarak mı, böyle bütün gelişmesini tamamlamış bir insan olarak mı çıktığını öğrenebiliriz. Onun için de Yasin suresini, 36. Sure, 51 ve 52. Ayetleri okursak oradan meseleyi çok iyi kavrarız. Daha başka ayetler de var da, onunla şey yapmış olalım. 442. Sayfa. Diyor ki Allah-u Teala, “Ve nufiha fis sûr” Yani topraktan tekrar çıkışımız nasıl oluyor? “Sur’a üflendi” Sura üflenmesi ne demektir? Yani zil çalıyor okullarda ya, kalk borusu, kalk. Koğuş kalk, vardır askeriyede. Ya da evde sabahleyin milleti uyandırırsınız, hadi kalkın sabah oldu, namaz vakti geçiyor. “feizâ hum minel ecdâsi ilâ rabbihim yensilûn” “Bir de bakarsınız ki, kabirlerinden kalkmış Rabbinin dediği yere doğru hızla gidiyorlar” Gidiyorlar da ne diyorlar? “Gâlû yâ veylenâ mem beasenâ mim mergadinâ” “Vay başımıza gelenler, bizi uyuduğumuz yerden kim uyandırdı?” Şimdi 9 ay 10 günlük bir çocuk olarak kalksalar bu sözleri söyleyebilirler mi insanlar? O zaman ne demek? Tam yetişkin olarak kalkıyorlar.
“Kemâ bedeekum teûdûn” dediğine göre Allah-u Teala, Araf suresinin 29. Ayetinde, “Sizi başlattığı gibi”… Bizi başlattığı gibi, bak kema enşeekum ya da kema halekakum demiyor, bedeekum diyor. Yani ilk başlangıç nasılsa Adem As’la Havva validemizin başlangıçtaki durumu neyse ahrette yeniden dirilmemiz aynı olacaktır. Ahirette yeniden dirilişte, hiçbirimizin anası babası olmayacak ahirette. Ama ahirette hepimizin vücudunun bir parçası nefs-i vahide olacak. Ne demek? Yani vücudumuzun bütün özelliklerini taşıyan bir parça, tıpkı Adem As’ın yaratıldığı gibi toprağın içerisinden yaratılacak tam insan halini alacak, sura üflendiği zaman herkes kabrinden kalkacak, kabirler zaten hamile kadın görünümünde olacak. Tabi öyle küçük bir çocuğa hamile değil, koskoca bir adam, kabristanların o üstü örtülü şekli gibi yani, o şekilde. Tabi orada da aynı ortam olacak, ilgili ayetler var, şimdi konuyu dağıtmamak için onlara girmiyorum. Yine bir balçık ortamı olacak, yine o Adem As’ın yaratıldığı salsal, hamei mesnun, bütün onların hepsi gene olacak ve 50.000 yıl gibi bir zaman da geçmiş olacak. Yani yıllanma hemen iki günlük değil, çok uzunca bir zaman içerisinde oluşabiliyor.
Buradan şunu anlıyoruz, demek ki Adem As tam bir insan olarak dünyaya gelmiş. Peki onun eşi? O da aynı şekilde, olgun bir insan olarak dünyaya gelmiş. Ondan sonra ne oluyor? Ondan sonra ne olduğunu Allah-u Teala Nisa suresinin ilk ayetlerinde bize bildiriyor. 76. Sayfa. Diyor ki Allah-u Teala, “Yâ eyyuhen nâsuttegû rabbekumullezî halegakum min nefsin vâhıdeh” “Sizi bir nefisten yaratan Rabbinize kulluk edin” Yani bir nefis dediği, işte az önce de söylediğim gibi döllenmiş yumurta, ama sizin tüm özelliklerinizi taşıyan bir yumurta, onun için adına nefis deniyor. Çünkü vücuda da nefis deniyor, vücudun içerisine giren ruha da nefis deniyor. Bunların üçünün toplamına da nefis deniyor. “ve halega minhâ zevcehâ” “Ve eşini de ondan yaratmıştır” Gene aynı şekilde yani, Adem’i neden yarattıysa eşini de ondan yaratmıştır. “ve besse minhumâ” Bak önce bir tek Adem yaratılıyor, sadece Adem, arkasından eşi yaratılıyor, ondan sonra eşi yaratılıyor, ikisi de bir nefs-i vahideden, sonra o ikisinden, “ve besse minhumâ” “O ikisinden yaydı Allah” “ricâlen kesîran ve nisââ” “Çok sayıda erkek ve kadını yaydı”
