Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Euzubillahimineşşeytanirracim.Bismillahirrahmanirrahim.
Elhamdu lillahi rabbil alemin, vel akıbetu lil muttekın, essalatu vesselamu ala resulüne Muahmmedin ve ala alihi ve sahbihi ecmain.
Ya rabbi her şeyimizi sana borçluyuz. Kısa süreliğine kalacağımız şu dünyadaki tüm imkânlarımızı senin rızanı kazanmak için harcamayı bizlere nasip eyle. Bu imtihanı en iyi şekilde kazanan ve cennette ebedi nimetleri hak edecek bir sonuç alan kullardan olmamızı bize lütfeyle. Bize Kuranı Kerim’i vermekle büyük bir ikramda bulundun. Kuran’ı çok iyi anlamayı, kullarına çok iyi anlatmayı, tarihten bu yana Kuranı Kerim’in içerisine sokuşturulmuş bütün tahrifleri de, anlam kaymalarını da tümüyle temizlemeyi bizlere nasip eyle.
Bu akşam Allah nasip ederse Hıristiyanlardaki Teslis İnancı üzerinde duracağız. Yani onunla ilgili ayetleri okuyacağız. Teslis üçleme demektir. Baba diyorlar. İtalyanca da Baba, Papa demektir. Papa dediğiniz zaman Baba anlaşılır. Oğul İsa’dır (a.s). Ve kutsal ruh… Bunların üçü… Katoliklerde Meryem’de tanrıdır. Bunlar Allah ile kendi aralarına tanrılar sokuşturarak şirke girmişlerdir. Allahu Teala Maide Suresinin 72. Ayetinde şöyle diyor. “Legad keferallezîne gâlû innallâhe huvel mesîhubnu meryem” “Allah Meryem oğlu Mesih’tir diyenler gerçek anlamda kâfir olmuşlardır.” Yani gerçekleri gizliyorlar. Aslında kendileri ile çelişiyorlar. “ve gâlel mesîhu yâ benî isrâîlağbudullâhe rabbî ve rabbekum” “Mesih (İsa a.s) şunu demiştir. Ey İsrail oğulları benimde ve sizin de rabbiniz (sahibiniz) olan Allah’a kulluk edin.” “innehû mey yuşrik billâhi fegad harramallâhu aleyhil cennete” “Kim Allah’a şirk koşar” Yani Allah’ı ikinci sıraya koyar da araya başkalarını sokuşturursa… “Kesinlikle Allah ona cenneti haram eder.” “ve meé’vâhun nâr” “onun kalacağı yer o ateştir.” “ve mâ lizzâlimîne min ensâr” “Bu yanlışı yapanlara yardım edecek kimse yoktur.” (Maide 72)
“Legad keferallezîne gâlû innallâhe sâlisu selâseh” “Allah üçün üçüncüsüdür diyenler kesin olarak kâfir olmuşlardır.” “ve mâ min ilâhin illâ ilâhuv vâhıd” “Bir tek ilahtan başka ilah yoktur.” “ve il lem yentehû ammâ yegûlûne” “Eğer bu söylediklerinden vazgeçmezlerse” “leyemessennellezîne keferû minhum azâbun elîm” “İçlerinden kâfir olanlara elbette ki acıklı bir azap dokunacaktır.” (Maide 73)
“Efelâ yetûbûne ilallâhi” “Allah’a yönelmezler mi?” “ve yestağfirûneh” “Ondan günahlarını örtüp hata ve kusurlarını gidermesini istemezler mi?” “vallâhu ğafûrur rahîm” “Allahu Teala çokça hataları affeder ve ortaya çıkan bozuklukları giderir, örter ve çokça ikramda bulunur.” (Maide 74)
“Mel mesîhubnu meryeme illâ rasûl” “Meryem oğlu Mesih sadece Allah’ın elçisidir.” Sadece resuldür başka bir şey değil. “gad halet min gablihir rusul” “Ondan önce de çok resuller geldi, geçti.” “ve ummuhû sıddîgah” “Annesi de çok doğru, dürüst bir hanımdır.” “kânâ yeé’kulânit taâm” “Bunlarda yemek yerlerdi.” Yani bunlarda olağanüstülük yok ki… “unzur keyfe nubeyyinu lehumul âyâti” “Bak bakalım onlara ayetleri nasıl açık ve seçik bir şekilde ortaya koyuyoruz.” “summenzur ennâ yué’fekûn” “sonra bir de bak ki o yalana nereden geliyorlar.” (Maide 75)
“Gul etağbudûne min dûnillâhi mâ lâ yemliku lekum darrav ve lâ nef’â” “De ki Allah ile aranıza size bir zararı dokunmayacak, fayda da veremeyecek birisini sokuşturup ona kulluk mu ediyorsunuz?” “vallâhu huves semîul alîm” “Allah hem dinler hem de bilir.” (Maide 76) Yani sizin ne yaptığınızı gayet iyi biliyor. Neler konuştuğunuzu da gayet güzel bir şekilde dinliyor. Dolayısıyla Allah’tan herhangi bir şeyi saklamanız mümkün değil.
Hıristiyanlar üç tane tanrı da olamayacağını anladıkları için çok kutsal üçlü birlik diyorlar. Üçlü birlik dedikleri zaman sanki tek ilaha inanmış gibi oluyorlar. Almanya’ya beni ilk defa çağırdıkları zaman Tübingen Üniversitesinin önde gelen hocalarıyla toplantı yaptık. Buradan gittiğimde beni devlet adamı gibi karşılayacaklarını, devlet töreni düzenleyeceklerini haber göndermişlerdi. Bende sakın öyle bir şey yapmayın dedim. Orada gittik. Devlet töreni nereden çıktı ya dedim. Onu nereden çıkardınız dedim. Katolik Dekanı biz seni Humeyni’ye benzettik dedi. Sen vakfın başkanısın, Humeyni’de Ayetullah, seni Humeyni gibi düşündük. Onun için devlet töreni ile karşılayalım dedik. Humeyni sizin Papanız gibidir. Ben sıradan bir insanım, Allah’ın kuluyum dedim. Öyle deyince hepsi bir acayip oldular. Siz Allah’a Papa demiyor musunuz dedim. Evet dediler. Papa’ya da Papa diyorsunuz. O gökteki babanız, bu yerdeki babanız dedim. Humeyni’de kendisine Ayetullah diyor. Allah’ın ayeti demektir. Ama biz Allah’ın kuluyuz. Sıradan bir kul… Biz sadece Allah’a kulluk eder, Allah’ın kitabına uymaya çalışırız. Öyle bir bunaldılar ki… Ne diyeceklerini şaşırdılar. Toplantının sonuna doğru Fakültenin dekanı “Bizim Papa’da İncil’e uyar” dedi. Peki, uyuyorsa uysun dedim. Fehmi herhangi bir Hıristiyan İncil’e uyuyor mu?
Fehmi İlkay ÇEÇEN: 8:35 8:40 sn. arası anlaşılmıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Yani hiçbirisinin ilgisi yok.
Fehmi İlkay ÇEÇEN: Hocam hiçbirinin ilgisi yok. Önümdeki kitapları okuduğumuz zamanda bizi izleyenler çok rahat bir şekilde kavrayacaklar.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Yani bunlar kendileri İsa’yı tanrı yaptıklarını kabul ediyorlar. Biz tanrı yaptık diyorlar. Bunu açıkça söylüyorlar. Katolik Kilisesinin kendi yayınladığı Din ve Ahlak İlkeleri kitabında söylüyorlar. Nerede tanrı ilan etmişler? Bizim Kadıköy’de ilan etmişler. 450 sene sonra Kadıköy’de İsa’yı tanrı ilan etmişler. O zamana kadar tanrılık yok. Yani bunlar İsa’nın tanrı olmadığını kendi adları gibi bilmiyorlar mı? Şuradan size okuyayım. Fehmi’de oradan yerini bulsun. Mesela 465 ve 467. Paragraflar… Katolik kilisesi Din ve Ahlak kitabı… İstersen o kitabı bir göster.
