–ABDULAZİZ BAYINDIR : 00:23Elbiselerini bırakmada kendilerine bir günah yoktur,00:21Ziynetle öne çıkmak istemediği halde, olacak
–KATILIMCI : hocam burada yine aynı şeyi demiş olacağım, eğer ziyneti giyiyorsa demek ki bu kadın evlenmeyi düşünüyor öyle mi diyeceğiz,
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Yok öyle değil, teberrüş başka, müteberric dediği zaman 00:48 nedir kendisi yani özene bezene süslenmeye çalışıyor, tekellüfdür yani bir külfet, bir sıkıntı içerisine giriyor, bir şekilde yani daha güzel göstermeye çalışıyor kendisini, güzel elbise giymek başka, kendisini güzel göstermek başka bir şeydir, tamam mı. Velyesteafifna bununla beraber iffetli olmalarına onların hayrınadır, Vallahusemiulalim, Allah işitir ve bilir, şimdi sorulara gelelim bunu bir giriş olarak alalım. Nedir sorular, söyle bakayım.
–KATILIMCI : İşte o humurun başörtüsü olmadığını, örtü olduğunu söylüyorlar, nerden siz başörtüsü diyorsunuz,01:35 gibi bir şeyler yazmış, geleneği dinleştiriyorsunuz diyenler öyle diyorlar, o gelenektir, bırakın geleneği, Allah Allah’a aittir, örtülerini buralara vursunlar, esas şu kısmın örtülmesi gerek diye,
–ABDULAZİZ BAYINDIR : şimdi hımar kelimesinin sözlük anlamı, kadının başörtüsüdür,
–KATILIMCI : o öyle değil diyorlar, örtüdür sadece, yere örtülene de hımar denir, masa örtüsüne de hımar denir,
–ABDULAZİZ BAYINDIR : yok masa örtüsüne hımar denmez,
–KATILIMCI : yere serilen yani şal mı derler bu hasır gibi şeylere de deniliyor da, ama şimdi bir kelime illa bir anlama gelecek diye bir şey yoktur, olabildiğince anlam taşıyabilir,
–KATILIMCI : Nereye örtülürse oranın ismini alır,
–KATILIMCI : Hayır onlar sadece iddia da bulunuyorlar, iddia dediğim gibi o şekilde,
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Öyle bir şey yok, öyle bir olay yok, bir oku bakayım, lügatte ne yazıyor orda,
–KATILIMCI : e şimdi bu Araplar da örtü ile ilgili bir sürü kavram var
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Bir kere bak bu konuda hadisler var,
–KATILIMCI : yani örtünme diye bir şey vardı, Araplarda, İslam’dan önce de nikab olduğu,
binanın olduğu el mukanna tabirlerinin olduğu nasafe, nesif ya da himar bunların hepsi vardı ve her biri farklı bir anlam ifade ediyor. Şimdi himarla ilgili diyor ki, kadın için nasiftir, nasife geliyorsun kadın için himardır diyor, yani ikisi birbirinin yerini tutan çok az bir fark vardır sonra himar,
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Niye nasif diyor, çünkü başından aşağılara kadar, vücudu yarılıyor yarılayan bir örtü, bizde de şeyde şal derler ona Anadolu’da, kadın başını örttüğü zaman beline kadar iner.
–KATILIMCI : İhram mı,
–ABDULAZİZ BAYINDIR : İhram daha aşağıya iner, yani topuklara kadar iner,
–KATILIMCI : yarıladığından, sonra hasır ya da seccade anlamına geldiği de doğrudur, o anlamlara geliyor, ama eğer örtünme ile ilgili
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Seccade kadın seccadesi, erkek seccadesi diye bir şey olmaz, öyle bir şey olmaz, humurihinne var kadınlarla izafe ediliyor
–KATILIMCI : himarres03:59 Kadar saçma bir şey yoktur, bizim arkadaşlardan biri Suriye ye gelmiş, Emniyet Müdürlüğüne gidecek, başvuru yeri falan düşünüyor ben ne yapsam nasıl bir cümle kursam gitmiş, bu girişteki polise 04:10 eynederbras demiş o demiş 04:14…… başvuru yerine yani“ Suriye’de seccade anlamına geldiği, doğrudur anlamlara geliyor ama örtünme ile ilgili
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Kafayı böyle tak diye
–KATILIMCI : Amahimarres demek ondan daha saçmadır yani, demek ki biliyorsun
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Himerres diye bir ifade asla kullanılamaz yani, ama mesela Türkçe de ceket derken, vücut ceketi de bakayım, millet güler, pantolon derken ayak pantolonu dersen olmaz,
–KATILIMCI : Şimdi o Kur’an-ı Kerim’i Türkçe dışı anladığı için başörtüsü için hımarres olması gerekiyor, iki kelime var ya Türkçede onu düşünüyor, şimdi El kuf ayakkabı demek.04:41 demez ki Arapçada bir kelime ile ifade ediyor
–KATILIMCI : şapka örneği veriliyor ya, ayak çorabı,
–ABDULAZİZ BAYINDIR : baş şapka denmez, denmez, bunlar bir kere şeyler yani dini kendilerine uydurmak isteyen insanlar, maalesef, kendileri dine uymak istemiyorlar. Bir de yarım yamalak bilgileri ile fetva vermeye kalkan çok insan var, bunları adam yerine koyup dinlememek lazım, onlar şey yapsın.
Allah-u Teala ne diyor ayeti kerimede BAKARA SURESİ 2/150 Ve minhaysuharecte fe vellivechekeşatralmescidilharâm nerde ibadet için kalkarsan yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir, ve haysumâ kuntum fe vellûvucûhekumşatrah, nerde olursanız olun yüzünü o tarafa doğru çevirin, niye leellâyekûnelinnâsialeykumhucceh, insanların size karşı ellerinde bir delil olmasın, bunların her biri bir tarafa yöneliyor, bunların bir ortak noktaları bile yok demesinler, illellezînezalemûminhum onların bir zalim takımı vardır, yani yalan yanlış demeden her şeyi söylerler, fe lâ tahşevhum onlardan korkmayın, vahşevnî benden korkun diyor. Dolayısıyla böyle uluorta atan insanlar var, niye başörtüsü değil, kardeşim bu Türkçe değil ki bu Arapça,
–KATILIMCI : yok şeyde diyor 06:16 Allah derdi, diyor, alâcuhinibinna esas örtülmesi gereken yerin burası olduğunu söylüyor,
–KATILIMCI : doğru demişler aslında,
–KATILIMCI : 06:30 …..
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Bunu da bilen adam söylemez bir kere, bu da şeydir, başörtüsünü başlarına örtsünler diye bir ifade olmaz,
–KATILIMCI : başörtüsünü kabul etmiyor, örtü diyor, örtülerini buralarına vursunlar
–ABDULAZİZ BAYINDIR : olmaz işte onun kabulüne göre olmaz ki, bunların yaptıklarına Kur’an’ı Kerim tahrif diyor, niye çünkü bir kelimenin yerleşik anlamı vardır, birisi bir sözlükte bir kelime bir anlamda konur, yani o yada’ dedikleri şey ilk konuluşta bir anlamı olur, daha sonra zamanla, o bazı anlamlar için yerleşik anlamlar kazanır. Mesela hamar, hamr kelimesi var Arapça’da değil mi, hamr nedir, hayır 07:19.aklı örten şeydir, bunda da hamere ifadesi kullanılır, aklı örten şeydir, tamam, onun için hamr aklı örten, serhoş eden ser hoş ta zaten Farsça da başı hoş demek, sarhoş eden içkiye deniyor, hamr, peki niye o başın örtünmesinden içkiye dönüştü,
–KATILIMCI : mecazi bir anlam var orda
–ABDULAZİZ BAYINDIR : artık o mecaz olmaktan çıkıyor hakikati lugaviye dönüşmüş oluyor
–KATILIMCI : 07:54 bize onlarla ilgili de sorular geliyor, içki içmenin haram olduğu
–ABDULAZİZ BAYINDIR : onlar bu açıdan sormuyor, şimdi aklı örtme kelimesinden hareketle hamra içki deniyor, bak başla alakalı bir olay, himar da başı örten, gene aynı kökten başla ilgili ve hımar Arapça da mecazen bazen, nadiren de olsa erkeğin başını örtmesi için kullanılıyor ama asıl sözlük anlamı kadının başörtüsü, bu anlamda çok sayıda hadis-i şerif var. Ayeti kerime de onu gösteriyor behumirihinne ya kabul etmiyorsa insanlar Müslüman olmak zorunda değiller ki, insanlar Müslüman olmak zorunda değiller,
–KATILIMCI : adam sözlüğe bakıyor, gerçekten örtü anlamı var o zaman
–ABDULAZİZ BAYINDIR : nerde var örtü anlamı, hangi sözlükte, var mı, hayır insanın kullandığı mana da kişinin o yerin örtüsü, buranın örtüsü, masanın örtüsü demiyor ki ayeti kerime de ya da seccade den bahsetmiyor ki kadının örtüsü diyor, kadının örtüsü kelimesi kullandığı
–KATILIMCI : başlangıcı baş onun sınırı bir yere kadar, başlangıcı baş, bıraktığı yere kadar,
–ABDULAZİZ BAYINDIR : alt tarafını söylüyor,
–KATILIMCI : hımar kelimesine ben geçenler de baktım da 09:25 C… şiirlerinde bile delil getiriyor, kadının başını örttüğü şey, daha sonra çıkarılmış olan geleneklerin ortaya çıkardığı bir şey, masa örtüsünü hımar diye kullanılmıyor yani, ben onsekiz sene Araplarla yaşadım yani, duymadım, Suriye Araplarında da duymadım, öyle bir şey yok yani.
–KATILIMCI : Belki biz gitmeden önce kullanıyorlardı,
–ABDULAZİZ BAYINDIR : bak burada mesela şeyde diyor ki bu müfredatta 10:00asrul hamrusetrül şe…Hamr esası bir şeyi örtmektir.
–KATILIMCI : kelime aynı yazılmasına rağmen okunuşu ve cümlede gelmesi kelimeler farklı anlamda, mesela 10:08…. Kelebektir, ….. Altımıza serdiğimiz minder şeklinde şeydir , yani himar himar bir de humur çoğul şekli aynı şekilde geliyor…..ama burada işte bir taklit söz konusudur …10:25…fiayetina….
–KATILIMCI : madem o hmr diyelim örtüdür, niye illa başörtüsü diyorsunuz bu ayette
–KATILIMCI : hımar kelimesi demek istediğim o Araplarda başörtüsü olarak kullanılır
–KATILIMCI : başörtüsüne de hımar deniyor, gömlek, pantolona, başka bir şey deniyor, sadece başörtüsüne hımar deniyor
–KATILIMCI : mesela hocam kravat takın dediği zaman
–KATILIMCI: gömlek, pantalona başka bir şey diyorlar sadece başörtüsüne himar diyorlar
–ABDULAZİZ BAYINDIR : mesela gömlek, vücut gömleği mi deniyor, gömleğe, mesela bak gömlek kelimesi, kravatın takılacağı yer vardır tabii,
–KATILIMCI : adam beline bağlayınca ne dersin
–KATILIMCI : mesela hımara baş kelimesi zikretmeden yaglık deriz, başörtüsüdür demektir ama baş zikredilmeden yaglık deriz
–KATILIMCI : kamüs kelimesi de aynı olması lazım, kamase kökünden geliyor,
–ABDULAZİZ BAYINDIR : mesela Türkçe de yazma kelimesi vardır, kadınların başlarına örttükleri yazma, birisi çıkıp diyecek ki e canım yazma “yazı yazmak” dır, bunu kadının örtüsü olarak nerden çıkardın dediği zaman,
–KATILIMCI : adam yazmasını buraya örtsün dediği zaman ne anlarız peki, başına örtmesi gerekmez, bir yazma vardır, burayı örtebilir onla, başını örtmeden..
