Bu günkü dersimizin ilan edilmiş olan konusu, adetli kadının orucu. Tabi burada ister istemez namaz da devreye girer. Bu iş çok açık olmakla birlikte kapatılmaya çalışılıyor tabi. Konunun bir hikayesi var. Adetli kadınlara oruç tutmaları gerektiğini üç sene oldu mu söylemeye başlayalı Enes Hoca? Belki daha fazla oldu. Şimdi burada hangi fıkıh kitabına bakarsanız bakın orucu bozan şeyler yeme, içme ve cinsel ilişki yazar. Kuranı kerim de öyle söyler, hadisler de öyle söylerler. Hepsinde olan hüküm aynıdır. Bazen de derler ki oruç vücuda giren şeylerle bozulur. Fakat tutarlar adetli kadının oruç tutamayacağını söylerler. Yani tutamayacağını derken rahatsızlığından dolayı tutmaya gücü yetmez manasında değil. Tutarsa haram işler. Adetli kadının oruç tutması haramdır derler. Peki haram işlerken hangi yasağı işlemiş oluyor? Yani AllahTeala’nın koyduğu hangi yasak var adetli kadının oruç tutmasıyla alakalı. Peygamber efendimizin koyduğu hangi yasak. Peygamberimiz koydu ise o da zaten kuranı kerim kaynaklı olmak zorundadır. Neyse, vatandaş onu anlamayabilir. O normaldir vatandaş için. Bağlantılı olduğu ayetleri bilebilir. Bu gayet normaldir. Vatandqş durumunda olan hocalar da bilemeyebilir de bu şahıs hangi suçu işlemiş ki oruç tutması haramdır. Yani öyle bir şeye haram diyorsunuz ki Allah emretmil oruç tut diye, o Allah’ın emrini Allah’ın emrettiği zamanda yani ramazan içerisinde yerine getirmesi haram diyorsunuz. Ne diyor AllahTeala; “şehru ramadanellezi unzile fihil kur’an huden lin nasi : ramazan ayı..içinde kuranın indiği aydır, insanlar için hidayet kaynağı, doğruyu yanlıştan ayıran ve açıklayıcı belgelere sahip olan kuran”. Orada ne diyor; “fe men şehide minkumuş şehre fel yesumh: sizden kim o aya şahit olursa o ayı oruçlu geçirsin”(BAKARA 185). Yani oruç tutulması gereken ay ramazan ayı. Siz adetli kadına diyorsunuz ki; senin bu ayda oruç tutman haramdır. Allah diyor ki tutacaksın, sen diyorsun ki tutamazsın. Peki tamam tutmayayım. Sonra tutacaksın diyor. Güzel de zamanında yasaklıyorsun. Bir işi vaktinde yapmak bana yasak ise haram ise benim üzerime bir görev düşmüş değil ki bu görevi yapmadığımdan dolayı daha sonra o görevin kazasını yapayım. Böyle bir mantık olur mu? Zamanında diyorsun ki bunu yapamazsın yasaktır. Sonra da diyorsun ki tut. AllahAllah! Nasıl olacak bu iş! Neye dayanarak bunu söylüyorsun? Delilin ne?
Şimdi bu konuda delil olarak dayandıkları bir ayet yada bir hadis yok. Delil olarak dayandıkları şey Aişe validemizden rivayet edilen bir hadisi şerif. Bu konuda dayanılan tek dayanak Aişe validemizden rivayet edilen bir hadistir. Bu da Muazi hadisidir. Yahya şeyi bulsana Nevevi’nin Muslim şerhi var ya. Müslim şerhinde yaptığı bir şey var onun. Hadisi şerh ederken yaptığı bir takım hatalar var. Bu konuda tek dayanak Aişe validemizden rivayet edilen bir hadistir. O da Muaze hadisidir. Gelmiş demiş ki Muaze; neden kadın adetliyken oruç tutuyor da namaz kılmıyor? Demiş; “ma balul hayıd takdıs savme ve la takdıs salat”. Şimdi bakın ifade bu. “Ma balul hayıd: hayızlının hali nedir?”, “Takdıs savme: orucu kaza ediyor”,”ve la takdıs salate: namazı kaza etmiyor”. Bu soru kim ile ilgili sorulmuş Muhammed? “Ma balul hayıd”. Kime hayıd denir? Hayız kelimesi kime kullanılır?
Muhammed: Bayana.
A. Bayındır: Hangi haldeyken?
Muhammed: Adetli.
A. Bayındır: Adet gördüğü zaman için ifade değil mi? Adet görüyorken ona hayız denir.
Yahya: Baş örtüsü ile ilgili..
A.Bayındır: O başka. Mecazi. Hakiki manası bu. Bak şimdi. Bir hakiki manasına göre, bir mecaz manasına göre. Baş örtüsü ile ilgili hadiste hayızlı ifadesi adet görmeye başladıktan sonra manasınadır. O mecazendir. O çağdadır.
Enes Hoca: İlk defa adet gördükten sonra zaten baliğ sayılır o.
A.Bayındır: Buluğa ermiş olur. Dolayısıyla burada mecaz manasını verirseniz yani buluğa ermiş bir kadın derseniz hiç bir manası olmaz bu hadisin. Buluğa ermiş olan bir kadın namazı kaza ediyor, orucu kaza etmiyor. Ne manası olur?
Katılımcı: Sürekli olur.
A.Bayındır: Hiç bir zaman için. Kaza manasını onların dedikleri gibi alalım. Yani hayız kelimesini de senin dediğin gibi şey yapalım. Buluğa ermiş kadın. O hadisteki gibi alalım. Buluğa ermiş bir kadın neden orucu kaza ediyor da namazı kaza etmiyor. Ne diyeceğiz buna? Buluğa erdikten sonra onların dediği anlamda namaz kazası diye bir şey olmayacak. Orucu da sürekli kaza edecek, zamanında tutmayacak. Bu mümkün değil yani. Mana-ı hakikisi zaten mümkünse mecaza gidilmez. Burada mana-ı hakiki gerekir, başka bir şey olmaz. “Ma balul hayıd” ne demektir?
Muhammed: Mesela şey var Hocam. Bence o kadın hayızlı kadın, hayız dönemi geçtikten sonra yine o adla anılmış olabilir. “Yetama emvalehum”(NİSA 2). O zamandaki yetama değil yani önce yetimdi.
