Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Euzubillahimineşşeytanirracim.Bismillahirrahmanirrahim. Elhamdu lillahi rabbil alemin, vel akıbetu lilmuttekın, essalatu vesselamu ala resulune Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ecmain. Rabbenâ lâ tuzığ gulûbenâ bağde iz hedeytenâ veheb lenâ mil ledunke rahmeh, inneke entel vehhâb.
Bugün Allah nasip ederse Kuranı Kerimin son inen ayetini yani Maide Suresinin 3. Ayetini okuyacağız. Bu vesileyle haram kılınan et ürünleri üzerine konuşacağız. Böylece en son inen ayet ile tamamlanmış olan vahyi, dinimizi bir kez daha nasıl bu hale getirdiğimizi kısaca görmüş olacağız.
Allahu Teala ayeti kerimede “Hurrimet aleykumul meytetu” “kendiliğinden ölmüş olan hayvan size haram kılınmıştır”. “ved demu” “akan kan” “ve lahmul hınzîri” “ve domuz eti”. “ve mâ uhille liğayrillâhi bihî” “Allah’tan başkası adına kesilmiş olan hayvan”. “vel munhanigatu” “boğulmuş” “vel mevgûzetu” “başına vurulmuş” “vel muteraddiyetu” “yüksekçe bir yerden düşmüş”. “ven netîhatu” “ağır boynuz darbeleri almış”. “ve mâ ekeles sebuu” “yırtıcı hayvanlar tarafından yenmiş”. Bütün bunlarda haramdır. Ama “illâ mâ zekkeytum” “ölmeden keserseniz başka”. Yani diyelim bir yırtıcı hayvan tarafından parçalanmış bir hayvanı ölmeden keserseniz. Çünkü canlılık alameti belli olur. Bir yerden düşmüş, ağır boynuz darbeleri yemiş, başına sert bir cisimle vurulmuş… Ölmeden keserseniz yiyebilirsiniz. “ve mâ zubiha alen nusubi” “bir de sunaklar üzerinde kesilen hayvanları”. Sunak, putlara ibadet niyetiyle kesilen hayvanlara için hazırlanan taş masalardır. “ve en testagsimû bil ezlâm” “fal oklarıyla ya da bugün ki piyango ve tombala gibi şeylerle kısmet aramanızda”. (Maide 3) Yani o şekilde bir kazanç peşine düşmenizde size haramdır. “zâlikum fısg” “bütün bunlar fısktır”. Yoldan çıkmadır. “elyevme yeisellezîne keferû min dînikum” “bugün kâfirler sizin dininizden umutlarını kesmişlerdir”. Yani bu dinin yerine bir şeyi ikame edemeyiz diye umutlarını kesmişlerdir. “felâ tahşevhum vahşevn” “o zaman onlardan korkmayın, benden korkun”. Yani siz onları fazla önemsemeyin. Ama bana karşı görevlerinizde kusur etmemeye gayret gösterin, benden korkun. “elyevme ekmeltu lekum dînekum” “bugün sizin dininizi olgunlaştırdım”. Mükemmel hale getirdim. Tamı tamına olgunlaşmıştır. “ve etmemtu aleykum niğmetî” “ve size olan nimetimi tamamladım”. Artık herhangi bir hükümde çıkarma, ilave falan yok. “ve radîtu lekumul islâme dînâ” “size din olarak da bu İslam’a, bu kitapta anlatılan İslam’a razı oldum”. “femenıdturra fî mahmesatin” “çok aç kalmış, zorunlu hale gelmiş”. “ğayra mutecânifil liismin” “bir günaha yönelme arzusu olmaksızın”. Böyle bir duruma gelmiş, çok aç kalmış, zor durumda kalmışsa… “feinnallâhe ğafûrur rahîm” “haram olan şeylerden yerse, Allah onun eksiklerini telafi eder ve ona merhamette bulunur, ikramda bulunur”. (Maide 3) Yani çok zor durumda kalanlar bu haram olan hayvanlardan yiyebilirler. Ama onun dışında yiyemezler. Allahu Teala sizin dininizi mükemmel hale getirdim diyor. Bir şey mükemmel hale gelmişse ilave ya da çıkarma yapılabilir mi? Yapılamaz değil mi? Size olan nimetimi tamamladım diyorsa orada herhangi bir eksiklik düşünülebilir mi? Allah tamamladım diyor. O zaman her şey bu kitabın içerisinde olmak zorundadır. Ve size bu İslam’ı din olarak kabul ettim diyorsa artık başka bir şey arayamayız. Zaten Ali İmran Suresinde de “Ve mey yebteğı ğayral islâmi dînen feley yugbele minh” “bu İslam’dan başka din arayandan asla kabul edilmeyecektir”. (Ali İmran 85)
Bugün gıdalar konusunda size bir örnek sunacağız. Her defasında meseleyi ortaya koyuyoruz. Allah’ın indirdiği mükemmel dinle bugün bizim sandığımız din arasındaki uçurumu bir kez daha göreceksiniz. Yani Allah’ın haram kıldığı et ürünleriyle mezheplerin haram kıldığı et ürünlerindeki farkı… Yani et ürünleri örneğiyle inşallah göreceksiniz. Yahya’nın doktorası bu konudadır. Helal Gıda diye de doktorası kitap halinde basıldı, yayınlandı. Allah’a şükür bu konuda çok ciddi bir açığı kapatmış oldu. Bundan sonraki kısmı Yahya’dan dinleyeceğiz. Evet, Yahya söz senin…
Yahya ŞENOL: Maide Suresinin 3. ayetini okuduk. Haram olan hayvansal gıdalarla ilgili olarak da içinde yer alan “bugün size dininizi olgunlaştırdım ve size olan nimetimi tamamladım” ibaresinden anladığımıza göre de inen son ayet veya son ayetlerden biri budur. Konuyla ilgili bundan önce inmiş olan üç tane ayet var. Maide Suresinin 3. Ayeti Medine döneminde inmiş ve Veda Haccı sırasında indiği söyleniyor. Bundan önce daha Mekke döneminde konuyla alakalı iki ayet inmişti. Bununla birlikte Medine Döneminde de iki ayet, toplam dört ayet var. Dolayısıyla önce o ayetleri hatırlayalım. Ondan sonra söyleyeceklerimizi sıralamaya başlayalım.
