Bayındır: Müslümanların müşriklerle ve ehli kitapla evlenmesi konusunu geçen hafta anlatmaya çalışmıştık bu hafta da devam edeceğiz. Geçen hafta Fatih ORUM Nur suresinin 2. Ayetine takılmıştı. Şimdi öyle anlaşılıyor ki bu ayete sadece Fatih takılmamış herkes takılmış, kimsenin sesi çıkmadığına göre çünkü sorularda yok ben anladım diyen biri çıkmadı. Öyleyse demek sadece Fatih değilmiş.
Şimdi burada Allah’u Teala şöyle buyuruyor:
Ez zânî lâ yenkihu illâ zâniyeten ev muşriketen vez zâniyetu lâ yenkihuhâ illâ zânin ev muşrik(muşrikun), ve hurrime zâlike alel mu’minîn(mu’minîne). (Nisa 3.)
‘Ez zânî’ zina eden erkek ‘lâ yenkihu illâ zâniyeten ev muşriketen’ sadece zina eden bir kadını yada bir müşrik kadını nikahına alır.
Kimi alamaz?
Zina etmeyen bir mümini alamaz. ‘illâ zâniyeten’ dediğimiz zaman burada ki burada ki ‘vez zani’ müşrik mi sayılır?
Katılımcı: Müşrik sayılmaz mümindir.
Bayındır: Bu ayete göre mümin olduğu anlaşılıyor. Bu sadece, gerçi fark etmez yinede yani müşrik de olabilir aslında zina eden ama şimdilik böyle diyelim zihinler karışmasın diye.
Şimdi zina edenin hükmünü veriyor burada diyor ki: zina eden kişi her hangi bir din şeyinden bahsetmeksizin zina eden kişi sadece ve sadece zina eden bir kimseyle yada müşrikle nikahlana bilir. Kiminle nikahlanamaz?
Katılımcı: Zina etmeyenle.
Bayındır: Müşrik dediğine göre ehli kitap da müşrik değil miydi? Yani Müslüman’ın dışında ki Ehli Kitap olsun müşrik olsun bunlardan müşrik olduğu zaman zina edip etmeme şartı yok. Müslüman’sa zina eden bir Müslüman’la evlene bilir.
Öyleyse kiminle evlenemez?
Zina etmiş bir müminle evlenemez. Buradan o anlaşılır.
Yani bu: ‘Ez zânî lâ yenkihu illâ zâniyeten ev muşriketen’
Şimdi : ‘vez zâniyetu’ zina eden kadın ‘lâ yenkihuhâ’ onu nikahına almaz. Onu nikahlamaz. ‘illâ zânin’ zina eden bir erkek ‘ev muşrik’ yada bir müşrik.
Peki zina eden bir kadın kiminle evlenemez?
Katılımcı: Zina etmeyen maciz bir erkekle.
Bayındır: Müminle. Müşrik zina etmemiş olsa bile onunla evlene bilir.
Yani zinadan afif olan, zina etmemiş olan bir müşrikle evlene bilir mi zina eden bir kadın? Bu ayete göre Enes hoca.
Enes hoca: Evlenemez.
Bayındır: Zina etmeyen bir müşrikle evlene bilir mi zina eden bir kadın?
Enes hoca: Zina etmeyen.
Bayındır: Zina etmiş bir kadın, zina etmemiş bir müşrikle evlene bilir mi?
Enes hoca: Evlenemez.
Bayındır: Bakın okuyorum şimdi ayeti. Şimdi soru şu: Bak burada diyor ki:
‘Ez zânî’ zina eden erkek ‘lâ yenkihu’ nikahlayamaz ‘illâ zâniyeten ev muşriketen’ sadece zina eden bir kadın yada bir müşrik kadınla evlene bilir. Yani zina eden erkek sadece zina eden bir kadınla evlene bilir veya müşrik bir kadınla evlene bilir.
Şimdi müşrik kadın zina etmemiş olsa evlene bilir mi? Soru o.
Enes hoca: Evlene bilir.
Bayındır : Az önce evlenemez dedin.
Peki soru şu: Zina eden bir erkeğin evlenemeyeceği kişi kimdir?
Tek kişi, zina etmemiş bir mümindir değil mi? Evlenemeyeceği kişi zina etmemiş mümindir. Ondan sonra !vez zâniyetu’ zina eden kadın ‘lâ yenkihuhâ’ o kadını nikahlamaz ‘illâ zânin ev muşrik’
O zaman zina eden kadının evlenemeyeceği tek kişi kim olur?
Enes hoca: Zina etmemiş mümin erkek.
Bayındır: Zina etmemiş mümin erkek olur. Müşrik de müşrik zina etsin etmesin evlene bilir. Zina etmiş bir müminle de evlene bilir.
Enes hoca: O zaman bu müşrik de normal içtimai açıdan müşrik kategorisine girenlerle zina etsin etmesin iffet ve ihsan olmak şartı yok ama ehli kitap da var di mi? Maide suresinde vardı ya geçen ay.
Bayındır: Tamam o geçen hafta Yahya’nın sorduğu soru
Katılımcı: Afif bir mümin’se iflas şartı var ama zani’ymiş, zani birisi Muhsin şart yoktur.
Bayındır: Tamam ona bir daha bakalım demek ki o daha henüz anlaşılmamış. Ben geçen hafta onun da anlaşıldığını düşünüyordum demek ki anlaşılamamış.
Şimdi bak: Şimdi burada insanlar ikiye arılıyor değil mi? Zina eden, etmeyenler. Şimdi zina etmeyen mümin olabilir ve müminin dışında olabilir. İnsanları bu ayet ikiye ayırıyor değil mi? Birisi zina eden, birisi zina etmeyen. Zina eden zina edenle evlenir bir kere. İkisi de mümin olsun, ikisi de müşrik olsun, ikisi de ehli kitap olsun fark etmiyor değil mi? Zina eden erkek, zina eden kadınla evlene bilir. Zina eden kadın da zina eden erkekle evlene bilir farkı yok.
Peki bir de zina etmeyen var. Zina etmeyenleri bu ayet kaça ayırıyor? İkiye ayırıyor. Biri mümin diğeri müşrik. Ehli kitap burada hangi gruba girer? Mümine girer mi?
Katılımcı: Girmez.
Bayındır: Ehli kitap mümine girmezse o zaman ehli kitabın Muhsana’larıylada yani zina etmemiş olanlarıyla da evlenile bilir mi, evlenilemez mi? Bu ayetlere göre zina eden bir kişi, zina eden bir Müslüman ehli kitabın zina etmemiş bir kadını yada erkeğiyle evlene bilir mi?
Enes hoca: Evlene bilir bu ayete göre çıkıyor ama öbür ayete göre çıkmıyor.
Yahya ŞENOL: Maide 5. Ayete göre çıkmıyor.
Bayındır: Şimdi bunu bir kavrayalım da ondan sonra Maide 5’bakarız.
Katılımcı: Hocam aşağıda sorulan sorunun cevabı yukarıda var gibi şöyle görünüyor ‘ve hurrime zâlike alel mu’minîn’ yani burada şöyle bir itiraz gelse dense ki yani bu müşriklerle evlenmek Müslümanlara haram kılınmıştır, diye anlayan birisine denir ki yukarıda Allah’u Teala haram kılmıyor, ‘ez zani’ kayıtlı değil çünkü.
