Elhamdulillahir rabbil alemin vessalatu vesselamu ala resuline Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ecmain.
Bugün Allah nasip ederse özürlü kişilerin nasıl abdest alacakları ile ilgili Kur’an’da sünnette neler var, mezhepler bunu nasıl değerlendirmişler onu anlamaya çalışacağız. Giriş olarak geçen hafta ve evvelki hafta biliyorsunuz önceki ümmetlerin yaptıklarının Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem tarafından tasdikinin çok önemli olduğunu anlatmaya çalışmıştık.
Dünde bir arkadaşımızın çalışması vesilesiyle gördük ki Zerdüştlerde de namaz öncesi, ellerini ve ayaklarını yıkama farziyeti var, tıpkı Yahudilerde olduğu gibi. Bizim Kur’an merkezli oluşmamış İslami ilimler Zerdüştleri gereği gibi değerlendirmiş değillerdir. Onlar aslında ehli kitaptan olmalarına rağmen ehli kitap sayılmamışlardır. Niye ehli kitaptan olmalarına rağmen diyoruz? Çünkü Kur’an’ı Kerim onları ehli kitap olarak değerlendiriyor. Hac suresinin 22. suresinin, 17. ayetini okuyalım. Allahu Teala burada insanları üç sınıfa ayırıyor. “İnnellezîne âmenû” Birinci sınıf olan “müminler” İkinci sınıf bu vellezîne vellezîne, ile ayrılıyor. “Yahudiler, Sabiiler” Bunlarda daha çok Irak tarafında yerleşmiş olan insanlardır. “Nasraniler, Mecusiler” Yani Yahudi, Sabii, Mecusi ve Nasrani aynı grupta. Sabiler Ginza adını verdikleri bir kitaba sahipler. Onlarda namaz kılıyor ve mutlaka abdest alıyorlar. Bu Mecusiler namazlarla ilgili iki türlü bilgi var elimizde birisine göre günde iki vakit, birisine göre beş vakit. Mecusilerinde Gata diye adlandırdıkları kitapları var, bir de o Gata’nın şerhi gibi, şu an dini hükümleri içeren Avesta dedikleri bir kitapları var. Üçüncü grupta “müşrikler” yani bunları dışındaki “diğer tüm din mensupları” Orada diyor ki Allahu Teala: “Allah kıyamet günü aralarını ayıracaktır, Allah her şeye şahittir.”
Şimdi burada şunun için dedik o önceki ilahi yani kendisine nebi gelmiş olan bir nebinin tebliği olan dinleri kendi geçmişleri ile birlikte değerlendirip o şekilde davet etmek gerekiyor. İşte Rasulullah’ın musaddik olması çok önemli işte musaddik olması onların yaptıklarını başlangıçta devam ettirmesi ile ortaya çıkıyor. Şimdi burada bugün anlatmak istediğim bir husus var, o da, bütün nebilere Allahu Teala kitap ve hikmet vermiş. Muhammed sallallahu aleyhi ve selleme kitap ve hikmet vermiş bu ikisini Müslümanlara öğretme görevi vermiş. Müslümanlarda bu hikmet kaybolunca hikmetin yerine geçecek bir şey var işte sünnet var. İlginç olanı şu geçende de söylemiştik bir tek İmam Şafi bir cümle olarak işte Eski güvendiğim birinden duydum, hikmet sünnettir diye küçük bir cümle ama ne başı var ne sonu var, ne ilerisi ne gerisi, ne de üzerinde durulmuş bir konu. Öyle olduğu için bakıyorsunuz ki Müslümanlar gerçekten sıkıntılı, Kur’an’ı mı alacağız, öyle bir şey oluyor ki ortaya, öyle bir husus çıkıyor ki, ikili bir sistem. Allahu Teala’nın ayeti Rasulullah’ın sünneti, bu sünnet kelimesinin kendisi de sıkıntılı bir kelime. Çünkü sünnet kanun demektir, kanunda değiştirilemez bir şeydir sünnetullah Kur’an’ı Kerim’de geçer sünnet. Rasulullah’ın ağzından çıkan sünnet kelimesi tabiî ki Kur’an’da ki manasıyla çıkacaktır. Ashabın ağzından çıkan sünnet kelimesi tabiî ki Kur’an’da ki manasıyla çıkacaktır. Sünnete aykırı davranmak elbette ki haram olacaktır. Böyle olunca bakıyorsunuz ki, gerçekten öylesine karışmış işler ki işin içersinde çıkarsan çık. Allaha hamd olsun ki elimiz de Kur’an’ı Kerim varda çıkabiliyoruz.
Şimdi bakın elimde Eddarimi hadis kitabı, şimdi bu zatın kitabında bir bölüm var. 255 Senesinde vefat etmiş olan bir zat, doğumu belli değil. Siz 55 senelik bir ilmi hayatı olduğunu düşünün. Diyelim ki, 75 sene yaşamış, 20 yaşında başlamış olsun. Yani 200 Rasulullah’ın vefatıyla kendi arasında kaç sene olur? 190 küsür, 180 küsür sene olur, değil mi? Şimdi bakın burada bir başlık açmış Arapça okudu diyor. “Sünnet, Allah’ın kitabının üzerinde hüküm icra eder.” Şimdi bunların anlattıkları sünnet farklı bir şey, bunlarda sünnet Rasulullah’ın sözü, fiili ve davranışları olarak anlaşılıyor. Kur’an’ı Kerim’de ki sünnet ile buradaki sünnet kelimesi arasında fark var. Dolayısıyla, bu kelimelere farklı anlam yüklediğiniz zaman sistem gerçekten bozuluyor. Arapça okudu diye bir bab açmış yani “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellemin ağzından çıkan sözler kitap üzerinde hakimdir.” Yani o sözler Kur’an’a tercih edilir. Tercih edilir dediğiniz zamanda bu defa iki ayrı kaynak ortaya çıkıyor. Tercih edilir demek için birisini atmak lazım, değil mi? Kur’an’ı atıyorsun o zaman, bu nasıl bir şey yani. Bu defa hakikaten bir şirk mantığı ortaya çıkıyor yani Allah bir şey söylüyor Allah’ın elçisi başka bir şey söylüyor o zaman bu elçi değil mi? Elçi nasıl başka bir şey söyler. Şimdi bu mantıkla hareket ederseniz, şimdi bunlarda bir hikmet mantığı yok biliyorsunuz bizim ulemada hikmet mantığı yok. Bilmiyorum bu Eddarimi’de var mı ama onu da hissedemiyoruz, yazdıklarından onu anlayamıyoruz, hikmet mantığı yok. Bakın en baştan mesela şey yapılmış, bozulmuş yani, ta işte 255 yılında vefat eden bir zat yani Hicri 255, Miladi herhalde 900’ler falan olur.
Şimdi burada şey yapmış, diyor ki: Arapça okudu Şimdi El-Miktam bin Ma’diyekrib rasulullahtan rivayet ediyor. Onunla bu zat arasında Ahberalı Esed Bin Musa bir, Sena Muaviyetu, Sena Hasan Bin Cabir dört kişi var, dört kişi iki yüz sene içinde nasıl haber verecek haberi yani? Yüz, iki yüz sene dört kişi Rasulullah’ın vefatından sonra El-Miktam bin Ma’diyekrib ne zaman vefat etmiş? Ondan sonraki kişilerin bir birlerini görme imkânı var mı? Yani otuz sene arayla diyelim yani 120 sene olsun, olmuyor yani 170, 200 sene, 200 seneyi dörde bölersen 50 şer sene arayla dersen, bu kişinin karşı tarafa nakletmesi için de aldığı zamanda 15 yaş olması lazım en az atmış sene, olacak gibi değil yani. Böyle seneye de vurduğun zaman ciddi sıkıntı var. Bu tür haberler Buhari’de de çok vardır yani anlayamadım… dedikleri yani üç tane ravisi olan hadisler ki Buhari’nin doğumu 205’te. Diyor ki: “Hayber günü Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bir takım şeyleri haram kıldı sonra dedi ki: Yani bir kişi koltuğuna şöyle dayanmış benim hadisimi nakleder, sözümü nakleder, şöyle der, aramızda Allah’ın kitabı var, onda bulduğumuz helali helal sayarız, haramı da haram sayarız. Bak dikkat edin Rasulullah’ın haram ettiği tıpkı Allah’ın haram ettiği gibidir. Dikkat edin o insanlara uymayın demiş oluyor. Peki, Rasulullah kim? Rasul Allahu Teala’nın elçisi demektir, değil mi? Elçi kendine verilen elçilik görevi dışına çıkamaz ki. Elçi birisinin sözünü hiç ilave ve ya çıkarma yapmadan başkasına nakleden kişidir. Elbetteki Rasul’ün haram kıldığı mürsilin haram kıldığıdın bunda hiç şüphe yok. Ayeti kerimede Cenabı Hak ne diyor? Muhammet sallallahu aleyhi ve sellemi Allah’ın Rasul’ü olarak bildirdiğinde Araf 157. ayette “Temiz şeyleri onlara helal kılar, pis şeyleri haram kılar” Burada Rasul olduğu için kendisi değildir, onu elçi olarak gönderendir. Ama onun ağzından çıktığı için o mecazen o helal kılar, haram kılar diyebilirsiniz ama Nebi sıfatıyla Allahu Teala ondan bahsedince Tahrim suresinde (1. ayet) “Yâ eyyuhen nebiyyu lime tuharrimu mâ ehallallâhu lek” diyor. Şimdi Nebi sıfatıyla elçilikten bahsedilmiyor, “Sen Allah’ın helal kıldığını nasıl haram kılarsın?” diyor. Şimdi o zaman burada şu ortaya çıkıyor demek kin nebi sıfatıyla Rasulullah sallallahu aleyhi ve selemin yaptıkları var. Yanlış yaptıkları zaman Cenabı Hak uyarmış bize doğru gelmiş. Peki, o zaman Rasulullah sallallahu aleyhi ve selleme Allahu Teala Maide 49’da “Ve enıhkum beynehum bimâ enzelallâhu” demişse “Onların aralarında Allah’ın indirdiği ile hükmet, onların arzularına uyma.” demişse o zaman nebi olarak verdiği hükümde de işte Tahrim suresinde yanlış hükümden dolayı eleştirilmişse o zaman burada anlaşılması gereken bir husus var, hikmet meselesi. Demek ki, Rasulullah bize hikmeti de öğretmiştir, o zaman hikmeti de öğrettiyseniz Kur’an’la sünnet arasında herhangi ya da Kur’an’la Rasulullah’ın verdiği hükümler arasında herhangi bir mübayenet olması söz konusu olamaz ki birisini bırakıp diğerini alasın. İşte bunun abdeste yansıması ortaya çıkıyor.
Şimdi arkadaşlarımız okuyacaklar hadisleri ondan sonra arkasından bir daha tekrar bir değerlendirme yapacağız. Rasulullah’ın özürlü olan kişilerle ilgili sözleri var. Mesela hanımların adet dışı kanamaları var. Bu kanamalar devam ederken nasıl namaz kılacaklar? Mesela Rasulullah’ın eşlerinden Zeynep Binti Cahşla ilgili yapılan rivayet var. İtikâfa giriyor, öylesine kanaması fazla ki altına leğen koymak zorunda kalıyorlar ve o camide bu hanım. Şimdi böyle bir hanımın namaz kılması var, bununla ilgili Rasulullah’ın sözleri var. O sözlerin sahabe ve tabiin dönemindeki değerlendirilmesi var, bir de daha sonra mezhepler dönemindeki farklı değerlendirmeleri var. Hepsinden daha önemlisi Kur’an’ı Kerim’in bize söylediği bir şey var. Diyor ki Allahu Teala Hac suresi 78. ayette: “Allah bu dinde size hiçbir güçlük yüklemiş değildir” diyor Hac 78, 22. sure 78. ayet “Allah bu dinde size hiçbir güçlük yüklemiş değildir” diyor. Abdestle ilgili ayetin sonunda da ne diyor Allahu Teala: (Maide suresi 6. ayet) “Abdest emriyle Allah size sıkıntı vermek istemiyor, sizin temiz olmanızı istiyor” Temiz olmamızı istiyorsa güçlükte istemiyorsa o zaman hükümler ona göre olmak zorundadır.
