(Abdülaziz Bayındır) Konumuz: Allah ın indirdiği ile hükmetmeyenler kimlerdir? Biliyorsunuz Maide Suresinin 44. Üncü Ayetinde:
Maide 5/44 “… Kim Allah ın indirdiği ile hükmetmez ise onlar kafirlerdir.” Şeklindeki Ayet i Kerimeye bakarak; işte bugünkü hâkimlerin, devletin yönetiminde bulunanların, Allah ın indirdiğine göre karar vermemeleri halinde Kafir olacaklarını hükmeden insanlar var. Bunları desteklemenin de Kafirlik olduğunu söylüyorlar. Bu tür iddialar genellikle seçim zamanlarında çokça ortaya çıkıyor. Birileri Müslümanları Seçim sandığından uzak tutabilmek için birçok samimi Müslümanı da bu konuda rahatsız ediyor ve zihinlerini karıştırıyor. Bu yüzden oy kullanmanın Kâfirlik olduğunu söyleyenler var bu konuda İnternet siteleri var değil mi? Yoğun bir Propaganda var insanların bulunduğu her yerde doğrular da yanlışlar da olacak ama bize düşen bilebildiğimiz kadarıyla yapabildiğimiz kadarıyla doğruları insanlara anlatmaya çalışmak Kabul ederler etmezler onların kendi bilecekleri şeydir. Yine aynı Surede yani Maide suresinde 45 inci ayetin sonunda:
Maide 5/45 “… Allah ın indirdiği ile hükmetmeyenler zalim kimselerdir,” 47 inci ayette de
Maide 5/47 “… Allah ın indirdiği ile hükmetmeyenler Fasık insanlardır.”
Şimdi “Allah ın indirdiği ile hükmetme” kelimesi Arapça dan alınıp aynı anlamda Türkçe ye intikal ettiriliyor; Türkçe de hükmetme dediğiniz zaman hakim mevkide bulunan kişilerin kendi emri altında olanlara karşı yapmış olduğu davranışı ifade eden bir kelime oluyor dolayısıyla mahkemede hakim olanın, vali olanın, bakan olanın, başbakan olanın cumhurbaşkanı olan kişilerin yetki sahasında verdiği hükümler şeklinde anlaşılıyor. Halbuki Arapçadaki bu hüküm; bizim anladığımız manadaki hüküm de olmakla birlikte… Yani evet, bir; emri altındakilere hükmetmek şeklinde de olabilir ama öncellikle kişinin öncelikle kendisine yapacağı hüküm dür. Kendisi ile ilgili davranışlarını düzenleyecek kararlardır.
Bu sebeple mesela fıkhi hükümler denir, itikadi hükümler denir, inançla ilgili hükümler denir. İnançla ilgili hükümler dendiği zaman; iman esaslarıdır ve bunların detaylarıdır. Bunlar anlaşılır.
Amel ile ilgili hükümler dendiği zaman; insanların yapacakları ibadetler, özel hukuk ile ilgili hususlar, kamu hukuku ile ilgili hususlar ve bütün bunlarda Allah u Teala nın emir ve yasakları anlaşılır… Son derece kapsamlı bir şeydir.
Bunların içerisinde en önemlisi iman ile ilgili hükümlerdir. İman konusunda problemi olan bir kişi amel konusunda ne yaparsa yapsın mümin sayılmaz. Onun için Allah u Teala İsra Suresi 21 galiba… İsra 19 uncu ayet orada şöyle diyor.
İsra 17/19 “Kim? Ahireti isterse, (Ben Ahireti Dünyaya tercih ediyorum diyorsa…) Onun için çalışma yapacak…” Yani Ahireti tercih etmek neyi gerektiriyorsa onun için çalışma yapacak. Çalışmak ta yetmiyor, inanarak yapacak bunu… “… Bunların çalışmaları teşekkürle karşılanır.” O zaman demek ki, bir şeyi iyi yapmak; dini açıdan yetmiyor. Onu imanlı olarak iyi yapmak gerekiyor… Dünya açısından önemli olur dünyevi birtakım faydalarını görürsünüz ama Allah katında onu faydasını görebilmek için yaptığının iyi olmasının yanında Mümin olarak yapmış olman gerekir. O zaman bu neyi gösteriyor? Bütün bu hükümlerin içerisinde temel olan: İman ile ilgili hükümdür, amel değil. Şimdi iman dediğiniz zaman işler biraz farklılaşıyor… Mesela bu konuda bizi en iyi şekilde bilgilendiren konunun temelini oluşturan Araf Suresindeki ilk yaratılış işe birlikte başlayan “İman–Küfür” ayrışmasıdır. Araf 11 den itibaren benim elimdeki mealde 150 inci sayfa. Cenab ı Hak burada bize İblis ve Adem örneğini veriyor. Bu örnek o kadar önemli bir örnek ki… Üzerinde her gün düşünseniz, her gün olayın bir başka güzelliğini yakalıyorsunuz bir başka önemli özelliğini yakalıyorsunuz…
Şimdi kendi konumuz ile ilgili olarak hızlı bir şekilde geçelim, sadece konumuzu ilgilendiren kısımlar üzerinde vurgu yapalım… Yoksa tek başına bu ayetler bir iki tane dersin konusunu tamamen işgal edecek boyuttadır.
Araf 7/11 “Sizi yarattık, (Tabi bizim atamız olan Adem A.S. burada kastediliyor) sonra şeklinizi (suretinizi) belirledik, sonra Meleklere Adem e secde edin; dedik. Hepsi secdeye kapandı; İblis kapanmadı” Ki burada İblis in meleklerden olduğu çok net bir şekilde anlaşılıyor. Bir başka ayette görünmeyen varlıklardan bahsediliyor. Melekler de görünmeyen varlıklardan dır. “… İblis hariç hepsi secdeye kapandı. O secde edenlerden olmadı.”
Araf 7/12 “Emrettiğim halde seni secde etmene engel olan ne oldu?”
Şimdi ne yaptı İblis? Allah ın emrettiği ile hükmetmedi değil mi? “Allah Emretti dedi ki: “Adem e secde et!” O da etmedi.” Peki etmedi diye kafir oldu mu? Olmadı bak şimdi gelecek…
Allah u Teala hemen onun savunmasını istedi dedi ki: “Emrettiğim halde secde etmene engel ne oldu?” demek ki engelleyen bir şey var, ama ne? “… Dedi ki be ondan daha hayırlıyım,” Yani bu günkü ifade ile onuruna yediremedi. “…Beni ateşten yarattın, Onu çamurdan yarattın.”
Şimdi burada bizim geleneksel anlamda Allah u Teala ya inanç konusunda Şeytan ın bir problemi var mı yani şeytan diyoruz, İblisin… Hiçbir problemi yok. Geleneksel anlamda? İşte Cenab ı Hak ile konuşuyor, Allah ın gücünü kudretini her şeyini biliyor ve çok ciddi de bir bilgisi var yani o ayetlerden bu net bir şekilde anlaşılıyor. Yani öyle mesela bugün hep söylenir: Adam şöyle Alim, böyle yetişmiş şöyle iyi. Olabilir… Herhalde yetişmişlik açısından bulunduğu ortam açısından hiç kimse İblis in seviyesine ulaşamaz. 10:29. Cenab ı Hak ie bire bir konuşuyor, Biz hani şunu söylüyoruz; diyoruz ki: Ya biz adamlara Ayet okuyoruz dinlemiyorlar diyoruz… Ayeti okuyoruz dinlemiyorlar diyorsun da sen ikinci ağızdan okuyorsun, İblis birinci ağızdan Allah ın emrini dinlememiş. Hatta üçüncü ağızdan sen ayeti alıyorsun Türkçe ye tercüme diyorsun… Adam da diyor ki: “Ne bileyim sen tercümene yorum kattın mı katmadın mı?” Diyor.. Orada da haklı oluyor birçok zaman da haklı oluyor… Bakıyorsun ki tercümelere birçok kimse yorum katmış. Adam ne bilsin senin öyle olup olmadığını ama İblis için bu söz konu değil. Direk Allah ile yüz yüze, bilgi konusunda herhangi bir problem yok… Allah u Teala neden benim söylediğim ile hükmetmedim demiş oluyor. Öbür Ayet i Kerime açısından, yani emrimi neden uygulamadın?
