Elhamdulillahi Rabbil Âlemin vel akibetü lil müttakin Vessalatu vesselamu ala Resulina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ecmain.
Bu gün teyemmüm konusu işlenecek, biliyorsunuz Kur’an’ı Kerim’de iki ayette teyemmüm var. Geçen hafta derse giriş yaparken önceki ümmetlerle irtibat kurulmasının önemine değinmiştik şimdi yine değinelim çünkü bu cd leri insanlar parça parça izliyorlar. Her defasında tekrarlamakta fayda var.
Kur’an’ı Kerimde Âdem aleyhisselamdan itibaren Rasulullah sallallahu aleyhi ve selleme kadar namazın kılınması çok önemli bir farz olarak müminlerden isteniyor ve aynı namaz, Arapça bilenler bunu çok kolay anlarlar. Hep ekimus salate, yikumus salate hep elif lamlı es salât ve başında ikame var. Bunun manası aynı namazı kılın demektir farklı bir namaz değil. Resulullah sallallahu aleyhi ve selleme Cebrail aleyhisselamın namaz vakitlerini öğrettiği ile ilgili hadiste diyor ki: “Bu senin senden önceki ümmetlerin namaz vakitleridir” diyor. Oradan anlaşılıyor ki namaz vakitleri konusunda bir değişiklik yok.
Resulullah sallallahu aleyhi ve sellemin ayetler inmeden önce abdest aldığını biliyoruz. Peki, abdesti neye gore almış olur? Geçen haftada anlatmaya çalıştığımız gibi Muhammet sallallahu aleyhi ve sellem sıfırdan ortaya çıkmış bir nebi değil, nebilerin sonuncusu yani onunla birlikte nebilik sona ermiştir, son nebi kendisine kitap indirilen son kişi. Ama ona indirilen kitabın temel özelliği öncekilerini tasdik eden kitap olmasıdır. Öncekileri tasdik eden ne demek? Öncekileri onaylayan tabi onaylama işi ha tama sizinki de doğrudur demekle olmaz. Madem onların hepsinde namaz var madem aynı vakitte, madem aynı namaz öyleyse onların namazını kılması lazım. Sonra Allahu Teala Enam suresinin 90. ayetinde bütün nebilere işaret ettikten sonra “Onlar Allah’ın doğru yoluna kabul ettiği kimselerdir, sen onların yoluna uy” diye emir veriliyor. Onların yoluna uy emrini de alınca resulullah sallallahu aleyhi ve sellem onların yoluna uymuş olur. Şimdi onların yoluna nasıl uyar? Az once namaz vakitleri ile ilgili Cebrail aleyhisselamın ona Kâbe’nin yanında iki kere namaz kıldırdığını ve vakitlerin aynı olduğunu söylediğini naklettik. Şimdi akla gelen diğer hususları da Cebrail aleyhisselamın ona öğretmiş olmasıdır. O da şundan dolayı, şimdi resulullah gitse ki bir keresinde gitmişti biliyorsunuz, recimle alakalı sizin kitabınızda bir şey varmı diyince bilgi vermemeye gayret etmişlerdi, sonra yemin verdirince ona bilgi vermişlerdi Tevrat’ta recim ilgili hüküm olduğuna dair. Şimdi bunu her zaman yapabilir bu insanlar. Dolayısıyla, Rasulullahın onlara gitmesi akla gelirse de pek sağlıklı bir yol olarak gözükmüyor. Şimdi bütün nebilere kitap getirmiş olan Cebrail aleyhisselam namaz vakitlerini öğrettiği gibi abdest allınmasını da öğretmesi gerekir.
Belki onunla ilgili de bir gün bir yerde bir nakil bulabiliriz çünkü bizim buradaki çalışmalarımız hep öyle oldu. Kur’an’ı Kerim’den yaptığımız çalışmalardan şu şöyle olmalıdır dediğimiz konulardan hemen hemen tamamına yakınında hadis bulduk, değil mi? Sahih hadisler bulduk belki bunu da buluruz elimizde yok ama mantıklı olan bu. Yani ayet var bir tarafta bir de namaz vakitleri ile ilgili uygulama örneği var.
Şimdi resulullah sallallahu aleyhi ve sellem Nisa suresinin 43. ayeti, Maide suresinin 6. ayeti inmeden once de abdest almış çünkü namaz Mekke’de farz kılınmış. O aldığı abdest tabiki diğer kitapların tasdiki mahiyetindeki bir davranıştır. Kur’an’ı Kerim biliyorsunuz iki türlü nesihte bulunur. Nesih iki şekilde, nesih önceki kitapta olanın yeni kitaba aktarılması anlamındadır nesih. Şöyle hani bugünkü işte fotokopi yapmak gibi bir şey, nüsha çıkarmak deriz ya Türkçe’de, bir şeyin nüshasını çıkarmak nesih o. Şimdi Kur’an’ı Azümüşan önceki kitapta olanları aynen, büyük bir bölümünü aynen muhafaza etmiştir ona misliyle nesih deniyor Bakara 106. ayete göre. Bazı hususları da biraz daha iyileştirmiş kolaylık şağlamış buna da hayırlısıyla nesih deniyor. Dolayısıyla, Kur’an’ı Kerim’de bulunan hükümler işte Şura suresinin13. ayetinde “Allah Nuh’a hangi görevleri yüklediyse onu sizin için bu dinin şeriatı yaptı” “Sana yaptığımız vahiy, İbrahim, Musa’ya ve İsa’ya yüklediğimiz görev aynı dini ayakta tutun, bunda tefrikaya düşmeyin” Burada da o büyük geleneğin Kur’an’ı Kerim’le devam ettirildiği net bir şekilde anlaşılıyor.
Şimdi İbrahim kelimesinin de o ayette zikredilesi bizim için çok önmli çünkü İbrahim leyhisselam Mekkelilerin dedesi yani Kureyş kabilesinin dedesi onlar İsmail aleyhisselamın soyundan geliyorlar ve İbrahim dinine mensup olduklarını söylüyorlar. Bu mensubiyetinde tabiki Kur’an’ı Kerim’de bir takım izleri olmalı. Yani Kur’an onları da bir şekilde tasdik etmiş lması lazım. İşte Hac ve Umre ibadetlerinde büyük ölçüde tasdik ettiğini görüyoruz. Şimdi bütün bunları düşündüğümüz zaman yani geçmişle irtibat kurulması gerketiği Kur’an’ı Kerim’in eski kitapları tasdik ettiğinin her defasında vurgulanması gerektiği ortaya çıktıktan sonra hadi resulullah abdest aldı. Namaz vakitleri Mekke’de belirlendi, namaz vakitleri ile ilgili ayetlerden bir tanesi işte İsra suresi Mekke’de inmiş. Hud suresi nerede acaba? O da Mekke’de inmiş. Ama öyle anlaşılıyor ki Cebrail aleyhisselam bunlar inmeden önce Rasulullaha bunu şey yapmıştır. İşte Kur’an’ı Kerim önceki kitapları misliyle tasdik etmiş oluyor. Namaz vakitleri konusunda misliyle nesh etmiş oluyor bir değişiklik getirmiyor.
Abdest konusunda da başlangıçta bir misliyle nesih olduğunu Nisa suresinin 43. ayetinde görmüştük onu geçen hafta okumuştuk yine hızlıca okuyalım. Burada Allahu Teala diyor ki: “Müminler sarhoş olduğunuz zaman namaza yaklaşmayın, ne dediğinizi bilinceye kadar” Yani içkinin kokusu vücudunuzdan gitsin demiyor, ne dediğinizi bilinceye kadar çünkü ne dediğini bilince adam tevbede edebilir. Allah kapıları hiç bir zaman kapatmıyor. Ondan sonra diyor ki, “Cünüpken de namaza yaklaşmayın yıkanıncaya kadar ama yolda gidiyorsanız o başka, yol katediyorsanız başka” yani yol katetme haliniz müstesna cünüpkende mutlaka yıkanın diyor, yıkanmadan namaza yaklaşmayın. “Hasta olursanız yolculuk halinde bulunursanız, sizden birisi tuvaletten gelmiş olursa ya da hanımlarla ilişki de bulunmuşsanız, su da bulamadıysanız temiz bir toprakla teyemüm edin.” Şimdi burada bu ayetin yapısından teyemmümün önceki dinlerde de olduğu anlaşılıyor. Çünkü burada yani yeni bir hüküm, iyileştirme, hiçbir şey yok sadece teyemmüm edin diyor. “Yüzlerinizi ve ellerinizi yıkayın” diyor “mesh edin” diyor “Allah afuvven gafurdur”
Şimdi ondan sonra inen Maide suresi ayetinde de burada biraz daha detaylı bilgi veriyor. “Namaza kalktığınız zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın, başlarınızı mesh edin ayaklarınız da topuklara kadar mesh edin, eğer cünüp olrsanız iyice temzilenin. Hasta ve ya yolculukta olursanız ve ya sizden biri tuvaletten gelirse ya da kadınlarla ilişkide bulunduysanız, suda bulamadıysanız temiz bir toprağa yönelin onunla yüzlerinizi ve ellerinizi mesh edin.” Ondan sonra diyor ki, “Allah size herhangi bir güçlük yükelemez ama Allah sizin tertemiz olmanızı ister ve size de nimetini tamamlamak için bu hükmü koymuştur.” İşte nimetini tamamlamak için kelimesi bir neshi bildiriyor yani hayırlısıyla yapılan nesih, nesih mutlaka varda hayırlısıyla yapılan neshi bildiriyor. Demek ki, eskilerde olmayan biz de olan bir şey var. İşte ona baktığımız zamanda burada ayakların mesh edilmesi meselesinin olduğunu görüyoruz. Çünkü Tevratta ayakların yıkanması çok net bir şekilde ifade ediliyor. Dolayısıyla, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellemden bize gelen ayakların yıkanması ile ilgili rivayetlerin önceki dönemle ilgili olduğu, ayakların mesh edilmesi ile ilgili rivayetlerinde bu Maide suresi indikten sonra ilgili olduğu ortaya çıkıyor. Onu daha önce burada şey yapmıştık. “Belki şükredersiniz”
Şimdi bugün her iki ayette de belirtilen teyemmüm konusu, bununla ilgili hadisler nelerdir. Şöyle bir şey var, Kur’an’ı Kerim’de br konu açıksa o konuda hadis olmuyor, şimdi Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem onu sadece uyguluyor ve tebliğ ediyor o kadar. Ama insanlar onu hemen anlayamıyorlarsa üzerinde bunu düşünerek anlamaları gereken bir husus varsa o da hadislerden biz ulaşıyor ki Rasulullah’ın bütün hadisleri Kur’an’ı Kerim’de ki hükümlerin uygulamasından ibarettir yani oradan çıkarılan hikmetlerdir. Evet, şimdi arkadaşlarımızı dinleyeceğiz. Enes Alimoğludan mı Şia’dan mı başlıyoruz.
Yahya Şenol: Bir de Enes Alimoğluya hürmeten de baştan başlıyoruz.
Abdulaziz Bayındır: Enes Alimoğlu Şii değil yalnız.
Enes Alimoğlu: Bismillahirrahmanirrahim Şialarda teyemmümü söylerken Arapça okudu
Abdulaziz Bayındır: Toprakla temzilenin diyor.
Enes Alimoğlu: Toprakla temzilenmek ve ya toprakla alınan abdest ve ya toprakla alınan gusül bu anlamda Arapça okudu diyor.
Abdulaziz Bayındır: toprağa bağlı temzilik
Enes Alimoğlu: Bu mesele dört nokta alında anlatılıyor. Birincisi teyemmümün şartları yani teyemmümü gerektiren, teyemmüm alınmasını caiz kılan şeyler nelerdir. İkincisi, teyemmüm neyle hangi şeyle alınır, üçüncüsü de teyemmüm nasıl alınır. Dördüncü de teyemümle ilgili rükünler nelerdir. Bu mesele üzerindr duruyorlar.
Teyemmümün şartları yani teyemmüm hangi durumlarda alınır bu konuda bir kaç tane madde var. Birincisi, abdest almak için veya gusül almak için yeterli su bulunmadığı takdirde, iknicisi su var ama bir tehlike sebebiyle suya ulaşılamıyor. Bu taktirde de teyemmüm caizdir. Üçüncüsü hastalık ve ya soğuk gibi bir engel yüzünden su kullanılamıyor.
Abdulaziz Bayındır: Su kullanılamıyor var ama kullanamıyorsun.
Enes Alimoğlu: Var kullanamıyorsun bu üç nedenden bir ortaya çıktığı anda teyemmümde gusül ve ya abdest alabilirsiniz diyor. Su yok ancak satın almayla elde edilebilir ne kadar pahalı olursa olsun onu satın almalısınız ama onu satın aldığınız durumda çok zor durumda kalsanız ve ya bir durumunuz değişirse o zaman teyemmüm edebilirsiniz diyor yani pahalı olması önemli değil burada.
Abdulaziz Bayındır: Yani illa da rahiç fiyatıyla olması gerekmiyor satın alma imkânın varsa alacaksın ne olursa olsun.
Enes Alimoğlu: Alacaksın, su var abdest aldığı takdirde ve ya gusül aldığı takdirde susuz kalma tehlikesi var, ortaya çıkıyor kendisi ve ya yanında ki kimse susuzluktan ölme imkanı varsa bu zamanda da teyemümü alcak ve suyu içecek.
