Kur’an’ın Genel Açıklaması -1

25 Nisan 2009 tarihinde yayınlandı. görüntülenme Mukayeseli Fıkıh Müzakereleri

Bab-ı salatı vitr, el vitru el vetru. Şimdi vel fecr ve leyalin aşr vel şef’i vel vetr”(FECR 1-2-3), şimdi bu ayeti kerimeler mutlak zikredildiğine göre herşeyle ilişki kurulabilir. “Fecr” zaten günün başlangıcı. AllahTeala “ve min şerri gasıkin iza vekab” derken, yani kapladığı zaman gece karanlığının şerrinden diyor, sığınmamızı istiyor. Kime sığınmamızı istiyor? “Rabbul felak”a değil mi? “Kul euzu bi rabbil felak” diyor, “felak” ın rabbine sığınırım”. İşte orada “felak”ın önemine dikkat çekmiş oluyor. “Felak” dediğimiz de “fecr” manasına da geliyor tabi. Onun için bazı tefsirlerde “fecr” “felak” iki şeyin birbirinden ayrılmasından sonra ortadan üçüncü bir şeyin çıkması oluyor. O yönüyle “fatara”dan farklı. İşte gündüzün topraktaki karanlıkla gökteki karanlık fecr ışıklarıyla yarılıyor ortadan bir fecr ışığı çıkıyor. Şimdi dolayısıyla “rabbul felek”a sığınıyoruz, aynı zamanda bir açıdan “rabbul fecr” demektir. Yani o fecrin sahibine. Demek fecr olduğu zaman hakikaten bir rahatlama, bir şey oluyor. Gecenin karanlığından sığınıyoruz. “Ve subhi iza teneffes”(TEKVİR 18) o da onun için dikkat çekmiş oluyor. Nefeslendiği zaman sabaha yemin olsun diye. Şimdi, “vel fecr”: o zaman fecr önemli bir şey. “ve leyalin aşr”, “aşr” ne? Tabi onu bilmiyoruz da sadece tahmin ettiğimiz zilhiccenin ilk on gecesi. Ki tabi onun önemli olduğu zaten diğer ayetlerden de belli o. Zaten haram aylarından bir tanesidir. “Eyyamı malumat”ın da bir ksmının içerisinde bulunduğu gecedir. Yani kurban bayramı günlerinin. Arafat var. Şimdi orada “veş şef’i vel vetr” diyor. Çifte ve teke. Şimdi çift ve tek dediğimiz zaman tabi bütün rakamlar giriyor işin içine. Bir şey ya çifttir ya tektir. Bütünüyle tek olan AllahTeala’dır. Ama şimdi baktığımız zamanda C.Hakk o tek olma kanununu insanlar içerisinde de koymuş. Ondan dolayı bize diyor ki, yani kendi birliğini ifade etmek için; “lev kane fihi ma alihetun illallahu le fesedeta: gökte yerde ilahlar olsaydı Allah’ın dışında fesada uğrardı”(ENBİYA 22). Bizim bunu anlayabilmemiz için bizim kendi hayatımızda bunu denememiz lazım. İşte bir mahallede iki tane muhtar olmaz, bir şehirde iki tane vali olmaz. Onun için sık sık belediye başkanı ile vali yetki kargaşasına düşerler ve birbirlerini bir çok konuda suçlarlar. O onu istemez, o onu istemez. Bazı yerlerde vali ile belediye başkanı aynı kişidir. Bir ülkede iki tane kral olmaz. AllahTeala bunu da bize gösteriyor.

Enes Alimoğlu: Bir tencerede iki koç kafası pişmez.

Abdulaziz Bayındır: Tencere küçüktür de ondan dolayı pişmez. Kazan olsa pişer iki tane koçun kafası.

Katılımcı: Bu bağlamda şey diyebilirmiyiz hocam, kaynağını hatırlamıyorum da bir yerlerde okumuştum. İşte kral diyelim ,halife diyelim bir halifeye başka bir halife karşı çıkarsa ikinci öldürülür.

Abdulaziz Bayındır: Şimdi birinciyi öldürün de olsa ne olur?

Yahya Şenol: Osmanlı çocuklarının öldürülmesi, padişahın öldürmesi buna mı dayanıyor.

Abdulaziz Bayındır: Hayır buna dayanmaz. AllahTeala haksız yere adam öldürmeyi yasaklıyor. O başka. Şimdi mesele şu, ben burdan şuna gelmek istiyorum: kıldığımız namazların her birinin bir vitri var. Yani “şef’ı”i var iki rekat kılıyoruz dikkat ederseniz, en az iki rekat. Onun, ikinin katı dört rekat oluyor. Bu şef’ı. Ondan sonra “vetr” var. “Vel şef’i vel vetr”. Mesela farz namazların vitri var: akşam namazı. O zaman nafilelerin de vitri olmalı. Vitri olmalı. İşte onu da Peygamber Efendimizin uygulamasından öğreniyoruz. Vitr namazı da orayla alakalı. Onun için mesela salati vusta diyor Allah teala. “Hafızu ales salavati es salatil vusta: namazlara dikkat edin, orta namaza da özellikle dikkat edin”(BAKARA 238) diyor. Onları koruyun, onları kılın diyor. Şimdi orta namazla ilgili çok değişik rivayetler var. Nereden baktığına bağlı. Bir açıdan bakarsın günde beş vakit olduğu için bütün namazlar diğerlerine göre orta olur. Dersiniz ki işte, iki günfüzün aydınlığında iki gecenin karanlığında, bir de sabah aydınlanırken: sabah namazını orta yaparsınız falan. Ama kuranı kerime göre baktığımız zaman orta namazı akşam namazından başka bir namaz değil. Çünkü ayetlerde ilk namaz öğlen namazı. “Akımis salate li dulukiş şemsi”(İSRA 78) diyor. “Dulukul şems” öğlen namazının vaktidir, güneşin batıya kaydığı vakit. Şimdi öğlen namazı ilk namaz, ikindi ikinci namaz, akşam üçüncü namaz, yatsı dördüncü, sabah beşinci namaz. Zaten gündüz iki namaz var, gece üç namaz var. Onun için “akımıs salata tarafeyn nehar: gündüzün iki bölümünde namaz kıl”, peki gece? “Ve zulefen minel leyl”(HUD 114): üç tane zülfesi var onun, gündüze yakın. Gece kılınan namazlar üç. Sabah namazı dediğimiz namaz gece namazıdır. Çünkü gündüz güneşin doğuşuyla batışı arasındaki geçen vakittir. İşte ayetlere baktığımız zaman orta namaz akşam namazından başkası olamaz ayetler açısından. Orta nama dolayısıyla vitre en uygun olan namazdır. Yani tek rekatta olmaya en uygun olan namazdır. Hesap yaptığınız zaman da 1-Zaman olarak orta, 2-Sayı olarak da orta olmasına hiç bir mani yok. Şimdi rekat sayısı en az olan iki; ayetten biliyoruz. Seferi namazla ilgili ayette iki rekat olduğu net bir şekilde belirtiliyor sefer namazının. O iki. Orta namaz olması için üç ve dört rekatlara da ihtiyaç var rekat açısından. Bir kere, 2 asgarisi. Bir tane daha “şef’i” dört olacak. Arkasından vitri üç olur. Bir rekat olamaz çünkü bir rekat ancak istisnai olarak savaş sıradında olabiliyor, başka bir zamanda olamıyor. Şimdi buradan da bütün bunları birleştirdiğiniz zaman namaz rekatlarının da kuranı kerimde olduğu ortaya çıkıyor. Zaten AllahTeala “kitabun uhkimet ayatuhu summe sufsilet” Hud (1) suresinde. “Bu bir kitaptır ki ayetleri muhkem kılınmış sonra açıklanmış”, “min ledun hakimin habir: hakim ve habir tarafından açıklanmış”(HUD 1), “ella ta’budu illallah: yanlız Allah’a kul olasınız diye”(HUD 2). Şimdi yanlız Allah’a kul olasınız derken, demek ki Allah’tan başkası eğer açıklayacak olsa onun sözü de Allah’ın sözü sayılmış olacak. Yani Allah tarafından açıklanmış bir açıklama. O zaman o da ikinci bir tanrı olması lazım. Yani herhangi birisinin sözünü Allah’ın sözü yerine koyuyorsanız o da ikinci bir ilah olmuş oluyor, ondan dolayı AllahTeala diyor ki; muhkem kılınıyor sonra açıklanıyor. Demek ki ayetlerin bir kısmı muhkem bir kısmı da onu açıklayan ayetler yani müteşabih olan ayetler. Allah’tan başkasına kul olmayasınız diye. Öyleyse ve Peygamber Efendimizin rolünü de orada net bir şekilde ortaya koyuyor. “İnneni lekum minhu nezirun ve beşir”(HUD 2). Burada bir “kul” mukadderdir De ki Ya Muhammed(sav) onlara: ben de sizin için Allah tarafından bir beşir ve nezirim. Şimdi burada Peygamber Efendimizin rolünü C. Hak çok net bir şekilde ortaya koymuş: beşir ve nezir. Neyi beşir? Allah’ın emirlerini tuttuğunuz zaman dünyada ahirette karşılaşacağınız güzellikleri. Neyi nezir? Yapmazsanız başınıza gelebilecek olanları hatırlatıyor. Şimdi bunlardan dolayı uyarıyor. Şimdi madem AllahTeala burada böyle buyurmuş, benden başkasına kul olmayasınız diye dediğine göre, ibadetleri de bütün incelikleriyle kendisi açıklamış olması lazım. Ve biz bu açıdan hareket ettiğimiz zaman kuranı kerimi bütünlük içerisinde ele alır da açıklamayı AllahTeala’nın koyduğu prensiplerle yaparsak, yani bir muhkem bir de onu açıklayan ayetler. Muhkem muteşabihe ulaşabilmek için de tabiki o aradaki teşabühü sağlayan kelimelerle gideceksiniz, başka şekilde olmaz. “Sümme aleyna beyane”. Sümme aleyna beyane başka yerde de vardı. Diyor ki;”innellezine yektumune ma enzelna minel beyyinati vel huda”(BAKARA 159) diye ayetleri ikiye ayırıyor. Beyyinat ve huda. Beyyinat: Zaten açık ve net. Diyelim ki bir arabaya bindiniz, o sizin beyyineniz. Huda da arabanın gideceği yolu gösteren yoldaki işaretlerdir. Şuradan gideceksin.

Katılımcı: Şu da destekliyor: “Min ba’dina beyyanahu fil kitap”

Abdulaziz Bayındır: “Lin nasi” evet doğru. “Min ba’dima beyyennahu: biz onu açıkladıktan sonra”,”lin nasi: insanlar için”,”fil kitabi: bu kitapta”(BAKARA 159). Gizliyorlar ki bu malesef çok yaygın bir şey.

