ElhamdülillâhiRabbî’l-âlemîn, ve’1-âkibetü li’l- müttekîn, ve’s-Salâtüve’s-Selâmualâ Rasûlinâ Muhammedin ve alââlihî ve sahbihî ecmaîn
Bugün dersimiz A’li İmran suresinin 179.ayetiyle başlayacak. Kuran’ı Kerim’i merkeze koymanın bizim için olmazsa olmaz şart olduğunu bugünkü dersimiz vesilesiyle anlamaya çalışacağız. Cenabı Hak şöyle diyor:
3/179. Mâkânallâhuliyezerelmu’minînealâmâentum aleyhi “Allahü Teala müminleri olduğunuz gibi bırakacak değildir”. Yani bu haliyle bırakacak değildir.
hattâyemîzelhabîseminettayyib, “pisi temizden ayıklayıncaya kadar bu olaylar devam edecek”.
vemâkânallâhuliyutliakumalâl gayb “Allahü Teala sizi gayba da muttali kılacak değil, yani gaybı da kavrıyacak değilsiniz”.
velâkinnallâheyectebîminrusulihî men yeşâ“ama Allahü Teala elçilerinden doğru tercihte bulunan veya kendisinin tercih ettiklerini seçer ve gaybı onu gaybtan haberdar eder”
fe âminû billâhi ve rusulihî, “öyleyse Allah’a ve elçilerine inanın”
ve in tu’minû ve tettekû fe lekumecrun azîm “eğer inanır kendinizi korursanız sizin için büyük bir ücret vardır, büyük bir karşılık vardır”.
Şimdi burada günümüzü anlatan çok önemli hususlar var. Bugün İslam âleminde biliyorsunuz büyük bir kriz yaşanıyor. Artık mızrak çuvala sığmıyor. Kuran’sız ve hikmetsiz olan Müslümanlığı ne Müslümanlar savunabiliyorlar ne de bir başkası böyle bir Müslümanlığı kabul etmek istiyor. Aslında Kuran’sız ve hikmetsiz Müslümanlığa sarılan kaç kişi Müslüman o da ayrı bir sorudur. Biliyorsunuz Batı ciddi anlamda kendine olan güvenini kaybetmeye başladı. Batı toplumunu ayakta tutacak değerler iyice kayboldu. Ve Batı toplumu dediğimiz toplumlarda İslam hızlagelişiyor. Tabii onlar buna karşı çok akıllıca tedbirler alıyorlar, uzun süredenberi alıyorlardı, projelerini gayet iyi yürüttüler ve bugün hala yürütüyorlar, sonuç almaya gayret ediyorlar. Şimdi iki tarafta da bir şey var, yanlışta yarış var. Batının yaptığı da yanlış, İslam âlemidediğimiz kesimin yaptığı da yanlış. Şimdi onun için bu ayetleri kendi durumumuzla ilgili olacak şekilde anlamaya çalışalım. Diyor ki Allahü Teâla;
3/179. Mâkânallâhuliyezerelmu’minînealâmâentum aleyhi “Allahü Teala müminleri sizin bulunduğunuz şekilde bırakacak değildir”
hattâyemîzelhabîseminettayyib, “pisi temizden ayıklayıncaya kadar bu sıkıntılar devam edecektir”
Şimdi pis ve temiz, hepsinin ortak çerçevesi de mümin. Allahü Teâla çok sıkı bir imtihandan geçiriyor, bizleri ve bütün müminleri. Sonuçta pis olanlar ayıklanacak, temiz olanlar kalacaktır.
vemâkânallâhuliyutliakumalâl gayb “Allahü Teala gayba sizi muttali kılacak değildir”. Şimdi bu kelime üzerinde durmayacağım.
velâkinnallâheyectebîminrusulihî men yeşâ“ama Allahü Teala doğru tercihte bulunan veya kendisinin tercih ettiklerini seçer”. Buradaki içtiba şöyle anlatılır, mesela diyelim burada 100 kişi var, bu 100 kişiden birkaçını seçmek istiyoruz, bakıyoruz. Seçmek için ne yapıyoruz, dürüst bir seçim olsun diye imtihan yapıyoruz. Kriterler koyuyoruz, başarılı olanları seçiyoruz. Şimdi bu men yeşa da eğer seçenin takdirine bırakılırsa kendisi seçer, kimsyesormaz ama “yeşa”nın faili men olursa bu defa o imtihanı kazananlar seçilir. Peki, resullerden derken, bakın bu ayeti kerime bizlere hitap ediyor. “ve mâkânallâhuliyutliakum” dediği zaman sizi diye bize hitap ediyor. Yani şu anda yaşayan Müslümanlara hitap ediyor. Sizi gaybemüttali kılacak değil, ama elçilerinden doğru tercihte bulunanları seçecek. Kim acaba? Bu elçiler kim?
Şimdi İbrahim suresinin 4.ayetini birçok kere okuduk, şimdi bu elçilerin kim olduğunu hep birlikte anlamaya çalışacağız. 14.sureyi açıyoruz ve 4. ayeti okuyoruz. Diyor ki burada Allahü Teala:
14/4. Ve mâerselnâminresûlin illâ bilisânikavmihîliyubeyyinelehum,“Gönderdiğimiz her elçiyi mutlaka kavminin diliyle göndermişizdir” diyor Allahü Teâlâ. Gönderdiğimiz her elçiyi kavminin diliyle gönderdik. Niye kavminin diliyle gönderdik? Onlara her şeyi açık açık anlatsın.