Konuyla ilgili olarak ilk olarak ilk nazil olan ayet Enam Suresinin 145. Ayetidir. Bu adından da anlaşılacağı üzere bu Enam, sureye isim olmuş. Enam kelimesi; koyun, keçi, sığır ve deve olmak üzere bu dört cins hayvanın erkekli, dişili hepsine verilen ortak bir isimdir. Enam ile ilgili olarak Kuranın nazil olduğu dönemde Mekke’de bir takım farklı uygulamalar var. Biz Kuranı Kerimden bunu öğreniyoruz. Bu surede sıkça bundan bahsedildiği için de surenin adı Enam Suresi olmuş. Enam Suresinin 119, 120, 121. ayetleri var. 136. ayetten itibaren 146. ayetin sonuna kadar fasılasız hep aynı konuyla ilgili ayetler Cenabı Hak bizlere serdetmiş. Hepsini tek tek okumamız mümkün değil. Diğer ayetlere de yer verebilmek için… 136. Ayetin mealine elinizden hızlıca bakabilirseniz. Mekke döneminde Mekkeli müşriklerin bir takım ekinler ve enam yani koyun, keçi, sığır ve deveyle ilgili ne gibi faaliyetleri olduğuna göz atabilirsiniz. Ama sırf 138. ayeti bile okusak özet olarak burada Cenabı Hak bize konuyu aktarmış. 138. Ayette “Ve gâlû” “Mekkeliler dediler ki” “hâzihî en’âmuv ve harsun hicr” “şu enam” Yani kendilerince bir takım özelliklerine sahip olan o dört cins hayvan. “ve şu ekinler” Yine belirlemişler onları. “hicr” “bunlar dokunulmazdır” diyorlar. Bunlar özel, kutsal hayvanlar ve kutsal ekinlerdir. Özelliği ne bunların? “lâ yat’amuhâ illâ men neşâu bizağmihim” kendi iddialarına, kendi kuruntularına göre “bizim belirlediğimiz, insanlardan başkaları bunlardan yiyemez” diyorlar. Bunlar o yüzden kutsal. Herkes gelip bunlara el süremez. “ve en’âmun” “bir grup enam da var ki”. İkinci bir grup enam. Yine koyun, keçi, sığır ve deve. “hurrimet zuhûruhâ” “bu enamında sırtları haram kılınmış”. Bir hayvanın sırtının haram kılınması her yeri yenir de sırtı yenmez anlamında değil. Bu hayvana yük yükletilemez, binek olarak kullanılamaz. Yani kutsal bir hayvan… Kutsal statüye ulaştığı için bu hayvan sırtını bizden korudu anlamında bu hayvanı salıveriyorlar. Bir üçüncü grup daha var. “ve en’âmul” “yine bir enam grubu daha var ki” “lâ yezkurûnesmallâhi aleyha” “onlarında özellikle keserken üzerine Allah’ın adını anmazlar”. Özellikle! Bunu nasıl yapıyorlar? “iftirâen aleyh” “bunu da Allah’a iftira etmek suretiyle yapıyorlar”. Yani Allah emretti bize o yüzden böyle diyorlar. Bunlarda onların Allah ile kendi aralarında aracı olarak tutundukları putlara sundukları kurbanlardır. Yani özellikle Allah’ın adını anmamaları o esnada hangi puta adıyorsa onun putunu anmış olmasıdır. Sebebi bu. Diyelim ki Lat putuna kurban adayacaklar. Nasıl bir kurbanı Allah’a adarken, Allah için keserken Allah’ın adını anıyoruz, Lat’a adamışken, onu keserken de Lat’ın adını anmalıyız diyorlar. O zaman “Bismillati” “Lat’ın adıyla” diye kurban keserler. Menat putu için, bismilmenat derler. Uzza putu için de bismiluzza der öyle keserlermiş. “iftirâen aleyh” Allah böyle dedi diyorlar. Allah’a da iftira ediyorlar. Cenabı Hak da böyle buyurmadığını “seyeczîhim bimâ kânû yefterûn” “Allah bu iftiralarının hesabını onlara soracak” (Enam 138) diye ifade ediyor. Karşılıklarını öbür tarafta görecekler. Bir sonraki ayette de yine bunların garip garip bir takım kendilerinden menkul haramlarına Allah yer veriyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: İstersen şeyi de söyle Yahya. Mesela biz de bir algı var. Mekke’de ki müşrikler hep besmelesiz keserler diye bir ifade var. O konuya da biraz temas edersen iyi olur.
Yahya ŞENOL: Evet. Bu 138. Ayetten Mekkeli müşriklerin enamı en azından üç gruba ayırdığını net bir şekilde gördük. Birinci grup dokunulmaz saydıkları, biz kimi belirlediysek onlar yiyebilir dedikleri gruptur. İkinci grup sırtları haram kılınan diye iddia ettikleri gruptur. Üçüncüsü de özellikle Allah’ın adını anmadıkları gruptur. Buradan sadece üç değil, üçten daha fazla da olduğu aslında net bir şekilde anlaşılıyor. Peki, bunun dışındakilere nasıl muamele yapıyorlar. Bazılarının üzerine özellikle Allah’ın adını anmıyorlar. Onu puta kesiyorsun. Puta kesmiyorsa… Hocamızın da ifade ettiği gibi hani hep şöyle bir algı var. Müşrik… Tabi tanımdan da bahsetmek lazım. Allah’a inanmayan insan falan gibi garip tanımlar ortaya konulur. Hâlbuki Mekke müşriklerinin Allah ile ilgili hiçbir sorunları olmadığını ayetlerde biz görüyoruz. Nitekim iki hafta önce burada birlikte işlediğimiz o şirk dersinde de görmüştük. Mekke müşrikleri Allah’a inanıyorlar. Allah’ın yaratıcı olduğuna inanıyorlar. Onun rızık verdiğine inanıyorlar. Her şeyi yarattığına inanıyorlar. Her şeyi yönettiğine inanıyorlar. Duaları kabul ettiğine inanıyorlar. Problemleri sadece Allah’a kendilerini uzak görmeleri…
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Onu da yücelttiklerini düşünüyorlar.
Yahya ŞENOL: Evet. Biz kim Allah’a yakın olmak kim diye düşünüyorlar.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Aynen. Bugün de söyleniyor ya… Evet Allah sana yakın ama sen ona yakın değilsin diyorlar.
Yahya ŞENOL: O yüzden Mekkeli müşrikler normal zamanlarda… Bunlar Hac yapan insanlar, umre yapan insanlar ve bu esnada kurban kesen insanlar. Dolayısıyla o dönemlerde ve diğer zamanlarda gerek yemek için, gerekse ticaretini yapmak için, alıp satmak için, gerekse Hac ve Umre’de ibadet için kestikleri kurbanlara Allah’ın adını anıyorlar. Bu iddia olarak kalmasın. Enam Suresinin 118 ve 119. ayetlerine gelelim. Bazı Müslümanların Mekkeli müşriklerin bu şekilde yani Allah’ın adını anarak kestikleri hayvanları yemek konusunda bir takım şüpheleri oluyor. Bu adamlar puta tapan insanlar diyorlar. Zaman zaman Bismillati, bismilmenati, bismiluzza diye kurban kesen insanlar diyorlar. Diğer zamanlarda Allah’ın adını anıyorlar. Yemek için, ikram etmek için kesiyorlar. Allah’a ibadet için kesiyorlar. Acaba yenir mi bunların kestiği diye bir takım kuşkuları oluyor. Cenabı Hak Müminlere hitaben Enam Suresinin 118. ayetini indiriyor. “Fekulû mimmâ zukirasmullâhi aleyhi in kuntum biâyâtihi mué’minîn” “Eğer siz Allah’ın ayetlerine inanıyorsanız Allah’ın adı anılmış olan şeyden yiyin”. (Enam 118) Yiyin. Niye yemiyorsunuz? Efendim bunu müşrik kesmiş. Önemli değil. Nasıl kestiği önemli. O esnada Allah’ın adını mı andı, Allah’tan başkasının adını mı andı?
