İsra ve Miraç -2

10 Temmuz 2010 tarihinde yayınlandı. görüntülenme Mukayeseli Fıkıh Müzakereleri

Geçen hafta isra ve miraç ile ilgili olarak bir giriş yapmıştık. Bu hafta da bir takım eksiklikleri tamamlamaya çalışalım. Bir kere miracın bir mucize olmadığı bizim açımızdan çok önemlidir. Çünkü eğer mucize olsa insanlar böyle bir şeyi gerçekleştiremezler. Mesela bir deyneği atacaksınız da yılan olacak yada değneği taşa vuracaksınız sular akacak yahut işte bir kayadan deve çıkaracaksınız. Bunlar imkansız olan şeylerdir. Hiç bir insan gerçekleştiremez bunları. Ama mucize değilse insanların gerçekleştirebileceği bir şey olduğu anlaşılır. Şimdi biz zaten kuranı kerimden, baştsn şunu söyleyeyim bizim şu anda yapmakta olduğumuz ders bu konuyla ilgili bir takım ham çalışmalardır, yani yavaş yavaş olgunlaşacak. Çünkü asırlarca müslümanlar isra ve miracı Peygamber Efendimizin en büyük mucizesi gibi nitelemişler. Ve bir takım hayali şeylerle süslemişler. Ve dolayısıyla bize fazlaca bir şey ifade etmeyen, yani bilgi anlamında fazlaca bir şeybifade etmeyen, sadece dinlenilmesi ve inanılması gereken bir olay olarak takdim etmişler. Öyle olunca işin çevresi değişmiş oluyor. Mesela şimdi başlangıç olarak Muminun suresine bir bakarsak Müminun suresinin 17.ayetine. Yani 23.sure 17.ayet. Orada ne diyor AllahTeala; “ve lekad halakna fevkakum seb’a taraik: sizin üzerinizde yedi yol yarattık” diyor değil mi? Yedi yol yarattık. “Fevkakum” derken ne olur? Gökyüzü olur yani. Şimdi her bir yolun da bir kspısu var. Mesela ben şimdi şu anda İstanbul’da yaşıyoruz Edirnekapı var, eskiden Edirne’ye giden yolun kapısı. Belgradkapı var Belgrad’a giden yolun kapısı. Dolayısıyla mesela Topkapı, şu kapı falan bir takım kapılar var. Erzurum’da İstanbulkapı vardır. İstanbula’a giden yolun başlangıcı. Erzincankapı vardır, Erzincan’a gidn yolun başlangıcı olarak şeyyapılır. Dolayısıyla şimdi AllahTeala göklerin mesela kapılarının olduğunu da bize bildiriyor. Ben buraya göklerin kapılarıyla ilgili ayet almamışım. Şimdi bir de şu var bakın Rahman suresinde AllahTeala şöyle de buyuruyor: “Ya ma’şerel cinni vel ins: ey insan ve cin topluluğu”,”inisteta’tum en tenfuzu min aktaris semavati vel ard: eğer göklerin aktarından geçmeye gücünüz yeterse geçin”,”la tenfuzune illa bi sultan: bir sultan olmadan oradan geçemezsiniz”(RAHMAN 33). Şimdi göklerin ve yerin aktarından geçmeye gücünüz yeterse geçin. “Aktar””kutur” kelimesinin çoğulu “el kutru”. O da “bölge” manasına geliyor, taraf manasına geliyor. Şimdi göklerde ve yerde demek ki geçiş noktaları var. Yerin merkezine giden kapılar var, gökyüzüne giden kapılar var. E şimdi ilk okuduğumuz ayette de o kapıların yedi tane olduğu C.Hakk tarafından bildiriliyor. “Ve lekad halakna fevkakum seb’a taraika: yedi tane yol yarattık”. Onun misli de yerde olduğuna göre yerin içine giden de, yerin merkezine giden yedi tane yol var. Belki bu Afrika’nın güneyinde Ümit Burnu’nun orada gemilerin kaybolmasından bahsederler.

Katılımcı: Diyorlar ki orada bir şey yok. Orada gazlar çıkıyormuş yerin altından,kalsiyumlar falan var. onların bir etkisi olabilir mi? Ama orada çok önemli bir şey diyeyim, teslerde bakın kutuplarda bir şey çıkmasını girişlerin çıkmasını bekliyorlar. Zaten yerküresinin mıknatıs alanı güneyden çıkar kuzeye girer. Öyle bir giriş çıkış var. Onlar da onu arıyorlar ama bulamadılar. Almanlar da çok arıyorlar.

Abdulaziz Bayındır: İşte bak mesela biz bu kuranı kerimden yedi tane böyle şey olduğunu öğrenmiş oluyoruz. Mesela yerin merkezine giden yollar, gök yüzüne giden yollar.

Yahya Şenol: Hicr suresinin 14.ayeti var. “Ve lev fetahna aleyhim baben mines semai fe zallu fihi ya’rucun”

Abdulaziz Bayındır: Gökten onlara “ebvabus semavat” yok mu?

Abdurrahman Yazıcı: “Ebvabus sema” var Hocam.

Abdulaziz Bayındır: “Ebvabus sema: semanın kapıları”. Hangi ayet?

Yahya Şenol: Onlar şey değil “fe fetehna ebvabus semai”

Abdulaziz Bayındır: “la tufettehu lehum ebvabus sema: göklerin kapıları onlar için açılmaz”(ARAF 40)

Yahya Şenol: “Futihatis sema”

Abdulaziz Bayındır: futihatis semau fe kanet ebvaben, ve suyyiretil cibalu fe kanet seraba”(NEBE 19-20). Yani gökte kapıların olduğu belli. Burada esas üzerinde dikkatle durmamız gereken ifade şu bakın: “ya ma’şerel cinni vel ins: ey insan ve cin topluluğu”(RAHMAN 33). Cin kelimesinin kapsamına melekler girer mi?

Katılımcı: Şeytan da melekti dendiyse girmesi lazım.

Abdulaziz Bayındır:Mesla diyor ki ayeti kerimede vardı.

Yahya Şenol: Şimdi ona girdik mi konu dağılıyor ama.

Abdulaziz Bayındır: Yok, ne düşündüğümü biliyormusun sen? Ne söyleyeceğimi arkasından.

Yahya Şenol: Şeytan melekse falan.

Abdulaziz Bayındır: Yok yok o konu ayrı. Şimdi cin kelimesinin kapsamına meleğin girdiğini biz burada bir kaç kere tespit ettik. Ama şu anda o ayet aklıma gelmiyor, yani hangi ayet olduğu.

Rasim Hoca: Şey değil mi:” bizden itaat edenler de var”

Abdulaziz Bayındır: O başka bir gurup. Tabi itaat eden de karşı duran da var, doğru. Şimdi cin kelimesinin anlamı örtülü, bizim göremediğimiz varlık manasına geliyor. Şimdi burada diyor ki AllahTeala; ey insan ve cin topluluğu gücünüz yetiyorsa göklerin bölgelerinden gemin gidin diyor. Bu bölgeler de kapılar olmuş oluyor, geçin gidin. Şimdi cinlerin bir kısmının birinci kat semaya kadar çıkıp daha yukarıya çıkamadığını biz biliyoruz ayeti kerimeden. Sokulmuyorlar yukarıya. Ne diyor AllahTeala orada; “ve hıfıznaha min kulli şeytanin racim”(HİCR 17) diyor değil mi? Taşlanmış şeytandan birinci kat semayı koruduk. Oradan çıkamayınca diğerleri de çıkamıyorlar zaten. O zaman, geçebikirseniz geçin diyor ki şeytanların geçemeyeceği belli. Şeytanlar geçemiyor. Bir de kafirler öldüğü zaman da onların ruhları da geçemiyor. “La tufettehu lehum ebvabus sema”(ARAF 40) diye. Onlar için göklerin kapıları açılmaz Araf suresindeydi. Ölenle ilgili o kapılar açılmaz meselesi. Ama ikisini birleştiren ne? Kafirlerin ruhları da birinci kat semaya kadar çıkıyor. Ama oradan içeri giremiyor. Şeytanlar da birinci kat semaya kadar çıkıyorlar, oradan içeriye sokulmuyorlar.

Mehmet Hoca: Biri hayattayken geçemiyor biri öldükten sonra geçeliyor.

Abdulaziz Bayındır: İkisi de ama yani ikisinin de vasıfları aynı. Şimdi bir de şu şeye gelelim. Burada yani cin kelimesinin kapsamına meleklerin girdiğini tespit ettikten sonra, o zaman şu ayeti daha rahat anlayabiliriz. Diyor ki AllahTeala bu Mearic suresi 70.sure. “se ele sailun bi azabin vakı’n lil kafirine leyse lehu dafi minallahi zil mearic: olacak bir azabı soran sordu kafirler için olan azap, onu engelleyecek yok”(MEARİC 1-2-3) azabı verecek olan kim? Miraçlar sahibi olan Allah. Miraçlar: asansörler. Yani demek ki buradan yukarıya çıkan asansör var yerin dibine inen asansörler de olması gerekiyor. “Ve minel ardı mislihunne”(TALAK 12) dediği için AllahTeala Talak suresinin son ayetiydi değil mi? Evet. Şimdi burada diyor ki ey insan ve cin topluluğu ile karşılaştırmanız için okuyorum. Eğer göklerin kapılarından geçebiliyorsanız geçin. “ta’rucul melaiketu ver ruhu ileyhi”, miraç var ta’rucul var. Aynı kelimeyi kullandığına göre o miraçla çıkıyor demektir ta’rucul. Değil mi? O çıkan aletle çıkıyor demektir. “Ta’rucul melaiketu ver ruhu ileyhi fi yevmin kane miktaruhu hamsine elfe seneh”(MEARİC 4) bu ahiretteki olayı anlatıyor. Ama Allah “zil mearic” ise-bu mearic her zaman var demektir- ta’rucul da her zaman çıkılıyor demektir. Çünkü birinci kat semaya kadar çıkıyor da orada engelleniyorsa engellenmesi devam edecek demektir değil mi? O zaman bütün bunları birleştirdiğimiz zaman C. Hakkın yedinci kat semaya kadar yollarının olduğunu, her bir yolunun kapılarının olduğunu, zaten Peygamberimizin hadisinde de her bir kapıdan geçerken bir takım sorgulamalar olduğunu da biliyoruz miraç hadissinden. Şimdi bütün bunları birleştirdiğimiz zaman, bir de tabi bunların içerisinde belki en önemlisi de burada bir kaç kere okuduğumuz Nuh(as) ile ilgili surede olan şeydir. Bakın mesela Peygamberimiz(sav), onu da şeyle karşılaştıralım; 53.suredeki kelimelerle karşılaştıralım. İkisi arasında tam bir karşılaştırma yapalım. O zaman olay netleşir. Şimdi bakın, burada diyor ki 15.ayette nuh suresi ; “elem terav keyfe halakallahu seb’a semavatin tıbaka: görmediniz mi Allah yedi göğü tabaka tabaka nasıl yaratmıştır”. Şimdi bizim ulema daha birinci kat semada çünkü AllahTeala ayette; “ve zeyennes semaed dünya bi masabiha: en yakın göğü yıldızlarla süsledik”(FUSSİLET 12) diyor. En yakın gök birinci kat gök, ondan sonrakilerde yıldız yok demektir. Başka şeyler var, ne varsa tabi. Ama bak diyor ki;”elem terav” bu sadece Huh kavmi ile ilgili olarak geçiyor kuranda, başka bir topluluğa daha geçmiyor. Bir tek yerde geçiyor.

Yahya Şenol: Şey de var gerçi o patlamaya şey yapan var ya, orada da terav fiilini kullanıyor.

Abdulaziz Bayındır: Hangisi?

Yahya Şenol: “ellezine keferu ennes semavati vel arda kenata retkan fe feteknahuma ve cealna minel mai kulle şey’in hay e fe la yu’minun(ENBİYA 30)

Abdulaziz Bayındır: Tamam. O bilgi olarak da olur, tabi. Burada o ikisini de söyleyeceğim de esas karşılaştırma şu: “elem terav keyfe halekallahu seb’a semavatin tıbaka: görmediniz mi Allah yedi göğü tabaka tabaka nasıl yaratmış”(NUH 15). Demek ki yedi göğü biliyorlar, bir de nasıl yaratıldığını da biliyorlar. Bu mesela “e lem tera keyfe feale rabbuke bi ashabil fil” Fil suresi (1), biz görmediğimiz halde gelen nakillerle, bir takım araştırmalarla hatta bugün o olayın geçtiği yere gittiğiniz zaman bakıyorsunuz ki orada mesela hatta resimleri var, bir volkan patlaması olduğu. O taşlar hala orada duruyor. Orada olmuş olayı gözünüzle görmüş gibi yaşayabiliyorsunuz ayetle karşılaştırdığınız zaman. Şimdi yani bu görme fiili hem bizzat görme manasına da geliyor hem görür gibi bilme manasına da geliyor. Peki burada elem terav kelimesi var bir de burada Peygamber Efendimiz yedinci kat semaya çıktığı zaman ne diyor Allah;”le kad rea” gene aynı kelimeyle “peygamber gördü”.”Min ayati rabbil kubra: rabbini en büyük ayetlerinden gördü”(NECM 18). Şimdi bütün bunları birleştirdiğiniz zaman demek ki, bir de bu miracın da mucize olmadığını da  ilgili ayetlerden hadislerden öğrendiğimiz zaman ortaya çıkıyor ki bu aslında bizim için bir hedef belirlemiş oluyor, insanlar için. E bir de mesela şunu düşünelim: işte aya bir insanlı uzay aracı gönderildiği, bazıları gitti bazıları gitmedi diyor. Biz gitti kabul edelim. Merih’e insansız bir uzay aracı gönderildi. Buralar yedinci kat semayla şey yaparsanız, mesela bak güneş ve güneşin etrafındaki gezegenler, şunlar bunlar birinci kat sema sayılmıyor. Çünkü onu da AllahTeala Nuh suresinin 16.ayetinde şey yapıyor, o birinci kat sema değil. Bak “yedi kat semayı Allah nasıl yaratmış görmediniz mi”den sonra “ve cealel kamere fihinne nuran” diyor. O yedi kat semanın içinde ayı bir ışık yansıtan, güneşi de bir ışık kaynağı olarak yarattık, ışık ve ısı kaynağı olarak yaratmıştır diyor. Onlar o semalar kavramına girmiyor yani ay ve güneş.

Yahya Şenol: Güneşi yıldız olarak kabul ediyorlar mı?

Abdulaziz Bayındır: Ya onlar öyle diyebilir de ben ayetten bahsediyorum. Ayeti kerime onu “fi hinne” diyor onların içinde “min hunne” demiyor mesela.

