Kadının Boşanma Hakkı

6 Aralık 2014 tarihinde yayınlandı. görüntülenme Mukayeseli Fıkıh Müzakereleri

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bugünkü dersimizin konusu, Kadınların Boşama Hakkı. Kısa bir özetle başlayayım. Ondan sonra arkadaşlarımız kendi çalışmalarını anlatır. Sonra işin sonucunu anlatmaya çalışırız. Bundan önceki derslerimizde gördünüz, bugün İslam diye ortada bulunan, Türkiye’de ya da Türkiye dışında İslami eğitim veren kuruluşların tamamında okutulan kitaplar, Şiisi ile Sünnisi ile bütün mezhepler ciddi anlamda kurandan ve Resulullah’ın yolundan ayrılmışlardır. Bugün İşid diye bir olay ortaya çıktı. Bir musibet bin nasihatten hayırlıdır diye bir söz vardır biliyorsunuz. Gerçekten doğru bir söz. Ben şahsen bunun çok hayra vesile olacağına inanıyorum ve olduğunu da görüyorum. Geçende bir televizyoncu geldi. Daha önce bu konuda bizimle röportaj yapmışlardı. Diyor ki; Hocam, bu İşid’in yaptığını tasvip ediyor musunuz, bu konuda ne dersiniz diye hangi hocaya mikrofon uzatsak diyorlar ki; bu, İslamda yok. Bunların yaptıkları İslamda yok. Peki İslamda olan nedir dediğimiz zaman “bu, İslamda yok”. Peki Hocam bir şey söyler misiniz? “Bu, İslamda yok”. Bu cevap mı? Çünkü bir şey söyleyemezler. Onların bilgilerini aldıkları kitaplarda başka şey yok. Şimdi kendinizi İşid’de savaşan gençlerin yerine koyun. Bunlar Avrupa’da, Rusya’da, başka ülkelerde, daha çok yani İslamın yaşanmadığı bilinmediği bölgelerde dini yaşamak için ortaya çıkan, dini yaşamak istediklerinde de ellerine birer tane kitap sıkıştırılmış olan iyi niyetli insanlar büyük bir çoğunluğu. Yani yönetici gurubu bir kenara attığımız zaman iyi niyetli insanlar. Şimdi deniyor ki din bu. Bunlar da bunu yaşıyor. Şimdi birçokları kalkıp diyor ki din bu değil. E din bu değil dediğin zaman onlar şaşırıyor. “Allah Allah! Ya bizim işte hangi alimin kitabı diyorsan işte bakın, biz hepsine uygun davranmışız”. Burada bir kaç kere dersini yaptık çok yakından biliyorsunuz siz. Aldıkları esirleri öldürüyorlar. “Öldüremezsiniz efendim”. Ya, Şii-Sünni bütün mezhepler ittifak etmiş öldürülebileceğine. Esirleri alıp köle-cariye yapıyorlar. “Yapamazsın”. Allah Allah! Şii-Sünni bütün mezhepler ittifak etmiş. Biliyorsunuz onların reisine işte bir kısım ulemanın ki Türkiye’den de eski İstanbul Müftüsü Mustafa Çağırıcı’nın da imzası vardı, gönderdikleri bir yazı var. Diyorlar ki; 19.asırda icma ile kölelik cariyelik kaldırılmıştır diyorlar. İcmayı yapan kim? Birleşmiş Milletler! Önce 19.asırda Batılılar yapıyor sonra 20.asırda Birleşmiş Milletler falan kaldırılıyor. Yani bu halde olan İslam alemi. Bunlara islam alemi isminin söylenmesi gerçekten utandırıcı bir şeydir. Böyle bir belgeye imza atan İslam alimi de insanlar diyor. Eh bizde mecazen diyoruz ne yapalım. Bunların hangisinin kitabını açsanız yapılan o. Efendim İşid demiyelim Daiş diyelim. Ne derseniz deyin. Netice değişiyor mu? Bugün dünyanın neresinde bir İslam devleti kurmak için yola çıksanız bu mezheplerin hangisini uygulamak isterseniz isteyin sonuçta ortaya çıkacak olan İşid yapısına yüzde yüz uyan bir devlettir başka bir şey değildir. O zaman bunun milleti uyarmış olmasını ümit ederiz. Bu vesileyle de yanlışların sayılamayacak kadar çok olduğunu görmemiz lazım. Yani İşid’deki gençleri suçlamanın hiçbir anlamı yok. Yaptıkları şu hukuka uyar bu hukuka uymaz falan dersiniz siz. Bugün uluslararası hukuk falan filan dersiniz. Ama o gençler der ki; ne uluslararası? Ben müslümanım, ben dinimi yaşamak istiyorum. Bunun için gerekeni yapıyorum tek başıma olsam da yaparım der kimse de ona karşı bir şey diyemez. Öyleyse kendi inancı açısından diyemez. Dışardaki inancı açısından söyler. Herkes kendi inancına göre konuşur. Öyleyse burada çok ciddi bir şekilde müslmanların gerçekten müslümansalar bak bunu tekrar ediyorum: ben müslümanım diyen ister vatandaş olsun, ister akademisyen olsun, ister ilim adamı, ister şu, ister bu. Vasfı ne olursa olsun gerçekten müslümansalar kendi inançlarını kontrol etmek mecburiyetleri vardır. O insanları Allah’ın kitabına çağırıyoruz hiç birisi gelmiyor. Resulullah’ın sünnetine çağırıyoruz hiç birisi gelmiyor. Buyurun gelin gelmezler, kendi yaptıkları toplantıya da bizleri çağırmazlar. Ve toplantılarında da kuran ve Resulullah’ın uygulaması yoktur. Batı her gün bayram ilan etse yeridir. Çünkü İslamı yanlış gösterip kendini kurtardı onunla. Burada fiilin faili kadın erkek değil. Ayetin tamamını yazarsa okuyan adam belki Allah Allah der ne oluyor. Ayetin bir bölümünü yazınca tamamını yazmış gibi olur. Rahatsız olacaklar ama olsunlar hiç önemli değil istedikleri kadar rahatsız olsunlar, buradan tekrar ediyorum; dünyanın neresinde olursa olsun kendisini bu konularda uzman sayan alimleri bekliyorum. Öyle arkadan dedikodu yapmasınlar lütfen. Çıksınlar karşımıza, konuşsunlar erkek gibi. Ondan dolayı konuşmamın başında eğer gerçekten müslümanlarsa kelimesini ondan dolayı bilerek kullandım. Öyle dini kendilerine uydurmasınlar. Gelsinler Allah’ın dinine kendileri uysun. Bu öyle babalarının malı değil. Tepe tepe kullanamazlar. Allah’ın indirdiğine ya uyarlar ya da uymazlar. Uymazlarsa ahirette görürler cezasını. Milletin karşısında büyük din alimi gibi dolaşabilirler ama Allah’ın huzurunda hesap veremezler. “Fi meftedet bih” diyor. Bu işin bir hikayesi var. Mesela bu işi Allah nasib etti ortaya çıkardık. Hacca çok sayıda gitmek nasib oldu gittik hamdolsun. Umreye. Ben hareme gidip kuran okurdum ama 1 sayfa, 2 sayfadan fazla okuyamıyorum. Bir gün dedim ki; kesinlikle ne pahasına olursa olsun bu defa bir cüz okumadan kalkmayacağım. Gittim açtım burayı, şu ayete geldim Allah Allah! Bi okudum anlamadığım tek kelimesi yok ama ben böyle bir şey bilmiyorum. Bir de İstanbul Müftülüğünde fetva veriyoruz yani. Bu ne dedim! Bu ne? Kadınların boşanma hakkı var. Aklımdan böyle bir şey geçmez yani. Çünkü öyle bir şekilde yetiştirilmiş değiliz ki. Allah Allah dedim ben bu kelimeleri acaba yanlış mı biliyorum dedim. Oradan hemen çıktım, Resulullah’ın doğduğu ev olarak bilinen kütüphane var. Gittim o kütüphaneye tefsirleri aldım baktım falan tatmin olmadım. Türkiye’ye geldim. Bizim Süleymaniye Kütüphanesi, İstanbul Müftülüğü… Tatmin edici bir şey yok. Az önce İbni Teymiye’yi okuduk, keşke o zaman görseymişim yaptıklarını. Neyse ama sonradan işte bu sistem ortaya çıktı. Bu defa hadisleri okuduk. Resulullah’ın ne yaptığına baktık. Baktık ki Resulullah’ın yaptıkları tamı tamına bu ayette anlatılana uygun. O zaman işte kadınların boşama hakkını keşfetmek nasip oldu. Yani işte bak öyle şeyler yazıyor ki adam ne kadar zeki olursa olsun asıl yakalaması gereken kelimeyi oradan atıyor. Ali İmran suresi 78.ayet: Tabi bu ehli kitap ile ilgili söyleniyor. Tabi bizimkiler de ehli kitaptır farketmez yani. Biz de ehli kitabız. Bizim de elimizde kitap var, uyan da var uymayan da değil mi? İşte bu kitap. “Ve inne minkum le ferikan” içlerinde bir gurup var “yelvûne elsinetehum bil kitab” dillerine doluyor. Ayet okuyor, okumuyor değil işte az önce olduğu gibi. Geçen hafta da İmam Şafi ayetleri okuyor ama vardığı sonuç hiç ayetlerle alakalı değil. “Yelvune el sinetehum minel kitabi li tahsebûhu minel kitab” söylediği şeyi Allah’ın kitabındandır zannedesiniz diye ayetleri dillerine dolarlar. “Ve mâ huve minel kitab: ama kitaptan değil”. Varılan sonuç kitaptan değil. Buhari’de de göreceğiz hadisleri. “Ve yekûlûne huve min indillah ve mâ huve min indillâh” Allah katındandır derler ama Allah katından değil. “Ve yekûlûne alâllâhi kezibe ve hum ya’lemun” bile bile Allah’a yalan iftirasında bulunurlar.

ENES ALİMOĞLU: Hul’ babında Buhari, başına bu ayetleri yazıyor. Az önce okuduğunuz Bakara 229.ayeti yazıyor. Sonra da dört tane hadis rivayet ediyor. Hepsi İkrime’den geliyor. İkrime’den gelen rivayetin başı çok güzel başlıyor. Tüm başka Kütübi Sitte’deki hadislerle kelime kelime aynı ama en son cümlesi farklı. Buhari’de İkrime’den geçen hadiste iki farklı mevzu var. Başka ravilerdeki benzemiyor zaten. İstersen bizle aynı olanları okusun Fatih, farklı olanları okuyalım olur mu?

FATİH ORUM: Bu rivayetleri Kuran Işığında Doğru Bildiğimiz Yanlışlar kitabının son baskısının 370.sayfasından itibaren okuyacağım ilgilenenler için.  “Ensardan Sehl’in kızı Habibe, Sabit Bin Kays ile evliydi. Bir gün Nebimiz sabah namazına çıkmıştı. Habibeyi alacakaranlıkta kapısının önünde buldu. Sen kimsin dedi. Sehl’in kızı Habibeyim diye cevap verdi. Neyin var dedi. Sabit ile birlikte olamayacağım dedi. Kocası Sabit gelince Nebi ona; işte Habibe. Allah ne vermişse söyledi dedi. Habibe dedi ki; ey Allah’ın elçisi. Onun bana verdiklerinin hepsi duruyor. Allah’ın elçisi Sabit’e dedi ki; al o malı ondan. O da aldı ve Habibe, ailesinin yanında oturdu.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Şimdi burada şu var. İkisi de kurandaki hükmü biliyor. Ne yapabiliriz diye sormuyor. Sadece Resulullah’ın karar vermesini için geliyor. Çünkü hakem diyor ya. Bak Resulullah orada hakemlik yapıyor. Çünkü bu işin öncesi de var. Resulullah bunların arasındaki ihtilafların epey zamandır devam ettiğini biliyor ve orada kararı veriyor. Bak orada “fe in hıftum” var ya, o da orada var. Yani sormuyorlar. Habibe bundan sonra ne yaparım demiyor. Resulullah sahabesini o kadar güzel yetiştirmiş ki ikisi de gayet iyi biliyor ne yapacağını.

ENES ALİMOĞLU: Hadiste o şekilde Ebu Davud’da var. Amr Binti Abdurahman diye bir  bayan sahabe naklediyor. İkrime’den gelen rivayetin birinde sonunda bahçesini verebilecek misin diye soruyor. O da evet diyor. Peygamber(sav) ona emrediyor bahçesini alıyor Sabit de. Sonra ayrıldı diyor.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Tamam aynı şey. İkrime’den gelen bir rivayetin tek farkı neydi? Neticede hiç fark yok. Yapılan işlemde hiç fark yok. Buhari rivayeti değil mi? Yani ne diyor? Bu defa Resulullah sadece sormuş; bahçesini verecek misin? Niye? O da biliyor en sonunda karar kadına ait. Son karar Resulullah’a ait değil. Son karar kadına ait. Yani mahkemeye de gitseniz kadın kabul etmezse olmaz. Son karar kadının. Verecek misin diyor. Evet diyor. Bak ayet okumasına gerek yok herkes biliyor bunu zaten.

