Abdülaziz BAYINDIR:Kendilerine bu şekilde söylenmiş olan kişileri gördün mü? Niye kimseye karışmayın deniyor. Zaten karışmayan insana karışmayın denir mi? Demek karışmak istiyorlar, karışmayın diyor. Siz o işlere karışmayın. Siz işinize gücünüze bakın. Namazınızı kılın, zekâtınızı verin. Tamam. Ama şunu da yapmalıyız. Bunu da yapmalıyız. Şöyle olmalı, böyle olmalı diyen kişiler “felemmâkutibealeyhimulgıtâluizâferîgumminhumyahşevnennâsekehaşyetillâhi” “Ne zaman kendilerine savaş farz kılınır. O zaman bakarsın ki insanlardan bir grup Allah’dan korkar gibi” yani o sana tutup da şunu şöyle yapalım, bunu böyle yapalım diyenler “Allah’dan korkar gibi insanlardan korkmaya başlamışlar.” “ev eşeddehaşyeh” “ya da daha fazla korkuyorlar.” Yani Allah’dan korktuklarından daha fazla insanlardan korkuyorlar. Ondan sonra da diyor ki “ve gâlûrabbenâ lime ketebtealeynelgıtâl” “Rabbimiz niye bize savaşı farz kıldın ki derler.” Rahatımız iyiydi. “lev lâ ahhartenâ ilâ ecelin garîb” “Biraz daha müsaade etseydin ya” Medine’ye daha yeni geldik. Bunu söyleyenler Mekke’de ki muhacirler. AllahuTeala örneği en üst noktadan veriyor. Mekke’de ki muhacirler Mekke’de kendilerine baskı yapıldığı zaman şöyle müsaade etsen de şunların hakkından gelelim diyen insanların Mekke şartlarında siz kimsenin işine karışmayın deniyor. Medine’de savaş farz kılınca “ya rabbi bize niye şimdi savaşı farz kıldın, biraz daha müsaade etseydin olmaz mıydı” diyorlar. “gulmetâuddunyâgalîl” “deki dünya metaı azdır.” Dünyadan yararlanacaksınız ama ne kadar yararlanacaksınız az bir şey. Uzun sürmez ki. İşte mesela onların tamamı ölmüş değil mi? Bizde öleceğiz. Ölmemek mümkün değil ki. Hiç kimsenin elinde değil. “velâhıratuhayrullimenittegâ” “kendini yanlışlardan koruyan için hayırlı olan ahirettir.” Dikkatli davranın, kendinizi yanlışlardan koruyun. Esas mükâfatı ahirette göreceksiniz. Zaten o bitme tükenme bilmeyen sonsuz bir hayat. Orada mutlu oldun mu, oldun. Burada ne kadar mutlu olursan ol bir gün bitecek. “ve lâ tuzlemûnefetîlâ” “ve orada çok az bir şekilde bile haksızlık görmeyeceksiniz.” (Nisa 77) Mesela bir ip parçası alıp elinize bakarsınız, büker atarsınız. Hiç önem vermezsiniz. İşte sizin o önem vermediğiniz büktüğünüz iplik parçası kadar bile haksızlık görmeyeceksiniz. Yani en küçük haksızlıkla yüz yüze gelmeyeceksiniz. Mekke’de ki müminler kendi başlarına sıkıntılar geldiği zaman “Ya resulullah biz ne hale düştük. Sen şöyle müsaade et de şu adamları sağda solda yakalayalım, kıstıralım. Bir iki tane dayak atalım, bir şeyler edelim. Bunlara hadlerini bildirelim.” diyorlar. Resulullah (s.a.v) müsaade etmiyor. Ama ne zaman ki kendilerine savaş farz kılınıyor bakıyorsunuz ki rahatsız oluyorlar.
Müslümanlar Mekke’de iken Rumlar Perslere mağlup olmuştu. Rum Suresinin inişine sebep olan olaydır. O zamanda Allahu Teala Müslümanlara Rum Suresinin ilk ayetlerinde 3 ile 9 yıl arasında Persler Rumlara galip gelecek. “Elif lâm mîmĞulibetirrûm” “Rumlar mağlup oldu.” Çok önemli bir olay. O dönemin en büyük iki devleti. Bugün Rusya ile Amerika derseniz. Bundan daha ileri seviyede. Yani o gün Persler ile Romalılar dedin mi en üst seviyedeki iki tane devlet. Persler Romalıları yenmiş. İranlılar. Çok büyük bir olay tabii. Mekke’de duyuluyor. “Elif lâm mîmĞulibetirrûm” “Rumlar mağlup oldu.” “Fî ednel ardı”“Yerin en çukur bölgesinde”Yani Lut Gölü çevresinde.Ya da size en yakın yerde şeklinde de mana verilebilir. “ve hum mim bağdiğalebihimseyağlibûn” “Rumlar mağlubiyetten sonra galip gelecekler.” Ne zaman? “Fî bıd’ısinîn” “3 ile 9 yıl arasında” Yani 3 yıldan önce olmaz. 9 yıldan geriye de kalmaz. “lillâhilemrumingablu ve mim bağd” “öncesinde de sonrasında da emir Allah’a aittir.” Çünkü Allah mağlup olacaksınız diye emir verdi mi, mağlup olmamak mümkün değil. Galip olacaksınız diye emir verdi mi, galip olmamak mümkün değil. Allah’ın emri olmadan hiçbir şey olmaz. Bugün ki dersimiz imtihan ya. Bunlar birer imtihan sorusudur. Savaşta galip gelmek imtihanı kazanmak olmadığı gibi, savaşı kaybetmek de imtihanı kaybetmek demek değildir. Hayatta öyle. Yaptığınız bir iş de galip geldiğiniz zaman imtihanı kaybetmiş olmazsınız. Mağlup geldiğiniz zamanda kazanmış olmazsınız. Çünkü o galibiyette, mağlubiyette sizin Cenabı Hakka bağlılığınız, size imtihanı kazandıran ya da kaybettiren onun emirlerine karşı ortaya koyduğunuz tavırlardır. 