Bayındır: Şimdi müşriklerle evlenmek Müslümanlara haram kılınmıştır oradan çıkarıla biliyor mu?
Katılımcı: Yani birisi böyle bir itirazda bulunsa dese ki ‘ve hurrime zâlike alel mu’minîn’ de müşriklerle evlenmenin haram olduğunu anlıyorum dese ona denilir ki yukarı da ‘ez zani’ kayıtlı değil, Müşrik de olabilir Müslüman da olabilir. Eğer bu kişi Müslüman ise iki ihtimal var (12:45-12:50 dakika arası anlaşılmıyor)
Bayındır: Yani yukarıda o iki kişinin ‘ez zani’ nin dininden bahis var mı?
Katılımcı: Hayır yok.
Abdurrahman hoca: Mesele din değil ki hocam zina edip etmeme meselesi.
Bayındır: Yani sen şimdi onu mümin olarak düşünürsün bir başkası da müşrik olarak düşüne bilir çünkü dininden bahis yok orada.
Tamam müminlere haram kılınan namuslu müminlere haram kılınan zina eden bir kişi ile evlenmek değil mi?
Katılımcı: O zaman evlenmemek olması gerekiyor ‘ve hurrime zâlike alel mu’minîn’ çünkü o mefhuma dön derdiğimiz zaman (13:23-13:28 dakika arası anlaşılmıyor.) yani zani’nin muhsana ile evlenmesi haram bu mefhuma cümlenin anlaşılan kavrama döndüğü için ‘zalike’ o zaman ‘zalike’ den anlaşılan ne olur (13:41-13:44 dakika arası anlaşılmıyor.) olur
Bayındır: ‘adem’ i nereden çıkarıyorsun? Yani menfi manayı nereden çıkarıyorsun?
Katılımcı: ‘ma yensihu’ dan
Enes hoca: (13:48-13:50 dakika arası anlaşılmıyor) çıkarıp bizim Muhammet bir ayetle itiraz etti ya o da oradan çıktı.
Bayındır: Bak kardeşim ‘la illa’ var burada ‘la illa’dan menfi çıkar müspet mi çıkar?
Katılımcı: Aynı şey oluyor. O zaman ‘cevaz ezzani zaniyetn vel müşriketen’ olur. (14:15 – 14:22 dakika arası anlaşılmıyor.)
Bayındır: Tabi ki öyle. Yok ‘müşrike’ girmez ona, ‘müşrike’yi nasıl sokarsın müsnedün ileyh hangisi burada? Yani hüküm hangi kavram üzerine bina kılınıyor Arapça da.
Katılımcı: Burada iki cümler var.
Bayındır: O haber kardeşim müpteda’ya bak. Şimdi o haber müpteda’nın durumunu belirlemek için olmaz mı? ‘zeydun kaimun’ derken orada ki kıyam üzerinde mi durursun? Kıyam Zeydin vasfı değil mi? Esas olan Zeyd’le alakalı değil mi? Zeyd dir esas olan. Esas olan kıyam değil ki.
Katılımcı: Esas olan Zeyd dir ama, Zeyd’in üzerinde verilmiş bir hüküm üzerinde duruyoruz. Orada ki kelam ne kadar Zeyd olsa bile mücerred’i Zeyd değil, Zeyd’in ki durumunu belirleyen bir konudur. Mesela Zeyd dediğimiz zaman kaimun gelmezse cümle tamam değildir.
Bayındır: Tamam, zaten o dur onu söylemeye gerek yoktur zaten açık o.
Katılımcı: Şimdi burada cümleden anlaşılan ‘nikahuz zani ez zaniyeten’ cevaz yani
Bayındır: ‘zalike nikahuz zani, vez zaniye’ye gider başka hiçbir yere ‘müşrikiye’ye gitmez.
Katılımcı: Niye?
Bayındır: Nasıl gönderirsin sen onu oraya, hayır hangi gerekçeyle gönderiyorsun?
Katılımcı: Hüküm hepsine deniyor.
Katılımcı: (16:06- 16:16 arası anlaşılamıyor.)
Katılımcı: Hocam bir de siz diyorsunuz mesela mümin de müşrikle evlene bilir. O zalide biz ne tutuyoruz? Zani mümin de olabilir.
Katılımcı: Müminse evleniyor işte müşrikle cevap da orada var zaten. Zani mümin olduğuna göre zina etmiş olsa dahi
Katılımcı: Peki zani mümindir ama zani değilse müşrikle evlenemez diye nasıl çıkıyor?
Bayındır: Siz çıkarıyorsunuz onu biz çıkarmıyoruz.
Katılımcı: Yani burada şey yapmadan detaya girmeden sadece iki cümle üzerinde, zani olan biri sadece müşrik zaniye ile evlenecek, zaniye olan bir kadında, sadece zani yada müşrikle evlenecek.
Bayındır: Peki bura da neyin hükmü belirtiliyor? Müşrik’in hükmü mü, yoksa zina edenin hükmü mü belirtiliyor? Bu ayette neyin hükmü belirtiliyor? Zina eden kadın ve erkeğin evlenmesinden bahsetmiyor mu?
Katılımcı: Evet
Bayındır: Bitti o zaman. ‘ve hurrime zâlike’ dedi zalike de onu gösterir başka da neyi gösterir. Müşrikten bahsetmiyor bu ayet. Eğer dese ki ‘el müşriku vel müşriketu’ diye başlasaydı sizin itirazınıza hiç kimse bir şey demeyecekti itiraza da gerek yok zaten hüküm belli olurdu.
Katılımcı: Burada vurgulanan evlenmek mi? Yoksa zinanın kötülüğü mü?
Bayındır: Evlenmek olur mu? Zinanın kötülüğünden falan bahsetmiyor Allah’u Teala. Bu ayeti kerimede Cenab-ı Hakkın ceza da bir prensibi var diyor ki:
‘Ve cezâu seyyietin, seyyietun misluhâ’ (şura 40)
İşlenen bir kötülüğe verilen bir ceza, onun dengi bir kötülüktür.
Diyor mu?
Katılımcı: Evet
Bayındır: Ondan sonra, adam öldürme de mesela; o adam öldürmenin bir diyetini alıyor mu? O diyet mesela diyelim ki; yüz deve, bir adama karşılık aldın mı? Bu ne oldu? Bu bir kere sıfırlama, adama ceza yok burada.
Enes hoca: Kısas mı?
Bayındır: Kısas ayrı, kısas konusuna girmiyorum yani hata ile adam öldürme bak hüküm açık olduğu için kapalı olanlara girersem burada daha iyice sıkışacağız yani ben hakikaten bu ayetin nasıl anlaşılamadığına bir türlü aklım ermiyor. Gerçekten ermiyor yani. Şimdi bakın ondan sonra Allah-u Teala bir daha ceza veriyor diyor ki; bir köleyi azat edeceksin diyor. İki tane ceza verdi. Aslında birincisi ceza değil, biricisi verdiği zararın telafisidir çünkü o onun dengi sayılıyor ya yüz deve, ceza ikincisi dir. Toplumdan eksilttiğin bir adamı da ayrıca iade etmiş oluyorsun. Yani diyor ki;
‘fe meni’tedâ aleykum fa’tedû aleyhi bi misli ma’tedâ aleykum’ (bakara 194.)
