ElhamdülillâhiRabbî’l-âlemîn, ve’1-âkibetü li’l- müttekîn, ve’s-Salâtüve’s-Selâmualâ Rasûlinâ Muhammedin ve alââlihî ve sahbihî ecmaîn
Bugün dersimize konu başlığı olarak, Müslümanlardaki kimlik bunalımını aldık. Kimlik biliyorsunuz kim olduğunuzun ortaya konmasıdır. Onun için kimlik belgesi taşır insanlar, işte baban kim, annen kim, memleketin nere. Eskiden din hanesi yazıyordu, şimdi o yazılmıyor. Ama Cenabı Hakkın koyduğu kimlik te onlar değil, onlar zaten yaratılıştan belli, hangi inancın mensubu olduğumuzla ilgilidir. Müslüman mısın, yoksa değil misin. Yani bir insanın tek kimliği olur, o da inancıyla alakalıdır, ya Müslümandır ya da değildir. Değilse, onun yüzlerce çeşidi olabilir, ama Müslümansa tek bir çeşittir. Onun da kendi içinde bir takım kalite farkları olur ama çeşit farkı olmaz. Şimdi biliyorsunuz, Müslümanlar Resulullah SAV zamanında onun tarafından çok güzel bir şekilde yetiştirildi. O insanlara kitabı ve hikmeti öğretti. Kitap Kuranı Kerim, hikmet te Kuran’dan yararlanma usulü, yolu, problem çözme metodu. Yani şimdi bir evin mutfağında bütün yiyecekler olabilir ama yemek pişirmesini bilen yoksa bunların çok azından istifade edersiniz, bir başkasının çok kalitesiz olan yemeğine mecbur kalırsınız. Bu sebeple malzemenin olması kadar, hatta bundan daha önemlisi bu malzemeyi nasıl kullanacağınızdır. Şimdi Kuranı Kerim Müslümanların elinde, her şeyin anahtarıdır. Kuranı Kerim bir din kitabı mıdır? Evet. İmanı, küfrü,her şeyi anlatır. Ama din nedir? Din Allah’ın insana fıtratına uygun olarak yüklediği görevlerdir. Dolayısıyla, bu fıtrata uygun görevler tabiatta her türlü varlığa yüklenmiştir. İnsanoğlunun farkı fıtratının farkından kaynaklanıyor. Çünkü insan diğer canlılardan farklı olarak, dinleme, görme ve gönlüne göre karar verme yetkisine sahiptir. Bu da Allah’ın ona verdiği ruhla ortaya çıkıyor. İşte şimdi Allahü Teâlâ’nın iki türlü ayeti var biliyorsunuz, yarattığı ayetler ve indirdiği ayetler diye. Tabiattaki her şey Allah’ın ayetidir, Allah’ın indirdiği kitapla yüz yüze gelmeyenler, Allah’ın yarattığı kitapla her günyüz yüze geliyorlar.
Evet bazı emir ve yasakları bilmeyebilirler, mesela namazı bilmez, orucu bilmez, hac bilmez, zekat bilmez, ibadet konularını bilmez, ama bilebildiği birçok şeyler vardır, evrensel doğrular vardır, onun sorumlu olacağı tek şey, Allah’a ortak koşmaktır, çünkü Allah’ın varlığını ve birliğini okuduğu tabiattan çok net bir şekilde öğrenir. Bir de Allah’ın indirdiği kitapla muhatap olanlar var. O kitabınAllah’ınkitabı olduğunu anladıktan sonra yani şimdi mesela birisine şu su. Şu suyu birisine göstersem, dünyanın neresinde olursa olsun, bu ambalajı hangi fabrika yapmış diye sorabilir değil mi? İçindeki suyu hangi fabrika üretmiş diye soran birisi çıkar mı? Çıkar mı? Allah’ın yarattığıdır. İşte bu su Allah’ın bir ayetidir. Bunun Allah’ınyarattığı bir ayet olduğunu söylemek için herhangi birisinin şahitliğine ihtiyacı yoksa bu kitabın da Allah’ın kitabı olduğunu söylemek için de hiç kimseye ihtiyacı yoktur. Eğer Abdülaziz hocaya sormak zorundaysa, o zaman bu Allah’ın kitabı değildir. Çünkü kişinin kendi kanaatinin hâsıl olması lazım, onu anlayabilmesi için bir dil problemi var, bunu kendi anladığı dille ona anlatmak lazım. Eğer kendi anladığı dilde anlatılmamışsa, bu Kuran ona tebliğ edilmemiştir. İsterse Kuranı Kerim’i baştan sona kadar ezberlemiş olsun, isterse aşereye göre, takribe göre, rücuha göre okusun hiçbir şey ifade etmez. Yani şimdi siz bu suyun karşısında istediğiniz kadar şiir söyleyin, istediğiniz kadar hareket yapın, bu suyu tatmadıktan sonra, bu suyun size hiçbir faydası olmaz. Şimdi, işte Allah’ın yarattığı ve indirdiği ayetler var, Allah Teâla’nın indirdiği bu ayetler Kuranı Kerim, yarattığı bütün ayetlerin bir kullanma kılavuzudur. Dolayısıyla Kuranı Kerim, ilmin de, dinin de, sosyal yapının da, her şeyin de ana kitabıdır, en temel kitap, tek temel kitap budur. Ama bundan yararlanabilmenin de tek yolu hikmeti öğrenebilmektir.