ENES ALİMOĞLU: Sonra bahçesini veriyor “ve emerehu fe ferekeha” diyor ve ayrılıyor eşinden.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Anında ayrılıyorlar kadın gidiyor doğru babasının evine. Geçen hafta okumuştuk. Bu bir talak olsa, kadın babasının evine gidebilir miydi? Yok gidemezdi. Bu talak değil. Kadın kocasının evinde kalması lazım, iddet beklemesi lazım. Burada iddet de yok. Çünkü geçen hafta okumuştuk, iddet, kadının hamileliğini tespit için değildir. Ailenin yeniden kurulması için gereken süredir.

ENES ALİMOĞLU: İkrime’den gelen farklı başka bir rivayet var. Aynen başı benziyor, devam ediyor. En sonunda diyor ki; bahçesini geri verebilecek misin diyor. Kadı evet diyor. Peygamber(sav) diyor kocasına;  “(32:07-32:9 Arapça metin anlaşılmadı)” diyor.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Evet bak şimdi. Aynı Buhari’de tam birincisine ters bir şey. “Bahçeyi kabul et bir talakla boşa dedi”. Devamı ne?

ENES ALİMOĞLU: Bitiyor burada.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Halbuki boşama olacak olsa bu kadın babasının evine gidemez. Devamında da babasının evine gidiyor yine. Dolayısıyla bu zaten talak olamaz. Bu şeylerde genellikle sonuna bir iki kelime ekleyebiliyorlar. İşte bunlara müdreç hadis de deniyor. Bazı kelimeler ilave edilebiliyor. Aynı kişiden gelen ve aynı kaynakta geçen iki tane rivayet.

FATİH ORUM: İkrime, İbni Abbas kanalıyla aynı konuyla ilgili bir de şöye bir şey var. “El hul’u filkatun ve leyse bi talâkin” diyor. İkrime yine İbni Abbas kanalıyla bunu söylüyor.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Yani “hul’, karı ile kocanın birbirinden ayrılmasıdır ama talak değildir”. Bunun farkı ne? Talak dediğiniz zaman erkeğin kararıdır. Çünkü ayetlerde “izâ tallaktumun nisâe”(TALAK 1) der; kadınları boşadığınız vakit der. Yani boşayan erkek, boşanan kadındır talakta. Ama talak değildir dendiği zaman herkes çünkü bunun ne olduğunu biliyor o zaman. Talak değil dendiği zaman bu sadece kadının kararıyla olur, ayrılma meydana gelir. Karı koca birbirinden ayrılır ama talak hükümleri geçerli olmaz. Gene İkrime’den yine İbni Abbas kanalıyla. Dolayısıyla bütün bu farklı rivayetlerin doğrusunu bulmanın tek yolu nedir? Bizim gelenekte yok efendim bu hadisin sıhhat derecesi şumudur, bumudur diye kuran ile karşılaştırulmaz. Karşılaştırmayınca da herşey çığırından çıkmış işte gördüğünüz gibi.

ENES ALİMOĞLU: Tirmizi ve Nesâi’de Rubey Binti Muaviz diye bir bayan var. Bu rivayeti farklı bir şekilde rivayet ediyor. Diyor ki; Sabit İbni Kays Karısını dövmüştü, elini kırmıştı. Bu bayanın kardeşi de Peygamber(sav)’e şikayet etti kız kardeşinin elini kırdı diye. Ondan sonra aynı devam ediyor. En sonunda diyor ki Peygamber(sav); “huzullezi lâ aleyke(34:40 bir kelime anlaşılmadı) serbesiha” diyor.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Senin ona verdiklerini al ve serbest bırak. Burada bir sürü yanlış ifadeler var.

ENES ALİMOĞLU: Ondan sonra da diyor ki; “ve emerehu ente teterabbese hideten vahideten”.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bir adet görünceye kadar beklemesini emretti. Burası doğru. Yanlız bu şey yanlış. Elini kırdı falan değil. Sahih rivayetlerde mesela o rivayeti oku. Kocası ile ilgili şikayeti olmadığını.

FATİH ORUM: Şöyle; Sabit Bin Kays’ın eşi dedi ki; Onu ahlak ve din yönünden suçlamıyorum ama müslüman olduktan sonra nankör olmak istemem.

ENES ALİMOĞLU: Bu, Buhari’de var.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Sahih. Elini kıran bir kocaya bunu der mi. Bu, kabul edilebilir bir ifade değil.

FATİH ORUM: Elimde değil, O’ndan nefret etmekten kendimi alamıyorum. Allah’tan korkmasam yanıma geldiğinde yüzüne tükürürüm demiş.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Sevmiyor yani. Tek gerekçe.

ENES ALİMOĞLU: İbni Mâce’nin rivayetinde de “ve kane Sabit İbni Kays reculin demimen” diyor.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Yani Sabit Bin Kays, yüzü kan gibi gözükenlere ne diyoruz biz? Kırmızı yüzlü diyoruz değil mi?

ENES ALİMOĞLU: “Demim kan değil mi?

ABDULAZİZ BAYINDIR: Kızıl yüzlü. Kızıl yüzlü bir adammış. Demek ki hoşlanmıyor. “Allah’tan korkmasam yüzüne tüküreceğim”. Bir şey daha var, bir kaç kişinin yanında gördüm diye bir ifade daha var.

ENES ALİMOĞLU: Sonunda da benzemeyen yer “( 38:27-38:29 arapça metin anlaşılmıyor) ” diyor.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Resulullah ikisinin arasını ayırdı. Burada öyle mi diyor? Olsun, neticeyi söylemiş oluyor da ayrıntıyı söylemiyor. Çoğu zaman da bu nasıl olsa biliniyor diye söylemiyorlar.

ENES ALİMOĞLU: Hz.Ömer’in yaptığı rivayet eserde vardı ya. Orasını okuyalım.

FATİH ORUM: Ömer Bin Hattab’a kocasını şikayet eden bir kadın geldi. Kadın, içerisinde saman bulunan bir eve hapsedildi ve geceyi orada geçirdi. Sabah olduğunda Ömer, gecesinin nasıl olduğunu sordu. Kadın; böyle parlak bir gece geçirmedim dedi. Bunun üzerine Ömer, kocası hakkındaki düşüncesini öğrenmek istedi. Kadın onu övdü ve ardından o yok mu o fakat elimden başka bir şey gelmiyor ki dedi. Bunun üzerine Ömer, iftida hususunda Ona izin verdi.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bak araya mutlaka hakem giriyor dikkat edin görüyor musunuz? Bu çok önemli. “İllâ en yehâfa ellâ yukıma hududallâh”(BAKARA 229) erkek korkarsa zaten talak hakkı var. Kadın korkuyor, burada geliyor Allah’ın koyduğu sınırlarda duramayacağından korkuyor. İkisinde de kadın ne diyor? Elimde değil diyor. Birincisinde diyor; sevmiyorum. Hatta o birkaç kişinin arasında gördüm..

FATİH ORUM: Hocam o rivaye almamışız.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Almamışız mı oraya? Tamam. Belki bu baskısına girmemiştir. Ben onu birkaç kişinin arasında gördüm en sevimsizi ve en çirkiniydi diyor kocasıyla alakalı olarak. Sadece sevmiyor. Sevmediği zaman ona nasıl karılık yapacak? Zorla güzellik olmaz derler ya. O zaman hakem olarak Resulullah’a geliyor. Öbür taraftan hakem olarak Ömer’e geliyor. Ömer(ra) niye kadını samanlıkta hapsediyor? Kadının gerçek kararını anlayabilmek için istemediği bir yerde hapsediyor, O da sabahleyin kalkıyor “hiç böyle parlak gece geçirmedim”. Demek ki kocasının yanında değildi ya ondan hoşlanıyor. O zaman da anlıyor ki demek ki bunlar şey değil.

ENES ALİMOĞLU: Bu kadar. Buhari başka diyor ki. O ayeti okuyor. Ondan sonra diyor ki; “icâze Ömer ev Osman”.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Ömer de Osman da buna cevaz verdi. Osman ile ilgili de rivayet vardı. O da bir küpe ile şey yapıyor. Yani kadının aldığı malın tamamını vermesi gerekmiyor ama bir küpeyi bile kabul ediyor Osman(ra). Çünkü eğer erkeği suçlu görürse araya giren hakem, kadının aldığı malın tamamını değil. Bak Resulullah’a gelen Habibe, kocamdan hiç bir şikayetim yoktur diyor. Sadece sevmiyorum. O zaman kocanın bir suçu yok. Onun için aldığının tamamını ver deniyor. Ama Osman(ra)’ın olayında ayrıntısını bilmiyoruz. O, bir küpe verdiriyor. Çıktı mı? Onu da mı yazmamışız? Enteresan ya! Peki. Tamam o zaman İbni Teymiye’yi okuyalım şimdi. İkrime ile ilgili şey yapacaktı. Abdurahma kısa bir şey söyleyecekti. Onun rivayetlerinde ciddi problemler var. Tutarsızlıklar var.

ENES ALİMOĞLU: İkrime’den gelen iki farklı rivayet.

ABDURRAHMAN YAZICI: Genelde müfessir yönüyle ele alınıyor. Tabiin alimlerinden birisi. Müfessir. Abdullab İbni Abbas’ın da öğrencisi veya mevlası.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Onun hürriyetine kavuşturduğu bir esir.

ABDURRAHMAN YAZICI: Hicri 105 yılında, 723’te miladi olarak vefat ediyor. Ondan nakledilen hadislerle ilgili iki farklı görüş var hadis muhaddisleri arasında. Onlardan birisini genelde suskun kalanlar veya güvenilir bulanlar Ebu Bessah, Yahya Bin Nayin, Hasan Ali Ecdi, Ebu Hakim Er Razi. Bir kısmı da İmam Malik gibi. Mesela İkrime’yi saik kabul etmediğini ve kendisinden nakledilen hadisleri almadığı. Yahya Bin Said El Ensari, Muhammed Nesil’in onun için yalancı dediği gibi yani iki farklı şey var. Ama dediğimiz gibi biraz önceki hadislere bir bütün olarak baktığımız zaman zaten mana yoluyla bir..

ABDULAZİZ BAYINDIR: Tamam. Hadislerde ciddi bir problem yok ama İkrime ile ilgili çok şeyler var. Yani çok farklı rivayetler var evet. İbni Abbas’ın oğulları, bunu tuvalete bağlamış babam ile ilgili uydurduğun yalanlar değil mi? Şimdi İbni Teymiye ile ilgili şey yapacağız.

CEMAL NECİM: “İbni Teymiye Hul ellezi cae bil kitab ve sunne en tekunel mer’etu kerihatel zevc turidu ferakahu fata’tiahu sadakal ba’dahu fida nefsiha ke ma yeftedi el esir”.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Diyor ki İbni Teymiye; hul’ yada iftida. İki kelimeyi de kullanmış. Hul’ artık yaygın bir kelime haline gelmiş. Bir kadının kocasından hoşlanmaması halinde diyor hadise tamamen uygun olarak. Kocasından hoşlanmaması halinde ona vereceği fidye ile tıpkı esirin kendisini esaretten kurtarması gibi ona vereceği fidye ile hürriyetine kavuşmasıdır diyor. Yani evlilik bağından kurtulmasıdır dşyor. Bu fidye, eşinden aldığı mihir ve hediyelerin tamamı olabileceği gibi bir kısmı da olabilir diyor. Bu da zaten tamamen az önce okuduğumuz rivayerlere uygun, ayetlere de tamamen uygun. Çünkü Allah burada diyor ki; “ve lâ yehıllu lekum en te’huzu mimmâ âteytumûhunne”(BAKARA 229). “Mimmâ âteytumûhunne: onlara verdiklerinizden”. Arapça bakımından bu “mim” beyaniye olur, verdiğinizin tamamı anlamına da gelebilir ba’dı olur, verdiğnizin bir kısmı manasına gelebilir. Dolayısıyla uygulamalar kelimenin iki anlamına uygun olarak da yapılıyor. İbni Teymiye de onu söylemiş.

CEMAL NECİM: La yeşteral hakem. lakin yenfazul hul’u imamil, el veliy, veliy izdivacev evil hakem imkanu veliy hakem imkanu izdivac.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Fakad. Sağir.

CEMAL NECİM: Hâzâ lil mer’e bâliğa yekulen huvel iza kanetil mer’etu baliga vel erade tahle zevce fe leyse fa la yuştarat el hakem.