Gelelim asıl konumuza, diyor ki Allah-u Teala İsa As’la ilgili olarak, “İnne mesele îsâ ındallâh kemeseli âdem” “İsa’nın yaratılışı Adem’in yaratılışı gibidir, yani İsa’nın örneği Adem’in örneği gibidir” Tabii ki Adem gibi gelişmesini tamamlamış bir kişi olarak çıkmıyor, İsa As biliyorsunuz çocuk olarak doğmuştur anasının rahminden, ama başlangıcı öyle değil. Şimdi Allah-u Teala bizi başlangıçta… Yani Nuh suresinde “embetekum minel arda” “Yerden sizi bir bitki olarak bitirdi” dediğine göre…
(Ekranda bulunan fotoğrafı göstererek) Şimdi bakın burada bir bitki tohumunun nasıl çimlendiğine dair bir resim var. Orada dikkatle bakarsanız onun içerisinde hem erkek var, hem de dişi. Yani aynı tohumda erkek ve dişi bir arada. Tamam mı? Orada şey yapılmış, ben şimdi benim bilgisayardan verilmediği için gösteremiyorum onu, ama bu baktığın zaman en sol tarafta size gözüküyor erkek organı diye bir yazı var. Gördünüz mü? Bir de en sağda dişi organı diyor. Şimdi, Adem As’ı yerden bitki gibi bitirdiğine göre, ne demektir bu? O döllenme tıpkı bir bitkideki döllenme gibi, yani erkeği dişisi bir arada oluşmuştur.
Zaten Meryem validemizle ilgili iki tane ayet var, birisi Tahrim suresinde, birisi Secde suresinde. Birisinde fihi birisinde fiha diye geçiyor. Yani buna ayeti kerimelerde de işaret ediliyor. 66. Surenin en son ayeti, 560. Sayfa. “Ve meryemebnete ımrânelletî ahsanet fercehâ” “Namusunu korumuş olan İmranın kızı Meryem” “fenefahnâ fîhi min rûhınâ” “onun rahmindeki çocuğa, rahmine ruhumuzdan üfledik” Oradaki fihi erkek zamiri. Tamam mı? 329. Sayfa, Enbiya 91’de, orada da aynı şey var, orada da diyor ki, “fenefahnâ fîhâ” diyor. “Velletî ahsanet fercehâ fenefahnâ fîhâ min rûhınâ” Bak burada dişiyi gösteren, orada da erkeği gösteren ayet. Görüyor musunuz bakın, ayetler ne kadar ayrıntılı bilgi veriyor, ama o ayrıntılı bilgiye o metodla ancak ulaşılıyor. Yani Kur’an’ı oluşturacaksın. Kur’an’ı oluşturmak neydi? İlgili ayetler kümesini bir araya getireceksiniz. Ama bunu uzmanlarla birlikte bir araya getireceksiniz. Biz tabi bu konuda yeterli çalışmayı henüz tamamlayamadık. Ama burada şu ortaya çıkıyor ayetlerden, uzmanları bunun ayrıntılı çalışmasını inşallah yaparlar. Demek ki Adem As topraktan bir bitki gibi bitmiştir, Meryem validemizin rahmi de bir saksı gibi İsa As’a oluşmasına mekan olmuştur. İsa As’ın oluşumuyla Adem As’ın oluşumu aynıdır, aynen bu çiçekte olduğu gibi. Yani anneye babaya gerek olmadan toprağın içerisinde oluşmuştur. Ondan sonra, tabi İsa As normal bir çocuk olarak anasının rahminden doğmuş ama Adem As’la Havva validemiz yetişkin birer insan olarak topraktan çıkmışlardır.
(Ekranda bulunan fotoğrafı göstererek) Bir de şimdi ondan bir sonrasına bakın. Ana rahminde çocuğun durumu, bir sonrakine inelim. Bu da bir kuşun yumurta içerisindeki durumu. Ne kadar çok benziyor değil mi? Şimdi, kuşun yumurtası çok ilginç bir şey, bir taraftan saksıya benziyor, yani ana rahmi değil, vücudun içerisinde oluşmuyor biliyorsunuz kuş, yumurtada oluşuyor. Yumurtada dışarıya çıkıyor, bir toprak gibi oluşuyor. Ama görüntü aynı görüntü, dikkat ediyor musunuz? Yani bunlarda müthiş bir benzerlik var. O zaman yaratılışla ilgili çalışmalar yapacak olanlar ne yapmaları lazım? Bir kere bitkilerin çimlenmesi konusunda uzman olanlar, kuşlar konusunda uzman olanlar, tıbbın değişik dallarında uzman olanlar birleşecekler, bir araya gelecekler, ilgili ayetler çok iyi Arapça bilen kişilerin de desteğiyle incelenecek, o zaman insanın yaratılışı konusunda çok sağlıklı bir bilgiye ulaşılacak.