Sonra Kur’an’ı Kerim’e baktığımız zaman diyor ki ayet abdestin bozulmasıyla ilgili (Maide suresi 6. ayet) “Sizden biriniz ğayttan gelirse” ğayt dediğimiz tuvalet işte bugün bizim tuvalet diye tanımladığımız şey. Şimdi tuvalete özürlü bir kişi her defasında tuvalete gidemeyen kişidir. Mesela bazı insanlarda idrar akıntısı vardır, engel olamaz. Şimdi son zamanlarda bir takım ameliyatlarla bağırsakları dışarıya alınması söz konusu bazı kimselerin. Bazılarında sürekli gaz çıkarma derdi var. Şimdi bu sıkıntılı insanlara bunların sıkıntılarını gidermek gerekirken bakıyorsunuz ki bu sıkıntıları arttırıcı hükümler var. Şimdi kış günlerine girdik tabi, şimdi iki gündür görüyorum Süleymaniye Camiine gelen yaşlı bir adam var. Adam son derece onurlu, tertemiz tek başına yaşayan bir adam. Sabahları ben camiye giderken bakıyorum ki paçalarını dizlerine kadar şey yapmış dışarıda o soğukta abdest alıyor. Caminin içine girdiği zamanda bir süre ısınamadığı da belli o kazağını burnuna kadar çekiyor ki nefesiyle ısınabilsin, tekte yaşayan bir insan. Yani şimdi bu din insanlara sıkıntı vermek için gelmemiştir. Allahu Teala diyorsa ki: “Tuvaletten gelirseniz” tuvalette yapılan şeyler bellidir. Mesela, Hanefilerin kan abdesti bozar dediklerini biliyoruz, bunun hiçbir delili olmadığını da biliyoruz. Kendi kitapları dışında geçen herhangi bir delili yok. Şafilerin kadına dokunmak mesela bir erkek bir kadın dokunsa diye abdesti bozar diye bir şeyleri var. Bunun da hiçbir delili olmadığını, delillerin onların aleyhinde olduğunu lehine olmadığını da biliyoruz. E o zaman bunları nasıl değerlendireceğiz?
Şimdi arkadaşlarımızı önce teker teker dinleyelim, ilgili hadisleri de dinleyelim ve buradan bu girişi yapmamın asıl sebebi şu, hadisler maalesef Kur’an’la birlikte değerlendirilmiş değildir. Şimdi siz nesihle konusundaki kitaplara bakarsanız, nesihle ilgili yazılanlara bakarsanız yani Kur’an’ın hükmünün ortadan kaldırılması, bir ayetin hükmünün ortadan kaldırılması anlamına işte sünnet Kur’an’ı nesh eder mi diye şey vardır. Nesh eder diyen de nesh ettirmiştir, nesh etmez diyen de nesh ettirmiştir. Yani nesh eder diyende ayetin hükmünü ortadan kaldırmıştır, etmez diyende kaldırmıştır. Onun için öyle bir acayip bir şey var ki, şimdi siz sünnete Kur’an’ı nesh ettirdiğiniz zaman Kur’an’ı kendinize uydurma fırsatı bulmuş oluyorsunuz. Çünkü sünnet kelimesine bir kere farklı mana verilmiş, hadisi uydurmak mümkün ama ayeti uydurmak mümkün değil. Sonradan o kadar çok şeyler olmuş ki gerçekten o Abbasi döneminde, şimdi o yanlışları ayrıntılı bir şekilde ortaya koyup bu dini yaşanmaz hale getiren görüşlerden ayıklamamız lazım. İşte onlardan bir tanesi de özürlülerin namazıdır. Şimdi ilk sırada kim konuşuyor? Enes Alimoğlumı şimdi önce Şia’dan mı başlıyoruz. Enes Alimoğlu Şia ile ilgili görüşleri nakledecek. Ama tekrar edelim kendisinin Şia ile alakası yoktur ama o konuları Enes Alimoğludan dinliyoruz.
Enes Alimoğlu: Bismillahirrahmanirrahim. Geçende gusül konusunda ders yaparken istihaze konusuna ele almıştık. İstihaze üçe bölünür, az olan, orta olan ve çok olan. Az olanı normal abdesti bozuyor, orta olan ve çok olan gusül abdestini bozuyor. Gusül abdesti, istihaze kadınlar, istihaze. anlayamadım. olduğunda eğer kontrol altına alma imkanı varsa sabahleyin bir kere gusül abdesti alacak, her namaz için abdest alıp namazını kılacak. Eğer akıyor halette ise, her farz namaz
Abdulaziz Bayındır: Kontrol ediyorsadan maksat ne?
Enes Alimoğlu: Bu bir kumaş parçası ile onu akmaktan engelleyebilirsin.
Abdulaziz Bayındır: Tamam, kontrol akmasını engelliyor, kumaş parçası çekiyor onu.
Enes Alimoğlu: Eğer umduğundan çok ise öğle ve ikindiyi bir gusülle cem edecek akşam ve yatsıyı bir gusülle cem edecek, sabah namazını ayrı bir gusül abdesti alacak. Üç gusülle beş vakit namazı kılacak.
Abdulaziz Bayındır: Yani hem zaten kadın kan kaybından onu da düşünürseniz vücuttan ciddi manada şey olur çünkü kan vücut için çok temel bir ihtiyaç. Vücut ciddi manada direnç kaybedecek bu direncini kaybetmiş kadına da diyeceksin ki günde üç defa da gusül abdesti al. Yani şimdi hadi sıcak memleketlerde bir parça ama şimdi böyle bir yerde yani öl demektir başka bir şey değil öl.
Enes Alimoğlu: İstihaze ile ilgili Şiilerin görüşü bu. Özürlü kişiler konusunda biraz farklı görüşleri var biraz ileri gittiğimizde.
Abdulaziz Bayındır: Bunun delili ne, bu görüşün?
Enes Alimoğlu: Bu görüşün zaten İmam …
Abdulaziz Bayındır: İmamlar söyledimi yetiyor. Daha öncede okumuştum, bunlar imamların sözü Allah’ın sözü, imama itaat Allah’a itaat, imama karşı gelmek Allah’a karşı gelmek, imamı tanımamakta kâfirliktir. Onun için o ezan okunurken eşhedü enne aliyyenveliyullah diyorlar. O bizim için Ali veliyullah Allah’ın velisidir hiçbir mahsuru yoktur diyorsunuz da onların şeyi sizin dediğiniz manada değil. Eşhedü ne demek? Ben şahidim değil mi? Yani bu bir iman esası iman ilkesidir. Yani bunun anlamı şu Rasulullah’tan sonra halife Ali’dir eğer diyorsan ki Ebubekir, kâfir olursun. Bizim değerlendirdiğimiz anlamda değil o. Canım ne olacak Ali radiyallahu anh tabiî ki Allah’ın tabiî ki veli kuludur o manada değil maalesef yani bunları çok iyi anlamak lazım.
Enes Alimoğlu: Ondan sonra selasul bevl
Abdulaziz Bayındır: Selasul bevl dediği idrarı tutamama
Enes Alimoğlu: Bir de bu Arapça okudu diyor.
Abdulaziz Bayındır: Yani bir de ishal olan insanlar vardır tutamayacak hale gelenler. İşte mesela bugün şeyler o kapsama girebilir. Ameliyat olup ta dışarıda torbaya pislikleri dökülenler.
Enes Alimoğlu: O konuda iki türlü görüş var. İstihaze, kıyas ederiz istihazede kadın nasıl her namaz için bir abdest alması gerekirse bunlar da her namaz için abdest alıp kılacaklar.
Abdulaziz Bayındır: Peki, gusülde gerekir diyorlar mı?
Enes Alimoğlu: Gusül gerektir demiyorlar. Gusül abdesti bozmadığı için Şimdi biraz ileri gittiğimizde bu Şia’ların 6. imamı Caferi Sadık, bu Caferi Sadık’tan gelen bir rivayet var. Bir kişi diyor ben Caferi Sadık’tan sordum, devamlı bu idrar yolundan bir şey damlıyor, kan veya idrar. Bu nasıl iş yapacak diye sordum İmam Caferi Sadık’tan. Caferi Sadık şöyle cevap vermiş. Arapça okudu
Abdulaziz Bayındır: Hadesi nahar demek istiyor, bak çok güzel bu.
Enes Alimoğlu: Bu Cafer Sadık’tan geliyor, buna dayanarak Şiaların…
Abdulaziz Bayındır: Şöyle demiş, idrar yollarından idrar ya da başka bir şey damlayan bir insan ne yapacak diye sorulmuş. Demiş ki, oraya bir bez koysun, ondan sonra da demiş namaz kılmasına devam etsin. Cenabı Hak onu bu sıkıntıya sokmuş, bu bir sıkıntıdır. Abdest bozucu bir şey olmadıkça abdestini tazelemesin yani o gelen abdesti bozmaz manasında.
Enes Alimoğlu: Öyle diyor.
Abdulaziz Bayındır: ki bu tabi en rahat edici şeydir yani onu yok saysın demiş.
Enes Alimoğlu: Bu hadise, Caferi Sadık’tan gelen bu rivayete dayanarak Şii’lerin bir bölümü şöyle diyor, Arapça okudu
Abdulaziz Bayındır: Yani o idrar akıntısından dolayı değil de ayrıca idrarı gelirse bu kişinin, bir de tuvalete gideyim derse, o akıntı yeterli olmayabilir yani o zaman abdest almalı, şartta değil de alması iyi olur, tercih edilir, diyor. Çünkü zaten o idrar yollarını hasta saydığı için arkadan gelen idrarı da abdest bozucu kabul etmemiş ama yaparsa iyi olur, demiş.
Enes Alimoğlu: Bu kişi Hicri 148’de vefat etmiş bunu söyleyen imam Şiilerin 6. imamı
Abdulaziz Bayındır: Caferi Sadık 148’de vefat etmiş evet.
Enes Alimoğlu: Ondan sonra 676. senesinde….
Abdulaziz Bayındır: Caferi Sadık, Ebu Hanife’nin de hocalarındandır bu arada söylemiş olalım.
Enes Alimoğlu: 676 senesinde vefat eden Hicri yılın bu kişinin yazan bir kitabı var Şiilerin el-
Muhtasar’un-Nafi’ fî Fıkhi’l-İmamiyye bu kitapta şöyle bir ibare var, Arapça okudu
Abdulaziz Bayındır: Yani bir adamda idrar akıntısı sürekli olursa namazını bu anlatılan gibi kılar ama bazıları demiş ki her namaz için abdest alması daha iyi olur ama şart değil.
Enes Alimoğlu: Arapça okudu diyor.
Abdulaziz Bayındır: İshal belki buna şeyde girer mi acaba yellenme hastalığı
Enes Alimoğlu: O var zaten anlayamadım…bir delil oluyor.
Abdulaziz Bayındır: Yellenme, adamlar sürekli gaz kaçıran insanlar var.
Enes Alimoğlu: Bu Şiiler de ki özürlü kişiler konusundaki bir grup Şiinin görüşü bu. Başka bir görüş var bu Hicri 1245’te yazılan bir kitapları var Şiilerin Müstenedü’ş-Şia Fi Ahkamı’ş-Şeriat diye. Bu kitapta diyor ki eğer özürlü kişi ishal olan veya yel kaçıran kimse abdest alacak ve namaz kılacak bir zaman olursa böyle bir şey kaçmadan abdest alır ve namazını hemen kılar. Eğer öyle bir zamanı olmadan zamanın hepsini ..olursa boş zamanı olmazsa…
Abdulaziz Bayındır: Sürekli akıyor.
Enes Alimoğlu: O zaman Arapça okudu her namaz için abdest alacak.
Abdulaziz Bayındır: Tam Hanefiler gibi
Enes Alimoğlu: Bu Hicri 1245. senesinde vefat eden bir kişinin yazdığı kitap son zamanlarda böyle değişmiş…
Abdulaziz Bayındır: Hanefilere uymuşlar orada. Şimdi Hanefilerde şu var biraz sonra arkadaşlarımız okuyacaklar. İstersen sen söyle Hanefi mezhebinden bir namaz süresi boyunca…
Fatih Orum: Hanefiler vakit kaydı koyuyorlar. Yani böylesi bir hocamın da bahsettiği rahatsızlıkları olan kişi bir vakit içersinde abdest alıyor, o abdestin bu mazeretlerden dolayı bozulmadığı kabul ediliyor. Bu vakit içersinde…
Abdulaziz Bayındır: Yok yok o değil özürlü sayılabilmesi için gereken şart.
Fatih Orum: Onu diyorlar ki bir vakit aştıktan sonra hala bu özür devam ediyorsa işte bu özürlüler sınıfındadır.
Abdulaziz Bayındır: Ama bu özür içersinde kesiliyorsa bir ara namaz kılacak kadar vakit
Fatih Orum: O özür değil.
Abdulaziz Bayındır: işte bunu bunlar söylemişler. Bu Şiayla eşit oluyor, tamam.
Fatih Orum: Bizim ilmihallerde de o yazıyor.
Abdulaziz Bayındır: Diyelim öğlen namazı saat bir de oldu, ikindi saat üçte oluyor mesela birden üçe kadar bir ara kesiliyorsa bir ara o ara namazını kılacak, kesilmiyor da devam ediyorsa her namaz için bir abdest alacak bunlarda öyle söylemiş.
Enes Alimoğlu: Yani Şiaların bir fırkası böyle söylüyor. Namaz esnasında çıkanda abdest o zaman affedilir çünkü orada… Arapça okudu vardır. Şimdi abdesti bozuldu dediğimiz zaman o kişi hiçbir zaman namaz kılamaz.
Abdulaziz Bayındır: Yani her namaz için abdest alacak, diyor.
Enes Alimoğlu: Her namaz için abdest alacak.
Abdulaziz Bayındır: Tamam o da Hanefilerin görüşü
Enes Alimoğlu: Özetlemek gerekirse bir fırkası abdest bozulmaz. Abdest alırsa her namaz için müstehaptır, iyidir ama onunla abdest bozulmaz diyor özürlü hallerde, selesül bevl, idrar kaçırma, yel kaçırma, ishal olma şeylerinde abdest bozulmaz. Bir fırkası da diyor ki abdest bozulunca her namaz için bir abdest alınır.