3 ile 9 yıl sonra bu olacak dedikten sonra “ve yevmeiziyyefrahulmué’minûn” “o gün müminler sevineceklerdir.” Yani Rumların galip geleceği gün, aynı gün yani. Günü gününe tarihini de veriyor. Müminler sevineceklerdir. “Binasrillâh” “Allah’ın yardımıyla.” “yensuru mey yeşâé’” “Allah kimi tercih ederse yardımını ona yapar.” Allah tercih ettiğine yardımını yapar. O gün size yardım yapmayı şimdiden tercihi olarak bildiriyor. “ve huvelazîzur rahîm” “güçlü olan o, merhameti olan o’dur.”Mekke’de iken Rumların Persler ile karşılaşıp galip geleceği gün Allah Müslümanlara bir zafer sözü veriyor. “Vağdallâh”“bu Allah’ın verdiği bir sözdür.” “lâ yuhlifullâhuvağdehû” “Allah verdiği sözünden caymaz.” “ve lâkinneekserannâsi lâ yağlemûn” “Ama insanların çoğu bunu bilmezler.” (Rum 1-6) Allah söz vermiş. Ogün kesinlikle size zafer vereceğim. Mekke’de ki müminlerde buna inanan insanlar tabii ki. Bu insanlar Mekke’den Medine’ye hicret etmiş olan kişiler. Yani okuduğumuz Rum Suresi Mekke’de inmiş. Okuduğumuz Nisa Suresi de Medine’de inmiş. Kendilerine savaş farz kılındığı zaman ilk anda tepkileri ne oldu?
Bu ayetler Mekkelilere tebliğ edilmiş. Çünkü bütün ayetleri Resulullah (s.a.v) tebliğ etmek zorundadır. Mekkeliler duyuyorlar. Aslında Resulullahın yalan söyemediğini, Allah’ın elçisi olduğunu biliyorlar ama inanmak hesaplarına gelmiyor. Dolayısıyla bu tebliğ edilen ayetlerin Mekkeliler etkisindeler. Her yaz Suriye’ye, her kış da Yemen’e bir kervan gönderiyorlar. Bu da Kureyş Suresinde anlatılıyor. “rıhleteşşitâivessayf” “kış ve yaz seferlerinde” (Kureyş 2) Çünkü Yemen bölgesi kışın sıcak olduğu için kışın Yemen’e gidiyorlar. Şam’a yazın gidiyorlar. Orası Yemen’e göre daha serin. AllahuTeala Mekke’de iken Rumlar ile Perslerin karşılaşacağı gün ben size zafer vereceğim diyor. O kadar dakik anlatılıyor ki… Şu ana kadar ben bulamadım da. İçinizde bulan olur da bize bildirirse çok memnun oluruz. Persler ile Rumların karşılaştığı gün Bedir Savaşının olduğu gündür. Bu olay, Resulullahın (s.a.v) Mekke’den Medine’ye hicretinin 2. senesi ve Kadir Gecesinin gününde olmuştur. Tamamen Kuran’ın verdiği bilgilerdir. Kuranı Kerim her konuda en ayrıntılı bilgiyi verir. Yeter ki onun metodunu bilin. O metodu bilmezseniz bizim gelenekteki gibi Kuran mücmel bir kitaptır, özet bilgiler verir dersiniz. Hayır, Allahu Teâlâ öyle demiyor. Her konuda ayrıntılı bilgi verdiğini söylüyor. Burada da bunu görüyoruz. Eğer Persler ile Romalıların o son karşılaşmalarının yerini ve tarihini mevcut batılı kaynaklarda ya da İran kaynaklarından öğrenip bilenler olurda bize bildirirlerse çok iyi olur. Rum Suresinde AllahuTeala bunu bildiriyor. Mekke’de iken müjde veriyor. Mekkeliler bunu zihinlerine yerleştiriyorlar. Yazın Ebu Süfyan başkanlığında ki kervan Şam tarafında iken… Onların Şam dedikleri bizim bildiğimiz Şam değildir. Bizim Şam dediğimize onlar Dımaşk derler. Onların Şam dediği bugün Ürdün’ü Suriye’yi içine alan bölgedir. Ebu Süfyan oraya gittiğinde Rumlar ile Perslerin savaşta karşılaşacağını duyuyor. Rum Suresini de Ebu Süfyan tabii ki de biliyor. O günde Cenabı Hak Müslümanlara zaferde söz verdiğine göre Mekkeliler için en önemli şey kervan. O kadar çok önemli ki Kureyş Suresinde bile geçiyor. Ebu Süfyan, Eyvah kervanı kaybettik diye düşünüyor. Ne yapsam da kervanı kurtarıp Mekke’ye götürsem diye düşünüyor. Rum Suresini Mekkelilerde biliyorlar. Resulullah onlara tebliği ettiği için onlarda duymuşlar. Mekkelilerde, kervan gitti diye düşünüyorlar. Ordu çıkarıyorlar. Mesela tarih kitaplarında bu konular üzerinde hiç durulmaz. Kuranı Kerim işte çok açık hükümler bildiriyor. Ebu Süfyan haber gönderince kervanı kurtarmak için Mekkeliler çıktılar derler. Peki Ebu Süfyan Müslümanların yola çıktığını nereden biliyordu da haber gönderdi? Hâlbuki bunların hiç birbirileriyle haberdar olmaları mümkün değildir. Faks mı çekti, e-mail mi çekti. Yani o günün şartları içerisinde oradan oraya haber göndermesi mümkün değil. Ondan sonra Müslümanlarda Rumlar