‘fe meni’tedâ aleykum’ kim size saldırı da bulunursa, ‘fa’tedû aleyhi’ siz de ona bir saldırı da bulunun, ‘bi misli ma’tedâ aleykum’ size yaptığı saldırının dengi bir saldırı.
Şimdi adam, senin iki metrelik arazini almış olsa onu iki metre geri püskürtmüş olsan ona saldırıda bulunmuş olur musun? O sıfır. İki metre daha girme hakkın var. Cenab-ı Hakkın kanunu bu bütün cezalarda önce bir sıfırlama, bunun en açık şeyi peygamberimizin hadisinden anlaşılıyor. Şimdi diyor ki; birisi bir deveyi buldu, eğer onu ilan ederse problem yok. Ama ilan etmeyip de kendi develerinin arasına katmış ise devenin sahibi geldiği zaman o deveyi alır, bir deve daha bu adam verir. O deve sahibine mi verir devlete mi verir o açık değil ama iki tane deve bu adamdan çıkar.
Katılımcı: Zaten bu sistem kullanılıyor bilinçli yada bilinçsiz olarak kullanılıyor. Mesela örneğin Hamas diyor ki; iki tane İsrail askeri esir al, Hamas iki tane İsrail askeri esir alıyor. İsrail de kalkıyor, iki tane askerimizi esir aldınız, biz de dört tane esir alacağız.
Bayındır: Tamam. Bu şimdi fıtrat gereği olan bir cezadır. Şimdi burada da Allahu Teala, zina eden kişiye bir ceza veriyor yüz değnek, bu ceza değil. Senin yüz liranı çaldı, yüz liranı geri vermek gibi bir şey. Bir de asıl ceza ikincisi, buna evlenme yasağı getiriyor. Kiminle evlenme yasağı, tümüyle evlenme değil namuslu bir erkek veya kadınla evlenme yasağı, mümin olan namuslu erkek veya kadınla, müşrik olanla evlenmeye bir şey demiyor. Zinakar ile evlenmeye bir şey demiyor. Çünkü müşrik olan ile evlenmeyi haram kılmadığı halde asla tavsiye etmediğini de belirtmiş. Çünkü o da düşük seviyede birisiyle evlenmek oluyor bu da. Dolayısıyla bu ayet de konu, zina eden kadınla zina eden erkekğin hükmü. Bu ayet de müşriklerle alakalı bir şey yok. Zina eden kadınla zina eden erkeğin evlenmesinden bahsediyor.
‘ve hurrime zâlike’ derken işte bunların nikâhlanması haram kıldı ‘alel mu’minîn’ müminlerle nikâhlanması haram kılınmıştır. Yoksa müminlerin ‘zalike’ derken müşrikleri falan katmanın bir alemi yok ki.
Enes hoca: (23:08-23:12 arası anlaşılamıyor)
Bayındır: Başka bir mana olmaz ki. Başka bir manayı nasıl çıkarıyorsunuz hakikaten benim aklım ermiyor.
Enes hoca: İçki Yahudi içer veya Nasara içer bu müminlere haramdır dediği zaman içki, içki içmek.
Bayındır: Burada konu zina eden kadınla zina eden erkeğin evlenmesiyle ilgili hüküm müşrikle değil ki, konu o.
‘ve hurrime zâlike’ derken zina eden kadının ve zina eden erkeğin evlenmesi müminlere haramdır. Zaten yukarıda ki ayetten her iki hükümden de bunu anlıyorsun ama Cenabı Hak bilmiş insanların bunu zor anlayacağını altına tekrarlamış ‘ve hurrime zâlike alel mu’minîn.’
Enes hoca: ‘ve hurrime’ ile ilgili bir şey var. Böyle cümlede, söylenen cümlede işareten anlatılan anlamı ifade etmek için başka bir cümle geliyor onda da ‘vav’ geliyor. Mesela burada bu surede ‘ve hulikal insanu taifa’ diye bir yer var.
Katılımcı: Hocam o zaman burada ki zani olan mümin Muhsana olmayan bir kadınla evleniyor (24:18-24:21 arası anlaşılamıyor.) o zaman müşriğin de muhsana olmadığı anlaşılıyor.
Bayındır: Hayır, hayır müşriğin muhsana olmadığı ile bir olay yok. Bak şimdi ‘lâ yenkihu illâ zâniyeten’ deseydi fark etmez o zaman ‘ve hurrime zâlike alel mu’minîn’ gelmez ‘ve hurrime zâlike alel muhsinin’ gelirdi. Tamam mı?
Katılımcı: Hocam şimdi siz dediniz ya, zina eden bir kişiye Allahu Teala yüz değnekten sonra ikinci bir ceza muhsana olamayan birisiyle evlenme cezası.
Bayındır: Muhsana olan birisi yada müşrikle, ya onunla evlenir yada onunla ama müminle evlenemez. Ya kendisi gibi zina edenle evlenir yada müşrikle evlenir ama müminle evlenemez, yani o namuslu mümin demektir. Namuslu müminle evlenemez.
Katılımcı: O zaman müşrikle evlendiği zaman ceza verilmez ona zina eden mümin için çünkü zina etmeyen müminde müşrikle evleniyor.
Bayındır: Kardeşim ceza nasıl olmaz demiyor mu?
Allah; ‘ulâike yed’ûne ilen nâr, vallâhu yed’û ilel cenneti vel magfireti bi iznih’ demiyor mu? Zina eden günaha çeker bu cehenneme çekiyor, bu daha ağır.
Katılımcı: Bakara 221’de yani müşrik birisiyle evlenmenin haram olduğuna dair bir şey çıkarılmazsa bile mekruh olduğuna dair hüküm çıkarılması lazım. Mekruh olduğu besbelli Allahu Teala tavsiye etmiyor, o zaman belki mekruh denilebilir.
Bayındır: Tabi besbelli, hem de asla tavsiye etmiyor.
Enes hoca: ‘ve hurrime zâlike’ye benzeyen bir cümle var;
‘Yurîdullâhu en yuhaffife ankum, ve hulikal insânu daîfâ’ baştaki ifadenin anlamını tekrar söylüyor. Burada da onu ‘lâ yenkihu’, ‘lâ yenkihu’ derken bu nigaresi ne oluyor bu müminlere haramdır.
Bayındır: Zina eden ‘nikahuz zani ve zaniyete el mumine harmun’ demektir. Çünkü o ‘la’ ve ‘illa’ menfi değil onlar müspet çıkıyor. Sadece bir tahsis söz konusu.
Enes hoca: O zaman Maide de ki ayette şimdi anlaşılmaya başlıyor. Orada ki erkeklerde Muhsin olduğu için kadınların da Muhsana olması şartı var.
Katılımcı: Burada evlenme şey ise burada sorun yok zaten. Benim şey yaptığım sadece ‘zalike’nin şeyi durumunda. O zaten alaşılıyor ‘lâ yenkihu illâ zâniyeten’ Maide ile tam birbiriyle uyum sağlıyor. Burada ki şey yani benim zihnimdeki daha önceden diyelim, ‘zalike’ derken şimdi yani aynı şey. Yani başta bir öncül var bir Mukaddime var Soura Kübra diyelim burada anlaşılan bir Mefum var ‘zalike’ o Mefuma dönüyor. Buradan çıkan biraz önce sizin dediğiniz gibi bir zaninin saliha veya zaniye veya zaniyenin, saliha veya salihle yapılan evliliğin yasal, cümleden anlaşılan bu. Bu yasal. ‘zalike’ dediğin zaman o evliliğinin yasak evliliği gösterdiği için benim kafamın almadığı oydu. Şimdi anladım.