Abdulaziz Bayındır: Ama şey için peki adet dışı kanama olan kadınlar için
Enes Alimoğlu: O başka, onda imamlar karar veriyor.
Abdulaziz Bayındır: Değişen bir şey yok. Onlar eğer üç kez geliyorsa günde üç kez, sabahleyin bir banyo yapacaklar, öğle işle ikindiyi birleştirip banyo yapıp namaz kılacak, akşamla yatsıyı birleştirip banyo yapıp namaz kılacak. Onlar için işte ölümlerden ölüm beğen yani. Tamam, bu kadar mı? Teşekkür. Delil yok. İkinci sırada kim? Hanefi
Enes Alimoğlu: Delil yok.
Fatih Orum: Şimdi Hanefi mezhebinde dediğimiz gibi bir kişinin sahibi özür olabilmesi için o vakit şartını mutlaka koyuyorlar. Diyorlar ki, adam bir iki saatliğine böyle bir rahatsızlık geçirmişse bu sahibi özür değildir ama bir namaz vaktini aşıp ikinci bir namaz vakti girdiyse tamam artık bu sahibi bir özürdür diyorlar. Şimdi Hanefi kitaplarına bakıldığında burnu sürekli kanayan veyahut vücudunun herhangi bir yerinde kan olan ve bu kan sürekli sızıyor, akıyorsa yahut işte biraz önce bahsedildiği gibi sürekli yelleniyor ve idrar kaçırıyorsa buna sahibi özür diyorlar ve bunların abdesti ile ilgili olarak şu hükmü veriyorlar. Bu kişiler her namaz vakti için abdest alır, diyorlar. Öğle namazı vakti girdiyse öğle namazı vakti abdestini alıyor bununla öğle namazını kılıyor ve bu mazeretlerden dolayı bu abdestinin bozulmadığına hükmediliyor ta ki nereye kadar? Bir diğer namazın vakti girene kadar, vakit şartını koyuyorlar. Bunu da yaparlarken, bu hükme varırlarken kıyas metodunu kullanıyoruz biz diyorlar. Peki, bu özürlülerin bu konuda ki durumları neye kıyas yapılıyor. Diyorlar ki, istihaze konusuna biz bunu kıyas yapıyoruz, benzer konudur diyorlar. Peki, sürekli işte bayanlardan gelen çeşitli rahatsızlıklardan dolayı bu akıntı dediğimiz istihaze kanından dolayı her namaz vakti için abdest alınmaya nasıl hükmediliyor. Bunun içinde bir hadis var diyorlar. İddia edildiğine göre peygamberimiz, biraz sonra o detaylara gireceğiz. Böylesi bir kandan şikâyette bulunan bir bayana diyor ki, “her namaz vakti için abdest al” Arapça okudu ifadesini kullanıyor Hanefiler her namaz vakti için abdest al diyor peygamberimiz kendisine bu sebepten dolayı gelen bir bayana.
Şimdi hani biz genelde Hanefi fıkhında geçen rivayetlerde sürekli kendisine atıfta bulunduğumuz bir kişi var Zeylai dediğimiz yine kendisi bir Hanefidir. Hanefilerin baş eserleri olan El- Hidayede geçen rivayetleri tahlil eden bir kitabı vardır Nasbu’r raye. İşte Zeylai bu Nasbu’r raye’de Arapça okudu her namaz vakti için ibaresi geçen rivayet hakkında garip diyor. Hatta şu ifadeyi kullanıyor, cidden ifadesini de burada kullanıyor. Cüneyt hocam bu cidden ifadesinin farklı bir şeyi var mı? Sadece garip ifadesinin yanı sıra cidden ifadesinin de kullanılıp kullanılmaması, cidden ifadesini de kullanıyor teyiden anlamında yani aslının olmadığı anlamında bunu söylüyor Arapça okudu. Şimdi mesela şuna baktık, bu Tahavi’Nin Şerhu Meanil Asar adlı eserine, burada baştan sona bütün konuyla ilgili rivayetleri veriyor, konuyla ilgili yani istihazeyle ilgili ne kadar rivayet varsa hepsini veriyor, hepsinde li külli salatin şeklinde geçiyor hepsinde. En sonunda diyor ki ancak Hanefiler vakit şartını koyuyorlar, li vakti külli salatin. Bunu da diyorlar ki, bu tür rivayetlerden işte bu rivayetleri aktaran ve bu rivayetlere muhatap olan kişilerin uygulamalarından hareketle Hanefiler muhtemelen bunu çıkartmışlardır diyorlar. Yani esasında li vakti külli salatin şeklinde bir ifadenin hadis metinlerinde geçmediğini de adam söylemiş oluyor. Sadece li külli salatin ifadesi geçiyor.
Abdulaziz Bayındır: Eski Hanefi kitaplarında vardı bu Bedayi’us Sanayi ile Mebsud’a bakarsan orada da derki Arapça okudu diyerek kendisi açıklar yanş müstehaza kişi her namaz için abdest alır yani her namaz vakti için diye onu kendi açıklamaları diye orada verir ama daha sonra gelenler bu açıklamayı da hadis diye naklediyorlar, işin sıkıntısı da o.
Fatih Orum: İşte Zeylai de bu ifadenin aslının olmadığını söylüyor. Şimdi li külli salatın şeklinde yani istihaze durumuna düşmüş bir bayanın her namaz için abdest almasının gerektiğine dair rivayetlerde de dikkat çeken bir husus var. Burada da biraz önce de söyledim burada da rivayetler var, hepsinde dikkat çeken bir husus bazen bu konunun geçtiği bayanın ismi değişiyor işte bir kısmında Fatma binti Ebi Hubeyş oluyor bir kısmında Ümmi Habibe Binti Caşh oluyor, Hamne Binti Caşh oluyor, Zeynep Binti Caşh oluyor, bir sürü isimler değişiyor, olaylar aynı oluyor, olaylar değişiyor yani bir şey var, kim gelmiş, ne sormuş, Rasulullah buna ne demiş, bir fluluk var. Çünkü zaten hadis eserlerinde de rastlıyoruz, diyorlar ki, bazen Rasulullah’ın bu bayanlara söylemiş olduğu şeyleri farklı anlayıp kendileri farklı uygulayan ve daha sonraki ravilerinde bu kişilerin uygulamalarını hadis olarak rivayet eden insanlardan bahsediyor. Mesela diyor ki bir tanesinde, İşte Peygamberimiz bir bayana söyledi kanını temizle namazlarını kılmaya devam et, Arapça okudu ifadesi var, böyle bir akıntın varsa bunu temizle namazlarını kıl şeklinde ifadeden sonra diyor ki, Peygamberimizin kendisine böyle söylediği bayan buna rağmen her namaz için abdest aldı, diyor. Ve kadının bu fiili daha sonra Peygamberimize nisbet edilerek Peygamberimiz ona her namaz için abdest al şeklinde rivayet edildiğini söylüyor. Mesela Tirmizi ve Müslim bu ifadeyi söylüyor, esasında diyor ki, bizzat bu hadis Tirmizi ve Müslim’in kitabında Peygamberimiz emretmemesine rağmen bu kadın her namaz için ayrıca abdest aldı diyor.
Abdulaziz Bayındır: İstersen o rivayeti bir oku da Türkçesini tam olarak şey dinlesin.
Fatih Orum: Kişi Fatıma Binti Ebi Hubeyş Peygamberimize geliyor işte öyle bir sıkıntısı olduğunı söylüyor Peygamberimizde ona Arapça okudu yani bu kanı temizle söylüyor.
Abdulaziz Bayındır: Yani sendeki kanı temizle diyor evet Arapça okudu
Fatih Orum: Arapça okudu sonra namazını kıl diyor. Tirmizi ve Müslim diyor ki, Peygamberimiz bu kadına böyle söyledi ancak kadın her namaz için abdest alarak bunu devam etti, bunu yaptı, diyor.
Abdulaziz Bayındır: Yok kadın böyle uygulamış olabilir yani ama bilmekte mümkün değil mi?
Mehmet Ruzi : Arapça okudu diye Urve ilave etmiş Ebu Davut
Abdulaziz Bayındır: Yani her namaz için abdest alır meselesini Urve ilave etmi Rasulullah’tan böyle bir şey dediği yok Rasulullah’ın dediği ne? “Tamam, kan geliyorsa kanını temizle namazını kıl.” Niye şimdi bak bu sözle ayet arasındaki ilişkiyi kurarsanız ne diyor Allahu Teala, şimdi iki hususa bakın bir, isterseniz Maide suresi 6. ayetini açalım ayet üzerinde konuşalım ki, daha iyi anlaşılabilsin. Şimdi burada diyor ki Canabı Hak: “Hasta olursanız, yolculuk halinde olursanız ya da tuvaletten geldiyse biriniz, kadınlarla ilişkiye girdiyseniz su da bulamadıysanız temiz toprakla teyemmüm edin.” Şimdi su bulamadıysanız dan anlaşılan nedir? Yukarıdan beri söylenen şuraları yıka, şuraları mesh et meselesidir. O organları yıkayacak su bulamadıysanız dır yoksa başka organları değil. Cünüpseniz banyo yapacak su bulamadıysanız demektir, onu zaten geçen haftalarda çok ayrıntılı bir şekilde burada incelemiştik. Şimdi burada ondan sonra diyor ki Allahu Teala: “Allah size bir sıkıntı vermek istemiyor.” Şimdi bu ayete bakın Rasulullah salallahu aleyhi ve selleme adet dışı kanamayla şikâyete gelen bir kadın. Şimdi bundan dolayı bu kadın hasta sayılır. Peki, su bulduğu zaman ne yapar? Abdest alır, normal abdest alır güzel ama hasta sayılması aslında hastalık abdesti bozduğu için değil ona dikkat edelim yani burada hastalık abdesti bozduğu için değil. Hastalık suyu kullanmasına mani olduğu için teyemmüm edin diyor. Ama bu istihaze olan kadının, adet dışı kanama olan kadının suyu kullanamama diye bir derdi yok. O zaman o kadının yapacağı şey normal abdest almaktır. Ne zaman normal abdest almaktır? Abdesti bozulduğu zaman, onunda delili ne? “Sizden birisi tuvaletten gelirse” ifadesi. Burada abdest bozucu olarak sadece o var başkası yok. Peki, adet dışı kanama olan bir kadın o kanama için ha kendine bakmak için kapalı bir alan olduğu için tuvalete girebilir ama evinde de bakar tuvalete gitmesine ihtiyaç olmaz yani nihayet bir bez kullanacaktır. İnsanın mutlaka tuvalete gitme ihtiyacı büyük ve küçük abdestinde doğar onun dışında doğmaz. O zaman bir şey kalıyor yani o sıkıntıya gerek yok, “Allah sizin tertemiz olmanızı ister” kalıyor ve tertemiz olmanıza karşılıkta Rasulaullah’ın “kanı temizle” bakın nasıl Kur’an sünnet bütünlüğü içersinde ne kadar uygun düşüyor, değil mi? Öyleyse o ve hadislerde de o kısmın her namaz için abdest al kısmının Urve tarafından ilave edildiği beri tarafta da yine aynı şey olarak Müslim’de aynı şeyi Rasulullah böyle bir şeyi söylememiştir, diyor.
Fatih Orum: Müslim o ifadeyi almıyor ve diyor ki, bu metinde benim almadığım bir ifade daha var aslında diyor. Beyhaki de Müslim’in bu ifadesini de şöyle yorumluyor, Müslim’in almadığım dediği ifade li külli salatın ifadesidir diyor.
Abdulaziz Bayındır: Her namaz için, her namaz için değil yani.
Abdurrahman Yazıcı: anlayamadım başka bir rivayette de yine Müslim demiş ki bu Hammad Bin Zeyd anlayamadım
Abdulaziz Bayındır: Hammad bin Zeyd’in ilavesidir bu diyor. Şimdi bakın yani ayetle karşılaştırdığınız zaman ilave kısmı nasıl anlaşılıyor görüyor musunuz yani. Bir de bu kitap sünnet bütünlüğü de son derece önemli bir husus olarak ortaya çıkmış oluyor yani sonuçta tamam kadın kanı temizlesin. Niye? Çünkü elbise kirlenecek, namaz kıldığı yer kirlenecek, camiye giderse cami kirlenecek falan. Bir bez kullanabilir ama şunu da şey yapalım biz mesela değerlendirirken sanki bütün dünyayı bizim gibi imkânlara sahip gibi düşünüyoruz. Yani öyle insanlar var ki üzerine giyecek bulamıyor nerden o bezleri bulsun da şey yapsın yani onları da düşünmek lazım.
Abdurrahman Yazıcı: Yatalaklar var.
Abdulaziz Bayındır: Yatalaklar var, bakıcısı olmayanlar var.
Fatih Orum: Bu rivayetlerde hocam Arapça okudu yani “Kanı temizle ve namaz kıl”
Abdulaziz Bayındır: Bak işte abdest bozucu bir ifade kullanmıyor, bu çok iyi. Mesela Rasulullah’ın bu sözü tamı tamına Kur’an’ı Kerim’e uygundur.