O da “Beni ateşten yarattın Onu çamurdan yarattın.” diyor… Beni sen yarattıysan ben her şeyimi sana borçluyum demiş oluyor yani burada… Ama ben onuruma yediremiyorum diyor, ben daha iyiyim yani ben niye ona… Hani bugün de var: Neden sen? Doğru ama niye sen? Aynı şey işte, tamam ama niye Adem? Onuruna yediremediği için. Dolayısıyla bunu hiç aklımızdan çıkarmayalım; insanları Kafir yapan bilgisizliği değildir. Kendi onuruna yedirememesidir. Kibridir. İşte burada Kâfirliği ne oluyor bakın şimdi devam edelim,
“… Beni ateşten yarattın Onu çamurdan yarattın,” Güzel de sana ne? Yaratan Emrediyor bir başkası değil ki…
Üstün olduğu belli oluyor Ayet i Kerime de yani çünkü Cenabı Hak Orada bir şey demediğine göre, Allah bir şey söylemiyor yani… Üstün olabilir fark etmez ki. Üstü altı önemli değil o Kendi kafasına göre öyle değerlendiriyor… Önemli olan kendi değerlendirmesi… Diyor ki: “…Ben daha hayırlıyım,” diyor ama Allah sen daha hayırlı değilsin demiyor… Gerçi secde emri vermekle Adem in daha hayırlı olduğunu göstermiş oluyor o ayrı bir konu… Köken itibariyle daha hayırsızsın demiyor; dolayısıyla dikkat ederseniz birçok kimse kökeni itibariyle kendisi başkasından üstün görür… Bize şunlar derler bize bunlar derler biz şuradan geldik buradan geldik… Güzel de sen senin annen şu baban şu ise dünyaya gelmeden o tercih sen mi yaptın. Annem şu olursa babam şu olursa dünya gelirim yoksa gelmem; dedin mi? İblis için de sen yaratılmadan önce dedin mi ki: ben ateşten yaratılırsam dünyaya gelirim yoksa gelmem… Demedin. Sana ne yani seni yaratan yaratmış sen ondan sonrasına bak, İşte burada zaten ikinci sınıfa düştüğü de belli yani ona secde et dediği zaman ikinci duruma düşmüş oluyor ve burada ne yapmış oluyor? Kendi görüşünü, Yaratıcı nın görüşünün önüne çıkarıyor. Allah ın emrinin önüne çıkarmış oluyor bu açıdan Allah ı tanımamış oluyor. 14:22Onun için Ayet i Kerime de Bakara suresindeki Ayetlerde diyor ki Allah u Teala:
Bakara 2/34 “… Büyüklenerek direndi, O zaman Kafirlere dönüştü,” Kafir oldu yani, Mümindi Kafir oldu. Kafir olmasının tek sebebi, kibirlenmesi büyüklenmesi, onuruna yedirememesidir. Yoksa bilgisizlik şu bu falan felan hiçbirisi değil… Şimdi ondan sonra yine Cenabı Hak burada :
Araf 7/13 “… İn oradan aşağı senin orada büyüklenmeye hakkın yok,” Yine Allah da büyüklenmeye vurgu yapıyor. “… Çık sen alçaklardansın,” diyor ve devam ediyor ondan sonra diyor ki:
Araf 7/14 “Ya Rabbi bunların yeniden dirilecekleri güne kadar bana süre tanı.” diyor Şeytan, bak kıyamete inanıyor ahrete inanıyor ahrette herhangi bir problem yok, yeniden dirilmenin Ahret olduğundan hiç şüphesi yok… Sadece kibri var sadece onuruna yedirememek var… Başka bir şey yok. Ondan sonra ne diyor? Allah u Teala,
Araf 7/15 “Sen de kendisine süre tanınanlardansın.” Diyor,
Araf 7/16 “Madem sen beni bu taşkınlığa sürükledin,” yanlış olduğunu biliyor yani şeytan. Sen beni yoldan çıkardın diyor. Yoldan çıkmışlığını da kabul ediyor İblis. Diyor ki: “… Ben de senin doğru yolunun üzerinde onlar için oturacağım.” Diyor. Kendim için değil onlar için oturacağım kendim için değil. Doğru yolda İnsan kendisi için oturur değil mi? Ona uymak için. Bu onlar için oturacağım diyor. Yoldan çıkmışlığını kabul ediyor ve “doğru yolun üstünde oturacağım,” diyor ondan sonra da diyor ki,
Araf 7/17 “Sonra onlara; önlerinden arkalarından sağlarından sollarından mutlaka geleceğim, çoğusunu sana teşekkür eden kişiler olarak bulmayacaksın.” Nankörlük edecekler yani.
Şimdi doğru yolu gayet iyi bilmeyen o yolda oturamaz çünkü doğru yol zannederek başka yerde oturabilir. Şeytan olmanın temel öğelerinden bir tanesi “Doğru yolu” çok iyi bilmek ve doğru yolda çadırını kurmaktır. Bir de olmazsa olmazı “Kibirli olmak” tır. Ondan sonra doğru yolun üstünde oturuyor da niye oturuyor?… Hükmettiğini hissettirecek, doğru yolunda oturana; sanki Allah ın indirdiği ile hükmediyormuş gibi bir hava verecek… Ondan sonra Allah u Teala diyor ki, 17:38
Araf 7/18 “Çık oradan yenilmiş ve kovulmuş olarak çık,” Yani bulunduğu makamdan kovuluyor ve bu onun değerini düşürüyor. İşlediği günah onun değerini düşünüyor. “… Onlardan herhangi birisi sana uyarsa sizi muhakkak cehenneme sokacağım.”
Şeytanın da bunda en küçük bir problemi yok. Cehenneme gideceğini gayet iyi biliyor, sadece “Ben kim olduğumu size göstereceğim” demiş oluyor adeta şeyde olduğu gibi. Onun için “…Çoğu sunu sana teşekkür eder bulamayacaksın.” Derken Cenabı Hakka karşı tavır koyuyor, “göreceksin bak ben ne yapacağım…” demiş oluyor.
Ondan sonra Allah u Teala, Adem AS a yöneliyor.
Araf 7/19 “ Sen eşinle beraber git şu bahçeye yerleş,” diyor; Dünyadaki bir bahçe burası. Ahretteki cennet değil, çünkü Allah u Teala Adem AS ı bu topraklarda yarattı. Tekrar Cennete göndermedi O cennette zaten İblisin bir işi yok çıktıktan sonra. Bu olaylar tamamen bu dünyada olan olaylardır. “… Bu bahçenin istediğiniz yerinden eşinle beraber yiyin, (size bir haram yok) ama sadece şu ağaca yaklaşmayın, (aksi taktirde) zalimlerden olursunuz.” Buradaki Zalim ile demin okuduğumuz Ayetteki zalimi unutmamak lazım… “Zalimlerden olursunuz” diyor. Bu ağaçtan yerseniz zalimlerden olursunuz diyor; yani yemesi yetiyor.
Araf 7/20 “Şeytan O ikisine de vesvese verdi,” ne yaptı? Fısıldadı, Şeytan ne dedi? Doğru yolun üstünde oturacağım dedi… Şimdi her şey serbest olduğuna göre, öbürlerinde Adem ile Havva ya yapacağı bir şey yok, yemeniz serbest… Yemeyin dese, yememek günah değil ki yani şimdi önümde su var içtiğim zaman helal, içmesem haram mı? Dolayısıyla şeytanın bunları aldatacağı tek şey o yasaktır, yasağı çiğnetti mi tamam… Onun için vesvese veriyor vesvese verirken de tamamen Dini terimleri kullanıyor… Başka bir şey kullanmıyor; diyor ki: “… Rabbiniz sizi bu ağaçtan neden yasakladı biliyor musunuz?”
Ayetlere de bir Batıni (Gözükmeyen) mana vererek gözükmeyen manalar vererek insanları başka tarafa çekerler ya şimdi evet; görünürde diyor ki şu ağaçtan ye ama asıl sebep ne sen ona bak? Sen boş ver görüntüyü diyor. Diyor ki:
“… Biriniz Kral biriniz Kraliçe olursunuz, ya da sürekli burada kalırsınız,” Bakın Allah ın bu sözü yanlıştır demiyor, siz yine Allah ın emrine uymuş olacaksınız. Yasak bu; Allah burada biliyorsunuz burası ölümlü bir Dünya’dır bir de burada halifelik var, senin yerine bir başkası geçecek ama senin ikiniz de “Melik” oldunuz mu kimse sizin yerinize geçemez ve sürekli iktidarda olursunuz… 22:10 dini terimleri kullanır demem bu… İkisine de yemin etti “Vallahi Billahi…” dini terimleri kulanacaksın onun için, dini kullanmadan insanları saptırmak hemen hemen imkânsızdır… Hele dindarları dini kullanmadan yönlendiremezsiniz… Ama dini doğru kullanırsanız, hep birlikte Allah a kul olmanız lazım ama siz onları kendinize kul etmek istiyorsunuz, mecburen yanlış kullanacaksınız.
Araf 7/21 “Ben sadece sizin iyiliğinizi istiyorum.” dünyanız da iyi olacak ahretiniz de işte bir el alın dünyanız da garanti ahretiniz de… Tam bir şeytanlık doğru yolun üstünde oturuyor, ondan sonra:
Araf 7/22 “Aldatarak her ikisini de sarkıttı,” Demek ki bu ağaç herhalde çukur bir yerde veya vadide bir ağaçmış. Aldatarak o ikisini oraya indirdi… Bakın Adem-Havva şimdi bir de bunların psikolojisine bakın; Allah u Teala “Yemeyin zalimlerden olursunuz.” Demiş. Ama bu diyor ki yiyin biriniz Kral biriniz Kraliçe olursunuz. Ey Adem; sen nasıl oluyor da şeytanın sözünü: Allah sana “Bu senin apaçık düşmanındır demiş” düşmanının sözünü dinliyorsun Allah ın sözünü dinlemiyorsun.
Adem, Allah ın emri ile hükmetmemiş oluyor. Allah demiş ki şundan yeme, zalim olursun yemiş ve zalim olmuş. Allah demiş ki: “Şeytanı kendine düşman bil,” Bu dost bilmiş. Allah ın indirdiği ile Şeytan da hükmetmedi Adem de hükmetmedi… Ama Şeytan Allah ın indirdiğini beğenmedi… Hükmetmediği için Cenab ı Hak hemen kararını vermedi, şeytan Adem e secde etmeyi yapmayınca Vay Kafir! demedi Cenab ı Hak… Önce sebebini sordu; neden? “Ben daha iyiyim” dediği zaman senin emrin yanlış demiş oldu o zaman kendisini Allah ın seviyesine çıkardı o konuda ve Allah a ortak koşmuş oldu. Tanrısı da kendi nefsi oldu… İlk ateist Şeytandır. Ateist demek Allah ın hakimiyetini kabul etmeyendir. Yani Allah her şeyi versin de emir vermesin diyendir. Şeytan da her şeyini Allah a borçlu olduğunu biliyor beni sen yarattın diyor ama bu emir uygun değil. İşte o konuda kendisini tanrılaştırıyor, o zaman bu kafir oluyor. Adem AS iki suç işliyor. Şeytan bir tek suç işlemiş Allah ın bir emrini yerine getirmemiş. Adem AS iki suç işliyor burada: Hem ağaçtan yiyor, hem de şeytanı dost biliyor. Şimdi diyor ki Allah u Teala burada: “… O ağaçtan tadınca Sehveleri onlara göründü,” Sehve dediğimiz diz kapağı ile göbek arasındaki bölge dir. Ona Füruç diye de kullanılır bazen…
Onlar kendileri için açıldı. “… Cennet in yapraklarını onların üzerine yapıştırmaya başladılar, Rableri O ikisine de seslendi, sizi şu ağaçtan yasaklamamış mıydım?” Ben şöyle emrettim siz bu emirle hükmetmediniz, uymadınız… “… Size dememiş miydim? Şeytan ikinizin de apaçık düşmanıdır dememiş miydim?” Hemen kandınız neden çünkü dünyalık öyle bir dünyalık teklif ediyor ki; Meliklik kardeşim. Onun için dikkat ederseniz, devletin verdiği makamlar karşısında insanlar dinlerini hep ikinci plana atabilirler. Çünkü ilk şey bu… devlette olmak var ya… İkinci Plana atabilirler ama onu atmayacaksın bu imtihanın bir parçası. Ne diyor Adem ile Havva burada:
Araf 7/23 “Ya Rabbi, Biz kötülüğü kendimize yaptık,” zulüm etmek bizim Türkçemizdeki mananın dışında bir şeydir. Türkçe de zulüm dediğiniz zaman birsinin bir başkasına yaptığı kötülük manasına gelir… Kendi kendime Zulüm ettim manasında kullanılsa bile Türkçe deki anlamı fazla uygun olmaz onun. Ama Arapçadaki zulüm: Bir şeyi olmaması gereken yere koymaktır. Yani yapmaman gereken şeyi yapmak, yani daha Türkçe ifade ile “Yanlış Yapmak” tır. Yanlış yapmak; bir suç olur, Kafirlik olduğu zamanlar da olur. “Yarabbi biz kötülüğü kendimize yaptık.” Niye çünkü kim zalim oldu burada? Adem ile Havva oldu değil mi? Ama bakın Adem ile Havva yaptıklarının iyi olduğunu, kendilerini savunmadılar. Şeytan ne yaptı savundu. Ben iyi yaptım dedi. Allah ın emrine aykırı bir hüküm verdi hüküm verirken gerekçesi de; Ya Rabbi gücüm yetmedi falan değil. Bilerek isteyerek yaptım dedi. Doğrusu budur dedi. Ama Adem Havva diyor ki biz yanlış yaptık doğrusu ne o zaman? Allah ın dediği… “… Bizim günahımızı örtmez ve bize ikramda bulunmazsan her şeyimizi kaybetmişlerden oluruz.” Artık Ya Rabbi biz bittik demiş oluyorlar. Şimdi bu nedir?