Yahya Şenol: Üst üste olunca, sardık mı böyle içeride kalır mecburen.

Abdulaziz Bayındır: Ama işte birinci kat sema olmuyor yani. “fi hinne” şu birinci kat sema ise..

Yahya Şenol: Yok yok hani rulo diyoruz ya, gökler böyle böyle geliyor. Birinci katın içindekini sardınız mı en altta o kalır ister istemez. Hepsinin içi o olur ama birinci katın kendisi olur yani.

Abdulaziz Bayındır: Birinci katın kendisi olmaz “fi hinne” dediği zaman

Yahya Şenol: Hani şöyle sardığı zaman şeyi, şu birinci katın kendisi, sardımı en üstte o kalır.

Katılmcı: Onların en içi hangisi?

Abdulaziz Bayındır. Yok o içinde başka bir şey olur, birinci katına dahil olmaz.

Yahya Şenol: Şuna dahil olan şey de olur ama. Harici bir şey olursa tamam, o da olur.

Abdulaziz Bayındır: Yok yok, o zaman ne olur biliyormusun, en altta birinci kat var olur.

Yahya Şenol: Güneşten daha yakın yıldız da var dünyaya uzak olan da var.

Abdulaziz Bayındır: Güneşten daha yakın yıldız var uzak var: o astronom alimlerinin tanımlaması. Biz kuranı kerimin tanımlamasından bahsediyoruz.

Yahya Şenol: Yıldız deseler onlar değil mi diyeceğiz?

Abdulaziz Bayındır: Bak şimdi sen, o adamlar yıldız diyebilir. Kuranı kerimin tanımlamasına bakıyoruz. Şimdi şu ye tane mi? Öyle diyelim. Şurada yedi tane var. Şimdi burada böyle yaptığımız zaman, bunun en alt katı bunların içinde mi sayılır? Şunun içine bir şey koyduğumuz zaman bunların dışında bir şey “fi hinne” olur. Yani yedi kattan olmayan ve onların dışında olan bir şey “fi hinne” olur. Bundan olan “fi hinne” olmaz. Onun içinde olmaz yani. Ama “min hunne” olsaydı onlardan biri de denseydi o zaman birinci kat semanın o olduğu anlaşılırdı. Şimdi bundan şu noktaya varmak istiyorum, yani bakn bu merihe gidildi, güneş çok çok uzak gözüküyor hiç kimsenin aklına zaten çok yüksek bir ısısının olması sebebiyle de gitmek kimsenin aklından geçmiyor. Ama burada eğer siz bu manrıkla Nuh(as)’ın kavmine yaklaşırsanız, Nuh(as)’ın kavminin bu uzay aracı gönderenler gibi o işleri öğrenmeye kalksalar birinci kat semaya zaten gidemezler. Bir insanın ömrü yetmez, ikinci, üçüncü, dördüncü, beşinci, altıncı, yedinci kat sema değil. O zaman bunlar şu ayette anlatılan: “ey insan ve cin topluluğu göklerin o bölümlerinden geçip gidebiliyorsanız gidin, yerin de bölümlerinden geçip gidebiliyorsanız gidin” diyor. Ama diyor bir sultan olmadan gidemezsiniz. Gücünüz olacak , kuvvetiniz olacak, yetkin hale gelmiş olacaksınız ki gidebilesiniz. O zaman öyleyse şu andaki uzaydaki araçların hızı dünyadaki araçlara göre anormal büyüklükte. Ama buralarda anlatılan hız da onlarla kıyaslanmayacak büyüklükte. İşte şimdi o büyüklükteki hızı bilemediğiniz zaman miraç kelimesine kelimenin manasını vermediğiniz zaman, biliyorsunuz miraç kelimesi bizim gelenekte şey olarak kullanılmıyor Peygamber Efendimiz’in yedinci kat semaya çıkarken kullandığı alet diye kullanılmıyor. Kaldı ki o konuda hadis var. O hadisi şerife yüzde yüz uyan Mearic suresi var. Siz onu kullanmadığınız zaman miracı Peygamberimizin göğe yükselmesi ki kelime manasına da uygun değil. Yani mastar manası veriliyor. Halbuki bu ismi alettir değil mi? Kuranda olan şeyler de öyle. Şimdi bütün bunları birleştirdiğiniz zaman Peygamberimizin ruh ve cesetle birlikte yedinci kat semaya gitmesine hiç bir mani olmadığı ortaya çıkıyor. Çünkü oraya o uzay şartlarından etkilenmeyecek şekilde elbette ki o asansör oluşturulmuştur. Peygamberimiz de diyor ki; hiç kimse ondan daha güzelini görmemiştir diyor. İşte ölen bir kişinin büyük bir arzu ile gökyüzüne baktığını görmüyormusunuz diyor. Çünkü ruhunun götürüleceği asansörü görünce büyük bir şaşkınlıkla gözlerini dikiyor ve o sırada ruh çıkıyor vücuttan. Şimdi o zaman bu çıkış son derece şey olarak bizim bilgi eksikliğimizden kaynaklanan şeyden dolayı, bizim düşündüğümüz şekillede değil çok hızlı bir şekilde oluyor. Bir de burada geçende Enes Hoca’nın dikkat çektiği bir husus oldu. Bu İsra suresinin başında AllahTeala diyor ki; “li nuriyehu min ayatina “(İSRA 1) diyor. “Muhammed’e ayetlerimizden gösterelim diye”. “li yera” değil. “görsün diye” değil, göstermek için şey yapıyor. O zaman göstermek içinse orada bir rehber var demektir değil mi? Orada götürüldü diyor gitti değil götürüldü. Şimdi ondan dolayı da Necm suresinde ne diyor? Oraya kadar gitmiş Allah hangisinin gösterilmesini istiyorsa Muhammed(as) onu görmüş. Öyle istediği yere bakmamış, serbest bir gidiş değil o. Ondan dolayı ne diyor; “ma zagal basaru” göz sağa sola kaymadı, şuna da bakayım buna da bakayım diye. “Ve ma tega”(NECM 17) Muhammed aşırıya da gitmedi. Ya şunu da görsem bunu da görsem demedi yani. Neler gösterildiyse o. Şimdi aklıma geliyor bizim Allah rahmet eylesin bir sanayici, dokumacı bir zat vardı. Fransa’ya gitmiş penye üretimi yapan bir fabrikaya girmiş. Orada bir makinayı göreceğim diyor. Şimdi getirdiler diyor bana bir at gözlüğü gibi bir gözlük. Sağa sola bakmam yasak diyor. Atölyeye girmiş sağa sola bakmak yasak diyor. Sadece makinanın yanına gideceğim makinayı gösterecekler. Orada giderken şöyle bir gözüm sağa kaydı diyor. Orada bir şey gördüm diyor hemen zihnime kaydettim diyor geldim Türkiye’de o işin üretimini yaptım ve aynı yere o maldan satmaya başlamıştı adam daha sonra. Yani dünyada o konuda bir numara olmuştu. Allah rahmet etsin. Sonra çocukları devam ettiremedi ayrı bir konu. Şimdi, adam atölyesine sokuyor, at gözlüğü gibi bir şey iki tarafı boru gibi bir şey şey yapıyor ki sağı solu görmesin, gel sadece şu makşnayı gör tamam diyor. Ama o ne yapmış oluyor? Gözü kaymış! Fakat Peygamberimizde öyle bir şey olmamış. O nebi değil, evet. Peygamberimiz verilen emre tamı tamına

Katılımcı: O asansörde gözü zaten kaymaz.

Abdulaziz Bayındır: Çıkılan yeri kastediyoruz. Asansörün yapısını biz bilmiyoruz tabi.

Mehmet Hoca: Peygamber(sav) diyor ya bunu bir insan gözü görmemiştir diyor. Öyle bir asansör.

Abdulaziz Bayındır: Muhteşem bir şey diyor yani. Bundan daha güzeli olmaz diyor.

Yahya Şenol: Geçen hafta da bir soru sorulmuştu, kafaya takılıyor. O mescidi haramdan çıkış, niye “isra” fiiliyle kullanılıyor? Suat Hoca mı sormuştu? Yürütme fiilini niye kullanıyor Allah direk yükselme için? Yürüme yukarısı için indikten sonra geçerli olabilir. Katlarda falan. Daha mescidi haramdan niye “isra” diyor?

Abdulaziz Bayındır: Her an için ayrı kelime olmaz ki. “Esra” gece yürüyüşü.

Yahya Şenol: Kuranı kerimde hep öyle kullanılmış ya. Maddi yani, ayakla yürümek yükselmek değilde.

Abdulaziz Bayındır: Yani her bir kelimenin bir takım mecazi kullanımı da vardır. Şimdi orada insanların, o toplumda insanların gökyüzünde yürümesi, bugün de gökyüzünde yürümesi diye bir olay yok ki. O zaman gökyzüyle ilgili mecazi kullanımdır.

Yahya Şenol: “Minel mescidil haram” diyor ya, yani yolculuğun başlangıcından itibaren yürüme.

Abdulaziz Bayındır: Yani insanların gök yüzünde yürüyemeyeceğini biz biliriz.

Yahya Şenol: Gökyüzünde yürüyemeyeceğini. Çıkma fiili kullanılıyorya. “yacallu fihi ya’rucun” “ta’rucu”. Ama onda isra diyor mesela. Yükselme demiyor.

Abdulaziz Bayındır: Ben işte isra kelimesine belki yarın bir başka şey anlayabiliriz ama benim şu andaki anladığım: bu bir mecazi kullanımdır. Yani şimdi bir manayı hakiki mutazır oldukça mecaza girilir değil mi? Gerçek yoksa.

Yahya Şenol: Yarın öbürgün çıkıp millete sunduğumuzda bizim yaptığımız itirazın aynısını yapacak. İsra fiili kuranda, misal on yerde kullanılıyor dokuzunda maddi bir tanesinde niye manevi diyorsun.

Abdulaziz Bayındır: Bir başka fiile bakarsın o da öyledir yani. Dillerde böyledir.

Yahya Şenol: Gece maddi bir yürüyüş yapma.

Abdulaziz Bayındır: Dillerde böyledir canım.

Katılımcı: Başka bir yerde var mı?

Yahya Şenol: Var

Katılımcı: “Tren gidiyor hava limanına” “gidiyor” ayakları yok “gidiyor.

Yahya Şenol: Gidiyor ama yükselmiyor. Uçak için aynı..

Katılımcı: İngilizcede de aynı. “Go”,”go: yürümek”.

Yahya Şenol: Uçak için ne diyorsun? “Fly” diyorsun ama. Aynı şey değil.

Aynı Katılımcı: Uçağa diyorsun

Abdulaziz Bayındır: Uçak için de, hava aletleri için havada yüzüyor ifadesi de kullanılıyor.

Yahya Şenol: Yürüyor diyor.

Abdulaziz Bayındır: O kelimelerin kullanımları böyledir. Başka ifade imkanı yok.

Şimdi burada diyor ki;”ma zagal basaru ve ma tega”(NECM 17) diyor AllahTeala. Yani Peygamberimiz(sav)’e gösterildiği için kendisi sağa sola bakmamış. Zaten geçen hafta da şey yaptık burada çok açık ve net Peygamberimizin ruh ve cesetle birlikte gittiği. Yine şu şeye de tekrar bir vurgu yapalım ondan sonra hadislere geçeriz. Buhari burada mı?

Yahya Şenol: Burada.

Abdulaziz Bayındır: Konunun bu açısını son anda hızlı bir şekilde özetlemiştik, ondan dolayı birazcık daha detay vermiş olalım dedim. Bir de geçen hafta Rasim Hoca’nın sorusu üzerine ortaya çıkan bir husus vardı. Onu da tekrarlamakta fayda var. Talak suresinin son ayeti. Onikinci ayet. Diyor ki burada AllahTeala;”Allahullezi halaka seb’a semavatin: yedi göğü yaratan Allah’tır” diyor. Peki “ve minel ardı: yerden de mislehunne”(TALAK 12) yedi göğün mislini yaratmıştır. Ne demek? Onun benzerini yaratmıştır. Yedi göğün benzerini yarattıysa, o zaman mesela göklere göre en küçük olan cisim dünya olması lazım göklerle karşılaştırdığınız zaman. Giderek büyüyor büyüyor ve yedinci kata kadar çıkıyorsunuz. Şimdi bunun tamamını dünyanın bir prototipi olarak alırsanız oradan merkeze doğru indiğiniz zaman da merkezde de dünyanın bir benzeri, bir çekirdek olmalı. Ama şuanda bulunduğumuz alan dünyanın yedinci katı olmuş oluyor. Göklerle kıyasladığımız zaman. Yedinci kat insanların yaşamasına müsait olarak yaratıldığına göre o zaman demek ki göklerin de yedinci katı insanın yaşamasına müsait olabilir. Yani o akla geliyor. Ha öyl mi? Bu konuda hadisleri belki tekrar okumakta fayda var yani. Peygamberimiz gittiğine göre bütün rivayetleri ortaya dökmekte fayda var. Ama şu anda benim aklıma gelen bir şey yok. Ama öyle olacağı anlaşılıyor. Dolayısıyla orada Peygamberimiz asansörden inmiş olabilir, miraçtan inmiş olabilir.

Yahya Şenol: Diğer katlarda inebilir mi? Hani selamlaşıyor ya peygambetlerle.

Abdulaziz Bayındır: Diğer katlarda inmiş olması biraz zor. Tabi onu bilemiyorum. Benim şu anda aklıma gelen bu.

Yahya Şenol: Hadislerde selamlaşması falan var.

Abdulaziz Bayındır: Şimdi o ara bilgilere kuranı kerimden ulaşamıyoruz ara bilgilere.

Katılımcı: Şimdi yedi kat sema en son olduğuna göre yedi kat yerin dibi de en alt olması birbirine daha uygun değilmi? Üzerinde yani birinci kat sema birinci kat yer.

Abdulaziz Bayındır: E zaten öyle dedik. Şu anda bulunduğumuz

Aynı Katılımcı: Şu anda bulunduğumuz birinci kat olması..

Abdulaziz Bayındır: Hayır. Yere göre düşünürseniz şu anda biz yedinci katta, yeryüzünün yedinci katında yaşıyoruz.

Aynı Katılımcı: Ama yer ile göğü birbirine beraber..

Abdulaziz Bayındır: Beraber niye düşünüyorsun? Gökler ayrı yer ayrı. Allah hiç bir zaman beraber şey yapmıyor ki “halakas semavati vel ard” diyor. Yeri gökten devamlı ayırıyor. Bu astronomide yer, gök cismi olarak kabul ediliyor ama kuranı kerimde öyle değil.

