(Abdülaziz Bayındır) Peygamber SAV e Kuran dışında Vahiy geldiğini idda edenlerin dayandıkları birtakım deliller var. Onları anlatmaya devam ediyoruz: Onlardan beşincisini bugün okuyacağız, Haşır Suresinin 5 inci ayetinde olan 59 uncu Sure 5 inci Ayetinde olan husus. Ayet i Kerime şöyle:
“O kestiğiniz her bir Hurma ağacı ya da kesmeden ayakta (Kökleri üzerine) kalmasına müsaade ettiğiniz, her şey Allah ın izni iledir bir de bu Fasıklar rezil olsun, perişan olsun diyedir.” (Haşır 59/5) Şimdi Burada diyorlar ki; bu ayette diyorlar; “Bu işin Nadir Oğulları nı Medine den sürgün eden Peygamber SAV ve ashabının, yaptıkları O işin Allah ın izni ile olduğu bu ayette ifade ediliyor, bu izin Kuran da olmadığına göre Peygamber Efendimize ayrı bir Vahiy olarak gelmiştir. Kuran ı Kerim de böyle bir izin yok öyleyse başka bir Vahiy ile gelmiştir; O da Vahy i Gayri Metluv dur.” … Diyorlar.
Bu tür meseleleri daha önceki derslerde de gördüğümüz gibi, Kuran ın bütünlüğü içinde hareket edilmiyor. Şu ortada: Bütün mesele Metodoloji de düğümleniyor. Bu Metodoloji ortaya konmadan Ayetler; Ayetler ile açıklanmadan Kuran ı Kerim in gösterdiği usül ile Kuranı Kerim açıklanmadan meselelerin çözümü mümkün değil.
Gerçekten Allah bize büyük bir yardım etti de bu usülü buradan çıkardık bizim de bu işin içinden çıkmamıza imkan yoktu… İşin içinden çıkamadığınız zaman da mecburen Peygambere ayrı bir vahiy gelmiştir diyorsunuz başka çareniz yok… Hiçbir kaynak bulamıyorsunuz. Kuran ı Kerim den o hadisin kaynağını bulamıyorsunuz. O zaman mecburen diyorsunuz ki bu Allah u Teala tarafından Peygambere yapılan ikinci bir vahiy dir. Onu söylediğiniz zaman da işler iyice bozuluyor ama başka çaresi olmadığı için de mecburen söylüyorsunuz.
Mesela bu olayda 64 üncü surenin on birinci ayetini açalım bakın… Burada Allah u Teala ne diyor:
“Başa gelen her şey Allah ın izni iledir,” (Tegabun 64/11) Şu anda biz konuşuyorsak bu da Allah ın izni iledir. Yani Cenab ı Hak ın önceden bize bildirmiş olması gerekmiyor yani Abdülaziz, falan yerde sana izin veriyorum konuş: Böyle bir olay yok yani siz bir iş için gayret edersiniz, Allah u Teala da izin verir, izin verdiği zaman o işin olmasını onaylamış demektir. O işin olmasını onayladıktan sonra ne yapıyordu? İkinci aşamada ondan sonra yazıya geçiyor… Yazıya geçtikte sonra da yaratılıyor. O Hadid Suresinde miydi? Orada bak diyor ki… Zaten bu Ayet i Kerimeler de maalesef doğru anlaşılamadığı için kaderciliğe delil getiriliyor.
Hadid 57/22 “ Yeryüzünde ya da kendinizde başınıza bir şey gelmez ki: Mutlaka yazılmıştır,” Yazıldıktan sonra da değişmez artık, ama yazılmadan önce değişebilir… Yazılmadan önce değiştiği için ne diyoruz?
Araf 7/156 “ …Ya Rabbi bize bu Dünya da güzel şey yaz,” diyoruz.
Ali İmran 53/3 “… Bizi şahitlerle birlikte yaz,” diyoruz. Ayetleri bu ayeti de doğru anlamayanlar, ezelde yazılmıştır diyorlar.
Doğru biz Musibeti kötü manada kullanıyoruz “Bela” manasında kullanıyoruz, ama Musibet “isabet eden şey, ortaya çıkan şey” anlamında. Bir olay olarak söz olarak davranış olarak ne olursa olsun.
Yok, Türkçe açısından diyoruz, Araplar bunu o manada bu gün de kullanacaklarını zannetmiyorum…
Yok, yok Arapça da Musibet kötü manasında kullanılıyor, “…mâ esâbekum min musîbetin fe bi mâ kesebet eydîkum,” (Şura 42/30). Arapça da musibet kelimesi kötülük anlamında da kullanılıyor, Kuran ı Kerim de de kullanılıyor ama buradaki o manada değil. Burada sonraki Ayetin delaleti ile iyi manaya da geliyor, kötü manaya da geliyor. “Mâ esâbe min musîbetin” zaten çok genel. Yani; meydana gelen herhangi bir şey “Ma esabe küm” de demiyor. Yeryüzünde, şurada bir yağmur yağsa, şurada bir yaprak düşse, şeyde de var ya bir yaprak düştü… O ayeti bul da onu da tam olarak okuyalım… Tamam, bunların hepsini okuyalım önce bu Ayeti okuyalım sonra İbrahim in okuduğu Ayeti okuyalım, sonra öbürünü sonra diğerlerini…
Mesela şimdi buradaki Meal den okuyalım bakalım bu meal nasıl yapılmış? Kimindi bakayım; Mehmet Şirin Doğan emekli müftü Elmalı… Yok, ben sadeleştirilmişlerden okumak istemem doğrusu sadeleştirilmiş olanlar, pek şey değil sadeleştirilmemiş bir meal var mı? Orijinal Elmalılı Hamdi orijinal mi? Orijinalinden oku… “Beşir Eryarsoy – Ahmet Ağırakça” nın yaptığı Meal den okuyalım:
Hadid 57/22-23 “İster Yeryüzünde ister Nefislerinizde meydana gelen her bir musibet,” … Bu musibet tabii kötü manada kullanılır Türkçe de yanlış oluyor,
“… Mutlaka bizim O nu yaratmamızdan önce O bir Kitap ta yazılmıştır. Şüphesiz ki bu Allah’a çok kolaydır. Elinize geçiremediğinize tasalanmayasınız ve size verdiğine sevinmeyesiniz diye. Allah böbürlenip kibirlenen kimseleri sevmez.” …
Burada bir dipnot yok…
Meal yanlış değil ama insanların alışkanlıklarından dolayı yanlış anlaşılabilir, buna bir dipnot olsaydı iyi olurdu… Orada ne diyor?