Şimdi kavminin dili, Muhammed SAV’in kavminin dili neydi? Arapça. Kuran’ı Kerim nedir? Arapça. O zaman Arapçanın bir özelliğinden dolayı mı Kuran Arapça, yoksa Resulullah Arap olduğu için mi Arapça?Arap olduğu için. O zaman Arapçanın bir kutsiyeti falan yok. Bunu iyi bir şekilde anlamamız lazım, bu bir. Peki, diyor ki, kendi kavminin diliyle gönderdik ki, onlar için kavminin diliyle çok anlaşılır şekilde anlatsın. Şimdi, Mekke’ye Türkçe konuşan bir resul gelseydi, o günkü Mekke’ye, o insanlara Türkçe anlatsaydı, tebliğde bulunmuş olur muydu? Olmazdı. Peki, size Kuran’ı Kerim Arapça tebliğ edilseydi tebliğ edilmiş olur muydu? Öyleyse, her resul kavminin diliyle geldiğine göre, Türklere gelecek olan resulün dili ne olmalı? Türkçe olmalı. Bunu niye söylüyorum, peki bir de 430.sayfayı açın Sebe suresi 28.ayet. Şimdi burada diyor ki Muhammed SAV Kuran’ı Kerimi Arapça bırakırsak, Kuran sadece kime gönderilmiş kitap olur? Araplara değil mi? O zaman Muhammed SAV de Araplara gönderilen elçi olur. Şimdi ayet açık değil mi, kapalı tarafı var mı? Ama burada Sebe suresi 28.ayetinde diyor ki Allahü Teala;
34/28. Ve mâerselnâke illâ kâffetenlinnâsibeşîran ve nezîran“seni tüm insanlık için beşir ve nezir olarak gönderdik”. Tüm insanlık, o zaman sadece Araplar için değil, öyleyse artık nebi bitti değil mi? Muhammed SAV son nebi, artık kendisine kitap gelecek birisi olmayacak. Kitap bitti. Öyleyse, Türklere bir resulün gelmesi gerekir mi? Yani o nebiye indirilmiş olan kitabı, bizim anlayacağımız bir dille anlatacak insanlara ihtiyaç var, değil mi? Şimdi burada, çünkü bütün insanlara, “hateminnebiyyi” dediğine göre, ondan sonra bir daha nebi gelmeyeceğine göre, başka şekilde de olmaz, mutlaka bütün insanlığa olmalı.
Şimdi bir de 26.surenin 105. ayetine bakalım. Şuara suresi 370.sayfa. Şimdi burada diyor ki;
26/105. Kezzebetkavmunûhınilmurselîn.“Nuh kavmi elçilerini yalanladı”. ŞimdiNuh kavmi küçük bir kavim mi acaba? Kuran’ı Kerim’e baktığımız zaman Nuh Tufanı çok büyük bir alanda oluyor, öyle ki her hayvandan birer çifti alacak bir gemi. Bütün inananları alacak, uzun bir süre denizde kalacak, sonra sular çekilince, Cudi’nin tepesine inecek olan bir gemi. O zaman Nuh kavmi bir şehir mi olur? Buna baktığınız zaman, Nuh kavmi sanki o günün dünyanın tamamı gibi görünüyor. PekiNuh AS o kavmin tamamı aynı dili konuşsa bile, Nuh AS hepsine ulaşabilir mi? O zaman bakın diyor ki ayette.
26/105. Kezzebetkavmunûhınilmurselîn.“Nuh kavmi elçilerini yalanladı”. O zaman Nuh AS’dan başka resuller de onlara gitmiş oluyor, değil mi? Ondan sonra, devamını okuyalım.
26/106. İz kâlelehumahûhumnûhun e lâ tettekûn“Onların kardeşi Nuh” Bakın Nuh AS’a indi, önce resuller, sonra Nuh AS. “Onlardan biri olan Nuh şöyle dedi. Korkmaz mısınız, çekinmez misiniz?”
26/107. İnnîlekumresûlunemîn“Ben sizin için güvenilir bir elçiyim”.Bak, Nuh AS elçi. O zaman bu sözü hep bütün bir kavme söylemiş oluyor mu? Başka resuller de var bakın dikkat edin. Nuh AS hayatta ve resuller Nuh kavmi tarafından yalanlanıyor.
26/105. Kezzebetkavmunûhınilmurselîn.“Nuh kavmi o elçileri yalanladı”. Siz yalan söylüyorsunuz dediler. Şimdi bu kavimde bir Nuh AS var, resul, bir de başka resuller var. Ama nebi olarak bir tek Nuh AS. Peki, öyleyse, Nuh AS’ın daha hayattayken, onun tebliğini tüm kavme iletecek başka elçilere ihtiyacı olduğu ayetin metni gereği ortaya çıktığına göre, bütün insanlığa gönderilmiş olan Muhammed AS’in tebliğinin her tarafa ulaşması için bu tebliğin, o dilleri konuşan kişiler tarafından götürülmesi gerekmiyor mu? Onun için tekrar lütfen bakın İbrahim suresini tekrar okuyalım.
14/4. Ve mâerselnâminresûlin illâ bilisânikavmihîliyubeyyinelehum, “Her elçiyi kendi kavminin diliyle gönderdik ki onlar için meseleleri açık açık anlatsın”.
Anlatılacak olan nedir? Allah’ın kitabıdır, değil mi?O zaman Allah’ın kitabının her insana anlatılması gerekiyor mu, gerekmiyor mu? Öyleyse her insana ne gerekiyor? Elçi gerekiyor. Bu elçi gelecek ve herkese, o kişinin anladığı dille bunu anlatacak. E her yerde olmaz, bu elçiliği herkes yapabilir mi? Şimdi bakın, İbrahim suresinin hemen başına bakalım. Orada diyor ki bakın, lütfenbu şeyleri çok iyi dinleyelim, matematik gibi, Fatih de Yahya da çok haklı olarak benden şikâyet ediyor, ben de onların yüzde yüz haklı olduklarını biliyorum. Hocam sen matematik gibi konuşuyorsun diyorlar. Biraz şerhli konuşman lazım diyorlar. Şimdi bunlar daha ayrıntılı konuşuyorlar da ben de uğraşıyorum fakat beceremiyorum onu. Herhalde yıllarca fetvada olmaktan kaynaklanan bir şey olsa gerektir. Çünkü yarım saat dinlersiniz adamı, iki kelimeyle cevap verirsiniz. Uzatamazsınız çünkü arkada onun gibi kaç kişi bekliyordur. Ama herkes anlamayabilir yani. Şimdi bu ikisi kendilerine gelen şeylerden biliyorlar, çünkü akşama kadar millet geliyor, soru soruyor. Yani tam anlaşılamamasından şikâyetçiler, herkes aynı değil ki yani. Herkesin anlayışı aynı değil. Şimdi şuna çok dikkat edelim bakın, tekrar ediyorum.
14/4. Ve mâerselnâminresûlin illâ bilisânikavmihîliyubeyyinelehum, “her elçiyi kendi kavminin diliyle gönderdik ki onlara meseleleri açık açık anlatsın”.
Ayan beyan yani ortada, kapalı bir şey kalmasın. Peki hemen surenin başında da diyor ki,
14/1. Elif lâm râkitâbunenzelnâhuileyke“bu bir kitaptır ki onu sana indirdik”.
