“Vele na maruviye ennealeyhisselati vesselam kanete kablel ruku: bizim delilimizde şudur; Peygamber(sav) rukudan önce kunut yapmıştır”. “Ve maza ala nısfışşey ahiruhu: bir şeyin nısfına yapılan ilave onun sonu olmuş olur”.
Enes Hoca: Şafilerin “vitru ahira” demek rukudan sonrası demektire cevap veriyor.
Abdulaziz Hoca: Tabi ahirini öyle yorumlamış oluyor. Ben zaten baştan da bunu Hanefilerin delili zannederek ondan sonra şaşırmıştım ya. Yani “ahiruhu” derse rekatın sonunda demektir. Biz de zaten rekatın sonunda yapıyoruz, rukudan sonra değil. Şafilerde bu rukudan sonra diye yorumlamışlar. Hadisin kendisinde rukudan sonra diye bir ifade yok. “Ve yaknutu fi cemi sunneti hilafeni”,
Enes Hoca: Seneti!
Abdulaziz Hoca: Seneti. Seneti tabi. “Ve yaknutu cemi seneti hilafen Şafii(rh) fi gayrin nısfıl ahiri ramadan” evet burada az önce sizin söylediğinizi almış. Senenin bütününde kunut yapar-hanefiler öyle yapıyorlar- ama İmam Şafi diyor ki ; sadece Ramazan’ın ikinci yarısında kunut olur vitir namazında. “Li kavli Aleyhisselatuvesselam li Hasebni Ali(ra) duai kunut ical haza fi vitrike min gayrı fasl”. Hanefilerin delili bu. Peygamber Efendimiz Hz.Ali’nin oğlu Hasan’a demiş ki kunut duasını okuduğu zaman vitirde bunu okursun. Öğrettiği zaman vitirde bunu okursun demiş. “Ve yakrahu fi kulli rekatin vitri: vitrin her rekatında kıraatte bulunur”. “Fatihati kitabi sureten: Fatihayı ve bir sureyi okur”,”Li kavli teala fakrahu ma teesirel minel kuran” bu ayetten dolayı biz bunu bir kaç kere şey yapmıştık bunun onlara delil olmayacağına dair. Tekrar yapmaya gerek yok. “Ve in erade en yaknut tekebbera”. Delil değil bunlara ama onu delil alıyor, Hanefiler bunu her zaman delil alıyor. Bu ayet namazla ilgili değil, gece kalkıp kuran okumakla alakalı. Onu defalarca burada anlatmıştık.
Katılımcı: Zahiriler delil alıyorlar.
Abdulaziz Hoca: Bunu mu delil alıyorlar? Kuran okunmasıyla ilgili. Zaten Zahirileri ben hiç anlayamam. Neyin peşinde koştuklarına bir türlü aklım ermez.
Abdurrahman: Kunut duasına hocam hasen bir şeydir diyorlar. Farz namazın son rekatında okunabilir, vitir de dahil. Terkederse bir şey yoktur.
Abdulaziz Hoca: Okusan da olur okumasan da olur. “Ve in erade en yeknut mutekebbera: kunutta bulunmak istediği zaman tekbir alır”. “Le enel halate kad ihtalefet: çünkü durum değişmiştir”. Aslında Şafi’de de işte Şafi’de tekbir alıyor, tekbir alıyorsan rukuya git diyor. “Ereda” de enteresan. Hem vaciptir diyorsunuz
Yahya: Yapmayacağım derse bir şey olmaz mı Hocam?
Serkan: Şafi’de bir şey olmaz.
Yahya: Yok Hanefi için diyorum.
Abdulaziz Hoca: Bayındır: Hanefi’de bir şey olmaz değil, yapması lazım vaciptir. Tabii Hanefilere göre öyle. Ama “in erade”yi niye söylemiş? “Ve iza farada minel kıraati kebbera” diyecek “erade en yeknut” ne demek?
