Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 2-1

3 Ocak 2009 tarihinde yayınlandı. görüntülenme Mukayeseli Fıkıh Müzakereleri

Ve yecheru fil cumuati vel îdeyn, li vurudin naklil mustafidi bil cehri

“kıraati Cuma ve iki bayramda cehri olarak okur(açıkça okur, yani yüksek sesle okur daha bir şeyle gizli olarak değil) ve iki bayram da bunu böyle yapar.”

Geçen hafta bir şey okumuştuk ya, bir hadisi şerif. “Salatun nehari ecmau” diye. Gerçi bu hadisle alakalı İmam Nevevi’nin bir şeyi vardı yani böyle bir rivayet varid olamamıştır şeklinde bir ifadesi vardı. İmam Nevevi’nin o ifadesi olsa bile mesela diğer mezheplerde gündüz okunan namazlar, gündüz kılınan namazlar sessiz, şia’da öyleydi değil mi? gündüz kılınan namazların sesli olacağını söyleyen mezhep var mı?

Salondan bir kişi: gündüz namazlarını Caferiler sessiz okurlar

Abdülaziz BAYINDIR: kıraat sessiz

Salondan bir kişi: Ama bismillahirrahmanirrahim’i yüksek sesle okurlar.

Yahya ŞENOL: İmam mı besmeleyi açık okuyor?

Salondan bir kişi: imam, yani yalnız da kılsa ……

Abdülaziz BAYINDIR: Peki diğer mezheplerde? Hatırlıyor musunuz?

Şimdi, burada şu var, tam yeri geldiği için onu burada söylemekte fayda var, bu Araf Suresinin 205. ayetinde Cenab-ı Hakk şöyle buyuruyor:

Vezkur rabbeke fî nefsike tedarruan ve hîfeten ve dûnel cehri minel kavli

“Rabbini zikret, içten, yüksek sesle olmamak şartıyla” (Araf, 7/205)

Sözü cehretmeden, açıkça, yüksek sesle konuşmadan. Ne zaman?

bil guduvvi vel âsâli

“sabah akşam” (Araf, 7/205)

Şimdi “sabah akşam” kelimesi Türkçede “sabah akşam” derken güneş battıktan sonrası kastedilmez böyle konuşulurken. Yani “ikindi” kastedilir. Yani “akşamüzeri” falan dediğimiz vakit kastedilir. Türkçedeki “akşamüzeri” ile Arapçadaki “aşiy” kelimesi birbirine benziyor. Şimdi bu “asil” kelimesi Arapçada aşiyye’den güneş batıncaya kadar ki zaman için kullanılıyor. Yani ikindiden güneş batıncaya kadar olan vakit için kullanılıyor.

Yahya ŞENOL: İkindi dâhil mi Buna?

Abdülaziz BAYINDIR: ikindi dâhil tabi, yani ikindi vaktinden güneş batmasına kadar olan kısım için kullanılıyor. Şimdi ona öyle deyince “gudüv” de onun aşağısı olmuş oluyor. Günün başına “gudüv” deniyor, sonuna da “asil” deniliyor, onun çoğulu da “asal”.

Enes ALİMOĞLU: “gölgelerde seyrediyor” diye ayet varya, oradan da “gudûv” ile “asal” ın gündüz vakti olduğunu o ayetle anlaşılıyor. “ve zilâluhum” (onların gölgeleri de)

Abdülaziz BAYINDIR:  “ve zilâluhum bil guduvvi vel âsâl”(13/15) dimi.

Rad suresi 13. sure 15. ayet. Şimdi bu gerçekten iyi aklınıza geldi. Bu bizim için çok sağlam bir delil oldu. Yani biz şimdi, biliyorsunuz tecrübelerimizle sözlüklerde sıkıntıya girdiğimiz zaman Kur’an-ı Kerim’e bakıp rahatlıyoruz ve hadislere bakıp rahatlıyoruz ki sözcüğün en kuvvetli delili de Kur’an’dır. Dolayısıyla Kur’an’da olan bir şey için sözlüğe bakmaya gerek kalmıyor. Şimdi ne diyor Allah-u Teâlâ burada;

Ve lillâhi yescudu men fis semâvâti vel ardı tav’an ve kerhen ve zilâluhum bil guduvvi vel âsâl(âsâli)

“Allah’a secde eder göklerde kim var yerde kim varsa, isteyerek ya da istemeyerek ve onların gölgeleri de secde eder, sabah akşam” (Rad, 13/15)

Tabi güneş doğmadan gölge olmaz, güneş battıktan sonra da gölge olmaz. Öyleyse “gudüv” ve “asal” kelimeleri güneşin mevcut olduğu saatte, oradaki vakitleri yani güneşin doğuşuyla batışı arasındaki vakitleri…

Abdurrahman YAZICI: en üstte olduğu zaman da olmaz hocam.

Abdülaziz BAYINDIR: yok en üstte olduğu zaman olur gölge. Küçük olur ama olur. Sadece ekvator noktasında güneş tepedeyken gölge olmaz orada da gene eğer kollarınız falan varsa onun gölgesi gene de aşağıya çok azda olsa bir gölge düşer. Bu sizin vücudunuzdan kaynaklanan gölge düşer. Ama önemli değil, genelde, hatta ekvatorda da öyle güneşin doğuşuyla batışı arasındadır gölgeler.

Mehmed Ruzibaki:…….’e göre  gudüv ve aşai vakit sınırlaması olabilir, mesela “bil guduvvi vel âsâl” sabaha yakın vakitle akşama yakın vakit olabilir, çünkü asal’ın zıttı olduğuna göre guduv …… diyor ki mesela usylenen usailuha sevgilisinin ziyaretine gidiyor, akşam üstü gidiyor, kimse fark etmesin diye. “usailenen usaile” yani akşam güneş batmadan önceki. Ama “guduvvuhâ şehrun ve revâhuhâ şehrun”(Sebe,34/12) derken sabahtan öğlene kadar, öğleden akşama kadar ki vakit

Abdülaziz BAYINDIR: Tamam sizin dediğiniz gibi sözlüklerde bu hep anlatılıyor. Yani güneşin doğduğu vakitten itibaren “gudûv” öğlene kadar hatta ikindiye kadar. İkindiye kadar da gudüv deniyor.

Mehmed Ruzibaki: Süleyman (a.s.)’a …….. konusunda “guduvvuhâ şehrun ve revâhuhâ şehrun”( Sebe, 34/12) derken

Enes ALİMOĞLU: sabahtan öğlene kadar “âtinâ gadâenâ lekad lekînâ min seferinâ hâzâ nasabâ”(Kehf, 18/62)  Sabah kalkıyor yorulana kadar sefer ediyor ondan sonra “gada” oluyor.

Abdülaziz BAYINDIR: sonra Öğlen yemeğimizi getirin diyor. Oradaki “gada” yemek. Evet, yani “Enıgdû alâ harsikum in kuntum sârımîn”(Kalem, 68/22) e ne oldu demek ki daha erken gidin manasında, erkenden gidin anlamına.

Mehmed Ruzibaki: gaden denildiği zaman erken, bukrü derler onun yerine şu anda

Abdülaziz BAYINDIR: “gaden” kelimesi deniyor yani yarın güneşin doğmasından itibaren i gün demektir. Ama şimdi bu ayeti kerime guduv ve âsâl kelimeleri ile ilgili olarak bizim için çok net bir delil oluyor, gölgelerin mevcut olduğu güneşin doğuşuyla batışı arasındaki vakit olmuş oluyor.

Şimdi, bu iki vakitte Allah-u Teâlâ “Vezkur rabbeke fî nefsik”(7/205) dediğine göre, “rabbini içinden zikret”, sessiz. Zaten onu da söylemiş “tedarruan”; içten yalvararak “ve hîfeten”; korkuyla “ve dûnel cehri minel kavli” cehri olmaksızın, yüksek sesle olmaksızın.

O zaman bu çok net bir şekilde gündüz kılınan namazların sessiz olmasının açık bir delili değil mi? Yani şüphe var mı burada? Ha, yok. İşte bu şeylerde yani her defasında tekrar etmek zorunda kalıyoruz, yani keşke şunları kitaplarda görebilseydik yani biz arayıp buluyoruz ama çok zamanımızı alıyor, çok emek sarf ediyoruz. Yani şimdi herkes bunları görmek ister kitaplarda. Hani bunu görsek işte “salatun nehari ecmau” hadisine hiç ihtiyaç kalmayacak. “Gündüz kılınan namaz sessizdir”. Hadis midir değil midir demeye de lüzum yok.

Ben bunu bir arkadaşla tartışıyordum, bizde Yahya’lar hiç eksik olmuyor maalesef, böyle bazı kimseler sürekli her yerde sorular soruyorlar, işte bu nedir mesela. Yahya da geçen hafta bir takım sorular sordu, bizi susturdu, yarı konuştuk yarı sustuk.

Şimdi diyor ki “ tamam Cuma namazı gündüz namazı değil mi?” diyor

Salondan bir kişi: Doğru aslında

Abdülaziz BAYINDIR: hayır siz sormadan şey yapayım da nasıl olsa sorarsınız, Çünkü ben böyle bir soruyla karşılaştım yani bu hafta içerisinde.

Yahya ŞENOL: cevabı da hazırdır.

Salondan bir kişi: illa diyor.

Abdülaziz BAYINDIR: illa demiyor bak tecrübe konuşuyor.

Şimdi şu ayeti kerimeye bir bakalım; şimdi bu da kendiliğinden ortaya..;

Yâ eyyuhâllezîne âmenû izâ nûdiye lis salâti min yevmil cumua ti fes’av ilâ zikrillâhi ve zerûl bey’a, zâlikum hayrun lekum in kuntum ta’lemûn

Ey iman edenler! Cuma günü namaza çağrı yapıldı, zikrullaha koşun, alış verişi bırakın bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır.” (Cuma, 62/9)

Buradan bir şey hissediyor musunuz? Bir daha okuyayım ayeti dikkatle dinleyin,

Yâ eyyuhâllezîne âmenû izâ nûdiye lis salâti min yevmil cumua ti fes’av ilâ zikrillâhi ve zerûl bey’a,

Cuma günü namaza çağrı yapıldığı zaman, Allah’ı zikre koşun, alım satımı bırakın” (Cuma, 62/9)

Mehmed Ruzibaki: Orada toplu bir zikir söz konusu, oradan sanki bir şeyler çıkıyor gibi

Salondan bir kişi: Nidadan bir şey çıkabilir

Abdülaziz BAYINDIR: Nida salât’a nida. O bir şey değil. Salât’ın içinde nida değil, salât’a nida. Çünkü o nida yapıldığı zaman salât yok henüz. O nida ezan şey değil.

Salondan bir kişi: Onun toplu bir ibadet yani cemaatle mutlaka yapılması gereken bir ibadet olduğunu

Abdülaziz BAYINDIR: Tamam toplu da, yani

Salondan bir kişi: gündüze işaret ettiğini işaret ediyor.