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Olmaz, başörtüsüdür yazma,
—-KATILIMCI : Tamam onun adı yazma, yazmasını
–KATILIMCI : Bu soruyu soranı tedavi ettirmek lazım,
–KATILIMCI : Yok onu da geçtik biz, ama sorular çok geliyor buraya, onu da geçelim, diyelim bunu Yahya soruyor, veya 12:24 soruyor, anlamaya çalışalım
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Anlamaya çalışalım, doğru, şimdi yazmasını boğazına örtsün, boynuna örtsün, boyna çeşitli örtüler örtülebilir, o zaman kadınlar boyunlarına sadece yazma örtecekler demektir bir model belirlenmiş oluyor, artık o başörtüsü olmaktan çıkmış olacak, sizin ifadenize göre ona artık yazma denmez, artık ona yazma denmez, boyun atkısı denir,
–KATILIMCI : peki bu insanların boyunları açık neden doğrudan şunu demiyoruz, siz boynunuzu zaten fistan giyiyorsunuz, o açığı fazla uzatmayın, neden yani hımarla beraber kullanacakta kafa karıştıracak
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Yakanızı kilitleyin denebilirdi, yukarıdan aşağıya doğru inmesi gerek,
–KATILIMCI : Alacuhinbihinne var biliyorsunuz,
–KATILIMCI : açık gezen kadınların çoğu şimdi şu bölgeyi muhakkak açık bırakıyorlar, eğer alttaki elbiseyi buraya kadar tamamlayın da buralar da gözükmesin manası da çıkarılacak bir şey olabilir, ya da eğer orda ki o ayette aşağı doğru sarkan bir şeyse belki o başörtüsü yukarıdan aşağıya doğru gelen bir zaman oraya şey yapıyor. Kadınların çoğu şuraları açık geziyor, giydiği etek, neyse bluzsa onu yukarı doğru burada kapatın manasına, aşağıdan yukarıya veya yukarıdan aşağıya doğru manasına belirtilecek bir şey var mı
–KATILIMCI : bu Alâ’dan çıkar mı
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Ala’dançıkar,bak şimdi bu darabe kelimesi var ya, darabealâ ifadesi ile birlikte kullandığı zaman, istersen darAbdulaziz Bayındırealâ’ya bak oradan göreceksin, sözlükte darabealâ bir şeyi çatma, çatma kelimesi kullanılır ya, çatı çatma nedir, çatı yapmak demektir, ondan sonra hıyam’ın Türkçesi neydi, çadır kurmak anlamına, darabealâ ifadesiyle, yani şimdi kadının başını çadırın orta direği olarak kabul edin, onun üzerinde çatılan başörtüsü, aşağıya doğru iniyor, zaten iniyor alâ ifadesinden dolayı, peki nereye kadar inecek, öndeki yarık var ya ona da ceip deniyor, bu yarık göbeğe kadar da inebilir önemli değil, onun için Musa AS elini cebine soktu ifadesi kullanılır, ceiptir, yani yakasından içeri yani yakada ki boşluktan içeriye sokuyor, koltuğunun altına kadar sokuyor yakasındaki boşluktan,
–KATILIMCI : ceybe anlamı yırtık olan her yere deniyor, ceybe ondan cep denilmiş zaten
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Dolayısı ile kadın, cebi göbeğe kadar uzayabilir, orayı da örtmesi lazım, nereye kadar uzuyorsa oraya kadar örtmesi lazım, onun için nasif denmiş oluyor, şimdi kadının, kadın evin içerisinde elbisesi buraya kadar da olabilir, ipli de olabilir, ipsiz de olabilir, göğüslerini de gösterebilir, hepsi de olabilir, kendi evinin içerisinde şu elbiseyi giyeceksin, bu elbiseyi giyeceksin diye bir şey yok. Kur’an-ı Kerim bir emir verdiği zaman maddi durumu en alt seviyede olan bir insanın uygulayacağı şekilde verir, yok dışarıya çıkacağı zaman ikinci elbise, evde birinci elbise bu olmaz, o zaman evde madem sen istediğin elbiseyi giyinebiliyorsun, dışarıya çıkarken üzerine öyle bir şeyler alacaksın ki oraları kapatacak. Şimdi, Alâcuhibinne dedin mi, bu yakayı kapatıyorsa zaten başörtünün iki ucu orda birleşir zor olan burayı kapatmaktır, diğer kısımları zaten kapatır o başörtüsü. Dolayısıyla burayı burada çatacaksın, bunu buraya onu oraya ve ceip denen ön kısım kapalı olmuş olacak ve biz bunu Ahzab Suresi 59’uncu ayetinde de aynı..
–KATILIMCI : Zaten kapalıysa, hani bugün bir sıkma baş falan deniyor ya, mesela kadın, pardesü giymiş kapalı olduğu halde ayetteki şeyden dolayı buralarına iğneliyorlar şeylerini, zaten kapalı yani başörtüyü kaldırsan, orası öyle örtülü,
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Efendim orda tartışılabilir, orda tartışılabilir, o ayrı
–KATILIMCI : Başörtüsünü boyundan bağlayıp buradan içeri sokanlara pek hoş gözle bakmıyorlar
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Neyse bak burada sen burada ceybi yok diyorsun sen
–KATILIMCI : Evet yok yani normalde
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Ceybi yoksa o da bu ayetten dolayı yapıyorsa elbette ki sevap kazanır, lafzen de Cenab-ı Hak’kın bir emrine uymak niyetiyle yapıyorsa sevaptır, ama farz mı değil mi o ayrı bir konu. Şimdi bak burada Ahzab Suresi 59’uncu ayette diyor ki “Ey Peygamber, eşlerine, kızlarına, ve müminlerin kadınlarına söyle de, yudnînealeyhinne ile darabe aleyhine ona yakın edna yaklaştırmak, aleyhine üzerlerine yaklaştırsınlar.
–KATILIMCI : 18:12 el idnau, et takribu…..
–ABDULAZİZ BAYINDIR : tamam, yani göğsü de aşağıya doğru sarkmayı da içerdiği için aynen şey gibi, hımar gibi alâ kelimesi ilemüteaddi kılındı. Şimdi diyor ki, söyle de diyor, bak mincelâbîbihinne diyor cilbabların bir kısmını, tamamını değil, vücutlarına yaklaştırsınlar, ne demek sarıvermesinler çünkü rüzgar açar, şu bunu yapar, bunu böyle yaklaştırsınlar diyor.
–KATILIMCI : Bu ikinci bir elbise mi, humurdan başka,
–ABDULAZİZ BAYINDIR : işte humurıngene bu da hımar işte bu da cilbab, hımar aynı şey, orda hımar kelimesi ile burda cilbab kelimesi ile ifade ediyor, aynı şey
–KATILIMCI : Ali Rıza hoca asıl bu konu üzerine bakmıştı ya, kadın normalde bir başörtüsü varsa pardesü veya çarşaf giymeden dışarı çıkabilir mi öyle, bluzu ile eteği ile, sadece başı kapalı, yoksa ikinci bir elbise, dış bir elbise almak gerekir mi,
–ABDULAZİZ BAYINDIR : ya o kardeşim bak,
–KATILIMCI : isteğe bağlı
–KATILIMCI : çıkabilir, çıkabilir
–KATILIMCI : hayır isteğe bağlı değilsen isteğe bağlı senin yorumun, çıkabilir mi, çıkamaz mı hayır caizdir,
–KATILIMCI : 19: 36…..)
–ABDULAZİZ BAYINDIR : o başka, o başka
–KATILIMCI : biz erkekler dışarı çıkarken şart mı üzerimize bir şeyler giymek
–KATILIMCI : hocanın dediğine göre yapabileceği, gücü yeten insanlar yapabilir şeklinde, çıkması gerek
–KATILIMCI : o zaten çıkıyor, başını örtüyor çıkıyor
–KATILIMCI : mesela burada demiş ki bu Enes Hoca’nın önündeki bütün bedeni örtecek bir elbise cilbab, bu başörtüsünden hariç bir elbise işte
–ABDULAZİZ BAYINDIR : bak velceli el humusu velhumuru tüm belge değil, dolayısıyla cilbab humur kelimesinin bir değişik manasıdır cilbab, hımardır o da yani.
–KATILIMCI : hımarın daha büyük bir şey olmasını
–KATILIMCI : Dış bir elbise yok yani kadında,
–KATILIMCI : odur, odur namazda kadın dışkıyafetle namaz kılması ifadeleri geçer ya, şimdi himar olacak başında, şuradan anlıyoruz, 20:49 el cilbabuhamasu, velcilbab……yani başörtüsünden Himar demek başı örten küçük bir örtü demek,zıddından ya da yakınında olan
–KATILIMCI : o zamanda hımarın ne olduğunu gösteriyor değil mi
–KATILIMCI : başını örten buralarını da örtmeye yeten bir şey mi
–KATILIMCI : Ali Rıza hoca daha önce tespit etmişti Ahzab Suresi daha önce inmişti diyordu, hayır yani açıklaması olduğunu iddia ediyor
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Daha önce inmişti değildi hatta daha bile önce inmiş Ahzab Suresi, şimdi bak, burada senin sorularının tamamının cevabı var, El celabib el humus, ne demek, gömlekler. Şimdi kadın evde şey yaparken, bir tane gömleği olur, dışarı çıkarken senin az önce söylediğin gibi, buraları tamamen kapatan, giyer onu çıkar. Ha ama onun başının da örtülü olması gerekir, o hımar kelimesinden dolayı.
–KATILIMCI : çıkarken giydiği mi humus, evdeyken
–KATILIMCI : Zalike…. Dediğine göre çıkarken giydiği
–ABDULAZİZ BAYINDIR : vallahi ya ayeti kerimeyi açıklıyoruz değil mi, 22:06 …içerdeki elbiseden mi bahsediyor, evin içinde giydiğinden mi bahsediyor o, dışarı çıkarken giydiğinden bahsediyor, değil mi, içerisi değil,
–KATILIMCI : o zaman ikinci bir elbise çıkacak o zaman cilbabla humur başka olacak işte, aynı şeyi diyorsan ikinci bir elbise yok sadece başörtüsü yeterli, diğer şeyler kapalı olmak kaydıyla, hayır değil diyorsan başörtüsü artı ikinci bir elbise,
–KATILIMCI : aynı kumaştan yapılmış iki elbise diyelim ki, üst üste giymenin anlamı nedir yani üstünü kapatmaksa
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Hiçbiriniz bırakmadınız ki şurayı bir okuyayım, yani yarım duyduktan sonra yarımın üzerine fikirler beyan ediliyor, ya bir bırakın, acele etmeyin bitsin ondan sonra söyleyin, bak celabib kelimesinin iki tane anlamından bahsediyoruz, birisi humus birisi humır, humus gömlekler demek, humır da başörtüsü demek, ikisine de cilbab deniyormuş demek ki, Araplarda. Şimdi kadın içeride, belki biz oranın geleneğini bilmiyoruz, belki belden yukarısı tamamen açıkta dolaşabilir, kendi evinde, o zaman çıkarken bir gömlek giyinir, başını da örter çıkar. O zaman bu Yahya’nın söylediği ve bugün bazı kadınların yapmış olduğu şey olur, tavır olur. Zaten buralar kapalı, tamam. İkincisi de humır hımar manasına hiç gömlek giymez bu kadın, gene mesela buradan yukarı çıplak olabilir, ama o başıyla birlikte aşağıya kadar vücudunu örten o cilbabını alır üzerine çıkar dışarıya.
Mesela bugün İran’da ki kadınların çarşafları öyle, gerçi onlar biraz fazla uzun ama bizim Anadolu’da o şal dedikleri, atkı dedikleri şeyleri kadınların evlerinin kapısının arkasında bulunur, evin içerisinde rahatça çalışırlar, dışarıya çıkarken hemen alır başına sarar, çıkar gider işini görür gelir, tekrar oraya asar, bu da işi kolaylaştır, sıkıntı haline getirmez. Onun için cilbab kelimesi senin dediğin iki problemi de çözüyor. O zaman cilbabın demek ki hem hımar manası var, onu da birisi büyük başörtü diyor, hem hamis manası var, Enes hocanın bu kitapta okuduğu kamisin şeyi taaa aşağıya kadar da uzayabilir, topuklara kadar uzayabilir değil mi, o da olur, zaten işte Kur’anı Kerim mucizeleri öyle tüm problemleri çözücü bir şey ortaya koyuyor.
–KATILIMCI : Aklımdaki benim hala çözülmedi, kadın evde nasıl kıyafetle duruyorsa duruyor, bizi hiç ilgilendirmiyor, dışarı çıkarken ne yapacak
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Çünkü evinin duvarları da onun için bir örtüdür.
–KATILIMCI : Dışarı çıktığı zaman bu kadının hiçbir tarafı gözükmeyecek, giderken başörtüsünü aldı, evde başı açık geziyor, diğer taraflar kapalı, dışarı çıkarken başını da örttü, ama benim gibi t-shırt ve pantolonla çıktı. Oldu mu yani
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Olduğu anlaşılıyor, şimdi bak
–KATILIMCI : Sormak istediğim buydu biraz önce
–ABDULAZİZ BAYINDIR : İyi ya işte ben de onun için
–KATILIMCI : Bir daha pardesü giymesine gerek var mı, bir daha çarşaf giymesine gerek var mı, tunik giymesine gerek var mı
–ABDULAZİZ BAYINDIR : ya giyerse kendi tercihi,
–KATILIMCI : giymeyen kadına ne diyeceğiz, örtülü müdür o?
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Biz bir şey diyemeyiz
–KATILIMCI : Bir sürü kadın var baş örtmek can çekişiyor, baba baskısı, gelenek, zaten başörtüsü can çekişiyor resmen yani, değil gözleri yani her türlü işlem yapıyor, Yahya’nın sorusu o anlamda çok önemli
–KATILIMCI : Başörtülü, kollar uzun ama benim gibi t-shirt veya pantolonla, belli yani vücut hatları,
–KATILIMCI : Örtemez ki, o zaman da muhsenat giriyor devreye, karışır işler,
–KATILIMCI : 26:32 …hür namuslu ve incitilmemeli,
–KATILIMCI : Öyle pantolonla sokakta gezerse, gözler onu incitir,
–KATILIMCI : ama o incitme çok genel bir ifadedir, çarşaflar da incitilebiliyor.
–KATILIMCI : Hür bilinmeleri, namuslu bilinmeleri son derece önemli,
–ABDULAZİZ BAYINDIR : yok bu kelimeler son derece önemli, bak şimdi bak diyor ki,
–KATILIMCI : 26:55.. vücudu sarar diyor biraz geniş….