“Yeryüzünde ve kendilerinizde meydana gelen bir musibet yoktur ki,” Yine musibet kullanılmış, musibet Türkçe de kötü manada kullanılıyor, Arapçada da kullanılıyor ama evet: “… Biz onu uygulamaya koymadan önce bir kitapta yazılı olmasın,” Uygulama ifadesini kullanıyor mu Elmalı? “Evet” Hasan Basri Çantay…
“… Şunun için ki kaybettiğinize üzülmeyesiniz ve Allah ın size verdiğine de güvenmeyesiniz.” Güvenmeyesiniz mi? Gönenmeyesiniz mi? Güvenme kelimesi; itimat manasına gelir ama belki O nun döneminde farklı bir manada kullanılabilir… Bel bağlamayasınız: Tabii İtimat işte bel bağlamak.
Neyse, şimdi işte burada şuna delil getiriliyor, bu Kelam da değil mi? Sen Kelam dan biliyorsun?
Deniyor ki: “Her Şey ezelden yazılmıştır, dolayısıyla başa gelen şeylerden…”
Fark etmiyor, yani “Biz yaratılmadan yazılmıştır her şey” diyorlar öyle değil mi? Asıl mesele O. Ben yaratılmadan yazılmış ise ister ben ana rahmindeyken yazılsın; ister Dünya kurulmadan önce yazılsın benim açımdan değişen bir şey var mı? Kelamcılar bunu…
Senesi önemli değil ben yaratılmadan yazılmış mı? Ben bu Dünyaya; doğmadan önce yazılmış mı yazılmamış mı? Kelamcılara göre?
Bir saniye önce yazılmanın iki şekli var. Bir, O olayın olmasından önce yazılması bu başka bu Ayet i Kerime de anlatılan o. Herhangi bir olayın meydana gelmeden…
İstersen sen şu Elmalı nın tefsirine bir baksana Elmalı da da var ya…
Şu anda hiç yaklaşmadı ortada duruyor, neme lazım çarpılırım diye korkuyor… Bak şimdi ben şuradan; Ömer Nasuhi Bilmen; geçmişi gayet güzel anlatır bize… “Herhangi bir şeyin; bir vech ile vücuda gelmesini Cenabı Hak ın ezelde dilemiş olmasına “Kader” denir.”
Bu böyle yani bunun aksini söyleyeni ben şahsen bilmiyorum.
Bu olayı izah etmiyor senin söylediğin söz. Senin o söylediğin söz izah etmiyor, Çünkü önce yazılmış kelimesi bak: Neden önce sen yaratılmadan önce mi? Yoksa o olay yaratılmadan önce mi? Bu çok önemli… Şimdi bu ayette o musibet; onu ancak şey in yaratılmasından önce yazılmasından bahsediyor. Ama kelamcılar, ben yaratılmadan önce yazıldığından bahis ediyor. Bu, işi kaderciliğe götürüyor. Bu; ciddi manada bir sıkıntı doğuruyor, bu meallerde var mı öyle bir ifade?
Üçünü de söylemiş bak, ne anlarsan anla…. Şimdi şeye bakarsanız bu Arapça tefsir, istersen Beydavi ye bak sana; Beydavi ye,
Hah ezelden diyor hepsi öyle söylüyor… 57 Hadid Suresi 22 inci Ayet… … …
Gördün mü işte bak ikinci ayeti açıklarken “Ben yaratılmadan önce yazılmış olduğunu” ifade ediyor. Şimdi bak burada da şöyle bir şey var… Şöyle diyorlar arkadaşlar, Arapça bakımından büyük bir hata yapılıyor, mesela bu Elmalı nın verdiği manayı vermek için Arapça bakımından büyük bir hata yapılıyor. Nedir O? Şimdi biraz sonra Enes hoca onu bulur…
Beydavi ne yazıyor benim aklımda değil de, ama tefsirlerde ya da benim gördüklerimde şu var… 57 Hadid 22 inci ayette, buradaki kelimedeki cümledeki asıl yani konu ne üzerine kuruluyor? Musibet üzerine… O zaman “ha” zamiri, nereye gider musibete gider, bu çok açık ve nettir. Değil mi? Yani:
“… Biz o musibeti yaratmadan (Ortaya çıkacak olayı) önce mutlaka bir kitapta yazılıdır,” Bunun Arapçası bu. Başka bir manaya alamazsınız. Ama bizim ulema ne diyor, biliyor musun? Diyor ki: “… min kabli en nebreehâ,”
Ha; yı ard a gönderiyor Yeryüzünü yaratmadan önce diyor… Bu defa ezelde bizim her şeyimiz, başa gelecek olaylar ezelde yazılmıştır manası ortaya çıkıyor. “… ve lâ fî enfusikum,” Enfüs e gönderiyor, sizin nefislerinizi yaratmadan önce diyor… Bak üçünde gördün mü? “Ard” ve “Enfüs” e gider mi o “ha” zamiri? Gitmez… Gönderiyorlar işte kaderciliği yerleştirmek için İslam Alemine… Ya, Bunlar kusura bakmasılar ama Allah a nesıl hesap verecekler ben onu bilmiyorum… Ondan sonra gel İslam Alemini kurtar kurtarabilirsen. 20:01 Şimdi…
Tamam, bir şeyin ortaya çıkması ve yerleşmesi anlamında, zaten sonraki ayet onu gösteriyor net olarak da…
Şimdi bir de arkadaşlar ben bizim ulema nın şu “Beriye” kelimesine yaklaşımına da hayret ediyorum… “Beriye” var ya gerçekten hayret ediyorum, bir “Halaka” var “Ceale” var “Fatara” var bir de “Beriye” var. Allah u Teala nun “Bari” sıfatı ile ilgili neler anlatıyorlar diye bir baktım; “Halik” diyorlar, yahu kardeşim Allah tan korkun “el Halikul Bariu” diyor… “El Halikul haliku” olur mu? Şimdi bu “Beriye” kelimesi: Yarattığı her şeyin diğerinden farklı olduğunu gösteriyor… Allah ın müthiş bir özelliğini gösteriyor Allah “Bari” dir. Şimdi bak yeni, yeni ortaya çıkıyor; her bir insan Orijinal dir hiçbir insanın ikinci bir eşi yok. Adem AS dan kıyamete kadar bu böyle olacak, işte bu Allah ın “Bar’i” i sıfatıdır…:
“… Min kabli en nebreehâ,” dediği de bu “Beriye” kelimesi; gökler için kullanılmaz, yer için de değil, bu “Fatara” yı kullanıyor Allah u Teala, zaten onlar elde var bir. İnsanların yaratılması için “Bari” kelimesi kullanılır ama o insanlar da o musibetten bir tanesidir. Yani ortaya çıkan “Asabe” kelimesi; olup bitenlerden birisi o musibet kavramına giren Arapça manasıyla; benim doğmam ana rahmine düşmem ne bileyim her şey o musibetler kavramı içerisine girer Arapça açısından.