Enes Alimoğlu: Sonra: “Şehru ramadanellezi unzile fihi kur’anu huden lin nasi ve beyyinatin minel huda”(BAKARA 185)

Abdulaziz Bayındır: İnsanlara doğruyu gösteren ve açıklayan “ve minel huda” Allah tarafından açıklanan. Allah tarafından açıklanıyor. O zaman Peygamber(sav) kuranı açıklıyor falan değil. Açıklamış değil, açıklamayı C.Hak yapıyor. Peygamber(sav)’in yaptığı bizim şimdi yapmaya çalıştığımız yani bize örnek oluyor ya her konuda. O da kitaptan hüküm çıkarma konusunda örnek. İşte falanca dağda maden var, tamam doğru. E ne yapacağız? Bir kere maden var diyebilmek büyük bir ilmi gerektirir. Onu çıkarmak daha da büyük bir ilim ve teknolojiyi getektirir, ekipmanı gerektirir. Kuranı kerim içerisinde C.Hak kitabı ve hikmeti indirdiğini bildiriyor. Kitap bildiğimiz kitap. Hikmet de işte o dağdaki maden gibi kuranı kerimde olan hükümlerdir. Ona ulaşmanın bir takm metodolojisi vardır. Onu da kuranı kerimde Allah beyan etmiş. Şimdi uzun sözün kısası,hep bize derler ki; “efendim hadi bakalım öyleyse namaz rekatlarını kuranı kerimden çıkarın”. Kardeşim çıkaramıyorsan, her vatandaşın işi değildir bu. Bu dağda altın var! Bütün köylüler diyor ki; işte şu dağda altın var. Birisi diyor; varsa çıkarın! O köylünün işi değil kardeşim. Köylünün işi değil o. O şehirlinin işi de değil. Bazen ülkede onu çıkaracak eleman olmadığı için bir başka ülkenin elemanı geliyor. Ama bir kere bunu bileceksin yani. Din ile ilgili herşey kuranı kerimde mutlaka açıklanmıştır. Ben ulaşamamışsam bu açıklanmadığı manasına gelmez. Ben oradan çıkaramıyorsam o dağda altın yoktur denmez ki.

Katılmcı:  Şimdi burada işte AllahTeala’nın kuranı kerimi açıklamasıyla bir insan bağlantıları kurarak yani uzman olan bir insanın işte o hükümlere ulaşması da bir açıklamadır. Bu iki açıklamanın arasındaki farkı, insanlar onu karıştırıyor zannedersem.

Abdulaziz Bayındır: Birisi hakiki açıklama birisi mecazi açıklamadır. Yani onu açığa çıkarmadır.

AynıKatılmcı: Mesela örneğin AllahTeala diyor “min ba’dima beyyennahu” Allah açıkladığını ifade ediyor kuranı kerimde. Fakat mesela aynı anda”Kulu veşrabu hatta yetebeyyene lekumul haytul ebyadu minel haytıl esvet”(BAKARA 187) gerçek anlamda ipi yastığın altına koyduğu falan rivayet ediliyor. Peygamber(sav) açıklıyor “haza leyse kezalik” adam böyle değildir, işte bu doğu tarafındaki olan beyazlıktır

Abdulaziz Bayındır: “minel fecr” de var orada

Aynı Katılmcı: Bu da açıklamadır. İki açıklama arasında nasıl bir fark vardır yani.

Katılmcı: Selefiler gibi düşünürsek bir sorun yok. Çünkü Selefiler mesela Peygamberimizin bütün söylediği şeylerin vahiy olduğunu söylüyorlar.

Katılımcı: Böyle düşünmediğimiz içim sorun oluyor zaten.

A.Bayındır: Selefiler onun için hiç bir problemi.çözemiyorlar dikkat ediyorsan. İşin içinden çıkamıyorlar. Yani tam bir kargaşanın içerisinde bunlar hep kalıyorlar ve bunalımlarını size de yansıtıyorlar. Yansıtmaları da sen kafirsin, sen dinsizsiz, kabul etmek zorundasın falan. Yani öyle bir din ortaya koyuyorlar ki hikmetsiz bir din. Hikmetsiz bir din oluyor o da. Yani çok ciddi bir yanılgı o. Şimdi bir kere bu Peygamber Efendimizin yanılmalarını kuranı kerimdeki uyarılmalarını izah etmeleri mümkün değil.

Katılımcı: Çelişkiye düşüyorlar.

Abdulaziz Bayındır: Evet. Mümkün değil.

Fatih Orum: Bunlar kaderin bir tecellisi diyorlar.

Abdulaziz Bayındır: Öyle mi? Ne demek kaderin tecellisi?

Fatih Orum: Yani biz yanılmalıydık. Mesela ifk hadisesi için o olay olacaktı, o ayetler inecekti.

Abdulaziz Bayındır: Güzel de niye? Yaki şimdi C. Hak hem Peygamber Efendimize o hatayı yaptıracak hem sorumlu tutacak öyle mi? Azarlayacak.

Katılımcı: Hayır şimdi Peygamber Efendimizi genel olarak Türkiye’deki o genelde her şeyi bildiğini söylerler. Hatta uydurulmuş hadislerin hepsine de sahip çıkıyorlar. Yok işte Ebu Hanife’yi haber vermiş, bilmem neyi haber vermiş  bunlar hepsi herşeyi bildiğini ve yani ona göre davrandığı. Sanki bir tiyatro oynuyor, öyle olduğunu söylüyorlar.

Abdulaziz Bayındır: Şimdi burada mesela şey de var: “litubeyyine linnasi ma nuzzile ileyhim” var ya, esas insanların sıkıntılı davranmalarına da sebep olan o oluyor. Halbuki orada belki açıklanmasına ihtiyaç var, senin söylediğin sözün

Katılımcı: Ben de cevabını bekliyorum

Abdulaziz Bayındır: Fazla bekleme canım, işin varsa gidebilirsin.

Aynı Katılımcı: Ben önemli görüyorum. Yani insanlar iki açıklama, bu da bir açıklama bu da bir açıklama. Fakat tefsirde kuranı kerimde AllahTeala “mufessiru” dememiş “tubeyuinu” demiş. Burada tefsir ile tebyin iki kavram arasında bir fark olabilir.

Abdulaziz Bayındır: Zaten tefsir kelimesi geçiyor mu?

AynıKatılmcı: Geçmiyor, “beyyine” geçiyor.

Abdulaziz Bayındır: Geçmiyor değil mi ben hatırlamıyorum.

Aynı Katılımcı: Beyan geçiyor. O yüzden yani

Abdulaziz Bayındır: “Sefera” kelimesi geçiyor mesela “bi eydihi sefera”. Ama “seffera”?

Katılmcı: “Fessera”

Katılmcı: “Fessera” ve “sefera” kuranı açıklamayla ilgili

Abdulaziz Bayındır: “Fessera” geçiyordu sanki. “Fassalna” var. “Sefera” var. “Fesere” değil. “Bi eydi sefera” evet. Bak şimdi az önce söylediğiniz belki bubişin en ince noktası. Burada Nahl suresinde AllahTeala diyor ki; “ve ma erselna min kablike ricalen nuhi ileyhim: senden önce elçi gönderdiklerimizin tamamı vahiy alan erkeklerdi başkası değil”. “Fes’elu ehlez zikr: ehli kitaba sorun”. Yani ehli kitabın uzmanlarına sorun. Çünkü sizden önce gelen peygamberlerle ilgili bilgiler tevratta ve incilde var. Nahl 43. “İn kuntun la ta’lemun: eğer bilmiyorsanız”. Şimdi “erselna”nın mefulü öbür ayette geçiyor. “Bil beyyinati vez zubur: beyyinelerle gönderdik ve zubur ile gönderdik”(44). Şimdi “Zübür” n? “Beyyine” ne?

Enes Alimoğlu: Zübür kitaplar. Yazılmış olan hükümler, uhkimet.

Abdulaziz Bayındır: Beyyine de bütün mübeyyenler olabilir. Bak şimdi ben bunu şöyle anlıyorum: şimdi AllahTeala bütün peygamberlere kitap ve hikmet indirdiğini bildiriyor mu? O zaman bu beyyinat ve zübür kitap ve hikmetin bir başka ifadesidir. Zübür kitaplar, beyyinat da onun içerisinde bulunan hikmetlerdir.

Katılımcı: Tefsiren geçiyor bir ayette. ” Ve la yetuneke bi meselin ills ci’neke bil hakkı ahsens tefsira”(FURKAN 33)diye geçiyor.

Abdulaziz Bayındır: Tefsir kelimesi geçiyor değil mi? Bir daha okurmusun

AynıKatılmcı: “Ve la ye’tuneke bi meselin  illa ci’nake bil hakkı ahsena tefsira” (FURKAN 33 )

Abdulaziz Bayındır: “İlla ci’nake bil hakkı”. “Sana verdikleri her örneğin gerçeğini biz getirmiş ve en güzel şekilde açıklamışızdır”. Tefsir kelimesi geçiyor demek ki. Tamam. İyi oldu, ben hatırlayamadım. Şimdi bak bunu bir tam anlarsak belki bu konunun ana noktalarından biri değil mi? Bu Nahl suresi 43-44, 16.sure. “Ve ma erselna min kablike illa ricalen”(43) orayı okuduk. Şimdi ırsal ne ile olmuş? “Bil beyyinat vez zubur”(44). Beyyinat ve zübür ile! Yani “bil kitabe vel hikme” demektir. Kitap ve hikmet diyor AllahTeala. Beyyinat ve zübür. Beyyinat aslında “ayatun mubeyyanatun”. Açıklanmış olan ayet olmuş oluyor. Şimdi mübeyyen nasıl oluyor? Mesela hikmet. “Yuallimukumul kitabe vel hikme”(BAKARA 151) diyor. Peygamber onlara kitabı ve hikmeti öğretiyor. Aynı şekilde orada “inneni lekum minhu nezirun ve beşir”(HUD 2) ile birlikte almamız lazım. Şimdi kitabı bildik: kuranı kerim. Buradaki zübürü de bildik: tevrat, incil işte Nuh(as)’a bütün peygamberlere verilen kitaplar. Şimdi bak burada şu da güzel bir şekilde ortaya çıkıyor: bütün peygamberlere kitap verildiğini gösteriyor bu. Enam suresinde 18 tane peygamber sayıyor “ulaikellezine ateynahumul kitabe vel hukme ven nubuvveh”(ENAM 89) öyleydi değil mi? “Kitabe vel hukme”, “el hukum” hikmettir yani. Ve nübüvvet.

Katılımcı: Nübüvvet kitabı almaktan bir üst makamdır.

Abdulaziz Bayındır: Nübüvvet işte kitabı alma yetkisidir. Risalet de onu açıklama görevidir. Birisi alma birisi açıklama. “Nebe” yani haberi alıyor. Yüksek yüce haberi alıyor. Onun için nebi oluyor. Aldığını ki o Allah’a ait sözdür, onu insanlara bildirme emri de olduğu için resul oluyor aynı zamanda. Onun için “nebiyyen resula” böyle ikisi birden. Çünkü nebi olmayan resuller de var. Bir yerde Allah’ın ayetini anlatırsak nebi olmayan resul oluruz. Şimdi, burada beyyinat bütün peygamberlere Allah’ın kitap verdiği ortaya çıkıyor bir kere. Ve hikmet verdiği de ortaya çıkıyor. Bütün peygamberlere. İstisnasız. Zaten az önce srnin dediğin gibi Enam suresinde bunlardan 18 tanesinin adını sayıyor, “ulaikellezine ateynahumul kitabe vel hukme ven nubuvveh”(ENAM 89) diyor. Bizimkisi tam bir şey yani. Gerçekten kitaplarda tutuyorlar Adem(as)’a 30 suhuf diyor. Nereden çıkarıyorsun? 10 suhufmuydu? Ne demek 10 suhuf. 104 kitap derler ona. Sahifelerden her birisi bir kitap oluyor. 10 tane kitap. O zaman Şit(as) 30 tane kitap mı?. Ne oluyor yani, hiç birisi de geçmiyor kuranı kerimde. AllahTeala Adem(as)’a herşeyi öğretti. Küçücük bir kaç yaprağa mı sığdırdı?