–ABDULAZİZ BAYINDIR : ayet sarsın diyor bak burada diyor ki İsmail hocanın dediği doğru,27:03 Zalike edna en yorafna tanınmalarına çok yakın olan budur, tanınma ne demek Allah-u Teala Kur’an-ı Kerim de Müslüman hanımları nasıl anlatıyor, 27:20 muhsanatgayri musafihat… diye anlatmıyor mu, muhsanat ne demek, kendisini koruyan, namuslu, başka yerde gözü yok, 27:29 ….namuslu çünkü bu kadın, burada cariye mariye ifadesi yanlış yani, çünkü cariyelerle de ilgili de muhsanat şeyi var, aynı kelime 27:45…….. Nisa 25.ayette cariyelerle ilgili de geçiyor. Yani mümin kadınların mutlaka olması gereken vasıfları namuslu olmaları, açık ya da gizli olarak zina etmemeleri, böyle tanınması, böyle tanınması derken o zaman her toplumun kendine göre bu konuda yerleşmiş kuralları vardır yani bir yerde bir kadının pantolonla dışarıya çıkması bir cinsel mesaj sayılır, birçok yerde öyle sayılır, yani ben bu kadından arzularımı gerçekleştirebilirim diye erkeklere mesaj olur e bu mesajı veriyorsa olmaz, peki bu mesajı mesela şehirle köy fark eder şu şehirle o şehir de fark eder, yani orda yerleşmiş adetler gelenekler fark ettirir, o zaman ne yapacaksınız, sizin bulunduğunuz bölge de bu elbiseyi giymek karşı tarafa bir cinsel mesaj veriyor mu vermiyor mu, batılılar buna seksapel diyorlar, cinsel yönden karşı tarafı çağırıyor mu kendisine doğru, çağırmıyor mu
–KATILIMCI : Onun tespiti mümkün mü,
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Nasıl mümkün değil Yahya Allah’ını seversen, sen nerde yaşıyorsun,
–KATILIMCI : Adamlar bizim bu laflarımızı duyunca bir pantolonlu kadın görünce siz şey misiniz
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Evet öyleyim, evet öyleyim kardeşim ne demek o zaman sende erkeklik kalmadıysa ne yapayım ben, öyle diyeceksin sen de o adama
–KATILIMCI : O adam problem teşkil etmiyor ama
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Kardeşim biz insanları memnun etme gibi bir arzunun peşinde değiliz, böyle bir derdimiz yok, kadın dışarı çıktığı elbiseyle karşı tarafa bir cinsel cazibe sunuyorsa o kişi cinsel yönden, güzel görünmek başka bir şeydir, cinsel yönden karşı tarafı kendisine çekmek başka bir şeydir.
–KATILIMCI : o zaman cinsel cazibe sunmanın belli sınırlarını
— ABDULAZİZ BAYINDIR : o sınırlar bölgeseldir,
–KATILIMCI : Bölgeseldir ama hocam bir de fıtrat dediğimiz bir şey var, insanlar sadece bölgelere göre değerlendirilmez ki, tamam bir köydeki durumla, bir şehirde ki durum biraz daha farklı olabilir ama fıtrat olarak bir erkeğin bir kadına, bir kadının bir erkeğe bakışı vardır.
Mesela biz normalde pantolon giydiğimiz zaman yaratılış olarak, erkek olarak diz kapağımız ile göbeğimiz arasındaki yerler bir miktar kadına göre belli olsa bile bu hemen cinsel şey oluşturmaz, ama kadın olduğu zaman bu çok farklı durum olur, dolayısıyla bu fıtrat anlamında hatta ben onu da soracaktım, erkeklerin tesettürü nasıl olacak, bizim şu anda giymiş olduğumuz kot pantolonlar, daha değişik şeyler her biri birer tesettür müdür yani, bu da önemli ayrı bir nokta,
Biz insana bölgesel anlamda yaklaşacağız ama genel bir fıtrat bağlamında sınırlar çizmemiz lazım, bu anlamda kadının vücut hatlarını belli edici her türlü şey, A bölgesinde veya B bölgesi neresi olursa olsun, her türlü kıyafeti ne olur o zaman cinsel cazibeyi getirmiş olur, dolayısıyla, Allah bunu yasaklamıştır dememiz lazımdır.
— ABDULAZİZ BAYINDIR : Bunun A bölgesi veya B bölgesi ayrımı olmaz diye bir şey söyleyemezsin, o mümkün değil, niye mümkün değil, şundan dolayı, ayette Allah-u Teala ne diyor, velâyubdînezînetehunne ziynetlerini göstermesinler, değil mi, ziynet kalçası olabilir, bacağı olabilir, yubdîne’nin tam karşılığı ne olur, belli etmesinler yani, ortaya çıkarmasınlardır, ayaklarını da yere vurmasınlar meselesi de var, o ayaklarını yere vurmasınlar da seksi yürüyüş olarak ayağın birini buraya, birini buraya nedir o 31:46………….diyor, evet ziynetini örtmüş ama yugfine, örtmüş ama bilinsin, anlaşılsın ki bunun içerinde şöyle bir vücut var,
— KATILIMCI : Ya şimdi hocam, fıtrat anlamında alt sınırdır, bölgesel olarak farklı olur. Köyde insanlar şalvar giyer, topuk sesleri sana gelmez, Anadolu da sen otur, niye çalımlı yürümek, öyle bir topuk sesleri, sessizliğin olduğu bir bölge de erkekler kahvehanede oturuyor, o topuk seslerine tüm erkekler başını hemen şöyle bir başını uzatır,
–KATILIMCI . Ama orda kadından olan bir kasıt olmaz,
–KATILIMCI : … kendi evinde belden yukarı açık olabilir ama, çocukları falan varsa bu değişir,
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Çocukları meselesi değil bu karı-koca. Tabii ki orda başkaları olduğu zaman, işin değişeceği zaten o açık. Bak şimdi evet şöyle, Sen söyledin de Siirt’li birisi burada anlatmıştı, bir hoca var, gözü kör bir arkadaşı varmış, kadınlar pazarında oturuyoruz diyor, bir kadın geçti yanımızda, dedi ki, “Ya ne güzel bir kadın” dedi, şimdi Allah, Allah şaşırdık, ula senin gözlerin görmüyor, demiş ki “ ayaklarının tıkırtısından anladım güzelliğini” ve gerçekten de diyor güzel bir kadındı. Yani şimdi bu demek ki bunlar oluyor, ayaklarını yere basmanın da birtakım şekli şemali vardır. Kadının yürüyüşünden insanlar öyle anlayabilir, anlayamaz o değil, şimdi ayeti kerime de kendi özellikle bunu yapması yasaklanıyor
— KATILIMCI : 34:04…. Kadınlar da erkekleri tahrik ederler,
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Hah kadınları erkekleri tahrik etmekten sakınsınlar, yani cinsel şey olmasın, çünkü niye, siz şeyin dışında, evlilik dışında karşı tarafla cinsel herhangi bir temasınız olamaz, e bu yasaksa o zaman insanlara ızdırap vermenin de bir anlamı yok.
–KATILIMCI : Peki hocam, burada örtünme konusuna girdiğimiz zaman çok derin şeyler var, bir şeyler okumuştum, hatırladığım kadarıyla mezheplerden birçoğunda, bazı alimlerde komple yüzün örtülmesi falan da gündeme geliyor, çünkü bu anlamda mesela bizim kendi hanımlarımız, Müslüman camiada, Türkiye’deki örfi şeyden bahsediyorum, örtünüyorlar, evet başörtüsü, pardesü falan var ama, ister istemez örtülü de olsa ya şu kadın güzelmiş, denilebiliyor, o şekilde kadınlar biliniyor, işte renklerin uyumu, kadınların bu anlamda yakıştırma çabaları, vs bütün bunların hepsi tesettürün içine giriyor mu, ne yapacağız, yoksa Hz. Aişe’den gelen bir rivayetle hepimiz kargalar gibi olmuştuk, kara kara giyinmiştik diye o rivayet binaen böyle bir örtünme mi oluşturulması lazım. O anlamda ciddi sıkıntılar yaşanıyor bence, İslam ..
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Evet, şimdi ayeti kerime bu meseleyi hiç şeye ihtiyaç bırakmayacak şekilde açıklıyor. Hadislerde ona göre,
–KATILIMCI : Hocam onu okumadan önce bir soru sorabilir miyiz, Hz Muhammed hanımlarına, kızlarına ve mümin hanımlara dış örtülerini üstlerine almalarını söyledi, dış örtüleri tam karşılığı 35:52…..
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Belki dış örtü Türkçe de olabilir, belki ben olsam, cilbablarını diye tercüme eder, dip not veririm. Ben ona tek bir kelime bulamıyorum, bak orada kamiste diyor, büyük başörtüsü de diyor, mesela bazı tefsirler büyük başörtü diyor, bazıları çarşaf kelimelerini kullanıyor, ferace diyor
–KATILIMCI : Şalvar ve poşu var ya Anadolu da giyilen, o da aslında bir nevi cilbab, orda ki kadınlar da
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Şalvar poşu değil bak şimdi, şalvar kısmını katma cilbaba, cilbab evden dışarıya çıkarken aldığı şeydir, evde giydiği değildir, tamam mı, dolayısıyla, bazıları sırtına hemen bir pardesü takar gider, başı zaten kapalıdır, bazısı da bir örtü alır, işte bu cilbab ikisini de kapsıyor, bunun ikisine birden karşılık olacak bir Türkçe kelime benim aklıma gelmiyor, sizin aklınıza geliyorsa, söyleyin.
–KATILIMCI : Şimdi mesela bizim Konya’da Sille’de geleneksel bir örtü vardır, bildiğimiz şu kareli kareli sofra bezi var ya öyle zannederler, bu kadınların hepsi sofra bezi mi örtüyorlar derler, şöyle geniş, genelde de alt taraflarına geniş şalvar giyerler, o örtülerini de hemen alıverirler, o hem başlarını örter, altta bluz da olsa nerdeyse yani kısa kollu t-shirt bile olmuş olsa, sarar yani onu örter.
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Hiçbir şey olmasa da
–ABDULAZİZ BAYINDIR : İşte o cilbabtır, hımardır. Hem hımardır, hem cilbabdır.
–KATILIMCI : Komşudan komşuya giderken bizde hocam kadınlar, seccadeyi atarlar başlarına,
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Her yerde öyle ya, işte ayette anlatılan o, bak şimdi sen az önce söyledin ya, bak diyor ki Allah-u Teala, mü’min kadınlara söyle, gözlerini önlerine eğsinler, yani erkeklerin gözlerinin içine bakmasınlar, ve ferclerini korusunlar, diz kapağı ile göbeğinin arasının örtülmesi, bir kere o elde bir, herkese karşı örtülü olması gereken şeydir, sadece koca hariç, 38:16illa alaazvaci…..var ya, sadece kocaya karşı, bir de evdeki hizmetçiler onun bir kısmını görebilir, şimdi ondan sonra diyor ki, velâyubdînezînetehunneillâ mâzahera ziynetlerini de belli etmesinler, gözüken kısım hariç, şimdi gözüken kısım hariç dendiği zaman işte, nefes alması için burnun, konuşması için ağzın, görmesi için gözün açık olmasına ihtiyaç var değil mi, dolayısı ile yüz açık, e yüzde kadının en güzel organıdır, yani burada kadın güzelse güzel, alımlıysa alımlı, burada asıl mesele kendisi karşı tarafa mesaj vermesin, karşı taraf onu nasıl değerlendiriyor, o onun görevi,
–KATILIMCI : Suud’ta kadınlar yüzlerini örtüyorlar ya, onlarda nefes alıyorlar,
–ABDULAZİZ BAYINDIR : şimdi yüzlerini örtme meselesine gelince, belki sen görmüşsündür, kaynaklar da bunun delili, bu ayet ya da hadis değil, delili fitne, ama bu fitne dediğiniz şeyde öyle acaip bir şey ki yani onun bir sonu gelmez.
–KATILIMCI : Bazısına göre fitne odur, adam der ben nerden bileyim onun kadın olduğunu,
–KATILIMCI : Fitne ile ilgili şöyle diyorlar, mesela bu cariye ile ilgili, onların örtünmeleri farklıdır, hürlerin örtülerinden, o eski dönemlerde cariyeler fitne teşkil etmiyordur, onun için onların örtünmeleri farz değil, ya da bu şekilde farzdır, 40:00 ediyor bunu, günümüzde cariyeler artık fitne teşkil ettiklerinden onların da örtünmeleri farzdır.
— ABDULAZİZ BAYINDIR : o çünkü kendisi eski dönemde yaşayıp o zaman ki cariyeleri görmediği için,
— KATILIMCI : 40:18 değişik toplumların, toplumlarda ki kadınların, giyim kuşamını da dikkate alıp bir tesettür şeyi çizmeye çalışıyoruz, fiziksel bir şey değil sadece, öyle anladım ben,
–KATILIMCI : Şimdi Türk toplumunda ya da Makedonya toplumunda başını örtüp cafelerde cirit atmak normal olabilir, bu izafi bir şey yani, sen dedin ya demin, başı örttü t-shirtle dışarı çıktı, bu ayetin gereğini yerine getirmiş sayılır mı? Ahmet kişi der ki bu kadın ben de Kur’an’i hisler uyandırmıyor, Mehmet kişi der ki ya bu ne acayip bir şey, bende 41:01…
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Bak bende hisler uyandırmıyor başka, karşı tarafa seksi bir mesaj vermek başka,
–KATILIMCI : Ayetler göre bir tesettür şeyi ortaya koyalım
–KATILIMCI : Bir de hocam bu nikahla ilgili
–ABDULAZİZ BAYINDIR : İzafi olmamak mümkün mü. Sen o ayeti okuduğun zaman kendi oturduğun şartlara göre anlarsın başka şekil anlayamazsın ki, sen öbür toplumda yaşayan bir insan değilsin, sen kendi toplumunda ki duruma göre anlarsın.
–KATILIMCI : Öyle giyinmiş bir kadın o imajı veriyor diyebilir miyiz, biz dışarıdan bakan kişi olarak, başı kapalı, diğer vücudu da kapalı ama dış bir örtü yok, t-shirt, pantolon var üstünde sadece,
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Ben mesela, ben şimdi sana söyleyeyim, ben Erzurum’dan İstanbul’a geldiğim zaman, açık kadınların tamamının karşı tarafa cinsel şey verdiklerini, sanki gayri meşru ilişkiye hazır olduklarını zannediyordum, ilk zamanlar. O şey işte bir toplumdan bir toplum. Sonra baktım ki durum farklıymış,
–KATILIMCI : Nasıl ayırılıyor,
–ABDULAZİZ BAYINDIR : İyi ya insanların bulundukları toplumda yerleşmiş olan anlayıştan kendilerini dışlaması mümkün değil, dolayısıyla bu ayeti okursa da ona göre anlayacak, hocayı da dinlese ona göre anlayacaktır, başka bir şekilde değil.
–KATILIMCI : Başı kapalı, pantolon ve t-shirtle dışarı çıkabilir miyim?