Abdulaziz Bayındır: Tabi yolculukta bilhassa
Enes Alimoğlu: Bu vücudunda, bedeninde bir necaset var ise var olan su necaseti gidermek için yetiyor abdest almak için yetmiyor o zaman ne yapacak, necaseti temizleyecek abdest yerine teyemmüm edecek, söylüyor. Bir kişi ölmüşse onu yıkamak için su yoksa onu teyemmüm edilir ondan sonra gömülür diyor. Yolculuk esnasında anlayamadım… Teyemmüm alınan şeyde halis toprak dedim biraz güldü arkadaşlar, temiz toprak yani hiç katkısı olmayan toprak.
Abdulaziz Bayındır: Taşsız mı, taş olmuyor mu?
Enes Alimoğlu: Taş oluyor, mekruh taşı, mesela
Yahya Şenol: Halis torpakla teyemmüm olur diyince de tabi başka şeyler akla geliyor.
Enes Alimoğlu: Şimdi kum, çakıltaşı, normal taş gibi şeylerde teyemmüm caiz ama mekruh olur. Alsa olur caiz olur namaz ea olur, namaz kılınması caiz olur..ama mekruh olur, diyor. Yani en birinci tercih halis topraktır, temiz topraktır. Temiz toprak bulunmadığı takdirde elbise üzerindeki tozla teyemmüm edersiniz, bu olmazsa halı üzerinde ki ve ya keçi üzerinde ki yünle yapılmış olan şeyler bunun üzerinde ki tozla teyemmüm edebilirsiniz bu da olmazsa, bineklerin atın o yelesi üzerinde ki tozla da teyemmüm edebilirsiniz bu da olmadığı takdirde bataklı üzerinde teyemüm edebilirsiniz, diyor.
Abdulaziz Bayındır: Peki, uçaktaysanız hiç birisi yok.
Enes Alimoğlu: Onu söylemiyor uçağa binmemiş herhalde. Vakit girmeden önce teyemmüm almak caiz değil, vakit girmesi gerekiyor ki su bulma ihtimali olduğu için vakit girmeden önce teyemmüm almak doğru değil.
Şimdi teyemmüm nasıl alınır, teyemmümde şöyle söylüyor, biri niyet şart, niyete devam etek şart ondan sonra tertip farz. Teyemmümün içerisi nasıl olmalı, nasıl alınmalı, elini önce elini toprağa vuracaksın, üfleyeceksin, elini birbirine vuracaksın, yüzünü zedeleyecek bazı maddeler olabilir onu düşüreceksin ondan sonra yüzü değil de bu tüylerin bitip durduğu yerden alın bölgesinin tamamen mesh edeceksin burun bölgesinden yüzün hepsi şart değil.
Abdulaziz Bayındır: vemsehu ba harfi cerhinin bir manasını veriyorlar.
Enes Alimoğlu: Ayette yüzünüze mesh edin diyor teyemmümde hadiste yüzünü diyor ama bir başka hadis var, Caferi Sadık’tan gelen bir hadis var, Muhammet Bakır’dan gelen bir hadis var. Bir hadiste yüzünü mesh etmişti teyemmümde diyor, bir hadiste alnını mesh etmişti diyor. O zaman demek ki o ayette ki, öbürü hadisteki alnı demektir.
Abdulaziz Bayındır: Caferi Sadık peygamberden naklen değil, Caferi Sadık kendinden söylüyor.
Enes Alimoğlu: Yok peygamberden söylüyor.
Yahya Şenol: Alnını mesh etmesi yeterli mi?
Enes Alimoğlu: Alnını mesh etmesi yeterli…
Yahya Şenol: Diğerlerini yapmasa da olur…
Enes Alimoğlu: Evet, şimdi göstereyim, yere vuracak elini, ilk önce şöyle yapacak elini burnunun ucuna kadar bitiyor. (Elini alnından burnuna kadar sürerek) sonra bir vuracak, önce sol elinin avuç içiyle bunu şöyle yapacak (elinin üstüne diğer elini sürerek)
Abdulaziz Bayındır: Bilekten aşağı
Enes Alimoğlu: bilekler hariç
Abdulaziz Bayındır: Bilekten yukarısı yok.
Enes Alimoğlu: Bunun delili şöyle ayette Allahu Teala abdest konusunda “dirseklerle beraber yıkayın.” demiş. Teyemmümde sadece ellerinizi demiş. Meryem suresi 64. aetinde de “Rabbiniz unutan değil demek ki teyemmümde burasını da(bileği göstererek)mesh etmek gerekseydi bunu söyleyecekti abdestteki gibi. Burada ssöylemediğine göre unutmamış zaten farz olan burasıdır, burasını da mesh etmek Allah’ın farz etmediği bir şeyi yapmaktır, sınırı aşmaktır diyor ayette. Ondan sonra
Abdulaziz Bayındır: Buradaki hadisler bunu tasdik ediyor, değil mi? Dirseklere kadar bir hadis var mı?
Yahya Şenol: Var, dirseklere kadar mesh edileceğini gösteren hadisler de var ama bu İbni Hacer bu Fethul Bari’de dirseklere kadar diye olan rivayetlerin hepsinin zayıf olduğunu söylemiş sahih olan ellerin bileklere kadar mesh edilemesi, teyemmümde mesh edilmesi.
Enes Alimoğlu: Yani öbür delili de mesela hırsızın elinin kesin demiş sadece buradan kesilir demiş buraya kadar (kolunu göstererek) gelmez bu. El denilince Kur’an’da burası anlaşılır, o zaman burası yapacağız diyor. Teyemmümde burasını (el içini göstererek) mesh etmek gerekmez zaten toprağa değiyor. Sadece üzerini şöyle geçireceksiniz şöyle. Teyemmümle ilgili hükümler mesela teyemmümle namaz kılmış, namaz kıldıktan sonra suyu bulmuş. Ne yapacak? Namazı iade etmez, namaz geçerlidir ama öbür namaza abdest alacak. Ondan sonra suya…
Abdulaziz Bayındır: Peki, namazı kılarken suyu gorse?
Enes Alimoğlu: O da var. Suyu önceden aramak lazım hemen su yok diye de teyemmüm etmişsiniz olmaz diyor. Önceden arayacaksınız, yani yollar çok kötüyse engebeli ise oradan bir mil kadar yürüyeceksiniz arayacaksınız tekrar yol düzse iki mil mesafe içersinde arayacaksınız, diyor.
Üçüncüsü, teyemmümü alıp namaza başlamadan önce suyu bulmuşsa suyla abdest alacak, namaza başlamadan önce. Eğer namaza başlamışsa başladıktan sonra su bulunmuş veya biri gelmiş veya eşşek üzerinde su gelmiş yanına böyle bir durumda ise rüku kılmışsa devam edecek, rüku kılmamışsa bozacak abdest alacak.
Abdulaziz Bayındır: Rükuya vardıysa?
Enes Alimoğlu: Rükuya vardıysa devam edecek ondan sonra ne diyor Arapça okudu diyor yani suyun sahibi aynı zamanda toprağında sahibidir onun için toprakla alınan abdest geçerlidir, diyor.
Abdulaziz Bayındır: Suyu gördüysen rükuya vardıysan namazını bozmayacaksın.
Enes Alimoğlu: bozmayacaksın evet, rükuya varmamışsan bozacaksın, abdest alacaksın.
Abdullah Bey: Buna göre yani bu son açıklamaya göre o teyemmüm normal abdest bozuluncaya kadar geçerli olması lazım. duyamadım…yapmışlar ya, madem öyle teyemmüm tuvalete gidinceye kadar su gelse de geçerli olması lazım duyamadım
Enes Alimoğlu: Öyle olması gerekiyor evet, öyle olması gerekiyor.
Abdulaziz Bayındır: Tekrarla da duymayanlar var çünkü
Enes Alimoğlu: Başka bir şeyside var namazda
Abdulaziz Bayındır: Şimdi Abdullah diyor ki, madem bu gerekçeyle suyun Rabbi toprağında rabbidir gerekçesiyle suyu görmesine rağmen rükuya vardıktan sonra namazını bozmuyorsa o zaman normal abdest bozucu sebepler oluşmadan teyemmümün bozulmaması gerekiyor.
Enes Alimoğlu: gerekiyor.
Abdulaziz Bayındır: Ama bunlar bozulur diyorlar, değil mi?
Enes Alimoğlu: Su bulunursa bozulur diyorlar.
Abdulaziz Bayındır: Delil var mı?
Enes Alimoğlu: Yok delili, delili fe lem tecidû maen
Abdulaziz Bayındır: fe lem tecidû maen delil olur mu? İstersen şöyle şey yapalım. Diyor ki: “Hasta olursunuz, yolculuk halinde olursunuz sizden birisi ğayttan tuvaletten gelirse eşlerinizle ilişkiye girerseniz ve su da bulamazsanız” bunların hepsi tamam ama su bulamadınız işte o zaman “teyemüm edin” diyor “su bulamadığınız taktirde teyemmüm edin” diyor fe lem tecidû değil mi? O zaman, dolayısıyla bu şartlar oluşmadan fe lem tecidû maenin bir şeyi olmaz. Teyemmüm ettiniz su bulursanız teyemmümünde bir delili olması lazım. Evet, peki…
Enes Alimoğlu: Teyemmümde namaz kılınış başta dediğim gibi namazın vakti içinde su bulursa namazı iade etmez namaz geçerlidir ama su geldiği için teyemmüm bozulmuştur. Teyemmümü üç şey bozar, birincisi, suyun bulunup bulunmaması bozar. İkincisi bu teyemmüme neden olan sebepler var o ortadan kalktığı zaman bozulur. Mesela, hastaymış teyemümde namaz kılmış, su yanında var, hastalık iyileştiğinde teyemmüm bozulmuş olur.
Abdulaziz Bayındır: Su bulamayan kişi konumundan çıkmış olur.
Enes Alimoğlu: Çıkmış oluyor. Ondan sonra abdesti bozan tüm şeyler teyemmümü de bozar, bu üç şey teyemmümü de bozuyor.
Abdulaziz Bayındır: Peki, abdesti bozan leylerden bir tanesi adamın eşiyle ilişkiye girmiş olması, değil mi? Şimdi teyemmüm ettiği cünüplükten dolayı teyemmüm etti, bu temizlendi. Peki, bu geçici temizlik mi sayılıyor yoksa kalıcı temizlik mi sayılıyor?
Enes Alimoğlu: Geçici
Abdulaziz Bayındır: Su bulduğunda banyo yapması mı gerekiyor?
Enes Alimoğlu: Gerekiyor.
Abdulaziz Bayındır: Delili var mı?
Enes Alimoğlu: Hepsinde onu diyor yani su olmadığı için vakitli bir temizlik sayılıyor. Geçici, geçici
Abdulaziz Bayındır: Bir delil göstermeleri gerek.
Enes Alimoğlu: Ondan sonra cenaze namazı için su olsa bile teyemmüm caizdir.
Abdulaziz Bayındır: Çünkü kazası olmayan bir namaz, tekrarı olmayan, telafisi olmayan bir namaz.
Yahya Şenol: Telafisi olmayan bir namaz…
Enes Alimoğlu: Başka bir hükümde bir meyit var, ölü bir kişi var, bir tane abdestsiz var bir tane cünüp var. Bir kişilik su var, ya ölüyü yıkamaya yetiyor ya abdest almaya yetiyor veya gusle yetiyor. Kime öncellik verilecek burada? Diyor ki, abdestsiz teyemmüm edecek, cünüp suda yıkanacak, ölüyü teyemmüm edip defnedeceğiz. Böyle üç tane kişi ortaya çıktığında cünüp tercih ediliyor. Ondan sonra bir kişi teyemmümle namaz kılmış, namazın belirli bir yerine gldiğinde teyemmüm bozulmuş ondan sonra gidiyor teyemmüm almak için su var, su bulmuş bu arada. Ne yapıyor? O suda abdest alıyor kaldığı yerden devam ediyor. Yani baştan başlaması gerekmez.
Yahya Şenol: O ana kadar kıldıkları geçerli.
Enes Alimoğlu: Geçerli, teyemmüm başta alındığında, vakit girdikten sonra alınması gerekiyor ama sonra bu teyemmümü bozan şeyler ortaya çıkmadıkça istediği kadar namaz kılabilir. Bu kadar….
Fatih Orum: Şimdi Hanefilerde de Enes Alimoğlunın anlattığı şeylerin benzerleri var bir takım değişiklikler var. Şimdi Hanefi mezhebinde teyemmümü temiz toprak burada saiden tayyibeni kullanarak tarif yapıyorlar. İşte sahiben tayyiben temiz bir toprak parçası ile ellere ve yüze sürmek ama dirseklerle birlikte şartını yine onlarda söylüyorlar, biraz öce işte Yahya’nın zikrettiği ve hadisçiler tarafından zayıf bulunan hareketle. Peki, nelere sürebilir, bu temiz toprak denilen şey ne? Burada bir kural söylüyorlar Hanefiler, diyorlar ki, kendisi ile teyemmüm alınacağı şey ateş ile yakılığında kül haline gelmeyecek ya da ateşle yakıldığında eriyip şekil değiştirmeyecek bir madde olmalı. Buna yerden bir parça yani yer küreden bir parça dediğimiz şey toprak cinsi diyoruz. Ve dolayısıyla bir takım madenler altın, gümüş, bakır gibi bu tür şeylerle teyemmüm alınamayacağını söylüyorlar. Peki, teyemmüm hangi hallerin izalesi için kullanılır?
Yaha Şenol: Peki, yer cinsi dediği şeyler nele, neler giriyor?