Katılmcı: Olabilir, çünkü sekine,kainatın yaratıldığından kıyamete kadar her şey ve kıyametten sonrası öğretildiğine göre, sekine biliyorsunuz öğretmeden geçmiyor yani.

Katılımcı: Çok da büyük olması şart değil. Mesela kuranın hacmine baktığımızda kuran çok da büyük bir hacimde değil yani. Öyle 15 satıra falan bakmıyor.

Abdulaziz Bayındır: Bak şimdi Kuranı Kerime baktığımız için aynı şeyi söylüyorum ben. Kuranı kerim 6000 küsür ayetten ibaret. Bunları Adem(as)’ın öğrenmiş olmadı gerekiyor bu bir. İlaveten Adem(as) yazıyı öğrenmiş, eşyayı öğrenmiş, tabiatı öğrenmiş, her şeyi öğrenmiş yani. Onun biraz daha fazla olması lazım. Dolayısıyla bizim Peygamber Efendimize mesela C.Hak demiyor ki “şerea lekum mined dini ma vassa Ademe” demiyor “vassa bihi nuhan”(ŞURA 13)diyor. Çünkü Adem(as)’ın şartları başka Nuh(as)’ın şartları başka. Adem(as)’ın şartları başlangıçtı, onların çok şey öğrenmeye ihtiyaçları vardı. C.Hakk onlara öğretti. Onlardan tevarüs ettikleri bilgilerin C.Hak ütarafından ayrıca indirilmesine gerek kalmadı yani. Onun için Nuh’a neyi emrettiyse “şerea lekum mined dini ma vassa bihi nuhan”(ŞURA 13) diyor. Nuh’a neyi emrettiyse bize de onu emretti. Benzeri ifade tevratta da varmış. Bir yahudi uzman anlatmıştı İtalya’daki toplantıda. Öyle olması da gerekir, gayet normal yani. Çünkü Nuh(as)’dan itibarenki hükümler Adem(as)’dan önceki hükümler bizi ilgilendirmiyor. Mesela iki kardeş de evlenebiliyor orada başlangıç olduğu için. Ama AllahTeala bir çizgi çekmiş, bundan sonrası sizi ilgilendiriyor demiş. “Şerea lekum mined dini ma vassa bihi nuhan”(ŞURA 13) demiş. Dolayısıyla bunlar şey olamaz. Ayetlerde net olarak görüyoruz yani. Bütün Peygamberlere Allah kitap vermiş. Ve hikmet vermiş. Hikmet az önce söylediğimiz gibi dağın içerisindeki madendir, şurada tarla var, tarlanın çeşitli yani sayısız bitkileri özelliğidir o. Üzerine yapacağın çalışmaya bağlı sana kalmış bir şey. E şimdi kuranı kerim içerisinde de Allah her konunun hükmünü gizlemiştir. Topraktaki şey gibi, soğan atarsan soğan biter buğday atarsan buğday biter gibi. İşte bunu , bu bilgileri Peygamberlerin talim görevi olduğu için Peygamberler bir başkasının yardımına ihtiyaç olmadan bunları çıkarabiliyorlar. Özel görevle görevlendirilmiş. Ama bizim çıkarabilmemiz için ekip lazım. Ekip olmadan olmaz. Diyor ki; “kitabun fussilet ayatuhu kuranen arabiyyen bi kavmun ya’lemun”(FUSSİLET 3). O bilenler topluluğunu oluşturmazsak çıkaramayız. Biz şimdi şurada birlikte düşünmesek Mehmet Hoca az önce onu sormasaydı, Enes Hoca bir takım işte, herkes hiç bir karkıda bulunmazsa ilerleme olmaz yani.

Katılımcı: Akla şöyle bir soru gelebilir: Peygamberimiz(as) özel yetkilerle yada yeteneklerle donatıldığından o hikmeti kullanabiliyor, bunları çıkartabiliyor. O zaman onun çıkardığı şeyleri biz alalım

Abdulaziz Bayındır: Onu zaten alıyoruz, onu zaten alıyoruz da bu mantıklı soruya da şöyle mantıklı bir cevap gelir

Aynı Katılmcı: Belkide mantıklı değil de

Abdulaziz Bayındır: Yok mantıklı soru. Tabiki Peygamber efendimizin o çıkardığı hikmetlerden elbette istifade edeceğiz, etmek zorundayız. Ama işte burada olayın bir yönü şu: o Peygamber Efendimize gelen bir vahiy değil. Yani şuradan eğer siz bir hiç kimsenin üretemediği bir mahsulü şu topraktan ürettiyseniz, bu toprağa o özelliği siz koymadınız. Zaten Allah’ın koyduğu özellikten istifade ettiniz. Peygamberimizin yaptığı o. Yani o kendine vahiy olarak gelmiş değil ama kuranı kerimden öğrendiği bilgileri orada kullandığı için doğru bir çıkarım bir insan fiilidir o. İnsan fiili olduğu için yanılabilir. Mesela sen şimdi altın çıkaracağım diye başka bir madeni çıkarmış olabilirsin. Bir yanılmadır. Aynen onun gibi işte, hadislerdeki yanılmalar da o. Yada bir şeyi eksik yapmıştır yaparken, Bedir savaşında olduğu gibi. Muhammed suresinin 4.ayetini uygulamayınca C.Hak hemen hesap sordu. Şimdi burada Peygamber Efendimiz(sav) bu kendisine öğretilenle bunu almış ya, biz bunları alırız bunları bir kenara atmayız. Ama biz buradan yöntem de öğreniriz. Bunun için AllahTeala diyor ki; “lekad kane lekum fi rasulillahi usvetun hasene”(AHZAB 21). Onun yaptığını ben de yapamazsam usve olur mu? Taklitçilik denir senin dediğin. Peygamberimiz ne söylemişse onu aynen alacaksın bu bir taklit. Tabi güzel bir taklit, Peygamberi taklit etmek büyük bir şeteftir. O ayrı bir şey. Ama ona usve demezler ki. Usve onun yaptığını alacaksın sen de onun benzeri bir şey yapacaksın. İşte burada asıl yapacağımız o. Yani Peygamberimizin o kullandığı yöntemle hareket ederek hükümler çıkaracağız. Yani ayetleri biz şey yaparsak

Katılmcı: Usve’nin yönten olduğu Hz.İbrahim ve yanındakilerde sizin için usve vardır geçen ayetler

Abdulaziz Bayındır: Tabi, yöntem öğretiyor sana. Yani sen onu kullanarak sen de başka şey, mesela o diyelim ki altın madeni çıkarmışsa sen demir madeni çıkarabilirsin. Bilmem aluminyum çıkarırsın şu bu falan filan. İşi genişletirsin yani. Ama örneğin O dur.

Katılmcı: Yazarların yaptığı gibi. Mesela başkasının kitabını çalıp kendi adını yazmak, onun gibi bir şey.

Abdulaziz Bayındır: Çalıp kendi adını yazmak hırsızlıktır. Ama onun yönteminden yararlanarak yaparsan o son derece takdire şayan bir davranıştır.

Abdullah: Şimdi şu ifade var, mesela İbrahim(as)’da soruyor hanımı, Peygamber Efendimize de sorulmuş. Ya Resulallah bu yapmış olduğun şey Allah’tan gelen bir vahiy mi? Emir mi yoksa sen mi böyle düşünüyorsun. İbrahim(as) Hacer validemizi bırakıyor, o diyor Allah mı söyledi yoksa sen mi yaptın bunu diyor. Peygamber Efendimize bazen hani soruluyor Bedir savaşında; bunu Allah mı emretti diye. Şimdi orada Peygamber Efendimiz yine bazı davranışlara itiraz edileceği zaman veya biraz böyle acaba olaki insanlara mantıksız,Hacer validemize de mantıksız geliyor, İbrahim(as), çölün başına koymuşsun otomatikman bir itiraz etme gibi bir şey var. Yani mantıksız geldiği zaman normalde insanın doğasında hemen bir itiraz var ama orada itiraz bir peygambere olunca otomatikman soruyorlar, diyorlar ki; bu Allah’tan mı vahiy mi yoksa sen kafandan mı söylüyorsun.

Abdulaziz Bayındır: Çünkü risaleti gereği yaptığı bir şeye itiraz Allah’a itirazdır.

Abdullah Bayındır: Evet, orada ciddi bir şey var.

Abdulaziz Bayındır: Ama hikmet çıkarması itibariyle olursa o bir insan fiili olduğu için o insana itirazdır.

Katılmcı: Bu gösteriyor ki dolayısıyla Peygamberin söylediği her şey vahiy değildir.

Abdulaziz Bayındır: Tabi sadece kitaptır vahiy olan. Öbürü kitaptan çıkardığı şeydir. Çok güzel bir dometes yetiştiriyorum domates ile ilgili benim yaptığım sadece usulüne uygun olarak tohumu atıp, besleyip neticeyi beklemek. Yoksa o domatesi yapan ben değilim. Ama ben orada yanlış iş yaparsam kötü domates yetiştiririm. Yani işte hormonlu falan.

Abdullah Bayındır: Bu bağlamda bir de kısaca şu Aliİmran suresindeki şeye anlam verseniz hocam, muteşabih, muhkem, tevil

Abdulaziz Bayındır: Onu veririz de bu ayet bitmesi lazım. Bu çok very important. Şimdi burada

Katılımcı: Mumtahine suresinin 4 ve 6. ayetinin ikisinde de, birisinde “kanet lekum diyor”, birisinde de 6. ayette de diyor ki “lekad kane lekum fihim usvetum” 6.ayetinde.

Abdulaziz Bayındır: Hangi sure

Katılımcı: Mumtahine 6.ayette

Abdulaziz Bayındır: O İbrahim(as) ile ilgili. Tabi İbrahim(as) ve etrafındakilerle ilgili olarak. Onu zaten az önce Abdullah da söyledi.

Aynı Katılımcı: “kanet lekum usvetun hasenetun fi İbrahim” o Mumtahine 4.

Abdulaziz Bayındır: 6. da?

Aynı Katılımcı: 6. da “lekum fihim usveten hasenetun”

Abdulaziz Bayındır: “Fihim” de İbrahim ve beraberindekiler işte. İbrahim ve beraberindekiler.

Enes Alimoğlu: Peygamber(as) olsaydı şu hadisleri bize kendisi söyleseydi o sizin sözünüz mü Allah’ın mı diye sorma hukukumuz varken, şu anda bize rivayet edilen her şey vahiydir diye şu hale gelmişiz vallahi değil mi?