Fatih Orum: Durum bu olmakla birlikte işte ve biraz önce söylediğimiz her namaz için abdest al şeklinin oraya konulmasını da geçiyoruz ayrıca bu “Kanını temizle” ifadesinden dolayı da fakihler mesela Hanefiler diyorlar ki orada gusül kelimesi geçtiği için böylesi bir kadının en azından bir kez gusül alması müstehaptır diyor.
Abdulaziz Bayındır: Şimdi bunun guslü gerektiren hiçbir tarafı yok. Iğsili kelimesinden ığtesili rivayeti de var değil mi bazı yerlerde iğtesili diye de var yıkan şeklinde ama Arapça okudu dendiği zaman burada dem de varmıy dı iğtesileden sonra
Fatih Orum: Arapça okudu
Abdulaziz Bayındır: Ankit deme dendikten sonra o iğtesiliden gusül diye bir mana çıkmaz. Zaten gusül alınmasını gerketiren bir durum söz konusu değil orada. İşte şeydeki Şia’nın bir grubunun, Şiada yapılan gibi kadında sürekli kan geliyorsa üç kez gusül alınması, o da bu iğtesili ankit deme rivayetinden kaynaklanıyordur mutlaka.
Fatih Orum: Şimdi bir rivayet daha geçiyor konuyla ilgili bu Tahavi’nin eserinde de var. O da yine böylesi bir durumla gelen kadına onun ismi de Hamne Binti Caşh olarak geçiyor Peygamberimize böyle bir durumu olduğunu söylüyor Rasulullah ona diyor ki: “Sen altı, yedi gün kendini hayızlı olarak kabul et, sonra yirmi üç ya da yirmi dört gece ve gündüz namazını kıl, orucunu tut, böylelikle sen bu mazeretini yoka çıkartmış olursun ve normal kadınlar gibi senin bir takvimin olur” diyor. İkinci olarakta şöyle bir şey söylüyor Peygamberimiz “Öğleyi geciktir, ikindiyi öne al ikisini birlikte kıl, akşamı geciktir, yatsıyı öne al ikisini kıl ve sabah namazını da kıl, bu şekilde de namazlarını kılmış olursun” diyor. Bu şeyde de söylüyor Tahavi
Abdulaziz Bayındır: O kanı her defasında yıkanmanın sıkıntısından da kurtarmış oluyor.
Fatih Orum: Ancak bu rivayetin burada biraz önce söylediğimiz li külli salatın şeklinde kurgulanan rivayetten önceki uygulama olduğunu dolayısıyla bunun iki rivayet arasında bir nesih ilişkisi olduğunuda söylüyorlar, söyleyenler olmuş yani.
Abdulaziz Bayındır: Şimdi Kur’an’la bir alaka kurulmadığı için yalnız bu hadis hem sahihtir hem de çok çok önemli bir hadistir şimdi bugünkü tıpla da birebir uyuyor, değil mi? Bu konuda en çok Yahya uğraşıyor bu tür meselelerle tabiplerle de görüşüyor. Bugünkü tıpta da 29, 5- 30 gün diyorlar
Yahya Şenol: Şeyi yedi gün kabul ediyorlar en fazla.
Abdulaziz Bayındır: Yok yok toplamı 29- 30 arasında
Yahya Şenol: İkisi birlikte 28, 29 öyle bir ortalama
Abdulaziz Bayındır: Evet şimdi burada ne diyor altı veya yedi gün kendini adetli kabul et diyor ondan sonra kalan 21 gün müydü?
Fatih Orum: 23 ve ya 24 gece ve gündüz…
Abdulaziz Bayındır: 23 veya 24 gece 6 ve 7 gün mü gece mi o da?
Fatih Orum: 23 ve ya 24 gece ve gündüz…
Abdulaziz Bayındır: gece ve gündüz iyi ya 23 ve 24 otuzu buluyor.
Yahya Şenol: 28–30 arası…
Abdulaziz Bayındır: Ben şimdi öyle bir istatistik hatırlıyorum ortalama 29,5 gün diye de yanlış hatırlıyor olabilirim. Şimdi burada Rasulullah’ın verdiği bu adetli kadının adet görme süresi 6–7 gün bugünkü bilimsel çalışmalarla varılan nokta olarak ortaya çıkıyor. Ama oradan geriye doğru gittiğiniz zaman bakıyorsunuz ki buna dikkat edilmediği zaman, on gün, on beş gün hatta daha fazla on yediye kadar çıkanlar var. Şimdi kadınların burada çektikleri sıkıntıyı bir düşünün yani. Ama Rasulullah’a bak orada da o kadar güzel bir sistem kurmuş yani Rasulullah’ın meseleyi tam on ikiden vurduğu kısım hiç kimse tarafından görülmemiş. Öyle olunca da mesela siz fıkıh kitaplarında ki bilgileri bugünkü çalışmaları yapan insanlara gösterdiğiniz zaman şaşırıyorlar. Onu göstereceğinize Rasulullah’ın bu sahih olan sözünü göstersenize kardeşim.
Enes Alimoğlu: Duyamadım …diye bir hadis var.
Fatih Orum: Tabi tabi zaten bu hadisin başında söylüyor Peygamberimiz
Enes Alimoğlu: Duyamadım
Abdulaziz Bayındır: Bozan bir kan değil tabi evet bak bu da şey Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem diyor ki: “O bir damar çatlamasından ibarettir”
Yahya Şenol: Yani anormal bir durum, normal dışı…
Bir katılımcı: duyamadım
Abdulaziz Bayındır: Uzman doktor yedi günden fazlasını neydi adı Osman doğum hastanesinden Zeytinburnu’ndan gelmişti, Kadın doğum uzmanı gelmişti, yedi günden fazlasını adet kabul etmiyoruz demişti. Şimdi adeti bugün tabiplerin tespit etmesi çok kolay. Rahim her ay yeni doğabilecek bir çocuk için hazırlanıyor eğer çocuk olmuyorsa o ayki hazırlıklarda rahim tertemiz ediliyor sonra yenisine hazırlanıyor. Dolayısıyla, bunu tabiplerin gözlemlemesi ve tam bir sonuca varmaları çok kolay bazı şeyleri tespit zor olabilir ama biz yediden fazlasını kabul etmiyoruz diyince işte bakın Rasulullah’ın sözüne birebir meseleyi ortaya koymuş oluyor ama siz onu bırakıp ta işte on gün derseniz mesela Hanefiler üç günden az on günden fazla olmaz diyorlar. İşte Malikiler bir gün, bir gece diyorlar, on beş güne kadar çıkarıyorlar, Şafilerin ki farklı. Oradan hareket ettiğiniz zaman da ona bakan bir tabip şaşırıp kalıyor, Allah Allah diyor acaba biz mi yanlış yapıyoruz yoksa bu şey mi. Şimdi orada adam kadının rahmi de Allah’ın ayetlerinden bir ayet yani oradan gözlemliyor bir sonuç ortaya çıkıyor. O sonuçla Allah’ın dininde ki sonucun birebir uyması lazım.
Fatih Orum: Şimdi burada dikkat çeken bir şey var, gerçi biz bunu bütün derslerde görüyoruz. Şimdi Hanefi fıkhından önce herhangi bir konu ile ilgili hüküm veriliyor ve bu hükmün kaynağı da biraz önce söylediğimiz bir rivayet olabiliyor. İşte o rivayet neydi büyük bir ihtimalle birilerinin daha sonra olaya ekledikleri li vakti külli salatin, birisi oraya li vakti külli salatin ifadesini ekliyor mesela Hanefiler istihaze konusunda hüküm budur çünkü bü hükmün delili bu rivayettir deniliyor ama iş orada da kalmıyor dersin başında söylemiştik bu defa bu başka meseleler için asıl kabul ediliyor yani nas kabul ediliyor. Yani kıyasla herhangi bir mesele var hükmü aranan bir mesele, bu hükmü alınan meseleye bir asıl denilen kendisinin hükmü o meseleye uygulanacak bir asıl mesele bulunuyor. İşte bir kurgudan hareketle önce bir hüküm oluşturuluyor sonra oluşturulan bu hüküm
Abdulaziz Bayındır: Başka hükümlere dayanak oluyor.
Fatih Orum: tartışmasız kabul sanki tartışmasızmış gibi kabul edilerek işte burnu kanayana, idrar kaçırana, sürekli yarasından kan akana yani bizim özür sahibi dediğimiz kişilerde dayanak oluşturuluyor ve deniyor ki bunlarda her namaz vakti için abdest almalıdır diyorlar.
Abdulaziz Bayındır: Tabi her namaz vakti için dediği zaman …acaba namaz vaktinin girişi mi çıkışı mı?
Fatih Orum: Orada da mezhep içersinde ihtilaf var.
Abdulaziz Bayındır: Orada bitmiyor ki yani ondan sonra namaz vakti olacak ezan okunacak, okunmayı bırakın vakit gelmiş olacak. Peki, vakit geldikten sonra abdest alacaksın öbür namaz vaktine kadar kılarsın. Peki, o zaman öbür namaz vaktine kadar dediğin zaman ben sabah namazında abdest aldım, güneş doğdu henüz öğlen vakti gelmedi acaba öğlen vaktine kadar mı? O zaman tabi bu soruyu sorunca çatallaşma başlıyor. Şimdi bir kısmı diyor ki, yok vakit çıktımı abdest bozulur, diyor vakit
Abdurrahman Yazıcı: Teyemmümde…
Abdulaziz Bayındır: Teyemmümde de öyle bir şey yok ama onlar şey yapıyorlar. ondan sonra bir kısmı da yok diyor, öğlene kadar gidebilir. Peki, öğleden önce alacağımız abdestle öğlen namazını kılabilir miyiz? Ona ne diyorlar?
Fatih Orum: İşte ona Züfer olur diyor, diğerleri olmaz diyor. Orada da ihtilah oluyor yani.
Abdulaziz Bayındır: Evet, li vakti salah mesela demiyorlar ki li vakti külli salatinde hah onu da şey yapayımda yani Arapça okudu diye şey yaptığın zamanda onu lamda fi manasına kullanıyorlar, fi vakti külli salatin diyorlar yani o vaktin içinde olmalıdır diyorlar. Bari öyleyse Arapça okudu dese gene rahatlama olacak. İkindi vakti öncesinde abdest alıyorum dese onu da demiyorlar. Zaten ciddi sıkıntı oluyor adam abdest aldıktan sonra camiye gidemiyor, evinde kılıyor. Adamda camiye gitmek istiyor yani hakikaten sen cami gibi çok önemli bir şeyden adamı nasıl engellersin. Vakit girmeden de alamıyor.
Fatih Orum: Hocam bu Hanefilerde Hasari diye bir fakih var. Bu adam İmamı Muhammet’in El- Cami-i Kebir’i ile ilgili bölümlerini şerh ediyor. Bu konuların ele alındığı yani müstahazanın durumunun ele alındığı bölümü aynen bu şekilde anlatıyor, anlatıyor, anlatıyor şöyle yapacak, böyle yapacak ondan sonra diyor ki işte tüm bu söylediklerimi İslam dinin zorluk çıkartmama, kolaylık getirme ilkesinin birer yansımasıdır.
Abdulaziz Bayındır: Ne muhteşem ya tadından yenmiyor.
Fatih Orum: Bütün bunları söyledikten sonra bu meselenin bunlara mebni olduğunu söylüyor.
Abdulaziz Bayındır: Tadından da yenmiyor ne kadar da kolaylık ya. Yani kendi söyledikleri İslam dini oluyor, Rasulullah’ın söylediği ya da Kur’an’ı Kerim’in söylediği değil. Peki, teşekkür ederiz. Şimdi sıra kimde? Şafi de mi?
Yahya Şenol: Bu Şafi mezhebine geçmeden delillere bir temas edelim mi? Delilleri o. Onu ben Şevkani’nin Neylül Evtarinden kısaca arz etmeye çalışayım. Bu sürekli kanaması olan kadınların bir her namaz için gusül abdesti alması gerektiğine dair hadisler var, bir de her namaz için abdest iki türlü rivayetler var. Bu birincisi yani adet dışı kanama gören kadının her namaz için gusül abdesti alması ile ilgili hadis şöyle; Ebu Davut’t geçiyor ve Ayşe validemiz den geliyor. Demiş ki Ayşe validemiz Zeynep Binti Caşh adet dışı kanama gören bir kadındı, geldi bunu peygamber efendimize söyledi, Ya Rasulallah ne yapayım ben diye. Peygamber efendimiz de “Her namaz vakti için yıkan, gusül abdesti al” bu Ebu Davut’ta geçiyor fakat bu rivayetin senedinde yer alan raviilerinden dolayı hadisin zayıf olduğunu ulema söylemiş. Ve bundan dolayı İmam Nevevi diyor ki, cumhur yani çoğunluğu oluşturan âlimler kadının adet dışı kanama gören kadının her namaz için gusül abdesti alması gerekmediğini söylemişler. Onların ittifak ettikleri nokta şu, kadın adetten temizlendiğinde bir kez, adetten temizlendiği için gusül abdesti alır bir daha da ikinci bir adet gelinceye kadar gusül abdesti almasına gerek yok. Yani bu hadisi diyor ki Nevevi, Peygamber efendimizden hiçbir sahih hadis gelmemiştir bu konuda, gelen hadislerde diyor, sadece hayızın bitiminde bir kere gusül abdesti alma konusunda, bunun dışında her namaz için ve ya her namaz vakti için adet dışı kanama gören kadın gusül abdesti alır diye sahih bir hadis yoktur diyor.