Peki o sağlıklı bilgiye ulaştığımız zaman neyi elde edeceğiz? Onu da Cenab-ı Hakk Zuhruf suresinin, 43. Surenin 61. Ayetinde… 493. Sayfa. Şimdi burada Allah’u Teala İsa As için şöyle diyor. “Ve innehû leılmun lissâah” “İsa, o kıyamet saati için gerçek bir ilimdir” Yani bütün bunları şey yaptığınız zaman İsa As burada bizim için çok ciddi bir bilgi kaynağı olacak, yeniden dirilişin bilimini yapmış olacağız. Şimdi bakın Allah-u Teala İsa As’la bir bilim ortaya konabileceğini burada söylüyor, biz bunu yapmak zorundayız, peki onu yaptığınız zaman neler olacak? Orada çok rahatlıkla organ üretmesini de becereceksiniz. Çünkü Cenab-ı Hakk Müminun suresinin 14. Ayetinde insanı yaratmasıyla ilgili bütün bilgileri verdikten sonra, “fetebarakallâhu ahsenul hâligîn” “Yaratanların en güzeli olan Allah pek yücedir” diyor. Bakın en güzel ifadesi, güzelin de olabileceğini gösterir. İşte bütün bunlar tıpta, eğer bu ayetler ışığında Müslümanlar çalışma yaparsa çok ciddi ilerlemeler sağlayacaklarını göstermektedir.
Evet şimdi sonuç olarak demek ki…. Ayeti eksik bırakmayalım, bu ayeti tekrar okuyalım, Ali İmran suresinin 59. Ayeti, “İnne mesele îsâ ındallâhi kemeseli âdem” “İsa’nın örneği Adem örneği gibidir” Bakın işte mesela bu, ya da bitki… Bitkinin altı da kara balçık görüyor musunuz? Yani bu… Ben tabi bilmiyorum da, konunun uzmanları, ana rahminin içerisi de bir balçık gibidir diyorlar. “İnne mesele îsâ ındallâhi kemeseli âdem halegahû min turâbin summe gâle lehû kun feyekûn” Bu da çok önemli, “İsa tıpkı Adem örneği gibidir, Allah-u Teala Adem’i topraktan yarattı, sonra ol dedi, o da oluşmaya başladı”
Şimdi buradan şunu karşılaştıralım tekrar, 59. Ayetle 47. Ayeti. “izâ gadâ emran feinnemâ yegûlu lehû kun feyekûn” “Allah bir işe karar verdimi ona ol der, o da oluşmaya başlar” İsa As’ın kelime olması budur, ol dedi oldu. Peki Adem As kelime değil mi? O da aynı, bakın aynı hemen bir sayfa sonrasında ne diyor? “halegahû min turâbin” “Onu topraktan yarattı” “summe gâle lehû kun” “Sonra bir insan haline dönüştürdü” “feyekûn” “O da oluşmaya başlar” Bitti o kadar. Bizimki de, hepimiz de aynıyız yani. Tekrar ediyorum İsa As ne kadar Allah’ın sözüyse biz de o kadar Allah’ın sözüyüz. İsa As ne kadar Allah’tan bir ruh ise biz de o kadar Allah’tan bir ruhuz. Adem As ne kadar Allah’tan bir ruhsa biz de o kadar Allah’tan bir ruhuz. Allah’tan ruh ne demek? Vücudumuza bilgi sisteminin Allah tarafından yerleştirilmesi demektir. Ruh bilgi demek, Kur’an’ı Kerim Allah’u Teala’nın indirdiği ruhtur. Çünkü onu hem İsra suresinin 85. Ayetinde söylüyor Cenab-ı Hakk, başka yerde de söylüyor. Peki bizimki de, bilgi üretebilen, bilgi öğrenebilen, bilgiyi harmanlayabilen, yeni bilgiler üretebilen bir vasfa kavuşmadır.
Dolayısıyla siz… Darwin kendine göre bir çalışma yapmış, bana göre çok değerlidir onun yaptığı çalışma, çünkü Allah-u Teala bize emir veriyor, “Dolaşın yeryüzünde bakın bakalım yaratılış nasıl başladı?” Dolaşmış, kendine göre bir araştırma yapmış, yanlış sonuçlara varmış olabilir, ama yanlış olan onun bir ideolojiye dönüştürülmüş olmasıdır. İdeolojiye dönüştürüldüğü zaman, Cenab-ı Hakk’ı inkarın bir aleti haline getirildiği zaman yanlış oluyor. Yani üzümü üretmek yanlış değil değil mi? Yanlış olan onu şaraba çevirmektir. Bu kadar.