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Allah’ın adını anmasa bile…
Yahya ŞENOL: Anmasa bile… Ama 119. Ayeti okuduğumuz zaman göreceğiz. Burada da Cenabı Hak Müminlere ikinci bir ayetle bir kınama gönderiyor. “Ve mâ lekum ellâ teé’kulû” “Size ne oluyor? Niye yemiyorsunuz?” Neyi yemiyorsunuz? “mimmâ zukirasmullâhi aleyhi” “Üzerine Allah’ın adı anılmış olan şeyi niye yemiyorsunuz?” Kesene niye bakıyorsunuz ki? Allah’ın adı anılmış. Yiyin. “ve gad fassale lekum mâ harrame aleykum” “Allah size neyi haram kıldığını en ince ayrıntılarına kadar açıkladı”. (Enam 119) Var mı orada bu şekilde kesilen hayvanların yenilmeyeceğine dair bir ibare? Yok.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Müşrikin kestiği yenmez diye bir ifade var mı?
Yahya ŞENOL: Yenmez diye bir ibare yok. Üstelik Allah’ın adı da anılmış. Bütün aranan şartlar var. Dolayısıyla Allah niye yemiyorsunuz diye kınıyor. Buradan da anlıyoruz ki puta kesmediği dönemlerde bunların Allah ile ilgili hiçbir dertleri yok. Allah’ın adını anarak da hayvan kesiyorlar.
Tekrar Enam 138. Ayete gelelim. Farklı, kendilerinden menkul bir takım haramları var. Bunu yiyemezsiniz, şunu yiyemezsiniz, bunun sırtı haram falan. Cenabı Hak bütün bunları anlattıktan sonra 145. ayeti neyi haram kıldığını belirttiği ilk ayetini yolluyor. Resulullah’a hitaben Cenabı Hak “Gul” “sende deki” diyor. 136. Ayetten itibaren onların bu yasaktır, bu haramdır, bu yenmez, bu yenilir demelerine karşı sende onlara de ki “lâ ecidu fî mâ ûhıye ileyye muharramen” “bana yapılan vahiyde haram kılınmış bir şey bulamıyorum”. “alâ tâımiy yat’amuhû” “yiyen bir kimseye yemesi haram bir şey bulamıyorum”. (Enam 145) Sizin bu anlattıklarınız içinde yiyen bir kimseye yemesi haram bir şey bulamıyorum. Siz haram diyorsunuz ama bulamıyorum.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Buna çok dikkat edin.
Yahya ŞENOL: “illa” “ancak şunlar haram”. O da ne? “ey yekûne meyteten” “bir hayvan ki kendiliğinden ölmüş”. Siz kesmeden ölmüşse bir hayvan o hariç diyor. O haramdır. Başka? “ev demem mesfûhan” “akıtılmış olan kanda size haramdır”. Bu, hayvanın kesimi esnasında dışarıya boşalan kanıdır. Rivayetlere göre Mekke müşrikleri bunları kestikleri esnada bağırsakların içine toplayıp güneşte kurutur. Daha sonra katı bir halde yerlermiş. Cenabı Hak da akıtılmış olan kan size haramdır diyor. Onu da yiyemezsiniz. “ev” “ya da” “lahme hınzîri” “domuz eti”. O yenilecek olan şey domuz etiyse onu da yiyemezsiniz. O da size haram kılınmıştır. Niçin? “feinnehû ricsun” “çünkü o mahza bir pisliktir”. Maddi, manevi… Ondan kaçınmanız lazım. “ev” “ya da” Dördüncü haram geliyor. “fisgan uhille liğayrillâhi bih” “fasıklık yapılarak yani dinden çıkılarak Allah’tan başkasının adı anılmış olan hayvanda size haramdır”. (Enam 145) Hayvan keserken öyle bir eylem yapıyorsunuz ki onu yaptığınız an o eylem sizi dinden çıkarıyor, kestiğiniz hayvanda haram oluyor. Nedir o? Mekkeli müşriklerin Allah’tan başka bir varlığın adını anarak kestikleri hayvan… Yani Allah demiş oluyor ki sizin bu dedikleriniz değil, benim burada saydıklarım haramdır. Bir hayvan kendiliğinden ölmüşse haramdır, akıtılmış olan kan haramdır, domuz eti haramdır ve Allah’tan başkasının adı anılarak kesilen haramdır. Bana yapılan vahiyde hayvansal gıdalarla ilgili şunlardan başka bir yasak bulamıyorum ben. Bunlara öyle söyle. Burada dikkatimizi çeken bir husus, adı geçen tek hayvan domuz, domuz etidir. Onun dışında kendiliğinden ölmüş bir hayvan koyunda olsa, tavuk da olsa, devede olsa, sığırda olsa haramdır. Veya akıtılmış kan koyundan da olsa haramdır, haram olan domuzdan da haramdır. Veya Allah’tan başkasının adı anılarak kesilen hayvan, bir koyunu da bu şekilde kesseniz haramdır, bir tavuğu da bu şekilde kesseniz haramdır. Dolayısıyla burada üç tane vasıf bir tane de isim zikrediliyor. Biri domuz eti, üçü hangi şekilde olursa olsun kendiliğinden ölmüş olan hayvan, kan ve Allah’tan başkasının adı anılarak kesilen hayvandır. Allah bu dördünden başka yok diyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Yani yiyene yemesi haram… Mesela dünyada insanlar hangi hayvanları yiyor, düşünün bakalım. Yiyen… Herkes yiyen değil mi? Yiyene yemesi haram olarak isim zikredilen kaç hayvan var dedin?
Yahya ŞENOL: İsim zikredilen bir tanedir. Diğerleri vasıftır.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Bir tek hayvanın etidir.