ile Perslerin karşılaşacağını duyunca “yaşasın, Allah bize kervanı verecek” diyorlar. Çünkü herkesin gözünde kervan var. Mekkeliler kervan gitti diye ordu çıkarıyorlar. Ebu Süfyan kervanı elimden kaçırmayayım diye çeşitli senaryolar yapıyor. Yolunu değiştirerek Mekke’ye ulaşmaya çalışıyor. Müslümanlarda kervan bizim diye yola çıkıyorlar. Peki bu kadar kendilerine söz verilmiş bir durum ortadayken Allah da verdiği sözden caymazken yola çıkan Müslümanlar ne yapmış bakalım. Müslümanların ilk savaşı. Gelmeden önce tefsirlere baktım ki o ayetle ilgili bir şey söylüyorlar mı? Yok, hiçbir şey söylemiyorlar. Çünkü maalesef bizim geleneğimizde Kuranın Kuran ile açıklanması diye bir şey yok. HalbukiAllahu Teala başka bir açıklamayı kesinlikle kabul etmiyor. Nisa Suresini hatırlatıp Enfal Suresine geçelim. Mekke’de ki Müslümanlar Resulullaha geliyorlar. “Bize bunlar bu kadar baskı yapıyorlar. Müsaade et de hadlerini bildirelim.” Resulullah “Elem terailellezînegîlelehumkuffûeydiyekum ve egîmussalâte ve âtuzzekâh” “kimsenin işine karışmayın. Namazınızı kılın, zekatınızı verin” diyor. “felemmâkutibealeyhimulgıtâlu” “Ne zaman ki onlara savaş farz kılındı.” Şimdi bu ayeti okuduğunuz zaman ilk savaş ne zaman? Bedir Savaşıdır. Yani tefsirlerinde bunu yazması gerekirdi. “izâferîgumminhum” “onlardan bir grup” “yahşevnennâse” “o insanlardan (düşmandan) korkuyor.” “kehaşyetillâhi” “Allah’dan korkar gibi” “ev eşeddehaşyeh”“ya da daha büyük bir korkuduyuyorlar.” (Nisa 77) Bunlar Mekke’den Medine’ye hicret eden müminlerdir. AllahuTeala bize en üst örneği veriyor. Ona göre hayatımızı düzenleyelim. Şimdi Enfal’e geçiyoruz. AllahuTeala onun örneğini bize nasıl veriyor? Yani Bedir’e giden Müslümanların tavrını bize nasıl anlatıyor? “Kemâahracekerabbuke mim beytike bil hagg” “O gerçekleşecek olan şey için” Gerçekleşeceği kesin olan o zafer için. Allah, Mekke’de Rum Suresinde söz vermişti. “Nitekim Rabbin seni evinden çıkardı.” “ve inneferîgamminelmué’minînelekârihûn” “Müminlerin bir grubu bundan dolayı istemiyorlar.” Bir grubun hç gitme niyeti yok. “Yucâdilûneke fil haggı” “O gerçekleşecek olayda seninle mücadele ediyorlar.” (Enfal4-6) O gün size zafer vermeyi Allah söz verdi. Bu konuda ayet indirdi. Ne oluyor size? Gerçekleşeceği kesin olan bir olay var. Ayet indirmiş. Müslümanlar Mekke’de iken Allah, ben size vaat ediyorum, o gün size zafer vereceğim demiş. “Yucâdilûneke fil haggı” “O gerçekleşecek olayda seninle mücadele ediyorlar.” “bağdemâtebeyyene” “her şey ortaya çıktıktan sonra” (Enfal6) Rumların Perslerle karşılaşacağını duydunuz. O gün size Allah zafer verecek. Kuzeyden Ebu Süfyan geliyor. Sonra yola çıkıyorlar. Karşılarına Mekke ordusu çıkıyor. “keennemâyusâgûneilel mevti ve hum yenzurûn” “Sanki göz göre göre ölüme götürülüyorlarmış gibi” (Enfal6) Allah zafer verdi. Allah’a güvenmiyor musunuz? Bize ashab öyle anlatılır ki sanki mübareklerin hepsi kurşun asker. Hiçbirinin iradesi yok. Şuraya gidilecek git, bitti. Öyle değil. Bunların hepsi birer insandır. Evet, Mekke’den Medine’ye hicret ettiler. Bir sürü rahatlarını bozdular ama… Medine’den ilk çıkışları savaş içinde değil. Ebu Süfyan’ın kervanı için çıkıyorlar. Sonraki ayette onu söylüyor. Bunlar kervan için çıkıyorlar. “Ve iz yeıdukumullâhu” “hani Allah size vaat etmişti.” “ıhdettâifeteyniennehâlekum” “bu ikisinden birisi sizin” (Enfal 7) Kervanı takip için oraya kadar geldiler. Birdenbire hiç beklemedikleri anda karşılarında Mekke ordusunu gördüler. “İz entum bil udvetidduny┓o vadinin alt yakasındaydnız siz” “ve hum bil udvetilgusvâ” “onlar üst yakasındaydı.” “verrakbuesfeleminkum” “Ebu Süfyan’ın kafilesi de sizden aşağıdaydı.” Müslümanlar ikisinin ortasındalar. Üstte Mekke ordusu altta Ebu Sufyan kafilesi ortada Müslümanlar var. “ve levtevâadtumlahteleftum fil mîâdi” “Eğer sözleşseydiniz böyle denk getiremezdiniz.” Peki, niye Allah bunu böyle yaptı? Cenabı Hak böyle olmasını emretti, oldu. Biz herhangi bir şey yapmaya karar veririz. Allah onaylamazsa bizim o işi yapmamız imkânsızdır. Mutlaka bir engel çıkar. “ve lâkilliyagdıyallâhuemrankânemef’ûlel” “yerine getirileceği kesinleşmiş bir işi yerine getirmek için böyle yaptı.” Mekke’de söz