Bu kitabı indirdi, niye indirdi Allah?
lituhricennâseminezzulûmâti ilân nûr“insanları karanlıklardan aydınlığa çıkarasın diye”
Peki, asıl görev Muhammed SAV’deyse, bu kitabı gidip te insanlara ulaştıran da bu resulün resulü olur. Yani o resul olsaydı ne anlatacaksa, onu anlatan insanlar. Bugün Muhammed SAV Türkiye’de olsaydı, Türkçe bilseydi, ne anlatacaktıysa, işte onu anlatan insanlar Türkiye’ye gelmiş resuller olur. Ama biliyorsunuz hemen insanlar saptırmak için uğraşıyor, yapacaklar, buna engel olmak mümkün değil. Cenabı Hak “bırak iftira etsinler” diyor. Gene yapacaklar çünkü ellerinde hiçbir şey yok, iftirayla karşılık verecekler ama versinler önemli değil.
14/1. Elif lâm râkitâbunenzelnâhuileykelituhricennâseminezzulûmâti ilân nûr“insanları karanlıklardan aydınlığa çıkarasın diye bu kitabı sana indirdik”.
O zaman bugün ki gidecek resuller, bana şu yazdırıldı, rüyamda bu gösterildi, içime malum oldu, işte bize keşifte şöyle gözüktü dedikleri zaman, doğru bir şey yapmış olurlar mı? Çünkü o insanları karanlıklardan aydınlığa çıkaracak olan, bu kitaptır. Bu kitaptan başka bir şey anlatırlarsa, o zaman bu kitabın getirenin resulü olmazlar. Tamam mı? Peki, bu kitap insanları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Bugün İslam âlemini karanlıklardan aydınlığa çıkaracak olan bu kitaptır. Bugün Diyanet İşleri Başkanı’nın konuşmasını bir arkadaş bana göndermiş, Edirne’de konuşuyor, işte son birkaç yılda 12 milyon Müslüman öldürüldü, kimsenin sesi çıkmadı, Paris’te 12 tane adam öldürüldü orada sesi çıktı diye bir şey söyledi. Bu tabii Parisliler yani kâfirlerin Müslümanları düşünmesini beklemenin bir anlamı yok. Peki, 12 milyon kişinin öldürülmüş olması inanılmaz bir sıkıntıdır. Bu şunu gösteriyor, Müslümanlar çok ciddi bir bunalım içerisindedir, çok ciddi bir bunalım içerisinde. İslam âlemi zaten asırlardır bunalım içerisinde, ama şimdi iyice bu iş doruk noktasına çıktı.
bi izni rabbihim“Rablerinin izniyle bunları çıkaracaksın”.
Niye? Çünkü kararı sen vermeyeceksin, ey Muhammed SAV. Sana anlatmak düşer, kim yola gelmiş kim gelmemiş onları onaylayacak olan Allahü Teala’dır. Sen görevini yapacaksın.
ilâ sırâtılazîzilhamîd“Aziz ve Hamid olan Allah’ın yoluna”.
14/2. Allâhillezîlehumâfîssemâvâti ve mâfîlard“göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi O’nun olan Allah’ın yoluna”
veveylunlilkâfirîneminazâbinşedîd“o kafirlerin şiddetli azaptan çekecekleri var”. O kâfirler kim? Şimdi biliyorsunuzkâfirneydi? Örten. Şimdi burada su var, siz görmeyesiniz diye bunu koydum, kelime manasıyla bu küfürdür. Örtmektir. Mesela küfür kelimesi, yani Cenabı Hakk’a hitaben de bu kelimeyi kullanırız“ve keffirannaseyyiatina” (A’li İmran 193) deriz. “keffir” ört demektir. Keffaret kelimesi kullanırız, günahlarımızı örten davranışlar, tamam mı? Şimdi, dolayısıyla, kâfir kelimesinin anlamı “doğruları örten kişi” demektir, “doğruları örten kişi” demektir. Tamam mı? Yanlışları örten kişi iyi insandır. Mesela keffaret yanlışları örter, bu güzel birşeydir, ama küfür doğruları örtmektir. Bu şekilde terimleşmiş, kelime anlamı itibarıyla değil, terim anlamıyla. Şimdi kâfirlerin diyor, neyi örtecek kâfir? Gerçeği örtecek. O kâfirlerin şiddetli azaptan çekeceği var. Acaba o kâfirler kim? Burada anlatıyor Allahü Teâla kim olduğunu. Bak diyor ki;
14/3. Ellezîneyestehıbbûnelhayâteddunyâalâlâhırati“onlar dünya hayatını ahiretten çok seven insanlardı”.Doğruları bilmeyenler değil, dini öğrenmişler, Kuran’ı öğrenmişler, kendilerine tebliğ yapılmış, ama dünyayı ahiretten çok seviyorlar. Tebliğ yapılmışı birazdan anlayacaksınız niye öyle söylediğimi.
veyasuddûne an sebîlillâh“Allah’ın yolundan çekiliyorlar”. Allah’ın yolunda olmayan o yoldan çekilir mi geriye? Allah’ın yolundan çekiliyorlar, kimsenin fark etmeyeceği şekilde, yavaş yavaş, böyle. Kimseye fark ettirmiyorlar. Peki, niye fark ettirmiyorlar dedi? Çünkü ayet öyle diyor.
veyebgûnehâivecâ“onlar ivec peşindedirler”.
Yani öyle bir yapı oluşturuyorlar ki, o yapıda siz onların Allah’ın yolundan çıktığını söyleyemiyorsunuz. Tamam mı? Allah’ın yolundan çıktığını söyleyemiyorsunuz. Burak son dergiden Yahya’ya getirsene. Sen orada İmam Şafii’nin şeyini aç, dediğim zaman okursun. Yani bu ivecin nasıl yapıldığını İmam Şafii’nin şeyinden okuyalım, biliyorsunuz bu dergimizin neydi başlığı? Nebiyi ve ulemayı Tanrılaştırma. Bizde nebi ve ulema Tanrılaştırılmıştır. Fakat oyun o kadar güzel oynanmıştır ki, bir ivec yapılmıştır, kimse anlayamıyor bugün. Nebinin ve ulemanın tanrılaştırdığının kimse farkında değil. O tanrılaştırma, ilahiyat fakültelerinde, İslam üniversitelerinde, imam hatip okullarında ders olarak okutuluyor. Evet. Şimdi burada diyor ki Allahü Teâla.