Bayındır: Onu göstermiyor yani, tabi yani yasak evlilik ama; müminle evlenmesi kimin evlenmesi? Zina eden kadın erkek çünkü bu ayet zina eden kadın ve erkeğin hükmünü belirtiyor, müşrikin hükmünü belirtmiyor. Bak müşrikin durumunu belirten ayet Bakara 221. Orayı açalım bakın;
Ve lâ tenkihûl muşrikâti hattâ yu’minn(yu’minne), ve le emetun mu’minetun hayrun min muşriketin ve lev a’cebetkum, ve lâ tunkihûl muşrikîne hattâ yu’minû ve le abdun mu’minun hayrun min muşrikin ve lev a’cebekum, ulâike yed’ûne ilen nâr(nâri), vallâhu yed’û ilel cenneti vel magfireti bi iznih(iznihi), ve yubeyyinu âyâtihî lin nâsi leallehum yetezekkerûn (bakara 221.)
‘Ve lâ tenkihûl muşrikâti’ burada bize emir veriyor Allah; müşrikleri nikahınıza almayın diyor. Bak öbür taraftakine göre hüküm çok farklı, bize diyor ki müşrikleri nikâhınıza almayın. ‘hattâ yu’minn’ inanıncaya kadar. Bir bekleyin mümin olsun o zaman alıyorsanız alın. ‘ve le emetun mu’minetun hayrun min muşriketin’ şurası kesin ki bir mümin cariye, bir esir mümin kadın bir müşrike’den hayırlıdır. Bak burada ki ‘müşrike’de zina eden meselesi yok sadece müşrike diyor. Burada zinadan bahis yok bu tamamen bizimle alakalı. ‘ve lev a’cebetkum’ isterse o müşrik kadın sizin çok hoşunuza gitmiş olsun. Aşık da olmuş olsanız evlenmeyin diyor. ‘ve lâ tunkihûl muşrikîne’ müşriklere de kız vermeyin. ‘hattâ yu’minû’ inanıncaya kadar. ‘ve le abdun mu’minun hayrun min muşrikin’ mümin bir köle bir müşrikten hayırlıdır. Köleye ver ama müşrike verme. ‘ve lev a’cebekum’ isterse o çok hoşunuza giden bir adam olsun. ‘ulâike yed’ûne ilen nâr’ gerekçesini anlatıyor. Bunlar bu müşrik kadın ve erkek sizi ateşe çağırırlar yani kendisi gibi olmanızı isterler. Şimdi zina eden bir kişi ebedi cehennem cezasını hak ediyor mu? Tevbe etmezse Furkan suresi 68. Ayete göre hak ediyor. Ebedi cehennem cezasını hak ediyor ama o Allah’ın bağışlamayacağı suçlardan mı? Değil Allah bağışlaya bilir çünkü şirk değil. O zina eden kadınla zina etmeyen bir erkek zina eden bir kadınla evlenirse bu erkeği en fazla zinaya çekebilir. Öyle değil mi? Yani bağışlanmayacak bir suça değil, bağışlanacak bir suça çekmeye çalışır. Ama bu müşrik bağışlanmayacak bir suça çekmeye çalışır. Aslında bunlar düşük durumda olan insanlar. Diyor ki; ‘ulâike yed’ûne ilen nâr’ bunlar doğrudan doğruya cehenneme çağırıyor. ‘vallâhu yed’û ilel cenneti vel magfireti bi iznih’ ama Allah da cennete ve mağfiretine çağırır kendi izniyle. Şimdi diyebilirsiniz ki bu böylede madem bu müşrik daha düşük seviyede zina edenden niye Allah-u Teala orada müminin onunla evlenmesini haram kılmış da bunun haram kılmamış denilebilir. O bir ceza, zina edene verilen bir ceza. Allahu Teala müşrikin cezasını ahrette verecek. Şirkinden dolayı.
Katılımcı: O zaman hocam ‘zalike’ye şöyle anlam versek doğru olur mu? Yani Yunus suresi 3. Ayette zina etmiş bir mümin veya müminenin durumu anlatılmış.
Bayındır: Zaten o başka yok. Hayır mümin olmaya bilir de ama öncelikle o.
Katılımcı: O zaman ‘zalike’ye şöyle denilebilir mi? Müminlere haram olan şey, zina edip böyle bir cezaya konu olmak, böyle bir duruma düşmek Müslümanlara haram kılınmıştır.
Bayındır: Olur mu ya, ne alakası var. Orada zinanın haramlığından bahsetmiyor ki, zinanın haramlığından bahseden ayet başka, burada zina eden kadın ve erkeğin evlenmesinden bahsediyor. Nereden çıkarıyorsun, var mı öyle bir şey orada? Ha ondan Lazimi mani olarak siz bu duruma düşmeyin, tabi o anlaşılır o başka ama bu ayette anlatın bu değil. Yani öyle olduğunu nereden çıkarıyorsun? Siz bu duruma düşmeyin. Siz bu duruma düşmeyin anlaşılır elbette çünkü namuslu bir kadınla evlenmek her erkeğin isteğidir. Namuslu bir erkekle evlenmek de her kadının bir isteğidir. O başka bir şey ama burada bu ceza, zina eden kadınla erkeğe verilen cezayı Allahu Teala anlatıyor burada.
Katılımcı: Ama burada ki zina eden mümin tövbe ettiği anda bu durumdan kurtuluyor.
Bayındır: Onu bak ondan sonraki üçüncü ayet söylüyor. ‘illellezine tabu min bağdi zalike ve asna’ ayeti söylüyor onu çünkü tövbe ile affedilmeyecek hiçbir günah yoktur. Tövbe edip kendisini düzeltirse tamam o ayet onu söylüyor zaten ama konumuz o değil konumuz sadece burada biz bu ayeti anlamaya çalışıyoruz. Tövbe edip de durumu düzelttikten sonra namuslu bir kadınla da evlenebilir, namuslu bir erkekle de evlene bilir. Onu söylüyor onun müstakil ayet olmasının hikmeti de orada.
Katılımcı: Burada müminlere haram olanları kısa bir cümle ile özetleye bilir misiniz?
Bayındır: Bak şimdi şunu bir bitirelim de, şu ayeti bitirelim. Bura da ne dedi? ‘mümin bir cariye, bu çok hoşunuza gitse de bir müşrike den hayırlıdır.(bakara 221.)’ Şimdi bu hayırlı bu daha hayırlı öyle olur değil mi? İkisi de hayırlı olacak ki birisine daha hayırlı desin. Öğle değil mi Arapça da. O zaman burada bir müslüman’ın bir bir müşrikle evlenmesi haramlığı anlaşılır mı? Çıkmaz.