Yahya ŞENOL: Konuyla ilgili Cenabı Hak bu ayeti gönderip önce bir Mekke müşriklerinin karıştırdığı zihinleri tertemiz yapıyor. Bunlardan başka haram yok. Daha sonra yine Mekke döneminde konuyla ilgili ikinci olarak Nahl Suresinin 115-116 ve 117. ayetlerini indiriyor. 114’den başlayalım. “Fekulû mimmâ razegakumullâhu halâlen tayyibâ” “Allah’ın size rızık olarak verdiği şeylerin helal ve temiz olanlarını yiyin. “veşkurû niğmetallâhi in kuntum iyyâhu tağbudûn” “Yalnızca eğer Allah’a kul oluyorsanız onun nimetlerine karşı şükrünüzü ifa edin, görevlerinizi yerine getirin”. (Nahl 114) Peki, neyi yemeyelim? “İnnemâ harrame aleykum” “Allah size yalnızca şunları haram kılmıştır”. Cenabı Hakkın burada Arap diliyle kullandığı ifade hasr ifadesi denilen “innema” “yalnızca şu” ifadesidir. Yalnızca şunlar dediği an burada yer almayanlar otomatikman haram dairesinin dışında olacaklar. Allah size yalnızca şunları haram kıldı dedi. Neyi? “el meytete” “kesilmeden ölmüş olan hayvanı haram kıldı”. Enam 145 ile sürekli karşılaştırarak gidelim. Bir fark var mı? Yok. İki “ved deme” Burada belirlilik takısı olan marife, elif lam takısı ile kullanıyor. “O daha önce anlattığım kan size haramdır”. (Nahl 115) Yani kesim esnasında akıtılmış olan kan haramdır.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Damarda kalmış olan değil.
Yahya ŞENOL: Pişirildiğinde tencereye çıkan falan değil. Kesim esnasında dışarı akan…
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Etin içindeki kanı yıkamaya gerek yok.
Yahya ŞENOL: “ve lahmel hınzîri” “domuz eti size haramdır”. Bir farklılık var mı? “ve mâ uhille liğayrillâhi bih” “ve Allah’tan başkasının adı anılarak kesilen hayvan”. (Nahl 115) Yalnızca Allah size şunları haram kıldı diyor. Enam 145’de dört taneydi. Burada yine dört tanedir. Üçe inmediği gibi beşe de çıkmadı. Devamında yine aynı ifade, “femenıdturra ğayra bâğiv ve lâ âdin” “kim zor durumda kalır yani ölmek üzere falansa sınırı aşmamak, başkasının hakkına saldırmamak kaydıyla bunlardan yerse” “feinnallâhe ğafûrur rahîm” “Allah onları affeder, merhamet eder, ikramda bulunur”. (Nahl 115) Peki, burada bir uyarı geliyor. Niye bu ayeti gönderdiğini Allah kendisi açıklıyor. “Ve lâ tegûlû limâ tesıfu elsinetukumul kezibe hâzâ halâluv ve hâzâ harâmul” “O yalancı dillerinizin sizi alıştırdığı üzere sakın şu helaldir, şu haramdır demeye kalkmayın”. Bu sizin yetki alanınızda olan bir şey değildir. Helal ve haram yalnızca Allah tarafından belirlenebilir. Bunun dışında hiçbir insanın helal, haram belirleme, Allah’ın helalini haram, Allah’ın haramını helal kılma yetkisi yoktur. Siz böyle yapmayın. “litefterû alallâhil kezib” çünkü böyle yaptığınız an “bir yalanı Allah’a mal etmiş olacaksınız”. (Nahl 116) Allah’ın haram dediğine siz helal, Allah’ın helal dediğine siz haram diyeceksiniz.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Şimdi göreceğiz, bakacağız.
Yahya ŞENOL: “innellezîne yefterûne alallâhil kezibe” “Bir yalanı Allah’a mal edenlerse” “lâ yuflihûn” “Asla umduklarına kavuşamayacaklardır”. (Nahl 116) Şu ayete özellikle dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Bakın bir sonraki ayet. Kısacık bir ayet, dört kelimeden oluşuyor. Umduklarına kavuşamayacaklar ama dünyada bunun bir karşılığı var. Nedir o? “Metâun galîl” “az da olsa bir şey elde edecekler”. Allah’ın yetki alanına, helallerine, haramlarına kul müdahale ettiğinde aslında zahirde büyük kazanç elde ediyorlar. Bunu günümüzde görüyorsunuz. Biraz sonra temas etmeye çalışacağız. Zahirde çok para kazanıyorlar. Allah’ın helallerine haram diyenler bugün el üstünde tutuluyorlar. Ne kadar haram, haram derseniz o kadar mübarek oluyorsunuz, size karşı o kadar duygusal yaklaşımlar oluyor. Kazanıyorsunuz ama Allah ona “Metâun galîl” “çok az” diyor. Niye? Çünkü ahiretin karşılığında bütün dünyayı verseler kaybettiğinizin yanında kazandığınız azıcıktır. İşte Cenabı Hakkın bahsettiği budur. Zahiren çok gibi kazansan da neticede azdır. Niye? “ve lehum azâbun elîm” “Çünkü onlara can yakıcı bir azap vardır”. (Nahl 117) Karşılığında hangi kazanç çok sayılabilir. Hiç biri. Ama Cenabı Hakkın haramlarına helal diyen çok fazla olmasa bile ortalık helallerine haram diyenlerden geçilmiyor. Allah serbest bırakmış. Haşa! Daha iyi dindarlık adına mı dersiniz, hangi sebeplerle derseniz deyin. İnsanlar yetinmiyor. Nasıl olsun helal diyorlar.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Mesela şöyle bir şey söyleyeyim. Müşrikin kestiği yenir diyen bir mezhep var mı Yahya?
Yahya ŞENOL: Yok.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Doktora yaptı. Var mı Kuranı Kerimde?
Yahya ŞENOL: İşte biraz önce gördük.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Kesenden sana ne kardeşim? Kestiğine bak. Yani bir domatesi kestiği zaman helal olacak da hayvanı kestiği zaman mı haram olacak? Kim bunları haram kılmış? Ama buna helal diyen bir tek mezhep yoktur.
Yahya ŞENOL: Fert, fert var ama mezhep olarak yok.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Eskilerden var. Yenilerden de var mı?
Yahya ŞENOL: Yenilerden de birkaç kişi var. Ama nadir…
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Eski sahabe dönemine gidersen var.
Yahya ŞENOL: Var.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Sahabe döneminde problem yok. Tabiin döneminde de ufak tefek değişimler var. Ama ondan sonra iş çığırından çıkıyor.
Yahya ŞENOL: Bir taraftan besmelesiz kesim meselesi vardır. Orada mezhep olarak bir tek Şafiiler hakka isabet etmişler. Onlara göre besmele hayvan kesiminde farz değildir. Besmelesiz çekilenler de yenir. Ama diğer mezhepler, Hanefi, Maliki falan besmelesiz kesilmişse bir hayvan zinhar haramdır derler. Bugün de bu Helal Gıda sertifikalama şirketleri onlara kesinlikle sertifika vermezler. Niye? Nasıl dört tane haram olsun? Bunu insanlar pek kabullenemiyor. Herhalde bundan dolayı olacak ki Cenabı Hak Mekke döneminde iki kez yer verdiği konuya Medine’ye hicret edildiğinde bir kez daha ayet gönderiyor. Bakara Suresinin 173. ayetini indiriyor. İbare neredeyse Nahl 115 ile aynıdır. “İnnemâ harrame aleykum” “Allah size yalnızca şunları haram kıldı”. Neyi? “el meytete ved deme ve lahmel hınzîri” “kendiliğinden ölmüş olan hayvanı, kanı, domuz etini ve Allah’tan başkasının adı anılarak kesileni”. Sayı yine dört.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Yine innema ile başlıyor.