Abdulaziz Bayındır: Bu hadiste sahih değildir yani.
Yahya Şenol: Yok bu hadis sahih kabul edilmiyor.İkinci bir hadiste hani Şiilerin görüşleri anlatılırken temas edilmişti hani namazları birleştirsin öğle ikindiyi, akşamla yatsıyı o birleştirilirken de gusül alsın. Onlar dedi mi demedi mi bilmiyorum ama Ahmet Bin Hanbel ile Ebu Davut’un kitaplarında ona dair bir rivayet var. O da yine Ayşe validemizden gelmiş, Sehle Binti Süheyl Bin Amr diye bir kadın o bu sefer adet kanamsına düçar olmuş gelmiş Peygamber efendimize ve bu durumda ne yapması gerektiğini sormuş. Peygamber efendimizde diyor ki, her namazda gusül alması gerektiğini söylemiş. Arapça okudu Onu nasıl çevireceğiz? Ona zor gelmiş bu olay, sonra Peygamberimiz Arapça okudu, demiş ki öğlenle ikindiyi birleştir bir gusül al, akşamla yatsıyı birleştir bir gusül al ve sabah namazı içinde bir gusül al yani günde beş vakit namazı üç vakitte kıl ve üç tanede gusül alarak kıl.
Abdulaziz Bayındır: Şianın şeyi gibi.
Yahya Şenol: Bu Ahmet Bin Hanbel ve Ebu Davut’ta geçiyor. Tabi bu İbni Hacer başta olmak üzere yine birçok âlim rivayet senedinde yer alan bir sahabiden dolayı bu hadisin sahih olmadığını söylemişler.
Abdulaziz Bayındır: Sahabiden mi yoksa raviden dolayı?
Yahya Şenol: Raviden dolayı İbni İshak diye bir adam geçiyor burada, o diyor ki, vehim yapmış burada öyle bir hadis yok. Ondan sonra bir de bu şeyi demiştik, ikinci hadislerde istihaze, adet dışı kanama gören kadının her namaz için abdest alması. Gusül abdesti alması gerektiğini cumhur oluşturan yani çoğunluğu oluşturan âlimler kabul etmedi dedik ama onlar her namaz için veya her namaz vakti için diyelim abdest alması gerektiğini söylüyorlar. Onların delilleri yine hadisi şerifler, mesela birinci hadis Ebu Davut, İbni Mace ve Trimizi’de geçen yani üç büyük sünen kitabında geçen şu rivayet, Adi bin Sabit o babasından o da dedesinde şöyle bir rivayette bulunmuşlar yani baba, oğul, torun dede öyle gitmişler. Demiş ki, Peygamber efendimiz adet dışı kanama gören kadın hakkında Arapça okudu “Bu hayız gördüğü günlerde namazını bırakır sonra gusl eder, adet kesildiği zaman guslünü alır ve sonra her namaz için ayrı bir abdest alır, namazını kılar, orucunu da tutar. ” İşte bundan dolayı her namaz için ayrı bir abdest alınması gerektiğini söylemişler. Burada her namaz derken farz namaz mı kastedilmiş yoksa her namaz vakti mi mezheplerde sadece itilaf konusu olan o ama nihayetinde her bir namaz için abdest alınması gerektiğini söyleyenlerin delilleri bu hadis. Bu da Şevkani şu notu düşmüş, demiş ki: Tirmizi bu hadisi rivayet etmiş ama buna dair notunu hükmünü vermemiş yani genelde Tirmizi hadis hasendir, sahihtir, hasen gariptir falan diye notunu belirtir, burada hiçbir şey söylememiş susmuş. Daha sonra Tirmizi hadislerini şerh eden İbni Seyidin Nas var, o demiş ki, Tirmizi burada sustu herhangi bir hüküm vermedi çünkü bu bapta herhangi bir sahih hadis yok.
Abdulaziz Bayındır: Sahih hadis yok
Yahya Şenol: Arapça okudu bu sahih babından bir hadis değil böyle söyleyelim. Bunun sebebi de diyor ravisi Adi bin Sabit’in zayıf olmasından dolayı.
Abdulaziz Bayındır: İşte Adi’nin ilave ettiği söylenmiş oluyor.
Yahya Şenol: Bu Adi bin Sabit’le ilgili muhaddislerden Yahya İbni Main Arapça okudu
Abdulaziz Bayındır: Onun sözüne güvenilmez demiş.
Yahya Şenol: Ebu Hatim’de demiş ki, Arapça okudu
Abdulaziz Bayındır: Hadisi zayıftır münkerdir, kabul edilmez.
Yahya Şenol: Nesai’de Arapça okudu, yani güçlü bir adam değil bu. Dara Kudni’de zayıf demiş. Bir çok yani hakkında söz söylenmiş biri bu.
Abdulaziz Bayındır: Bu hadise dayanılarak
Yahya Şenol: Dayanılarak her namaz için kadın abdest almalı denilemez kısaca.
Abdulaziz Bayındır: Şimdi en başta söylediğimi tekrar hatırlayın yani Rasulullah’tan çok sahih yolla da gelebilir hadisler biz bunları da çok gördük. Kur’an’ı Kerim’e taban tabana zıt olmasına rağmen çok sahih yoldan da gelebilir. Ha o hadisin Kur’an’a zıtlığı öyle herkesin kolayca oraya çıkarabileceği bir şey değil. Bu çok büyük ve yorucu bir çalışmadır ama bu çalışmaları yaptığınız zamanda sahih bile olsa zıt olabiliyor, zayıf bile olsa tamı tamına uygunda olabiliyor.
Yahya Şenol: İkinci bir rivayette yine Ayşe validemizden gelmiş, burada yine olayın kahramanı Fatıma Binti Ebu Hubeyş adındaki kadın, bu Peygamber efendimize gelip kendi durumunu arzetmiş. Demiş ki Ya Rasulallah Arapça okudu “Ben adet dışı kanama görüyorum, bir türlü temizlenemiyorum namazı bırakayım mı?” Namaz kılmayayım adetli günlerimde olduğu gibi. Peygamber efendimizde ona şu cevap vermiş. “Hayır, böyle bir şey olamaz sen hayızlı günlerinde sadece namazdan uzak duracaksın, adet dışı bir kanama olduğu zaman namazlarını kılacaksın. Hayızın bittimi guslünü al, sonrada her namaz için ayrı bir abdest alarak namazlarını kıl, artık kan yerdeki hasıra damlayacak bile kadar çok olsa namazını bu şekilde kılabilirsin” demiş. Bu Ahmet Bin Hanbel ve İbni Mace’nin süneninde geçiyor bu. İşte burada ihtilaf var. Tirmizi bu hadisi El-Camiu’s-Sahih’ine koyarken buradaki her namaz için ayrı bir abdest al ibaresini rivayet etmiyor. Yani Peygamber efendimiz ona sadece yıkan ve namazlarını kıl demiş oluyor Müslüm’e göre ama İbni Mace ve Ahmet Bin Hanbel’in kitaplarındaki hadiste her namaz için ayrı bir abdest al ibaresi var. Biraz önce söylenmişti bir daha tekrar edeyim ben, sahihi Müslim’de geçen hadiste her namaz için ayrı bir abdest al ibaresi yok. Müslim biz bunun sonunda bir şey var, onu atlayarak buraya alıyoruz diye kendisi notunu belirtmiş. Demiş ki başka yere bakarsanız görürsünüz ama ben buraya bu hadisi koyarken o ibareyi terk ediyorum. Beyhaki de işte bunun sebebini açıklamış
Abdulaziz Bayındır: Her namazda abdest al ibaresini
Yahya Şenol: Demiş ki, Arapça okudu burada bir şey var ki biz onu söylemeyi terk ettik Beyhaki diyor ki işte bunun terk ettiği cümle her namaz için abdest al cümlesidir. Niye bunu terk etti İmam Müslim? Çünkü bu ibare bu sağlam bir ziyade değil, değil mi o şekilde bunu çevirebiliriz.
Abdulaziz Bayındır: Rasulullah’tan geldiği sabit olmayan bir ziyade
Abdurrahman Yazıcı: Tefsir amaçlı olabilir ….
Yahya Şenol: Rivayetin orijinalinde diyelim biz her namaz için ayrı bir abdest al ibaresi yok. Yani nasıl toparlarız biz rivayeti Fatıma Binti Hubeyş gelmiş demek ki Peygamberimiz, Ya Rasulullah çok sık adet dışı kanamsı olan bir kadınım namazlarımı kılmasam olur mu? Peygamber efendimiz hayır sadece adetliyken namazlarını kılma, adetin bitince gusül abdestini al ve namazlarını bu şekilde kıl, demiş.
Abdulaziz Bayındır: Ve de başka bir şey söylememiş.
Yahya Şenol: Başka bir şey söylememiş, ibare bu. Şimdi işte buradaki hadislerden yola çıkarak ben şimdi kendi anlatacağım mezhebe geçeyim Şafi mezhebi bu her namaz için ayrı bir abdest al şeklindeki hadisleri kendisine delil olarak alıyor ve diyor ki, her namaz farz namaz için bu özür sahibi olan insanlar ister bu adet dışı kanaması olan kadın olsun isterse idrarını tutamayan herhangi bir erkek olsun ve ya herhangi bir kadın olsun bunlar her namaz, farz namazı kılacakları zaman ayrı bir abdest almak durumundadırlar. Yani bir abdestle iki farz namaz kılınmaz özürlüye göre Şafi mezhebinde böyle bir hüküm var. Özürlünün namazı eda etmesinin şartları diye birkaç şart öne sürüyorlar. Birincisi şu, diyorlar ki, devamlı özrü olan birisi idrar tutamıyor, adam veya kadın veya böyle bir adet dışı kanama var. Mutlaka abdest almadan önce istinca yapar yani kendisindeki bu şeyi temizleyecek. İkincisi, o akıntıyı durdurması içinde bir tedbir alacak yani bir pamuk koyacak, bir şey yapacak yani ..
Abdulaziz Bayındır: Bez bağlayacak…
Yahya Şenol: Bez bağlayacak neyse, üçüncüsü bunların arasını açmayacak, yani önce istinca yapacak hemen durdurması için önlem alacak ve derhal abdest alacak ve abdest aldıktan sonrada derhal namaz kılacak. Bunları peşi sıra yapmak zorunda araya bir şey koymayacak. Hepsi peş peşe olacak abdestin akabinde namaz kılacak burada sadece diyor, cemaate katılmak için camiye giden kişi o süreyi bir bekleyebilir. Yani evinde abdest almıştır, camiye gider ve camide cemaati beklemek için o süreyi normal karşılayabiliriz diyor bunlar ama camide cemaatle kılmayacak olan kişiler abdestini alır almaz derhal namazını kılacak araya hiçbir şey sokmayacak.
Abdulaziz Bayındır: Ne ilave hükümler var görüyor musunuz yani şimdi bir taraftan derler ki ibadet konuları ancak Rasulullah’tan ve Kur’an’ı Kerim’den öğrenilir öbür taraftan da kendileri bir sürü ilave yapıyorlar.
Yahya Şenol: Evet, bir de diyorlar ki bunlar hangi namazı kılacaksa o namazın vaktinin girmesi lazım bu şekilde özürlünün abdestini alabilmesi için yani vaktinden önce yani öğlen namazının vaktinden önce alacakları bir abdestle öğlen namazının farzını kılamazlar bunlar, illaki öğlen vakti girecek ve özürleri de devam ediyor olacak. O esnada bunlar çok seri bir şekilde istinca yapacaklar, gerekli tamponu uygulayacaklar ve derhal abdest alacaklar, derhal namaz kılacaklar bu dört şey peş peşe olmak zorunda. Bu şekilde özür sahibi olan bir kişi bir abdest aldığı zaman sadece bir far namaz kılabilir ama o vakit içinde dilediği kadar nafile namaz kılabilir ve nafile ibadette yapabilir.
Abdulaziz Bayındır: Peki, daha önce kazaya kalmış bir namazını kılması…
Yahya Şenol: Kaza namazını da kılamaz, ikinci bir abdest alması lazım.
Abdulaziz Bayındır: Kaza namazı Şafi’de var biliyorsunuz adam diyelim ki hadi her namazın arkasından beş vakitte kaza namazı kılmayı adet ediyor ya bir o namaz için beşte onun için altı tane abdest alacak. Hepsinde de bu şartları…
Fatih Orum: Şadırvana bir seccade sererler
Yahya Şenol: Tabi bu kolaylığa ilaveten şöyle bir kolaylıkları daha var, diyorlar ki, özür abdesti alırken de özel bir niyet var ha öyle şey yapmayın yani. Ne diyeceksiniz? Niyet ettim farz namazını kılabilmek için abdest almaya. Bu şekilde niyet etmeden abdest alırsanız yani diyelim hadesten taharete niyet ettim derseniz onunla farz namazı kılınmaz.
