A.BAYINDIR: Bugünkü Dersimiz Allah’ın koyduğu sınırlar ve kader konusudur. Tabi bunun kadere ne alakası var diye düşünülebilir. Kadere alakası olmayan hiç bir şey yok. Çünkü Allah yarattığı her şeye ölçü koymuştur. Hayra da ölçü koymuştur şerre de ölçü koymuş. Kader de o ölçunun adıdır. “Ve halka külleri şey’in fe kadderehutakdira” diye yada “külli şey’in halka bil kader”. Çok sayıda ayet var bu konuda. Allah her yarattığını bir ölçüde göre yaratır. C.hakkın ölçüsü olarak yaptığı bir iş yok. Bu sebeple kader ile alakası olmayan bir konu yoktur. Ama bu akşamki dersi kadere ilintilendirmemizin sebebi bu konunun sık sık gündeme getirilmelidir. Kuranın bütün âyetleri bu ölçümü bize gösteriyor. Ama malesefmüslümanların arasına yerleşmiş olan kader inancı da ölçüsüzlüğün bir göstergesi olarak ortada durmaktadır. Bu sonradan oluşmuş, Allah’ın koyduğu bütün sınırlar (bu aksam göreceğiz) tarumar edilmiştir. Yani kumanda Ç. Hakk ne kadar sinir demiş ise, bu Allah’ın koyduğu sınırları demiş ise müslümanlar o sınırları tamamen bitirmislerdir. Ben bunu söylerken sokaktaki müslüman kastediyoruz. Yada günahkar müslümankastedmiyorum. Müslümanlar ibadete yapmıyorlar, ihalesini yapmıyorlar falan değil. Bu sınırları tarumar edenler müslümanlara yol gösterme noktasinda olan ulemadir. Bu sınırları tümüyle ortadan kaldıranlar Hanefiler’dir, Şafiler’dir, Malikiler’dir, Hambeliler’dir. Bunların ulemasi. Bu sınırları tümüyle ortadan kaldıranlar bugünkü Maturidiler, Eşariler, Şia yada Caferiler.Şii-Sünni bütün mezheplerdir. Az önce bugünkü Maturidiler dedim. Çünkü Allah nasip etti de Maturidi’nin kitabını gördük. İmam Maturidi’nin kader ile ilgili anlayışının Maturidiler’in kader anlayışıyla uzaktan yakından ilgisi olmadığını da çok şükür tespit ettik. Diğerleri de aynı olabilir. Adını saydığım mezhepleriniimamlarının bugünkü o mezheplere atfedilen goruslerle hiç bir alakası olmayabilir. O ancak Allah’ın bilecegi bir şeydir.
Nisa süresinden 13.ayette idik. Orayı okuyalım. Miras ile ilgili âyetleri okuduk biliyorsunuz. Ona birkaç hafta ayırdık. Belki bazılarınız için sıkıcı olmuştur. Normaldir çünkü matematiktir bu kolay değil. Ama konu mühim olduğu için üzerinde ayrıntılı bir biçimde durduk. Orada da Sınırların nasıl aşıldığını gördünüz. Asabe diye bir kavram ortaya kondu, bir çok kadının mirasçı olma hakkı elinden alındı. Bir çok erkeğin hakkı da elinden alındı. Sistem çökertildi. Bazı Ayetler işlevsiz hale getirilerek pay ile payda arasındaki düzensizlik ortaya çıktı, payın paylaşan büyük olduğu sistemler ortaya çıktı. Kelale ile ilgili geçen hafta burada okuduk. Şimdi bakın burada ne diyor 13.ayette. Miras ile ilgili anlatılan konulardan sonra diyor ki Allah; NİSA, 13.. Ayet: “Tilkehududüllah: bu, Allah’ın koyduğu sınırlardır”. Her ölçunun sınırı vardır degil mi yani. Her ölçüde sınır vardır. Şuraya kadar olacak ondan sonra olmayacak diye bir takım sınırlar belirlenir. Ondan sonra diyor ki Allah; “ve mey yütııllahe ve rasulehu: kim Allah’a ve Resulüne itaat ederse “yudhılhücennatintecrımintahtihelenharu: Allah onu içinden ırmaklar akan bahçeleri sokar”. “Halidınefıha: sürekli o bahçelerde kalmak üzere oraya girerler”, “ve zalikelfevzülazıym: bu büyük bir kurtulustur”. NİSA, 14.. Ayet: “Ve mey ya’sıllahe ve rasulehu: kim Allah’a ve Resulüne isyan ederse/asi olursa”, “ve yeteaddehududehu: Allah’ın koyduğu sınırları aşarsa”,”yudhılhü naran halidenfıha: onu bir ateşe sokar, sürekli o ateş içerisinde kalır”, “ve lehuazabümmühın: ona alcaltıcı bir azabvardir”. Yani bir türlü içi rahat etmez Allah’ın koyduğu sınırlara uymayanların. Bir türlü huzur bulamaz, huzursuzluk, sıkıntı içerisindedir, mutlu değildir, rahat değildir. Şimdi islam ülkelerinin bugünkü dünya içerisindeki durumuna bakarsanız, bu ayette ne diyor; onu bir ateş içerisine sokar diyor değil mi ayet? Bugün islam ülkeleri ateşin içerisinde mi? Hepsi cayır cayır yanıyor. Bir de “ve lehuazabunmuhiyn: alcaltıcı bir azap. Şöyle dünyaya dışarıdan birisi bakacak olsa tüm ülkelerin genel durumuna, alçak durumda olanlar kimler? Islam ülkeleri değil mi? Halbuki yüksek durumda olmaları gerekir. Bunlar miras ile ilgili hududullahı, Müslümanların taaAbbasiler’den itibaren, Emeviler ile başlayıp Abbasiler ile kesinleşen yapıdan itibaren tarumar ettiğini geçtiğimiz derslerde her defasında gördük. Ve bunlar bugün o Allah’ın koyduğu Sınırların çiğnenmiş şekli. Bugun Türkiye’de de, Şiiler’in yaygın olduğu bölgede de, Sünnetin hakim olduğu tüm bölgelerde de, Selefiler’in, Vahhbiler’in hepsinin hakim olduğu bölgelerde ilim diye okutulan. Insanlar bunu ilim diye okuyorlar. Ondan sonra da Allah’ın emri diye Fetvalar veriliyor. Bazılarının içine yazmıyor, ondan sonra burda bir hikmet vardır diye sesini çıkarmıyor. Dünyada kaybettim bari ahiretim gitmesin diye susuyor. Ama tabi bu sistem sizi tatmin etmeyin kendinizi buna veremiyorsunuz. Mutlaka bir tedirginlik meydana geliyor.İştebtedirginlik de islam alemini dünya karşısında küçültüyor. Niye? Bakın sizin elinizde Allah’ın kitabı var, Allah’ın koyduğu sınırlar var, siz bu sınırları tarumar etmişsiniz. Yani Allah’ın kuymamışsınız. Bilirsiniz Ömer(ra), Şam bölgesine yaklaştığı zaman veba hastalığı olduğu kendine haber veriliyor. Kendi arkadaşları ile istişare bulunuyor, oraya girmeme kararı veriyor. EbûÜbeyde diyor ki; “ey Ömer, sen Allah’ın kaderinden mi kalıyorsun?”. “Evet” diyor. “Allah’ın kaderinden Allah’ın kaderine kaçıyorum”. Bize öğretilen kader anlayışında kederden kaçılır mi? Kaçılmaz değil mi? Bakın Allah’ın bir kaderinden öbür kaderine kaçıyorum diyor. Çünkü Allah bir ölçü koymuş: veba hastalığının olduğu yere girerseniz o hastalık size bulaşır. Allah’ın koyduğu ölçü değil mi bu? Insan vücudu ona göre yaratılmamıs mi? Girmeden hastalık bulaşmaz. O da bir ölçü. Tedbirini alırsan hastalık bulaşamaz. O da Allah’ın koyduğu kader. Diyor ki EbûUbeyde’ye; “bir vadiye gitsen, bir tarafta ot var diğer tarafta yok. Sen hayvanının otsuz yere bağlasan Allah’ın kaderine göre bağlamışolmayacakmısın? Yani Allah’ın koyduğu bir olçüye göre oraya baglarsan o hayvan aç kalacak biliyorsun baştan. Ama öbür tarafa baglarsan hayvan karnını doyuracak. O da bir ölçü. Onun yanında olursa karnını doyurur, ot yoksa doymaz. Allah’ın koyduğu Sınırların hepsi de Allah’ın koyduğu ölçülerdir. Dolayısıyla kader ile ilgili olarak bizim Müslümanlarda bu ölçü çoktan kaçmıştır. Mesela bakın Türkiye’de Hanefi mezhebi ağırlıkta. Hanefiler’in de itikatta mezhebi kimdir? İmam Maturidi’nin. İmam Maturidi’nin kitaplarındaki kader ile ben Maturidiyim diyen ulemanın kitapları arasındaki farkı simdi Yahya’dan bizim DoğruBildigimizYanlışlar’dan okuyacak, dinleyeceğiz.
Y.ŞENOL: Kuran Işığında Doğru Bildiğimiz Yanlışlar kitabının 223.sayfasinda Kader başlığı var. Oradan okuyacağım. Şöyle söylenmiş önce tanım olarak: “kurana göre kader, Allah’ın tüm varlık ve olaylar için koyduğu ölçüdür. Her şey o ölçüye göredir. ImamMaturidi söyle der”. Şimdi Maturidi’nin açıklaması geliyor. “Kaderin 2 yönü vardır. Biri bir şeyi Hayır, şer, güzel, çirkin, Hikmet ve sefihlik şeklinde oluşturmanın ölçüsüdür. Bu, hikmeti gereği Allah’ın her şeyi kendi özellikleri ile ve en uygun şekilde oluşturmasıdır. Allah Teâlâ söyle demiştir;”bizherseyi bir ölçüye/kadereyaratmışızdır” Kamer süresi 49.ayet. Devam ediyor Maturidi ve diyor ki;” ikinci kader de herseyin ölçüsünü zamana ve mekana göre hak ve batıl diye oluşturarak onun sevabını ve cezasını açıklamaktır. Bunun örneği de Allah’ın elçisine Cebrail (as)’ın iman ile ilgili sorduğu soruda hayrın da şerrin de Allah’tan olduğunu anlattığımız kader kavramı ile birlikte ifade etmiş olmasıdır”. Daha sonra Maturidi’nin bu şekildeki kader anlayışından sonra yavaş yavaş tanımlarda bir değişme oluyor.
A.BAYINDIR: Kader budur, bundan başkası da yoktur diye bir ifadesi olacak Maturidi’nin.
Y.ŞENOL: Burada değil o zaman.