Dolayısıyla, Allah u Teala’nın her bir olayı ayrı bir varlık olarak yaratmasından önce o kayıt olunur. Siz tutuyorsunuz Nef’i insanları yaratmadan öncesine veriyorsunuz, yeryüzünü yaratmadan öncesine veriyorsunuz, Arapça bakımından bu anlam mümkün değil. Ama önceden karar vermişler bir kere kaderciliği inanç olarak Müslümanların kalbine yerleştirecekler… Ayetlerden uymasa da uydurun… Hani birisi çıkar da niye musibete göndermedin demesin diye de ona da gider demişler…
Olur mu öyle şey? Var mı böyle bir Arapça? Hiç kusura bakmasınlar…22.48 Peki neden Allah u Teala yaratmadan önce yazıyor? Çünkü Allah yazmışsa başına gelir. Şimdi senin az önce okuduğun ayeti oku:
İşte oradan o tarafa götürüyorlar;
Önceden dediğin sen doğmadan önce mi demek istiyorsun?
Kırılmadan önce kayda geçmiş artık kurtuluş yok… … Kayda geçmiştir yani….
Orada müthiş bir olay var da siz orada ipin ucunu bir bıraktınız mı, müthiş te bir tedbirsizliğe davet var, kadercilik dediğimiz olay var…
Ben şimdi zaten bu meseleyi bir Kelamcı olarak; onları savunmak için söylediğini fark ettim de sen şimdi Ayeti bir oku da ondan sonra düşün. Onun için üzerinde durmuyorum… İbrahim oku ayeti…
Bak burada diyor ki bak az önce okuduğumuz ayette “bir musibeti yaratmadan önce kayıt ederiz,” Musibeti yaratmadan bir saniye önce de kayıt edebilir, bin sene önce de kayıt edebilir o ayrı bir konu, o ayetten onu öncesini anlarsın ama ne kadar önce olduğunu anlayamazsınız. O olayın meydana gelmesinden önce; belki saniyeler ile bile ifade edilmeyecek kadar çok küçük bir zaman önce de kayıt edilmiş olabilir, binlerce sene önce de kayıt edilmiş olabilir, önce dediğine göre o öncenin sınırı yok… O zaman biz ona şimdi şu Ayet i Kerime de onu tastik ediyor diyor ki: Burada da zaman meselesi yok yani.
Yok, ben önce bu ayeti okuyup sonra üstündekini okumayı düşünüyorum zihinde yerleşsin diye; üstündekini okuyacağım da…
Tevbe 9/51 “Allah ın bizim için yazdığından başkası başımıza gelmez,” Muhattaplarımız için de öyledir, onlar için de yazdığından başkası meydana gelmez.
“… O bizim dostumuzdur. Müminler yalnız Allah a güvenip dayansınlar.”
Şimdi: Ondan önceki ayet ne? 50 inci ayet
Tevbe 9/50 “Başına bir iyilik gelirse bu onları üzer. Başınıza bir sıkıntı gelir ise; biz tedbirimizi aldık, derler (daha önceden biz zaten tedbirimizi almıştık).” Burada Musibet kötülük manasına geliyor… Hasene var ise…
Tek başına “Musibe” olur ise başka karine yoksa; öbürünü de aşağıdaki ayetten dolayı iyi ya da kötü diyoruz…
“… Böyle şımarmış olarak geri döner giderler (biz tedbirimizi almıştık boş ver ya…).” Böyle büyük bir sevinçle dönerler. Müslümanlar da bu onların sevinmesi veya üzülmesi bizim umurumuzda değil demiş oluyorlar.
Tevbe 9/51 “De ki: Allah ın yazdığından başkası başımıza gelmez. O bizim Mevla’mız dır, yazdı ise bizim lehimize yazmıştır.” Kötü de olsa bir hatamızdan dolayıdır, tedbirimizi alır tevbe ederiz… İyi olsa yaptığımız bir iyilikten dolayıdır. Şükrederiz.
“… Müminler yalnız Allah a güvenip dayansınlar.” Korkmasınlar Allah u Teala nın yaptığı her şey onların hayrına dır… Şimdi bu böyle, peki senin okuyacağın ayet hangisiydi biraz önce Yahya?
Enam 6/59 “Gayb’ın anahtarları Allah’ın elindedir, ondan başkası Gaybı bilmez,” melekler de bilmezler yani, sadece Allah bilir… Onun için mesela insanın kalbindekini melekler bilmez; kalp de Gayb’dır.
“…Yeryüzünde ne var, denizde ne var onu da Allah bilir. Bir yaprak düşüyor; onu mutlaka Allah u Teâlâ bilir. Yerin karanlıkları içerisinde bir dane var. Kuru, yaş, mutlaka onu ortaya koyan başkalarının da gördüğü bir kitapta kayıtlıdır.” O kayda geçtiği zaman melekler onu biliyorlar… Ama kayda geçinceye kadar haberleri yok. Çünkü olaylar yaratılmadan önce kayda geçiyor. 30:18
Bize de haber veriyor, kendi yazmıştır bunu biz de rüya görürüz bir takım şeyler, önceden yazmıştır… O ayrı bir konu.
Şimdi mesela başımıza bir takım olayların geleceği bir takım hayır şer, önceden bize bildirilmiş olabilir; bizim sevap ya da günah almamız o olay karşısındaki davranışımız ile ilgilidir. Yani tıpkı bir senaryoda sen işte şu rolü yapacaksın denebilir önceden o rolü başarılı yaparsın başarısız yaparsın senin değerlendirilmen ona göredir. Şimdi öbür ayet: Araf 7/156 ıncı ayet… İşte şimdi burada ona bakacağız yani az önce dedik ya o ayetlerden: “Önce ama ne kadar önce”? Olduğunu bilmiyoruz şimdi bu ayetlerden öğreneceğiz… Burada diyor ki: Musa AS ın kavminden seçmiş olduğu yetmiş kişi şeye gidiyorlar; Cenabı Hakk ın belirlediği zamanda Mikat yerine gidiyorlar. O zamanda oraya varıyorlar. Ondan sonra sarsılıyor; “Ya Rabbi” diyor: “Eğer senin kanununda böyle bir şey olsaydı onları daha önce öldürürdün… Şu sefihlerin yaptığından dolayı bizi helak mı edeceksin? Bu senin bir imtihanındır, bununla koyduğun kurala göre bir kısmının yoldan çıkmış olduğunu hükmedersin bir kısmı da sınıfını (imtihandan) geçer” ve “Sen bizim velimizsin o zaman öyleyse bizim ayıplarımızı ört bize merhamet et ve sen en güzel bir şekilde ayıp ve kusurları örtersin” diyor.