Rasim Hoca: Hocam burada biraz daha düşünmemiz gereken bir soru var. Diyoruz ki mislini yarattı. Benim çoktan ilgimi çekiyor. Bak mislini yaratmak: bak bu yer küresi diyelim. Bu bir sonuca varmış bir varlık tipidir diyelim. Bu sonuca varmış. Burada yedi katı güzelce bulunsun. Ana o yedi kat kimse onun sonunu bulamamış. O yedi kat..

Abdulaziz Bayındır: Göklerin yedinci katını mı diyorsunuz?

Rasim Hoca: Evet. Orada yedi kat çok gizlidir, çon farklıdır. Ana fark budur. Bu sizin elinizde olan şeydir, bu sınırlıdır. Bunun sınırları var. Siz tutarsınız..

Abdulaziz Bayındır: Onun da sınırı var, sidretul münteha dediği zaman son sınırını ifade ediyor.

Rasim Hoca: Bizim için sınır yoktur, biz ne kadar bakıyorsak, bakıyoruz ediyoruz..

Abdulaziz Bayındır: Ama göremiyoruz, gözümüzün durumu başka bir şey tabi. Bak burada bir de şu şey var. Yahya Şenol senin aklına gelir. Allah size tökten anam indirdi diye bir ayet vardı.

Yahya Şenol: ” Ve enzele lekum minel en’ami” Zümer suresind var. “Halakakum min nefsi vahide” diye başlıyor. 6.ayet.

Abdulaziz Bayındır: Kaçıncı sayfa?

Yahya Şenol: 458 veya 456, iki sayfa oynarsa.

Abdulaziz Bayındır: Sen bitirdinmi sözünü Rasim Hoca? Bitirmediysen tam olarak dinleyelim seni de ondan sonra buraya geçelim. İstersen bu ayeti okuyalım. Zümer 6.ayet. Bak burada diyor ki;” halakakum min nefsi vahide: sizi bir tek nefisten yarattık”. Yani kadını da erkeği de. İşte döllenmiş yumurta. “Sümme ceale minha zevceha: eşini ondan aynı nefisten oluştuurdu”.”Ve enzele lekum: sizin için indirdi”. “Minel en’ami semainiyete ezvac: enamdan sekiz eş indirdi”. Şimdi bu, benim aklma geliyor böyledir demiyorum, sadece aklıma geliyor sesli konuşuyorum da belkide yedinci kat semadan indirilmiş de olabilir. “Enzelne hadide” meselesinde zaten o gökten olduğuna dair de araştırmacılar yani toprakta bu hadid olmaz da diyorlar, o da olabilir. Bir de geçende bir yerde bir tebliğ dinledim. Bu meyvelerin ürünlerin oluşması, gıdaların oluşması var ya. Sizin için gökten rızık indirdi ayeti kerine var ya. O şeylerde havadan aşağıya inen o bizim göremediğimiz maddeler esas oluşturuyormuş o gıdaları. “Ve fis semai rızkıkum” evet. “Ve ma tuadun”(ZARİYAT 22) evet. İşte bütün bunları her zaman..

Yahya Şenol: Uzanları bakacak ki..

Abdulaziz Bayındır: İyi ya işte, bizim bunları konuşmamızın sebebi şu; belki bir uzman duyar da dikkatini çekmiş oluruz. Şurada onların her birisinin uzmanları olsa da her bir konuyu günlerce aylarca böyle noktasal olarak incelesek, biz ilgili ayetleri söylesek onlar da bilgilerini söylese, o zaman muhteşem bir sonuç ortaya çıkar. Şimdi burada bir de şu husus var: bakın dikkat edin kuranı kerimde enam diğer hayvanlardan ayırd edilir. Enam çok ayrı bir kategoriye sahiptir. “Behimetül enam” denir. Hep öyledir yani. Çünkü aptal adamları onlara benzetilir. Koyun sürüsü var, keçi sürüsü var değil mi? Deve sürüsü, sığır sürüsü, bir çocuk bunları önlerine kadar otlatır getirir akşam. Ama mesela bu enamın dışında sürüsü olan insanların şey yaptığı bir hayvan türü var mı?

Yahya Şenol: Atlar.

Abdulaziz Bayındır: Atlar var, doğru. Ama atların bir farkı var mı bunlar daha iyi bilir at konusunu. Enamdan bir farkı var mı?

Enes Hoca: Enama göre çocuklara yaklaşamıyor, korkuyor atlar.

Abdulaziz Bayındır: Benim bildiğim kadarıyla mesla atı meraya bırakırlar, atı yakalamak..herkes yakalayamaz.

Mehmet Hoca: Tosuna göre daha tehlikesizdir. Bir de at da enama girer. Çünkü biz atı yeriz. Ve AllahTeala da diyor; “enamu te’kuna minha ma terkabun” yani enam içinden binek olarak kullandığınız vardır”.

Yahya Şenol: Orada enamdan ayrıca geliyor “vel hale vel rivale” diye

Mehmet Hoca: Enamın içine girmesi gerekir.

Abdulaziz Bayındır: Girmiyor, çünkü “semaniyete ezvac” diye onu AllahTeala ayrıca bak “minad da’nisneyni” “da’n” nedir? Koyun değil mi? “Ve minel ma’zisneyn: keçi”.(ENAM 143)

Yahya Şenol: Hayır, o Nahl suresinde belli zaten. “Vel enamu halaka”(NAHL 5) dedikten sonra bir ayet sonra”vel hayle vel bigale vel hamire”(NAHL 8) diye ayırıyor.

Abdulaziz Bayındır: O yenilip yenilmemesi ayrı bir konu

Mehmet Hoca:  Enamın içinde binek olarak kullandığınız vardır diyor.

Abdulaziz Bayındır: Deveye değil diyor ya. Neyse.

Katılmcı: O “semai” dediniz ya hocam, şimdi ağaçların çiçek zamanında eğer çok yağışlı olur rüzgar, kuru hava olmazsa ağaçlar meyve vermez döllenme olmadığından dolayı.

Abdulaziz Bayındır: Yani mesla bu konuyu bilmediğim için dinlediğim şey detaylı olarak aklımda kalmadı çok güzel bir tebliğ sunmuştu birisi. Ve mesela toprağın içerisinde bir deneme yapmışlar, bir ağaç yetiştirmişler. Ağaç 70 kilo kadar gelmiş. O kiloya kadar çıkmış bu defa ağacı ayırmış o saksı toprağını tartmışlar, ağacı tartıyorlar 70 kilo saksıyı toplam tartıyorlar 60 gram azalma var. Peki bu 70kilo nereden çıktı? Bu ağacın 70 kilo olan odunu, şu su bu su yani nereden oluştu? 60gr topraktan almış, gerisi nerede? Gerisi de havadan alıyor.

Katıkmcı: Havadaki karbondan

Abdulaziz Bayındır: Havadan alıyor evet.

Aynı Katılımcı: Havada karbondioksit var ya, o oksit kısmını ayırıyor, karbon kısmı kalıyor.

Abdulaziz Bayındır: İşte o uzman olan şahıs bir çok şeyler söyledi. Tabi ben bilmediğim için aklımda kalmadı. Ama işte oradan gökten rızkımızın indirilmiş olmadı aklıma geldi benim. İşte bütün bunları birleştirmek lazım. Yani bu kadar şey anlatmamızın sonucu şu, az önce işte Yahya Şenol’nın da söylediği gibi bu hususlar bizim tek başımıza çözmemize ihtimal olmayan hususlardır. Çözemeyiz yani.

Katılımcı: Hocam en basidinden çürüme de o şekilde oluyor. Mikrobiyoljik cisimler canlı bir şeyi bir ksç günde yok edebiliyorlar. Gözle göremiyoruz ama. Kuruyor, çekiliyor

Abdulaziz Bayındır: Yok oluyor. Ve o tabiata karışıyor. Yani muhteşem bir oluşum, değişim, gelişim kanun..

Aynı Katılımcı: Gözle göremiyoruz.

Abdulaziz Bayındır: Gözle göremiyoruz. Bütün bunları hangi bilim dalı olursa olsun çalışmalarının merkezine kuranı almak zorunda. Şimdi siz düşünsenize gök cisimleri üzerine, astronomi üzerine çalışanlar az önce bu kurandan çıkardığımız şu bilgileri kendileri için esas alıp da üzerinde çalışsalar. Ufukları bir anda genişler. Hedef çok yükselir ve bu defa başka şeyler aramaya başlarlar. Yer bilimleri üzerine çalışanlar bu ayeti kerimeler üzerinde şey yapsalar başka şeyler anlar. Hayvanlar üzerinde çalışanlar başka şeyler aramaya başlarlar. Biz de o zaman bir takım istifadeler ederiz. Onlar bu ayetle ilgili şeyler söylediği zaman bu defa şu anda verdiğimiz mananın çok ötesinde manalar veririz. Çünkü sözlüğe baktığınız zaman bir kelinenin on-onbeş tane manası var. E biz kendi bilgi gücümüze göre o manalardan birisini seçerek cümleye anlam veriyoruz. Ama biraz sonra bakıyorsunuz ki işte ilişki değişiyor. O zaman muhteşem bir açılım meydana gelmiş oluyor.

Evet şimdi bunu böylece özetledikten sonra yani Peygamberimiz(sav)’in miraca çıkma olayı son derece önemlidir. Bunu her sene insanlar hatırlasalar yeridir. Miraç meselesi vesilesiyle bu konularda ilmi çalışmalar olmalı. Ama olay bildiğin çerçeve içerisinde bir kandil kutlaması içerisine girdiği andan itibaren kilitleniyor. Zaten Peygamberimiz öyle bir şey yapmamış, sahabe yapmamış, ondan sonra uzunca asırlar hiç yapılmamış. Böyle kilitleniyor, bazıları geçende diyor ki; efendim ne olacak, ne zararı var işte insanlar bak camiye gidiyorlar ne güzel. Çok zararı var. Çünkü o insanlar bu arada sırada olan ve adına da dini verilen bu gecelere hiç yüklenmemesi gereken anlamlar yükleyerek kendilerini ibadet yapmış olarak tatmin ediyorlar.

Yahya Şenol: Ertesi gün gelmediğinden belli işte

Katılımcı: Günah çıkartıyor.

Abdulaziz Bayındır: Sabaha kadar uyumuyor. Günah çıkartıyorlar.

Katılımcı: Yani camiye gitmesi günah değil de sadece o geceye ibadet tahsis edip ondan sonra ömrünün..

Abdulaziz Bayındır: Kardeşim, camiye her gün gitmesi lazım, her gün gitmesi lazım. Yani şimdi ben size anlatmıştım. Kadın bana sordu müftülükte, diyor ki; kadir günü ne zaman? Dedim kardeşim kadir günü diye bir şey yok, kadir gecesi var. Yok yok kadir günü ne zaman onu bana bir şey yaparmısın? Kardeşim 26.geceyi 27.güne  bağlayan.. Allahallah kadir günü yok. Peki oruç ne zaman tutulacak diyor. Ya bu ramazanın tamamında tutulacak kardeşim. Bak şimdi zihninde oluşturduğu yeni dine bak. Bir ay boyunca oruç tutmamış, kadir gecesi nasılsa bin aydan hayırlı. Kadir günü de bir gün oruç tutacak o da bin aydan hayırlı. Müslümanlar diyecek ki siz devam edin, bak ben bir aylık orucu bir günde bitirdim.

Yahya Şenol: Kitapta okumuştum Hayrettin Karaman mı Yaşar Kandmir mi bir cümle kullanmışlar; eğer insanları camiye, ibadete çekmek için bidat üretmekten başka bir çareniz yoksa sizin için o din ölmüş demektir diyor.

Abdulaziz Bayındır: Çok güzel bir cümle kim kullanmışsa.

Yahya Şenol: Yok mu başka birşey. İlla yalan mı atacaksın camiye gelsin diye. Başka bir şey onu tatmin etmiyorsa bitmiştir o adamın işi.

Abdulaziz Bayındır: Bitmiş yani ne olacak.

Yahya Şenol: Din senin için de bitmiş sen de bir şey bulamıyorsun. Onu da hiç bir şey tatmin etmiyor, illa yalan atacaksın ki camiye gelsin.

Abdulaziz Bayındır: Bu çok güzel bir cümle gerçekten. Sen onu o şeye yazsana.

Yahya Şenol: Benim kandil geceleri yazısında var o.

Abdulaziz Bayındır: Var mı, iyi. Biz bunu falanca kitapta yazdık. Tamam çok güzel. Şimdi bu bir. Bir de şey var biliyorsunuz, onu da geçen hafta burada uzun uzun o konu üzerinde durduk. Mescidi aksa ifadesinin Kudüs’te olmayan bir mescid olarak şey yapılması var. Buhari bu mu? Tamam Buhari’yi örnek olarak, Müslim’de aynısı sen oradan ilaveni yaparsın, desteğini verirsin tamam mı?

Yahya Şenol: Hatta siz okuyunca anlaşılacak, Müslim’in ki ondan daha önemli. Çünkü orada birincide hadisin sadece birinci satırını veriyor. Geniş hadiste direk birinci kat semaya çıkış var. Burada ikisi de uzun biri öyle, biri öyle.

Abdulaziz Bayındır: O zaman oradan okuyalım. O daha iyi. Sen oku.

Yahya Şenol: Özet olduğu için, onu söyleyelim.

Abdulaziz Bayındır: Mesela bu Buhari, Sahihi Buhari. Burada hangi bab idi? Hadisul İsra bu.

Yahya Şenol: Kitap Menakıbıl Ensar. Kaynak verirken öyle veriyoruz ya hani. Buhari Menakıbil Ensar diye.

Abdulaziz Bayındır: Bu Menakıbul Ensar mı? Bedul Halk idi ama.

Yahya Şenol: Bedul Halk’de 6. Bab’da var. En detaylı orada.

Abdulaziz Bayındır: Tamam Menakıbıl Ensar. İsra Hadisi. Şimdi bak birinci hadiste diyor ki; “Yahya Şenol b. Bukeyr, El Leys b. Ukeyl’den o da İbni Şaab’dan o da Ebu Seleme b.Abdurrahman Yazıcı’dan. Ebu Seleme demiş ki; Ben Cabir b. Abdullah(ra)’dan işittim Rasulullah(sav)’den şöyle duyduğunu söyledi; Kureyş beni yalanladı. Ben de hicirde kalktım”.

Hicr: şimdi şu kabe ise kabenin önünde bir yarım daire, hatim de deniyor ona hicir de deniyor yarım daire şeklinde bir yer var. Orada kalktım diyor.