Abdulaziz Bayındır: İşte orada biz, aslında neye benziyor biliyormusun

Katılımcı: Çok da sormayabiliriz de. Çünkü Peygamberimizin söyleyiş tarzı burada olsaydı çok rahat belli olur. Onun için sahabe her şeyi sormamış.

Abdulaziz Bayındır: Onu söylesek ayıp kaçmazdı.

Aynı Katılımcı: Sahabe her şeyi sormamış, çünkü belli oluyordu o zaman neyin ne olduğu. Söyleyiş tarzından belli olurdu Peygamberimizin.

Abdulaziz Bayındır: Şimdi tabiki belli olur. O ayrıdı da. Yani ama orada söyleyiş tarzına rağmen sorsaydın ayıplamazdı yani. Az önce ne konuşuyorduk?

Katılımcı: Hocam ben de bir örnek vereyim mi müsadenizle. Tebük savaşına katılmayanlarla ilgili ayet iniyor ya, geriye kalan üç tanesinin

Abdulaziz Bayındır: Neden affettiğini “afallahu anke..”.

Şimdi şu ayeti okuyalım bak 44. ayet. “Bil beyyinati vez zubur” işte bu beyyinat hikmet oluyor, zubur de kitaplar oluyor. “Ve enzelna ileykez zikra: sana da bu zikri indirdik”. Yani “el kitabe”. “Li tubeyyine linnasi ma nuzzile ileyhim: insanlara beyan edesin kendilerine ne indirildiğini”. Tabiki senin muhatabın olan insanlara yani. “Ve leallehum vetefekkerun: belki tefekkür ederler”. Şimdi şurada “beyyinat” ve “zubur”e beyyinata hikmet manasını verdiğimize göre, burada da “li tubeyyine”de beyan edesin, işte az önce o Mehmet Hoca’nın söylediği o beyan kelimesi bazen mesela işte o “suumme inna aleyna beyane”: orada hakiki manada beyandır. Mesela şu toprak çok güzel patates yetiştirir dediniz. Tamam Allah ona o şeyi koymuş ama siz orada güzel bir patates yetiştirdiğiniz zaman onu da beyan etmiş oluyorsunuz aslında. O toprağa o özelliği koyan siz değilsiniz ama

Katılmcı: Gelir herkes patates yetiştiremez. Patates yetiştirme bilgisi olan için.

Abdulaziz Bayındır: Ancak, tabi herkes yapamaz.

Katılımcı: Öyle bir şey var mı?

Abdulaziz Bayındır: Tabi ben şimdi kendi hayatımdan. Herkes yapamaz ya. Şurada rahmetli babam ben çok hevesleniyordum bizim bir çayır vardı git otlarını sen biç dedi. Öyle bir hevesle gittim ki hiç bir şey beceremedim. Baktım ki hiç olmuyor ya. Tırpanı bir vuruyorum buraya şey yapıyor, bir vuruyorum havalara uçuyor. Öbürleri iki dakikada. Neyse, adam tuttu onlar yaptı. Çon uğraştım yani. Baktım olmuyor. Onun için bilgi.

Enes Alimoğlu: Bu ayeti delil alarak hadislerin hepsinin vahiy olduğunu delil alıyorlar. Şimdi “ez zikr”i kuran ma nuzzile ileyhim” de hadistir diye bir şey söylüyor, beyan diyor. Buradaki “lin nas”olduğu için oradaki ehli zikr olmuyor mu? Baştaki.

Abdulaziz Bayındır: Ben anlamadım. Ha sen az önce onu söylüyordun değil mi? Tamam bunu daha önce de konuşmuştuk tamam. Tabi o da elbette. “Li tubeyyine lin nas” derken

Enes Alimoğlu: “ma nuzzile ileyyim” insanlara indirilen bir şey var o. Maide suresinin 48.ayetinde “minel kitap” var ya, kendinde olanla tasdikle diyor.

Abdulaziz Bayındır: Evet. E şimdi onlara da açıklıyor peygamberimiz ama bize açıklamasına da bir mani var mı? Bir de bu beyan kelimesi birşey konuşmak, anlatmak anlamına da geliyor değil mi? Yani “halakal insan allemehul beyan”.

Katılımcı: Aklımda bir şey var da unutursam diyorum, bekliyorum bayağa oldu. Şimdi bu beyana hikmet dediniz.

Abdulaziz Bayındır: Beyyinat’a

Aynı Katılımcı: Kuranı kerim Allah’ın elçilerine peygamberimize diğer elçilere indirilen kitap, beyyinat ve hikmet bu kitabın kullanma talimatı gibi bir şey.

Abdulaziz Bayındır: Aynen öyle.

Aynı Katılımcı: Bu da Yusuf(as)’ın “rabbuke ve yuallimuke min te’vilil ehadis”(YUSUF 6)”tehvile hadis”de

Abdulaziz Bayındır: Olayları yorumlama, evet.

Aynı Katılımcı: Olayları yorumlama. AllahTeala’nın vermiş olduğu bu yetenek.

Abdulaziz Bayındır: İşte o yeteneğin de kullanılması da aynı zaman da olabilir, evet.

Enes Alimoğlu: O zaman “ma unzile ileyhim”: o insanlara indirilen bir şey var, Peygamber(sav)’e ayrıyeten zikir indirilmiş ki o insanlara indirileni açıklasın diye. İndirilen iki şey var burada. İkisinin aynı şey olduğu çıkıyor.

Abdulaziz Bayındır: Bir daha söylermisin ben kaçırdım

Enes Alimoğlu: “Ma nuzzile ileyhim” insanlara indirilen bir şey var. Peygamber(sav)’e zikir olarak. Bu zikirde insanlara indirileni açıklıyor.

Abdulaziz Bayındır: Aynı şey tabi. İkisi de aynı.

Katılımcı: Ayetin siyakında başta ehli kitaptan bahsediyor. Sana bu kuranı indirdik ehli kitaba indirileni açıklıyor “musaddikan lima beyne yedeyh” yani kuran neyi tasdik ediyor yani. Tümünü tasdik etmiyor

Enes Alimoğlu: Daha önceki incil, tevrat doğrudur demiyor. Yani kuranda olan kendinde olanı tasdik ediyor.

Abdulaziz Bayındır: Yani kuran tevrat ve incilin hangi hükmünü tasdik ediyorsa doğru olan o. Evet az önce Fatih bir şey söylüyordu, neydi o?

Fatih: Ali İmran suresinin başındaki ayetler.

Abdulaziz Bayındır: İlk ayeti mi diyorsun? 7.ayeti diyorsun.

Fatih Orum: Şimdi hocam, bu Fatih Bey’in size şu anda sorduğu soru. Kuranda bu ayet var, size de diyor ki; Hocam bir açıklama yaparmısınız. Şimdi mesela beyyine tebyini bu şekilde alabiliriz. Söyleyecekleriniz farklı bir şey olmayacak.

Abdulaziz Bayındır: Orada ne ise olanı anlatmak.

Fatih Orum: Belki hani biz o irtibatı kuramadığımız şeyleri siz irtibat kurarak, ilişkilendirerek

Abdulaziz Bayındır: Var olanı göstermek.

Katılmcı: Konuların anlaşılması açısından bazen örnekler veriliyor onun için.

Fatih Orum: Peygamberimize atfedilen açıklamalar bu tür açıklamalarsa buna zaten itiraz mümkün değil.

Abdulaziz Bayındır: Ona da zaten açıklama deniyor.

Fatih Orum: Ama şu oluyor, işte kuranın müphemi var, mücmeli var, müşkili var, eksikleri var, genel hüküm koymuştur, teferruat eksikleri var, işte bunlar Peygambere verilen bu tebyin göreviyle yapıldığında işte o zaman kayma başlıyor.

Abdulaziz Bayındır: Burada çok büyük bir cinayet işleniyor yani. Ufak tefek bir problem değil. Olanı gösterdiğin zaman bak işte, şöyle söyleyeyim; hani diyor ya AllahTeala işte “fe lemma tegaşşaha hamelet hamlen hafifen fe merret bihi” erkek eşiyle ilişkiye girdiği zaman kadın hafifçe bir hamile olur ve onunla yürür gider. “Fe lemma eskalet”: ağırlaştığı zaman “deavallahe rabbehuma lein ateytena salihan le nekunenne mineş şakirin”: dua eder Ya Rabbi sen bize bir evlat verirsen sana şükredeceğiz teşekkür edeceğiz derler”(ARAF 189). “Fe lemma atahuma salihan ceale lehu şurakae”: Allah salih bir evlat verince artık ona ortaklar koşmaya başlarlar”.(ARAF 190) Tabi benim oğlum iyi olur demeye başlıyor. Bu defa vereni unutarak kandisini devreye sokuyor, oluyor müşrik işte. Şimdi şey de aynen oluyor. Yani siz kendiliğinizden C. Hakkın ayetlerine bir şeyler katmaya başlarsanız kendinizi Allah’ın yerine koymuş olursunuz. Ne diyor AllahTeala; “kitabun uhkimet ayatuhu summe fussilet min ledun hakimun habir: ayetleri muhkem kılındı hakim ve habir tarafından açıklandı ki”, “ella ta’budu illallah: Allah’tan başkasına kul almayasınız diye”. Şimdi açıklamayı da Allah yaptığına göre söz kendisinin. Mesela siz buradasınız konuşuyorsunuz. Mesela Haşim sen burada konuşuyorsun, senin yanında da Fatih senin sözünü açıklamaya çalışıyor, razı olurmusun? Senin anlatmak istediğini açıklayabilir mi Fatih? Açıklayamaz. Sen türkçe konuşuyorsun O da türkçe konuşuyor. Açıklayamaz. Şimdi AllahTeala heryerde var hazır ve nazır, her şeye gücü yetiyor. Siz kalkıp Allah’ın sözünü açıklıyorsunuz. Senin adına bir şey konuşur da sen ses çıkarmazsan o söz senin sözün olmuş olur değil mi? Şimdi birisi Allah’ın herhangi bir sözünü açıkladığı zaman Allah’ın sözü olmuş olur o açıklanan da. Ona uyarsanız o zaman Allah’a uymuş olursunuz. Allah öyle bir şey demediğine göre, o zamsn ikinci bir ilah olmuş olur. “Ella ta’budu illallah” diyor: Allah’tan başkasına kul olmayasınız diye. E şimdi ondan sonra “inneni lekum nezirun ve beşir”: benim görevim de Allah tarafından gelenin nezir ve beşiri. O zaman peygamberin açıklaması nedir? Allah’ın yaptığı açıklamaları göstermektir. İşte çocuk sahibi gibi. Bakın Allah bize ne güzel bir evlat verdi, ya Rabbi sana şükür falan demek başka, tabi canım benim evladım başka şekilde mi olacaktı falan demek başka haşa.

Şimdi bu şeyi de, “huvellezi enzele aleykel kitab”. Bu ayeti anlamak için isterseniz örnekle gidelim. Bakara suresinin 180.ayetini siz kendiniz açın. Ben buradan gideyim siz oradan şey yapın.