Ondan sonra ne diyor Musa AS… Diyor ki:
Araf 7/156 “Bizim için bu dünyada güzellik yaz…” Yani “musibeten haseneten” demektir değil mi? Şimdi bu eğer Musa AS yaratılmadan önce yazılmış ise şimdi oraya dönelim yani, Hadid Suresindeki; yanlış olarak “Ha” zamirini insana ve Yeryüzüne gider demişler ya onu doğru kabul edelim… Diyelim ki: Kitaplarda olan Arapçaya uymasa bile sırf Kaderciliği yerleştirmek için yapılan anlam kaydırmalarından bir tanesi bir an için onu doğru sayalım. İşte Allah bizi ya da yeryüzünü yaratmadan önce; başımıza gelen ne olursa olsun hepsini kayda geçirmiş ise (kayda geçirmiş) kayda geçirilenden başkası da başına gelmeyeceğine göre öbür ayete göre. O zaman Musa AS ın bu duasının ne anlamı olur?
“Ya rabbi bize bu dünyada güzel bir şey yaz…” Musa AS yaratılmadan zaten yazılmış bitmiş her şey. Bir manası var mı?
Öyle anlamaya imkan yok. Niye yok? Bak bu Tevile göre imkan yok… Ona göre sen cevabını ver, bak öbürlerini okuduk tamam şimdi şurada Elmalı ve Beydavi ne dedi? Dedi ki bu “Ha” zamiri; enfüs e gider ard a gider musibete gider dedi üçüne de gidebilir dedi… İkinci Ayette musibeti kaldırıyorlar; enfüs ve şeyde kalıyorlar… Ona da baktın mı sen? İkinci Ayetin tefsirine bak, Elmalı öyle yapmıştı değil mi ikinci ayette musibete göndermiyor ikinci ayette. Birinci ayette diyor ki musibete gidebilir diyor, Arapça bakımından, zaten ona gider başkasına gitmez ama.
İkinci ayette musibete göndermiyor diyor ki: “Yeryüzü ya da siz yaratılmadan önce…” diyor… Yani Musa AS yaratılmadan önce başına gelecek her şey yazılmıştır diyor bir kısmı felan değil. . “Mâ esâbe min musîbetin” derken bu; yakında vaki olanı ifade etmez mi Arapça da… Diyor ki: “Musa AS yaratılmadan onun başına gelecek her şey yazılmıştır.” demiş oluyor bu tefsirler… O zaman bu Ayet i Kerime nin ne anlamı kalır?…
“Ya rabbi bize bu dünyada güzel bir şey yaz…”
Senin anlayışın demiyorum, bu anlayışı diyorum ben, senin anlayışın demiyorum? Tabii ki böyle bir anlayış yanlış Kuran ı Kerime aykırı…
Bu ikinci bir şey ben bu görüş yanlıştır manasında değil, tabii onu baştan da şey yaptık ya, Allah u Teala yazmış ise bir saniyeden çok daha küçük bir vakit önce de olabilir, çok önce de olabilir buna bir mani yok. Ama siz diyorsunuz ki; burada ayete yanlış mana verenlere diyorum sana demiyorum ama sen burada kelamcıları temsil ettiğin için… Bak burada Ömer Nasuhi Bilmen in Kader ile ilgili anlatımlarına bakalım, inanç bu yani farklı bir şey değil.
Diyor ki burada diyor ki: “Herhangi bir şeyin …” Herhangi bir şey, dediği zaman istisnası var mı bunun…? Ne olursa olsun yani; “Mâ esâbe min musîbetin” in Tercümesi değil mi bu?
“Her hangi bir şeyin muayyen bir vech ile…” yani yazılmış olduğu şekilde, 38:33 “Vücuda gelmesini Cenab ı Hak’ ın ezelde dilemiş olması…” Ezelde derken bu Yeryüzü nün yaratılmış olmasından önce demiş oluyor. Hal buki Ard a gönderiyor…
Yeryüzü yaratılmadan önce demiş oluyor. “… min kabli en nebreehâ,” daki ha yı Ard a gönderiyor değil mi? Allah ın dilemiş olmasına Kader denir Peki Allah u Teala bunu çok ezelde dilemiş ise bunu doğru kabul edelim o zaman Musa AS “Ya Rabbi bize bu dünyada güzellik yaz…” demesinin anlamı ne? Ben bu zıtlığa dikkat çekiyorum yoksa senin görüşün nedir diye sormuyorum bu başka bir şey…
Senin dediğin güzel ona bir şey demiyorum o ayetler tamam ama sen eğer inanırsan ki “Başıma gelen her şey ben yaratılmadan önce yazılmış” deyip inanıyorsan; o zaman “Lâ yukellifullâhu nefsen illâ vus’ahâ “ nın da bir anlamı yok “…..rabbenâ ve lâ tuhammilnâ mâ lâ tâkate lenâbih” nin de bir anlamı yok. Çünkü sen yaratılmadan onların hepsi yazılmış.
Tamam da işte kardeşim şimdi orada başımıza gelen her şey bak orada işte o Kader inancı bozuluyor. Onu söylemek istiyorum yani ayetlere uygun değil bu inanç. Hiç birisine uygun değil. Kader inancını oluşturmak için bütün ayetlerin anlamları kaydırılmış sağa sola… Onu söylemek istiyorum… Senin söylediğin yanlış değil doğru, senin söylediğin de doğru ama bu ayete verdikleri mana açısından hepsi yanlış. 41:07 ama bu ayete verdikleri mana yanlış. Böyle bir mana olmaz Arapça bakımından, şimdi esas olan musibet tir, “… min kabli en nebreehâ,” da musibet e gider başka bir yere gitmez. Onun için bu manayı vermeden sana sordum nereye gider diye sonradan şey olmasın diye…
Başa gelmeden önce sen uğraş, bak işte Musa AS gibi “Ya Rabbi bize güzel şeyler yaz.” Diyor… Peygamber SAV in bedir savaşında mesela olay olmadan önce sen elinden geleni yap gayretini göster, tevekkülü et, ne yapıyorsan yap; olay başına geliyorsa demek ki bu onaylanmış tıpkı bir işyerinde bir şey yapılacak ise müdürden yazı çıktı onaylandı uygulamaya konur. Onaylandıktan sonra şey yapılmaz mı? Olabilir. Ondan sonra da emir geri çekilebilir. Kuran ı Kerim in bütününün bir anlamı kalmıyor bu anlayışla onu söylemek istiyorum… Hayatın bir anlamı kalmıyor. İnsan bir yaprak gibi kalıyor rüzgârın önünde. Ve bunu Kuran ı Kerim e böyle sokuşturmuşlar yani asırlar içerisinde.