Şimdi demek ki, insanoğlu… bir kere Adem tek başına yaratılmıştır. Bazıları çıkıp diyor ki, beşer vardı, o beşerlerden bir tanesini Allah Adem haline getirdi. (Haşa) Ya nereden çıkarıyorsunuz? Yani Cenab-ı Hakk’ın ayetlerine bizim anlam verme yetkimiz var mı? Onu Allah-u Teala kendisi söylüyor yani, “Ben bir beşer yaratacağım” diyor. Ve onu da Adem olarak yarattığını da söylüyor. Mesela az önce okuduk, Hicr suresinde diyor Allah-u Teala bunu. Hicr suresi 28. Ayet, “Ve iz gâle rabbuke lilmelâiketi innî hâligun beşeran” “Ben bir beşer yaratıyorum dedi” Yarattı işte. Ondan sonra da Havva’yı yarattı, daha sonra. Nisa suresinde de o ikisinden erkekleri ve kadınları yarattığını söylüyor. Yok bilmem, başka beşerler var falan filan demenin bir anlamı yok ki. Buna delil gerekir. Delil için yok efendim, burada küm zamiri varmış. Ya küm zamirinden delil olur mu? O zaman “kemâ bedeekum teûdûn” Hadi bakalım, verin bakayım (mana), orada da küm zamiri var. Araf suresinin 29. Ayetinde. “kemâ bedeekum” “Sizi başlattığı gibi” “teûdûn” “tekrar döneceksiniz Allah’ın huzuruna” Hadi öyleyse, ahirette…. Bizi başlattığı zaman bir anamız vardı değil mi? Bir de babamız. Bunlardan oluştuk, sonra dünyaya gelirken süt çocuğu olarak geldik. Ahrette yaratılış öyle mi olacak? Yani şimdi küm zamiri var diye… Gerçekten bu çok tehlikeli bir sahadır. Ayetleri ayetler açıklar. Bakın az önce ayetleri açıkladığımız zaman ne kadar açık ve net bir şekilde resim karşımıza çıkıyor.
Efendim o zaman ensest ilişki… Bunun yasaklığını sen kimden öğrendin? Allah’tan öğrendin. Peki sana bunu öğreten Allah diyor ki, siz Nuh’un şeriatını yaşıyorsunuz. Şura suresinin 13. Ayeti, “Şeraa lekum mined dîni mâ ves sâ bihî nûhan” “Allah Nuh’a neyi emretmişse sizin için bu dinin şeriatı yapmıştır” o zaman Nuh As’a kadar farklı bir şey var demektir. Nesih denen bir kurum var Kur’an’ı Kerim’de. Şimdi insanlara, daha önce recim vardı, Allah recimi celde cezasıyla değiştirdi ayetlerini okuduğumuz zaman herkes havada kapıyor. Ya kardeşim madem o ayete inanıyorsun buna da inanacaksın. Yani Allah-u Teala, “Mâ nensah min âyetin ev nunsihâ neé’ti bihayrin minhâ ev mislihâ” “bir ayeti nesheder ya da unutturursak ya daha hayırlısını ya da dengini getiririz” (Bakara suresi 106. Ayet 2/106) diyor. Tamam burada değiştirmiş.
Peki şimdi, insanla hayvan arasındaki fark nedir? Tek fark, yani en temel fark ruhtur, başka birisi değil. Allah-u Teala Müminun suresinin 14. Ayetinde, 23. Sure, 341. Sayfa, diyor ki burada… 12. Ayetten itibaren okuyalım. “Ve legad halagnel insâne min sulâletin min tîn” “İnsanı çamurdan süzülmüş bir özden yarattık” Hepimiz de öyle, yediğimiz bütün gıdalar çamurdan yaratılmıştır. Et yiyorsunuz, o et de o çamurdan gelen otlarla oluşmuştur. Yani yağmur yağmadığı zaman (Allah göstermesin) hayvan olabilir mi? İnsan olabilir mi? Toprakla su birleşecek ki, oradan bizim yiyeceğimiz gıdalar olsun. Sofranıza bakın çamurdan üretilmemiş, yani çamurdan yaratılmamış bir tek şey sizin sofranıza gelmez. İşte anamız babamız da çamurdan üretilmiş yiyecekler yedi, onların vücutlarında bir özden bizim tohumumuz oluştu, Adem As da öyle oldu işte. “Summe cealnâhu nutfeten” “Sonra o özü nutfe haline getirdi”
Bir de burada söyleyeyim, meallerde… Bakayım bu mealde ne diyor? Sonra onu sağlam bir karargahta nutfe haline getirdik. İyi nutfe demiş yani, meni diyorlar bazı yerlerde. Sonra nutfeyi alaka…. Olmadı alaka değil o. Yanlış yapmış. Nutfe. Döllenmiş yumurtanın adı nutfe‘dir. Çok da ilginçtir, ben o resimleri getirmedim, nutfe, inci demektir, beyaz inci. Döllenmiş yumurtanın görüntüsü de tam bir inci görüntüsündedir, eğer fotoğraflara bakarsanız görürsünüz.