İşte bu günahkar dır, günahkarlıktır. Yani kendisine hakim olamamış oluyor. Onun için:
Nisa 4/17 “… Cahilce kötülük yapan kişi,” ifadesi var. Adem AS burada cahil mi bilmiyor mu yaptığının kötü olduğunu? Buradaki cehalet kendine hakim olamamak demektir. Şimdi ben hep burada şeyi örnek veriyorum sigara alışkanlığını: Adam sigaranın kötü olduğunu bilir, fakat kendine hakim olamaz, içer… Bütün günahlar da sigara gibi alışkanlık yapar. Kendine hakim olamaz ama yaptığının yanlış olduğunu da bilir . İşte burada da zaten bir başka Ayette de:
Taha 20/115 “… Bir kararlılık göremedik,” diyor… Kararlılık çok önemlidir, dik durabilmek çok önemlidir. Dik duracaksın zaten sabır odur, her türlü olumsuzluğa rağmen dik durmaya devam etmektir. Asla taviz vermemek geri adım atmamak tır. Ama bu geri adım atmış oluyor.
Araf 7/23 “…Ya Rabbi, Biz yanlışı kendimize yaptık, bizi affetmez ve merhamet etmezsen kaybettik.” Ama Cenab ı Hak ın; Adem AS in Tövbesini kabul ettiğini biliyoruz. Onun için Bakara Suresinde (Bakara 2/37 de); ben o “Telekka kelimatin” de şunu anlıyorum,: Niye yaptınız? Bir söz azap işitti Allahtan, buna karşılık hemen Cenab ı Hakka yöneldi “Ya Rabbi ben yanlış yaptım.” Dedi O da bu. Ve Cenabı Hak da onu tövbesini kabul etti. 31:34
Peki Allah tövbesini kabul etti de, Adem AS bahçede kaldı mı? Bahçeyi kaybetti. Yani Allah tövbe ile günahını affetmiş oldu, ama cezasını da verdi. Onun için işlenen her haram; bir mahrumiyet doğurur. Bunu da unutmamak lazım. Her haram bir mahrumiyet doğurur mutlaka bir takım şeylerinizi kaybedersiniz tekrar onu kazanmak için yıllar boyu uğraşmanız gerekir. Onun için dedi ki:
Araf 7/24 “İnin oradan aşağı,” dedi. Öyle zannediyorum burası Arafat meydanıdır oradan inmiş oluyorlar Adem AS ile Havva validemiz, Şeytan da iniyor şeytanı da biraz aşağıda taşlıyorlar, sen sebep oldun diye… Mutlaka karınları acıkmıştır su bulamadılar ekmek bulamadılar, her şey vardı orada, başladılar şeytanı taşlamaya biraz daha aşağıya Mina ya doğru indikleri zaman… Şimdi buradan Allah u Teala diyor ki: “… Sizin için bu topraklarda kalacak bir yer vardır belli bir süre oradan yararlanacaksınız.” Diyor.
Orada asıl meseleden birisi de şu: Biraz daha açıyor, Allah u Teala diyor ki, “…Hangi şey seni engelledi?”
Bak mesela şeyi de engelledi, Adem ile Havva yı da engelleyen Arzuları, ama yanlış yaptığını biliyor. Burada bir hedefe ulaşmak istiyor Adem ile Havva yanlış bir hedef ama günah oluyor…
Bir de burada bu hususta şu da çok önemli, bak Şeytan “Ben doğru yolun üzerinde oturacağım.” diyor. Demek ki doğru yolun üstünde olmak Müslüman olmak manasına gelmiyor… Buna çok dikkat etmek lazım… Şeytanda Cenabı Hak a karşı hiçbir şey yok: İşte Allah a inancı var, Ahret gününe inancı var, Melekler zaten bir problem yok meleklerle, eğer bizim geleneksel manada Kitaba inanma ise; henüz inmiş bir kitap yok… Peygambere inanma dersek henüz gönderilmiş bir Peygamber yok. Bizim geleneksel anlamda şeytanı koyun, ve sorun şeytan dört dörtlük Müslüman dır. Ama bu şeytan dır demeyin, onun özelliklerini anlatın ama bu İblis tir demeyim dört dörtlük Müslüman derler… Halbuki işte Allah u Teala nın bir tek emrini beğenmemek tir kafir yapan yapmamak değil. Onu beğenmiyor kendi dediğini beğeniyor… Ama Adem AS Allah ın emrini yapmıyor, beğenmediğinden değil, kendi nefsine hakim olamadığından yapmıyor. O da Günahkar oluyor…
Bu işin içerisinde ben her zaman hissediyorum ve söylüyorum… Bazıları Şeytan gibi, kendi arzularını tahakkuk ettirmek için dini kullanıyorlar. Din kullanılmadan büyük bir sömürü yapmak hiç mümkün değil yani Dünyanın neresinde olursanız olun. Doğru din ile zaten sömürü yapamazsınız, mümkün değil o zaman mecburen dini biraz çarpıtacaksınız… Dolayısıyla bu görüşte olanların biraz şeytanlık yaptıklarını düşünüyorum. İçlerinde mutlaka çok samimi insanlar vardır ama bu işin asıl harekete geçirenlerini kastediyorum. Yani merkezde belki hiç ortaya çıkmayan bir gurup vardır.
Şimdi bunlar kendilerini hakim konuma getirebilmek için Müslümanları kullanacaklar, ve Müslümanları da nasıl kullanırsınız? Onların inandıkları şeyleri çarpıtarak, ya da bağlantıları kopararak kullanacaksınız… Yoksa bağlantıları kurarsanız kullanamazsınız ki adamı, istismar edemezsiniz. Buradan şeye geçelim;
Şimdi bu tür soruları haftaya cevaplandıralım. Genelde şöyle bir şey var yani, şimdi şunu yapıyor: Efendim diyor, kafir bir toplulukta bu topluluğun hiçbir parçası olmam… Olma kardeşim o zaman git nereye gidiyorsan git bir başka ülkeye git… Burada yaşıyorsan burada yaşamanın bir takım temel kuralları var, Peygamberimiz Mekke de yaşarken Mekke de yaşamanın bütün kurallarına uyduğu için, Mekkeliler hiçbir zaman kendi yerleşik kurallarına göre Peygamberimizi suçlayamamışlardır. Musa AS ı da Firavun suçlayamamıştır. Eğer bir suç bulabilseydi bunlar bayram ederlerdi. Suç bulamadıkları için toplumu bunların aleyhine yönlendirmeye çalışmışlardır. Darul Nedve de toplanarak bir Karar alma mecburiyeti hasıl olmuştur… Ya da Firavun: İşte “bu adam sizi ülkenizden çıkaracak” diye halk desteği aramıştır. Dolayısıyla bu ne demek? Bir suç işlemiyor, Peygamberlerin yolundan gidenler oradaki yerleşik kurallara göre hareket ederler… Efendim işte bu kuralın kaynağı ne? Biliyor musun? Falan filan… Bütün Arkadaşlar bütün kuralların kaynağı Yeryüzünde ne kadar kural var ise Yeryüzünde kim varsa kuralların kaynağı Allah ın Ayetleri dir. Allah ın Ayetleri dışında kural kaynağı yoktur. Dünyanın hiçbir yerinde ya Allah ın yarattığı ayetlerden alınır o kurallar ya da indirdiği ayetlerden alınır… Ve insanlar o kuralları kendilerine çevirirler. Allah ın indirdiği ayetleri saptıranlar olduğu gibi, yarattığı Ayetleri de saptıranlar olabilir. Orada siz sapıklığa karşı çıktığınız zaman kimse sesini çıkaramaz. Dolayısıyla; Dünya nın her yerinde isterseniz dürüst bir şekilde yaşayabilirsiniz.
Tamam; Ayeti kerime de Allah u Teala ne diyor? Ayette Sebe Suresinde “…Zan” (Zannehu) dediği için İblisin bir öngörüsü bu yani bir öngörüde bulunmuş orada,
Sebe 34/20 “… İblis İnsanların aleyhine düşündüğü zannında haklı çıktı,” Demek buradaki bu bilgi değil bir zan, öyle basit bir iddia değildir zan… Zan kesin değildir ama ilim seviyesinde değildir ama ilim seviyesine çok yakındır.. Zannı galip olur,
Bu şunu gösteriyor İblis ciddi manada bilgi sahibidir. Sıradan biri değil yani…
“Kuran okuduğun zaman kovulmuş Şeytan dan…” Başka bir şey, bunu demek çok kolay da hayatını ona göre yürütmek kolay mı? Bir de bu arkadaşımız baksın bakalım sabahtan akşama kadar kendisini kontrol altına alsın… Bu işin lafı kolaydır ama fiiliyatı çok kolay değildir. Uygulaması o kadar kolay değildir.
