Mezhepçiliğin Doğurduğu Acı Sonuçlar

3 Aralık 2016 tarihinde yayınlandı. görüntülenme Mukayeseli Fıkıh Müzakereleri

ABDULAZİZ BAYINDIR: Biliyorsunuz bugün İslam Alemi çok ciddi bunalımlar içerisinde. Herkes birbirini Allahu Ekber diyerek öldürüyor. Ölen de islam için çarpıştığı inancında öldüren de islam için çarpıştığı inancında. Ve bu dağınıklık bütün dünyada müslüman olmayan kişilerin islamdan daha da uzaklaşmasını islamı dışlamasını doğuruyor. Öyle bir sonuç ortaya çıkıyor. İslamım içerisinde doğup büyümüş olan kişilerin de bu dine güvenleri her geçen gün biraz daha azalıyor. Dolayısıyla bugün mezhepçiliğin doğurmuş olduğu acılardan, müslümanlara çektirdiği acılardan bahsedeceğiz. Maalesef çok büyük acılar doğuruyor. Çünkü Allah mezhepçilik konusunda bizi fazlaca uyarmıştır. Enam suresi 159 diyor ki Allah; “İnnellezıne ferreku dınehüm ve kanu şiyeal: dinlerini fırkalar haline getirip onların çevresinde guruplaşanlar”. İşte sünniler, şiiler. Şiilerin içerisinde başka guruplar, sünnilerin içerisinde başka değişik guruplar. Orda diyor ki Allah; “leste minhüm fı şey’ in: sen hiç bir konuda onlardan olamazsın”. Nedir bu? Kesin olarak mezhepçiliği C.Hakk dışlamış oluyor değil mi? İlgili ayetleri inşallah daha sonra okuyacağız da konumuza başlangıç olsun diye acaba bugün ben müslümanım diyen, islama sıkı sarıldığı kanaatinde olan, islamı dört dörtlük yaşadığına inanan ve bu işin eğitimini yapan, dersini veren kişiler acaba Allah’ın kitabına inanıyorlar mı? Asıl soru bu. Evet az önce ayeti okuduk hiç bir konuda onlardan olamazsın diye. Ama bu eğitim sisteminin yetiştirdiği bir kişi olarak bize Resulullah’ın şöyle dediği öğretildi; “ihtilafi ümmeti rahmetun vasia: ümmetimin ihtilafı geniş bir rahmettir”. Yani Allah’a rağmen Resulullah’a iftira edilerek Ona söyletilen bir söz ilmin merkezine oturmuş oluyor. Ama asıl konu şu: bugün gerçekten müslümanlar Allah’ın kitabına inanıyor mu? Şura suresi Kur’an’ın 42.suresi 13. Ayeti açarsak. Burda Allah diyor ki; “SURA, 13.. Ayet: Şeraa leküm mined dıni: sizin için dinin şeriatı yapmıştır”. Bu dinin şeriatı yapmıştır. Neyi bu dinin şeriatı yaptı? “ma vessa bihı nuhan: Nuh’a hangi görevi yükledi ise onu sizin için bu dinin şeriatı yaptı”. Aaa! Demek ki NujAs’a da aynı şeyler emredilmiş. Allah Allah! NuhAs’a kitap mı inmiş ya!! Bize öğretildiğine göre kitap 4 tane. Tevrat, İncil, Zebur, Kur’an. Ama devam ediyor ayet diyor ki; “vellezı evhayna ileyke ve ma vessayna bihı ibrahıme; İbrahim’e yüklediğimiz görev”, “ve musa ve ıysa: Musa’ya ve İsa’ya” “yüklediğimiz görev nedir? “en ekıymüd dıne: bu dini ayakta tutun”. Ya Musa as, demek Yahudiler de aynı inanca sahipmiş öyle mi? İsa as da aynısını yapmış. “Bu dini ayakta tutun, onda sakın teferruk etmeyin”. Az önceki ayette ne idi; “innellezine ferreku” aynı şey. Ayrışmayım yani. Değişik guruplar haline gelmeyin. Bunu sadece bize değil, demek ki bütün nebilere Allah emretmiş.  “kebüra alel müşrikıne ma ted’uhüm ileyh: müşriklere senin çağırdığın şey ağır geldi”. Niye müşrik? Müşrik, Allah’ı inkar eden değil Allah’ı ikinci sıraya koyup başkasını birinci sıraya alan. Peki Allah’ın bizden ne istediğini nereden öğrenebiliriz? Allah’ın kitabından. Başka öğrenecek yer var mı? Müşriklik yapanlar Allah’ın kitabını ikinci sıraya koyup yerine başkalarını koyan insanlardır. Onlara ağır geldi. Bunların hiç birisi kendisini din dışında saymaz. Ve hiç bir müşrik kendinin müşrik olduğunu kabul etmez. Bu konuda Kur’an’da ayetler vardır. Mesela bir ayet var “vallahi rabbina ma kulna muşrikin: rabbimize yemin olsun ki biz müşrik değiliz”. Hiç bir müşrik kabul etmez kendinin müşrik olduğunu. Bir de inşallah burada ders yapacağız: bugün tefsirler, kelam kitapları öyle bir hale getirilmiştir ki Kur’an’daki şirk ile ilgili ayetleri öylesine bir tahrif edilmiştir ki. Tahrif anlam kayması demektir, kelimelerin değişmesi değil. Bugünkü kelam da bugünkü tefsir de bugünkü meallerde müşrik bulamazsınız. Müşrik kim dedin mi zaten biz de yetiştiğimiz zaman müşrik deyince sadece Mekke’yi hatırlarız. Sadece orayı öğretmişlerdir ve sadece orada putun karşısında eğilen secde eden kişi. Halbuki müşrik o değil. O müşrik şüphesiz ama sadece o değil müşrik. Allah’ı ikinci sıraya koyan herkes. Müşriklere çok ağır gelir senin çağırdığın şey. Şimdi bakın burada ayetler okuyacağız, lütfen dikkat edin bakın ki okuyacağımız ayetler bugün ben müslümanım diyenlere ağır gelir mi gelmez mi? Buna dikkat edin lütfen. “allahü yectebı ileyhi mey yeşaü: Allah kendi tercihine göre birisini kendine seçer, onu nebi olarak görevlendirir. Peki. “ve yehdı ileyhi: kendi yoluna yönlendirir”. Yoluna geldiğini kabul eder. Kimi? “mey yünıb: içten kendine yöneleni”. Kim samimiyetle Allah’ın yoluna yönelirse Allah onu oraya yönlendirir destek verir. Ama yönelmezse kendisi bilir. “Ve ma teferreku” hani ayrılığa düşmeyin dedi ya ayet. Mezhepçilik ne zaman başladı? Resulullah hangi mezheptendi? Sorayım bakayım. Peki sahabenin mezhebi var mıydı? Ne zaman başladı mezhep? Tabiin döneminde değil mi? Tabiin döneminde başladı. Diyor ki ayet dikkat edin; “ve ma teferreku: fırkalara ayrılmadılar” yani değişik guruplara ayrılmadılar. “Ve ma teferraku illa mim ba’di ma caehümül ılmü : bu bilgi kendilerine geldikten sonra ayrıldılar sadece”. Bu bilgi geldi. Allah’ın kitabı geldi. Allah’ın kitabının nasıl açıklandığının bilgisi, hikmet bilgisi geldi. Allah’ın kitabıyla bütün problemleri çözebiliyorlardı eskiden. Ama daha sonra ne oldu? Guruplaştılar. Niye? “bağyem beynehüm: aralarındaki üste gelme arzusuyla”. Ben daha hakim olayım, ben daha güçlü olayım, ben hakimiyet kurayım, bizim gurubumuz hakim olsun. Allah’ın kitabı hakim olsun değil biz hakim olalım. “lev la kelimetün sebkat mir rabbik: eğer daha ömceden senin rabbinin geçmiş bir sözü olmasaydı”. Allah bir kural koymuştur. O kuralda herkese tanıdığı bir ömür vardır, o ömürü sonuna kadar yaşaması. Bu olmasaydı. Tabi insanlar yaptıkları günahla ömürlerini kısaltırlar. Biliyorsunuz bugün işte bu mezhep inancına göre Allah ömürü ne kısaltır ne uzatır. Halbuki o kadar ayetler var. O kadar açık. Bütün nebiler ümmetlerine söylemişlerdir onu. Gelin bize uyun ki Allah sizi eceli musemmanıza kadar yaşatsın.  “lev la kelimetün sebkat mir rabbik ila ecelim müsemmel. Eceli musemma aşapıya doğru inebiliyor yaptığımız yanlışlarla ama yukarı çıkıyor, Allah’ın baştan belirlediği kısmın üstüne çıkamıyor. “le kudiye beynehüm: aralarında hüküm verilir işleri bitirilirdi”. Siz misiniz ayrılmayın dedikten sonra. Demek ki eğer Allah’ın önceden verdiği bir hüküm olmasaydı tabiin döneminde bir tane müslüman kalmazdı. Bu sadece müslümanlarla ilgili değil. İşte NuhAs’dan başladı Resulullah’a kadar gelen bütün nebilerle ilgili. Peki üzerinde asıl vurgu yapacağımız şey şu; “ve innellezıne urisül kitabe: kitaba mirasçı olanlar var ya” iştr sahabeden sonra gelenler. “mim ba’dihim: oblardan sonra”. O kitaba uyan, şey yapanlardan sonra gelenler var ya “lefı şekkim minhü mürıb: bunlar o kitap hakkında derin bir şüphe içerisindedirler”. Bakın kim. Allah’ın kitabı hakkında derin şüphe içerisinde olanlar kim? Daha sonra gelenler değil mi? Şu mealleri yazanlar, daha sonradan gelenlerden mi? İşin esasını Yahya’dan dinleyeceğiz. 13.ayetin sonunda diyor ki; “içtenlikle kendine yönelenleri de ona ulaştırır”. Yani Allah, içtenlikle kendine yönelenleri o yola ulaştırır. Peki bakın bir insan karar verecek, içtenlikle Allah rızası için hareket edeceksiniz, gereken her şeyi yapacaksınız, Allah da sizi yönlendirecek. C. Hakk sizi asla yanlız bırakmaz. “Ve men yetevekkel alellahi fe huve hasbuh; kim C.Hakka tamı tamına güvenir ve dayanırsa Allah ona yeter” başka şeye gerek yok. Ondan daha güçlüsü yoktur. Bizi yaratan O. İhtiyaç duyduğumuz her şeyi veren O. Her yerde olan O. Her zaman olan O. İçimizi bile O, dışımızı bilen O. Ve her şeye gücü yeten O. Bütün yetkiyi elinde bulunduran O. Akıllı bir insan Ondan başkasına güvenip dayanır mı? E Ona hala güvenip dayanmıyorsan kusura bakma sende problem var. Şimdi bakın burda böyle dediği halde şu meali dinlediniz. Bir de şu meali size vereyim burdan okuyacağım sadece. Nahl 93. Bu, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın meali ama önemli değil. Hangi tefsiri ve meali açarsanız açın aynı şeyi bulacaksınız. Bunun tek istisnası İmam Maturidi’nin Et-Tevilatı’dır. Onu da daha yeni yeni görmeye başladık. Çünkü eskiden kütüphanelerde idi yeni basıldı. Birkaç sene oldu basılalı. Diyor ki; “Allah dileseydi sizi tek bir ümmet yapardı. Fakat O, dilediğini saptırır dilediğini de doğru yola yöneltir”. Bu ayette ne diyor; “içten yöneleni yola yöneltir”. Burada ne diyor; “dilediğini”. Ne oldu şimdi? Bu meal yapan kişiyi düşünün. “Ben anlayamadım ne biçim birşey ise! Ne yapayım, burada öyle orada öyle”. Ondan sonra da diyor ki; dilediğini saptırıyormuş dilediğini yola getiriyor! Peki. Ondan sonra? “Yaomakta olduğunuz şeylerden mutlaka sorguya çekileceksiniz”. Allah Allah! Benim hiç bir yetkim yok nasıl olacak! Peki öbür tarafta ne dedi burada ne dedi. Burada ciddi bir şüpheye düşmez mi? Bu Allah’ın kitabı mı kardeşim? Diyemez; kafir olmasından korkar. Evet diyemez yani sarılamaz. Onun için bugün bakın bu iman meselesi. Öyle acayip bir şey ki. Allah inanın diyor nebi gönderiyor, kainat ayetlerini insanın karşısına koyuyor ama ondan sonra bakıyorsunuz ki böyle diyor. İmam Maturidi bu ayete nasıl meal veriyor? Mesela bu ayete verilen meal arap diline yüzde yüz aykırıdır. Yani yüzde 99 değil. Yüzde yüz aykırıdır. Medine’de oradaki ulema ile nir konuşmamızda onlara demiştim ki; “arap dilinde bir kelimenin kök anlamı ile değişik kiplerde kullanım anlamında temel bir değişiklik olur mu” dedim “öyle şey mi olur tabiki olmaz. Dilde öyle bir şey olur mu” dedi. “Sizin kitaplarınızda bunun yazdığını biliyorum” dedim. “Peki ‘şey’ kelimesinin anlamı nedir arapçada?”. “Varlık demektir”, “peki o zaman mastar olarak?”, “var etmek demektir”, “peki şae’nin manasına niye erade: irade etme diyorsunuz? O zaman şey’e irade demeniz lazım”. Hepsi şok oldu. “Gerçekten doğru yaa! Biz bunu nasıl yapıyoruz!”. İşte 3.asırdan itibaren kelimenin anlamı değiştiriliyor. Bütün sözlüklerde var. Ama bunu Rağıb El Isfahani, Müfredatı’nda açıklıyor bu durumu. Ama en güzel şekilde İmam Maturidi’nin Et-Tevilatı’nda görüyoruz. İmam Maturidi bu ayete şu manayı veriyor. Diyor ki; “tercihi Allah yapsaydı-tercihi size bırakmasaydı hepinizi mümin yapardı”. Niye biriniz mümin biriniz kafir olsun? “Ama O, sapıklığı tercih edeni saptırır(yani sapıklığını onaylar) hidayeti tercih edenin de yola gelmişliğini onaylar. Yapmakta olduğunuz şeylerden mutlaka sorguya çekileceksiniz”. Bir problem kaldı mı? İşte şimdi bakın daha başlangıçta iman konusunda bir sürü şeyler var. Bunun biliyorsunuz yüzlerce örneği var. Bizim sitede de var: Şey, irade, fıtrat diye. Doğru Bildiğimiz Yanlışlar’da da var. Bu işin tarihi geçmişi anlatılıyor. Arzu edenler bulabilir. Ama o ‘şey’ kelimesindeki hatayı bulabilmek için en az 10 sene çalışmışızdır. Allah’tan ki en eski dönemlere kadar gidiyorsunuz bakıyorsunuz ki bu dilin kuralına yüzde yüz aykırı. Peki yüzde yüz aykırı olarak kelimeye nasıl anlam veriyorlar? Araştır araştır yıllarca araştır, çünkü bütün şeyler böyle. Hatta harekete geçmemize sebep şu olmuştu: şimdi bakın neden şüphe içerisinde olduk şurdan okuyacağım. Mealden okuyacağım. 14.surenin 4.ayetindeki şüpheden başlamıştık. Bak burada diyor ki. Ben bunun bu kadar da yanlış olduğunu bilmiyordum. Az yanlıştır diye düşünüyordum. Buradan okumazdım çünkü çok vakit alacak. “Biz her peygamberi ancak kendi diliyle gönderdik ki onlara Allah’ın emirlerini iyice açıklasın”. Bize peygamber gönderilmiş mi? Şu anda var mı bizim peygamber? Madem kendi kavminin dili ile. Bu ne Allah aşkına ya! Resul kelimesine peygamber anlamı verilebilir mi? Bugün resul budur. Eğer bunu türk dili ile düzgün bir şekilde şey yaparsanız, Allah’ın mesajını çünkü bu taşıyor. O zaman bize gelmiş olur. Rusçaya çevirirsen ruslara, ingilizceye çevirirseniz ingilizlere. Ama doğru çevirisini yapacaksın. Bakın burada bunu siz açın tefsirlerde de aynı şekilde bulacaksınız. Hadi resul diyelim şimdi, değiştirelim. Üzerinde durmayalım. Bu konuda da bizim sitemizde nebi ve resul kelimeleri vardır. Onu mutlaka okumanızı tavsiye ederim. Bir de Zeki Bayraktar Hoca’nın Sünnet Ama Hangi Sünnet. Öyleydi değil mi kitabın adı. Kur’an Ve Sünnet Ama Hangi Sünnet. Onun da mutlaka okunmasına ihtiyaç var. Göreceksiniz sistem tümüyle değişecek. Bak “biz her peygamberi ancak kendi diliyle gönderdik ki onlara Allah’ın emirlerini iyice açıklasın”. Güzeel. İyice açıklasın! Bu da yanlış. “Li tubettine lehum: açık seçik göstersin”. Bu meal de yanlış. O kadar yanlışlar var ki. “Allah dilediğini saptırır dilediğini doğru yola getirir”. Buradan okuyorum. Peki Mekke diyelim hadi vazgeçtik. Allah bir resul gönderdi her şeyi açık açık anlatsın. Anlattı, güzel açıkladı da diyelim hadi doğru kabul edelim. Allah dilediğini saptırıp dilediğini yola getiyor. Allah Allah! Şimdi bunu yazan adam bu kitabın Allah’ın kitabı olduğundan ciddi bir şekilde şüpheye düşmez mi? Madem dilediğini saptırıp dilediğini yola getiriyor, niye nebi gönderiyor ki? Niye resul gönderiyor ki? Ne gerek var? Ondan sonra o resulün o kavmin dili ile gelmesinin ne manası var? Neticede adamların h bir tercih hakları yok. Ondan sonra da şu cümleye bakın: “O mutlak güç sahibidir”. Amenna, tamam. Mutlak güç sahibidir. Anladık. Hem beni kafir yapacak cehenneme atacak, benim yapabileceğim bir şey yok ki. Falancayı da mümin yapıp cennete atacak, onun da yapacağı bir şet yok. “Hüküm ve hikmet sahibidir”. Bu ne biçim hikmet? Şimdi bu meali yapan kişinin kendisi bunun Allah’ın kitabı olduğundan ciddi şüphe etmez mi? İşte bugün kelimelerin anlamları değiştirişiyor. İmam Maturidi bu ayete nasıl meal veriyor? Bir tek Onda. Yani yıllarca aradıktan sonra Onda bulabildik doğru meali. Diyor ki; “biz her elçiyi” esasen arap dilinde elçi; getirilen şeydir. İkinci anlamı getiren kişidir. Asıl olan bu. Bu olmasa MuhammedSav’in bizim açımızdan hiç bir önemi olmaz. Asıl olan budur. Ondan sonra diyor ki; “biz her elçiyi kendi kavminin dili ile gönderdik ki onlara her şeyi açık seçik göstersin. Bundan sonra Allah sapıklığı tercih edenin sapıklığını onaylar doğru yolu tercih edenin de doğru yola gelmişliğini onaylar”. Sen öğretmensin, bu sınıf geçti demen lazım. Allah’tan başkası onaylayamaz ki. Çünkü iman kalptedir. “O, mutlak güç sahibidir hüküm ve hikmet sahibidir”. Tamam her şey oturdu gayet güzel. Şimdi bugün öyle bir noktaya geliniyor ki. Bu, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın meali. Bir de D.İ. Başkanlığı’nın yayınladığı Kur’an Yolu tefsiri var. Baştan şunu söyleyeyim; bunu biz Diyanet’i suçlamak için yapmıyoruz. Sadece halk güvenir diye onu seçtik. Halkın güvendiği bir kurum olduğu için onu seçtik. Yoksa, şuradaki kitaplardan hangisini alsanız aynı şey var. En eskiye kadar gidin, mevcut kitaplarda başka şey bulamazsınız. Bir de Kur’an’ı açıklama ilmi var. O ilim tamamen kaybolmuş. Şimdi bakalım orada ne diyor. Okurmusun Hud suresinin ilk ayetlerini.