“Fecelallahu liye beytil makdis: AllahTeala bana beyti maktisi gösterdi orada” diyor. Ayağa kalktım karşıma beyti maktis çıktı. Bugün Mescidi Aksa dedikleri Kudüs’teki.

“Fe tafiktu uhbiruhum an ayatihi: ben de Beyti Makdis’in ayetlerinden(önemli özelliklerini) onlara söylemeye başladım”. diyor. “Ben oraya bakıyordum”. Peygamberimiz şeyden oraya bakıyor. Bu bir. Hadisin biri bu. Diyor ki Kureyş yalanladı. Kuryş niye yalanlasın? Madem AllahTeala ayeti kerimede “li nuriyehum bi ayatina” diyerek “peygambere ayetlerimizi göstermek için yaptık” diyorsa bunu Kureyşlilere açıklamasının bir anlamı var mı? Zaten Kureyş’e inanın demesine lüzum yok ki. İnsnacakları şey bellidir.

İkincisi işte 3887 numara, bir önceki 3886 numaralı hadisti Buhari’de. Bu 42. Bab, o 41. Bab. İsra ve Miraç diye ayırmışlar iki ayrı şey var. Biliyorsunuz gelenekte israya inanmak mesela akide de ne derler: israya inanmayan ne olur? Kafir olur derler, ayetle sabit. Meymiş ayetle sabit olan: Peygamberimizin Mescidi Haram’dan Kudüste bulunan Mescidi Aksa’ya kadar olan yolculuğu ayetle sabitmiş. Buna inanmayan kafir olur diye okuduğumu hatırlıyorum. Bir de miraç. Miraç kelimesi az önce şey yaptığımız gibi ismi alet, çıkış aleti demektir. Hadi oradan mecazen oraya çıkmanın da ismi olsun. O da olabilir yani dil bakımından bir sakınca yok o anlamda kullanılması.

Şimdi yine Malik b. Sasaa(ra) demiş ki “ene nebiyallahu(sav) hatta leyletin usriye bihi”. Evet Miraç başlığı altında gene İsra kelimesiyle götürüldüğü gece ile ilgili Peygamber Efendimiz(sav) şöyle dedi diyor: “beynema ene fil hatim” gene az önceki o “hicir” ifadesi “hatim” aynı anlama geliyor. Kabenin önündeki o yarım daire. Ben oradaydım diyor. “Ve rubbe ma kaletil fil hicr: “hicr” de demiş olabilir, çünkü ikisi de aynı yer. “Muttaci’an: yan üstü yatmıştım böyle”. “İz etani atin: bana birisi geldi”. “Fe kadde fe şakka” “kadde: parçaladı”, “şakka: yardı”. “Ma beyne hazihi ila hazi: şuradan şuraya kadar yazdı” göğsünü gösteriyor. “Fe kultu lil carudi ve huve ila cembi: yanımda bukunan Caru’ya dedim ki”,”ma nabihi” -bunu ravi söylüyor evet-“Peygamberimizin bundan maksadı ne?”. “Kale min sureti nahrihi ila şiaratihi ve semitu yekulu min kassıhi ila şiaratihi”. “Şiara” ne demek? “Göğüs” değil mi? İşte şuradan buraya kadar. “Festahrece kalbu: kalbimi çıkardı”,”summe utitu bi tasdihim mimratihim imanen: iman dolu bir altın tas getirildi” tasın içinde iman olur mu? “Fe gusule kalbu: kalbim yıkandı”.”Summe huşiye summu uide summe utitu” “huşiye ne demek?

Mehmet Hoca: Açılan yeri doldurdu.

Abdulaziz Bayındır: “Sonra dolduruldu, sonra tekrar eski şekline getirildi”.”Summe utitu bi dabbetin dunel begali ve fevkel hımari ebyada: bana bir hayvan getirildi, eşekten büyük katırdan küçük, beyaz”. “Fe kale lehul Carut”- carut bu defa raviye diyor- diyor ki;”huvel buraku ya eba hamze: o buraktır” diyor. “Kale Enesun” Enes’de demiş ki evet,Ense Bin Malik. “Yedehu kadfehu ende aksa tarfihi: gözünün gördüğü en uç noktaya ayağını atıyor”

Mehmet Hoca: Eşekten büyük katırdan daha küçük olması lazım.

Abdulaziz Bayındır: “Fe humultu aleyhi: ona bindirildim”. Burada Kudüs yok bak. “Fem talaka Cibrili hatta tes sema eddünya festeftah: birinci dünya semasına kadar gitti orada kapının açılmasını istedi”. Ve buradan öyle anlaşılıyor ki burak orada kalıyor. Oradan yukarı belki asansörle çıkıyor, neyse. Şimdi burada bakın iki tane hadis yanyana birisinde Peygamberimiz Kudüs’e gitmiş, gelmiş. İşte oradaki olmayan mescidin özelliklerini hicrden anlatıyor şeye. Öbüründe hiç Kudüs’e gittiği yok, direk birinci kat semaya çıkmış. Dolayısıyla bu ikisi yanyana, bu ikisi de Buhari hadisi. Bunlardan birisi doğruysa diğeri yanlış.

Enes Hoca: “Fe humultu aleyhi” hatta” var ya, ayetteki cümle düşmüş olabilir mi? Diyebilirmiyiz?

Yahya Şenol: Öyle diyorlar zaten hasretmiş ravi onu diyor.

Enes Hoca: sonra “hatta” var. Onun üzerine bindirildim diyor “hatta” var.

Abdulaziz Bayındır: Öyle diyebilir de işte bir de kuranı kerim var. Orada ne diyor;

Yahya Şenol: Müslim’de de Kitabul İman’da 359.hadiste şu an şu okuduğunuz uzun hadis “utitu bil burak ferakibtuhu hatta eteytu beytel makdis”.

Abdulaziz Bayındır: Hah! Beyti Makdis’e geldim diyor burakla.

Yahya Şenol: “Ferabattuhu bil halkatilleti yerbi rubyel enbiya”

Abdulaziz Bayındır: Şimdi bak bu burak, getirilmiş özel bir binek ve onu bağladım diyor peygamberlerin hayvanlarını bağladıkları bir şeye bağladım. Peygamberler kendileri için özel bir hayvan bağlama halkası oluşturmazlar ki, ne demek yani. Bir halka var ve peygamberler gelip oraya bağlıyor.

Yahya Şenol: “Madagal mescidü mesalleyti fi rekateyni”

Abdulaziz Bayındır: Olmayan mescide girdim iki rekat namaz kıldırdım diyor

Yahya Şenol: “summe haractu” ondan sonra bir satır sonra da “summe a’rece bimas sama festefta” ile başlıyor.

Abdulaziz Bayındır: Sonra semaya çıkıyor.

Yahya Şenol: Şimdi 261.hadis..

Abdulaziz Bayındır: Bu hadiste Mekke’den gidiyor Kudüs’e. Orada burakı bağlıyor halkaya, orada namaz kılıyor, sonra gökyüzüne çıkıyor.

Yahya Şenol: Şimdi 263.hadiste yani 4 hadis sonra biraz önce şeyde okuduğunuz Buhari’dekiyle örtüşen bir hadis. Şeyler geldi diyor “furuce sakki beyti ene bi mekke”

Abdulaziz Bayındır: Aynı olay, Mekke’de göğsüm yarıldı

Yahya Şenol: “Fe ferece safi sümme gasalehu fi mai zem zem sümme cai bi tasdi zehebin mun hikmeten ve imanen fe ahraza ha fi sadri summe etbahu summe ahede bi eydihi summe fe a’rece bi ilessema”

Abdulaziz Bayındır: Bak “elimi tuttu”, burada burak yok. Elimi tuttu ve miraç oradan itibaren başlıyor.

Yahya Şenol: 264.hadiste şey de geliyor “summe utitu bi dabbetin ebyat yu kalu lehul burak fevkul humayu ve dunel bagl ye kahu inde aksel tarfihi fe hu mintu aleyhi summen talaka hatta eteyna sema eddunya”

Abdulaziz Bayındır: Evet. Buraka bindim ve birinci kat semaya çıkarıldım.

Yahya Şenol: Yani 259 ile 264.aynı ama birinde beyti makdis ayrıntısı var birinde yok direk, yine burak var yani.

Abdulaziz Bayındır: O zaman o beyti makdis ayrıntısı sonradan ilave edilmiş.

Yahta: Bu Süleyman Molla İbrahimoğulları’nın kitabından bakmıştım. Oradan şu şekil toparlamışım. Yani bilgi olsun diye söyleyeyim. Şimdi demiş ki; ilgili hadisler üç farklı rivayetle gelmiş. Miraç hadisleri. Birincisi Enes b. Malik’den doğrudan rivayet, kendi rivayet ettiği hadis. Biri Enes b. Malik’in

Abdulaziz Bayındır: Enes b. Malik Mekke’de yok, Medine’de yaşayan bir zat.

Yahya Şenol: Biri Enes b. Malik’in Ebu Zer’den rivayeti.

Abdulaziz Bayındır: Ebu Zer Mekke’den.

Yahya Şenol: Biri de Enes B. Malik’in Malik B. Sasaa’dan rivayeti. Enes b. Malik’in diğerlerinden yani Ebu Zer ve Malik b. Sasaa’dan rivayetlerinde miraç yolculuğu mescidi haramdan direk göklere gidiş şeklinde anlatılırken..

Abdulaziz Bayındır: Bir kere Ebu Zer Peygamber Efendimiz ile Mekke’de yaşamış bir kişi. Ama öbür Malik b. Sasaa kim acaba onu bilmiyorum.

Yahya Şenol: Enes b. Malik’in bizzat kendi rivayetlerinde mescidi haramdan kudüse oradan göklere.

Abdulaziz Bayındır: Enes. B. Malik Medine’de yaşamış olan bir zattır. O zaman çocuktu zaten.

Yahya Şenol: Enes B. Malik- Eb Zer, Enes B. Malik- Malik B. Sasaa. Şu ikisi..

Abdulaziz Bayındır: Bir de Aişe validemiz daha henüz peygamberimizin eşi değilken yani onunla gerdeğe girmemişken

Yahya Şenol: Medine’de doğup büyümüş, Peygamberimizin Mekke’d ki şeyini zaten bilmiyor. Kendisinin doğrudan rivayerleri Kudüs ayrıntısı var ama olayı daha yakndan bilebilecek olan Ebu Zer ve Malik b. Sasaa’dan aldığı da göklere çıkış şeklinde. Böyle fark var yani.

Abdulaziz Bayındır: Kubbetus sahra maddesi 24.ciltte olabilir. Çünkü basın yayın bugünkü gibi gelişmemiş. Bugün bile yapılıyor şeye rağmen. Mesela dikkat ederseniz son zamanlarda sistemler tutturulamıyor, çünkü çok sayıda basn yayın organları var ve bilgi anında her tarafa dağılıyor ve insanlar artık yeni yollar arayacaklar insanları kandırarak yönetebilmek için. Eski metodlar ortadan kalkmış vaziyette.

Şimdi burada. Malik B. Sasaa’da da direk göklere değil mi?

Yahya Şenol: Zaten Ebu Zer ile Malik B. Sasaa ikisi göklerden diyor, Enes b.Malik kendisi rivayet ettiğinde..

Abdulaziz Bayındır: Bu işi bilebilecek olanlar bu iki zattır başkası değil.

Yahya Şenol: Burada da 259 da”An Enes İbni Maliki kale enne Resullallah” deyince araya beyti makdis giriyor.Enes b. Malik bir defa kendisi Medine’de ve çocuk, Mekke’de yok. Tarihen sabit. 263’de “An Enes b. Malik kane Ebuzer yuhaddisu” burada “farece bi iles semaikum”. Buradakind de “An Maliki b. Sasaa” işte aynı ibaredeki gibi. Fark var yani. Hadisçiler de buna baksın yani. Biz mi yapacağız her şeyi.

Abdulaziz Bayındır: Ya tamam da işte duygusallık katılınca malesef olmuyor. Şimdi burada bir başka şey daha var kubbetus sahra başlığı altında. Ben altını çizmiştim niye benim çizdiğim, burada başka şey de mi var? Buna hiç dokunulmamış gözüküyor.

Yahya Şenol: Mescidi aksayı belki çizmişsinizdir.

Abdulaziz Bayındır: Orada şöyle bir ifade var: Yakubi tarihinde geçen bir rivayetten bahsediliyor.

Yahya Şenol: O işte Hocam. Kubbetus sahra mı o?

Abdulaziz Bayındır: Kubbetüs sahra da ben altını..

Yahya Şenol: Solda olacak.

Abdulaziz Bayındır: Şurada bir yerdeydi. Şimdi burada diyor ki; kubbetus sahranın yapılış sebebiyle ilgli farklı görüşler vardır. Bunlardan birincisi de Abdullah b. Zübeyr’in Mekke ve çevresine hükmettiği yıllarda.. İkiye bölünmüştü mslümanlar bir Abdullah b. Zübeyr var halife olarak, bir de Abdul Melik b. Mervan var. O emevilerden öbürüsü Aişe validemizin yeğeni oluyor. Abdullah b. Zübeyr’in Mekke ve çevresine hükmettiği yıllarda Suriye hacılarından biat almak istemesi üzerine-Suriye tarafına hükmediyor Abdulmelik b. Mervan- Abdulmelik b. Mervan tarafından kabeye alternatif olarak inşaa ettirilmesi iddası var. Kubbetus sahra. Çünkü K. sahranın yapılmasının hiç bir mantıklı tarafı yok. İçinde bir taş var, taşın üzerinde şey var. O taşla ilgili de uydurulan hikayeler var. Güya o taş havada duruyormuş da Peygamberimiz ona ayağını basmış, havada duran taşa. Gökyüzüne çıkmış sonra yere yapışmış falan. Bir sürü hikayeler uyduruyorlar o taş ile ilgili. Onun için ona haceri muallak derler. Halbuki o tür taşlar dünyanın her yerinde çokca vardır ama siz bir takım hikayelerle onu şey yaparsanız. Şimdi bak burada onun resmi var, bir taş var yani başka da bir şey yok. Eğer namaz kılacak bir mescid olarak da düşündüğünüz zaman en büyük yeri taş işgal ediyor. Namaz kılma yeri az. Şimdi..

Yahya Şenol: Bir de yuvarlak olduğu için o namazı da kılamazlar. Çünkü kabenin tersinde orası. Sadece bir bölümünde onu öne alarak namaz kılabilirler, arkaya yuvarlak olduğu zaman kabeye doğru namaz kılamazlar.

Abdulaziz Bayındır: Taşı öne alarak. Dolayısıyla burada, yani hiç cami yapısına benzer tarafı yok o kubbetus sahranın.