Yahya: “Le ennel harete kad ihtalafet” ne demek asıl onun üstünde durmak lazım.
Abdulaziz Hoca: “Le ennel halete kad ihtalafet” hayır, kıraatten duaya dönüşüyor ya. Yani kıraat halinden dua,haline dönüşüyor. Eğer mantık buysa Şafilerin Hambelilerin görüşü daha uygun. “Ve rağfa yedeyhi: iki elini kaldırır”. Aslında Şafiler de kaldırıyor iki elini ama böyle kaldırıyor, Hanefiler böyle kaldırıyor. Tekbir de iki elini kaldırarak tekbir alır Allahu Ekber diyor. Mesela burada “fulyedin” şeyini de söylemedi yani”vucuben” mi “yedben” mi “neflen” mi. “Ve kanete: ve kunutta bulunur”.”Li kavli Aleyhisselati vesselam” haa tamam delilini söylemiş tamam. “Li kavli A. Vesselam: Peygamberimiz buyurduğu için”. “La turfeul eydi illa fisebni mevatina: eller yedi yerden başkasına kalkmaz”,”ve zekere minhel kunute: bunlardan birisi de kunut” diye zikretmiştir. Bu delile dayanıyormuş.
Enes Hoca:( 5:44) demiş ki”ve kaideyhi kema fi tekbiratun iftitah bil asamu” demiş.
Abdulaziz Hoca: Sağırlar, o zaman onu imam yapması lazım. Sağırlara bunu bildirmek için. Evet. “Ve la yaknutu fi salati gayriha” şeyden vitrin dışında kunut “Şafi (rh) fecri” İmam Şafinin fecirde muhalefeti vardır. “Kaneti fi salatil fecr şehran innel sutuhet: Peygamber efendimiz sabah namazında bir ay kunutta bulundu”. O kurraların öldürülmesi sırasındaydı. “Summe terkeu: sonra bıraktı””Fe in kanetel imami fi salatil fecr yeskutu men halfehu inde Ebi Hanifete: imam kunutta bulunursa arkadındaki cemaat susar EbuHanife’ye göre”,”ve Muhammedin(ra) İmam Muhammed’e göre. “Ve kale EbuYusufe” bu zaten sadece ramazanda oluyor. Ebu Yusuf da demiş ki rahimehullah “yutabiuhu: imama uyar cemaat bu konuda”. Yani cemaat de okur. “Le ennehu tebeun bi imamihi”. Ne demek bu?
Enes Hoca: Muhtedi imama tabidir, tabi olması gerekir.
Abdulaziz Hoca: Olmaz. Okumayan için olur. Okumaması için. EbuYusuf’a bu olmaz, öbürlerine olur. Susması lazım çünkü imama tabidir. İmam okudu, kendisi de okusa tabi olmaz.
Enes Hoca: “yetbeu el imame fil kırati kunut ennehu sebaunel imam” diyor
Abdulaziz Hoca: Yukarının delili oluyor, Ebu Yusuf’un delili olmuyor.
Enes Hoca: Ebu Yusuf’un
Abdulaziz Hoca: Bir daha anlatsana.
Enes Hoca: “yetbeuhu el yetbeul imame fil kıraatel kunut bi ennehu tebea bima fe la yuhalifuhu” diyor.
Abdulaziz Hoca: İmam kıraatte bulunduğu zaman cemaat susar diye bir şey yok mu?
Yahya: Kıtaat saymıyor, kuranı kerimden olmadığı için kıraat saymıyor.
Abdulaziz Hoca: O zaman “yetbehu”nun anlamı ne? O da okur sen de okursun demektir. Tabi olmak o manaya gelmez ki. Mustakilden hareket etmektir. “Vel kunutu müştedun fihi” ayrıca kunut müştehidun fih”tir. Yani içtihatla ortaya konmuş bir husustur diyor. Yani demek bunlar da hadislerin bu konuda yeterli olmadığı kanaatindeler. “Vele huma” Ebu Hanife ile İmam Muhammed’in delili “ennehu mensuhun vela mutebaati fihi”.