verdiği zaferi verecek size. Başka? “liyehlike men heleke am beyyinetiv ve yahyâ men hayye am beyyineh” “ölen açık belgeyle ölsün, yaşayan açık belgeyle yaşasın.” Yani Mekke ordusu karşısında Müslümanları görünce, Müslümanlarında zafer kazandığını gördü mü “vay be tamam. Zaten Mekke’de bu zaferin kazanılacağını bunlar bildirmişlerdi. Demek ki tamam, doğru.” diyecekler. Muhammed’in (s.a.v) elçi olduğunu kavrayarak kaybediyor. Devam edende anlayarak devam ediyor. “Allah söz vermişti. Bak işte bugün bize verdi.” diyecekler. “ve innallâhelesemîunalîm” “Allah elbette işitir ve bilir.” (Enfal 42) Ama burada çok olaylarda var. Sadece o değil. AllahuTeala Mekke’de Müslümanlara Bedir zaferini söz vermişti. Yani Bedir demedi de Rumlar ile Persler karşılaşacağı gün zafer söz verdi. Bir grup Müslüman evden çıkmak istemedi. Peki çıkıp oraya kadar gelenler. Geldikten sonra ne oldu? Hepsinin ayakları geri gidiyor. Hani bizde Bedir ashabının isimlerini say cennete gidersin derler. Zor gidersin. Öyle şey yok. Allah yolunda canını ortaya koyacaksın. Bak bu adamlar Mekke’den Medine’ye gelmiş kişiler. Başlarında Resulullah (s.a.v) var. Neler çekmişler? Savaştan önce Cenabı Hak Enfal Suresinin 65. Ayetini indiriyor. “Ey nebi müminleri savaşa hazırla. İçinizden sabreden yirmi kişi olursa iki yüz kişiyi yenersiniz. İçinizden sabreden yüz kişi olursa bin kişiyi yenersiniz Allah’ın izniyle. Çünkü onlar anlayışsız bir toplumdur.” (Enfal 65) Bedir’den önce dedi ki siz 1’e 10 galip geleceksiniz. Ama düşmanın karşısına çıkmak istemediler. Oraya kadar geldikten sonra ne oldu? Orduyla karşılaşmayı istemiyorlardı. İstiyorlardı ki kervan bizim olsun. Ama Allah kervanı değil Bedir ordusunu istiyordu. Bu ayetler olmasa millet bana neler söyler neler? Bedir Savaşına gidenleri şöyle küçümsedi, böyle küçümsedi. Allaha şükür ayetler var da kimse artık bana laf söyleyemez. Maalesef tefsir yapanlarda bu ayetleri görmüyor. Resulullah’ın hayatını yazanlar da, Bedir Savaşını yazanlarda. Dolayısıyla o savaşların hiçbirisi bize örnek olamıyor. İnsanı tanımamıza müsaade etmiyor. Resulullah’ın ne sıkıntılar çektiğini görmemizi engelliyor. Bir efsane anlatır gibi anlatılıyor. “Ve iz yeıdukumullâhuıhdettâifeteyniennehâlekum” “o iki gruptan birisi sizin olacak diye Allah vaat ediyordu.” “ve teveddûneenneğayrazâtiş şevketi tekûnulekum” “siz çok istiyordunuz ki güçsüz olan sizin olsun.” (Enfal 7) Kervan, ordusu yok. Belki 30-40 tane koruması var. O kadar. Siz de zaten epeyce bir askersiniz. 300 kişi kadar varsınız. 313 diye rivayetlerde vardır. Bunlar böyle istiyor. Ama “Ama Allah kendi sözleri sebebiyle bu hakkı gerçekleştirmek istiyor.” Yani Bedir’de size zafer vermek istiyor. Ama zaferi öyle bir şekilde vermek istiyor ki “ve yagtaadâbiralkâfirîn”“Bu kâfirlerin kökünü kessin.”(Enfal 7)Yani orduyu size veriyor ki orduyu yendiğiniz zaman Mekke kâfirlerinin kökü kesilecek. Siz doğru Mekke’ye gideceksiniz. Bedir Savaşında Mekke’ye gittiler mi? Gidemediler. Niye gidemediler. Çünkü bütün bu şartlara rağmen Bedir’de gereğini yerine getiremediler. Allah 1’e 10 söz vermesine rağmen Müslümanlar orada gevşeklik gösterdiler. Yani evden zor çıkanları anladık. Bir de zor değil seve seve çıkanlar. Onlarda ciddi manada sıkıntı içerisindeydiler, gevşeklik gösteriyorlardı. Allah 1’e 10 dediği halde bunların gevşek olmasını gördüğü zaman sayıyı ne yaptı? “El ânehaffefallâhuankum” “Şimdi Allah sizden görevi hafifletti.” “ve alimeennefîkumdağfâ” “Siz de zayıflık olduğunu bilerek görevi hafifletti.” (Enfal 66) Zafer kesin. Allah ayette söz vermiş. Bu insanlar Mekke’den Medine’ye göç etmiş. Başlarında Resulullah var. Ama gevşeklik gösteriyorlar. “feiyyekumminkummietunsâbiratuyyağlibûmieteyn” Hemen sayıyı düşürüyor. “İçinizden sabreden yüz kişi olursa iki yüz kişiye galip gelir.” 