Yahya Şenol: O bölümde, o maddde de diyor zaten, yapılış şeklinden anlaşıldığı kadarıyla ziyaret amaçlı yapılmıştır diyor, ibadet değil.

Abdulaziz Bayındır: Fakat o resmi ortaya koyduğunuz zaman hemen yanı başında Safa Merve’ye benzer bir alan var. Ondan sonra da o dağın adı zaten zeytin dağı, o kubbetus sahranın bulunduğu. Bugün mescidi aksa,denen yeri de arafat duası için ayarlamışlar ve aynı mekanda her şeyi bitiriyorsunuz.

Mehmet Hoca: Mescidi Ömer de ihrama girilecek yer.

Abdulaziz Bayındır: Mescidi Ömer artık ihrama girecek başka bir yerde olmuştur.

Abdurrahman Yazıcı: Bir de şey var, Mervan şey yapıyor, işte hacılar Şam’dan gidince 7-8 yıl hac yapmıyor hocam.

Abdulaziz Bayındır: O nerede geçiyor?

Abdurrahman Yazıcı: Bir çok yerde duydum Hocam.

Abdulaziz Bayındır: Bend bir çok yerde duydum diyorum ama bu konuda özel bir çalışma yapılması lazım. Burada şimdi şey yapabilmeniz için insanlara mescidi aksa, bir kutsal mekan göstermeniz lazım.

Yahya Şenol: O rivayet doğruysa mesela diyelim, yani Abdurrahman Yazıcı’ın dediği 7-8 yıl haccı yasaklayabilir, hac burada yapılacak. Bunu sırf siyasi yönetim söylese kimse inandıramaz. Ne yapması lazım?

Abdulaziz Bayındır: Mecburen bir ayet ortaya koyacak. Yani ulemayı kullanacak.

Abdulaziz Bayındır: Ulemayı kullanacak. Ulemanın da biz söyledik dediği zaman kimseyi inandırması mümkün değil. Hadis olsa uydurdunuz derler.

Yahya Şenol: Burada nasıl başörtüsü yasaklanacağı zaman önce televizyonlarda bunun kuranın emri olmadığı söylenmeye başlandı ondan sonra yasaklandı.

Abdulaziz Bayındır: Başörtüsü yasaklanmadan yıllarca önce toplantılara başlamıştık İstanbul’da. Size anlattım, ben de bir kaç toplantısına katıldım sonra bizi dışladılar. Bu farzdır yapamazsınız falan filan deyince dışladılar bizi, biz daha katılmadık. Dolayısıyla sonradan mealleri değiştirenler oldu, bugün hala yoktur deyip de ortaya çıkanlar var. Ama şimdi tutuyor mescidi haram ve mescidi aksa diye iki tane mescid yanyana geçiyor. Bu müthiş bir şey, fırsat şey yapıyor. O zaman mescidi aksa hangisi? Nasıl olsa ilk kıble olduğuna dair de herkesin ittifakı var. Aynı zamanda Kudüs’ün tarihi bir kutsallığı var. İşte Süleyman mabedi falan filan. Orada bir tek eksik var, mescidi aksa yok. Çünkü bina yok orada. Hemen bir bina yapıyorlar büyükce, işte mescidi aksa buradır diyorlar. Bunu Velid yaptırıyor rivayetlere göre. Belki Abdulmelik. Ama Abdulmelik önce kubbetus sahrayı yaptırıyor. Abdulmelik kubbetul sahrayı yapınca, bu gün mescidi aksa denen yerde şey yapılmıyor. Orada sadece Arafat vakfesi yapılıyor sonra da o camiyi yapıyorlar. Ve bu kubbetus sahranın çevresini tavaf ediyorlar. O zaman mescidi aksa orası oluyor. Şimdi bakın bugün müslümanlara mescidi aksa dediğiniz zaman zihninde şekillenen resim nedir? Kubbetus sahradır değil mi? Her tarafta onun resmini koyarlar mescidi aksa diye.

Mehmet Hoca: Mescidi aksanın resimlerini de koymuyorlar, kubbetus sahranın koyuyorlar.

Abdulaziz Bayındır: Kubbetus sahradır, başkası değil yani. Dolayısıyla burada biz tarihi açıdan bu konuyu yüzlece örneğini biliyoruz. Kuranı kerim şunu şöyle söylüyor, siyasetin müdahalesiyle bu iş buraya gelmiş. Herhalde bu biraz daha kolay bir şey. Dolayısıyla bakıyırsunuz ki Peygamberimiz(sav)’e olmayan binanın kapısını bacasını saydırıyorlar. O kolay, bak şeyin içerisine bir iki cümle ilave ettiğiniz zaman iş bitiyor. Halbuki İsra suresinin aynı sayfasında-geçen hafta okumuştuk-mescidi aksanın iki kere yıkıldığı ve bir daha da yapılmadığı belirtiliyor. Ama onu insanlar eğer şartlandırılırlarsa gerçekleri görme imkanları yok. Dün bizim bir talebe geldi diyor ki; Hocam diyor araplar diyor arapça bilmiyorlar mı? Niye dedim? O şeyle ilgili hani “illa ala ezvacihim ev ma meleket eymanuhum”(MUMİMUN 6) var ya “eşleri veya”. Bu “ev”e nasıl “ve” manası veriyorlar dedi. Dedim bu şartlanmadan ibarettir. Şartlanma. Sen dedim..

Mehmet Hoca: Bir ayeti anlamıyor diye arapça bilmiyor denmez ki.

Abdulaziz Bayındır: Hayır şimdi öğrencinin ifadesi o yani. Dedim ki; şimdi sen hiç hocalarınla görüşmüyormusun, bu ilgili ayetleri sorduğun zaman ne diyorlar? Ben dedi mesela evvelki gün bir hocaya sordum dedi bir ayeti kerimeyi. Demiş ki biz demiş eski ulemayı son söyleriz.

Mehmet Hoca: İşte o da türkçe biliyor yani.

Abdulaziz Bayındır: Şartlanmışlık olayı var ya.

Mehmet Hoca: Onun da şey yapmak istediği o yani. Zihniyette sorunu var insanların.

Enes Hoca: Hani siz hadise bir şey sokmak kolay dediniz ya. Duymuştum camilerde; “subhane rabbi rabbuke ve selamun alel murselin ve selevatin alel muminin”diyor bazıları. Bazıları “ve alihi velhamdulillahi rabbil alemin” diye okuyor.

Yahya Şenol: Farkettiniz mi o ilaveyi yani. İmamlar öyle yapar.

Enes Hoca: Ayete ilave yapıyor.

Yahya Şenol: Dua biteceği zaman “subhane rabbike rabbil izzeti amme yesufun vesselamu alel murselin vesselametun alel gayibin” diyor “ve alihim vel hamdulillahi rabbil alemin”. Geçende bir düğüne gittim. Bir partinin de ilçe başkanlığını yapan birisi kalktı akşam namazı kıldırdı. Baktım ikinci rekatta bunu okudu. “Vesselamu gayibine vel hazırin alihim vel hamdulillahi rabbil alemin”

Abdulaziz Bayındır: Namazda?

Yahya Şenol: Namazda. Çıktı bilmiyor. Sordum, siz dedim ne onudunuz?

– İşte ayet!

-Ayet mi?

-Ayet.

-Dedim böyle bir ayet yok, ayetin gerçeği bu.

-Ama hocalar söylüyor falan.

Kalktı ayet diye okudu onu. Söylemesen ondan ona, ondan ona çoğunluk onu ayet olarak bilmeye başlayacak yani. Bırak hadisi.

Abdulaziz Bayındır: Evet. Biz zaten kuran meallerine yapılan müdahalelerin müslümanları ne hale getirdiğini işte biliyoruz biz burada. Şu anda okuduğumuz o. İsra suresinin ilk ayeti, Necm suresinin ayetleri son derece açık olmasına rağmen miraç kelimesi kuranı kerimde iki ayrı yerde geçmiş olmasına rağmen, bunların hepsi bir kenara bırakılıyor ve yepyeni sistemler oluşturuluyor.

Katılımcı: Siyasi bahsettiniz ya, o yazılan hadislerdeki tarihi süreç kıyaslandığında durum nedir, mesela o hadislerin yazım tarihi, olan vakıalardan sonra mı?

Abdulaziz Bayındır. Mesela Buhari ve Müslim 3.asırda doğmuş insanlar. Hicri 3.asırda doğmuş insanlar. Bu dediğimiz olay yicri 1.asrın sonlarında. Dolayısıyla Buhari ve Müslim’in dünyaya gelmesinde yaklaşık 130 sene önce olmuş olaylar bunlar. Yani bu şeyler zaten bizim islami litaretür dediğimiz, kitaplar dediğimiz kitapların yazılışı emeviler döneminde değil Abbasiler döneminde. Bu anlattığımız bozulma Emeviler dönemiyle alakalı. Onun için Abbasiler dönemindeki o kitaplaştırma dönemi çok ciddi bir şekilde masaya yatırılmalı ama elimizde yeteri kadar, şahsen ben bilmiyorum belki tarihçiler biliyordur, bildiğim kadarıyla yeteri kadar malzeme yok. Ama Allah’a hamdolsun ki en yeterli malzeme kuranı kerim. Kuranı kerimi koyduğumuz zaman onlar dışta kalıyorlar.

Rasim Hoca: Hocam bu Harun Yahya Şenol var, sistem yayıncılıkta internette arkadaşlarıma sordum tüm o şeyleri, bütün okuduklarımızı bir o kadar da vermiş orada. Gerçek bir olay olarak hadise olarak onları anlatıyor. Kendisi de biliyorsunuz bu Darwin’i eleştiriyor, yani burada doğru söylemesi gerekir ama tüm bu hadisleri bir not düşmeden olduğu gibi veriyor.

Abdulaziz Bayındır: O konuları bilecek seviyede değil o Harun Yahya Şenol da. Zaten o büyük bir ekiple çalışıyor onlar. Başlarında da iyi bir ilim adamı olmadığı için mecburen öyle oluyorlar. Şimdi onların asıl yönelişleri farklı. Oradaki bütün çalışmaların tek hedefi var Harun Yahya Şenol’yı mehdi ve beklenen İsa olarak insanlara anlatmak. Şimdi çon uzun süredir televizyonlara çıkıyor, televizyonlarda kendisine mehdi dedirtiyor. Niye mehdi dedirtiyor? Çünkü mehdi İsa’dan daha önemli. İsa mehdinin arkasında namaz kılacağı için mehdi dedirtiyor kendisine. Fakat işte onun işini bozan son senelerde Türkiye’deki kuranı kerime yönelişler oluyor. Eğer bu derece bir iletişim gelişmesi olmasaydı, insanlar bu derece kuranı kerime yönelmiş olmasalardı o şimdi çoktan Türkiye’de mehdi olmuştu. Çünkü ona ciddi yatırım yapan insalar var. Yani asırlarca bu tip şeylerle islam alemini sömürmüş olan çok şeyler var. Oradaki asıl niyet doğru olmadığı için onlarda, hayırlı bir niyetle ortaya çıkmadıkları için başka bir şey baklemek gerekmez.

Rasim Hoca: Bu hadisleri biz de okuyoruz millet de okuyor, okuyup üzerinden geçiyoruz. Değerlendirmemizi getiriyoruz. O boyda şirketi olan şey niye not düşmüyor.

Abdulaziz Bayındır: Mesela sen hatırlarsın, Moskova’da Senpetersburg’da gördük mü hatırlamıyorum ama Moskova’da gördüğümüzü çok iyi hatırlıyorum. Markette onun kitaplatıyla ilgili özel standlar var. Arap ülkelerinde de öyle. Ben kendim gördüm canım. Arap ülkelerinde de öyle. E şimdi Servet Malezya’dan geldi Malezya’da da, bilhassa Hindistan’da da çok yaygınmış. Yani bütün dünyada bir proje olarak ortaya kondu ama Türkiye’de tutmadı. 85 dile çevriliyor yaptıkları. Yani milyonlarca dolar yatırım var.

Yahya Şenol: Ve çok da kaliteli basılıyor, yağlı kağıt.

Abdulaziz Bayındır: Evet, Araplar bunun kitaplatını altına Harun Yahya Şenol ismini yazarak televizyonlarda belgesel olarak veriyorlar. Dolayısıyla çon büyük bir proje, arkasında çok büyük bir sermaye var. Mutlaka arkasında büyük bir  siyasi yapılanma var. Yani onlardan zaten başka bir şey beklenmez. Yani ilmi falan, bütün çalışmalar tek bir hedefe yöneliyor, o şahsı mehdi olarak yapmaya yönelik. Ondan başka bir şey beklenmez.

Katılmcı: Hocam bir şey sorabilirmiyim. Meallerde “atalarınız eğer yanlış biliyorsa” diye bir ibare var. Şimdi bu ibareye göre Peygamberimiz hariç bütün isimler yanılabilir diye anlıyorum ben.

Abdulaziz Bayındır: Peygamberimizin bile yanıldığını kuranı kerimden öğreniyoruz. Ama o yanılmaları düzeltiliyor.

Aynı Katılımcı: Onun için ben Onu istisna dedim. Ondan dolayıdır ki yani az önce dediniz ya bir öğrenci sormuş da hocası biz eskiye uyarız, o zaman öyle bir şey kalkıyor yani ortadan.

Abdulaziz Bayındır: Evet yani şu anda bizim en büyük problemimiz o. Zaten eskiden de öyleymiş. Bir şey eğer yerleşmişse alışkanlıkları değiştirmek gerçekten çok zor.

Aynı Katılımcı: Ama işte C.Allah kabul etmiyor.

Abdulaziz Bayındır: Şüphesiz etmiyor ama yani insanlar da böyle. O da bir gerçek yani.

Yahya Şenol: Sidre ile alakalı da farklı rivayetler var mesela Müslimde. “Lemma usriye bi resulullah untuye bihi ila sidertil münteha ve fissemai sadise” diyor.

Abdulaziz Bayındır: Öyle rivayetler var, evet.

Yahya Şenol: “İleyha yentehi yu’arecu bihi minel ard fe yukhadu min ha ve ileyha yentehi ma yuhbatu bihi min fe yukhadu min ha”.

Abdulaziz Bayındır: Şimdi burada o altıncı kat semada olduğuna dair rivayetler olduğu gibi yedinci kat semada olduğuna dair rivayetler de var.

Yahya Şenol: O uzun rivayetlerde 7’de.

Enes Hoca: Buhari’de şöyle söylüyor; “summe saide bi iles sema sabia” diye başlıyor. Devam ediyor dvam ediyor, sonra diyor ki; “sümme rufiadli sidretil münteha” diyor. Yedinci kata çıkmıyor.”Rufiadli sidretik münteha” diyor.