Fatih Orum: Toprak diyorlar, taş diyorlar, böyle cıs kireç gibi, zırnıh denilen şey yine onu sayıyorlar yine Hanefi şeylerinde o da herhalde bir madde..
Yahya Şenol: Alçı mı?
Enes Alimoğlu: duyamadım
Yahya Şenol: Taş çeşidi mi oluyor yani
Fatih Orum: Kişi abdestsizlik halinden, cünüplük halinden, hayız ve nifaz halinden teyemmümle kurtulabilir diyorlar ve teyemmüm eden kişi farz nafile her türlü namazı yapabilir, mushafa el sürebilir, Kur’an okuyabilir, mescide girebilir yani tüm bunları kişi teyemmüm yaparak yerine getirebilir diyorlar.
Şimdi Hanefilerde belki diğer mezheplerden farklı olan teyemmüme bir bakış açısı şu, Hanefiler teyemmümü mutlak bedel olarak görüyorlar, mutlak bedel yani zaruri bedel değilde mutlak bedel olarak görüyorlar. Ne demek bu? Bunun bir takım fıkhi yansımaları oluyor. İşte zaruri değil mutlak olarak gördükleri için bir kişi namaz vakti girmemiş olsa bile teyemmüm alabilir diyorlar. Yani öğle vakti girmedi su yok ben teyemmüm alacağım derse kişi teyemmüm alabilir ve bu teyemmümle yarım saat, bir saat sonra gelecek olan bir namazı kılabilir diyorlar. Aynı şekilde bunu bir mutlak bir bedel olarak gördükleri için bir namaz vakti geçtikten sonrada bu teyemmümün bozulmayacağını söylüyorlar diğerlerinden farklı olarak yani kişi eğer abdesti ya da guslü gerektiren herhangi bir durum olmadıysa bu aldığı teyemmümle, sabah aldıysa yatıncaya kadar tüm namazlarını kılabilir farzları, nafileleri bütün ibadetleri yerine getirebilir, diyorlar.
Teyemmümün su bulma ümidi varsa eğer burada bir istisna koyuyorlar, diyorlar ki bulma ümidi varsa vaktin çıkışının son anına kadar beklemesi müstehap, diyorlar. Yani ben evet vakit çıkma vaktine kadar su bulma ümidim var, birisi buradan geçer ve ya su gelir gibi bir ümidi varsa şey yapabilir ama öncesinde aldıysa bu da teyemmümdür diyorlar.
Peki, Kişi niçin teyemmüm almak zorunda kalır Hanefiler göre diğer mezheplerde de olduğu gibi su yoksa, suyu bulamıyorsa. Peki, bunun ölçütü nedir? Önce bu ölçütlerden bir tanesi mesafe ölçütü koyuyorlar. Yani önce kişi hangi mesafeye kadar su bulmıyorsa teyemmüm almalı? İşte bir mil demişler Enes Alimoğlumızın sölediği gibi bunu da işte 1848 metre takriben iki kilometreye yakın bir mesafeye kadar uzaklıkta su bulamadıysa daha ötesine gitmesine, aramasına gerek yok, şey yapabilirler bunlar.
Ayrıca su var ama ancak satın almak zorunda ise ne yapar? Burada anlayamadım..denilen bir kavram ortaya koyuyorlar yani bu su işte iki üç litre suyu normal şartlarda beş liraya satıyorsa yine adam beş liraya satıyorsa alır ama fahiş bir fiyat istiyorsa almaz, su olmasına rağmen teyemmüm eder diyorlar.
Burada bir meseleye daha değiniliyor Hanefi kitaplarında hemen hemen bğtğn şeylerde bu örneği veriyorlar, diğer mezheplerde de herhalde var. Kişi yolculuk esasında işte bineği ve yahut arabası gidiyor yolda namaz vakti daralıyor, namazını kılıyor teyemmüm ile, namazını kıldıktan sonra bineğinde ya da arabasında su olduğunu hatırlarsa Hanefi mezhebine göre kıldığı namazı iade etmez diyorlar.
Suyu kullanma gücünün olup olmaması bir başka kriter teyemmüm için. Kişi evet su vardır yakınında ama suya ulaşamıyordur mesela bir hücrede hapis tutuluyordur, bu bir kaç metre ilersinde su olmasına rağmen bu onun için su yok hükmündedir veyahut su vardır ama birisi bunun su kullanmasını engelliyordur, güç kullanıyordur buna ikrah durumu diyorlar. Bu gibi durumlarda ve yahut bir tehlike vardır o suya gittiğinde bir saldırıya uğrayacağından korkuyordur yahut suyun olduğunu biliyordur ama evini eşyalarını bırakıp gidemiyordur, emniyet, evine eşyalarına hırsız musallat olması gibi korkularla suyu grmesine rağmen suya gitmekten çekiniyorsa yine su yok hükmündedir teyemmüm alır diyorlar. Ancak Hanefiler burada iki kişiyi istisna ediyorlar diyorlar ki, kişi birisinin zoru ile yani ikrahı ile su olmasına rağmen abdest allamıyorsa teyemmm alır namazını kılar anacak bu ikrah durumu bittiğinde tekrar bu namazı iade eder diyorlar.
İkinci istisnada kişi hapis durumunda ise bir hücrede hapsediliyorsa ve bundan dolayı su kullanmadığı teyemmüm aldığı ve namaz kıldı ise yine bu hapis durumu sona erdiğinde, dışarıya çıktığında yine bu vakit çıkmadı ise o namazı iade eder ama vakit çıktıysa artık o namazı iade etmez, diyorlar.
Yine hastalık saababiyle su olmasına rağmen bunu teyemmümün bir sebebi olarak görüyorlar. Ayrıca bir vücudunun herhangi bir yerinde bir yara şu bu varfır, oraya abdest almaması gerekiyordur, gerekirse bu iyileşme sürecini uzatacaksa yine buteyemmüm alabilir diyorlar.
Suya ihtiyaç duyma halinden bahsediyorlar, bu da şöyle evet su var ama bu su adam bir hesap yapıyor mesela arabasında veya bineğinde su var ama bu su işte içmesi için kullanacak o suyu abdest için kullanırsa sıkıntı olacak. Bu durumda da o suyu yok hükmünde kabul eder teyemmüm alır diyorlar.
Bir de soğuktan bahsediyorlar bu soğuda bir kayıt koyuyorlar, diyorlar ki aşırı soğuk. Nedir bu aşırı soğuk? Kişiyi hasta edecek, ciddi şekild hasta edecek veya organlarından birisine bir zarar verecek yahut onu ciddi bir rahatsızlığa sevk edecek soğuk var ise suyu kullanmaz, teyemmüm alır diyorlar. Ancak eğer kişi seferi değil ise ikamet durumu söz konusu ise soğuktan dolayı abdest almama durumu olamaz, diyorlar. Yani abdestini alacak bir şekilde ancak ikamet durumunda gusül için su soğuk mazeret olur mu olmaz mı bunu tartışmışlar. Demişler ki kişi yolculukta olmasa dahi herhangi bir köy şehirde olsa ve gusül alması gerekse sıcak suda bulamasa soğuk bunun içinde mazeret kabul edilebilir ve bundan dolayı teyemmüm alabilir diyor Hanefiler.
Yine işte fıkıh kitaplarında kişi su var ama suya ulaşamıyor işte kuyudadır su su çekemiyor, ip yok, kova yok, şu yok, bu yok, bunlarda yine suyun olmaması gibi kabul ediyorlar. Enes Alimoğlunın söylediği Hanefi kitaplarında da zikredilmekte, kişi su olmasına rağmen cenaze namazı ve bayram namazı gibi telafisi mümkün olmayan kişinin kendi başına kılma imkanı olmayan bu namazlarda da, su olmasına rağmen hemen teyemmüm yapar namazı kaçırmamak için, bu namazları kılar ancak cenaze namazında veli olmama şartını koyuyorlar yani kişi o cenazenin sahiplerinen değilse, yakınlarından değilse yani cenaze namazını dururamıyor biraz bekleyin diyemiyorsa ancak bunu yapabilir. Eğer cenazenin yakınlarıdan ise abdest almalıdır çünkü cenaze merasimini durdurmaya gücü yeter bu kişinin diyorlar.
Bir de farz namazların kazasının da vakit çıkması durumunda teyemmümle alınabileceğini söylüyorlar, farz namazların sünnetlerinin…Herhangi bir mesela sabah namazının sünnetini adam kaçıracağını bırakmış önce namazı kılmış vakit çıkıyor onun şeyini eğer abest o anda gitti ise teyemmüm alarak o farz namazın sünnetini teyemmümle kılabilir, diyorlar.
Abdulaziz Bayındır: Peki, farz namazın kendisini kılamaz?
Fatih Orum: Farz namazın kılamazı da şöyle açıklıyorlar. Bir namazın herhangi bir farz namazın abdestle kılarsa eğer bu namaz kaza yapacağından korkuyorsa kalsın kazası var çünkü bu namazın yani
Abdulaziz Bayındır: Kazası tabi keni fetvalarında var
Enes Alimoğlu: O sünnette ….duyamadım
Abdulaziz Bayındır: Şimdi diyor ki çeşme ileride var, buradan çeşmeye gidip abdest alısanız sünnet sünnet kaçar.
Fatih Orum: Vakit gidiyor
Abdulaziz Bayındır: vakit gidiyor ama o gitmesin farz giderse gitsin sonra kılarsın diyor. Hakikaten bunlar enteresan
Bir katılımcı: ….aklımızı anlayamadım
Abdulaziz Bayındır: Aklınızı! Başka yerde lazım olur.
Bir katılımcı: Yani hadisler dedi ya su arayacağız yani çölde kaldık farzedin su aramaya zaten su bulamayacağız …
Abdulaziz Bayındır: Neler çektiğimizi görün yani
Fatih Orum: Şimdi iki vuruş olarak tanımlıyorlar darbeten şeklinde teyemümü
bunun da işte bir tanesini yüze mesh etmek, diğerini de dirseklerle beraber kolları mesh etmek şeklinde tanımlıyorlar yapılışını ve istiyap gerekli iyorlar. Yani işte kişi hem yüzünün tamamına hem de kollarına bütün ellini değdirmeli sadece şöyle bir dokunmakla olmaz diyorlar, Hanefi mezhebine esas olan görüş bu.
Peki, sünnetleri var mı kişi teyemmüm alırken? Besmele çekerse iyi olur diyorlar tabi niyet farz Hanefilerde, teyemmümde niyet farzdır. Abdest ve güsulde farz değil ama burada farz diyorlar çünkü bu bir bedeldir abdest ve gusülün halefidir diyorlar. Onun için bunu ortaya koymak amacıyla niyetin şart olduğunu söylüyorlar. Besmele sünnet dedik, elleri sirkelemek yani pislik varsa elleri onlardan temzilemek sünnet diyorlar. Ve bu esnada elleri mesh ederken parmakları açık tutmak onların arasınada dokunmak için yine o da sünnet diyorlar. Tertip, önce yüzü sonra elleri mesh etmek, sırayı takip etmek sünnet. Ayrıca muvalat denilen bunları ardı sıra yapmak, araya herhangi bir başka fiil koymamak yine Hanefilerde şeyin sünneti olarak geçmekte.
Neler bozuyor meselesine gelince, abdesti ve güslü bozan herşey bozuyor. Özür durumu kaybolduğunda yine bozuluyor ve suya ulaşmak bozuyor. Şimdi Kasani’de konuyla ilgili şöyle bir ifade var, suyun bozması ile ilgili yani bu mesele herhalde kafalarına takılmış olmalı hani bir Ebu Seleme Bin Abdurrahman işte bu tabinin fakihlerindenmiş, diyor ki, bu adamdan nakilde bulunuyor Kasani, bu adam teyemmümün bozulmayacağını suyun bulunmasıyla yani Arapça okudu suyun bulunmasıyla teyemmümün bozulmayacağını söylüyor.
Abdulaziz Bayındır: Kim di o?
Fatih Orum: Ebu Seleme Bin Abdurrahman, bunu da şöyle delillendiriyormuş bu adam, Kasani bu adamın delilini de alıyor. Arapça okudu diyor…
Abdulaziz Bayındır: Diyor ki burada teyemmüm aldın yani ayeti kerime seni teyemmüm aldığın zaman abdestli sayılıyordun, sayılıyordun o zaman bozulması için ortada bir sebep yok. Suyun bulunması teyemmümü bozmaz, diyor.
Enes Alimoğlu: Hadis değildir.
Fatih Orum: Kasani bu adamın delili için şu yorumu yapıyor, diyor ki, yani bu adamın Arapça okudu
Abdulaziz Bayındır: Doğru doğru söylemiş.
Fatih Orum: Bu esasında mantık olarak bakıldığında teknik olarak doğru bir söz diyor. Arapça okudu Hakikatende öyle suyun bozulmasıyla teyemmüm bozulmaz diyor. Ancak şu ifadeyi kullanıyor Arapça okudu ortaya çıkan şey daha önceki hades halinin tekrar vuku bulması.
Abdulaziz Bayındır: Yani diyor ki, adamın abdesti yoktu ya ya da gusül abdesti alması gerekiyordu, teyemmüm etti tamam temizlendi ama su bulundumu eski hades ortaya çıkar, eski abdestsizlik ortaya çıkar.
Yahya Şenol: Bozmayla aynı şey yani ne fark ederki yani.
Fatih Orum: Ortaya çıkarsa o zaman gene su muhdis olmuş oluyor.
Yahya Şenol: suyla bozmuş oluyor yani
Abdulaziz Bayındır: Adamın dediği doğru demenin bir anlamı yok.