“Sana bu kitabı indiren Allah’tır”.”Minhu ayatun muhkematun hunne ummul kitab: onun bir kısmı muhkem ayetlerdir ki kitabın anası, temeli odur”. Yani ana direk o. Yani herşey gelecek ona bağlanacak demektir. “Ve uharu muteşabihat: diğer ayetler de ona benzeyen ayetlerdir”. (ALİ İMRAN 7)

Katılımcı: Zemahşeri aynı şey yapmış.

Abdulaziz Bayındır: Ne demiş?

Aynı Katılmcı: Asıl kitap muhkemat,ama muteşabih tuhmelul muteşabihat aleyha ve turaddu ileyha” muteşabihler

Abdulaziz Bayındır: Oraya kadar diyorlar da ondan sonrasını diyemiyorlar. O çok güzel. Ona hamledilir, ona döndürülür diyorlar da ondan sonrasında kalıyorlar

Enes Alimoğlu: Müteşabih değil de müştebihat ve muhtemilat.

Abdulaziz Bayındır: İşte muştebihat dedin mi değişiyor. Müştebihat böyle benzer gözüküyor ama benzemiyor. Muteşabih başka. Tam benzemediği için şüpheye düşüyorsun.

Katılımcı: Orada o anlamda değil yani. (48:59:49:07 arası anlaşılmıyor, sesler üst üste biniyor) korunmuş diyor.

Abdulaziz Bayındır: Peki öbürüne ne diyor? Muteşabihata ne diyor?

Aynı Katılımcı: Okumak istemiyorum

Abdulaziz Bayındır: İstemiyorsun tabi ya, gördünmü? İşte şimdi burada şuna bakın, o Hud suresinin ilk ayetinde okuduk. AllahTeala dedi ki orada; “kitabun uhkimet”, uhkimet nedir? “Ayetun cu’ilet muhkemetin” öyle değil mi? Ayatun muhkematun demektir uhkimet. Bu bir kitaptır ki muhkemdir ayetleti. Orada iki türlü ayet olduğu rahatlıkla anlaşılabiliyor mu? “Kitabun uhkimet ayatuhu: bu bir kitaptır ki ayetleri muhkem oldu”. “Summe fussilet: sonra açıklandı”, ama iki gurup ayet var. Birisi muhkem birisi de onu açıklayanlar. Çünkü açıklayan da AllahTeala. Şimdi burada da bakıyorsunuz yine iki. Zaten hepsinde öyle gidiyor. Diyor ki “huvellezi enzele aleykel kitabe minhu ayatun muhkemat” bir kısmı muhkem ayetlerdir. “Hunne ummul kitap: kitabın anasıdır”. “Ve uharu muteşabihat: diğerleri muteşabihtir benzerler”. Öbür ayetle karşılaştırırsak mufassilat olur. Yani bu ayetleri açıklayan ayetlerdir.

Fatih Orum: Tam zıddına yani, muteşabihler asla açıklanamaz

Enes Alimoğlu: O zaman o “uharu muteşabihat” olduğu için açıklanamaz ayetler çok oluyor.

Abdulaziz Bayındır: Ana ayet az müteşabih çok. “Kitabu mubin” olurmu? Ana her zaman azdır. Bir yerde bir tane ana vardır ama çoluk çocuk diğerleri çoktur.

Katılımcı: Mukatil Hocam muteşabihata “uharu muteşabihat yusebbiku ba’dukum ba’da” diyor.

Abdulaziz Bayındır: Ama o da bir işe yaramıyor ki. İşimizi görmüyor yani.

AynıKatılımcı: Hiç olmazsa

Abdulaziz Bayındır: O aslında hiç kimsenin içine yatmıyor, bu tarif ama böyle söylüyorlar. Baştan birisi bir şey söylemiş herkes onu tekrarlıyor.

Hakan: Şöyle bir sorun var yanlız. Geçmişe baktığımızda nasıl olur da şuanki anlayışa ulaşamamışlar yani. Olamaz, böyle bir tarihimiz olamaz. Ondan böyle doğru bir tanım varmıdır yokmudur falan şu şöyle demiş, böyle bir şey de var.

Abdulaziz Bayındır: Bu batılıların bize buhtanı biliyormusun? Bir kısım batılı müellifler bize iftira etmişler. Ispatla onu. Yada bazı siyasiler, bir kısım medya. Kardeşim kitaplar ortada, doğru söyleyen bir tane bulursan getir. Biz şu ana kadar bulamadık yani.

Enes Alimoğlu: Doğrusu buysa niye onlar ulaşamamış.

Hakan: Ulaşmışlar ulaşmamışlar çom önemli değildir. Keşkesi de yok çünkü geçmiştir. Yanlışsa yanlıştır, doğruysa doğru.

Abdulaziz Bayındır: Ama mühim, çok mühim. Bende aynen senin gibi böyle çok hayret ediyorum. Şimdi niye bu Bakara 180’i açtırdım? Dün bizim öğrencilere bir not yazayım diye tekrar onun üzerinde çalıştım da. Ya ayeti öyle bir hale getirmişler ki. Mesela bakın orada ne diyor ayeti kerime? Diyor ki; “ya eyyuhellezine amenu”, vasiyet ayeti. “Ey müminler”, işte burada hepimiz “kutibe aleykum”. Sizden birine ölüm geldiği zaman, geriye mal bırakmışsa. Ne olur geriye mal bırakan ölmek üzeremidir, ölmüşmüdür. Ölmüştür, ölmezse zaten bırakmış olmaz ki. Şimdi hiç bir sağa sola gitmeden orada ne yazmışsa o şekilde mana verelim. “Kutibe aleykum: hepinize farz kılındı” hepimize. Ne zaman farz kılınıyor:”iza hadara ehadekumul mevtu: sizden birisi öldüğü zaman”. İçimizden biri ölürse hepimizin görevi. C.Hakk bize görev yüklüyor. Ne zaman yüklüyor:”in tereke hayran: geriye mal bırakmışsa”. Peki bize yüklenen “kutube” naibi faili nedir? El vasiyyetu: vasiyet. Ben başkasının malıyla ilgili vasiyette bulunabilirmiyim? O zaman “el vasiyyetu lil valideyni vel akrabin”. Şimdi madem AllahTeala diyor ki bir yerde muhkem bir yerde açıklanmış diyorsa, bak bakalım kuranı kerimin neresinde “el vasiyyetul lil valideyni akrabin” var. Anne, baba ve akrabaya vasiyet nerede var bak bakalım işte. Madem Allah böyle diyorsa araştıracaksın. Sen kendi kafana göre niye bir açıklama yapmaya çalışıyorsun ki. O zaman bakıyorsun ki C.Hakk Nisa suresinde diyor ki;”yusikumullah: Allah size vasiyet ediyor” diyor. Ondan sonra “fi evladikum” en yakınları değil mi evlat. Ondan sonra “ve li ebeveyhi diyor” anne, babası diyor. Arkasından eşini, en yakınlarının hepsini sayıyor, sayıyor en sonunda 12.ayette diyor ki;”vasiyyeten minallah”: Allah’tan bir vasiyet. O zaman “el vasiyyetu lil valideyni vel akrabin” başka yerde var mı kuranı kerimde? Yok.

Hakan: Bu iki ayetle birbirini açıklamış oluyor.

Abdulaziz Bayındır: Bak Allah da burada öyle diyor zaten. İşte muteşabih diyor, benzerliği başka nasıl bulacaksın? Vasiyetse orada da vasiyet var. “Lil valideyni vel akrabin” ise, orada da aynısı var. Başka yerde de yok zaten. O zaman ne diyeceksin? Çok rahat bir şekilde; ey müminler size farz kılındı, sizden biriniz öldüğünüz zaman geriye mal bırakmışsa, bırakmamışsa zaten yapacak bir şey yok. Anne, baba ve en yakınlarınıza olan o vasiyet size farz kılındı. Yani Allah’ın yaptığı vasiyet. Ne demek? İfası farz kılındı demektir. Zaten bu her dilde vardır. İfa kelimesi zaten takdir edilecek mecburen.

Fatih Orum: Yada başka bir ihtimal daha var. Bunun hadisle nesh edildiğini söyleriz hanefilerde olduğu gibi.

Abdulaziz Bayındır: Hepsi söylüyor, hanefiler değil. Onu söylemeyen hiç kimse yok.

Fatih Orum: Hanefilerin usulünde var Serahsi’nin usulünde varo ayet nesh edilmiştir Peygamberimiz “la vasiyyetu varisin”

Katılımcı: Bir kısmı neshedilmiştir diyemiyorlar.

Abdulaziz Bayındır: Ama hiç birisi işin içerisinden çıkamıyor.

Katılımcı: Nisa suresindeki miras ayetleri nesh edilmiş diyorlar.

Abdulaziz Bayındır: Hiç alakası yok halbuki. Neyse şimdi, ondan sonra da diyor ki AllahTeala “hakkan alel muttakın”: bu muttakilerin üzerine C. Hakkın yüklediği bir görevdir. Bunu siz yerine getirin diyor. Yani aileye bırakmayın ey müminler. Zaten onlar o anda şeyle de meşguldürler. İçlerinde bir takım kurnazlar vardır. Bir kısmı cenazenin ağlayla sızlamayla meşgulken öbürü mal kaçırmanın şeyi içerisindedir. Dışarıdan müslümanlar müdahale etti mi hepsi biter.

Katılımcı: Nasıl defin işlemleri otomatik olarak yapılıyor devlet tarafından her şeyi. Defin işlemleri gibi miras taksim işleride devletin bir birimi tarafından

Abdulaziz Bayındır: Defin emredilmiyor ama miras taksimi emrediliyor. Muttakiler üzerine bir görevdir. Şimdi ben baktım tefsirlere. Mesela Keşşaf diyor ki; “kutibe aleykum” hepsini toplarsak, detaylara inmeyelim de. Çünkü çok vakit alır. Kutibe aleykum diyorlar “kutibe ala ahadikum” diye değiştiriyorlar ayeti. Aleykum dedim mi uymuyor çünkü. Size farz kılınmıştırı birinize farz kılınmıştıra çevirmişler. Çok sayıda tefsire baktım, Keşşafa baktım, işte o Nesefi’ye baktım ne bileyim sayamam isimlerini. Ebu Suud’a baktım, o kadar çok tefsire baktım bir tane dedim. Fahrettin Razi, Ebu Müslim El Horosani’nin çok güzel bir tefsiri olduğunu şey söylüyor, tenkid ediyor İbni Kesir. İbni Kesir’in yazdığıyla güzel değil, dedim İbni Kesir yanlış aktarmıştır. Razi’ye baktım ki doğru aktarmış. Bir tane doğru tefsir bulamadım. Hepsinde işte ortaklaşa “kutibe aleykum” “kutibe ala ahadekum” şeklinde anlamlaştırılmış. “iza hadara ahadekumul mevtu” “iza hadarahul mevtu” diye değiştirilmiş. Ondan sonra “el vasiyyetu lil valideyni vel akrabun” “el isau” şeklinde değiştirilmiş. “Vasiyette bulunması” diye. Ondan sonra “hakkan alel muttekın”e de zaten mana verememişler. Bu nasıl olacak, bu çünkü uymuyor bir şeye. Öylece onu orada bırakmışlar. Sonra bakmışlar ki bu hiç bir şeye benzemedi, hepsi de demiş ki bu ayet mensuhtur. Nesh edilmiştir demişler. Peki nesh edecek nasih lazım, nasih lazımsa o zaman demişler Nisa suresi 11-12.ayet ama o tutmamış. Tutmamış, niye tutmamış? Şimdi oraya yazmışlar ama oraya yazmışlar. Teberruken yazmışlar. Çünkü Nisa 11-12. ayetlerde anne baba akrabaya miras var ama vasiyet de var. “Min ba’di vasiyyetin” de var. Ebu Müslim El İsfahani diyor ki canım ikisini de yapsın diyor. Hem mirastan pay alsın hem vasiyette bulunsun diyor. Şimdi, sonda bir tek çıkış yolları var “la vasiyyeti li varisin” hadisiyle nesh edilmiş diyorlar. Ya bu nasıl oluyor Peygamber tabi olmaktan çıktı metbu haline geldi. Ne oldu? Kuranı kerim açıklamayı C.Hakk üstlendiği halde siz açıklamaya yelteniyorsunuz. Ve elinizde hiç bir delil yok. Hiç bir delil yok. Halbuki bu ulema, efendim muhkeme sağlam, açık, işte şaibesiz ayet. Öbürüne anlaşılmaz ayet demeseydi gayet basit, gayet kolay. Bu ayeti ben açıklamayacağım kardeşim bu ayeti Allah açıklamıştır, nasıl açıklamıştır diye baksaydı hepsi rahat rahat bulurdu. Arapçayı bizim kaç katımız daha iyi biliyorlar. Ama bulamıyorlar işte. Tamam yani o muhkem muteşabih öyle.