–KATILIMCI : O anlamda başı kapalı olup da o şekilde dolaşanlar başı açık olanlara göre daha fazla cinsel mesaj veriyorlar, onun da farkında değiller. Yani bu ciddi bir şey,
— ABDULAZİZ BAYINDIR : Farkında mı değil mi? Farkındalar, pekala farkındalar, yani o cinsel mesajı veriyorsa o zaman olmuyor işte, Allah-u Teala’nın istediği şekilde örtünmüş olmuyorlar.
–KATILIMCI : O mesajı vermemek için belli bir kalıp olmak zorunda
–KATILIMCI : Mesela çok görüyoruz. Başı örtülü ama hiçbir şekilde hiçbir şeyden kaçmıyor, mesela parklar da bahçeler de, sadece örtmekle …boyutu da var mı.
–KATILIMCI : o ayrı bir konu
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Şimdi aslında ayeti kerimelerin içinde eksik olan hiçbir şey yok, gayet açık ve net,
–KATILIMCI : Başörtüsü olarak algılanıyor, mesela biz İlahiyatta o yasağı yaşadık ne oldu, türban eylemi yapanlar ondan sonra bir süre sonra birbirleriyle evlenmeye başladılar, demek onlar onlara o gözle bakmadı.
–KATILIMCI : O ayrı bir konu
–KATILIMCI : Hocam şöyle bir soru var, Peygamberimiz SAS eşlerinin örtüleri ile diğer Müslüman kadınların örtülerinin farklı olduğunu söyleyenler var, ve hatta şöyle ünlü bir hadis vardı, Peygamberimiz eşleri ile beraber oturuyordu, bu arada bir 44:01 geldi Peygamberimiz dedi ki örtünün falan, kendinizi örtün, bende örtüyorum, işte kördür o bizi görmüyordur, işte sizde kör müsünüz gibilerinden cevap veriyor, Peygamberimiz,
–ABDULAZİZ BAYINDIR : O söz doğru, bak şimdi sen bir erkeğin karşısında ona şey verecek bir, az önce söylediğim kör olayında olduğu gibi, demek ki körlerin başka duyguları çok gelişmiş,
–KATILIMCI : Koku falan hissedilir belki hani, açık olan bir tarafını kör olan görmeden hissedebilir mi
–KATILIMCI : Örtünün diyor, demiyor kaçının, bundan yola çıkarak şey diyorlar, kadının yüzü de avrettir, çünkü adam kör olmasına rağmen, kadınlar o köre bakamıyorlardı, bir nevi o sana avretse sen de ona avretsin.
–ABDULAZİZ BAYINDIR : O çok fazla gereksiz şey, onlar ellerinde delil bulamadıkları için bunları söylüyorlar da. Şimdi, bir kadın kendisine yabancı olan erkeğin yanında açık olduğu zaman onun psikolojisindeki değişiklikleri düşünün, o değişik psikoloji ister istemez değişik davranışa sebebiyet verecektir, ve karşı tarafta bunu hissedecektir.
–KATILIMCI : 45:23 çok artıyormuş, şahit olduğumuz şey yani hangi ceketle olduğumuzu söylüyordu adam,
–ABDULAZİZ BAYINDIR : rengini bile söylüyor yani
–KATILIMCI : Saatin kaç olduğunu bilen bile var.
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Dolayısıyla Peygamber efendimizin o sözü son derece doğru bir söz,
–KATILIMCI : 46:03Peygamberimizin eşleri ile ilgili olduğunu söyleyenler,
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Zaten ayet o canım
KATILIMCI: Tamam doğru da 46:20ne oluyor, örtü oluyor, böylece ne oluyor, Peygamberimizin eşleri dğer kadınlardan farklı örtünmek zorundalar, bu … olayı da bir nevi buraya bağlanmış oluyor,
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Yok oraya bağlamak, bence doğru olmayabilir, evet o mantık yanlış bir mantık değil de, ama bizim ulema Peygamber eşleriyle siz diğerleri gibi değilsiniz diye Allah-u Teala açıkça söylediği halde o kısmı görmezden geliyor ve oradaki hükümleri bütün kadınlara uyguluyorlar sıkıntı o,
–KATILIMCI : Bekleyen sorular da var,
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Söyle,
–KATILIMCI : Kendi sorumuz vardı, şu Nur 31.ayette kadınların ziynetlerini kimlerin yanında gösterebileceğini belirtiyor ya, Allah, kocaları, babaları, kocalarının babaları, sayıyor, sayıyor şimdi bu kadına göre dizilmiş, kadın, hani damadının, amcasının veya dayısının yanında da bunları gösterebilir mi, normalde ebediyen haram, Nisa Suresinden anlıyoruz bunu, ama burada Allah niye 47:18Evil…..bir da damat ne yapacak,
–KATILIMCI : Bir de ilginçtir, 47:23.. başlıyor, halbuki en mahrem,
–KATILIMCI : Kocası yani, kocası zaten saymasa bile biz onun yanında açabileceğini başka ayetten biliyoruz, koca ile başlıyor direkt, amca ,dayı ve damat unutulmuş olamaz yani, özellikle mi zikredilmedi, yoksa başka…
–KATILIMCI : Bir kız dayısının yanı da açanilir mi, veya amcasının yanında,
–KATILIMCI : veya kayınvalide damadın yanında
–KATILIMCI : 48:00
–KATILIMCI : O nikahtır, bu örtünmedir
–KATILIMCI : Mesela şey diyenler var, eskilerde de bu tartışılmış, iki görüş beyan ediyorlar, bu genel akrAbdulaziz Bayındıralığı ifade ettiğinden onlarda o genelin içine giriyor, başkaları da diyor ki hayır eğer ifade edilmediyse, belirtilmediyse o haramdır. Hasan-ül Basri mesela diyor ki geneli ifade ettiğinden o genelin içindedir.
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Şimdi burada, gereği düşünüldü, Nur Suresi’nin 58 inci ayeti açalım, şimdi burada ev halkı olarak kimler var ona bakacağız, ondan önce 61inci ayeti okuyalım da ondan buraya geçelim belki daha kolay anlarız, Leyse alela’mâharacun ve lâ alela’raciharacun ve lâ alelmarîdıharacun ve lâ alâenfusikum en te’kulûminbuyûtikum yani amâ da olsa, âracta olsa topal da olsa kendimizde olsak, nerden yiyebiliyoruz, kendi evimizden, ev buyûtiâbâikum babalarınızın evinden,
–KATILIMCI : Topal niye sayılıyor ki ayrıca,
–ABDULAZİZ BAYINDIR : çıkamaz da dışarıya ondan dolayı yani, hareketsiz olduğu için, diyor ki bir kendi eviniz, iki kardeşlerinizin evi, babalarınızın evi, annelerinizin evi, babanın evindeysen babanın karısı da vardır, orda, senin annen olmayan karısı vardır, tamam mı, annenin evindeysen senin baban olmayan kocası da vardır, kadın da olabilir burada, az önceki senin sorularının cevaplarına geliyor, ondan sonra diyor ki kardeşlerinizin evi, kız kardeşlerinizin evi, ondan sonra amcalarınızın evi, halalarınızın evi, dayılarınızın evi, teyzelerinizin evi ve anahtarlarına sahip olduğunuz evlerde leyse aleykumcunâhun en te’kulûcemîan ev eştâtâonlarda yemenizde bir sakınca yoktur. Giriyorsun, izinsiz olarak yiyip içiyorsun, yani ne demek oluyor, ya da arkadaşınızın evi,
–KATILIMCI : Kız arkadaşın var,
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Kız arkadaşı diye bir kavram yok, biliyorsun İslamiyet’te ya da buranın anahtarları sizin eliniz de buzdolabından yiyebilir miyim diye sormanıza lüzum yok,
— KATILIMCI : Şöyle anlıyorum ben, bir gün Yahya’ya gittim ben bir elma yiyeceğim, her seferinde izin almama gerek yok yani,
–KATILIMCI : Alıp dışarı götürebilir miyiz hocam
–ABDULAZİZ BAYINDIR : O Olmaz,52:07 ente…
–KATILIMCI : Ama gizlendiyse aramaya gerek var
–ABDULAZİZ BAYINDIR : birisi gizlemişse aramaya gerek yok, Evet 52:23evet şey işi bozdu, yok yok şey de işi bozdu, havatikum, ihvaniküm da işi bozdu, benim zihnimdeki kurgu olmadı yani, bir de şu ayeti kerimeyi okuyalım da bir şey çıkarırsak çıkarırız, yani bunlar mutlaka Kur’an-ı Kerim de varda biz hemen çıkaramıyoruz, zamanla çıkıyor, üzerinde düşünmek lazım, hadisi şerifte olan şeyler muhakkak Kur’an-ı Kerim de çıkıyor da, öyle hemen bulamıyoruz.
–KATILIMCI : 53:00 var mı hocam. Kayınvalide,
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Evet ayetler de var, ayetler de varda şimdi çıkarmakta sıkıntı çekiyoruz, şimdi burada Yâeyyuhâllezîneâmenûliyeste’zinkumullezînemeleketeymânukumyani ellerinizin altında olanlar sizden izin alsınlar vellezînelemyeblugûlhulumeminkum sizden buluğa ermemiş olanlar selâsemerrâtin, üç kere izin alsınlar, minkablisalâtil fecri, sabah namazdan önceve hînetedaûnesiyâbekumminezzahîrati, öğlende elbiselerinizi çıkardığınız zaman, öğlende dinlenirken yani, ve minba’disalâtilışâi, yatsı namazından sonra selâsuavrâtinlekum, sizin açık olduğunuz üç vakittir, bu açıklıkta kişiden kişiye değişir, değişecek yani, leyse aleykum ve lâ aleyhim cunâhunba’dehunne, bunların dışında sizden izinsiz bunlar girebilirler, yani buluğa ermemiş olan çocuklarla evde yaşıyor yani senin kendi çocuğun da olabilir, başkasının çocuğu da olabilir, buluğa ermemiş evde yaşayan çocuklarla, hizmetçi olan yani esir olanlar, niye tavvâfûnealeykum çevrenizde öyle dönüp dolaşan kimselerdir bunlar, ba’dukumalâba’d biriniz diğerini yanına girersiniz siz onun yanına o sizin yanınıza kezâlikeyubeyyinullâhulekumulâyâti, vallâhualîmun hakîm Allah ayetlerini böyle açıklıyor alim ve hakimdir.
Şimdi …54:54. Sizden olan çocuklar buluğa erdikleri zaman 55:03izin istesinler, 55:05 öncekilerin izin istediği gibi izin istesinler, niye çünkü onlarda, onlarında göremeyecekleri yerler var,55:16 Allah sizin için ayetlerini açıklar, Allah Kerim ve hakimdir. Buradan şeye intikal edelim bakalım bir şey çıkarabilecek miyiz, 31’e ve lâ yubdînezînetehunneillâmâzahera minha Kadınlar ziynetlerini sadece kocalarına açabilirler, kocaları da ziynetlerini onlara açabilirler, ….Ezvacihim ayeti kerimesinden onu biliyoruz. ev âbâibuûletihinne kocalarının babası, kendi babaları, kendi babalarının Kur’an’da bir başka ayetteki karşılığı ….kendi kızlarınız size haram kılınmıştır, baba dediğiniz zaman dede de babanın kapsamına girer yukarıya doğru, ne kadar çıkarsanız, kız dediğin zaman kızın kızı da girer, ev âbâihinne ev âbâibuûletihinne kocalarının babaları, şimdi kocalarının babalarının öbür ayetin karşılığı ne vahalayülebnayi… sizin soyunuzdan olan oğullarınızın helallikleri, yani gelinleriniz, size helal, ev ebnâihinne bu kadınların oğulları, bu oradaki ümmühatüküm de olduğu gibi, ev ebnâibuûletihinne bu kadınların kocalarının oğulları, kendine göre üvey, kocalarının öz oğulları, kendinin üvey oğlu oluyor, 57:45 velatenkid…..olduğu gibi, öbür tarafta ne vardı buraya girmeyen,
–KATILIMCI : amca, dayı ve damat
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Şimdi damat,
–KATILIMCI : gelinin kayınbabasına göre damadın kaynanası
–ABDULAZİZ BAYINDIR : tabi kıyasla girer işin içerisine de, metin istiyor, kıyasla ister istemez girer, gelin kayınbabasına karşı öyle ise, damat ta kayınvalidesine karşı aynı olur, neden çünkü orda damat kayınvalidesi ile evlenemiyor, öbür ayet-i kerime de diyor ki, 58:31öbür tarafta erkeklerden bahsediyor, burada kadınlardan bahsediyor. Şimdi karılarınızın anneleri diyor, karılarınızın anneleri ile evlenemezsiniz diyor, peki burada ne diyecek, kızlarınızın kocaları demesi bekleniyor değil mi, ama biz şimdi ayetlerde biliyoruz, yani bu şeyde de olduğu gibi mesela, mirasta Nisa Suresinin, 11.ayeti ile 176’ıncı ayeti arasındaki ilişkilerde bunun birini diğerine benzetmenin olduğunu çok net olarak biliyoruz, dolayısıyla tabii olarak akıl bunu buradan, buraya intikal eder, Yani Kur’an-ı Kerim bir yerde bir şeyi, açıklamışsa öbür tarafta onu açıklamamış olabiliyor,
Ondan sonra başka ne oldu, ev benî ehavâtihinne kadınların kardeş çocukları, şimdi bu kadının erkek kardeşinin çocuğu, kadın o çocuğun halası olmuş oluyor, 01:00:20…ammatiküm…var, şimdi ev benî ehavâtihinne kız kardeşlerinin çocukları, teyze olmuş oluyor, şimdi buraya bu şey nasıl girebilir,
–KATILIMCI : amca için hocam şu ayeti örnek gösteriyorlar, 01:00:53 en küntüm şüheda….
–ABDULAZİZ BAYINDIR ……
–KATILIMCI : Bir de kadının kardeşinin oğlu, kızın …..