Abdülaziz BAYINDIR: Gündüz olduğu kesin onda problem yok. Alış verişi bırakın diyor, alış veriş yani bu pazaryeri gündüz. Yani bu şeylerde elektrik olmayan yerlerde gece Pazar olmaz ki.

Salondan bir kişi: Ama o zikirden namazın haricinde bir şey de anlaşılabilir.

Mehmed Ruzibaki: Orada zikir olunca insan sakin oturunca, zikir yaptığını başka bir şey yaptığını anlaşılmaz. Sesli bir zikir var ki o zikre gidin diyor.

Abdülaziz BAYINDIR: Yüksek sesle konuşun lütfen beyefendi.

Salondan bir kişi: o da hutbedir işte, zikir doğru bilgiye

Mehmed Ruzibaki: zikir, namaz olduğunu “ekımis salâte li zikrî”(20/14) den çıkarırız.

Enes ALİMOĞLU: Dediğiniz gibi “fes’av ilâ zikrillâh” o koşup gelenlerin geldiği zaman dinleyecek olan bir zikir vardır. O hutbeyle başlar, “Fe izâ kudiyetıs salâtu”(Cuma 62/10) o zikir namazla biter. O zaman hutbeyle namazın sesli olması çıkarılır.

Mehmed Ruzibaki: ikisi birleşti daha mükemmel oldu.

Abdülaziz BAYINDIR: İşte gördün mü bak toplu düşünmenin, her zaman topsuz olacak değiliz ya dimi. toplu düşünmenin faydası. Şimdi, iki hocanın söylediğini en özetlemeye çalışayım.

“Allah’ı zikre koşun” dendiği zaman, gittiği zaman orada neyi bulması lazım, zikri. O zikir cehri olmazsa nasıl koşacak, gelinen bir şey olmaz. Yani bütün bunlardan şu net olarak anlaşılıyor ki,

Yahya ŞENOL: O kadar net değil yani hocam, Araf suresindeki deVezkur rabbeke fî nefsike”

Abdülaziz BAYINDIR: O “Vezkur fî nefsike” sen kendin cevabı verdin.

Yahya ŞENOL: İmamın açıktan okuyacağı, cemaatin susacağı nereden

Enes ALİMOĞLU: Ya orada zikri duyduğunda koşup gelen, onu dinlemek için gelen bir kimse yok orada. Kendisi.

Yahya ŞENOL: Tamam hutbe + namaz dedin ya, ikisinin de sesli olacağını nereden? Birisi sesli birisi sessiz olursa

Enes ALİMOĞLU: “Fe izâ kudiyetıs salâtu fenteşirû”(62/10) varya

Yahya ŞENOL: Tamam hutbe + namaz, öğlen namazı gibi sessiz olursa bozuluyor mu? Çünkü dinlemiş oluyor hutbeyi.

Enes ALİMOĞLU: O koşup geldiği zaman ki zikrin buraya kadar devam etmesi gerekiyor.

Yahya ŞENOL: hayır ikisi bir parça, ayrılamaz. Biri sesli biri sessiz olursa yani ilâ zikrillâh olmuyor mu? Tamam, zikri dinliyorlar, namazı da kılıp gidiyorlar.

Enes ALİMOĞLU: Namazın kendisi ………….(Anlaşılmıyor dk 18:27)

Yahya ŞENOL: Normal bir öğlen namazı de cemaatle kılındığında o adam nereye gelmiş oluyor, namaza gelmiş olmuyor mu? E orada bir şey dinliyor mu?

Enes ALİMOĞLU: Ama kendisi zikrediyor orada

Yahya ŞENOL: O zaman hutbenin başka bir delilini bulmak lazım yani.

Abdülaziz BAYINDIR: Şimdi buradan hutbeyi anlamak biraz zor da, cehrilik anlaşılabilir.

Yahya ŞENOL: yok aslında hani hutbeyle ikisi birden anlaşılmış oluyor da namazın sesliliği çıkmıyor buradan yani. “fes’av ilâ zikrillâhi” sonra “Fe izâ kudiyetıs salâtu” olunca zikir+ salât olmuş oluyor

Abdülaziz BAYINDIR: zikir + salât olmaz orada. Bak; “nûdiye lis salâti”(62/9), “kudiyetıs salâtu”(62/10) çağrı namaza, tamamlanan da namaz.

Yahya ŞENOL: O zaman hutbenin şeyi bulunması lazım.

Abdülaziz BAYINDIR: He işte hutbe meselesiyle ilgili bir şey olabilir onu da daha sonra hemen anında bulmamız gerekmez yani.

Yahya ŞENOL: Yani ikisinden biri burada zikrediliyor. İkisi birden zikredilmiyor yani.

Abdülaziz BAYINDIR: Yok namaz bir kere çok açık, namaz çok açık. Yani “zikrullaha koşun” dendiği zaman gittiği zaman orada zikrullah’ı bulması lazım kişinin.

Salondan bir kişi: Hocam adam gelirken namaz başlamış olması gerekmiyor mu?

Abdülaziz BAYINDIR: Yoo, “yemeğe gelin” diye çağırdığın zaman, geldiğin zaman sofra kurulmuş olması gerekmez.

Salondan bir kişi: Hocam zaten ezandan sonra hemen başlanıyor ya hutbeye

Abdülaziz BAYINDIR: Ezandan sonra normalde hemen başlanıyor tabi. Türkiye gibi değil yani. Aslen Türkiye’deki uygulama bu ayete de aykırı. Çünkü insanlar ezan okunuyor, normal öğlen ezanı okunuyor gidiyorsunuz bir nafile namaz kılıyorsunuz orada.

Mehmed Ruzibaki: sanki Enes hocanın dediği gibi yani hutbeyle namazı bir bütün olarak düşünmek daha mantıklı geliyor.

Abdülaziz BAYINDIR: Onu hep öyle düşünüyoruz ama ayetteki işaret nasıl mesela?

Mehmed Ruzibaki: “izâ nûdiye lis salâti min yevmil cumua ti fes’av ilâ zikrillâhi”(62/9) “ve terekûke kâimâ”(62/11) o ikisini birleştiridiğinizde

Abdülaziz BAYINDIR: Yani diyorsun zikrullah mesela her şey zikrullahın içine girer.

Mehmed Ruzibaki: Evet, buradaki zikir özellikle yani.

Abdülaziz BAYINDIR: Yani biz bunu peygamber efendimizin uygulamasından görmeseydik hiçbir şey anlayamazdık, bir şey çıkaramazdık.

Mehmed Ruzibaki: Ayetten çıkmaz mı?

Abdülaziz BAYINDIR: en azından ben çıkaramazdım yani.

Yahya ŞENOL: Yani birde şu var. “ekımis salâte li zikrî”(20/14) yani namazdaki esas şey zikir. Yani kişi tek de kılsa, cemaatle de kılsa cehri de okusa, gizli de okusa zikir yapmış olmuyor mu? Oluyor, her halükarda zikir yapmış oluyor. “fes’av ilâ zikrillâhi”(62/9) dediği an, sessiz kılınan bir namaza gitse de zikre koşmuş olmuyor mu? İmamı dinlemesi mi lazım? Yani mesela şu an öğlen namazı okunduğunda cemaate giden adam “fes’av ilâ zikrillâhi”(62/9) emrini yerine getirmiş olmaz mı?

Enes ALİMOĞLU: Koşup ………..’(anlaşılmıyor 22,40) ‘nın zikrinden başka bir zikir var burada. O zikre gidiyor, orada zikri yapıp ondan sonra dönüyor.

Yahya ŞENOL: Tamam namaz işte zikir değil mi, “ekımis salâte li zikrî”(20/14), “Vezkur rabbeke fî nefsike tedarruan”(7/205) namaza delil getirmedik mi?

Enes ALİMOĞLU: Evet.

Yahya ŞENOL: Eeee o zaman sessiz okunsa da sessiz kılınsa da Cuma namazı, oraya koşmuş olan “fes’av ilâ zikrillâhi”(62/9) emrini yerine getirmiş oluyor. Yani oradakinin dinlenen bir zikir olduğunu şey yapmamız lazım.

Salondan bir kişi: “Festemiû” deseydi o zaman şey olurdu yani birebir.

Yahya ŞENOL: Dinleme şeyi olabilirdi. Yan, sessiz bile kılınsa Cuma namazı “fes’av ilâ zikrillâhi”(62/9) emri yerine gelmiş oluyor camiye gitmekle. İmamdan bir şey duymasak bile yani

Abdülaziz BAYINDIR: Şimdi tabi böyle ulemanın ihtilaf ettiği yerde hadisler imdadımıza yetişiyor. Ama o Araf suresinin son 205. ayeti bu meseleyi çok net bir şekilde ortaya koyuyor.

Yahya ŞENOL: O diğerlerinin sesli olması da bunun şeyinden mi çıkıyor?

Abdülaziz BAYINDIR: hayır şimdi, Araf suresinde açıkça “dûnel cehr” diyor. Orada şeyde “dûnel cehr” diye bir ifade yok. Araf suresinde zikir var, vakit var,

Mehmed Ruzibaki: Burada  “dûnel cehri” ile birde “akımis salâh” ile “kum iles-salah” veyahut, ……………….. (anlaşılmıyor 24.11) bu ibarenin arasında fark var.

Abdülaziz BAYINDIR: Fark var evet, yani bu Araf suresindeki ifade ile, Cuma suresindeki ifade arasında açık bir fark var. Burada da “Allah’ın zikrini sen yap” (7/205) diyor. “vezkur rabbeke” insanın kendisine şey yapıyor. Ama öbüründe “Zikrullaha koşun” (62/9) diyor. Şimdi, “Zikrullaha koşun” dendiği zaman, bir kişi zikir yapıyor, yani imam zikir yapıyor cemaat arkasından dinliyor ama cemaat de zikir yapıyor, imam ve cemaat ayrıca gizli olarak zikir yapıyor işte rükûda, secdede, kadede cemaat zikir yapıyor. Ama şeyde imamda yapıyor. Dolayısıyla orada cehri olması daha şeye yakın gözüküyor, yani bu Araf’ta dûnel cehr” “kendi içinde zikret gündüzün” falan dediği halde, orada öyle bir şey demiyor.

Mehmed Ruzibaki: “ekımis salâh” da hedef namazı yerine getirmekken, “fes’av ilâ zikrillâh” da bir hedefe doğru yönelme var.

Salondan bir kişi: peki hocam Cuma da eğer zikrullah olmuyorsa o cumaya gitmek nasıl bir şeydir.

Abdülaziz BAYINDIR: aşk ile bir dahi sor bakalım anlamadım ne dediğini.

Aynı kişi: Cuma hutbesi eğer zikrullah değilse bu Cuma emrini yerine getirmek nasıl oluyor yani. Bir insan cumaya gitmese bu durumda

Abdülaziz BAYINDIR: yani hutbe zikrullah değilse, yani hutbe okunmayacaksa demek istiyorsun.