Fehmi İlkay ÇEÇEN: Katolik kilisesi Din ve Ahlak İlkeleri kitabı… Dominic PAMİR tarafından Türkçemize kazandırılmıştır. Aslı Fransızcadır. Bu kitaba Vatikan’ın resmi sayfasından ulaşabilirsiniz. Farklı dillere çevirileri mevcuttur. Şu an orada resmi olarak da yayımlanmaktadır. İncil’den önce bu kitaba iman etmek zorundadırlar. Çünkü Papa tarafından yazılmıştır. Kardinaller Heyeti tarafından yazılmıştır. Bu kitabın yazarları içerisinde iki tane Papa vardır. Yani bu kitap İncil’den bile önce gelir.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Yani bundan önceki Papa’nın başkanlığında bu kitap hazırlanmıştır. Bizde bu kitabı kendilerinin buradaki konsolosluğundan aldık. Dolayısıyla kendi kitaplarına herhangi bir itiraz etme şansları yoktur. Ben buradan okuyayım sen oradan karşılığını bul. “Havariler zamanında…” Hani Kuranı Kerim’de havariler geçiyor ya… “Havariler zamanında İsa gerçek anlamda insan sayılırdı.” Bütün nebiler “innemâ ene beşerum mislukum” “bende sizin gibi bir beşerim” diyorlar. Mesela Resulullah “yûhâ ileyye” “bana vahiy geldi.” (Kehf 110) Bu kadar başka bir şey yok. Onun Allah’ın oğlu olduğu iddiasını önce Pavlus ortaya attı. Fehmi, Pavlus kim?
Fehmi İlkay ÇEÇEN: Şu andaki Hıristiyanlığın baş mimarıdır. Koruyucusudur. Yani Hz İsa’dan bile… Bunu dilleriyle ifade etmeseler bile inancı şekillendiren İsa’nın (a.s) tebliğ ettiği Allah’tan gelen vahiyler değil, Pavlus’un mektuplarıdır.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Peki, Pavlus’un kendisi İsa (a.s) hayattayken neydi?
Fehmi İlkay ÇEÇEN: Hz İsa hayattayken Pavlus tam bir tevhid düşmanıydı. İsa’ya iman eden havarilerin tam bir düşmanıydı.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: İsa düşmanıydı. İsa’nın vefatından sonra “Bana İsa göründü. Bana şunları verdi” dedi. Sonra havarilerinden bir tanesi oldu. Bu sadece onlarda değil. Aynı bozulma bizde de var. Çok dikkat edelim. “İlk iddiayı Pavlus ortaya attı. Bu iddiayı doğru sayan karar 3. Yüzyıldan sonra Antakya’da alındı” diyor.
Fehmi İlkay ÇEÇEN: Hocam şöyle diyor. “Kilise Samsatlı Pavlus’a karşı…” Hocam bu Samsatlı Pavlus Hz İsa’nın tanrı olduğunu reddeden bir kimse… Kendisi şu anda Adıyaman İl sınırı içerisinde olan Samsat köyüne mensuptur. O ilçeye mensup…
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: O Pavlus değil yani…
Fehmi İlkay ÇEÇEN: Ama şöyle bir şey var. Buradan şunu anlıyoruz. Daha ilk yüzyıllarda bile hararetli bir tartışma var. Hıristiyanların kendi içlerinde bir tepki var. Böyle bir şey olamaz deyip reddediyorlar. Bunun için konsül toplama gereği duyuyorlar. Şöyle diyor. “Antalya’da toplanan bir konsülde Mesih İsa’nın evlatlıktan değil de kendi doğasından dolayı tanrının oğlu olduğunu savunmak zorunda kaldılar.325’de ki ekümenik İznik konsülünde kabul edilen inanç ilkelerinde tanrının oğlu yaratılmış olmayıp Baba’dan doğduğu ve onunla aynı özden olduğu kabul edilmiştir.” 325’de İznik konsülü…
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: İznik Konsülünde kabul ediyorlar. 325 senesinde… İsa (a.s) kaç yılında doğmuş sayılır? Sıfır. İznik az önce söylediğim gibi bizim topraklarımızdadır. “İsa’nın yaratılmış olmadığına, Baba’dan doğduğuna…” “Lem yelid ve lem yûled” “Allahu Teala Baba değildir, oğul da değildir” (İhlas 3) ayetinin ne kadar önemli olduğunu anlayın yani… Ama Baba’dan doğum yapılır mı? Onlar yaptırırlar tabi… “Ve onunla aynı özden olduğuna karar verdi.”
Şimdi okuyacağımda 467. Paragraftır. “431’de üçüncü ekümenik Efes konsülü şu kararı aldı.” Efes nerede? İzmir’de… Yine bizim topraklarda… “İsa kendi kişiliğini akıllı ruhla canlandırmış bir bedenle birleştirerek insan olmuştur.” Yani bir insanın bedenine girer diyor. İşte ete kemiğe büründüm Mahmut diye göründüm, Yunus diye göründüm şeklinde bir sürü şeyler görürsünüz. Bakın hep aynı… Kötü inançlar bulaşıcı hastalıklar gibidir. Bir yerde bir çıkarsa herkese bulaşır. Onun için Allah sürekli kendimizi korumamızı emrediyor. Çok dikkatli olmamız lazım. “Meryem ana ise gerçek anlamda tanrının anasıdır.” 4. Ekümenik Kadıköy konsülünde ne olmuş? “Rabbimiz Mesih İsa’nın…” Bu defa makam yükseltiyorlar. “Mükemmel tanrılığa ve mükemmel insanlığa sahip…” % 100 insan, % 100 tanrı… % 100 insansa geriye ne kaldı? % 100 tanrıysa geriye ne kaldı? Şu mantıksızlığı görüyor musunuz? “Gerçek anlamda tanrı ve insan olduğunu akıllı bir ruhtan ve bedenden oluştuğunu tanrı karşısında Baba ile insan karşısında bizimle aynı öze günah dışında hepimize her şeyde benzer olduğunu…”
Peki, günah işlemez diyorlar. Bizdeki nebi inancı nasıl? Nebiler günahsızdır. Günahsız, korunmuş, masum, ismet sıfatı vardır derler. Kardeşim ben korunmuş değilim. Korunmuş birisini nasıl örnek alacağım? Mesela Süleymaniye Camiisine Cumhurbaşkanı gelecek olsa… Bir kere bütün yollar tutulur değil mi? Buraya giren herkes bana bak Cumhurbaşkanını örnek al, sende kendini koru deseler… Nasıl örnek alacağım? Üstelik Allah’ın nebisini kim korumuş? Allah. Haşa! Öyle bir şey kesinlikle yok da… Korunmamış bir insan olacak ki kendime örnek alayım değil mi? Benim gibi yanlış yapacak. Yanlışından tevbe edecek ki ben örnek alayım. Biraz sonra göreceğiz. Bizde de hiç farklı durum yok. Aynısı… Bizde sadece üçlü tanrı falan kelimeleri kullanılmıyor ama netice aynıdır. Tarikatlara gidin. Aynı yapılanma vardır. Sadece Tarikatlarda değil ki… Benzer yapılanma mezheplerde de var. “Babayla insanlık açısından bizimle de aynı öz de olduğundan günah dışında hepimize her şeyde benzer olduğunu tanrılık açısından yüzyıllar öncesinde Baba’dan doğduğunu, insanlık açısından bizim esenliğimiz için bakire Meryem’den doğduğunu oy birliği ile kabul ettiğimizi resmen beyan ederiz.” Oy birliği ile kabul ettik diyorlar. Oy birliği ile kabul etmenin bizdeki karşılığı nedir? İcma… İznik’de toplandık diyor. Hatta kimlerin katıldığı da var değil mi?