1’e 10 dan 1’e 2’ye düşürdü. “ve iyyekumminkumelfuyyağlibûelfeynibiiznillâh” “İçinizde bin kişi olursa iki bin kişiye Allah’ın izniyle galip gelir.” “vallâhumeassâbirîn” “Allah sabredenlerle beraberdir.” (Enfal 66) Ama iki bin kişi demekle hafife almayın. Sabredeceksiniz, direneceksiniz. Allah, 1’e 10 dan 1’e 2’ye düşürdü. Mekke ordusu Müslümanların kaç katıydı? Üç katıydı. Ama Allah onlara iki katı gibi gösterdi ki geri kaçmasınlar. “İz yurîkehumullâhu fî menâmikegalîl┓Ya Muhammed o Mekke ordusunu sana rüyanda Allah az gösteriyordu.” (Enfal43) Kâfirler Müslümanların üç katı olmalarına rağmen Resulullahın rüyasında az gösteriyordu. “ve leverâkehumkesîrallefeşiltum” “Sizin çok (üç katınız) gösterseydi kesinlikle dağılırdınız.” (Enfal 43)Azı ne kadar? Kaç katı gösterdiğini de “Gadkânelekumâyetun fî fieteyniltegatâ” “birbiriyle karşılaşan o iki ordu hakkında sizin için bir ayet (kesin belge) vardır.” Yani Mekke ordusuyla Resulullahın ordusu Bedir’de karşılaşıyor. “fietuntugâtilu fî sebîlillâhi” “bir grup Allah yolunda savaşıyor.” “ve uhrâkâfiratuy” “diğeri de kâfir” “yeravnehum” “o müminler kafirleri görüyorlar.” “misleyhim” “kendilerinin iki katı” Hâlbukiüç katıydı. Nasıl iki katı? “raé’yelayn” “baş gözleriyle görüyorlardı.” Allah öyle gösteriyor. Çünkü zafer sözü vermiş ya gevşeyip geriye kaçmasınlar diye. “vallâhuyueyyidubinasrihî mey yeşâé’” “Allah tercih ettiğini zaferiyle destekler.” “inne fî zâlikeleıbratelliulilebsâr” “basiret sahipleri için bunda bir ibret vardır.” (Ali İmran 13)Dikkatli olun. Hayalci olmayın, gerçekçi olun. Öyle insanları uçurup kaçırmayın. Tekrar Enfal 43. Ayete geçelim. Yani az göstermesinin de ne kadar olduğunu Kuranı Kerim söylüyor. İşte Kuranın o metodunu bildiniz mi? Bütün ayrıntılar ortaya çıkar. Yani o hikmete ulaşma metodu çok önemlidir. “Sana onları rüyanda az gösteriyordu. Çok gösterseydi dağılırdınız.” Yani iki katından fazla gösterseydi dağılırdınız. Rüyasında iki katından fazla gösterseydi dağılacaklardı. “ve letenâzağtum fil emri” “ve o konuda birbirinizle tartışmaya girecektiniz.” Savaş meydanında bile. “ve lâkinnallâhesellem” “Ama Allah işi sağlam tuttu.” “innehûalîmumbizâtissudûr” “Allah insanların içinde ne olduğunu çok iyi bilir.” (Enfal 43) Hangi konuda nasıl bir kararlılıkları var, çok iyi bilir. “Ve iz yurîkumûhum” “onları size gösteriyordu.” “iziltegaytum” “karşılaştığınız zaman” “fî ağyunikumgalîlev” “baş gözünüzle az gösteriyordu.” Kaç katıydı ayette? İki katıydı. İki katına kadar zafer sözü verdi. Dolayısıyla öyle gösterdi. On katından iki katına düşürdü. “ve yugallilukumfî ağyunihim” “Sizi de onların gözlerinde az gösteriyor ki” Kaçmasınlar. Onlarda savaş meydanından kaçmasınlar. Çünkü onlarda insan. İki dakikada hallederiz diye görüyorlar. “liyagdıyallâhuemrankânemef’ûlâ” “Allah’ın kesin olma kararına bağladığı şeyi yerine getirsin diye” Yani Mekke’de söz verdiği zaferi size versin diye böyle yaptı. “ve ilallâhiturceulumûr” “İşler Cenabı Hakka döndürülür.” (Enfal 44) Gördünüz mü bakın. İlk savaşta Müslümanlar ne kadar isteksizdi. Bedir savaşında ilk hamlede Mekkeliler geri çekildi. Geri çekilince Müslümanlar onları takip etmediler. Takip etmek zorundaydılar. Tamamen etkisiz hale getirmek zorundaydılar. Çünkü Allah bu savaştan önce indirdiği Muhammed Suresi 4. Ayette “Feizâlegîtumullezînekeferûfedarberrıgâb” “kafirlerle savaşta karşılaştığınız zaman boyunlarını vurun.” “hattâizâeshantumûhum” “tamamen etkisiz hale getirinceye kadardevam edin.” Etkisiz hale getirdiniz mi, “feşuddulvesâga” “bağı sıkı tutun.” Esir alın. “feimmâmennembağdu ve immâfidâen” “Daha sonra da esirleri karşılıklı ya da karşılıksız serbest bırakın.” (Muhammed 4) Ne köleleştirme ne öldürme var. Hiçbir şey yok. Mutlaka serbest bırakacaksın. Ama Bedir’de Müslümanlar karşı tarafı etkisiz hale getirmeden esir aldılar. Savaşta da sabır gösteremediler. Sabır gösterememelerine rağmen Allah bunlara ne yaptı? Zafer verdi. O ayeti de okuyalım. Muhammed Suresi 4. Ayette düşmanı etkisiz hale getirmeden esir almayın diyor. Muhammed Suresinin 4. ayeti Bedir’den önce inmiştir. Muhammed Suresinin inişi konusunda değişik görüşler vardır. Mekke’de mi indi, Medine’de mi diye. Mücahide göre Medine’de, diğerlerine göre Mekke’de inmiştir. Ama fark etmez. Ayetlere baktığımız zaman Bedir’den önce indiği %100’dür. En küçük şüphe yok. “Mâkânelinebiyyin ey yekûnelehûesrâhattâyushıne fil ard”“Hiçbir nebinin düşmanı savaş meydanında etkisiz hale getirmeden esir almaya hakkı yoktur.” (Enfal 67) Bu ayet bütün sistemi çökertiyor. Ehlisünnetinde Şia’nın da o