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Sadece az önce gelir gibi oldu da sonra kayboldu yani, sen onu bir daha söylesene,
–KATILIMCI : Kadının kız kardeşinin ya da erkek kardeşinin çocuğu, bu kadının kızı için yeğene dahilse
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Az önce o, şimdi şey yaptı da, bir dakika tam netleştirelim, çünkü bunlar o kadar soyut kavramlar ki,
–KATILIMCI : Erkek kardeşinin oğlu ona hala der, kız kardeşinin oğlu teyze der, teyzeyle hala öbür tarafta zaten belirtiliyor, biz diyoruz ki burada 01:01:50 demeseydi bile, kocayı zikretmeden Allah, kocanın yanında değil başını her tarafını açma şeyi var onu zaten biliyoruz, ama başladı kocayla, zaten bilmiyor muyduk kocanın yanında açacağını, biliyorduk, e Allah unutmuş mu diyeceğiz, demek ki unutmamış, haram ama başını kapatmalı mı diyeceğiz, tamam evlenmesi haram,
–KATILIMCI : Haramdır, hadisten de örnek gösteremiyorlar, sadece yani Kur’an da yoktur, şu mantıki yaklaşımdan şu sonuca varabiliriz,
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Neye örnek gösteremiyorlar dedin sen, bir daha söyle,
–KATILIMCI : amca dayı ve damada
–ABDULAZİZ BAYINDIR :Amcanın yanında başının açık olacağını, dayının yanında başının açık olacağını ve damadın
–KATILIMCI : 01:02:43 Ama o farklı bir şey,
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Az önce Haşim’in söylediği şey orda engel çıkıyor,
–KATILIMCI : Şimdi kadınlar 01:02:56 var ya onunla oraya şey edilmez mi,
–KATILIMCI : O evlenmesi haram, evlenmesi haram olabilir ama başı kapalı duracak, dese adam,
–ABDULAZİZ BAYINDIR : evet böyle bir mesele var,
–KATILIMCI : Evlenmesi haram diye başını açsın mı diyeceğiz yani,
–ABDULAZİZ BAYINDIR : İşte vatandaşlar sormasa bu hiç akla hayale bile gelmez, ben şimdi ilk defa karşılaştığım bir soru bu, vatandaş sorunca, vatandaş her şeyi soruyor,
–KATILIMCI : Nur 31 de gene evlenmeleri haram olan insanlardır, ama şu şekilde görebilirler kadınlar, Abdurrahman hocanın dediği şey, bir yere kadar geliyor ondan sonra duruyor, o cevap olmuyor, yanından bile geçmiyor,
–KATILIMCI : Sonra şu da var, 01:03:43ev ma…..normalde kadın evlenemez mi, bekar
–ABDULAZİZ BAYINDIR: Evlenebilir tabii,
–KATILIMCI : Evlenebilir ama başını açar, tutmadı, tutmuyor yani nikahla kıyas edilmez,
–KATILIMCI : 01:04:03onlarda normal de evlenebilir,
–…
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Şimdi bu konu, benim için tamamen yeni yani,
–KATILIMCI : burada herkes evlen….
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Kadın da, erkekte sahip olduğu köle ile, esir kadın esir erkekle evlenebilir, bir mani yok, dolayısıyla, şimdi Yahya diyor ki, 01:04:37 kadının hizmetinde bulunan esir erkek bu kadının başını görebiliyor, evlenme yasağı olmamasına rağmen görebiliyor, diyor, öyleyse burada, bir dakika, ne,
–KATILIMCI : 01:04:52
–ABDULAZİZ BAYINDIR : hangi erkeğe
–KATILIMCI :
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Peki o zaman kadını nerden çıkaracaksın, bakın, meleket kelimesinin mühennes olması eyman kelimesinin cemi olmasından kaynaklanıyor, dolayısıyla meleketi… eymanihum ifadesi kadın ya da erkek olması ile alakası yok, eğer bu kız olsaydı, kadın olsaydı bunu söylemeye lüzum yok, ev nisahiyihinne vardı zaten yukarısında,
–KATILIMCI: …
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Tabii, onun için burada kölesinin yazı kendi emri altında esir olan şey başını açabiliyor, kollarını açabiliyor, ayaklarını başka yerlerini yani, birçok yerini açabiliyor ve bununla evlenebiliyor. O zaman şimdi çok haklı bir itiraz ortaya koydu, o zaman demek ki evlenme yasağı ile örtünme arasında her zaman doğrudan ilişki yok, bizim fıkıh kitaplarımızda yazan şudur, ebedi evlenme yasağı olan kişilerin yanların da şöyle giyinilir, ortak şey, olmayanların içerisinde böyle, o zaman işte o ayet 01:06:12ema meleketi…..ayeti bizim fıkıhtaki o prensibi ortadan kaldırmış oldu şimdi, onun için bu benim için yepyeni bir bilgi, çünkü daha önce böyle bir şey hiç düşünmemiştim, yani hiç aklıma bile gelmemişti, onun için bu çok iyi oldu yani,
–KATILIMCI : 01:06:34 Ne demek, evlenebilir mi, evlenemez mi, yaşlı diye evlenemez diyemeyiz,
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Evlenme yasağı yok,
–KATILIMCI : Fındık yiyebilirsin, mesela burada,
–KATILIMCI : Ya da imam iki saat demişse o da olur,
–KATILIMCI :01:06:53 Tokatta oturan iki kişi vardı. Ben gidiyorum ağabeyimin evine, ağbeyimin eşi bana çıkabilir mi, diye sorusu gelmişti. Bunla bağlantısı olmayabilir,
–ABDULAZİZ BAYINDIR : yok bunla bağlantısı yok, bak orda mesela topluca da yiyebilirsiniz diye geçti az önceki ayette, bu çok güzel oldu Yahya, yepyeni bir mesele, demek ki evlenme yasağı ile örtünme arasında o bizim iddia edildiği gibi birebir ilişki yok, o zaman bu konunun üzerinde biraz daha duracağız demektir.
–KATILIMCI : Bir de Şafiilerde Abdestin kırılması mesela kayınvalide ile evlenemez, ama el ele Abdesti bozulur…
–KATILIMCI : Bozuluyor mu Abdesti,
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Öyle mi, kayınvalide de öyle bir şey var ha, benim ondan haberim yok,
–KATILIMCI : İlk defa duyuyorum, bir Şafii olarak
–KATILIMCI : Sen bekarsın nerden bileceksin, sen önce bir evlen ondan sonra öğrenirsin,
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Yani, Şafiler bu görüşe varırken asimile ol
–KATILIMCI : Hocam, ben Şafii’yim hocam bir de kitaba bakmak lazım
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Ama şimdi damatla, madem Şafii’ye bakıyorsun, bir de şeye bak, kayınvalide damadın yanında başı açık olabiliyor mu Şafii mezhebinde
–KATILIMCI : Abdest bozulur da,
–ABDULAZİZ BAYINDIR : onda olmalı o varsa bu iş eskiden mutlaka tartışılmıştır, ordan o kaynaklara ulaşmamız lazım,
–KATILIMCI : Hocam töhmet altında bırakmayayım da İsmail Abinin aktardığı bilgi bence şüpheli yani,
–KATILIMCI : Bakmak lazım,
–KATILIMCI :Lazım değil gibime geliyor
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Şuradan bak bakalım Şafii kitaplarında Abdest bozucu şeyler arasında o var mı,
–KATILIMCI : Bekleyenlerden de birkaç tane soru
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Bu sorulara bakalım bu arada, sen ona bakarken, şimdi mi geldi bunlar, bende zannettim ki eski sorular, Şerife Keskin Kayser’den soruyor “ Sayın Hocam dersinizi takip ediyorum, başlıktaki konu bütünlüğü tam olarak sağlayamadığınızı düşünüyorum” doğru, yani bende dedim, hiç alışılmadık şekilde konu dağıldı bugün, “Başı açık gezmek insanı nasıl bir tehlikeye götürür, tehlikeye götürür mü” elbette götürür, Allah-u Teala’nın emrine uymamış olmak oluyor, yoksa başını açan bir kadın karşı tarafa ben işte şeyim, cinsel olarak sizi çağırıyorum demez, onun için burada mü’min kadınlara emrediliyor burada, Allah-u Teala bunu şey olarak veriyor, emir olarak veriyor, yoksa başı açık olan dünya kadar kadın var gayri Müslimlerde o toplumlarda hiçbir zaman karşı tarafa cinsel mesaj olarak algılanmıyor, o zaman bu olayın bu tarafını düşünmemek lazım, Allah’ın emri olduğu için örtünmesi gerekiyor,
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Cengiz Osmanoğlu Bursa’dan, “Tesettür ile ilgili ayet kesinlik ifade ediyor mu, bazı İlahiyatçılar neden Kur’an’da başörtüsü olmadığını iddia ediyorlar” Bunu izah ettik, bunun cevabını verdik, baş tarafını tekrar dinlerse bu kardeşimiz o zaman görür, yani burada hımar kelimesi başörtüsü manasınadır, başka da bir anlamı yok, ama hamır mesela işte yazma Türkçe de yazma kelimesi hem eser içinde kullanılabilir, kadınla ilgili kadının yazması dediğiniz zaman yazı kimsenin aklına gelmez. Araplarda da kadının hımarı dendiği zaman hiç kimsenin aklına diğer örtü gelmez. Siz işi eğer başka tarafa çekmek isterseniz al yazması diye başlarsınız kadına derken ha o kırmızı yazmış der,
–KATILIMCI :01:10:53
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Çeker adam, çekerse çeker, buna yapacağımız bir şey yok, evet, Şükriye Büyükpınar İstanbul’dan sormuşlar “Erkekler birden fazla kadınla evlenebilirken, niçin kadının birden fazla erkekle evlenme hakkı yoktur” bu dersin konusu değil, Allah-u Teala ona müsaade etmemiştir, bir de fıtrat zaten buna müsaade etmez, yani peki farz edin ki bir kadın iki tane erkekle evlendi, çocuk kimin, çocuğun babası kim,
–KATILIMCI : DNA testi istenir,
–ABDULAZİZ BAYINDIR : DNA testine de hangisi parayı bastırırsa onu alabilir, bazı yerlerde. O DNA testi dediğin ne zaman başladı zaten
–KATILIMCI : Hocam yüzde doksandokuz doğru,
–ABDULAZİZ BAYINDIR : DNA testiyle tespit edilen babalığın ne değeri olur, bir kere bu mesela tabiata bakın, bütün tabiatta hayvanlarda çok eşlilik var, erkek birdir, birkaç tane eşi vardır yani, dişisi vardır çevresinde, fıtrat böyle,
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Hamdi Şahin “Kadın tesettürsüz ise kocası sorumlu olur mu” kocası bir Müslüman olarak Cenabı Hak her kes kendi yaptığından sorumludur. Allah-u Teala 01:12:13.kimse kimsenin yükünü taşımaz, kocasının yapacağı o konuda gerekli uyarmaları yapmaktır,
–KATILIMCI :01:12:24 var ya
–ABDULAZİZ BAYINDIR : kendinizi ve ailenizi ateşten koruyun diyecek ama ateşten zorla korunmaz ki, zorla korunmaz, tebliğle olur yani, onun içerisinde olacak,
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Sorulara cevap verelim de ondan sonra şey yaparsınız, Kerime Cihan İstanbul “ Dul olarak nikahsız ölen kadınlara Allah katında mükafat/ceza var mı” yok böyle bir ne mükafatı ne cezası vardır yani evlenme tavsiye edilir ama zorunluluk değildir.
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Salim Baykuş, Sivas’tan sormuş “Örtünme adabı diye bir şey yok mu, kişi müslümanım diyorsa karşısındakini cezp edecek şekilde giyinmesi sakıncalı değil mi, dar pantolon, sıkma eşarp ve bütün inceliğini gösteren giyim uygun bir giyim tarzı mı” bunun uygun olmadığını zaten uzun uzun anlattık.” Müslüman kadınlar modayı takip etmek adına yakında gerdanlarını da açacaklar ki açanlar var maalesef, “bunu kuaförlük yapan eşim söyledi, kadınlar yeni şekil bağlamak istiyorlar, istedikleri şekil kadının başlarını ön plana çıkarıyor” yani şimdi insanlar bir kere hiç kimse kendisinin toplumdan dışlanmasını istemez, toplumdan dışlanmadan arzularını da yerine getirmek ister bu defa dolayısıyla, birçok kimsenin en çok sevdiği kişiler, insanların bu arzularına uygun fetva veren hocalardır.
–KATILIMCI : Bir de bu son zamanlarda kasıtla mı yapılıyor onu ben şöyle diyeyim, bir kadın tipi türedi, başı kapalı dizüstü etek, dizaltı değil dizüstü etekle dışarı çıkıyorlar, bu yeni yani,
–KATILIMCI : Çok yeni değil,
–KATILIMCI : Şuradan aşağı, dizleri gözüküyor ama başı kapalı,
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Herkes ne yaptığını biliyor kardeşim, gayet güzel bir şekilde,
–KATILIMCI : Başörtüsünün insanı güzel gösterdiğini söylüyorlar, sıkınca şuradaki etler birleşiyor, bir araya geldiğinden hani güzel görünüyormuş,
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Ne yaparsa yapsınlar, Allah’ın emrini tutmak mıdır niyet yoksa, başkasına göre, Allah’ın emrini tutmak niyetiyle örtünüyorsa
–KATILIMCI : 01:14:45. Diye bir hadis var
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Giyili olduğu halde çıplak olan kadınlar vardır. Evet söyle bakalım, sorular bitti.
–KATILIMCI : Şafiilerde mahrem kadınlar, anne, büyükanne, hala, teyze, kız kardeş, bir de kayınvalide buna dahildir. Damat kayınvalideye el değmesiyle Abdest bozulmuyor.