A.BAYINDIR: O zaman ben onu tercümeye almamışım demek ki. İmam Maturidi diyor ki; Allah her şeye bir ölçü koymuştur. Hayrın ölçüsünü de koymuştur şerrin Ölçüsünü de koymuştur. Mesela namaz kılmak. Namazın ölçüsü vardır. Abdesti olacaksın, kıbleye Döneceksin elbisenin giyinmiş olacaksın, vaktinde kılacaksın, şu kadar. Kadar diyoruz bakın. Kadar-kader. Aynı kelimedir. Biz kadar diye telaffuz ediyoruz. Araplar ona kader der. Ölçü. Şu kadar bunu yapacaksın bu kadar bunu yapacaksın. O miktara uygun ise namazın olur. Değil ise ne olur namazın? Olmaz. İkisinin de ölçüsünü koyan Allah’tır. Şöyle yaparsan o da bir kaderdir: nedir? Doğru olçüdür. Şöyle yaparsan o da kaderdir O da yanlış ölçüdür. Kaderin bundan başka anlamı yoktur diyor İmam Maturidi. Yanlış bir şey var mı burada? Tamamen kurana uygun. Şimdi gelecekte neler olmuş, ben Maturidiyim diyenler kaderi nasıl anlatıyorlar.
Y.ŞENOL: Onlardan biri Tahvi. Ki bunun da AkidevitTahavi diye oldukça meşhurdur kelam ilminde. Onun kader ile ilgili sözleri söyle: “Allah’ın iradesi dışında hiç bir şey olmaz. Her şey Allah’ın takdiri ve meşieti ile olur. Geçerli olan onun meşietidir. Onun kulları için meşieti olmadan kulun mesieti olmaz. Allah dilediği, koruduğu ve affettigi kimseye bir ikram olarak hidayeti nasip eder. Dilediği, alçalttıgı ve sıkıntıya soktuğu kişiyi de adaleti gereği saptırır.
A.BAYINDIR: Burada adalet var mı?
Y.ŞENOL: Bir daha tekrar edeyim o cümleyi. “Allah dilediği, koruduğu ve affettigi kimseye bir ikram olarak hidayeti nasip eder. Dilediği, alçalttıgı ve sıkıntıya soktuğu kişiyi de adaleti gereği saptırır”.
A.BAYINDIR: Buyrun şimdi. Adamın bir suçu var mı? Peki öbürünün bir artısı var mı yola gelenin?
Y.ŞENOL: “Hepsi Onun meşietinde, Onun ikramı ile adaleti arasında dönüp durur. Kaderin temeli Allah’ın yaratmadaki sırrıdır. Onu ne Ona yakınlığı olan bir melek yada elçi gonderdigi bir nebi bilebilir”.
A.BAYINDIR: Madem onlar bilmiyor sen nereden bilgin böyle olduğunu? Nerden öğrendin de bunu yazdın? Görüyorsunuz saçmalıkları?
Y.ŞENOL: “Bu konuda düşünme ve derinleşme çabası aşagılanmaya bir yol, yoksun bırakılmaya bir merdiven ve taşkınlığa da bir basamaktır”.
A.BAYINDIR: Allah ne diyor? Aklını kullanmayanlara ben pisliği yagdırırım diyor. Bu ne diyor? Aklını kullanırsanız pisliğe gidersin diyor.
Y.ŞENOL: “Dikkatli olmak kaderi dusunmekten, ona akil yormakdan, onunla ilgili vesveseden tümüyle sakınma gerekir. Çünkü Allah, kader ilmini insanlara kapamış ve onu araştırmayı yasaklanmıştır. Nitekim kitabinda söyle demiştir; “la yus’elu amma yef’al fe hum yus’elun: Allah yaptığından dolayi sorguya çekilmez ama onlar sorguya çekilirler”. Enbiya süresi 23.
BAYINDIR:Suçu Allah’a attı görüyorsunuz? Allah’ı haşa zalim yaptı. Çünkü birisine hiç gereksiz yere ikram bulundu, öbürünü gereksiz yere cehenneme attı. TamamelbettekiC.Hakka soru sorulması ama her cümle yerinde kullanılmalıdır. Oyle aklına estiği gibi olur mu? O zamandan bu iş bozulmaya başlamış. Ölümü kacTahavi’nin? 321 Hicri. İmam Maturidi ile çağdaş. Aynı çağda iki alim, biri öyle diyor biri böyle diyor.
Y.ŞENOL: “Kim, Allah niçin yaptı diye sorarsa kitabın hükmünü reddetmiş olur. Kitabın hükmünü reddeden de kâfir olur.
A.BAYINDIR: Peki Ibrahim (as) sormadı mi? Ya Rabbi bana göster nasıl yarattığını? Melekler Allah’a şey yapmadılar mi? Yeryüzünde fesat çıkaracak bir adam yaratıyorsun? Kafirsiniz mi dedi Allah onlara?
Y.ŞENOL: Bir de bizim itikatta imamimizdir İmam Maturidi diyen Ömer Nasuhi Dilmen’in Büyük Islamİlmihali’nden kader ile ilgili alıntı var onu okuyayım. Orada da şöyle söylemiş kaza ve kader ile alakalı olarak Ömer Nasuhi Bilmen. “Herhangi bir şeyin muayyen bir şekilde meydana gelmesini Ç. Hakkın ezelden dinlemiş olmasına kader denir. Ve HakkTeala’nin böylece dinlemiş olduğu herhangi bir şeyi zamanı gelince meydana getirmesini de kaza denilir. Hangi mümkün bir şeydir ki Allah takdir ettiği halde meydana gelmesin. Ve hangi bir şeydir ki Hakk edilemediği halde meydana gelebilsin. Bu sebeple biz, Allah’imizin kazasına, kaderine de inanirız. Ve bu kaza ve kadere razı oluruz”.