Yahya ŞENOL: Diyebilirdiniz ki zaten Enam 145 var, Nahl 115 var, niye bu ayet bir aha iniyor? Konu böylesine önemlidir. Çünkü Mekke döneminde Mekkeli müşrikle muhatapsınız. Medine’ye hicret ettiğinizde elinde bir kitap olan, kitap kültürüne sahip Yahudilerle, Hıristiyanlarla karşılaşıyorsunuz. Yahudilere baktığınız zaman onların şeriatında helal bulmak çok zordur. Allah’ın onlara bir cezası var. O haram, bu haram… Gerçekten öyle… Onlarda sizin kitabınız kitapsa bizimki de kitaptır diyorlar. Bize haram olanlar size nasıl helal olabiliyor? Zihin karışıklığı… Cenabı Hak bu dönemde bir kez daha ayet indiriyor. Hayır, Allah size yalnızca şunları haram kıldı diyor. Yine bu dört… Beşe çıkmıyor, Allah üçe de indirmiyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Arkadaşlarımıza burada bir şeyi daha hatırlatalım. İsa (a.s) geldiği zaman “ve liuhılle lekum bağdallezî hurrime aleykum” “size haram kılınanı helal kılmak için geldim” (Ali İmran 50) demişti. Yahya’nın Helal Gıda kitabında da var, bugün ki İncil’de de Enam 145’in aynısı var fakat domuz eti silinmiş. Sildikleri de bellidir. Onu da Pavlus silmiş. Dolayısıyla Mekke’de ki Yahudilere de bu dört hayvandan başka haram yoktu da isa’yı (a.s) kabul etmedikleri için o haramlar devam etti.
Yahya ŞENOL: Medine döneminde konuyla ilgili 3. ayet olan Bakara Suresi 173. ayet iniyor. Haramlar hep dört, dört, dört… Ve son olarak bugün ki ders konumuzla ilgili olan ayet iniyor. Maide Suresinin 3. Ayeti. Gerçekten de ilginçtir. “Bugün artık size dininizi tamamladım” buyurduğu ayetin başı haram olan bu gıdalara ayrılmış. Mesela dinin ameli birçok hükmü var. Faiz pek ala olabilirdi. Şirkle ilgili bir hususla Allah son noktayı koyabilirdi. Aracılıkla alakalı bir şey anlatabilirdi. Son inen ayetin başına size şunlar haram kılındı dediği hükümleri yerleştirdi.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Dördüncü kez aynı şeyleri tekrarlıyor.
Yahya ŞENOL: Dördüncü kez ve vahiy artık biterken yine aynı konu… Konunun ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. “Hurrimet aleykum” “Allah size şunları haram kılmıştır”. “aleykumul meytetu ved demu ve lahmul hınzîri ve mâ uhille liğayrillâhi bihî” “kendiliğinden ölmüş olanı, kanı, domuz etini, Allah’tan başkasının adı anılarak kesileni” Allah haram kıldı. Buraya kadar kendisinden önce inmiş olan üç ayeti aynı. Bu ibareden sonra sanki ilave varmış gibi gözükecek şimdi bu ayette… Dörttü. Parmakla sayalım şimdi. “vel munhanigatu” “boğularak ölmüş hayvan”. “vel mevgûzetu” “bir yerine vurularak öldürülmüş hayvan”. “vel muteraddiyetu” “yüksekçe bir yerden düşüp ölmüş olan hayvan” “ven netîhatu” “boynuz darbeleriyle ölen” “ve mâ ekeles sebuu” “yırtıcı hayvanlar tarafından parçalanmış olan” “ve mâ zubiha alen nusubi” “ve sunaklarda kesilen”. Dörttü ona çıktı. İlave mi geldi acaba ayetlere? Hep dörttü. Bu ayette on mu oldu? Hayır. Zaten anlıyoruz. Allah’tan başkasının adı anılarak kesilenlerden sonrakiler, “munhanigah” “boğularak ölmüş olan hayvan”. Meyte kendiliğinden ölmüş değil midir? Yani Cenabı Hak detay getirmiş oluyor. Bir hayvan nasıl ölebilir? İpe bağlanarak sarılıp nefessiz kalmıştır ve ölmüştür. Nakliye esnasında havasız kalıp ölmüştür. Ülkeler arası ticaret yapıyorlar. Kapıları açıldığında hayvan nefessizlikten ölmüş. “mevgûzeh” “kesici olmayan bir aletle kalın bir cisimle hayvanın vücuduna vurularak öldürülmüş hayvan”. Kesilmeden öldürülmüş hayvan kategorisinde değil midir? Bu da o hayvanın ölüm şekillerinden birisidir. “muteraddiyeh” “yüksekçe bir yerden aşağı düşüp yuvarlanmış hayvan”. Dağdan bayırdan aşağı düşmüş veya bir kuyuya aşağı düşüp hayvan ölmüş. O hayvanda meytedir. Yani kendiliğinden ölmüştür. “netîhah” “boynuzlu bir hayvan tarafından, boynuz darbeleriyle öldürülmüştür”. Yanına gittiğinizde ölmüş. Siz kesmediğiniz için o da meyte konumundadır. “ve mâ ekeles sebuu” “yırtıcı bir hayvan tarafından parçalanmış”. Kurt kapmış falan. Yanına vardığınızda hayvan ölmüş. Hepsi bunların meyte yani kendiliğinden ölmüş hayvanın birer açılımıdır. Geriye bir tane kalıyor. “ve mâ zubiha alen nusubi” “sunaklarda kesilen”. Sunak nerede olur? Putların olduğu yerde olur. Puta sunulmak üzere orada kesilmiş hayvandır. Bu da “uhille liğayrillah” “Allah’tan başkasının adı anılarak kesilen hayvanın bir örneklendirmesidir”. Neticede hayvansal gıdalar ile ilgili olarak haramlar yine dörttür. Beşe çıkmamıştır. Ve “elyevme ekmeltu lekum dînekum” (Maide 3) diyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Burada bir dakika bir şeyi iyice anlayalım. Burada Avrupa için bilhassa çok önemli bir husus var. “illâ mâ zekkeytum” Bugün mesela Avrupa’da hayvan kesiyorlar. Almanya’da bir mezbahaya gittik. Büyükbaş hayvanın alnına 11 cm’lik ucu sivri bir demiri saplıyorlar. Beyincik orada patlıyor. Kolay kessinler diye bunu yapıyorlar. Bir müddet sonrada kesiyorlar. Bu hayvan yenir mi, yenmez mi? Sen şimdi bunu anlat.