veyebgûnehâivecâ“oradaivec peşindedirler”. Arapçada bir ivec vardır, bir de avec kelimesi vardır.Şimdi ivec bir evliliktir ama dışarıdan anlayamazsınız. Aveci anlarsınız, şöyle işte adam baktım mı bu adam kambur dersiniz. Ama ivecte ne yaparsan yap anlayamazsın. Görünürde her şey yerli yerinde, ama içerisi bozulmuş. Şimdi tekrar şeyi düşünelim, A’li İmran suresinin, 179.ayeti, diyor ki;
velâkinnallâheyectebîminrusulihî men yeşâ“Allah resulünden doğru tercihte bulunanı seçer”. Resul ne? İnsanlara Kuran öğretmişsiniz, işte az önceki ivec meselesi var ya, kavminin dilini de gayet iyi biliyor. Türk’se Türkçeyi, İngiliz’se İngilizce’yi, Arap’sa Arapça’yı, o insanlara dini anlatırken, acaba ahireti dünyaya tercih mi ediyor, birilerine mi yaranmak istiyor, yoksa ne pahasına olursa olsun Allah rızası benim için esastır mı diyor. Şimdi gereken bilgiyi elde etmiş, elçilik yapabilecek, elçilik yapar, Kuran’ı öğrenmiş. Ama o bilgisini kullanarak dünyalık elde etmek istiyor. Devlet adamlarına yaranmaya çalışıyor, zenginlere yaranmaya çalışıyor. Ya da insanları sömürmeye gayret ediyor. Şimdi doğru dini anlatırsanız, hiç kimseyi sömüremezsiniz, insanların sömürülmemesi için gerekeni yaparsınız. Ama insanları sömürmek istiyorsanız dini birazcık bozacaksınız. Samiriler çoktur, öyle bir tane on tane değil. Samiri olmayanları ara sen, Samiri olanlar çok. İşte şimdi diyor ki;
velâkinnallâheyectebîminrusulihî men yeşâ“Allah elçilik görevini üstlenecek durumda olandan, kitabı anlatacak durumda olanlardan, doğru tercihte bulunanları seçer”. Doğru tercihte bulunan ne, cevabını siz verin. Doğru tercihte bulunan hoca kim? Ahireti dünyaya tercih eden, insanları razı etmeye çalışmayan. Sen yalancısın demelerine rağmen, aldırmadan giden. Her türlü hakarete maruz kalmalarına rağmen, dinlemeden giden. Yalnız Allah rızasına kilitlenen kişi. Peki, bunları ne yapar Allahü Teâlâ? Ne yapar? Tekrar ayetin başına alalım.
vemâkânallâhuliyutliakumalâl gayb “Allah sizi o gayba muttali kılacak değildir”. Ne demek o gayba muttali? Gaybı mı bildirecek? Evet, Kuran’ın anlattığı bir “el gayb” var. O “el gayb” nedir? Gerçekten tam bir matematik oldu yani ha. Fatih bunu uzun uzun anlatmak lazım ha. Şimdi o “el gayb” Cin suresinde anlatılan gaybtır. Cin suresinde anlatılan gaybtır, tamam mı? Orada diyor ki;
72/26. Âlimulgaybi fe lâ yuzhirualâgaybihîehadâ. “Allah kendi gaybına hiç kimseyi mazhar etmez”. O gaybını kimseye bildirmez, kimseye göstermez.
72/27. llâmenirtedâmin resul “razı olduğu resul hariç”. Razı olduğu resul, bu resul acaba nebi olan resul mü, nebi olmayan resul mü? Hani siz artık biliyorsunuz, gelenekteki nebi resul tasvirlerinin Kuran’a yüzde yüz aykırı olduğunu artık iyice öğrendiniz Allah’a şükür. Bak işte o hele o nebi resul tasviri inanılmaz bir ivectir. İnanılmaz bir ivecyapılmıştır. Ve o ivecbugün İslam âlemindemaalesef ortak karardır. Ben İslam ansiklopedisini okudum, acaba nebi resulü bir tane doğru anlatan birisi var mı, yoktu maalesef. Öyle bir ivecoluşmuş ki orada. Ne deniyor, algı operasyonu deniyor değil mi bugün? Bütün İslam âleminde yapılmıştır. Bu operasyonun baş aktörü de İmam Şafii’dir.Yani elimizde kitapları yazan Şafii, gerçek Şafii kimdir onu Allah bilir, onu biz bilemiyoruz. Ama elimizde kitaplarda İmam Şafii yazan kimse o. Gerçek İmam Şafii’nin bunun yakından uzaktan alakası olmayabilir. Elimizde mesela el Risale diye bir kitap var. Onun yazarı diye gösterilen İmam Şafii. Orayı bir okusana Yahya. Bizim bu derginin bu ayki yazısından bir bölüm.
İmam Şafii’nin sünneti anlattığı bölümü kendi kitabından, şöyle aktarılmış:
“Allah’ın resulünün sünneti Allah’ın adına onun özel ve genel hükümlerdeki muradını açıklar”.
Bak şimdi Allah’ın resulünün sünneti, Allah’ın resulü ne demek Allah’ın elçisi demek değil mi? Ayette ne diyor Allah.
5/99. Mâalârresûliillâlbelâg“resule düşen tebliğden başka bir şey değildir”. Sünnet kelimesinin Kuran’daki anlamı da, Allah’ın değişmez sosyal yasasıdır. Tabiat kanunu değil, bazıları öyle zannediyor, değil, ilgili ayetlere bakın görürsünüz. Allah’ın elçi gönderdiği toplumlarda uyguladığı yasalardır. O yasalar hiç değişmez. Şimdi o yasayı tutup, resulün sözünü o yasa diye gösteriyorlar. Sünnet kelimesi onun için kullanılıyor. Bir kere bu tam bir ivectir. Kelimenin anlamı değiştiriliyor. Çünkü Kuran’da kanun olarak gösterilen kelime budur. Evet devam et.
“Allah sünnetile hükmetmeyi kitabıyla eş tutmuş, sünneti kitaba bağlamıştır”.