Enes Hoca: Sabah namazında kunut okumak konusunda.
Abdulaziz Hoca: Olmadı ki işte. “Ennehu” derken “hu” zamirini nereye götürüyor?
Enes Hoca: Sabah namazı kıldırmak mensuhtur derler.
Yahya: “İn kenetehu dedi ya çünkü. Peygamberimiz bir ara yaptı sonra terk etti.
Abdulaziz Hoca: Ben şeyi unuttum. Benim zihnimde “salatil vitr” var bu “salatil fecr”miş.
Yahya: Araya sabah namazı konusu girdi ya.
Abdulaziz Hoca: Anladım anladım. Ben salatu vitr olduğu için şey yapamadım. Tamam tamam doğru. Sabah namazı ile ilgili. Ama ne oldu ki. Tekrar alalım. “Fe in kanetel imame fi salatil fecri yeskut” tamam, biz şimdi Hanefi cemaat olarak imamın arkasında namaz kılarsak imam da şafi ise kunutta bulunuyorsa sabah namazında. Hah şimdi anlaşıldı. Biz susacağız demek istiyor. Ebu Hanife’ye göre ve Muhammed’e göre. Ebu Yusuf demiş ki; ona uyar, madem imama uymuş bu da kunut yapsın diyor. Duayı okusun değil. Buda kunut yapsın. Anladım şimdi. Az önceki mantık hiç tutmadı. Ben bunu hep vitir namazı olarak düşündüm. Şey yapamamışım demek ki. Çünkü kunut müştedin fihtir. Burada içtihad yapmıştır sen de imama uyduysan uy. Herşeyine uy demiş oluyor.
Katılımcı: Şafilerde sesli okunuyor.
Abdulaziz Hoca: Sen de ona uy demiş oluyor, uy. Sen de yap duayı diyor yani. “Vele huma” EbuHanife ve İmam Muhammed’e göre “ennehu” bu sabah namazında kunut “mensuhun” nesh edilmiştir. Yani iki ay Peygamberimiz yaptı bıraktı diyor. “Veleam tabe fihi” böyle mensuh olan bir şeyin imamına da insan uymaz susar durur demiş. “Summe kıle: sonra dendi ki”, “yakufu kaimen: ayakta durur”. “Li tabiahu fi ma tecibun tabiatuhu” yani cemaatin imama uyması vacip olan yerde, imam çünkü kıyamdaysa kıyamda durur, rukudaysa ruku da durur cemaatin yapacağı o dur. O zaman imam ayakta olduğu için cemaat ayakta durur denmiş. “Yekıle yek’udu” bir de denmiş ki oturur imamı pretesto için. “tahtihan lil muhalefeti” imama muhalefetini göstermek için. Protesto için oturur diyor.
Serkan: İki havuzda bir anda yüzülmez.
Abdulaziz Hoca: Ne?
Serkan: Diyorlar ya islamda şu anda iki havuzda bir anda yüzemezsin. O mezhepden bu mezhebe geçemezsin ya. Adam diyor ki Hanefiysen Hanefi kal. İki havuzda birden yüzemezsin.
Abdulaziz Hoca: Sanki başka dinlerde iki havuzda birden yüzülüyormuymuş?
Serkan: Bana söyledi ben zaten yüzme bilmiyorum, bir havuza bile giremiyorum.
Abdulaziz Hoca: Hayır de ki iki havuzda birlikte yüzen var mı yeryüzünde, öyle bir adam tanıyormusunuz?
Serkan: Yok da, onun için onların dediği şu mesela sen dediğin zaman ben şafiyim hanefide böyledir ben böyle yapıyorum dediğin zaman, yok iki havuzda bir anda nasıl yüzebilirsin.
Abdulaziz Hoca: Onu nereden bulmuşlar ya, bayağı zekice bir şey.