Aynı kişi: Yoo hutbe okunuyor ama zikrullah

Abdülaziz BAYINDIR: ama bak davet hutbeye değil dikkat ediyorsan, davet namaza “izâ nûdiye lis salâti”(62/9) diyor. Cenab-ı Hakk pekâlâ bilir ki zaman zaman bazı adamlar gelecek hutbede kendi propagandalarını yapacak, o normal olur yani. Allah bilmiyor mu bu insanların ne yaptığını. Ama davet namaza olduğu için, hatta mesela git Cuma günü hutbeyi dinle, namazı kılma, ibadet yapmış olur musun?

Aynı kişi: Hayır.

Abdülaziz BAYINDIR: Peki namazı kıl, hutbeyi dinlememiş ol?

Aynı kişi: olur.

Abdülaziz BAYINDIR: Ya gördün mü işte.

Salondan bir kişi: Son rekâta yetişse bile

Abdülaziz BAYINDIR: Selamdan önce yetişse bile tamam namaz. Gördün mü? Yani davet hutbeye değil, davet namaza. Onun için hutbede isterse adam çıksın kendi partisinin propagandasını yapsın, seçim beyannamesini okusun, yapabilir yani bu olur, ama sen orada namazını kılarsın. Esas olan namaz. Şimdi, bazı kimseler şunu yapıyorlar camide, hutbeyi beğenmiyor, bakıyorsun çekip gidiyor. Ya sen oraya hutbe için gelmedin namaz için geldin.

Yahya ŞENOL: hatta hutbede imama aşağıdan müdahale olduğunu da duyuyoruz yani, “böyle hutbe mi olur, yazıklar olsun” diyolar.

Abdülaziz BAYINDIR Yani burada öyle, dolayısıyla bilmiyorum cevap verebildik mi?

Enes ALİMOĞLU: Hutbeye zikrullah demedik mi ki?

Abdülaziz BAYINDIR: Hutbe zikrullah mı değil mi onu tartışmadık. Soru ‘çağrı neye’. “izâ nûdiye lis salâti”(62/9) diyor ayet dimi. dolayısıyla oradaki çağrı namaza.

Enes ALİMOĞLU: Namaza çağrı ama “fes’av ileyha” değil “ilâ zikrillâh” diyor.o zaman namazdan önce bir şey var ki ona gitmek gerekiyor. O zaman namazla beraber hepsi zikrullah denmesi daha uygun oluyor. Bir de  “Ve izâ reev ticâreten ev lehveninfaddû ileyhâ ve terekûke kâimâ”(62/11) ayetiyle hutbenin sesli okunacağı çıkıyor oradan. Çünkü ayakta bir şey okuyor ki cemaat bırakıyor gidiyor.

Abdülaziz BAYINDIR: Peki biri dese ki namazda seni ayakta bıraktı.

Enes ALİMOĞLU: Namazı bozup gitmez herhalde.

Abdülaziz BAYINDIR: İnsanoğlu işte gittiyse gitti…..

Tamam yani o sizin dediğiniz de olsa bile bu ayette “nûdiye lis salâti”(62/9) çok açık. Evet “fes’av ilâ zikrillâh”(62/9) da senin dediğin yorumlar hiç de uzak yorum değil ama nida namaz için ve tamamlanan da  “izâ kudiyetıs salâtu”(62/10) “namaz tamamlandığı zaman” (62/10)fenteşirû” “hemen dağılın”(62/10) orada beklemeyin diyor.

Mehmed Ruzibaki: namazın, farz vacip veya sünneti müekkede olduğunu buradan çıkarmış olabilir. “nûdiye lis salâti”(62/9) asıl hedef namazdır, “ilâ zikrillâh”(62/9) birleştirdiğimiz zaman hutbe okunması da vaciptir

Abdülaziz BAYINDIR: Denebilir yani evet.

Mehmed Ruzibaki:  Çünkü İslam memleketlerinde genelde haftalık duyururlar şeyleri, Cuma hutbesinde

Abdülaziz BAYINDIR: tabi tabi haftalık duyururlar Cuma hutbesinde olur evet.

Salondan bir kişi: birde hocam oradaki zikrin herkes tarafından mutlaka dinlenmesi güzel de ancak dinlememiş de o Cuma namazını kılmış olur. “izâ kudiyetıs salâtu”(62/10) den de hutbenin gene önceden bitirilmiş olduğunun bir delilidir.

Abdülaziz BAYINDIR: Ben bildiğim kadarıyla, bilgilerimde küçücük bir hata olabilir büyük bir hata değil ama cumhuriyet dönemine kadar hutbeler hep Arapça okunurmuş ve vatandaş kimin ne dediğini anlamazmış.

Salondan bir kişi: Hala okuyorlar bazı yerlerde. Yani imam gelmedi diyelim, şey yapacak birisi de yok, bir tanesi geçip

Salondan bir kişi: ama o dönemin adamların yani Cuma hutbesinde okunanı anlayacak kadar Arapça bildiğinin

Abdülaziz BAYINDIR: haa yok bilmiyorlar bilmiyorlar.

Salondan bir kişi: Hocam şimdi o hutbe metinleri diyanetten mi geliyor yani?

Abdülaziz BAYINDIR: Mahalli müftülükler hazırlıyorlar. İstanbul’da İstanbul Müftülüğü hazırlıyor.

Salondan bir kişi: ama demek istediğim şu ki, diyanetin organizasyonunda devlet adına geliyor, ama serbest okuyan bir kişi, diyelim siz gibi başkası gibi

Abdülaziz BAYINDIR: Ona bir şey demiyorlar, yani diyanet işleri başkanlığının, müftülüklerin hutbeyi hazırlamaları bir zaruretten kaynaklanıyor. O da şu, imamların birçoğu hutbe hazırlayamıyor ve hatta bazıları da, bazı maksatlarına alet ediyor, sürekli şikâyetler oluyor, diyanette mecburen, yani diyanetin bu uygulaması bence çok güzel, yani çok güzel bir uygulama yani.

Peki şimdi, neyse mesele herhalde anlaşıldı, bu bence çok önemli bir husustu. Bir problem kaldı mı senin zihninde, yani cehri olması açısından? Zaten ayet-i kerimelerle ispatlandı.

Yahya ŞENOL: Yani, sadece öğlen ve ikindide “dunel cehri” diyoruz, demek ki diğer namazlarda cehri okunuyor.

Abdülaziz BAYINDIR: hah işte kendin yakalandın. Bi dakika bi dakika kendisi yakalandı şimdi kendi söylediğine kendisi cevap verdi. Sadece burada belirtilen namazlarda işte şey olacak, yani Cuma bunun dışına çıkabilir.

Yahya ŞENOL: Cuma da çıkar, bayram da çıkar, diğer sünnet namazlarda mesela hani küsuf namazı, kuşluk namazında nasıl okuyor peygamberimiz açık mı okuyor? Açık okuyorsa bu ayetin delaleti tam yüzde yüz oluyor. Güneş tutulduğunuza açık mı okuyor?

Abdülaziz BAYINDIR: Yani gölgesiz bir namaz demek istiyorsun öyle mi, gölgelerin olmadığı bir saatteki namaz mı demek istiyorsun? Neyse biraz bunu yetişmeye bırakalım.

Yahya ŞENOL: “bil guduvvi vel âsâli”(7/205) deyice öğlen girmiyor mu işin içine?

Abdülaziz BAYINDIR: Cuma, öğlen vakti

Yahya ŞENOL: Giriyor, bu diğer nafileler, hani kuşluk namaza falan…

Abdülaziz BAYINDIR: Yani o konuda biraz daha belki düşünmemiz gerekebilir de. Yani peygamber efendimiz bu uygulamayı yaptıysa mutlaka Kur’an-ı Kerim’den almıştır, kesinlikle almıştır.

Yahya ŞENOL: bi dua ayeti var ama duayla alakalı “ve lâ techer bi salâtike ve lâ tuhâfit bihâ vebtegı beyne zâlike sebîlâ”(İsra 17/110)

Abdülaziz BAYINDIR: O dua, o dua

Enes ALİMOĞLU: Öğlenle ikindinin gizli kılınacağını Kur’an’da bulduk ya,  bu çok hoş evet.

Abdülaziz BAYINDIR: tabi onu bir kere bulduk, net olarak bulduk. Bir de o geçen haftanın kalıntısı olarak söyleyecektik, hani şeyde, neden ikindiden sonra sünnet kılınmıyor, akşamdan önce sünnet kılınmıyor, neden yatsıdan önce peygamberimiz hiç sünnet kılmamış? Hanefiler kılıyor ama bir delilleri yok. Neden sabah namazsından sonra sünnet kılınmıyor? Şimdi o konuda da geçen küçük bir şey yaptık Haşim, Enes hoca, ben, bir ayet üzerinde çalıştık. Şöyle bir şey ortaya çıktı, o

ekımis salâte tarafeyin nehâri ve zulefen minel leyl

“namazı gündüzün iki bölümünde ve gecenin zülfelerinde kıl” (Hud, 11/114)

Bu ekımis salah ile emredilen namaz farz namaz. Şimdi farz namaz olunca, zülfe, zülfe gecenin gündüze yakın zamanı, çünkü gecenin yakın olacağı başka bir zaman yok. Yani gündüz geceye gece gündüze yakın olur, topu topuna iki tane bölüm var bir günde. O zaman z”ülefen minel leyl” dersen gecenin gündüze yakın zamanları diyeceksin başka bir şey değil. Şimdi o zaman güneş battığı zaman, gecenin gündüze en yakın zamanı güneşin battığı zaman, o zaman bir farz namaz kılman lazım. Araya bir nafile koyarsan bu zülfelik ortadan kalkar mı, muhalefet olur. İşte peygamberimiz onun için akşam namazından önce nafile kılmamış. Kıldığına dair rivayet yok da değil mi, bazı sahabilerin

Yahya ŞENOL: Kılındığına dair rivayet var.

Abdülaziz BAYINDIR: Kendi kıldığına dair bir rivayet yok herhalde bildiğim kadarıyla

Mehmed Ruzibaki: peygamberimiz zamanında değil de cemaatlarında… “akşam namazına geldim ayakta iki rekat namaz kıldığını gördüm akşam namazı bitti zannettim” diyor.

Abdülaziz BAYINDIR: hah ama peygamberimiz kıldı diye bir rivayet yok.

Salondan bir kişi: yok peygamber (a.s.) ın kıldığına ait hadis yok.