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Bozulmuyor, evet, sen söyledin şimdi geriye, bozulmuyor yani damat kayınvalideye şey yaparsa Şafii de Abdest bozulmuyor. Peki böylece dersi bitirmiş olalım.
ElhamdüllilahiRAbdulaziz Bayındırbilalemin,esselatüvesselamü ala rasulina Muhammedin ve ala alihi ve eshAbdulaziz Bayındırihiecmain.
Şimdi bugün başörtüsü konusunu tekrar gündeme getirmemiz, konu ile ilgili bazı sorulardan dolayı, yoksa bu konu gündeme getirilmeyecek kadar açıktır. Şöyle zihnimi bir yokladım, 12 Eylülden önce yani işte Kenan Evren İhtilâl yapmadan önce İstanbul’da iki sene kadar önce İstanbul’da toplantılar başlamıştı, başörtüsü ile alakalı, o toplantıya katılanlardan bir Şerif Mardin’i hatırlıyorum, şimdi bir de uzun süre Galatasaray Üniversitesi’nde rektörlük yapan, soyadı Yayla olan bir profesör vardı. O eski Beyoğlu müftüsünün oğluydu, İbrahim Yayla’nın oğluydu, şu anda ismini hatırlamıyorum zaten, unutmuşum. Silik olarak aklımda varda yanlış bir telaffuz olmasın diye söylemiyorum. O toplantılara başlangıçta beni de çağırmışlardı, o zaman İstanbul Müftülüğü’nde fetva verdiğimiz için, birkaç toplantıya katıldık, daha sonra bizi çağırmaz oldular, şimdi orda 12 Eylülde yapılması gereken, yani yapılması planlanan başörtüsü yasağının fikri zeminini hazırlıyorlardı, biz de bunun olmayacağını açıkça söylemiştik,
Bu tür yasaklar hemen pat diye getirilmiyor, önce o işin fikri zemin hazırlanıyor, çünkü şeyler Üniversitelerde başı kapalı kızlar talebe olarak gitmeye başlayınca, o görüntü bazı kimseleri rahatsız ediyordu, yani tabii insanların kalbindeki imana etki edemiyorsunuz, ama görüntü İslami bir görüntü olunca bazı kimseler ondan rahatsız oluyor, asırlarca İslam’ın hakimiyetini yapmış olan Osmanlı’ların bulunduğu bir merkez de İslam’ı bütünüyle devre dışı bırakmanın plan ve projeleri asırlardır yapılıyor, işte Batılılar tarafından yapılıyor falan.
Kur’an-ı Kerim’in İslami İlimlerde tamamen kullanım dışı bırakılması için de yapılan çalışmaları biliyoruz, bugün İlahiyat Fakültelerinde Kur’an-ı Kerim’i delil almamayı bilim sayan çok sayıda şey var, profesör var, ve bunlar büyük bir çoğunluğu teşkil ediyor, ufak tefek insanlar değil, mesela bizim Kartepe toplantımızda hatırlarsanız, işte Kur’an-ı Kerim’i siz bir kitap olarak ele alıyorsunuz, halbuki Kur’an-ı Kerim’i hitaptır şeklinde bir tepkiyle karşılaşmıştık. Hitap ne demek dediğiniz de o anda o günkü durumları düzeltmek için gelmiş olan bir emir, siz sürekli bir emir olarak düşünüyorsunuz, diyorlar. Onların dediklerini tasdik eden en küçük bir cümle yok, çünkü Allah-u Teala Kur’an-ı Kerim’i taa ilk Peygamber’den son Peygamber’e aynı şeyi tekrarladığını, kıyamete kadar da devam edeceğini, ondan sonra da 01:20:11Inna hazena en sağlam yola Kur’an öğretir dediğini defalarca ayetlerde okuyoruz.
Şimdi bunlar öyle anlaşılıyor ki, işte bizim Vatikan’da Papa’dan sonra gelen diyalog kurulu başkanı John LuiPiyer Touran’layapmış olduğumuz görüşmede bize söylediği söz bana göre çok önemli bu işi de açığa vuruyor. Siz Kur’an-ı Kerim’e uyduğunuz sürece sizinle diyalog olmaz, ne demek diyalog olmaz, sizinle birlikte olamayız, o zaman bizim batıya göndermiş olduğumuz çocukları, alın şu çocukları doktor yapın, alın işte yüksek lisans yapın, yani ilim adamı hüviyeti verin, ülkemize gönderin dediğimiz kişilere herhalde bunlar Kur’an’ı öğretecek değiller, Kur’an’sız bir din konusunda yetiştirerek geri gönderecekler, yapacakları budur, başka bir şey değil ve biz onu da görüyoruz şu anda neticesini.
Tabii bütün bunlar yetmiyor, kafi gelmiyor, görüntüyü de değiştirmek lazım, o görüntü de herhalde Suudi Arabistan’da olmaz, Tunus gibi, Türkiye gibi ülkelerde o görüntüyü değiştirmenin faaliyetleri oldu, onun da zemini oluşturuldu, işte bizim gibi bu iş olmaz diyenleri, bir iki toplantıdan sonra dışladılar, şimdi ondan sonra gelişmeye bakın, 12 Eylül’den sonra Kenan Evren başörtüsünü yasakladı, öyle bir girişim başlattı, biz de Kenan Evren’in bu Adana’daydı galiba yaptığı konuşma, o konuşmanın hemen arkasından, ben o zaman İslami İlimler Araştırma Vakfının ilmi toplantılarını organize ediyordum, hemen arkasından başörtüsü ve örtünme diye bir toplantı yaptık, belki iki-üç ay geçti geçmedi toplantı yaptık. Bu toplantı da başörtüsünün Allah’ın emri olduğunu ortaya koyduk, zaten kılık kıyafet ve örtünme diye de bir kitapçıkta var hala. Şimdi o zaman kısa bir süre sonra Diyanet İşler Başkan yardımcısı idi Dr. Fahri Demir, fakat o zaman Avrupa’da bir yerde din ataşesi olarak görev yapıyordu, Almanya olabilir, şu anda çok net hatırlamıyorum, arkasından bana bir yazı gönderdi, yurtdışından, işte usul-u fıkıhtan alınmış, başın örtülmesi ile ilgili bir emir var ama bu emir vücup mu ifade ediyor nedip mi ifade eder emirle alakalı şeylerdeki usul-u fikihtakitartışmaları almış, en sonunda nedip ifade eder demeye getirmiş, e şimdi farz edelim ki nedip ifade ediyor, mendup, Allah’ta örtün diyor bende örtmek istiyorum, sana ne, niye beni engelliyorsun.
Tabrii buna felsefi arka plan diyorlar, bu felsefi arka planı düzgün oluşturamadıkları için bir müddet sonra Turgut Özal başbakan oldu, başbakan olduğu zaman üniversitelerde kılık kıyafet serbesttir diye bir kanun çıkardı, işte orda İhsan Doğramacı YÖK Başkanıydı, İhsan Doğramacı bazı kelimelere sığınarak bir geçici çözüm yolunu aradı, hem 12 Eylül ihtilalini yapmış olanları memnun edecek, hem de iktidarda olan Turgut Özal’ı bir de halkın müthiş bir arzusu baskısı var tabii. Orta yol aradı, türban diye bir kelime buldu, şimdi içerde sözlük var, getir bak, türban kelimesinde ne yazıyor, iki tane sözlük var iki tanesinde de türban kelimesi ile ilgili şeyi okuyalım, şimdi türban Türkçe bir kelime değil, Fransızca bir kelime,
–KATILIMCI : Sihlerin başına örttükleri şey diyorlar,
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Sihlerin değil esas Fransızların yaptığı türban, Fransızca sözlükte vardı burada ama onu fakülteye götürdüm, Fransızların, Fransız kadınların Türk sarığına benzeterek başlarına örttükleri örtünün adı, ona bir bakabilir misin, türban diye bak, ama belki yeni gelişmeleri de kaydetmiş olabilir, ver onu bana ben şuradan okuyayım, Büyük Türkçe Sözlük, Mehmet Doğan’ın türban bizim tülbentten geliyor, Fransızca isim, türban Fransızcaya geçmiş, bizden Fransızcaya geçmiş, başa dolanan tülbent, bir çeşit kadın başlığı, burada böyle söylemiş ama esas türban kelimesinin Fransızca olarak karşılığı,
Orda ne diyor, türban, bu da İtalyancadan almış, türbant, Türkçe tülbent, kumaş veya yünden kenarsız kadın başlığı, demiş, hayır şimdi Fransızca sözlüğüne baktığınız zaman aslında o başlık kulakları örtmez, bizim burada Rum kadınların başlarını örttükleri böyle, başını kafasını örtüyor da, dışarıdan baktığınız zaman sarık gibi gözüküyor, şöyle lif lif, dört beş tane şey olur çevresinde, öyle bir şey yani, baktığınız zaman, sarık şeyini andırır, Türk sarığını andıran bir kadın başlığı, şimdi o zaman Türkçe olmayan, Türkçe de halkın asla kullanmadığı bir kelime bu, türban. Yani bunu bizdeki gayrimüslim hanımlar daha çok kullanır, kulakları örtmez, boyunu örtmez, arkadan sarkan bir şeyi yoktur, şimdi İhsan Doğramacı bu kelimeyi şey yaparak, başörtüsü yasak türban serbest, diye bir şey başlattı, bu defa üniversiteye kızlar o türban dedikleri artık ne demekse başörtüsüyle, türbanın farkı neyse, onla girmeye başladılar, şimdi o baş örtüsünün adı artık türban oldu,
–KATILIMCI : Kuyuya bir taş atıldı.
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Kuyuya bir taş atıldı. Daha sonra 28 Şubat döneminde de türban yasaklanmaya başlandı. Türban yasak. Bu defa ne dendi başörtüsü serbest türban yasak denmeye başlandı. Peki başörtüsü ne, başörtüsü bu Anadolu’da daha çok Alevi hanımların böyle alıp ta şuradan düğümledikleri başlarını ikinci kez sarmadıkları bir örtü şekli, şimdi o zaman 28 Şubatın sivil sözcüsü durumunda olan ve daha önce uzun süre Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği yapmış olan Emekli Orgeneral Doğan Beyazıt Paşa ile 28 Şubat süreci boyunca epeyce görüştük.
Görüşmemizin sebebi de şu. O bizim tarikatçılığa bakış kitabımızı okumuş, çok beğenmiş, bütün generallere dağıtmış, işte bana dedi ki, işte bana dedi ki “Türkiye’de ki en büyük irtica düşmanı sensin, bizde işte böyle istiyoruz zaten, fakat bizim ordu olarak yapmaya cesaret edemediğimiz şeyi sen tek başına nasıl yaparsın, bu da aklım ermiyor, sen bu işi nasıl yaptın, bu cesareti nerden buldun, biz ordu olarak böyle bir şeyi yapmaya cesaret edemeyiz, biz işte böyle istiyoruz” dedi, neyse işte ondan sonra bizimle görüşmeler yaptılar, şimdi o görüşmelerden bir tanesinde, tabii bizim o “Din Devlet İlişkileri” kitabında yazılanlar aslında o görüşmelerin özet notlarıdır, şöyle söyleyeyim, ya da yazılı olan kısmıdır. Ben onu kitap halinde bastım ki öyle kapalı kalmasın, oraya gerçi öyle bir şey yazmadık giriş kısmına ama şimdi, orada başörtüsü ile alakalı kısımlar vardır, okuyanlar görür, ben orda onlara söylemiştim, siz bu başörtüsü konusunda böyle şeylere devam ederseniz her şeyinizi kaybedersiniz. Allah’ın dinine karşı yapılan mücadelenin galibi din olur siz olamazsınız diye söylemiştim açıkça. Orda yazılanları bir okuyun bu gün olanları o günden kelime kelime yazılıp kendilerine söylenmiştir.
Şimdi bir gün Doğan Beyazıt Paşa’ya şunu söyledim. Dedim ki “Paşam, Allah Kur’an-ı Kerim’de kadına başını örtmeyi emrediyor, siz yasaklıyorsunuz, böyle şey olur mu” dedim, “Olur mu, başörtüsünü biz yasaklamıyoruz, biz türbanı yasaklıyoruz” dedim ki “Türkçe’de türban diye bir kelime var mı, olmayan bir kelimeye yasak konur mu” dedim, dedi ki şey “ Ya işte türbanı da Doğramacı bu milletin başına sardı” dedi. “O da Doğramacı’nın eseridir” dedi. “E peki Doğramacı’dan bu güne kaç sene geçmiş, toplasanız yirmi sene geçtiği yok, on beş senelik bir iş, on beş sene içinde birisinin bir kelimeye verdiği mana ile koskoca bir Türk toplumunu nasıl mahkum ediyorsunuz”orda dedi ki “ya işte başlarını bir acayip sarıyorlar, onlarda düzgün sarsalar biz yasak koymayız” o zaman paşam dedim sizin arzu ettiğiniz bir başörtü şekli çizin, biz de üniversitelerin kapısına asalım diyelim ki kızlar bu şekilde başlarınızı örteceksiniz. O da çizdi bir başörtüsü resmi, dedi ki “pardesüleri de bir acayip” dedi, tamam dedim bir de pardesü şekli çizin, dedim, pardesünüzü de böyle giyeceksiniz diye yazalım, ondan sonra bir pardesü şekli çizdi, çok da güzel resim çiziyor, yani ben yapamam onu, çizdi ondan sonra dedim ki “bak paşam, senin eşin var kızların var benim de var” dedim, “hiç bugüne kadar eşinize ve kızlarınıza istediğiniz elbiseyi teklif edebildiniz mi, giydirebildiniz mi”, “hayır” dedi. “E bunlar da kız dedim, neden onlara şey yapmadığımız zorlayamadığımız şeyi bunlara zorluyoruz”. “Canım ne giyerlerse giysinler” dedi.