A.Bayındır: Orada bir başka delil var. O delile dayanarak o hükmü veriyorsunuz. AllahTeala diyor ki; “vebtelul yetama hatta belagun nikah”(NİSA 6) diyor tamam mı? Bu ayetten dolayı “yetama emvalehum” mana veriyorsunuz. Eğer onlar buluğa erdikten sonra mallarını verebilirsiniz, rüşte erdikten sonra verebilirsiniz ayeti olmasaydı “ve atul yetama emvalehum”(NİSA 2) o manayı veremezdin. Yani o bir delile dayalı olarak. Çünkü mana-ı hakiki üzerine hamletme imkanınız olmuyor. Tamam mı? Mecaza gitmenin bir sebebi: gerçek anlama hamletmenin mümkün olmaması. Orada mümkün olmuyor. Mümkün olmadığı için yani “ma yekun” olur. Hiç önemli değil. Yani gerçek anlamını verme imkanı olmadığı zaman mecaza gidilir. Yetimlere, yetim dediğimiz zaman buluğa ermemiş çocuklardır. Yetimlere mallarını verin ayeti öbür ayet ile çelişiyor. Ne zaman vereceğiz?
Enes Hoca: Hayız yetimliğe benzemiyor ki. Yetimlik insanın ömründe bir kere oluyor. Hayız teceddüd oluyor. O zaman önceki haline bakarak hayız dense, bir kadın hayat boyu hayız mı oluyor o zaman?
A.Bayındır: Yok. O an için demek istiyor. Diyor ki yani hayızını bitirdikten sonra bir ona mecazen denir ki olmaz yani. Yetime benzetilecek bir tarafı yok. Çünkü çocuğa malı verilmez. Ne zaman verilir? Buluğa erdikten sonra. O da olmaz, rüştüne erdikten sonra verilir. O da öbür ayetten dolayı. O da çatışma, bu tarafta bizi yetim kelimesi mecaz şeklinde anlamlandırma mecburiyetinde bırakıyor. Ama burada öyle bir şey yok.
Muhammed: Buna delil başka hadisler de var mesela. Peygamber(sav) bir hadiste cuma günü gusul yapmak ihtilam olana gusul yapmak vacip yani, orada gerçek manada ihtilam olan kişi değil yani buluğa ermiş olan kişiye. Önceki durumunu burada şey yapıyor. İhtilam olana gusul yapmak vacip.
A.Bayındır: Tamam, o kinayeli bir ifade. Mana-ı hakikiyi de kastedebilirsiniz, mana-ı mecaziyi de kastedersiniz. Herkes için dendiğinden dolayı orada da öyle bir delil var. Çünkü bak cuma günü ihtilam olan herkesin yerine koymak lazım. Çünkü bir şeyde küçücük bir kayma bütün sistemi alt üst eder. Mesela işte cuma günü ihtilam olan herkesin yıkansın diye bir emir var Peygamberimizden. Şimdi ihtilam olma yani cünüp ola kişinin yıkanmasının cuma ile alakası var mı? Namazla alakalı. AllahTeala “ve in kuntum cunuben fettahhara”(MAİDE 6) diyor değil mi? Peki cuma günü ihtilam olan yıkansın dendiğine göre burada hakiki manada ihtilamın kastedilmediği. Yani bu mecaz, hakiki manaya kastedilmediği zaman olur. Dolayısıyla onunla bunu karşılaştırırsan işte bu ulemanın düştüğü çukura düşersin, bir daha da çıkamazsın işin içinden. Yani orada bir mecaz manası var. Burada mecaz yok. Burada soruda mecaz yok zaten Muhammed. Yani soru açıktır. “Tahdi” kelimesinin bu günkü sözlüklerdeki anlamı ortada. Çıkardın mı sen sözlükten? “Kada” kelimesinin manası bu günkü sözlüklerde de eski sözlüklerde de bir ibadeti vaktinin dışında yapma manasında değil. Fakihler, kendileri bir terim oluşturmuşlar daha sonra. Bir ibadeti vaktinin dışında yapmaya kaza demişler. Ama bu 150 sene sonra olmuş bir hadisedir. Hala bugün elimizde bulunan sözlüklerde kaza kelimesi, ibadetin vaktin dışında yapılması manasına kullanılmıyor. Öyle bir sözlük yok bugün tamam mı?
Haşim: Şöyle geçiyor.
A.Bayındır: Sen şöyle haklaş da şuradan oku. Gel gel, şuraya gel.
Haşim: Bir kaç sözlükten okuyacaktım. El Mısbahul Munir. Oradan okuyacağım şimdi.
A.Bayındır:El Feyyumi’nin El Mısbahul Munir adlı..
Haşim:”Kadaytu el hacete kezalike ve kadaytul hacce, ved deyne eddeytuhu”.
A.Bayındır: “Kadaytu hacce” dediği zaman ne demektir? Haccı yaptım demektir. Hac ibadetini yaptım. Kazaya bırakyım falan değil. “Kadaytul deyne” dediğim zaman borcu ödedim demektir.
Haşim: “Kale dehale fe iza kadaytum menasikekum ezzeytumuha”.
A.Bayındır: Allah Teala, “fe iza kadaytum menasikekum” dediği zaman. Aslında o menasikinizi yerine getirdiğiniz zaman. Bitirdiğiniz zaman manası veriyor ama o yanlış. Çünkü hac menasikini yerine getirirken yapılacak işlemi bildiriyor. “Fe iza kadaytum menasikekum fezkurullahe zikrikum abaekum”(BAKARA 200).
Haşim: “Fel kadauhu bi manen eda ikrimen kavli iza kadeytumus salate ezzeytumuha”.
A.Bayındır: “Fe iza kadaytumus salate” de namazı kıldığınız zaman manasına gelir. “Fe iza kudiyetis salatu fenteşiru fil ard”.
Katılımcı: Kaza: eda, ifadesi geçiti orada.
A.Bayındır: Kada, tabi eda manasına. Yani bugün ulemanın dediği manada değil.
Haşim: “Vestemenel ulemaen kadae fil ibadetil leti tufalu harice vahdiha el muhadded şerhan”.
A.Bayındır: Diyor ki; ulema, kaza kelimesini sınırları çizilmiş olan vakti dışında yerine getirilen ibadet manasında kullandılar.
Haşim: “Vel edae iza fe fealet vaktil muhteli”.
A.Bayındır: Kendi vaktinde bir ibadet yapılırsa ona eda dediler, vaktin dışında yapılırsa kaza dediler.
Haşim: “Ve huve muhalifu lil ved’i lugavi”.
A.Bayındır: Hah! Önemli olan bu. Bu, “Ved’i lugaviye” muhaliftir. Yani bu kelimenin sözlük anlamına aykırı bir anlamdır. Bu kelimenin sözlük anlamı ibadetin vakti dışında yapılması manasında değildir. Bir ibadetin vaktinde yapılması manasındadır.
Haşim: “La tinnehu istilahiyyun li tirmizi beynel vakteyni”.
A.Bayındır: Bu bir ıstılahtır. Ulema kendisi böyle bir terim koymuş. Koyabilir ama ulemanın en büyük hatası, 100-150 sene sonra verdiği manayı tutup da sözlük manası gibi gösterip Aişe hadisini ona göre anlamlandırıp hüküm koyması.