ABDULAZİZ BAYINDIR: İbni Teymiye’nin farkı burada şöyle ortaya çıkıyor. İbni Teymiye, hakemi şart koşmuyor. Hakeme gerek kalmadan kadın ayrılabilir diyor. Tabi bu çok ciddi sıkıntı doğurur. Hakem de olmalı şahitler de olmalı. Sistemde bir eksiklik kalıyor. Bakın hadiste Resulullah’a geliyor Resulullah hakem oluyor, Ömer’e geliyor Ömer hakem oluyor, Osman(ra)’a geliyor O hakem oluyor. Zaten ayette de ne diyor? “Fe inhıftum ellâ yukıma hududallâh; siz de korkarsanız bunların Allah’ın koyduğu sınırlarda duramayacaklarından”. Onun için Ömer(ra), onu hapsediyor. Onun için Resulullah eşini çağırıp dinliyor. Siz de korkarsanız diyor. Aslında “siz de korkarsanız”ın ayrıntısı da var. Eminim ki Resulullah’ın bu konuda yaptığı işlemlerin tamamı bize intikal etmemiştir. Ömer(ra)’ın da Osman(ra)’ın yaptığı uygulamaların tamamı intikal etmemiştir. Çünkü şundan dolayı bunu söylüyorum: gerçekten Resulullah ashabını çok iyi yetiştirmiş. Yani bir söz ashabtan geldiği zaman bir sözü gördüğünüz zaman diyorsunuz bu sözü ancak sahabe söyler. Çünkü gerçekten kuran açısından çok iyi yetiştirmiş ashabını. Bakın burada şu var. “Fe inhıftum ellâ yukıma hududallâh” hani müteşabih ayetler meselesi var. Biri diğerine benzeyen ayetler. Nisa suresinin 35.ayetini açın. Bakın orada benzeyen şeyleri bulacaksınız. Diyor ki: “ve inhıftum” bak burada da “ve inhıftum”. Aynı kelime. “Ve inhıftum şikaka beynihima: aralarının açılacağına”, “ellâ hududallah” aynı kelime. Yani kelime olarak aynı değil de anlam aynı. “Aralarının ayrılacağından korkarsanız”-“Allah’ın koyduğu sınırlarda duramayacağından korkarsanız” yani karı koca düzgün yürümüyor, yürümüyorsa ayrılır yani. İki ayrı bakış açısıyla aynı kapıdan çıkan kelimeler ayetleri müteşabih yapıyor. Peki korktuğumuz zaman ne yapacağız? “Feb’asu hakemen min ehlihi ve hakemen min ehlihâ: bir tane kadının ailesinden, bir tane erkeğin ailesinden birer hakem gönderin” ki bu hakem talakta da burada da geçerli. Göndereceksiniz, tamam, birer tane hakem gitti. Ondan sonra ne diyor? “En yurida ıslahan” bunlar, ikisi de aranın düzelmesini isterlerse. Kadın da erkek de isteyecek ki ara düzelsin. İstek varsa “yuveffikillâhu beynehum: Allah aralarını uyuşturur bunların”. İstek yoksa yok. Allah’ın uyuşturması da isteğe bağlı olarak. İstek varsa uyuşturur, yoksa uyuşturmaz. “İnnallâhe kâne âlimen habira: Allah, halim ve habirdir”. Dolayısıyla şimdi Hakemler göndereceksiniz ve bunun bir kurumu olması lazım. Bugün mesela bir hakemlik kurumu, aileden hakemler deniyor ama bugün Türkiye’de uygulanan batı kaynaklı aile hukukunun iler tutar tarafı yok. Son derece yanlış şeylerle dolu. İslamı da ne hale getirmişler, dolayısıyla acayip bir şey. Hakem konusunu İbni Teymiye’nin şart koşmaması çok ciddi bir eksiklik ama İbni Teymiye’nin farkı, son sözü kadına söyletiyor olması erkeğe değil.

CEMAL NECİM: “Ve iza kânetil mer’e ve lâ tekumu bima yecibul ravulu ileyha fe leyse aleyye yutia sadaka bel hiye leti teftedi nefseha minhu fe teblu sadaka

ABDULAZİZ BAYINDIR: Diyor ki; Burada ayrılan kadındır, erkek değildir. Burada erkek talak da dese ne derse desin talak diye bir şey olmaz. Bu bit tefriktir. Niye? Ayrılma kararı, kadının kararıyla oluşuyor. Talak olacak olsa talakta erkek karısına verdiği hiç bir şeyi alamaz. Karısından verdiğini alıyorsa bu talak değildir. Bu ancak iftida olur, hul’ olur.

CEMAL NECİM: Ve la yahıllu raculi en ya’dulel mer’ete bi en lem aleyha hatta tutiehu ba’da sadaki illa iza bi fahişetin mubeyyineh ve lehu an yadileh.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Burada tamamen ayetlerin hükmünü söylemiş. Biz bunu daha önce niye görmedik? Bir ayet almış öbürünü almamış. İyiki görmedik. Biz buna şartlanır, diğer ayetlere bakamazdık. Şimdi görmediğimiz daha iyi oldu. Nisa suresinin 19.ayeti. Onu bir açalım. Bakın Nisa suresi 19.ayetinde Allah diyor ki; “yâ eyyuhellezine âmenu lâ yuhıllu lehum en terisun nisâe kerha: müminler, kadınlara zorla mirasçı olmanız size helal değildir”. Yani sevmiyor karısını ama malını seviyor. Kadının kendisini sevmiyor, yaşadığı sürece malından yeriz ölünce de miras kalır bize. Bu helal değildir diyor. Bu olmvaz. Sevmiyorsan ayrıl. Gitsin başkasıyla evlensin. Çünkü sevgi, evde en önemli şeydir. Öbüründe de kadın ne dedi? Sevmiyorum dedi. Peki, sevmiyorsan ayrıl. Herhangi bir şeyi ıspatlmasına gerek kalmadı. Sevmiyorum: tek başına söyleyeceği bir sözdür. “Ve là tâ’dulûhunne li tezhebu bi bâ’dı mâ âteytumûhunne” kadınlara baskı yapmayın diyor verdiğinizin bir kısmını alıp gitmek için. Niye? Kadını sıkıştırır adam, piskolojik olarak öyle bir bunalıma girer ki “aman ben senden kurtulayım da malımı da al, başka da vereyim üzerine” diyebilir. Bunu da yapmayın diyor. Zaten hakemler onun için devreye giriyor. Bu adamın niyetini öğrenecekler, ondan dolayı miktar bir küpeye kadar düşüyor. Al şu küpeyi, git. Hadi yürü. Çünkü boşamayabilir. Diyor ki; “illâ en ye’tine bi fâhişetin mubeyyineh” ama kadın açık bir fuhuş yapmışsa. Kocası gözüyle görmüş mesela kadının fuhuş yaptığını. Peki gözüyle gördüğü zaman yapacağı nedir? Bunu gizleyebilir. Mahkemeye de taşıyabilir. Hatta ayetlerde kadın, hatta Resulullah’ın hadislerinde de var. Kadının dövülmesi ile ilgili bu kitapta ayrıntılı olarak yazmıştık ilgili ayetlerle. Adam gözüyle görmüş: olayı mahkemeye taşıyabilir. Mahkemeye taşıdığı zaman kadının bu durumu herkes tarafından duyulacak. Mahkemeye taşıdığı zaman özel bir yargılaması sistemi var onun. Ama mahkemeye taşımamak için kadına baskı da yapabilir. Diyebilir ki; “sen biliyorsun, ben de biliyorum. Gel iftida ile ayrıl. Benim sana verdiğim malları ver ayrıl. Yoksa şikayet ederim”. Baskı bu. Yoksa dövme falan değil yani. Piskolojik zorlama yani. “Yoksa mahkemeye giderim rezil olursun”. Bir tek burada şeyi var erkeğin. Ondan dolayı hakemler araya giriyor. Şu ayette hemen arkada, onun için ben sormuştum İbni Teymiye bu ayeti de delil almış mı diye. Yok dedi. Onun için dedim iyi ki İbni Teymiye’yi daha önce okumamışım. Çünkü okumayınca siz zihninizi tümüyle kurana ve sünnete yöneltiyorsunuz. Artık oradan Allah’ın lütfettiği kadarını bulabiliyorsunuz böyle ekip olarak. Tek başımıza değil tabiki. Hemen devamındaki ayette diyor ki; “ve in…mekane zevc”. Şimdi bir kadına kafayı taktınız ben onunla evleneceğim, bu karıyı da boşayacağım. E tamam olsun, şey değil. Yani o kadar tabii bir sistemi var ki kadın isterse ayrılır: sevmiyorum. Erkek isterse ayrılır. Bu kadar basit mi? Evet bu kadar basit. Zorladığın zaman mutlu bir aile devam etmiyor ki. Dövüş kavga. Ne çocuklar ondan memnun oluyor ne de başkası. Ayrılmak istiyor musun? Tamam. “Ve âteytum ıhdalunne kıntaran”(NİSA 20)o elinizdeki nikahlı olduğunuz kadına kantar dolusu altın vermişsin. Çok büyük mal vermişsiniz. “Fe lâ te’huzu minhu şey’a: o verdiğinizden hiç bir şey almayın”. Yani bir iğne bile almayın bizim Türkçe tabirle. Ondan bir iğne bile almayı diyor. Tamam, ne verdiysen verdin. Bu mal da erkeğin karşısında ciddi engel oluyor. Peki almasının tek yolu ne? Kadına iftira etmesidir. “e te’huzûnehu buhtanen ve ismen mubina”(NİSA 20). Şimdi kadına iftira ederek mi alacaksınız? Başka şekilde alamazsın. Kadın hiç bir şey yapmadığı halde diyecek ki; “mahkemeye giderim zina ettiğini söylerim”. Ondan sonra diyor ki; “e’tehuzunehu buhtanen ve ismen mubina: apaçık bir günaha girerek ve iftira ederek mi alacaksınız?”. Başka yolu yok.

FATİH ORUM: Sözüne ettiğiniz ayeti İhtiyar’da almış. Aynen bu dediğiniz şekliyle almış. Eğer sorun kocadan kaynaklanan bir sorunsa koca gitmek istiyorsa bu muhâlâda karısından hiç bir şey alması doğru değildir diyor ve bu ayeti gösteriyor. İhtiyar’da onu almış.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bu ayeti görüyor da öbür ayetleri görmüyor mu bu mubarek adamlar ya. Tamam güzel.

CEMAL NECİM: “Huve minel talak el mehsub ve şey ahar ve kal huve furkatun bainetun ve feshun nikah ve leyse minel talakı seleh fe lev haleâhe aşre mer’et kane lehu en yetevezzece abdin cedid kable en tenke en zevcen gayra.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bizim kitapta aynı şey var. İbni Teymiye’de onu söylemiş. Diyor ki; kadının eşinden ayrılması talak sayılmaz. Talak üç kerede sınırlıdır, erkeğin yaptığı fiildir. Kadın isterse on kere kocasından ayrılsın tekrar birleşebilir. Yani talakta üçüncü kez ayrıldığı zaman bir başka eşle evlenmeden birleşemiyor ama kadın ayrıldığı zaman isterse 100 kere ayrılmış olsun tekrar birleşebilir, birleşme kapalı değil. Burada da dikkat ederseniz sık sık söylediğimiz bir söz var. Bize ait olan söz değil kuranın ifadesidir. Muhsana kelimesini kullanır kadınlar için. Korunmuş demek. Dikkat ediyor musunuz burada da kadını koruyor kuran. Evet sen veriyorsun ama tekrar aynı kocayla evlenebilirsin.

CEMAL NECİM: El hul’ vet talak kılâhuma yesıh yedillu aleyhi leyse lehu.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Diyor ki; hul’ da talak da özel kelimelerle olacak şey değildir. Bu insanlar niyetlerini ortaya koyan kararlarını ortaya koyan her türlü sözle olur. Bazıları der ki illa Arapça olacak. Mesela Şia öyle söylüyor. Arapça kelimeler kullanmazsan olmaz. İmam Şafi’de de o var değil mi? İmam Şafi’de de öyle şey var. Şimdi arkadaşımız Şafi mezhebinde. İlla kuranda geçen kelimeleri kullanacaksınız bu işlemlerin olması için. Ya kardeşim ne yani. Kuranın Arapça olmasının sebebi sadece muhatap Arap olduğu için. Ama İbni Teymiye’nin şeyi gayet güzel. Önemli olan kararının anlaşılmasıdır. Kadına, Arapça dememişsin olmaz dediğin zaman bir de Arapça mı öğrensin yani.

CEMAL NECİM: Bakayal şeral Hul el lâ tahsul bey illel beyul kubra tahsura.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Az önce söylediğini tekrarladı. Hul’, beine kubra denen bir ayrılık vardır. Yani üç talakla ayrılma değildir diye tekrarladı. Az önce ben söyledim. 10 kere de 100 kere de bir kadın kocasından hul’ yoluyla (kuranda geçen hul’ değil. İftida) ayrılırsa tekrar aynı kocayla herhangi bir işleme gerek kalmadan nikah yapabilir.

SONİA CİHANGİR: İbni Teymiye’nin bu dedikleri, Şia’nın mutekaddim yani eski ulemaların Şeyh Tûsi gibi ulemalara baktığımız zaman yüzde yüz birbirine uyuşuyor. Yani sonradan gelen mutahhirin denen ulemalar…

ABDULAZİZ BAYINDIR: Peki o eski ulemalarda hakem şartı yok mu?

SONİA CİHANGİR: Eski ulemada diyor ki; talak değil fasktır diyor. Mesela kadın tekrar evlenebilir diyor. Başka yönden de diyor ki; burada eğer bir kadın mesela hadise dayanarsk İmam Sadık’tan; eğer kadın dese ki mesela; ben seninle yaşıyorum ama senden dolayı guslu cenabet yapmayacağım dese mesela, iki lafızla bu hadis geçiyor: Birisi diyor ki; o zaman kadını boşamanız caizdir diye geçiyor. Başka bir hadiste bu kadınla yaşamak caiz değil yani bunu tutma artık. İkrahla yaşayamazsınız diyor. Hem iftida olarak geçiyor hem de hul’ olarak geçiyor. Diyorlar ki; kadının sırf ben bu eşimden hoşlanmıyorum dediği zaman boşama yetkisi veriliyor. Ve hatta o erkeğin bunu ikrahla yok ben senden boşanmam diye tutması caiz değil haramdır diyorlar.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Son karar erkeğin mi kadının mı?