Ondan sonra birtakım yani bu tam serbest bırakılacaktı, sonra bazı siyasilerin, ordunun dışında ki birtakım siyasilerin yapmış olduğu manevralarla o iş kaldı, Şimdi dolayısıyla aslında burada başörtüsü dersi yapmayı ben zaid buluyorum, hiç gerek yok çok açık ve net, çok açık ve net.
Şimdi Allah-u Teala emrediyorsa emre uyar, e şimdi şeyde de iki sene oldu, Almanya’da Tübingen Üniversitesinde “Din Devlet İlişkileri” diye bir konferansa davet ettiler, aynen Türkiye’de olduğu gibi, çünkü bu politikaları genellikle üniversitelerde oluşturulur sonra uygulanır. Şimdi Almanya’ya gittik o zaman tarihini de Aralık falan olabilir tam hatırlamıyorum, evet Aralık, Aralık şimdi hatırladım. 2007 senesinin Aralık ayında, işte burada Kurban Bayramından dört gün sonraydı.
Şimdi gittik oraya, toplantı öncesi bazı Türklerle görüştük, bazı öğrenciler şunu söylediler, “Efendim, burada üniversitelere başörtüsü yasağı koyma hazırlıkları başladı, Almanların sözü şuymuş, kendi ülkelerinde verilmeyen hürriyeti biz niye verelim ve oradaki üniversite de okuyan kızlar da çok tedirgin olmuşlardı, şu anda başörtülü gidiyoruz ama bir müddet sonra bizi yasaklayacaklar falan diye, biliyorsunuz daha sonra Fransa’da başka ülkelerde başörtüsü yasağı ile hala tartışmalar var, şimdi demek ki bize din devlet ilişkileri konusunda konferansı bunun için verdirmişler, oradaki Türklere diyecekler ki bak sizin hocanız da buna evet dedi, bana evet dedirtecekler orada, ondan sonra da yasaklayacaklar. O konferanstan sonra işte şu anda ki dekan olan Richard Pussa kalktı Katolik Fakültesinin dekanı, epeyce de dinleyici vardı. Sen o zaman Almanya’daydın değil mi, ama sen toplantıya gelmemiştin.
–KATILIMCI : Ben değildim hocam, Metin ordaydı
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Başörtüsü meselesini söyledi mi arkadaşın, söyledi hah, şimdi o toplantı da ben konuşmayı yaptım, toplantıya Fransız Kültür Ataşesi de gelmişti, bayağı çok önemli kimseler de vardı yani orada, zaten salonun dörtte biri ancak boştu yani, bayağı dolu bir şeydi, buranın birkaç katı bir salon var, oldukça büyük bir salon, şimdi konferansı bitirdikten sonra, Richard Pussa kalktı dedi ki “Ben sizi dinledim, şunu anladım dedi, başörtüsü, halbuki ben hiç başörtüsünden bahsetmedim, hiç alakası yoktu bir ülke başörtüsünü yasaklayabilir, başörtüsü öyle dini bir simge değil, dinin bir emri değil, falan. Dam başında saksağan vur beline kazmayı ne alakası varsa, ama dediğim gibi politikalar öyle yerlerde oluşturuluyor, onun için normal o şekilde soru sorması gayet normal. Bakın dedim Türkiye’de bana bu tür soru soranlara şunu söylüyorum, başörtüsünü yasaklamak istiyorsanız, Anayasa’dan din hürriyetini kaldırın, çünkü başörtüsü Allah’ın emridir. Bu emir vacip miymiş, farz mıymış, mendup muymuş sana kalmamış, sen bırak, Allah’ın emri mi değil mi ve bu insanlar dinini yaşayacaklarsa sen buna karışamazsın kardeşim, yaşamayacaksa yaşamayacak o ayrı bir konu.
Eğer başörtüsünü yasaklayacaksanız Anayasa’dan din hürriyetini çıkarın, olur mu öyle şey diyorlar dedim, öyleyse size başka bir yol göstereyim, Kurân-ı Kerim de Allah başörtüsünü emrediyor, başörtüsünü emreden ayetleri Kur’an’dan çıkarın, başka yolu yok yani, sen din hürriyeti veriyorsan, Kur’an’da bu emri veriyorsa, mecbursun buna uymaya, o zaman öyleyse ya onu değiştireceksin, ya bunu değiştireceksin, onun başka yolu yok. E buna kimin gücü yeter, öyleyse bu işi bırakın. Dine karşı mücadelenin devamlı galibi din olur, mağlup olursunuz. Az önce dediğim gibi bunlar bizim “Din Devlet İlişkileri” kitabında yazılıdır ve ilgili yerlere verilmiş olan raporlarda var.
Şimdi o Richard Pussa dedi ki, tamam dedi ben anladım dedi. Eğer bir ülke anayasasına din hürriyeti koymuşsa başörtüsünü yasaklayamaz dedi. Bir sene sonra tekrar gittik bir başka konferans için, Almanya’ya tam ondan bir sene sonra, gene Aralık ayı 2008’de. Gittik, bu defa bizim şeyler, öğrenciler artık başörtüsü gibi şeyden bahsedilmediğini onun gündemden düştüğünü söylediler, demek mesele orada halledilince ortadan kalkmış. Fakat Avrupa’nın başka, Almanya’da yok,
–KATILIMCI : Almanya’da yok ama Avrupa’nın başka şehirlerinde
–ABDULAZİZ BAYINDIR: Oralarda da şey olur, bu tür şeyler devam ediyor, yani iyi kötü bir şekilde devam ediyor. Şimdi Türkiye’de hala bu konu tartışılıyor ve son derece üzücü bir şey gerçekten, siz halkının büyük bir bölümü Müslüman olan, ve onların temel kitabı olan Kur’an’ da başörtüsünün açıkça emredilen ve asırlarca uygulanmış olan ve hala Anadolu’da her tarafta uygulanmış olan bir emri yasaklıyorsunuz. Ondan sonra da diyorsunuz ki bizim Anayasamız da din hürriyeti var buna kimi inandırabilirsiniz, ondan sonra da diyorsunuz niye böyle oldu, niye bu bizim halkla bütün ilişkilerimiz de şeyler var, bir defa halkı devre dışı bırakarak, politikalar geliştirmek istiyorsunuz o da bir türlü tutmuyor, yaşadığımız dönemler de eski baskıcı sistemlerde mümkün olmuyor, üstü kapalı baskılarla da iş görülmüyor, dolayısıyla bunlar aslında gereksiz bir şey.
Çünkü şimdi mesela bazıları diyor ki Türkiye’de, bu da 28 Şubattan sonra ortaya çıkan, ondan önce öyle bir şey yoktu, ondan önce bazı kimselerin hazırladıkları meallerde 28 Şubattan önce bakıyorsunuz ki, estanuzubillah Nur Suresi’nin 31inci ayeti velyadribnebihumurihinnealâcuyûbihinne, işte başörtülerini yakalarının üzerine vursunlar, ayeti kerimesini bu şekilde tercüme ediyor 28 Şubattan sonra hımar kelimesinin sözlük anlamlarından bir tanesi örtme, örtü olduğu için, hemen efendim, örtülerini yakalarının üzerine örtsünler şeklinde bu defa başörtüsü olmaktan çıkıyor, örtüye dönüşüyor, buna da işte fular diyorlar, boyna örtülen ve bir sadece süs aleti olan bir şey haline getirmiş oluyorlar, e şimdi sen bunu böyle düşünmüş olabilirsin, ama bütün tefsir ve meallerde mesela şimdi şu anda önümüzde bulunan Diyanet İşleri Başkanlığının şeyi ve o 28 Şubat döneminde Diyanet İşleri Başkanlığı başörtüsünün farz olduğuna dair de çok güzel fetvalar verdi.
Yani TC Diyanet İşleri Başkanlığı ilim adamlarının büyük çoğunluğu böyle diyor, orda birilerinin herhangi bir yorumunun merkeze alıp onun üzerine yoğunlaşıp diğerlerinin hepsini yok saymak, tamam yapabilirsiniz, güç elinizdedir, uygulayabilirsiniz, Üniversitelerin kapısına şeyler, güvenlik görevlileri dikip insanları, öğrencileri sokmaya bilirsin, yani bunların hepsi yapıldı, güzel de bu başarı mı, başarısızlık mı acaba, çünkü yaptığınız bir şey insanların içine sinecek ki kalıcı olsun, içine sinmediği takdirde tepkisi çok fena olur, o alanda tepki göstermiyorsa başka alanlarda gösterir, zaten şu anda o yaşanıyor.
Şimdi bakın burada şu ayeti kerimeyi bir okuyalım,estanuzubillaVe kul lilmu’minâtiyagdudneminebsârihinnemü’min kadınlara söyle gözlerini önlerine indirsinler, erkeklerin gözlerinin içine bakmasınlar, çünkü kadın erkek elektriklenmesinin ilk başlangıcı budur, gözlerle başlar, İslamiyet madem zinadan uzak durun diyor değil mi,
–KATILIMCI : Yaklaşmayın
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Velatakribu zina diyor, zinaya yaklaşmayın diyorsa mecburen bunu söyleyecektir. Çünkü namuslu olma son derece önemli bir kavram, Kur’an-ı Kerim’de, olmazsa olmaz bir kavram, evlenmenin ilk şartı bu, namuslu olmayanla evlenilmiyor, namuslu olmayanla ancak onun gibi insanlar evlenebiliyor,
–KATILIMCI : Bir parantez açalım mı.
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Aç bakalım.
–KATILIMCI : Bu kişisel gelişim kitapları hocam Türkiye’de best sellerdir genel de ben Avrupa’dan tercümedir. Orda demiyor ki bir şirkette gidip te birisi ile görüştüğünüz zaman, ya da bir iş kurmak istediğiniz zaman, muhatabnızı etkilemek için mutlaka gözünün içine bakın diyor.
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Bilhassa kadınlara söylüyorlar bunu
–KATILIMCI : Tabii.
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Yani onların, Avrupa için, Avrupa da bu artık bitti, yani ben Avrupalılarla yaptığım her toplantı da bunu söylüyorum ve doğru diyorlar, ben diyorum ki siz neslinizi bitirdiniz, bak öyle bir noktaya geldi ki kadın erkek ilişkileri, affedersiniz yani hayvani ilişkiler halinde sadece nefsini tatmin edip çekip gidiyor ve hayvani ilişki demekte hayvanlara hakaret olur, evet gerçekten hakaret olur, çünkü hayvanlar eşlerini bir başkasına müsaade etmezler, bir kümese mesela ikinci bir horoz girsin bakayım, girebiliyor mu, yani şey değil yani, bir gidin bakalım hayvanlara, hayvanlar eşlerini başkasına bırakmazlar, bunu bir tek domuzun böyle yaptığını söylerler, onu bilmiyorum, e şimdi Avrupa’da şey bu, yani aile ilişkileri sadece cinsel tatminde odaklanıyor ve artık nesil yok, nesil yok. Okullar kapanıyor, öğrenci yokluğundan okullar kapanıyor Avrupa’da.
–KATILIMCI: Hocam erkeklerin sadece yüzde beşi Almanya’da evlenmek istiyormuş.
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Yüzde beşi evlenmeyi, nedir bu şimdi, ve ondan da zevk almadıkları için, yani bir müddet sonra siz en sevdiğiniz yiyeceği iki-üç vakit yedikten sonra başka şeyler yemek istersiniz, o da şey olmadığı için Kur’an’a uygun halde olmadığı için bu defa kadın-erkek de birbirinde zevk almıyor, kadın-kadına, erkek-erkeğe ya da hayvanlarla ilişkilere falan derken iş son derece basitleşiyor ve insan onurunu zedeleyici noktalara gelmiş.
Dolayısıyla bizim batıdan alacağımız hiçbir şey yok, ama batının bizden alması gereken o kadar çok şey var ki, biz bunu her toplantı da görüyoruz ve zaten ondan dolayı çok rahat bir şekilde saatlerce bizimle beraber olmak istiyorlar, ondan dolayı istiyorlar kendi arzularıyla, günlerce beraber olmak istiyorlar, şimdi mesela şeyde az önce bahsettiğim o toplantı da Din Devlet İlişkileri Toplantısın da Fransız İhtilalinin de Kilisenin batı üzerinde ki baskısını ortadan kaldırması açısından çok önemli iş gördüğünü, çünkü kilise insanların bütün hürriyetini bağlıyordu, hem de Allah adına bağlıyordu, üstelik kendisini Allah’ın yerine koyuyor, bundan çok önemli bir iş gördüğünü, iyi yaptığını ama durması gereken yerde durmadığı için batı da nesillerin kaybolduğunu anlattım, bu aşırı hürriyetin, buna hürriyette denmez aslında, çünkü bir şey haddini aştığı zaman zıddına döner, bu defa nefislerinin kölesi haline gelmiş oluyorlar, köleleşmiş bir sistem, hürriyet değil bu, köleleşmedir, başka bir şey değildir.
Ondan sonra Fransız Kültür Ataşesinin varlığını o zaman öğrendim, bir başka kişi daha vardı, efendim biz bunu anladık, dediler. Fransızlar, biz bu yaptığımız hatayı anladık, düzeltmeye çalışıyoruz, nasıl aşacaksın, hangi prensiple, hangi felsefi alt yapıyla, niye yapacaksın, dolayısıyla şimdi batılılar tümüyle bitmiş, karşınızda tümüyle bitmiş olan bir batı toplumu var, bu gün mesela onların, şeyleri de yok, dini olarak, kilisenin de hiçbir etkinliği yok, yani gidin dolaşın kiliselerde hiç kimse yok, Geçen sene miydi, 2007 miydi yok pardon 2009’da gittik İtalya’ya oradaki Kardinallerin hemen hepsiyle görüştük ve saatlerce görüştük, öyle bir-iki dakikalık iş değil, Tübingen Üniversitesi’nin organizasyonuydu, Tübingen Üniversitesi’nde onların üzerinde en etkili üniversiteymiş, bizim Büyükelçiliğin ifadesine göre ki orada da gördük etkili olduklarını. Şimdi kendi kilisenin içişlerinde ki diyalogdan sorumlu kardinal ki o şeyler bizim site de olması lazım, görüşmeler, öyle zannediyorum. Var mı bizim sitede, yani yayınlanıyor, isteyenler şey yapabilir.