Onun için hadis uydurmak kolay Ayeti sağa sola çektikten sonra Peygamber efendimize Hadis uydurmak bundan çok daha kolay, sen Arapça ya yüzde yüz aykırı olan bir mana veriyorsun hadis uydurmak ne ki yani. Allah a karşı yapıldıktan sonra bu iş Peygambere karşı neden yapılmasın?
Allah tarafından o yazılacak ki ölesin öyle yazılmamış ise ölmezsin.
Sen; senin yaptığınla sorumlusun günah ya da sevap o kadar. Netice Cenab ı Hak tarafından oluşturulduğu için bir şey oldu mu? Artık üzülmene gerek yok olmadan önce gerekeni yapacaktın… Ya da şımarmana da lüzum yok, ama olmadan önce gerekeni yapacaksın Allah u Teâlâ senin gayretine göre neticeyi oluşturur. İlla da senin dediğin gibi olacak diye bir şey yoktur.
Çıkmıyor işte niye çıkmıyor? Allah onu onaylamadan olmaz ki… Sen; “ben yaptım oldu” diyemezsin diyor bu Ayet i Kerime. Sen ne yaparsan yap işte “Febizillah” da öyle siz ne yaparsanız yapın Allah onu onaylamadığı müddetçe siz o ağacı kesemezsini kardeşim.
Bunun o kader ile hiç alakası yok bunun bu Ayetle alakası var, niye kader ile ilişkilendiriyorsun? Onay çıkmamış diyeceksin o kadar. Yani Allah u Teala bunu yazmadan olmaz.
Cenab ı Hak bütün kontrolü kendi elinde tutuyor… Onun için “Bizim için bu dünyada güzellik yaz…” diye dua ediyoruz, Allah u Teala sen ne yaparsan neticeyi Cenab ı Hak belirliyor. Ondan dolayı dua ediyoruz, duamızı onun için; sen elinden geleni yapıyorsun sonra olacak değil, “Ya Rabbi” diyorsun “Bunu bana lütfet…” diyorsun. Onun için Allah u Teala da ne diyor dua ile ilgili olarak?
Bakara 2/200-201 “… Kimileri sadece Dünya’da isterler, onların Ahrette alacakları bir şey yok, kimileri de Ya Rabbi bize bu Dünyada güzellik ver. Ahrette de ver bizi Cehennem azabından koru,”
Derler değil mi? Peki ikisini de Dünyalık istedin diyelim; şunu elde etmek istiyorsun arkasından,
Bakara 2/202 “ Bunların her birinin kazandıklarından bir pay vardır,”
Sen o duayı istediğin kadar yap çalışmaz isen hiçbir şey elde edemezsin diyor. Ama çalıştığın zaman da elde edemeyebilirsin, dua edeceksin onun için, işte dua nın orada faydası oluyor, çalışıyorsun sonra da dua ediyorsun bunun adı da tevekkül oluyor.
Şimdi sen diyorsun ki: Çalışmadan da bir takım insanlar elde ediyorlar; ediyor da o kişinin kendinin sayılmıyor O… Onu Allah u Teala ne diyor?
Necm 53/39 “Senin kendi yaptığın ancak senindir.”
Sen gidersin bir yere, birisi seni misafir eder yedirir içirir para verir harçlık verir… Sen yemişin içmişin ama bunlar senin değil. Bunlar o adamın. Senin olan; senin çalışman ile elde ettiğindir. İşte o olmuyor bu… Onun için “…Ulâike lehum nasîbun mimmâ kesebû,” “Kendilerinin olan kazançlarından aldığı paydır.” İşte ezelden yazılmıştır; derseniz bu duaların da bir anlamı yok, …”nasîbun mimmâ kesebû,” nun da bir anlamı yok…
Ama sen de işte az önce dedin, “Ben yapıyorum olmuyor…” Allah onaylamadan olmaz, Allah yazacak onun için Musa AS gibi dua edeceğiz… Ya Rabbi bize bu Dünya da güzellik yaz.”diyeceksin… Evet burada başka söylenecek bir şey yok herhalde…
Tabi doğru;
Yasin 36/12 “ Biz ölüleri dirilteceğiz, yaptıklarını yazarız, geriye bıraktıkları eserleri de yazarız.”
Hadis i Şerif te var ya Allah üç şey öldüğü zaman… Sen iyi bir şey yapmış geriye bırakmış isen, aynen yaptığın bir evin kirasının gelmesi gibi; öldükten sonra sana onun sevabı gelir. Çünkü senin eserin o sana ait olan bir şey. “O nu yazarız; yaptıklarını.” O zaman ezelden olsa yaptıklarını yazarız diye bir ayet olmaması lazım… “Her şeyi açık bir kitapta toplamışızdır…” diyor, şimdi tamam.
Dolayısıyla, şimdi bu Haşr Suresi; mecburen bu kadar şeye girdik belki girmemek daha iyi olurdu bilmiyorum, ama mesela bu arada şunu da söyleyeyim… Bak: Peygamber SAV e gelip soruyorlar: “Ya Rasul Allah; hastalanıyoruz ilaç kullanalım mı? Kullanın” diyor… “Peki bu Allah ın Kaderinden kaçmak olmaz mı? O da Allah ın Kaderidir.” Diyor SAV. İlaç kullanmak da Allah ın Kaderidir.
Allah bir ölçü koymuş ilaç kullanırsan hastalığın seyri şöyle olur, bu bir ölçü… Kullanmaz isen böyle olur o da başka bir ölçü. Kullanmazsan şu ölçüye uyarsın, kullanırsan bu ölçüye uyarsın Kader budur… İşte, Hz. Ömer Veba olan bir yere girmiyor, Ebubekir miydi? Diyor ki: “Ya Ömer, Allah ın Kaderinden mi kaçıyorsun? Evet diyor… Evet, Allah ın bir kaderinden diğer kaderine kaçıyorum…”
Allah burada bir ölçü koymuş; veba olan bir yere girersen hasta olursun Allah ın bir kaderidir, koyduğu ölçüdür, olan yere girmezsen hasta olmazsın bu da Allah ın kaderidir ölçüdür… Ezelden yazılmıştır derseniz bu Hz. Ömer in bu sözü olur mu? (50:21) Evet şimdi O zaman… Haşr 59/5 ayetinin onlara delil olacak bir tarafı var mı?