Abdülaziz BAYINDIR: Mesela şimdi Hanefiler yatsıdan önce bir sünnet-i gayri müekkede diye bir namaz kılıyorlar ama peygamberimizin böyle kıldığına dair hiçbir delil yok. Ama kılınmaması gerektiği şu ayetten anlaşılıyor. İkinci zülfesi nedir akşamın? Yatsı vaktidir, yatsı vaktidir, “eşşafak-ul ahmer” dediğimiz batı tarafındaki kızıllığın kaybolduğu an yatsı vaktidir. Şimdi o zülfe ikinci zülfe olduğuna göre orada kılınması gereken namaz nedir, farz namazdır. E o araya başka namaz koyarsan zülfeyi geciktirmiş olursun. Şimdi gittik sabah namazının gündüze en yakın zamanı nedir, farzdan sonraki kısımdır, yani o farzı kıldığı zaman o son zülfede kılmış bitirmiş oluyorsun. Ondan sonra o araya bir başka namaz koyarsan sistemi bozmuş oluyorsun. O zaman o son zülfe sabah namazında, sabah namazının farzının kılınmasıdır, onla güneş doğana kadar artık namaz kılınmaz zaten bunu “kable tulûış şemsi”(20/130) den de anlayabiliyoruz “güneşin doğmasından önce” ama orada “sebbih” ile olduğu için akla başka şeyler de gelebiliyor.

Şimdi bunlar bizi tatmin etti bilmiyorum,

Yahya ŞENOL: Öğlende iki tane var hem önce hem sonra

Abdülaziz BAYINDIR: hah, öğle namazına dikkat ederseniz, o bir zarf. Yani başı şu saatte kılacaksın diye bir şey yok. Yani bir başı ve sonu olan, şu saatten şu saate kadar namaz kıl ibaresi var. Mesela “li” var “fi” manasına. “fi” bir zarf olduğu için, zarf orada başlıyor, bir zarfın içerisine birçok şey sığar.

Salondan bir kişi: hatta tahsis veya temlik için alsak bile orada bir zamana,

Enes ALİMOĞLU: Lamı te’kid gibi

Salondan bir kişi: Evet lama içerisinde sahip olması gerekir, kayma şeysine sahip olması gerekir.

Abdülaziz BAYINDIR: bir zaman

Salondan bir kişi: şöyle bir sorun var hocam. Zülef’e çoğuldur diyoruz. En az üç zülfe olmalı. Aynı zamanda diyoruz ki zülfe yakın olana denir, yani güne yakın olan taraflara denir. E böylece iki oluyor. Yatsı nasıl bir zülfe oluyor, yatsı neye yakın oluyor.

Abdülaziz BAYINDIR: Yatsı da gündüze yakın oluyor. Şimdi ayette yatsı gasakıl leyl’e kadar değil mi, yani hava kararıncaya kadar kılınacak. Hava karadı mı yatsı bitmiş oluyor normalde. Öyle değil mi?

Salondan bir kişi: o zaman yatsıdan sonra bu sefer diyeceğiz sabah namazına yakın olan bir namaz da olabilir yani.

Abdülaziz BAYINDIR: Olmaz olmaz, niye olmaz biliyor musun? Bak şimdi, gecenin gündüze yakınlığının bir alameti olması lazım, alamet de gündüzden kalan ışıklardır ya da gündüze ait olan ışıklardır. Şimdi, şurayı doğu kabul edin, şurayı da batı kabul edin, bu da güneş olsun. Güneş sabahleyin ufkun altındayken şuraya ışıklarını göndermeye başlar dimi, yani gündüz yaklaştı demektir. Eğer sabahleyin güneş ışıkları ufka gelmese gündüz yaklaştı ifadesini kullanabilir miyiz?

Salondan bir kişi: hayır

Abdülaziz BAYINDIR: hah birinci zülfe o. Ayette de “kuranel fecr” geçen hafta anlattık, güneş ufka yaklaştıkça burada ışık yoğunluğu artıyor artıyor bir noktaya geliyor artık ışık yoğunluğu iyice artınca güneş kendisini buradan göstermeye başlıyor. Artık gündüz başlıyor. Şimdi, buradan geldi, şurada güneş battı, şurayı batı kabul edin. Güneş battı mı, battıktan sonra güneş ışınlarından buraya hala gelmiyor mu? Şimdi, siz mesela, sizin gözlerinizi kapayıp da o saatte açsalar gündüzün ışıklarını gördüğünüz için “daha yeni güneş batmış” dersiniz o ışıklara bakarak. Gecenin gündüze yakın zamanlarını ancak o ışıklarla bilebilirsiniz, saatle şunla bunla bilemezsiniz. İşte o ışıklar da akşamleyin de sabahleyin de iki aşamadan geçiyor birinci aşamada beyaz ışık sabahleyin, ikinci aşamada kırmızı ışık, ufku kırmızılık sarıyor. Bunların ikisi tek bir namaz vakti çünkü Allah “kuranel fecr” demiş, oradaki yoğunlaşma ister kırmızı olsun, ister beyaz olsun fark etmiyor. Bu birinci zülfesi. O diğer iki zülfe akşam. Akşam güneş batar batmaz bir, güneş gittikten sonra bir, güneş bitti gece başladı bir kere ama ufukta batı tarafındaki ışıklar henüz gündüzün uzaklaşmadığını gösteriyor. Ama bir aşama geçiyor kırmızı ışık yerini beyaz ışığa bırakıyor. Beyaz ışığı gördüğünüz zaman artık hava kararıyor dersiniz. O da ikinci zülfesi oluyor. Sonra hava karardı mı bitti. Artık gündüze ait herhangi bir alamet kalmıyor, ufuklarda kalmıyor. Bütün ufuklar aynı.  Dolayısıyla bu zülfeler böyle. Bilmem anlatabildim mi?

Salondan bir kişi: yalnız hocam orada “ve kuranel fecr” var ya, ona göre sabah fecre yakın ile akşama yakın olan kısmı bu zamanın yatsı için, bu zamanı içerisine alır diye düşünülebilir mi düşünülemez mi?

Abdülaziz BAYINDIR: Yatsı namazı, yani sen diyorsun ki, yatsı namazı gece de kılınabilir mi, öyle mi?

Salondan bir kişi: Yani yatsı namazının vaktini buradan “ve kuranel fecr” diyor ya

Abdülaziz BAYINDIR: yani fecr zamanına kadar kılınabilir mi yani?

Salondan bir kişi: Tabi o fecre akşam namazından sonra, yani yatsı namazının vakti girdiği andan itibaren madem zülfeye yakın, fecr de zülfeye yakın, öbür taraftan zülfeye yakın. Bu ikisi içerisinde düşünülebilir mi?

Abdülaziz BAYINDIR: Hayır şimdi bak, o “gasakıl leyl” dediğimiz andan tan yeri ağarmasına kadar tam artık gecenin karanlık zamanı. Burada hiçbir yere yakın taraf yok. Yani gündüze yakın hiçbir şey kalmamış oluyor. o vakit gece namazının vaktidir, teheccüd namazının vaktidir. Ha, peygamber (s.a.v.)in o vakitte yatsı kıldığı da rivayet ediliyor, bazı rivayetlerde, sahih mi değil mi o konu üzerinde fazla durmadım ama inşallah dururuz, rivayet ediliyor, o rivayetlerden hareketle o vakitte de yatsının kılınmasının caiz olduğuna hükmederiz, yoksa onu ayetlerden ben şahsen çıkaramıyorum.

Abdurrahman YAZICI: hocam bi de “akşamdan önce namaz kılın” diye peygamber hadisler var. Mesela Buhari’de geçiyor… anlaşılmıyor dk. 42:58)

Mehmed Ruzibaki: o “zülefen”  yakın demek değil mi?

Abdülaziz BAYINDIR: Zülfe’nin cemi evet.

Mehmed Ruzibaki: Sabah namazını yakın anladık, akşam namazını yakın anladık.

Abdülaziz BAYINDIR: Gündüze yakın ikisi de

Mehmed Ruzibaki: Sabah namazı gündüze yakın, akşam namazı gündüze yakın bunu anladık.

Abdülaziz BAYINDIR: Akşam ve yatsı da gündüze yakın

Mehmed Ruzibaki: Yok yatsının şimdi söyleyeceğim, o yüzden ikisini ayırt etmek istiyorum. Sabah namazı gündüze yakın, akşam namazı gündüze yakın. Bir de yatsı namazı “ila gasakıl leyl” diyor ya, o gecenin karanlığına yakın

Abdülaziz BAYINDIR: şimdi gecenin karanlığına yakın olmaz, neden olmaz biliyor musun, çünkü güneş battıktan sonra zaten “leyl” dir. “summe etimmus sıyâme ilel leyli”(2/187) (sonra orucu geceye kadar tamamlayın) ayet-i kerimesinden dolayı, güneş battığı anda zaten leyl başlamıştır, gece başlamıştır artık. Bir şey kendi kendine yakın diye ifade edilmez ki.

Mehmed Ruzibaki: şimdi o dediğiniz ışıklar var ya, bir de tam karanlık basıyor “ila gasakıl leyl” dediğiniz

Abdülaziz BAYINDIR: ha gasakıl leyl’e yakın diyebilirsiniz ama ayette “zülfe” kelimesi ifade edildiğine göre, gününüz ikiye ayrılıyor, gece ve gündüz o kadar. O dediğimiz gecenin kendi içindeki parçaları. Dolayısıyla bir şey kendi kendine yakın veya uzak diye ifade edilmez.

Mehmed Ruzibaki: o zaman ben o olarak hissettim de, şimdi akşam namazından sonra sünnet kılınması caiz olmaması gerekir. Çünkü madem zülfe dedik, yatsı namazı da işte o zülfe gündüze yakın olduğu için

Abdülaziz BAYINDIR: ha ikinci zülfe başlayıncaya kadar. Sünnet tabi kılarsın problem yok onda, ikinci zülfe başlayıncaya kadar kılıyorsun.

Salondan başka bir kişi: Ben şöyle anladım, “zülfe” yakınlıktır tamam doğru ama, sadece birebir bu yakınlıktan olayı anlamaya çalışırsak öyle değildir, o yakınlığın belirtileri vardır o da ışıklardır.

Abdülaziz BAYINDIR: başka bir şekilde belirti olmaz ki.

Salondan bir kişi: yani o da üç şekilde oluyor, işte birinci zülfe, güneş battıktan sonra o şafak-ul ahmarın gurubuna kadar. Güneş battıktan hemen sonra sünnet namaz kılınmaz sadece farz kılınır zülfe olması için, ondan sonra ikinci etap başlamayana kadar o sürede yani farz namazından sonra sünnet kılınır. Bunda da herhangi bir sorun yok. İkinci süreç başladığında ondan önce de gene bir sünnet kılınmaz çünkü o da bir zülfedir. Ondan sonra farz kılınır, ondan sonra gene sünnetler kılınıyor

Abdülaziz BAYINDIR: istediğin kadar kılarsın, çünkü o tesbih. Çünkü tesbihte o sünnetleri istediğin kadar kılarsın onda bir şey yok.