Ama bak öbür tarafta ne dedi? Dedi ki: ‘Ez zânî lâ yenkihu illâ zâniyeten ev muşriketen’ dedi. Orada kesti attı. Zina eden bir erkek, sadece zina eden bir kadın yada müşrik bir kadınla evlenebilir dedi bitirdi orada. Öyle daha hayırlıdır bilmem ne tavsiye yok orada. ‘ve hurrime zâlike’ dedi bunlar haram kılınmıştır dedi kesin değil mi? Ama burada haram kılınmıştır ifadesi yok. Sadece diyor ki niye tavsiye etmediğini anlatıyor bunlar cehenneme çağırır diyor. Ama Allah da sizi affına ve mağfiretine çağırıyor. ‘ve yubeyyinu âyâtihî lin nâsi leallehum yetezekkerûn’ tezekkür edin zihniniz de bakın eşiniz dostunuz vardır, müşrik olan kadın müşrik olan erkek o aileyi nereye çekiyor görürsünüz, demiş oluyor Allahu Teala.
Yahya hoca: Bu kadar şey olup da başka haram olmayan başka bir örnek var mı? Hani cehennem var sonunda, Allah yapmayın diyor ama serbest bırakıyor. Bir örneği var mı? İkinci bir örneği.
Bayındır: İhtiyaç var mı?
Yahya hoca: Var tabi ki.
Bayındır: Nerede?
Yahya hoca: Yani, Allah yapmayın diyor, yani biz buradan kesin haramlık algılamalıyız ilk başta. Allah yapmayın dediyse (36:50-36:54 arası anlaşılamıyor.) hani insanlardan razı olmaz Allah. Razı olmadığı şeyi de serbest bırakmaz. Yasaktır o mutlaka. Hayır yasak değil bakın şurada bir örneği var diyebileceğimiz bir örnek var mı?
Katılımcı: Talak var hocam. Talak da boşanmayan için her türlü şey yapıyor ama boşanmaya haram demiyor.
Yahya hoca: Boşamayın demiyor ama orada. Yada boşayın diye bir emir vermiyor. Bak burada evlenmeyin diye bir yasak koyuyor. Yasak koyduktan sonra yok bu haram değildir ama mekruhtur diyebileceğimiz ikinci bir örnek.
Bayındır: Öyle bir örnek olmaz. Sen buna haram diyebiliyor musun? Var veya yok hiç önemli değil.
Yahya hoca: Diyebiliriz.
Bayındır: Söyle. Oku bakalım. Ver manasını.
Yahya hoca: Yani evlenmeyin işte bitti haram oldu.
Bayındır: İyi o zaman devamını okuma öyleyse.
Yahya hoca: Devamını da okuruz, sadece ‘hayrun min’i yorumlarız yani.
Bayındır: Yorumla. Bekliyorum. Ya yorumla bir anlıyım bende anlayım.
Yahya hoca: Hayır yani başka yönden (37:46-37:50 arası anlaşılamıyor.)
Bayındır: Başka yönden yorumla hangi yönden yorumluyorsan yorumla.
Yahya hoca: O ondan iyidir deriz mesela.
Bayındır: O ondan iyidir dediği zaman öbürü kötü olur mu?
Yahya hoca: Burada olur. Burada sadece böyle.
Bayındır: O zaman Arap dilini, dili değiştirmiş olursun.
Yahya hoca: Hani o şey örneği vardı ya ‘Kavlun ma’rûfun ve magfiretun, hayrun min sadakatin yetbeuhâ ezâ, vallâhu ganiyyun halîm (Bakara 263)’ onda bir hayır var mıdır ‘yetbeuhâ ezâ’ olan bir sadaka da.
Bayındır: Tabi ki vardır.
Yahya hoca: Yoktur hocam. Altında diyor ya Allah iptal etmeyin onu diye hani nasıldı o? ‘la tugdili sadakatin bilmen limel haza’ onda hiçbir hayır yok. Ama ondan iyidir anlamında yani.
Bayındır: Peki bir dakika. Sen aç bakalım o ayeti kerimeyi. Şimdi ver bakalım buradaki manayı.
Yahya hoca: ‘Kavlun ma’rûfun ve magfiretun, hayrun min sadakatin yetbeuhâ ezâ, vallâhu ganiyyun halîm (Bakara 263)’
Bayındır: Tamam, şimdi bir adam sana senin karnın aç, karnını doyurdu, arkasından da iyi yedin ha afiyet olsun diye hava attı. Senin karnın doymamış mı oluyor? Senin karnının aç kalması ondan daha mı iyi?
Yahya hoca: Benim karnım doyuyor da sadaka olmamış oluyor yani
Bayındır: Kardeşim, bu başka burada anlatılanı iyi anlamak lazım. O hayırsız bir iş değil. Sana sadaka veriyor adam, o zaman Allahu Teala diyor; böyle yapmaktansa güzel bir söz söyle daha iyi olur diyor.
Katılımcı: Yani vermişsin, bari sende sevap al.
Bayındır: Sevabını al ama bu adamın karnı yine doyar.
Enes hoca: Burada ki hayır o sadaka verilene göre mi oluyor?
Yahya hoca: Allah göre mi yoksa?
Bayındır: Verilene göredir tabi.
Enes hoca: Sadaka veren ibra oluyor mu? Sadaka veren ibra hepsi aynı olması gerekiyor.
Katılımcı: Sadaka verene hiçbir şey yok yani ‘tubtilu’ dediğine göre.
Yahya hoca: Hiçbir şey yok. Onun eline hiçbir şey geçmeyecek. Boş boşuna para vermiş oluyor.
Katılımcı: Ama denilene göre hocanın (Bayındır) dediği gibi bir yarar söz konusu değil, gerçekleşmiş olur. Verilene göre amaç gerçekleşmiş olur.
Bayındır: Ya burada ‘hayrun min’ dediğine göre emir ‘faddalnu aleyh’ olması lazım.
Enes hoca: Sadaka verilene göre düşündüğümüz zaman o zaman batıl oluyor. O zaman sadaka verene göre hiçbir şey yok. Sadaka verilene göre düşündüğümüz zaman o şekilde çıkar.
Bayındır: Kardeşim, adam sadakasını iptal etmiş oluyor o başka bir olay. Ama sen şimdi bunu sadakayı alana göre düşünmezsen neye göre düşüneceksin Enes hoca. Yav kardeşim bunu sadakayı alana göre düşünmekten başka yolun yok. Yani birisine derki evet bana iyilik yaptı ama başıma da kalktı der.
Enes hoca: Başka bir ayette var.
Katılımcı: (41:03-41:17 arası anlaşılamıyor.)
Enes hoca: Cuma suresinde
‘kul mâ indallâhi hayrun minel lehvi ve minet ticâreh(ticâreti), vallâhu hayrur râzıkîn’ (Cuma 11)
Bayındır: Tamam. Lehiv ve ticarette hayır yok mu? Onu yapan insana göre adam eğlenerek hoş vakit geçiriyor. Ticaret yaparak para kazanıyor. Tabi ki bu bir hayırdır. Peygamberimize canab-ı Allah ‘Ve lel âhıretu hayrun leke minel ûlâ.’ (Duha 4)’nın bir başka şeklidir bu. Tabi ki onu yapan kişi onda hayır umuyor.
Katılımcı: (41:53-42:08 arası anlaşılamıyor)
Bayındır: ‘ala gayri babihim’in manası ne?
Katılımcı: İlla şart değildir ondan hayırlısı.
Bayındır: ‘ala gayri babihi’ ne demek?