Şimdi devam ediyoruz. “Fe emmellezine fi kulubihim zeygun: kalplerinde kayma olanlar”, “fe yettebiune teşabehe minhu: o ayetlerden bir tanesine uyarlar”(ALİ İMRAN 7). Çünkü ikiside aslında muteşabihtir, muhkem de muteşabih, birbirlerine benzeyen dediğine göre bu buna benziyorsa bu da buna benziyordur. Sen babana benziyorsan baban da sana benziyordur değil mi?

Katılmcı: Sadece benzeyene uyarlar

Abdulaziz Bayındır: Hangsi hesaplarına gelirse. Ama genellikle ana ayete uymuyorlar. Mesela Talak suresinde talakı anlatan bütün hükümler var onu hiç kimse almıyor. Ama “et talaku merretan”ı alıyorlar “et talaku” daki elif-lam’a eğer ahd için dersen Talak suresini göstereceği için ahd demiyorlar cins diyorlar. Cins dediğin zaman talak iki tane değil üç tane, bu defa tutmuyor ayete bir ilave yapıyorlar. Merre kelimesi bir zaman dilimini ifade ediyor, bir anda birden fazla talak mümkün değil, o zamsn merreyi değiştiriyorlar talkatan diye değiştiriyorlar. Bu defa diğer ayetlerin hiç birisine bakmıyorlar. Baksalar bir tek ona bakabiliyorlar. Şimdi bunlar iyi niyetle yapılmış şeyler mi?

Katılmcı: Hocam bu muhkem ve muteşabihi nasıl ayır edeceğiz?

Abdulaziz Bayındır: Sen bakacaksın, bir ayet bir konuda muhkem bir başka konuda muteşabih olur. Yani bir konuyu tam güzel şekilde anlatan ayet muhkemdir, onu açıklayan da onun muteşabihidir. Mesela şimdi şu ayet muhkemdir mirasın taksimi açısından muhkemdir. Hangi açıdan? Mirası taksim etme görevi açısından o muhkemdir. Onu açıklayan ayet Nisa suresindeki. Sen eğer mirasın taksimi konusuna  bakıyorsan bu defa o muhkemdir.

FatihOrum: Bilip bilmeme  açısından pratik bir değeri var mı acaba. Bağlantı kurulduktan sonra

Abdulaziz Bayındır: Bağlantı kurulduktan sonra ana ayet hangisi önemli değil. Sen yeterki kafanda onu şey yap.

Katılmcı: Belirli ayetler muhkemdir diğerleri muteşabihtir diğer ayetlere de baktığımızda “uhkimet ayatuhu summe fussilet” dediğine göre demek ki muhkemin bir yeri olmalı. Yani merkezdir o diğerleri etrafında şekilleniyor.

Abdulaziz Bayındır: Şüphesiz, onu sen bulursun hemen

Katılımcı: Eğer emir ayetlerde hangi ayette temel emir

Abdulaziz Bayındır: Ana emir onda ise

Katılımcı: Talak konusunda talak suresinde

Abdulaziz Bayındır: Olay tam anlatılıyor, muhkem odur.

Katılmcı: “Ettalaku merretan” da talak suresindeki talağa işaret ettiği için “et talaku merretan” ayeti muteşabih.

Abdulaziz Bayındır: Ona bağlamak mecburiyetindesin.

Katılımcı: Bu daha çok akıl yürütmeklemi varılabilir yoksa gene ayetler..

Abdulaziz Bayındır: Akıl yürütmeden varamazsın ki. İşte Peygamberimizin örnekliği burada ortaya çıkıyor.

Serkan: Nuzul sırasına göre varabilirmiyiz?

Abdulaziz Bayındır: Nuzul sırasının sıhhat derecesi nedir Serkan? Nüzul sırası önemli olsaydı Allah Teala sureleri ona göre dizdirirdi. Bizim için kuranı kerimin tamamı inmiştir. Artık ilki sonu yok kardeşim.

Katılmcı: Beyyine ile mubeyyen arasındaki fark

Abdulaziz Bayındır: Hiç farketmez biri önce biri sonra da olabilir hiç farketmez.