Şimdi Kuran’ı Kerim’de ahkâm ayetleri vardır, işte bunu 150’ye kadar çıkarırlar, yani hüküm ifade eden, bazıları 800’e kadar, 900’e kadar çıkarır, hatta 1100’e kadar çıkaranları da gördüm, ayet sayısını. Yani insanların dini açıdan ilişkilerini düzenleyen, ister ibadet olsun, ister sosyal hayat olsun, ister ceza olsun, ister hukuk olsun, ilişkilerini düzenleyen ayetleri en fazla 1000’e çıkarabiliyorsunuz, hadi olsun 1100. Peki bu 6bin küsur ayetin diğerleri ne işe yarayacak? Ve o bin küsur ayetin her birisi de başka konularla ilgilidir. İşte şeyde Müslümanlar olaya böyle bütüncül bir bakışla, yani Kuranın emrettiği şekilde bakmadıkları için, hazinenin önünde oturan dilencilere benziyorlar. Büyük bir hazinenin kapısının önünde oturuyor, gelene gidene de o hazineyi anlatıyor, işte bizim bu hazinede şu var bu var bir bilseniz. Ondan sonra ya bana bir ekmek parası verir misin diyor arkasından. Çünkü o hazineyikilitle kilitlemiş, içerisini açmak günah. Sevap olan nedir, her gün etrafından dolaşıp penceresinden içerisine bakacaksın, oradaki altınları göreceksin, onunla idare edeceksin. Onun altın olduğunu da bilmezsin yaişte bakarsın sarı sarı bir şeyler var dersin. İşte Müslümanlar gerçekten hikmeti kaybettikten sonra ki elimizdeki kitaplara göre, sahabeden sonra bu hikmet tamamen kaybolmuş. Bir süre Müslümanları Romalılar ve Sasaniler esir almışlar, onların görüşlerinin ağırlıkta olduğu görüşler oluşmuş, ister itikatta, ister ibadette. Bakıyorsunuz ki Kuran’ı Kerim’e yüzde yüz aykırı olan hususlar dinin birer hükmü gibi asırlardır uygulanmış, uygulanmaya devam ediyor. Mesela evlenmeyle ilgili hükümler dört mezhepte de yüzde yüz Kuranı Kerim’e aykırıdır.Boşanmayla ilgili hükümler yüzde yüz aykırıdır. Yüzde yüz, yüzde 99 değil. Yüzde 1’lik bile doğru tarafları yoktur. İşte efendimmürtet öldürülür, cariyelerden yararlanılır. Yani sayın da sayın, zaten bu dersleri bilenler biliyor. Peki, bunlar nereden alınmış?Kuran’ı Kerim’e aykırı olan şeyleri siz nasıl İslam diye anlatıyorsunuz asırlardır? Tabii, baştan Sasaniler ve Romalılar teslim almışlar, şimdi de Avrupalılar öne geçti dikkat ediyorsanız. İslam ülkeleri artık kendilerine hiçbir şekilde güvenemez hale geldikleri için siyasette de hukukta da uluslararası kıstaslarda da hep Batı değerlerini esas alırlar. Artık tamamen bitmiştir, herkese örnek olması gereken insanlar da bu noktaya geldilerse burada kimlik diye bir şey kalmamıştır. Onlar istedikleri kadar kendilerine Müslüman desinler, Cennet’in ortasına götürsünler, zaten kendisine dindar demeyen hiç kimse yoktur. Kendisine ben Cehennemliğim diyen de hiç kimse yoktur, zaten herkes Cennetin ortasındadır. Sağında solunda ne işi var! O varken başkası mı Cennet’e mi girecek!Şimdi bakın bu girişten sonra, Nisa suresinin 48. Ayetini okuyalım.Allahü TeâlaOrada diyor ki:
4/48. İnnallâhe lâ yagfiru en yuşrakebihî“Allahü Tealakendisine ortak koşulmasını kabul etmez”.
Yani şimdi ne diyor Allah? Kendi mülkünde bir başkasının söz sahibi olmasını kabul etmez. Siz kendi evinizde başkasının söz sahibi olmasını kabul edebiliyor musunuz? Bakın bakalım, kim kabul eder? Bu insanların fıtratında olan şeydir. Ne derler adama, git sen kendi evine karış derler değil mi? Çünkü şirki insan fıtratı kabul etmez. AllahüTeala da kendine ortak koşulmasını kabul etmez. Yani kendi emirleri varken, bir başkasının sözlerinin öne geçirilmesini kabul etmez.
veyagfirumâdûnezâlikeli men yeşâ“onun altında olanı, doğru tercihte bulunan kişi için kabul eder, onu bağışlar, onun durumunu düzeltir”
ve men yuşrik billâh “kim Allah’a ortak koşarsa”. Yani, mesela sık sık tekrarlıyoruz ki zihinlere iyice yerleşsin, İblis’e Allahü Teâla dedi ki Âdem’e secde et. İblis etmedi, niye etmedin? İşte ben ondan daha hayırlıyım dedi. Şimdi Allah’ın herhangi bir emrini kendine uygun görmüyorsa bir kişi, efendim Cenabı Hakkın 1 milyar emri var, 999.999 tanesini uyguluyorum ama bir tanesi hoşuma gitmiyor dediği an iblis gibi olur hiç farkı olmaz. Allah’ın hâkimiyeti altında yaşayacaksın, seni Allah yaratacak, her şeyini Allah verecek, sana kitap gönderecek, sana nebi gönderecekve sen O’nun herhangi bir şeyini hoş görmeyeceksin. O zaman sen kendini veya bir başkasını Allah’ın yerine koymuş olursun, onun adı da şirk olur.
ve men yuşrik billâh “kim Allah’a ortak koşar yani bir başka şeyi tercih eder, herhangi bir konuda Allah’ı ikinci sıraya koyarsa”.
fe kadifterâ ismen azîmâ“büyük bir ism uydurmuş olur”. İsmdemek, kişiyi sevaptan uzaklaştıran şey demektir. Yani kendisini büyük ölçüde doğrulardan uzaklaştıran bir şeyi uydurmuş olur. Cenabı Hakkın koyduğu yapıya aykırı bir durum içerisine girmiş olur.