“Summe cealnâhu nutfeten fî garârin mekîn” “Sağlam bir karargahta, kalış yerinde onu nutfe haline getirdik.” Ananın rahmidir o sağlam kalış yeri, babanın menisine nutfe denmez, bunu meni olarak tercüme ediyorlar, bu yanlış. Yani ayetleri birleştirmezseniz anlayamıyorsunuz meseleyi. Ondan sonra, “Summe halagnel nutfete alegaten” “Sonra o nutfeyi alaka şekline çevirdik” Halaka kelimesi, yeni şekil vermek demektir. Alaka, Türkçe’mizde de vardır, bir alaka, bir ilgi, yani rahim cidarıyla bir alakası olan, oraya asılı bir yapı haline getirdik. Ondan sonra diyor ki, bakın bu bütün hayvanlarda da aynıdır, hiç değişen bir şey yok, “fehalagnel alegate mudğaten” “O alakayı bir çiğnem et görüntüsünde yarattık” Omurganın olduğu yerler sanki dişle ısırılmış gibi gözükür orada. “fehalagnel mudğate ızâmen” “o mudğayı kemikler haline getirdik” “fekesevnel ızâme lahmâ” “O kemikleri etle donattık” Dolayısıyla vücudun tüm kemikleri, tüm eti, derisi, dolaşım sistemi, her şeyi yaratıldı. O zaman tam bir insan görünümünü kazandı. İnsan mı bu? Değil. Bak ne diyor Allah burada? “summe enşeé’nâhu halgan âhar” “Sonra onu bir başka mahluk olarak inşa ettik” İşte bütün organlar tamamlandıktan sonra ruh üfleniyor, o zaman insan oluyor. Yoksa insan denmesi, yok efendim işte kafası şöyleydi, ayakta yürüyordu, ellerinin boyu buydu, onunla hiç alakası yok.
İnsanı insan yapan -geçen hafta da anlatmaya çalıştık- ruh, o ruhla sem, basar ve fuad oluşuyor. Sem dinleme kaabiliyeti. Basar basiret, yani bir şeyi tam bilgili bir şekilde, tam ve doğru bir şekilde görebilmek demektir, doğru görebilmek demektir. Peki bir de fuad oluşuyor, gönül. İnsan o gönlünde de o bilgileri harman ediyor ve bilim üretiyor. O bilimi ya menfaatine uygun üretiyor… O bilgiyi yani, bilim demeyelim de, bilim dediğim zaman sanki üniversiteler akla geliyor. Yoksa o bilimi herkes üretiyor yani, herkesin kendine göre ürettiği bir bilgi var. O bilgiyi ya menfaatlerine göre üretir, o zaman çok kötü olur. Ya da menfaatlerini değil de evrensel düşünür, doğru düşünür, dürüst olur, o da çok iyi olur, çok faydalı olur. İşte orada onun için gönlü doğrulardan yana olanların ürettiği bilgilerden herkes yararlanır, gönlü yanlışlardan yana olanlar da zararlı olur. İşte imtihan orada olur. İşte insanların farklı hale gelmesi vücut yapısının tamamlanmasından sonra ona üflenen ruhladır. İşte Allah-u Teala burada Adem As’ı yaratırken de çok farklı yarattığını ifade ediyor. İşte topraktan bir bitki gibi bitirdiğini belirtiyor. İsa As’ın da Adem As gibi, o toprakta, o da saksıda yetişmiş bitki gibi oluyor. (İsa As) İsa As’la Adem As ve bitkilerin, bir de İbrahim As’a söylenen dört tane kuş meselesi de çok önemlidir, onun üzerinde de durulması lazım, bütün bunları birleştirdiğiniz zaman yeniden diriliş bilimi diye bir bilim ortaya çıkacaktır. Onu da Cenab-ı Hakk Zuhruf suresinin 61. Ayetinde bize bildiriyor. İnşallah Müslümanlar kitaplarına sahip çıkarlar da hem kendileri adam olur, hem de dünyaya faydaları olur. Peki şimdi dersimize ara veriyoruz.