Tüm Mukayeseli Fıkıh Müzakereleri
# İçerik Adı Yayınladığı Tarih Görüntülenme
1 Kitaba Çağrı 16 Eylül 2017
2 Kurban İbadeti 24 Ağustos 2017
3 Hadislerin Derlenmesinde İran Etkisi 19 Ağustos 2017
4 Diyanetin Fetö Raporu: Bu din bu hale nasıl geldi? 14 Ağustos 2017
5 Hilal, Fitre ve Bayram 28 Haziran 2017
6 Nebi’mizin Ramazan Hayatı 12 Haziran 2017
7 İmsak Ölçüleri 27 Mayıs 2017
8 Dini Siyasete Alet Etmek 20 Mayıs 2017
9 Nebilere Yüklenen Olağanüstü Özellikler 13 Mayıs 2017
10 Tarih Boyunca Nebilere Gösterilen Tepkiler 6 Mayıs 2017
11 Yanlış Şeriat Algısı Suç ve Ceza 29 Nisan 2017
12 Kapitalizmin Sonu 15 Nisan 2017
13 Faiz Bağlamında Modern Finansal Ürünler 8 Nisan 2017
14 Hadislere Bakışımız Nasıl Olmalı 1 Nisan 2017
15 Haram Aylar 25 Mart 2017
16 Kur’an’cılık Tehlikesi 1.Bölüm 20 Mart 2017
17 Din ve Devlet İlişkileri 1.Bölüm 11 Mart 2017
18 Cuma Namazı ve Hutbe’si 4 Mart 2017
19 Kur’an’a Göre Sihir Kavramı 25 Şubat 2017
20 Abese Suresi Bağlamında Nebi’mizin Korunmuşluğu 18 Şubat 2017
21 Ev İçi Mahremiyet Kuralları 11 Şubat 2017
22 Örtünme İle İlgili Hükümler 4 Şubat 2017
23 Baş Örtüsü ve Örtünme 28 Ocak 2017
24 Kur’an’nın Çözüm Üretmedeki Yeri 21 Ocak 2017
25 Yahudileri Gölgede Bırakan Hileler 16 Ocak 2017
26 Müslümanlar’da Allah’a Güven Krizi 31 Aralık 2016
27 Müslümanlığımızı Gözden Geçirme İhtiyacı 24 Aralık 2016
28 Ümmet Olamamanın Ağır Bedeli 17 Aralık 2016
29 Tarihsellik İddialarında Cezalar Örneği 10 Aralık 2016
30 Mezhepçiliğin Doğurduğu Acı Sonuçlar 3 Aralık 2016
31 Kur’an’nın Tarihselliği İddiası ve Miras Konusu 26 Kasım 2016
32 Takiye (Kimliği Gizleme) 19 Kasım 2016
33 Faiz ve Güncel Meseleler 12 Kasım 2016
34 Mehdi Gelicek mi ? 7 Kasım 2016
35 Hz. İsa Gelecek mi? 31 Ekim 2016
36 Çağdaş Ulemanın Usulsüzlüğü 22 Ekim 2016
37 Dinsel Çoğulculuk 15 Ekim 2016
38 Son Kitabı Devre Dışı Bırakma Projesi, Dialog 8 Ekim 2016
39 Fıtrat Zemininde Buluşma 1 Ekim 2016
40 Nisa 34. Ayet Bağlamında Kadına Şiddet 24 Eylül 2016
41 Kurban İbadeti 10 Eylül 2016
42 Kadının Dövülmesi 3 Eylül 2016
43 Kur’an’a Göre Hükmetmek 27 Ağustos 2016
44 15 Temmuz Darbe Gecesine Kurani Bir Bakış 20 Ağustos 2016
45 Paralel Dinin Olmazsa Olmazı Aracılık – 1 13 Ağustos 2016
46 Müslüman Gayrimüslim İlişkileri 2 Temmuz 2016
47 Zekat 25 Haziran 2016
48 Oruçla İlgili Hükümler 18 Haziran 2016
49 Uydurulan Dinde Yatsı Sonu, Seher ve İmsak Vakti 4 Haziran 2016
50 Uydurulan Dinde Mut’a Nikahı 28 Mayıs 2016
51 Uydurulan Dinde Şartlı Talak 21 Mayıs 2016
52 Uydurulan Dinin Dayatması Olarak Çocukların Evlendirilmesi 7 Mayıs 2016
53 Kölelik ve Cariyelik Mezheplerin Dayatması mı? 30 Nisan 2016
54 Musa Hızır Kıssasının Evrensel Mesajı 23 Nisan 2016
55 Sünnetin Delil Değeri 16 Nisan 2016
56 Kira Sertifikaları Faizsiz Ürün mü? 9 Nisan 2016
57 Suç-Ceza Dengesi Açısından Cinsel İstismar 2 Nisan 2016
58 Boşanma Konusunda Allah’ın Koyduğu Sınırlar 26 Mart 2016
59 Allah’ın Koyduğu Sınırlar Nasıl Aşıldı 19 Mart 2016
60 Muhsana, Kadına Pozitif Ayrımcılık 13 Mart 2016
61 İnsanlar ile Cinlerin Ortak Özellikleri 5 Mart 2016
62 Nebiler Günahtan Korunmuş mudur? 27 Şubat 2016
63 Bedir Savaşı Örneğinde Nebi ve Resul Farkı 20 Şubat 2016
64 Dinde Haram-Helal Koyma Yetkisi 13 Şubat 2016
65 Cinler 6 Şubat 2016
66 İlk İnsanın Yaratılışı 30 Ocak 2016
67 İnsanı İnsan Yapan Özellikler 23 Ocak 2016
68 Allah’ı İkinci Sıraya Koymak 16 Ocak 2016
69 Şirkle İman Arasındaki Kararsızlık 9 Ocak 2016
70 Mehdi Beklentisi 2 Ocak 2016
71 Her İnsan Allah’ı Bilir 26 Aralık 2015
72 Fıkıh Müzakereleri | Her İnsan Allah’ı Bilir 26 Aralık 2015
73 Bir Sömürü Aracı Olarak Halifelik – 2 19 Aralık 2015
74 Bir Sömürü Aracı Olarak Halifelik 12 Aralık 2015
75 Kur’ân’da Dindarlık 5 Aralık 2015
76 Tarih Boyunca Bir Siyasi Baskı ve Ötekileştirme Aracı Olarak Zındıklık 28 Kasım 2015
77 Geleneğe Göre Dinden Dönmenin Hükmü (Bölüm 2) 21 Kasım 2015
78 Geleneğe Göre Dinden Dönmenin Hükmü (Bölüm 1) 21 Kasım 2015
79 Kur’an’a Göre Dinden Dönmenin Hükmü 16 Kasım 2015
80 Kur’an’da Zina Suçu Ve Cezası 7 Kasım 2015
81 Tağut Doğru Yolun Üstünde Oturur 31 Ekim 2015
82 Hadis Uydurma Faaliyetleri 24 Ekim 2015
83 Kader İnancı Ve Nesih 17 Ekim 2015
84 Resulullah Sonrası Siyasi Gelişmeler 10 Ekim 2015
85 Nesih 3 Ekim 2015
86 Hac Ve Kurban 19 Eylül 2015
87 Terör Olayları Karşısında Nebevi Siyaset 12 Eylül 2015
88 Dinde Özgürlük 5 Eylül 2015
89 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 4 “Cariyelik” 29 Ağustos 2015
90 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 3 “Cariyelik” 22 Ağustos 2015
91 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 2 “Kitap Algısı” 15 Ağustos 2015
92 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 8 Ağustos 2015
93 Nebimizin Yürüttüğü Dış Politika 1 Ağustos 2015
94 Kadir Gecesi ve İmsak Vaktine Tavırlar 11 Temmuz 2015
95 Zekat 4 Temmuz 2015
96 Oruç İbadeti 2 27 Haziran 2015
97 Oruç İbadeti 20 Haziran 2015
98 Kutup Bölgelerinde İftar ve İmsak Vakitleri 13 Haziran 2015
99 Emtia Borsalarındaki İşlemlerin Fıkhi Hükmü 6 Haziran 2015
100 Kur’ân’a Göre Gece-Gündüz 30 Mayıs 2015
101 Prof. V. A. Yefimov’la Yapılan Toplantının Değerlendirilmesi 23 Mayıs 2015
102 İsra ve Mirac 16 Mayıs 2015
103 Berzah Alemi 2 9 Mayıs 2015
104 Berzah Alemi 2 Mayıs 2015
105 Enflasyon ve Faiz 25 Nisan 2015
106 İşsizlik Probleminin Kaynağı 18 Nisan 2015
107 Peygamberimizin Öldürülmesini Emrettiği Kişiler Hakkındaki Rivayetler 4 Nisan 2015
108 Faizsiz Sistemin İlkeleri (Zekat-Faiz Karşılaştırması) 28 Mart 2015
109 Faizsiz Sistemin İlkeleri – Faizsiz Bankacılık 28 Mart 2015
110 Faizsiz Sistemin İlkeleri (Enflasyon) 21 Mart 2015
111 Faizsiz Sistemin İlkeleri (Bankacılık) 14 Mart 2015
112 Faizsiz Sistemin İlkeleri 7 Mart 2015
113 Tecavüz Suçunun Cezası 28 Şubat 2015
114 İdam Cezası ve Kıssas Tartışmaları 21 Şubat 2015
115 Ceza Hukukunun Genel Prensipleri 14 Şubat 2015
116 Kur’ân’da Ruh Kavramı 7 Şubat 2015
117 İcmanın Delilleri ve Değerlendirilmesi 24 Ocak 2015
118 Fıkıh Müzakereleri | Ceza Hukukunun Genel Prensipleri 17 Ocak 2015
119 Nebiye Hakaretin Cezası 10 Ocak 2015
120 Noel ve Mevlid Kandili Kutlamalari 3 Ocak 2015
121 Kelime Oyunları ve Şeb-i Arus 27 Aralık 2014
122 Evlilik Nedeniyle Ortaya Çıkan Haramlık 20 Aralık 2014
123 Talak’ın Şarta Bağlanması 13 Aralık 2014
124 Kadının Boşanma Hakkı 6 Aralık 2014
125 Boşanmanın Hükümleri 29 Kasım 2014
126 Küçüklerin Evlendirilmesi 22 Kasım 2014
127 İslam Hukuku-Roma Hukuku Karşılaştırması 15 Kasım 2014
128 Beni Kureyza Yahudileri ve Esirlerin Öldürülmesi 8 Kasım 2014
129 İslâm Miras Hukukunda Kelâle 3 Kasım 2014
130 Batı Güdümlü İslam Anlayışında Kur’an Sünnet Algısı – 2 25 Ekim 2014
131 Batı Güdümlü İslam Anlayışında Kur’an Sünnet Algısı 18 Ekim 2014
132 İslam Alimlerinin Işid’e Gönderdikleri Mektubun Eleştirisi 11 Ekim 2014
133 Kurban İbadeti 27 Eylül 2014
134 Birbirimizden yardım istemek şirk midir? 9 Ağustos 2014
135 Nafile Oruç 2 Ağustos 2014
136 Zekat ve Fitre 26 Temmuz 2014
137 Kadir Gecesi 19 Temmuz 2014
138 Tarihi gelişimi ve Hükümleri Açısından İtikaf 12 Temmuz 2014
139 Yatsının Son Vakti 5 Temmuz 2014
140 Vakti Dışında Namaz, Süresinden Fazla Oruç 28 Haziran 2014
141 Bakara 187. Ayet Işığında Oruç İbadeti 21 Haziran 2014
142 Kimler Oruç Tutabilir 14 Haziran 2014
143 Orucun Tarihi ve Meşruiyeti 7 Haziran 2014
144 Ecel ve Şehitlik – Sorular ve Cevaplar 24 Mayıs 2014
145 Ecel ve Şehitlik 17 Mayıs 2014
146 Seferilik Mesafesi ve Müddeti 10 Mayıs 2014
147 Yolculukta Namaz – 2 26 Nisan 2014
148 Dinden Dönmek 19 Nisan 2014
149 Yolculukta Namaz 5 Nisan 2014
150 Namazı Terketmenin Hükmü 29 Mart 2014
151 Namazda Zikir 8 Mart 2014
152 Kadınların Cemaate Katılması 1 Mart 2014
153 Cemaatle Namaz – 2 22 Şubat 2014
154 Cemaatle Namaz 15 Şubat 2014
155 Sehiv Secdesi 8 Şubat 2014
156 Namazı Bozan Haller – 2 1 Şubat 2014
157 Namazı Bozan Haller 18 Ocak 2014
158 Cumanın Farzından Önceki ve Sonraki Sünnetler 11 Ocak 2014
159 Cuma Hutbesi 4 Ocak 2014
160 Cuma Namazı 28 Aralık 2013
161 Sünnet Namazları 21 Aralık 2013
162 Vitir Namazı 14 Aralık 2013
163 Teheccüd Namazı 7 Aralık 2013
164 Kur’an’da Melek ve Cin Kavramları – Sorular 23 Kasım 2013
165 Kur’an’da Melek ve Cin Kavramları – 2 18 Kasım 2013
166 Kur’an’da Melek ve Cin Kavramları 2 Kasım 2013
167 Cezanın Amacı Açısından Mağdur Hakları 26 Ekim 2013
168 Bayram Namazı ve Teşrik Tekbirleri 12 Ekim 2013
169 Tarihi, Amacı ve Ahkamı Yönüyle Kurban 5 Ekim 2013
170 Kur’an’da Münafıkların Durumu – 2 28 Eylül 2013
171 Kur’an’da Münafıkların Durumu 21 Eylül 2013
172 Günümüz İslam Dünyasının Problemleri 14 Eylül 2013
173 Bedel Hac – Doç.Dr. Servet Bayındır 7 Eylül 2013
174 Allah’ın Bilgisi ve Kader 24 Ağustos 2013
175 Mısırdaki Müslümanların Durumu 17 Ağustos 2013
176 Kadir Gecesi 3 Ağustos 2013
177 İmsak Tartışmaları 27 Temmuz 2013
178 Kutup Bölgelerinde İbadet Vakitleri 20 Temmuz 2013
179 Kader 19 Ocak 2013