Yahya ŞENOL: Bu bayıltma ile kesimdir. Bugün Avrupa, Amerika gibi yerlerde hayvanı kesimden önce bayıltmak yani uyuşturmak mecburidir. Bunlar kendilerince hayvanlara daha az acı vermek, daha insani bir kesim yapmış olmak gibi amaçlarla hayvanları kesimden önce mutlaka bir operasyonla hayvanları uyuşturuyorlar. Bunlardan en çok, en yaygın olarak kullanılanı tabanca sistemi dedikleri 10-11 cm’lik demir bir mil çok hızlı bir şekilde silah patlatılarak hayvanın alın kemiğini deliyor. Beynine girip çıkıyor. Saniyede olan bir işlemdir. Hayvan tabiri caizse felç oluyor. Hiçbir acı falan hissetmediğini söylüyorlar. Hayvanı ondan sonra kesiyorlar. Hayvanı ölmeden kesiyorlar. Burada bu ayetten hangi sınıfa bunu sokabiliriz? “mevgûzeh” dediği hayvanın herhangi bir yerine vurularak öldürülmüş hayvandır. Ama Allah yanına gittiğinizde bu hayvanlar canlıysa… Mesela boğulmak üzere olan bir hayvanla karşılaştınız. Adam sabah ahırın kapısını açtı. Hayvan bağlandığı ipe sarılmış, öldü ölecek. Yetişirse helal oluyor mu? Oluyor. Yüksekçe bir yerden düştü. Çoban yetişti ki hayvan yaşıyor. Kuyruğunu sallıyor, gözünü açıp kapıyor. Keserse “illâ mâ zekkeytum” helaldir. Yırtıcı bir hayvan parçalamış, yanına gittin. Hala canlı. Kesersen helaldir. Bir yerine vurularak düşürülmüş olan hayvan da kesimi esnasında canlıysa onun kestiği helaldir.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: O zaman Avrupa’da bu şekilde kesilen hayvanlar ne oluyor? Helal oluyor. Kesen kişinin Müslüman olma şartı?
Yahya ŞENOL: Yok.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Besmele çekme şartı?
Yahya ŞENOL: Yok.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Bunların hiçbirisi yok. Dolayısıyla o zaman o mezbahada söylemişlerdi. Dakika da belki hata edebilirim. Ama söyledikleri şudur. Belli bir süre sonra hayvan ölüyormuş. Orada Veterinerler bekliyor. O süre geçerse onu yeme ayırıyorlar. Yiyeceğe değil. O süre geçmeden kesip onu piyasaya sürüyorlar. Kuranı Kerim hiçbir şeyi atlamamış. Acaba o helal mi? Ayette açık ve net bir şekilde var.
Yahya ŞENOL: Yaklaşık 12 dakika kadar hayvan yaşıyor. Zaten öylesine büyük bir tesiste bir hayvanın uyuşturulduktan sonra yerde 12 dakika müdahalesiz bırakılması pratik açıdan mümkün değil.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Zaten yapılan o otomatik yapılarda da imkânsızdır. Hemen calaskayla yukarıya alınıyor. Üçgen bir bıçak boğazına saplanıyor. Bizimkiler bir bıçakla boynundan kesmeye alışmışlar. Orada hocalarla beraber gitmiştik. Bak caiz değil dediler. Neresi caiz değil dedim. Allah’ın emrettiği bu zaten… Esas olan boğazdaki damarların kesilmesidir. Ona da nahr denir. Yani hayvanın boğaz kısmındaki üç damar kesildi mi bitti. Ucunda üçgen bıçak olan bir hortum var. Onu oraya saplayınca kanı oradan hortumla çekip ortalığa dökülmüyor. Belli bir kanala gidiyor. Allah’ın emrettiği budur işte. Benim hatamı çıkarmaya çok uğraştılar. O gün, bugün bir türlü başaramadılar. Çünkü Kuranın açıkça emrettiği odur. Siz vatandaşlara bu et yenmez diyorsunuz. Burada dört tane ayet, hiçbirinde böyle bir şey yok.
Yahya ŞENOL: Israrla besmele yok dedik. Hem bizi ekranların başında izleyenlerde sorabilir hem daha sonra izleyecek olanlar da Enam Suresinin 121. ayeti varken siz nasıl böyle bir şey söyleyebiliyorsunuz diyebilirler. Çünkü Enam Suresi 121. ayeti elimizdeki meallerden okuduğumuzda böyle bir şüpheye düşmemek mümkün değil. Diyanet Vakfının Mealinden ben okuyayım. “Üzerine Allah’ın adı anılmadan kesilen hayvanlardan yemeyin. Kuşkusuz bu büyük günahtır”. Ayet gerçekten böyleyse eğer besmelesiz kesilen bir hayvana biz yenilebilir diyebilir miyiz?
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Ona gerek yok ki Enam 121 ile aynı mealden 145’i okuyun. İkisi birbirine zıt oluyor. İsterseniz bir bakalım. Benim elimdeki meal Diyanet İşlerinin mealidir. Birazdan Yahya detaylıca anlatacak. Maalesef burada çok ciddi bir dil hatası yapılmıştır. İnanılmaz bir dil hatası yapılmıştır. Diyanet İşleri Mealinden okuyorum. “Üzerine Allah adı anılmayan (hayvan)lardan yemeyin. Çünkü bu şekilde davranış fasıklıktır. Bir de şeytanlar kendi dostlarına sizinle mücadele etmeleri için mutlaka fısıldarlar. Onlara boyun eğerseniz şüphesiz siz de Allah’a ortak koşmuş olursunuz”. Bu kadar ağır… Burada besmeleyle kesilmemiş hayvandan yersen fasık olursun diyor.
Yahya ŞENOL: Diyanet Vakfı Mealinde Enam Suresi 145. Ayet “De ki: Bana vahyolunanda, leş veya akıtılmış kan yahut domuz eti -ki pisliğin kendisidir- ya da günah işlenerek Allah’tan başkası adına kesilmiş bir hayvandan başka, yiyecek kimseye haram kılınmış bir şey bulamıyorum”.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Burada Allah’tan başkası adına kesilmiş, orada besmelesiz kesilmiş. Birbiriyle tamı tamına zıt değil mi?
Yahya ŞENOL: Veya o zaman haram beş oluyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Burada başka bulamıyorum dediğine göre… Dört ayette de böyle bir şart yok. Besmele şartı dört ayetin dördünde de yok. Yoksa Kuranı Kerim birbirine zıt ifadeler taşıyan bir kitap mı olur? Hepsi de Enam Suresinde… Şimdi mealin doğrusu ver.
Yahya ŞENOL: Bu Hanefi bir gözle yapılmış mealdir. Siz bunu Arap dili kurallarını yerle bir etmeden ve Kuranın ruhuna uygun bir şekilde okumak isterseniz şöyle okumanız gerekecekti. “Ve lâ teé’kulû mimmâ lem yuzkerismullâhi aleyhi ve innehû lefisg” “Fasıklık yapılarak Allah’ın adı anılmamış olduğu kesin olan şeyden yemeyin”. (Enam 121)
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Şüphe de değil yani. Kesin.