4/49. E lemterailâllezîneyuzekkûneenfusehum.“kendilerini temize çıkaran insanlara bir baktın mı bir bak. Şöyle iyice bir bak ve düşün onların durumlarını”. Yani her şeyi yaparlar, biraz sonra ayeti kerimelerden okuyacağız, ondan sonra kendilerini temize çıkarırlar, hep üsttedirler. Bilmiyorlar ki köpük te üsttedir ama hiçbir işe yaramaz.
Belillâhuyuzekkî men yeşâ“Allahü Teala ancak tericihini doğru yapan kişiyi ancak arındırır, tertemiz hale getirir”.
ve lâ yuzlemûnefetîlâ“bir çekirdek zarı kadar bile onlara haksızlık yapılmaz”.
Yani Allahü Teâla’ya şirk koşan kişiye de haksızlık yapılmaz, hakettiğineyse onu alır. Ondan sonra, şirkten uzak kalan kişi de hakkı neyse onu alır. Tabii şirkten uzak kalan kişiye Cenabı Hakkın ikramları olur.
4/50. Unzur keyfe yefterûnealâllâhilkezib”şöyle bir bak bakalım Cenabı Hakka karşı nasıl yalanlar uyduruyorlar”. Yani ortada Allah’ın açık ayetleri var. Bakıyorsun ki araya başka şeyler sokuşturmuşlar. Cenabı Hakkın ayetlerini görmezlikten geliyor, bir taraftan hoca olarak geçiniyor, öbür taraftan Allahü Tealayı ikinci sıraya koyuyor. Bunun yani bitmez tükenmez örneklerini biliyorsunuz, her derste veriyoruz. Bunu söylerken kendine Müslüman diyenlerden bahsediyorum, mesela dersin başında da söyledim. Yahu siz diyorsunuz ki adama, adam diyor ki işte karısına “babanın evine gidersen boşsun”. Mezheplerintamamı diyor ki boştur. Yahu Allah’tan korkun, siz adamın helal karısını haram edeceksiniz, deliliniz ne? Neye dayanıyorsunuz? Hiç mi Allah korkusu yoktur sizde?Yeni bir din mi icat ettiniz? Cenabı hak Nisa suresinin 6.ayetinde evlilik yaşı diye bir yaş ortaya koyuyor, buluğ diye, evlenmek için de 4.ayetinde ve 2.ayetinde ve diğer ayetlerde reşit olmayı şart koşuyor, ama siz tutuyorsunuz, hiçbir delile dayanmadan, kundaktaki çocuğu bile evlendiriyorsunuz. Siz hangi dinin mezhebisiniz? Tabii böyle yaparsanız, bunu sanki dinmiş gibi görürseniz,elbette kiBatı kriterleri, şu bu sizin baş tacınız olur bir müddet sonra.
“İyice bak ki Allah’a nasıl yalan şeyler iftira ediyorlar”.
Ve kefâbihî ismen mubînâ“bu onlara apaçık bir şekilde kendilerinidoğrulardan uzaklaştırmak için yeter”. Yani “ism” kelimesine biz günah diyoruz da günahların da çeşitleri vardır, işte zemdir, kevairdir, bunlar değişik şekillerde tanımlanıyor, bunlara herbirisine günah derseniz, aralarındaki farklar kaybolur.İsm kişiyi sevaptan uzaklaştıran şeydir. Onun için apaçık bir şekilde doğru yoldan uzaklaşmış olurlar diyor. Şimdi şuraya bakın,
4/51. E lemterailâllezîneûtûnasîbenminelkitâb“kendilerine kitaptan bir pay verilmiş olanlara hiç baktın mı?” Yani Kuranı öğrenmiş, Arapçayıöğrenmiş, bazı kendiyle ilgili konuları öğrenmiş,
yu’minûne bil cibtivettâgût“cibte ve tağuta güveniyorlar”. Ciptve tağut. Ciptsihir yapan kişiler, tağut ta zorbalar, hak hakikat tanımayan insanlar. Şimdi sihir ne demek? Sihir gerçekte herhangi bir şeyi olmayan, ama insanları aldatan şeydir. Gerçekte öyle bir şey yok, ama insanların gözleri boyanıyor, sanki bir şey varmış gibi gösteriyorlar kendilerine. İşte Kuranı Kerimde bunun örneği var. Şimdi Allahü Teala’nınbüyük sihir diye nitelediği Musa AS’ınkarşısındaki sihirbazlar ne yaptılar? İşte bir takım bağırsakların içini sıvı doldurdular, sıvının içine cıva koydular. Cıva biliyorsunuz ısıdan çok etkilenir. Vakit olarak da işte kuşluk vaktini seçtiler, yani toprak daha tam ısınmamış, ama üst taraftan güneşin ısısı iyice artmaya başlamış. Topraktaki ısı farkıyla üstten gelenısı farkından dolayıcıva hızla bağırsağın içinde hareket ediyor. İnsanlar da yılan görmek için gelmişler, çünkü Musa AS elindeki değnek atıldığızaman o yılan şekline giriyor ya, Allahü Teala ona mucize olarak verdi, yılan şekline giriyor. İşte onu etkisiz hale getirmek için Firavun ve etrafındakiler böyle bir oyun peşine düşmüşler, Firavun çok iyi biliyor ki Musa AS Allah’ın elçisidir, ama o illa ben üstün geleceğim, ben hakimiyet kuracağım diye gayret gösteriyor. Nemlsuresi 14’te miydi?Neml 14:
27/14. Ve cehadûbihâvesteykanethâenfusuhumzulmen ve uluvvâ“Firavun ve hanedanı Musa AS’ın gösterdiği mucizeler karşısında ve tabii tebliğ ettiği ayetler karşısında onun gerçekten Allah’ın elçisi olduğuna kesin olarak kanaat getirdi, en küçük şüphesi yoktu, ama onu bile bile inkâr ettiler Firavun ve hanedanı, etrafındakiler”. Zaten kâfirlik odur, doğruyu anlarsınız, üstünü örtersiniz. Şimdi siz bir bakın, birisine iyilik yaparsınız, çok güzel, sonra sizi görmemeye başlar, hatta size kötülük yapmaya başlar, en sevmediğiniz insan odur değil mi? En sevmediğiniz insan odur. İşte kâfir de onun için Cenabı Hak tarafından asla sevilmez. Bütün kâfirler Cenabı Hakka bile bile isyan ederler. Tıpkı Firavun’un yaptığı gibi.