Adam şunu söyledi, Kilise bitti dedi, yani kilise dediği Katolik Kilisesi bitti dedi, bitiyor demedi, bitti dedi, bitti. Şu anda en büyük problemimiz bu boşalan kiliseleri ne yapacağız, satsak mı kiraya mı versek, müze mi yapsak, müze yaptığın zaman da çok büyük bir masraf çünkü kimse girmek istemez ki oralara, adam ibadet için gitmiyor niye müze olarak gitsin, diyor ki peki sattığımız zaman da kurtulamıyoruz diyor, içerisinde bir sürü şey var, teberrükat eşyası dediğimiz bizim, müzeye hediye edilen antik eşyalar var, bunları ne yapacağız, nereye koyacağız ve yani ciddi bir sıkıntı içinde olduklarını söylüyor, şimdi onlar orada öyle söylüyorlar, yani bir tane bile cemaat bulamadıkları için, bak mesela gittik orada koskoca mesela Sen Pol Kilisesi, Saint Pierre Kilisesi, ondan sonra Petrus’un Kilisesi ki Petrus’un Kilisesi en merkezde olan kilise, hadi onu bir sürü ziyaretçileri var ama öbürüne bakıyorsun ibadet edilen bölüm koskoca kilisenin içinde şu kadarcık, buradan daha küçük bir yer olarak şey yapılmış, bakıyorsun ki orada yani en fazla olsa yedi-sekiz tane yaşlı insan var, hadi olsun ontane.
Şimdi batının inancı kalmamış, ahlak kalmamış, geleceğe karşı ümitleri kalmamış, e biz bunu her defasında söylüyoruz, neslinizi yok ettiniz yazık oluyor, evet diyorlar, haklısınız diyorlar, peki biz bu toplumlardan ne alacağız, şimdi Türkiye’de de onlar gibi olmak isteyen bir grup var, olsun, olsun ama ben Müslüman’ım diyen insanlar kendi inançlarını doğru dürüst savunamıyorlar, bunlarda duygusallığa kapılıyorlar, yanlış yollara giriyorlar ve bu defa haklıyken haksız hale geliyorlar, dolayısıyla yani şimdi sen diyorsun gözünün içine baksınlar diyorsun, e onlar için problem değil ki, yani şurada bir bardak suyu içmek ne ise canı çektiği zaman bir kadınla bir erkeğin ilişkiye girmesi de o hale gelmiş yani, bu derece basitleştirilmiş,
–KATILIMCI: Hocam bunu sadece kadınlar için söylemiyorlar, iş görüşmesi yapacaksan gittiğin muhatAbdulaziz Bayındırın mutlaka gözlerinin içine dikkatle bakacaksın, etkileyesin
–KATILIMCI: 2010 yılının başında hocam, basında 2009 yılının Fransa’sına ait bir istatistik açıklandıdeniliyor ki Fransa tarihinde ilk kez gayri meşru ilişkiden doğan çocukların sayısı, nikahlı ilişkiden doğan çocukların sayısını geçti
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Peki o gayri meşru ilişkiden doğan çocukların geleceklerini düşünün, bunlara kimse sahip çıkmıyor, ana sevgisi yok, baba sevgisi yok, bunların zavallılıklarını düşünün, yani sadece Fransız toplumuna değil dünya toplumuna ciddi sıkıntılar yaparlar, dolayısıyla şu anda Avrupa bizim merhamet elimizi bekliyor, bu insanlara Kur’an-ı Kerim’in o güzelliklerini götürmek lazım, Müslüman olup olmama ayrı bir konu, yani şöyle tertemiz bu suyu götüreceksiniz, beyler bu suyu için o mikroplu suları bırakın, ha bu suyu içer, sosyal yapılarını düzeltirler, inanırlarsa ahretlerini de düzletirler, kendileri bilir.
Şimdi dolayısıyla, yani bu ortam da ne yapılacak, e şimdi şu anda Avrupa’da çok ciddi bir İslamlaşma var bakın kiliseler kapanırken binlerce camii açılıyor
–KATILIMCI : Kiliselericamiye çevrilsin
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Tabii kiliseleri satın alıp camii yapıyorlar ama yetmiyor ki, bak şimdi şeye, en son Viyana’ya gittim, Şubat ayındaydı galiba zannedersem, 2010 Şubatı olması lazım, evet şubatı, Viyana da resmi Diyanet İşleri Başkanlığı var, ve enteresan bak ben mesela Viyana’da iki gün toplam kalmış sayılırım gidiş-gelişi çıkarırsanız, iki gün içerisinde hemen hemen görüşmediğim kimse kalmadı yani, bu organizasyonu yapan arkadaşlar o kadar güzel yapmışlar ki, herkesle görüştük, yani Türklerle, Türk olmayanlarla, çeşitli gruplarla falan, son derece yoğun çalışmalar oldu.
Şimdi orada Viyana Diyanet işleri Başkanı, yani Avusturya Diyanet İşleri Başkanı olan Suriye asıllı bir zat vardı, şimdi bir Türk’ün seçilmesi söz konusu, bu sene seçildi mi seçilecek mi onu tam bilmiyorum şimdi, devlet nezdinde diyanet işleri başkanı seçimle iş başına geliyor belli bir süre görev yapıyor. O zat anlattı dedi ki ben 1965’den beri burada yaşıyorum dedi. 1965 te burada birkaç tane Müslüman vardık, namaz kılacak hiçbir yer yok, Cuma namazını haftada bir kere bir araya gelip kılalım dedik, sonra bir fabrikanın deposunda o atık maddeleri, çöp değil de hurda deposunda haftada iki saatliğine bir yeri kiraladık gidip orda yere şeyler seriyor, sergiler ya da kağıt başlangıçta öyle şey yaptık, Cuma namazını kılmaya başladık diyor, sonra gelişmeleri anlattıktan sonra en son durum, şu anda dedi Viyana’da seksen tane mescidimiz var, açık. Şimdi Viyana’nın çok yüksekçe bir kulesi var böyle 360 derece dönüyor, kulenin hemen dibinde büyükçe bir minareli ve kubbeli bir camii var Tuna Nehri’nin hemen kenarında, gayet faal yani hem sosyal etkinlikler var, hem eğitim var, hem namaz kılınıyor, son derece faal bir yer hatta bir akşam namazını yok yatsı namazını kıldım orada, Araplar vardı, orası da Rabıtanın merkezi, o akşam hadis dersi yapacaklarmış, bana dediler dersi sen yap dediler, ama vaktimiz çok az bir başka toplantıya hep beraber gidecektik, neyse ben orada on-on beş dakikalık bir ders yaptım,
Şimdi oradan son derece faal bir durumda ve seksen tane tüm Avusturya’da üç yüzün üzerinde mescidimiz var dedi, Diyanet İşleri Başkanı söylüyor, ama kiliselerde kimse yok, e şimdi Avrupa’da gerçekten, mesela şimdi işte geçen sene bana Jean Piere Loui Touran Avrupa’da ikinci büyük din oldunuz demişti, bu sene gittiğimde birinci din olmuş İslamiyet, peki tamam da bu hangi İslam kardeşim, yani Kur’an’ı Kerim’deki İslam’ı götürecek olsak buna bütün dünyanın ihtiyacı var ama öyle bir İslam götürüyoruz ki, yani batının da, yani o insanlar da bizim anlattığımız İslam’a şey yapıyorlar, hayran kalıyorlar.
Dolayısıyla burada hem Türkiye’de hem Türkiye dışında çok ciddi bir İslam anlayışı krizi var, gerçekten, geçmişle gelecek arasında kalmış Müslümanlar, geçmişi şey olarak alıyorlar birer gerçek, tartışmasız bir gerçek olarak alıyorlar, e şimdi dünyanın mevcut durumunu da bir gerçek olarak alıyorlar, ikisinin arasında gidip-geliyorlar, ama Allah bize ne demiş diye bakıyorlar, ne de Peygamber efendimiz nasıl uygulamış diye bakıyorlar, dolayısıyla ikisi de çözümsüz, yani bir tarafta çözümsüzlük içinde olan Müslümanlar, öbür tarafta çözümsüzlük içinde olan batılılar, dolayısıyla böyle bir nokta da tabii ki bir takım hercümerc olacaktır, Türkiye’de de bir takım yanlışlar olacaktır, Avrupa’da da olacaktır, o zaman biz doğrusunu anlatıp insanlara doğruyu götürmemiz lazım. Yani zaten çok açık, kadın örtülü olur kardeşim, kadın açık olmaz ki, tabiata bakın bütün dişi varlıkların örtüsü ile erkek varlıkların örtüsü birbirinden farklıdır, tavuğun tüyleri ile horozun tüyleri aynı mı, yani vücut örtüsü ile aynı mı
–KATILIMCI : Erkek köpekler ayağını kaldırıp yaparken dişi köpekler
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Oturarak, yani çok affedersin, erkek köpeğin cinsel organını görürsün, dişi köpeğin görebilir misin, mesela şimdi şu elektrik iki tane kablo ile geliyor değil mi, birisi dişi kablo, birisi erkek kablo, dişi kabloyu açık şey yapabilir misiniz, mümkün mü, öteki kablo tamamen çıplak ta olabilir, ama dişi kablo elektrik gücü ne kadar yüksekse o kadar et kalınlığı olması lazım, aksi takdir de bütün sistemi altüst eder, e şimdi siz iki kabloyu da açık götürüyorsunuz, niye elektrik kesintisi oluyor, niye işleri yürütemiyoruz diye şikayet ediyorsunuz, kardeşim suç sende niye böyle yapıyorsun ki, onun için yaratıcı bizim bu Müslümanlar olarak fıtrata sürekli vurgu yapmamız lazım. Söyle,
–KATILIMCI : …02:02:31 ne kadar güzelsin ne kadar gençsin, bu ayet onu gösteriyor
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Doğru bak hemen Nur Suresinin 60’ıncı ayet ne diyor Velkavâıdu minen nisâillatî lâ yercûnenikâhan, yani nikahın beklentisi yok, nikah kelimesini sözlük anlamı neydi, cinsel ilişki, yani cinsel ilişki umurunda değil öyle bir kadın fe leyse aleyhinnecunâhun en yeda’nesiyâbehunne elbisesini açmış, açmamış fark etmez, bitmiş yani demiyor mu Allah-u Teala, e şeyde de öyle artık içerisinde elektrik geçmeyen dişi kablo isterse açık olsun ne fark eder
–KATILIMCI : Geriye kalan o ekle nasıl anlayacağız …02:03:25..
–ABDULAZİZ BAYINDIR : muteberricâtin diyorsa kendisini süslü olarak göstermek istiyorsa, orada karşı tarafa mesaj vermek istiyor, gavait değil, oturmuş gibi gözüküyor ama değil, teberruş ne demek, öne çıkmak demek değil mi
–KATILIMCI : Burç, burçtan gelir
–ABDULAZİZ BAYINDIR : Kendisini öne çıkarmaya uğraşıyor neyle, ziynet, süsle, e niye kendisini güzel göstermeye çalışıyor bu yaşlı kadın. Bak şimdi bir şey anlatmışları, Allah Rahmet eylesin Abdurrahman Şeref Güzelyazıcı çok edip bir adamdı, eski İstanbul Müftüsü o Abdurrahman Şeref Güzelyazıcı, bu sadece Yazıcı çok edip bir adamdı Allah Rahmet eylesin, çok da güzel şiirleri vardı, dedi ki Şehzadebaşı’nda dedi, şu Şehzade Camii’nde bir hoca vaaz ediyormuş dedi, bizim bu sokağı anlattı işte, şu bizim Süleymaniye’nin sokağını, şu Kirazcı Mescit sokağı var ya, orayı anlattı şimdi, diyor ki şimdi orda diyor hocanın vaazdan geldikten sonra delikanlı vaaza gidiyor eve gelmiş, annesi sormuş oğlum hoca ne anlattı demiş. Anne demiş hoca dedi ki eğer bir kadın bir fındığı bir saatte yiyebilirse evlenebilir, aman bu hocaların da işi gücü falan neyse, şimdi bu da hemen komşusuna anlatmış, ya imam böyle demiş, vaiz böyle demiş, şimdi bu cumbalar var ya bizim, o dışarıya doğru çıkan kısım var ya, balkon gibi, o tahtalarla kapanıyor ama karşılıklı almışlar birer tane fındık ağızlarında dolaştırıyorlar, tabii takma dişlerde yok, karşıdaki kadın buda kadın, bir saat geçiyor fındık olduğu gibi duruyor, şimdi karşıda ki kadına soruyor, Fatma hanım hoca bir saat mi demişti, yok yok bir buçuk saat mi demişti iki saat mi, bir saat geçti ya henüz bir şey yok, hoca bir buçuk saat mi demişti iki saat mi. Ondan sonra yine bir şey daha anlattı gene aynı şekilde gelmiş şey, hoca dedi ki demiş bir kadın iki metreden iğnenin deliğini görebilirse evlenebilir, önce bir tepki göstermiş, öyle şey mi olur, demiş, aradan epey bir zaman geçtikten sonra evladım şu iğneyi bir tut bakayım görebiliyor muyum, tamam tutmuş anne demiş, evin direğinin önünde tutuyorum iğneyi demiş bir bakar mısın, oğlum demiş direği göremiyorum ama iğnenin deliğini görüyorum, yani şimdi böyle yaşlı olmasına rağmen evlenme arzusu içerisinde olanlar olabiliyor. İşte gayrimuteberricâtinbizînetin onu gösteriyor.
–KATILIMCI : peki evlilik programlarını açıklıyor..