Az önce söylediğimiz evet onu tasdik için o uygun olur. O Ayet neredeydi, Yahudilerle ilgili? O ayet değil mi? Peygamberler de cezayı hak etmiş olabilirler. Zaten bizim Peygamberimiz ile ilgili olarak da var. Peygamberler bulundukları toplumda cezayı hak edecek tavırlar içerisine girmemişlerdir. Zaten girmedikleri için o toplumun yöneticileri çaresiz kalıyor. Neden? Orada şu var: Şu bardakta mesela kaynağından gelmiş hiç el değmeden bardağa boşaltılmış su var, bu suya “Hayır” diyecek bir kanun olur mu yeryüzünde? Bu suyun aleyhinde bir yasal işlem olur mu?
Tamam onu okuruz… Yani şimdi şu suyun aleyhine kimse olabilir mi? İnsanın da ihtiyacı var, hayvanın da. Peygamberler insanlara Allah ın tebliğlerini bu su gibi sundukları için insanların ellerinde buna karşı bir yasa yok… Olamaz da… Çok güzel söylediğine çok güzel demeyecek bir insan yoktur Yeryüzünde Peki tamam da sen bu suyu piyasaya sunup da insanların bu sudan içmesini sağladığın an adamın içki dükkanları kapanmaya başlıyor… Bunun içkiden daha iyi olduğunu görmeye başlıyorlar. Adam pazarının daraldığını gördü mü, sana karşı Tedbir alacak e tedbir alırken suyu hedef göstererek tedbir alamaz ki? O zaman başka şeyler ortaya koyacak… Suyu hedef gösteremez. Dolayısıyla bakın mesela Firavun; Musa AS a karşı çıkarken Musa A.S. ın tebliği ile ilgili bir şey söyledi mi? Musa AS diyor ki: “İsrailoğulları’nı ver, ben alıp gideyim… Tamam bu memleket sana kalsın.” diyor. Firavun ne diyor? “Bu ikisi; sizi Ülkenizden çıkarmak istiyorlar.” diyor. İşi tam tersine çeviriyor. Musa AS “Bu ülke size kalsın… Ben İsrailoğullarını alıp gideceğim burası size kalsın…” Sizin olsun benim sizin dünyalığınızla bir hevesim yok burası size kalsın, diyor…
Öyle dese Halkına dese ki: Bu İsrailoğullarını alıp götürmek istiyor dese Halk diyecek ki ver de gitsin ne olacak… Ama öyle demiyor, “Bu sizi bu ülkeden çıkarmak istiyor” diyerek halk desteği almak istiyor. Peygamberlerin sunduğu bu; biz de Peygamberler gibi olursak yani Allah ın kitabını tebliğ ederken, asla hiçbir şey; mesela şu suyun içerisine şeker katabilirsiniz şekeri çok seviyor olabilirsiniz veya çikolata katabilirsiniz ama sizin çok sevdiğiniz çikolata bir başkasını şeker komasına sokabilir. Artık Lokalleşmiş olur, içine ne katarsanız, evrensel niteliğini kaybettirmiş olursunuz bu suyun. Dolayısıyla hiç bir şey karıştırmadan siz Allah ın kitabını anlatırsanız evrensel bir tebliğde bulunmuş olursunuz.
Bakın mesela geçen hafta Cuma günü saat 16:00 de Almanya nın Tübingen kentinde Tübingen Üniversitesindeki (1500 yıllık üniversitedir.) orada meşhur bahçesinde ve Katolik dünyasının bir numaralı Üniversitesi rakipsiz bir Üniversitesi.
Ben orada gittim: Kuran ı Kerim e göre Ceza hukuku prensiplerini anlattım. Ki bu işte bu el kesme, kısas tır birçok zina cezasıdır falan felan. Orada salon büyüktü bu kadar kişi vardı değimli salon büyük olduğu için çekimi siz yaptınız… Onlardan bir tane genç vardı hep böyle yaşlı ve konusunun uzmanı insanlardı… Orada Katolik Fakültesinin dekanı açılış konuşmasında şunları söyledi; bizim daha önce yaptığımız protokol. Okudu o protokolü aynen okudu baştan sona kadar. Yüzde yüz Kuran ı Kerime uygun olarak Ayetlerinden çıkarılmış olan bir sayfalık bir Protokol dür. “Allah ın indirdiği ayetler ve Allah ın yarattığı Ayetler; bu ikisini birlikte okuduğumuz zaman bilimde teknolojide her şeyde hayallerin ötesinde gelişmeler olur…” Adam onu orada okuyabildi… Bu ne demek? Orada gelenlere birer bardak su dağıttı. Hiç kimse sesini çıkarmadı işte biz de böyle yani, Peygamberlerin tebliğini sunduğunuz zaman yerleşik kanunlarda bize karşı; herhangi bir Hukuki gerekçeleri olamaz onların. Ama işi genelleştirdiğimiz zaman yani bu suyun içine çikolata kattığımız zaman bunu gider birisi şeker hastası içer şeker komasına girer, o zaman suçlu olursun ve hemen yerel otorite: “Bu bizim halkımızı öldürmek istiyor…” diyerek derhal müdahale eder. BU mesele bu…
Az önce Bakara kaçtı? Bakara 61 inci Ayette şimdi mesela Peygamberlerle ilgili mesela Musa AS a diyor,
Bakara 2/61 “Dediniz ki: Ey Musa biz bir tek yiyeceğe sabredemiyoruz bizim için Rabbine dua et yerin çıkardıklarından. Bakliyat, soğan, sarımsak, mercimek, salatalık; onlardan bizim için çıkarsın,” Ondan sonra diyor ki: “…Gidin bir şehre orada istediğiniz her şey var. Onların üzerinde alçaklık ve meskenet vuruldu Allah ın azabına geldiler…” Neden? Çünkü: “…Allah ın Ayetlerine karşı nankörlük yapıyorlardı ve Peygamberleri haksız yere öldürüyorlardı…”
Bak, haksız yere ifadesi bütün insanların öldürülmelerinde onun için
Furkan 25/68 “… Allah ın haram kıldığı canı haklı sebep olmadan öldürmezler,” Yani; Allah ın haklı gördüğü bir sebep olmadan öldürmezler. Demek ki Peygamber de olsa; Allah ın haklı gördüğü bir sebep ile öldürülebilir. Olmamış o başka… Onlar çünkü bu konuda dikkatli davranmışlar. O şeye aykırı yanlış bir iş yapmamışlar. 51:46 İşte o zaman o ayetlere geçelim mi? Maide 43-44 e geçelim çünkü en çok üzerinde durulan…
Bir şey daha söyleyeyim de: Peygamberler gönderildikleri toplumlara hep verici olarak gitmişlerdir, alıcı değil. Mesela hiçbir Peygamber gittiği toplumun yönetimine talip olmamıştır. Hatta işte o şeyde Firavun olayında olduğu gibi, “”ver gideyim burası sana kalsın…” diyor. Onun için hepsinin söylediği şudur:
Şuara 26/109 (127-145) “Ben buna karşılık sizden bir ücret istemiyorum, benim ücretim Âlemlerin Rabbine aittir.” Diyor. Aslında çok daha yüksek zengin bir patrondan alıyor ücreti onun için aradakilere tenezzül etmiyor… Ve Cenabı Hak da ücretini fazlasıyla veriyor o ayrı bir şey. Fakat insanların anladığı anlamda bir şey istemiyor. Şimdi bizimkiler diyorlar ki: “Biz yönetime talip olacağız hakimiyet kuracağız.” Sen diyorsun ki devleti bana ver yani adamlar; “para istemiyorum ama devleti ver.” Şimdi bir tane türkü vardı, “ben kalender meşrebim güzel çirkin aramam ne olursa olsun.” Der ondan sonra bir kız tanımı yapar ki yeryüzünde bulamazsın öyle birisini…
Bizimkiler de öyle, ben hiçbir şey istemiyorum ama bana devleti ver. Bu defa adam senin söylediğin ile ilgilenmez, senin talebin ile ilgilenir. Son derece yanlış şeyler…
Yusuf A Yusuf A.S. ın söylediği: Melik ten istiyor ve O bir görev istiyor, onların yönetimini istiyor. Bizim bu günkü anlamda hüküm verme durumunda olmak istemiyor. Yani, mesela bizimkilerin kafasına göre düşünürsen beni Kadi’l Kudat yap demesi gerekir yani “Baş Kadı” yap demesi gerekir. Yüksek mahkeme başkanı yap demek isterdi bütün hükümleri ben vereyim. Maliye ye yönelik bir şey dir. Ve ben bunu iyi yaparım diyor. Sorumluluk istiyor. Mesela Yusuf A.S. ın memurluk istediği kişi Mümin değil… Firavunlardan birisi, ama bu gün bizimkiler böyle bir şeyi kafirlik sayıyorlar. Ne zaman Kâfirlik sayıyorlar biliyor musun? O görev onlara teklif edilinceye kadar. O görev onlara teklif edildiği zaman bütün emirler bitiyor bu defa görevi verenin ne kadar Mümin insan olduğunu anlatmaya başlıyorlar.