Abdulaziz Bayındır: O da şirketten ikram, değil mi?
Yahya Şenol: Kolayılığı yani işin kolaylık tarafıymış bu. Yani küçük hadesin kaldırılmasına niyet ettim dese o olmaz. Neden? Çünkü diyor o kendisinde ki akıntı normalde o abdesti bozar. Dolayısıyla, bunun esas yapması gereken
Abdulaziz Bayındır: Normalde abdesti bozarın bir delili yok işte.
Yahya Şenol: O buradaki ibareden yola çıkarak söylemişler.
Abdulaziz Bayındır: Bir delili yok, bakın bir Kur’an bağlantısı yok dikkat ediyor musunuz? Hadis bağlantısı da yok. Hani şeyde bir Şafi hocasına demiştim, bana biraz mezhebi savunmaya kalkıştı da, ya hocam dedim keşke biraz kıyas yapsaydınız o da yeterdi ibadetler konusunda öyle şeyler söylüyorsunuz ki ne Kur’an’da var ne sünnette var, farz koyuyorsunuz, haram koyuyorsunuz. Şimdi gerekçesini söyleyince benim işim var dedi kalktı gitti.
Yahya Şenol: Bir de belki hani bu günümüzde ki ağır ameliyatlardan sonra insanların başına gelen bir durum var, ona dair ibareleri var, şöyle, diyorlar ki, bir kimsenin idrar yolu kapamış olsa ve midesinin altında bir delik açılmış olsa, mide altında
Abdulaziz Bayındır: Şafi mezhebinde mi?
Yahya Şenol: Şafi mezhebinde
Abdulaziz Bayındır: Demek o zaman böyle bir şey varmış.
Yahya Şenol: Varmış evet, bu delikten diyor idrar veya meni gibi bir şey çıkarsa abdesti bozulur mide altında olmak kaydıyla ama midenin üstünde olursa o zaman abdestte, gusülde gerekmez bundan dolayı. Kapalı olursa ama bunların çıkış yeri kapalı olursa. Ve bir de diyor ki idrar yolu açık olduğu halde, idrar yolu açık ama yine midesinin altında bir delik varsa ondan yani hem oradan hem oradan gelirse o delikten gelenden dolayı abdest bozulmaz.….
Yahya Şenol: Mide hizası işte midenin düşün neresi oluyor?
Abdulaziz Bayındır: Şimdi Şafi’de zaten hani abdest bozan Şafi’de, Maliki de Hanbelî’de Arapça okudu
Yahya Şenol: Yoksa hani onu da söyleyelim buralardan ağız burun kanamasındaki kan Şafilerde abdesti bozmuyor hani onlar sahibi özür kapsamına girmiyorlar zaten. Onlarda abdest bozulmadığı için
Abdulaziz Bayındır: Vücudun herhangi bir yerinde kanama olursa abdest bozmuyor.
Yahya Şenol: Sadece ön ve arka bölgeden gelen kan diyorlar abdesti bozar diyorlar
Abdulaziz Bayındır: Sadece o iki bölgeden gelen evet, o da şey yapmak lazım onu şey yapmak lazım. Yalnız şimdi Şafi mezhebinde geçen hafta da okuduk onu da belki tekrarlamakta fayda var. Vücudun diğer bölgelerinde mesela diyelim ki bu kolunuzda bir şeyiniz var, yara var, yaranın üzerinde bant var, bir de sağ kolunuzda yara var, bir de sağ ayağınızda yara var. Peki, bunlar nasıl abdest alacak onu da bir anlat bakalım.
Yahya Şenol: Şimdi o sargıyla ilgili hükümler şey yapılıyor deniliyor ki birincisi abdest ve ya gusül abdesti alacağınız zaman sargılı olmayan yerleri yıkayacaksınız, o zaten herkesin söyleyeceği bir şey. Sargılı olan yeri mesh edeceksiniz.
Abdulaziz Bayındır: Ya bir tane şurada sargı var, bir tanede burada sargı var.
Yahya Şenol: Onun üzerini mesh edeceksiniz
Abdulaziz Bayındır: büyük bölümü açık…
Yahya Şenol: Kırık veya yaralı tarafın üzerinde sargı bulunduğundan onun yerine bir de teyemmüm yapacaksınız.
Abdulaziz Bayındır: Her sargı için bir teyemmüm
Yahya Şenol: Ayrı bir teyemmüm
Abdulaziz Bayındır: Bakın şimdi yüzünüzü yıkadınız, geldiniz bu kola kolun sargılı olmayan kısımlarını yıkadınız buraya da mesh ettiniz o sargının üzerine hemen bir teyemmüm almanız lazım. O teyemmümün arkasından sol kola geçiyorsunuz, sol kolun yıkanacak yerlerini yıkıyorsunuz, sargının üzerini mesh ediyorsunuz hemen bir teyemmüm daha alıyorsunuz ondan sonra ayağına kaç tane organında yara varsa onlar için her birisi için bir teyemmüm aldıktan sonra devam edecek. Sırayı da bozamaz.
Bir katılımcı: duyamadım
Abdulaziz Bayındır: Yorum şeklinde değil soru şeklinde
Bir katılımcı: Soru şeklinde olacakta sorunun nasıl olacağını şey yapıyorum. Bu kadar çok karıştırmaya mecbur muyuz?
Abdulaziz Bayındır: Siz mecbur değilsiniz de biz maalesef mecburuz şundan dolayı. Ben başlayayım gerisinin ne diyeceği belli de. Biz bu mezhepleri teker teker ortaya koymak zorundayız şundan dolayı siz Anadolu’ya çıkın ya da İslam coğrafyasının neresine giderseniz gidin mezhepler bu din olmuştur. Bu şeye benziyor bir vücutta ki kanserli hücrelerin teker teker temizlenmesi ameliyesine benziyor. Ondan sonra biz bunları yapmaya ihtiyacımız olmadan bu dersi birkaç hafta da bitireceğimize bir defada bitirirdik bunu bir defada bitirince bu defa öbür mezheplere mensup olan insanlara bir kanaat hâsıl olmuyor. Şimdi sizin yaptığınız bu itirazı diğer mezheplerinin mensubunun her birisinin mensubunun da yapması için bunu yapmak gerekiyor. Yani onlar bir iyice özümsesinler çünkü çocukluğumuzdan itibaren bunlar hak mezheptir ve ortaya konan usulü fıkıh kitaplarıyla da bugün hala İslam alemin in bütün eğitim kurumlarında bu mezhepler önce kitaba sonra sünnete uymuşlardır. Kitapta sünnette yoksa önce icma yoksa kıyasa başvurmuşlardır deniyor. Biz de diyoruz ki kardeşim bunların hiç birisi yok kendi kendinizi kandırmayın. Biz burada da bunu ortaya koyuyoruz.
Şimdi bu Süleymaniye Vakfı biliyorsunuz Allah’a çok şükür böyle bir iddiayla ortaya çıkan belki ilk vakıf yani. Şu ana kadar biz tarihte böyle bir şeyden haberdar değiliz. Sırtımızdaki sorumluluk çok fazla sıkıntı doğuruyor çünkü kolay değil. Bir sürü iş, vakit ayırıp ama bu teşhisi herkese yaymak için bunlara ihtiyaç duyuluyor ama bir müddet sonra tabiî ki sizin dediğiniz gibi bunları bırakacağız ve zaten bırakıyoruz da, işte şu şu.
Şimdiye kadar yaptığımız çalışmalarda benim dikkatimi çeken şu, bize sadece adetli kadının orucu konusunda itiraz ediliyor. Bir tek orada kendilerini güçlü hissediyorlar demek ki. Halbuki onu da yani çok güçlü bir şekilde ortaya koyduğumuz konusunda benim şüphem yok ama orada mesela şimdi işte Rıhle diye bir dergi var. O dergi bize karşı bir iki yazı yazmış ondan sonra diyor ki, önce usulümüze bakalım öyle her konu kitaptan sünnetten araştırılmaz diyor, önce oradan başlayalım. Ya bu ibadetle ilgili bir konu kardeşim senin o güvendiğin usül kitaplarındaki ibadet konularında kıyas yapılmaz diyor. Yani senin bu sözünü senin dayandığı kitaplar bile kabul etmiyor, bırakın bizi. Ama bir taraftan da Allahu Tealaya çok çok şükretmemiz lazım biz belki burada saysak beş yüzü bulmuştur bu mezheplerin yanlışlarını ortaya koyduğumuz konuların sayısı onlardan sadece bir tanesine oda kısık sesle itirazlar var o da korka korka, çekine çekine. İşte evellki hafta Diyanet’in Afyon toplantısında da sırf ona cevap verilmeye çalışılmış bir şey ortaya çıkmamış. Şimdi bu kadar sıkıntıya giriyoruz ama böyle güzel sonuçları da var.
Yahya Şenol: Son bir şey var bu sargılı kolla veya ayakla ilgili bir şey Şafi mezhebinde, deniyor ki eğer sargı bulunan organ teyemmümde kullanılan organlarsa yani yüz veya ellerden biri ise abdest ve teyemmüm aldığınız gibi iyileştikten sonra o şekilde kıldığınız bütün namazları da iade edeceksiniz.
Abdulaziz Bayındır: Ben onu unutmuştum bak onu iyi ki söyledin.
Yahya Şenol: Çünkü diyorlar abdestte teyemmümde eksik, eksik yaptınız. Dolayısıyla tamamlandığı zaman geriye dönük bütün şeyleri kılmanız lazım.
Abdulaziz Bayındır: Ya bir de o var ya dua et Ramazan bey yani bak hem o kadar sıkıntı ile abdest teyemmüm hem de namazını iade edeceksin diyor, iyileştiğin zaman ne kadar kolaylık var görüyor musunuz? Evet, peki şimdi Hanbeli mezhebindeyiz….
Abdurrahman Yazıcı: Hanbelî mezhebinde ise bazı şeyler Şafi mezhebine benziyor genel olarak söyleyecek olursak Hanbelî mezhebinde idrar akıntısı gibi özürlerde bu istihaze sahibi kadının durumuyla ortak olarak ele alınıyor yani hüküm olarak aynı hüküm veriliyor bunlara. Bunlarla ilgili genel hüküm Arapça okudu yani her namaz vaktinde bunların her birinin abdest alması gerekir diye
Abdulaziz Bayındır: Bu özürlerden dolayı her namaz vakti içinde namaz vakti için abdest alması gerekir
Abdurrahman Yazıcı: Abdest alması gerekir ancak eğer vaktinden önce alırlarsa Arapça okudu yani eğer vaktinden önce alırlar ve bu akıntı gelirse vesair bu şeyde
Abdulaziz Bayındır: abdesti batıl olur yeniden abdest alması gerekir.
Abdurrahman Yazıcı: Ancak burada benim dikkatimi çeken İbni Kudame’den de, Ahmet Bin Hanbel’den doğrudan bir rivayet yok. Sanırım bu müsterinden yer alan rivayetten hareketle bu Hanbeli mezhebinde ona ait çünkü Ahmet Bin Hanbel’in görüşü böyledir diye bir şey yok.
Abdulaziz Bayındır: Zaten ben de esas sana onu soracaktım, Ahmet Bin Hanbel hadisçi böyle bir söz söyleyemez.
Abdurrahman Yazıcı: Zaten birazdan söyleyeceğim İbni Recep diye bir muhaddis var Hanbelî mezhebine ait bunun şöyle bir ifadesi var Arapça okudu
Abdulaziz Bayındır: Evet diyor her namaz için gusül alınması konusundaki bu hadislerin tamamı sıkıntılıdır.
Abdurrahman Yazıcı: Arapça okudu
Abdulaziz Bayındır: Her namaz için guslü emreden hadislerin tamamı hastalıklıdır, illetlidir.
Abdurrahman Yazıcı: Bu şekilde İbni Recep görüşü böyle oldu. Yine burada şeyde yok benim dikkatimi çeken Hz. Ömer’in görüşü budur sahabeden bunun görüşü budur gibi böyle bir şeyde yok buda çok dikkat çekiyor.
Abdulaziz Bayındır: Bu konuda çok mühim bir hususu şimdi Abdurrahman Yazıcı hatırlatmış oldu. İşte Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den gelen rivayetleri gördük, orada esas sahih olan yani iki tane var. Birisi, kanını yıka, namazını kıl, her namaz için falan filan değil sadece temizlik olsun diyor. Öbüründe onu da söylemiyor. Sahabeden de bu konuda farklı bir rivayet yok, tabiinden bir Rabianın
Abdurrahman Yazıcı: mesela şey var hocam burada söylüyor yine birkaç kitaptan buldum Rabia var, İkrime var bir de Eyyüp diye birisi var bir de Leys Bin Sa’d var hocam, bunların da İmam Malik gibi bu şey görmedikleri naklediliyor.
Abdulaziz Bayındır: Abdest bozucu görmüyorlar yani özrü yani sahabeden tabiinden bunu özrü abdest bozucu gören bir rivayet yok. Şimdi bu konuda inşallah Maliki mezhebini biraz sonra dinleyeceğiz o en şey yapan insanlara kolaylık gösteren mezhep olarak inşallah.
Abdurrahman Yazıcı: Yani söyleyeceklerim bunlar Hanbelî mezhebi ile ilgili genel görüş bunlar.