A.BAYINDIR: Peki sorumluluğa ne diyor orada? Ezelden bütün davranışlarımız belli imiş! Peki ezelden davranışlarımız belli de o zaman biz ezelden varmıydık ki ezelden davranışlarımız belli? Var olmamız lazım ki belli olsun değil mi? O zaman haşa bizim de Allah gibi ezeli olmamız lazım. İmam Maturidi zaten onu söylüyor. Diyor ki; ezelden buna belli demek şirk olur çünkü insanları da Allah ile ayni zamanda var kabul etmiş olursunuz. Ve Allah insanların ana rahminde oluşmaya başladığını söylüyor. Ali İmransanların ana rahminde oluşmaya başladığını söylüyor. Ali İmran suresini. 6. ayetinde ALİ İMRAN, 6.. Ayet: “Hüvellezıyüsavviruküm fil erhami keyfe yeş’a: sizi rahminde tercih ettiği şekilde şekillendiren O’dur”. Rahime ilk döllenme ile birlikte insan oluşmaya başlar, tüm özellikleri orada şekillenir. O zamana kadar insanla ilgili herhangi bir bilgi yoktur. Hiçbirimiz ile ilgili bir bilgi yoktur. Hiç birimiz ile ilgili bilgi olmadığını da söyleyen Allah. İnsan suresinde diyor ki; İNSAN, 1.. Ayet: Heletaalel’insanihıynümmineddehrilem yekun şey’en mezkura: insanın üzerinden uzunca bir zaman geçer ki hiç hakkında zikre değer yani bilgi oluşmamış olur. İNSAN, 2.. Ayet: “İnnahalaknel’insaneminnutfetinemşac: insanı çok karışımı olan döllenmiş bir yumurtadan yaratmışızdır”. Peki orada başlayan bir insanla ilgili o zamana kadar varlığı olmayan bir insanla ilgili ezelden bir bilgi olur mu? Olmadığını Allah söylüyor değil mi? Peki bunu neye dayanarak söylüyorsunuz burada? Dikkat ederseniz Tahavi hiç bir delile dayanmadan kendi hayalini konuşturarak bir sistem kurdu orada, son derece yanlış bir yolda olduğunu bildiği için sakın bu konuda soru sormayın kafir olursunuz diye de insanları tehdit edip susturdu. Zaten, “kader konusu anlaşılmaz,o konuda soru soru sormak caiz değildir. O konu kapalı bir alandadır” falan diye söylenir biliyorsunuz. Peki biz burada bugün Allah’ın koyduğu sınırlar ve kader. Niye sınırlar dedik? Az önce gördünüz müslümanlar o sınırları aşmış. Mesela miras ile ilgili sınırları aşmış. Onu her defasında gördük burada da gördük. O sınırları kim aşarsa cehenneme atarım diyor. E peki önceden belliyse böyle söylemenin bir anlamı olur mu? Bakın Fecr suresinde Allah diyor ki; “innerabbeke le bil mirsad”(FECR 14) diyor. “Rabbin mirsaddadır”. Kuranın 89.suresi 592.sayfa. “Senin Rabin Mirsaddadır”. Mirsat kelimesi denetleme için belirlenmiş yer demektir. Mesela “marsad” kullanılır arapçada: “gözetleme yeri”. Siz mesela sokağın başında diyelim Süleymaniye Camisi’ne gelen bir arkadaşınızı gözetleyebilirsiniz değil mi? Bekliyorsunuz gelsin. Ora bir marsaddır. Ama mirsad değildir. Kandilli Rasathanesi mirsadır çünkü gözetlemek için kurulmuş bir yerdir. Rabbin mirsaddadır dediğimiz zaman Allah tüm kainatı gözetliyor değil mi? Kandilli Rasathanesi gibi ayrı bir yer olacak olsa belli yerleri gözetler belli yerleri gözetlemez değil mi? Ama Allah her insanı gözetliyor. Peki her insanı C.Hakk nerede gözetliyor? Allah’ın insana yakınlığı nedir? Şah damarından daha yakın. Mesela 50.sureyi açarsanız Allah’ın nerede bizi gözetlediğini de görürsünüz. 518.sayfa diyor ki KAF, 17.. Ayet: “İz yetelekkalmutelekkıyanianil yemini ve aniş şimali kaıyd: kesenin ağzından çıkan iki alıcı melek sağda ve solda oturuyor”. Meleklerin gözetleme yeri neresi? Sağımız ve solumuz değil mi? KAF, 18.. Ayet: “Mayelfizumin kavlin illa ledeyhirakıybunatid: ağzından bir söz çıkmaya görsün, kişinin yanında onu gözetleyen ve onu alıp kaydeden bir melek mutlaka vardır”. O neyi gözetliyor? Ağzınızdan çıkan sözü gözetliyor. Onun da oturduğu bir mirsadı var. Yani onun da oturduğu bir yeri var sürekli. Peki ondan önceye bakalım KAF, 16.. Ayet: “Ve le kadhalaknelinsane: biz insanı yarattık”. Önce şunu söyleyeyim; bu melekler kişinin kalbini biliyor mu? Ağzınızdan çıkan sözü biliyor kalpte olanı bikmiyor. Ağzınızdan söz çıktığı zaman haberi oluyor. Çıkmadan yok. Tamam mı? Ama peki Allah ne diyor; “ve lekadhalaknel insan: insanı biz yarattık”, “ve na’lemumatuvesvisubihinefsuh: içi ona ne vesvese veeiyor biz onu biliyoruz”. Çünkü vesveseler hep kalbimizdedir. Neden biliyormusunuz? Aklımız ile kalbimiz arasında tartışmalar, mücadeleler olur. Kendinize bakın kendinizde çifte şahsiyetle devamlı mücadele edersiniz. Bir konuda aklınız doğruyu söyler, kalbiniz de menfaatleri tercih etmeyi söyler. Sonuçta menfaat galip gelir. Yanlış yaptığınızı bile bile yanlış yaparsınız. Bile bile günaha girersiniz. Ama aklınızla kalbiniz bir şeyde birleşirse benim içim rahat dersiniz. Aklınıza rağmen yanlış yaparsanız içiniz rahatsız olur. Sıkıntı çekmeye başlarsınız. Vicdan