Yahya ŞENOL: Burada bir fark var. Onu şu şekilde izah edebilelim. Elimizdeki meal cümleyi ikiye ayırdı. “Üzerine Allah’ın adı anılmadan kesilen hayvanlardan yemeyin”. Çünkü bu bir fısktır”. Ayette ki “ve innehu lefısg” cümlesini ayrı bir cümle gibi alarak bu şekilde meal veriyorlar. Hâlbuki Arap dili kurallarına göre “Ve lâ teé’kulû” ile başlayan fiil cümlesi “ve innehu lefısg” cümlesiyle bağlantılı olamaz. Yani bir isim cümlesini bir vav bağlacıyla bir fiil cümlesine atfetmek Arap dili kurallarına göre mümkün değildir. Kural böyledir. Bir isim cümlesini bir fiil cümlesine atıf yapamazsınız. İmam Şafi ve belki Şafilerin tamamı önce bu gerçeğe dikkat çekiyorlar. Bu şekilde meal vermek Arap dili kurallarına aykırıdır diyorlar. “ve innehu lefısg” hal cümlesidir. Hal cümlesi, bir şeyi yaparken ne durumda yapıldığını gösterir. Yani adam Allah’ın adını anmıyor. Çünkü o esnada başka bir eylem yapıyor, fasıklık yapıyor. İmam Şafi, hangi eylemin kesim esnasında insanı fasık yaptığı Allah tarafından açıklanıyor diyor. Aynı kelimeyle açıklanıyor. Allah “ev fisgan uhille liğayrillâhi bihi” “fasıklık yapılarak Allah’tan başkasının adı anılan hayvan”. (Enam 145) Burada da fısk kavramı kullanılmış. Yani Allah’ın adı anılmamış çünkü Allah’tan başkasının adı anılmış, o yüzden…
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Bugün okuduğumuz Maide Suresinin 3. ayetinde de buna “zâlikum fısg” fasıklık deniyor. Orada da besmele şartı yok.
Yahya ŞENOL: İmam Şafi; birinci olarak sizin tercümeniz Arap dili kurallarına aykırı diyor. İkinci olarak ayetler arasındaki bütünlüğe aykırı diyor. Allah bir yerde fısk dediğinde öbür tarafta aynı kelimeyle yine açıklıyor. Üçüncü olarak ayetin kendi iç bütünlüğüne de aykırıdır diyor. “ve in etağtumûhum innekum lemuşrikûn” “bu konuda siz onlara uyarsanız siz de onlar gibi müşrik olursunuz” (Enam 121) diyor. Fısk, dinden çıkmak, müşrik olmak… Hangi eylemi yaparsa kişi müşrik olur diyor. Besmelesiz kesilen hayvanı yiyene siz müşrik der misiniz? Hayır.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Doğru. Bu ulemanın hiçbiri demez.
Yahya ŞENOL: Bu sorunun cevabı yok.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Bu ayete nasıl bu manayı verebiliyorsunuz?
Yahya ŞENOL: Dolayısıyla İmam Şafi, ayet onları onayladığınızda sizi de müşrik yapıcı bir eylemse bu Allah’tan başka bir varlığa hayvan kesmekle olur diyor. Çünkü sen bir puta kurban kestiğin an onun da ilah olduğunu iddia etmiş olursun. Böyle hayvan keseni onayladığında sende onun gibi müşrik olursun. Enam 121’in hayvanı keserken besmele çekmekle hiçbir alakası yok. Dil yönünden bu ayete böyle bir mana vermek yanlış olduğu gibi hem ayetin kendi iç bütünlüğüne, hem ayetler arası bütünlüğe de aykırıdır. Burada Allah, Allah’tan başkasının adı anıldığı için Allah’ın adı anılmayanı yemeyin diyor. Ve o kesin olacak. Yani bileceksin ki sana getirilen et bir puta sunulmak için getirilmiş. Ve üzerine onun adı anılmış. Bunu biliyorsan sen bu eti yemeyeceksin. Getiren kim olursa olsun. Bunu bir Müslümanda yapsa… Bir Müslümanda bismi Muhammed diyerek bir kurban kesse kendisi bundan dolayı mürted olduğu gibi kestiği hayvanda bize haram olur. Dolayısıyla burada önemli olan kesen kişiden ziyade kesme eylemidir. O da hayvanın Allah’tan başkasının adına mı kesildiği yoksa Allah adına mı kesildiğidir. Allah’tan başkasının adına kesilmiş ve bu bizim tarafımızdan kesin olarak biliniyorsa o et bize kesin olarak haramdır. Bunun dışında biz kesilmiş mi bir de helal mi diye bakarız.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Bir de hadis vardı. Onu söyle.
Yahya ŞENOL: Bu konuyla ilgili Medine döneminde ihtilaflar oluyor. Bir grup sahabi Resulullah’a gelip “Ya Resulullah bize bir takım etler getiriliyor. Ama üzerine Allah’ın adının anılıp anılmadığını bilmiyoruz. Ne yapalım” diyorlar. Resulullah “semmu aleyhi entum ve kuluhu” “siz Allah’ın adını anın ve yiyin” diyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Eğer haramsa besmele çekmeyle haram olur mu?
Yahya ŞENOL: Bu Buhari’de de geçer, Ebu Davut’ta da geçer. Bütün hadis kitaplarında geçer. Sen besmeleni çek ye. Aksine bir delil varsa elinde o zaman uzak dur. Yoksa hele Müslüman bir ülkede kalkıp bu konuda şüpheler uyandırmanın, milletin kafasını karıştırmanın, Allah’ın helalini haram yapmanın hiçbir manası yok. İşin ucunda “metaun kalil” var. Az bir şey dünyada kazandırır. Ama ahireti kaybettirdiği için nokta kadar bir değeri yoktur.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Mesela burada bir şaşkınlığımı size anlatayım. Bir zamanlar imam Şafi’nin kitabında bu ayetle ilgili çok hoşuma giden bir şey okumuştum. Bu ayete başka bir mana verilemez diye bir tahlil yapmıştı. Ne kadar güzel çok mutlu oldum. Bir de baktım ki o da müşrikin kestiği yenmez diyor. Bunu nereden çıkarıyorsun? Bu kadar güzel tahlil yapan birisi… Ki İmam Şafi’nin Arapçası gerçekten çok güzeldir. Yani o kadar mükemmel bir Arapçası vardır ki… Kardeşim sen bunu nereden çıkardın? Sen bir de bizim ulema neleri haram yaptı özetle bakalım. Böylece dersimiz bitmiş olsun.
Yahya ŞENOL: Hayvansal gıdalarla ilgili haramların dörtle sınırlandığını ayetlerde gördük. Bunu bu şekilde sadece dörtle sınırlayan yani mezhep bazında yok. Malikiler olduğu söyleniyor. Yahudi ve Hıristiyan dışında kalan insanların kestiğinin mutlak manada haram olduğunu söylediği için ister istemez yine haramların sayısını beşe çıkarmış oluyor. Ama onlar ayetlerde en azından haramlar bunlardır. Bunun dışında hadislerle şu yasaklanmış, bu yasaklanmış diye haram olarak kabul etmiyorlar.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Yani at eti, eşek eti haramdır diyorlar mı?