Şimdi ne oluyor, ondan önce nebi resulle şey yapmıştı, zaten burada da öyle yapıyor; Nebiye resul diyorlar gelenekte, bir önceki resulün sözlerini tebliğ eden kişi diye anlatılıyor. Dolayısıyla nebinin söylediği sözler, resulün söylediği sözlere denk getiriliyor.Çünkü resulün söylediği Kuran’ı aktarmaktır, elçidir çünkü kendiliğinden hiçbir ilavede bulunamaz. Elçi Kuran’ı anlatıyorsa, elçiye itaat ne olur? Farz olur. Biz Kuran’ı söylediğimiz zaman itaat farz olur ama bize itaat etmiyorlar aslında. Yani ayete itaat ediyorlar, şahsımızla ilgi kurulursa o zaman elçilik olmaz. Ondan dolayı nedir? Elçiye zeval yoktur denir, değil mi, çünkü elçi kendiliğinden bir şey söylemez ki. Ama tutup da elçinin sözünün, yani nebinin sözü, bir insan olarak söylediği sözü, resul sözü, Allah’ın sözünü nakledenin söylediği söz gibi kabul edip, resüleitaatı emreden ayetleri nebiye itaate dönüştürüp, Muhammed AS’ın sünneti Kuran’dakimuradı açıklar dediğiniz zaman, evet şurada ayet var ama ne. Hep size örnek veriyorum ya, Şener Şen’le Kibar Bilo diye bir filmi vardı. Bilo gelip diyor niye yaptın? Yaptım yaptım ama bir sor ki niye yaptın? Şimdi anlatıyor, anlatıyor adamı kandırıyor. Ondan sonra o da bir daha sormayacağım diyor. Ama gene kandırıyor,şimdi burada muradı açıkladı dediğiniz zaman, Allah böyle dedi ama niye? BakalımResulullah ne demiş? Haşa. Bak muradı açıklar diyor. Öncesi şeyi devam et.
Allah sünnet ile hükmetmeyi kitabıyla eş tutmuş ve sünneti kitaba bağlamıştır.
İşte Kuran’ı yanlış anlamdırarak tam bir ivec yapıyor.
(YŞ kitaptan okumaya devam ediyor) “Kuran sünneti, sünnet te Kuran’ı neshedip yürürlükten kaldıramaz.”
Evet, iki ayrı şey var (bunlara göre); “Kuran sünnetin sahasına karışmaz, sünnet Kuran’ın sahasına karışmaz.” Eh, birazcık mantıklı mı diyebilirsiniz. Diyemezsiniz ama hadi zihniniz biraz karışabilir.
YŞ: “Sünnet ancak bir başka sünnetle neshedilebilir”. “Sünnet Kuran’la neshedilir denirse,”
AB: Burayı dikkatli dinleyin bakın, burayı dikkatli dinleyin;
YŞ: “sünnet Kuran’la neshedilir denirse, recmcezasının Nur suresinin 2.ayetiyleneshedilmişolması ihtimali ortaya çıkar”.
AB: Ne büyük felaket görüyor musunuz? Efendim, sünnet Kuran’la neshedilir derseniz, maazallah ortada recm cezası ortadan kalkmış olur. Devam et, daha ilerisinde bir hadisle, isterseniz hem hadisi bul, buldun mu? Bir hadisle 3 tane ayeti neshediyor. Az önce aynı yerde, aynı kitapta, diyor ki “Kuran sünneti neshetmez, sünnet te Kuran’ı neshetmez, Kuran Kuran’ı, sünnet sünneti nesheder” diyor, maazallah “Kuran sünneti nesheder dersek (Kuran’da recm cezası yok ya), o zaman recm cezası ortadan kalkar” diyor. Peki, hadi anladık, hemen bakıyorsunuz ki, bir tane hadisle 3 tane ayeti neshediyor. Hani az önce sen demedin mi sünnet Kuran’ı neshetmez? Ne oldu? Bak zihin karışıklığı ve İslam alemi bunu bugün ilim olarak anlatıyor, İmam Şafii dedin mi zirvedir. Orayı oku şimdi. El Risalesinde istersen sayfa ver isteyen baksın.
YŞ: İmam Şafii sünnet Kuran’ı neshedemez demiş amarecm cezasını korumak için Nisa suresi 15-16 ile Nur 2. Ayetin hükümlerini Mubadi bin Said kanalıyla gelen şu hadise dayanarak değiştirmiştir. Hadis şöyle;
AB: 1 tek kişiden hadise dayanarak, 3 ayeti neshediyor. Evet:
YŞ: “Benden alın, benden alın, Allah onlar için bir yol açtı, bekar bekarla zina ederse, 100 kamçı ve 1 yıl sürgün”
AB: Bakın bir yıl sürgün geldi bir de görüyor musunuz? 100 kamçı, 1 yıl sürgün.
YŞ: “Dul dulla olursa, 100 kamçı ve recm gerekir”. Bu hadisle, ayetlerdeki hapis ve eziyet cezası kaldırılmıştır. Nur suresinin 2.ayetindeki 100 kamçı cezası da hür olan dullar için bu hadisle yürürlükten kaldırılarak recm cezasına çevrilmiştir.
AB: ama 100 kamçı gene duruyor, 100 kamçı ve recm, hem 100 kamçıyla dövüyorsun hem öldürüyorsun (bunlara göre). İşteivec bu, peki İmam Şafii bilmiyor mu Kuran’ı Kerim’i? Pekâlâ tebliğ ederdi değil mi? Beni ilgilendirmiyor mesele bu. Bu insan Allah’ın kelamını tebliğ edebilir mi? Edemez. Bak işte gördünüz. Şimdi şeyi açalım lütfen, yine Ali İmran suresinden, 103. Ayet, bak burada Allahü Teâla diyor ki;
3/103. Va’tasımûbihablillâhicemîân ve lâ teferrakû“hep birlikte Allah’ın ipine sıkı sarılın”. Allah’ın ipi nedir? Kuran’ı Kerim. Buna sıkı sarılın, hep birlikte. Birileri gelip bize tebliğ edecek, biz de sarılacağız değil mi? Ayrılığa düşmeyin diyor.
vezkurûni’metallâhialeykum“Allah’ın size olan nimetini hatırlayın”.
iz kuntum a’dâen
ve kuntum alâşefâhufratin minen nâr “ateş çukurunun kenarındaydı”. Şu anda İslam alemi ateş çukurunun kenarında. Kuran’a sarılırsa;
fe enkazekumminhâ“Allah sizi ondan kurtarır”.
kezâlikeyubeyyinullâhulekumâyâtihî
Atladım değil mi?
vezkurûni’metallâhialeykum iz kuntum a’dâen fe ellefe beyne kulûbikum“birbirinize düşmandınız, kalplerinizi birbirine ısındırdı”.
fe asbahtumbini’metihîihvânâ, “Allah’ın nimetiyle kardeşler haline geldiniz”.
ve kuntum alâşefâhufratin minen nâr “ateş çukurunun tam böyle kıyısına kadar gelmiştiniz”.
fe enkazekumminhâ,“Allah sizi oradan kurtardı”
kezâlikeyubeyyinullâhulekumâyâtihî“işte Allah ayetlerini size böyle açıklar”.
leallekumtehtedûn“belki doğru yolu bulursunuz”.