27/14. Ve cehadûbihâvesteykanethâenfusuhumzulmen ve uluvvâ“Firavun ve hanedanı Musa AS’ın gösterdiği ayetler karşısında yalana sarıldı, ama içleri kesin olarak biliyordu ki bu Allah’ın elçisidir.” Niye yalana sarıldı? Zalimlikten ve üstünlük bende olsun diye. İşte aynı yapı asırlardır Müslümanların içerisinde İslami ilimler adıyla devam ediyor, bugün de büyük bir çıkmaz içerisinde, artık insanlar tarafından da insanlar tarafından yavaş yavaş görülmeye başlandı resim. Şimdi diyor ki burada, yani sihir, az önce ne anlattık, bu sihirde getiriyorlar o bağırsakların içerisine cıvayı koyuyorlar, vakit olarak da çok uygun bir zamanı seçiyorlar, toprak tam ısınmamış, ama yukarıdan ısı yüksek olarak geliyor, o ikisi arasındaki ısı farkı cıva çok hızlı hareket ettiği için bağırsakları harekete geçiriyor. Herkes de şey seyretmeye başlayınca, yılan görmek için çağrıldığı için ellerindeki bağırsakları her birisi birer yılan görüyor. Onlar bağırsak oldukları için ellerinde tuttukları zaman ellerinde ip gibi gözüküyor, yere attıkları zaman da o ısı farkından dolayı kıvrılmaya başlıyor, orada da yılan olarak görüyorlar. Musa AS da korkuyor biliyorsunuz, işte Allahü Teâlâ buna büyük bir sihir dedi. Sen o ayeti kerimeyi okusana. A’raf suresi 116, oku bakayım o ayeti.
Yahya Şenol: Bu Musa AS’ın kıssası tabi Kuran’ı Kerim’de birçok yerde tekrarlanıyor. Bir tanesi bu A’raf suresinde. Yani 105 ve devamı bütün ayetler bunu anlatıyor aslında ama tam bu üzerinde durduğumuz kelime 116.ayette, 115’te Musa AS onlara diyor ki;
7/115. Kâlûyâmûsâ“onlar diyorlarki Musa AS’a”
immâ en tulkiye ve immâ en nekûnenahnulmulkîn. “ilk sen mi atarsın, biz mi atalım?”
7/116. Kâleelkû“Musa AS diyor ki, siz önce atın”
fe lemmâelkav“ne zaman ki onlar ellerindeki şeyleri attılar”
seharûa’yunennâsi“insanların gözlerini büyülediler”
Abdulaziz Bayındır: Gözlerini büyüledi insanların. Yani gerçekte bir şey yok ta. İnsanlar öyle görmeye başladılar.
Yahya Şenol:
vesterhebûhum“korkuya kapıldılar”
vecâûbi sihrin azîm“ve büyük bir sihir yapmış oldular”.
Abdulaziz Bayındır: Şimdi şuna dikkat edin, Allah’ın büyük sihir dediği ne? Oyun değil mi? O yüzden sihirin gerçeği diye bir şey yoktur. O yüzden nedir? İnsanların duygularını sömürerek insanları etkilerler. İnsanları etkileyince psikolojileri bozulur. Sonra gel tedavi edelim önce cebini bir boşalt bakalım. Cebini boşaltana kadar ha bire size korku pompalarlar, bakar ki hiçbir şeyi kalmadı o yüzden bakarlar artık iyileşebilirsin.
Şimdi, büyük bir sihir, ama ondan sonra ne diyor Allah Musa AS’a
enelkıasâke,“sen at bakalım değneğini”
fe izâhiyetelkafumâye’fikûn, “Musa AS o değneği atınca onların uydurdukları o şeyleri yani oyunlarını yuttu”.