F.Orum: Kendi koyduğu anlamdan hareketle hadisleri anlamaya çalışıyor.
A.Bayındır: Anlamaya çalışıyor ve hüküm koyuyor. Koyduğu hüküm de tümüyle sisteme ters düşen bir şey.
Serkan: Kaza diye bir şey var mı?
A.Bayındır: Nasıl yani?
Serkan: Namazın kazası.
A.Bayındır: Namazın kazası diye bir olay yok.
Serkan: Orucun da yok.
A.Bayındır: Orucun var. Ulemanın dediği manada var orucun kazası.
Serkan: Onu değil. Şöyle bir şey yani, eğer varsa isimlendirmeyi nasıl yapacağız?
NOT: Katılımcılar hep bir ağızdan konuşuyorlar, anlaşılmıyor. 20:30-20:36.
A.Bayındır: Serkan’ı bir dinleyelim hazırlık yapmış.
Serkan: Şimdi şöyle bir şey, eğer kaza ile eda müteradifler ise aynı şeyler ise o zaman oruç kazası diye bir şey varsa, biz farkı nasıl yapacağız?
A.Bayındır: Oruç kazası kelimesini, şu anda senin anladığın anlamda kullanımı 100-150 sene sonra oluyor.
Serkan: Onu demiyorum.
A.Bayındır: Şimdi diyorsun ki ayeti kerimede ne diyır; “ve iza kudiyetis salatu: o namaz kaza edildiği zaman”. Ne demek oluyor? O namazı kıldığınız zaman. Aslında kada kelimesi bir şeyi tam yapma manasındadır. Eda da gerçi aynı manadadır.
Yahya: Yanlış anlaşılma olursa edayı kullanmamak lazım. Arap için belki mantıklı da. Yapmak diyelim biz ona. Kılmak.
A.Bayındır: Yapmaktır tabi.
Yahya: Eda olunca mecburen kaza akla geliyor yani.
Enes Hoca: Aişe validemiz hacca gidiyor ya. Adet görüyor. O da ağlıyor, Peygamber(sav) tabistu diyor. Ondan sonra Peygamber(sav) diyor ki “iddi ma yakbihul haccu illel tavaf” diyor.
Serkan: Zaten kada kelimesine baktığımızda çok hatimin arasına giriyor, beyanın arasına giriyor..
A.Bayındır: Önemli değil. Şim bir ibadeti vakti dışında yapma manasına geliyor mu? Asıl konumuz o. Yoksa kada kelimesinin o kadar çok manası var ki.
Yahya: Ayetlerde buna imkan var mı, önce ona bakalım. Çünkü hadislere genelde bu işi yıkıyorlar.
A.Bayındır: Ayetlerde hiç böyle bir imkan yok.
Yahya: Hadislerde sen galiba baktın.
A.Bayındır: Bir dakika! Sözlükleri bitirelim.
Haşim: “Fil kitabi ey ahidina bi huve mana edai..
A.Bayındır: İsrailoğullarına kitapta şunu hükmü yazdık.
Haşim: “Bi mana edai vel ilhai”.
A.Bayındır: O da farklı bir şey. Yani İsrailoğulları için şu kararı verdik manasında. “Tetebna” gibidir o.
Haşim: Sonra demiş “ve kulu teale bi hacel kurani min kavli en yeftu ileyhe vahyuhu ey yukablu em yubeyyene leke beyanuhu”
A.Bayındır: “Ve la ta’cel bil kur’ani min kabli en yukda ileyke vahyuhu”(TAHA 114) sana vahiy tamamlanmadan önce kuranı acele etme. Şimdi burada kuran kelimesiyle farklı bir şey anlıyorlar. Kuran, anlam öbekleri falan denebilir. Yani kuranı kerimdeki anlam kümeleri. O kümeler tamamlanmadan o ayetleri anlamaya çalışma demiş oluyor AllahTeala.
Haşim: Sonra “fe lemma kadeyna aleyhil mevte etmenne aleyhil mevt”
A.Bayındır: Ölümüne karar verdiğimiz zaman. Bunların dedikleri anlamda bir şey yok. Asıl mesele o. Asıl o kısmı oku.
Haşim: “Ve kada gulamun salate ve faraga minha”
A.Bayındır: “Ve kada gulamun” sözü, namazını kıldı anlamına gelir.
Serkan: Zaten o “ve iza kudiyetis salat” de orada mesela İbni Kesir’de aynı manayı veriyor.
A.Bayındır: Aksi mana verme imkanı var mı? İbni Kesir falan değil yani, bir başka hangi tefsire bakarsan bak. Zaten ayetten anlaşılan odur. Başka bir mana anlama imkanı yok.
F.Orum: Cuma namazını kaza ettiğiniz zaman mı?
A.Bayındır: Neyse biz şimdi önce şu hadisi şerifi okuyalım. Önce doğrusunu anlatalım da sonra itirazlar üzerinde dururuz. Sen şimdi diyorsun ki biz şimdi kazayı ne ile ifade edeceğiz? Kardeşim, bu kaza kelimesini ortaya çıkaran ulema ortaya çıkarıncaya kadar ne ile ifade ediliyorsa onunla ifade ederiz.
Serkan: Ne ile ifade ediliyordu?
A.Bayındır: Zamanında tutamadığın orucu tutmak dersin. Mesela Peygamber efendimizin hadisinde de var. Itli kelimesiyle de şey yapabilirsin, kada kelimesiyle de olur. Mesela Aişe validemiz ile Hz. Hafsa oruçluymuşlar. Güzel bir yemek gelmiş, dayanamamış yemişler. Yani nafile oruç. Peygamberimiz’e bunu anlattıkları zaman “ıtliye metana yevmen ahar” demiş. Onun yerine bir başka gün oruç tutun.
Enes Hoca: “Eyyamun uhar” demesi “ıhtı” ifadesinden sonra.
A.Bayındır: “Yevmen ahar” demese “ıhtı”den bir şey anlaşılmaz.
F.Orum: Daha sonra yerine getir.