Fatih Orum: Arapça okudu ancak bu şeye manidir namazları iade etmez ama abdestsizlik durumunu tekrar geri getirir. Böyle bir şeyi gündeme getirmiş yani adam
Enes Alimoğlu: anlayamadım
Fatih Orum: Genel itibariyle benim söyleyeceklerim şu an bu kadar.
Yahya Şenol: Bu biraz önce hadislerde acaba ellerin bileklere kadar mı mesh edilmesi yoksa dirseklere kadar mı mesh edilmesi konusu geçmişti ya ben onu önce onu arzedyeim ondan sonra Şafi mezhebine geçeyim. Şimdi Buhari ve Müslim’de ikisinin ortaklaşa rivayet ettikleri hadislere muttefakun aleyh hadisler deniyor. Böyle muttefakun aleyh bir hadiste Ammar Bin Yasir’le Hz. Ömer’in başından geçen bir olay anlatılıyor, bunlar bir seferde gusül abdesti almaları gereken bir hal başlarına geliyor ve Hz. Ömer ne yapacağını bilemediği için abdest alamadığı için su bulamadığı için namazda kılmıyor. Ammar Bin Yasirse teyemmüm alacağını biliyor ama diyor ki gusül abdesti almam gerekir benim bütün vücudu yıkamam lazım, kalkıyor toprakta yuvarlanıyor, böyle bütün vücudunu toprağa sürüyor. Geliyorlar sonra bu durumu peygamber efendimize arzediyorlar. Peygamber efendimiz gülüyor tabi öyle yaptığına diyor ki, şöyle yapman sana yeterdi, ellerini bir defa toprağa vuruyor yüzünü mesh ediyor ve bileklere kadar mesh ediyor bu kadarı sana yeterdi diyor bütün vücudunu toprağa sürmen gerekmiyordu. Bu Buhari ve Müslim hadisi burada tek vuruşla hem yüzün hem de bileklere kadar ellerin mesh edilmesinin yeterli olacağı bizzat peygamberimizin ağzından çıkan söz olarak rivayet edilliyor ama aynı hadis Buhari ve Müslim dışındaki sünen kitaplarda Ebu Davut’a, Tirmizi’ye ve İbni Mace’ye geçerken eller dirseklere kadar uzamış. Arapça…diye halbuki Peygamber efendimiz tarif ederken buraları ediyordu. Sünen kitaplarına geçerken abdestteki olay gibi dirseklere kadar uzamış işte diyorlarki bundan dolayı bu hadis zayıf bu bir.
İkincisi, Buhari ve Müslim’de bu olayın kahramanlarından olan Ammar Bin Yasir’in de daha sonra fetva verirken teyemmümde eller bileklere kadar mesh edilir dediği sabit. Diyorlar ki, bu olayın bizzat ravisi kendisi buraya kadar söylüyorsa yani bunu kalkıp bir başkasının bunun üstüne söz söylememesi gerekir İbni Hacer diyor. Doğru olan teyemmümde ellerin bileklere kadar mesh edilmesinin yeterli olduğu. Zaten Maide suresinin 6. ayetinde de o Nisa suresinin 43. ayetinde de abdeste Cenabı Hak “ve eydiyekum ilel merâfikı” “dirseklerle beraber kolları yıkayınız” diyor. Ama teyemmüme gelince “temiz bir toprakla teyemmüm edin, onu yüzünüze sürün ve ellerinize” diyor dirseklere kadar kaydını orada getirmiyor. Dolayısıyla, bu hadislerle biraz önce Enes Alimoğlunın söylediği gibi o görüşlerin sahipleri doğru söylemiş oluyorlar bu hadise ve ayete uygun bir şekilde.
Şafilere geçersek eğer Şafilerde teyemmüm edebilmek için bir kaç şart gerekiyor. Bunların birincisi ayette belirtildiği gibi “su bulamazsanız eğer” yani hastalık ve herhangi bir sebepten dolayı suyun bulunmaması gerekir öncelikle teyemmüm edilebilmek için. Burada biraz detaya giriyorlar ister istemez, deniyor ki, bir kişi suyu kullanacağı zaman hastalanacağından da korkabilir çok soğuktur veya hastaysa iyileşmenin gecikeceğinden veya hastalığının artmasından da korkabilir, bu durumlarda su bulunsa bile bulunmamış hükmündedir kullanmayacağı için bu durumda teyemmüm alabilir. Bir de su var ama parayla satılıyor biraz önce Fatih hocanında arz ettiği gibi normal değerin üstünde tabiri caizse bugün karaborsaya düşmüş, normal değerin üstünde para verip alması gerekmez. Normal değerin alabiliyorsa alır su onun için bulunmamış hükmündedir bu durumda da bu teyemmğm yapabilir bu adam.
İkinci şart bunlarda diğer iki mezhepte olmayan bir şarttı bu namaz vaktinin girmiş olması lazım tayammüm edebilmek için. Mesela diyelim ki şu an öğlen namazının vakti girdi şu vakitten itibaren öğlen vaktinin namazını kılabilmek için teyemmüm yapabilir, beş on dakika önceden bu teyemmümü yapamaz diyor. Neden? Çünkü Allah Maide suresinin 6. ayetinde namaza kalkmak diye bir şeyden bahsediyor “Namaza kalktığınızda su bulamazsanız teyemmüm yapın” Dolayısıyla diyor namaza kalkabilir olmak için o namazın vaktinin girmiş olması lazım. Dolayısıyla diyor vaktinden önce teyemmüm alınmaz. Şimdi burada o zaman şöyle bir görüşe vardığımız zaman aynı hüküm abdest içinde geçerli olması lazım diyor. O zaman diyor çelişki olur mu burada? Zahiren diyor bir çelişki olsada diyor biz burada Peygamber efendimizin uygulamalarından ve icma delilinden yola çıkarak diyoruz ki abdest hariç, abdest vaktinden önce de alınabilir ama teyemmüm vaktinden önce alınamaz. Böyle bir delillendirme yapıyorlar.
Abdulaziz Bayındır: Burada şunu da bir düşünelim, hep bereber düşünelim. Hepimiz bu işten sorumlu olduğumuza göre Allahu Teala’nın ayetlerinden. Şimdi “Müminler namaza kalktığınız zaman” diye başlıyor ayet eğer namaza kalkmak abdestin sebebi oalcak olsaydı başka sebeplere gerek kalmazdı. Yani şuradaki şu ifade “hasta olursanız, yolculuk halinde olursanız, biriniz bir tuvaletten gelirse” şimdi aksini düşünelim mesele ortaya çıkar. Tuvalete gitmediniz, hasta değilsiniz, yolcu da değilsiniz ve eşinizle de ilişkiye girmediniz ve namaz kılacaksınız bu ayette bir emir var mı? Şimdi namaza kalktığınız zaman “namaza kalktığınız zaman” şunu şunu yapın diyor. Ama yani tekrar edeyim herkesin iyice zihnine yerleşsin diye. Eğer namaza kalkmak abdest almanın sebebi ise o zaman şu aşağıdaki hükümleri tersine düşünelim. Diyor ki, hastaysanız, hasta değilsiniz yolcuysanız, yolcu da değilsiniz biriniz tuvaletten geldiyse tuvalete de gitmediniz, afedersiniz önden, arkadan pislik falanda çıkmış değil. İşte kadınlarla ilişkide bulunduysanız bu da yok. Bunlar varsa su bulamamanın bir anlamı olacak, bunlar yok o zaman su bulmamıza da ihtiyaç yok demektir değil mi? Abdestimiz devam ediyor. Peki, burada namaza kalkınca abdest alma şartı var mı bu ayette? O zaman daha niye Şafi diyor ki bu konuda icma var, sünnet var? Hayır ayet gayet açık, dolayısyla abdest için olan hüküm şey içinde geçerli olmak zorundadır, teyemmüm içinde geçerli olmak zorundadır. Namaza kalkınca teyemmüm edeceksinizin demenin hiç bir anlamı yok. Onun için Şafiler her bir namaz için ayrı bir teyemmüm şartını koşuyorlar, nafilelerde dahil değil mi buna?
Yahya Şenol: Farz için aldıysa nafilede kılabiliyor ama nafile niyetiyle aldıysa farz namaz kılamaz.
Abdulaziz Bayındır: Birde teyemmümde Kur’anokumak için teyemmüm aldıysanız namaz kılamazsınız.
Yahya Şenol: Şimdi geleceğiz ona. Bu birinci şart hastalık ve suyun bulunamaması gibi sebeplerden dolayı teyemmüm alabilirdiniz. İkincisi, hangi namaza o namazın vaktinin girmiş olmasını bunlar şart koşuyordu. Üçüncüsü de teyemmüm alabilmek için ortada temiz bir toprak bulunması lazım, bunu özellikle vurguluyorum toprak cinsi bir şey demiyor Şafiler. Toprak cinsi bişeyle teyemmüm olmaz bunlara göre bizzati toprak olması lazım.
Abdulaziz Bayındır: Peki said toprak mı oluyor?
Yahya Şenol: Bunu da sünnetle kayıtlıyorlar çünkü Peygamber efendimiz bu yeryüzünün topraağı bizim için Arapça okudu buyurmuş diyor. Demek ki, turap vasfını toprak vasfını taşımayan hiç bir şeyle teyemmüm edilmesi caiz olmaz. Sadece bir kumu tartışmışlar acaba kumla olur mu olmaz mı diye. İmam Şafi’den bu konuda iki görüş nakledilmiş. Bunu da diye görüşü de şeye hamletmişler toprağa bulaşmış bir kumla olabilir diye üzerinde tozu bulunan yoksa mutlak manada kumlada teyemmüm alınmaz bunlarda. Dolayısıyla, teyemmüm edebilmek için temiz bir toprak bulunması lazım. Temiz toprakta yoksa bunlarda teyemmümde alamazsınız hiç bir şekilde. Bir şartta şudur, su bulupta hastalık gibi bir mazeretten dolayı teyemmüm eden kimsenin teyemmümden evvel mevcut olan necaseti gidermesi yani üzerinde ve bedeninde bir necaset varsa önce bunu giderecek, bu biraz önce Şiilerde de o vardı, ondan sonra teyemmümünü alacak yani suyu önce necaseti gidermek için kullanacak, biterse kalkar teyemmümle bu şeye devam eder diyor. Aksi taktirde o necaset varken teyemmüm alamaz.
Sonra teyemmümün farzlarına geçiyor yani teyemmüm ne olmazsa olmaz. Bir, diyor ki, teyemmüm niyet edilmezse olmaz. Bu niyet için işte biraz önce konuştuğumuz şeyler devreye giriyor. Diyor ki, teyemmüm üçün şöyle niyet edilmeli mutlak manada, ben farz namazı kılmak için teyemmüm alıyorum. Bu niyetle olmanız lazım diyor eğer nafile bir namaz için ve ya nafile bir tavaf yapmak için veya Kur’an’ı Kerim okumak için bir niyet alırsanız o niyetle aldığınız teyemmümle farz namaz kılamazsınız, bunların böyle ilginç bir şeyi var. Çünkü diyorlar bu şey teyemmüm mutlak manada abdetsizliği kaldıran bir şey değil geçici bir şey olduğu için bunu mutlaka farz namazı kılmak diye bir şey koymak lazım.
Abdulaziz Bayındır: Peki, Arapça okudu şimdi geçici bir şey mi oluyor? Mesela hatırlıyor musunuz, diyelim ki Şafi mezhebinde hatta yemin kefaretinde (Maide suresi 89. ayet) “fe men lem yecid fe sıyâmu selâseti eyyâm” diyor, yani o on tane fakirin giydirilmesi ya da on tane fakirin doyurulması ya da bir esirin hürriyetine kavuşturulması şartı var. Bulamazsa bulamayan üç gün oruç tutar. Bu üç gün oruç tutar geçici bir şey mi? Üç gün orucu bitirdikten sonra onları bulacak olsa yeniden onları mı yapması lazım?
Yahya Şenol: Şimdi teyemmümle alakalı şöyle bir hadis delil getiriyorlar onu unutmayalımda hani teyemmüm mutlak manada abdestsizliği kaldırmaz. Niye böyle diyorlar? Diyor ki, bizim bu konuda bir delilimiz var. Bu da Amr Bin As’dan gelen bir rivayet, Kaynağı Ibni Hibban’da geçiyormuş, Beyhaki’de geçiyormuş ve İbni Hacer’in Telhisu’l Habir diye bir kitabı var orada geçiyor. Demiş ki bu Amr Bin As, Zatı Selasil diye bir gazveden bahsediliyor o gazvedeydim ben soğuk bir gündü ve gusül abdesti alınması gereken bir durum hasıl oldu ve ben de suyla gusül abdesti alırsam üşüyeceğim hastalanacağımdan falan korktum teyemmüm aldım ve o şekilde cemaate imamlık yapıp namaz kıldırdım imam olarak. Sonra Peygamber efendimize bu konu anlatılınca diyor Peygamber efendimiz ona aynen şöyle demiş Sen cünüp cünüp mü ashabına namaz kıldırdın? Bu da demiş ki, ben Allah’ın şöyle dediğini işitmiştim Ya Rasulullah! Kendi kendinizi öldürmeyin, bundan dolayı yaptım öyle. Peygamber efendimiz gülmüş ve hiç bir şey dememiş. Şimdi bunlar diyor ki, cünüp cünüp mü onlara namaz kıldırdın demesi Peygamberimizin o teyemmümün ondan aslen cünüplüğü gidemrediğini gösterir diyor.