Şimdi böyle bir şey, oradaki sihirbazlar Musa AS’ın yaptığının sihir olduğuna inanırlar mı? Vatandaş inanır ama orada seyir için gelmiş olanlar derler ki vay be Musa’nın yılanı daha büyük, öbürlerininkini yuttu der. İkisine de yılan der onlar. Ama sihirbazlar buna yılan der mi? Kendi yaptıklarının herhangi bir şeyi yutması söz konusu değil. Onun için ilk önce inananlar sihirbazlar oldu. Baktılar ki bu bir oyun değil. Ama o ana kadar aldatılmışlardı. Gerçeği gördüler ve inandılar. İşte şimdi bu cibt de öyle, insanlara yanlışı, asıl sihir kelimelerle yapılan sihirdir, asıl sihir odur. Bir takımsözlerle insanları aldatırsınız. O insanlar doğru yola geldiklerini zannederler, aslında Allah’ın yolundan çıkmışlardır. Fakat onu çıkaran kişiler, sapıktır kesin, ama çıkarılan kişiler sapık olmayabilir.Gerçekten samimi olarak Allah’ınemirlerini yerine getirdiğini zannedebilir. Fakat Cenabı Hak mutlaka onlara birisini gönderir, karşısına çıkarır, onlara doğruları söyletir, ondan sonra kendi kararına göre ya Cennet’e gider ya da Cehennem’e. İşte diyor ki,
4/51 ….yu’minûne bil cibtivettâgût
İşte buradaki cibt, bak şu az önceki olayda cibt, oradaki sihirbazlar, tağut ta kim? Firavun. Firavunla sihirbazlar çok güzel bir şekilde işbirliği yaparlar. Niye iş birliği yapıyor? Halkı sömürmek için. Firavunlar doğruları gayet iyi biliyor, sihirbazlar bilmeyebilir. Ama eğer Allah’ın ayetini kullanıyorlarsa insanları büyülemek için, tabii ki onlar daha büyük bir tağut, şey sihirbaz olurlar. Şimdi burada ne yapıyorlar? Musa AS gibi doğru yolda olduğu herhaliyle ortada olan kişiyi etkisiz hale getirip kendi iktidarlarını sürdürmek isterler. İşte buna çok dikkat etmek gerekir, bu herkeste olabilir. Çok dikkatli olmamız lazım. Yani belli bir noktaya kadar Allah’ın ayetlerine uyup ta ondan sonra Allah’ın ayetlerini kendine uydurmaya başladın mı, sihirbazlar ve Firavunlar gibi olmaya başlanır, çok dikkat etmek lazım. Kitaptan bir pay verilmiş, bunlar cipte ve tağuta inanıyorlar.Cipte ve tağuta inanıyorlar ne demek? Ben geçen hafta size anlattım burada, mesela bugün faizin haram olmadığını bilmeyen bir tek Müslüman yoktur. Ama Türkiye’de faizsiz finans kurumları vardı, 2005’te çıkarılan bir kanunla onlar da resmen faizli kurum haline getirildiler, isterlerse %100 faizli işlem yapabilecekler, isterlerse faizsiz yapabilecekler. Ne oldu şimdi? Tam bir aldatmaca değil mi? Yani siz dışarıdan zannediyorsunuz ki bunlar faizsiz, ama kanunlarına bakın isterlerse yüzde yüz faizli çalışabilirler. Bu nedir? Bu ne?! Cenabı Hak bunu affeder mi? Allahü Teâlâ’nın işte bu kanun çıkmadan önce hocalardan birkaç tanesi açıkça faize fetva verdiler. Faize fetva verirken Allah’ın açık ayetlerinden hiçbirisini görmediler. Şimdi kendilerine kitaptan pay verilmiş kişileri gördün. Bunlar onlardan değil mi? Bunlar ayetleri bilmiyorlar mı? O konularla ilgili Resulullah’ın sözlerinin hiçbirisine bakmadılar. Faiz konusundaki evrensel kurallardan hiçbirini görmediler, tuttu, Şafii mezhebiyle Hanbeli mezhebinin gasp edilen bir malın menfaatiyle ilgili görüşlerini faize taşıyarak faize fetva verdiler. Neymiş efendim birisibir adamın evini gasp ederse, mesela köye gittiniz yazın, geldiniz ki adam siz gittiğiniz gün eve girmiş, gelene kadar evde kalmış. Bunlar diyorlar ki, bu evi kullandığına göre, ya da arabanızı gasp etti götürdü adam. Bir ay sonra getirdi, tabii o sırada verdiği zararı varsa onları tazmin eder ayrıca arabanızın bir aylık kirasını da vermesi lazım diyorlar Şafii ve Hanbeli mezhebi gayet doğru bir fetva. Ama onlar diyor ki, bir adamın parasını gasp ederse, ondan dolayı hiçbir şey alamazsınız, alırsanız faiz olur diyor. Çünkü para otomobil gibi ev gibi değildir. Şimdi tutuyor bu mezheplerin de görüşüne ters olarak, o mezheplerin de kabul etmediği bir şeyde bir oyun yaparak, o mezhepleri delil gösterip Türkiye’de faize fetva verdiler. Şimdi bu ayete yüzde yüz uygun değil mi onların verdikleri fetva? Arkasından da o kanun çıktı. O kadar uğraştık çıkmaması için, bizi kimse dinlemedi. Müslüman olmak kolaydır, çok kolaydır. Çünkü Müslüman olmak iki kere iki dört eder gibi herkesin hemen kabul edeceği bir şeydir. Ama Müslüman kalmak çok zordur. Çünkü elinize geçen fırsatları doğru kullanabilmek, Allah’ın rızasına aykırı iş yapmamak çok zor bir şeydir. Kendinizle çok ciddi bir mücadele etmeniz gerekir. Yani işte cibt öyle bir takım kelimelerle insanları büyüleyeceksiniz, karşınızdaki adam zannedecek ki hakikaten doğru yapıyor.Tıpkı şeyi seyredenler gibi, Musa AS’ın karşısına çıkan sihirbazlar ki Musa AS’ın kendisi dekorkmuştu, onun için AlalhüTeala ne dedi? Musa AS’ın böyle birşeyden haberi yok ki o da zannediyor ki gerçekten böyle bir şey var. İnsan başına gelmediği zaman bilmez. Oku bakalım Taha 68:
20/67. Fe evcese fî nefsihîhîfetenmûsâ.