Doğru yolu bulmanın yolu nedir? Hep birlikte Allah’ın kitabına sarılmaktır. Peki, İmam Şafii’nin yaptığı Allah’ın kitabına sarılmak mıdır? Kitap yok bakın. Ayırdı, araya sanki Resulullah başka telden çalıyor, haşa, Allah başka telden çalıyor. Allah’la resulü arasında tam zıtlık var, kim güçlü burada? Burada kim güçlü? Resul güçlü. Şimdi televizyonlara çıkıp da öyle çok güzel beyanatlar verilebilir, şimdi Türkiye’deki bütün ulemaya sesleniyorum buradan. Türkiye değil, biz bunları 12 dilde yayınlıyoruz. Tüm dünyadaki ulemaya sesleniyorum, hadi çıkın da bir cevap verin bakayım, cevabı ben vereyim. 1 tanesi ağzını açamaz, söyleyeceği şey şudur; “İslam barış dinidir, bu İslam’da yok”. Peki, ne var? Tabii ki İslam’da yok. Ama sizin din diye sarıldığınız şey bunlarla dolu. O İslam değil işte. Tutup da milleti kandırmanıza gerek yok. Bize sövdükleri zaman kurtulacaklarını zannediyorlar. Keşke kurtulsanız da akşama kadar sövseniz. Bakın ne diyor Cenabı Hak:
3/104. Veltekunminkumummetunyed’ûneilelhayr“içinizde bir ümmet olsun, yani Allah’ın kitabını anlatan resuller olacak, “resuller””. Marufu emredecek, yani Allah’ın istediğini emredecek,
veye’murûne bil ma’rûfi ve yenhevneanilmunker
Sizi engellemeye çalışacak bak Allah şöyle dedi böyle dedi. Tabii kitabın yanında bir de hikmet var, hikmetsiz olmaz. Bazıları tutuyor, ResullullahSAV’inebilik vasfıyla söylediği sözleri hadisleri, atıyor hadisi falan, böyle bir şey olamaz.
veulâikehumulmuflihûn“umduklarına kavuşacak olanlar onlardır”.Buraya çok dikkat edin lütfen;
3/105. Ve lâ tekûnûkellezîneteferrakû
Bakın az önce ne dedi ayet:
3/103. Va’tasımûbihablillâhicemîân ve lâ teferrakû
dedi değil mi? Allah’ın ipine, Kuran’a sıkı sıkıya sarılacaksınız, böyle (elle kolla) değil, içinde olana sıkı sıkıya sarılacaksınız, teferruk etmeyin, ayrılmayın, Kuran’dan ayrı düşmeyin dedi değil mi? Burada ne dedi?
3/105. Ve lâ tekûnûkellezîneteferrakû“Kuran’dan ayrılmış kişiler gibi olmayın”
vahtelefûminba’di“aralarında ihtilafı olanlar gibi olmayın”. Bugün İslam âlemi sırf ihtilaf değil mi? Evet, Allah ihtilaf etmeyin diyor, Resulullah’a bir söz mal ediyorlar, haşa, demiş ki, “ihtilafumetinunvasiya” (Allah bilmiyor, siz bakmayın (haşa));
“Benim ümmetimin ihtilafı büyük bir rahmettir”. Ya nasıl olur? Allah ihtilaf etmeyin diyecek, sıkı sıkıya sarılın diyecek, ihtilaf rahmettir diyecek. Tabii ki rahmettir diyecek, başka çaresi yok ki, bu Kuran’dan uzaklaşmış, işte gördünüz, gördünüz. Dün bir Arap’lakonuşuyordum, bu bazı Arap ulemasından yakından tanıdığım bazı kişileri sordum, siz nasıl değerlendiriyorsunuz falan. Bugün ulemanın başı olarak kabul edilen, Dünya İslam Alimler birliği başkanı Yusuf el Karadavi ki çok sayıda ilmi toplantıda beraber olmuşuzdur kendisiyle. Tabii son 2004’ten beri onlar da dâhil,hiç kimse bizi yormak istemiyor, hiçbir toplantıya çağırmıyorlar sağolsunlar. Şimdi, diyor ki, Muhammed Ebu Zehra vefatından önce buna demiş ki, recm cezası diye bir ceza yok demiş, ama ben millete söylemekten çekindim. Bu da buna açıklamış, bu da söylemiş, ama hala recm cezasının fetvasını vermeye devam ediyor. Ne oldu bu? Peki dedim ki o Arap’a; Suudi Arabistan’da recm uygulanıyor mu? Uygulanmıyor. Niye? Dış dünyanın tenkitlerinden korktukları için. Yahu ne oluyor? Eğer Allah buna müsaade etmişse, tenkitten korkulur mu? Cenabı Hakkın koyduğu cezayı siz değiştirirseniz, daha nelerden korkarsınız nelerden. Ve maalesef recm cezası 4 mezhebin dördünde de, Şia’da da vardır, ittifakla. Batılda tam ittifak ediyorlar, hakta ittifak ettikleri de olmuyor değil. Arada sırada ona da rastlıyoruz, az da olsa rastlıyoruz. Evet, şimdi tekrar esas bugün ki ayetimize gelelim ve dersimizin bu bölümünü bitirelim. Diyor ki Allahü Teâla, Cin suresindeki ayeti okumadım, onu da okuyayım. Cin suresinde Allah’ın gaybı var.
72/26. Âlimulgaybi fe lâ yuzhirualâgaybihîehadâ.
“Allah gaybınahiç kimseyi mazhar etmez, hiç kimseye bildirmez”
72/27. İllâ menirtedâmin resul “razı olduğu elçi hariç”. Ona bildirir. Ona mazhar eder, ortaya çıkarır onun için.