Bak şimdi bizde bir söz vardır: “Kedi ete ulaşamamış ne pis kokuyor demiş.” Bu öyle yani o şeyi elde edinceye kadar pis kokuyor, eline geçtiği an dünyanın en iyi etiymiş demeye başlıyor. İkisi de yanlış o da o da yanlış, onun için orta yolda olmak lazım aşırı yollarda olmamak lazım. Burada Allah u Teala Yahudilerden bahsediyor…
Maide 5/42 “Bunlar yalana hep kulak kabartırlar ve haram yer dururlar, sana geldikleri zaman (Ya Muhammed) aralarında hüküm ver, ya da verme, ya da onlardan yüz çevir,” Şimdi bu insanlar Müslüman değiller Peygamberimize geliyorlar Allah ın hükmünü verecek değil mi Peygamberimiz? Serbest bırakıyor Cenab Hak… İster hüküm ver ister verme, peki
“… Onlardan yüz çevirirsen, (Hüküm vermezsen) sana hiçbir şekilde zarar veremezler.” Şimdi Peygamberimizin konumuna bakarsanız Medine i Münevvere de bunlar Medine de inen Ayetlerdir. Medine de Peygamberimiz her ne kadar hukuken devlet başkanı değilse de bir fiili durum istifade ile devlet başkanlığı görevini üstlenmiş orada… Bundan dolayı da zaten çok hukukluluk hep olmuştur İslam devletlerinde Osmanlıda da olmuştur. Eğer gayrimüslim unsurlar Müslümanların mahkemelerine başvururlarsa; hakimler davalarına bakıp bakmamakta serbesttirler ama başvurmak istemezlerse kendileri özel mahkemelerine gidebilirler. Hep olmuştur orada çok hukukluluk. Diyor ki:
“…Sana geldikleri zaman aralarında hükmet ya da yüz çevir, ama yüz çevirirsen sana bir zararları olmaz. Hükmedersen aralarında adalet ile hükmet,”
Tabii ki Adalet nedir? Allah ın istediğidir Allah ın istemediği bir şey adalet olmaz ki. Bu “Kıst” dediğimiz zaman bu bizim Türkçe de Taksit kullanırız ya aslında dengeli hükmet diye belki tercüme de edilebilir. Her kesin payını ver… Bu adam Yahudi’dir bu adam Müslüman’dır değil, hak ettiği ne ise onu ver. Şimdi mesela acaba bu ayeti Kerime bu günkü oy kullanma ile ilgili de düşünülebilir mi? Senin karşına geldi iki kişi, birisini tercih edeceksin; gerçi aralarında hükmet ifadesi buna uymuyor yani, ama yoo ikisinin arasında birisini tercih edeceksin o zaman adaletle daha uygun olanı…
Bazı politikacılara uyar değil mi? Hepsine uymasa da bazılarına uyar. Buna rağmen aralarında hükmet diyor evet. Gelirlerse sana gelmezlerse değil. İzleyenler diyecek ki bize gelen mi var kardeşim?
Ama mesela şimdi bu 48 inci ayette de …..
Bu gün sana bir tercih hakkı veriliyor ve bir toplumda yaşıyorsun orada yaşamanın kurallarını gözeterek. Kuralları uygularsın, az önce söylediğim gibi hangi toplum olursa olsun gidin orada görürsünüz ki; insanların hayatının büyük bir bölümü Allah ın kitabına uyar… Yoksa yaşayamazlar, Allah ın koyduğu o Fıtrat kanunlarına uygun olmazsa zaten yaşaması mümkün değil. Hangi toplumda olursanız olun siz doğruları söylediğiniz zaman kimse ses çıkarmaz. İşte az önce söyledim Katolik fakültesinde Almanya nın cezacılarının da olduğu bir toplantıda Kuran ı Kerim deki ceza Hukuku ile ilgili Prensipleri anlattığımız zaman oradakilerin tavırlarına ve sordukları sorulara bir bakın ki neler ortaya çıkıyor? Hiç itiraz var mı? Çünkü aynen bu su gibi oluyor buna kimse itiraz edemez ki ona itiraz etsin. Ama kendiliğimizden bir şeyler katarsak o kabul görmez. Şimdi devam ediyorum;
“… Allah u Teala Adil davrananları sever.” Karşınızdaki kim olursa olsun adil davranacaksınız mesela; burada Osmanlılar çok çeşitli şekillerde tenkit edilebilirler. Şahsen tenkit etmeye kalksam çok şey söylerim ama ben tenkit ettiğim zaman Osmanlı devletini değil de oradaki ulemayı tenkit ediyorum çünkü devletin onlara ne kadar geniş yetkiler gerçek anlamda bir bilimsel hürriyet verdiğini kanunlardan biliyorum ama onlar verilen bu hürriyeti kullanmamışlar o kendilerinin bileceği bir şey..01:02.40 şimdi bir hatıramı size anlatayım.
Doktor Rood Murphy vardı; İngiltereye gelmişti daha önce Michigan Üniversitesindeydi daha sonra İngiltere de çok meşhur bir üniversiteye gelmişti… Şu anda bizim Ahmet Hamdi nin olduğu Üniversite hangisi idi oraya gelmişti. Ben; İstanbul Müftülüğündeyken orada epeyce araştırmalar yapmak üzere geliyordu bir gün Ona dedim ki: Neden hep Amerikalılar geliyor bu mahkeme arşivlerinde araştırma yapmaya? Osmanlı Mahkemelerinin… Dedi ki: “Bak ben sana bir gerçeği söylemek istiyorum ben 11 yıldır, bu konuları araştırıyorum nerede Osmanlı arşivi var ise ben orada gelmiş çalışmışımdır. Balkanlar, Türkiye, Orta doğu, Kuzey Afrika, Her tarafta çalıştım şu ana kadar bende hasıl olan sonuç şudur: Dünyanın yazılı tarihinin bildiği en büyük devlet Osmanlı devletidir” Dedi. “Bundan daha büyük bir devlet biz bilmiyoruz” dedi. “Eskiden var mıydı? Yok muydu?” Ama yazılı tarihte böyle bir başka devlet bilinmiyor… “Biz Amerikalılar olarak bu devletin büyüklüğünün sırrını araştırıyoruz neden bu kadar büyük bir devlet olabilmiş ve uzun asırlar hâkimiyetini sürdürebilmiş…”
Evet olmuş ama diyor; kısa. Yani bir asır devam eden çok az devlet var onların içerisinde… Şimdi dedi ki: “Ben on bir senedir çalışıyorum bu güne kadar bu devletin yaptığı bir haksızlık ile ilgili bir şeye ulaşamadım ki dosyama koyayım da bir yerde konuşurken çıkarıp diyeyim ki Bak; Osmanlılar falan yerde şu haksızlığı yapmışlardır. Osmanlı yönetiminin karşısında Müslüman ile Kafir Türk ile başka unsur, kendi vatandaşı ile yabancı, hiç değişmez. Hepsine de eşit yaklaşır, hepsine de adil davranır.” Şöyle söyledi dedi ki: “Ben; Şam Şeriye Sicilleri üzerinde çalışırken bir haksızlık yapıldığını tespit ettim ve sevindim.” dedi… Dedi ki “Hah iyi dedim bir tane buldum… Sonra araştırdım baktım ki orada haksızlığı Osmanlı yapmamış bizimkiler yapmış…” Yabancı tüccarlar gelmiş haksızlık yapmış Osmanlı da o haksızlığa engel olmuş… “Ben baştan sevindim ki Hah Osmanlı nın bir haksızlığını yakaladım diye…”diyor.
İşte şimdi siz adil davrandığınız zaman o insanların hepsi sizin yönetiminizde olmak istiyor. Huzuru orada buluyor… İşte Allah u Teala da bak burada ne diyor?
“…Aralarında hükmedersen adaletle hükmet, (Maide 5/42)” Diyor. Karşında bir insan var, zaten o ben Müslüman’ım diye de gelebilir kalbinde başka bir şey de olabilir o bizi ilgilendirmez. Şu anda dört dörtlük Müslüman’dır, sonra Kafir de olabilir. Ondan sonra diyor ki Allah u Teala:
Maide 5/43 “Seni nasıl hakem tayin ediyorlar ki yanlarında Tevrat var, Tevrat ın içinde de Allah ın Hükmü var,” Olay şunla alakalı; İki tane Yahudi zina Etmiş kendi kitaplarından biliyorlar ki Muhammed A.S. gelecek hükümlerde hafifletme olacak. Zaten Nesih in yapısı bu hafifletme olacak. Diyorlar ki: “Muhammed e (SAV) gidin, yarın Allah ın huzurunda dersiniz ki: Ya Rabbi senin bir Peygamberine gittik o hüküm verdi. Ona gelen şeriatta hafifletme olacak siz de ondan yararlanın.” Bunlar geliyorlar SAV e, Peygamberimiz diyor ki: “Sizin kitabınızda zina nın cezası nedir?” Diyorlar ki: “Ya Muhammed yüzünü karartırız. Eşeğe ters bindirir eşeği dolaştırırız.” Şimdi bunu niye soruyor Peygamberimiz? Çünkü Allah u Teala Enam Suresinde Peygamberimize Mekke de iken bir emir vermiş Enam 90. ayette diyor ki, bütün Peygamberler sayıldıktan sonra diyor ki:
Enam 6/90 “Onlar Allah ın yolunda olan Allah ın kendi yoluna kabul ettiği peygamberlerdir sen onların yoluna uy…” Diyor Yukarıda o Peygamberlere verilen kitaplardan da bahsediyor. Onların yoluna uy diye emir verdiği için Peygamberimiz; sizin kitabınızda ne var diye soruyor? Bir de Kuran ı Kerim Tevrat’ta ve İncil’deki doğruları tasdik eden bir kitap; onlar da diyorlar ki işte böyle yaparız… Abdullah ibn-i Selam orada diyor ki: “Ya Resul Allah zina nın cezası böyle değil.” Peygamberimiz; Abdullah İbn i Selam ı alıyor beraberce Beyt’ül Midras a gidiyorlar. Tevrat ın eğitiminin yapıldığı yer. Bugün de “……………..” derler o tür yerlere. Orada Peygamberimiz yemin verdiriyor tabi bunun çok detaylı rivayetleri var… SAV Diyor ki; “Musa ya Kitabını indiren Allah için; Tevrat da zina nın hükmü nedir?” Herkes susuyor orada bir genç diyor ki: “Ya Muhammed; eğer bu yemini verdirmeseydin söylemezdim… Tevrat’ta zina edenlerin hükmü Recm dir.” diyor…
Bu ayet iniyor diyor ki Allah u Teala:
“Gelmiş seni hakem tayin ediyorlar, yanlarında Tevrat var, eğer uygulamak istiyorlarsa onun içinde de Allah ın hükmü var… Seni peygamber kabul etmiyorlar hem de geliyorlar diyorlar ki hükmet diyorlar… Allah ın hükmünü itiyorlar ise Tevrat ta var gitsin uygulasınlar…” (Maide 5/43)
Şimdi bu ayette Tevrat’taki zina ile ilgili hükmü Kuran Tasdik ediyor. Doğrudur diye ve Peygamberimiz de onlara diyor ki peki, “Neden şimdiye kadar uygulamadınız bunu?” diyorlar ki: “Ya Muhammed eskiden bu hüküm fakirlere uygulanır, Zenginlere uygulanmazdı. Daha sonra fakirler ayaklandılar bir anlaşma yaptık ora nokta bulduk zengine de fakire de işte yüzünü karartma ve eşeğe bindirme cezası verdik o gün bu gündür bunu uyguluyoruz.” Peygamberimiz diyor ki orada tabi bu ayet inince: “Ya Rabbi, senin bir hükmünü bunlar öldürmüşler onu ilk uygulayan benim.” Diye o iki kişinin de taşlanarak öldürülmesini emrediyor… Daha sonra aynı suçu işleyen Müslümanlara da bunu uyguluyor. Çünkü Allah bunu emretmiş “…Onların Yoluna Uy” emri diye… Daha sonra Kuran ı Kerim de Recm cezası kalkıyor ve yüz sopa ya iniyor… Evli için de bekar için de… her ne kadar maalesef böylşe Kuran ı Kerim in dışında birtakım şeyler Mezheplerde olsa bile… Bunun bütün detayları bizim internet sitemizde var… Biliyorsunuz.