Katılımcı: ‘ala gayri babisin’ babi nedir? Bu Mufaddal, Mufaddalu aleyhten daha iyidir.
Bayındır: Hayır. Efalü Taftilin Babi demek, İsmi Taftil olarak kullanılması demektir.
Katılımcı: Gramere baktığınız zaman Mufaddal, Mufaddalu Aleyhten daha iyi olmasıdır. Ama ‘ala gayri babihi’ olduğu zaman bu bundan daha hayırlıdır anlamında değil.
Bayındır: Bak Serkan bir kere o söylediğin cümle doğru ama yanlış mana veriyorsun. Şimdi bu İsmi Taftil kalıpları bazen Sıfatı Müşebbehe olarak kullanılır. Sıfatı Müşebbehe olduğu zamandır ‘ala gayri babihi’ olması. Tamam mı?
Katılımcı: Hayır da kelimesinin de var kendisinde.
Bayındır: Hayırda da var tabi husus, hayır kelimesi Sıfatı Müşebbehe olur, İsmi Taftil olur ama önüne ‘min’ geldiği zaman İsmi Taftil dir. Ama mesela Ef al kalıbı, Athar kalıbı mesela Athar, İsmi Taftildir. Ama ‘ala gayri babihi’ kullanılması ne demektir? İsmi Taftil olarak kullanmamak demektir. O zaman Sıfatı Müşebbehe yaparsın, İsmi Taftil yapmazsın ama Sıfatı Müşebbeh olduğu zaman Mufaddal Mufaddalun Aleyh diye bir kavram olmaz orada.
Katılımcı: Aynı şey oldu hocam burada da aynı yaparız. İlla ‘min’le olamaz mı?
Bayındır: Olamaz hayır.
Katılımcı: Kaide.
Bayındır: O zaman haftaya getir öyle bir kaide varsa.
Katılımcı: Serkan’ın dediği anlamı kullandığı zaman ‘min’ gelmiyor, karşılaştırmadığı sadece hüküm olduğunu ifade etmek için. Mesela ‘İstanbul ekber min Ankara’ dediğimiz zaman, normal İsmi Taftil olarak kullanılmıştır. Ama ‘İstanbul ekber (anlaşılamadı) Türkiye’ dediğimiz zaman Türkiye’ nin en büyük şehri. (43:53-44:22 arası anlaşılamıyor.)
Bayındır: İşte bakın söylediği söz doğru bu kaide doğru ‘li gayri babihi’ meselesi bunun Babı İsmi Taftil dir. İsmi Taftil’in dışında olur mu? Kalıbı Efal olur tabi. Mesela diyor; ‘hunne atharü leküm’ sizin için daha temizdir denmez, sizin için temiz olan budur. Şeyde Lut Aleyhisselam olayında işte ‘ha ülai benatin’ bunlar benim kızlarımdır. ‘hunne atharü leküm’ sizin için temiz olan bu öbürü pis. Bu İsmi Taftil kalıbında olsa bile İsmi Taftil değil Sıfatı Müşebbehedir.
Katılımcı: (45:04-45:08 arası anlaşılamıyor.)
Bayındır: Sıfatı Müşebbehedir.
Kavlun ma’rûfun ve magfiretun, hayrun min sadakatin yetbeuhâ ezâ, vallâhu ganiyyun halîm (Bakara 263)’
Burada birinci derecede o sadakayı alan kişidir söz konusudur ikincisi yine. Yani sen şimdi buna ne der, sen bunu başıma kakacağına güzel bir söz söyleseydin daha hayırlı olurdu demiş oluyor. Şimdi bizim ilk kitap var İslam Muhakeme Hukuku, bir adam geldi zengin o sırada durumu da gayet iyi, işte bunu basmak istiyorum. Bizde bas dedik. Tuttu İslami İlimler araştırma Vakfına para verdi, onlarda bastırdılar. Ta 1985 de basıldı. O gün bugün her gördüğü zaman söyler. O kitabı ben bastırdım diye. Her defasında söyler. Bu defa hep söylediği için o başlamadan ben diyorum, bu arkadaş bastırmıştır diye, zahmet olmasın diye. Hayır hiç olmazsa o kötü duruma düşmesin diye söylüyorum. Tamam mı?
Katılımcı: Orada arkadaşları haklıyorum yani, orada eziyet diyor. İnsan eziyet ediyor şu dur bu dur diyor ki. Kekse elinden bu lokma ekmeği yiyeceğime ölseydim.
Bayındır: Ha işte bu.
Katılımcı: O zaman hayır olmuyor.
Bayındır: Olur mu? Yemekte hayır olmaz mı? Yemişsin açlığını gidermişsin.
Katılımcı: Hayır olmamış ki adam neredeyse ölümü temenni ediyor.
Bayındır: Öbürü daha hayırlıydı demiş oluyor bu tabi ki hayırlı. Bizde ne derler; ‘Ettiğin iyilik, ürküttüğün kurbağaya değmedi’ derler.
Enes hoca: (47:00-47:22 arası anlaşılamıyor)
Bayındır: Bir daha düşünün bakalım, istediğiniz kadar düşünün. Bak ben size şurada söylüyorum, bütün dünyayı toplayın düşünün, buralardan o manayı çıkarmanıza ihtimal yok.
Yahya hoca: O zaman düşünmeye de gerek yok. Çıkmaz o zaman yani dünya toplansa.
Bayındır: Ben meydan okuyorum, buyurun düşünün. Sizde ispatlarsınız olur biter.
Yahya hoca: Yok hani kabul görmeyen bir meydan okuma olacak.
Bayındır: Ben kabul edecek değilim başkalarına kabul ettirin. Zaten herkes onu kitaplarında yazmış.
Katılımcı: Hocam müşrikle evlenmek haramsa, o zaman Nur suresinin üçüncü ayetinde müşrikle Allah evlendiriyor burada.
Yahya hoca: Kimi evlendiriyor?
Katılımcı: Zaniyi.
Yahya hoca: Zani olmayanı
Katılımcı: Ama bu zani mümin de olabilir.
Bayındır: Zani kafir mi?
Yahya hoca: O suç ona ceza
Bayındır: Zani kafir mi?
Yahya hoca: Sadece ona ceza işte
Bayındır: Kardeşim müşrikle evlenmek haramsa, müşrikle evlenmek haramsa onunla evlenmesine fetva veremezsin mümkün değil.
Yahya Hoca: Ona helal bize haram.
Bayındır: Nerede çıkar bakalım? Oku şu ayeti kerimeyi de müşriklerle evlenmenin haramlığını bana söyle bakalım.
Enes hoca: ‘lâ yenkihu’nun Muhaccedi zina eden müminde oluyor di mi?
Katılımcı: Nasıl?
Enes hoca: (48:34-48:36 arası anlaşılamıyor) içerisinde zina eden müminlerde var.
Katılımcı: (Ne dediği anlaşılamıyor)
Bayındır: Şüphesiz bütün müminler var zina etsin etmesin, bütün müminler var.
Buyur çıkar hadi aranızda çıkarın hadi.
Enes hoca: Maide suresine baksak.
Bayındır: Tamam Maide suresine bakalım. Ya siz bu görüşteydiniz de yıllardır niye konuşmuyordunuz şimdi mi sıra geldi? İlk defa şimdi konuşmuyoruz ki. Defalarca yazdık konuştuk sohbetlerde anlattık, ilk defa şimdi konuşuyorsunuz.