Abdulaziz Bayındır: Şimdi bu olayın bir arka planı var, bu eksik anlatılmış ben şimdi zihnimi harekete geçirdim. Sen istersen onu da bir bul yani bu Zatı Selasil yanlış hatırlamıyorsam Amr Bin As Müslüman olduktan sonra komutan olarak görevlendirildiği bir savaş, orada sahabenin büyükleri de olmalı Ömer radiyallahu anh olmalı, hatırlayanlarınız varsa yani çok eski okuduğum bir bilgi olduğu için yanlış olmasın ama bunu araştıralım ve orada gece yatılıp cünüp oluyor, cünüp olanların bir kısmı yıkanıyor, yok hatta yıkanmak istiyorlar Amr Bin As yasaklıyor yıkanmayın diyor, gusl(teyemmüm ) edin diyor, teyemmüm edin diyor, cemaati teyemmüme zorluyor. Şimdi gelip Rasulullah sallallahu aleyhi ve selleme şikayet ediyorlar, teyemmüm edin, hatırladın mı sen bu olayı böyle bir olay Amr Bin As’la ilgili bir bakarsanız, teyemmüm edin diyor, cemaati teyemmüme zorluyor gelip Rasulullaha şikayet ediyorlar. Diyorlar ki, Ya Rasulullah! bu adam bize hem abdest almaya müsade etmedi hem kendisi bize cünüp cünüp namaz kıldırdı. Şimdi bu şikayet üzerine sen cünüp olarak mı namaz kıldırdın diyince kendisini savunuyor. Yoksa burada o durumun cünüplük olduğunu ifade etmiyor Rasulullah şimdi bağlantısını kurmak lazım.
Yahya Şenol: Yani o kadarını alıp biz bundan delil alıyoruza getirmiş yani açıkçası
Abdulaziz Bayındır: Ama o delil bana göre ciddi manada eksikliği olan bir delil bunu bir araştıralım. Unutmayalımda haftaya arkadaşlarımıza bildirelim.
Bir katılımcı: duyamadım
Yahya Şenol: Öldürmüşsünüz onu diyerek Peygamber efendimiz kınıyor onları.
Abdulaziz Bayındır: O başı yarılan birisidir başka bir olay bu olay değil o
Yahya Şenol: Bu teyemmümün birinci farzı Şafilere göre niyetti bunu geçmiş olduk böylece. İkincisi teyemmümün farzı, toprağı diyor bizzat insanın kendi eliyle mesh edeceği yüz ve dirseğe kadar kollarına kendisinin nakletmesi. Yani çok tozlu bir ortamda, mesela rüzgar toprağı savuruyor, onun karşısına geçip elini yüzünü falan tutsa diyor, onunla olmaz. İllaki velevki öyle bir ortamda ellerini en azından böyle koysun toprağı tutsun onu yüzüne ve eline sürsün diyorlar. O da bunların görüşüne göre teyemmümün bir farzı.
Üçüncü farzı, yüzün tamamını mesh etmek yani bir bölümünü veya tamamını mesh etmek yeterli değil bunlara göre. Yani şu saç bitiminden kulak yumuşağından şu çene altına kadar yüzün tamamı o toprakla mesh edilecek Şafi mezhebine göre.
Dördüncüsü de, eller dirseklere kadar, dirseklerle beraber yine bir bütün olarak, toprağın değmediği bir yer kalmayacak şekilde mesh edilecek diyor.
Beşincisi de, tertibe riayet edecek yani sıralamaya önce ellerini dirseklere kadar mesh edemez diyor, önce yüz sonra eller. Bunlar çünkü abdestte de bu şekilde tertibi farz görüyorlar. Burada onların abdestle teyemmümde farklı gördükleri bir olay var hocam. Hani hatırlayacaksınız bunlar abdestte başa mesh edilmesi için sadece şu önden bir üç tel saça dokunulmasını yeterli görüyorlardı.
Abdulaziz Bayındır: vemsehû bi ruusikum ba harfi cerinden dolayı yani bir min anlamına
Yahya Şenol: bir kısmına dokunsa yeter, bütün başın mesh edilmesini gerekli görmüyorlar. Ama burada femsehû bi vucûhikum yine aynı kelime olmasına rağmen diyorlar ki, yüzün ve kolların tamamının mesh edilmesi lazım. Niye diyorlar böyle bir ayırıma gittik? Çünkü diyorlar yüz ve kollar abdestte her tarafı yıkanması gereken organlar, o yüzden su bulamayınca mesh edileceği zaman yine sanki yıkanıyormuş gibi her tarafının mesh edilmesi gerekir. Bundan dolayı bir farklılık yoksa o bi den falan yola çıkmış değiller yani aynı bi harfi cerinden yola çıkarak söyleseler femsehû bi vucûhikum ve eydiyekum dokunmaları yeterli olacaktı bunlarda. Peki, biraz önce hocam sordu ya Enes Alimoğluya uçakta falan olurda su bulamazsa ne yapar diye. Tabi bunlar uçak konusunu düşünememişlerde demişler ki, bir yerde bir adam mahpus olsa esir tutulmuş olsa bir hapiste abdest alacak kadar su bulamazsa ve teyemmüm edecek toprak cinsi bulamazsa namazını da kılması lazım, bu diyor o şekilde hiç bir şey yapmadan namazını kılar, bir şey yapmasına gerek yok ama daha sonra abdest aldığında kıldığı bütün namazalarını iade etmesi gerekir.
Abdulaziz Bayındır: Bununda bir delili yok.
Yahya Şenol: Bunu mezhebe hâkim olan görüş yoksa mezhepte hayır iade etmesine gerek yoktur diyenlerde var. Ona dair de hadis rivayet ediyor onlar, hayır diyorlar bu bedel olduğu için yerine bir şey gelince eskileri de komple iade etmesi lazım. Teyemmümü bozan şey dört Şafi mezhebine göre, birincisi, abdesti bozan şeyler hangi birisi olursa olsun bunlar teyemmümü de bozar diyor bunlar yani bir insan tuvalete falan giderse onun teyemmümü bozulmuş olur. İkincisi, daha namaza başlamadan önce abdest alabilecek ve ya gusül abdesti alması gerekiyorsa bir suyu bulacağını zan veya tavehhüm etmek diyorlar büyük oranda tamam su artık geliyor falan gibi böyle bir zanna kapılırsa onun diyor teyemmümü bozulur.
Abdulaziz Bayındır: Zan teyemmümü bozuyor.
Yahya Şenol: Zan bile teyemmümü bozuyor. Üçüncüsü, namaza başlamadan önce engelin kaldırılması yani şu, hani adam hastaydı suyu kullanamıyor bir şekilde o vakit içersinde namaza başlamadan önce o engel ortadan kalkarsa aldığı teyemmümüde bozulur engel oratadan kalktığı anda. Ve son olarakta iki mezhepte görmedik bunu. İrtidat yani kişinin dinden dönmesi de teyemmümünü bozuyor. Abdestini bomuyor, guslünü bozmuyor ama teyemmüm almışsa teyemmümünü bozuyor Şafilere göre tek sebebi de teyemmümün bu hadesi kaldırmıyor olması ona bir şartlanmışlar bunlar.
Abdulaziz Bayındır: Bu kaldırmadığını neye dayanarak söylüyor?
Yahya Şenol: Onu da hemen şuradan okuyayım.
Abdulaziz Bayındır: Amr Bin As başka yok galiba
Yahya Şenol: yok bir tane var şöyle diyor onlar. Yine El Beyan’dan Ümrani’nin kitabından. Şimdi diyorlar ki, Arapça okudu cünüp bir insan teyemmüm aldıktan sonra su bulursa, Arapça okudu suyu kullanması gerekir ona yani o şekilde teyemmümüne devam edemez hemen derhal gusül abdesti alması gerekir. Bu diyor ulemanın neredeyse çoğunluğuna yakını. onların görüşü budur diyor. Sadece biraz önce ismi geçen Ebu Seleme Bin Abdurrahman adlı kişi demiş hayır o yeni bir durumla abdest bozucu ve guslü bozucu bir sebep gelmedikçe başına adam istediği kadar teyemmümü ile namaz kılabilir. Sadece o öyle söylemiş onun dışındakiler suyun bulunması durumunda abdesti bozar. Delilimiz ne diyor, delilimizde şu
Abdulaziz Bayındır: Seleme şeyinde okuduğu kişi…
Yahya Şenol: Evet o, bir kişi zaten suyun bulunması teyemmümü bozmaz diyen yegâne Allah’ın kulu rivayet Ebu Seleme Bin Abdurrahman
Abdulaziz Bayındır: Ümmetim delalet üzere icma etmez hadisi gereçekleşmiş oldu
Yahya Şenol: Buna bir delil getiriyorlar. Bu Ebu Davut, Tirmizi, Nesai’de geçiyor. Tirmizi’nin Hasen-sahih dediği bir hadis. Ebu Zerr El Ğifari’ye Peygamber efendimiz şöyle söylemiş rivayete göre, Ya Ebu Zerr! Temiz toprak on yıl bile olsa su bulamayan Müslüman için abdest yerine geçer.
Abdulaziz Bayındır: vuduul diyor.
Yahya Şenol: Yani müslümanın abdestidir temiz bir toprak on bile su bulamazsa teyemmüm edebilir. Suyu bulduğu zamanda onu vücuduna sürsün. Dyorlar ki işte bundan dolayı biz abdestin ve guslün bozulacağını söylüyoruz suyun bulunmasıyla ilgili.
Abdulaziz Bayındır: Bunun şeyi ne, kaynağı ne?
Yahya Şenol: Kaynak Ebu Davut, Tirmizi ve Nesai’de geçen ve Tirmizi
Abdulaziz Bayındır: felyum sishu
Yahya Şenol: Felyum sis hu yok harekelemeyi bu şekilde yapmış felyum sis hu ulaştırsın herhalde ona, vücuduna dokundursun hasen-sahih demiş Tirmizi bu hadise. Bunlarınn suyun abdesti ve guslü bozacağına dair delilleri bu.
Abdulaziz Bayındır: Evet, benim söylediğim şey çıktı burada Amr Bin As’tan Bir seriye’nin komtanıydı diyor yani bir akıncı kuvettin komutanıydı El Müstedrek’te geçmiş Ebu Davuttada var aynısı. Hepsinde var, Dare Kudni, İbni Hibban, Sünen-ül Kübra Beyhaki hepsinde var. Evet, diyor ki, çok soğuk oldu yani öyle bir soğuk görmemişler, sabah namazı için çıkmışlar. Demiş ki vallahi bu gece ihtilam oldum demiş Amr Bin As ama ben böyle bir soğuk görmedim. Demişler ki, Rasulullah sallallahu aleyhi ve selleme gitmişler, çok uzunda epeyce vakit alır daha bunu Türkçe şey yaparız vakit geçmemesi için, Rasulullah sallallahu aleyhi ve selleme demişler, teyemmüm ederek namaz kıldırmış, demişler Ya Rasulullah bu bize cünüp olarak namaz kıldırdı. Rasulullah ta Amr’ı çağırtmış ve ona demiş ki, sen millete cünüp cünüp mü namaz kıldırdın o da demiş ki hayır Ya Rasulullah, Allahu Teala kendi kendini öldürmeyin demiş, ben eğer gusül abdesti alsaydım ölecektim demiş. Rasulullah’ta gülmüş….
Yahya Şenol: Yani onun cünüp olmadığını onaylamış oluyor, bunlar öyle olduğunu onaylıyorlar şeklinde anlamışlar.
Abdulaziz Bayındır: Bu da sahih bir hadistir diyor anlatıyor. Rasulullah gülmüş yani şimdi milletin şikayeti üzerine Amr Bin As’ı çağırıyor. O şikayet üzerine sorguluyor, sen cünüp mü kıldırdın diyor. O da yok diyor. Dolayısıyla burada bunun Şafilere delil olması mümkün değil bu hadisin.
Yahya Şenol: Şöyle bir olay var mesela adam uyandı sabah namazı için abdest veya gusül abdesti alması gereken bir durumdu ama bunlarla uğraşırken vakit çıkacak, teyemmüm mü etsin, bunlar diyorlar ki evet namazın kazası olacağı için teyemmüm falan yapamaz, bekleyecek vakit çıksın gitsin, kerahat vakti geldikten sonra abdestini veya guslünü alır
Abdulaziz Bayındır: Hâlbuki namazın kazasıyla ilgili herhangi bir delil yok.
Yahya Şenol: Yok ama onu kabul ettikleri için bunlar çünkü su var diyor, su bulunmamış değil diyor. Ve bir de hastayla ilgili şöyle bir
Abdulaziz Bayındır: Bakın bu ayetten de namazın vakti dışında teyemmüm edilemeyeceğini anlaşılır, tehir edilemeyeceği anlaşılır. Çünkü namaza kalktığınız vakit, namaz vakti gelecek, o kalkma meselesi hariç, çünkü izâ kumtum iles salâti ne demektir izâ kumtum iles salâti ekamtumus salati demektir. İkametus salat varya namazı kılma, namazı kılacağınız zaman, namazda ne zaman kılınıyor, vakitleri içersinde kılınıyor, dolayisiyla vakit bitti namazda bitti. Öyleyse, vaktin dışına bunu taşırmanın bir anlamı yok ama çok ilginç yani bizim ulema der ki, ibadet konularında ictihat olmaz.
Yahya Şenol: Çatır çatırda yapmışlar.