azabı dediğimiz olay olur. İşte bütün kafirler bu vicdan azabını çekerler. Bütün günahkarlar çekerler ama bir müddet sonra alışkanlık meydana gelir, günahtan zevk almaya başlarsınız. Ama devamlı onun yanlıl olduğunu bilirsiniz. Diyor ki Allah; KAF, 16.. Ayet: “Ve le kadhalaknelinsane: insanı biz yarattık”,“vena’lemumatuvesvisubihinefsuh: içinin ona ne fısıldadığunı biz çok iyi biliyoruz”. Menfaatleri gereği. Çünkü karar kalpte verilir. Kalbi sadece Allah bilir melekler bilmez. Allah’ın nebileri de bilmez. Kalp kişinin gaybıdır. Onun için iman kişinin gaybındadır. Küfür de oradadır. Yeei burasıdır. İçerimizdir. “Ve nahnuakrabuileyhiminhablilverid venahnuakrabuileyhiminhablilverid: biz kişiye şah damarından daha yakınız”. Allah gözetlemeyi nereden yapıyormuş? Şah damarımızdan daha yakın bir yerde. Kalbimizde olanları, içimizden geçenleri biliyor. O zaman Allah her insanı orada gözetliyor. “İnnerabbeke le bil mirsadi”(FECR 14). Rabbin işte o gözetleme yerinde. Yani şah damarından sana daha yakın bir yerde, asıl kararın verildiği kalpte neler olup neler bitiyor orada seni gözetliyor. Ondan dolayı kişinim mümin olduğuna kararı Allah veriyor insanlar değil. Kafir olduğu kararını da o veriyor. Kafir ne? Onun içinde iman var, örtüyor. Hesabına gelmediği için. Hesabına gelmeyen Allah’ın emir ve yasaklarını örtüyor. Ama o örtmese ona sıkıntı da veriyor. Bir müddet sonra alışkanlık kazanıyor tıpkı sigara tiryakileri gibi. Bir sigara içiyorsunuz rahatsız ediyor, ikinciyi içiyorsunuz, üçüncüde artık bırakamıyorum demeye başlıyorsunuz ama bunun kötü olduğunu da ömür boyu bilirsiniz. Bütün günahkarlaryapyıklarının yanlış olduğunu çok iyi bilirler. Bütün kafirler istisnasız kendilerini mümin bilirler. Çünkü örttüğü iman içinde var kendi biliyor. Sen dışarıdan bilmiyorsun ama o biliyor içinde olduğunu. Onun için Hicr suresinin 2.ayetinde Allah şöyle der HİCR, 2.. Ayet: “Rubemayeveddüllezınekeferulevkanumüslimın: o kafirler der ki keşke biz de teslim olabilsek”. Kendilerini mümin sayıyorlar ama teslim olamadıklarını düşünüyorlar. Keşke biz de mümin olsak demiyorlar çünkü herkes kendini mümin sayaıyor. Ben de yapabilsem demezler mi? “Çok doğru yapmak lazım ama yapamıyoruz”. Ondan dolayı arkadaşkar Allah hiç kimseyi bilgi imtihanından geçirmez. Çünkü senin içinde olanı, kafanda olanı, tüm bilgileri Allah zaten biliyor. İmtihan sabır imtihanıdır. Bir yanlış karşısındasın, canın çok istiyor ama kendini engelleyeceksin. Tabiki canın isteyecek. Canın istemezse onun günah olmasının bir anlamı yok ki. Orada neyi tercih ettiğin önemli. Mesela işte bizim mesleğimiz. Diyelim ki size dini anlatıyoruz. Ben dersem ki etrafımda çok sayıda adam olsun, doğruları söyleyebilirmiyim? Bak şimdi kader konusunu anlatıyorum, bizimle ilgili ne dedikodular dönüyor hepiniz biliyorsunuz. Ben bu dedikoduları bile bile ne dedim? Hepiniz de gelmeseniz tek başıma da kalsam bunu söylerim. İşte bunu söyleyebilmek kolay bir şey değil. Onu yaptığunız zaman da etrafınızdaki bütün destekçilerinizi kaybedebilirsiniz. Bunu göze almanız lazım. Orada neye güvenmeniz gerekiyor? Yanlız Allah’a. İşte cihad budur. Yani olumsuzluk gibi gördüğü her şeyi göze alıyor, duğru gördüğün yolda yürüyorsun. Tek başıma da kalsam ben bu yolda yürüyeceğim diyorsun, bu yol Allah’ın yoludur. Peki insanların baskısı karşısında bir de sabır. İki imtihanımız vardır: sabır ve cihad imtihanı. Örnek olarak sigarayı bırakmaya karar verdiniz. “Canım öyle bir sigara çekti ki öff be. Bir tane içeyim de daha sonra”. İşte kaybettin kardeşim. Sabredeceksin. “Ama canım çok isyor”. Canın istemezse terketmenin anlamı ne ki? Her insanın canı günah işlemeyi ister. Her insana caziptir. İşte orada sabır gösterip diyeceksin ki ben yapmayacağım. Yapmayacağım dediğin zaman o kadar çok şeytanlar sana hücum eder ki onlara da direneceksin. Ondan dolayı cihad ve sabır. Cihad zaten direnme demektir. Geri adım atmama. Sabır da kendi konununu koruma demektir. İnancın sağlam olacak ve yürüyeceksin. İşte o zaman imtihanı kazanırsın. “Ya dayanamadım işte”. Kusura bakma kaybettin. Dayanamadım diye bir şey yok. Dayanamayacağın şeyi insana Allah emretmez. “Yapamıyoruz”,”edemiyoruz” kıvranma, kaybetmişsin imtihanı. Yapamayacağın, edemeyeceğin emri Allah sana vermez. Çünkü “la yukellifullahenefsen illa vus’aha: Allah kimseyi gücünün üstünde bir şeyle sorumlu tutmaz. Peki Allah kendini kimseyi gücünün üstünde bir şeyle sorumlu tutmaz sözüyle Ömer Nasuhi Bilmen’in kader konusunda yazdıklarını karşılaştırın. Bir daha okurmusun. Hem de İmam Maturidi’nin sözüne rağmen Maturidi mezhebi diye anlatılıyor.