SONİA CİHANGİR: Burada ikiye ayrılıyor. Kudame diyor ki; sırf ben senden hoşlanmıyorum dediği zaman kadın bu kararı vermiş oluyor.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Eski Şia uleması ne diyor?

SONİA CİHANGİR: Şeyh Tûsi ve Kudâme gibi imamlar böyle diyor.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Caferi Sadık?

SONİA CİHANGİR: Caferi Sadık, iki tür hadis var. Mâ Lâ Yahserihul Fakih kitabına baktığımız zaman iki lafız olduğu için Kudâme birisini almış iki çelişkili hadisten onlar esas almış. Bu zamandaki ulema başka bir hadisi esas almış. Diyorlar ki; mustehabtır böyle bir durumda kadından boşanmak. Ama ötekiler diyor ki hayır böyle değil.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Son karar..

SONİA CİHANGİR; Kadında, kadında. Sonradan gelenler erkeğe vermiş ve sonrakiler eklemiş arapça olmak şartı. Onlarda sırf kadın ben senden hoşlanmıyorum diye hatta hoşlanmıyorum demese bile guslu cenabet istemem dediği hafi diyorlar.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Seninle bir karı koca ilişkisinde bulunmak istemiyorum demesi yeterli kadının. Hul’ edebilir ama eski Şii uleması böyle söylüyormuş. Caferi Sadık’tan iki hadis geldi diyor. Şimdi bu size garip gelebilir. Şia’da bu hadisler Resulullah ile bitmez. O imamların her birisinin sözleri de aynı zamanda birer hadistir. Niye? Çünkü onlar bu Şia alimleri o bilgilerini doğrudan Allah tan aldığına inanırlar. Araya herhangi bir vasıta girmeden. Ne bir melek araya girmesine gerek var ne şuna be buna. Herhangi bir yerde ilim okumalatına gerek olmadan Allah’ın bilgisini doğrudan doğruya alacakları, Şia inançları içerisinde vardır. Hatta hayatta hiç görmediği bir şeyi gösterseniz deseniz ki hayatt hiç mesela cep telefonu diye bir şey görmemiş olsun, bunu gösterin bir Şii imama (İmam dediğiniz zaman Resulullah’ın soyundan gelmesi lazım) burada bir şey var ama nedir bilmiyorum: bakar, cep telefonudur deyip başlar anlatmaya. “Ama bunun içerisinde bazı şeyler var. Elektronik dedikleri birtakım aletler var. Programlar var”. Haa, öyle mi? Hiç düşünmesine gerek olmadan, kimseye de sormaya lüzum yok. En doğru bilgiyi size verir. Böyle inanırlar yani. Çünkü Allah’ın bilgisini alır onlar. Yani Şia’da asıl sıkıntı buradadır. Yoksa fıkıhta görüyorsunuz Ehli Sünnet’ten fazla bir farkı yoktur. Ama asıl fark akidededir. Dolayısıyla ağızlarından çıkan sözler Allah’ın kelamıyla eşittir. Âyetullah demeleri boşuna değil. Çünkü ayetullah dedikleri onların temsilcisidir. Öyle değil mi? Allah’ın ayeti demelerinin sebebi odur.

Boşuna değil. Bunu çok iyi anlamamız lazım. Şia’da yanlış olan bu akidedir. Yoksa fıkıha geldiğiniz zaman bazı konularda mesela geçen hafta okuduk boşanma ile ilgili olarak kurana en yakın olan onlar çıktı.

SONİA CİHANGİR: Nisa 19. ayeti esas alarak diyorlar ki; eğer erkek herhangi baskı ile fidye isterse boşanmak için caiz değil haram diyorlar. Geçerli değil diye görüş. Aynı İbni Teymiye’nin görüşü gibi.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Ben bu arada bir hatıramı size nakledeyim de. Humeyni ilk defa iktidara gelmiş. O zaman biliyorsunuz Türkiye’de de bayağa etkili olmuştu. Ben de o zaman İslami İlimler Araştırma Vakfı’nın ilmi çalışmalarını yönetiyorum. Beş tane ayetullah davet etmiştik İran’dan. Gelmişlerdi. Bir tanesinin adı aklımda Ayetullah Cenneti. O en yaşlılarıydı. O zaman en yaşlılarıydı. Diğerlerinin isimleri aklımda kalmamış. Cennet kelimesinden aklımda kalmış. Tarabya otelinde toplantı yaptık. Suriye’den de Said Ramadan El Bûti gelmişti. Bilirsiniz geçenlerde bir terör saldırısıyla öldürülmüştü camide vaaz ederken. S.R. El Bûti, Suriye’de ve Arap aleminde çok tanınmış bir insandır. Öldü. Şimdi oğlu yaşıyor. El Bûti, orada beş tane ayetullaha sordu. Dedi ki; ben dedi Humeyni’nin kitabında okudum şöyle diyor dedi. “Allah katında imamların öyle bir makamı vardır ki oraya ne bir melek mukarrab ne nebiyyu mursel yetişebilir”. Araya melek girmez şey yaptık ya. Melek kim oluyor ki! Fethullah Gülen de biliyorsunuz yani biraz küçük gören sözler söylüyordu. Cebrail gelmiş de bilmem ne? Yani tenezzül mü ederim onunla konuşmaya. Gelip bana dese ki.. Ne diyordu? Siyasetle ilgili bir şey. Şimdi bunlar kendilerini o kadar yüksekte görüyorlar ki. Bunu söyledi orada. Fakat o beş tane ayetullahtan hiç birisi duymadı. Bir daha söyledi. Ya dedi bunu bana lütfen bir izah edin. Bizzat kendim okudum. Yani öyle bir makam ki ne oraya bir nebi ulaşabiliyor ne de bir melek ulaşabiliyor. Bu ne demektir dedi falan. Hiç birisi duymadı.

SONİA CİHANGİR: Aslında onlar gizlemiyorlar. İmamun abdel beynel nubuvve diyorlar.

ABDULAZİZ BAYINDIR: İmamlık nebilikten üsttür

SONİA CİHANGİR: Ama Resulullah, hem nebi hem imam hem resul olduğu için o girmez. Onların dışında.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Yani ona lütfetmişler bir de imamlık vermiş oluyorlar. Ama öbür ifade bunu çıkarıyor dışarıya. Mesela şimdi Allah-imam-nebi. Orada da bir üçlü şey vardır. Teslis orada da vardır. Bizim Aleviler’de de vardır. Hakk-Muhammed-Ali. Şimdi siz anlayamazsınız. Hakk Muhammed Ali dedikleri zaman anlayamazsınız ne dediklerini, zannedersiniz ki yani Muhammed Ali hoop. Yani itiraz etseniz ben ne dedim ki der. Orada da bir teslis inancı vardır. Peki şimdi Şafiler.

KATILIMCI: “Şafi huve min ekser fukaha lev in levvau fit ismiye el hul’

ABDULAZİZ BAYINDIR: Diyor ki; Hul’ a isimler verme konusunda diğer fakihlerden daha fazla farklı isimler vermiştir diyor kadının boşanma olayına. Ama buna kadının boşanma hakkı denmez. Hemen peşin söyleyeyim bu dört mezhebin dördünün de yaptığına kadının boşanma hakkı denmez. Televizyonda izlediğim şeyi size anlatmıştım başta.

KATILIMCI: “Yani fil Asl huvel lafzel leti veredet fil kurani iftida el fukaha ehterav el fazıl cedid İmam Şafi ekseri el fukaha teşedduden fit temyiz beynediyel el fadl meselen ve yekul ennel hul’ ve nuvain talak lakin lâ yeka illa bima yeka bi talak ve yefsed enne hul’ ihtaci ilinniye yekul fe izâ kale zevcu li zevceti in ateyteni keza ve keza ve enti talak ev kad faruktuki ve evser rahtuki vekaa talak summe lem ehtec ilenmi el fadl el fadl sariha.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Şimdi diyor ki; İmam Şafi bu hul’ u ikiye ayırmış. Bir talaktan sayılan hul’. Bir de talaktan sayılmayan hul’. Adam karısına dese ki; sen bana şunları şunları verirsen seni boşarım, ben seni ayırırım, ben seni serbest bırakırım falan derse burada talak vaki olur. Yani talakın hükümleri geçerlidir diyor. Bunlar hiç delili olan şeyler değil yani. Ben söyledim oldu. Maalesef.

KATILIMCI:  Ve in kal lem en talakın dine fi ma beyne ve beynallahu azze vecel bi ılzime bil kada.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Diyor ki; adam dese ki talaka niyet etmedim, o Allah ile kendi arasında kalmıştır ama kadın ile erkek birbirinden ayrılır. Niyet etmedim diyorsa talak değildir. O Allah ile kendi arasındadır diyor.

KATILIMCI: Ve iza kale leha

ABDULAZİZ BAYINDIR: Huve ye’ti bi delil.

KATILIMCI: La ye’ti bi delil.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bak hiç bir ayet hadis söylemeden bunları söylüyor. Bu ne biçim bir şeydir. Milletin bundan haberi yok. İslam aleminde nereye giderseniz gidin İmam Şafi dediniz mi ilim ondan başlar. O konuda sen bir şeyler söylemek ister misin?

FATİH ORUM: İmam Şafi, özellikle fıkıh usulünde bir dönüm noktasıdır. Şöyle ki iki açıdan. Birincisi: bizim fıkıh usulü dediğimiz anlama usulünün, metodolojinin ilk bânisi sayılır. İlk eser ona nisbet edilir ve bu konuda terminoloji Ona nisbet edilir. İkinci olarak da Onu gelenekte önemli yapan şey bu bizim gelenekteki sünnetin hadisin kurana öncelenmesinin ilk nüvelerini o atmıştır. Yani hadisin kuranın önünde yer almasını, hadisin vahyi bir yönü olduğunu, dolayısıyla kitap gibi onunda hüküm koyabilecek yapıda olduğuna dair bu geleneksel yapıda hep ilk atıflar İmam Şafi’ye yapılır.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Allah nasib ederse bizim derginin yeni sayısı için nebinin ve ulemanın tanrılaştırılması ile ilgili bir makale yazıyorum. Orada merkezde İmam Şafi yer alıyor. Malesef kelimelerle öylesine oynamış ki az önce de gördük bir örneğini. Kelimelerle öyle oynuyor ki nebi sıfatıyla Muhammed(sav)’in ağızından çıkan sözleri, resul sıfatıyla tebliğ ettiği ayetler seviyesine çıkarıyor. Sonra onu biraz daha üste çıkarıyor. Biraz daha üste çıkardıktan sonra nebi ilah seviyesine çıkıyor ya, arada büyük bir boşluk kalıyor. O boşluğu da kendileri dolduruyorlar. Kendilerine fırsat düşüyor. Mesela çok kısa bir örnek. Defalarca belki anlatmışızdır. Er Risalesi’nde söylediği söz. Nebi kelimesini kullanmıyor, resulün ağızından çıkan sözleri kuran seviyesinde kabul etmezsek diyor, şöyle söylüyor; kuran kuranla, sünnet sünnetle nesh edilir. Kuran, Resulullah’ın sözünü yürürlükten kaldıramaz. Resulün sözü de kuranı yürürlükten kaldıramaz. Bir şirk anlayışı tabi. İki ayrı şey. Aynen bunu söyler yani. Paralel din, evet doğru. Yani Resulün sözü ancak kendi sözüyle yürürlükten kalkar, kuran ancak başka bir ayetle yürürlükten kalkar. Diyor ki; kuran sünneti yürürlükten kaldırır dersek o zaman recm cezasını ne yapacağız? Kur’an’da recm cezası yok diyor. Sonra hadi seni bunda beklerim, buyur. Dediğine uyuyor musun? Hemen aynı kitapta şunu söyler; Nisa suresinin 15.ayetinde Allah diyor ki; “vellâti ye’tinel fâhişete min nisâikum festeşhidu aleyhinne erbeaten minkum: kadınlarınızdan fuhuş yaparak gelenlere dört tane şahit getirin”,”fe in şehidu fe emsikûhunne fil buyûti hatta yeteveffâhunnel mevtu en yec’alellâhu lehunne sebila: şahitlik ederlerse evlerde tutun ölene kadar ya da Allah onlara bir kapı açıncaya kadar”. Tamam. Ondan sonra gelen Nur suresinin ayeti var. Orada da zina eden erkek ile kadına 100 kırbaç vurun diyor. İki ayeti birbirine şey yaparsan, hapis cezası kırbaca çevrilmiş ve bir kapı açılmış oluyor. Ama yoo öyle olmayacak. Şimdi bakın, kuran kuranı nesh eder dedi. Nesh ederse işte ayet. Bu ayet, o ayetteki şeyi nesh etmiş. Hapis cezasını kırbaca çevirmiş. Kadın, ölene kadar ev hapsinde kalacağına 100 kırbaçla çıkar. En fazla yarım saatini alır çıkar rahat rahat dolaşır. Aynı şey erkek için de söz konusu. Tamam nesih doğru. Yook. Olmaz. Resulullah’ın bir sözü hem önceden inmiş bir ayeti nesh ediyor hem sonradan inen ayeti nesh ediyor. Anlatıyorum ya Cüneyt Arkın gibi. Öne bir yumruk arkaya bir tekme ikisi de haşat. Diyor ki; efendim, Resulullah’tan sabit olan bir hadis de şöyleymiş: benden alın benden alın, Allah onlar için bir yol açtı. Eğer evli evli ile zina ederse 100 kırbaç ve recm. 100 kırbacı da ihmal etmiyor. 100 kırbaç ve recm. Ondan sonra, bekar bekarla zina ederse 100 kırbaç ve bir yıl sürgün. Şimdi diyor bu hadis, iki ayeti de nesh etmiş oluyor. Hani sen sünnet kuranı nesh etmez diyordun? Ne oluyor? Dediğin yerde kal bakayım. Hani kuran kuranı nesh eder diyordun? Ne oldu? Yok efendim kafaya takmış bir kere, o recm cezası olacak. Nasıl olursa olsun. Şimdi burada da önce hükmü koyuyorlar, eğer ayet hadis bulurlarsa tamam. Bulmazlarsa bak ne ayet var ne hadis hiç bir şey yok. Kendi kitabı İmam Şafi’nin. Göstersene: El Um. Kendi yazdığı kitap. Başkasının yazdığı kitap değil. Her konuda böyle. Bu ne oluyor? Bu kimin dini. Resulullah’ı ilah seviyesine çıkarıyor, arayı kendi dolduruyor. Kendi nerede oluyor? Bir ilah.