Ha bir de şu arada onu da ben burada ilk defa telaffuz edeyim geçende camide namaz kılarken aklıma geldi, peygamber (s.a.v.) den gelen rivayetlerde bu tesbihleri namazın arkasında okunan bir takım duaları farzın arkasından okumuş peygamber efendimiz. Nafilelerin arkasından değil. Türkiye’deki uygulama öyle değil. Mesela gidiyorsunuz işte öğlen namazının farzı kılınıyor hemen herkes kalkıyor sünnet kılıyor, arksından müezzinle birlikte tesbihler yapılıyor. Ama peygamber (s.a.v.) in uygulaması Türkiye’deki uygulamanın tam tersine. Bunu ben kendi aklıma göre Kur’an-ı Kerim’den bunu tespit ettim. Onu da burada ortaya koyalım; “fesebbihu ve edbaressücud”(kaf, 50/40) dimi Kaf suresinin sonlarındaydı

Enes ALİMOĞLU: O öğlen namazından önce farzdan sonra sünnet olabileceği konusunda, şimdi, akşam namazı, yatsı ve sabah namazının sünnetleri deniliyor ya, “tarafeyin nehar”…… (anlaşılmıyor dk:47,23)

Abdülaziz BAYINDIR: Yani sünnetlerin kılınabileceğini mi diyorsun?

Enes ALİMOĞLU: Farzın öncesinde kılınabilir, öğlenden önce

Abdülaziz BAYINDIR: Ha! Öğleyle ikindi. O sıra başka bir şey girdi herhalde heh tamam. Bunları burada tabi söylememizin sebebi biz kendimize göre ilk defa bulduğumuzu düşünüyoruz, diyoruz ki kayıtlara geçsin. Ama bizden daha önce bulmuş olanlar da vardır mutlaka.

Şimdi, “akımis salate tarafeyin nehar”(11/114) diyor ayet. Taraf – nahiye, nedir, taraf dediğiniz zaman şurada bir başı var burada bir sonu var dimi. Şimdi öğlenin başı belli “li dulukiş şems” (17/78) ya da “ve hine tuzhirun”(30/18) diyor, yani güneşin batıya kaydığı an. Ya da şimdi şu mikrofonu güneş kabul ederseniz, tam tepe bu batı burasıysa, şöyle şuraya kaydığı an öğlen başlar, sonra işte gölgeler kendi boyuna ulaşıncaya kadar devam eder. İşte orada ayet “tarafeyin nehar” dediği için bu tarafın bir başı bir sonu var yani, bir bölümün. “Gündüzün iki bölümü” diyor, bölümün bir başı bir sonu. Dolayısıyla onun hangi vaktinde kılarsan kıl o tarafta kılmış oluyorsun, öğle namazı için diyoruz. O zaman burada başına da nafile namaz konabilir, sonuna da nafile namaz konabilir.

Yahya ŞENOL: “li dulukiş şemsi” denince önce farzın kılınması gerekir

Abdülaziz BAYINDIR: Hayır “li dulukiş şems” o tarafın ne zaman başladığını gösteriyor.

Yahya ŞENOL: Ama ilk kılınması gereken de farz olduğunu

Abdülaziz BAYINDIR: Bir dakika bak şimdi, o “taraf” kelimesiyle ilgili olarak, yani o tarafın bir başı olması lazım. Çünkü “li dulukiş şems” ifadesi kullanılması siz onu şeye de alırsınız, sabahleyin güneş doğduğu andan kaba kuşluğa kadar bir taraftır. Kaba kuşluktan yani kerahet vaktinin çıkmasından güneşin tam tepe noktasına gelene kadar bir taraftır, tepe noktasından kaymasına kadar bir taraftır. Yani onu güneşe göre hesap edersen gündüzün tarafları çok. Ama öğlen namazının tarafı ne zaman başlıyor, “li dulukiş şems”’de başlıyor. Ama tek bir noktaya taraf denmez. O tarafın başlangıcıdır o. “tarafeyin nehar” dendiği için demek ki bu bitene kadar onu kılabilirsin. Ondan sonra ikinci taraf başlıyor, ikindi başlıyor. Peki, ikindi de bir taraf olduğuna göre, ikindiden önce sünnet kılınabilir pekâlâ. Sonra niye kılınmıyor, çünkü bir başka ayette  “ve kable gurûbihâ”(20/130) diye geçiyor, “güneşin batmasından önce” diye geçiyor. Güneşin batmasından önce dendiğine göre o araya nafile namaz koymamak gerekiyor. Evet, tamam mı bunu diyordun? Evet şimdi sen söyle.

Salondan bir kişi(Muhammed): o yatsının “ ve zülefen minel leyl” o yatsının….(anlaşılmıyor dk:50.45) zülef zamanında kılınması gerek olduğu şu anda nasıl bu ayetten çıktı? O zaman o yatsıyı çok geciktirmek o ayette nasıl, zamanı belirtmiş oldu burada. Nasıl…..(anlaşılmıyor dek:51.00) sabah farzının çıkmadan önce kılınması yatsı namazının

Abdülaziz BAYINDIR: evet yani benimde zihnimi meşgul eden bir problem o senin sorundur. Ben şunu tekrar bir şey yapayım. Tabi haklı olarak Muhammed diyor ki, ayet “gecenin gündüze yakın zamanları” diyorsa, akşam gündüzden ışıklar olmadan yakınlığı anlamamız mümkün değil. O ışıklarda ikili şey var işte yatsı vakti, kırmızı şafağın kaybolması ve beyaz batıda hala aydınlığın devam ettiği zamanda kılınır. Peki, sonra diğer ayette de “ila gasakıl leyl”(17/78) diyor. Gasakıl leyl de vaktin sonunu bildiriyor, yani o hava karardığı zaman yatsının vakti bitmiş oluyor ayet-i kerimeye göre. Peki, ondan sonra sabah namazına kadar nasıl devam eder, doğrusu bu, tabi bu soru bizde daha yeni ortaya çıkmış bir soru. Bununla ilgili ben birtakım hadislere baktım ama tam zihnimde sana cevap verecek kadar bir netlik yok şu anda. Yani çünkü evvela meseleyi zihninde oturtamadan ilgili hadisleri de anlayamıyorsun. Yani onu inşallah isterseniz sizde bir bakın o yatsıyla ilgili, akşam namazıyla ilgili hadislere, o zamana daha da netleşmiş olur bu mesele.

Abdurrahman YAZICI: bir hadis var “her ezanla kamet arasıda bir namaz daha vardır”

Salondan bir kişi: Hocam bu “ila gasakıl leyli” o yani “ila” dâhil mi değil mi?

Mehmed RUZİBAKİ: zaten aynı cinstense dâhil diyoruz, farklı cinstense değil diyoruz o zaman “ila gasakıl leyli” dediğinde bitmemiş oluyor.

Abdülaziz BAYINDIR: Bitmiş oluyor, bitmiş oluyor

Yahya ŞENOL: Aynı şey gibi “ilel merahib”? gibi merahiblerde aynı cins ya.

Abdülaziz BAYINDIR: şimdi bir rivayete göre aynı cins sayarsın….

Salondan bir kişi: şöyle bir ayrıma gidilebilir işte, diğeri daha şafak vardır, her ne kadar akşam olsa da gene bir belirti vardır, ışık vardır. Öyle bir ayrıma gidilebilir ama

Enes ALİMOĞLU: Gasakıl leyl ile birlikte kılınabilir değil mi?

Abdülaziz BAYINDIR: “ve lâ te’kulû emvâlehum ilâ emvâlikum”(4/2) dimi

Salondan bir kişi: hatta şey var o …..(anlaşılmıyor dk 53:36)

Abdülaziz BAYINDIR: Evet neyse yani burada bu mesele bana göre tam bitmiş değil, ama onun üzerine biraz daha çalışırız.

Salondan bir kişi(Muhammed): Hocam bu akşam namazından önce peygamber efendimizin iki rekat namaz kıldığına dair bir hadis varmış

Yahya ŞENOL: var var Buhari’den dedi ya Abdurrahman

Salondan bir kişi: Şafiler kılıyor.

Abdülaziz BAYINDIR: Malikiler de kılıyor

Enes ALİMOĞLU: kendisin kıldığı var mı?

Salondan bir kişi(Muhammed): kendisin kıldığı var.

(Hadisi okuyor dk: 54,07)

Yahya ŞENOL: Nerede geçiyor?

Salondan bir kişi: İbn-i Hibban

Abdülaziz BAYINDIR: İbn-i Hibban’daymış

Abdurrahman YAZICI: Hocam kılınanlar değil de kılınmayanlara baksak, mesela sabah namazından sonra kılınmıyor, çünkü güneş doğuyor

Abdülaziz BAYINDIR: Zaten kılınmayanlara baktık biz.

Abdurrahman YAZICI: Anlatırken sanki kılınanlar anlatılıyormuş gibi

Abdülaziz BAYINDIR: Ha kılınanları da anlattık kılınmayanları da. Önce kılınmayanlardan başladık sonra kılınanlara geldik. Neyse bunu biraz daha olgunlaştırırız yani diğer hadislere de bakarız, şu anda bizde hâsıl olan netice bu, yarın başka şey olur.

Evet, şimdi devam ediyoruz.

Cuma ve iki bayramda kıraati açıkça okur burada kıraatin cerh olduğuna dair çok yaygın bir nakil var yani herkes bunu böyle biliyor.

Ha bir dakika az önce söylediğim şeyi ben tamamlamadım, “tatavvu” kelimesi, sonra başka şey araya girdi. O Kaf suresinden hani, kaf suresi ellinci sureydi değil mi, hangi ayetti o, ha buldum buldum:

Ve minel leyli fe sebbihhu ve edbâres sucûd.

“geceleyin Allah’ı tesbih et ve secdelerin arkasından”(Kaf, 50/40)

Bu secdelerin arkasından konusunu eğer namazların farzlarının arkasından tesbih dersek, yani sücud’la farzı anlarsak, o zaman peygamber (s.a.v.)’in neden duaları farzın arkasından yaptığı anlaşılır. Çünkü niye, burada şu da benim aklıma geldi, çünkü farzın dışındaki namaz zaten tesbih, yani onun adı zaten tesbih, yani “akımis salah” ile emredilen farzdır. Geçende Haşim güzel bir şey söyledi, dedi ki bu acaba dedi “akımis salah ifadesinden dolayı, yani kıyamın sadece farzlarda, farz namazlarda kıyamın farziyetini anlayamaz mıyız?” çünkü o da var biliyorsunuz kitaplarda. Namazda kıyam farzdır ama sadece farz namazlarda farzdır, nafile namazlarda kıyam gerekmez. Mesela farz namazlarda zaruret olursa oturarak ve yürüyerek namaz kılarsınız, ama öbür namazlarda hiç mazeretin de yok, akşam oturduğun yerde de, gündüzün ne zaman olursa olsun şey yaparsın, öğlen namazının ilk sünnetini, son sünnetini, akşam, yatsının falan kılarsın di mi hiçbir mani yok. İşte burada bana göre o da güzel bir tespit. Ve bu iki şeyi de burada söylemiş olduk; 1) “fe sebbihhu ve edbâres sucûd” demesi Cenab-ı Hakk’ın, secdelerin arkasından zaten sünnet namaz kılıyoruz genellikle. O zaman burada bu tesbihin bir anlamı kalmaz, peygamberimizin yaptığı manada, dolayısıyla yani nafilenin arkasından yani tesbihin arkasından ayrıca bir tesbih yapmanın anlamı yok. Çünkü nafile namazlar zaten tesbih. Öyleyse o tesbihi farzın arkasından yapmak gereklidir.