Mehmet Hoca: O zaman altıncı katta kalmış.

Abdulaziz Bayındır: Altıncı kat semadan yediye çıkarıldı sidrei münteha.

Yahya Şenol: Yedide. Yedinci kat semaya çıktık.

Abdulaziz Bayındır: Biraz daha yükseltildi demek istiyor.

Yahya Şenol: Sonra beyti mamura bir daha yükseliyor.

Enes Hoca: “Summe rufia el beyti mamur” diyor.

Yahya Şenol: “İnde” diyor ayette “sidretul munteha”.

Rasim Hoca: Birinci katta şunu gördü, ikinci katta şunu gördü, dördüncü, beşinci, altıncı katta şeyi gördü. Sonra orada çok çarpıcı bir şey var, benim gözüme hemen şeyetti ben onu hiç kabul etmem uzaktan yakından. Diyor ki yedinci kata gelende Allah’dan indim, İbrahim’e geldim, Musa’ya geldim kaç verdi? 55. O çoktur. Kaç verdi 54. E git gel salladı bunu Muhammed Peygamberi Musa ki..

Abdulaziz Bayındır: 5 vakte kadar düş.

Rasim Hoca: Sonra diyor ki bu da çoktur git. Muhammed Peygamber dönsün buraya desin ki ya ayıptır gidemiyorum. Hocam en kötü söz söylenirse islama ve peygambere inananlara bu en kötüdür. Ne diye? Allah ile Muhammed Peygamber, Allah doğrudan doğruya konuşur Muhammed Peygamber ne istediğini ona söylüyor. Sen kimsin ya bunu göndereceksin onların arasına ya. Bu bir. İkinci de 5 vakit namazın zaten bellidir tarihten geliyor.

Abdulaziz Bayındır: Tabi evet. Musa(as)’da 5 vakit kılıyordu zaten. “Akımis salate le zikri”(TAHA 14)

Yahya Şenol: Güzel çözmüşler ama. Bir hadisin sonunda diyor ki; en son Musa(as) çözümünü yapmış “kale ya Muhammed inne hunne hamsu salavatin kulle yevmin ve leyle li kulli salatun aşrun fe zalike aşrun hamsi salati.

Abdulaziz Bayındır: Her namaza on sevap. Zaten yapılan her türlü hayra on sevap var, sadece namazla ilgili değil.

Yahya Şenol: Ama “ve men hemle bi hasenetin fe lem ya’melha kutibet lev hasene fe in amele kutibe aşra”

Abdulaziz Bayındır: Peki şimdi sorulara geçmeden, bunların cevaplarını verdik, geçen hafta verdik. Zaten yani Musa(as)’a AllahTeala diyor ki; “akımis salate li zikri”(TAHA 14). 20.surede.

Yahya Şenol: Sitedeki yazıyı çevirirsen bunların hepsinin cevabı var.

Abdulaziz Bayındır: Bunlar bizim sitede var yani. Bu beş vakit namaz bütün peygamberlerin kıldığı namaz. Peygamberimiz de Peygamberimiz’e Cebrail(as) kabede iki kere namaz kıldırıyor, ikisinde de beş vakit kıldırıyor ve diyor ki; işte bunlar sen ve senden önceki peygamberlerin ibadet vakitleridir diyor. Çok sayıda ayet var. İşte buradaki bizim her zaman üzerinde durduğumuz bir şey var. Asıl konu kitap sünnet bütünlüğünü esas almaktır. Kitap sünnet bütünlüğünü esas aldığınız zaman yanlışlar ister Buhari’de olsun.ister Müslim’de olsun, ister kimde olursa olsun ortaya çıkıyor ve doğrular da bütün güzelliğiyle ortaya çıkıyor. O doğruları bakıyorsunuz ki kuranı kerimin bütün ayetleri destekliyor. Sadece bir tane iki tane ayet değil ki. Beyti mamurla ilgili olan ayet de “vel beytil ma’muri ves sakfil merfui”(TUR 4-5) diyor;”yükseltilmiş tavan”, “iz yagşes sidrete ma yagşa”(NECM 16) da orada şey yapıyor.

Abdurrahman Yazıcı Hoca: Geçen hafta da sorulmuştu, Suat Hoca sormuştu. “Esra” şeyi var ya.

Abdulaziz Bayındır: Onun cevabı kaç kere verildi Abdurrahman Yazıcı Hoca.

Abdurrahman Yazıcı Hoca: Verildi ama o soru çok gelecek.

Abdulaziz Bayındır: Gelsin istediği kadar. Dil budur Abdurrahman Yazıcı Hoca. Yani yeni bir şey icad etmiyoruz. Dil budur. Dil budur yani. Dilde bir kelime, sözlüğü açtığınız zaman bir kelime tek bir manada ise bunun cevabını verelim. Bunu bir adam sorarsa artık ona da cevap vermemek lazım kusura bakmasın yani.

Enes Hoca: “Rekibe” kelimesi enam içerisindeki bineklere binmek oluyor ama uçaklara da “rekibe” diyor.

Abdulaziz Bayındır: Uçağa da “rekibe” diyorsun. Hayvana da “rekibe” diyorsun. Uçak da merkep hayvan da merkep. “Le terkebunne tabakan an tabak” var mesela.

Enes Hoca: Nasıl geldin diyor, uçakla geldim diyor. Uçakla uçtum denmez. “Gelmek” fiiline lugatta baktığımız zaman “yürümek” diyebilir ama öyle bir şey olmaz.

Abdulaziz Bayındır: Bunların söylenmesi yanlış olur yani.

Mehmet Hoca: İllaki benim dediğim manasında olmamalı yani. “Esra” tamam geceleyin yürümektir, yeryüzünde. Benim söylemek istediğimi illaki Hocama söyletmek şart değil ki.

Abdulaziz Bayındır: Şimdi zaten bizim de her soruya cevap verme şeyimiz de yok. Kaldı ki o problem öyle bir prıblem yok yani o “isra” kelimesiyle ilgili.

Soru: Eray Eren sormuş. Mümin suresinin 36 ve 37.ayetleri diyor. 472.sayfasında kuranı kerimin. Bu ayetlerde diyor Riravun’un göklerin yollarını gördüğü ve onlara ulaşmak istediği anlaşılabilir mi diyor.

Cevap: 36’da ne yazıyor: “Firavun dedi ki ey Haman, benim için yüksek bir köşk yap belki o yollara ulaşırım, göklerin yollarına. Sonra da belki Musa’nın ilahının yanına çıkarım. Doğrusu şu ki ben onu yalancı sanıyorum”.

Şimdi bu burada tabiki yani bu konuda bilgisi olduğu anlaşılır. Yani bu yolların olduğu konusunda ama ben çıkarım meselesi ayrı bir konu yani. O şey değil yani. Oraya çıkmak yüksek bir şey yapmakla olacak bir şey değil. Yani her yalan bir sürü doğrularla birlikte söylenir. Doğrular olmadan da yalan söylenmez. Dolayısıyla burada onun döneminde bu konudaki bilginin olması gsuet normaldir, olabilir yani bu ayetlerden o anlaşılabilir.

Soru: Hasan Salih Kengel İzmir’den. Miraç olayı rüyada mı olmuştur? Sadece ruhen mi gerçekleşmiştir?

Yahya Şenol: Şu an cevabı var. Baksın yani.

Abdulaziz Bayındır: Bugün eklenen fetvalarda bunun cevabı varmış. Fetva.net’de. Zaten az önce de söyledik. Bu hem bedenle gem ruhla olmuştur. İlgili ayetler de çok açık ve net olarak onu bildiriyor. İşte burada şunu söylemekte fayda var. Bizde kuran sünnet bütünlüğü kavramı olmadığı için kuran merkeze konmadığı için ilmi çalışmalar tarihten miras olarak aldığımız bilgiler de kuran merkezli çalışmalar olmadığı için çok gereksiz tartışmalar yapılıyor. O gereksiz olan tartışmalardan birisi de miraç ruhla mı olmuş, bedenle mi olmuş, rüyada mı olmuş şeklindeki tartışmadır.

Soru: Safiye Kahraman Kayseri’den sormuş. Yeniden dirilirken eski vücudumuzla mı dirileceğiz?

Valla eski vücudunla dirilirsen yandın. Şimdi bu hanım olduğuna göre Safiye Hanım’ı çok memnun edecek ayetleri okuyalım bakın. Vakıa suresindeydi değil mi? O kadar güzel olacak ki güzelliği dünya ölçüleriyle anlatılabilecek güzellik değil. 537. Sayfa kuranı kerimde Vakıa suresi. 60.ayet. Şimdi AllahTeala burada diyor ki; “nahnu kadderna beynekumul mevt: aranızda ölümü takdir ettik” yani ölümü bir kanun olarak belirledik. Öleceksiniz. “Ve ma nahnu bi mesbukin: bizi kimse geçemez”(VAKIA 60) yani buna kimse engel olamaz yani ölümsüzlük diye bir olay olmaz demiş oluyor, mutlaka öleceksiniz. Peki neden ölüm ölçüsünü koymuş AllahTeala? “Ala en nubeddile emsalekum: sizin örneğinizi değiştirelim diye”. Yani şu anda bizim bir görüntümüz şeklimiz, şemailimiz var, değiştirecek. Peki nasıl olacak? “Ve nunşiekum fi ma la ta’lemun: bilmediğiniz bir ölçüde sizi yeniden yaratalım diye”(VAKIA 61). Şimdi ahirette cennetin genişliği gökler ve yer kadar. Siz bu vücutla o kadar geniş cennetden nasıl istifade edeceksiniz? Sonra mesela hurilerin güzelliklerini C.Hakk anlatıyor kuranı kerimde. O dünyadaki kadınlara benziyor ama cennete giden kadınlar onlara hizmet için yaratılmış. Cennete giden kadınların güzelliğini hayal etmemiz de mümkün olmadığı için.

Mehmet Hoca:  Gittiğimiz zaman  kadınlar,hizmet yapan kadınlar otellerde, hostesler kadınlar hepsi genç

Abdulaziz Bayındır: Bu dünyada böyle, ahirette AllahTeala cennete gidecek olan kadın ve erkeklerin güzelliğini biz bilemediğimiz için anlatmıyor.

Katılımcı: Hurilerden çok güzel olması lazım

Abdulaziz Bayındır: Hurilerle kıyas kabul etmez bir kere. Dolayısıyla hiç bir cennetlik öyle huriye..huri hem erkeğe hem kadına hizmetçi olarak verilecek. Yoksa öyle odalık falan değil. Evet. Burada diyor ki AllahTeala bak; “ve lekad alimtumunneş etel ula: ilk yaratılış, şu anda insanların nasıl durumda olduğunu çok iyi biliyorsunuz” diyor. “Fe lev la tezekkerun”(VAKIA 62): keşke şu bilgilerinizi zihninizde şey yapsaydınız, bu şekilde olmayacak, başka şekilde. O zaman çok güzel bir şey olacak demektir. Evet.

Soru: Şimdi bir başka soru. Kenan Sezer İstanbul’dan sormuş. Peygamberimizin adı her anıldığında salat ve selam getirmelimiyiz?

Cevap: Bu konu malesef benim zihnimde henüz halledilmiş bir konu değil. “İnnallahe ve melaiketehu yusallune alen nebiyyi: Allah ve melekleri bu nebiye salat ediyorlar” diyor. Ahzab suresindeydi değil mi? Ahzab 56.ayet. 427.sayfa, diyor ki AllahTeala; “innallahe melaiketehu yusallune alen nebiyyi: Allah ve melekleri bu nebiye salat ediyorlar”. 43.ayette de diyor ki;”huvellezi”:Allah demek yani “yusalli aleykum: size salat eder Allah”, “ve melaiketehu: melekler de size salat ediyor”. Demek ki Allah ve melekler sadece peygamberimize salat etmiyormuş değil mi? Bize de salat ediyor. Öyleyse peki “ya eyyuhellezine amenu sallu aleyhi: müminler siz de o peygambere salat edin”, “ve sellimu teslima: ona tam olarak selamla teslim olun” tamı tamına teslim olun Peygambere. İşte buradaki “salat” kelimesinin anlamı destek vetmektir. Yani Allah ve melekleri peygambere destek veriyor. Allah ve melekleri bize de destek veriyor, müminlerede. Ve AllahTeala bize müminler peygambere destek verin demiş oluyor. Şimdi biz bugün peygambere en büyük desteği nasıl veririz? Allah’ın ayetlerini insanlara anlatarak, yaşayarak ve anlatarak veririz. Dolayısıyla asıl salat odur yani. Yoksa “Allahumme salli ala Muhammedin ve ala ali Muhammed” değil. Çünkü niye bilyormusunuz? Şimdi AllahTeala diyr ki; siz peygqmbere salat edin. Biz ne diyoruz arkasından? “Allahumme salli” ya Rabbi benim işim var sen yap demiş oluyoruz. Yani “Allahumme salli” dediğimiz zaman ya Rabbi sen salat et diyoruz. Ben zaten salat ediyorum.

Yahya Şenol: Şimdi salat olmasın mı diye anlarlarsa.

Abdulaziz Bayındır: Salat olsun tabi destek vereceksin.

Yahya Şenol: Salavat aynı zamanda bir duadır da.

Abdulaziz Bayındır: Canım o duayı yap, dua yapmanın bir sakıncası yok. O duayı yapmaya bir sakınca yok, o duayı yap. Asıl olan Ona destek vermektir. Yani onun yolundan gitmek, onun getirdiği kuranı azimışşanı insanlara anlatmak ve yaşamaktır.

Soru: Seher Okumuş İzmir’den sormuş. Miraç ve kandil gecelerind ibadet etmek, zuhri ahir namazını kılmak, tesbih çekmek, kabirleri inşa etmek, mevlüt okumak bidat mıdır?

Cevap: Miraç ve kandil gecelerinde o gecelere tahsis edilerek ibadet edilirse tabi ki bidat olur. Çünkü Peygamberimiz ve sahabe zamanında böyle bir şey olmamıştır. Ama ibadet ediyorsunuz, her zaman ibadet edersiniz o gecelerde ibadet edersiniz. Sırf o gece olduğu için değil de zaten ibadet ederseniz onda hiç bir problem olmaz. Zuhrı ahir namazı diye bir namaz yok. Zuhrı ahir namazı diye namaz kılnırsa yine bidat olur. Tesbih çeköe meselesi zikir yapmaktır. Mesela “la ilahe illallah” demek bidat değildir. Ama işte ben yüz kere, beşyüz kere tesbih çekeceğim dendiği zaman o da zikir olmaktan çıkıyor artık. Zikir demek bir bilgiyi hafızana getirip onu tekrarlamaktır. Ama bir müddet sonra adam sayı ne zaman bitecek diye düşünmeye başlıyor. Kabirleri inşa etmek de tabi malı israf etmektir. Mevlüt okumak: mevlüt yani bir şiir okutabilirsiniz fakat bna dini bir ibadet havası vermek bidattır. Malesef halk arasında bu bir ibadet haline dönüşmüştür.