Fehmi İlkay ÇEÇEN: Hatta şöyle bir şey var. Katılacak olan kimseler devlet protokolüyle karşılanır. Devlet adamlarının yerleştirmiş olduğu yerlere yerleştiriyorlar. İsimleri zabıt kayıt altına alınıyor. Onlara özel bir ilgi alaka gösteriliyor. İmparatorun yanında yer alıyorlar. Yani onların kayıtları bizden çok sağlam vaziyettedir.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Bizden daha sağlam dersen bizde kayıt varmış gibi anlaşılır? Bizde de icma var ama kaydı var mı?
Fehmi İlkay ÇEÇEN: Yok hocam… Şu konuda icma olmuştur, şu kadar alim katılmıştır, şu karara varmışlardır diye hiçbir kayıt yok.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Bunlar 325’de İznik’de toplandık diyor. 431’de Efes’de toplandık, 451’de Kadıköy’de toplandık… Hatay’da toplandık da diyorlar. Peki, bizimkiler nerede toplanmışlar? Bize ne derler? Sahabenin icması son derece önemlidir derler. 19:52 19:54 sn. arası anlaşılmıyor. Ümmetim sapıklıkta içtima etmez. Haşa! Bu söz sahih değil. Böyle bir sözü uydurma bir hadis olarak bile sağlam bir şeye bağlayamamışlar da… Farz edelim ki doğru… Bedir Savaşında Resulullah (s.a.v) esirler aldı. Ashab ona karşı çıktı mı? Çıkmadı. Çıkmayınca Resulullah’ın suçuna ne yaptılar? Ortak oldular. O zaman inen ayette Allah ne diyor? “Mâ kâne linebiyyin ey yekûne lehû esrâ hattâ yushıne fil ard” “Savaş meydanında düşmanı etkisiz hale getirmeden hiçbir nebinin esir almaya hakkı yoktur” diyor. “Mâ kâne linebiyyin” “Hiçbir nebinin hakkı yoktur” (Enfal 67) diyor. Sadece Muhammed’in (a.s) değil. Savaş meydanında düşmanı etkisiz hale getirmeden… Bundan önce inen Muhammed Suresi 4. Ayette de ne diyordu? “Feizâ legîtumullezîne keferû fedarber rıgâb” “Kâfirlerle karşılaştığınız zaman boyunlarını vurun.” “hattâ izâ eshantumûhum” Enfal 67. Ayetteki “hattâ yushıne” ile aynı kelime… Arapça bilenler hemen anlarlar onu… “onları etkisiz hale getirdiğiniz zaman” “feşuddul vesâga” “bağı sıkı tutun.” Yani düşmanı etkisiz hale getirin. Ondan sonra esir alın. “feimmâ mennem bağdu ve immâ fidâen” “Arkasından esirleri karşılıklı ya da karşılıksız serbest bırakırsınız.” “hattâ tedaal harbu evzâraha zâlik” “Böyle yapın ki savaş ağırlıklarını indirsin.” (Muhammed 4) Yani karşı taraf sizin bu olağanüstü insanlığınız karşısında karşı tarafın size düşman olma istekleri ortadan kalksın. Şimdi bakın Diyanetin Mealinden okuyorum. Ayet nasıl saptırılmış? Ya da ayeti bitirelim. Buradan icma olabilir mi siz karar verin. “Mâ kâne linebiyyin ey yekûne lehû esrâ hattâ yushıne fil ard” “Savaş meydanında düşmanı etkisiz hale getirmeden hiçbir nebinin esir almaya hakkı yoktur.” Anlaşılmayan bir tarafı var mı? “turîdûne aradad dunyâ” “siz” derken burada ilk hitap kime? Nebiye değil mi? “Siz” derken oraya kim giriyor? Sahabede giriyor. “Siz hemen elinize geçecek bir şeyler istiyorsunuz.” Esir alıyorsunuz, oradan ganimet falan alıyorsunuz. Onlar geri çekildi diye… “vallâhu yurîdul âhırah” “Allah da daha sonrasını istiyor.” Daha sonrası surenin başında… Allahu Teala, orada düşmanı etkisiz hale getirip Mekke’yi almalarını istiyor. “vallâhu azîzun hakîm” “Allah güçlüdür ve doğru karar verir.” (Enfal 67) Üstün güce sahip olan ve doğru karar veren odur. Şimdi Diyanet İşleri Mealinden okuyacağım. Yani bu meal sadece buraya mahsus değil. Hangi tefsirden okursanız okuyun. Hep çarpıtmışlar. Çünkü doğru anlam verseler icma diye bir şey olur mu? Hata da ittifak etmişler mi? Hata değil. Allah’ın haram kıldığında ittifak etmişler mi? İttifak edenlerin başında kim var? Nebimiz var değil mi? Ona karşı çıkmayanlar kimdir? Ashab. Hani yanlış görüşte birleşmezlerdi? Ayet birleştiklerini söylüyor. Birleşmezler denen şey hadiste değil. Öyle senetsiz, sepetsiz bir sözdür. Okuyorum meali… “Yeryüzünde düşmanı tamamıyla sindirip hâkim duruma gelmedikçe, hiçbir peygambere esir almak yakışmaz.” Yeryüzünde düşmanı tamamen sindiren birisini duydunuz mu şimdiye kadar? Yeryüzünde ne demek? Tüm dünyada… Böyle bir şey var mı? Ondan sonra herkesi sindirdik diyelim. Niye esir alıyorsun ki? Esir almanın manası var mı? Düşmanın kalmamış zaten… Ayette ne dedi? Harp bitsin dedi. Arkasına yakışmaz diyor. Yakışmaz ne demek? “Hakkı yoktur” a karşılık yakışmaz dediler. “Yeryüzünde düşmanı tamamıyla sindirip hâkim duruma gelmedikçe, hiçbir peygambere esir almak yakışmaz.” “Mâ kâne linebiyyin” yakışmaz demek mi? “Hakkı yoktur” demektir. Kesin… Nasıl manayı saptırmışlar görüyor musunuz? Çünkü doğru mana verseler sistemleri çöküyor. Nebi günahkâr çıkıyor. Nebi günahkârsa o zaman ben hocayım, gelin hele falan, ben şeyhim, biz sizi kurtaracağız deme şansı var mı? Önce nebiyi tanrı yapacak ki arkasından kendi tanrı olsun. Eğer amaç kiliseyi tanrılaştırmak olmasa İsa’nın tanrılığı kimin umurundaydı?
Fehmi İlkay ÇEÇEN: Böyle bir sistem kurulamasaydı Hz İsa’nın tanrı olması kimin umurunda?
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Bugünde umurlarında değil. Sadece işlerine geliyor. Ondan sonra bakın diyor ki… “Siz geçici dünya menfaatini istiyorsunuz, hâlbuki Allah ahireti (kazanmanızı) istiyor. Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.” Gördünüz mü ayeti nasıl saptırmışlar? Yani biz sadece Hıristiyanlar yapmış gibi davranıyoruz. Sen şimdi bu konuda neler söyleyeceksin? Bu konuda bir kitapta yazdın.