Enes ALİMOĞLU: Zaten دُبُرَ كُلِّ صَلَاةٍ مَكْتُوبَةٍ “dubure kule salatin mektubetin” (Müslim; hadis no: 596) diyor kendisi.

Abdülaziz BAYINDIR: hah, bak işte gördün mü, demek ki doğru anlamışız. Peygamber efendimiz “her farzın arkasından tesbihleri çekin” demiş oluyor.

Salondan bir kişi: bir de sadece Hanefilerde var diğer mezheplerde farzdan sonra yaparlar, sünneti sona bırakırlar.

Abdülaziz BAYINDIR: Tamam ama bunun birde Kur’an ayağını ortaya koymak gerekiyor yani. Kur’an’la irtibatı kurdun mu tamam. Sırf hadisle şey yaparsanız o zaman diyor ki şu rivayette böyle bu rivayette böyle.

Mehmet RUZİBAKİ: Zaten peygamber (a.s.) namazdan sonra şöyle tesbih yapardı derken farz namazından sonra demek istiyor, çünkü sünnet namaz yani nafile namazını hücresinde kendi, camide kılmıyor.

Abdülaziz BAYINDIR: tamam, işte bunlar ne kadar güzel birbirini teyit ediyor değil mi?

Yahya ŞENOL: Bu ayet, ama geçen hafta sünnet namazları düzenleyen ayet olarak anladık.

Abdülaziz BAYINDIR: Ha yook, geçen hafta da böyle anladık, geçen hafta da böyle konuştuk. Tesbihlerle ilgili konuştuk.

Yahya ŞENOL: Yok yani bu ayet var ya “Fasbir alâ mâ yekûlûn”(20/130)  diye başlayan, bu “sebbih” emri geçiyor diye farzlar değil sünnetlerle alakalı

Abdülaziz BAYINDIR: Tamam zaten benim şu anda söylediğim onun dışında değil ki.

Yahya ŞENOL: sünnetlerse sünnetlerin sücudundan sonra olur

Abdülaziz BAYINDIR: O zaman tekrar okuyalım, o zaman yukarıdan itibaren okuyalım.

Salondan bir kişi: Hocam geçen hafta, Yahya hocanın dediği gibi, bunu farz namazlarından önce ve sonra olan sünnet namazlarla ilgili

Abdülaziz BAYINDIR: şimdi, neyse benim aklımda olan o değil ama madem öyle bir şey var tekrar okuyalım, ayeti baştan okuyalım. Şimdi, ne diyor burada Allah-u Teâlâ

Fasbir alâ mâ yekûlûne ve sebbih bi hamdi rabbike

“Onlar ne derse desinler sabret, rabbinin hamdine karşılık sen tesbih et.” (Taha, 20/130)

Yani bak Allah her şeyi yerli yerinde güzel yapmış. Her şeyini sen Allah’a borçlusun gör, O’na karşı da tesbih et ve şükrünü yerine getirmiş ol. Yani ibadetini yap.

Ne zaman yarabbi?

kable tulûış şemsi ve kable gurûbihâ,

“güneş doğmadan önce, güneş batmasından da önce” (Taha, 20/130)

Şimdi güneş doğmadan önce ve batmadan önce, bu iki kelime günü ikiye ayırabilir mi? Yirmi dört saatlik günü? Yani günün bir bölümüne batmadan önce, bir bölümüne doğmadan önce diyemez miyiz? Çünkü güneş doğmadan öncesi gecedir, batmadan öncesi de gecedir. Diğer ayetlerde öyle zaten. şimdi tamam;

ve min ânâil leyli fe sebbih ve etrâfen nehâri lealleke terdâ.

Bu da ayrıca geceyi ilave etmiş oluyor. Şimdi bunun faydası şu oldu “ve min ânâil leyli” ifadesinin, çünkü diğer ayetlerde zülef kelimelerini kullanıyor ya, o zülefin dışındaki kısmı katmak için faydası olur bunun. Şimdi burada hep bu vakitlerde, az önce konuştuğumuz tesbihler ki onu da diğer ayetlerle zaten ortaya çıkarmıştık. Burada o zaman “ve edbaressücud” dediğiniz zaman da gece ve gündüz fark etmeksizin tüm secdelerin arkasından. O zaman bu tesbih, bak bu da başka bir tesbih olması lazım, yani önceki tesbihin dışında olması lazım bu tesbihin tamam mı, o zaman başka bir tesbih. Zaten nafile namazlar zaten kendi başına bir tesbih, ikinci bir tesbih olabilmesi için de farzların arkasından olması gerekiyor.

Hayır, nafilenin kendisi zaten tesbih.

Yahya ŞENOL: ama namaz o, cinsi farklı. Yani bunu adam başka bir şekilde eda edemez yani, şekline şemailine riayet etmek zorunda

Abdülaziz BAYINDIR: İşte şimdi, bu anlayışımız doğru mu değil mi diye peygamber efendimizin uygulamasına baktığımız zaman, bakıyoruz ki doğru. “her farz namazın arkasından tesbih getirin” dediğine göre yani bu zikirleri, haa baktık doğru anlamışız demek ki.