Şimdi burada da diyor ki Allah u Teala:
Maide 5/43 “Seni nasıl hakem tayin ediyorlar? Yanlarında Tevrat var içerisinde Allah ın hükmü var. Geliyorlar seni hakem yapıyorlar sonra da çevriliyorlar,”
Ama Peygamberimiz bırakmıyor hemen cezayı uyguluyor, kaçmalarına fırsat vermiyor.
“…Bunlar inanmış insanlar değiller.” Yani bunlar ne kendi kitaplarına ne de sana inanıyorlar…
Maide 5/44 “Biz Tevrat ı indirdik içerisinde hidayet ve nur vardır, bu Tevrat ile Allah a teslim olmuş Nebiler hüküm verirler Yahudilere hükmederler. Rabbaniler(Din adamları) de Ahbar(ilim adamları) da; Onlar da hükmeder, Allah ın Kitabından hafızalarına yerleşmiş olan ile hükmederler,” Yani Nebiler kitabın tamamı ile hükmeder, ilim adamları ve din adamları da kitaptan kavradıkları kadar öğrendikleri kadarı ile hükmederler… Tamamı ile hükmetmek çok büyük bir bilgi birikimi gerektirir.
“…Ve bu yapılan hükme de şahitlik yaparlar,” İnsanlar ne ölçüde uyuyor ne ölçüde uymuyorlar diye… Şimdi Peygamberler nasıl hükmediyorlar? Yani illa ki iki kişi arasında mı hükmediyorlar? Birisi gelse dese ki “Ya Resul Allah ben Namazı nasıl kılacağım?” Bu da bir hüküm değil mi? abdesti nasıl alacağım? Bu da bir hüküm… Yani hükmeder demek illa Mahkeme ya da siyasi falan değil yani siyaset de olur olmaz değil ama sadece o değil. Hayatın tamamı ile alakalı bir hüküm…
“… İnsanlardan korkmayın benden korkun, Ayetlerimiz karşılığında az bir bedel de almayın,” Az bir bedel… Dünya da ait olan her şey az dır. Bırak burada kalacak, Ahrete ait olan çoktur. Dünyayı Ahrete tercih etmeyin demiş oluyor Allah u Teala…
“… Kim Allah ın İndirdiği ile Hükmetmez ise onlar Kafirlerdir.” İşte dersin başında kim hükmetmemişti? Şeytan… Allah; “Adem’e secde et…” Dedi etmedi, emri beğenmediği için Kafir oldu. Etmediği için değil, beğenmediği için onun da detayını orada veriyor Allah u Teala. 01:14:04
Beğenmiyor tabii çünkü başka bir şey itiyorlar, çünkü kendi kitaplarında olanı da beğenmiyorlar.
Gidin Peygambere eğer Recim’e Hüküm ederse, almayın ama başka bir hüküm verirse alın… Ama Peygamberimiz onu yakaladı bırakmıyor, öyle şey yok yani, tamam geldin cezasını veriyor…
Aslında bunlar Allah ın emirlerine uymak istemiyorlar, kendi keyiflerine uymak istiyorlar…
Mesela, şimdi hatırladım şeyde Mekke de gitmiş kalmış çocuklarını yetiştirmiş hafız yapmış Cübbe ile şalvar ile gezen ve buray da gelmiş bir yatırım yapmış zenginleşmiş bayağı bir zengin olmuş… Aynı zamanda kültürlü de bir insan Amerika’da da bir ateşelik görvi de yapmış zamanında. Buradaki bir işçisini daha iyi çalışsın diy kar ortağı yapmış… Fakat kar ortaklığı demiş ki bir yıl sonra başlayacak; öyle bir şart koşmuş… O bir yıl içerisinde de işçisine bir ev almış, o evi de o işçi dediği de çok kaliteli bir adam yani konfeksiyon işi o işi en iyi anlayan adam olduğu için bir ev de almış evin de tapusunu adama vermiş… İyi çalışsın diye… Şimdi o bir yıl içerisinde yanlış işler yaparak zarar etmiş, bir yıl sonra adamı yüzd on ile ortak edeceği için zarar biraz fazla o yüzde on zararı ortak etmediği senenin zararını işçiden almak istiyor dolayısıyla işçinin işçiye vediği eve el koymak istiyor… Geldi ben şeriat üzere hükmedilmesin istiyorum dedi işçi de bir şeyi yok yani böyle Namazını kılan ama herhangi bir dini bilgisi olmayan bir adam… Tüm hesaplarını çıkardık anlaşmalarına baktık ondan sonra dedim ki: “Sen haksızsın.” Dedim… Bu adamdan hiçbir şey alamazsın. Adam bir sinirlendi ondan sonra gidiyor Marmara Üniv. İlahiyat Fak. Nin hocalarına. Oradakiler demişler ki kimle görüşmüş ise Abdülaziz Eğer söylediyse biz onun verdiği Kararı kabul ederiz, demişler. İstanbul Müftüsü Selahattin Kaya ya gitmiş, Selahattin bey bana geldi sordu anlattım, o da son derece sakin biri sinirlendi; “”Bu ne biçin bir insan?” dedi falan. Oradan da bir şey yapamayınca diyanet işleri başkanlığına gitmiş. Diyanetten de demişler ki tamam Abdülaziz beyin verdiği hüküm doğrudur demişler. Şimdi iyice sinirlenmiş… Geldi Müftülükte benim odaya dedi ki: “Sen Lik Türkiye Cumhuriyetinin bir memuru olarak şeriata göre hükmediyorsun… Basın toplantısı yapacağım seni rezil edeceğim aleme.” Dedi. Hangi cehenneme gidiyorsan git dedim, ne yapıyorsan yap yeter ki benim gözüme görünme dedim. “Ben gideceğim Mısıra Mısır Ulemasına seni rezil edeceğim… Falan felan…” Hangi Cehenneme gidiyorsan git… dedim. Türkiye’deki yasalar da bir adam sizi hakem tayin eder de siz hakemliğe göre kararı verirseniz Mahkeme bunu dikkate alır. Oraya deseniz ki: Ben Şeriata göre hükmettim İslam hukukuna göre… Mahkeme şey yapmaz iki kişi arasında hukuk itilafı neye göre çözersen çöz Mahkeme siz razı olmuşsunuz bir kişiyi hakem tayin etmişsiniz sizin rızanız, yeter ki o hakem usüle uygun davranmış mı davranmamış mı ona bakılır. Yasal olarak da bir şey yapamıyor, işte bu adam Şeriata uyan adam… Öbürü de zavallı hiç böyle sessiz sakin boynumu keseceksen kes diyen birisi. O aklıma geldi şimdi bu Yahudiler gibi..
O da Şeriat konusunda mangalda kül…. Mangal da kim… Öyle üst perdeden atıyor ki.
Tabii Şeytan gibi davranıyor işte bu adam Kafir… O adam birkaç sene sonra buraya geldi yine çünkü benim kararımı değiştirmem lazım ki şey yapsın… Almadım buraya… ,
Buradan şunu da size söylemiş olayım Kamu ile ilgili olan değil ama özel hukuk ile ilgili olan konularda bir hakem tayin edildiği zaman Mahkemeler onu dikkate alırlar.
Sen oku Nisa Suresindeki Ayeti…
Nisa 4/65 “Rabbine Yemin olsun ki; Aralarındaki anlaşmazlıklar konusunda seni hakem yapmadıkça verdiğin hükümden dolayı içlerinde bir sıkıntı…” İçteki sıkıntı nedir? Kabul etmemektir değil mi?
Yakışan değil adamı Mümin yapmaz çünkü Allah ın emrini kabul etmiyor… Hareç ne demek? Zorlanıyor yani bir türlü kabul edemiyor ama dışarıdan kabul etmek zorunda kalıyor. Çünkü ben Mümin’im demiş adam oraya gitmiş… “Yusellimu Teslima” geliyor değil mi? Arkasında “Tam bir Teslimiyet ile teslim olmadıkça…” Bu Müminin yapısı… Gelmişsiniz Peygamberi Hakem yapmışsınız bu bir devlet bu hakem yapmış, Peygamberi Peygamber de bir hüküm vermiş, ama o hükmü kabul edemiyor “içime sinmedi.”