Abdulaziz Bayındır: Derler ama hem de acaip şekilde yapmışlar ve de ilginç şekilde görüyorsunuz delilsiz görüş belirtirler, kendi kafalarından, keşke içtihat yapsalar, içtihatta değil yaptıkları yani içtihat yaptığınız zaman bir delile dayanırsınız oradan yorum yaparsınız, burada öyle bir şeyde yok.
Yahya Şenol: Hastayla ilgili şöyle bir ayrıntı, hasta suyu kullandığında kendisine bir zarar gelecekse ancak teyemmüm yapabilir demişlerdi ya. Hasta ama başka bir hastalığı var su dokununca kendisine zarar vermeyecek fakat bir türlü suyu kullanamıyor. Kedisini kaldıramıyor namaz kılması lazım, diyor ki, eğer suyu kullandıracak kimse bulamazsa bu durumda da teyemmüm yapamaz. Bu şekilde namazını kılması lazım yarın bir gün iyileşirse şey yapar namazını da iade eder, teyemmüm yapamaz diyorlar bu durumda.
Abdulaziz Bayındır: Bunun hiç bir delili yok.
Yahya Şenol: İşte şey diyorlar Arapça okudu hani suyu bulamama şartı burada gerçekleşiyor, su var ama kendisi kullanamıyor su yok sayılmaz demiş.
Abdulaziz Bayındır: Şimdi o sözü şu ayete bir vuralım, hasta adam orada da görüyor çeşmede karşı tarafta fakat buradan oraya gidecek gücü yok. Şimdi şu ayeti okuyalım bak, diyor ki Allahu Teala hastaysanız, yolculuk
Yahya Şenol: Bunlar o hastalığı tanımlamışlar demek ki o anlaşılıyor.
Abdulaziz Bayındır: yolculuk halindeyseniz, bak yolculuk halinin dışı olabilir hastalık tamam mı, biriniz tuvaletten gelirse, tuvalette yolculuk hali dışı, eşlerinizle ilişkiye girdiyseniz ve suyu da bulamadıysanız yan suyu bulamamayı burada, suya ulaşamamayı da suyu bulamamak saydığına göre az önce saydı değil mi? Hastayı sen niye bu katagoriye sokmuyorsun ki, adam biliyor karşıda su var ama gidemiyor.
Yahya Şenol: O hastayı, su vücuduna zarar verecekbir hasta olarak sınırlandırıyor, o anlaşılıyor yani mutlak manada suyu kullanırsa onu hasta edecek, hastalığını geciktirecek
Abdulaziz Bayındır: Burada öyle bir şey yok, burada hiç öyle bir şey söylemiyor.
Yahya Şenol: Ayet mutlak
Abdulaziz Bayındır: İşte bak o Amr Bin As hadisini madem delil getiriyorlar, işte su kullandığı takdirde hasta olacak adam.
Yahya Şenol: Bir de son bir şey var hani özellikle namaz kılarken su bulunursa ne olur. Diyorlar ki bu konuda eğer su bulunduktan sonra teyemmümden sonra kılınan bütün namazlar iade edilecek görüşünü benimsersek namaz esansında suyun bulunması namazı da bozar, diyor. Hayır, iade etmez kıldığı namazlar geçerlidir görüşünü benimsersek namazını bu şekilde tamamlar ama ondan sonraki namaz için abdest alır diyorlar.
Abdulaziz Bayındır: Böyle bir cümleyi insan nasıl kullanabilir. Allahu Teala onu yapamazsanız teyemmüm edin diyecek ondan sonrada diyecek ki hadi su buldunuz mu namazınızı tekrar kılın böyle şey olur mu? Yani bunu nasıl insan aklından geçirebiliryor. Bir husus daha var Şafi mezhebinde onu belki aklına gelmedi.
Bir katılımcı: tam anlaşılamadı
Abdulaziz Bayındır: Var var canım olmaz mı, zaten bu teyemmüm ayeti su bulamama üzerine geldi, şimdi gerek görülmüyor herkes onu bildiği için o tür şeyleri. Şimdi şeyde bir adamın mesela şu kolunda rahatsızlık var su kullanmıyor ve sol ayağında da rahatsızlık var su kullanamıyor. Ne yapacak bu adam? Şimdi ben yanlış hatırlamıyorsam şöyle yapacak, bu kolu için bir teyemmüm alacak, yüzünü yıkayacak, önce yüzünü yıkayacak tabi şu kolu için teyemmüm alacak ondan sonra bu kolu yıkayacak, öbür ayağı için teyemmüm alacak sonra gidip o ayağını yıkayacak.
Yahya Şenol: Şöyle diyor üzerinde sargı yoksa eğer sağlam olan tarafı yıkamak lazım geldiği gibi teyemmüm etmekte lazım gelir. Sargı yoksa sağlam olan yerleri yıkamakla beraber sargıyı suyla mesh etmek icap eder. Teyemmüm olacak her biri için yani….
Abdulaziz Bayındır: Her biri için yani her bir rahatsızlık için bir teyemmüm yani meselea adamın diyelim ki sağ eli ile sol ayağı dışındaki her taraf yara, rahatsızlık o zaman yüzü için bir teyemmüm sol kolu için bir teyemmüm, sağ ayağı için bir teyemmüm, üç teyemmüm iki yıkama. Şimdi halbuki Allahu Teala ne diyor (Maide suresi 6. ayet) “Allah size sıkıntı vermek istemiyor diyor. Sıkıntı vermek istiyorum dese nasıl bir fetva verilecekti. Peki, teşekkür şimdi sıra Hanbeli mezhebinde
Abdurrahman Yazıcı: Hanbelî mezhebinde de teyemmüm için bazı şartlar gerekiyor. Bunlardan bir tanesi vaktin girmesi gerekir, vakit girmeden teyemmüm alınmaz Hanefi mezhebindekinin tam tersi bir şekilde.
Abdulaziz Bayındır: Şafi’ye uyuyor.
Abdurrahman Yazıcı: Evet, bu konuda Şafi’ye uyuyor.
Abdulaziz Bayındır: Şiaya da uyuyor.
Abdurrahman Yazıcı: Yine suyun bulunmaması veya kullanılmama durumunun olması gerekiyor.
Abdulaziz Bayındır: Varda kullanamıyorsun
Abdurrahman Yazıcı: evet, varda çeşitli sebeplerden dolayı çok soğuktur işte hastalıktır, soğuktur vesair, pahalıdır işte düşman elindedir gibi bir çok durumu var. Ve suyunda aranması
Abdulaziz Bayındır: Bulamadığının durumunun ortaya çıkması gerekir.
Abdurrahman Yazıcı: Teymmüm farzları ise dört tane tüm yüzü mesh etmek toprakla. Burada b harfini isak şeydeki gibi daha önce başın meshi gibi bunlara göre başın tamamını mesh etmek gerekir… isak. Yine elleri şey yapmak gerekiyor burada ellerin tam dirseklerinden mi şey olacağını ben tam Hanbeli mezhebinden şey yapamadım, Ahmet Bin Hanbel’in görüşü nereden kesilirse eller oraya kadar, hırsızlıkta el nereden kesilirse oraya kadar teyemmüm alınması gerekir.
Abdulaziz Bayındır: Şimdi ben bu arada bu el kelimesine baktımda, el kelimesi hem kef anlamına hem kol anlamına geliyor, değişik yani. Kef yani şura bilekten aşağısı manasına geliyor iyet kelimesi hemde kol manasına geliyor. Şimdi dirseklere kadar diyinde elden dirseklere kadar diyince kol manası ortaya çıkıyor ama ellerinizi ondan mesh edin dendiği zaman bu defa bilek anlamına geliyor. İşte erkek hırsız, kadın hırsız bunların ellerini kesin dendiği zaman işte bu tür şeylerde en az esas alınıyor çünkü farzlar en azda yerine getirilir. …dolayısıyla burada parmakta dahil tabi elin bir parçası oluyor. Şimdi buraya bileğe kadar olan kısım dolayısıyla teyemmüm alırken sahih hadislerde olan şöyle şu bilekten aşağı ve yüz o kadar, başka bir şey yok. Bu kadınlara büyük kolaylık gerçekten erkeklere neyse çünkü kolları geriye çemirmek
Bir katılımcı: duyamadım
Abdulaziz Bayındır: Yok yok şeye göre bağlamına göre…
Abdurrahman Yazıcı: Yine aynı şekilde tertipte bunlarda farz. Tertipte muvala..
Abdulaziz Bayındır: Tertip dendiği zaman önce yüz sonra eller
Abdurrahman Yazıcı: Bir de muvalatta onların bir rivayete göre
Abdulaziz Bayındır: Muvalat yani peş peşe
Abdurrahman Yazıcı: Araya bir fasıla girmemesi gerekir. Sünnetleri ise teyemmümde niyet etmek sünnet. Yine besmele çekmek
Abdulaziz Bayındır: Mesela bizde farzdır, teyemmemmu emrinden kaynaklanıyor. teyemmemmu yönelmek manasına geliyor. Demek bu bir bilinçli bir şey olması lazım, su bulunmaması halinde bir karar olması lazım….
Abdurrahman Yazıcı: Yine aynı şekilde parmağın arasına toprağın veya tozun gireceği şekilde darp etmekte sünnetlerinden. Yine aynı şekilde parmakların altıyla mesh etmek yine tam bir şekilde sünnetlerinden. Müstehaplarından da teyemmümün geciktirilmesi müstehap kabul ediliyor.
Abdulaziz Bayındır: Belki su bulabilir diye.
Abdurrahman Yazıcı: Yine neyle teyemmüm alınacağı ile ilgili ise toprak ve toprak tozu gibi şeylerle teyemmüm alınmalıdır. Bu anlamda kireçte diğer madeni şeylerle teyemmüm alınmaz ancak elbisedeyse, duvarda toz varsa çeşitli durumlarda bunlarla teyemmüm alınabilir.
Abdulaziz Bayındır: Taş ve çakıl?
Abdurrahman Yazıcı: Evet, bunlarda da alınabiliyor. Yine seferin uzun veya kısa olması ile ilgili bir şartta yok Hanefi mezhebindeki gibi kısa seferde de olur. Üç durumda teyemmüm bozuluyor bunlardan birisi vaktin çıkması, suyun bulunamaması hali, bir de abdesti bozan durumların
Abdulaziz Bayındır: Suyun bulunması hali
Abdurrahman Yazıcı: Evet, suyun bulunması hali ancak Ahmet Bin Hanbel’den bir rivayet var diyor ki işte kıyasa uygun olanın suyu bulunmuş olsada o abdesti şeyi devam edeceği şeklinde öyle bir ifade var.
Abdulaziz Bayındır: söylemiş güzel
Abdurrahman Yazıcı: ama bu şey diyor, kıyasa uygun olarak böyledir ama bu beni şaşırtıyor bu durumun böyle olması gibi tam görüş öyle değil, Ebu Seleme’den nakledilen rivayet gibi değil. Bu durum beni şaşırtıyor kıyasa uygun böylesi gerekir ancak böyle
Abdulaziz Bayındır: Niye böyle oluyor anlamıyorum.
Abdurrahman Yazıcı: O bir rivayet var, işte on yıl kişi su bulamazsa teyemmüm eder ancak su bulunca o rivayeti de burada almış İbni Kudame.
Enes Alimoğlu: O Ebu Seleme’nin sözü …duyamadım diyor ki bundan sonra konuşan icma duyamadım
Abdulaziz Bayındır: İşe yaramaz hale gelmiştir yani bizim ulemanın icması çok enteresandır. Dün bir yerde konuştum çocukların evlendirilmesi meselesi var, hiç evlenme yaşı yok. Bana sordular Şiada da evlenme yaşı var mı? Şiada da var dedim ama bu defa şüphelendim. Enes Alimoğluya sabah sordum bir bak bakalım Şiada da çocukları evlendiriliyor mu. Süt çocuğu daha süt emen bir kiz çocuğu evlendiriliyor, evlendirilmekle kalmiyor işte o kocasi denilen adama da teslim ediliyor.
Yahya Şenol: Büyütsün diye mi, ne diye?
Abdulaziz Bayındır: Hayır maalesef büyütsün diye değil çok afedersiniz yararlansın diye ama 9 yaşına kadar ilişkiye giremez ama başka şekilde yararlanabilir. Şimdi bakın bunu açıkça Humeyni’nin kitabından bana gönderdi Enes Alimoğlu. Humeyni biliyorsunuz en son yaşayan fakihlerinden şimdi bunu şunun için anlatıyorum, Kur’an’ı Kerim’de ve sünnette çocuğu bırakın buluğa ermiş bir kişinin reşit olmaması halinde evlendirilmesi söz konusu değil. Bu konuda ayetler hadisler son derece net. Onu Fatih hoca bir makale olarak yazmıştı şimdi internet sitesinde de yayınlanıyor. Şimdi icma dedikleri için söyledim icma işte bundan daha iyi icma olur mu? Bütün mehzepler Şiası, sünnisi, selefisi, şusu busu hepsi ittifak etmiş. Bir tek ihtilaf eden Kur’an ve sünnet şimdi bunlar diyorlar ki Kur’an ve sünnetine rağmen icma olmaz diyorlar. Bu sadece lafta kalıyor, fiiliyatta yok. Dolayısıyla, şimdi siz ya nasıl olur bu diye şüphelenirsiniz hiç şüphelenmenize lüzum yok, bu tür meseleler o kadar çok ki saymakla bitmez bu tür ittifak ettikleri yanlışlar ve adına da icma diyerek işim içinden sıyrılmaya çalışıyorlar.