Tüm Mukayeseli Fıkıh Müzakereleri
# İçerik Adı Yayınladığı Tarih Görüntülenme
1 Kitaba Çağrı 16 Eylül 2017
2 Kurban İbadeti 24 Ağustos 2017
3 Hadislerin Derlenmesinde İran Etkisi 19 Ağustos 2017
4 Diyanetin Fetö Raporu: Bu din bu hale nasıl geldi? 14 Ağustos 2017
5 Hilal, Fitre ve Bayram 28 Haziran 2017
6 Nebi’mizin Ramazan Hayatı 12 Haziran 2017
7 İmsak Ölçüleri 27 Mayıs 2017
8 Dini Siyasete Alet Etmek 20 Mayıs 2017
9 Nebilere Yüklenen Olağanüstü Özellikler 13 Mayıs 2017
10 Tarih Boyunca Nebilere Gösterilen Tepkiler 6 Mayıs 2017
11 Yanlış Şeriat Algısı Suç ve Ceza 29 Nisan 2017
12 Kapitalizmin Sonu 15 Nisan 2017
13 Faiz Bağlamında Modern Finansal Ürünler 8 Nisan 2017
14 Hadislere Bakışımız Nasıl Olmalı 1 Nisan 2017
15 Haram Aylar 25 Mart 2017
16 Kur’an’cılık Tehlikesi 1.Bölüm 20 Mart 2017
17 Din ve Devlet İlişkileri 1.Bölüm 11 Mart 2017
18 Cuma Namazı ve Hutbe’si 4 Mart 2017
19 Kur’an’a Göre Sihir Kavramı 25 Şubat 2017
20 Abese Suresi Bağlamında Nebi’mizin Korunmuşluğu 18 Şubat 2017
21 Ev İçi Mahremiyet Kuralları 11 Şubat 2017
22 Örtünme İle İlgili Hükümler 4 Şubat 2017
23 Baş Örtüsü ve Örtünme 28 Ocak 2017
24 Kur’an’nın Çözüm Üretmedeki Yeri 21 Ocak 2017
25 Yahudileri Gölgede Bırakan Hileler 16 Ocak 2017
26 Müslümanlar’da Allah’a Güven Krizi 31 Aralık 2016
27 Müslümanlığımızı Gözden Geçirme İhtiyacı 24 Aralık 2016
28 Ümmet Olamamanın Ağır Bedeli 17 Aralık 2016
29 Tarihsellik İddialarında Cezalar Örneği 10 Aralık 2016
30 Mezhepçiliğin Doğurduğu Acı Sonuçlar 3 Aralık 2016
31 Kur’an’nın Tarihselliği İddiası ve Miras Konusu 26 Kasım 2016
32 Takiye (Kimliği Gizleme) 19 Kasım 2016
33 Faiz ve Güncel Meseleler 12 Kasım 2016
34 Mehdi Gelicek mi ? 7 Kasım 2016
35 Hz. İsa Gelecek mi? 31 Ekim 2016
36 Çağdaş Ulemanın Usulsüzlüğü 22 Ekim 2016
37 Dinsel Çoğulculuk 15 Ekim 2016
38 Son Kitabı Devre Dışı Bırakma Projesi, Dialog 8 Ekim 2016
39 Fıtrat Zemininde Buluşma 1 Ekim 2016
40 Nisa 34. Ayet Bağlamında Kadına Şiddet 24 Eylül 2016
41 Kurban İbadeti 10 Eylül 2016
42 Kadının Dövülmesi 3 Eylül 2016
43 Kur’an’a Göre Hükmetmek 27 Ağustos 2016
44 15 Temmuz Darbe Gecesine Kurani Bir Bakış 20 Ağustos 2016
45 Paralel Dinin Olmazsa Olmazı Aracılık – 1 13 Ağustos 2016
46 Müslüman Gayrimüslim İlişkileri 2 Temmuz 2016
47 Zekat 25 Haziran 2016
48 Oruçla İlgili Hükümler 18 Haziran 2016
49 Uydurulan Dinde Yatsı Sonu, Seher ve İmsak Vakti 4 Haziran 2016
50 Uydurulan Dinde Mut’a Nikahı 28 Mayıs 2016
51 Uydurulan Dinde Şartlı Talak 21 Mayıs 2016
52 Uydurulan Dinin Dayatması Olarak Çocukların Evlendirilmesi 7 Mayıs 2016
53 Kölelik ve Cariyelik Mezheplerin Dayatması mı? 30 Nisan 2016
54 Musa Hızır Kıssasının Evrensel Mesajı 23 Nisan 2016
55 Sünnetin Delil Değeri 16 Nisan 2016
56 Kira Sertifikaları Faizsiz Ürün mü? 9 Nisan 2016
57 Suç-Ceza Dengesi Açısından Cinsel İstismar 2 Nisan 2016
58 Boşanma Konusunda Allah’ın Koyduğu Sınırlar 26 Mart 2016
59 Allah’ın Koyduğu Sınırlar Nasıl Aşıldı 19 Mart 2016
60 Muhsana, Kadına Pozitif Ayrımcılık 13 Mart 2016
61 İnsanlar ile Cinlerin Ortak Özellikleri 5 Mart 2016
62 Nebiler Günahtan Korunmuş mudur? 27 Şubat 2016
63 Bedir Savaşı Örneğinde Nebi ve Resul Farkı 20 Şubat 2016
64 Dinde Haram-Helal Koyma Yetkisi 13 Şubat 2016
65 Cinler 6 Şubat 2016
66 İlk İnsanın Yaratılışı 30 Ocak 2016
67 İnsanı İnsan Yapan Özellikler 23 Ocak 2016
68 Allah’ı İkinci Sıraya Koymak 16 Ocak 2016
69 Şirkle İman Arasındaki Kararsızlık 9 Ocak 2016
70 Mehdi Beklentisi 2 Ocak 2016
71 Her İnsan Allah’ı Bilir 26 Aralık 2015
72 Fıkıh Müzakereleri | Her İnsan Allah’ı Bilir 26 Aralık 2015
73 Bir Sömürü Aracı Olarak Halifelik – 2 19 Aralık 2015
74 Bir Sömürü Aracı Olarak Halifelik 12 Aralık 2015
75 Kur’ân’da Dindarlık 5 Aralık 2015
76 Tarih Boyunca Bir Siyasi Baskı ve Ötekileştirme Aracı Olarak Zındıklık 28 Kasım 2015
77 Geleneğe Göre Dinden Dönmenin Hükmü (Bölüm 2) 21 Kasım 2015
78 Geleneğe Göre Dinden Dönmenin Hükmü (Bölüm 1) 21 Kasım 2015
79 Kur’an’a Göre Dinden Dönmenin Hükmü 16 Kasım 2015
80 Kur’an’da Zina Suçu Ve Cezası 7 Kasım 2015
81 Tağut Doğru Yolun Üstünde Oturur 31 Ekim 2015
82 Hadis Uydurma Faaliyetleri 24 Ekim 2015
83 Kader İnancı Ve Nesih 17 Ekim 2015
84 Resulullah Sonrası Siyasi Gelişmeler 10 Ekim 2015
85 Nesih 3 Ekim 2015
86 Hac Ve Kurban 19 Eylül 2015
87 Terör Olayları Karşısında Nebevi Siyaset 12 Eylül 2015
88 Dinde Özgürlük 5 Eylül 2015
89 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 4 “Cariyelik” 29 Ağustos 2015
90 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 3 “Cariyelik” 22 Ağustos 2015
91 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 2 “Kitap Algısı” 15 Ağustos 2015
92 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 8 Ağustos 2015
93 Nebimizin Yürüttüğü Dış Politika 1 Ağustos 2015
94 Kadir Gecesi ve İmsak Vaktine Tavırlar 11 Temmuz 2015
95 Zekat 4 Temmuz 2015
96 Oruç İbadeti 2 27 Haziran 2015
97 Oruç İbadeti 20 Haziran 2015
98 Kutup Bölgelerinde İftar ve İmsak Vakitleri 13 Haziran 2015
99 Emtia Borsalarındaki İşlemlerin Fıkhi Hükmü 6 Haziran 2015
100 Kur’ân’a Göre Gece-Gündüz 30 Mayıs 2015
101 Prof. V. A. Yefimov’la Yapılan Toplantının Değerlendirilmesi 23 Mayıs 2015
102 İsra ve Mirac 16 Mayıs 2015
103 Berzah Alemi 2 9 Mayıs 2015
104 Berzah Alemi 2 Mayıs 2015
105 Enflasyon ve Faiz 25 Nisan 2015
106 İşsizlik Probleminin Kaynağı 18 Nisan 2015
107 Peygamberimizin Öldürülmesini Emrettiği Kişiler Hakkındaki Rivayetler 4 Nisan 2015
108 Faizsiz Sistemin İlkeleri (Zekat-Faiz Karşılaştırması) 28 Mart 2015
109 Faizsiz Sistemin İlkeleri – Faizsiz Bankacılık 28 Mart 2015
110 Faizsiz Sistemin İlkeleri (Enflasyon) 21 Mart 2015
111 Faizsiz Sistemin İlkeleri (Bankacılık) 14 Mart 2015
112 Faizsiz Sistemin İlkeleri 7 Mart 2015
113 Tecavüz Suçunun Cezası 28 Şubat 2015
114 İdam Cezası ve Kıssas Tartışmaları 21 Şubat 2015
115 Ceza Hukukunun Genel Prensipleri 14 Şubat 2015
116 Kur’ân’da Ruh Kavramı 7 Şubat 2015
117 İcmanın Delilleri ve Değerlendirilmesi 24 Ocak 2015
118 Fıkıh Müzakereleri | Ceza Hukukunun Genel Prensipleri 17 Ocak 2015
119 Nebiye Hakaretin Cezası 10 Ocak 2015
120 Noel ve Mevlid Kandili Kutlamalari 3 Ocak 2015
121 Kelime Oyunları ve Şeb-i Arus 27 Aralık 2014
122 Evlilik Nedeniyle Ortaya Çıkan Haramlık 20 Aralık 2014
123 Talak’ın Şarta Bağlanması 13 Aralık 2014
124 Kadının Boşanma Hakkı 6 Aralık 2014
125 Boşanmanın Hükümleri 29 Kasım 2014
126 Küçüklerin Evlendirilmesi 22 Kasım 2014
127 İslam Hukuku-Roma Hukuku Karşılaştırması 15 Kasım 2014
128 Beni Kureyza Yahudileri ve Esirlerin Öldürülmesi 8 Kasım 2014
129 İslâm Miras Hukukunda Kelâle 3 Kasım 2014
130 Batı Güdümlü İslam Anlayışında Kur’an Sünnet Algısı – 2 25 Ekim 2014
131 Batı Güdümlü İslam Anlayışında Kur’an Sünnet Algısı 18 Ekim 2014
132 İslam Alimlerinin Işid’e Gönderdikleri Mektubun Eleştirisi 11 Ekim 2014
133 Kurban İbadeti 27 Eylül 2014
134 Birbirimizden yardım istemek şirk midir? 9 Ağustos 2014
135 Nafile Oruç 2 Ağustos 2014
136 Zekat ve Fitre 26 Temmuz 2014
137 Kadir Gecesi 19 Temmuz 2014
138 Tarihi gelişimi ve Hükümleri Açısından İtikaf 12 Temmuz 2014
139 Yatsının Son Vakti 5 Temmuz 2014
140 Vakti Dışında Namaz, Süresinden Fazla Oruç 28 Haziran 2014
141 Bakara 187. Ayet Işığında Oruç İbadeti 21 Haziran 2014
142 Kimler Oruç Tutabilir 14 Haziran 2014
143 Orucun Tarihi ve Meşruiyeti 7 Haziran 2014
144 Ecel ve Şehitlik – Sorular ve Cevaplar 24 Mayıs 2014
145 Ecel ve Şehitlik 17 Mayıs 2014
146 Seferilik Mesafesi ve Müddeti 10 Mayıs 2014
147 Yolculukta Namaz – 2 26 Nisan 2014
148 Dinden Dönmek 19 Nisan 2014
149 Yolculukta Namaz 5 Nisan 2014
150 Namazı Terketmenin Hükmü 29 Mart 2014
151 Namazda Zikir 8 Mart 2014
152 Kadınların Cemaate Katılması 1 Mart 2014
153 Cemaatle Namaz – 2 22 Şubat 2014
154 Cemaatle Namaz 15 Şubat 2014
155 Sehiv Secdesi 8 Şubat 2014
156 Namazı Bozan Haller – 2 1 Şubat 2014
157 Namazı Bozan Haller 18 Ocak 2014
158 Cumanın Farzından Önceki ve Sonraki Sünnetler 11 Ocak 2014
159 Cuma Hutbesi 4 Ocak 2014
160 Cuma Namazı 28 Aralık 2013
161 Sünnet Namazları 21 Aralık 2013
162 Vitir Namazı 14 Aralık 2013
163 Teheccüd Namazı 7 Aralık 2013
164 Kur’an’da Melek ve Cin Kavramları – Sorular 23 Kasım 2013
165 Kur’an’da Melek ve Cin Kavramları – 2 18 Kasım 2013
166 Kur’an’da Melek ve Cin Kavramları 2 Kasım 2013
167 Cezanın Amacı Açısından Mağdur Hakları 26 Ekim 2013
168 Bayram Namazı ve Teşrik Tekbirleri 12 Ekim 2013
169 Tarihi, Amacı ve Ahkamı Yönüyle Kurban 5 Ekim 2013
170 Kur’an’da Münafıkların Durumu – 2 28 Eylül 2013
171 Kur’an’da Münafıkların Durumu 21 Eylül 2013
172 Günümüz İslam Dünyasının Problemleri 14 Eylül 2013
173 Bedel Hac – Doç.Dr. Servet Bayındır 7 Eylül 2013
174 Allah’ın Bilgisi ve Kader 24 Ağustos 2013
175 Mısırdaki Müslümanların Durumu 17 Ağustos 2013
176 Kadir Gecesi 3 Ağustos 2013
177 İmsak Tartışmaları 27 Temmuz 2013
178 Kutup Bölgelerinde İbadet Vakitleri 20 Temmuz 2013
179 Kader 19 Ocak 2013