YAHYA ŞENOL: Hud suresi 11.sure. Onun 1 ve 2.ayetlerini derslerimizde çok sık bir şekilde tekrar ediyoruz. Bugün farklı bir vesileyle farklı bir açıdan tekrar etmek durumundayız. Hud suresinin 1 ve 2.ayetleri aslında Kur’an’ın nasıl bir kitap olduğunu ve resulün dindeki konumunun gayet net açık bir şekilde gösteren iki ayet. Burada C.Hakk şöyle buyurmuş: “Elif, lam, ra. kitabum uhkimet ayatuhu summe fussilet min ledun hakimin habir”. Elimdeki, Kur’an Yolu Meali. Diyanet İ. Başkanlığı’nın bir heyet tarafından yaptırdığı meal. Heyetin de isimlerini hızlıca söyleyeyim. Hayrettin Karaman, Mustafa Çağırıcı, İbrahim Kâfi Dönmez ve Sadrettin Gümüş. O hocalar tarafından şu şekilde ayete meal verilmiş. Denmiş ki; “elif, lam, ra. Bu, hikmet sahibi ve herşeyden haberdar olan Allah tarafından ayetleri sağlam kılınmış, sonra da açıklanmış bir kitaptır”. Hem muhkem kılınması hem de açıklanması Allah tarafından yapılmış olan bir kitap.

ABDULAZİZ BAYINDIR; Burada “sonra” kelimesi problemli ama neyse.

YAHYA ŞENOL: Buradan net bir şekilde anlaşılıyor. Açıklanma Allah tarafından. Düzgün güzel bir meal yansımış buraya. 2.ayette şöyle: “ella ta’budu illlallah inneni lekum minhu nezirun ve beşir”. Meali şöyle; “açıklanmıştır ki(yani Allah tarafından açıklanmıştır ki) Allah’tan başkasına tapmayasınız, şüphe yok ki ben de Onun tarafından size gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim”. Ayetleri Allah açıklıyor, resulü de Onun tarafından bize gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdeleyici.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Başka bir şey değil.

YAHYA ŞENOL: Yok. Zaten tefsirinde de bu ayetlerin mealiydi. Tefsirinde de diyor ki; “bu ayete göre Hz.Peygamber herhangi bir insan olarak değil, Allah tarafından gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdeleyici bir peygamber olarak insanlığı Allah’tan başkasına kulluk etmemeye çağırmış. Allah’a itaat edenlerin cennete gireceğini müjdelemiş, isyan edenlerin de cezalandırılacağını haber vermiş. İnsanlığa tevbe edip Allah’a yönelmelerini, Ona sığınıp lütuf ve bağışlanmasını dilemelerini tavsiye etmiştir”. Burda da bir problem yok. Şimdi Kur’an Allah tarafından açıklanmış ve sebebi de Allah’tan başkasına kulluk edilmemesi. Mealden net bir şekilde anlaşılıyor.

ABDULAZİZ BAYINDIR: İyice izleyicilerimiz zihnine oturması için. Ne diyor bu mealde? Bu bir kitap ki ayetleri muhkem kılınmış. Gerçi o muhkem demiyor. Aynı zamanda Allah tarafından ayrıntılı bir şekilde açıklanmıştır ki Allah’tan başkasına kulluk etmeyesiniz. Ben de, MuhammedSav de neymiş? Göreci neymiş Onun?

YAHYA ŞENOL: Uyarıcı ve müjdeleyici.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Allah ne diyor? “Ve ma aler resuli illel belağ: resule tebliğden başka bir görev düşmez”. İzleyicilerimiz kendi evlerindeki Maide suresinin 67.ayet bakın. Orada da bu meal aynıdır. Bu da Diyanet’in çünkü. Burada “peygamber” demiş. Resul demesi gerekir. “Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan Onun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun”. Görevi neymiş? Tebliğ. Mesela devlet dairelerinde çalışanlar vardır mesela yöneticisinizdir, yukarıdan bir emir gelir. Size düşen nedir? İlgili tebliğdir değil mi? O kadar. Bildiri. Bildiriyorsun. Diyor ki; Muhammed sav’e emir geliyor diyor ki bak Allah şöyle şöyle dedi. İşte burada da Allah ne diyor bakın. Diyor ki (kendi meallerinden); “ey Peygamber. Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan Onun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun”. “Allah seni insanlardan korur, korkma” diyor. Korunacağından dolayı endişen olmasın. Gerçekten insanlar çok ciddi tepki gösteriyorlar Allah’ın kitabına çağıranlara. Allah da koruyor. “Şüphesiz Allah kafirler topluluğunu hidayete erdirmeyecektir” diye meali bitirmiş. Tekrar edelim: Resulullah’ın görevi, burada da anlatıldığı gibi açıklama değil. Açıklama Allah tarafındandır. Resulullah’ın açıklama görevi yok. Aynı tefsirin bir başka ayeti nasıl anladığına bakalım.

YAHYA ŞENOL: O da Nahl Suresi. Kur’an’ın 16.suresinin 44. ayeti. 43-44 birlikte okuyalım. Şu şekilde meallendirilmiş; “senden önce de ancak kendilerime vahiy indirdiğimiz erkekleri peygamber olarak gönderdik. Eğer bilmiyorsanız bilgi sahibi olanlara sorun. O peygamberleri açık delillerle ve kutsal kitaplarla gönderdik”. Şimdi burası önemli; “insanlara indirdiklerimizi onlara açıklaman için ve düşünsünler diye sana da uyarıcı kitabı indirdik. İnsanlara indirdiklerimizi onlara açıklaman için ve üzerinde düşünsünler diye sana da uyarıcı kitabı indirdik”. Bu nasıl tefsir edilmiş?

ABDULAZİZ BAYINDIR: “Açıklaman için” diyor. Halbuki “litubeyyine: beyan edesin diye” diyor. Yani “gösteresin diye”. Az önceki okuduğumuz ayete göre ne dedi? “Bu bir kitaptır ki muhkem kılımış, Allah tarafından açıklanmıştır. Bu ayette sizin şüpheniz olursa bak burada diyor ki; “senden önce gönderdiğimiz vahyettiğimiz erkeklerden başkası değildi. Ehli zikre sor” yani ehli kitaba. Zaten belli oluyor. Nasıl göndermiş? Beyyinelerle ve kitaplarla. Söyledi yani. Ne dedi? “İlahi kitaplarla göndermiş. O zaman o kitapların uzmanlarına sor size gelen elçilerin içinde bayan varmıydı diye. Eğer bilmiyorsan sor diyor. Ondan sonra? Peki o zaman diyor ki; “ve enzelna ileyke zikra li yubeyyine linnas” aynı zikri sana da indirdik. Yukarıda zikir, burada tekrarlanıyor. Yani aynı kitabı sana da indirdik. Şura suresinde de gördük zaten en başta. Bu insanlara yani önceki kitaplar kendisine inenler var ya, onlara kendilerine açıklayasın. Çünkü bir çok şeyleri gizliyorlar. Kendilerine neyin indirildiğini açıklayasın. Ey yahudiler size şu indirildi, ey hıristiyanlar şu indirildi. Bunu da Allah, Maide suresinin 15. ayetinde daha açık olarak ifade ediyor. Diyor ki; “Yâ ehle-lkitâbi: ey ehli kitab”. Beyyinat ve zubür dedi zaten orda. Kendilerine açık kitaplar gelmiş. “Ey ehli kitap, elinde kitap olanlar”, “kad câekum rasûlunâ: elçimiz size geldi”. Şu anda elçi bu. Çünkü aslı mesaj taşıyan bu. “yubeyyinu lekum: sizin için beyan ediyor/ortaya çıkarıyor”. Neyi? “keśîran mimmâ kuntum tuḣfûne mine-lkitâbi: kendi kitabınızda gizlediğiniz bir çok şeyi açığa çıkarıyor”. Bugün mesela tevrata, incilde namazı arasanız bulamazsınız, orucu arasanız bulamazsınız, zekatı arasanız çok zor. İşte onaları ortaya çıkarıyor. Gizlemişsiniz diyor. “veya’fû ‘an keśîr; bir çoğunu da affediyor” nesihle bazı hükümler de ortadan kaldırılmış oluyor. Şimdi açıklandı mı? Allah açıkladığı zaman böyle. Peki bakalım Kur’an’ı Allah açıklar diyen bu tefsir şimdi ne diyor.