Soru: İsmail Gülay Bursa’dan soruyor. Şeytan ayetleri yada granik diye anlatılan idda doğrumudur?

Cevap: Böyle bir şey olmaz. Bu mümkün değil. Tamamen uydurma bir olaydır.

Soru: Tolga diye bir zat sormuş. Selamun aleykum demiş, aleykum selam. Ben 36 yaşındayım, 32 yaşımdan beri namazımı eksiksiz olarak kılıyorum. Allah kabul etsin. Daha önce kılmadığım namazlarımı nasıl yapmam lazım gelir.

Cevap: Her hangi bir şey yapmana gerek yok. Bundan sonra namazına devam et. Sen devam ettiğin zaman AllahTeala öncekilerinden seni sorumlu tutmayacak. Ve ümid ederiz ki bu böyle devam ettiğin sürece önceki namazlarını da kılmış gibi Allah sana sevap verir.

Evet, başka bir şey kaldı mı? Bu haftadan itibaren ramazandan önceki cumartesiye kadar tatiliz. Bu dersleri de tatil ediyoruz. Bunun için ekranları başında bizi dinleyenler tatile çıkabilirler.

Tüm Mukayeseli Fıkıh Müzakereleri
# İçerik Adı Yayınladığı Tarih Görüntülenme
1 Kitaba Çağrı 16 Eylül 2017
2 Kurban İbadeti 24 Ağustos 2017
3 Hadislerin Derlenmesinde İran Etkisi 19 Ağustos 2017
4 Diyanetin Fetö Raporu: Bu din bu hale nasıl geldi? 14 Ağustos 2017
5 Hilal, Fitre ve Bayram 28 Haziran 2017
6 Nebi’mizin Ramazan Hayatı 12 Haziran 2017
7 İmsak Ölçüleri 27 Mayıs 2017
8 Dini Siyasete Alet Etmek 20 Mayıs 2017
9 Nebilere Yüklenen Olağanüstü Özellikler 13 Mayıs 2017
10 Tarih Boyunca Nebilere Gösterilen Tepkiler 6 Mayıs 2017
11 Yanlış Şeriat Algısı Suç ve Ceza 29 Nisan 2017
12 Kapitalizmin Sonu 15 Nisan 2017
13 Faiz Bağlamında Modern Finansal Ürünler 8 Nisan 2017
14 Hadislere Bakışımız Nasıl Olmalı 1 Nisan 2017
15 Haram Aylar 25 Mart 2017
16 Kur’an’cılık Tehlikesi 1.Bölüm 20 Mart 2017
17 Din ve Devlet İlişkileri 1.Bölüm 11 Mart 2017
18 Cuma Namazı ve Hutbe’si 4 Mart 2017
19 Kur’an’a Göre Sihir Kavramı 25 Şubat 2017
20 Abese Suresi Bağlamında Nebi’mizin Korunmuşluğu 18 Şubat 2017
21 Ev İçi Mahremiyet Kuralları 11 Şubat 2017
22 Örtünme İle İlgili Hükümler 4 Şubat 2017
23 Baş Örtüsü ve Örtünme 28 Ocak 2017
24 Kur’an’nın Çözüm Üretmedeki Yeri 21 Ocak 2017
25 Yahudileri Gölgede Bırakan Hileler 16 Ocak 2017
26 Müslümanlar’da Allah’a Güven Krizi 31 Aralık 2016
27 Müslümanlığımızı Gözden Geçirme İhtiyacı 24 Aralık 2016
28 Ümmet Olamamanın Ağır Bedeli 17 Aralık 2016
29 Tarihsellik İddialarında Cezalar Örneği 10 Aralık 2016
30 Mezhepçiliğin Doğurduğu Acı Sonuçlar 3 Aralık 2016
31 Kur’an’nın Tarihselliği İddiası ve Miras Konusu 26 Kasım 2016
32 Takiye (Kimliği Gizleme) 19 Kasım 2016
33 Faiz ve Güncel Meseleler 12 Kasım 2016
34 Mehdi Gelicek mi ? 7 Kasım 2016
35 Hz. İsa Gelecek mi? 31 Ekim 2016
36 Çağdaş Ulemanın Usulsüzlüğü 22 Ekim 2016
37 Dinsel Çoğulculuk 15 Ekim 2016
38 Son Kitabı Devre Dışı Bırakma Projesi, Dialog 8 Ekim 2016
39 Fıtrat Zemininde Buluşma 1 Ekim 2016
40 Nisa 34. Ayet Bağlamında Kadına Şiddet 24 Eylül 2016
41 Kurban İbadeti 10 Eylül 2016
42 Kadının Dövülmesi 3 Eylül 2016
43 Kur’an’a Göre Hükmetmek 27 Ağustos 2016
44 15 Temmuz Darbe Gecesine Kurani Bir Bakış 20 Ağustos 2016
45 Paralel Dinin Olmazsa Olmazı Aracılık – 1 13 Ağustos 2016
46 Müslüman Gayrimüslim İlişkileri 2 Temmuz 2016
47 Zekat 25 Haziran 2016
48 Oruçla İlgili Hükümler 18 Haziran 2016
49 Uydurulan Dinde Yatsı Sonu, Seher ve İmsak Vakti 4 Haziran 2016
50 Uydurulan Dinde Mut’a Nikahı 28 Mayıs 2016
51 Uydurulan Dinde Şartlı Talak 21 Mayıs 2016
52 Uydurulan Dinin Dayatması Olarak Çocukların Evlendirilmesi 7 Mayıs 2016
53 Kölelik ve Cariyelik Mezheplerin Dayatması mı? 30 Nisan 2016
54 Musa Hızır Kıssasının Evrensel Mesajı 23 Nisan 2016
55 Sünnetin Delil Değeri 16 Nisan 2016
56 Kira Sertifikaları Faizsiz Ürün mü? 9 Nisan 2016
57 Suç-Ceza Dengesi Açısından Cinsel İstismar 2 Nisan 2016
58 Boşanma Konusunda Allah’ın Koyduğu Sınırlar 26 Mart 2016
59 Allah’ın Koyduğu Sınırlar Nasıl Aşıldı 19 Mart 2016
60 Muhsana, Kadına Pozitif Ayrımcılık 13 Mart 2016
61 İnsanlar ile Cinlerin Ortak Özellikleri 5 Mart 2016
62 Nebiler Günahtan Korunmuş mudur? 27 Şubat 2016
63 Bedir Savaşı Örneğinde Nebi ve Resul Farkı 20 Şubat 2016
64 Dinde Haram-Helal Koyma Yetkisi 13 Şubat 2016
65 Cinler 6 Şubat 2016
66 İlk İnsanın Yaratılışı 30 Ocak 2016
67 İnsanı İnsan Yapan Özellikler 23 Ocak 2016
68 Allah’ı İkinci Sıraya Koymak 16 Ocak 2016
69 Şirkle İman Arasındaki Kararsızlık 9 Ocak 2016
70 Mehdi Beklentisi 2 Ocak 2016
71 Her İnsan Allah’ı Bilir 26 Aralık 2015
72 Fıkıh Müzakereleri | Her İnsan Allah’ı Bilir 26 Aralık 2015
73 Bir Sömürü Aracı Olarak Halifelik – 2 19 Aralık 2015
74 Bir Sömürü Aracı Olarak Halifelik 12 Aralık 2015
75 Kur’ân’da Dindarlık 5 Aralık 2015
76 Tarih Boyunca Bir Siyasi Baskı ve Ötekileştirme Aracı Olarak Zındıklık 28 Kasım 2015
77 Geleneğe Göre Dinden Dönmenin Hükmü (Bölüm 2) 21 Kasım 2015
78 Geleneğe Göre Dinden Dönmenin Hükmü (Bölüm 1) 21 Kasım 2015
79 Kur’an’a Göre Dinden Dönmenin Hükmü 16 Kasım 2015
80 Kur’an’da Zina Suçu Ve Cezası 7 Kasım 2015
81 Tağut Doğru Yolun Üstünde Oturur 31 Ekim 2015
82 Hadis Uydurma Faaliyetleri 24 Ekim 2015
83 Kader İnancı Ve Nesih 17 Ekim 2015
84 Resulullah Sonrası Siyasi Gelişmeler 10 Ekim 2015
85 Nesih 3 Ekim 2015
86 Hac Ve Kurban 19 Eylül 2015
87 Terör Olayları Karşısında Nebevi Siyaset 12 Eylül 2015
88 Dinde Özgürlük 5 Eylül 2015
89 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 4 “Cariyelik” 29 Ağustos 2015
90 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 3 “Cariyelik” 22 Ağustos 2015
91 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 2 “Kitap Algısı” 15 Ağustos 2015
92 Dine Uyma Yerine Dini Kendine Uydurma 8 Ağustos 2015
93 Nebimizin Yürüttüğü Dış Politika 1 Ağustos 2015
94 Kadir Gecesi ve İmsak Vaktine Tavırlar 11 Temmuz 2015
95 Zekat 4 Temmuz 2015
96 Oruç İbadeti 2 27 Haziran 2015
97 Oruç İbadeti 20 Haziran 2015
98 Kutup Bölgelerinde İftar ve İmsak Vakitleri 13 Haziran 2015
99 Emtia Borsalarındaki İşlemlerin Fıkhi Hükmü 6 Haziran 2015
100 Kur’ân’a Göre Gece-Gündüz 30 Mayıs 2015
101 Prof. V. A. Yefimov’la Yapılan Toplantının Değerlendirilmesi 23 Mayıs 2015
102 İsra ve Mirac 16 Mayıs 2015
103 Berzah Alemi 2 9 Mayıs 2015
104 Berzah Alemi 2 Mayıs 2015
105 Enflasyon ve Faiz 25 Nisan 2015
106 İşsizlik Probleminin Kaynağı 18 Nisan 2015
107 Peygamberimizin Öldürülmesini Emrettiği Kişiler Hakkındaki Rivayetler 4 Nisan 2015
108 Faizsiz Sistemin İlkeleri (Zekat-Faiz Karşılaştırması) 28 Mart 2015
109 Faizsiz Sistemin İlkeleri – Faizsiz Bankacılık 28 Mart 2015
110 Faizsiz Sistemin İlkeleri (Enflasyon) 21 Mart 2015
111 Faizsiz Sistemin İlkeleri (Bankacılık) 14 Mart 2015
112 Faizsiz Sistemin İlkeleri 7 Mart 2015
113 Tecavüz Suçunun Cezası 28 Şubat 2015
114 İdam Cezası ve Kıssas Tartışmaları 21 Şubat 2015
115 Ceza Hukukunun Genel Prensipleri 14 Şubat 2015
116 Kur’ân’da Ruh Kavramı 7 Şubat 2015
117 İcmanın Delilleri ve Değerlendirilmesi 24 Ocak 2015
118 Fıkıh Müzakereleri | Ceza Hukukunun Genel Prensipleri 17 Ocak 2015
119 Nebiye Hakaretin Cezası 10 Ocak 2015
120 Noel ve Mevlid Kandili Kutlamalari 3 Ocak 2015
121 Kelime Oyunları ve Şeb-i Arus 27 Aralık 2014
122 Evlilik Nedeniyle Ortaya Çıkan Haramlık 20 Aralık 2014
123 Talak’ın Şarta Bağlanması 13 Aralık 2014
124 Kadının Boşanma Hakkı 6 Aralık 2014
125 Boşanmanın Hükümleri 29 Kasım 2014
126 Küçüklerin Evlendirilmesi 22 Kasım 2014
127 İslam Hukuku-Roma Hukuku Karşılaştırması 15 Kasım 2014
128 Beni Kureyza Yahudileri ve Esirlerin Öldürülmesi 8 Kasım 2014
129 İslâm Miras Hukukunda Kelâle 3 Kasım 2014
130 Batı Güdümlü İslam Anlayışında Kur’an Sünnet Algısı – 2 25 Ekim 2014
131 Batı Güdümlü İslam Anlayışında Kur’an Sünnet Algısı 18 Ekim 2014
132 İslam Alimlerinin Işid’e Gönderdikleri Mektubun Eleştirisi 11 Ekim 2014
133 Kurban İbadeti 27 Eylül 2014
134 Birbirimizden yardım istemek şirk midir? 9 Ağustos 2014
135 Nafile Oruç 2 Ağustos 2014
136 Zekat ve Fitre 26 Temmuz 2014
137 Kadir Gecesi 19 Temmuz 2014
138 Tarihi gelişimi ve Hükümleri Açısından İtikaf 12 Temmuz 2014
139 Yatsının Son Vakti 5 Temmuz 2014
140 Vakti Dışında Namaz, Süresinden Fazla Oruç 28 Haziran 2014
141 Bakara 187. Ayet Işığında Oruç İbadeti 21 Haziran 2014
142 Kimler Oruç Tutabilir 14 Haziran 2014
143 Orucun Tarihi ve Meşruiyeti 7 Haziran 2014
144 Ecel ve Şehitlik – Sorular ve Cevaplar 24 Mayıs 2014
145 Ecel ve Şehitlik 17 Mayıs 2014
146 Seferilik Mesafesi ve Müddeti 10 Mayıs 2014
147 Yolculukta Namaz – 2 26 Nisan 2014
148 Dinden Dönmek 19 Nisan 2014
149 Yolculukta Namaz 5 Nisan 2014
150 Namazı Terketmenin Hükmü 29 Mart 2014
151 Namazda Zikir 8 Mart 2014
152 Kadınların Cemaate Katılması 1 Mart 2014
153 Cemaatle Namaz – 2 22 Şubat 2014
154 Cemaatle Namaz 15 Şubat 2014
155 Sehiv Secdesi 8 Şubat 2014
156 Namazı Bozan Haller – 2 1 Şubat 2014
157 Namazı Bozan Haller 18 Ocak 2014
158 Cumanın Farzından Önceki ve Sonraki Sünnetler 11 Ocak 2014
159 Cuma Hutbesi 4 Ocak 2014
160 Cuma Namazı 28 Aralık 2013
161 Sünnet Namazları 21 Aralık 2013
162 Vitir Namazı 14 Aralık 2013
163 Teheccüd Namazı 7 Aralık 2013
164 Kur’an’da Melek ve Cin Kavramları – Sorular 23 Kasım 2013
165 Kur’an’da Melek ve Cin Kavramları – 2 18 Kasım 2013
166 Kur’an’da Melek ve Cin Kavramları 2 Kasım 2013
167 Cezanın Amacı Açısından Mağdur Hakları 26 Ekim 2013
168 Bayram Namazı ve Teşrik Tekbirleri 12 Ekim 2013
169 Tarihi, Amacı ve Ahkamı Yönüyle Kurban 5 Ekim 2013