KATILIMCI: Beyne ma uhra minel fazl meselen iza kale leha salatu ev la beytuki ev ma eşza lem yekul talakun illa bi iradeti talak li ennhu leyse bi sarih talak

ABDULAZİZ BAYINDIR: Ama dese ki ben seni hul ettim, ben senden ayrıldım ya da benzer bir kelime kullanırsa eğer talaka niyeti yoksa talak sayılmaz diyor.

KATILIMCI: İza kale reculun

ABDULAZİZ BAYINDIR: Ahar eşşehsu salis iza erada en yuferrika beynehuma bil hul  ma za yefal. Onu ararken ben şunu söyleyeyim de. Bir kere bana böyle mesele gelmişti de o zaman öğrenmişti Şafi’yi. Kadınlar pazarında biliyorsunuz Şafi’ler yoğunlukla yaşar. Siirtliler vardır. Oradan birisi gitmiş bit dükkana girmiş alacağını istemiş. 20-25 sene önceki bir olay yani. İstemiş. Adam demiş ki; yok, ödeyecek durumda değilim. Bir çeki varmış tahsil etmek için gitmiş. Tamam diyor. Bu çek karşılığında karını hul et diyor. Kadının haberi yok. Erkeğin de aralarında bir anlaşmazlık falan yok. Tamam hul ettim diyor. Bitti. Belki akşam evlilik yıl dönümü dolayısıyla kadın yemek pişirdi kocasını bekliyor. Koca gelmiyor. Artık bizim aramız ayrıldı. Niye hayırdır? Hul ettim seni. Nasıl? Borcumu ödeyemedim adam böyle yaptı. Ve Şafi mezhebinde geçerli bu. İbni Teymiye’nin ifadesine göre dört mezhepte de geçerli. İstersen o kısmı da bul burada oku.

KATILIMCI: Ve imkaneti mer’etu saviyeten lem teblug ev baligan leyset reşide ev mahcuren aleyya ev mağlum ve ala adliyye fehtele adli zevcehe bi şeyin kelleu fe kulli ma uhize merdudun aleyye.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Leyse kaste haza .

KATILIMCI: Mutallakaha ala ukize minha ve akimun aleyye yemliku reca. Fe iza maneti saviyyeten lem tebli ABDULAZİZ BAYINDIR: Hiye meselen baliga ve erade reculu salis en yuferrika beynehuma bil hul’u defa ila zevceha malen. Bu arada ne kaldı eksik olarak? Sen bir şey söyleyecekmisin? Maliki mezhebi.

ABDURRAHMAN YAZICI: Maliki mezhebindeki durum ise genel olarak bu hul konusu, iftida konusu talak babında yer alıyor diğer mezheplerde olduğu gibi. Talak altındaki şeylerden bir tanesi. Maliki mezhebinin genelinde bu bir talak çeşidi sayılıyor. Yani talaktan farkı, bunun ivazlı olması. Bedel karşılığında olan.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Ayetlerde hiç böyle bir şey yok. Hadislerde de İbni Abbas’tan gelen ikinci rivayette var. İmam Malik’in böyle dediğine asla inanmıyorum biliyor musunuz? Sonrada onlara mâl ediliyor bu sözler.

ABDURRAHMAN YAZICI: Burada İbni Rüşd’ün bir yeri de var Maliki mezhebinde. Ondan da bu talak olmayıp talakın mukabili kadının boşaması. Bunun ayrıntısına tam bakamadım.

ABDULAZİZ BAYINDIR: İbni Rüşd akıllı bir adamdır ve bütün mezhepleri de incelemiş bir kişidir. İmam Malik’in bunu demesi imkansız ya. Çünkü o Medine fıkhını bize nakletmiştir.

ABDURRAHMAN YAZICI: Ancak diğer mezheplerden ayrılan bir nokta da Maliki mezhebinde, hakemlere geniş yetki verilmiş olması hakeme ve hakime.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Hakemi katıyor değil mi devreye.

ABDURRAHMAN YAZICI: Büyük ölçüde katıyor evet.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Ama sonucu kötü yani. Hem talak sayacaksın. Peki son karar kime ait?

ABDURRAHMAN YAZICI: Bazılarına göre hakemlere, bir kısmına göre hakemler olmasa da kocaya.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Yani kadına hak veren var mı?

ABDURRAHMAN YAZICI: Ama hakemler yoluyla kadına hak verilmiş oluyor dolaylı olarak.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Son karar kadının mı hakemin mi?

ABDURRAHMAN YAZICI: Hakemin.

ABDULAZİZ BAYINDIR: İşte olmaz. Ayet öyle yapmıyor. Resulullah da öyle yapmamış. Son karar hakemin olamaz. Çünkü malı verecek olan kadın. Son kararı ayet kadına veriyor, Resulullah son kararı kadına veriyor. Bu mezhepler ne yapıyor Allah aşkına ya!

ABDURRAHMAN YAZICI: Ama geniş yetkileri var hakemin.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Hakem sadece arada bunları barıştırmaya çalışır, baktı ki olmayacak kadına derler ki tamam. Resulullah’ın dediği gibi; Peki. Vermek istiyor musun? O zaman ayrıl. Çünkü son karar onun.

SONİA CİHANGİR: Bu arada şeyi sormak istiyorum. Resulullah yada Ömer yada başkasının burada hakem olduğu ne kadar ayete uyuyor? İki şahit olması gerekmiyor mu?

ABDULAZİZ BAYINDIR: Yok. Dedim ya ben size konuyla ilgili bilgilerin eksik olduğunu düşünüyorum. Bu yapıyı bu hale getirenler o rivayetleri yapanlardır. Ama rivayetlerde var. Resulullah daha önceden bunların barışmaları için devreye girmiş, bir kaç şeyler yapmış. Bunlar var. Ama Ömer ve Osman(ra) ile ilgili bir şey yok. Dolayısıyla her zaman kuranı merkeze almak zorundayız. Çünkü ne diyor Allah? “Ve innez zanne lâ yugni minel hakkı şey’a”(NECM 28) onların hepsi zanni bilgidir. Kesin olması mümkün değil ki. Kesin olan kuranda olandır. Farkındaysanız bak o sahih rivayetler kuran ile birebir örtüşüyor. Şimdi İbni Teymiye’nin dört mezhep ile ilgili iftidadaki tespitini size okuyayım.

FATİH ORUM: Muhalağa, kadının kocasına vereceği bir mal karşılığında kocanın evliliği sona erdirmesidir.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bak kocanın sona erdirmesi kadının değil. Koca sona erdirmezse isterse kadın bütün dünyayı versin olmaz. Bazı erkekler de vardır ki “bizim kitabımıza boşanma yazmaz”.

FATİH ORUM: Şafiler’den Şirbini şöyle diyor; “erkek bir bedel karşılığı kadından yararlanma hakkına sahip olunca bu hakkı bir bedel karşılığı elinden çıkarabilir”.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Arkadaşlar bu o kadar çirkin bir ifade ki. Ama malesef o var. Geçen hafta okuduk Roma hukukundaki anlayış. Gerçi onlarda bedeli kadın veriyor da kadın tarafı, kadından yararlanma hakkı kabul ediliyor evlilik. Bu kadın tamamen eşya. Onun insanlığı yok. Bunu nereden çıkarıyorsunuz ya? Böyle tanımlanıyor. Ben bedel ödedim, kadından yararlanma hakkını satın aldım. Eee? Geri almak istiyorsa para versin ister satarım ister satmam. Mantık bu. Ve bunu fıkha yerleştirmişlerdir. Kadından yararlanma hakkını parayla satın aldım diyor. Bunu nereden çıkarıyorsunuz ya?

FATİH ORUM: “Muhala’nın caiz olmasının sebebi budur. Bu tıpkı alım satım gibidir”.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Allah öyle mi diyor? Tıpkı alım satı gibidir diyor. Dolayısıyla ben bunu satın aldım mı? Ben satın aldığım kişiye bunu satarım değil mi? Satmazsam satmam. Dolayısıyla adam satın almışmış kadından yararlanma hakkını, geriye vermeyebilir. Onun için son söz adamınmış. Mantığa bakın. Ayet yok bakın, dikkat edin. Resulullah’ın uygulaması yok. Ashabın uygulaması yok. Kendi kafalarına göre bir sistem oluşturuyorlar. Onun için bunlar kendilerini tanrılaştırmıştır diyorum. Tıpkı hıristiyanların ve yahudilerin hocalarını tanrılaştırması gibi ki iki hafta biliyorsunuz üst üste okuduk burada Elmalılı Hamdi Yazır’ın bu konu ile ilgili sözlerini Tevbe 31.ayetin tefsiri dolayısıyla.

FATİH ORUM: “Nikah satın almaya, muhalağa ise satmaya benzer. İbni Teymiye, muhalağanın talak olmadığını ispatlamak için şöyle demiştir; “muhalağa kadının kendini kocasından kurtarmasıdır. Tıpkı esirin kendini esaretten kurtarmasına benzer. Bu, üç talaktan sayılmaz. Dört mezhebin imamlatına ve cumhura göre esir için fidye vermek doğru olduğu gibi bu işlemi kadının dışında bir başkası yapabilir “.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Esir için fidye vermekte olduğu gibi kadının dışında bir başkası yapabilir. Az önce benim söylediğim bana gelen olay. Yani şurada bir esir var. Birisi yanında bulunan adama diyor ki; parasını vereyim de esiri serbest bırak. Esire sormaya gerek yok diyor. Kadını, kocasının yanında esir kabul ediyor bir kere bakın. Mantığı görüyor musunuz?

FATİH ORUM: Yabancı bir kişi, köleyi azad etmesi için köle sahibine onun bedelini verebilir. Bu sebeple kişinin maksadı, esir için fidye öder gibi kadını kocasının boyunduruğundan kurtarmaksa ödeme yaparken bunu şart koşmalıdır.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Çeki ödeyemiyorsun, ben onu bağışlayayım ama karşılığında karını hul et. Kadının hiç haberi yok. Şart koştuğu zaman olur diyor.

FATİH ORUM: Çünkü muhalağa bedeli kadını kocasına köle olmaktan kurtarmak ve onun kadın üzerindeki hakimiyetini ortadan kaldırmak için verilir. Yoka bu, kadının kendi üzerindeki hakimiyeti kendi eline alması için değildir.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Kadın şimdi kocasından kurtuldu. İstediğiyle evlenir. Yoook öyle değil. Sadece bu kocadan kurtuldun. Ondan sonra, bir dakika biz bakarız senin işine.

FATİH ORUM: Bunlar kadına köle kadar bile değer vermemişlerdir. Çünkü köle hürriyete kavuşunca kendi üzerinde hakim hale gelir. Ama onlara göre kadın, kocanın hakimiyetinden çıkınca velinin hakimiyeti altına girer. Kadın satılık mal olamayacağı için onu nikahın konusu sayıp mihiri mal bedeli gibi görmek kabul edilemez.

ABDULAZİZ BAYINDIR; Az önce söylediğimi bulmuş İmam Şafi’nin kitabında.

KATILIMCI: Şafi en yekul lâ ahed an yutallaka an ahed ve la seyyid ve la veliy ve la sultan inne ma yutalliku mer’u an nefsi ev yutallik aleyhi sultanu bi ma lezinehu min nefsihi izen tenahu an yutalluk ve leysel hul’u min hazel mana bi sevil.

ABDULAZİZ BAYINDIR: El hul’u yecuz el hul leyse hul bi hazel mana.

KATILIMCI: Huve muhaddid yekul enne sultan le hul hakk fi an yekul an hul.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Vel reculu salis

KATILIMCI: El eb Seyyid

ABDULAZİZ BAYINDIR: Leyse

KATILIMCI: El ebbe seyyid vel sultan

ABDULAZİZ BAYINDIR: Zevc?

KATILIMCI: Leyse zevc.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Neyse. Burada İmam Şafi’nin kitabında diyor; baba ayırabilir diyor sormadan. Yetkili makam ayırabilir sormadan. Bir de kölelerde efendisi ayırabilir diyor. Ama mezhepte bu var çok iyi biliyorum. Mezhepler genellikle kendi imamlarından daha çok ayrılmışlardır sonra. Az önce onun için dedim İmam Malik bunu asla yapmamıştır diye. Peki sen şimdi en son Hanefi mezhebini bir anlat dersimiz de bitmiş olsun.