180 Kıyamet Alametleri 22 Aralık 2012
181 Kur’an Sünnet Bütünlüğünde Kurban İbadeti 20 Ekim 2012
182 Kur’an Sünnet Bütünlüğünde Hac İbadeti 13 Ekim 2012
183 Faiz-Zekat İlişkisi 6 Ekim 2012
184 Namazların Birleştirilmesi 29 Eylül 2012
185 İslama Yönelik Saldırılar 22 Eylül 2012
186 Alternatif Bir Finansal Ürün Olarak Kira Sertifikaları(SUKUK) 15 Eylül 2012
187 Öğle ve İkindi Namazlarının Vakitleri 8 Eylül 2012
188 Yatsı Namazı Vaktinin Bitişi 1 Eylül 2012
189 Kur’an’a Göre Gelenek 25 Ağustos 2012
190 Bayram Namazı ve Fitre 18 Ağustos 2012
191 Televizyondan Kabe İmamına Uyulabilir mi? 11 Ağustos 2012
192 Ramazan Ayının İnsana Sunduğu Fırsatlar 4 Ağustos 2012
193 İmsak Vakti ve Seher – 2 28 Temmuz 2012
194 İmsak Vakti ve Seher 21 Temmuz 2012
195 Nesih, Kıblenin Değişmesi Örneği 23 Haziran 2012
196 İsra ve Miraç 16 Haziran 2012
197 Uydurma Hadisler – Harun Ünal 9 Haziran 2012
198 Sezaryen Doğum 2 Haziran 2012
199 Vahiy – Sünnet İlişkisi 26 Mayıs 2012
200 Nesih Kavramı 19 Mayıs 2012
201 Din ve Tıp Açısından Sünnet 14 Mayıs 2012
202 Din ve Müzik 5 Mayıs 2012
203 Hadislerin Kur’an’a Arzı 28 Nisan 2012
204 Türkiye’de Kutlu Doğum Etkinlikleri 21 Nisan 2012
205 Allah’ın Elçisini Doğru Anlamak 14 Nisan 2012
206 Kur’an Öncesi Mekke Toplumu 7 Nisan 2012
207 Faizsiz Bankacılğın Problemleri 31 Mart 2012
208 Hz.Muhammed’in(S.A.V.) Tebyin Görevi 24 Mart 2012
209 İslam ve Türk Medeni Kanunu(TMK) Miras Sistemlerinin Mukayesesi 17 Mart 2012
210 Kur’an’a Göre Tağut Kavramı 10 Mart 2012
211 Farklı İnançların Birlikte Yaşamasının Doğal Kuralları 3 Mart 2012
212 Kur’an’a Göre Resule İman, İtaat ve İttiba 25 Şubat 2012
213 Organ Nakli 18 Şubat 2012
214 Sebeb-i Nüzul Meselesi 11 Şubat 2012
215 Daru’l-Harbde Faiz 4 Şubat 2012
216 İftida 28 Ocak 2012
217 Talak (Boşanma) 21 Ocak 2012
218 Gayrimüslimlerle Evlilik 14 Ocak 2012
219 A’raf Ehli 7 Ocak 2012
220 Müminler Cehenneme Girecekler Mi? – 2 31 Aralık 2011
221 Müminler Cehenneme Girecekler Mi? 24 Aralık 2011
222 Çocukların Evlendirilmesi 17 Aralık 2011
223 İnanç Özgürlüğü 10 Aralık 2011
224 Evliliğin Denetlenmesi 3 Aralık 2011
225 Adetli Kadın Kur’an’a Dokunabilir mi? 26 Kasım 2011
226 Hz.İsa’yı(a.s.) Geri Getirmek İsteyenlerin Hedefi 19 Kasım 2011
227 Nebi ve Resul Kavramları 12 Kasım 2011
228 Kurban Bayramına Nasıl Hazırlanmalıyız? 5 Kasım 2011
229 İcma Delili ve Değerlendirilmesi 22 Ekim 2011
230 Vekaletle(Bedel) Hac 15 Ekim 2011
231 İhram Yasakları 8 Ekim 2011
232 Kadınların Yolcuğu 1 Ekim 2011
233 Kur’an ve Sünnet Işığında Hac İbadeti 24 Eylül 2011
234 Faiz Anlayışı 10 Eylül 2011
235 Bayram Namazı 27 Ağustos 2011
236 İmsak Vakti 20 Ağustos 2011
237 Teravih Namazı Konusunda Diyanet’e Cevap 13 Ağustos 2011
238 Oruç Tutamayanlar Ne Yapmalı? 6 Ağustos 2011
239 Güneşin Batmadığı Yerlerde Namaz Vakitleri 2 Temmuz 2011
240 Yatsı Namazının Vakti 7 Mayıs 2011
241 Allah’ın İndirdikleri İle Hükmetmeyenler – 2 30 Nisan 2011
242 Allah’ın İndirdikleri İle Hükmetmeyenler 23 Nisan 2011
243 Günahlarla İlgili Kavramlar – 2 2 Nisan 2011
244 Günahlarla İlgili Kavramlar 26 Mart 2011
245 Büyük Günahlar – 3 19 Mart 2011
246 Büyük Günahlar Nelerdir? 12 Mart 2011
247 Büyük Günah İşleyenlerin Durumu 5 Mart 2011
248 Ye’cüc ve Me’cüc 26 Şubat 2011
249 Dabbetü’l-Arz 19 Şubat 2011
250 Tarikatlarda Vesile ve Tevessül 12 Şubat 2011
251 Evliyanın Yardımı İle İlgili İddialar – 2 5 Şubat 2011
252 Kutuplarda Namaz Vaktinin Tespiti 29 Ocak 2011
253 Evliyanın Yardımı İle İlgili İddialar 22 Ocak 2011
254 Kâlû Belâ Olayı Hakkında Sorulan Sorular – 2 1 Ocak 2011
255 Kâlû Belâ Olayı Hakkında Sorulan Sorular 25 Aralık 2010
256 Mehdi İnancı 18 Aralık 2010
257 Kur’an’a Göre Zekat Oranları 4 Aralık 2010
258 Artan Malı İnfak Etme 27 Kasım 2010
259 Vitr Namazı 13 Kasım 2010
260 Bayram Namazları 6 Kasım 2010
261 Sehiv Secdesi – Mukayeseli Fıkıh Dersleri 30 Ekim 2010
262 Kurban İle Alakalı Sorular 23 Ekim 2010
263 Hac Farklı Aylarda Yapılabilir mi? – Fıkıh Dersi 9 Ekim 2010
264 Başkasının Yerine Hacc Yapmak 2 Ekim 2010
265 Hilal İle İlgili Sorulan Sorular 25 Eylül 2010
266 Cariyeler İle İlgili Sorulan Sorular 18 Eylül 2010
267 ORUÇ BOZMANIN CEZASI 4 Eylül 2010
268 Zekat 28 Ağustos 2010
269 İmsak ve Yatsı Vakitleri – 2 21 Ağustos 2010
270 İmsak ve Yatsı Vakitleri 14 Ağustos 2010
271 İsra ve Miraç -2 10 Temmuz 2010
272 İsra ve Miraç -1 3 Temmuz 2010
273 İcma’a Delil Getirilen Hadisler 26 Haziran 2010
274 İcma 19 Haziran 2010
275 Başörtüsü ve Örtünme 12 Haziran 2010
276 Mezheplerin Tutarlılığı 29 Mayıs 2010
277 Asabe Siyaset İlişkisi (Kızın Çocuklarının Mirasçılığı Örneği) 22 Mayıs 2010
278 Kur’an’ı Açıklama Usulü 15 Mayıs 2010
279 Kartepe Programı Değerlendirme 5 Mayıs 2010
280 Abdestte Ayakların Mesh Edilmesi 24 Nisan 2010
281 Hudeybiye’den Geri Kalanlar 13 Nisan 2010
282 Peygamberimizin Zeynep (ranha) ile Evliliği 3 Nisan 2010
283 Bedir Savaşı 20 Mart 2010
284 Kur’an Sünnet Bütünlüğü: Allah’ın İzni Meselesi 13 Mart 2010
285 Vahiy Çeşitleri 6 Mart 2010
286 Kadınların Özel Halleri 11 Şubat 2010
287 Kur’an’a Göre Zekat Nispeti 6 Şubat 2010
288 Vahy-i Gayr-i Metlüv’e Dair Getirilen Deliller -1 30 Ocak 2010
289 Iskat (Ölen Kimseyi İbadet Borçlarından Kurtarmak) 16 Ocak 2010
290 Dini Tebliğ ve Uygulamada Cebrailin Rolü -2 2 Ocak 2010
291 Dini Tebliğ ve Uygulamada Cebrail’in Rolü 26 Aralık 2009
292 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kurban 21 Kasım 2009
293 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kıble Meselesi -2 14 Kasım 2009
294 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kıble Meselesi -1 7 Kasım 2009
295 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kur’anı Anlama 31 Ekim 2009
296 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Yolculukta Namazin Kısaltılması Örneği 24 Ekim 2009
297 İsa Aleyhisselam Tekrar Gelecek mi? -2 17 Ekim 2009
298 İsa Aleyhisselam Tekrar Gelecek mi? 1-1 10 Ekim 2009
299 İsa Aleyhisselam Tekrar Gelecek mi? 1-2 10 Ekim 2009
300 Hanefi Mezhebinin İçki ile İlgili Görüşleri -1 3 Ekim 2009
301 Hanefi Mezhebinin İçki ile İlgili Görüşleri -2 3 Ekim 2009
302 Mirasta Avliye Meselesi -1 26 Eylül 2009
303 Mirasta Avliye Meselesi -2 26 Eylül 2009
304 Kasten Orucu Bozanın Cezası -1 12 Eylül 2009
305 Kasten Orucu Bozanın Cezası -2 12 Eylül 2009
306 Oruç Keffareti -1 29 Ağustos 2009
307 Oruç Keffareti -2 29 Ağustos 2009
308 Adetli Kadının Orucu -1 22 Ağustos 2009
309 Adetli Kadının Orucu -2 22 Ağustos 2009
310 Hastaların Orucu -1 15 Ağustos 2009
311 Hastaların Orucu -2 15 Ağustos 2009
312 Namazda Örtünme / 2-1 8 Ağustos 2009
313 Namazda Örtünme / 2-2 8 Ağustos 2009
314 Namazda Örtünme / 1-1 1 Ağustos 2009
315 Namazda Örtünme / 1-2 1 Ağustos 2009
316 Kur’an’da Örtünme -1 18 Temmuz 2009
317 Kur’an’da Örtünme -2 18 Temmuz 2009
318 Gayrimüslimlerle Evlilik -1 11 Temmuz 2009
319 Gayrimüslimlerle Evlilik -2 11 Temmuz 2009
320 Müşriklerle Evlilik -1 4 Temmuz 2009
321 Müşriklerle Evlilik -2 4 Temmuz 2009
322 Ehli Kitap ve Müşrikler -1 27 Haziran 2009
323 Ehli Kitap ve Müşrikler -2 27 Haziran 2009
324 Hayvan Kesimi / 2-1 20 Haziran 2009
325 Hayvan Kesimi / 2-2 20 Haziran 2009
326 Hayvan Kesimi -1 13 Haziran 2009
327 Hayvan Kesimi -2 13 Haziran 2009
328 Helal Gıda ve Jelatin Konusu -1 6 Haziran 2009
329 Helal Gıda ve Jelatin Konusu -2 6 Haziran 2009
330 Nafile Namazlar -1 9 Mayıs 2009
331 Nafile Namazlar -2 9 Mayıs 2009
332 Vitir Namazı -1 2 Mayıs 2009
333 Vitir Namazı -2 2 Mayıs 2009
334 Kur’an’ın Genel Açıklaması -1 25 Nisan 2009
335 Kur’an’ın Genel Açıklaması -2 25 Nisan 2009
336 Namazın Mekruhları -1 11 Nisan 2009
337 Namazın Mekruhları -2 11 Nisan 2009
338 Namazı Bozan Şeyler -1 4 Nisan 2009
339 Namazı Bozan Şeyler -2 4 Nisan 2009
340 Namazda Konuşmak -1 28 Mart 2009
341 Namazda Konuşmak -2 28 Mart 2009
342 Namazda Abdestin Bozulması / 2-1 21 Mart 2009
343 Namazda Abdestin Bozulması / 2-2 21 Mart 2009
344 Namazda Abdestin Bozulması / 1-1 14 Mart 2009
345 Namazda Abdestin Bozulması / 1-2 14 Mart 2009
346 Namazda İmamlık / 3-1 28 Şubat 2009
347 Namazda İmamlık / 3-2 28 Şubat 2009
348 Namazda Saf Düzeni -1 21 Şubat 2009
349 Namazda Saf Düzeni -2 21 Şubat 2009
350 Namazda İmamlık / 2-1 14 Şubat 2009
351 Namazda İmamlık / 2-2 14 Şubat 2009
352 Namazda İmamlık / 1-1 7 Şubat 2009
353 Namazda İmamlık / 1-2 7 Şubat 2009
354 İmamın Arkasında Kıraat -1 24 Ocak 2009
355 İmamın Arkasında Kıraat -2 24 Ocak 2009
356 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 4-1 17 Ocak 2009
357 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 4-2 17 Ocak 2009
358 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 3-1 10 Ocak 2009
359 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 3-2 10 Ocak 2009
360 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 2-1 3 Ocak 2009
361 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 2-2 3 Ocak 2009
Kuran Dersi Canlı Yayın