A.Bayındır: Dolayısıyla “ıhtı”, tut demektir. Onu başka bir gün tut. Buna gerek yok. Efendim, buna ne mana vereceğiz? 150 sene kaza dememişlerde ne olmuş? Bunlar malesef çok ciddi kelimelerle oynama. AllahTeala kuranı kerimin bir kaç yerinde bizi uyatıyor. “Yuharrifunel kelime an mavadııhi”(NİSA 46) yani kelimelerin konduğu anlamlardan başka tarafa çekilmesi. İşte bu odur. Siz orada terimleştirdiğiniz zaman da dikkat etmeniz lazım kardeşim. Kada diye bir kelime kullanılıyor. O zaman kuranda olan bir kelime kullanın. Siz niye yeni bir terim koyuyorsunuz, islam alemini bu sıkıntılara sokuyorsunuz? AllahTeala “kuranu mubin” diyor. Peygamber efendimiz de geldi işte “hela el bellag” diyerek tebliğ etmedi mi? Herşeyi açık ve net bir şekilde anlatmadım mı diyor. Daha bu dine sen kendi kafana göre yeni terimler ne uyduruyorsun? Biz şimdi şeyde de gördük. İftida yerine “hul” kelimesini koymuşlar. “Hul” kelimesi ne kuranda var ne sünnette var. Kadınların boşama hakkını ellerinden almışlar. Yani hiç kusura bakma, bunlar C. Hakka hesap verebileceklerini hiç zannetmiyorum. Allah veriyor, Resulullah uyguluyor, bunlar kelimeyi değiştirerek ellerinden alıyorlar. Bu da öyle işte. Kaza kelimesinin anlamını sen hangi yetkiyle değiştiriyorsun? Şimdi bak o hadisi okuyalım. Bundan başka delilleri yok zaten. “Ma balul hayıd” yani bu hayızlıya ne oluyor diyor. “Ma balul hayıd”,Ne demek hayıd? Tekrar şey yapalım. Kadının adet gördüğü günlerde aldığı vasıftır. Adet görürkenki durumunu anlatır. Hamid gibi, hamd eden gibi. Kaim gibi, ayakta duran.
Enes Hoca: Şey var ya hamile kadın.
A.Bayındır: Hamil, tabi. Hamil denir. Hamile kadına hamil denir.
Serkan: İsmi failin bir kuralıda şu: Eğer bir karineden haali olduğu zaman ilk olarak hali tutarsa.
A.Bayındır: Öyle olması lazım. Onun için Muhammed’e şey yaptık ya. Mana-i hakikisini bulmak mümkün olmadığı zaman mecaza gidersiniz. Şimdi “ma balul hayıd”, hayızlının durumu nedir. Nesi var ki. Kadın hayız görüyor, adet görüyor. Adetli günlerini anlatıyor bu. Ne yapıyor? “Takdıs savme”, orucunu kaza ediyor hayızlı günlerinde. “Ve la takdıs salate: ama namazını kaza etmiyor”. Hayızlı gününde orucu kaza etmek ne demek? Bak, bu günkü türkçe açısından bile bu kadar değilmeye rağmen yine aynı mana. Hayızlı iken orucu kaza etmek deseniz bugün türkçede, yine orucu tutma anlaşılır değil mi?
M. Ruzi: Sonraya bırakmak.
A.Bayındır: Anlaşılmaz.
Enes Hoca: Kazaya bırakmak.
A.Bayındır: Kazaya bırakmak değil, kaza etmek. Hayızlı iken orucunu kaza ediyor dedim mi ne anlaşılır?
Yahya: Kaza namazı kılıyorum şu an mesela. Kazasını yapıyorum şu an.
A.Bayındır: Bak şimdi mesela ne denir; “kadaul fevaid” derler.
M.Ruzi: Çok güzel yerinde kullanmış dersin.
A.Bayındır: Yani geçmiş namazların kılınması. Kaza kelimesi, namazın kılınması. Onun için fevaid kelimesini kullanmak zorunda kalıyor. Geçmiş namazların şimdi kılınması. O zaman hayızlı kafının orucu kaza etmesi ne demek olur? Hayızlı iken oruç tutması demek olur. Yani ulemanın ıslahına göre de hayız tutması demek olur buraya göre de öyle olmuş olur. Hayızlıyken oruç tutması demek olur, başka bir anlamı olmaz.
F.Orum: Kaza kelimesini meşrulaştırma olur Hocam o şekilde olursa.
A.Bayındır: Nasıl yani?
F.Orum: Çünkü ötekinin anlama ihtimali daha yüksek. Hayızlıyken kaza ediyor. Herkes bunu nasıl anlar: hayızı bittiği zaman daha sonra kaza eder şeklinde anlar.
A.Bayındır: Yok. Bu ifade bile onları haklı çıkarmıyor.
Yahya: Bırakmak dedinmi, doğru.
A.Bayındır: Orucu bırakmak manasında değil. Çünkü kaza etme dediğimiz zaman kazaya bırakmak başka kaza etmek başka. Kaza etmek dediğiniz zaman ne anlıyorsunuz?
F.Orum: Genel ifade kullandınız ya o zaman yani hayızlı kaza eder orucu denildiği zaman daha sonra tutar anlamında anlaşılır herhalde.
A.Bayındır: Hayızlı gününde kaza ediyor. Hayıd ne demek? Hayız gören kadın, adetli kadın demektir değil mi? Adetli kadın neden orucunu kaza ediyor derseniz ne anlaşılır? Dersiniz ki adetliyken oruç tutamaz dersiniz.
Serkan: Adetliyken sanki kaza etmiş gibi.
A.Bayındır: Adetli ifadesini kullanıyor tamam mı? Kadın adet görüyor.
Serkan: Ama artık o bir isim şeklini almış. Yahya’nın başta söylediği.
A.Bayındır: Şimdi burada diyor ki yani zaten sözlük anlamında şunu söylemiş oluyor o Haruralı kadın. Diyor ki; neden kadın, adetli olduğu günlerde orucunu tutuyor da namazını kılmıyor. Soru bu. Adetli olduğu günlerde orucunu tutuyor da namaz kılmıyor. Yani adetli olduğu günlerde iki fiil var. Oruç ve namaz. Bunlardan birisini kaza edeck, birisini edemeyecek. Yani birisini yapacak diğerini yapamayacak. Neden diyor adetli olduğu günlerde orucunu kaza ediyor yani oruç tutuyor da namazını kılmıyor. Ne cevap veriyorlar? Aişe validemiz diyor ki; sen Haruralımısın? Diyor. “Haruriyetu enti” diyor. Bu Harura, tarihçilerin yazdığına göre Hariciler’in toplaştığı bir yermiş. Bunlar adetli kadının namaz kılması gerektiğini de söylüyorlarmış. Oruç tutmasında onlar da ittifak halinde de oruç tutacak zaten. Namaz kılması gerektiğini de söylüyorlarmış. O zaman niye namaz kılmıyoruz diye soruyor.
Yahya: Buhari not düşmüş. Demiş ki; “innel taifeten minel havariç yucibune alel haizi kada es salatil faiteti fi zemeni”.
A.Bayındır: “faite kelimesini koymak zorunda kalmış. Çünkü “faite”yi koymazsan “geçmiş” kelimesini koymazsan sözlük anlamına uymuyor. Bir daha oku o ibareyi.
Yahya: “İnne taifeten minel havariç yucibune alel haizi kada es salatil faiteti fi zemeni”.
A.Bayındır: “Faite” değil aslında. O hariciler, hayızlı günlerde namazın da kılınacağını söylüyorlar. Bugün de söyleyenler var değil mi?