180 Kıyamet Alametleri 22 Aralık 2012
181 Kur’an Sünnet Bütünlüğünde Kurban İbadeti 20 Ekim 2012
182 Kur’an Sünnet Bütünlüğünde Hac İbadeti 13 Ekim 2012
183 Faiz-Zekat İlişkisi 6 Ekim 2012
184 Namazların Birleştirilmesi 29 Eylül 2012
185 İslama Yönelik Saldırılar 22 Eylül 2012
186 Alternatif Bir Finansal Ürün Olarak Kira Sertifikaları(SUKUK) 15 Eylül 2012
187 Öğle ve İkindi Namazlarının Vakitleri 8 Eylül 2012
188 Yatsı Namazı Vaktinin Bitişi 1 Eylül 2012
189 Kur’an’a Göre Gelenek 25 Ağustos 2012
190 Bayram Namazı ve Fitre 18 Ağustos 2012
191 Televizyondan Kabe İmamına Uyulabilir mi? 11 Ağustos 2012
192 Ramazan Ayının İnsana Sunduğu Fırsatlar 4 Ağustos 2012
193 İmsak Vakti ve Seher – 2 28 Temmuz 2012
194 İmsak Vakti ve Seher 21 Temmuz 2012
195 Nesih, Kıblenin Değişmesi Örneği 23 Haziran 2012
196 İsra ve Miraç 16 Haziran 2012
197 Uydurma Hadisler – Harun Ünal 9 Haziran 2012
198 Sezaryen Doğum 2 Haziran 2012
199 Vahiy – Sünnet İlişkisi 26 Mayıs 2012
200 Nesih Kavramı 19 Mayıs 2012
201 Din ve Tıp Açısından Sünnet 14 Mayıs 2012
202 Din ve Müzik 5 Mayıs 2012
203 Hadislerin Kur’an’a Arzı 28 Nisan 2012
204 Türkiye’de Kutlu Doğum Etkinlikleri 21 Nisan 2012
205 Allah’ın Elçisini Doğru Anlamak 14 Nisan 2012
206 Kur’an Öncesi Mekke Toplumu 7 Nisan 2012
207 Faizsiz Bankacılğın Problemleri 31 Mart 2012
208 Hz.Muhammed’in(S.A.V.) Tebyin Görevi 24 Mart 2012
209 İslam ve Türk Medeni Kanunu(TMK) Miras Sistemlerinin Mukayesesi 17 Mart 2012
210 Kur’an’a Göre Tağut Kavramı 10 Mart 2012
211 Farklı İnançların Birlikte Yaşamasının Doğal Kuralları 3 Mart 2012
212 Kur’an’a Göre Resule İman, İtaat ve İttiba 25 Şubat 2012
213 Organ Nakli 18 Şubat 2012
214 Sebeb-i Nüzul Meselesi 11 Şubat 2012
215 Daru’l-Harbde Faiz 4 Şubat 2012
216 İftida 28 Ocak 2012
217 Talak (Boşanma) 21 Ocak 2012
218 Gayrimüslimlerle Evlilik 14 Ocak 2012
219 A’raf Ehli 7 Ocak 2012
220 Müminler Cehenneme Girecekler Mi? – 2 31 Aralık 2011
221 Müminler Cehenneme Girecekler Mi? 24 Aralık 2011
222 Çocukların Evlendirilmesi 17 Aralık 2011
223 İnanç Özgürlüğü 10 Aralık 2011
224 Evliliğin Denetlenmesi 3 Aralık 2011
225 Adetli Kadın Kur’an’a Dokunabilir mi? 26 Kasım 2011
226 Hz.İsa’yı(a.s.) Geri Getirmek İsteyenlerin Hedefi 19 Kasım 2011
227 Nebi ve Resul Kavramları 12 Kasım 2011
228 Kurban Bayramına Nasıl Hazırlanmalıyız? 5 Kasım 2011
229 İcma Delili ve Değerlendirilmesi 22 Ekim 2011
230 Vekaletle(Bedel) Hac 15 Ekim 2011
231 İhram Yasakları 8 Ekim 2011
232 Kadınların Yolcuğu 1 Ekim 2011
233 Kur’an ve Sünnet Işığında Hac İbadeti 24 Eylül 2011
234 Faiz Anlayışı 10 Eylül 2011
235 Bayram Namazı 27 Ağustos 2011
236 İmsak Vakti 20 Ağustos 2011
237 Teravih Namazı Konusunda Diyanet’e Cevap 13 Ağustos 2011
238 Oruç Tutamayanlar Ne Yapmalı? 6 Ağustos 2011
239 Güneşin Batmadığı Yerlerde Namaz Vakitleri 2 Temmuz 2011
240 Yatsı Namazının Vakti 7 Mayıs 2011
241 Allah’ın İndirdikleri İle Hükmetmeyenler – 2 30 Nisan 2011
242 Allah’ın İndirdikleri İle Hükmetmeyenler 23 Nisan 2011
243 Günahlarla İlgili Kavramlar – 2 2 Nisan 2011
244 Günahlarla İlgili Kavramlar 26 Mart 2011
245 Büyük Günahlar – 3 19 Mart 2011
246 Büyük Günahlar Nelerdir? 12 Mart 2011
247 Büyük Günah İşleyenlerin Durumu 5 Mart 2011
248 Ye’cüc ve Me’cüc 26 Şubat 2011
249 Dabbetü’l-Arz 19 Şubat 2011
250 Tarikatlarda Vesile ve Tevessül 12 Şubat 2011
251 Evliyanın Yardımı İle İlgili İddialar – 2 5 Şubat 2011
252 Kutuplarda Namaz Vaktinin Tespiti 29 Ocak 2011
253 Evliyanın Yardımı İle İlgili İddialar 22 Ocak 2011
254 Kâlû Belâ Olayı Hakkında Sorulan Sorular – 2 1 Ocak 2011
255 Kâlû Belâ Olayı Hakkında Sorulan Sorular 25 Aralık 2010
256 Mehdi İnancı 18 Aralık 2010
257 Kur’an’a Göre Zekat Oranları 4 Aralık 2010
258 Artan Malı İnfak Etme 27 Kasım 2010
259 Vitr Namazı 13 Kasım 2010
260 Bayram Namazları 6 Kasım 2010
261 Sehiv Secdesi – Mukayeseli Fıkıh Dersleri 30 Ekim 2010
262 Kurban İle Alakalı Sorular 23 Ekim 2010
263 Hac Farklı Aylarda Yapılabilir mi? – Fıkıh Dersi 9 Ekim 2010
264 Başkasının Yerine Hacc Yapmak 2 Ekim 2010
265 Hilal İle İlgili Sorulan Sorular 25 Eylül 2010
266 Cariyeler İle İlgili Sorulan Sorular 18 Eylül 2010
267 ORUÇ BOZMANIN CEZASI 4 Eylül 2010
268 Zekat 28 Ağustos 2010
269 İmsak ve Yatsı Vakitleri – 2 21 Ağustos 2010
270 İmsak ve Yatsı Vakitleri 14 Ağustos 2010
271 İsra ve Miraç -2 10 Temmuz 2010
272 İsra ve Miraç -1 3 Temmuz 2010
273 İcma’a Delil Getirilen Hadisler 26 Haziran 2010
274 İcma 19 Haziran 2010
275 Başörtüsü ve Örtünme 12 Haziran 2010
276 Mezheplerin Tutarlılığı 29 Mayıs 2010
277 Asabe Siyaset İlişkisi (Kızın Çocuklarının Mirasçılığı Örneği) 22 Mayıs 2010
278 Kur’an’ı Açıklama Usulü 15 Mayıs 2010
279 Kartepe Programı Değerlendirme 5 Mayıs 2010
280 Abdestte Ayakların Mesh Edilmesi 24 Nisan 2010
281 Hudeybiye’den Geri Kalanlar 13 Nisan 2010
282 Peygamberimizin Zeynep (ranha) ile Evliliği 3 Nisan 2010
283 Bedir Savaşı 20 Mart 2010
284 Kur’an Sünnet Bütünlüğü: Allah’ın İzni Meselesi 13 Mart 2010
285 Vahiy Çeşitleri 6 Mart 2010
286 Kadınların Özel Halleri 11 Şubat 2010
287 Kur’an’a Göre Zekat Nispeti 6 Şubat 2010
288 Vahy-i Gayr-i Metlüv’e Dair Getirilen Deliller -1 30 Ocak 2010
289 Iskat (Ölen Kimseyi İbadet Borçlarından Kurtarmak) 16 Ocak 2010
290 Dini Tebliğ ve Uygulamada Cebrailin Rolü -2 2 Ocak 2010
291 Dini Tebliğ ve Uygulamada Cebrail’in Rolü 26 Aralık 2009
292 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kurban 21 Kasım 2009
293 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kıble Meselesi -2 14 Kasım 2009
294 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kıble Meselesi -1 7 Kasım 2009
295 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kur’anı Anlama 31 Ekim 2009
296 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Yolculukta Namazin Kısaltılması Örneği 24 Ekim 2009
297 İsa Aleyhisselam Tekrar Gelecek mi? -2 17 Ekim 2009
298 İsa Aleyhisselam Tekrar Gelecek mi? 1-1 10 Ekim 2009
299 İsa Aleyhisselam Tekrar Gelecek mi? 1-2 10 Ekim 2009
300 Hanefi Mezhebinin İçki ile İlgili Görüşleri -1 3 Ekim 2009
301 Hanefi Mezhebinin İçki ile İlgili Görüşleri -2 3 Ekim 2009
302 Mirasta Avliye Meselesi -1 26 Eylül 2009
303 Mirasta Avliye Meselesi -2 26 Eylül 2009
304 Kasten Orucu Bozanın Cezası -1 12 Eylül 2009
305 Kasten Orucu Bozanın Cezası -2 12 Eylül 2009
306 Oruç Keffareti -1 29 Ağustos 2009
307 Oruç Keffareti -2 29 Ağustos 2009
308 Adetli Kadının Orucu -1 22 Ağustos 2009
309 Adetli Kadının Orucu -2 22 Ağustos 2009
310 Hastaların Orucu -1 15 Ağustos 2009
311 Hastaların Orucu -2 15 Ağustos 2009
312 Namazda Örtünme / 2-1 8 Ağustos 2009
313 Namazda Örtünme / 2-2 8 Ağustos 2009
314 Namazda Örtünme / 1-1 1 Ağustos 2009
315 Namazda Örtünme / 1-2 1 Ağustos 2009
316 Kur’an’da Örtünme -1 18 Temmuz 2009
317 Kur’an’da Örtünme -2 18 Temmuz 2009
318 Gayrimüslimlerle Evlilik -1 11 Temmuz 2009
319 Gayrimüslimlerle Evlilik -2 11 Temmuz 2009
320 Müşriklerle Evlilik -1 4 Temmuz 2009
321 Müşriklerle Evlilik -2 4 Temmuz 2009
322 Ehli Kitap ve Müşrikler -1 27 Haziran 2009
323 Ehli Kitap ve Müşrikler -2 27 Haziran 2009
324 Hayvan Kesimi / 2-1 20 Haziran 2009
325 Hayvan Kesimi / 2-2 20 Haziran 2009
326 Hayvan Kesimi -1 13 Haziran 2009
327 Hayvan Kesimi -2 13 Haziran 2009
328 Helal Gıda ve Jelatin Konusu -1 6 Haziran 2009
329 Helal Gıda ve Jelatin Konusu -2 6 Haziran 2009
330 Nafile Namazlar -1 9 Mayıs 2009
331 Nafile Namazlar -2 9 Mayıs 2009
332 Vitir Namazı -1 2 Mayıs 2009
333 Vitir Namazı -2 2 Mayıs 2009
334 Kur’an’ın Genel Açıklaması -1 25 Nisan 2009
335 Kur’an’ın Genel Açıklaması -2 25 Nisan 2009
336 Namazın Mekruhları -1 11 Nisan 2009
337 Namazın Mekruhları -2 11 Nisan 2009
338 Namazı Bozan Şeyler -1 4 Nisan 2009
339 Namazı Bozan Şeyler -2 4 Nisan 2009
340 Namazda Konuşmak -1 28 Mart 2009
341 Namazda Konuşmak -2 28 Mart 2009
342 Namazda Abdestin Bozulması / 2-1 21 Mart 2009
343 Namazda Abdestin Bozulması / 2-2 21 Mart 2009
344 Namazda Abdestin Bozulması / 1-1 14 Mart 2009
345 Namazda Abdestin Bozulması / 1-2 14 Mart 2009
346 Namazda İmamlık / 3-1 28 Şubat 2009
347 Namazda İmamlık / 3-2 28 Şubat 2009
348 Namazda Saf Düzeni -1 21 Şubat 2009
349 Namazda Saf Düzeni -2 21 Şubat 2009
350 Namazda İmamlık / 2-1 14 Şubat 2009
351 Namazda İmamlık / 2-2 14 Şubat 2009
352 Namazda İmamlık / 1-1 7 Şubat 2009
353 Namazda İmamlık / 1-2 7 Şubat 2009
354 İmamın Arkasında Kıraat -1 24 Ocak 2009
355 İmamın Arkasında Kıraat -2 24 Ocak 2009
356 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 4-1 17 Ocak 2009
357 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 4-2 17 Ocak 2009
358 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 3-1 10 Ocak 2009
359 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 3-2 10 Ocak 2009
360 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 2-1 3 Ocak 2009
361 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 2-2 3 Ocak 2009
Kuran Dersi Canlı Yayın