Şimdi farz edin ki ben elçi olsam, temsili olarak Muhammed SAV’ın yerinde olsam, anlaşılsın diye söylüyorum, şimdi buradayım, vahiy geliyor, vahiy geldiği zaman çevresi tümüyle meleklerle kuşatılıyor. Çünkü Allah şeytana doğru yolda oturma yetkisi verdi ya, orada gelip de araya bir şey sokuşturmasın diye,
fe innehuyeslukumin beyni yedeyhi ve minhalfihîrasadâ.
“önünden arkasından her tarafından gözcüler diker”.Şeytanları yaklaştırmamak için. Peki onlar yaklaşmayacak, niye?
“yaleme” “o resul bilsin ki”
enkadeblegû“gelen melekler tebliğ ettiler”. Neyi?
rısâlâtirabbihim“Rablerinin elçilkik görevi gereği olarak ona verdiklerini”.
Allah’ın emirlerini ve yasaklarını tebliğ ettikleri konusunda bir bilgi sıkıntısı olmasın. Çünkü araya başka bir şey girmiyor. Şimdi bu resul o melekleri görmesi gerekmiyor mu? Görür. Bilmesi lazım.
veehâtabimâledeyhim“onların beraberinde olanı tamı tamına kavrasın”. Çünkü kavramasını engelleyecek bir şey yok.
veahsâkulleşey’inadedâ. “Her şeyi böyle tümüyle kuşatsın”.
Böyle tek tek kelime kelime meseleyi iyice kavramış olması için. Böyle bir yapı oluşturuyor Cenabı Hak. Peki, bu yapı sadece kimde olur? Nebi resulde olur ve bu bitmiştir, bir daha olacak değildir. İşte Allah’ın gaybı bu. Allah gaybını bu gayb olmaktan çıkmış ama mecazen gene gayb denir. Yani Allahü Teâlâ’nın şeyi. Ama burada Kuran’ı Kerim var ama Kuran’ı gereği gibi bilenler fazla değildir. Şimdi siz Kuran’ı Kerim’e yoğunlaşacaksınız, Kuran’ı Kerim’i öğrendikten sonra, lafzını şusunu busunu öğrendikten sonra da, Kuran’ın inceliklerini kavrayabilmek için de, ahireti dünyaya tercih etmeniz lazım, kimsenin rızası için, gönlü için, şunun bunun şeyi için konuşmamanız lazım. İşte bunlar çok az insanlardır. İşte “ictebihimresuluhi” anladınız mı? Seçer Allah resullerini, neyle seçiyor? İmtihanla. O imtihan nedir? Ahireti dünyaya tercih edip etmeme imtihanıdır. Tamam mı? Bilenler arasından ahireti dünyaya tercih edenler, çok azdır ama seçer. Ondan sonra da, bu Kuran’a muttali kılar.Kuran’ı anlamaya, kavramaya başlar. Çünkü anlayıp kavrayacak ki anlatsın insanlara. Kuran’ı da anlar, hikmeti de anlar, ondan sonra da insanlara anlatır. Fatih mealden okuyacakmış;
FO: 26,27 ve 28.ayetin mealleri şöyle:
“O, bütün görünmeyenleri bilir. Sırlarına kimseyi müttali kılmaz.”
AB: Cin suresinden okuyorsun değil mi?
FO: “Ancak bildirmeyi dilediği peygamber bunun dışındadır. Çünkü o bunun önünden ve ardından gözcüler salar ki böylece onların (peygamberlerin) Rablerinin gönderdiklerini hakkıyla tebliğ ettiklerini bilsin, Allah onların nezdinde olup bitenleri çepeçevre kuşatmış ve her şeyi bir bir saymıştır”.
AB: Yani bu ayetleri ben şu ana kadar doğru tefsir eden bir tefsir hatırlamıyorum, işte okuduk. Doğru meal veren meal de hatırlamıyorum, unutmuş olabilirimyani şu anda hatırlamıyorum. Öyle anlam veriyorlar ki ayete. Allah gözcüler dikiyormuş kiResulunneyi bilsin diye? Tebliğ ettiğini Allah bilsin diye adamlar dikiyormuş. Haşa Allah orada değil ya. Tövbe ya Rabbi.Yahu böyle saçmalık olur mu Allah aşkına ya? Bak şimdi ivecleri görüyor musunuz? Meal okuyun diyoruz size, ne yapalım başka da diyecek bir şey yok. Yine de her şeye rağmen, yine de bunlar iyi. Her şeyerağmen gene iyi. Ama işte görüyorsunuz ne hale getiriyorlar. Allah bilmesi için etrafına melekler diziyormuş (haşa). Hani bize şah damarımızdan daha yakın değil mi? Evet, şimdi burada, Allahü TeâlaA’li İmran bugünkü ayetimizi okuyoruz;
3/179.Mâkânallâhuliyezerelmu’minînealâmâentum aleyhi “Allah müminleri sizin bulunduğunuz halde bırakacak değildir”
hattâyemîzelhabîseminettayyib, “pisi temizden ayıklayacaktır”
Şimdi, içinizde, kim Kuran’a uyuyor, kim Kuran’ı kendisine uyduruyor, biz nereden bileceğiz? Araştır kardeşim. Niye soruşturmuyorsunuz? Niye araştırmıyorsunuz? Niye demiyorsunuz ki o insanlara, bu İslam değil diyenlere, İslam ne beyefendi, bir göster de biz de anlayalım. Bu Cumartesi günkü dersimizde, herhalde olanlarınız vardır, İbniTeymiye 1136 sayfalık bir kitap yazıyor. Kitabın özeti, kim Resulullah’a söverse yargısız öldürülür. Tevbe istiğfar ettiyse, Tevbe Allah yanında biz yine öldürürüz. Bana şeyi hatırlatıyor, Temel’i; Galata köprüsünden geçerken biri çarpmış, pardon demiş, o da almış denize atmış onu. Bir başkası niye attın demiş. E pardon dedi. Ya pardon kötü bir şey değil. Ya kötüyse? Şimdi İbniTevmiye ki bugün selefilerin yere göre bırakmadığı kişidir. Özeti bu. Peki, bir tane uydurma hadis var, birkaç tane daha var ama esas ana hadis. Güya Muhammed SAV Eşref’e suikast düzenletmiş, ama maalesef, bunu kabul etmeyen yok. Öyle değil mi Yahya, sen söylüyordun. Var mı? İttifak, herkesin ittifakı var, bir tanesini sen mi söyledin? Çok zayıf bir görüşü varmış. Yoksa Enes hoca söyledi. Yani böyle bir şey olmaması lazım falan gibi ama bir bilimsel tarafı yok. İzzet mi? Olmayabilir o. Hâlbuki biz Cumartesi günü Allah’a şükür Kuran’ı Kerim’in ayetleriyle de böyle bir şeyin asla olamayacağını gösterdik çok şükürler olsun. Şimdi önemli olan o değil, önemli olan şu, Paris’te yapılan iş tabii ki tasvip edilecek bir şey değil. Ama bu mezhepler, Allah’ın nebisine hakaret etmeyi, sövmeyi, onu aşağılamayı ölüm sebebi sayıyor. Şii’siyleSünni’siyle, tamamı, yargısız, af dilemesinin de bir anlamı yok. Müslüman değilse tövbesi kabul edilir demiş bazıları. Müslümansa yok. Şimdi durum böyleyken, çıkıyor şeyler, o şımartıldıkları elbiseler içerisinde beyanat veriyorlar, şımartıldıkları makamlarda beyanat veriyorlar, “Barış dini olan İslam’a bu yakıştırılamaz”, elbette ki yakıştırılamaz. Ama sizin hiç böyle taviz vermediğiniz o yapı bunu emrediyor. ResulullahSAV’e Beni Mustalik gazvesinde ciddi problem çıkaran, savaşta problem çıkaran, Abdullah bin Selud, Kuran’ın şahadetiyle Münafıkun suresinde;
63/8. Yekûlûne le in raca’nâilâlmedîneti le yuhricenneleazzuminhâl ezel
velillâhilizzetu ve liresûlihî ve lilmu’minîne ve lâkinnelmunâfikîne lâ ya’lemûn(ya’lemûne).