Serkan: Bana söyledi, ben zaten yüzme bilmiyorum.
Enes Hoca: Ben o havuzu deleyim şu anda.
Abdulaziz Hoca: Sen de ona şu cevabı ver, de ki; yani bir adam bir havuzda yüzdüyse ömür boyu o havuzda mı yüzmesi lazım. Öyle diyeceksin yani. Sen köyde mesela bir havuzda yüzdün. Bir daha yüzmek istiyorsan her zaman köye gideceksin. Havuz yıkılmışsa yaptıracaksın.
Katılmcı: Bu yüzmeyi iyice öğrenememiş, İstanbul’da başka havuzda yüzmek zorunda kalmayabilir.
Abdurrahman: Hocam bir de böyle muhalefet herhalde çok olduğu için şu anda Küliye caminde şey yapmışlar, aynı anda dört şey kılıyor.
Abdulaziz Hoca: Orada hiç bir muhalefet yok değil mi? Ne kadar üzücü bir ifade. Diyarbakır’da da öyle.
Abdurrahman: Herhalde öyle muhalifler çoğaldığı için zamanında..
Abdulaziz Hoca: Diyarbakır’da şu anda kılınıyor yani. Bir tarafta Şafiler kılıyor bir tarafta Hanefiler kılıyor. Ulu Caminde. Evet iki ayrı namaz kılınıyor. Şafiler bölümünde cemaat daha çok galiba.
Katılımcı: Doğu ve güney doğuda Şafiler daha çok onun için.
Katılımcı: Kabede de öyle olduğu sonra kaldırıldığı söyleyor.
Abdulaziz Hoca: Kabede de tabi dört tane makam vardı. Yani demek ki islam alemi bayağa badirelerden geçmiş yani. Şuandaki halimize şükredelim.
Yahya: Neye göre kılınıyor kabede namaz? Hambeliye göre mi?
Katılımcı: Hambeli’ye göre.
Yahya: Yoksa ortak bir şey mi yapılıyor.
Abdulaziz Hoca: Hambelilere göre kılınıyor. Şimdi Hambeliler kendilerini hadis ehli kabul ediyorlar ya. El hadis, o zaman Peygamberimizin yaptığını yapıyoruz diyorlar.
Abdurrahman: Bunu Hocam özgürlük olarak, işte mezheplerde özgürlük varmış, hepsi bir arada yer alıyormuş.
Abdulaziz Hoca: Amma da özgürlük!
Mehmet Hoca: Benim duyduğum şu: İmam Hanefiyse vitir namazını Hanefilere göre kılıyorlar.
Abdulaziz Hoca: Nerede?
Mehmet Hoca: Suudilerde, imama göre. İmam ne ise itiraz etmiyorlar.
Abdulaziz Hoca: Tabi canım burada zaten onu söylüyor, imama itiraz etme otur.
Mehmet Hoca: Cenazede imam Hambeli olduğu için öyle. Eğer Şafiyse eğer Hanefiyse sorun teşkil etmiyor.
Enes Hoca: Orada zikredilen tüm şekillerde vitir okuduğunu gördüm.
Abdulaziz Hoca: Selamsız
Enes Hoca: Üç rekatta,üç rekt birlikte yapıyor,hiç oturmadan üç rekattan sonra kalktığını gördüm. Hiç kimse itiraz etmiyor.
Abdulaziz Hoca: Bayındır: O şeye kalmış bildiğim kadarıyla, Mehmet Hoca’nın dediği gibi imamın tasarrufuna bırakılıyor o.
Mehmet Hoca: Mesela bazı teravih namazını sekiz rekat kıldığını gördüm.