insanları kutsamalarına tam ters geliyor. EhlisünnetResulullahı ilah gibi takdim eder. Asla hata yapmaz, kusur yapmaz. Sen hatalı kusurlu bir adamdın. Sana nasıl örnek olacak? Korunmuştur derler. İsmet sıfatı vardır, derler. Niye öyle diyorlar? Sanki umurlarında mıydı? Kendilerine masum demek için onu söylüyorlar. Önce Allah’ın nebisi masum olacak ki millet size masum demiş olsun. Mesela meşhur bir hoca kitabında ismet sıfatını anlatıyor. ‘Allah’ın elçileri Allah tarafından korundukları için günah işlemezler. Ama Allah’ın evliyası korunmadığı halde günah işlemez’ diyor. Hangisi daha üstün? Evliya kim olur? Kitabı yazan adam tabii ki de evliya. Ben Allah’ın peygamberinden üstünüm dese kimse inanmaz ki. İşte böyle bir algı yönetimiyle işi götürmeye çalışıyorlar. Şia da imamlarını öyle bir noktaya getirirler ki, Allah katında öyle bir mertebeleri vardır ki… Humeyni’nin kitabında geçen ‘oraya ne bir nebiyi mürsel ne de melekimukarreb yaklaşabilir.’ Yani oraya Allah’ın hiçbir nebiside çıkamaz, hiçbir melek de çıkamaz. Öyle bir mertebeleri var. Orada da teslis vardır. Allah, imamlar, Muhammed. Bizim aleviler ne derler? Hak Muhammed Ali derler. Yani millet zanneder ki ‘tamam hak Muhammed ise bir şey yok.’ Ama onun arkasına gizlenen üçlü tanrı inancını fark etmek gerekir. Onun için bu ayet hiç kimsenin hesabına gelmez. Okuyun mealleri, bir tane doğru meal veren birisini bulamazsınız. Tefsirlerde de bulamazsınız. “Mâkânelinebiyyin ey yekûnelehûesrâhattâyushıne fil ard” “Hiçbir nebinin düşmanı savaş meydanında etkisiz hale getirmeden esir almaya hakkı yoktur.” “turîdûnearadaddunyâ” “siz hemen elinize geçecek bir şeyler istiyorsunuz.” “vallâhuyurîdulâhırah” “Allah sonrasını istiyor.”Esir almayın ki Mekke’yi fetih edesiniz. Ayette okumuştuk. “El ahirah” “ahirette” olabilir, önemli değil. “El ahirah” sonrası demektir. “vallâhuazîzun hakîm” “Allah üstündür, doğru karar verir.” (Enfal 67) Bunlar o kadar şeyden sonra… Allah on katından iki katına düşürdü mü? Rüyalarında kendilerinin iki katı gösterdi mi? Gözleriyle iki katı gösterdi mi? Sabrederseniz galip gelirsiniz dedi mi? Bedir’de sabırsızlık yaptılar. Her şeye rağmen.“Lev lâ kitâbumminallâhisebega” “Bundan önce bir yazgı geçmeseydi.” Yani Mekke’de iken ben burada size zaferi söz vermeseydim. Rum Suresinde size bugün zafer sözü vermeseydim. “lemessekumfîmâehaztumazâbun azîm” “o aldığınız esirlerden dolayı kesinlikle büyük bir azap sizi yakalardı.” (Enfal 68)Azabı azim. Kuranı Kerimde müşrikler için geçer, münafıklar için geçer, namuslu kadınlara iftira atanlar için geçer. Çok ağır bir şeydir. Efendim yok zelle yaparmış falan. Değil kardeşim işte ortada.O zaman Resulullah Mekke’yi fetih edemediği için Mekke’yi fetih ettikten sonra bu yaptığı günahın istiğfarını yapmıştır. “İzâcâenasrullâhivelfeth” “Allah’ın yardımı gelir de fetih olursa” “Veraeytennâseyedhulûne fî dînillâhiefvâcâ” “İnsanların bölük bölük Allah’ın dinine girdiğini görürsen” “Fesebbıhbihamdirabbike” “Rabbinin her şeyi doğru yapması sebebiyle ona boyun eğ” Allah kimseye torpil geçmedi, sana da geçmedi. “vestağfirh” “o zaman Allah’tan bağışlanmanı dile.” Önce bir kırdığını döktüğünü topla. Yani hatanı bir düzelt. O zaman Mekke’yi alman gerekiyordu. Şimdi Mekke’yi al sonra estağfirullah de. “innehûkânetevvâbâ” “o tövbeleri kabul edendir.” (Nasr 1-3)İşte böyle birisi bize örnek olur. Böyle bir zat bize örnek olur. Sizde etrafınıza bakarsanız nerede öyle Bedir ordusu. Çünkü öyle anlatmışlar ki Bedir ordusunu. Katılanların ismini saydın mı neler oluyor? Bir şeyler anlatırlar da gerisini bilmiyorum. İnsanları sömürmek istiyorsanız ilk önce dini kullanabilirsiniz. İkinci olarak sağlığı, üçüncü olarak eğitimi… Ama dinin yerini hiçbirisi tutmaz. Adamların dinini kullandınız mı tamamdır artık. İblis de dini kullanarak zaten insanları sömürür.