O şeyde de aynı işte O adama biz hüküm vermişiz, onu kabul edemiyor…
Müminlerde Muhayyerlik yok ama Müminler iki türlü: 1- Görüntüde Mümin olanlar 2- Gerçekte Mümin olanlar…
Allah u Teala Onun için “Mümin olmazlar.” Diyor. Ama bu adamlar görüntüde Mümin. Peygamberimiz, onların Kalplerinde ne var ne yok biliyor mu? Peygamberimiz bilemez ki kalplerinde bir eğrilik var mı yok mu? Görüntü itibariyle mümin ama: Allah u Teala:
“…İçerinde bir sıkıntı olmadan bunu kabul edip tam bir teslimiyet ile teslim olmadıkça Mümin olmazlar.” Diyor… O işte işin İman tarafını ortaya koyuyor…
Yok; en başta onu söylüyor… “… İnanmış (Mümin) olmazlar.” Şimdi tam bir teslimiyetle teslim olacaksın hem içten teslim olacaksın hem de dıştan. Bunlar dıştan teslim olmuş … Gitmişler yani, ama içten de teslim olmazsa Mümin olmuyor… 01:24:21
Yok yani dil den evet diyen kişi Kalpten de evet demedikçe Mümin olmaz. Kalpten de evet diyecek. Diyor ki:
Maide 5/45 “Bu Yahudilere yazdık; Tevrat’ta, cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve yaralarda da Kısas, ” Bize yazılan ne? Onlara yazılan; Bize sadece adam öldürmelerde kısas var, bu yok… Her ne kadar fıkıh ta bu varsa da bu bize değil… Bunu uygulayanlar onun için “…………….” Derler niye öyle diyorsunuz? Bitii işte Kuran ı Kerim geldi bunlar bitti… Ya hayırlısı ile Nesh etti ya da Misli ile işte bu hayırlısı ile Nesih olur. Sadece adam öldürmelerde “Kısas” var öyle burunda kulakta gözde kısas yok. Bu sadece onlar için bizde yok o. Onun için ikisinin arasında fark var…
“… Kim bunu tasadduk ederse (ben istemiyorum) derse onun için bu Keffaret olur,” Yani günahını örtmüş olur.
“… Allah ın indirdiği ile hükmetmeyenler zalimlerdir,” işte adem Aleyhisselam ın örneğinde olduğu gibi. Bakara 2/35 “…Şu ağaca yaklaşmayın yoksa Zalimlerden olursunuz,” Allah ın indirdiğinin doğru olduğunu biliyor ama yapmıyor. O da zalimlik yapıyor…
Az önce senin okuduğun Ayet gereği bu… Bak… Müslüman az önce Nisa 65 inci Ayetinde Kişi; Peygamber kendisine hükmetsin diye gidiyor, ama içten kabul edemiyor… O zaman Mümin sayılmıyor tamam mı? Fakat Adem A.S. Allah ın hükmünü içten kabul ediyor… “Ya Rabbi ben yanlış yaptım.” Diyor. Ama Şeytan içten de kabul etmiyor dıştan da kabul etmiyor. İçten de dıştan da kabul etmezsen “Kâfir” olursun, içten kabul eder de dıştan yapmazsan “Zalim” olursun… Birçok kimse var. Hakikaten şunu yapmam lazım, inanır muhakkak böyle olmalı; ama yapmaz. O zaman Zalim olur Kafir olmaz…
Bizi kurtaran içten inanmamızdır. Onun için bak Allah u Teala ne diyor: “Ortak koşulmasını affetmem.” diyor… Bitti…
Bak şimdi Kısas cezasının mesela hemen onu söylüyorlar; el kesmenin kısas cezasının uygulanmasının Kuran ı Kerimde istene bir sürü şartları var. O şartları ortaya koymak için onun yargılanması gerekiyor. Senin onları yapabilecek gücün yok. Şimdi Allah Şeytana “seni engelleyen nedir?” Dediği zaman “ Ya Rabbi benim gücüm yetmiyor,” Diyebilirdi… Ama bugün için benim gücüm yetmiyor ben bunu yapsam katil sayılırım der birisi. Hep kendimi İspatlayamam der. O bakımdan Allah u Teala ne diyor:
Bakara 2/286 “ …Allah hiç kimseyi gücünün üstünde bir sorumluluk altına sokmaz,” diyor.
Bir daha söyleyeyim yani,
Bir dakika sen şimdi şunu söyledin değil mi? “Menlem yahkum” Kim hükmetmez ise… Bu tabii iki kişi arasında değil kendisi ile ilgili hüküm… Peki şu şeyi de “Allah ın indirdiği ile kim Hükmetmez ise onlar Kafirlerdir Zalimlerdir,” ikincisi. Şimdi bu en başta Şeytan ve Adem olayında 01:31:38 Allah u Teala, İblise Ademe secde emri verdi secde etmemesini Cenabı Hak Hüküm olarak kabul etmedi. “Neden böyle yaptın?” deyince dedi ki: “Ben ondan daha hayırlıyım senin emrin yanlıştır.” Dedi ve bir hüküm verdi. Ve bu adamı Kafir yaptı bu Hüküm Cenab ı Hakka karşı Lafzi olarak söylendiği gibi Kalpten de olabilir. Ve kalbi sadece Cenabı Hak bilir, içten verilen bir hüküm olur; ağızdan söz olarak çıkmaz. Dışarıdaki insanlar seni dört dörtlük Müslüman sayabilirler ama içinden verdiğin Hüküm Kalbi yalnız Allah u Teala bildiği için imanın yeri sadece orasıdır, kişi içinden ben bunu kabul etmiyorum diyebildiği için içinde de bir sıkıntı olmadan kabul ederse diyor. Çünkü İmanın yeri kalp tir ve hüküm orada verilmiş olan hükümdür. Adem AS meselesi zahiren Allah ın emrini tutmadı… Doğru. Yanlış yaptı zalimlik etti Ayet i Kerime ye göre… Ama içinde yaptığının yanlış olduğunu kabul etti. Bunu lafzan da söylese söylemese de fark etmez. Lafzan söylemesi bizim için bir şey ifade eder. Ama Allah u Teala için o kalbinden vereceği hüküm yeter. O Kalbinden verdiği hüküm de Ya Rabbi sen doğru ben yanlışım demiş oluyor. Dolayısıyla Peygamber hüküm verdiği zaman kalpten Peygamberin verdiği hüküm doğrudur diyorsa insanlar; Mümindir. Peygamberin verdiği hüküm yanlıştır; der yine de o hüküm kendisine doğru da dese yanlış da dese zahiren O adam Müslüman olduğu için bu hüküm uygulanacak. Ama yanlıştır kanaatinde olduğu zaman O yanlış bir hüküm vermiş olacak. İçten yanlış bir hüküm vermiş olacak o da zaten Allah ın bildiği dir. Zaten kişiyi Kafir sayan ya da Mümin sayan Allah tır biz değiliz.
Cenab ı Hak Kalbi de her şeyi de bildiği için Allah u Teala ya bu ağızla da söylenen söz olabilir, Kalben söylenen de olabilir. Biz insanlar olarak birisinin ağzıyla söylediğini ancak biliriz. Ama imanın yeri kalp olduğu için bir kişinin Müslümanlığına hüküm veririz ama aslında Kafirdir? Allah u Teala Peygamberimize diyor ki:
Tevbe 9/101 “… Münafıklık ta öyle bir idmanlı ki bu insanlar sen onu bilmiyorsun,” hatta
Munafikun 63/4 “… Görüntüleri seni hayran bırakıyor,” Bunların kafir olduğunu bilse Peygamber Hayran olur mu onlara? O bu dışarıdaki görüntüsü ama asıl hükmü kalplerinde veriyorlar bunlar. Beğenmiyorlar Allah ın emirlerini; Şeytanın yaptığı gibi. Asıl hüküm bu.
Davranışa da hüküm denir elbette, ama kişiyi kafir yapan o davranışı değil… Benim hoşuma gidiyor Şener Şen in filmindeki İlyas Salman ile miydi? “Yaptım yaptım hele bir sor ki niye yaptım?” Diyor… yapıyorum inkar etmiyorum ama niye yaptım?. Allah u Teala da soruyor niye yaptın. İşte o niye yaptın karşısındaki kişinin içten vereceği karar onu Kafir ya da Günahkar yapıyor.
İçinden doğru hüküm vermiş oluyorsun,
Biz dış görünüşü itibariyle buna hüküm veririz. Onun için bizim yapabileceğimiz odur. Peygamberimiz de dış görünüşü itibariyle O insanların Müslüman olduğuna hükmediyor. O münafıkların Hiçbir sebep yokken de bir insan Kafir olduğunu söylüyorsa; O da onun için de gösteriyor demektir. Baskı yok İlla:
Nahl 16/106 “… İnandıktan sonra kim Allah ın Hükümlerini görmezlikten gelirse, ama baskı altında kalmış içinde iman var; O başka… ” O da bir istisnadır. Mesela giyim kuşam aslında insanların içini yansıtır genellikle; ama bazen birisi bir elbiseyi giymek zorunda kalır, hiç de istemiyordur. O da Onun içini yansıtmaz. Sözler de öyle kişinin kimliğini yansıtır. Ama bazen mecbur kalmıştır öyle yapmıştır, işte bu Ayette olduğu gibi; baskı altında içi imanla dolu ise Cenab ı Hak onu affediyor.
İçten verilen karardır asıl mesele O. Zaten imanın yerinin Kalp olmasıdır. İnsanı inanma konusunda son derece hür bir hale getiriyor. Dış baskılar ne olursa olsun imanın yeri kalp olunca dış görünüşün Kafir olsa bile için yine Mümin olabilir. Baskılar karşısında yapılanlar; yoksa bu insanların bazı kimseler de şöyle yapıyorlar o manada değil; sırf menfaatleri için kişiliklerini gizliyorlar. Bakıyorsunuz ki Namaz kılmıyor; niye kılıyorsun? Adam rahatsız oluyor… Olmaz ki kardeşim Allah ın emrinin olduğu yerde bir başkasının…
O kişinin Üniversiteye girmesi yok efendim dans edecek içki içecek bu Müslümanlık değil… 01:39:37 Bu kesinlikle değil bu; Dünyayı Ahirete tercih etmek olur. Ama İkrah başka bir şey, baskı yapılmış adama; çok ciddi bir baskı yapılıyor. Baskı olmadan belli bir noktalara ulaşmak istiyor. Geçimi için işini kaybetme tehlikesi içerisinde bazı tavizler verebilir ama içi şeydir çünkü geçim de son derece önemlidir. Nedir Peygamberimizin bir hadisi var…? Baskılar altından en az kayıp ile çıkmak lazım… Dik durmak lazım.