Abdurrahman Yazıcı: Burada icma yok çocukların evlendirilmesi ile ilgili.
Abdulaziz Bayındır: Nasıl yok?
Abdurrahman Yazıcı: Osman el- Betti, Ebubekir anlayamadım
Abdulaziz Bayındır: Onlar sayılmaz onları adam yerine koymazlar biz nice meseleleri, onların icma anlayışına göre şeyde bilmiyor musun Hanefiler vaciple icmayı delil alıyorlar.
Enes Alimoğlu: Hatta hakaret ediyorlar anlayamadım
Fatih Orum: Şimdi bugün icma için bir yerde toplanılsa siz çağrılır mısınız hocam?
Abdulaziz Bayındır: Toplandılar çağırmadılar işte
Fatih Orum: Dolayısıyla muhalif olan adamlar icmada olması gereken adamlar değil yani
Abdulaziz Bayındır: Onlar hiç adam yerine konmaz.
Abdurrahman Yazıcı: Yine pis toprakla teyemmüm yapılmaz ancak toprak yoksa tabi suda yoksa renk hapis te ise hiç bu durumda olduğu hal üzere namazını kılar tabi Şafi mezhebindeki gibi iade etmesi gerekmez. İade konusunda şey yapmıyor farklılar Şagi mezhep. Temel olarak bunlar…
Abdulaziz Bayındır: Bir husus daha olması lazım Hanbelî mezhebinde. Hanbelilerde namazın kazası yok. Dolayısıyla onlarda vaktin çıkma tehlikesş…
Abdurrahman Yazıcı: Kaza durumunu görmedim
Abdulaziz Bayındır: Vaktin çıkma tehlikesi de teyemmümün sebeplerinden olması lazım. Hanbeliler namazın kazası diye bir şey kabul etmiyorlar. Şimdi Malikilere geçiyoruz
Mehmet Ruzi: Maliki mezhebinde ibadetlerde niyet şart değil çünkü zaten siz bu ibadeti yapmışsınız diyor, bu yeter diyor siz zaten bunu düşünerek yapmışsınız “innemal a’malu bi’n-niyet” başka çeşitte yorumlar var yani inanca göre siz bu ameli neye göre yaptıysanız ona göre karşılık alacaksınız.
Abdulaziz Bayındır: Arapça okudu herkesin niyetine…
Mehmet Ruzi: devamında hadisi o şekilde açıkladığı için amel ne için yaptıysan ona göre sevap alacaksın, ona göre günah alacaksın ya da şöhret kazanacaksın. Teyemmümle ilgili (Maide suresi 6. ayet) “Yâ eyyuhâllezîne âmenû izâ kumtum iles salâti” Şimdi Maliki mezhebinde teyemmümde iki türlü arkadaşların dediğini destekleyen tamı tamına uyan bir görüş vardır ona muhalif bir görüş vardır, hadislerde de aynı. Hadesi kaldırır mı, kaldırmaz mı? Her namaz için ayrı teyemmüm yapılır mı yapılmaz mı? Bu şekilde. Bir grup yapılmaz diyor, bunun başında İmam Malik ayette mahsup vardır diyor izâ kumtum iles salâti demek muhdisine demektir diyor. Siz abestiniz yokken namaza kalkarsınız zaten hocamız onu açıkladı gibi.
Abdulaziz Bayındır: Zaten ayetin devamı onu gösteriyor, doğryu
Mehmet Ruzi: Bu nedenle diyor her namaza kalktığımızda abdest almamız şart değildir diyor. Fakat birileride diyor tamam ayet öyledir ama bunu sünnetle şartlandırmışızdır diyor. Her namaz için bir teyemmüm gerekir diye
Abdulaziz Bayındır: Hangi sünnet bu her namaz için …
Mehmet Ruzi: İşte hadislerde rivayet ediyorlar bazı Hanbelinin fıkıh kitaplarında
Abdulaziz Bayındır: Şey Malikinin, hatırlıyor musun neydi
Mehmet Ruzi: Biraz önce baktım ama şu anda, bir de geçti mi, geçti değil mi, hadese kaldırı mı kaldır maz mı. Onunla ilgili arkadaşların söylediğne aynen uyan görüşler vardır. Fakat buna muhalif görüşler vardır aynı mezhep içinde. Diyor ki hadisi getiriyor arkadaşların Ebu Seleme hadisini Ebu Said El Hudri yolundan gelen hadis, lafzinda karişiklik vardir manası aynıdır. Yani on sene su bulamazsan bile sana teyemmüm yeterlidir. Su bulduğun zaman vücudunu suyla yıka ya da abdest al manasında ki hadis. Diyor ki, bu teyemmüm hadesi kaldırdığına delildir diyor. Yani on sene su bulamazsan bile bu hadesi kaldırması gerekir
Abdulaziz Bayındır: Tabiki hadesi kaldırıyor açık yani abdestsizliği kaldırıyor.
Mehmet Ruzi: bu şekilde delil alırız diyor ama İmam Şafi diyor. Arapça okudu yani su bulurken hemen yıkanman gerekir diye anlıyor ve hadesin kaldırdığını söylüyor. O zaman hemen teyemmüm alması gerekir o yüzden teyemmüm yapmış namaz kılmış, teyemmüm yapmış olduğu abdesti varsa bile su gördüğü zaman abdesti gider tekrar teyemmüm etmesi ya da abdest alması gerekir.
Abdulaziz Bayındır: Burada şu gerekir mesela az önce Amr Bin As olayında orada teyemmümle namaz kıldırmış. Rasulullah’a şikayet edilmiş, Rasulullah’ta tabi savunmaya gülüyor. Neden? Çünkü yapılan savunma son derece güzel bir savunma. Bu mantıkla Rasulullah demeliydi ki hadi şimdi sen o zaman yıkan, değil mi?
Enes Alimoğlu: anlayamadım
Abdulaziz Bayındır: Cünüp kılmamış, cünüpten çıkmış. Rasulullah’ta çıkmadın demiyor, onaylıyor. Şimdi bak az önce Abdurrahman’ın şeyi belki bazı kimselerin zihnini karıştırır. İtirazı icmayla ilgili usulü fıkıh kitaplarında yapılan tanımlar açısından doğru bir itiraz. Ulemanın hepsinin ittifakı deniyor. Fakat Fatih’in okuduğu kimdi o teyemmümü abdest sayan. Ebu Seleme bir de Amr bin hadisine rağmen ki sahih olduğunu az önce gördük kaç tane hadis kitabında geçiyor Amr Bin As hadisi var ama ona rağmen icma diyerek şey yapıyorlar, diyorlar ki icma ile suyu görenin teyemmümü bozulur, gusül abdesti alması gerekir, diyorlar. Bu nasıl bir icmaki Amr Bin As hadisine aykırı, nasıl bir icmaki Ebu Seleme’nin görüşüne aykırı. Yani ben ondan dolayı yani bu insanlar kendilerine bir icma lazımsa muhalif olanları zaten adam yerine koymayarak icma var diyorlar. Bu sebeple şeyde de çocukarın evlendirilmesi konusu da aynı yani şeylerin kendi içersinde tutarlı değil. Koydukaları sisteme kendileri uymuyor ben onu anlatmaya çalışıyorum.
Mehmet Ruzi: Şafi’nin sözünü naklettikten sonra diyor ki muhallif Arapça okudu yani bunun bir anlamı yoktur yani hadiste Arapça okudu hemen yıkanması gerekir işte abdesti bozulmuştur şeklinde yorumlamanın bir manası yoktur.
Abdulaziz Bayındır: Suyu gördüğü zaman abdesti bozulmuş yıkanmalıdır.
Mehmet Ruzi: Arapça okudu Allahu Teala teyemmümü taharet diye isimlendirdiği için bu artık hades kalkmıştır bunu böye yorumlamanın manası yoktur.
Enes Alimoğlu: anlayamadım
Mehmet Ruzi: Evet, gerekmez diyor.
Abdulaziz Bayındır: Diyorlar mı yani mesela cünüp adam
Mehmet Ruzi: gerekmez diyenler var.
Abdulaziz Bayındır: Ha diyenler var.
Mehmet Ruzi: Gerek yok diyenler de
Abdulaziz Bayındır: Mezhebin asıl görüşü ne?
Mehmet Ruzi: İkisi hemen hemen aynı
Abdulaziz Bayındır: Su bulunduğu zaman teyemmüm ediyorlar. Su bulunduğu zaman teyemmüm eden kişi yıkanacak mı, yıkanmayacak mı
Yahya Şenol: Onu şey diyor hani Ebu Seleme Bin Abdurrahman’dan başka hiç kimse yok.
Mehmet Ruzi: yıkanmayacak burada onu şey ediyorda.
Abdulaziz Bayındır: Mezhep öyle şey yapar diyorda az önce ondan dolayı soruyorum yani
Mehmet Ruzi: Yıkanmasa da olur başta dediğim gibi
Abdulaziz Bayındır: Yıkanmasada olur diyen var Malikiler neye dayanıyor
Mehmet Ruzi: Malikiden naklediyor hatta biri…
Abdulaziz Bayındır: İmam Malik’ten
Mehmet Ruzi: İmam Malik bunu bu şekilde anlamıştır diyor.
Abdulaziz Bayındır: İşte İmam Malik’te o görüşte ise Maliki mezhebinde burada icmanın anlamı var mı?
Mehmet Ruzi: Bir şey daha var onu söyleyeceğim
Yahya Şenol: İmam Malik olsa söylerlerdi zannedersem kitaplarda yok çünkü
Abdulaziz Bayındır: İmam Malik’İn öyle bir görüşü var mı?
Mehmet Ruzi: Mesela şu ibareyi okuyayım mesela Arapça okudu yani Şafi’nin açıklamasını diyor Arapça okudu diyor. Arapça okudu diyende var diyor. Yani Malik mezhebinden bazı imamlar
Abdulaziz Bayındır: Bazı! Çoğunluk o zaman hades demiş oluyor.
Mehmet Ruzi: Ama diğerleri de diyor ki, hadesi kaldırsaydı suyu görünce namaz bozulmazdı şeklinde açıklıyor. Üçüncü bir grupta var diyor ki, su hattı zatında hadestir diyor.
Abdulaziz Bayındır: Muhdistir, adam suyu gördüğü zaman abdestsiz hale gelmiş oluyor.
Mehmet Ruzi: abdestsiz hale gelmiş oluyor.
Abdulaziz Bayındır: O zaman Maliki mezhebindeki senin ifadene göre asıl görüş
Mehmet Ruzi: Zaten ifadelerde birbirinin tutarsız şeyde
Abdulaziz Bayındır: asıl görüş şey oluyor orada okuduğun ibareye göre bir insan teyemmüm ettiği zaman gusül abdesti almış sayılır suyu gördüğü zaman bir daha almasına gerek yok.
Mehmet Ruzi: Şafi’nin şeyini eleştirdiğini okuyayım mesela, Arapça okudu yani bu abdesti ortadan kaldırır.
Abdulaziz Bayındır: Su olduğu zaman adam temiz olmaktan çıkar demiş İmam Şafi
Mehmet Ruzi: Şafi bu şekilde açıkladı diyor Arapça okudu çünkü bu taharet hades devam ediyor yani namaz kılmasına izin veren bir temizliktir bu adam hala abdests…ve sonunda Arapça okudu diyor yani bunun bir anlamı yoktur.
Abdulaziz Bayındır: Şafi’nin bu sözü yani Şafi diyor ki, tekrar edelim adam teyemmüm etti, namazını kıldı, suyu gördüyse tekrar yıkanması gerekir ya da abdest alması gerekir. Şafi’nin bu görüşünün anlamı yoktur, bu anlamsız bir görüştür demiş..
Mehmet Ruzi: Farklı görüşleri söylemiş olduk mezhep içinde ve diğer mezheplerde
Abdulaziz Bayındır: O zaman o anlamı yoktur demek, ne demektir? Bu adamın tekrar yıkanmasına gerek yok demektir. Amr Bin as hadisi Ebu Seleme’nin sözü tamamen bu işi teyit zaten ayetlerde onu gösteriyor.
Enes Alimoğlu: Ahmet Bin Hanbel’de demiş ya aklım almıyor diye.
Abdulaziz Bayındır: Doğru Ahmet Bin Hanbel aklım almıyor demiş.
Mehmet Ruzi: Bidâyetu’l-Müctehid eğer bakmak isteyen olursa
Abdulaziz Bayındır: Bidâyetu’l-Müctehiddeymiş bu ifade. Zahiri mezhebine bakalım hadi…
Rüstem Vasipov: Teyemmümle ilgili İbni Hazm El- Muhalla kitabından çalıştık
Abdulaziz Bayındır: Şimdi Rüstem bey ğa diyorsa da siz ha anlamayın ha diye anlayın.
Rüstem Vasipov: Bizim orada öyle bir telaffuz şekli vardırda ondan
Abdulaziz Bayındır: İbni Hazm El- Muhalla o kendi yöresinin şeyini…
Rüstem Vasipov: Teyemmümle ilgili başlığı şöyle başlamış kimler için teyemmüm abdestin yerini tutar, diyor. İki kısma ayırmış, bir hastalar, iki yolcular. Hastaları da iki kısma ayırdı, su bulamadığı zaman bir de hastalığından dolayı suyu kullanamadığı zaman…Yolcular içinde su bulamadığı durumlarda, bunu da iki delille sabitliyor şu, Maide 6 ve Bakara 185.. Sonra yolculuk hallerinden bahseder.