Serkan: Hayizli zamanlarda demek ki sadece kaza namazı mı kılıyorlardı?
Yahya: Yok, hayızlı iken kaçırdıkları namazları sonra kılsınlar diyorlarmış diyor bu.
A.Bayındır: Bu “faite” kelimesini katmış oraya.
Yahya: “Faite” yi katmasa normal.
A.Bayındır: Şimdi bu hadisin metnini değiştiriyor o şerhi koyması.
Enes Hoca: Hocam bu hadisin manasını verdiğimiz zaman Hz.Aişe diyor ki; “kane yusibune zalike fe numuru kadais savm vela numuru kadais salat”. Şimdi bize hayız geliyordu Peygamberimiz zamanında, “numuru kadais savm”, savmı kadaya bırakmaya “numuru kadais salat” salatı o anda kılmaya olmuyor mu anlam?
A.Bayındır: Bravo bak. Şimdi çok güzel anlam yakaladın sen burada gerçekten.
Yahya: Bunu şeyden ama şey yaptık: tek bir hadis okuduk. Ben o yüzden bütün hadis kitaplarını dağıttım arkadaşlara ki farklı rivayetlerden o anlaşılıyor zaten. Enes Hoca’nın dediği şu an. Bir hadise takılıp kaldık. O yüzden acaba mı diyoruz.
A.Bayındır: Takılamadık da. Yani arkadaşlar sağolsunlar.
Yahya: Hepimizin önünde hadisler var. İsterseniz bir okuyalım sırayla, çok net çıkıyor ortaya yani.
A.Bayındır: Dur, şu Enes Hoca’nın dediğini şey yapayım da izleyiciler de belki tam olarak şey yapar. Şimdi kadın adetli. Bunlar diyorlar ki; adetliyken orucunu kazaya bırakması emredilirdi. Değil mi? Yani “nu’muru bi kadais savmi” ne demek? Şimdi tutma sonra tutarsın. Çünkü bu hayızlı, adetli bu kadın, adet görüyor. Peki. “Ve la nu’muru bi kadais savmi” ama namazı kazaya bırakmamız emredilmezdi. Namazı adetliyken kılmamız gerekli.
Serkan: Orası ıkrahtır. “Ve la nu’muru kadai bi salati: namazı kazaya bırakma, şimdi kıl. Yada namazı kazaya bırakma, hiç kılma da olabilir.
A.Bayındır: O “hiç kılma” meselesi..
Serkan: Hiç kılma derken, adetliyken.
A.Bayındır: Bak bir dakika. Kaza kelimesine lugattaki manayı verirsen öyle olur. Hiç kılma olur. Ama lugattaki manayı değil de ulemanın dediği manayı verirsen..
Serkan: Tamam, ulemanın verdiği manayı veriyorum zaten. “Ve la nu’muru bi kadais salati”.
Yahya: “Nu’muru bi kadais savmi: orucu terk etmemiz emredildi”, öyle diyelim.
A.Bayındır: Bak “nu’muru bi kadais savmi” ye ne mana veriyorsun?
Serkan: Ulemanın verdiği manayı verdiğim zaman, “nu’muru bi kadais savmi: orucu kazaya bırakmamız emredilirdi” yani şimdi tutma sonra tut. Öyle diyelim. “Ve la nu’muru bi kadais salati” dediğimiz zaman “namazı ise kazaya bırakmamız, öyle bir emir olunmadık”.
A.Bayındır: Namazları kazaya bırakmayacaksa?
Serkan: Olabilir, her ikisi de olabilir. Belki şu anda kılmayabilir.
A.Bayındır: Şimdi sen söyle bakalım, namazı kazaya bırakmamız emredilmedi. Ne anlıyorsun? Namaz zaten kılıyor müslüman.
Serkan: Ben diyorum, burada iki mana da çıkıyor.
A.Bayındır: Hangi ikinci mana?
Serkan: Şöyle bir şey. Şu anda kılma..
A.Bayındır: Kardeşim, sen birinci manaya ulemanın görüşüne göre sözlüğe göre değil, adetlisin orucunu kazaya bırak diye bize emredildi. Namazını kazaya bırakma diye emredildi.
Serkan: Namazını hiç kılma da olabilir.
A.Bayındır: Kazaya bırakma demek hiç kılma mı?
Serkan: Kazaya bırakma.
A.Bayındır: “Kılma” demek mi?
Serkan: Kaza da yapma şimdi de yapma olamaz mı?
A.Bayındır: Böyle bir mana akıla gelir mi? Namazı kazaya bırakma sözü ne demektir?
Enes Hoca: “Kadais savm” daki kada ne olursa, o da aynısı olacak.
A.Bayındır: Kaza, sonradan tutma ise bunu kazaya bırak sonra tutarsın demek ise bu da kazaya bırakma şimdi kıl demektir.
Muhammed: Kazaya bırakma kelimesi kazasını et, kılma manası versek.
Yahya: Şöyle mana Hocam; “kane nu’muru bi kadais savm: orucu daha sonra tutmamız, fakat namazı daha sonra da yapmamamız”.
A.Bayındır: Tamam güzel de adetli kadına söyleniyor. Adetten temizlenmiş kadın değil ki.
Yahya: Ön kabulle soruyor zaten soruyu. Yapmıyoruz, bizim durumunuz ne olacak? Onu temizlendikten sonra da yapma. Oruçtan farkı bu.
A.Bayındır: Ona bir sürü ilaveler katarak o manayı verirsiniz. O mana verilemez.
Katılımcı: Şöyle anlaşılabilir mi Hocam bu aişe hadisi: “ma balul haidu tahdi en fevaite mines siyam”.
A.Bayındır: Güzel de bak, “tahdi en fevaite mines siyam” dediğin zaman kadın hayızlı değil ki temiz oluyor. Hayızlı kadınla ilgili olması lazım bu emrin. Kadın adet görürken verilen emirdir. Diğer hadisleri okuyun, oradan anlayacağız meseleyi.
Yahya: Buhari’den başlayalım.
A.Bayındır: Tamam, başlayın.
F.Orum: Buhari’de şey var.
Yahya: “Takdis salat”
F.Orum: O var.
A.Bayındır: Onu okuyalım.
F.Orum: “Kale harece Resulullahi(sav) fi etha ve fıtri ilel musalla fe men alel nisai fe kal ya maşerel nisai fe saddakna fe inni uritukunne eksere ehlin nari fe kunne ya resulallah, fe ka le kuffinna lane ve tekfunel aşira ma eraeytum mina kısatı aklı ved dini be tebe..”