FATİH ORUM: Hanefi mezhebinde tabi iftida diye değil de hul’, muhalağa ismiyle bu geçiyor. Onu da Hocam dersin başında söyledi. ‘Halâ’ kökünden. Mesela bir ayetten örnek veriyor “fehla’ na’leyk: ayakkabını çıkart”(TAHA 12), “hulâl hamis: gömleğini çıkardı” gibi. Yani işte kendisinde olan bir şeyi çıkartmak anlamındaki kelimeden türetiyor ve terim olarak da kadının kendisini bir mal karşılığı kocasından kurtarmak anlamına geldiğini söylüyor. Terim olarak bu. Hanefi mezhebinde muhalağa, bayin bir talak yerine geçiyor. Yani muhalağa yapıldığında artık o kişinin eşiyle irtibatı kesilmiş oluyor. Tekrar evlilik için yeni bir nikah akdi gereken ve bir hak kaybına sebebiyet veren bir talak olarak görüyorlar. Bunu bayin bir talak olarak görmelerini de diyorlar ki

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bayin talak ne demek? Yani derhal ayrılmaları gereken bir talaktır, boşamadır. Yani evde beklemesi, çıkarılması, çıkarılmaması, bak Allah’ın söylediği hiç bir şey yok. Onun için bir delilleri var mı?

FATİH ORUM: Diyor ki; bayin talak olmasının sebebi muhalağa kinaye kabilindendir diyor.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Kendi koydukları hükme göre fetva veriyorlar. Kinayeli talaklar diye bir şeyler söylerler. Ya Allah’ın dininde sen hüküm veriyorsun kardeşim. Bir ayete, Resulullah’ın uygulamasına dayanman lazım.

FATİH ORUM: Bir hadisten delil getiriyorlar. Rivayet şöyle; “li kavlihi aleyhisselâti vesselam el hul’u tatlikatun bainetun”.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Kesinlikle uydurmadır.

FATİH ORUM: Nasbur Raye’ye baktım. Diyor ki; “metrûkul hadis”.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Böyle bir hadis yoktur demiş. Nasbur Raye dediği geçen hafta da söyledik; bu zat da Hanefidir. Ama bu gerçekten dirayetli bir adam. Dik durabilen bir insan. Resulullah şöyle demiştird diye Resulullah’a iftira edilen bir söze dayanarak kadınla ilgili karar veriyorlar.

FATİH ORUM: “El hul’u tatlikatun bâinetun” İkrime’nin İbni Abbas’tan rivayeti olarak burada geçiyor da bu da tabi kabul etmiyor böyle bir rivayet yoktur diyor. Çünkü bu kanaldan bunun fırkat olduğuna dair rivayetler hadistir diyor.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bâin bir talaktır diyor. Bir kere bâin kelimesi ulemaya ait bir kelimedir. Resulullah zamanında, sahabe zamanında böyle bir kelime kullanılmamıştır. Nasıl olsa millet yutuyor ne olacak. Tanrı demekte haksımıyım arkadaşlar? Bu ne ya? Allah’ın dininde bir başkasının karar..bir aileyi yıkıyorsunuz burada. Bir aile yıkıyorsunuz. Kadının boşanma hakkını elinden alıyorsunuz. Bir tek tercih hakkı kalıyor o da intihar. Böyle saçmalık olur mu? Bakın sonra şey olmuş. Onu da isterseniz din ayrılığı diye ayrıca bir ders yapalım. Din ayrılığının nikaha şeyi. Onu da millet bir görsün. Geçen hafta bizim Süleymaniye Kütüphanesi’nin eski müdürü Emir EŞ bey, şu anda zannediyorsam Marmara bölgesindeki kütüphanelerin bölge müdürü olması lazım. Bir İngiliz Müslüman olmuş. Bir İngilizce kuran hediye ettik kendisine. Bir de bizim sitenin adresini verdik girip bakabilir diye. Dün soruyor. Diyor ki; “bu adamın eşi var, e ne olacak?”. Eşi müslüman olmamış. Eşi hıristiyan ise Hanefiler’e göre kalabilir ama değilse ki Avrupa’da hıristiyan yok yani. Nikah düşmüştür. Müslüman olan kadın ise zaten kesin düşmüştür. Böyle bir olay yok yani. Ama mezheplerde var. Esas anlatacağım şu. Şimdi diyorlar ki; kadın müslüman da mürted olursa yani dinden çıkarsa nikah düşer. Kadınlar bakmışlar ki kocamızdan kurtulmanın başka yolu yok. Bir ders yaparsak onun kaynaklarını gösteririm ben size. Kocalarında kurtulmanın başka yolu yok, bu defa demişler ki; biz bu dini kabul etmiyoruz. Aslını inkar ediyor! Öyle deyince nikah düşüyor, ondan sonra nasıl olsa üç gün hapsedecekler, üç gün içerisinde de tevbe ettim müslüman oldum diyor. Ama kocasından kurtulmuş oluyor. Sonra bakıyorlar ki kadınlar böyle bir yolu kullanmaya başladı (Ömer Nasuhi Bilmen’de var) demişler ki; kadının irtidadı geçerli değildir. Dinden dönme hakkı da yok. Yani görüyormusunuz gülüyoruz ama bu dramı düşünün bunun arkasındaki. Şimdi çıkın gayet kolay: islamda yoktur kardeşim. Peki nedir? Sizin kitaplarınız bunu yazıyor ya. Allah aşkına Allah’ın kitabına gelin bırakın şunu bunu ya!

FATİH ORUM: Biraz önce söyledim “fe inhıftum ellâ yûkıma hududellâhi fe lâ cunâha aleyhima fi meftedet bih” Bakara 229’u bunun cevazı için alıyor. Caizdir muhalağa diyor.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Caizdir diyor ama ayetteki hükmü almıyor. Sadece caizliği için alıyor. Ayetin içeriğine girdiği yok.

FATİH ORUM: Cevazı için alıyor. Açıkçası hakemle ilgili bir şey bulamadım Hocam. Sadece şey üzerinden yürütüyor. Bun bir akit olarak görüyor, akit de icap ve kabuldür diyor. Dolayısıyla kadın böyle bir icapta bulunursa bu aktin tamam olması kocanın kabulüyle akit olacaktır diyor.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Mal satışı ya!

FATİH ORUM: Hatta onunla ilgili muhayyerliklerde bahsediyor aynen akitlerde olduğu gibi. Onun dışında hakemle ilgili bir şey göremedim.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Yok zaten dördünde de yok. Bir tek Maliki mezhebinde vardır hakemlik ama hul da değil o.

SONİA CİHANGİR: Şialar’ da var o.

ABDULAZİZ BAYINDIR: Söylediklerinizi söylediniz başka yeni bir şey yok. Tamam. Peki o zaman ben şöyle bir toparlayayım. Soru var mı Abdurahman? Peki o zaman salondan soru varsa alalım. Burada şunu söyleyeyim. Kuranda bunun örneği var dedik hani kadının boşanmasıyla ilgili, bu kitapta var. Ben şimdi onu anlatmaya kalkışırsam, o ayetleri okumaya kalkışırsam vakit yetmez, tam olarak da anlaşılmaz ama bu kitapta görebilirsiniz ya da bizim sitede bulabilirsiniz.

SORU: Hocam, bu günkü dersimizden anladığım konularla ilgili olarak iki soru sormak istiyorum. 1-Gençler evlenirken mihir söz konusu olmadıysa yani ortaya herhangi bir metâ konmadıysa erkek boşadığı zaman verdiği şeylerden almayacak ama bir şey vermedi. Kadın istediği zaman boşanabilme hakkına sahip olduğunu da bugün öğrendik. Kadın istediği zaman boşanabiliyor, o da bir şey vermek şartıyla. Şimdi mehir söz konusu yok. Fakat düğünde gelen misafirlerden erkek veya kız tarafından takılan hediyeler var. Acaba erkeğin boşamasında kadının boşamasında neyi verecekler bunlar birbirlerine bu bir. 2-Kadın istediği zaman boşanabiliyor. İddet süresi olmadığını öğrendim. Fakat burada bir haftalık, üç günlük, beş günlük gebelik durumu söz konusu ise sonunda bu ortaya çıkarsa..

ABDULAZİZ BAYINDIR: Gebelik durumu ortaya çıkarsa olacak olan şudur. Kadın evlenemez bir başkasıyla doğurana kadar. Birincisine gelince. Bir kadınla bir erkek nikahlandığı zaman mihirde bahsetmemiş olabilirler, nikah geçerlidir. Ama bu defa emsal mihir gerekir. Yani o kadının dengi bir kadın kendi aile çevresinden ne kadar mihir almışsa eğer aile çevresinde yoksa bu defa daha dışarıya açılır, ne kadar mihir almışsa o kadar mihir gerekir zaten. Kadının hakkıdır. Mihirden kurtuluş yok. Bakara 236.ayet “cunaha aleykum tallaktumun nisâe mâ lem temessuhunne ev tefridu lehunne farida” diyor. Eşlerinizi boşadığınız zaman henüz mihir belirlemeden önce boşarsanız bunda bir günah yoktur ama kadına gene “ve mettiuhunn” ona bir takım desteklerde bulunun diyor. Yani belirlenmemiş olsa bile gerdeğe girilmeden olan kısım bu. Gerdeğe girildikten sonra artık mecburen bir emsal mihir olacak. Başka soru var mı? İnternet üzerinden gelmedi mi soru?

SORU: Takıların paylaşılması?

ABDULAZİZ BAYINDIR: Orayı unuttuk. Bizim örfe göre ailenin verdiği hediyeler mihirden sayılır. Öyle bir örf oluşmuş bizde. Erkeğin kendi ailesinin verdikleri. Diğerleri normal hediyedir. Onun için zaten verdiklerinizden diyor. Verdiklerinizde derken mihir de dahil yapıla hediyeler de dahil olur. Boşamada hiç bir şey alamaz. İftida da şartlara uygun olarak şey yapar.

FATİH ORUM: Konuyu anlattığımız zaman genelde sorulan şey şu oluyor. Hakem olarak,  biz istediğimizi tercih edebilir miyiz? Mesela kadının böyle bir talebi var. Kocasının buna çok rızası yok. Ama kadın artık bunalmış. Ben bu işi sonuçlandırmak istiyorum dediğinde hakem olarak kadın kimleri tercih edecek, kimler yetkilendirilmiş kabul edilecek?

ABDULAZİZ BAYINDIR: Güvenilen ve aklı başında bir kişi olmalı ki iki tarafı da dinleyebilsin ve gerekirse hakemler gönderebilirsin. Senin sözünden, şunu söylemediğimizi hatırladım. Resulullah’a geliyor Sabit Bin Kays’ın eşi Habibe’den bahsedildi hadislerde. Sabit Bin Kays, eşini deli gibi de seviyormuş rivayetlere göre. Ama kadın nefret ediyor. Yani kocası çok seviyor, kadın nefret ediyor. Çok sevdiği karısından ayrılmak ister mi? İki tarafta olacak. Tek taraflı sevgiyle olmuyor ki. Elbette ki erkek istemeyebilir. Onun için son karar hakkı kadına verilmiş. Sonradan tekrar evlenebilirler bir sakıncası yok. Niye? Zaten aldığını vermiş kocasının bir suçu yoksa. Evlenecekse gene aynı mihirle evlenir. Koca da sıkıntıya girmemiş olur.

FATİH ORUM: Kadın, kafasında bu işi bitirdi ise burada hakemlere düşen tek şey ne kadar para alacak verecek meselesi midir?

ABDULAZİZ BAYINDIR: Bakacaksınız acaba barışma ihtimalleri var mı? Yok dediniz: o zaman erkeğin kusuru yoksa Sabit B. Kays’ta olduğu gibi tamamını verecek. Ama Osman (ra) olayında olduğu gibi erkeğin kusuru varsa bir küpe bile çok basit bir şey ile de şunu ver. Onun için hakemlerin araya girmesi gerekiyor ya da mahkemenin artık. Söyleyeceğiniz bir şey var mı? İlk defa erken bitirmiş olduk 10 dakika. Hiç böyle bir şey olmamıştı.