Abdulaziz Hoca: Tamam. “yukıle yekuudu” demiş ki; oturur. Yukıle tabi zayıf bir görüş olduğunu ifade etmek için. “Tahtihan lil muhalefeti” pretesto için yani. Adama muhalefetini göstermek için oturur. “Le ennes sakide şerikud dai” sakid dainin ortağıdır. Yani sustuğu zaman dua edeni ikrar etmiş sayılır, onu kabul etmiş sayılır demiş. “Vel evvelu” ama daha açık olan mezhep açısından delillere daha yakın olan öncesidir. Sukut ederek ayakta bekleyecek yada Ebu Yusuf’un dediği gibi duaya iştirak edecek. Evet, işte burada Serkan’ın söylediğini söylüyor. “Ve dellet el meseletu ala cevazil iktidai biş şefaviyyeti” yani Şafilere de uyulabilir, onu da gösteriyor. Demek ki onlar da müslümanmış! Tevbe estağfurullah. Ona delalet eder diyor. Şafilere uyulacağını gösterir. “Ve alel mutebaati fakaratil kunuti fil vitri” vitirdeki kunut kıraatine de uyabilir. “Ve iza alimel muktedi min hu ma yezmuhu bihi fesade salatihi kel faslı ve gayrihi la yucziuhul iktidau bihi” ama diyor ki; eğer muktedi bilirseki kendine göre namazı bozacak bir durum olursa. “Fast”ı kan ile ilgili mi söylemiş oluyorlar?
Enes Hoca: Evet.
Abdulaziz Hoca: “Fasada” kanı emmek değil mi?
Enes Hoca: Kanın çıkması
Abdulaziz Hoca: Kanın çıkması ama emerek, ben öyle biliyorum “fasd” kelimesini. Tamam yani, kanın ister vakumla çıkarılması olsun ister başka şekilde olsun adamın baktın vücudundan kan çıkmış hem de namaz kıldırıyor, o zaman ona uyması kifayet etmez. Halbuki eder, niye etmesin. İşte asıl muştehadun fih olan bu. Yani sanki hanefiler kan abdesti bozar derken bir delile dayanıyorlarmış da.
Serkan: Akarsa hiç birine tabi olmaması lazım şafiler. Çünkü mesela el sıkma olayında.
Abdulaziz Hoca: Sen şimdi bizim imamlara laf dokunduruyorsun haa.
Serkan: Buna dayanarak söylüyorum.
Abdulaziz Hoca: Gördün mü sen, hangi imamın hanımı tokalaşarak namaza geçtiğini gördün ki. Tahmin ediyorsun yani. Şimdi, daha önce şey yaptık ya. Şafilerin kadına dokunarak abdest bozulur görüşünün herhangi bir delili yok. Yanlış bir içtihattır. Hanefiler de aynı kan abdesti bozar derken onlarında dayandıkları sağlam bir delil yok. Şafilerin dayandıkları delil en azından subutu kati hiç olmazsa. Hanefilerin dayandıkları delilin subutu da kati değil. Yani o “el vudu min kulli lem in sailin”i sadece kendileri rivayet etmiş, başka kimse rivayet ettiği yok.
Katılımcı: Bundan dolayı kan necis bir şey olduğu için, necis bir şey insanın içinden çıksa
Enes Hoca: Kan necistir ya.
Abdulaziz Hoca: Haa kan necis olmuş oluyor çıkarsa namazı bozar mı?
Enes Hoca: Abdesti mi namaz mı?
Aynı Katılımcı: Abdesti.
Abdulaziz Hoca: Yok canım. Hanefiler zaten öyle bir delil kendileri oluşturmuşlar. Kan abdesti bozmaz canım. Hanefilerinkini de bozmaz.
Katılmcı: Hocam şöyle düşünmek lazım: yani vücutta dolaşan kan pis değil ki.
Abdulaziz Hoca: Zaten “evdamen mesfuhan” diyor ya. Ona dayandırıyorlar: akan kan. Bir de onun haram olması da “harremel habais” ayetine dayandırıyorlar. Allah bir şeyi haram kılmışsa o habistir. Evet.