A.Bayındır: Ben, onun manasını okuyayım şuradan. Bak diyor ki. Ebu Said El Hudri’nin Buhari rivayeti değil mi. “Resulullah(sav) bir kurban veya ramazan bayramında namazgaha çıktı. Kadınlar tarafına geçti ve şöyle seslendi: ey kadınlar topluluğu, sadaka verin. Çünkü bana, cehennem halkının çoğunluğunun sizin oluşturduğunuz gösterildi”. Yani cehenneme gitmenin kadınlık ve erkeklik ile ne alakası olur? “Ondan sonra neden ya Resulullah dediler”. Bunlar da sormuşlar. “Dedi ki; çok lanet okursunuz. Hayatı paylaştığınız kişiye nankörlük edersiniz. Aklı ve dini eksik olanlar içinde kendine hakim bir erkeğin gönlünü sizden biri kadar kapıp götüren ne görüldü?”. Aklı ve dini eksik olanlar içeridinde erkeğin gönlünü kapan başka hangi mahluk var?
M.Ruzi: Çeşitli insanlar olduğu için o kastedilmiş olabilir.
A.Bayındır: Peki aklı ve dini noksan olanlar içerisinde diyor. Bak, öyle bir şey ki aklı ve dini noksan olanlar içerisinde diyor. “Ve aksatu aklı ved din”. Dişi. Nufus düşünülebilir, nefisler manasına da düşünülebilir. “Aklı ve dini noksan olanlar içinde kendine hakim bir erkeği gönlünü sizden biri kadar kapıp götürenini görmedim”. Ondan sonra asıl konumuz ile ilgili kısıma gelelim. “Dinimizin ve aklımızın noksan olması nedendir ya Resulallah diye sorduklarında dedi ki; kadının şahitliği, erkeğin şahitliği yarısı kadar değil mi? Evet dediler”. Değil! Kadının şahitliği erkeğin şahitliğinin yarısı kadar değil. Hatta Peygamberimiz(sav) bir kadının şahirliğini iki erkeğin şahitliğinin yerine bile kabul ettiği olmuştur. Bir köle kadının şahitliğini kabul etmiştir. Ayetlerde de öyle. Belki bir ders yapmak gerekirse yapıldığı zaman şey yaparız. Bir tek şey var , “fe in lem yekuna raculeyni fe reculun vemraetani”(BAKARA 282), iki erkek bulamazsanız bir erkek iki kadın olsun. Onu da “zalike akvemu liş şehade” diyor. Bu daha sağlam olur. Daha sağlam olur demek öyle şey demek manasına gelmez. Ve bu ticari konulardır. Diğer konularda da kadın erkek şahitliği eşitlenmiştir yani ayetlerde.
Serkan: Nikah konusunda yine eşit mi Hocam?
A.Bayındır: Hepsinde. Nikah konusunda şahitlik var mı ayetlerde? Bul bakayım bir tane. Yada hadislerde. Haftaya kadar bulun getirin. Bulun gelin haftaya. Bundan sonraki derste de onu yaparız, önemli değil. Öyle bir olay yok yani. Kadın-erkeğin şahitliği..
Serkan: 43:02-43:04 duyulmuyor.
A.Bayındır: O başka bir şey kardeşim. Bununla bir alakası yok. Nikah bir törende kıyılır. Öyle iki kişi ile kıyılmaz. AllahTeala “ve enkihu” diye bütün müminlere emir vermiştir. Nikahlayın! Nikah töreninde bulunmak, Allah’ın emridir. Şahitle değil. Öyle iki kişi ile diyeceksin kimseye söylemeyin, bugünkü yaptığı gibi, gizli nikah kıyacaksın. Olur mu öyle şey? Bir dakika kardeşim, sen şimdi konuyu değiştirme. Sen bu konularda daha yeni yeni bilgiler öğreniyorsun, sorduğun her bir soru günlerce konuşmayı gerektirir. Onun için sen konuyu değiştirme şunları anlamaya çalışalım. O konuda konuşmayalım değil ama hazırlığını yap, ondan sonra konuşalım. Daha önce yazdıklarımızı da oku, zihnine takılanlar varsa o zaman konuşalım.
Evet. İşte bu aklının noksanlığıdır diyor. İki kadın şahit bir erkek şahitliğe denk gelmesi, kadının aklının noksanlığı. Peki. “Adetliyken namaz kılmaz ve oruç tutmaz değil mi? Evet dediler. İşte bu da dinlerinin noksanlığıdır”. Peki güzel. Namazı anladık da oruç tutmama işi.. Şimdi namaz kılmaz oruç tutmaz neyin hükmüdür? Kadınların keyfine mi bırakılmış? Bunlar öyle diyorlar. Diyorlar ki; namaz da kılamazsın, oruç da tutamazsın. Bu Allah’ın emridir. Kadın, Allah’ın emrini yerine getirdi diye dini noksan mı olur? Bu dinin kemalidir, noksanlığı değil li. Herkes ramazanda oruç tutacak, ben ramazanda yiyeceksem bile dipte köşede korka korka ağızımı silerek falan hatta çoğu zaman yiyemeyeceğim. Sonra herkesin orucunu yediği gün bana oruç tutturacaksınız, ondan sonra bana diyeceksiniz ki; dinin noksan. Bunu Peygambemiz söyler mi?
Enes Hoca: Hangi bayramda olduğunu bilmiyor.
A.Bayındır: Fazla önemli değil. Orada şüphe edebilir. Kuraban bayramı mı, ramazan bayramı mı fazla önemli değil.
Bak mesela Peygamberimiz(sav), “fe bima rahmetin minallahi linte lehum”(ALİ İMRAN 159) diye hitaba mahsar olan bir zat değilmidir? C. Hakk’ın sana olan ikramı ile insanlara yumuşak davrandın, nazik davrandın. Şimdi, en nazik davranılması gereken kadınların karşısına çıkacaksın, ey aklı ve dini noksan olanlar diyeceksin. Vallaha orada kadın terliği çıkarır kafasına vurur. Bu gerçekten çok onur kırıcı bir şey. C. Hakk “ud’u ila sebili rabbike bik hikmeti vel mev’ızatıl hasene”(NAHL 125) diyecek yani hükümlerin güzelliklerini göster, güzel öğütle insanları çağır diyecek, sen onların kişiliğine hakaret ederek başlayacaksın. Olur mu böyle bir şey?
Enes Hoca: Orada “fe saddakna”diyor ya. O, sadaka ile telafi edilebilir mi?
A.Bayındır: Sadaka ile bunlar nasıl telafi edilecek. Oruç, nasıl sadaka ile telafi edilir? Namaz, nasıl sadaka ile telafi edilir? Tamamen baştan aşağı problemli bir hadis. Zaten ondan dolayı bu hadisi delil almamışlardır.
Serkan: Mecmu’da Burada diyor, eğer birinci hadisi önce delil gösteriyor o ilk olan var ya. Önce onu delil gösteriyor, sonra eğer diyor bununla tam anlaşılmaza ikinci olarak bunu gösteriyor.
A.Bayındır: Peki bak buradaki ifadede şey var. Tutmazsınız, kılmazsınız diyor. Sanki kendi fiilleri gibi gösteriyor.
Haşim: Mecmur’da şöyle ifadeler de var: yani bir oruç nasıl olur da yasaklanır, daha sonra onu kaza etmek eski anlamıyla, klasik anlamıyla farz olunur. Orada bir çelişki var oradaki çelişkiyi çözmeden geçiyor yani.
Enes Hoca: Sonra da diyor ki “hikmetuhu” diyor. O hadisi söylüyor, bu hadisi söylüyor, bunu söylüyor. Sonra icma var diyor. O da yetmiyor o zaman hikmeti..
A.Bayındır: Anlaşılamaz diyor.
F.Orum: Nevevi’de de var. Tartışıyor, tartışıyor, en sonunda evet diyor bu akılla bilinebilecek bir şey değil diyor.
A.Bayındır: Yani gerçekten çok ilginç şeyler yapılıyor. Zaten yoldan çıktıkları oradan anlaşılıyor. İşin içinden bir türlü çıkamıyorlar.
Serkan: Bazıları delillendirme yapıyor. Delillendirme yaptığı zaman da çok basit. Akli delil gösterdiği zaman da basit delil gösteriyor. Yani neymiş, bilmem senede bir kere yapıldığındanmış.
A.Bayındır: Lafa bak Allahını seversen. Namaz her zaman tekrarlanıyormuş da oruç yılda bir kereymiş de! Böyle saçmalık olur mu?
Muhammed: Bu kaza kelimesini şu an anladığımız kaza gibi kullanılmış olan hadisler de var. (48:45-49:01 arası anlaşılmıyor.
A.Bayındır: Ne demektir o?
Muhammed: Yani bir insan..
Yahya: Kendi kendine kusarsa
Muhammed: Kusarsa onun kazası yok. Kaza yapması gerekmez.
A.Bayındır: Nerede geçiyor hadis?
Muhammed: Rivael Hamse İlel Nesai
A.Bayındır: Ne demek o? Şey de var yani.”fel yakdi mekanehu fi yevmin ahar”.
Muhammed: Öyle yok.
A.Bayındır: Tamam tutsun. Ne demektir tutsun?
Muhammed: Eğer bunu tutsun eda etsin anlamı verse, tutsa. Eda etmesi gerekmez. Eğer o kendisi isteyetek kussa, onun da edası.
A.Bayındır: Tamam tutsun ifadesi yani o ibadeti zamanı dışında yapsın manasına gelmez. Şimdi bir kere şu kesin değil mi? Bak ben sana o şekilde ona şey yapayım. Onunla ilgili diğer hadisleri de oku, hepsine birlikte cevap verelim. Bak mesela şimdi şeyde ben sana söyleyeyim bak.
Yahya: Ona benzer şu var onu okusana. Aynı senin dediğine benzer Ebu Davud’da geçiyor.
Enes Hoca: “İn kane le yekunu aleyye savmun min ramazane fe ma hevme hatta yetiye şaban” diyor.
A.Bayındır: Bir de manasını ver.
Yahya: Ramazanda bir müslünanın borç oruçları vardır diyor. Gider Şabana kadar..
A.Bayındır: Tutamamaktır.
Muhammed: Kada kelimesini eğer kaza anlamında geçtiği yerde tutma anlamında geliyor burada.
Yahya: Tamam, ramazandan bıraktığı oruç var. Onu tutmak anlamında yani.
Muhammed: Burada Hz.Aişe’deki o adetliyken oruç olduğu başka hadisler, açıklayan hadisler de var gibi geliyor bana.
Yahya: Yani niye bırakmış? Hasta, yolcu olabilir.
A.Bayındır: Bir kere orucu bıraktığına dair bir ifade var mı?
Muhammed: Başka hadislerde var gibi geliyor ama onu bulamadım.
A.Bayındır: Yok, yok.
Muhammed: Hatta burada Peygamberimiz her sene de bu iş tekrarlanıyor. Her sene demesi Hz.Aişe’nin hasta olama mesela başka hasta olma şeysi.
A.Bayındır: Hasta değil eziyet. Ya şimdi hastalıktan dolayı oruç tutmamak belli zaten, ayeti kerimede var. Ona kimse bir şey diyemez.
Yahya: Çünkü Peygamberimiz’in de kasten oruç bozduğu da var yolcuyken.
Muhammed: Ramazan da yapamazsa şaban da yapacak.
A.Bayındır: Kada kelimesi işte edadır. Yani gene o manada değil de. O gün tutmadığım orucu, mesul oldum şimdi tutacağım.
Muhammed: Ramazanda kada olsun yani.
Yahya: Ramazanın kazası vardır, eda eder diyor. Ramaza ‘da bıraktım, şimdi kaza ediyorum.
Muhammed: Yani oradaki kada..
Yahya: Yapmak olur.
Muhammed: Zamanı geçmiş olan yani vakti geçmiş olan bir şeyi yapma manasına geliyor kada kelimesi.
A.Bayındır: Tamam kardeşim, bak burada iki şey var. Bir, nir ibadeti zamanının dışına bırakma olayı kazaya bırakmaktır. Peki ister zamanında ister zamanın dışında olsun kılmaya kaza kelimesi. Bak buradan ben sana okuyayım şimdi. Peygamber efendimiz(sav), “na mean rekateil fecr fe kadahuma bade ma teleati şems” değil mi, öyle bir şey var. Peygamberimiz şey yapmış. İbni Mace’de geçen hadis. Peygamberimiz uyuya kaldı diyor. İki rekatlık sabah namazının farzını kılamadı. Kazaya bıraktı ifadesi yok, “na mean”. Bizimkiler olsa kazaya bıraktı der. Öyle değil, kazaya kaldı değil. Uyudu, iki rekatlık sabah namaz namazının farzını kılamadı. “Fe kadahuma” ne demek? Namazı kıldı. Kada kelimesiyle ifade ediyor. O iki namazı kıldı. “Bade ma teleatil şems: güneş doğduktan sonra”. Aynı rivayeti
Enes Hoca: “Bade teleatil şems”i demese de ifade etmesi gerekiyordu.
A.Bayındır: Tabi. Güneş doğduktan sonra kıldı. Aynı rivayeti Tahavi, şu şekilde ifade ediyor: “sallahuma ila teleati şems”, kadahuma-sallahuma. Sallahuma o iki namazı kıldı. Aslında Peygamberimiz o iki rekatı güneş doğmadan da kılsaydı kada kelimesiyle ifade edecekti. “Kadaytu rekateyn fecr” diyecekti. Yani güneş doğmadan kıldığını “el kadayte salateke” diye sorsaydı birisi; namazını kıldın mı? Ne diyecekti? “Kadaytu” diyecekti yani vaktinin dışında değil. Vaktinde. Şimdi burada bütün mesele şu: kada kelinesinin bir ibadeti yapma manasına geldiğidir. İbadeti vaktinde yapsan da kada denir vaktinin dışında yapsan da kada denir. Denebilir yani. Yapmak demektir. Yani o ibadeti yerine gerirmektir. Onun için bu sözlük anlamından kurtulamadıklatından dolayı bu günkü anlamda kaza anlamı verenler de fait kelimesini katmak zorunda kalıyorlar. Kaçan namazı kılmak anlamında kullanıyor. Kaçan oruçları tutmak şeklinde ifade ediyorlar. Çünkü sözlük anlamından büsbütün kurtulma imkanı yok. Sözlük anlamı, bütün sözlüklerde öyle yani. Eski yeni bütün sözlüklerde.
Yahya: Sahih mi senet açısından?
A.Bayındır: Sahih olsun farketmez. Burada sahih bir rivayet var.
Yahya: Açıklarken nasıl açıklayacağız onu? Kendi kendine kusan, ne diyordu?
A.Bayındır: O hadisi diyorsun.
Yahya: Orucu tutmasın ama zorla kusan tutsun. Ters mana çıkıyor yani.
A.Bayındır: Şimdi bir de bak ben burada bir cümle eksik kaldı. Şimdi şu hadislerin hepsi anlam olarak rivayet edilir. O anlama, raviler kendi zihinlerindeki kelimelerle o anlamı ifade ederler. Tahavi mesela aynı şeyi “salla” kelimesiyle namazını kıldı manasıyla ifade etmiş, öbürü kada kelimesiyle. Şimdi orada da o şahıs da duyduğuna göre, en az iki üç sene sonra yazılmıştır onlar. Peygamber efendimizden iki üç sene sonra yazılmıştır. O Peygamberimiz’in ağızından çıkan kelimeler değildir onların hiç bir tanesi. Ama bu kaza meselesi de Peygamberimiz’den 100-150 sene sonra kaza kelimesi üzerinde deşiklikler olmuş. Onun için o rivayeti yapan insanların zihnine bunun yerleşmedi gayet normaldir. Bunu da düşünmek zorundayız.
Yahya: Müslim’deki rivayetlerde diyor ki; kunne resulillahi yahızna e fe emrahunne en yeczine”.
Bayındır: “Kunne ibdehu resulullahi”.
Yahya: Yok yok, baştan alayım. “Semitu Muazete Aişete e takdil hayızı salate”.
A.Bayındır: Müslim mi dedin onu? Adetli kadın namaz kılar mı diye sorduk.
Yahta: “Fe kalet Aişete eharuniyetul enti”.
A.Bayındır: Sen Haruralımısın demiş Aişe validemiz.
Yahya: “Kunne nisai resulillahi yehızna”
A.Bayındır: Peygamber efendimizin eşleri hayız görürdü
A.Yahya: “E fe emerehunne en yeczine”.
Enes Hoca: “En yeczine” diyor, sonra (58:01 bir kelime anlaşılmıyor) diyor.
A.Bayındır: Bir de “e fe emerehunne”.
Yahya: Haşim nerede? Ceza kelimesiyle ilgili bir iki bakmıştık. Sen hatırlıyormusun?
A.Bayındır: Yok ceza kelimesine mana vermek kolay. Çünkü onun yerine başka bir zaman tutmak manasınadır. Daha sonra kılma manasına da bu günkü kaza anlamındadır. “E fe emerehunne”?
Yahya: “En yeczine”.
A.Bayındır: “En yeczine”. Yani o kılmadıkları namazları daha sonra kılmasınlar demek istiyor. O istifhami inkari. Yahya, o istifhami inkari. Peygamberimiz zamanında eşleri adet olurdu, daha sonra onların kılmasını emretti mi ki? Emretmedi. “E fe emerehunne” onlara emretti mi ki sen bana böyle bir şey yapıyorsun? Oradaki istifami inkaridir. O geliyor diyor ki; kadınlar adetliyken namaz kılarlar mı? O ibarede de bir acayiplik var yani.
Enes Hoca: “Aişete takdis salate fe kalet Aişetu eharuriyetu enti kunne nisau resulillahi yahızna e fe emerehunne en yeczine”.
Yahya: O, ona soruyor. O, ona niye soruyor ki.
A.Bayındır: Namazı kılmalarını mı emretmiş?
Yahya: Kadın da onu soruyor zaten. Emretti mi diye.
A.Bayındır: Emretmedi. Soruya soru ile cevap veriyor. Böyle mi olacaktı? Vay başıma gelenler gibi bir cevap. Onun daha açık olanları var, ondan okuyalım.
Yahya: Müslim’de üç tane var, üçü de Muazi hadisi. Birincisi: “ennen vaset aişete kalet e tahdi ihdane salate eyyame ma hayıda”.
A.Bayındır: Gördün mü bak bu daha açık. “E tahdi ihdane salate” namaz kılar mı? Ne zaman?
Yahya: Hayız kelimesini açıkmıyor işte.
Haşim: “E tahdi ihdane salateha bade uhdahılet” ifadeleri de var.
Yahya: Tamam işte o yüzden dedim ben, hepsini bir okuyalım ki.
A.Bayındır: Ama soru bu yani.
Yahya: Bak burada ne diyor; “e tahdi ihdane salate eyyame hayıda”.
A.Bayındır: Bizden biri adetli olduğu günlerde namaz kılar mı?
Yahya: Açıkça bu günleri soruyor. “Fe kalet aişetu eharuriyetun enti”
A.Bayındır: Sen Haruralımısın?
Yahya: “Kanet ihlana tehızu ahde resulillahi “.
A.Bayındır: Peygamberimiz zamanında bizden biri adet görürdü.
Yahya: “Summe la tu’muru bil kada”.
A.Bayındır: “Summe” her zaman sonra manasına gelmez. Soruyla cevap mutabık olması lazım. Hayızlı günlerde, bununla birlikte manasına gelir. Yani adet ile birlikte namaz kılması emredilmezdi manasına. “minellezine amenu ve tevasav bil hakkı ve tevasav bil merhame”(BELED 17) var ya. Orada, bir çok ayette de summe her zaman bizim nahiv kitaplarında gördüğümüz anlamda kullanılmaz.
Yahya: İkincisi, biraz önce okuduğumuz “yeczine” idi. Üçüncüsü de “ma balul hayıdı takdıs savme ve la takdıs salate”
A.Bayındır: Adetlinin nesi var ki. Az önce benim okuduğum hadis.
Yahya: “Eharureti enti kutu esmi haruriy kalet kane yusibune zalike fe nu’muru bi kadais savm ve la nu’muru bi kadais salat”.
A.Bayındır: Tamam. Biz de aynı bak “yusibune zalike” diyor bak. Bu da çok önemli Muhammed.