“Elem terailellezînegîlelehumkuffûeydiyekum” Şimdi bunlar Mekke’de iken ya resulullah bize bu kadar baskı var, bu kadar zulüm var, bu kadar hakaret görüyoruz, bu kadar ihanet görüyoruz. Biz hayatımızda böyle bir şey görmedik. Müsaade et de şunlara bir hadlerini bildirelim. Resulullah “kimseye karışmayın” diyor. “ve egîmussalâte ve âtuzzekâh” “siz namazınızı kılın, zekatınızı verin” Kimseye karışmayın. “felemmâkutibealeyhimulgıtâlu” “Ne zaman ki savaş farz kılındı (Bedir’de)” “izâferîgumminhumyahşevnennâse” “Bir de baktınız ki onlardan bir grup insanlardan korkuyor.” Sanki ölüme sevk ediliyormuş gibi… Ayeti okuduk. “kehaşyetillâhi” “Allah’tan korkar gibi insanlardan korkuyorlar” “ev eşeddehaşyeh” “ya da daha fazla korkuyorlar.”İşte bunlar Mekke’den Medine’ye hicret edenlerdir. “ve gâlûrabbenâ lime ketebtealeynelgıtâl” “ya rabbi bu savaşı bize şimdi niye yazdın ki diyorlar” “lev lâ ahhartenâ ilâ ecelin garîb” “bize belli bir süreye kadar müsaade etseydin.” Az daha rahat etseydik. Bir kendimize gelseydik. DahaMekke’den geleli bir buçuk sene olmuş. “gulmetâuddunyâgalîl” “de ki dünya metaı azdır.”Bütün dünya sizin olsa ne olur? Elinizden bir gün çıkmayacak mı? “velâhıratuhayrullimenittegâ” “kendini yanlışlardan koruyan için hayırlı olan ahirettir.” “ve lâ tuzlemûnefetîlâ” “en küçük bir haksızlığa uğramayacaksınız.” (Nisa 77)
Aklımda bir hatıram canlandı. Ben üniversite okurken bizim fakülte beş senelikti. Birinci sınıftan son sınıfa kadar talebe başkanıydım. O zaman tüm üniversiteye başka gruplar hâkim olmuş. Bir tek bizim fakültede hâkimiyet kuramıyorlar. Onunda tek engelleri benim, başka engelleri yok. Çünkü hocalarda onlardan yana… İkide bir gelip “Başkan, bu fakültede şunlar, şunlar olmalı” dediler. Hakikaten ne güzel düşünmüşsünüz, gerçekten olmalı. Ama kim yapabilir ki, dedim. “Biz yaparız” dediler. “Tabii ki siz, hadi buyurun yapın” dedim. Biter orada, birkaç ay rahat ederdim. Daha hiç kimse dedikodu etmez. Sonra başka grup gelip “Başkan, şöyle, şöyle olmalı” derler. “Kim yapacak” dedin mi, tabii ki biz derler. “Elbette ki siz. Hadi buyurun” derdim. Bir gün hiçbir şey yapamayıp geldiler. Fakültede hiçbir sebep yokken boykot ilan edeceklermiş. Çünkü hakim olamıyorlar ya. Anarşinin en yoğun olduğu dönem. 76, 77’li yıllar. Üniversitelerin karmakarışık olduğu zamanlardı. Gelip “Başkan, biz bu fakültede boykot ilan edeceğiz” dediler. Tabii ki edeceğiz dedim. Hocalardan da aralarında olanlar var. Ne kadar süreyle, dedim. Süresiz dediler. Tabii ki süresiz olacak dedim. Ama boykot komitesinde kim olacak ki dedim. Biz varız dediler. Tamam, sizi seçiyorum dedim. Oradan rektörle görüşmek üzere yola çıktım. Ben dışarı çıkınca hepsi korkmuş. Boykotu bitirmişler. Daha ben rektöre gitmeden haber geldi ki boykot bitti. İnsanların psikolojisini Kurandan öğrendiniz mi o kadar rahat ediyorsunuz ki. Çok rahat. Hadi buyurun. Hiçbir şey yapamazsınız. Dikkat ederseniz onun için şuanda da hep böyle medya operasyonları yapılıyor. Çok dikkatli olmak lazım. Bunlar böyle hiç önem vermeden şöyle yapacaksınız. Öyle mi hadi yap buyur diyeceksiniz. Buyur dediğin zaman ilk önce kaçan o olur. En başta gözüken kişi kaçar.
“Eynemâtekûnûyudrikkumulmevtu” “nerede olursanız olun, ölüm gelir sizi bulur.” Ölümden kaçmak yok. “ve lev kuntum fî burûcimmuşeyyedeh” “isterse yüksek yüksek kalelerde olun.”Mesela bir tepenin üzerinde kale. Mesela bizim köyün girişinde vardır. O kaleye çıkmak ciddi bir olaydır. Onun için Tortum koruması çok kolay olan bir yerdir. Orada yüksekçe bir kale vardır. Orada da olsan birisinin oraya çıkması çok zordur. Orada ölmeyecek misin? Orada da ölürsün. Ne fark eder? Bu “muşeyyedeh” kelimesi “kireçle yapılmış kale” manasına da geliyor. Çünkü kirecin bir özelliği vardır. Üzerinden ne kadar zaman geçerse o kadar daha sıkı tutuyor. İçerisine girmek zorlaşıyor. O şekilde bir kalede de olsan ölümden kurtuluş yok. Yani bu demek değildir ki kendinizi ortaya atın. Tabii ki tedbirinizi alacaksınız. Ama ölüm gelir. Ölümden kurtuluş yok. “ve in tusıbhumhasenetuyyegûlûhâzihîminındillâh” “başlarına bir iyilik gelse Allah yüzümüze baktı derler” “ve in tusıbhumseyyietuy” “ama başlarına bir sıkıntı geldi mi” “yegûlûhâzihîminındik” gelip Resulullaha “sen sebep oldun derler.” (Nisa 78) Tedbir alsaydın böyle olmazdı. Bize anlatılan ashab böyle mi? Kurşun asker… Hiç sesleri çıkar mı? Ama Allah’ın anlattıklarından dinlerseniz… İnsanı Cenabı Haktan öğrenirseniz başarılı olursunuz. Aksi takdirde hayalci olursunuz. Gerçekçi olamazsınız. “Mâesâbekeminhasenetinfeminallâh” “başına