Var işte:
Tegabun 64/11 “Allah ın izni olmadan hiçbir olay meydana gelmez… ” işte az önce senin söylediğin var ya; yapıyoruz ile olmuyor… Allah ın izni çıkacak kardeşim. Önce izni çıkaracaksın onun için bir taraftan yaparken bir taraftan Allah a Tevekkül edeceksin ve dua edeceksin… Ondan dolayı ne diyor?
BAKARA-2/45 “Vesteînû bis sabri ves salâh(sâlâti),” diyor.
Tabii ki ama “men yeşa” da koyduğu kurala göre demektir işte o Kural ın içerisinde Mâ esâbe de vardır… Ama bu Allah ın izni bütün olaylarda Allah ın izni olmadan hiçbir olay olmaz ağaçtaki yaprak da düşmez.
Özel izin olmaz öyle…
Koyduğu kurala göre musallat ediyor, sen orayla “şae” yi karıştırma,
Hah şimdi düzelttin işte tamam.
Yardım istediniz Allah tan yola koyuldunuz…
… Demektir, Allah izin vermeseydi O ağaçların yanına bile yaklaşamazlardı. Hiçbir nefis Allah ın izni olmadan ölmez diyor, şimdi, “Ya Rabbi bana izin var mı ölebilir miyim?” Böyle bir şey yok ki, ölüm için Cenabı Hak’ ın onayının olması lazım. Onay yoksa insan ölmez… 53:15 Şimdi burası tamam değil mi? başka bir eksik var mı bu Ayet i Kerime ile ilgili?
Ağaçların kesmeyi yasaklayan bir ayet var mı?
Hah yani “Her bir hastalığın bir ilacı vardır; o ilacı kullandığı zaman Allah ın izni ile iyileşir.” Yani sen o ilacı kullansan bile O onay çıkmazsa iyileşmez.
Ayetlerde “… Ve ileyki turceul umur.” demiyor mu? Her şey Cenabı Hakkın elindedir kardeşim…
Hah işte asıl yani bu; esas bunu sorsalar ne cevap vereceğiz mesele bu… Bu akıllarına gelmemiş…
Kardeşim; o ön kabulün delilini önce bunu oraya koyar,
İnsan öldürmek de yasak… Peygamberimiz orada o ağaçları neden kesti? Ağaç kesmek için değil birkaç tanesini kesti hepsini değil… Bu insanlar, o konuda Peygamberimizin ciddiyetini kavrasınlar diye yaptı… O kadar başka bir şey değil. Asıl konu Mekke ye girildiği zamanki olaydır, onla ilgili soru sorsalardı… Meseleler arasına geçmeyelim sonra konu uzar neyse oku bakalım onu…
Bu Hadisin zayıf olması “Min kalbi ved in badi,” açısından öyle ama şimdi hadisi sen bir daha oku bu hadisin doğru bir tarafı da var; Tarih kitaplarında felan hep yazılı bu; “Bu beled haramdır, yani dokunulmazdır bu Mekke… Allah gökleri ve yeri yarattığı gün burayı haram kılmıştır. Benden önce kimseye burası helal olmadı, benden sonra da kimseye helal olmayacaktır. Günün bir saatinde burası bana helal kılındı, ” Şimdi bu hadis senet yönünden zayıf olabilir, ama metin yönünden anlam yönünden sahih olabilir yani… Biz hep bir hadisin sahihliğine. İşte asıl onun cevabı O ayette (Bakara 191) yani… Evet Mehmet hoca sen oku bu ayeti…
Bak ondan önceki ayeti okumak lazım esasen: Diyor ki mesela Allah u Teala nın bir genel prensibi vardır değil mi? “…Bir kötülüğün karşılığı onun dengi bir kötülük tür.” Karşı taraf ile savaşacaksan karşı tarafında o suçu işlemiş olması lazım…
Bakara 2/190 “ “… Allah yolunda savaşın? Sizinle savaşanlarla, Aşırı gitmeyin.” Bir kere o bir kötülük yapacak ki sen de onun cezasını vereceksin yoksa “Kafirlere savaş açalım” diye olmaz… “… Aşırı gitmeyin.” diyor yani siz başlatmayın bu işi… Ama maalesef daha sonraları Din siyasetin bir parçası haline gelince adamın canı bir ülkeyi Fethetmek istiyor, o ayetlerin bağlantılarını unutarak gidiyor oraya… Ne diyor? “Saldırmayın…” diyor… Aşırı gitmeyin, Allah aşırı gidenleri sevmez, Allah saldırganları sevmez… Saldırı yok.
Sana savaş açanla savaşacaksın… Belli olduğu zaman ayrı bir konu ama bir de hiç gerek yok iken bir sürü savaşlar açılmıştır yani… Mesela Hz. Ömer in istemediği savaşlar açılmıştır sıkıntılar oradan gelmiştir. Mısır ın Fethedilmesini istemiyordu; Irak ın Fetih edilmesini de istemiyordu… Hala bu gün olmuş O Irak ın Fethinden dolayı O mısır bölgesinin Fethinden dolayı meydana gelen sıkıntıları gideremiyoruz… Şunu biz bir Hazmedelim etrafa niye Fetih ile gidiyorsun ki; Sen mesajlarınla gitsene o insanların gönlünü Fethet… Neden ülkelerini fethediyorsun?
Ne olacak işte sana lazım olandan fazlasını Allah sana vermiş…
Bakara 2/191 “… Sizinle savaşanları öldürün,” diyor, zaten öbür ayette de diyor savaş yerinde yüz yüze geldiğiniz zaman öldürün… “… Onların sizi çıkardıkları yerden çıkarın,” Mekkeliler nereden çıkardılar Müslümanları? Mekke den çıkardılar, Mekke ye geri döndüğünüz zaman tamam değil O sizi çıkardı siz de onu çıkaracaksınız… Çünkü;
Yunus 10/27 “…O sana ne yaptıysa sen de O nun aynısını yapacaksın karşı tarafa,” seni çıkardıysa sen de oradan çıkar.
Bakara 2/191 “… Fitne, (bunların meydana getirdiği o sosyal yangın) adam öldürmekten daha kötüdür, Mescid-i Haram yanında onları öldürmeyin.” Şimdi işte bak Mescid-i Haram. Mescid- i Haram da öldürmeyeceksiniz. Ne zamana kadar? Sizi öldürmeye kalkana kadar.