diyor. “hele bir Medine’ye dönelim”. Bak savaşta olduğu ayetten de belli, biz tarihten bahsetmiyoruz, falanca değil, “çok şerefli olan çok şerefsiz olanı oradan çıkaracak” diyor. Çok şerefli olan kendisi, çok şerefsiz olan kim? Resulullah (Abdullah’a göre). En aşağılık adamı en yüksekteki adam çıkaracak oradan diyor. Kuran’ın şahitliğiyle. Peki, Resulullah buna bir şey yaptı mı? Ondan sonra, yoldan gelişte, onun eşine zina iftirasında bulunuyor aynı adam. O da yine Nur suresinin şahitliğiyle. Ne yaptı buna? Hırkasını verdi. Hastalanıyor, ziyarete gidiyor, ya Resulullah hırkanı bana ver de onu giyeyim. Ebu Bekr RA dayanamıyor, ya Resulullah. Diyor ki bunun ona faydası olmaz, bize faydası olur, çıkarıyor veriyor. Ölüyor, cenazesini kıldırıyor ve kabrinin başında bulunuyor. Arkasından ayet iniyor, bir daha bunların kabirlerinin başında bulunma, namazlarını kıldırma diye. Her türlü pisliği yapan adama bunu yapıyor, Kuran’ın şahitliğiyle. Ya bundan daha ağır hakaret olur mu? Birisi kendine en şerefli, Allah’ın Resulune en alçak diyor. Yapılan eylem bu, Allahü Tealane diyor?
“anlaşılamadı” 1:02:30
Peki, şimdi bu İslam âlemi denen âlemin, Kuran’la ne alakası var söyler misiniz bize? Peki, Muhammed SAV’le ne ilgisi kalmış? Şimdi çıkıp ta Cumhurbaşkanıyla, Başbakanıyla, Bakanlarıyla, Diyanet İşleri Başkanıyla, efendim İslam’da bu yoktur diyen kişilerin karşısına birisi çıkıp ta, beyler işte kitaplar dediği zaman ne yapacaklar? Neden bu resmi görmek istemiyorlar? Sanki bu Süleymaniye Vakfı’nın diğerleriylebir kan davası gibi algılanıyor. Yahu kardeşim, bunun bizim şahsımızla bir alakası var mı? Bu kitapları biz mi yazdık? Neden problemin içerisine girilmiyor? İŞİD ortaya çıktı, DAEŞ dedin mi kurtulacaksın. Bugün hangi mezhebi uygularsan uygula, sonucu İŞİD’den farklı olmaz. Lütfen, Allah’ın dinini öyle âleme,efendim, provokasyona açık, teröre açık, fıtrattan uzak bir şekilde göstermekten vazgeçin.
Ben şahsen hiç kimseden bir şey beklemiyorum, Cenabı Hak’tan bekliyorum, Allah rızası için bunu söylüyorum. Hiç kimsenin iltifatını da asla beklemiyorum, bunu da bilsinler. Kimsenin, ama krizler çok büyük fırsatlar barındırırlar. Bunu uzmanları çok iyi bilir. Şu anda bir kriz dönemi yaşıyor İslam âlemi. Bu kriz çok büyük fırsatlar barındırıyor. Bu noktada gideceksiniz, bundan önce batıya kim gitse şey yapıyorlardı, Tevbe suresinin 5.ayetini karşısına çıkarıyorlardı, ondan sonra biz giden arkadaşlara ulaşabildiklerimize söyledik, bu ayet şöyledir, asıl ayet budur, defalarca gittik o konu bitti, o konuyu hiç kimse konuşmuyor. Ama şu anda çok büyük bir fırsat elimizde var. İnsanların dikkatleri kabarmışken bunları şey yapmamız lazım. Bakın provokasyonlar devam edecek haberiniz olsun.Resulullah’ın yaptığı davranışı düşünün, hiçbir provokasyona gelmez Müslüman, yeter ki Kuran’a uysun, yeter ki Resulullah’a uysun, bizim sabretme mecburiyetimiz var. Ama maalesef bugün ki İslam Kuran’sız ve hikmetsiz İslam’dır. Peki derginin başyazısı olarak böyle yazmışız; “Nebiyi ve ulemayı Tanrılaştırma”. Hadi bakalım, bütün yetkililere sesleniyorum, gücünüz yetiyorsa, bu makaleye bir cevap verin de bir göreyim sizi, hadi bakalım. Göreyim sizi, buna bir cevap verin göreyim. Allah’ın dinini tanınmaz hale getirin ondan sonra çıkın beyanat verin bakayım. Yok, efendim İslam’da bu yok. İslam’da elbette yok. Ama senin kafandaki İslam bu mu?