20/68. Kulnâ lâ tehafinneke entel a’lâ.
Evet, Taha suresi 67, 68.ayetlerde Musa AS da korkuyor o şeyleri görünce, yani o bağırsakların hareket ettiğini görünce korkuyor. Normaldir yani sizin hayatınız hep dürüstlükle geçmişse sizi çok kolay kandırırlar. O üçkâğıtçılar en usta oldukları nokta insanları kandırma konusundadır. Musa AS da korkuyor. Allahü Teâla da ona vahyediyor, “korkma üstün gelecek olan sensin” diye. O zaman atıyor değneğini ve değnek o şeyleri yutuyor.
Evet işte böyle bir tarafta şey yapan, bir takım kelime oyunlarıyla insanları Allah’ın kitabından uzaklaştıran, bir yandan bunu hakimiyeti için aracı olarak kullanan kişiler ne olmuş oluyor?Birisicipt oluyor, diğeri de tağut oluyor. Evet,
Ve yekûlûnelillezînekeferû“ondan sonrakafirler için şöyle derler”. Mesela dönerler Avrupalılara.
hâulâiehdâminellezîneâmenûsebîlâ
“kardeşim adamlar yapmışlar, adamların adalet duyguları var, adamların şusu var, busu var, Avrupakriterleri var, bizim de onu uygulamamız lazım”.O zaman senin dinin yok mu yahu?NE oluyor? Sen bütün dünyaya,Allah’ın kitabına sahip olan tek kişi sensin yeryüzünde. Ya ne oluyor yani? Sen başkasına nasıl özeneceksin, ancak başkası sana özenir. Şimdi böyle bir ortamda Müslüman kimliği diye bir şey var mı? Ben Müslümanım diyen insanlar var. Herkes öyle yapar. Araf suresinin 30.ayetini okuyun, kendisine dindar demeyen yeryüzünde bir tane insan yoktur. En dinsizi de kendi kendisini en dindar görür kendisini. En doğru yolda görür, hiç kimse kendisini yanlış yolda görmez. Peki,Allah’ın dini söz konusu olduğu zaman nerede olacaksın? Bir bak bakalım Allah’ın kitabına. Ondan sonra da ne diyorlar? O kitap anca ahlaktır, bir şeyler söylüyorlar. Ahlaktır diyorlar, adalet ve ahlaktır diyorlar. Yani bu kitabı da kendilerine benzetiyorlar, ondan sonra tarihsel kitap yapıyorlar. Efendim işte o zamanmış, sanki Muhammedin yazdığı kitap. Tabii Batılılar İslam demiyorlar, Muhammedilik diyorlar. Kuran da Allah’ın kitabı demiyorlar, Muhammed’in kitabı diyorlar. Bizim Müslümanlar da sanki bir şey varmış gibi gönderiyorlar, efendim Batı’da doktoraya gönderiyorlar, hangi papazın yanında? Yahu bu kadar seviye düştükten sonra sende ne kimlik var ne hiçbir şey yok kardeşim. Tefsirden doktora yapacakmış, hangi kâfirin yanında? Tabii oradan gelenlerden ne bekleyeceksiniz? Efendim Batının dilini bilecekmiş, e bil, bütündünyanın dilini bil. Allah’ın kitabını anlatacaksan muhteşem bir şey olur. Ama onların saçmalıklarını getirip te bu tarafta din diye anlatacaksan senden daha kötü bir insan düşünülemez yeryüzünde. Şimdi diyor ki burada Allahü Teâla.
4/52. Ulâikellezîneleanehumullâh.“işte bunlar Allah’ın lanetlediği, dışladığı kişilerdir”.Ondan sonra da dualar ediyorlar.Sanki haşa Cenabı Hak onların emrinde. Ya Rabbi bize şunu ver, bunu ver. İşte şu düşmanlardan bu düşmanlardan, yani öyle dua ediyorlar ki ben bir tanesine amin demiyorum, gerçekten demiyorum. Çünkü amin denecek dua değil ki, Allah onların emir eri, şunu yap, bunu yap. Emredersin. Kardeşim tabii ki Cenabı Haktan her şeyi isteyeceğiz. Ama Allahü Teala ne diyor o konuda? Bak şimdi Bakara suresinin 201. 202.ayetlerini açalım dua nasıl yapılıyormuş.
2/200. Fe izâkadaytummenâsikekumfezkurûllâhe ke zikrikumâbâekum ev eşeddezikrâ,
fe minen nâsi men yekûlurabbenââtinâfîddunyâ“bazı insanlar ellerini açar ya Rabbi bize dünyalık ver”. İşte düşmanımızı kahret, işte bizim memleketimize yağmur gönder, para gönder, işte söyler artık ne lazımsa. Dünyalık istiyorsa;
vemâlehufîlahiratiminhalâk. “peşin olarak bunların ahirette alacağı hiçbir şey yok”.Bunlara ahiret yok. Çünkü istemiyor ki ahireti.