“Vel muhtarifil kunute el ihfahu: kunut da muhtar olan, tercih edilen gizli okumaktır duayı “ve ennehu duaun” çünkü kunut duadır demiş. Gerçi Hambeliler ve Şafiler sesli okuyorlar.
Katılımcı: Muhalefet olsun diye.
Abdulaziz Hoca: Allahu alem.
Şimdi Bab-ı Nevafil’e gelmiş olduk. Ve bu da
Yahya: Ramazanda cemaatle kılınması meselesi var. Ramazan dışında tek kılınıyor da Ramazan’da cemaatle kılınıyor?
Abdulaziz Hoca: Vitrin mi? Onda problem yok. Zaten teravih namazının dayanağı ne?
Yahya: Bundan daha güçlüya şimdi şey olarak.
Abdulaziz Hoca: Farketmiyor ki. Şimdi Peygamber(sav) ile mescid-i mebevide namaz kılanlar, yani Peygamberimiz itikaftayken her gece kıldığı onbir rekatı kendi başına kılarken millet uymuş. Onbir rekat da sekiz artı üç değil mi? Haa uyarak kılmışlar. Peygamberimiz sizin namazınız olmadı dememiş. Birinci gün, ikinci gün, üçüncü gün(sonra) kılmamış. Artık bu yerleşik bir şey haline gelecek diye kılmamış üçüncü gün. Bu neyi gösteriyor? Demek ki nafile namazda da bir insan diğerine uyabilir.
Katılımcı: 21:33 Bu cematleştirme mesla teravihde olsun, Hz. Ömerin uygulaması .
Abdulaziz Hoca: Tabi tabi Hz.Ömer, buna ama bayağı dayandırıyorlar. Mesela salatu teravih diye rivayetlere baktığın zaman buraya dayandırıyorlar. Şimdi Peygamber(sav) bunların cemaat olmasını yadırgadığı yok. Tamam. Ondan dolayı Hanefiler diyorlar ki işte bir nafile namaz için çağrı yapılmaz da, birileri gelmişken nafile namazı kılınır. Buna dayanarak söylüyorlar. Doğru bir mantık. E öyleyse nafileyse daha da kuvvetli nafile. Yani zayıf olan nafile cemaatle kılınıyorsa kuvvetli olan nafile niye kılınmasın? Pekala kılınabilir. Hz. Ömerin yaptığı şu: bakmış ki ramazanda herkes namaz kılıyor, bazısı cemaatle kılıyor bazısı ferdi kılıyor camide, dağınık. O zaman ben size bir imam tayin edeyim de madem kılıyorsunuz imamla beraber kılın demiş. Ama onun da bidat olduğunu anlamış kendisi kılmamış. Evlerinde yatanlar demiş bunlardan daha iyi, hiç olmazsa bidata karışmış olmadılar demiş.
Serkan: Hz. Ömer mesela niye öyle yapıyor. Çünkü Peygamberimiz demiş eğer ben korkmasaydım sizin üzerinize farz olacağından korkmasaydım bunu devamlı kılardım. Onun için terk etmiş, Hz. Ömer böyle bir korku olmadığını gördüğünden dolayı böyle devam etmiş.
Abdulaziz Hoca: E tamam o zaman kendi de kılsaydı?
Katılmcı: Sahabe ramazanda öyle bir mescidin içinde namaz kılması başka zamanda kılmadığını ramazan için sadece mescidde namaz kılması
Abdulaziz Hoca: Onlar, Peygamberimiz(sav) ramazanın dışında nafile namazları mescidde kılmıyor, evinde kılıyor. Ama itikafta olduğu için itikaftayken evine gitmesi diye bir şey yok.
Enes Hoca: Hatta hasırdan küçük bir hücre yapmıştır diye var Buhari’de.