Abdulaziz Bayındır: Tamam teşekkür ama burada tekrarlayalım o isimleri sahabeden herhangi bir şey yok ki bu özür herkeste olabilecek olan bir şeydir. Tabiinden de Rabia, İkrime Leys Bin Sa’d
Abdurrahman Yazıcı: Bir de Eyüp var ama bu Eyüp hangi Eyyüp bunu tam şey yapamadım. Anlayamadım olabilir belki tabiinden yani bunların görüşü İmam Malik gibi hatta Rabia Bin Abdurrahman’da Malik’in hocası
Abdulaziz Bayındır: O zaman tamam anlaşıldı suçlu bulundu, o öğretmiş onlara.
Abdurrahman Yazıcı: Hatta şöyle bir durum var hocam Hz. Ömer’in bu suikaste maruz kalıp şey yapıldıktan sonra devamlı kan geldiği bununla ilgili de öyle bir şey yok.
Abdulaziz Bayındır: Tabi namazını kılmış
Abdurrahman Yazıcı: kıldığı, her defasında abdest aldığı gibi bir şeyde yok.
Yahya Şenol: Kan abdesti bozmuyor zaten
Abdurrahman Yazıcı: Yani herhangi bir abdesti bozacak şekilde
Yahya Şenol: Onu söylese söylese Hanefiler söyler.
Enes Alimoğlu: Duyamadım
Abdulaziz Bayındır: Abdest bozulmaz
Enes Alimoğlu: Şimdi bunların şeysi ya Caferi Sadık’tan gelen rivayette bozulmaz.
Abdulaziz Bayındır: Ama Hanefilerde bozulmaz sözü yok.
Enes Alimoğlu: Mezhepler bıraksa…
Abdulaziz Bayındır: Biraz sonra gireceğiz ileriye doğru Evet Malikileri dinleyelim Mehmet Ruzi hocadan.
Mehmet Ruzi : Bismillahirrahmanirrahim. Maliki mezhebinde bu bahsedilen özür arkadaşların saymış olduğu tekrar saymaya gerek duymuyorum. Bu özürlü durumda abdest bozulmuyor ama abdest almasına müstehap diyorlar, delili de şu, Allahu Teala bize hitap ederken diyor normal şartlara göre hitap etmiştir normal şartlarda abdest alınması gerekir. Bir insan namaz kılmaya kalkarken abdest alma zorunludur. Şimdi özürden dolayı abdest bırakıldığı için bu vücut müstehape dönüşüyor yani müstehap dediğimiz şey budur özürlü durumlarda müstehaptır, zorunlu değildir. Fakat bu özür daha devam ediyorsa Arapça okudu diye bir ibare kullanıyor yani bu özür idrar daha şiddetli ya da yel kaçırma olayı daha şiddetli ise müstehap bile değildir abdest almayabilir.
Abdulaziz Bayındır: Şimdi burada bu delil üstü kapalı olarak Mehmet Ruzi söyledi de ben biraz daha açayım olayı. Yanlış ifade kullanırsam sende tahsiye et. Şimdi Maliki mezhebinin görüşü şu, diyor ki ayeti kerimede Allahu Teala abdest bozucu olarak (Maide suresi 6. ayet)“ev câe ehadun minkum minel gâitı” buyurdu mu yani “sizden biriniz tuvaletten gelirse” tuvaletten gelirse dediğine göre tuvalette öncen ve arkadan çıkan pislikler söz konusudur. Şimdi diyor ki, bu ayet normal durumda olan insanlar içindir yani Arapça okudu diye bir ilave ediliyor
Mehmet Ruzi: İstersen kısa bir ibareyi okuyayım Arapça okudu
Abdulaziz Bayındır: Arapça okudu diye öyle bir ibare hatırlıyorum da ben Maliki kitaplarından ama aynı mana tabi değişen bir şey yok. Diyor ki, Allahu Teala burada normal durumdaki insanlara hitap etmiştir. Şimdi hepimiz biliyoruz ki demek istiyor hatta bazı Maliki kitaplarından okuduğumu zannediyorum yani çok eskiden ama şimdi siz yeni okudunuz. Yani herkes bilir ki bir adam sürekli idrar akıntısı varsa onun için tuvalete gidemez zaten. Onun için o abdesti bozmaz, bir kimse gaz kaçırıyorsa onun içinde tuvalete gidemez o da abdesti bozmaz. Yani normal durumlarda tuvalete giden kişinin abdesti bozulur ama kendisini tutamıyorsa o artık normal durumu geçmişse bu abdest bozucu değildir diyor ama abdest alırsa güzel olur diyor. Fakat bu hastalık halini almışsa artık iyice zorlanmışsa güzel olurda demiyor artık almasın diyor artık.
Mehmet Ruzi: Yani müstehap bile değildir.
Abdulaziz Bayındır: Dolayısıyla bakın şeye Kur’an’ı Kerim’de ki duruma uygun oluyor, hadislere de uygun oluyor. İmam Malik’in kendisi de hadisçidir El- Muvatta diye bir hadis mecmuası vardır onun. Bitti mi?
Mehmet Ruzi: Bir de bu necasetin bu özürden dolayı insanın vücuduna bulaşmış olan necasetlerin çeşitli görüşler var ama hâkim görüş şudur yıkamaya bile gerek yoktur. Burada Ömer radiyallahu anh’tan gelen hadis vardır, Ömer radiyallahu anhın kendisinin yaptığı, diyor ki, idrar diyor baldırlarıma akardı diyor inci taneleri gibi diyor, namazını bozmam diyor bunu delil olarak alıyor.
Abdulaziz Bayındır: Ebu Ömer’den gelen baş şimdi biraz önce yok dedik bunu geçende de okumuştuk Ömer radiyallahu anh yani idrar baldırımdan akar namazımı da bozmam, mezi de var değil mi?
Mehmet Ruzi: Mezi de diyenler var, meni de diyenler var
Abdulaziz Bayındır: Mezi diyorlar meni değil, mezi yani o meni değil de mezi öyle hatırlıyorum. Yani bir de şey var biliyorsunuz kadınların cinsel organlarından gelen bir akıntı vardır yani tükrük gibi bir şeydir ama bunu abdest bozucu olarak kabul eder Hanefiler derler ki pamuk kullansın, pamuk kullandığı zamanda şunu söylerler pamuğun iç kısmının ıslanması abdesti bozmaz eğer o ıslaklık pamuğun dışına çıkarsa pamukta organın dışındaysa abdesti bozar ama o organın iç kısmında kalmışsa abdesti bozmaz derler böyle bir takım sıkıntılar var. Aslında o akıntının da abdest bozucu bir tarafı yoktur.
Bir de mezinin bozup bozmayacağı meselesi var. Mezinin abdest bozacağına dair de sağlam bir delil olmadığını da burada daha önce konuştuk. Çünkü mezi yani erkeklerin, kadınlarda da olur şehvetlenmeden dolayı gelen ama meni olmayan ıslaklıklardır. O ıslaklıktan dolayı da işte Ali radiyallahu anha atfedilen bir söz var. İşte ben çok mezisi olan bir insandım diyor, Rasulullah’ın kızı benim eşim olduğu için söylemeye utandım. Kimin aracılığıyla söylemiş? Mihtad Bin Malik, ona dedim ki, ya bunu Rasululllah’a bir sor. Sordu. Şimdi iki ayrı rivayet geliyor. Birisi diyor ki abdesti bozulur alsın, diğeri diyor ki bozulmaz almasın, buraya kadar aynıda buradan sonra ikiye bölünüyor. Böyle ikiye bölündüğü yerde de Kur’an’ı Kerim’e bakmak lazım. Yani hiçbir erkek böyle bir şeyden dolayı tuvalete gitme ihtiyacı duymaz. Bir de bu öyle bir halettir ki yani gençlerde bilhassa mesela hiç beklemedikleri bir anda olabilir. O zaman namazı bırak git abdest al gel bu da bir sıkıntı meydana getirir. Yani dolayısıyla o konuda meziden dolayı abdest alma meselesi de sağlam bir delile dayanmıyor. Bu son nokta…
Yahya Şenol: Bunu ikiye ayırabiliriz belki o Hz. Ali’nin ki özür durumuna giriyordur aslında çünkü başka hadisler var bozacağını gösteren belki hani onun ki normal özür kapsamında değerlendirildiği için peygamberimiz gitsin normal namazını kılsın demiş olabilir.
Abdulaziz Bayındır: Şimdi özür seviyesinde olabileceğini pek zannetmiyorum.
Yahya Şenol: O öyleymiş yani çok fazlaymış yani Hz Ali’de ki…
Abdulaziz Bayındır: O özür olduğunu zannetmiyorum orada çünkü kendi yapısı itibari ile özür olabilecek bir şey değil o. Neyse şimdi başka hadisleri de daha önce okumuştuk.
Son olarak şu kalıyor. İdrarın arkasından erkeklerden meniye benzer bir akıntı gelir. Yani yapısı tamamen meni gibidir ama meni gibi gelmez, ona vedi denir. Ondan dolayı gusül abdesti falan gerekmez zaten idrarın arkasından geldiği için abdest bozulmuş olur onda kimsenin bir problemi yokta. Şimdi bugünkü dersi bir özetleyecek olursak… Zahiri mezhebi kaldı unuttuk Zahiri mezhebini de.
Mehmet Ruzi: Bazı rivayetler daha var hocam. Bu Ömer radişyallahu anh olayını olayını destekleyen başka bir rivayet Zeyd Bin Sabit selüsül bevl, idrar kaçırma hastalığı varmış diyor ki anlayamadım…. yani abdestten başka bir şey yapmıyordu yani sadece abdest alıyordu diyor. Ve ikinci bir konu daha var söylememizde yararı olan. Şimdi bu özürlü insan abdesti bozulmadı, abdest aldı bu adamın imam olması nasıldır diye onu tartışmışlar. Burada diyor abdest gerekmediğine göre normal insandır diyor. Yani bu insan imamda olabilir.
Abdulaziz Bayındır: Tabi zaten şeyin özürden dolayı oluşan pisliğin temizlenmesi gerektiğini söyleyen yok galiba değil mi?
Abdurrahman Yazıcı: Şey var, öncelikle abdest almadan önce temizliği yapar, daha sonra…
Abdulaziz Bayındır: Ha Şafi’de vardı evet…
Peki, şimdi Zahiri mezhebi
Rüstem Vasipov: İbni Hazm El Mualla…İbni Hazm kendi kitabında özrü şöyle tarif ediyor. Özürlü sürekli idrarını kaçıran, yellenen ve büyük abdestini bozan bir kimsedir.
Abdulaziz Bayındır: büyük abdestini tutamayan
Rüstem Vasipov: tutamayan, şöyle diyor, özürlü kişi herhangi bir namaz için abdest almalı, ister farz olsun, ister nafile olsun ve sonra istihaze ile ilgili de diyor ki adet dışı kanamda, bir kadın diyor, adeti kesildikten sonra o kan gelirse diyor, abdest almalı ve namaz kılmalı ve şu delillerle bu şeyi destekliyor. Hz. Ayşe radiyallahu anhtan gelen bir rivayetle Yahya beyde bunu zikretti az önce Fatıma Binti Hubeyş’ten, peygamber efendimizin gelip sorusuna cevaben şöyle demesi o adet kanaması değil, yıkan, temizle ve namazını kıl diyor yani abdest al ve namazını kıl demesi. Ve aynı hadis başka bir rivayetle aynı kadının aynı soruya başka bir cevabı peygamberimizden orada da şöyle diyor, adet kanı diyor peygamber efendimiz, siyah olur, bilinir diyor. O durumda namaz kılma diyor eğer kan başka renkteyse o zaman abdestini al namazını kıl demiştir. Başka bir mesele de özürlü kimse idrarını, mezi ve büyük abdestini tutamadığı hallerde vücudunu temizlemeli sonra abdest almalı ve namaz kılmalıdır, diyor. Bunu da bir hadisle destekliyor. Peygamberimizden şöyle bir hadis rivayet edilmiş, ben size bir şeyi emrediyorsam gücünüz yettiği kadar yapmaya çalışsın, onu da ayetlerle destekliyor Hacc suresi 78 ve Bakara 185’le. Yani o hadisten şöyle anlaşılıyor namaz kılmak için bir hadesten taharet gerekiyor şarttır ve abdest almak gerekiyor. Ve bu konuda bahsi geçen rahatsızlıklardan dolayı gusül alırken, gusülle alakalı hastanın rahatsızlığı artacaksa o zaman guslün yerine teyemmüm alabilir, diyor.
Abdulaziz Bayındır: Guslün şartını da o da Şiiler gibi şart koşuyor mu?
Rüstem Vasipov: Şart koşuyor evet.
Abdulaziz Bayındır: Sabah namazını kılarken gusül, öğleyle ikindiyi
Rüstem Vasipov: Yok o şart değil yani her namaza abdest alma şartı
Abdulaziz Bayındır: Gusül başka abdest başka
Mehmet Ruzi: ..sizin dediğiniz gibi mesela Cuma günü adam meyti yıkamış, ölü yıkamış cünüp olmuş, kaç tane gusül yapar, dört tane gusül yapar, Şafiyle aynıdır bu konuda.