Tüm Mukayeseli Fıkıh Müzakereleri
# İçerik Adı Yayınladığı Tarih Görüntülenme
1 Kitaba Çağrı 16 Eylül 2017
2 Kurban İbadeti 24 Ağustos 2017
3 Hadislerin Derlenmesinde İran Etkisi 19 Ağustos 2017
4 Diyanetin Fetö Raporu: Bu din bu hale nasıl geldi? 14 Ağustos 2017
5 Hilal, Fitre ve Bayram 28 Haziran 2017
6 Nebi’mizin Ramazan Hayatı 12 Haziran 2017
7 İmsak Ölçüleri 27 Mayıs 2017
8 Dini Siyasete Alet Etmek 20 Mayıs 2017
9 Nebilere Yüklenen Olağanüstü Özellikler 13 Mayıs 2017
10 Tarih Boyunca Nebilere Gösterilen Tepkiler 6 Mayıs 2017
11 Yanlış Şeriat Algısı Suç ve Ceza 29 Nisan 2017
12 Kapitalizmin Sonu 15 Nisan 2017
13 Faiz Bağlamında Modern Finansal Ürünler 8 Nisan 2017
14 Hadislere Bakışımız Nasıl Olmalı 1 Nisan 2017
15 Haram Aylar 25 Mart 2017
16 Kur’an’cılık Tehlikesi 1.Bölüm 20 Mart 2017
17 Din ve Devlet İlişkileri 1.Bölüm 11 Mart 2017
18 Cuma Namazı ve Hutbe’si 4 Mart 2017
19 Kur’an’a Göre Sihir Kavramı 25 Şubat 2017
20 Abese Suresi Bağlamında Nebi’mizin Korunmuşluğu 18 Şubat 2017
21 Ev İçi Mahremiyet Kuralları 11 Şubat 2017
22 Örtünme İle İlgili Hükümler 4 Şubat 2017
23 Baş Örtüsü ve Örtünme 28 Ocak 2017
24 Kur’an’nın Çözüm Üretmedeki Yeri 21 Ocak 2017
25 Yahudileri Gölgede Bırakan Hileler 16 Ocak 2017
26 Müslümanlar’da Allah’a Güven Krizi 31 Aralık 2016
27 Müslümanlığımızı Gözden Geçirme İhtiyacı 24 Aralık 2016
28 Ümmet Olamamanın Ağır Bedeli 17 Aralık 2016
29 Tarihsellik İddialarında Cezalar Örneği 10 Aralık 2016
30 Mezhepçiliğin Doğurduğu Acı Sonuçlar 3 Aralık 2016
31 Kur’an’nın Tarihselliği İddiası ve Miras Konusu 26 Kasım 2016
32 Takiye (Kimliği Gizleme) 19 Kasım 2016
33 Faiz ve Güncel Meseleler 12 Kasım 2016
34 Mehdi Gelicek mi ? 7 Kasım 2016
35 Hz. İsa Gelecek mi? 31 Ekim 2016
36 Çağdaş Ulemanın Usulsüzlüğü 22 Ekim 2016
37 Dinsel Çoğulculuk 15 Ekim 2016
38 Son Kitabı Devre Dışı Bırakma Projesi, Dialog 8 Ekim 2016
39 Fıtrat Zemininde Buluşma 1 Ekim 2016
40 Nisa 34. Ayet Bağlamında Kadına Şiddet 24 Eylül 2016
41 Kurban İbadeti 10 Eylül 2016
42 Kadının Dövülmesi 3 Eylül 2016
43 Kur’an’a Göre Hükmetmek 27 Ağustos 2016
44 15 Temmuz Darbe Gecesine Kurani Bir Bakış 20 Ağustos 2016
45 Paralel Dinin Olmazsa Olmazı Aracılık – 1 13 Ağustos 2016
46 Müslüman Gayrimüslim İlişkileri 2 Temmuz 2016
47 Zekat 25 Haziran 2016
48 Oruçla İlgili Hükümler 18 Haziran 2016
49 Uydurulan Dinde Yatsı Sonu, Seher ve İmsak Vakti 4 Haziran 2016
50 Uydurulan Dinde Mut’a Nikahı 28 Mayıs 2016
51 Uydurulan Dinde Şartlı Talak 21 Mayıs 2016
52 Uydurulan Dinin Dayatması Olarak Çocukların Evlendirilmesi 7 Mayıs 2016
53 Kölelik ve Cariyelik Mezheplerin Dayatması mı? 30 Nisan 2016
54 Musa Hızır Kıssasının Evrensel Mesajı 23 Nisan 2016
55 Sünnetin Delil Değeri 16 Nisan 2016
56 Kira Sertifikaları Faizsiz Ürün mü? 9 Nisan 2016
57 Suç-Ceza Dengesi Açısından Cinsel İstismar 2 Nisan 2016
58 Boşanma Konusunda Allah’ın Koyduğu Sınırlar 26 Mart 2016
59 Allah’ın Koyduğu Sınırlar Nasıl Aşıldı 19 Mart 2016
60 Muhsana, Kadına Pozitif Ayrımcılık 13 Mart 2016
61 İnsanlar ile Cinlerin Ortak Özellikleri 5 Mart 2016
62 Nebiler Günahtan Korunmuş mudur? 27 Şubat 2016
63 Bedir Savaşı Örneğinde Nebi ve Resul Farkı 20 Şubat 2016
64 Dinde Haram-Helal Koyma Yetkisi 13 Şubat 2016
65 Cinler 6 Şubat 2016
66 İlk İnsanın Yaratılışı 30 Ocak 2016
67 İnsanı İnsan Yapan Özellikler 23 Ocak 2016
68 Allah’ı İkinci Sıraya Koymak 16 Ocak 2016
69 Şirkle İman Arasındaki Kararsızlık 9 Ocak 2016
70 Mehdi Beklentisi 2 Ocak 2016
71 Her İnsan Allah’ı Bilir 26 Aralık 2015
72 Fıkıh Müzakereleri | Her İnsan Allah’ı Bilir 26 Aralık 2015
73 Bir Sömürü Aracı Olarak Halifelik – 2 19 Aralık 2015
74 Bir Sömürü Aracı Olarak Halifelik 12 Aralık 2015
75 Kur’ân’da Dindarlık 5 Aralık 2015
76 Tarih Boyunca Bir Siyasi Baskı ve Ötekileştirme Aracı Olarak Zındıklık 28 Kasım 2015
77 Geleneğe Göre Dinden Dönmenin Hükmü (Bölüm 2) 21 Kasım 2015
78 Geleneğe Göre Dinden Dönmenin Hükmü (Bölüm 1) 21 Kasım 2015
79 Kur’an’a Göre Dinden Dönmenin Hükmü 16 Kasım 2015
80 Kur’an’da Zina Suçu Ve Cezası 7 Kasım 2015
81 Tağut Doğru Yolun Üstünde Oturur 31 Ekim 2015
82 Hadis Uydurma Faaliyetleri 24 Ekim 2015
83 Kader İnancı Ve Nesih 17 Ekim 2015
84 Resulullah Sonrası Siyasi Gelişmeler 10 Ekim 2015
85 Nesih 3 Ekim 2015
86 Hac Ve Kurban 19 Eylül 2015
87 Terör Olayları Karşısında Nebevi Siyaset 12 Eylül 2015
88 Dinde Özgürlük 5 Eylül 2015
89 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 4 “Cariyelik” 29 Ağustos 2015
90 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 3 “Cariyelik” 22 Ağustos 2015
91 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 2 “Kitap Algısı” 15 Ağustos 2015
92 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 8 Ağustos 2015
93 Nebimizin Yürüttüğü Dış Politika 1 Ağustos 2015
94 Kadir Gecesi ve İmsak Vaktine Tavırlar 11 Temmuz 2015
95 Zekat 4 Temmuz 2015
96 Oruç İbadeti 2 27 Haziran 2015
97 Oruç İbadeti 20 Haziran 2015
98 Kutup Bölgelerinde İftar ve İmsak Vakitleri 13 Haziran 2015
99 Emtia Borsalarındaki İşlemlerin Fıkhi Hükmü 6 Haziran 2015
100 Kur’ân’a Göre Gece-Gündüz 30 Mayıs 2015
101 Prof. V. A. Yefimov’la Yapılan Toplantının Değerlendirilmesi 23 Mayıs 2015
102 İsra ve Mirac 16 Mayıs 2015
103 Berzah Alemi 2 9 Mayıs 2015
104 Berzah Alemi 2 Mayıs 2015
105 Enflasyon ve Faiz 25 Nisan 2015
106 İşsizlik Probleminin Kaynağı 18 Nisan 2015
107 Peygamberimizin Öldürülmesini Emrettiği Kişiler Hakkındaki Rivayetler 4 Nisan 2015
108 Faizsiz Sistemin İlkeleri (Zekat-Faiz Karşılaştırması) 28 Mart 2015
109 Faizsiz Sistemin İlkeleri – Faizsiz Bankacılık 28 Mart 2015
110 Faizsiz Sistemin İlkeleri (Enflasyon) 21 Mart 2015
111 Faizsiz Sistemin İlkeleri (Bankacılık) 14 Mart 2015
112 Faizsiz Sistemin İlkeleri 7 Mart 2015
113 Tecavüz Suçunun Cezası 28 Şubat 2015
114 İdam Cezası ve Kıssas Tartışmaları 21 Şubat 2015
115 Ceza Hukukunun Genel Prensipleri 14 Şubat 2015
116 Kur’ân’da Ruh Kavramı 7 Şubat 2015
117 İcmanın Delilleri ve Değerlendirilmesi 24 Ocak 2015
118 Fıkıh Müzakereleri | Ceza Hukukunun Genel Prensipleri 17 Ocak 2015
119 Nebiye Hakaretin Cezası 10 Ocak 2015
120 Noel ve Mevlid Kandili Kutlamalari 3 Ocak 2015
121 Kelime Oyunları ve Şeb-i Arus 27 Aralık 2014
122 Evlilik Nedeniyle Ortaya Çıkan Haramlık 20 Aralık 2014
123 Talak’ın Şarta Bağlanması 13 Aralık 2014
124 Kadının Boşanma Hakkı 6 Aralık 2014
125 Boşanmanın Hükümleri 29 Kasım 2014
126 Küçüklerin Evlendirilmesi 22 Kasım 2014
127 İslam Hukuku-Roma Hukuku Karşılaştırması 15 Kasım 2014
128 Beni Kureyza Yahudileri ve Esirlerin Öldürülmesi 8 Kasım 2014
129 İslâm Miras Hukukunda Kelâle 3 Kasım 2014
130 Batı Güdümlü İslam Anlayışında Kur’an Sünnet Algısı – 2 25 Ekim 2014
131 Batı Güdümlü İslam Anlayışında Kur’an Sünnet Algısı 18 Ekim 2014
132 İslam Alimlerinin Işid’e Gönderdikleri Mektubun Eleştirisi 11 Ekim 2014
133 Kurban İbadeti 27 Eylül 2014
134 Birbirimizden yardım istemek şirk midir? 9 Ağustos 2014
135 Nafile Oruç 2 Ağustos 2014
136 Zekat ve Fitre 26 Temmuz 2014
137 Kadir Gecesi 19 Temmuz 2014
138 Tarihi gelişimi ve Hükümleri Açısından İtikaf 12 Temmuz 2014
139 Yatsının Son Vakti 5 Temmuz 2014
140 Vakti Dışında Namaz, Süresinden Fazla Oruç 28 Haziran 2014
141 Bakara 187. Ayet Işığında Oruç İbadeti 21 Haziran 2014
142 Kimler Oruç Tutabilir 14 Haziran 2014
143 Orucun Tarihi ve Meşruiyeti 7 Haziran 2014
144 Ecel ve Şehitlik – Sorular ve Cevaplar 24 Mayıs 2014
145 Ecel ve Şehitlik 17 Mayıs 2014
146 Seferilik Mesafesi ve Müddeti 10 Mayıs 2014
147 Yolculukta Namaz – 2 26 Nisan 2014
148 Dinden Dönmek 19 Nisan 2014
149 Yolculukta Namaz 5 Nisan 2014
150 Namazı Terketmenin Hükmü 29 Mart 2014
151 Namazda Zikir 8 Mart 2014
152 Kadınların Cemaate Katılması 1 Mart 2014
153 Cemaatle Namaz – 2 22 Şubat 2014
154 Cemaatle Namaz 15 Şubat 2014
155 Sehiv Secdesi 8 Şubat 2014
156 Namazı Bozan Haller – 2 1 Şubat 2014
157 Namazı Bozan Haller 18 Ocak 2014
158 Cumanın Farzından Önceki ve Sonraki Sünnetler 11 Ocak 2014
159 Cuma Hutbesi 4 Ocak 2014
160 Cuma Namazı 28 Aralık 2013
161 Sünnet Namazları 21 Aralık 2013
162 Vitir Namazı 14 Aralık 2013
163 Teheccüd Namazı 7 Aralık 2013
164 Kur’an’da Melek ve Cin Kavramları – Sorular 23 Kasım 2013
165 Kur’an’da Melek ve Cin Kavramları – 2 18 Kasım 2013
166 Kur’an’da Melek ve Cin Kavramları 2 Kasım 2013
167 Cezanın Amacı Açısından Mağdur Hakları 26 Ekim 2013
168 Bayram Namazı ve Teşrik Tekbirleri 12 Ekim 2013
169 Tarihi, Amacı ve Ahkamı Yönüyle Kurban 5 Ekim 2013
170 Kur’an’da Münafıkların Durumu – 2 28 Eylül 2013
171 Kur’an’da Münafıkların Durumu 21 Eylül 2013
172 Günümüz İslam Dünyasının Problemleri 14 Eylül 2013
173 Bedel Hac – Doç.Dr. Servet Bayındır 7 Eylül 2013
174 Allah’ın Bilgisi ve Kader 24 Ağustos 2013
175 Mısırdaki Müslümanların Durumu 17 Ağustos 2013
176 Kadir Gecesi 3 Ağustos 2013
177 İmsak Tartışmaları 27 Temmuz 2013
178 Kutup Bölgelerinde İbadet Vakitleri 20 Temmuz 2013
179 Kader 19 Ocak 2013