Fehmi İlkay ÇEÇEN: Hocam bu konuyla alakalı, özellikle Nüzulü İsa’ya ilişkin bir kitabımız oldu. Küçük bir kitapçık diyelim. Aslında Hıristiyanlarla bizim aramızdaki en büyük polemik İsa’nın (a.s) kendisi olduğunu kabul etmeleridir. Bütün tartışma budur. Hocamın söylediği gibi şirk bulaşıcı bir hastalıktır. Ya da dağdan aşağı bırakılmış bir kartopu gibidir. Ne kadar büyüyeceği, nerelere saldıracağı, neyi mahvedeceği hiç belli değildir. Size çok ilginç gelebilecek bir detayı söyleyeyim. Güney Amerika ülkelerinde İsa tanrının ruhudur. Ruhlarında cinsiyeti olmaz. Öyleyse İsa Allah’ın kızıdır diye kiliseler yapıyorlar. İsa’yı yarı çıplak bir bayan kılığında resmedip Haçların üzerine heykelle resimlerini yapıyorlar. Çok büyük bir kitlede bildiğiniz buna tapıyor. Maalesef bu var. Bu işin sadece bir boyutudur. Şuradan gidelim. Hıristiyanlar Hz İsa’ya temelde ne gözle bakıyorlar? Ona ne diyorlar? Onların inançlarını bir kere İncil değil, Hz İsa’nın sözleri değil. Pavlus’un mektupları şekillendiriyor. Mesela İncillerin yazımı diğer illere dağıtımı, kopya edilmesi bitmeden önceden Pavlus’un mektupları gittiği için kendilerine gelen İncil parçalarını bu mektuplara uygunsa kabul ediyorlar. Dolayısıyla Hıristiyanların inançlarını Pavlus’un mektupları şekillendiriyor. Hz İsa’nın sözleri değil. Biraz sonra İsa’nın (a.s) sözlerini okuduğum zaman şimdiki Hıristiyanlıkla İsa’nın (a.s) hiçbir ilgisi olmadığını İncil’den göreceksiniz. Özetle şöyle diyorlar. Koloselilere mektup 1. Bölüm 15 ve 20. Cümleler… Şöyle deniyor. Bu arada bu yazı Kitap ve Hikmet Dergimizin 17 ve 18. Sayılarında müstakil olarak bu ayetlere ilişkin iki tane makalemiz mevcuttur. Dileyenler buraya bakabilirler. Daha fazla detayda mevcuttur. İsa (a.s) için şöyle diyorlar. Bakalım bu ifadeler size de bir şeyler çağrıştıracak mı? “Görünmez tanrının görüntüsü, bütün yaratılışın ilk doğanı odur. Nitekim gökte ve yeryüzünde görünen ve görünmeyen şeyler, tahtlar, egemenlikler, yönetimler ve hükümranlıklar her şey onda yaratıldı, her şey onun aracılığıyla ve onun için yaratılmıştır. Her şeyden önce var olan odur. Her şey varlığını onda sürdürmektedir. Bedenin yani imamlar topluluğunun başı odur. Her yerde ilk yeri alsın diye başlangıçta olan ve ölüler arasında ilk doğandır. Çünkü tanrı tüm doluluğunu onda bulunmasını uygun gördü. Onun çarmıhta akıtılan kanı aracılığıyla esenliği sağlamış olarak, yerde ve gökte olan her şeyi onun aracılığıyla kendisiyle barışmaya razı oldu.” Bir Müslüman Allah denilince aklına ne geliyorsa bir Hıristiyan içinde İsa denilince aklına o geliyor? Oğul denmesinin nedeni sembolik olarak Meryem’in rahmine Cebrail’in (a.s) sözü üflemesidir. Allah’ın kelamı olduğu içinde ona sembolik olarak da Allah’ın oğlu deniyor. Ama temelde Allah’ın bizzat kendisi kabul ediyorlar. İnanış bu şekilde şekilleniyor. Ben burada bir takım notlar aldım. Teslis inancı Baba, Oğul, Kutsal Ruh inancı sadece Hıristiyanlıkta yok. Hıristiyanlığın yeşermiş olduğu, Pavlus’un kendi inancını yaymış olduğu coğrafyada zaten o havzada fazlasıyla var. Yani neredeyse mitolojisinde teslis inancı olmayan hiçbir kültür yok. Bakınız birkaç tane örnek vereyim. Guatemala geleneği… Bakın ta nerede… Bitol, Alom, Klahom… Eski Mısır geleneği… İsis, Osiris, Horus… 29:43 sn. anlaşılmıyor. geleneği… Taina, Una, Minerva… Yunan geleneği… Silena, Hekara, Artemis… Alevi geleneği… Ali, Muhammed, Allah… Maalesef bizim tarikatlarımızda da Muhammed eşittir Allah’tır diyorlar. Yanına bir de Allah Mahmut’un kılığına girdi diyorlar. O zaman Allah, Mahmut, Muhammed… Alın size bir teslis inancı…
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Peki, bizim tarikatlarda… Şu anda İstanbul Müftüsü olan Hasan Kamil Yılmaz’ın bir makalesi… İnşallah Hasan Kamil tevbe etmiştir. Tevbe ettiyse bunu açıkça söylesin. Ben burada çok büyük bir memnuniyetle ilan ederim. Hasan Kamil Bey benim çok eski arkadaşımdır. En az 40 yıldan daha fazla arkadaşımdır. İnşallah vazgeçmiştir. İlan etsin. Burada açıkça bunları söylüyorum ki tevbe etsinler diye… Öldükten sonra geri dönme şansı yok. Bir kere insanı kamil diyorlar. “Tarikatlara göre Muhammed (a.s) insanı kamildir. Ama onun tarihi şahsiyeti değil. Âdem balçık halindeyken nebi olan Muhammed’dir.” Bunları Hasan Kamil söylüyor. Tarikatlardan alıp aktarıyor. “O varlığın, yaratılışın gayesidir.” Hani sen olmasaydın kainatı yaratmazdım diye bir hadis uydurmuşlardı ya… Sen olmasaydın kâinatı yaratmazdım ne demek? Şu ders olmasaydı buraya gelir miydiniz? Siz gelmeden bu dersin olacağı belliydi değil mi? Demek ki kainat yaratılmadan önce Resulullah’ın yaratılmış olması lazım ki arkasından kainat yaratılsın. Muhammed (a.s) “hatemen nebiyyin” “nebilerin sonuncusu” (Ahzab 40) değil mi? “Ve mâ muhammedun illâ rasûl, gad halet min gablihir rusul” “Muhammed sadece elçidir. Ondan önce çok elçiler gelip geçmiştir.” (Ali İmran 144) Haşa! Allah yalan mı söylüyor? “Zira ilahi irade ancak onun aracılığıyla gerçekleşir. Eğer insanı kâmil olmasa Allah bilinemezdi.” Haşa! Nasıl oluyor? Demek ki bu dünyada herkes Allah’ı bildiği zaman onun aracılığıyla biliyorlar. Haşa! “Zira ilahi irade ancak onun aracılığıyla gerçekleşir.” İlahi irade onun aracılığıyla gerçekleşir ne demek? Asıl yetki kimde? Onda… Daha fazla okumayayım. Arzu edenler bizim Aracılık ve Şirk kitabından okuyabilirler. Taha Diyanetin İslam Ansiklopedisinden okur musun? Karşı çıkanları tenkit ettikleri yazı var. Dikkat edin. Bu son derece doğru, doğruluğundan şüpheleri yok. Bazı Vehhabiler karşı çıkıyormuş bilmem ne…
Taha BAYINDIR: Diyanet Ansiklopedisi, 15. Ciltte Hakikati Muhammediyye maddesi. Bu maddeyi Mehmet Demirci yazmış.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: O da izmir İlahiyat Fakültesinin hocalarındandır. Şimdi emekli olmuş olabilir.
Taha BAYINDIR: “Hakikati Muhammediyye görüşü en güzel biçimde Muhyiddin Arabi ve Abdülkerim el Cili tarafından açıklanmış Füsusu Hikem’e şerh yazanlarda bu konu üzerinde önemle durmuşlardır.” İlk önce bunu söylüyor. “La Taayyunun, Taayyun suretiyle zuhur ettiği ilk tenezzül mertebesi olan bu mertebe (Hakikati Muhammediyye mertebesi) La Tayyunun zahiri La Taayyun ise Hakikati Muhammediyyenin batınıdır.”
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: La TAayyun demek… Yani Allahu Teala nerede? Gökte mi, yerde mi… Nerede? Falan yerdedir denmez. Her yerde denir. Her yerdedir dendiği zaman bir yer belirleyebiliyor musunuz? İşte La Taayyun halinden Taayyun haline yani Allah’ın nerede olduğunu bilemiyorsun ya Muhammed ile nerede olduğu bilinir hale gelmiş. Yoksa Allah’tan başka bir şey değildir. Fehmi bak bu saydıklarından ayrı bir safha gibi görünüyor. Allah nerededir dendiği zaman Allah her yerdedir. Gökte de Allah, yerde de Allah, kalbimizde de, her tarafta… Her tarafta dediğin zaman yer belirleyemiyorsun. Ama Muhammed haline getirdin mi yeri belirliyorsun. İşte bugün buraya geldi diyorlar. Gelen kim oluyor o zaman? Allah oluyor değil mi? Bu İslam Ansiklopedisidir. Diyanet Vakfının islam Ansiklopedisidir.
Taha BAYINDIR: “Dolayısıyla La Taayyun ve Hakikati Muhammediyye aynı hakikatin ön ve arka yüzleri olmaktadır.”
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Aynı hakikatin ön ve arka yüzleri diyor. Elimdeki paranın bir tarafına baktığınız zaman buna ne dersiniz? Para dersiniz. Peki, diğer tarafına bakarsanız ne dersiniz? Yine para dersiniz. Aynı hakikatin ön ve arka yüzleri… Yani Allah ne ise Muhammed’de ne oluyor? O oluyor. Peki, hıristiyanlar… Bu ayeti kerimede Allahu teala ne diyor. “Legad keferallezîne gâlû innallâhe huvel mesîhubnu meryem” “Meryem oğlu Mesih Allah’tır diyenler kâfir oldu.” (Maide 72) Bizimkiler ne diyor? Farklı bir şey söylüyor mu? Tekrar ediyorum. Bu Diyanet Vakfının İslam Ansiklopedisidir. Karşı çıkan bir iki görüş varmış onları tenkit ediyor. Diğeri de İstanbul Müftüsü Hasan Kamil Yılmaz’ın yazısıydı. Müslümanlar bu haldeyken İsrail Gazze’de ne yapıyor deniliyor. Kardeşim önce biraz Müslüman olalım. Bir kendimize gelelim. Başkasını tenkit etmek kolay. Yine bu ansiklopedi de “Müslümanlarda hiçbir zaman şirk olmamıştır” yazıyor. İyi, güzel… Geçende Rabıtayla sözleşme yapan Diyalog kurulu Başkanı Jean Pierre Louis Tauran benimle karşılaştığı zaman ilk önce şunu söyledi. Sen bize müşrik diyorsun ama biz müşrik değiliz dedi. Güldüm. Gülünce utandı. Devam ettiremedi. Konuyu değiştirdi. Yani siz müşrik olmazsanız dünyada başka müşrik mi var yani… Fakat haklılar… Kitaplardan okuyun hiçbirisi onlara müşrik demez. Bakın Allah açık ayet olmasına rağmen İslam ulemasından hiçbirisi onlara müşrik demez. Kâfir derler de müşrik demezler.
Fehmi İlkay ÇEÇEN: Hıristiyanlar Maide Suresi 72 ve 73. Ayetlerle ilgili bize şöyle diyorlar. İsa Allah’tır, üçün üçüncüsüdür gibi ifadelerle ilgili şöyle diyorlar. Biz üç tane tanrıdan bahsetmiyoruz, bunu nereden çıkarıyorsunuz diyorlar. Hatta bir tane Papaz bana şöyle demişti. Siz Allah’ın 99 ismi var deyince Allah’ın 99 tane mi Allah var diyorsunuz dedi. Peder biz Rahman, Rahim derken Rahman ayrı Rahim ayrı tanrıdır demiyoruz dedim. Bir adamın adı Mehmet Ali diyelim. İki tane mi insan var burada? Ne ilgisi var? Ama bakın kendi ifadeleri nasıl?
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Peder Türkçe’de ne demek? Baba demektir. İtalyanca olsa papa demeleri gerekecek. Ama ayrılsın diye Papaz diyorlar. Onlarda Allah’ı temsil ettikleri için adına Peder deniyor.
Fehmi İlkay ÇEÇEN: Hocam bu ayrım kalktı ama… Hepsine artık Peder diyorlar. Katolik kilisesine gidin. Peder, Allah… Hepsine Peder diyorlar.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Hepsi tanrılaştı demek ki…
Fehmi İlkay ÇEÇEN: Ki İsa (a.s) İncil’de şöyle diyor. O zaman onun yaşamış olduğu kültürde Allah’a Papa demek normaldi. Ne zaman ki insan ile Allah arasında biyolojik bir bağlantı kurdular, Allah ondan sonra yasakladı. İsa (a.s) “Yeryüzünde hiç kimseye Baba demeyeceksiniz. Sizin bir tek Babanız vardır. O da Allah’tır” diyor. Bu uyarıyı da yapıyor. Elimde gördüğünüz kitap “Kutsal Üçlü Birlik Gizi…” Yazarı Dominic Pamir’dir. Buraya Giz ifadesini koymasının nedenini biraz sonra anlayacaksınız. “Tanrının bir tek gözü, bir tek tanrısal doğası vardır.” Hocam zaten hep güzel başlar. Allah bir, hepimiz inanıyoruz falan gibi başlar. “Bu tek tanrısal doğada temelden gelen iki tane eylem vardır.” Bunu da tevil ettik diyelim. Rızık verir, yaratır… Allah’ın eylemlerinden bahsediyor. “Bu iki eylem zorunlu olarak birbirinden farklı üç kişiyi gerekli kılar.” Hani bir tekti? Zorunlu olarak birbirinden farklı üç kişi diyor. Şurada şöyle devam ediyor. “Bu kişileri birbirine karıştırmamak ve onları özden ayırmamak gerekir. Babanın kişiliği başkadır. Oğlun kişiliği başkadır. Kutsal ruhun kişiliği başkadır.” Birbirinden farklı üç tane tanrıdan bahsediyorlar. Sonra da biz tek tanrıcıyız diyorlar. Ne alakası var? Bunu anlamıyoruz diyorsunuz. Cevap hemen arka sayfada yer alıyor. Dikkatle dinleyin. “Tanrı yaratılmış bir akıl tarafından anlaşılmış olsaydı o zaman tanrı olamazdı.” Siz aklınızı kullanarak Allah’ın varlığını, birliğini anlamaya çalışmayın. Bizim yapmış olduğumuz tanım kilisenin yapmış olduğu tanım sizin kurtuluşunuz için yeterlidir diyor. Peki, Allah Kuranı Kerim’de ne buyuruyor? Allah pisliği kimin üzerine yağdırır? Aklını kullanmayanların üzerine yağdırır. (Yunus 100) 1’i 3’e böleceksin. Sonra 3’ü tekrar 1’e getireceksin. Akıl, mantık bunu kabul etmeyeceğinden aklın önünü kesiyor. Kitabın başlığına Giz ifadesi koyuyor. Bir sis bombası atıyor. Bir gizem koyuyor. Bu kadar kitabı anlaşılmayacak bir şey için mi yazdınız öyleyse? Madem bu kadar anlaşılmazdı. Bir cümlelik özeti vardı. Bunu anlayamazsınız der kapatırdınız konuyu…
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Onun için bizde de bu tür konularda kafayı çalıştırmayı hiç sevmezler.
Fehmi İlkay ÇEÇEN: Fazla derine dalma kafayı yersin diyorlar. Onları diyenlerin hayat hikâyelerini yazdığı kitaplara bakıyorsunuz. Kim daha ne…
Şimdi şunu söyleyeceğim Hocam.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Hepsi kafayı yemiş adamlar…
Fehmi İlkay ÇEÇEN: Peki, Hz İsa bu işe nasıl bakıyor? İsa (a.s) kendi hayattayken neyi anlattı? Size İncil’den bölümler okuyacağım. Hiç tartışma uzamadan kendiliğinden bitecek. Dikkat ederseniz yaptığımız alıntılardan İncil’den herhangi bir alıntı vermediler. Pavlus, Konsül, biz öyle dedik, siz öyle diyorsunuz… Bakın İsa (a.s) kendisini nasıl anlatıyor? Ben İncil’de ki ayetleri tasnif ettim. İsa’nın (a.s) Allah’ın elçisi olduğunu kendi ağzından ve başkalarının ağzından, Allah’ın kulu olduğunu kendi ve başkalarının ağzından, şirkle yaptığı mücadeleyi yine kendisi ve başkalarının ağzından ele aldık. Baktık ki İsa’nın (a.s) Allah’ın elçisi olması noktasında Kuran’dan fazla İncil ısrar ediyor.
Matta 12. Bölüm 17 ve 18. Cümleler… “Allah şöyle diyor. İşte kulum onu ben seçtim. Gönlümün hoşnut olduğu sevgili kulum odur.” İsa’dan (a.s) bahsediyor.
Elçilerin İşleri 3. Bölüm 13. Cümle “İbrahim’in, İshak’ın, Yakup’un tanrısı, atalarınızın tanrısı kulu İsa’yı yüceltti.”
Elçilerin İşlerinden bir bölüm daha… “Kulunu ortaya çıkarıp sizin için gönderdi.”
Bir başka bölüm… “Kulu İsa’ya karşı bir araya geldiler.” Bunlar çok fazla bir şekilde uzuyor. İsa’nın (a.s) Allah’ın elçisi olduğuna dair İncil’den bölümlere bakalım.
İsa (a.s) şöyle diyor. “Ben kendiliğimden konuşmadım. Beni gönderen Babanın kendisi ne söylememi ve ne konuşmam gerektiğini bana buyurdu.” Allah beni söyletti diyor. “Babanın bana söylediği gibi söylüyorum.”
Yuhanna İncil’inde ki ifadeler şöyledir. “Ben kendiliğimden hiçbir şey yapamam. Amacım kendi isteğim değil. Beni gönderenin isteğini yapmaktır. Beni gönderen gerçektir. Ben ondan işittiklerimi dünyaya bildiriyorum.” Hz İsa’nın Allah’ın elçisi olduğunu ifade eden 22 tane kısım vardır. Onların tamamını okumayacağım. 2 tane daha var onu da okumak istiyorum.
“Onu tutuklamak istedilerse de halkın tepkisinden korktular. Çünkü halk onu peygamber sayıyordu.” Hz İsa hayattayken yapmış olduğu eylemlerden ötürü halk onu ne kabul ediyor? Allah’ın elçisi kabul ediyor. Ondan yüzyıllar sonra gelen insanlar onu tanrılaştırmışlardır. Bu çok bariz… İsa (a.s) İncil’in hiçbir yerinde bana ibadet edin demez. Şu anki mevcut İncillerde… Hiçbir yerinde gökleri ve yeri ben yarattım diye bir ifade kullanmaz. Ama tam aksini söyler.
Mesela bakınız ne diyor. Hz İsa’nın ölüleri diriltme, hastalara şifa verme mucizesi vardır. İncil bunu şöyle anlatır. “İsa rabbin gücü sayesinde hastaları iyileştiriyordu.” Doğrudan hep İsa şifa verdi diyorlardı. Hâlbuki İncil’de tam tersi yazıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Kuran’da da Allah benim iznimle (Ali İmran 49) diyor.
Fehmi İlkay ÇEÇEN: Aynen hocam… Yuhanna İncil’inde şöyle bir ifade var. “Çünkü Babada yaşam verme gücü olduğu gibi oğluna da bu gücü bağışlamıştır.” Buradaki oğul ifadesi sizi rahatsız edebilir ama buradan şunu anlamalıyız. Hz İsa kendiliğinden ölüyü diriltme, birine şifa verme gibi böyle bir şey yok. Bu güç Allah’a aittir. Mucize olsun diye İsa’ya (a.s) bu güçlerden bir kısmını vermiştir. Yetkisi dâhilindedir. Sonra şöyle söylüyor. “İsarilli arkadaşlar bu sözleri dinleyin. Nasıralı İsa tanrıdan sizlere güçlü eylemler, göz kamaştırıcı işaretler ve belirtilerle belgelenen İsa’dır.” Beyyinelerle geldiği Kuranı Kerim’de ki ayetlerde defaatle görüyoruz.
Bir de İsa’nın (a.s) İncil’de şirkle mücadelesi var. Buda çok önemlidir. Şeytan İsa’yı (a.s) denemeye çalışınca o şöyle cevap veriyor. “Çekil git şeytan. Tanrı rabbe tapacaksın, yalnız ona kulluk edeceksin diye yazılmıştır.” (Matta İncil’i 4. Bölüm 8 ve 10. Cümleler)
Birisi buyrukların en önemlisi hangisidir diye İsa’ya (a.s) soruyor. O da şu cevabı veriyor. “Dinle ey İsrail… Allah’ımız bir tek rabdir. Din bilgini İsa’ya iyi söyledin öğretmenim dedi. Allah tektir ve ondan başkası yoktur demekle doğru söyledin.” İncil’de ki cümlelere baktığımız zaman İsa (a.s) Allah ile kendi arasındaki farkı şöyle ifade ediyor. “Baba benden büyüktür.” Biz onunla aynıyız. Zaten ben tanrıyım, o bendedir falan bunların hiçbirisi yok. Yok iki temel doğadan iki tane şey gelirmiş, üçe bölünürmüş, bunların hepsi aynıymış… Bunların hiçbirisinden bahsetmiyor. Ayrıca teslis kelimesi İncil’de geçmez.
Bizde şey vardır. Tarikat liderleri ahiretteki yerlerimizi garanti ederler. Mesela İsa tanrı diye iman eden Hıristiyanlara sorun. İsa ahirette kurtuluşumuzu sağlayacaktır derler. Hâlbuki bakın İsa (a.s) ne diyor? “İsa kadına ne istiyorsun diye sordu? Kadın buyruk ve senin egemenliğinde bu iki oğlumdan biri sağında biri de solunda otursun. (İsa a.s) Siz ne dilediğinizi biliyor musunuz diye karşılık verdi.” Sen ne istediğini biliyor musun benden dedi. “Benim içeceğim kâseden içebilir misini?” Buradaki kâse dini tebliğ ederken karşılaşacakları zorluk kâsesidir. Hani bizde ecel şerbeti falan deriz ya odur. “Evet, içeceğiz dediler. İsa elbette benim kasemden içeceksiniz dedi.” Sonra şöyle devam etti. “Ama sağımda ya da solumda oturma iznini vermek benim elimde değil. Babam bu yerleri belirli kişiler için hazırlamıştır.” Biz cennete girelim diyor. İsa’da (a.s) ben yapamam diyor. Tıpkı Muhammed’in (a.s) Ahkaf Suresinde emir aldığı gibi. “Ben bana ve size ne yapılacağını bilmiyorum” (Ahkaf 9) dediği gibi. İki cümle okuyup bağlıyorum Hocam…
Bir gün bir tanesi İsa’ya (a.s) gelip “Ey iyi öğretmen, tanrının egemenliğine girmemiz için ne yapmamız lazım” diyor. İsa (a.s) “Bana neden iyi diyorsun. İyi olan bir tek varlık vardır. O da Allah’tır” diyor. Eğer İsa (a.s) kendisine iyi denilmesini bile kabul etmiyorsa acaba bugün yeryüzünde olsaydı kendisine Allah diyenleri görse ne derdi?