Abdulaziz Bayındır: Bakara 185’te ne var ki? Oruçla ilgili
Rüstem Vasipov: kim o zaman hasta ve yolcu ise
Abdulaziz Bayındır: Oruçla ilgili o “ve men kâne marîdan ev alâ seferin fe iddetun min eyyâmin uhar”
Rüstem Vasipov: O delili kullanmış. Yolculuk hallerinden bahsediyor, şöyle bir hal, yolculuk esnasında suyu bulamadığı zaman teyemmüm alır diyor. Şartı ve kaydı yok diyor ancakbazı alimler teyemmüm namazın kaysı yapılacağına mahsus bir işlemdir demişlerdir.
Abdulaziz Bayındır: Yolculukta namaz kısaltıldığı zamanlar teyemmüm alınır diyenler olmuştur.
Rüstem Vasipov: Ondan dolayı o şekilde de konuşan var. İki, yolcu eşyanın kaybolacağından korkuyorsa o zaman eşyanın yanından ayrılmadan teyemmüm alabilir diyor. Eğer su varsa diyor.
Abdulaziz Bayındır: Şu derede su var oraya gidip gelinceye kadar eşya çalınacak o zaman gitme..
Rüstem Vasipov: Üç yolcu bir yerde su varken arkadaşlarından ayrı kalırım korkusundan yerinde teyemmüm alabilir diyor. Dört, eğer yolcu yanında suyun varolduğunu unutarak teyemmüm almış ise o zaman teyemmüm geçerlidir, namaz kılmışsa namazı da geçerli sayılır.
Teyemmüm ile yapılacak şeyler; teyemmüm bozulmadığı sürece kişi istediği kadar farz ve nafile namaz kılabilir diyor. Suyun bulunmayacağından emin olan kişi namazın vakti girmeden de teyemmüm alabilir. Bir kişinin yanında içecek kadar su varsa ama abdest için yetmiyorsa o zaman teyemmüm alabilir diyor, bununda delili Nisa 29. Kendinizi öldürmeyin diyor. Yani bir çölde kalmış, içecek suyu var, abdest için yetmiyorsa orada o suyu içmek için kullanır, teyemmümde alır, abdestin yerine. Eğer biriniz cünüp olursa abdest için yetecek kadar su varsa ama gusül için yetmiyorsa o zaman o suyla abdest alır, guslede teyemmüm alır, demiş.
Teyemmümü bozan haller, abdesti bozan herşey teyemmümüde bozar deniyor. Suyun ortaya çıkmasıylada teyemmüm bozulur. O surede hocam delili yok, bulamadık.
Abdulaziz Bayındır: Zahiri olduğuna göre delil olması lazım, delil olmadan konuşmaz Zahiriler.
Rüstem Vasipov: Delil bulunamadı, söyleyeceğimiz bu kadar.
Abdulaziz Bayındır: Yani bilmiyorum ama size sorayım, biz hiç delilsiz konuştuk mu şimdiye kadar? Ya boşverin Allah rızası için yapıyoruzda kimsenin aferini için değil. Yani adı Zahiri mezhebi delil olmadan konuşuyor ilginç bir şey. Peki, şimdi sorular faslına geldik.
Yahya Şenol: Şöyle bir soru sorulmuş teyemmüme niyet konusunu bir örneklendirerek anlatabilir misiniz, ilmihallerde bu konuda çok kapalı bilgiler var, nasıl niyet edeceğiz.
Abdulaziz Bayındır: Yani niyet ettim falan değil yani içinizden teyemmüm almaya karar vermeniz lazım o kadar. Toprağa siz başka şekilde de toprağa elinizi sürmüş olursunuz, teyemmüm için süreceksiniz elinize ve yüzünüze o kadar yani içinizden teyemmüm geçecek.
Yahya Şenol: Ne yaptığını bilmesi yeterli.
Abdulaziz Bayındır: Ne yaptığını bildinmi yeter.
Yahya Şenol: Seyehatte olupta su bulan ama kapalı bir yer bulamayan cünüp kimse ne yapar, su ile normal abdest mi alır yoksa teyemmüm ile mi yetinir?
Abdulaziz Bayındır: Kapalı bir yer bulamayacağını zannetmiyorum.
Yahya Şenol: Su var ama banyo yapacak yer yok yani ben öyle anlıyorum.
Abdulaziz Bayındır: Banyo bir taşın arkasına geçer yapar o kadarda şey değil yani.
Bir katılımcı: duyamadım
Yahya Şenol: O kolay iş değil tabi, suyu bulamamış hükmünde olmaz mı?
Abdulaziz Bayındır: Yani gerçekten herhangi bir imkân bulamıyorsa…
Yahya Şenol: Bir de hani bize sık sorulan bir soru var bir şekilde cevabını verdik ama tam tatmin olalım diye ben onu bir daha burada sormuş olayım. Şimdi deniyor ki bir misafirliğe gittiğinizde yani belki ilk defa gittiğiniz bir yer yabancı bir yer. Şimdi sabah
Abdulaziz Bayındır: İhtilam oldunuz
Yahya Şenol: ve ya kadının âdeti bitti yıkanması lazım ve sabah namazını kılması lazım. Şimdi yabancı yer, ilk defa utanır çekinir nasıl banyoyu kullanacak, bu durumda acaba teyemmüm yapabilir mi? Suyu bulamamış sayılır mı?
Abdulaziz Bayındır: Yok burada utanma çekinme olmaması lazım.
Yahya Şenol: Sitedeki cevabımız öyle zatende.
Abdulaziz Bayındır: Burada utanma çekinme olmaz.
Bir katılımcı: O utanma çekinme gelenek olmuş.
Abdulaziz Bayındır Bunu söylemesi lazım.
Bir katılımcı: Hocam toprak duyamadım
Abdulaziz Bayındır: Sadece Şafi’de onu muhakkak toprak diyor, diğerleri
Yahya Şenol: toprak cinsi
Abdulaziz Bayındır: toprak cinsi
Yahya Şenol: Yolculuktayız araç kullanıyoruz veya otobüs, tren veya uçakla gidiyoruz. Namaz abdesti alacak durum veya zaman yok namaz abdesti alamadan namaz kılabilir miyiz?
Abdulaziz Bayındır: Ya şimdi uçağın dışında alacak…az önce söyledi ya kafileden uzaklaşma meselesi, bunların hepsi de şeydir sahih bir gerekçedir. Bazen bazıları ben namaz kılacağım indir beni sen git diyor. Bu yanlış bir şey ama şu olabilir tani tamam abdest alacak durum yok ama şöyle bir dakika dur şurada birazcık toprak alayım denir onda kimse için bir yük ve külfet olmaz. Ama onda durmuyorsa bu defa ne yapabilir, doğrusu epey zamandır düşünüyorum işte tozlardan şuradan bundan deniyor ama uçakta tozda yok.
Yahya Şenol: Mesela uçak siz uçakta uzun yolculuk yaptınız o Amerika falan hani veya Avustralya on saatin üzerinde giden adamlar. Şimdi uçakta banyo yapamaz herhalde adam veya su sıkıntısı yaşandı ama namazı da kılmak zorunda.
Abdulaziz Bayındır: Uçakta banyo yapamaz
Abdullah bey: Halıdan olur, halının tozunda İslam ilmihalinde, uçakta halının
Abdulaziz Bayındır: O varda
Yahya Şenol: Toprak cinsi birşey değil yani o
Bir katılımcı: Camda torpaktan yapılıyor sonuçta
Yahya Şenol: Sen de topraksın, senden olur mu?
Abdulaziz Bayındır: Cam toprak değildir ama topraktan alıyor
Yahya Şenol: Topraktanmışsın zamanında o geçmiş artık, o yüzden halis topraktan dedi ya, ararsın Hali ağayı sonra. Komşumun babası bel ameliyatından dolayı iyi yürüyemediği gibi işte tam olarak dengeyi sağlayamıyor diyor.Yanında birisi bulunamadığından dolayı da namazlarını teyemmüm alarak kılıyor, bu doğru mu, bu yaptığı?
Abdulaziz Bayındır: Evet doğru yani gidip abdest alamıyor bel çok önemli bir şey, belini toparlayamıyorsa bel çok zor bir şey Allah yardımcısı olsun.
Yahya Şenol: Yani sorular hep benzer aslında adetli bir kadın adetten temizlendiği zaman su bulamazsa ve birden çok namazında vaktinin geçme tehlikesi varsa teyemmüm edebilir mi?
Abdulaziz Bayındır: Bir tane yani su bulamazsa tamam, birden çoğa lüzum yok.
Yahya Şenol: Şöyle bir görüş bildirmiş birisi demiş doğru olur mu, ben teyemmümün su bulununca bozulacağı kanatindeyim, şu gerekçelerle bir, abdest ayetinin namaza başlayacağınız zaman yıkanın dolayısıyla yıkanmayla kazanılan temizliğin esas olması diyor. Buradan yola çıkarak söylenebilir mi?
Abdulaziz Bayındır: Denemez çünkü yıkanın diyor ama su bulamazsan şunu yapın diyor aynen bulamazsın kelimesi yemin kefaretinde de var, hata yoluyla adam öldürmelerde ki kefaretlerde var. Ondan sonra zihar kefaretinde var. Bulamayan kişi şunu yapar diyor, tamam o da esas yerine geçmiş oluyor, bir tek şey yapılmıyor.
Yahya Şenol: Bir de bunun arizi oluşunu şu şekilde örneklendirmiş. Namazların vakitli bir şekilde farz olması bu sebeple korku namazında yürüyerek hatta binek üzerinde kılınması hatta bir rekata kadar düşebilmesi de yine teyemmümün geçici bir temizlik olduğunu bize hissettiriyor.
Abdulaziz Bayındır: Onların hiç birisi geçici değil yani su bulamadınmı teyemmüm edersin geçici falan yok. Abdest neyse, gusül neyse teyemmümde o ama teyemmüm şartı var.
Enes Alimoğlu: (Maide suresi 6. ayet) “ve lâkin yurîdu li yutahhirekum”
Yahya Şenol: Ona teyemmümde giriyor belliki
Abdulaziz Bayındır: Ona teyemmümde giriyor Allah sizin temiz olmanızı istiyor dediğine göre evet teyemmüm giriyor oraya.
Abdulaziz Bayındır: Şimdi bir ilan var. Yarın Allah nasip ederse Akabe vakfında Kur’an’ı Kerim’de zikir kavramı konusunda bir konuşmamız olacak bunu buradan sizlere duyurmuş olalım.
Bir katılımcı: duyamadım
Abdulaziz Bayındır: Şu anda gelemem Ocak ayının sonunda Allah nasip ederse
Bir katılımcı: Hocam mezheplerde şu konu geçmişti mesela tam uyandınız üç dakika var vaktin geçmesine orada ..onun tam cevabını alabilir miyiz?
Abdulaziz Bayındır: Orada teyemmüm etmediğiniz takdirde namaz geçiyorsa su bulamamışsınız demektir, o kadar. Yani vakitle sınırlı bir şey o.
Abdulaziz Bayındır: Bir dakika şunu tamamlıyayım, biriniz tuvaletten gelmişseniz sözü burada bir işe yarar başka bir yerde bir işe yaramaz yani abdestiniz bozulmuşsa manasına.
Bir katılımcı: Su ya da toprak bulunmadığı takdirde herhangi bir şansı yoksa öğle namazını kılar, duyamadım eder diye bir cümle geçti
Abdulaziz Bayındır: Şafi mezhebinde geçti ama Şafide de daha sonra kaza edecektir dedi, Hanbelîler etmeyecektir dediler. Ama orada da yani hiç yoktan gene hiç yoksa bir toz moz falan filan vardır yani ister istemez.
Mehmet Ruzi: Şafi mezhebi ….hariç toprak cinsinden herşeye teyemmüm yapabilir.
Abdulaziz Bayındır: Toprak cinsten denen ne?
Mehemt hoca: Zırnıh, kireç, …hepsi var, kiremit
Yahya Şenol: Bir Şafilerde yok.
Abdulaziz Bayındır: Uçakta bunların hiç birisi yok
Mehemt hoca: Elbisenin tozu olabilir.
Abdulaziz Bayındır: Toz ne arıyor uçakta kardeşim
Yahya Şenol: Uçakta tek şansı Halis Toprağı bulması başka türlü hiç kurtarmaz yani
Bir katılımcı: Uçakta abdest alabilme şansı var.
Abdulaziz Bayındır: Olay abdest değil gusül gerektiği zaman ne yapacaksınız?
Bir katılımcı: On beş saat falan sürüyor…
Abdulaziz Bayındır: Tamamda gusül gerekebilir uçakta problem o abdest değil.
Bir katılımcı: Hastanede yatıyor su falan kullanamıyor, yataktan kalkamıyor, yatalak hasta…
Abdulaziz Bayındır: Yatalak hasta ona abdest aldıracak birisi yoksa teyemmüm eder.
Bir katılımcı: Teyemmümde edemezse!
Abdulaziz Bayındır: Ya hastanede teyemmüm problem olmaz birisine söylersiniz saksılardan toprak getirir yani zor birşey değil. Hastanede problem değilde sıkıntı olan uçak, uçakta şimdi şurada bir bulutun üstüne çek desen bile bulutta toprak yoktur.
Bir katılımcı: Tuğla olur mu?
Abdulaziz Bayındır: Tuğla toprak cinsinden olduğu için olabilir.
Bir katılımcı: Mermerler var mesela…
Abdulaziz Bayındır: Mermerde topraktır, toprak cinsindendir yani. Peki, hepinize çok teşekkür ediyoruz sağ olun.