180 Kıyamet Alametleri 22 Aralık 2012
181 Kur’an Sünnet Bütünlüğünde Kurban İbadeti 20 Ekim 2012
182 Kur’an Sünnet Bütünlüğünde Hac İbadeti 13 Ekim 2012
183 Faiz-Zekat İlişkisi 6 Ekim 2012
184 Namazların Birleştirilmesi 29 Eylül 2012
185 İslama Yönelik Saldırılar 22 Eylül 2012
186 Alternatif Bir Finansal Ürün Olarak Kira Sertifikaları(SUKUK) 15 Eylül 2012
187 Öğle ve İkindi Namazlarının Vakitleri 8 Eylül 2012
188 Yatsı Namazı Vaktinin Bitişi 1 Eylül 2012
189 Kur’an’a Göre Gelenek 25 Ağustos 2012
190 Bayram Namazı ve Fitre 18 Ağustos 2012
191 Televizyondan Kabe İmamına Uyulabilir mi? 11 Ağustos 2012
192 Ramazan Ayının İnsana Sunduğu Fırsatlar 4 Ağustos 2012
193 İmsak Vakti ve Seher – 2 28 Temmuz 2012
194 İmsak Vakti ve Seher 21 Temmuz 2012
195 Nesih, Kıblenin Değişmesi Örneği 23 Haziran 2012
196 İsra ve Miraç 16 Haziran 2012
197 Uydurma Hadisler – Harun Ünal 9 Haziran 2012
198 Sezaryen Doğum 2 Haziran 2012
199 Vahiy – Sünnet İlişkisi 26 Mayıs 2012
200 Nesih Kavramı 19 Mayıs 2012
201 Din ve Tıp Açısından Sünnet 14 Mayıs 2012
202 Din ve Müzik 5 Mayıs 2012
203 Hadislerin Kur’an’a Arzı 28 Nisan 2012
204 Türkiye’de Kutlu Doğum Etkinlikleri 21 Nisan 2012
205 Allah’ın Elçisini Doğru Anlamak 14 Nisan 2012
206 Kur’an Öncesi Mekke Toplumu 7 Nisan 2012
207 Faizsiz Bankacılğın Problemleri 31 Mart 2012
208 Hz.Muhammed’in(S.A.V.) Tebyin Görevi 24 Mart 2012
209 İslam ve Türk Medeni Kanunu(TMK) Miras Sistemlerinin Mukayesesi 17 Mart 2012
210 Kur’an’a Göre Tağut Kavramı 10 Mart 2012
211 Farklı İnançların Birlikte Yaşamasının Doğal Kuralları 3 Mart 2012
212 Kur’an’a Göre Resule İman, İtaat ve İttiba 25 Şubat 2012
213 Organ Nakli 18 Şubat 2012
214 Sebeb-i Nüzul Meselesi 11 Şubat 2012
215 Daru’l-Harbde Faiz 4 Şubat 2012
216 İftida 28 Ocak 2012
217 Talak (Boşanma) 21 Ocak 2012
218 Gayrimüslimlerle Evlilik 14 Ocak 2012
219 A’raf Ehli 7 Ocak 2012
220 Müminler Cehenneme Girecekler Mi? – 2 31 Aralık 2011
221 Müminler Cehenneme Girecekler Mi? 24 Aralık 2011
222 Çocukların Evlendirilmesi 17 Aralık 2011
223 İnanç Özgürlüğü 10 Aralık 2011
224 Evliliğin Denetlenmesi 3 Aralık 2011
225 Adetli Kadın Kur’an’a Dokunabilir mi? 26 Kasım 2011
226 Hz.İsa’yı(a.s.) Geri Getirmek İsteyenlerin Hedefi 19 Kasım 2011
227 Nebi ve Resul Kavramları 12 Kasım 2011
228 Kurban Bayramına Nasıl Hazırlanmalıyız? 5 Kasım 2011
229 İcma Delili ve Değerlendirilmesi 22 Ekim 2011
230 Vekaletle(Bedel) Hac 15 Ekim 2011
231 İhram Yasakları 8 Ekim 2011
232 Kadınların Yolcuğu 1 Ekim 2011
233 Kur’an ve Sünnet Işığında Hac İbadeti 24 Eylül 2011
234 Faiz Anlayışı 10 Eylül 2011
235 Bayram Namazı 27 Ağustos 2011
236 İmsak Vakti 20 Ağustos 2011
237 Teravih Namazı Konusunda Diyanet’e Cevap 13 Ağustos 2011
238 Oruç Tutamayanlar Ne Yapmalı? 6 Ağustos 2011
239 Güneşin Batmadığı Yerlerde Namaz Vakitleri 2 Temmuz 2011
240 Yatsı Namazının Vakti 7 Mayıs 2011
241 Allah’ın İndirdikleri İle Hükmetmeyenler – 2 30 Nisan 2011
242 Allah’ın İndirdikleri İle Hükmetmeyenler 23 Nisan 2011
243 Günahlarla İlgili Kavramlar – 2 2 Nisan 2011
244 Günahlarla İlgili Kavramlar 26 Mart 2011
245 Büyük Günahlar – 3 19 Mart 2011
246 Büyük Günahlar Nelerdir? 12 Mart 2011
247 Büyük Günah İşleyenlerin Durumu 5 Mart 2011
248 Ye’cüc ve Me’cüc 26 Şubat 2011
249 Dabbetü’l-Arz 19 Şubat 2011
250 Tarikatlarda Vesile ve Tevessül 12 Şubat 2011
251 Evliyanın Yardımı İle İlgili İddialar – 2 5 Şubat 2011
252 Kutuplarda Namaz Vaktinin Tespiti 29 Ocak 2011
253 Evliyanın Yardımı İle İlgili İddialar 22 Ocak 2011
254 Kâlû Belâ Olayı Hakkında Sorulan Sorular – 2 1 Ocak 2011
255 Kâlû Belâ Olayı Hakkında Sorulan Sorular 25 Aralık 2010
256 Mehdi İnancı 18 Aralık 2010
257 Kur’an’a Göre Zekat Oranları 4 Aralık 2010
258 Artan Malı İnfak Etme 27 Kasım 2010
259 Vitr Namazı 13 Kasım 2010
260 Bayram Namazları 6 Kasım 2010
261 Sehiv Secdesi – Mukayeseli Fıkıh Dersleri 30 Ekim 2010
262 Kurban İle Alakalı Sorular 23 Ekim 2010
263 Hac Farklı Aylarda Yapılabilir mi? – Fıkıh Dersi 9 Ekim 2010
264 Başkasının Yerine Hacc Yapmak 2 Ekim 2010
265 Hilal İle İlgili Sorulan Sorular 25 Eylül 2010
266 Cariyeler İle İlgili Sorulan Sorular 18 Eylül 2010
267 ORUÇ BOZMANIN CEZASI 4 Eylül 2010
268 Zekat 28 Ağustos 2010
269 İmsak ve Yatsı Vakitleri – 2 21 Ağustos 2010
270 İmsak ve Yatsı Vakitleri 14 Ağustos 2010
271 İsra ve Miraç -2 10 Temmuz 2010
272 İsra ve Miraç -1 3 Temmuz 2010
273 İcma’a Delil Getirilen Hadisler 26 Haziran 2010
274 İcma 19 Haziran 2010
275 Başörtüsü ve Örtünme 12 Haziran 2010
276 Mezheplerin Tutarlılığı 29 Mayıs 2010
277 Asabe Siyaset İlişkisi (Kızın Çocuklarının Mirasçılığı Örneği) 22 Mayıs 2010
278 Kur’an’ı Açıklama Usulü 15 Mayıs 2010
279 Kartepe Programı Değerlendirme 5 Mayıs 2010
280 Abdestte Ayakların Mesh Edilmesi 24 Nisan 2010
281 Hudeybiye’den Geri Kalanlar 13 Nisan 2010
282 Peygamberimizin Zeynep (ranha) ile Evliliği 3 Nisan 2010
283 Bedir Savaşı 20 Mart 2010
284 Kur’an Sünnet Bütünlüğü: Allah’ın İzni Meselesi 13 Mart 2010
285 Vahiy Çeşitleri 6 Mart 2010
286 Kadınların Özel Halleri 11 Şubat 2010
287 Kur’an’a Göre Zekat Nispeti 6 Şubat 2010
288 Vahy-i Gayr-i Metlüv’e Dair Getirilen Deliller -1 30 Ocak 2010
289 Iskat (Ölen Kimseyi İbadet Borçlarından Kurtarmak) 16 Ocak 2010
290 Dini Tebliğ ve Uygulamada Cebrailin Rolü -2 2 Ocak 2010
291 Dini Tebliğ ve Uygulamada Cebrail’in Rolü 26 Aralık 2009
292 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kurban 21 Kasım 2009
293 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kıble Meselesi -2 14 Kasım 2009
294 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kıble Meselesi -1 7 Kasım 2009
295 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kur’anı Anlama 31 Ekim 2009
296 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Yolculukta Namazin Kısaltılması Örneği 24 Ekim 2009
297 İsa Aleyhisselam Tekrar Gelecek mi? -2 17 Ekim 2009
298 İsa Aleyhisselam Tekrar Gelecek mi? 1-1 10 Ekim 2009
299 İsa Aleyhisselam Tekrar Gelecek mi? 1-2 10 Ekim 2009
300 Hanefi Mezhebinin İçki ile İlgili Görüşleri -1 3 Ekim 2009
301 Hanefi Mezhebinin İçki ile İlgili Görüşleri -2 3 Ekim 2009
302 Mirasta Avliye Meselesi -1 26 Eylül 2009
303 Mirasta Avliye Meselesi -2 26 Eylül 2009
304 Kasten Orucu Bozanın Cezası -1 12 Eylül 2009
305 Kasten Orucu Bozanın Cezası -2 12 Eylül 2009
306 Oruç Keffareti -1 29 Ağustos 2009
307 Oruç Keffareti -2 29 Ağustos 2009
308 Adetli Kadının Orucu -1 22 Ağustos 2009
309 Adetli Kadının Orucu -2 22 Ağustos 2009
310 Hastaların Orucu -1 15 Ağustos 2009
311 Hastaların Orucu -2 15 Ağustos 2009
312 Namazda Örtünme / 2-1 8 Ağustos 2009
313 Namazda Örtünme / 2-2 8 Ağustos 2009
314 Namazda Örtünme / 1-1 1 Ağustos 2009
315 Namazda Örtünme / 1-2 1 Ağustos 2009
316 Kur’an’da Örtünme -1 18 Temmuz 2009
317 Kur’an’da Örtünme -2 18 Temmuz 2009
318 Gayrimüslimlerle Evlilik -1 11 Temmuz 2009
319 Gayrimüslimlerle Evlilik -2 11 Temmuz 2009
320 Müşriklerle Evlilik -1 4 Temmuz 2009
321 Müşriklerle Evlilik -2 4 Temmuz 2009
322 Ehli Kitap ve Müşrikler -1 27 Haziran 2009
323 Ehli Kitap ve Müşrikler -2 27 Haziran 2009
324 Hayvan Kesimi / 2-1 20 Haziran 2009
325 Hayvan Kesimi / 2-2 20 Haziran 2009
326 Hayvan Kesimi -1 13 Haziran 2009
327 Hayvan Kesimi -2 13 Haziran 2009
328 Helal Gıda ve Jelatin Konusu -1 6 Haziran 2009
329 Helal Gıda ve Jelatin Konusu -2 6 Haziran 2009
330 Nafile Namazlar -1 9 Mayıs 2009
331 Nafile Namazlar -2 9 Mayıs 2009
332 Vitir Namazı -1 2 Mayıs 2009
333 Vitir Namazı -2 2 Mayıs 2009
334 Kur’an’ın Genel Açıklaması -1 25 Nisan 2009
335 Kur’an’ın Genel Açıklaması -2 25 Nisan 2009
336 Namazın Mekruhları -1 11 Nisan 2009
337 Namazın Mekruhları -2 11 Nisan 2009
338 Namazı Bozan Şeyler -1 4 Nisan 2009
339 Namazı Bozan Şeyler -2 4 Nisan 2009
340 Namazda Konuşmak -1 28 Mart 2009
341 Namazda Konuşmak -2 28 Mart 2009
342 Namazda Abdestin Bozulması / 2-1 21 Mart 2009
343 Namazda Abdestin Bozulması / 2-2 21 Mart 2009
344 Namazda Abdestin Bozulması / 1-1 14 Mart 2009
345 Namazda Abdestin Bozulması / 1-2 14 Mart 2009
346 Namazda İmamlık / 3-1 28 Şubat 2009
347 Namazda İmamlık / 3-2 28 Şubat 2009
348 Namazda Saf Düzeni -1 21 Şubat 2009
349 Namazda Saf Düzeni -2 21 Şubat 2009
350 Namazda İmamlık / 2-1 14 Şubat 2009
351 Namazda İmamlık / 2-2 14 Şubat 2009
352 Namazda İmamlık / 1-1 7 Şubat 2009
353 Namazda İmamlık / 1-2 7 Şubat 2009
354 İmamın Arkasında Kıraat -1 24 Ocak 2009
355 İmamın Arkasında Kıraat -2 24 Ocak 2009
356 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 4-1 17 Ocak 2009
357 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 4-2 17 Ocak 2009
358 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 3-1 10 Ocak 2009
359 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 3-2 10 Ocak 2009
360 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 2-1 3 Ocak 2009
361 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 2-2 3 Ocak 2009
Kuran Dersi Canlı Yayın