Yahya hoca: İhsan şartını ben burada yakaladım, geçen hafta aklıma geldi ondan önce gelmedi ki.
Bayındır: Biz sürekli konuşuyoruz, her derste anlatıyoruz hem de konuyla alakalı.
Yahya hoca: Bugün aklıma gelmesi susmamı mı gerektiriyor?
Bayındır: Yo susmanı gerektirmez.
Yahya hoca: Ben geçen hafta fark ettim bunu geçen hafta söyledim.
Bayındır: İyi tamam, tamam o zaman. Böyle fark ettiysen güzel, bu savunma iyi. Şimdi bak diyor ki;
El yevme uhılle lekumut tayyibât(tayyibâtu) ve taâmullezîne ûtûl kitâbe hıllun lekum ve taâmukum hıllun lehum vel muhsanâtu minel mu’minâti vel muhsanâtu min ellezîne utûl kitâbe min kablikum izâ âteytumûhunne ucûrehunne muhsınîne gayra musâfihîne ve lâ muttehızî ehdân(ehdânin) ve men yekfur bil îmâni fe kad habita ameluhu ve huve fîl âhıreti minel hâsirîn(hâsirîne). (Maide 5)
‘El yevme uhılle lekumut tayyibât(tayyibâtu) ve taâmullezîne ûtûl kitâbe hıllun lekum ve taâmukum hıllun lehum’ bu konuyu ayrıca anlatmıştık. ‘vel muhsanâtu minel mu’minâti vel muhsanâtu min ellezîne utûl kitâbe’ müminlerden muhsana olanlar ve ehli kitaptan muhsana olanlar size helal kılınmıştır. Burada müminlerden muhsana olanları alabilmek için muhsan olma şartı yok mu?
Katılımcı: Evet var.
Bayındır: O zaman ben muhsin isem siz de Muhsin olduğunuz takdir dedir bu ‘hale kevni ha muhsinin’
Enes hoca: Muhsin olsa Ehli Kitabın da Muhsin olma şartını arar orada di mi?
Bayındır: Aramak zorundadır.
Enes hoca: Ama Zaniyse onu aramak zorunda değildir.
Bayındır: Aramasına gerek yoktur.
Enes hoca: Ya o Muhsin ise?
Bayındır: Hüküm ona değil ki emir bize. Emir Ehli Kitaba değil. Bakın tekrar ayeti okuyum da, diyor ki; Size helal kılındı ne Müminlerden Muhsana olanlar, namuslu olanlar. Ama siz ne olduğunuz halde, Muhsinin olduğunuz halde Muhsana helal kılınmıştır. Yani sizde namuslu iseniz.
Katılımcı: Ama siz Muhsin değil iseniz Nur Suresinin 3. ayeti
Bayındır: Elbette, arada bir çelişki var mı? ‘vel muhsanâtu min ellezîne utûl kitâbe min kablikum izâ âteytumûhunne ucûrehunne muhsınîne gayra musâfihîne ve lâ muttehızî ehdân’ gizli yada açık zina etmiyorsunuz namuslusunuz. Öyleyse sizin evleneceğiniz kadınlar namuslu mümin kadınlardır. Bu namuslu mümin kadınlar, hür de olabilir köle de olabilir, farkı yok değil mi? Ondan sonra da Ehli Kitabın kadınlarıyla da evlene bilirsiniz ama namuslu olmaları şartıyla, sen de namusluysan.
Peki sen namuslu değilsen? O zaman Müminlerden zina edenlerle evlene bilirsin, Ehli Kitaptan da istediğinle evlene bilirsin.
Katılımcı: Veya müşrikle evlenirsin.
Bayındır: Fark etmiyor ehli kitap’ta müşrik ya onun için hiç gerekmiyor. İşte burada belki mesele yanlış anlaşılmış olabilir diye Bakara 221’i Cenabı hak indirmiş. Ama tavsiyede etmiyor Allah-ü Teala onu. Bakın bununla evlenmek, Mümin köleyle evlenmekten sonra geliyor. Çünkü Nisa Suresi 25. ayete bir daha bakalım. Baka burada diyor ki ;
Kimin namuslu Mümin kadınla evlenmeye gücü yetmiyorsa, elinizin altında ki namuslu mümin cariye ile evlensin.
Peki namuslu mümin cariye ile e vlenmek ikinci tercih değil mi? Birinci tercih namuslu.
Enes hoca: İkinci tercih sabır.
Bayındır: Evlenme bahsi bakımından diyorum. Evlenmeyi esas alırsak. Sabrı tavsiye ediyor Allahu-ü Teala o başka bir şey. Birinci tercih, namuslu Mümin kadınla evlenmek, buna gücün yetmiyorsa sabret diyor Allah-u Teala ama evlenme açısından ikinci tercih, namuslu Mümin cariye mi?
Peki namuslu Ehli Kitap, kaçıncı tercihe giriyor? Üçe girmiyor mu?
Enes hoca: Üçe giriyor.
Bayındır: O zaman ‘ve le emetun mu’minetun hayrun min muşriketin’ demek değil midir? Yani namuslu Mümin cariye ile evlenmek Ehli Kitabın namuslu kadınıyla evlenmekten hayırlıdır manasına gelmiyor mu? Eh işte şey de onu anlatıyor işte. Bakara suresinde onu anlatıyor. Onun için Allah-u Teala burada diyor ki;
(55:15-55:19 arası anlaşılamıyor)
Bunun manası da ‘la tenkihu’ demek değil midir?
Enes hoca: Evet
Bayındır: Bu da ‘la tenkihu’dur.
Enes hoca: Cariyeyle evlilik.
Bayındır: Tabi tabi, cariyeyle nikahlamayın demektir.
Enes hoca: Tavsiye babında
Bayındır: Tavsiye babında, cariyeyle nikahlanmayı tavsiye etmiyorsa öbürünü hiç tavsiye etmez, gayet açıktır ama haram kılmamış. Bu farkı anlamamız gerekiyor.
Katılımcı: Hocam normal hür bir kadını alabiliyorken cariye alabiliyor mu?
Bayındır: Alamaz.
Katılımcı: O zaman demek ki bir mümin kadını alabiliyorsa onu da müşrik diye alamaz.
Bayındır: İşte bu husus bu ayette var. Bak burada ‘kimin buna gücü yetmezse onu alsın.’ İfadesi burada var. Burada hüküm bakımından öbür tarafta fazilet bakımından olmuş oluyor. Onun ki ‘hayrun’ o bakımdan bir işe yarıyor. Tamam mı? O ‘hayrun’ kelimesi olmasaydı, namuslu cariyeyle evlenemeyen ancak, ancak Ehli Kitaptan biriyle evlene bilirdi. Tamam mı? İşte o ‘hayrun’ kelimesi bu işlerin hepsini bitiriyor. Burada bir şey koymuyor, yani hayırlılık bakımından üçüncü sırada kalıyor ama Allah-u Teala orada bak hiçbir şuna gücünüz yetmezse demiyor. Mümin kadınlar arasında bir ayrım yaptı, dedi ki; namuslu müminle evlenemiyorsan, cariyeyle evlen ama öbürünü şey yapmadı bak burada mutlak bıraktı. Dedi ki; ‘vel muhsanâtu min ellezîne utûl kitâbe’ öbür ayette de ‘ve le emetun mu’minetun hayrun min muşriketin’ yani burada ki gibi burada evlenmede efendim onunla evlenmeye gücün yetmiyorsa Ehli Kitapla evlen demiyor, çünkü zaten bu mantıksız bir şey olur. Ehli Kitabın hür kadını ile köleyi karşılaştıramazsın ki. O hatta daha yüklü bir mehir isteye bilir.