Ve men yel’anillâhu felentecidelehunasîrâ.
, fenzur keyfe kâneâkıbetulmufsidîn.
veyekûlûnelillezînekeferûhâulâiehdâminellezîneâmenûsebîlâ
2/201. Ve minhum men yekûlurabbenââtinâfîddunyâhaseneten“bazıları da şöyle dua eder, ya Rabbi bize bu dünyada güzellik ver”
vefîlâhiratihaseneten“ahirette de güzellik ver”
vekınâazâben nâr“o ateşin azabından bizi koru”.
Bu güzel bir dua. Peki, Allah verecek mi bu duayı yaptığınız güzel duayı ettiniz diye verecek mi Allah? Hayır, diyor ki;
2/202. Ulâikelehumnasîbunmimmâkesebû“bunlardan her birisinin kazancından bir pay vardır”. Ahireti istiyorsan, ahiret için çalışacaksın. Dünyayı istiyorsan dünya için çalışacaksın. Çalışmadan hiçbir şey yok. Gereğini yapacaksın.
vallâhuserîulhısâb“Allah hesabı çok çabuk görür”. Sen yat, ondan sonra akşama kadar dua et. Ya Rabbi bana bir kaşık yemek gönder de yiyeyim. Gelir mi? Haşa Allah senin aşçın mı? Kalk çalış. Allah’ın verdiği kurallara uy, ondan sonra bak Cenabı Hak veriyor mu vermiyor mu?
Evet, şimdi tekrar ayetlerimize geliyoruz. Diyor ki burada,
4/52. Ulâikellezîneleanehumullâh. “işte Allah’ın lanetledikleri onlardır”.Dışladıkları onlardır.
Ve men yel’anillâhu“kimi de Allah lanetlerse”
fe lentecidelehunasîrâ. “ona herhangi bir yardımcı bulamayacaksın”.Kimse ona yardım etmez. Allah’ı dışlayan ne oluyor? Sen Allah’ı dışladın, öyle mi? Sen Allah’ın ayetini görmezlikten mi geldin? Allah’ın ayeti neydi?
28/84. Men câe bil haseneti fe lehuhayrunminhâ ve men câebisseyyieti fe lâ yuczellezîneamilûsseyyiâti illâ mâkânûya’melûn“kim bir iyilik yaparsa ona daha fazlası, ama kim de kötülük yaparsa misliyle cezalandırılır”. Sen misin Allah’ı görmezlikten gelen? Allah ta seni görmezlikten gelir, öyle mi? Demek ki sen Allah’ın mülkünde Allah’a düzen öğreteceksin ha, Allah’a sistem öğreteceksin, e görürsün, bu dünyada da, ahirette de. Şimdi İblis ne yapmıştı? Allahü Teâlâ ona sordu.
A’raf 7/12: Kâlemâmeneakeellâtescude iz emertuke, “emrettiğim halde secde etmene ne engel oldu” dedi.O ne dedi? Ben daha hayırlıyım dedi, kendini haklı gördü. Ha demek sen beni görmezlikten geliyorsun, değil mi? Allah emrediyor, ben emrettim, ben daha hayırlıyım. Sen ne konuşuyorsun, beni ateşten yarattın onu çamurdan yarattın. Şimdi sen yarattın demekle emre uymuş mu oluyorsun? O zaman hadi bakalım Allah onu lanetledi, çık bakayım oradan dedi.
7/13. Kâlefehbitminhâ fe mâ yekûnu leke en tetekebberefîhâfahrucinnekeminessâgirîn
“Oradan aşağı in, orada senin büyüklenmeye hakkın yok, çık sen alçaklardansın” dedi. Sen Cenabı Hakkı görmezlikten gelirsen, Allah da seni görmezlikten gelir. İşte lanet budur. Lanet dışlamaktır, hadi çek git, bir daha gözüm görmesin deriz ya biz. Bakın Allahü Teâlâ bizim vücudumuza kendi ilahi kanunlarını koymuştur. Öyle ki, eğer siz sağlıklı düşünürseniz, Allah’ın bütün emirleri, doğru ya, hakikaten böyle olmalı, dersiniz, çünkü öyle olacak ki, o emrin Allah’ın emri olduğuna kesin kanaat getiresiniz. Sizin vücudunuz bir mihenk taşıdır, bir ölçektir.Siz de Allah’ın ayetlerinden bir ayet olduğunuz için, Allah’ın indirdiği ayetleridinler, iyi anlarsanız dersiniz ki hakikaten böyle yahu. Gerçekten böyle. Ve o bütün kuralları siz kendi vücudunuzda var olarak bulursunuz. Onun için Allahü Teâlâdemiştir ki şeyde, Fussilet 53:
Fussilet41/53: Senürıhimayatina fil afakı ve fıenfüsihüm hatta yetebeyyenelehümennehülhakk
e ve lemyekfibirabbikeennehu ala külli şey’inşehıd
“çevrelerinde ve kendi içlerinde, kendi vücutlarında olan ayetlerimizi göstereceğiz”. Biz sadece bir ayet değil, vücudumuzda belki sayısız ayet vardır.