Yahya ŞENOL: Yok, onları demiyorlar. Ama Maliki mezhebini dışarıda bıraktığımız zaman Hanefilikte Yahudilikteki haramlar gibi olduğunu görürsünüz. Yiyecek şey çok azdır. Bu dördünün haramlığı konusunda bir ihtilaf yoktur. Herkes bu dördü haram kabul ediyor. Ama bunun dışında hadislerde gelen yırtıcı hayvanlar, şunlar, bunlar hepsi haram kabul edilir. Deniz ürünlerinde sadece balık cinsi helal onun dışında kalan hepsi haram kabul edilir. Kuşlardan yırtıcı olanlar haram kabul edilir. Yani dediğimiz gibi helal enam cinsi olanlar; koyun, keçi, sığır, devedir. Birkaç tane kümes hayvanı; tavuk, horoz, hindi, kaz, ördek gibi… Deniz ürünlerinden de balık cinsi olanlardır. Bunun dışında pek helal bulamazsınız. Neye bakarsanız haram olduğunu söylerler. Bu konuda haramların kapsamını en geniş tutan Hanefilerdir. En dar tutan Malikilerdir. Ama Allah’ın haramları gördüğünüz gibi dörtle sınırlıdır. Yani Allah dört ayette beşe çıkarmadığı gibi üçe de indirmemiş. Besmeleyi sadece Şafiler şart görmüyor. Onun dışında hepsi besmelesiz kesilen hayvanın haram olduğunu söylüyorlar. Ehli Kitap, Yahudi ve Hıristiyan’ın kestiği helal, bunun dışında kalan hangi milletten olursa olsun, hangi dinden olursa olsun kesen olarak haram kabul edilir.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Bir de burada Allah ne dedi. Sen okuyordun da ben müdahale ettim. Okumayı unuttun. “elyevme ekmeltu lekum dînekum” ile bunu bir tamamla istersen.
Yahya ŞENOL: Bu ayetlerle birlikte Maide Suresi 3. Ayette “elyevme ekmeltu lekum dînekum” “bugün size dininizi ikmal etmiş, olgunlaştırmış bulunuyorum”. “ve etmemtu aleykum niğmetî” “ve size olan nimetimi tamamlamış bulunuyorum”. “ve radîtu lekumul islâme dînâ” “ve din olarak da sizin için İslam’dan razı olmuş durumdayım”. (Maide 3) Peki, bu şekilde tamamlanmış olan bir dine bir tanecik bile olsa haram ilave etme hakkı ve yetkisi kimde olabilir?
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Allah tamamladım diyor.
Yahya ŞENOL: Eksiltme hakkını hiç kimse kendinde göremiyor da ilave yapma hakkını niye görüyor? “lâ tuharrimû tayyibâti mâ ehallallâhu lekum ve lâ tağtedû” “Allah’ın helal ve temiz kıldıklarını sakın haram kılmayın. Bu konuda aşırı gitmeyin”. “innallâhe lâ yuhıbbul muğtedîn” “çünkü Allah aşırı gidenleri sevmez” (Maide 87) diye ayet vardır. Bir iki yerde tekrarlanıyor. Ama gıdalarla ilgili olarak haramı helalleştirmeyin diye bir ifade yoktur. Çünkü haramı helalleştirmeyi pek insanlar kolay kolay cesaret edemez. Ama helali haramlaştırma konusunda aynı hassasiyeti göstermiyorlar.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Ama Hanefilerin hakkını yeme. Hanefiler içkinin birçok faslını helal ilan etmişlerdir. Onu inşallah Maide Suresinin 90. ayetini okurken size anlatırız. Ortada din diye bir şey kalmamış.
Yahya ŞENOL: Fıtraten insan helali haramlaştırma yolunda daha çok ilerliyor.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Çünkü orada para kazanıyor.
Yahya ŞENOL: Haramı helalleştirirseniz dikkat çekersiniz. Ama bugün helal bir şeye haram dedikçe kıymetli oluyorsunuz. Yeri gelmişken bugün sıkıştıralım. Bugün suyun üstünde helal sertifikası var. Helal su! Geçen Susem kahvaltısı vardı. Kahvaltıda otururken de arkadaşlarla gördük. Gülüştük. Önümüzde bal ve reçel vardı. Helal bal ve helal reçel yedik. Haram bal nasıl olur diye düşündük. Bunu mu aramamız lazım. Helal su, helal bal, helal reçel…
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Sen Uludağ’da yaptığımız toplantıda var mıydın?
Yahya ŞENOL: Onda yoktum.
Prof. Dr. Abdülaziz BAYINDIR: Uludağ’da bir toplantı yapmıştık. Avrupa’dan gelenlerden bir tanesi taze kesilmiş domuz eti gösterdi. Üzerinde helal sertifikası vardı. Yani ben onu gördüm. Dikkat edim, her derste affedilmez hata denmez bunlara… Cinayet… Din adına işlenmiş cinayetler var. Bu cinayeti işleyenler son derece saygındır. Ama bunları ortaya çıkardığınız zaman herkesin reddettiği kişi pozisyonuna geliyorsunuz. Ama bu hiçbir şey ifade etmez. Az önce Yahya okudu. “Metâun galîl, ve lehum azâbun elîm” “bu dünyada birazcık bundan yararlanırsınız. Ama acıklı bir azap sizi bekliyor”. (Nahl 117) Bu dünyada da azap çekersiniz, ahirette de… Dolayısıyla bugün dünyada İslam bir numaralı gündem maddesidir. Bu çok büyük bir nimettir. Doğru İslam’ı dünyaya anlatmanın tam zamanıdır. Bunu lütfen elimizden geldiği kadar dikkate alalım. Efendim bunu falanca yapsın diyebilirsiniz. Falanca yaptığı zaman sevabı o alır. Bunu ben yapmalıyım demelisiniz. En iyisini ben yapmalıyım. Çünkü yarın Allah’ın huzuruna gittiğimiz zaman keşke demenin bir anlamı olmaz. Burada yaşadığımız sürece hepimiz bu konuda en iyi hizmeti ben yapmalıyım demeliyiz. Dolayısıyla yarışa girmemiz lazım. Dünyada İslam bir numaralı gündem maddesiyken bunu bütün dünyaya anlatmamız lazım. Mesela şuradaki haramları anlatın. Hiç kimse savunamaz. Domuz etini Avrupalılar yer ama sevmedikleri adama da domuz derler. Domuz gibi pis derler. Yani onlar pek ala domuzun zararlı olduğunu bilirler. Çok zararlı olduğunu gayet iyi bilirler. Dolayısıyla savunmaları mümkün değildir.