Katılımcı: Bir dikkatimi çeken bir şey şimdi söylediğiniz şeyle alakalı, yeni aklıma geldi. Burada mesela Ehli Kitabın Muhsenatı diğer hükümlerde ‘vel müşrikin’ diye (kelime anlaşılamıyor) bahsederken, o dedi ki ‘vel muhsanatı minellezine ütul kitabe’ yani Müşrik’i zikretmeden sadece Ehli Kitap olarak özellikle zikredilmesi onun bir nedeni olabilir mi?
Bayındır: Yani nedeni bak burada dikkat ediyorsanız önce, tamam çok güzel bir soru, tabi çok güzel bir soru.
Katılımcı: Geçen hafta aynı şey olmuştu.
Bayındır: Yok yok bu olmamıştı. Bu olmamıştı da buna benzer bir durum olmuştu.
Katılımcı: Bundan yola çıkılarak müşriklerin evlenmesinin caiz olmadığını biz şey olabilir mi?
Bayındır: Şimdi bak; burada dikkat ediyorsanız Allah-u Teala şimdi Maide suresi 5. ayeti açın. Maide 5. ayette Ehli Kitabın taamından bahsetti ya Allah-u Teala ve Ehli Kitabın kadınlarından da bahsetti. Enam suresinde de müşriklerin taamından bahsetti mi?
Katılımcı: Müşriklerin taamından bahsetti evet.
Bayındır: Etti, ona da helal dedi. Şimdi aslında bunlar, akide olarak birbirinden farklı değil, sosyolojik olarak birbirinden farklı. Akide olarak bunlarda müşrik onlar da müşrik. Onun için;
‘İnnellezîne keferû min ehlil kitâbi velmuşrikîne fî nâri cehenneme hâlidîne fîhâ, ulâike hum şerrul beriyeh(beriyyeti)’(Duha 6)
Delil getiriyor Allah-u Teala, bir ayrım yapmıyor. Çünkü ikisi de müşrik ikisi de Allaha ortak koşuyor ama biri toplumda Ehli Kitap olarak biliniyor, niye çünkü elinde ilahi bir kitap var. Onlar da buna övünüyor etrafa karşı ama müşrikler. Öbüründe de kitap yok.
Şimdi Allah-u Teala burada bunlara olan taamı öbürlerine eşitledi burada da bunlarla evlenmeyi Bakara suresinde diğer müşriklerle eşitledi. Genel bir hüküm verdi orada.
Ve şunu tekrar söyleyeyim; bir Müslüman namuslu mümin kadınla evlenemiyorsa, ikinci tercihi namuslu cariye ile evlenmektir. Allah-u Teala’nın istediği bu ama ikinciyle, onunla evlenmesini istemiyor. ‘la tenkihu’
Enes hoca: ‘anlaşılamıyor’ ikisinin de helal olduğunu söylüyor.
Bayındır: Helal olduğunu söylüyor helaldır diyor, yani orada bir tercih yapın demiyor. Helal.
Enes hoca: (01:00:10-01:00:12 arası anlaşılamıyor.)
Bayındır: Farz. Şimdi ama diyor ki; mümin cariyeyle evlenmeye gücün yetmiyorsa şey yap, çünkü bu cariyeler de esirlerdir. Onun da başka bağlantısı var. Esirlerin fidye karşılığı serbest bırakılması yada karşılıksız serbest bırakılması var. Bu kadınlarla fidye elde edecekleri hemen hemen tek kanal evlenmedir. Buna da Allah böyle bir yok açıyor. Eğer senin yanında cariyen var onunla evlenmek istiyorsun. Senin şimdi hür kadınla evlenmeye gücün yeter mi yetmez mi?
Enes hoca: Yeter.
Bayındır: Çünkü onu hürriyetine kavuşturur evlendirirsin. Yeter işte.
Katılımcı: Ama bir köleden mahrum kalacaksın.
Bayındır: Hayır o köle de başka bir kadınla evlene bilir. O başka bir kadın da bunu satın alır hürriyetine kavuşturur.
Katılımcı: (01:01:00-01:01:05 arası anlaşılamıyor.) mal sayılıyor zenginlik sayılıyor. Ben şimdi evlendim bir kölemi kayıp ettim.
Bayındır: Ama şimdi bak hür kadınla evlenmeye gücün yetiyorsa o cariyeni hürriyetine kavuşturursun buna gücün yeter, evlene bilirsin. Bu hürriyete kavuşturma yoludur.
Katılımcı: Cariyeyi hürriyetine kavuştururum da ama fakir duruma düşerim.
Bayındır: E canım ne işe düşersen düş Allah böyle bir kural koymuş. Şimdi mehir vermeden evleniyorsun neden fakir olasın?
Katılımcı: Öyle bir durumda şey yani nasıl olacak.
Bayındır: O cariyeyi zaten besliyorsun. Karın olarak besleyeceksin.
Katılımcı: Bir cariyem var evlenmek istiyorum ama param yok.
Bayındır: Cariyenle mi evlenmek istiyorsun?
Katılımcı: Yok cariyemle değil. Cariyem var yanımda, hür kadınla evlenmeye gücüm yetmiyor ama evlenmek istiyorum. Başka bir cariye ile evlenmek istiyorum, yapa bilirmiyim?
Bayındır: Bak o zaman o cariye seninle evlenmek istiyorsa, sen de onunla evlenmek istiyorsan, onu hürriyetine kavuşturur hür bir kadınla evlenmeye gücün yetiyor demektir. Ama sen o cariyeyle evlenmek istemiyorsun ya da o seninle evlenmek istemiyor. O zaman gücün yetmiyor demektir. O zaman istese hürriyete kavuşturmanın bir faydası olmayacak evlenmeyecek seninle.
Katılımcı: O Belile olayı vardır. Peygamber Aleyhisselam, bunu bilseydim evlendikten sonra azad ederdim diyor, Medine sokaklarında ağlaya ağlaya arkasından koşarken Belile , evlenmem seninle diyor. Peygamber Aleyhisselam evlensen ne olacak diyor?
Enes hoca: Yok, evliliği devam ettirsen diyor.
Katılımcı: (01:02:54-01:03:01 arası anlaşılamıyor)
Enes hoca: Cariyeyken evleniyor azad edildikten sonra evliliği devam ettirip ettirmemekte muayyer bırakılıyor.
Katılımcı: Şimdi cariyemi ben azad ediyorum, azad olduktan iki gün sonra beni bırakacak. Türkiye ye çifte vatandaşlık pasaportuyla gelip evlenip vatandaşlık çıktıktan sonra boşanmak gibi öyle yapanlarda var tabi anlaşılan. İki gün sonra ayrıldık.
Bayındır: Zaten öyle yapanlar olduğu için bak ayette onu haber veriyor.