Y.ŞENOL: Şöyle demişti Ömer N. Bilmen; “herhangi bir şeyin muayyen bir şekilde meydana gelmesini C. Hakkın ezelde dilemiş olması…”.
A.BAYINDIR: Herhangi bir şey dediğimiz zaman benim şu anki konuşmalarım herhangi bir şey değil mi? Muayyen bir şekilde. Bu şekilde konuşmam ezelden belliymiş.
Y.ŞENOL: “Ezelden dilemiş olmasına kader, HakkTeala’nın böylece dilemiş olduğu herhangş bir şeyi zamanı gelince meydana getirmesine de kaza denir”.
A.BAYINDIR: Zamanı gelince de meydana getirir. Bana ne düştü? Hiiç. Ben sadece bir alet öyle değil mi? Figüranlık da değil. Aletsin. Düğmeye basıkıyor alet çalışıyor.
Y.ŞENOL: Zaten öyle diyor. “Hangi mümkün bir şeydir ki Allah takdir ettiği halde meydana gelmesin”. Allah öyle takdir ettiği için öyle yapıyorsunuz.
A.BAYINDIR: Kaderi kendi kafasına göre tanımlıyor ondan sonra da nasıl olur ki meydana gelir! Meydana gelmesine de engel olabiliyormuyum? E peki o zaman Allah kimseyi gücünün üstünde bir şeyle sorumlu tutmaz ayetinin anlamı ne? Bak bu din olarak anlatılıyor görüyormusunuz? Ve iman esası olarak anlatılıyor müslümanlara. Bizim bu dinimiz C. Hakkın dini ama bu yanlışlardan temizlemek zorundayız. Bu iş tek başına olmaz. Hep birlikte yapmamız lazım. Ben her söylediğimde bir kaç adım daha milletin benden uzaklaştığını görüyorum. Geçen hafta, evvelki hafta vakfımızın genel kurulunu yaptık. Vakfı birlikte kurduğumuz kişilerden bir tane gelen olmadı, telefon eden de olmadı. Bir tane. İşte imtihan bu. Herşeye rağmen yürğmeye devam edebilmektir imtihan. Ama islamalemi bu yanlışlardan kurtulmadığı sürece de adam olması mümkün değil. Şimdi siz bu Ömer N. Bilmen’in yazdığı şeye inanırsanız hayatta başarılı olabilirmisiniz? Bir işe girersiniz, tam sıkıştığınız zaman ne yaparsınız: “kaderde ne varsa o olur”. Kaderde ne varsa diye bir şey yok. Kader, Allah burada sabretmeni, sonuna kadar mücadele etmeni emrediyor. Allah’ın koyduğu kader o. Ama senin gelenekteki kaderin: “iş olacağına varır” hep denmez mi? Böyle bir olay yok. İş olacağına varır diye bir şey yok. Bunu söyleyen kişilerin başarılı olmasına imkan ve ihtimal yok. Onun için başarısız olan kişiler kimi suçlar? Allah’ı. Faturayı Allah’a keserler. Kaderim bu,böyle yazılmış yazım…neydi gerisi? Bir türkü vardı. Peki Allah sürekli gözetliyorsa niye gözetliyor? Ezelden C. Hakkherşeyi yazmış bitirmişse niye gözetliyor? Neyi gözetliyor? Allah’ın ayetleri değil mi? Dikkat ediyormusunuzTahavi bir tek delil getiremedi. Hiç bir şey yok. Kendisini tanrı yerine koyarak bir din koydu ve inanç esası koydu. Belki Tahavi’nin kendisi yazmadı sonradan birileri onun adına yazmış olabilir. O çok mümkündür. İşte bugün görüyorsunuz piyasada Abdulaziz Hoca şöyle dedi diye bizim hiç bir zaman ağzımızdan çıkmamış sözler nasıl dolaşıyorsa bunlar da aynı olabilir. Ama o ancak C. Hakkın ahirette ortaya koyabileceği bir şeydir. Fakat bugün Tahavi dediğiniz zaman işte karşınıza çıkan bu. “İnnerabbeke le bil mirsadi” diyor.
Y.ŞENOL: ENFAL, 24.. “va’lemuennellaheyehulübeynel mer’i ve kalbihı ve ennehuileyhituhşerun”.