Peygamberimiz Mekke ye girmeden önce ne dedi? SAV:“Kim ki evinde kalırsa, O güven içerisindedir; kim Ebu Süfyan ın evine girerse, o güven içindendir. Kim Kabe nin yanında bulunursa, güven içindedir…” ne demek oluyor bu? Bizimle savaşmayanlar güven içindedir. Ne talimat verdi? “Sizinle savaşmayanlar ile savaşmayın,” dedi… Bir iki çatışma olmuştu Halit bin Velid e onlar saldırmıştı, ama onlar saldırdığı zaman ne oluyor? Allah müsaade ediyor. İşte şimdi bak o Hadis’e uyuyor mu tamı tamına?
Peygamberimiz öncekini sonrakini söylemez Gayb ile ilgili bir açıklaması olmaz peygamberimizin… Bu Ayet i Kerime benim esas burada söylemek istediğim şu; birisi bununla gelirse siz: Bu ayet i Kerime ile karşılık vereceksiniz diyeceksiniz ki olay bu…
Olay o tabii. Kaldı ki çıkarmadı tabii Peygamberimiz O zaman. Orada savaşmadılar savaşanları çıkarın diyor Ayette; savaşmayanları çıkarması gerekmiyor…
Çıkaracaksın ceza veriyorsun adam seni çıkarmış… Mekkeliler mi?
“…Size savaş açanları bulduğunuz yerde öldürün” Genel, “Mescid- il Haram yanında…” O özel… Mescid-i Haram yanında bulursan öldürme diyor değil mi? Sizinle savaşıyor adam. Savaşta bulacaksın savaşacak seninle ki öldüresin, “…Onların sizi çıkardığı yerden çıkarın,” mesela sen böyle söyleyince, İmam Şafi nin görüşü aklıma geldi.
İmam Şafii diyor ki: “Eğer bir ülke Müslümanların eline geçmiş Müslümanlar orada hakimiyetlerini kurmuşlar ise, Kıyamete kadar orası Müslümanlarındır. Dar’ül Harp olmaz Dar’ül İslam dır.” Bu ne demek? “Benim malım. Her zaman gider alırım kardeşim…” Mesela İspanya Dar’ül İslam dır. İmam Şafii ye göre. Yani şu anda gücüm yetmiyor ama ne zaman gücüm yeter ise gider alırım… Böyle bir görüş ortaya koymuş tamam bu görüş oradan çıkarılabilir başkası da başka şekilde görüş ortaya koyuyor.
Neyse şimdi burada asıl Mesele şu, Peygamber Efendimizin bakın oradaki girerken de bu Hadis sahih olsa bile şöyle düşünebilirsin Yahya bu hadisi sahih kabul ettiğin zaman: Şöyle düşünebilirsin… Dersin ki demek ki: Mekke Müslümanların eline geçtiği günden itibaren artık Müslümanların elinden çıkmayacak… Bu onu gösterir dersin. Eğer şeyse kaldı ki o zaten gelecek ile ilgili bir şey, Gayb ile ilgili doğru bir ifade değil…
Yedinci Ayete geçiyoruz sen oku bakalım onu;
Orada bir problem yok ta yalnız burada bu ayete nasıl bu manayı veriyorlar?
Şimdi bunların dediklerini bir an için doğru kabul edelim; az önceki yanlış mana gibi burada da bizim Rasim hocanın bazı ifadeleri var “yamyanlış” diyor… Bu şimdi yamyanlış bir ifade olur bakın… Dediklerine göre bir mana verelim…
Kıyame 75/16 “Onunla acele için dilini depretme,” yani kimseye okuma hüküm verme tebliğ etme… Değil mi o anlaşılıyor. Dilini depretme dediğin zaman o Kuran dan.
Kıyame 75/17 “Bütün Ayetleri bir araya getirmek ve onu bir Kuran haline getirmek bize aittir,” 01:08:27öyle mana vermiş oluyorlar. Peki; “…Onu Kuran haline getirdiğimiz zaman,” yani son Vahiy indiği zaman, o zaman onun Kuranına uy. Demek ki yirmi üç sene bekleyecek Peygamber efendimiz; Vahiy tamamlanacak, ondan sonra Kuran ı Kerim e uyacak, ondan sonra ondaki emirleri yerine getirerek tebliğde bulunacak o manaya gelmiyor mu? Böyle şey olur mu? Siz Cem den onu anlıyorsanız bu budur başka manası olur mu bunun? “Kuran ı toplamak” diye böyle bir mana olmaz yani. İşte burada öyle yapmış; Hayri Kırbaçoğlundan aldın değil mi bunu?
Bizim dediğimizi söyleyen daha önce birisi var mı ben bilmiyorum, var mı? Sen rastladın mı öyle bir… Anlam kümesi olarak… Şimdi onun biz cevabını vermiştik size zannedersem; biz bunu falanca kitabımızda yazmamıştık gidip oraya bakmayın. Şimdi mesela:
Kevser suresi inmiş. Şimdi İsmail Hoca nın konusu bu; kurbancı… Kurbancı deyince kafayı eğiyor kafayı diksene, şimdi bu Sure Mekke de inmiş şimdi burada:
Kevser 108/1-2 “Rabbin için Namaz kıl ve hayvanı boğazla,” Venhar yani hayvanı nahr et… Şimdi buradan bu ayeti tek başına bu Ayetten Kurban kesme hükmünün çıkıp çıkmayacağı konusunda ittifak var değil mi? İsmail hoca… Gerçekten de çıkmaz.
Bu Ayetten “Fe Salli” ne demek? Dua et demek mi? Rabbin için Dua et tamam anladım… Rabbin için hayvanı boğazla… Ya da İbadeti Rabbine yap; bu kolay. Ama “Venhar” ne demek? Hayvanın boğazına bıçak saplamak sureti ile sadece damarları kesmek, hayvanın boğazını kesmek değil, göğsünün üzerine bıçak saplayarak damarlarını kesmek. Peygamberimiz onun için Mekke de Kurban kestiğine dair hiçbir rivayet yok elimizde; ama Medine de Kurban ile ilgili diğer ayetler inince;
Hacc 22/36 “Kemaline ermiş (vücut gelişimini tamamlamış) olan hayvanları da sizin için Allah a ibadetin simgelerinden yaptık, sıra sıra oldukları zaman Allah ın adını onların üzerine anın…” Sıra sıra olduğu zaman Venhar ın tam karşılığı bu, ayakta kesin şeyi venhar ın tam karşılığı değil mi? Ondan sonra; “… Yan üstü yattığı zaman, siz yiyin kanaatkâr olanlara da verin, muhtaç olanlara da verin,”
O zaman ne oldu bu? Bu Ayet öbür ayetle bir küme oluşturdu mu? Bundan önceki ayetler de var tabii birçok ayet var… Bu küme oluşunca Peygamberimiz bu defa Kurbanı kesmeye başladı ve insanlara da kurban kesmelerini, “Fe Salli” nin de kurban günü Namaz olduğu anlamı da oradan çıktı.