Evet, şimdi diyor ki, ayetlerimizi kendi dışlarında, çevrelerinde, kâinatta gördüğümüz her şeyAllah’ın yarattığı ayet. Ve kendi vücutlarında da göstereceğiz, yani kendi vücudumuz da müthiş bir ölçektir.
hattayetebeyyenelehüm“kendileri için açık ve net bir şekilde ortaya çıkacak”. Bak falanca filanca anlatmayacak, bunu lütfen çok iyi kavrayalım. Yahya hatırlar da tabii Vedat o zaman yoktu, Mustafa bey vardı, başka arkadaşlarımız vardı, Avrupa’dan bir papaz heyeti gelmişti hatırlarsınız.Onlardan birisi Katolik’ti. Birisi dedi ki siz dedi şeyle ilgili bir çalışma yaptınız mı Kuranı Kerim’in orijinalliğiyle alakalı, bu orijinalse, değilse ne olacak falan. Dedim ki bak biz şüpheli bir kitaba kesinlikle inanmayız. Bunun orijinal olmadığına dair Almanya’da bir hanımın çalıştığından bahsetti. İşte onlardan haberiniz var mı? Ya değilse ne olacak? İspatlarsanız bunu kesinlikle inanmayız dedim. Haydi, buyurun ispatlayın. Eğer bu kitap Allah’ın kitabı değildir diye ispatlanabiliyorsa, zaten o Allah’ın kitabı değildir. Bu kitabın Allah’ın kitabı olduğunu söylemek için şuna buna muhtaçsa gene Allah’ın kitabı değildir. Yani şu suyu gösterdim ya az önce, bu tabiatta yaratılmış su mudur diye hiç kimse tereddüt etmez ki. Ha sadece dışındaki kabına der ki nerede yapılmış, o zaten belli. Şimdi tabii öyle deyince sustu. Bir daha gelişlerinde hatırlarsanız hiç ağızlarına almadılar bu konuyu, bir daha ağızlarına almadılar. Bu defa biz onlara dedik ki, sizin için Tevrat ve İncil ne anlama gelir?Bunlar birer ilahi kitaptır, kutsal kitaptır. Peki, siz onları uygular mısınız? Hayır. Ne uygularsınız? Biz konsül kararlarını uygularız, yani bizim uydurduğumuz din esastır, Allah’ın indirdiği dinle bizim ilgimiz yoktur.Peki, bugün Müslümanların durumu bunlardan farklı mı? Allah’ın ayetlerini okuyorsunuz, sizi baş düşman görüyorlar. İşte orada da ne yaptı Allahü Teâlâ? İblis’i uzaklaştırdı, peki iblis sadece ben daha hayırlıyım diyerek secde etmediği için uzaklaştırıldı, peki öbürlerinin suçu ne? Yani bilgi bakımından bir karşılaştırın bakalım, İblis daha ağır basar. Bir şey bilmek önemli değil, bilip de yapmamak daha büyük günahtır. Bilmeyen kişiler mesela orada firavun şeyi gayet iyi biliyordu. Musa AS’ın haklı olduğunu çok iyi biliyordu.Sihirbazların yaptığını da, gerçeğinin olmadığını da çok iyi biliyordu ama hâkimiyet kendisinde olsun dilediği için, sihirbazlar baştan bilmiyorlar zannediyorlar ki işte bir gösteri yapacağız. İşte bir takım ne diyorlardı bugün, illüzyonistler deniyor. Göz bağlayıcı bir takım şeyler yapıyorlar. Millet onları seyretmek için gidiyor. Bunların içerisinde gücü kendisinde görenler varsa yanlış yoldadır, el çabukluğuyla yapılan bir oyun diyorsa, onda problem yok. Oradaki sihirbazlar onun için gelmişlerdir, tamam normal. Adamlar mesleklerini icra ediyorlar. Ama gerçeği gördükten sonra eğer o sihirbazlar inanmazlarsa işte o zaman tam kâfir olurlar. Ama Firavun tam kâfirdi. Firavun gerçeği gördüğü halde onu örtmeye çalışıyordu. Örtmeye çalıştığı için sihirbazlar biz inandık dediği zaman ne dedi sihirbazlara Firavun: “sizin elinizi ayağınızı çaprazlama keserim” dedi. Ben bilmiyor muyum onun doğru yolda olduğunu kerata derdi. Ben sizi boşuna mı getirdim buraya? Yani doğruları öğrendikten sonra yanlışta ısrar etmektir insanı Allah’ın lanetine uğratan, Cenabı Hak onu dışlar. Kimi de Cenabı Hak dışlarsa, onlar için herhangi bir çıkış yolu bulamazsın, yardımcı bulamazsın, hiç kimse yardım etmez onlara, tek başlarına kalırlar.
Evet, Cenabı Hak hepimize akıl ve izan eylesin.Tekrardeyim size Müslüman olmak çok kolay bir şeydir. Yani bir insanın şu suya olan ihtiyacı kadar, bu su ne kadar güzelse, herkesin İslam’a o kadar ihtiyacı vardır. Ama eline biraz imkânlar, fırsatlar geçtiği zaman su kesmez onu. Onun yerine içki içmek ister, onun yerine başka şeyler yapmak ister, ondan sonra yoldan çıkar. Dolayısıyla bir insanın en büyük düşmanı kendisidir. Mesela İblis’e bakın, kim ona düşmanlık yaptı? Kendisi. En büyük düşman kendisidir. Buna çok dikkat edelim, Müslüman olmak çok kolaydır, ama Müslüman kalmak zordur. Çünkü Müslüman kalmak için ilahi menfaatleri kişisel menfaatlerinize tercih etmeniz lazım. Buna çok dikkat edelim, Allah yardımcımız olsun, Cenabı Hak Müslüman kimliğinden uzaklaşmamayı, Müslüman olarak can vermeyi cümlemize nasip etsin.