Abdulaziz Bayındır: Şafi’den daha şey o, Şafi biraz daha kolaycı ona göre. Şimdi şeyin İbni Hazm’ın usülünde bir problem var şimdi İbni Hazm, El-İhkâm fî Usûli’l-Ahkâm dı değil mi? Evet orada usulü fıkıh ile ilgili görüşlerini orada almış diyor ki, Rasulullah’ın sözleri de kendisine gelen vahiydir. Kur’an’la onun arasında hiçbir fark yoktur, diyor. Tek fark vardır o namazda okunmadığı için ona vahiy gayri metluv denir yani namazda sure olarak okuyamazsınız. Ama o hadis lehine bir ifade kullanıyor Rasulullah’ın sözleri diyor Allah’ın bize muradını belirtir diyor yani bir ayetteki maksadını belirtir. Aslında şimdi bu ayette biraz doğruluk payı varda keşke şey yapsa hikmeti anlatabilmiş olsaydı. Kur’an’da ki hikmeti bize bildiriyor deseydi onun da bir sistemini kursaydı tamam ama o öyle demiyor. Bundan dolayı da siz şey okuduğunuz zaman El Muhalla’yı çok az ayete yer verir. Burada mesela ayetlere yer vermiş miydi? Hangi ayetlere?
Rüstem Vasipov: Hac suresi 78, Bakara 181
Abdulaziz Bayındır: Bakara 181’de Hac suresi 78’de abdestle, gusülle ilgili ayet değil.
Rüstem Vasipov: Size zorluk çıkarmamak için…
Abdulaziz Bayındır: Ama zorluk çıkarmış yani konu ile delil olacak ayetleri almıyor çünkü nasıl olsa Rasulullah’ın sözü oradaki maksadı anlatıyor. Maksadı anlattığına göre ayete ihtiyaç kalmıyor. Bazen de işte yaptığı iş eğer pek kendi aklına da yatmadığı için hemen (Enbiya suresi 23. ayet) “Allah’a yaptığı sorulmaz” der. Sanki o Allah’ın emriymiş gibi (Bakara suresi 111. ayet) “delilinizi getirin” der. Ondan sonra (Meryem suresi 64. ayet) “Rabbin unutmuş değildir” falan der sanki ayetleri esas almışta. Gerekeni yapsan anlarım ama arkasından bu mezhep Zahiri mezhebi deniliyor nasların Zahirine göre hüküm veren mezhep deniyor.
Evet, yani sonuç olarak problem ne kadar büyük görüyor musunuz? Evet şimdi bir toparlama yapayım… Tekrar ayeti kerimeye gelelim (Maide suresi 6. ayet) “Yâ eyyuhâllezîne âmenû izâ kumtum iles salâti fagsilû vucûhekum ve eydiyekum ilel merâfikı vemsehû bi ruusikum ve erculekum ilâl ka’beyn” Bundan sonra artık kesinleşti erculekum okumak kalktı erculiküm diye okuyoruz Şundan dolayı kesinleşti dün bizim Türk İslam Meseleleri müzesinde bulunan Osman radiyallahu anha ait olduğu kabul edilen Kur’an nüshası buraya getirdik onun şeyi var İsav tarafından yapılmış bir baskısı var. Tayyar Altıkulaç Bey o çalışmayı yapmış, neşretmiş Orada ilk harekeleme nokta şeklinde olmuştur diye biliyoruz 50 yıllarında mıydı? Yani Rasulullah’tan kısa bir süre sonra harekeleme yapmışlar Kur’an doğru okunsun diye. Oradaki harekeleme de bugünkü gibi değil nokta ile harekeleme, harflerde nokta yok. Bugünkü şin de üç nokta var, cinde altta bir nokta var. İşte dalda üstte bir nokta var, harflerde herhangi bir noktalama yok ama harekeler için nokta koymuşlar o ve ercülikum daki lamın tam altına bir nokta konmuş dolayısıyla başka bir şekilde yorumlama imkânı yok. Bu erculekum tartışmaları ondan sonra mezhepler oluştuğu zaman ki ondan belki bu noktalamadan belki 100- 150 sene sonra başlamış zaten işin içinden de çıkamıyorlar. Çok büyük bir ihtimalle Haccac’ın siyasi müdahelesiyle bu iş olmuş. Evet, şimdi onun için ayeti ve ercülikum okuyoruz artık bundan sonra “Başınızı mesh edin, ayaklarınızı da topuklarınıza kadar mesh edin”
Bir katılımcı: Ne dediğini duyamadım
Abdulaziz Bayındır: Esas olan mesh kirliyse yıkarsın, yıkaman gerekmez. “Cünüpseniz iyice temiz olun, hasta, yolculuk halinde olursanız, sizden biriniz tuvaletten gelirse, eşlerinizle ilişkiye girdiyseniz su da bulamadıysanız temiz toprakla teyemmüm edin” İşte burada hastaysanız, yolculuk halindeyseniz burada abdestin bozulup bozulmaması bunlar abdest bozucu şeyler değil hastalık, yolculuk halinde olmak, onun için bunlar hastasın yolculuk halindesin su bulamadıysan teyemmüm edeceksin. Orada bir tek şey var “Sizden biriniz tuvaletten gelirse” abdest bozucu olarak sadece bu var “kadınlarla ilişkiye girdiyseniz” guslü gerektiren ifade de sadece bu başka yok. Dolayısıyla, “sizden biriniz tuvaletten gelirse” abdest bozucu tek husus bu. O zaman Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellemden gelen rivayetleri bu kapsamda değerlendirdiğimiz zaman İmam Malik’in yapmış olduğu normal durumda tuvaletteyken yani ön ve arkadan gelen şeyler ama o ön ve arkadan gelen kanıda abdest bozucu olarak kabul ediyor. Ama normal durumun dışı adet kanamasının dışı normal bir şey, adet dışı kanamalar normal bir durum değildir. Selüsül bevl denen idrar kaçırma, gaz kaçırma, rahatsızlık haline gelmişse yani kendi kontrolünden çıkmışsa. İşte bugünkü bağırsakların dışarıya şey yapmış olması bunların hepsi normal durumun dışında olduğu için Maliki mezhebi haklı olarak abdest bozulmaz demiş. Eğer böyle bir sürekli olan bir durum değilse abdest alması müstehaptır, sürekli olan bir durumsa müstehap, hiç almasına gerek yok, demişler.
Mehmet Ruzi: Müstehap olması da anlayamadım
Abdulaziz Bayındır: ….duyamadım Alırsan iyi olur yoksa şart değil. Dolayısıyla burada en şey olan Kur’an’ı Kerim’e tamı tamına uyan görüş bu gözüküyor. Rasulullah’ın hadislerini de arkadaşlarımız okudular işte kadınların adet günlerinde 6 ya da 7, temiz günlerinde 24-25 gibi kabul ediyor. Ondan sonra sürekli kanama olduğu için ne zaman adet başladı ne zaman bitti bilmiyor kadın. Diyor ki, bugünler bittiği zaman yıkan onun dışında da birisinde de işte şey yap diyor kanını yıka namazını kıl, öbüründe kanını yıka ifadesi de yok. Oraya her namaz için abdest al ibaresinin sonradan ilave edildiğini hadisçiler ittifakla söylüyorlar. Dolayısıyla şimdi bütün bunları birleştirdiğimiz zaman demek ki özür sahibi kişi özrünü yok sayacak ki işte Caferi Sadık’tan gelen rivayette bu konuda şeye tamı tamına uyuyor yani ayet ve hadislere Şiiler için. Sonuç olarak Rasulullah’tan gelen sahih rivayetler ve Kur’an’ı Kerim birbirine tümüyle, yüzde yüz örtüşerek normal durum dışında meydana gelen yani özür durumunda olan şeylerin abdesti bozmadığı ortaya çıkmış oluyor.
Abdurrahman Yazıcı: Bir şey söylüyor hocam hareke ve noktaların kullanılmasına gelince metod olarak bu mushaftaki bu uygulamanın aslında bu uygulamayı ilk başlatan Ebu’l-Esved ed-Düeli’nin metoduna uygun olduğu söylemek gerekir. O da 69’da vefat ediyor hocam, ona uygun şekilde harekelenmiş.
Abdulaziz Bayındır: 69’da harekelenmiş.
Abdurrahman Yazıcı: Ama Hz. Osman’ın nüshasında çoğaltılmış.
Abdulaziz Bayındır: Ha bu ondan çoğaltılmış o nüshanın kendisi değil yani ama o nüshada olanı buraya aktarmışlardır.
Abdurrahman Yazıcı: 69’da ki harekeleminin aynısı varmış orada.
Abdulaziz Bayındır: 69’da ki harekeleminin aynısını alıyor burada, 69’da vefat ediyor harekeleme de on sene önce falan olsa 60’lar da, 50’li yıllarda harekelemenin olduğu anlaşılıyor.
Enes Alimoğlu: Ebu’l-Esved ed-Düeli hakkında bir şey biliyorum ben. Kur’an’ı Kerim’i yanlış okuma ortaya çıktığında anlayamadım ne yazacağım dediğinde, Hz. Ali demiş ki, ismi anlayamadım bu yazmış diyor, bu başlatmış diyor.
Abdulaziz Bayındır: Arapça okudu
Enes Alimoğlu: anlayamadım Arapça kuralını çok iyi bilen biri
Abdulaziz Bayındır: Yani şimdi burada ve ercilikum lamın tam altına nokta konmuş. Osman radiyallahu anhın mushafın aynısı burada anlayamadım edildiği belirtiliyor ve onun tam lamın altına nokta konmuş bu demek ki ercilikum olmuş oluyor. İşte bu kıraat ilimleri var, kıraat âlimleri geliyor daha sonra erculeküm, ercilikum şeklinde okumuşlardır deniyor. Kıraat alimlerininde en eskisi 118’de vefat etmiş yani bu olaylar olurken belki hiç doğmamış bile. O zaman sonra ki şeylerde demek ki bizde de çok oluyor bir yetkili bir şey söylediği zaman mesela şimdi Türkiye’de biliyorsunuz namaz vakitleri konusu üzerinde son zamanlarda duruyoruz. İşte fecri kazip başlangıcında millet fecri sadık diye namaz kılıyor, oruç tutuyor şimdi mecburen bu takvimleri çıkaranların bir fecri kazip uydurmaları gerekiyor. Şimdi onlara diyoruz ki biz, bütün mezhepler diyor ki her gün üç doğuş üç batış oluyor. Hadi birinci doğuş fecri kazibin doğuşu, ikincisi fecri sadığın doğuşu, üçüncüsü güneşin doğuşu. Peki, bu sizin dediğiniz saate aldığınız zaman iki doğuşa düşüyor, üçüncüsü ne, diye sorduğumuz zaman Zodyak diye bir ışın uydurmak zorunda kalıyorlar. Hâlbuki zodyakta atmosferle alakalı bir olay değil tamamen uzayla ilgili ve dünyadan da müşade edilmesi mümkün olmayan bir şey. Yani bir yetkili bir şey söyledi mi onu meşrulaştırmak için bazıları ellerinden geleni yapıyor, din gitsin ama o yetkilinin sözü gitmesin. Bu tabi o şeyde de öyle olmuş belli yani o Abbasiler, Emevilerin sonlarında da böyle olmuş. Din giderse gitsin ama yeter ki bizim yetkilinin emri yere düşmesin.
Yahya Şenol: Sadece bu kadar anlattıktan sonra ilmihal ne zaman çıkar?
Abdulaziz Bayındır: İlmihal ne zaman çıkacak siz çalışıyorsunuz, size soralım ne zaman çıkacak. Kardeşim ilmihal dediğin adım adımdır önce namaz kitabını çıkaralım sonra diğerleri. Ya şimdi bu soruyu soranlara ben söyleyeyim şimdi yani burada şunu söylemek istiyorum çok ciddi bir şey var, halkın ilgisi var buradaki çalışmalara o zaman ilgiyi şu açıdan da bekliyoruz. Bak görüyorsunuz vur tut, hadi iki üç kişi daha ilave edilir o kadar yani bu kadar çalışma yapıyor. Onun için burada çok büyük bir ilmi çalışma merkezi oluşturmak zorundayız kendisi bu işe bir fiil yardımcı olmak isteyenler gelmeliler. İmkânlarını bu işe tahsis etmek isteyenlerde etmeliler, yapılan işin ne kadar büyük olduğunu görüyorsunuz, bu kadar az insanın sırtında bu kadar büyük yük var onun için bu yükü paylaşmak zorundayız. Şimdi bu insanlardan bir de başka şeyler isteniyor bunun yanında biliyorsunuz SUSEM diye bir uzaktan eğitim dersi veriyoruz. İşte o kadar sayfalardan her gün yüzlerce fetva veriyoruz falan, ayrıca haftada kaç tane toplantı var, Cumartesi dersleridir, Salı dersleridir falan bunların hepsi hazırlık istiyor. Dolayısıyla burada bu yükü paylaşacak insanlara şiddetle ihtiyaç var. Bizde bizi izleyenlere bunu söylemiş olalım. Peki, hepinize çok teşekkür ediyoruz Allah razı olsun.