170 Kur’an’da Münafıkların Durumu – 2 28 Eylül 2013
171 Kur’an’da Münafıkların Durumu 21 Eylül 2013
172 Günümüz İslam Dünyasının Problemleri 14 Eylül 2013
173 Bedel Hac – Doç.Dr. Servet Bayındır 7 Eylül 2013
174 Allah’ın Bilgisi ve Kader 24 Ağustos 2013
175 Mısırdaki Müslümanların Durumu 17 Ağustos 2013
176 Kadir Gecesi 3 Ağustos 2013
177 İmsak Tartışmaları 27 Temmuz 2013
178 Kutup Bölgelerinde İbadet Vakitleri 20 Temmuz 2013
179 Kader 19 Ocak 2013
180 Kıyamet Alametleri 22 Aralık 2012
181 Kur’an Sünnet Bütünlüğünde Kurban İbadeti 20 Ekim 2012
182 Kur’an Sünnet Bütünlüğünde Hac İbadeti 13 Ekim 2012
183 Faiz-Zekat İlişkisi 6 Ekim 2012
184 Namazların Birleştirilmesi 29 Eylül 2012
185 İslama Yönelik Saldırılar 22 Eylül 2012
186 Alternatif Bir Finansal Ürün Olarak Kira Sertifikaları(SUKUK) 15 Eylül 2012
187 Öğle ve İkindi Namazlarının Vakitleri 8 Eylül 2012
188 Yatsı Namazı Vaktinin Bitişi 1 Eylül 2012
189 Kur’an’a Göre Gelenek 25 Ağustos 2012
190 Bayram Namazı ve Fitre 18 Ağustos 2012
191 Televizyondan Kabe İmamına Uyulabilir mi? 11 Ağustos 2012
192 Ramazan Ayının İnsana Sunduğu Fırsatlar 4 Ağustos 2012
193 İmsak Vakti ve Seher – 2 28 Temmuz 2012
194 İmsak Vakti ve Seher 21 Temmuz 2012
195 Nesih, Kıblenin Değişmesi Örneği 23 Haziran 2012
196 İsra ve Miraç 16 Haziran 2012
197 Uydurma Hadisler – Harun Ünal 9 Haziran 2012
198 Sezaryen Doğum 2 Haziran 2012
199 Vahiy – Sünnet İlişkisi 26 Mayıs 2012
200 Nesih Kavramı 19 Mayıs 2012
201 Din ve Tıp Açısından Sünnet 14 Mayıs 2012
202 Din ve Müzik 5 Mayıs 2012
203 Hadislerin Kur’an’a Arzı 28 Nisan 2012
204 Türkiye’de Kutlu Doğum Etkinlikleri 21 Nisan 2012
205 Allah’ın Elçisini Doğru Anlamak 14 Nisan 2012
206 Kur’an Öncesi Mekke Toplumu 7 Nisan 2012
207 Faizsiz Bankacılğın Problemleri 31 Mart 2012
208 Hz.Muhammed’in(S.A.V.) Tebyin Görevi 24 Mart 2012
209 İslam ve Türk Medeni Kanunu(TMK) Miras Sistemlerinin Mukayesesi 17 Mart 2012
210 Kur’an’a Göre Tağut Kavramı 10 Mart 2012
211 Farklı İnançların Birlikte Yaşamasının Doğal Kuralları 3 Mart 2012
212 Kur’an’a Göre Resule İman, İtaat ve İttiba 25 Şubat 2012
213 Organ Nakli 18 Şubat 2012
214 Sebeb-i Nüzul Meselesi 11 Şubat 2012
215 Daru’l-Harbde Faiz 4 Şubat 2012
216 İftida 28 Ocak 2012
217 Talak (Boşanma) 21 Ocak 2012
218 Gayrimüslimlerle Evlilik 14 Ocak 2012
219 A’raf Ehli 7 Ocak 2012
220 Müminler Cehenneme Girecekler Mi? – 2 31 Aralık 2011
221 Müminler Cehenneme Girecekler Mi? 24 Aralık 2011
222 Çocukların Evlendirilmesi 17 Aralık 2011
223 İnanç Özgürlüğü 10 Aralık 2011
224 Evliliğin Denetlenmesi 3 Aralık 2011
225 Adetli Kadın Kur’an’a Dokunabilir mi? 26 Kasım 2011
226 Hz.İsa’yı(a.s.) Geri Getirmek İsteyenlerin Hedefi 19 Kasım 2011
227 Nebi ve Resul Kavramları 12 Kasım 2011
228 Kurban Bayramına Nasıl Hazırlanmalıyız? 5 Kasım 2011
229 İcma Delili ve Değerlendirilmesi 22 Ekim 2011
230 Vekaletle(Bedel) Hac 15 Ekim 2011
231 İhram Yasakları 8 Ekim 2011
232 Kadınların Yolcuğu 1 Ekim 2011
233 Kur’an ve Sünnet Işığında Hac İbadeti 24 Eylül 2011
234 Faiz Anlayışı 10 Eylül 2011
235 Bayram Namazı 27 Ağustos 2011
236 İmsak Vakti 20 Ağustos 2011
237 Teravih Namazı Konusunda Diyanet’e Cevap 13 Ağustos 2011
238 Oruç Tutamayanlar Ne Yapmalı? 6 Ağustos 2011
239 Güneşin Batmadığı Yerlerde Namaz Vakitleri 2 Temmuz 2011
240 Yatsı Namazının Vakti 7 Mayıs 2011
241 Allah’ın İndirdikleri İle Hükmetmeyenler – 2 30 Nisan 2011
242 Allah’ın İndirdikleri İle Hükmetmeyenler 23 Nisan 2011
243 Günahlarla İlgili Kavramlar – 2 2 Nisan 2011
244 Günahlarla İlgili Kavramlar 26 Mart 2011
245 Büyük Günahlar – 3 19 Mart 2011
246 Büyük Günahlar Nelerdir? 12 Mart 2011
247 Büyük Günah İşleyenlerin Durumu 5 Mart 2011
248 Ye’cüc ve Me’cüc 26 Şubat 2011
249 Dabbetü’l-Arz 19 Şubat 2011
250 Tarikatlarda Vesile ve Tevessül 12 Şubat 2011
251 Evliyanın Yardımı İle İlgili İddialar – 2 5 Şubat 2011
252 Kutuplarda Namaz Vaktinin Tespiti 29 Ocak 2011
253 Evliyanın Yardımı İle İlgili İddialar 22 Ocak 2011
254 Kâlû Belâ Olayı Hakkında Sorulan Sorular – 2 1 Ocak 2011
255 Kâlû Belâ Olayı Hakkında Sorulan Sorular 25 Aralık 2010
256 Mehdi İnancı 18 Aralık 2010
257 Kur’an’a Göre Zekat Oranları 4 Aralık 2010
258 Artan Malı İnfak Etme 27 Kasım 2010
259 Vitr Namazı 13 Kasım 2010
260 Bayram Namazları 6 Kasım 2010
261 Sehiv Secdesi – Mukayeseli Fıkıh Dersleri 30 Ekim 2010
262 Kurban İle Alakalı Sorular 23 Ekim 2010
263 Hac Farklı Aylarda Yapılabilir mi? – Fıkıh Dersi 9 Ekim 2010
264 Başkasının Yerine Hacc Yapmak 2 Ekim 2010
265 Hilal İle İlgili Sorulan Sorular 25 Eylül 2010
266 Cariyeler İle İlgili Sorulan Sorular 18 Eylül 2010
267 ORUÇ BOZMANIN CEZASI 4 Eylül 2010
268 Zekat 28 Ağustos 2010
269 İmsak ve Yatsı Vakitleri – 2 21 Ağustos 2010
270 İmsak ve Yatsı Vakitleri 14 Ağustos 2010
271 İsra ve Miraç -2 10 Temmuz 2010
272 İsra ve Miraç -1 3 Temmuz 2010
273 İcma’a Delil Getirilen Hadisler 26 Haziran 2010
274 İcma 19 Haziran 2010
275 Başörtüsü ve Örtünme 12 Haziran 2010
276 Mezheplerin Tutarlılığı 29 Mayıs 2010
277 Asabe Siyaset İlişkisi (Kızın Çocuklarının Mirasçılığı Örneği) 22 Mayıs 2010
278 Kur’an’ı Açıklama Usulü 15 Mayıs 2010
279 Kartepe Programı Değerlendirme 5 Mayıs 2010
280 Abdestte Ayakların Mesh Edilmesi 24 Nisan 2010
281 Hudeybiye’den Geri Kalanlar 13 Nisan 2010
282 Peygamberimizin Zeynep (ranha) ile Evliliği 3 Nisan 2010
283 Bedir Savaşı 20 Mart 2010
284 Kur’an Sünnet Bütünlüğü: Allah’ın İzni Meselesi 13 Mart 2010
285 Vahiy Çeşitleri 6 Mart 2010
286 Kadınların Özel Halleri 11 Şubat 2010
287 Kur’an’a Göre Zekat Nispeti 6 Şubat 2010
288 Vahy-i Gayr-i Metlüv’e Dair Getirilen Deliller -1 30 Ocak 2010
289 Iskat (Ölen Kimseyi İbadet Borçlarından Kurtarmak) 16 Ocak 2010
290 Dini Tebliğ ve Uygulamada Cebrailin Rolü -2 2 Ocak 2010
291 Dini Tebliğ ve Uygulamada Cebrail’in Rolü 26 Aralık 2009
292 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kurban 21 Kasım 2009
293 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kıble Meselesi -2 14 Kasım 2009
294 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kıble Meselesi -1 7 Kasım 2009
295 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Kur’anı Anlama 31 Ekim 2009
296 Kuran ve Sünnet Bütünlüğü – Yolculukta Namazin Kısaltılması Örneği 24 Ekim 2009
297 İsa Aleyhisselam Tekrar Gelecek mi? -2 17 Ekim 2009
298 İsa Aleyhisselam Tekrar Gelecek mi? 1-1 10 Ekim 2009
299 İsa Aleyhisselam Tekrar Gelecek mi? 1-2 10 Ekim 2009
300 Hanefi Mezhebinin İçki ile İlgili Görüşleri -1 3 Ekim 2009
301 Hanefi Mezhebinin İçki ile İlgili Görüşleri -2 3 Ekim 2009
302 Mirasta Avliye Meselesi -1 26 Eylül 2009
303 Mirasta Avliye Meselesi -2 26 Eylül 2009
304 Kasten Orucu Bozanın Cezası -1 12 Eylül 2009
305 Kasten Orucu Bozanın Cezası -2 12 Eylül 2009
306 Oruç Keffareti -1 29 Ağustos 2009
307 Oruç Keffareti -2 29 Ağustos 2009
308 Adetli Kadının Orucu -1 22 Ağustos 2009
309 Adetli Kadının Orucu -2 22 Ağustos 2009
310 Hastaların Orucu -1 15 Ağustos 2009
311 Hastaların Orucu -2 15 Ağustos 2009
312 Namazda Örtünme / 2-1 8 Ağustos 2009
313 Namazda Örtünme / 2-2 8 Ağustos 2009
314 Namazda Örtünme / 1-1 1 Ağustos 2009
315 Namazda Örtünme / 1-2 1 Ağustos 2009
316 Kur’an’da Örtünme -1 18 Temmuz 2009
317 Kur’an’da Örtünme -2 18 Temmuz 2009
318 Gayrimüslimlerle Evlilik -1 11 Temmuz 2009
319 Gayrimüslimlerle Evlilik -2 11 Temmuz 2009
320 Müşriklerle Evlilik -1 4 Temmuz 2009
321 Müşriklerle Evlilik -2 4 Temmuz 2009
322 Ehli Kitap ve Müşrikler -1 27 Haziran 2009
323 Ehli Kitap ve Müşrikler -2 27 Haziran 2009
324 Hayvan Kesimi / 2-1 20 Haziran 2009
325 Hayvan Kesimi / 2-2 20 Haziran 2009
326 Hayvan Kesimi -1 13 Haziran 2009
327 Hayvan Kesimi -2 13 Haziran 2009
328 Helal Gıda ve Jelatin Konusu -1 6 Haziran 2009
329 Helal Gıda ve Jelatin Konusu -2 6 Haziran 2009
330 Nafile Namazlar -1 9 Mayıs 2009
331 Nafile Namazlar -2 9 Mayıs 2009
332 Vitir Namazı -1 2 Mayıs 2009
333 Vitir Namazı -2 2 Mayıs 2009
334 Kur’an’ın Genel Açıklaması -1 25 Nisan 2009
335 Kur’an’ın Genel Açıklaması -2 25 Nisan 2009
336 Namazın Mekruhları -1 11 Nisan 2009
337 Namazın Mekruhları -2 11 Nisan 2009
338 Namazı Bozan Şeyler -1 4 Nisan 2009
339 Namazı Bozan Şeyler -2 4 Nisan 2009
340 Namazda Konuşmak -1 28 Mart 2009
341 Namazda Konuşmak -2 28 Mart 2009
342 Namazda Abdestin Bozulması / 2-1 21 Mart 2009
343 Namazda Abdestin Bozulması / 2-2 21 Mart 2009
344 Namazda Abdestin Bozulması / 1-1 14 Mart 2009
345 Namazda Abdestin Bozulması / 1-2 14 Mart 2009
346 Namazda İmamlık / 3-1 28 Şubat 2009
347 Namazda İmamlık / 3-2 28 Şubat 2009
348 Namazda Saf Düzeni -1 21 Şubat 2009
349 Namazda Saf Düzeni -2 21 Şubat 2009
350 Namazda İmamlık / 2-1 14 Şubat 2009
351 Namazda İmamlık / 2-2 14 Şubat 2009
352 Namazda İmamlık / 1-1 7 Şubat 2009
353 Namazda İmamlık / 1-2 7 Şubat 2009
354 İmamın Arkasında Kıraat -1 24 Ocak 2009
355 İmamın Arkasında Kıraat -2 24 Ocak 2009
356 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 4-1 17 Ocak 2009
357 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 4-2 17 Ocak 2009
358 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 3-1 10 Ocak 2009
359 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 3-2 10 Ocak 2009
360 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 2-1 3 Ocak 2009
361 Namazda Okunan Sûre ve Ayetler / 2-2 3 Ocak 2009
Kuran Dersi Canlı Yayın