Gerekebilirdi, beklerdi ama Hayri Kırbaçoğlu nun söylediği o değil… H.K. nun naklettiği kendi görüşü olmayabilir o eski bütün bu konudaki bütün görüşleri nakletmiş, ondan aldığımız için H.K. diyoruz. İddaları sayıyor. Bu konudaki iddiaları sayıyor. Kabul ettiğini ifade etmiyor. Bu yanlış gene çünkü buradaki “Cem” den maksat; ilgili ayetlerin Kümeyi oluşturması değil. “Kuran” dan maksat da o değil. Buradaki Kuran dan maksat Kuran ı Kerim. “Cemahu” derken de bu ayetler inmiş toplamışsın şuşu ayetler Bakara Suresinin, şuşu ayetler Ali İmran ın, şu Maide nin, şu Araf ın falan… Böyle bir de önce Fatiha gelecek, ikincisinde bakara gelecek, üçüncüsünde… Tertipler yani bunun tamamıyla alakalı o. Tamamıyla alakalı olunca bu ayetin ona delil alınması imkânsızlaşıyor iddia bu. O zaman bu Kuran tamamlanmadan Peygamber Efendimiz Kuran ile ilgili hiç dilini depretmeyecek mi?
Ayetler var canım…
Hadisler değil Ayetler var olur mu? Şimdi burada bu Ayet bi kere onlara delil değil onu demek istiyorum. Bu Ayet delil değil yani bizim söylediğimiz ile bunun arasında büyük fark var.
Ya da sen şöyle söyle farz et ki Fatiha Suresi Kuran ı Kerim in ortasında Bakara Suresi en sonunda ne değişiyor? Bize verilen emir ve yasaklar açısından ne değişiyor? Peygamberimizin tebliğ görevi açısından değişen ne?
Kitap; “yazılı şey” demek yani yazılı her belgeye mesela: “…Benim şu Kitabımla git,” diyor değil mi? Yazılı her belgeye Arapça da kitap denir yani…
Olur mu? Bir kere “Levhi Mahvuz” da yazılı… İndiği zaman da yazdırılıyor Peygamberimiz tarafından.
O konu hakkında tekrar konuşmaya gerek olmayacak kadar açık ve net. Ondan sonra Nisa 113 öyle mi? Okusana…
Çok sayıda ayet var bu konuda, Peygamber efendimiz ümmi idi, daha önce bilmiyordu işte bu Ayetler, Kuran ve Hud 11/49 diyorsun.
Hikmet konusunu çok kez okuduk anlattık onu tekrarlamaya gerek yok.
Şimdi tabii onu da okuruz,
Metluv dur tabii Hikmet, Kuran ın içerisindeki hükümler dir. Yani Kuran ı okuyorsun… Gayri Metluv değil ki… Metluv dur bu…
Şimdi burada isterseniz burada tamamlayalım çünkü saat oldu yarım. Bundan sonra bu şeyden itibaren kaçıncı dokuzuncu sıraya mı geldik? Dokuzdan itibaren yaparız. Daha sonra okuruz İnşallah..
Tamam demek ki önümüzdeki derste anlatacağımız konu H. Kırbaçoğlu nun içinden çıkamadığı konulardan bir tanesi. Haftaya onun üzerinde dururuz Allah nasip ederse…
Şimdi Burada şöyle bir şey var aslında baştan beri açıkça görüldüğü gibi bizim bütün içinden çıkılamayan bu problemlere kolaylıkla cevap vermemizin tek sebebi uyguladığımız metodolojidir başka bir şey değil. O da Kuran ı Kerim de olan Allah u Teala nın bize emrettiği Kuran ı Anlama metodu dur. Kuran ı Anlama Metodu nu uyguladığımız zaman bu soruların içerisinden cevapsız kalan olmuyor. Ama Kuran ı Anlama metodunu uygulamak da çok uzun ve yorucu bir ekip çalışmasını gerektiriyor, demek ki biz bunun şu ana kadar ki bölümlerde ekip çalışmasını bitirmişiz bundan sonraki bölümlerde bakalım ne olacak belki içinden çıkamayacağımız şeyler de olabilir bilemiyorum şu anda… Göz gezdirdim baştan sona kadar bir okudum bizim için zor bir şey göremedim… Ama burada anlatırken olayın şekli değişir.
O da var nasıl olsa burada, tamam onlar da bunların hepsinde bir problem yok… Şimdi şu Süleymaniye Vakfını farklılaştıran bu Metodoloji… Şu konuda biz şu görüşü söylüyoruz eski ulema bunu söylüyor falan diyoruz hepsi o metodun uygulamasından kaynaklanıyor başka bir şey değil… Şimdi Allah a şükür biz öyle bir metot yakalamış olduk ki Kuran ı Kerim de: Bu metot Allah ın indirdiği Kitap a uygulandığı gibi, yarattığı kitap a da uygulanabiliyor. Yani tüm ilimlere de uygulanabiliyor bu metot. Ümit ediyorum bunu eğer umduğumuz gibi bir başarı ile daha da geliştirebilirsek şu anda o yoldayız, eminim ki Dünyadaki ilmi çalışmalar hiç hayal edilemeyecek sıçrama yaşayacaktır. Hem Müslümanlar ciddi manada kendilerine gelecekler ve bu: Gelecekte Müslümanlar Cenab ı Hakk ın buyurduğu gibi: 01:24:24
Fetih 48/28 “Allah; Resulunü, gerçek (Hak) Vahiy ile (Kitap) gönderen O’dur. Doğruyu gösteren ve Hak dinle gönderen O dur. Bütün Dinler üzerine hâkimiyetini kursun diye.”
Bu metodolojiyi geliştirebilir, eğer uygulama alanlarını da genişletebilirsek İnşallah Cenab ı Hak lütfeder.
Bu Ayet i Kerime nin hükmünün gerçekleşeceğini ve İslamiyetin tüm Dünyada bir numaraya yükseleceğine kesin inanıyorum. Ve bütün ilim dalları ne kadar ilim var ise,bütün ilim dalları kendilerinin ana kitabı olarak Kuran ı göreceklerdir. Hangi ilim dalı olursa olsun. İnanıp inanmama meselesi ayrı bir konu… Siz bunu burada görürsünüz de inanırsınız ya da inanmazsınız o ayrı bir şey ama bunu böylece göstermek Müslümanların görevidir umuyorum ki bu olacak.
BİTTİ.