A.BAYINDIR: Diyor ki; “bilin ki Allah kişi ile kalbi arasında döner durur”. Kişiyle kalbi ne demek? Kişiliğinizi oluşturan fıtratınız var. Bir de kalbiniz var. Mesela türkçede kullanılır. Kalp para dediğiniz zaman ne anlaşılır? Sahte para demektir değil mi? Kalp dönek olduğu için adına kalp denmiştir. Gönlümü kaptırdım dersiniz. Dönektir kapılır ama aklını kaptıramazsın kimseye. İşte kişi ile kalbi arasında C. Hakk girer diyor. Bu ne olmuş oluyor? İşte şah damarına daha yakın. Yani Allah’ın gözetleme yeri neresi oluyor bu ayetin şeyiyle? Kişinin içinde şah damarının olduğu yerde Allah kişiyi gözetliyor. Çünkü bütün kararlar kalpte veriliyor. Tamam mı. Peki Allah sürekli gözetliyorsa arkadaşlar, ezelde karar vermiş olsa Allah gözetler mi? Neyi gözetliyor? Yaptığım şey yanlış çıkacakmı diye gözetlemesi lazım. Bir tane alet yaparsınız, onu denemek için çalıştırır başında beklersiniz acaba bir yerinde hata çıkacak mı? Allah için böyle bir şey olur mu? Eğer ezelden belirlediyse nasıl olur? Hadi ezelden her şeyi belirledi Ö. Nasuhi Bilmen’in dediği gibi. O zaman bugün olmaması mümkün değil deniyor. E o zaman daha niye dua ediyorsun C. Hakka? Ne anlamı var? Bir anlamı var mı? Dua etmenin bir anlamı var mı? Şu a da nerede, ne iş yapıyor? Düğmeye basmaya gitmiş bilmem nereye. Burada anlatılan Allah inancı öyle değil mi? Böyle şey olur mu? Kuranın tamamına aykırı bir şey müslümanlara inanç esası olarak anlatılıyor. Bu konularda hep birlikte bu cihadı yapmak zorundayız. Cihad, bu yanlışla mücadele etmemiz lazım. Peki bununla mücadele ederken herkes hücum edecek, ona da sabretmemiz lazım tamam mı? Bu yanlışlarla hep birlikte mücadele etmemiz lazım. Hep beraber cihad etmemiz lazım. Bu yanlışlarla mücadele etmeliyiz.
“İnnerabbeke le mirsad” da insanı anlatıyor Allah. FECR, 15.. Ayet: “Femmel’insanü: insana gelince diyor. Allah nasıl gözetliyormuş anlatıyor “izamebtelahürabbühu: rabbi onu zor bir imtihana sokar da” “feekremehu: ona ikramda bulunur”, “ve na’amehu: niğmetlerverir”.Mal verir, makam verir, mülk verir mevkii verir, güç verir, kuvvet verir, çeşitli şeyler verir. Bilgi verir. “feyekulürabbiyekremeni: Allah benim yüzüme baktı” ne elime atsam altın kesiliyor. Şımarır yani insan. Demez ki ben bunun hesabını vermem lazım. TEKASÜR, 8.. Ayet: Sümme le tüs’elünneyevmeizin anin neıym: o gün, verilen niğmetlerde sorumlu tutulacaksınız”. Bunlar boşuna verilmiyor size. Allah’ın emrine göre kullanmanız lazım. Ama yook! Kendisinin kayırıldığını söylemeye başlar. Yarın toprak olmayacakmısın? Demek ki verdipi malı imtihan için veriyor. FECR, 16.. Ayet: “Ve emmaizamebtelahü”. Bunlar imtihan sorusu. Nedir? Bedir savaşını bir kaç kere anlattık. Allah müslümanlara zafer vereceğini önceden bildirdi mi? Bu bir ikram. Onu nasıl karşıladıkları imtihandır. İmtihanı kazanmışlarmıydımüslümanlar? Kazanamadılar. “Fekadere ‘aleyhi rizkahu: Allah bu kişiyi tekrar imtihana soksa da bu defa rızkını daraltsa. Belli ölçülere göre veriyor. Ölçüsüz rızık veriyordu. “Feyekulürabbiyehaneni: Allah artık yüzümüze bakmıyor”. “Dua da ediyoruz dua da sökmüyor. Gidiyoruz yatırlara ondan da yine çıkmıyor. Gidiyoruz şeyhlere oradan da bir şey çıkmıyor, Allah yüzümüze bakmıyor”. Çünkü Allah’ı şikayete çıkıyorlar. Gidiyor Eyüp Sultana “bir şey yap da bizim yüzümüze baksın” haşa. Gidiyor falan efendiye “ya araya bir torpil gir”. Ya kardeşim, Allah seninle senin kalbin arasında. Direk Allah ile konuşsana, Allah’a yönelsene? Allah seni imtihan ediyor, orada imtihanı kazanmaya baksana. Peki bunun hududullah ile ne alakası vara gelelim arkadaşlar. 65.sureyi bi açın orada görürsünüz. Kader ile hudud arasındaki ilişkiyi orada göreceğiz. Burada diyor ki Allah TALAK, 1.. Ayet: Ya eyyuhennebiyyuizatallaktumunnisaefetallikuhunneli’ıddetihinne: ey nebi, kadınları boşadığınız zaman idderleri içinde boşayın”. Boşamanın ölçüsünü koyuyor Allah burada. Ondan sonra “iddetisayın, Allah’tan korkun, o kadınları evlerinden çıkarmayın onlar da çıkmasınlar. Açık bir fuhuş işlemişlerse o zaman başka, o zaman çıkarabilirsiniz” diyor “bu Allah’ın hudududur, koyduğu sınırlardır”. Talakın sınırları bunlardır. Kuranda 12 yerde hududullah geçiyor, 8 tanesi talakta, erkeğin karısını boşaması ile ilgili. Anlatıyor burada ondan sonra da diyor ki; “sürelerini bitirdikleri zaman onları ya güzellikle tutar yada güzellikle salıverirsiniz. İki tane de şahit getirirsiniz güvendiğiniz. Şahitler de şahitliği Allah için doğru yapsınlar diyor. Sonra geliyor en sonda diyor ki; “TALAK, 3.. Ayet:…kadce’alallahulikullişey’inkadren: Allah herşeye bir ölçü koymuştur” diyor. Buraya kadar anlatılan neyin ölçüsü oluyor? Boşanmanın kaderi oluyor işte. Kader, “kadre” dedi. Bu boşanmanın kaderi. Hududullah. Mesela bir plan çiziyorsunuz. Bütün ölçekler söz konusu değil mi orada? Ölçüler konuyor. Planı aştığınız zaman ne yaparsınız? Suçlu sayılmazmısınız bugün? İşte Allah’ın koyduğu ölçüleri aştığınız zaman da Allah ne diyor? NİSA, 14.. Ayet: “Ve mey ya’sıllahe ve rasulehu ve yeteaddehududehu: Allah’a ve resulüne isyan eden, Allah’ın koyduğu sınırları aşan”, “yudhılhünaran: onu bir ateşe sokarız” yani sınırı aştığımız zaman ateşe giriyorsun. “Halidenfıha: sürekli orada kalır”, “ve lehuazabümmühın: kendisine alçaltıcı bir azap vardır”. İşte bugün islamalemi talak ile ilgili bütün sınırlar aşılmıştır. Sekiz tane sınır konuyor, işte ona kader diyor Allah. Bütün sınırlar aşılmış. Önceden bunların sınırlarını belirlemiş olabilir. Bir hadis var: “Allah yaratıkları yaratmadan 50 bin yıl önce bütün yaratıkların ölçeklerini koymuştur” diyor. Bu normal. Siz binayı yapmadan planını, projesini yapmıyormusunuz? Tamam. Ölçeğini belirlemiş olur, tamam. Sonra da o plana göre binayı yaparsınız. İşte o da yine o işin kaderi olur. “50 bin yıl”. Tamam. Bu 50 bin yıl size neyi hatırlatıyor? Öldükten sonra da yeniden yaratılış için de 50 bin yıl gerekiyor. Ama bak ezel kelimesi yine yok. Hadislerde, ayetlerde Allah zamanla birlikte zikrediliyor mu? Allah’ın bütün işlemleri zamanla bağlı değil mi? Sizi gözetliyor dediği zaman “zaman” olması gerekmiyor mu gözetlek için. E peki kalkıyorlar kelam, akaid diyerek ne diyorlar: “Allah zamandan münezzehtir”. Nereden çıkarıyorsunuz ya? Akaidle ilgili bir şey söylüyorsunuz: “zamandan münezzehtir”. Şimdi buna da bir delil bulun getirin de biz de inanalım. Yok. Biliyorsunuz Saim Yeprem Hoca bizim vakıfta iki buçuk saat kadar konuştu. Peki bu konuda bir delil var mı? Yok. Peki bu işin mantıki bir tarafı var mı? Yok. Ne mantığa uyar, ne kitaba uyar, ne sünnete utar daha niye siz bunu bu kadar millete anlatıp duruyorsunuz? Tahavi’nin söylediği de aynı şey. Ama bu yanlışlar islamalemine bir inanç yasası olarak anlatılmıyor mu? Bütün okullarda talebelere imanın esaslarından birisi de kader diye öğretilmiyor mu? Kurandaki şekliyle öğretilse çok güzel. Onda proble yok. Allah her şeye ölçü koymuştur diye. Herşeyin ölçüsü farklıdır. İki şeyi aynı şekilde yaratmaz Allah. Şurada kaç kişisiniz hepinizin ölçüsü farklıdır. Yeryüzündeki bütün insanların ölçüsü farklıdır. Bütün yarattıklarının ölçüsü farklıdır. Kuranda Allah’ın koyduğu bütün sınırlar müslümanlar tarafından aşılmıştır. Bu sınır kelimesi bir de Bakara 187’de geçiyor. Onun mealini oku. Bakalım oradaki sınırlar duruyor mu? Bu da ibadetle ilgili. Şu âna kadar ankattıklarımız hukuki işlemlerdi. Birisi miras birisi boşama. Şimdi ibadetle ilgili.
Y.ŞENOL: Bakara 187 Diyanet Vakfı mealinden: “oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı. Onlar sizin için birer elbise, siz de onlar için birer elbisesiniz. Allah sizin kendinize kötülük ettiğinizi bildi ve tevbenizi kabul edip sizi bağışladı. Artık ramazan gecelerinde onlara yaklaşın ve Allah’ın sizin için takdir ettiklerini isteyin. Sabahın beyaz ipliği/aydınlığı, siyah ipliğinden/karanlığından ayırt edilinceye kadar yiyin için sonra da akşama kadar orucu tamamlayın. Mescidlerde ibadete çekilmiş olduğunuz zamanlarda kadınlarla birleşmeyin. Bunlar Allah’ın koyduğu sınırlardır. Sakın bu sınırlara yaklaşmayın. İşte böylece Allah ayetlerini insanlara böylece açıklar. Umulur ki korunurlar”.
A.BAYINDIR: Bu mealde bakalım Allah’ın koyduğu bu sınır aşılmış mı? Bir aşılma var, hissedeniniz oldu mu? Allah diyor ki; “hatta yetebeyyenelekum: size göre net bir şekilde ortaya çıkıncaya kadar”..”Elhaytuebyadu el haytılesvediminelfecr”: Fecrin olduğu yerden, kızıl ışığın yayıldığı yerden siyah çizgi (alt tarafta olan siyah çizgi) üstteki beyaz çizgiden size göre net bir şekilde ayırd edilinceye kadar. Size göre denpi zaman kime göre olur? Oruç tutan bana göre, sana göre. Peki sen sahur yemeğini nerede yiyorsun? Dağa mı çıkıyorsun? Sahur yemeğini yemek için ufku açık bir yere mi çıkıyorsun? