Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Euzubillahimineşşeytanirracim.Bismillahirrahmanirrahim.
Bugün Allah nasip ederse İsa (a.s) ve İncil ile ilgili bir ders yapacağız. Tabi bu hem Müslümanlar açısından, hem Yahudi ve Hıristiyanlar açısından son derece önemlidir. Okuyacağımız ayeti kerime Maide Suresinin 46. ayetidir. “Ve gaffeynâ alâ âsârihim biîsebni meryeme” “Onların izlerinden, arkalarından Meryem oğlu İsa’yı da getirdik”. “musaddigal limâ beyne yedeyhi minet tevrâh” “önündeki Tevrat’ı tasdik eden bir yapıda”. “ve âteynâhul incîle” “ona İncil’i verdik”. “fîhi hudev ve nûruv” “onun içerisinde bir rehber ve nur var”. Ne demek? Diyelim sizin arabanızda her şey var ama bir de far lambaları var. Önünüzü aydınlatıyor ve yürüyorsunuz. Yani doğruyu gösteren kitap bir de o kitapla problem çözmeye yarayan hikmet var. “ve musaddigal limâ beyne yedeyhi” “kendinin önünde tasdik eden İncil”. O ne? “minet tevrâti” “önünde olan Tevrat’ı tasdik eden İncil’i verdik”. “ve hudev ve mev’ızatel lilmuttegîn” “bir rehber ve kendini yanlışlardan koruyanlara bir öğüt olmak üzere”. (Maide 46) Bu ayette çok farklı bir ifade tarzı var. Tekrar baştan alayım. “Ve gaffeynâ alâ âsârihim” “arkadan onu getirdik, öbürlerinin izi üzerinden”. (Maide 46) Burada öbürleri kim olabilir? Yahudilere gelen elçiler. Bakın o elçileri bundan iki hafta önce okumuştuk. Maide Suresinin 44. Ayetinde Allah “İnnâ enzelnet tevrâte fîhâ hudev ve nûr” “Tevrat’ı indirdik, içinde hidayet ve nur var”. (Maide 44) Aynen İncil gibi… İçinde bir rehber var. Bir de önünüzü aydınlatan nur var. Yani Kitap ve hikmet… Allah’ın ayetleri var. O ayetlerden nasıl çözüm üreteceğinizin metodu var. “yahkumu bihen nebiyyûnellezîne eslemû” “Kendisini Allah’a teslim etmiş nebiler Tevrat ile hükmederler”. Kime? “lillezîne hâdû” “Yahudilere hükmederler”. “ver rabbâniyyûne vel ahbâru” “rabbani ve ahbar”. (Maide 44) Yani kendini dine vermiş olan kişiler ve onların ilim adamları da onunla hükmediyorlar. Onların arkasından getirilen İsa (a.s). Burada derste okumuştuk. Tevrat kime indirilmişti? Bizde anlatıldığı gibi Musa’ya (a.s) değil. Musa’ya (a.s) da indirilen, Yakup (a.s) ile İsa (a.s) arasında gelen bütün nebilere indirilen kitapların toplamıdır. Peki, o aradaki nebilere kitap indirilmiş mi? Bu konuda iki tane ayet var. Birisi Bakara 136, birisi de Ali İmran 84’dür. Bunlar aynı anlamı içeren ayetler bunlar… Aralarında çok küçük fark var. “Gûlû âmennâ billâhi” “onlara biz Allah’a inandık deyin”. “ve mâ unzile ileynâ” “bize indirilene de inandık”. Yani Kuranı Kerim’e. “ve mâ unzile ilâ ibrâhîme ve ismâîle ve ishâga ve yağgube” “İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a ve Yakup’a indirilene inandık”. Yakup’un bir adı da neydi? İsrail. Yakup’un oğullarına ne deniyordu? İsrail oğulları. “vel esbâtı” İsrail oğullarının bir adı da esbat’tır. Yani Yakup’un oğullarına ve onların soyundan gelenlere esbat deniyor. Yakup’un oğullarından birisinin adıyla bir sure var. Hangisiydi o? Yusuf Suresi. “o esbata indirildi”. “ve mâ ûtiye mûsâ” “ve Musa’ya verildi”. “ve îsâ” “ve İsa’ya verildi”. (Bakara 136) O esbata kitap indirilmiş. Yani esbat denen Yakup’un (a.s) oğulları ve oğullarının soyundan gelenlerdir. On iki kol… Bugün hala Yahudiler on iki kol değil mi? Hala öyle. Onun için İsrail oğulları deniyor. Yakup’un (a.s) soyundan oldukları için… Az önce dedik ki Yakup (a.s) ile İsa’ya (a.s) kadar inen ve Yahudilere tatbik edilen kitapların toplamına Tevrat deniyor. Bunların içerisinde Musa’ya (a.s) verilenler var. Davud’a (a.s) verilenler var. Süleyman’a (a.s)… Oradaki adını bilip bilmediğimiz bütün nebilere verilenler var. Peki, niye Yakup ile İsa (a.s) arasında diyoruz. Şimdi İsa (a.s) üzerinde duracağız. Yakup dememizin sebebi şudur. “Kullut taâmi kâne hıllel libenî isrâîle” “Yiyeceklerin tamamı İsrail oğullarına helaldi”. “illâ mâ harrame isrâîlu alâ nefsihî” “İsrail’in kendine haram kıldığı hariç”. Ne zaman? “en tunezzelet tevrâh” “Tevrat inmeden önce”. (Ali İmran 93) O zaman Yakup (a.s) Tevrat inmeden önce miymiş, sonra mıymış? İnmeden önceymiş. Öyleyse Yakup (a.s) ile İsa’ya (a.s) da ne indirilmişti? İncil. İsa (a.s) arasındaki bütün İsrail oğulları nebilerine indirilmiş olan kitapların toplamı Tevrat’tır. Bizde Tevrat Musa’ya (a.s) indirilmiş deniyor. Hani? Bizdeki din anlayışının Kuran ile nasıl kesildiğini görün. Davud’a (a.s) da Zebur indirilmiştir diye inanılır. Hâlbuki Zebur indirilen bütün kitaplara verilen isimdir. Davud’a (a.s) ayrıca Zebur indirilse, Davud (a.s) Yakup’un (a.s) soyundan… Mesela yine Bakara Suresinde “Elem tera ilel melei mim benî isrâîle mim bağdi mûsâ” “Musa’dan sonra İsrail oğullarının önde gelenlerini görmedin mi?” Onları bir düşün. “iz gâlû linebiyyil lehumub’as lenâ meliken nugâtil fî sebîlillâh” “Birbirlerine bize bir melik çıkar da Allah yolunda savaşalım demişlerdi”. Sonra o Talut melik olmuştu, savaşmışlardı. Musa’dan sonra dedi. Savaşanların içinde Davud (a.s) var. Bakara Suresinin 251. ayetinde “Fehezemûhum biiznillâhi ve gatele davûdu câlûte ve âtâhullâhul mulke vel hıkmete ve allemehû mimmâ yeşâé’” “Allah’ın izniyle Calut ordusunu yendiler. Davut da Calut’u öldürdü. Ona hikmet, meliklik verdi ve tercih ettiği bilgileri de öğretti”. (Bakara 251) Davut’un (a.s) Talut’un damadı olduğu rivayet edilir. Talut öldükten sonra onun yerine melik olmuş ve Allah’ın resulü olmuş. Davut (a.s) bu ayete göre de Yakup ile İsa (a.s) arasında gelen esbattan olan yani Yakup’un (a.s) torunlarından olan bir nebidir. Peki, bu aradaki bütün nebilere verilen kitapların toplamının adı Tevrat olduğuna göre Zebur diye ayrı bir kitap olur mu? Olmaz. Mümkün değil. Bu nedir? Ayetlerin hükmüdür. Bir de Zebur ayrıca bir kitaptır diye inandırırlar. Bize çocukluğumuzda öyle ezberlettiler. Kuranı Kerim’de Muhammed’e (s.a.v) verilen kitabın Kuran olduğu, İsa’ya (a.s) da verilen kitabın İncil olduğu yazılıdır. O kadar. Tevrat İsrail oğullarına verilmiştir. Ama bütün nebilere kitap indirilmiştir. Bütün nebilere kitap verilmiştir. Yani indirilen de var, verilende var. Mesela Davut’a (a.s) bir kitap verilmiş de Tevrat’ın diğer kitapları ile de amel etmiş.
İsa’nın (a.s) durumu son derece önemlidir. Onun için bugün onu ayrı bir ders olarak yapmaya karar verdik. “Ve gaffeynâ alâ âsârihim” “Onların arkasından getirdik”. “biîsebni meryeme” “Meryem oğlu İsa’yı”. “musaddigal limâ beyne yedeyhi minet tevrâh” “kendi önündeki Tevrat’ı tasdik ediyor”. (Maide 46) Kuranı Kerim Tevrat’ı tasdik ediyor mu? Ediyor. İncil’i? Ediyor. Peki, acaba İsa’nın (a.s) Tevrat’ı tasdik etmesi bizim tasdik etmemiz gibi mi? Allahu Teala Tevrat’ı İsa’ya (a.s) öğretmiştir. Ali İmran Suresinde Allahu Teala “Ve yuallimuhul kitâbe vel hıkmete vet tevrâte vel incîl” “Ona kitabı, hikmeti, Tevrat’ı ve İncil’İ öğretecek” (Ali İmran 48) diyor. İsa’ya (a.s) Tevrat’ı ve İncil’i öğretiyor. Muhammed’e (s.a.v) Tevrat öğretiliyor mu? Maide 15’de “Yâ ehlel kitâbi” “ey ehli kitap”. Yani Yahudi ve Hıristiyanların uzman kişileridir. “gad câekum rasûlunâ” “size resulümüz geldi”. “yubeyyinu lekum kesîram mimmâ kuntum tuhfûne minel kitâbi” “kendi kitabınızdan gizlediğiniz birçok şeyi sizin için açık açık ortaya koyuyor”. Gizlediğinizi ortaya koyuyor diyor. Ortaya koyan nedir? Bu resul burada nedir? Kuran’dır. Gizlediklerinizi açık açık ortaya koyuyor. “ve yağfû an kesîr” “birçoğunu da görmüyor”. (Maide 15) Onda da nesih söz konusudur. Resulullah Tevrat’ı bilmiyor. Ama İsa (a.s) Tevrat’ı öğreniyor. Allah ona öğretiyor. İsa (a.s) resul olarak geldikten sonra da Yahudilere “Ve musaddigal limâ beyne yedeyye minet tevrâti” “önümdeki Tevrat’ı tasdik edici olarak geldim”. “ve liuhılle lekum bağdallezî hurrime aleykum” “size haram kılınan bazı şeyleri size helal kılmaya geldim”. (Ali İmran 50) Yani İncil Tevrat’ta ki bazı haramları helal kılıyor. Enam Suresinin 145. ayetinin bir benzeri İncil’de vardır. Yahudilerde birçok hayvanlar onların yanlış davranışlarından dolayı Allah tarafından haram kılınmıştı. Ama bizde haram olan nedir? Sadece domuz eti, ölü hayvan eti, akıtılmış kan ve Allah’tan başkası adına kesilen hayvandır. Onlarda da aynıdır. İncil’de tam bu var ama orada daha sonradan domuzu çıkarmışlar. Gerçi bu konuda aralarında tam bir ittifak yok. Yani domuzu haram sayan çok sayıda Hıristiyan gruplar var. Yani onu oradan cımbızlamasına çıkarmışlar. İşte burada da bazı haramları size helal kılmaya geldim diyor. Aslında İsa’nın (a.s) öncekilerden bir farkı İncil Tevrat’ı yürürlükten kaldırmıyor. Ondan dolayı Tevrat ile İncil’i birlikte Kitabı Mukaddes diye yayınlarlar. Ama bugün bakıyoruz, Yahudiler Tevrat’ı devre dışı bırakıyorlar. Onun yerine neyi koyuyorlar?
Vedat YILMAZ: Talmud’u koyuyorlar. Talmud dışında da Midraş adı verilen kitapları var. Yorumları işin içine koyuyorlar.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Yani geleneksel dini alıyorlar. Tevrat’ın dışında oluşturdukları dini alıyorlar. Tevrat’ı devre dışı bırakıyorlar. Şuanda bizde de yapılan uğraşmalar öyle değil mi? Aynı. Metin Müslümanlığı diyerek… Mesela birkaç kere burada bahsettik. Çünkü çok canımızı sıktı. Kuranı ve Resulullah’ın söz ve uygulamalarını esas alan bir din anlayışı türemiş diyorlar. Öyle diyorlar değil mi?
Vedat YILMAZ: Evet.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Sen birisinin bir sözünü bana yazmıştın. Adını söylemeden söyle. Ne demişti? Vedat toplantıya gitmişti.
Vedat YILMAZ: O toplantı zaten bir kopuş hareketi olarak, Metin İslamcılığına Dönüş adı altında bir konferanstı.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Metin İslamcılığına Dönüş aslında İslam’dan kopuş demekmiş.
Vedat YILMAZ: Orada açık ve net olarak şunu söylediler. Bugün Kurana ve sünnete dönüp dini tekrardan, özüne dönüş şeklindeki bir akımın, bir düşüncenin kesinlikle kabul edilebilir olmadığını hatta saçmalık olduğunu söylediler. Kurana gidelim, sünnete gidelim, dini tekrar anlamaya çalışalım, okumaya çalışalım tarzında bir düşüncenin hiçbir iler tutar bir tarafının olmadığını söylediler.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Bunlar aslında çok haklılar. Çünkü bunlar gidip Hıristiyanların yanında doktora yapmışlar. Hocalarını yalancı çıkaracak halleri yok ya… Hıristiyanlar Tevrat’ı ve İncil’i esas alıyorlar mı? Kesinlikle yok. Peki, Yahudiler? Onlarda almaz. Yahudiler Tevrat’ı esas almaz, Hıristiyanlar Tevrat’ı ve İncil’i esas almazlar. Hıristiyanlarda bugün değişik gruplar vardır. Din konsillerin belirlediği dindir. Kilise babalarının belirlediği dindir. Bizimkilerde ne diyorlar? İşte ulemamız var ya onların yaptıkları yeter diyorlar. Ulemamız var ya onların yaptıkları yeter diyorlar. Çünkü o şekilde bir İslam ortaya koyarsanız, yani Kuran’sız bir İslam ortaya koyarsanız Yahudi’nin de, Hıristiyan’ın da keyfi kaçmaz. Keyfine diyecek olmaz. Ama Kuranı öne alırsanız onların kendi cemaatlerine anlatacak bir şeyleri olmaz. Bugün halkın Kurana yapışması hocalardan birkaç kat daha ileridir. Neden? Çünkü halkın kaybedecek bir şeyi yok. Ve sorguluyorlar. Allah böyle diyor, siz niye böyle yapıyorsunuz diyorlar. Yarın Hıristiyan halk, Yahudi halk da sorgulamaya başlarsa bunların verecekleri cevapları yok. İlk kim konuşacak?
Vedat YILMAZ: İsa’nın (a.s) Tevrat’ı tasdik etmesi neden? Bundan bahsedelim. Çünkü ayeti kerimede iki şeyden bahsediyor. İsa’nın (a.s) kendisinin bizatihi Tevrat’ı tasdik ettiğini söylüyor. Devamında da ona İncil’in verildiğini ve İncil’in de Tevrat’ı tasdik ettiğini söylüyor. Yani hem İsa’nın (a.s) kendisi tasdik ediyor, hem de İsa’ya (a.s) verilen kitap tasdik ediyor. Peki, kitabın musaddik oluşunu anlıyoruz, İncil’in musaddik oluşunu anlıyoruz ama İsa’nın musaddik olması ne anlama geliyor?
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: İsa’nın kişiliği Tevrat ile bütünleşiyor. Tevrat’ın dediğini İsa (a.s) ne yapmış oluyor? Gerçekleştirmiş oluyor.
Vedat YILMAZ: İsa’nın (a.s) dünyaya gelişi mucizevi bir şekilde oluyor. Dolayısıyla onun bu şekilde dünyaya geliyor oluşu Yahudilerin daha önceden Tevrat’ta bilgisine sahip oldukları bir şey olmalıdır. Bu olaydan sonra Yahudiler beklediğimiz olay budur diyerek İsa’ya (a.s) inansınlar. Çünkü Tevrat’ın içerisinde böyle bir bilgi var mı diye baktığımızda aslında çok net bir bilgi var. İşaya kitabında 7. Babda 14. Pasajda şöyle geçiyor. “Bunun için Rab kendisi size bir alamet verecek. İşte kız gebe kalacak ve bir oğul doğuracak”.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Kız gebe kalacak. Kız. Meryem validemiz ne demişti? “Bana bir erkek eli dokunmadı ki” (Ali İmran 47) demişti.
Vedat YILMAZ: Burada geçen kız kelimesine de ben baktım. İbranice’de “alma” kelimesi geçiyor. Bu kelimeyle ilgili İbranice sözlüklerde bakire olan kızlar için kullanılan bir ifadedir. Hatta sözlükte “İbranice’de bu kelimenin bakire olmayan kızlar içinde kullanıldığına dair hiçbir delilin, hiçbir işaretin çıkmadığı” dipnotu düşülmüş.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Yani evli olmayan anlamında değil. Evli olmaz ama bazı yanlış işler yapmış olabilir. Ama burada bakire diyor. Onun için bakire Meryem diye tekrarlarlar. Sürekli söylerler. Yani Tevrat ne diyor? Tekrar oku.
Vedat YILMAZ: “İşte kız gebe kalacak ve bir oğul doğuracak”.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Gebe kaldı değil mi?
Vedat YILMAZ: “Ve bir oğul doğuracak. Ve onun adı İmmanuel olacak”. İmmanuel de Arapça’da Allah bizimledir demektir.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Zaten oğlu beşikteyken konuştu. Meryem validemiz çocuğu daha yeni doğurmuş. Halkın yanına getiriyor. Halk senin soyun belli, sopun belli diyor. Annen de ahlaksız bir kadın değildi diyor. Sana ne oluyor? O da çocuğu gösteriyor. Beşikteki çocuk konuşur mu? Ve konuşmaya başlıyor. Az önce okuduğumuz şeyleri söylüyor.
Vedat YILMAZ: Matta İncil’inin ilk başında da şu ifade geçiyor. “Şimdi peygamber vasıtasıyla Rab tarafından söylenen ‘İşte kız gebe kalacak ve bir oğul doğuracak. Onun adı İmmanuel olacak’ sözü yerine gelsin diye hep bunlar vaki oldu”. İsa’nın (a.s) doğumundan bahsettiği bölümün sonunda işte bu Tevrat’ta ki bu sözler yerine gelsin diye hep bunlar vaki oldu diyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Bu İncil’de ki ayetler. Az öncekiler Tevrat’taydı. Bakın burada iki şey var. Birisi bakire birinin çocuk doğurması. O kim? Meryem. İkincisi ne? Doğan çocuktur. Bu ikisi de birer mucizedir. Allahu Teala Tahrim Suresinin 12. Ayetinde “Ve meryemebnete ımrânelletî ahsanet fercehâ” “İmran’ın kızı Meryem bakireliğini korumuş”. “fenefahnâ fîhi mir rûhınâ” “Rahmine kendi ruhumuzdan üfledik”. “ve saddegat bikelimâti rabbihâ” “Meryem Rabbinin kelimelerini tasdik etti”. Rabbinin kelimeleri nedir? Tevrat ve o Tevrat’ta geçen hükümlerdir. Orada yazılan yazı. Başka ne diyor? “ve kutubihî” “ve kitapları”. Hâlbuki Tevrat’ta geçti. Tevrat tek kitap mıydı? Hayır. Kutubihi diyerek de Tevrat’ın çok sayıda kitaptan oluştuğunu bir kez daha burada Allah söylüyor. “ve kânet minel gânitîn” “ve itaatkardı”. (Tahrim 12) Yani Allah’ın emirlerine uyanlardandı diyor. Ayrıca Muminun Suresinde de “Ve cealnebne meryeme ve ummehû” “Meryem’in oğlunu ve onun annesini yaptık”. Yani Meryem’i ve oğlu İsa’yı yaptık. Ne yaptık? “âyetev” “birer mucize yaptık”. (Muminun 50) Kime mucize bu? Bize mi? Yahudilere… İşte kitabınızda yazıyor. İşte bakire oğlan çocuğu doğurdu. O zaman buna inanacaksınız değil mi? Bu da nebi olacak. İnandılar mı? İnanmadılar. Niye? Çünkü kitap kimsenin umurunda değil. Bugün Kuranı Kerimi milletin gözünün içine sokuyoruz. Kaç kişi inanıyor? Aynı. İnsanlar kendi keyiflerinde… Hiç kimse kendi keyfinin bozulmasını istemiyor. Devam et.
Vedat YILMAZ: İsa’nın nübüvveti neticesinde ona verilen İncil mesajı kitabı da Tevrat’ı tasdik ediyordu. Kendinden öncekileri tasdik ediyordu. İsa’da (a.s) nübüvveti esnasında İsrail oğullarına seslenirken, onlara tebliğ yaparken bunun üzerine oldukça duruyordu. Yani kendisinin tasdik etmek için geldiğine dair… Şöyle söylüyor. Mesela Matta’da 5. Babda “Kutsal yasayı”. Yani Kutsal yasa sözü İbranice’de Tevrat anlamına geliyor. “Tevrat’ı ya da peygamberlerin sözlerini geçersiz kılmak için geldiğimi sanmayın”. Yani kendisinin müsaddik olarak geldiğini, elinde gelen mesajında müsaddik olarak kendisine verildiğini söylüyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Burada geçersiz kılma sözünün bir şeyi var. Bizde Kuranı Kerim tamamlandı, bitti. Artık Tevrat’a, İncil’e göre amel etme imkânı şuan var mı? Bitti. Çünkü Allahu Teala “elyevme ekmeltu lekum dînekum” “Bugün sizin dininizi tam olgunlaştırdım” “ve etmemtu aleykum niğmetî” “ve size olan nimetimi tamamladım” “ve radîtu lekumul islâme dînâ” “sizin için bu İslam’ı din olarak kabul ettim” (Maide 3) diyor. Yani bu kitapta olan İslam’ı… Artık Tevrat’ın bazı bölümlerini gizlediklerini Kuranı Kerim’de söylüyor. Mesela hiçbir ayette İncil ile hükmetsinler diye bir ifade yoktur. Nasıl bir ifade var? Bakın bu çok önemlidir. Kuran ile hükmetme var. Tevrat ile hükmetme var.
Fehmi İlkay ÇEÇEN: “Velyahkum ehlul incîli bimâ enzelallâhu fîh” (Maide 47) Allah’ın İncil’de indirdiği ile bir başkası ile değil. Allahu Teala orada bir istisna getiriyor. Yani şuanda elimizde bulunan İncil’de ki her sözün kendisine ait olduğunu söylemiyor. Bu kitapta kendisine ait olan sözleri bulup onlarla hükmedin diye uyarıyor. Yani Allahu Teala İncil’in tamamını delil olarak göstermiyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: “Velyahkum ehlul incîli bimâ enzelallâhu fîh” “Onun içerisinde Allah’ın indirdiği ayetlerle hükmetsin”. (Maide 47) Çünkü İncil’de ne var? Bugün Pavlus’un mektupları var. Petrus’un mektubu var. Yani bir takım müdahalelerin yapıldığı… Zaten bunu kendileri de kabul ediyor. O zaman sen şu İncil konusunda bugün ki Yahudi ve Hıristiyanların anlayışını bir anlat, bakalım.
Fehmi İlkay ÇEÇEN: Onları anlatacağım. Yalnız size destek olacak birkaç bölüm var. Onları müsaadenizle okuyayım. 121. Paragrafta şöyle diyor. “Eski ahid kutsal kitabın vazgeçilmez bir bölümünü oluşturur. Eski ahidin kitapları tanrı tarafından esinlendirilmiş kitaplardır. Ve değerinden hiçbir şey yitirmemişlerdir”.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Eski ahid dedikleri Tevrat’tır. Kutsal kitabın bir bölümü dedikleri de Tevrat ve İncil’in birlikte olanına kutsal kitap diyorlar.
Fehmi İlkay ÇEÇEN: “Eski anlaşma hiçbir zaman geçersiz kılınmamıştır”. Çok net ifadeler kullanıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Tevrat geçersiz kılınmamıştır. Az önce de Vedat okudu. İsa (a.s) Tevrat’ı geçersiz kılmak için gelmemiş. Sadece bazı haram kılınanların yerine helal yapmış. Yani bugün ki Hıristiyanlar Tevrat’tan sorumludurlar. Ve Tevrat’ta da domuzun haramlığı çok açık ve net bir şekilde anlatılır.
Fehmi İlkay ÇEÇEN: 123. Paragrafta şöyle devam ediyor. “Hıristiyanlar eski ahide tanrının gerçek sözüymüş gibi saygı gösterirler”.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Sözüymüş gibi… Belki tercüme hatası olabilir.
Fehmi İlkay ÇEÇEN: “Kilise yeni ahidin eskisini hükümsüz kıldığı düşüncesini daima şiddetle karşı çıkmıştır”.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Zaten Kuranı Kerimde böyle söylüyor. İncil Tevrat’ı yetersiz kılmak için gelmemiş.
Fehmi İlkay ÇEÇEN: Hocam burada şu soruyu sormak lazım. Madem havarilerde böyle inanıyorlardı, o zaman siz domuz etinin helal olduğunu nereden çıkardınız? Kendi kendini tekzib ediyor. Bizde bir Hıristiyan’a şunu sorarız. Madem Tevrat’ın bu kadar, içten bir şekilde Allah’ın sözü olduğunu düşünüyorsunuz, oradaki emir ve yasaklara niye riayet etmiyorsunuz? Bunu sorma hakkımız var. Burada bayağı ilginç bir ifade kullanmış. Şöyle diyor. “Nitekim eski ahidin kutsal tasarısına başlıca var olma nedeni dünyanın kurtarıcısı Mesih’in gelişine hazırlamaktır”. Şimdi burada çarpıtıyor. Biz onu kabul ediyoruz, çünkü Mesih’in gelişine hazırlıyor diyorlar.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Tevrat Mesih’i hazırlıyor diyor. İşi çarpıtıyor. Oradaki hükümlerden vazgeçiyor. İsa’ya geçiyor.
Fehmi İlkay ÇEÇEN: Ve ne diyerek vazgeçiyor? Lütfen dikkat ediniz. “Her ne kadar kusurlu ve eğreti şeyler içeriyorsa da eski ahitteki kitaplar Tanrının esenlik ve sevgisinin Tanrısal pedagojisine tanıklık etmektedirler”. Hani Kitabı mukaddes de ki iğrenç ve kusurlu ifadeler hangileri?
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Az önce Allah’ın kitabı dedi. Şimdi iğrenç ve kusurlu diyor.
Fehmi İlkay ÇEÇEN: Ben bu bölümü Vatikan’ın arşivine girdim. Orada yazılı olarak var. Bütün dillerdeki bu cümleyi çıkarttım. Her birine de tercüme ettirdim. Hepsinde de iğrenç şeyler yazıyordu. Yani buradaki ifadeler iğrenç, kusurlu ifadeleriydi. Biraz önce % 100 Allah’ın sözüdür diyeceksiniz. Sonra da iğrenç şeyler var diyeceksiniz. Nedir o iğrenç şeyler? İsa’nın Allah’ın kulu ve elçisi olduğunu gösteren ifadelerdir. Bunlardan kurtulma gayretidir. Başka bir şey değil. Çünkü nedir diye sorsanız Tanrılığı nefyeden ifadeleri gösterecekler.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Gene orada çok açık ve net bir şekilde var. Az sonra Vedat konsil kararlarını anlatacak. İkinci asra kadar İsa sıradan bir insan ve Allah’ın elçisi sayılıyordu.
Fehmi İlkay ÇEÇEN: Ona tanrı demek % 100 küfürdür diyorlar.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: İkinci asırdan sonra onu biz tanrı yaptık diyorlar. Tevrat onun tanrı yapılmasını reddettiği için bu defa bunlar Tevrat’ı reddediyorlar. Ne kadar sakat durumda olduklarını görüyor musunuz? O kadar sakat, o kadar zayıf… Kuranı Kerime düşmanlıkları buradandır. Çünkü Kuranı Kerim onların bütün pisliklerini ortaya çıkarıyor. Ağızlarını açtırmıyor.
Fehmi İlkay ÇEÇEN: Hocam konunun İncil ile alakalı boyutuna gelelim. Yine elimdeki kitabın 126. Paragrafında şöyle bir ifade var. Yazılı İncillerden bahsediyor. Bakın İncil deyince bir Hıristiyan ne anlıyor? “Kutsal yazarlar gerek ağızdan gerek yazılı olarak topladıkları birçok belge arasından seçtikleri bazı belgelerin özetini çıkararak ya da kiliselerin durumuna göre açıklayarak bize İsa hakkında gerçek ve samimi şeyleri bırakmak amacıyla bildiri biçiminde koruyarak dört İncil’i oluştururlar”. Belgelerin özeti çıkarıldı diyor. Asılları nerede?
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Az önce İncil için kutsal kitaptır dedi. Kutsal kitabın bir bölümüdür dedi. Allah’ın kitabıdır dedi. Şimdi de İncil’in yazarları belgelerden özet çıkarmışlar. Biraz sonra da İncil Allah’ın kitabı değildir diyecekler.
Fehmi İlkay ÇEÇEN: Zaten hemen arkasından söylüyor. “Bununla birlikte Hıristiyanlık inancı kitabi bir din değildir”. Yani bu ne demek? Bize İncil’de şöyle yazıyor diyemezsiniz. Kitabı delil olarak kabul etmiyor. Kabul ederse ne ortaya çıkar? Bakalım ne ortaya çıkıyor? Kutsal Kitabın Değişmezliği adında bir kitap var. Yazarı Daniel Wickwire’dir. Buraya da gelmişti. Bu kitabın 23. Sayfasında şöyle bir ifade var. “İsa İncil’i gökten inen bir kitap olarak anlamadı. İlk 37:35 37:36 sn. arası anlaşılmıyor. İncil kitap olarak hala yoktu”. Hani bir belgeden özetlemişlerdi, derlemişlerdi, güzel hale getirmişlerdi. Bir karar verin hangisi doğru?
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Yani İsa’ya inananlar zamanında İncil yokmuş.
Fehmi İlkay ÇEÇEN: “Kitap ve İncil anlamdaş olmaya sonradan başladılar. Kitap olarak İncil, İncil’i de İsa yazmadı”. Şimdi bunu bir bırakalım.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Yani bunlar bizim tarihselcilerin kullandığı malzemeler değil mi? Çünkü tarihselcileri de Batılılar yetiştiriyor. Onlara göre kitap değil, hitapmış… Ona göre bir hüküm çıkarılamazmış… Yani organizasyon aynı… Ama çok enteresan uluslararası bir organizasyonlarla bunlar çok öne çıkarılıyorlar. Ama köpük gibi… O da kaybolup gidecektir. İstedikleri kadar yukarı çıksınlar. Yani köpük yukarı çıktığı zaman onun lehine mi, aleyhine mi oluyor?
Fehmi İlkay ÇEÇEN: Elimde Apologia adında kitap var. Yazarı Carlos Madrigal’dir. Hıristiyanlığın savunmasını yapmış. Birisiyle yapmış olduğu yazışmaların derlenmiş halidir. Hocam siz Carlos Bey’le bir programda tartışmıştınız. Hala internette var. Siz program içerisinde “İsa tanrı değildir, böyle bir şey yok, İncil’de buna aykırı bölümler var” diyorsunuz. Reklam oldu. Bende Carlos Bey’in yanına gidip “Peder, Abdülaziz Hocam bir saatten beri İsa tanrı değildir diye söylüyor. Niçin cevap vermiyorsunuz” dedim. Belki kendisi bunu hatırlamayabilir. Bana “İncil’de İsa’nın tanrı olduğu yazmıyor ki” dedi. Niye orada söylemiyorsun o zaman? Bu tartışmaya niye geldin? O zaman neyi tartışıyoruz?
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Tabi İncil’de yazmıyor ama kendileri yazıyorlar.
Fehmi İlkay ÇEÇEN: Bakın şimdi lafı nereye bağlayacak? Az önce okuduğum kitapta “İsa İncil’i gökten inen bir kitap olarak algılamadı” dedi. Carlos Bey’de şöyle diyor. Uzunda ben bir cümlesini okuyacağım. Aslında bütün Hıristiyanlar aynı kanaatteler. “İncil gökten ayet ayet inmiş bir kitap değildir”. Bu insnaların böyle söylemelerinin bir gerekçesi var. Eğer Hz İsa gerçek anlamda Allah’tan bir kitap almışsa o zaman Allah ile İsa arasında ast-üst ilişkisi oluşur, Allah’ın indirdiğinden mükellef olur, siz teslisi savunamazsınız. O zaman bir yığın teolojik mirası, ilahiyat mirası çöpe atmanız gerekir. Konsillerden bahsedemezsiniz. Kilise babalarından bahsedemezsiniz. Çünkü Allah Hz İsa’ya kitabı sen bunu al, senin uymana gerek yok, başkaları uysun demez. Sende mükellefsin der. Peki, İsa (a.s) nasıl hem tanrı hem de mükellef olacak? Bunu ortadan kaldırmak için İsa, İncil diye bir şey almamıştır diyorlar. İncil sözlü şifai yollarla gelmiştir, İsa’nın hayatıdır diyorlar. Ama İncil’e baktığımız zaman Hz İsa hiç de böyle demiyor. Bunu ben Kitap ve Hikmet dergimizin 17. sayısında yazdım. Daha geniş malumata buradan ulaşabilirsiniz. Hz İsa İncil’de şöyle diyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Dikkat edin, İncil’de İsa’nın (a.s) ifadesi…
Fehmi İlkay ÇEÇEN: Bu ifadeler tamamen Hz İsa’ya ait… Hıristiyanlar “İsa Allah’tan vahiy almadı” diyorlar. Çünkü ilahın kendisi odur diyorlar. Ama Hz İsa bakın ne diyor? “Ben kendiliğimden konuşmadım. Beni gönderen babanın kendisi ne söylemem ve konuşmama gerektiğini bana buyurdu”. Bu okuduğum yer Yuhanna İncili 12. Bölüm 49 ve 50 cümleler. Devam ediyor. “Beni sevmeyen sözlerime uymaz. İşittiğiniz sözler benim değil, beni gönderen babanındır”. Sürekli Hz İsa tebliğ yapıyor. Sonra bunları ben söylemiyorum ki Allah söylüyor diyor. Şöyle devam ediyor. “Ben kendiliğimden hiçbir şey yapamam. Amacım kendi isteğimi değil, beni gönderenin isteğini yapmaktır”.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: “Mâ aler rasûli illel belâğ” “resule düşen tebliğden ibarettir” (Maide 99) diyor. Bu da aynı şey…
Fehmi İlkay ÇEÇEN: Devam ediyor. Bölümler çok fazla… Hatta bir şey benim dikkatimi çekti. İncil’de Hz İsa’nın Allah’ın elçisi olduğuna dair vurgular Kuranı Kerim’den çok daha fazladır. 20-22 yerde direk ya da dolaylı olarak Allah’ın elçisi olduğu söylenir. Ben 3-5 tane okudum ama hepsini makaleye yerleştirdim. Mesela birkaç tane daha yer okuyayım. “Halk İsa’nın yaptığı mucizeleri görünce gerçekten dünyaya gelecek olan peygamber budur dedi”. Başka bir yerde devam ediyor. “Kalabalıklar bu Celile’nin Nasıra kentinden İsa peygamberdir diyordu”. “O adam Allah’ın ve bütün halkın önünde gerek söz, gerek eylemle güçlü bir peygamberdir”. Devam ediyor. “Onu tutuklamak istedilerse de halkın tepkisinden korktular. Çünkü halk onu peygamber sayıyordu”. O zaman bizde şu soruyu sorarız. Şu soruyu sorma hakkımız var. Hz İsa ile birlikte yiyenler, içenler, ona iman edenler, onun etrafındaki halk onu Allah’ın elçisi kabul ediyor da günümüzdeki Hıristiyanlar neden Allah’ın oğlu diyorlar. İşte burada mitoloji devreye giriyor. Hurafeler devreye giriyor. Böyle şey birden bire nasıl oldu? Birden bire olmasına gerek yok ki… Muhammed’de (a.s) Allah’ın kulu ve elçisidir diyoruz ama adam ne dedi? Muhammed eşittir Allah’tır dedi. Önümüzde Kuran olmasına rağmen, bütün Müslümanların bunu reddetmesine rağmen… O mitolojik ortamda zaten milletin çok tanrıcı olduğu bir ortamda…
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Televizyona çıkıp da insan Allah olmalıdır diyen hala devam ediyordur. Hurafecilere her şey serbest… Ama bunları söylersen sistem çöker.
Fehmi İlkay ÇEÇEN: Yani bunları Hıristiyanlara okuyamıyorsunuz. Okuduğunuz zaman rahatsız oluyorlar. Konsil kararları var deyip konuyu kapatıyorlar. Hocam isterseniz konsillere geçelim. Çünkü bu ifadeler çok fazladır. İncil’de Hz İsa’nın Allah’ın kulu ve elçisi olduğuna dair, Allah’tan vahiy aldığına dair pek çok ifadeler var.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Konsillere geçelim. Konsiller önemli… Adamlar İsa’yı tanrı yaptıkları için İncil’i de kabul etmiyorlar. Allah’ın kitabı değildir diyorlar. Tanrı yapınca o zaman nebi olmaktan çıkıyor. Kitap inecek kimse kalmıyor.
Fehmi İlkay ÇEÇEN: Hocam peygamberlik makamı, nebilik makamı boş kaldığından hepsine vahiy geliyor. Katolik kilisesine göre Papaya vahiy gelir ve papa dokunulmazdır.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Tabi papaya vahiy gelir. Kardinallere vahiy gelir. Hepsine gelir.
Fehmi İlkay ÇEÇEN: Güya sapkınlığın önünü kapatacağım derken iyice açıyorlar.
Vedat YILMAZ: İsa (a.s) tebliğ yaptığı dönem içerisinde İsrail oğullarına sürekli olarak tasdik ilişkisi üzerinden yaklaşıyor. Konuyla alakalı bir örnek vermek istiyorum. Luka’da 10. Babda geçiyor. “Bir kutsal yasa uzmanı İsa’yı denemek amacıyla gelip ona şöyle söyledi. Öğretmenim sonsuz yaşamı miras almak için ne yapmalıyım?” Sonsuz yaşamdan kasıt o dilde cennet için kullanılan ifadedir. Yani cennete gitmek için ne yapmam lazım diye soruyor. İsa’nın (a.s) verdiği cevap çok önemlidir. “İsa ona şöyle dedi. Kutsal yasada ne yazılmıştır? Orada ne okuyorsun?” Bakın bir cevap vermiyor. “Adam şöyle karşılık verdi. Rabbı bütün yüreğinle, bütün canınla, bütün gücünle seveceksin. Komşunu da kendin gibi seveceksin. İsa şöyle söyledi. Doğru cevap verdin. Bunu yap. Yaşayacaksın”. İsrail oğullarından bir alim, kutsal yasa uzmanı birisi İsa’ya gelip bir soru soruyor. İsa’da ona Tevrat’ta ne yazıyor diyor. Adam Tevrat’ta yazanı okuyor. Ondan sonra bunu yap diyor. Allahu Teala Tevrat’ı ve İncil’i İsa’ya (a.s) öğrettiğini söylüyor. İsa’da (a.s) İsrail oğulları ile olan tebliğinde bu metot üzerinden sürekli olarak gidiyor. Burası çok önemli. Ancak İsa’nın (a.s) vefatından sonra özellikle İsevi cemaat parçalanıyor. Antakya merkezli bir cemaat oluşuyor. Daha sonra Kudüs merkezli başka bir cemaat oluşuyor. Bunlar kendi aralarında tartışıyorlar. Örneğin ilk yüzyılda İsa’nın (a.s) öğrencileri hayattayken, havariler hayattayken, Pavlus hayattayken vs. yapılan tartışmalara baktığınız zaman o tartışmaların içerisinde İsa tanrı mıdır, değil midir tarzı bir tartışma yok. Tartışma olarak ne var? Biz eski ahitin, Tevrat’ın yasalarına hala uymalı mıyız, uymamalı mıyız? Sünnet olmalı mıyız, olmamalı mıyız? Tartışmalar hep bu minvaldedir. İsa tanrı mıdır, değil midir? Kutsal ruh tanrı mıdır, değil midir? Üçleme var mıdır, yok mudur? Bu tarz bir tartışma hiç yok. Bizim elimizdeki Pavlus’un mektupları da dahil, hiçbir yeni ahit metninin içerisinde teslis kelimesi de yoktur. Bugün Hıristiyanlığın temel akidesi olan teslis kavramsal olarak yeni ahitin içerisinde yok. Bu tartışmalar, işte üçlü birlik teolojisi vs. daha sonraki yüzyıllarda ortaya çıkan tartışmalardır. Pavlus’un hayatında bile bu tartışmalar yoktur. Özellikle ikinci yüzyıldan sonra bir takım kilise babaları üçlü birlik doktrini, özellikle logos doktrini denilen bir doktrin ortaya atılıyor. Yani İsa’yı (a.s) kelam olması üzerinden bir tanrılaştırma doktrini ortaya atılıyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: O kelamda ne? Kuranı Kerimde Meryem validemiz “Gâlet rabbi ennâ yekûnu lî veleduv ve lem yemsesnî beşer, gâle kezâlikillâhu yahlugu mâ yeşâé’, izâ gadâ emran feinnemâ yegûlu lehû kun feyekûn” “Allah bir şeye karar verdi mi ol der, oluverir” (Ali İmran 47) ol emri söz ya. Bu ol emri, Allah’ın sözüdür, Allah gibidir, Allah’tır diye çeviriyorlar.
Vedat YILMAZ: 4. Yüzyılın başlarında artık İseviler arasındaki bu tartışmalara Roma siyaseti de etki edince yani İmparatorda işin içerisinde girince artık Hıristiyanlık bugün ki halini almaya başlıyor. Mesela 325 senesinde Roma İmparatorunun emriyle İznik konsili toplanıyor. İsa (a.s) orada resmen tanrı ilan ediliyor. Yani İsa’nın (a.s) tarihte resmen tanrı ilan edilmesi bu tarihtedir. 4. Yüzyılın başında 325 senesindedir. Bunun öncesindekiler sadece felsefi bir takım tartışmalardır. Bazı kilise babaları, bazı sapık adamların ortaya attığı görüşler ama ondan sonra siyasette işin içine girince, imparatorun eli de işin içine girince bu artık resmileşiyor. İlk konsille birlikte İsa (a.s) tanrı ilan ediliyor. Tabi burada kalmıyor. Ondan sonra Hıristiyanlar bu sefer kutsal ruhun konumunu tartışmaya başlıyorlar. İsa tanrıdır, baba tanrıdır, peki kutsal ruh nedir? Bu sefer bunu tartışmaya başlıyorlar.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Allah ile araya girecek bir melek Cebrail. O zaman Cebrail’in işi kalmıyor.
Vedat YILMAZ: Ondan sonra bir konsil daha toplanıyor. Bu sefer kutsal ruh tanrı ilan ediliyor. Ondan sonra İsa tanrıysa eğer Meryem’in durumu ne olacak diyorlar. Tanrı bir insandan doğabilir mi tartışması ortaya çıkıyor. Bir konsil daha yapıp Meryem validemiz tanrı annesi ilan ediliyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Kadıköy konsili değil mi?
Vedat YILMAZ: Evet. Bu tartışmaların hiçbirisi ilk dönemlerde yok. Meryem tanrının annesi midir, değil midir? Kutsal ruh tanrı mıdır, değil midir? Bunların hiçbirisi yok. Bunlar tartışılan şeyler değil. 4. Yüzyıldan sonra artık bunlar tartışılmış. Bunlar bugün ki Hıristiyanlığın temeli haline gelmiş. Yoksa İsa’nın (a.s) yaşadığı dönemde, havarilerin yaşadığı dönemde bu tür şeyler hiç yok. Bugün ki Hıristiyanlık 4. Yüzyıldan sonra ortaya çıkmıştır.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: O yüzden esas olan konsil kararlarıdır. Ne Tevrat’a bakarlar, ne İncil’e bakarlar. Hiçbir şeye bakmazlar.
Vedat YILMAZ: Bugün bir Hıristiyanı çağırıp senin kutsal kitabını ortaya koyalım, senin dinini tartışalım deseniz hiçbir Hıristiyan bunu kabul etmez.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Burada defalarca söyledik. Almanya’nın Tübingen Üniversitesinden her sene papaz heyeti geliyordu. Ondan sonra Goethe Üniversitesinden birisi Katolik, birisi evanjelist papaz heyeti geliyordu. Getirin İncil’İ dersiniz ne Tevrat’ı getirirler, ne de İncil’i… Bunu Katolik Kilisesinin merkezi olan Vatikan’da da söyledik. Getirmediler. Çünkü hiçbir temelleri yok ki. Tamamen köksüz bir ağaç gibidir.
Vedat YILMAZ: Hocam bugün aynı İncil’e iman edip, aynı yeni ahide iman edip teslisi kabul etmeyen Hıristiyan gruplar var. Mesela Yehova şahitleri… Teslisi kabul etmezler. İsa’nın (a.s) tanrının oğlu olduğunu kabul etmezler. Tanrı olduğunu kabul etmezler ama aynı metinlere iman ediyorlar. Yine Üniteryan Kilisesi aynı şekilde kabul etmez ama aynı kitaba iman eder. Çünkü kitaptan bu çıkmıyor. Böyle bir akide çıkmıyor.
Fehmi İlkay ÇEÇEN: Hocam burada şu ilaveyi yapmak isabetli olacak. İncil’de Korintlilere 1. Mektubu, 7. Bölüm. Burada Pavlus şöyle diyor. “Evli olanlara buyruk veriyorum. Kadın kocasından ayrılmasın. Bu buyruğu veren ben değil, rabdır. Ayrılırsa da başkasıyla evlenmesin. Ya da kocasıyla barışsın”. Katolik nikâhı derler ya, temellerini buradan alıyor. Boşanamazsın, boşanmak kesinlikle yasak derler. “Erkek de karısını boşamasın”. Şurada ki ifadeye dikkat edin. “Geriye kalanları rab değil ben söylüyorum. Eğer bir kardeşin iman etmeyen bir karısı varsa ve kadınla yaşama yolunu buluyorsa kardeş onu boşamaz”. Şimdi birisine bu kitap komple kime aittir diyorsunuz. Allah’a aittir diyor. Hâlbuki bunun yazarı Pavlus Allah değil ben söylüyorum diyor. Ne kadar tezat… Kuranı Kerimde Allahu Teala “kendi elleriyle yazıp da Allah’tan geldi diyenlerin vay haline” (Bakara 79) diyor. İçimizdeki öykünmeyi de görelim. Bizde de bu tipler var. Yazıyor, ben Kurandan bunu anladım demiyor. Allah’tan geliyor, ilham geldi diyor. Size öyle bir yer gösteriyor ki asla denetleyemeyeceğiniz bir kaynağı gösteriyor. Aslını astarını araştıramayacağınız bir kaynak gösteriyor. Mesela adam şu ayetten bunu anladım dese biz açıp bakalım orada ne var diye deriz. Ama öyle bir kaynak gösteriyor ki… Mesela zuhuratta Allah Kasımpaşalı Şevket Efendiye Ahmed’i bana bırakın dedi, diyor. Ben nereden bulayım Kasımpaşalı Şevket’i…
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Zuhurat diye bir şey mi var?
Fehmi İlkay ÇEÇEN: Yani burada daha ciddi eleştiriyi Hıristiyanlara yapabiliriz. Adamlar siz Pavlus’a inanmıyorsunuz diyor. Hayır, biz inanıyoruz diyoruz. Onun dediğini diyoruz. O da bu kitap Allah’a ait değil, bu bölümü ben yazdım diyor. Hatta ben papaza şöyle dedim. Madem ki Allah’a ait değil, o zaman Allah’ın kitabı içerisinden bunları çıkarın dedim. Allah’ın kitabında insanların sözlerinin ne işi var dedim. O açıklamasını yapmış dedi. 53:42 sn. anlaşılmıyor. olarak yapsın dedim. Sonra bana ‘o tanrı ruhuyla dolu olduğu için yazabilir dedi. Tasavvufçular gibi tevil yapıyor. Bende peder sizin inancınıza göre bütün Hıristiyanlar tanrı ruhuyla dolu, o zaman her biriniz yazın, bir bölüme ekleyin, Allah böyle dedi deyin. Hocam bir noktadan sonra tartışma sonuçsuz kalıyor. Az önce Katolik Kilisesi kitabında, Hıristiyanlık kitabi bir din değildir dedi. Bütün her şey oradan kaynaklanıyor. Siz din anlayışınızı kitapla denetlemezseniz daha çok nebi çıkar, çok tanrı çıkar. Yani her türlü hurafeye açıktır. Buda önemli bir şey…
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Sanki bizimkiler farklı mı? Kuranı Kerimi devre dışı bırakıyorlar. Aile hukukuyla ilgili hükümler… Mesela Allahu Teala “evlenme çağına kadar yetimleri deneyin” (Nisa 6) diyor. Evlenme çağından bahsediyor. Şii, Sünni bütün mezhepler evlenme çağı diye bir şeyi kabul etmiyorlar. Allahu Teala asla köleliği, cariyeliği kabul etmiyor. Hepsi köleliği, cariyeliği kabul ediyor. Nikâhsız ilişkiye asla müsaade etmiyor. Cariyelikte dâhil açıkça ifade ediyor. Ama kendilerine Müslüman diyen Şii, Sünni mezheplerin %100’ü bunu kabul ediyorlar.
Fehmi İlkay ÇEÇEN: Hocam burada çarpıttıkları ayet var. Peki, Hocam şunu soralım. Namaz kılmayanı öldürmekle alakalı hiçbir şey yok. Bu nereden çıktı?
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Allahu Teala dinde herhangi bir zorlama yoktur (Bakara 256) diyor. Bunlar, girerken zorlama yok, çıkarken var diyorlar. Teövbestağfirullah. Ya ne oluyor? Sizin babanızın çiftliği mi bu din? Elbette Cenabı Hak da Müslümanları bu hale getirir. Yani şu anda Batı bundan biraz daha iyi durumda… Şundan dolayıdır. Batılılar Hıristiyanlığı filan reddettiler. Kendi fıtratlarına geldiler. Kendilerine doğru dürüst bir tebliğ yapılmadı. Kendilerine Müslüman diyenler ellerinde Kuranı Kerim olmasına rağmen bu saçma sapan şeyleri hala din diye kabul ediyorlar. Okullarında okutuyorlar. Sanki ilimmiş gibi sahipleniyorlar. Onun için de Allahu Teala İslam Alemini cezalandırıyor. Çünkü “ve mâ kunnâ muazzibîne hattâ neb’ase rasûlâ” “elçi gönderinceye kadar kimseye azap edecek değiliz” (İsra 15) diyor. Elçide Kuranı Kerim. Kuran elimizde olmasına rağmen biz bu halde olduğumuz için Allahu teala İslam Alemini cezalandırıyor. Akıllı olalım. Aklımızı başımıza alalım. Karşımızda herhangi bir rakibimiz yok. Dikkat ediyor musunuz? Ne Yahudiler bizim karşımızda durabilir, ne de Hıristiyanlar… Dünyada en zayıf insan yalan söyleyendir. Burada açıkça gördünüz mü? Hıristiyanlar yalan söylemiyor mu? Yahudiler yalan söylemiyor mu? Onlar çok zayıftır. Mesela az önce Şii, Sünni ayırımı yapmadan bütün mezhepler dedik. Yıllardır siz burada dersleri takip ediyorsunuz. Peki, bugüne kadar onlardan bir tanesinin karşımıza çıkıp da şurada yanlış söylediniz dediğini duydunuz mu? Niye? Çünkü biliyorlar. Öyle inanıyoruz derler. O kadar… Allaha çok şükür bizde sayı önemli değil. Biz bu dine sıkı sıkıya sarılırsak dünyanın en güçlüsüyüz. Allahu Teala bu dünyada bu dine gereken bütün değeri vermemizi nasip eylesin. Ahirette de mutlu eğlediği kullarından eylesin.