gelen iyilik Allah’tandır.” Çünkü her şeyi Cenabı Hak veriyor. Sen hiçbirisine ne kadar uğraşsan da onu elde edemezsin. “ve mâesâbekeminseyyietinfeminnefsik” ama “başına gelen kötülük de kendindendir.” İmtihan gereği olan başkadır. Elbette Allah bizi her türlü imtihandan geçirecektir. Ama yaptığın yanlıştan dolayı Allah sana ceza verir. Yanlış yapmazsan en zor noktalardan geçersin geçtiğinin farkına bile varamazsın. Allah sana öyle bir güç ve kuvvet verir ki. Yani seni hiçbir zaman kötü duruma düşürmeden oralardan geçirir. Yeter ki ona tam güven. Ortam ne olursa olsun. “ve erselnâkelinnâsirasûlâ” “seni insanlara resul olarak gönderdik.” Senin görevin insanlara doğruları anlatmaktır. Ne yaparlarsa yapsınlar. “ve kefâ billâhi şehîd┓buna şahit olarak da Allah yeter.” (Nisa 79) Cenabı Hak görüp biliyor ya bu kâfidir.
Şimdi buradan şunu çok iyi kavrayalım. Bakın bu iki ayeti okuduk. O kadar da ayet okuduk. Bedir Savaşını… Allah’ın örnek verdiği ayet bunlar. İnsan budur. Benim istediğim gibi olsun derseniz. Hiç kimse sizin istediğiniz gibi olmaz. Mesela birçok ailede erkek karısını hizaya getirmek ister. Kadın erkeği hizaya getirmek ister. O zaman aile hizaya gelir. Birisi bir tarafa, birisi bir tarafa… Kardeşim burası imtihan yeridir. Burada sen şunu diyeceksin. Herkes imtihanı kaybedebilir. Ben asla. Ben kesinlikle kazanmak zorundayım. Efendim işte, ölüm tehditleri şunlar, bunlar olur. Tabii ki olacak. Allah bildiriyor işte. Biz o kadar çok görüyoruz ki… Ben şahsen o tür şeyleri çok gördüm de inan ki böyle neşem artar. Öyle bir şey duyduğum zaman… Hiç en küçük bir rahatsızlık duyduğumu hatırlamıyorum. Çünkü Cenabı Hak bunları Kuranı Kerimde bildiriyor. Bu sorulacak sorudur. Tamama işte ne güzel soruda soruldu. Şimdi ben cevabını vermeliyim. O kadar. Kendi korumamı alayım yürümeye devam. O zaman imtihanı başarırım. Yani Cenabı Hak bizi mutlaka malımızla imtihan eder. Yani malımızı mı çok seviyoruz yoksa Allah yolunu mu çok seviyoruz? Hepimizin hayatında bu tür şeyler vardır. Malı Allah’ın rızasına tercih ettiysen imtihanı kaybedersin. Allah’ın rızasını ona tercih ettiysen kazanırsın. Hiçbir sıkıntı yok. Peki, canını mı, Allah’ın rızasını mı? Canını tercih edersen kaybedersin. Allah’ın rızasını kaybedersen kazanırsın. Düşün ya senin neyin var ki? Şu salonda 80 yaşında biri yok. 80 sene evvel neredeydik? 80 sene sonra hangimiz olacağız? Daha bu dünyanın hesabı yapılır mı kardeşim? Akıllı olan Allah’a kul olmanın hesabını yapar. Mesela ülkemiz çok zor günlerden geçiyor. Hep ben çocukluğumdan beri duyarım. “Birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde.” Kardeşim hayat bu. Bunlar olacak. Efendim, ülkemizi elimizden almak istiyorlar, derler. Tabii ki almak isteyecekler. Ama sen yatmayacaksın. Sen bunları hiç önemseme. Sen, sana düşen vazifeyi ne pahasına olursa olsun yap. O zaman göreceksin ki Cenabı Hakkın verdiğini hiç kimse veremeyecektir. Bu bir imtihan gereğidir. Başımıza bu tür şeyler mutlaka gelecektir. Efendim, niye oldu falan, derler. Olacak kardeşim. Kendimizde öleceğiz, yakınımızda ölecek. “Ve lenebluvennekumbişey’imminelhavfivelcûı ve nagsimminelemvâlivelenfusivessemerât” “kesinlikle sizi zor imtihanlardan geçireceğiz. Biraz korku, açlık, can noksanlığı, mal noksanlığı…” Yakınlarından bir sürü insanlar ölecek. Senin canına da bir takım şeyler gelir. “ve beşşirissâbirîn” “sabredenlere müjde ver.” (Bakara 155) Her zaman dik duran, Allah’a güvenini asla sarsmayanlara müjde ver. Peki ne yapar onlar? “Ellezîneizâesâbethummusîbetunkalu” “başlarına bir musibet geldiği zaman şunu söylerler.” “innâlillâhi” “biz zaten Allah’ınız.” Benim neyim var ki? Bende Allah’ınım. Benim rabbim, sahibim o değil mi? Ben sahipsiz değilim ki kardeşim. Benim sahibim tüm kâinatın sahibidir. O zaman benden daha güçlü kimse yoktur. Nasıl istiyorsa öyle olur. “ve innâileyhirâciun” “zaten onun huzuruna çıkacağız.” (Bakara 156) Neyin hesabını yapıyorum? O zaman “Ulâike aleyhim salevâtum mir rabbihim ve rahmetuv” “İşte Allah’ın destekleri ve ikramı da böyle kişileredir.”(Bakara 157) Allah seni destekledikten sonra kim ne yapabilir ki? Cenabı Hak bizi bu kişilerden eylesin.