Son olarak şununla bağlayayım. Bunu lütfen düşünün. Hıristiyanların içinden çıkamadıkları bu son cümledir. İsa kendi ağzıyla şunları söyler. “O günü ve saati ne gökteki melekler ne de oğul bilir.” Oğul kendisidir. Ne de ben bilirim demiş oluyor. “Baba’dan başkası bilmez.” Bizde İsa (a.s) kıyametin saatini bilemeyeceğine göre, kıyametin saatini bilen ve bilemeyen iki tane olamayacağına göre İsa (a.s) Allah’ın kulu ve elçisidir diyoruz. Makalelerimize bakabilirsiniz. Daha pek çok alıntı vardır. Bunları Hıristiyanlara gösterdiğiniz zaman bir Papaz “Yeter, bana artık İncil’den ayet falan okuma. Konsül kararları var. Nokta” dedi.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Tam bizimkilere benziyor.
Fehmi İlkay ÇEÇEN: Çok tanıdık geldi. Son olarak izleyicilerimizin istifade edebilmeleri için… Hıristiyanlığımızdaki Putperestlik… Bu kitabın Yazarı Arthur Weigall, bir Hıristiyan’dır. Kendisi biz teslise inanıyoruz ama bunu biz uydurduk, havarilerin bununla hiç alakası yoktur diye kitabında söylüyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Katolik Kilisesi Din ve Ahlak İlkeleri kitabı da söylüyor.
Fehmi İlkay ÇEÇEN: Sizin söylediğiniz kitap biraz daha üstü kapalı itiraf etmiş. Ama bu kitap daha dürüst… Son olarak kitapta şunu söylüyor. “Hıristiyanlık, Putperestliğin günümüzdeki en son kalesidir.”
Dolayısıyla arkadaşlar İsa’nın (a.s) tanrılığını bizzat İsa’nın (a.s) kendisi reddetmiştir.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Hıristiyanlar İsa’nın tanrılığını biz icat ettik diyorlar. Biraz önce okuduk. Peki, bizdeki durum nedir? Bunu Kuran’a mı söyletiyorlar yoksa biz icat ettik mi diyorlar. Şimdi göreceksiniz. Mesela Fetullah Gülen’e hep karşı çıkılır. Doğru… Elimde Kuran Işığında Aracılık ve Şirk Kitabı var. O buradayken ben bu kitabı yazmıştım. Kendisine bir türlü veremedim. Amerika’ya gidince gönderdim. Gönderdikten sonra da bana iki tane üst düzey adamını falan gönderdi. Neyse o hikaye uzun… Yani Fetullah Gülen’in yanlış yolda olduğunu ta 1980’li yıllarda dile getirmeye başlamıştım. 1983’ten itibaren… Tam rakam vermeyeyim. Yanlış olabilir ama 1980’li yıllardı. Bakın Fetullah Gülen ne diyor? Onun Kalbin Zümrüt Tepeleri diye bir kitabı var. Orada şöyle diyor. “İnsanı kamilin varlıklarla ve olaylarla ilgisi…” Tabi İnsanı Kamil derken kendisini kastediyor. Çünkü Hasan Kamil Yılmaz’dan okuduk ya… Hasan Kamil “İnsanı Kamil Muhammed’dir (a.s). Ama onun tarihi şahsiyeti değildir” diyor. Yani 571’de doğup, 632’de ölmüş olan Muhammed değil diyor. Peki, kimdir? “Adem balçık halindeyken nebi olan Muhammed’dir.” Âdem balçık halindeyken nebiymiş. Kime nebilik yapmış? Çamurlara mı? Yani şu işe bakın ya… Allah ayette “hatemen nebiyyin” “nebilerin sonuncusudur” (Ahzab 40) diyor. Bunlar?
Fehmi İlkay ÇEÇEN: “Ben resullerin ilki değilim” (Ahkaf 9) de diyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: “Zira ilahi irade ancak onun aracılığıyla gerçekleşir. Eğer insanı kâmil olmasa Allah bilinemez” diyor. Ondan sonra “İnsanı kâmil âlemde daima vardır” diyor. Şu anda da var demiş oluyor. “Birden fazla olamaz. Bir tanedir.” Hepsinin kendi şeyhi insanı kâmil olur. “İnsanı kâmil için mülkte, melekûtta ve ceberutta hiçbir şey gizli değildir.” Yani kâinatta yetkiyi kullanmakta, hâkimiyeti kullanmakta hiçbir şey gizli değildir. Yani tam Allah’tır. “O eşyayı ve eşyanın hikmetini olduğu gibi bilir. Bu hakikat her devirde değişen isim ve suretlerde nebi veya veli olarak ortaya çıkar.” Nebilik bittiğine göre şimdi nasıl ortaya çıkıyor? Veli olarak… Hasan Kamil Yılmaz, Altınoluk Dergisinde yazdığı makaleydi. Tekrar ediyorum. İnşallah tevbekar olur. Hasan Kamil Beye söz veriyorum. Tevbekar olsun, burada onu ilan edeceğim. Yani o tevbekar olduğunu bana söylesin. İlan edeceğim. Bu insan şu anda İstanbul Müftüsüdür. Bu insanların zihinlerindeki yanlışları öldürmedikten sonra kendisini öldürsen ne olacak? Önemli olan yanlışın öldürülmesidir. Bu yanlış Fetullah Gülen’e has bir yanlış değil ki…
Peki, Fetullah ne diyor? “İnsanı kâmilin varlıklarla ve olaylarla ilgisi ve onlara müdahalesi açısından yeryüzünde Allah’ın tam halifesidir. O hakkın gören gözü, işiten kulağı, tutup destekleyen eli olmakla şereflendirilmiştir.” Yani Allah’ın tam halifesidir. Peki, buradaki mealde ne diyor? Diyanet Vakfının yayımladığı ki… En son Diyanet işleri Başkanlığı’da o mealleri yayımlamaya başladı. İçeride nüshası… 2017’de yayımlamış. Daha önce Diyanet Vakfının yayımladığı meali şimdi Diyanet İşleri yayımlıyor. Aynı mealdir. Orada Allah’ın halifesidir diyor. Allah’ın halifesi ne demek olur? Allah’ın yetkisi kullanan olur. Yani mesela Resulullah’ın (s.a.v) vefatından sonra onun halifesi ne yapıyor? Onun yetkisini kullanıyor. Resulullah Medine’deyken halifesi var mıydı? Peki, Allah nereye gitti de halifesi var? Emekli mi oldu? Yoksa öldü mü? Bakın ayeti ne hale getirmişler. Hıristiyanlar diyorlar ki… İsa’yı biz ilah yaptık diyorlar. Bakalım bunlar Kuran’a ilah yaptırıyorlar. Dikkat edin.
Taha BAYINDIR: Bakara Suresi 30. Ayet… Diyanet Vakfı Meali… “Hatırla ki Rabbin meleklere: Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım, dedi. Onlar: Bizler hamdinle seni tesbih ve seni takdis edip dururken, yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan dökecek birini mi yaratacaksın? dediler.”
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: “Bizler hamdinle seni tesbih ve seni takdis edip dururken” Ben bunu okuduğum zaman aklıma hep şu geliyor. Bir adam karısına ben bir hanımla daha evleneceğim diyor. O da gözüne dizine dursun diyor. Aynı şey değil mi? Aynı şey değil mi, dikkatle dinleyin. Ben saçımı süpürge ettim, her şeyimi sana verdim, ben yaranamadım, ne oluyor? Bir daha oku.
Taha BAYINDIR: “Hatırla ki Rabbin meleklere: Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım, dedi. Onlar: Bizler hamdinle seni tesbih ve seni takdis edip dururken, yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan dökecek birini mi yaratacaksın? dediler.”
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Aynı şey değil mi? “Biz yetmiyor muyuz bir de kan dökecek bir adam yaratıyorsun” demiş gibi olmuyorlar mı?
Taha BAYINDIR: “Allah da onlara: Sizin bilemeyeceğinizi herhalde ben bilirim, dedi.”
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Bakın şimdi halifeyi nasıl açıklıyor.
Taha BAYINDIR: Dipnot; “Halife, vekil ve temsilci demektir.”
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Bakın Allah’ın vekili… Bir insan Allah’ın vekili olur mu? Bununla ilgili çok sayıda ayet vardır. Aynı mealden İsra Suresinin 2 ayetine nasıl meal vermiş bak bakalım. Yani şu akıl tutulmasını bir görün.
Taha BAYINDIR: “Biz, Musa’ya Kitab’ı verdik ve İsrailoğullarına: «Benden başkasını dayanılıp güvenilen bir rab edinmeyin» diyerek bu Kitab’ı bir hidayet rehberi kıldık.”
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Ayetin manasını bozmuşlar. Arapçasını okuyayım. “Ve âteynâ mûsel kitâbe ve cealnâhu hudel libenî isrâîle ellâ tettehızû min dûnî vekîlâ” “vekil” kelimesini duydunuz değil mi? “Benim ve sizin aranıza vekil koymayın diye Musa’ya o kitabı verdik ve onu rehber yaptık” (İsra 2) diyor. Koskoca Musa’nın (a.s) kitabının tek kelimelik özeti neymiş? Benim ve sizin aranıza vekil koymayın.
Fehmi İlkay ÇEÇEN: Diyanet İşleri Başkanlığının Meali şöyle hocam.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Gerçi şu anda artık o da Diyanet işleri Başkanlığının meali oldu.
Fehmi İlkay ÇEÇEN: “Mûsâ’ya Kitab’ı (Tevrat’ı) verdik ve onu, “Benden başkasını vekil edinmeyin” diyerek, İsrailoğullarına bir rehber yaptık.” Orada rab diyor burada vekil diyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Burada vekil dedi değil mi? Evet, o vekil rab olur. Gerçekten ilah olur ama Allah vekil kelimesini kullanmış. O zaman ne olacak? Sen şimdi halife dediğin zaman… Burada ne demiş? “Hatırla ki Rabbin meleklere: Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım, dedi.” Kardeşim Halife kelimesi Arap dilinde halif muhalif demektir. Halife kelimesi Hüseyin’in (r.a) öldürülmesinden sonra siyasete girmiş bir kelimedir. Ondan sonra bu kelime yeni bir mana kazanmıştır. Halif muhalif demektir. 57:45 57:46 sn. arası anlaşılmıyor. yani sürekli muhalefet eder demektir. Hepimiz biliriz. Yaratılıştan gelen herkes de bir muhalefet vardır. İmtihandan geçirildiğimiz için bu çok doğal bir şeydir.
Taha BAYINDIR: Sen o dipnotu bir daha oku. “Halife, vekil ve temsilci demektir.”
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Kimi temsil edecek? Allah’ı… Allah’ı temsil eden ne olur? Şurada sizden biriniz Cumhurbaşkanı’nın temsilcisi olarak buraya gelse… Diğerlerinizin ona karşı tavrı ne olur? Aynen Cumhurbaşkanı gibi kabul etmez misiniz? Allah’ın temsilcisi ne olur? Hıristiyanlar 450 sene sonra yaptık diyor. Bizimkiler herkesi yapmışlar. Üstelik Kuran’a yaptırıyorlar. Şimdi bu ortamda Hıristiyanlar, Yahudiler niye böyle yapıyorlar deniyor. Tabi ki onların affedilecek tarafı yok ama adı üstünde düşman… Düşmandan şikâyet eden bir insana ne derler? Düşman şikâyet edilir mi? Bir de bir düşmanı öbür düşmana şikâyet ediyorsun. Vallahi keyiften dört köşe olur. Mesela bugün dolar 4,5 liraya çıkıyor diyorlar. Doların nesi var Allah aşkına ya. Sıfır değerinde bir şeye sen para diyorsun. Bu şeyin arkasına kapılmışsın. Ve birisinin seni hiç yoktan sömürmesine sebebiyet veriyorsun. İstediğin kadar düşmanlık yap. Nasıl olsa bütün iplerin bende der. Artık kendimize gelelim. Biz kendimize geldiğimiz zaman onlar korkudan sığınacak delik ararlar. Çünkü yanlış yaptıklarını çok iyi biliyorlar.
Taha BAYINDIR: “Allah yeryüzünde iradesini temsil etmek üzere insanı yaratmış…”
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Bakın iradesini temsil etmek üzere diyor. İrade ne demek? Mesela Cumhurbaşkanının iradesini temsil etmek üzere buraya birisi geldi. Bende ona “Sayın temsilci vakfımıza bir yer lazım” desem. O da bir yerin bize verilmesini emretse Cumhurbaşkanının iradesini kullandığı için birisinin ona karşı çıkma hakkı olur mu? Yani yetkisi dâhilinde… Evet, devam et…
Taha BAYINDIR: “Orada ilahi hükümranlığı gerçekleştirme görevini de ona vermiştir.”
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Fetullah’ı geçmedi mi?
Fehmi İlkay ÇEÇEN: Hocam bu ilahi hükümranlık ifadesi İncil’de o kadar çok geçer ki… Göklerin egemenliği geçer. Bir kere okuyan bunu görür. Göklerin egemenliği, ilahi hükümranlık… O kadar çok tekrar edilir ki bu…
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Şimdi sonuca gelelim. Hakikaten Filistin’de olan olaylara üzülmemek mümkün değildir. Ama biz Müslümanlar olarak Resulullah (s.a.v) Mekke’de nasıl davrandıysa orada da öyle davranmalıyız. 01:01:13 01:01:18 sn. arası anlaşılmıyor. kendisini haklı gösterecek bir pozisyona imkan vermememiz lazım. Dikkat edin. Musa (a.s) Firavunun hâkimiyeti altındaydı. Eğer Firavuna şu bölgeye ben hükmedeceğim deseydi, İsrail oğullarının yaşadıkları mahallelere ben hâkimiyet kuracağım deseydi Firavun çok büyük bir fırsat yakalamış olurdu. O fırsat ne olurdu? Cezalandırma fırsatı… Resulullah (s.a.v) Mekke’de iken Mekkelilere Mekke’de yürürlükteki kanunlara göre suçlu sayacak bir söz söyleseydi Mekkeliler çok büyük bir mutluluk duymazlar mıydı? Kardeşim sen niye böyle yapıyorsun? Sen Resulullah’ı (s.a.v) örnek alsana… Mekke’de ne yapmış? Musa’yı örnek alsana… Yusuf’u örnek alsana… Sen Musa (a.s) gibi bir davran bak ki Cenabı Hak sana neler şey yapıyor? Sen onların eline fırsat veriyorsun. Ondan sonra da yok efendim falan ülke bunları destekledi. Avrupa bizimle beraber olsun falan diyorlar. Kardeşim Avrupa seninle beraber olur mu? Sen Müslümansın. Niye böyle yapıyorsun? Bakın ama dikkat ediyor musunuz? Her taraf dökülmüyor mu? Hangi derste Müslümanların Kuran’ın açık emrine aykırı davranmadıklarını görebildik? Hatırlayanınız var mı? Bu ne biçim bir şey ya… Allah’ın kitabı elimizde ya… Diyanetin bastığı kitapla kuran ne hale getirilmiş? Geçen Cumartesi Günü İstanbul’da Diyanet İşleri bir toplantı yapmışlar. Sabah namazında Süleymaniye Camiindeydiler. Görüştüm. “Yatsı ve İmsak vakitleri konusunda Kuran’a, sünnete, mezheplerin görüşlerine ve bilimsel verilere göre bizim takvimimiz % 100 doğrudur” diyorlar. Dediğiniz % 100 yalandır. Bunu da siz gayet iyi biliyorsunuz. Ne oluyor ya? Cenabı Hakkın sizi cezalandırmayacağını mı zannediyorsunuz? Derhal tevbe etmeleri lazım. Allah yardımcımız olsun.