Abdulaziz Hoca: Evet. Her zaman kıldığı onbir rekatı bu defa mescidde kılıyor. Mecburen mescidde kılıyor. Bir de adeti, kıraatını yüksek sesle yapıyor. Gece namazını. Zatwn ayette de onu gösteren şeyler var yani. Gündüzün sessiz gece sesli olmasına dair. Onu kılarken de camide bulunan, mescid herkese açık yirmi dört saat. Bir kaç kişi arkasında onlarda Peygamber kılıyor, onlar da namaza durmuşlar. İkinci gün de öyle olmuş, üçüncü gün bu defa Peygamberimiz sessiz kılmış demek ki.
Katılmcı: Üçüncü günde evden çıkmadı.
Abdulaziz Hoca: Evden değil hücresinden çıkmadı. Az önce Enes Hoca’nın söylediği o caminin içerisinde hasırdan bir hücre yapıyor ya, hücreden çıkmıyor evden değil.
AynıKatılımcı:(Konuşmacı Türkçeyi iyi konuşamıyor, tam anlaşılmıyor) Birde Peygamber(sav) genelde kıldığı namaz olduğu başka zamanda kılabilir yani. Başka özel bir namaz olmadan ramazanda kulınacak bir namaz olmadan genelde her zaman kıldığı namaz olduğuna göre insanlar başka zamanda da camiye
Abdulaziz Hoca: Camide nafile kılmayın diye bir yasağı yok ki Peygamber Efendimizin. Ama kendisi kılmıyor. Çünkü kendisi kılsaydı farz ile sünnet birbirine karışırdı. Kime anlatacaktın şu farz şu sünnettir diye.
Abdurrahman: Bugün karışmış mesela hocam.
Abdulaziz Hoca: Bu gün karışmış.
Abdurrahman: Birisi mesla ben tatile gittiğm zaman Ramazana dek geldi hocam. Çok yorgundum, yani camiye gitmeyecektim. İşte şey diyor gelmiyormusun teravihe insanlar ne der, çocuklar bile gider. Kadınlar sadece teravihde namaz kılarlar. Yani ramazanda teravih kılarlar.
Abdulaziz Hoca: Onun için namaz kılmalarına gerek yok.
Abdurrahman: Bir tarafa gittiğin için hauıflanıyor insanlar, acaba niye gelmedi..
Abdulaziz Hoca: Gelenekselleşiyor. Baksana Fatih Konya’da istediği gibi namaz kılamamış.
Katılımcı: Şu da var, şimdi bizim çocukluğumuzda gençler teravih başladımı camiye girerler farzını kılmazdılar, teravih başlayınca camiye girerler namaz kılmaya.
Abdulaziz Hoca: Teravihi de oyuna getirdiler malesef. Hangi imam daha kısa, biliyorsunuz şey de anlatıyorlar ya Malatya’da imam söz vermiş ben sizi futbol maçına yetiştireceğim diye teravihe gelin. Şimdi bu defa namazı yavaş kılmış. Ne oldu? Radara yakalandık demiş. Meğer müftü varmış cemaatin içinde.
Enes Hoca: Aranızda imam var mı?
Abdulaziz Hoca: Bir tane var.
Katılımcı: Gündüz namaz kılmıyoruz dediler, akşamları teravihte o kazaları..
Abdulaziz Hoca: Teravihi de kaza ediyorlar?
Aynı Katılımcı: Teravihe geliyor bütün namazlarını kaza kılıyorlar, teravih kılmıyorlardı. Niye öyle yapıyorsunuz dedim çünkü biz gündüz namaz kılmadığımız için bunların akşam hepsini beraber kılıyoruz.
Abdulaziz Hoca: Bazılarıda bize soru soranlardan öğreniyıruz, sabahleyin işe gitmeden bütün namazlarını kılıp öyle gidiyor. Ön ödeme yapıyor. Malesef yani millet kendi kafasına göre çözümler buluyor ama onu C. Hakk kabul etmez öyle şeyleri. Bütün namazları vaktinde kılmak lazım. Peki böylece dersimizi bitirmiş olduk.