Ama Adem AS hiçbir baskı altında olmadığı halde, inandığı halde yanlış yapmıştır. O başka.
Madie 5/47 “İncil Ehli Allah ın indirdiği ile hükmetsin…” Şimdi bu günkü İncil için de geçerli mi bu ayet? “İncil de Allah ın indirdiği ile hükmetsin”; bugün bazı kimseler biliyorsunuz kalkıyorlar; malesef İlahiyat Fakültelerinde de çok yaygın olduğunu son zamanlarda öğreniyoruz… Taraftarlarının sayısı ne kadardır bilmiyorum ama bayağı bir savunanlar var: Kuran ı Kerim i tarihe mahkum ediyorlar, o o dönemmiş… Dini de ya Sahabe dönemine mahkum ediyorlar: Peygamberimize gelenler nasıl geldi ise belli değil? Ya da “Fukaha tarafından bize bildirilen, Mütekellimi tarafından bildirilen…” lerdir. Yani ikisi de Kuran ı Kerim’i tarihe mal ediyor, Kuran’ın işi bitmiş… Kuran’ı Uygulamalıyız ama tamam kim? Biz değil eskiler… Biz ne yapacağız onların dediklerini yapacağız, Kuran ı Kerim in yerine onların kitapları konmuştur bu gün… İslam Aleminde de binde dokuz yüz doksan dokuzu böyle bir görüntü veriyor. Kalplerinde ne olduğunu Allah bilir tabii. Şimdi Allah u Teala bak diyor ki:
“Ehli İncil Allah ın onda indirdiği ile Hükmetsin,” Şimdi bu gün bakın şimdi aklıma geldi; bunlara oy verilmez falan filan diyenler ne bir ayete ne de bir hadise dayanıyorlar. Birilerinin sözüne dayanarak bu hükümleri veriyorlar… Halbuki bak:
“Ehli İncil Allah ın İncil de indirdiği ile Hükmetsin, kim Allah ın indirdiği ile hükmetmez ise,” Biliyorsunuz buraya gelen Katoliklere de Protestanlara da hep aynı şeyleri söylüyoruz hiç yanaşmıyorlar >İncil ile konuşmamıza hiç yanaşmıyorlar… Geçen Pazartesi günü Goethe Üniversitesindeydik biz. Orada Protestanlara bir teklifte bulunduk gelin Tevrat İncil ve Kuran ı birlikte karşılaştırmalı olarak okuyalım. İnşallah kabul ederler. Kabul ederlerse çok güzel olur. Yani Diyor ki Allah: “Orada Allah ın indirdiği ile hükmedin,” diyor… Onunla hükmetmez ise; ne demek onunla hükmetmez ise; ne demek onunla hükmetmez ise? Adem AS neyle hükmetti Allah ın verdiği emir ile hükmetti Ya Rabbi benim dediğim yanlış senin dediğin doğru… dedi…
Günah dediğimiz zaman bir şeye neye göre günah diyoruz? Allah ın indirdiğine göre… Tamam; yanlış yaptım. Niye yanlış Allah böyle istemediği için yanlış… Bu doğru niye doğru? Allah böyle istediği için doğru… Ben yanlış yaptım dediğin zaman günahkar olur. Bunun neresi yanlış dediğin zaman iblis gibi olmuş olur.
“… Onlar Fasıklardır.”
İşte bakıyorsunuz ki bu gün, Allah şöyle demiş, işte mesela Talak Suresi var, Talak ile ilgili dünya kadar Yaet var Peygamberimiz yüzde yüz uygulaması var. Bunu gösteriyorsunuz; onu asla almıyor, ona aykırı olduğunu yüzde yüz bildiği mezheplerin görüşünü onun yerine koyarak hüküm veriyor. Ve kendisine de
“… Kim Allah ın İndirdiği ile hükmetmez ise Onlar Fasıklardır.” Dedik ve başka?
Yoldan çıkmış olurlar yani… Ben Kuran ın doğru olduğuna inanıyorum. Kardeşim bu ne biçim inançtır yani hem inanacaksın hem de yapmayacaksın… Aynı konuda Allah ın emrini bırakıyorsun Allah ın Emri diye bir başka şey yapıyorsun… Allah ın Helal kıldığı karısını Haram yapıyorsun. Haram kıldığını da Helal yapıyorsun. Bu Müslümanlık oluyor ama Allah ın Ayetine uyduğun zaman olmuyor… Bu arkadaşlar galiba zararlı çıkacaklar bu işten.
Haftaya yine aynı konuya devam edeceğiz… Karşı deliller,
Cezaların uygulanması olayı mesela şunu anlatayım bakın… Diyelim ki birisi bir adamı kasten öldürdü normalde bunun hak ettiği ceza “Kısas”… Kısas ta Ayet i kerime de diyor ki Allah u Teala:
Bakara 25/178 “…O öldürülenin kardeşinden bunun lehine bir af olursa marufa göre ona uymak gerekir,” Kardeşi ne demek mesela ölmüş, mirasçısı demektir. Adamı öldürdünüz, Öldürülenin mirasçısı tamam ben affediyorum ya da şu kadar tazminat ödenirse ben kabul ederim dediği zaman on tane mirasçısı var ise bir tanesi söylediği zaman “O adamı öldüremeyeceksin” artık katili… Ondan sonra da başka bir ayette diyor ki Allah u Teala:
İsra 17/33 “… Kim haksız yere öldürülürse velisine yetki vermişizdir, ama o da katil de aşırı davranmasın,” Aşırı davranış nedir? Orada hepsinin müşterek kararı ile bu kişiye ölüm cezası verilir. Dolayısıyla mesela Mahkeme; ölüm (kısas) cezası verdiği halde, o cezanın uygulaması sırasında öldürülen kişinin bütün mirasçılarını hazır bulundurur ki; belki o anda merhamete gelir affederler… Tüm bu şartları oluşturabilecek miyiz? Bu o kadar kolay bir şey değil. Bütün bu şartları oluşturmadan ne yapacak birisi? Bu adam benim yakınımı öldürdü ben de gidip onu öldüreyim… Sahibi sen misin burada yetkili? Tek varis sen misin? Tek konuşma yetkisine sahip olan sen misin? Hepsinin de yetkisi var… O zaman da ne oluyor sen beni öldürdün ben seni öldürdün kan davaları başlıyor gereksiz yere.
İttifak oluşursa meselesi de o kadar kolay bir şey değil… Onu sağlam bir ortam içerisinde oluşturmaları lazım o kadar basit değil bu iş onu söylemek istiyorum…
Yok oradaki “nesih” kelimesi unutma manasında değil… Çünkü Allah u Teala nın kanunu var
Bize de dua ettiriyor bu kanun her yerde geçerli “…Hata yapar ya da unutursak bizi sorumlu tutma,” diyor, Adem AS bizim anladığımız manada unuttuğu için yapmış olsaydı derdi ki Ya rabbi unuttum kusura bakma derdi… Yanlış yaptık diyor…
Taha Suresinde “…Adem Rabbine İsyan etti ve yoldan çıktı,” diyor. Dolayısıyla oradaki nesie kelimesi ona gereken önemi vermedi… Manasına dır. Göz ardı etti gibi yoksa bizim geleneksel anlamda unutma manasında değil.
Buradaki Asıl konu şu Celal kardeşim: O kendi büyüklüğünü ispat etmeye uğraşıyor, insan şeytanlarına da bakın şöyle dikkat edin bazıları alçak gönüllülük içerisine kibiri yerleştirmişlerdir. Bazıları Mutlaka bir şekilde çünkü hep bir farklılık peşinde koşarlar.
Peygamberimiz SAV e bakın mesela, arkadaşları ile beraber otururken birisi geldiği zaman; “Muhammed Kim?” diye soruyor.
Kasas 28/83 “…Ahiret yurdu Yeryüzünde büyüklük istemeyen, fesat istemeyenler içindir,” Asıl konu; adam bir şekilde hakimiyet ele geçirmek istediği için doğru dine uymuyor. Onun için bir karakter oluyor, 01:51:02 ama insanları da sömürmenin en kestirme yolu dini kullanmak, doğru yolun üzerinde oturmak oluyor. Burada zaten bunların yaptıkları mantık dışıdır, mantık dışı olan Fıtrat a aykırı olduğu için de fesat oluyor, bu bir Karakterdir… Celal bey bu karakteri bir türlü anlayamıyorum der: Kendisi o düşüncede olmayan insanlar için hakikaten de anlaşılmaz bir şeydir, ama illa da ben benliğimi tatmin edeceğim ben, biz diyen insanlar böyle bir karakter var; ego dedikleri şey.
Musa AS sadece bir tokat indirdi ve adam öldü. Ayeti Kerime de bu açıkça bellidir. Ondan dolayı da oradan kaçtı ve Cenab ı Hak ona peygamberliği verdiği zaman ne dedi?… “Ya Rabbi benim onlara karşı işlediğim bir suç var beni öldürmelerinden korkuyorum.” Dedi. Değil mi? şimdi ama bu suç eğer orada ölümü gerektiren bir suç olsaydı Cenabı Hak onu oraya göndermezdi. Musa AS adam ın öldüğünü görünce zaten O nunn psikolojisinden kurtulması kolay değildir yani. Müthiş bir şekilde onu etkiliyor ama yaptığı iş bir dayak tır. Birisine bir tokat indirdiğiniz zaman, mesela bugün Tahammü’den katil nedir? Şöyle bugün tarif ederler: Tasarlayarak, planlayarak ve öldürücü bir aletle… Bir kere bu el öldürücü bir alet değildir yani.
Sen nankörlük yaptın diyor Musa AS a ama o suç ölümü gerektiren bir suç değil. Hiçbir toplum birisi diğerine tokat indirdi diye o kişiyi katil saymaz. Firavun onu suç olarak kabul etmiyor. Ama Musa AS o psikolojinin içinde olduğu için onu hala içinde taşıyor yani kendisini affedemiyor yani… Ama firavun toplumu için o öldürülmeyi gerektiren bir suç değil. Hiçbir toplum için değildir O.
BİTTİ………