YAHYA ŞENOL: Evet diyor ki; “ayette Hz. Peygamber’e Kur’an’ın indirildiği bildirilmekle kalmayıp, Ona insanlara indirilenleri yani Allah’ın hükümlerini onlara açıklama görevi de yüklenmiştir.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Az önce ne dedi? Allah’ın indirdiğini açıklama görevi kimdeydi? Allah’ta. Şimdi ne oldu? İkisi de Allah’ın ayeti? Bu tefsiri yapan kişi, Kur’an’ın Allah’ın kitabı olduğundan ciddi şüpheye düşmez mi? Burada böyle diyor, burda böyle diyor ben ne bileyim!! Onun için bir tv programında gene meşhur bir moderatör tanınmış bir hocaya şunu sormuş. Ben dinlemedim de bir arkadaşım söyledi. Demiş ki; “Kur’an’ın Allah’ın kitabı olduğunu söylüyorsunuz: bunun için elinizde bir kanıt var mı?”, “inanacaksın kardeşim”. Ya dedim böyle şey olur mu ya! Şu kitabın kendisi delildir demesi lazım ama meali öyle bir hale getirmişler ki okuyan bir kişi “bu ne biçim bir    şey”diyor.

YAHYA ŞENOL: Ayette Hz. Peygamber’e Kur’an’ın indirildiği bildirilmekle kalmayıp ona insanlara indirilenleri yani Allah’ın hükümlerini onlara açıklama görevi de yüklenmiştir. Buna göre Hz. Peygamber sadece bir nakilci değil aynı zamanda Allah’ın hükümlerini sözlü veya fiili olarak açıklama, yorumlama, inananlara uygulamada örnek olma işlevine de sahiptir. Bu işlemin tamamına birden sünnet denilmektedir. Sünnet de ilahi irşadla gerçekleştiği için bir tür vahiy görei taşımaktadır. İşte bu ayette açıklandığı gibi Hz. Peygamber’in asli görevi Kur’an’ı açıklamaktır. Şu halde Onun Kur’an’a aykırı bir hüküm ve anlayış ortaya koyduğu kesinlikle düşünülemez”. Bu şekilde bitirmiş.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Onun Kur’an’a aykırı bir davranış ortaya koyduğu kesinlikle düşünülemez! Peki ne  oldu bu iki ayet?

YAHYA ŞENOL: Sanki çelişmiş gibi oldu.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bilmeyene çelişmiş gibi mi oldu?

YAHYA ŞENOL: Müslüman bunu okuduğu zaman söyleyemez ama en azından hisseder.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Zaten Allah ne diyor; “le fi şekkin minhım murib” derin bir şüphe içerisine giriyor. “Kitabun uhkimet ayatuhu: bu bir kitaptır ki ayetleri muhkem kılınmış”. Muhkem yani kısa, özlü ifadelerle ayetlerde. Bir çok konu ayetlerde kısaca anlatılır. “Sümme fussilet” ama aynı zamanda da. “Summe” aynı zamanda manasındadır orada. Tabi şimdi arapçayı ana kaynaktan öğrenmeyenler bu benim dediğimden pek hoşlanmaybilirler. Aynı zamanda açıklanmıştır. Kim tarafından? Hakim ve habir tarafından açıklanmıştır. Yani Allah tarafından açıklanmıştır. Şimdi burada “uhkimet”e muhkem kılınmıştır yerine sağlamlaştırılmıştır diye anlam veriyor. Allah’ın ayeti zaten sağlam olur. Nerden sağlamlaştırıyor. Sonra da açıklanmıştır dediği zaman sonra bu kitaptan başka bir kitap daha mı var diye sormanız gerekir. Çok ciddi bir sıkıntı ortaya çıkarıyor. Bir de biliyorsunuz bizim en büyük sıkıntımız hikmetin kaybolmuş olmasıdır. Çünkü o ayet nerdeydi İbrahimAs dua ediyor kabeyi yaptığı zaman. Bakara 127 miydi? BAKARA 129: “Rabbenâ veb’aś fîhim rasûlen minhum yetlû ‘aleyhim âyâtike veyu’allimuhumu-lkitâbe velhikmete” ya Rabbi diyor bunların içerisinden bir resul gönder”. İstersen oradan mealini oku. Bakalım nasıl. Kendi iç çelişkilerini görmek için.

YAHYA ŞENOL: “Rabbimiz, içlerinden onlara bir peygamber gönder. Onlara ayetlerini okusun, kitabı ve  hikmeti öğretsin. Ve onları her kötülükten arındırsın. Şüphesiz sen mutlak güç sahibisin hüküm ve hikmet sahibisin”.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Peki hikmet kimlere verilmiş Yahya?

YAHYA ŞENOL: Yine kitaba göre konuşacaksak “yu’til hikmete men yeş’a” buyuruyor C. Hakk.

ABDULAZİZ BAYINDIR; Yani gereken çalışmayı yapan her insana hikmeti verir. Bir de Allah’ın indirdiği hikmet kimlere indirilmiş?

YAHYA ŞENOL: O da elçilerine.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bütün elçilerine değil mi? Mesela Ali imran 81’de ne diyor Allah; “Ve-iż eḣaża(A)llâhu mîśâka-nnebiyyîne lemâ âteytukum min kitâbin vehikmetin: size bir kitap ve hikmet veririm de” diyor. Hikmet, Allah’ın bütün nebilerine indirdiği ve Kur’an’ı açıklama ilmidir. Allah’ın bütün kitaplarının aynı olduğunu gördük şimdi. Tabiatta her türlü malzeme var. Hikmet, o malzameden şu masayı yapmaktır, şu odayı yapmaktır, şu kitabım kağıdını üretmek matbaasını şunu bunu yapmak ağaçtan ürermektir. İşte Kur’an ayetlerinden ilim çıkarabilmektir hikmet. Ve bunun da bütün ayrıntıları Kur’an’da vardır. Okunan ayetler onlardandır ama öyle anlamlar veriliyor ki bir zıtlıklar abidesi haline geliyor Kur’an. Bugün hangi alime sorsanız hikmet nedir? Ne cevap verir Yahya?

YAHYA ŞENOL: Sünnettir der.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Hikmet sünnetine derler. Peki kim bunu söylemiş? Hikmete sünnet diyen tek kişi İmam Şafi’dir. Diyor ki İmam Şafi, El Risalesi’nde. Bizim, İmam Şafi’nin Hikmet Anlayışı diye bir şeyimiz vardır bu kitapta. Ama sitemizde de vardır. Arzu edenler orada bulabilirler. Diyor ki; “Kur’an bilgisine sahip bir zattan şunu işittim; hikmet Allah’ın elçisinin sünnetidir”. Peki sünnet kavramını kim ortaya çıkarmış o manada? Allah’ın elçisinin söz ve uygulamaları dese anlarım ama sünnet diye bir kavram mı vardı? Sünnet Allah’ın kitabında: Allah’ın koyduğu kanunlardır. Bu kavramı ortaya çıkaran kim? İslam Ansiklopedisi’nde var. Sünnet kavramını kim ortaya çıkarmış?

YAHYA ŞENOL: İslam Ansikkopedisi’nin 38. cildinde Sünnet diye bir madde var. Orada sünnetin sözlük manası olarak izlenen yol, yöntem, örnek alınan uygulama, örf ve gelenek gibi manalara geldiği söylendikten sonra bunun bizim şu an kullandığımız anlamda İmam Şafi tarafından terimleştirildiği anlatılıyor ve deniyor ki; İmam Şafi gibi alimlerin yaptığı iş, sünnet kelimesinin başka kullanımlarından ayrıştırılarak sadece Resulullah’a atfen kullanımını sağlama yönünde terimsel bir yenilik getirmektir.

ABDULAZİZ BAYINDIR; Kim getirmiş onu?

YAHYA ŞENOL; İmam Şafi.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Yani Resulullah’ın sözlerine sünnet diyen O.

YAHYA ŞENOL: Ondan sonra İslam Aleminde artık bugüne kadar öyle gelmiş.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Buna sünnet diyen sen isen şu sözün manası ne olacak: hikmet Allah’ın elçisinin sünnetidir. Böyle duydum diyor ulemadan. Şu sözün manası ne olacak: “hikmet, Allah’ın elçisinin sözleridir”. Böyle duydum diyor ulemadan. Bunu terimleştiren sensin. Bir de şurada şunu söylüyor bakın: “hikmet Kur’an’a tabi kılınmış, kitap ve hikmet öğrenimi Allah’ın kullarına ikramı ayırmış iken doğrusunu Allah bilir ama burada hikmete Allah’ın elçisinin sünneti dışında bir şey denemez”. Peki Bakara 269’da Allah “yu’til hikmete men yeş’a” diyor. Gereken çalışmayı yapan kişiye Allah hikmeti verir. Herkese Allah’ın elçisinin sünneti mi geliyor yani? Ne oluyor! Ama İmam Şafi onu öyle kabul etmiyor. Diyor ki burada; “Allah’ın elçisinin sünneti-şuraya bakın-Allah adına Onun mzel ve genel hükümlerdeki muradını açıklar”. Murad ne? İçindeki asıl şey. Şia’da Allah’ın muradını kim açıklar AYDIN MÜLAYİM? İmamlar. Buna ne deniyor; “batıni bir mana vardır”. Şeriatın bir bâtını var bir zahiri var deniyor. Muradını açıklar. Maksat. Allah böyle demiş: “dedim dedim ama hele bir sor ki niye dedim”. Onu da demek ki ona soracağız. Şia da diyor ki “muradını imamlar açıklar”.

AYDIN MÜLAYİM: İnsanlar sadece zahirini bilir, imamlar ise batınını bilir. Batının da batını vardır onu da imamlar bilir. Artık bilinmezlere doğru gidiyor. Onu da sadece imamlar bilir.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Dolayısıyla batını sadece onlar bilir dendiğine göre hiç kimsenin onlara itiraz hakkı yoktur.

AYDIN MÜLAYİM: Dolayısıyla Kur’an anlamsız, bilinmez bir kitap olarak sunuluyor.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Halkın anlayamayacağı bir kitap oluyor. Sadece belli kişiler anlar oluyor. Sıkı durun İmam Şafi’nin sözünü okuyorum. Diyor ki; “Allah sünnetle hükmetmeyi kitabıyla eş tutmuş”. Nerde bu? Tabi resul kelimesine nebi manası vererek. Tabi bu uzun bir olay. Bunu sık sık anlatıyoruz. Ve sünneti kitaba bağlamıştır. Muradı açıklıyor. Bak gördünüz mü Kur’an gitti kenara. Muradını açıklıyor dediğiniz zaman artık Kur’ana bakmanın bir anlamı yok. Ondan dolayı bugün araplarda şu çok yaygındır: “essunnetu kâdıyetun alel kitab: sünnet kitabın üzerinde kadıdır” diyelim yani son sözü sünnet söyler. Çok yaygındır bu araplar arasında. Diyor ki; “kitabıyla eş tutmuş, kitabıyla sünneti bağlamış” işte burada sıkı durun “bunu yaratıkları içinde bu elçiden başkası için yapmamıştır”. Ne oldu! Allah ne diyor Bakara 269’da? Hikmet herkese olur diyor. Bir çok ayette bütün enbiyaya kitap ve hikmet indirilmiştir diyor. Ve Resulullah’a görev veriyor “yuallimuhumul kitabe vel hikme: onlara kitabı ve hikmeti öğretir” diyor ve burada diyor ki; “yaratıkları içinde bu elçiden başkasına bunu yapmamıştır”. Bu ne demek ya! Peki bu dağınıklığı görüyor musunuz? Ayette “daha sonra gelenler kitap hakkında derin bir şüphededir” diyor ya. Bakın ne oluyor: kitabı açıklama ilmi kayboluyor. O kaybolunca açıklayamıyorlar. Açıklayamayınca başka şeyler devreye sokuyorlar. İşte sünnet diye bir kavram ihdas ediyorlar. O sünneti kitap gibi kabul ediyor, kitabın üstünde hakim hâle getiriyorlar. Hatta İmam Şafi aynı yerde şunu yapmıştır Er Risalesi’nde: der ki; “Kur’an Kur’an’ı sünnet sünneti nesh eder”. Yani yeni gelen bir ayet önceki ayetin hükmünü ortadan kaldırır ama Kur’an sünnetin hükmünü ortadan kaldıramaz der. Sünnet de Kur’an’a dokunamaz. Ne oldu? Arada dokunulmazlık var. Bu ne oluyor? Ondan sonra? Peki diyor Kur’an sünneti nesh eder dersek ne olur? O zaman recm cezası elden gider diyor. Çünkü Kur’an’da recm cezası yok. Tamam. Ondan sonra ne yapıyor aynı yerde: bir hadis rivayet ediyor. O hadise 3 tane ayeti nesh ettiriyor. Hani sünnet Kur’an’ı nesh etmezdi? Onun için “sünnet son sözü söyler” demek zorunda kalıyorlar. Asıl sebebi o. Kur’an’ı açıklama ilmi tamamen kaybolmuş vaziyettedir. Az önce okuduk ya “ve yehdi ileyhi munib”: içten samimiyetle arzu edene Allah o yolu gösterir. Hamdolsun C.Hakk o yolu bize gösterdi çok şükürler olsun. Ve o kaybolan hikmeti tekrar ortaya çıkarmak bizlere nasib oldu hamdu senalar olsun. Onun için çözülemeyen hiç bir problem kalmıyor. Bize sordukları zaman “Kur’an’ın Allah’ın kitabı olduğunun delili ne?”, kendisi kardeşim. Eğer bana muhtaçsa Allah’ın kitabı olmaz ki. Aç oku diyebiliyoruz Allah’a çok şükürler olsun.

Sünniler var Şiiler var. Sünnileri gördünüz Kur’an’la alakalarının ne olduğunu. Önce delil olarak Kur’an alınır. Orada bulunmazsa sünnete geçilir. Orada bulunmazsa icma. Orada bulunmazsa kıyas. Bulunmazsa ne demek? Allah “bu kitapta her şeyi sizin için açıkladık” diyor, “bu kitabı her şeyi açıklasın diye indirdik” diyor. Ne demek bulunmazsa! Ondan sonra da bakıyorsunuz ki öyle bir din ortaya çıkıyor ki. Mesela İmam Şafi o zaman “Kur’an’a uyarsak recm olmaz” diyordu. Şimdi de efendim batılılar bir takım insanlar recmi tenkit edince hemen Kur’an’da yok diyerek ona sarılmaya başlıyorlar. Peki kölelik ve cariyelik? Nasıl ki Ezidiler İşid tarafından alınıp da köle ve cariye olarak satılmaya başlandı, dünya ayağa kalkınca herkes islamda yok demeye başladı. Hatta biliyorsunuz 126 tane islam alimi Bağdadi’ye mektup gönderdi. Delilleri neydi? Birleşmiş Millerler yasaklamış, artık bundan sonra köle cariye almak harammış! Peki Kur’an’a inanan adam bunu söyleyebilir mi? Efendim bugün işte Dünya İslam Alimler Birliği Başkanı Yusuf El Karadavi yıllar öncesinden fetva verdi intihar saldırılarına. Hiç duydunuz mu Yusuf El Karadavi’yi tenkit eden bizim dışımızda? Hatta bugün yarın yanlış hatırlamıyorsam bana davetiye gelmişti, İstanbul’da Ona saygı toplantısı yapılıyor. Peki Ona saygı duyuyorsunuz da niye İşid’e karşı çıkıyorsunuz? İşid’in fetvasını veren O. Türkiye’ye geldiği zaman VİP’de karşılıyorsunuz, çok büyük bir değer veriyorsunuz da niye intihar saldırılarına karşı çıkıyorsunuz? Bu ne biçim bir din anlayışıdır. İşid’in yaptığını kabul etmeyen hangi mezhep var söyleyin bana. İntihar saldırılarını hiç bir mezhep kabul etmez de. O ayrı. Bir tane söyleyin. Ama kabul etmeyen tek kitap Kur’an’dır. Bu da çok açık ve net. Bizim internet sitesinfe kölelik ve cariyelik yazısını okusun izleyiciler. Baksınlar ki Kur’an’da hiç olmuş mu bu islamda. Hiç olmuş mu böyle bir şey. Şimdi biraz Aydın’ı dinleyelim. Şia’daki kaynak kim Kur’an’ın dışında. Aslında Kur’an da yok aslında. Çünkü asıl murad. Asıl muradı sünnet söyler dediğine göre Kur’an kalmıyor orta yerde.

AYDIN MÜLAYİM: Şia’da aynen diğer mezhepler gibi Kur’an’ı yetersiz gördükleri için kendileri için bir din adamı kurumu oluşturuyorlar. Tabi Şia’da din adamı kurumu olduğu için aynen ehli kitabın kutsallaştırdığı din adamı bunlarda da vardır. Yani kendi din adamlarını kutsallaştırmışlardır. İşte Kur’an’da bulamadıkları kendi amaçları doğrultusunda bulamadıkları şeyleri bu kutsallaştırdıkları din adamları üzerinden rivayet ettirilerek sunuyorlar ki bunlardan da en önemli biliyorsunuz ehli sünnette Buhari nasıl sahih kaynak ise ehli Şia’da da Kuleyni’dir. Kuleyni’den alıntı olarak şimdi söyleyelim. Kuleyni 1.cild sayfa 235. Bu arapçası. Aslı. Yani Kur’an’da Allah “ve la teferreku” yani bölünmeyin, parçalanmayın “Va’tesimû bihabliallâh” Ali İmran 103.ayette buyurduğu gibi. Şimdi buradaki o kelimeyle yetinmiyorlar, Allah’ın kitabına değil bir de ehli beyte sarılma. Size şunu bıraktım diyor. Ehli beyte sarılırsanız hidayete erersiniz diyor. Huden lil muttekin olmaktan da çıkıyor Kur’an. Ehli beyti kendilerine böyle delil sunuyorlar.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Ehli beyte sarılmayan onlara göre müslüman sayılır mı?

AYDIN MÜLAYİM: Şimdi onu söyleyeceğim. Cafer Es Sadık’tan şöyle rivayet ediliyor: “biz Allah’ın itaati farz kıldığı kimseleriz. Ancak bizi tanıyanlar kurtuluşa erer. Bizi tanımayanlar mazur değildir. Bizim imametimize inanan mümin, inkar eden ise kafirdir”.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bak görüyor musunuz? Millet zannediyor ki Şia, Ehli Sünnet’i mümin sayıyor. Kesinlikle değil.

AYDIN MÜLAYİM: “Bizi tanımayan ama inkar da etmeyen kimse Allah’ın bize yapılması farz kıldığı itaati yerine getirip hidayate kavuşuncaya kadar delalettedir”.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Onlara inanana kadar dalalette. Onlara inanacaksınız, onların emrettiklerini yerine getireceksiniz. Kur’an devre dışı kaldı, Resulullah devre dışı kaldı dikkat ediyormusunuz? Ne oldu? Yepyeni bir din oldu.

AYDIN MÜLAYİM: Allah’ın ayetlerini de kendilerine mahsus kılarak yani mezhepleri, müslümanları birbirine düşman etmek için şu rivayet uyduruluyor: cennet hakkında nazil olan ayetler ancak kendileri ve ehlibeyt ile ilgilidir”. Nasıl ehlibeyte sarıldılar ise onlarla ilgili. “Cehennem ve yeryüzündeki şerliler hakkında nazil olan ayetler ise düşmanları ve kendilerine karşı muhalif olanlar hakkındadır. Bunu da Kuleyni’nin 8.cild sayfa 35’de söylüyorlar. Ehli Şia’nın din adamı kurumu var biliyorsunuz. Kur’an’da en çok tenkit ettiği ve üzerinde durduğu din adamlarıdır. Yani uyardığı din adamlarıdır. Bu yüzden tezimizde yazdık ki Kur’an’da din adamları nasıl tahrif edip kendi toplumları kendi din adamları tarafından. Bilginiz olsun diye. Şunu da okuyayım rivayeti. Din adamları yani imamlar, ahutlar, mollalar Azarbeycan’da ve benzerleri dinin muhafızlarıdır. Kutsal mesajın yorumlanmasında onları tek otorite olarak görmeliyiz ve alçak gönüllü bir tavırla bize verdikleri bilgileri almalıyız. Din adamlarının doğruladığı hiç bir şeye karşı gelmemeliyiz. Çünkü onlar Allah’ın elçilerinin soylarından gelmektedir.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Zaten onların herhangi bir yerden eğitim görmelerine ihtiyaç yok. Onlar doğuştan her şeyi biliyorlar. O da o inançların bir parçasıdır. Kendi kitaplarında bu var. Derler ki imamlar hiç bir yerden eğitim görmez, hiç bir hocaya gitmezler. Herhangi bir şey onlara sorulduğu zaman bilmiyorum demezler. Hiç düşünmeden, en yeni bir konu bile olsa en doğru cevabını verirler.

AYDIN MÜLAYİM: Bir de şunu derler; son imam zaman onun gelişine inanmayanlar da mümin değidir. Bir yukarıdaki hadislerinde söylüyorlar. Tabi ki imamlar böyle bir şey söylemiyor söylettiriliyor ki imam zamana iman etmeyen son mehdiye: onlar da kafirlerdir mümin değillerdir.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Görüyor musunuz herkes ben müminim diyor. Kime sorsan Kur’an’a inanma konusunda hiç kendisini dışlar mı? Ben inanmıyorum diye  çıkar mı? “Ne demek, can feda! Muhammed as’a”. Peki ne oldu o? Hani Kur’an nerde kaldı? Sünnisiyle Şiisiyle. Bu konu ile ilgili ayetleri, teferruk ile ilgili ayetleri. Mezhep savaşlarını okuyacak şey. Bu arada şunu söyleyeyim: mesela şimdi Haşdi Şâbi var. Birisi bana videolarını göndermişt. Bağdat’daki konuşma videosunu Katar’dan bir arkadaş göndermiş. Orada diyor ki; “işte Musul’a gideceğiz Hüseyin’in intikamını alacağız. Ve dün haberlerde vardı: Halep’dekü komıtanların tamamı İranlı. Bakın görüyor musunuz mezhep savaşını. Bu konuda Hayrettin Karaman Hoca’nın şeyini de bi oku bakalım.

YAHYA ŞENOL: Evet bugün tabi ders başlığımız bizim hani mezhepçiliğin doğurduğu acı sonuçlardı. Şimdiye kadar anlattığımız konular bunun alt yapısını oluşturuyor. Yanş bugün bizim Suriye’de Irak’ta şahit olduğumuz olayları bi gözünüzün önüne getirin, kim kiminle savaşıyor orada? Müslümanlar birbirleri ile savaşıyor. İşin gerçeği bu. Müslüman olduğunu iddia eden insanlar. Yani Amerika’nın Rusya’nın orada olması ortada hazır birbirini yiyen müslümanlar olmasından dolayı. Dolayısıyla bu işin temelinde bu tür görüş ayrılıklarının asla uzlaşılamayacak dereceye gelmiş olmasıdır. Mezhep başka bir şeydir mezhepcilik başka bir şeydir. Mezhep görüş demektir. Falamca hocanın şu konu ile ilgili görüşü onun mezhebidir. Ama siz ondan daha fazla mezhepci olduğunuz zaman iş bugünkü noktalara geliyor. Tabi ki bunun bugün Suriye’de Irak’ta olanların tek sebebi bu değil ama en büyük sebebinin bu olmadığını kim söyleyebilir ki? Müslümanlar birbirini boğazlıyor. İşte birirsi Allahu ekber diyerek sünni kesiyor, öbürü la ilahe illallah diyerek şii kesiyo. Farketmiyor. Kesen müslüman kesilen müslüman. Bu iddiada olan insanlar. Peki bunlar yeni mi? Biri diyebilir mi ki “ya hayır canım işte şimdi olanlar böyle. Siz şimdi kalkıp bunun sakın mezhepçililten falan kaynaklandığını zannetmeyin. Bugün böyle”. Değil. Tarihte de böyle olmuş. Şimdi kısaca ben daha önceki dönemlerde bundan asırlar öncesinde de aynı topraklarda üstelik benzer sebeplerden dolayı müslümanların birbirlerini nasıl kestiklerini doğradıklarını tarihi nakillerden aktarmaya çalışacağım. Derleyen bunu toparlayan Hayrettin Karaman Hoca. İslamın Işığında Günün Meseleleri başlıklı kitabında 2. cildi İslam Tarihinde Mezhep Kavgaları diye bir başlık atmış. Kitaplardan nakiller yapıyor. Önce toplu ifadelerden birini nakletmiş. Zebidi’nin İthafus Saadet, Kulani’nin İbni Teymiye’nin Ahmed Emin’in kitaplarından naklederek “bazı maprib şehirlerine frenklerin, doğu memleketlerine de Moğollar’ın musallat kılınmasının sebeplerinden birisi”. O gün şöyle açıklanıyor müslümanlar tarafından. “Hem sünnü mezhepler arasında hem de sünni ile gayrısünni mezhepler arasındaki şiddetli taassup,tefrika ve fitnedir. Zaman zaman meydana gelen çarpışmalarda binlerce müslüman kanı akmış ve şehirler harap olmuştur”.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bugünkü gibi işte.

YAHYA ŞENOL: Fark yok. Aynı şeyler. Mesela bir örnek. Bu mezhep taassubu nerelere vardırılmış zamamında. Tuğrul Bey’in veziri amedül mülk Kunduri’nin tesiri ile camilerde mimberlerde Eşariler’e lanet okunmuş uzun yıllar boyunca. İmamlar hutbelere çıkıp Eşariler’e lanet okumuşlar. Hanefile ile Şafiler birbirlerine düşmüş kavgalar olmuş, kargaşa ve fitne Horosan, Şam, Hicaz ve Irak’a yayılmış. Bakın bugün hem Suriye’de hem Irak’ta olan olayların benzeri. Kuşeyri, İmamul Harameyn, İbnül Muvaffak gibi zatlara eziyet edilmiş, hapsedilmişler, sürgün edilmişler, memleketlerini terketmek zorunda kalmışlar. Başka neler olmuş? Hicri 7.asırda, bakın şu an ne zamandayız, bunun yarısı kadar asır önceye gidin İsfahan şehrini ziyarete giden bir coğrafyacı var Yakut El Hamevi, Onun aktardığı sözler var. Diyor ki; “zamanımızda ve daha öne bu şehir” Isfahan bugün nerde? İranda. Aynı yerler. Dİyor ki; “daha önce bu şehirle civarı defalarca haeab edilmiştir. Sebebini mi merak ediyorsunuz? Bunun sebebi” Amerika gelmiş değil o dönemde. Rusya da gelmiş değil. Bunun sebebi, Şafiler ile Hanefiler arasındaki daimi geçimsizlik, taaasup ve savaştır. Hangi gurup galip gelirse diğerinin bölge ve mahallesini yağmalamış, yakmış yıkmıştır. Bakın siz, mezhepten çok mezhepçi olursanız olayın geleceği nokta  budur. Yani şu an olan olaylar tarihin sadece acı bir tekerrüründen ibaret. Yeni bir şey olduğu yok. Asırlardır aynı olaylar tekrarlanıyor. Kur’an’ı devre dışı bırakıp başka bir şeyi öne aldığınızda bunların yaşanması kaçınılmaz. Bir şey daha var. Bu sefer Rey şehri için söylenmiş. Diyor ki; “bir geldim burasının harab olduğunu gördüm. Sebebini soruşturdum. Topladığım bilgilerden elde edilen sonuç şu: sebep çok basit. Bu şehrin ahalisi 3 guruptu. Şafiler vardı azdılar. Hanefiler vardı Şafilerden çoktular. Ve Şiiler vardı çoğunluğu bunlar teşkil ediyordu”. Bakın aynı bugün Suriye ve Irak topraklarını düşünün. Kimi yerde Hanefiler çok, kimi yerde Şafiler çok, kimi yerde sünniler çok kimi yerde şiiler çok. “Civar ahalisi ise çoğunlukla Şii idi. Biraz da Hanefiler vardı. Önce Şiiler ile Hanefiler arasında tassub savaşı başladı. Uzun müddet vuruştular. Daha sonra Hanefiler ile Şafiler arasında. Sünniler birbirine düştüler. Tassup baş gösterdi harp başladı ve sayıları az olmasına rağmen Şafiler galip geldiler. Civardaki Hanefiler’in silahlı olarak gelip mezhepdaşlarına yardım etmesi de fayda vermedi. Birbirine düşenler müslüman yardıma gelenler yine müslüman. İşte bu gördüğün harab yerler var ya, bunlar Şiiler ile Hanefiler’e ait olan yerlerdir” diyor. Kim kurtulmuş geriye? Mezhebini gizlemek zorunda kalanlar sadece kurtulabilmiş. Yani bugün olanlar yeni bir şey değil. Aynı şeyler oluyor. Siz zahirde orada Rusya’nın Amerika’nın olduğuna bakmayın. Sünniler ile Şiiler birbirini yediği için orada.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bunlar gerçekten mümin olsalar Rusya’nın Amerika’nın oraya gelmeye cesaret etmesi mümkün değildir ya. Allah kalplerine korku salar çünkü.

YAHYA ŞENOL: Halbuki C.Hakk ne diyordu? Kur’an’a baktığımız zaman bu türlü dinde fırkalaşmalara kesinlikle C.Hakk izin vermiyor ve net bir dille yasaklıyor. Bakın, farklı düşünmek yasak değil. Bunu da yanlış anlamayalım. Farklı düşünebilirsiniz ama ne diyoruz? Mezhep değil mezhepçiliktir yanlış olan.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bir insan ayetlerden hüküm çıkarırken tam o metodu uygular ama vardığı sonuç yanlış olabilir.

YAHYA ŞENOL: Ama siz onun o yanlışını ısrarla devam ettirirseniz ondan daha çok mezhepçi olursanız ne olur?

ABDULAZİZ BAYINDIR: O zaman o yanlışlar ilim haline gelir. Halbuki o metodla başka ulema ilgili ayetleri ortaya çıkarır yanlış belirlenir, o zaman vazgeçer görüşünden.

YAHYA ŞENOL; C. Hakk ne buyurdu Enam suresinin 159. ayetinde; “İnne-lleżîne ferrakû dînehum: dinlerini parça parça edenler”. Şimdi bir de şu var: bu ayetler okunduğu zaman hemen ne deniyor; “bizimle ilgili değil ki canım. Bizimle ilgili değil bunlar önceki ümmetler parçalanmışlar”. Allah da bunları hikaye diyemi anlatıyor? Niye anlatıyor bunları o zaman? Tabi ki öncekiler yaptı diye siz de yapmayın diye anlatıyor  Allah.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Ama “leste” geliyor arkasından.

YAHYA ŞENOL: Evet. Devam ediyoruz. Diyor ki; “İnne-lleżîne ferrakû dînehum: dinlerini parça parça edenler”,“vekânû şiye’an: her birinin etrafında guruplaşmaşar oldu/gurup gurup oldular”, “leste minhum fî şey” Resulullqh’a hitaben diyor ki; “senin onlarla hiç bir işin olamaz”, “innemâ emruhum ila(A)llâhi; onların işi Allah’a kalmış, daha sonra Allah onlara yaptıklarını onlara tek tek gösterecek”.

Bir başka ayet Rum suresi 31 ve 32.ayetleri. Yine direkt olarak resule hitaben. Ama tabiki bizi de kapsayıcı olarak buyuruyor ki C. Hakk: RUM, 31.. Ayet: Münıbıne ileyhi: C.Hakka yönelin”, “ vettekuhu: Ondan çekinin”, “ve ekıymus salate: o namazı kılın”, “ve la tekunu minel müşrikin: ve sakın müşriklerden olmayın”. Hangi müşriklerden? RUM, 32.. Ayet: Minellezıne ferraku dınehüm: dinlerinde fırka fırka olanlar/parça parça olanlar/mezhepçi olanlar” “ve kanu şiyea: her biri etrafında bölük pörçük guruplaşanlar”. Peki ne oluyor?  “küllü hızbim bima ledeyhim ferihun” öyle bir duruma geliniyor ki her gurup kendi elinde olanla mutlu kendi elinde olanla övünüyor. “Doğru biziz!”. Herkes doğru, hiç kimse yanlış da değil. Neticede buraya geliniyor. O yüzden bakıyorsunuz o, onu tekfir edip öldürüyor, bu onu tekfir edip öldürüyor, müslümanlar birbirini yiyor, müslüman olmayanlar da ellerini avuşturuyor silah silah satmaya geliyor, şöyle yapmaya geliyor böyle yapmaya geliyor, yangına körükle gitmeye geliyorlar. Ama neticede yine müslümanlar birbirinin en büyük düşmanı.

ABDULAZİZ BAYINDIR; Rum suresinin 31, 32’yi okudun, esas 30’u da okumak lazım. Hiç dini öyle anlayan herhangi bir kişi, bir kitap, bir alüm var mı? Onu da bir oku istersen.

YAHYA ŞENOL: Diğer ayetleri de bi okuyalım da belki fırsat kalırsa tamamlayalım.

Ali İmram suresinin 103.ayetinde C.Hakk burdan kurtulmanın yolunu da bize gösteriyor. ALİ İMRAN, 103.. Ayet: Va’tesumu bi hablillahi cemıa: Allah’ın ipine hepbirlikte sarılın”. Nedir Allah’ın ipi? Kur’an. “ve la teferraku: asla bölünmeyin/parçalanmayın”, “vezküru nı’metellahi aleyküm: Allah’ın size olan niğmetini hatırlayın”, “iz küntüm a’daen: birbirinize düşmandınız zamanında”,kesiyordunuz birbirinizi. “fe ellefe beyne kulubiküm: Ama Allah kalplerinizi ısındırdı”. Ne ile? Yine Kur’an’la ısındırdı. “fe asbahtüm bi nı’metihı ıhvana: Allah’ın bu niğmeti sayesinde birbirinizin kardeşi oldunuz”. Ve devamında Allah 105.ayette ne buyuruyor: “ALİ İMRAN, 105.. Ayet: Ve la tekunu kellezıne teferraku: sizden önce fırka fırka olanlar gibi olmayın”. Hadi önceki ayerler bizimle ilgili değildi attın tarihe gömdün. Allah diyor ki; işte onlar gibi olma. Niye anlatıyorum: sen de çünkü bu yoldan gidiyorsun. Gidişat bu yöne, sakın onlar gibi olmayın. Onlar ne yaptılar? “vahtelefu mim ba’di ma caehümül beyyinat: kendilerine açık deliller geldikten sonra ihtilafa düştüler”. Halbuki herşey açık ve netti ama doğruyu bilmel değil, her zaman doğruya teslim olmaktır önemli olan. İnsanlar teslim olamadıkları zaman işte savrulmalar sapmalar başlıyor.

C. Hakk başka bir ayette ENFAL, 46.. Ayet: Ve etıy’ullahe ve rasulehu: Allah’a ve resulüne-yaşadığı zaman Resulullah’a, vefatından sonra Onun getirdiği Kur’an’a-itaat edin”, “ve la tenazeu: birbirinizle çekişmeyin”, nizaya düşmeyin. Ne olur? “fe tefşelu ve tezhebe rıhuküm: dağılır gidersiniz” hiç bir şeyiniz kalmaz ortada diyor Allah. İşte günümüzde niye böyleyiz cevabı burada.

Bir başka ayet ARAF, 30.. Ayeti. Sürekli tekrar ediyoruz burada: “Ferıkan heda ve ferıkan hakka aleyhimüd dalaleh” Allah insanları iki guruba ayırıyor. Bir gurup var, Allah onları yoluna kabul etmiş. Bir gurup var, Allah onların sapık olduğunu onaylamış. Niye? “innehümüt tehazüş şeyatıyne evliyae min dunillahi: çünkü onlar Allah ile kendi aralarına şeytanları aracı koymuşlar”.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Evliya olarak.

YAHYA ŞENOL: Evet. Veli, dost olarak koymuşlar ama işin acı tarafı ne? “ve yahsebune ennehüm mühtedun: ve kendilerinin doğru yolda olduğunu zannediyorlar”. Kabahat samur kürk olsa kimse alıp üstüne giymez. Herkes haklı kendince. Hiç kimse kendisinin yanlış yaptığını söylemiyor ki. Şiisi de haklı sünnisi de haklı. Şafisi de haklı Hanefisi de haklı.

ABDULAZİZ BAYINDIR; Bugün bir sempozyum var. Nakşibendi sempozyumu. Bugün ve yarın. Aziz Mahmud Hüdayi Vakfı düzenliyor. Bu da o vakfın şeyhi olan Osman Nuri Topbaş’ın Bir Testi Su ismi ile 2015 yılında yayınlamış olduğu kitap. Erkam Yayınları tarafından yayınlanmış. Daha yeni.2015. Şu anda 2016’dayız. Daha yeni. Az önce Yahya dedi: Allah ile kendi aralarına başka şey koyan. Evliya. Zaten Araf suresinin 2.ayetinde şey var değil mi? İstersen o ayeti de bir aç.

YAHYA ŞENOL: ARAF, 3.. Ayet: İttebiu ma ünzile ileyküm mir rabbiküm ve la tettebiu min dunihı evliya’ kalılem ma tezekkerun

ABDULAZİZ BAYINDIR: Rabbinizden size indirilene uyun, Allah ile kendi aranıza bir takım dostlar koyarak onlara uymayın. Dikkat ederseniz bütün şu ana kadar okuduklarımızın hepsi öyle. Bakın bugün bu toplantıyı düzenleyen tarikatın şeyhi olan Osman Nuri Topbaş’ın kendi imzasını taşıyan kitapta şöyle diyor; “büyük Allah dostu Şahınakşibendi Hazretleri”. Her mümin Allah’ın dostu olmak zorundadır. Kim Allah’ın dostu sen nerden biliyorsun? Tamam, iyi niyetle öyledir diyebilirsin. Onda problem yok ama Allah bilir. “Emir Kulal Hazrerleri’nin terbiyesinde geçirdiği ruhi ihtilaçları ve nefis tezkiyesi mücadelesini şu şekilde anlatıyor”. Diyor ki bak; “arayış içerisinde olduğum günlerden birinde yüce Allah’ın sevgili kullarından olan Emir Kulal Hazretleri ile karşılaştım. Cezve halim ileri idi. Bana şöyle dedi: gönül almaya bak, güçsüzlere hizmet et”. Bunu atlayarak gidiyorum. “Bana, köpeklerine” Emir Külal demiş ki; “köpeklerime sadakatle saygı ile bak” demiş. “Onlardan yardım iste”. Hani bu müslümanlık mı? “İyyake na’budu ve iyyake nestain” diyorsun 5 vakit namazda. Ya Rabbi, kulluğu yanlız sana yapar yardımı yanlız senden isteriz. Onlardan yardım iste diyor. “O köpeklerden bir tanesinin hizmetini yaparken” insan köpeğin hizmetini yapar mı? Şahı Nakşibendi dedikleri şey bu. “Büyük bir saadet duyacaksın” demiş şeyhi. Şeyhi Ona demiş. “Onun bu emrini bir ganimet bildim. Hiç bir gayreti elden bırakmadım. Onun işaretindeki manayı anladım, verdiği müjdeyi bekledim ve köpeklerden birinin yanına gittim. Bende büyük bir hal meydana geldi. Onun önünde durdum beni bir ağlamak tuttu. Sanki o köpek ashabı kehfden feyiz almış Kıtmir gibi”. Kıtmir kelimesini bilirsiniz Fetullah çok kullanırdı kendisi için. “Ben öyle ağlamakta iken o sırt üstü yattı”. Köpek sırt üstü yatmış. “Ayaklarını göğe dikti, bundan sonra hazin hazin sesler çıkarmaya ağlamaya inlemeye başladı. Ben de ellerimi açtım tevazu ile amin amin demeye başladım”. Köpek ayaklarını salladığı zaman dua ediyor, amim diyormuş. Bak köpekten yardım istiyor. Bundan sonra diyor ki ;“yine günlerden biriydi. Evden çıkıp bazı yerlere gittim. Yolda öyle bir hayvan gördüm ki: herhalde bukalemun görmüş. Öyle anlaşılıyor. “Güneşin rengine göre renk değiştiriyordu. Manevi bir hazza dalmıştı. Bana ondan büyük bir vecd hali geldi ve kendi kendime şöyle dedim; bundan şefaat isteyeyim”. Kimden kurtaracak o şefaatı? Allah cehenneme atarken bu onu kurtaracak değil mi? Allah’tan kurtaracak. Allah’tan daha güçlü olması lazım. “Şu anda bu mubarek hayvan şefaat makamındadır”. Öyle bir makam varmış sanki. “Sonra onun karşısında tam bir edep ve saygıyla durdum ellerimi kaldırdım. Derken bu mubarek hayvan daldığı alemde halden hale geçti, sırt üstü yatarak göğe doğru yüzünü çevirdi, o haldeyken ben de amin amin dedim”. Şimdi bu nedir Allah aşkına ya! Bakın tarikatlar. Bakın burada diyor ki Bir Testi Su Mesnevi Bahçesinden. Açın bakalım Mevlana’nın Mesnevisi’nin önsözünü. Onu ne kabul ediyor: Kur’an gibi bir kitap sayıyor mu saymıyor mu? Daha da büyük sayıyor. Ne oluyor ya! Tarikatlara bakıyorsunuz öyle. Said Nursi de kendi kitabını Allah’ın kitabı sayar. Nurculara bakın, bunu açıkça söylemezler ama bizim sitede onlarla uzun yazışmalarımız var. Bakın, Risali Nur son kitaptır onlara göre. Allah’ın kitabıdır. Çünkü Kur’an’dan alınmış değil. Kur’an’ın alındığı yerden alındığını söylüyorlar. Sanki Fetullah daha mı geri. İşte islam alemi. Bakın tarikatlar. Kur’an ile aralarında dağlar kadar fark var. Tarikatçılığa Bakış kitabımızı okuyanlar bilirler. Yada Aracılık Ve Şirk kitabını. Ondan sonra efendim mezhepler görüyorsunuz. Kur’an nerde mezhepler nerde. İmam Şafi’yi örnek gösterdik. Gerek yok ki. Bugün mezhepler içerisinde mürtedin öldürülmesini kabul etmeyen birisi var mı? Dinden dönen öldürülür. Peki ne biçim din ki Allah Kur’an’da “la ikrahe fiddin” diyor bu dinde zorlamanın hiç bir şeyi olamaz diyor. Bakın bugünkü islam aleminin hali. Şu ayetlerden dinleyin bakın. ALİ İMRAN, 86.. Ayet: Keyfe yehdillahü kavmen keferu ba’de ımanihim: inandıktan sonra ayetleri görmezlikten gelen”. İşte ne kadar ayetin görmezlikten gelindiğini gördünüz. Bir topluluğu Allah hiç yoluna kabul eder mi? “ve şehidu enner rasule hakkun: resulün hak olduğuna da şahit olmuşlar”. Resul bu kitap. Görüyorsunuz ki bu kitap. Mesajı esas taşıyan bu. Bizim şahit olanilmemiz ancak buna şahit olabiliriz. Bundan sonra MuhammedAs’ın Allah’ın elçisi olduğuna şahitlik yapabiliriz. “ve caehümül beyyinat: onlara açık açık deliller gelmiş”, “vallahü la yehdil kavmez zalimın: Allah zalimler topluluğuna yoluna getirmez”.ALİ İMRAN, 87.. Ayet: “Ülaike cezaühüm”. Allah’ım ayetlerini görmezden gelenler. Allah İsra suresinde diyor ki; “ve mâ kunnâ muazzibîne hattâ neb’ase resûlâ: biz resul göndermeden kimseye azab etmeyiz”(İSRA 15). Bizim elimizde Kur’an olmasına rağmen bu Kur’an ikinci plana atıldığı için yeryüzünde azab gören toplum islam alemidir. Niye batı görmüyor? Kur’an’ı götürelim, onlar da uymaz sa onlar da aynı duruma gelirler. Diyor ki; “ulaike cezauhum; onların cezası şu”, “enne aleyhim la’netellahi: Allah’ın laneti onların üzerindedir”. Allah onları dışlar. “vel melaiketi: melekler dışlar”, “ven nasi ecmeıyn: tüm insanlar”. Bugün tüm insanlar müslümanları dışlıyor mu dışlamıyor mu? Bunu biz haketmiş durumdayız. Onun için yapılacak şey, bu doğru dini anlatmaktır. Hem orada savaşanlara anlatacağız hem diğer insanlara anlatacağız. Efendim ALİ İMRAN, 88.. Ayet: Halidıne fıha* la yühaffefü anhümül azabü ve la hüm yünzarun: azab hafifletilmez, yüzlerine de bakılmaz”. ALİ İMRAN, 89.. Ayet: İllellezıne tabu mim ba’di zalike ve aslehu” islam aleminin kurtuluşu bu:tekrar Allah’ın kitabına dönecek ve kendini düzeltecekler “fe innellahe ğafurur rahıym: Allah gafur ve rahimdir”. Bir de şeyi okusana. AdemAs ile bahçeden çıkarken Taha suresindeki ayetler var. Biliyorsunuz AdemAs’ı Allah yetiştirdi. Bir emir verdi o emiri tutmadı. O emiri tutmadığı için Allah Onu dışladı. Nerden dışaladı? Bahçeden. Haydi çık bakalım dedi. Bahçeden çıkarken söylediği bir söz var.

YAHYA ŞENOL: Taha suresinin 116.ayetinden itibaren okunursa bu Adem-İblis kıssası, orada anlatılıyor. Orada C.Hakk Adem ve eşini bulundukları yerden çıkardıktan sonra buyuruyor ki hani artık yeryüzüne inin, şurada birbirinize düşman olacaksınız ama TAHA, 123.. Ayet: “..fe imma ye’tiyenneküm minnı hüden: benden size bir hidayet rehberi gelir de”, “fe menittebea hüdaye: kim benim bu gönderdiğim hidayete/o rehbere uyarsa”

ABDULAZİZ BAYINDIR: Yani Allah’ın kitabına uyarsa

YAHYA ŞENOL: “fe la yedıllü ve la yeşka: “ne artık bunun yoldan sapması olur” yolunu şaşırmaz, asla sıkıntı da çekmez.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Uyması gereken neymiş?

YAHYA ŞENOL: Allah’ın gönderdiği kitap. Ama TAHA, 124.. Ayet: “Ve men a’rada an zikrı: kim benim zikrimden/benim kitabımdan yüzçevirirse”, “fe innel lehu meıyşeten danke; ona mutlaka dar bir geçim var” sıkıntılı bir hayat var”. Dünyada bu böyle. Dünyası harab olacak “ve nahşüruhu yevmel kıyameti a’ma: kıyamet günü de bunlar kör olarak haşredilecekler”. Diyeceksiniz ki niye?TAHA, 125.. Ayet: Kale rabbi lime haşertenı a’ma ve kad küntü besıyra”: ya rabbi ben görüyordum niye beni âmâ olarak haşrediyorsun?TAHA, 126.. Ayet: Kale kezalike: tam da bu yüzden işte” görüyordun göremeyeceksin. Çünkü “etetke ayatüna fe nesıteha: sana ayetimiz gelmişti sen onları unuttun” sen onları görmezlikten geldin “ve kezalikel yevme tünsa: bugün de sen unutulacaksın”. Bu kadar basit. Dolayısıyla müslümanların yapması gereken: Allah’tan gelen ayetlerin peşine düşmek, onlardan yüz çevirmek değil. Yüz çevirdiğimiz için dünyamız da malesef harab oluyor ahiretimiz de bu gidişle harab olur. Ama deniyor ki işte peki siz ne yapıyorsunuz? Yani çözüm olarak biz ne yapıyormuşuz çok merak ediliyor! Bunlar çözüm yolları değil mi arkadaşlar daha ne yapabiliriz ki yani. Çözüm: elinde kılıç, buraya bomba sallayıp patlamak mıdır? Sorunun nerden kaynaklandığını söylemek çözümü göstermekten daha büyük bir çözüm var mı? Diyoruz ki bundan dolayı buralardayız. Bunları yapmaktan vazgeçersek C.Hakk’ın da vaadi var. Bu kadar basit.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Aslında şey konusu var. Son olarak şey yapalım. Az önce okuduğum ayette ne dedi Allah; “illellezine tabu mimbadi zalike ve aslehu” yani islam toplumu olarak eğer tekrar Kur’an’a döner kendimizi düzeltirsek Allah da bizim yüzümüze bakar. “Fe innallahe yetubu aleyhim” Allah onların da yüzüne bakar. C. Hakk  yardım eder. İşimiz çok basit. Bir de bugün çok geniş imkanlar var elimizde. Bugüb insanlar hep birbirlerini “sen kafirsin öldürüleceksin” diye öldürüyorlar. Mürtedin öldürülmesi gerektiğini söylemeyen hiç kimse yok. Çünkü sünneti Kur’an’ın yerine koymuşlar. Sünnet diye bir kavram uydurmuşlar, onu Kur’an’ın yerine koymuşlar. Ayet uydurma imkanı olmadığı için hadis uydurulmuş. Sünnet Kur’an’ın üzerinde hakimdir diyerek Kur’an devre dışı bırakılmış. İşte burada bu kadar açık ayetler olmasına rağmen bakın İblis Allah’ın yolundan çıktı kafir oldu Allah Ona kıyamete kadar yaşama hakkı tanıdı. Aynı lanet cezası Onda da var. Bu lanetlenme insanların dışlaması. Bugün islam alemi insanlar tarafından dışlanıyor. Allah tarafından dışlanıyor. Allah yardım etmiyor. Melekler de dışlıyor. Hani melekler savaşta yardım ederlerdi, niye gitmiyorlar? Gitmezler işte böyle bir durumda. Onun için kurtuluşun tek çaresi bu. Resulullah kısa sürede o geniş bölgeye nasıl hakim oldu? Gönüllerde hakimiyet! Hakimiyeti gönüllerde aramamız lazım. Kılıçla hakimiyet olmaz. Bugün sen ona bir kılıç vurursun, yarın güçlenir sana iki tane kılıç vurur. Hakimiyeti gönüllerde aramamız lazım. Bunu yapmak zorundayız. Ama bakıyorsunuz ki işte tarikatı işte şeyi islam falan.. Hangi islam kardeşim ya! Allah’ın dini diye bir şey yok ki orta yerde. Orta yerde öyle bir şey yok. Yapmayın Allah aşkına ya. Birisi Şahı Nakşibendi hazrerlerini anıyor, bugün biri anıyor intihara fetva veren Yusuf El Karadavi’yi. Siz böyle biraz zor şey yaparsınız. Tevbe etmek zorundayız biraz önce ve Allah’ın kitabına yöneleceğiz. Ve buna da en büyük engel nedir biliyor musunuz? Tek engel: “efendim tamam ama benim oteritem ne olacak”. Senin otoriten zaten bitecek. Yarın öleceksin? Ölmeden de Allah senin elinden o otoriteyi rahatlıkla alır. “İyi ama bizim etrafımızda şu kadar adamlar var”. Ya o adamlardan sana ne sen yarın tek başına kalacaksın, Allah’ın huzuruna tek başına çıkacaksın ya! Ya Allah’a güvenmek zorundasın. Böyle şey olmaz. Onun için tek kurtuluşumuz şu kitaba yönelmek. Allah’ın belirttiği gibi kitap ve hikmet. Hikmet olmadan da bu kitaptan yararlanılamaz. Mutfağınız ağzına kadar yiyecek dolu olsun, yemek pişirmeyi bilmiyorsanız açlığınızdan ölürsünüz. Bugün islam alemi öyle. Hikmet yemek pişirmeyi bilmektir. Ama buraya yöneldiğiniz zaman da her sahada bütün ilimler karşınıza açılır ve Kur’an bütün ilimlerin ana kaynağı haline gelir. Allah bizlere bunu nasib eylesin. C. Hakk aklımızı başımıza almayı nasib eylesin. İşte Yahya diyor ne teklifi, başka ne teklif edeceğiz kardeşim. Allah enbiyasını bunun için gönderdi. Biz onu teklif ediyoruz. C. Hakk müslümanlara akıl nizan nasib eylesin.

Tüm Mukayeseli Fıkıh Müzakereleri
# İçerik Adı Yayınladığı Tarih Görüntülenme
1 Kitaba Çağrı 16 Eylül 2017
2 Kurban İbadeti 24 Ağustos 2017
3 Hadislerin Derlenmesinde İran Etkisi 19 Ağustos 2017
4 Diyanetin Fetö Raporu: Bu din bu hale nasıl geldi? 14 Ağustos 2017
5 Hilal, Fitre ve Bayram 28 Haziran 2017
6 Nebi’mizin Ramazan Hayatı 12 Haziran 2017
7 İmsak Ölçüleri 27 Mayıs 2017
8 Dini Siyasete Alet Etmek 20 Mayıs 2017
9 Nebilere Yüklenen Olağanüstü Özellikler 13 Mayıs 2017
10 Tarih Boyunca Nebilere Gösterilen Tepkiler 6 Mayıs 2017
11 Yanlış Şeriat Algısı Suç ve Ceza 29 Nisan 2017
12 Kapitalizmin Sonu 15 Nisan 2017
13 Faiz Bağlamında Modern Finansal Ürünler 8 Nisan 2017
14 Hadislere Bakışımız Nasıl Olmalı 1 Nisan 2017
15 Haram Aylar 25 Mart 2017
16 Kur’an’cılık Tehlikesi 1.Bölüm 20 Mart 2017
17 Din ve Devlet İlişkileri 1.Bölüm 11 Mart 2017
18 Cuma Namazı ve Hutbe’si 4 Mart 2017
19 Kur’an’a Göre Sihir Kavramı 25 Şubat 2017
20 Abese Suresi Bağlamında Nebi’mizin Korunmuşluğu 18 Şubat 2017
21 Ev İçi Mahremiyet Kuralları 11 Şubat 2017
22 Örtünme İle İlgili Hükümler 4 Şubat 2017
23 Baş Örtüsü ve Örtünme 28 Ocak 2017
24 Kur’an’nın Çözüm Üretmedeki Yeri 21 Ocak 2017
25 Yahudileri Gölgede Bırakan Hileler 16 Ocak 2017
26 Müslümanlar’da Allah’a Güven Krizi 31 Aralık 2016
27 Müslümanlığımızı Gözden Geçirme İhtiyacı 24 Aralık 2016
28 Ümmet Olamamanın Ağır Bedeli 17 Aralık 2016
29 Tarihsellik İddialarında Cezalar Örneği 10 Aralık 2016
30 Mezhepçiliğin Doğurduğu Acı Sonuçlar 3 Aralık 2016
31 Kur’an’nın Tarihselliği İddiası ve Miras Konusu 26 Kasım 2016
32 Takiye (Kimliği Gizleme) 19 Kasım 2016
33 Faiz ve Güncel Meseleler 12 Kasım 2016
34 Mehdi Gelicek mi ? 7 Kasım 2016
35 Hz. İsa Gelecek mi? 31 Ekim 2016
36 Çağdaş Ulemanın Usulsüzlüğü 22 Ekim 2016
37 Dinsel Çoğulculuk 15 Ekim 2016
38 Son Kitabı Devre Dışı Bırakma Projesi, Dialog 8 Ekim 2016
39 Fıtrat Zemininde Buluşma 1 Ekim 2016
40 Nisa 34. Ayet Bağlamında Kadına Şiddet 24 Eylül 2016
41 Kurban İbadeti 10 Eylül 2016
42 Kadının Dövülmesi 3 Eylül 2016
43 Kur’an’a Göre Hükmetmek 27 Ağustos 2016
44 15 Temmuz Darbe Gecesine Kurani Bir Bakış 20 Ağustos 2016
45 Paralel Dinin Olmazsa Olmazı Aracılık – 1 13 Ağustos 2016
46 Müslüman Gayrimüslim İlişkileri 2 Temmuz 2016
47 Zekat 25 Haziran 2016
48 Oruçla İlgili Hükümler 18 Haziran 2016
49 Uydurulan Dinde Yatsı Sonu, Seher ve İmsak Vakti 4 Haziran 2016
50 Uydurulan Dinde Mut’a Nikahı 28 Mayıs 2016
51 Uydurulan Dinde Şartlı Talak 21 Mayıs 2016
52 Uydurulan Dinin Dayatması Olarak Çocukların Evlendirilmesi 7 Mayıs 2016
53 Kölelik ve Cariyelik Mezheplerin Dayatması mı? 30 Nisan 2016
54 Musa Hızır Kıssasının Evrensel Mesajı 23 Nisan 2016
55 Sünnetin Delil Değeri 16 Nisan 2016
56 Kira Sertifikaları Faizsiz Ürün mü? 9 Nisan 2016
57 Suç-Ceza Dengesi Açısından Cinsel İstismar 2 Nisan 2016
58 Boşanma Konusunda Allah’ın Koyduğu Sınırlar 26 Mart 2016
59 Allah’ın Koyduğu Sınırlar Nasıl Aşıldı 19 Mart 2016
60 Muhsana, Kadına Pozitif Ayrımcılık 13 Mart 2016
61 İnsanlar ile Cinlerin Ortak Özellikleri 5 Mart 2016
62 Nebiler Günahtan Korunmuş mudur? 27 Şubat 2016
63 Bedir Savaşı Örneğinde Nebi ve Resul Farkı 20 Şubat 2016
64 Dinde Haram-Helal Koyma Yetkisi 13 Şubat 2016
65 Cinler 6 Şubat 2016
66 İlk İnsanın Yaratılışı 30 Ocak 2016
67 İnsanı İnsan Yapan Özellikler 23 Ocak 2016
68 Allah’ı İkinci Sıraya Koymak 16 Ocak 2016
69 Şirkle İman Arasındaki Kararsızlık 9 Ocak 2016
70 Mehdi Beklentisi 2 Ocak 2016
71 Her İnsan Allah’ı Bilir 26 Aralık 2015
72 Fıkıh Müzakereleri | Her İnsan Allah’ı Bilir 26 Aralık 2015
73 Bir Sömürü Aracı Olarak Halifelik – 2 19 Aralık 2015
74 Bir Sömürü Aracı Olarak Halifelik 12 Aralık 2015
75 Kur’ân’da Dindarlık 5 Aralık 2015
76 Tarih Boyunca Bir Siyasi Baskı ve Ötekileştirme Aracı Olarak Zındıklık 28 Kasım 2015
77 Geleneğe Göre Dinden Dönmenin Hükmü (Bölüm 2) 21 Kasım 2015
78 Geleneğe Göre Dinden Dönmenin Hükmü (Bölüm 1) 21 Kasım 2015
79 Kur’an’a Göre Dinden Dönmenin Hükmü 16 Kasım 2015
80 Kur’an’da Zina Suçu Ve Cezası 7 Kasım 2015
81 Tağut Doğru Yolun Üstünde Oturur 31 Ekim 2015
82 Hadis Uydurma Faaliyetleri 24 Ekim 2015
83 Kader İnancı Ve Nesih 17 Ekim 2015
84 Resulullah Sonrası Siyasi Gelişmeler 10 Ekim 2015
85 Nesih 3 Ekim 2015
86 Hac Ve Kurban 19 Eylül 2015
87 Terör Olayları Karşısında Nebevi Siyaset 12 Eylül 2015
88 Dinde Özgürlük 5 Eylül 2015
89 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 4 “Cariyelik” 29 Ağustos 2015
90 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 3 “Cariyelik” 22 Ağustos 2015
91 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 2 “Kitap Algısı” 15 Ağustos 2015
92 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 8 Ağustos 2015
93 Nebimizin Yürüttüğü Dış Politika 1 Ağustos 2015
94 Kadir Gecesi ve İmsak Vaktine Tavırlar 11 Temmuz 2015
95 Zekat 4 Temmuz 2015
96 Oruç İbadeti 2 27 Haziran 2015
97 Oruç İbadeti 20 Haziran 2015
98 Kutup Bölgelerinde İftar ve İmsak Vakitleri 13 Haziran 2015
99 Emtia Borsalarındaki İşlemlerin Fıkhi Hükmü 6 Haziran 2015
100 Kur’ân’a Göre Gece-Gündüz 30 Mayıs 2015
101 Prof. V. A. Yefimov’la Yapılan Toplantının Değerlendirilmesi 23 Mayıs 2015
102 İsra ve Mirac 16 Mayıs 2015
103 Berzah Alemi 2 9 Mayıs 2015
104 Berzah Alemi 2 Mayıs 2015
105 Enflasyon ve Faiz 25 Nisan 2015
106 İşsizlik Probleminin Kaynağı 18 Nisan 2015
107 Peygamberimizin Öldürülmesini Emrettiği Kişiler Hakkındaki Rivayetler 4 Nisan 2015
108 Faizsiz Sistemin İlkeleri (Zekat-Faiz Karşılaştırması) 28 Mart 2015
109 Faizsiz Sistemin İlkeleri – Faizsiz Bankacılık 28 Mart 2015
110 Faizsiz Sistemin İlkeleri (Enflasyon) 21 Mart 2015
111 Faizsiz Sistemin İlkeleri (Bankacılık) 14 Mart 2015
112 Faizsiz Sistemin İlkeleri 7 Mart 2015
113 Tecavüz Suçunun Cezası 28 Şubat 2015
114 İdam Cezası ve Kıssas Tartışmaları 21 Şubat 2015
115 Ceza Hukukunun Genel Prensipleri 14 Şubat 2015
116 Kur’ân’da Ruh Kavramı 7 Şubat 2015
117 İcmanın Delilleri ve Değerlendirilmesi 24 Ocak 2015
118 Fıkıh Müzakereleri | Ceza Hukukunun Genel Prensipleri 17 Ocak 2015
119 Nebiye Hakaretin Cezası 10 Ocak 2015
120 Noel ve Mevlid Kandili Kutlamalari 3 Ocak 2015
121 Kelime Oyunları ve Şeb-i Arus 27 Aralık 2014
122 Evlilik Nedeniyle Ortaya Çıkan Haramlık 20 Aralık 2014
123 Talak’ın Şarta Bağlanması 13 Aralık 2014
124 Kadının Boşanma Hakkı 6 Aralık 2014
125 Boşanmanın Hükümleri 29 Kasım 2014
126 Küçüklerin Evlendirilmesi 22 Kasım 2014
127 İslam Hukuku-Roma Hukuku Karşılaştırması 15 Kasım 2014
128 Beni Kureyza Yahudileri ve Esirlerin Öldürülmesi 8 Kasım 2014
129 İslâm Miras Hukukunda Kelâle 3 Kasım 2014
130 Batı Güdümlü İslam Anlayışında Kur’an Sünnet Algısı – 2 25 Ekim 2014
131 Batı Güdümlü İslam Anlayışında Kur’an Sünnet Algısı 18 Ekim 2014
132 İslam Alimlerinin Işid’e Gönderdikleri Mektubun Eleştirisi 11 Ekim 2014
133 Kurban İbadeti 27 Eylül 2014
134 Birbirimizden yardım istemek şirk midir? 9 Ağustos 2014
135 Nafile Oruç 2 Ağustos 2014
136 Zekat ve Fitre 26 Temmuz 2014
137 Kadir Gecesi 19 Temmuz 2014
138 Tarihi gelişimi ve Hükümleri Açısından İtikaf 12 Temmuz 2014
139 Yatsının Son Vakti 5 Temmuz 2014
140 Vakti Dışında Namaz, Süresinden Fazla Oruç 28 Haziran 2014
141 Bakara 187. Ayet Işığında Oruç İbadeti 21 Haziran 2014
142 Kimler Oruç Tutabilir 14 Haziran 2014
143 Orucun Tarihi ve Meşruiyeti 7 Haziran 2014
144 Ecel ve Şehitlik – Sorular ve Cevaplar 24 Mayıs 2014
145 Ecel ve Şehitlik 17 Mayıs 2014
146 Seferilik Mesafesi ve Müddeti 10 Mayıs 2014
147 Yolculukta Namaz – 2 26 Nisan 2014
148 Dinden Dönmek 19 Nisan 2014
149 Yolculukta Namaz 5 Nisan 2014
150 Namazı Terketmenin Hükmü 29 Mart 2014
151 Namazda Zikir 8 Mart 2014
152 Kadınların Cemaate Katılması 1 Mart 2014
153 Cemaatle Namaz – 2 22 Şubat 2014
154 Cemaatle Namaz 15 Şubat 2014
155 Sehiv Secdesi 8 Şubat 2014
156 Namazı Bozan Haller – 2 1 Şubat 2014
157 Namazı Bozan Haller 18 Ocak 2014
158 Cumanın Farzından Önceki ve Sonraki Sünnetler 11 Ocak 2014
159 Cuma Hutbesi 4 Ocak 2014
160 Cuma Namazı 28 Aralık 2013
161 Sünnet Namazları 21 Aralık 2013
162 Vitir Namazı 14 Aralık 2013
163 Teheccüd Namazı 7 Aralık 2013
164 Kur’an’da Melek ve Cin Kavramları – Sorular 23 Kasım 2013
165 Kur’an’da Melek ve Cin Kavramları – 2 18 Kasım 2013
166 Kur’an’da Melek ve Cin Kavramları 2 Kasım 2013
167 Cezanın Amacı Açısından Mağdur Hakları 26 Ekim 2013
168 Bayram Namazı ve Teşrik Tekbirleri 12 Ekim 2013
169 Tarihi, Amacı ve Ahkamı Yönüyle Kurban 5 Ekim 2013
170 Kur’an’da Münafıkların Durumu – 2 28 Eylül 2013
171 Kur’an’da Münafıkların Durumu 21 Eylül 2013
172 Günümüz İslam Dünyasının Problemleri 14 Eylül 2013
173 Bedel Hac – Doç.Dr. Servet Bayındır 7 Eylül 2013
174 Allah’ın Bilgisi ve Kader 24 Ağustos 2013
175 Mısırdaki Müslümanların Durumu 17 Ağustos 2013
176 Kadir Gecesi 3 Ağustos 2013
177 İmsak Tartışmaları 27 Temmuz 2013
178 Kutup Bölgelerinde İbadet Vakitleri 20 Temmuz 2013
179 Kader 19 Ocak 2013
180 Kıyamet Alametleri 22 Aralık 2012
181 Kur’an Sünnet Bütünlüğünde Kurban İbadeti 20 Ekim 2012
182 Kur’an Sünnet Bütünlüğünde Hac İbadeti 13 Ekim 2012
183 Faiz-Zekat İlişkisi 6 Ekim 2012
184 Namazların Birleştirilmesi 29 Eylül 2012
185 İslama Yönelik Saldırılar 22 Eylül 2012
186 Alternatif Bir Finansal Ürün Olarak Kira Sertifikaları(SUKUK) 15 Eylül 2012
187 Öğle ve İkindi Namazlarının Vakitleri 8 Eylül 2012
188 Yatsı Namazı Vaktinin Bitişi 1 Eylül 2012
189 Kur’an’a Göre Gelenek 25 Ağustos 2012
190 Bayram Namazı ve Fitre 18 Ağustos 2012
191 Televizyondan Kabe İmamına Uyulabilir mi? 11 Ağustos 2012
192 Ramazan Ayının İnsana Sunduğu Fırsatlar 4 Ağustos 2012
193 İmsak Vakti ve Seher – 2 28 Temmuz 2012
194 İmsak Vakti ve Seher 21 Temmuz 2012
195 Nesih, Kıblenin Değişmesi Örneği 23 Haziran 2012
196 İsra ve Miraç 16 Haziran 2012
197 Uydurma Hadisler – Harun Ünal 9 Haziran 2012
198 Sezaryen Doğum 2 Haziran 2012
199 Vahiy – Sünnet İlişkisi 26 Mayıs 2012
200 Nesih Kavramı 19 Mayıs 2012
201 Din ve Tıp Açısından Sünnet 14 Mayıs 2012
202 Din ve Müzik 5 Mayıs 2012
203 Hadislerin Kur’an’a Arzı 28 Nisan 2012
204 Türkiye’de Kutlu Doğum Etkinlikleri 21 Nisan 2012
205 Allah’ın Elçisini Doğru Anlamak 14 Nisan 2012
206 Kur’an Öncesi Mekke Toplumu 7 Nisan 2012
207 Faizsiz Bankacılğın Problemleri 31 Mart 2012
208 Hz.Muhammed’in(S.A.V.) Tebyin Görevi 24 Mart 2012
209 İslam ve Türk Medeni Kanunu(TMK) Miras Sistemlerinin Mukayesesi 17 Mart 2012
210 Kur’an’a Göre Tağut Kavramı 10 Mart 2012
211 Farklı İnançların Birlikte Yaşamasının Doğal Kuralları 3 Mart 2012
212 Kur’an’a Göre Resule İman, İtaat ve İttiba 25 Şubat 2012
213 Organ Nakli 18 Şubat 2012
214 Sebeb-i Nüzul Meselesi 11 Şubat 2012
215 Daru’l-Harbde Faiz 4 Şubat 2012
216 İftida 28 Ocak 2012
217 Talak (Boşanma) 21 Ocak 2012
218 Gayrimüslimlerle Evlilik 14 Ocak 2012
219 A’raf Ehli 7 Ocak 2012
220 Müminler Cehenneme Girecekler Mi? – 2 31 Aralık 2011
221 Müminler Cehenneme Girecekler Mi? 24 Aralık 2011
222 Çocukların Evlendirilmesi 17 Aralık 2011
223 İnanç Özgürlüğü 10 Aralık 2011
224 Evliliğin Denetlenmesi 3 Aralık 2011
225 Adetli Kadın Kur’an’a Dokunabilir mi? 26 Kasım 2011
226 Hz.İsa’yı(a.s.) Geri Getirmek İsteyenlerin Hedefi 19 Kasım 2011
227 Nebi ve Resul Kavramları 12 Kasım 2011
228 Kurban Bayramına Nasıl Hazırlanmalıyız? 5 Kasım 2011
229 İcma Delili ve Değerlendirilmesi 22 Ekim 2011
230 Vekaletle(Bedel) Hac 15 Ekim 2011
231 İhram Yasakları 8 Ekim 2011
232 Kadınların Yolcuğu 1 Ekim 2011
233 Kur’an ve Sünnet Işığında Hac İbadeti 24 Eylül 2011
234 Faiz Anlayışı 10 Eylül 2011
235 Bayram Namazı 27 Ağustos 2011
236 İmsak Vakti 20 Ağustos 2011
237 Teravih Namazı Konusunda Diyanet’e Cevap 13 Ağustos 2011
238 Oruç Tutamayanlar Ne Yapmalı? 6 Ağustos 2011
239 Güneşin Batmadığı Yerlerde Namaz Vakitleri 2 Temmuz 2011
240 Yatsı Namazının Vakti 7 Mayıs 2011
241 Allah’ın İndirdikleri İle Hükmetmeyenler – 2 30 Nisan 2011
242 Allah’ın İndirdikleri İle Hükmetmeyenler 23 Nisan 2011
243 Günahlarla İlgili Kavramlar – 2 2 Nisan 2011
244 Günahlarla İlgili Kavramlar 26 Mart 2011
245 Büyük Günahlar – 3 19 Mart 2011
246 Büyük Günahlar Nelerdir? 12 Mart 2011
247 Büyük Günah İşleyenlerin Durumu 5 Mart 2011
248 Ye’cüc ve Me’cüc 26 Şubat 2011
249 Dabbetü’l-Arz 19 Şubat 2011
250 Tarikatlarda Vesile ve Tevessül 12 Şubat 2011
251 Evliyanın Yardımı İle İlgili İddialar – 2 5 Şubat 2011
252 Kutuplarda Namaz Vaktinin Tespiti 29 Ocak 2011
253 Evliyanın Yardımı İle İlgili İddialar 22 Ocak 2011
254 Kâlû Belâ Olayı Hakkında Sorulan Sorular – 2 1 Ocak 2011
255 Kâlû Belâ Olayı Hakkında Sorulan Sorular 25 Aralık 2010
256 Mehdi İnancı 18 Aralık 2010
257 Kur’an’a Göre Zekat Oranları 4 Aralık 2010
258 Artan Malı İnfak Etme 27 Kasım 2010
259 Vitr Namazı 13 Kasım 2010
260 Bayram Namazları 6 Kasım 2010
261 Sehiv Secdesi – Mukayeseli Fıkıh Dersleri 30 Ekim 2010
262 Kurban İle Alakalı Sorular 23 Ekim 2010
263 Hac Farklı Aylarda Yapılabilir mi? – Fıkıh Dersi 9 Ekim 2010
264 Başkasının Yerine Hacc Yapmak 2 Ekim 2010
265 Hilal İle İlgili Sorulan Sorular 25 Eylül 2010
266 Cariyeler İle İlgili Sorulan Sorular 18 Eylül 2010
267 ORUÇ BOZMANIN CEZASI 4 Eylül 2010
268 Zekat 28 Ağustos 2010
269 İmsak ve Yatsı Vakitleri – 2 21 Ağustos 2010
270 İmsak ve Yatsı Vakitleri 14 Ağustos 2010
271 İsra ve Miraç -2 10 Temmuz 2010
272 İsra ve Miraç -1 3 Temmuz 2010
273 İcma’a Delil Getirilen Hadisler 26 Haziran 2010
274 İcma 19 Haziran 2010
275 Başörtüsü ve Örtünme 12 Haziran 2010
276 Mezheplerin Tutarlılığı 29 Mayıs 2010
277 Asabe Siyaset İlişkisi (Kızın Çocuklarının Mirasçılığı Örneği) 22 Mayıs 2010
278 Kur’an’ı Açıklama Usulü 15 Mayıs 2010
279 Kartepe Programı Değerlendirme 5 Mayıs 2010
280 Abdestte Ayakların Mesh Edilmesi 24 Nisan 2010
281 Hudeybiye’den Geri Kalanlar 13 Nisan 2010
282 Peygamberimizin Zeynep (ranha) ile Evliliği 3 Nisan 2010
283 Bedir Savaşı 20 Mart 2010
284 Kur’an Sünnet Bütünlüğü: Allah’ın İzni Meselesi 13 Mart 2010
285 Vahiy Çeşitleri 6 Mart 2010
286 Kadınların Özel Halleri 11 Şubat 2010
287 Kur’an’a Göre Zekat Nispeti 6 Şubat 2010
288 Vahy-i Gayr-i Metlüv’e Dair Getirilen Deliller -1 30 Ocak 2010
289 Iskat (Ölen Kimseyi İbadet Borçlarından Kurtarmak) 16 Ocak 2010
290 Dini Tebliğ ve Uygulamada Cebrailin Rolü -2 2 Ocak 2010
291 Dini Tebliğ ve Uygulamada Cebrail’in Rolü 26 Aralık 2009
292 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kurban 21 Kasım 2009
293 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kıble Meselesi -2 14 Kasım 2009
294 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kıble Meselesi -1 7 Kasım 2009
295 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kur’anı Anlama 31 Ekim 2009
296 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Yolculukta Namazin Kısaltılması Örneği 24 Ekim 2009
297 İsa Aleyhisselam Tekrar Gelecek mi? -2 17 Ekim 2009
298 İsa Aleyhisselam Tekrar Gelecek mi? 1-1 10 Ekim 2009
299 İsa Aleyhisselam Tekrar Gelecek mi? 1-2 10 Ekim 2009
300 Hanefi Mezhebinin İçki ile İlgili Görüşleri -1 3 Ekim 2009
301 Hanefi Mezhebinin İçki ile İlgili Görüşleri -2 3 Ekim 2009
302 Mirasta Avliye Meselesi -1 26 Eylül 2009
303 Mirasta Avliye Meselesi -2 26 Eylül 2009
304 Kasten Orucu Bozanın Cezası -1 12 Eylül 2009
305 Kasten Orucu Bozanın Cezası -2 12 Eylül 2009
306 Oruç Keffareti -1 29 Ağustos 2009
307 Oruç Keffareti -2 29 Ağustos 2009
308 Adetli Kadının Orucu -1 22 Ağustos 2009
309 Adetli Kadının Orucu -2 22 Ağustos 2009
310 Hastaların Orucu -1 15 Ağustos 2009
311 Hastaların Orucu -2 15 Ağustos 2009
312 Namazda Örtünme / 2-1 8 Ağustos 2009
313 Namazda Örtünme / 2-2 8 Ağustos 2009
314 Namazda Örtünme / 1-1 1 Ağustos 2009
315 Namazda Örtünme / 1-2 1 Ağustos 2009
316 Kur’an’da Örtünme -1 18 Temmuz 2009
317 Kur’an’da Örtünme -2 18 Temmuz 2009
318 Gayrimüslimlerle Evlilik -1 11 Temmuz 2009
319 Gayrimüslimlerle Evlilik -2 11 Temmuz 2009
320 Müşriklerle Evlilik -1 4 Temmuz 2009
321 Müşriklerle Evlilik -2 4 Temmuz 2009
322 Ehli Kitap ve Müşrikler -1 27 Haziran 2009
323 Ehli Kitap ve Müşrikler -2 27 Haziran 2009
324 Hayvan Kesimi / 2-1 20 Haziran 2009
325 Hayvan Kesimi / 2-2 20 Haziran 2009
326 Hayvan Kesimi -1 13 Haziran 2009
327 Hayvan Kesimi -2 13 Haziran 2009
328 Helal Gıda ve Jelatin Konusu -1 6 Haziran 2009
329 Helal Gıda ve Jelatin Konusu -2 6 Haziran 2009
330 Nafile Namazlar -1 9 Mayıs 2009
331 Nafile Namazlar -2 9 Mayıs 2009
332 Vitir Namazı -1 2 Mayıs 2009
333 Vitir Namazı -2 2 Mayıs 2009
334 Kur’an’ın Genel Açıklaması -1 25 Nisan 2009
335 Kur’an’ın Genel Açıklaması -2 25 Nisan 2009
336 Namazın Mekruhları -1 11 Nisan 2009
337 Namazın Mekruhları -2 11 Nisan 2009
338 Namazı Bozan Şeyler -1 4 Nisan 2009
339 Namazı Bozan Şeyler -2 4 Nisan 2009
340 Namazda Konuşmak -1 28 Mart 2009
341 Namazda Konuşmak -2 28 Mart 2009
342 Namazda Abdestin Bozulması / 2-1 21 Mart 2009
343 Namazda Abdestin Bozulması / 2-2 21 Mart 2009
344 Namazda Abdestin Bozulması / 1-1 14 Mart 2009
345 Namazda Abdestin Bozulması / 1-2 14 Mart 2009
346 Namazda İmamlık / 3-1 28 Şubat 2009
347 Namazda İmamlık / 3-2 28 Şubat 2009
348 Namazda Saf Düzeni -1 21 Şubat 2009
349 Namazda Saf Düzeni -2 21 Şubat 2009
350 Namazda İmamlık / 2-1 14 Şubat 2009
351 Namazda İmamlık / 2-2 14 Şubat 2009
352 Namazda İmamlık / 1-1 7 Şubat 2009
353 Namazda İmamlık / 1-2 7 Şubat 2009
354 İmamın Arkasında Kıraat -1 24 Ocak 2009
355 İmamın Arkasında Kıraat -2 24 Ocak 2009
356 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 4-1 17 Ocak 2009
357 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 4-2 17 Ocak 2009
358 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 3-1 10 Ocak 2009
359 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 3-2 10 Ocak 2009
360 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 2-1 3 Ocak 2009
361 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 2-2 3 Ocak 2009
Kuran Dersi Canlı Yayın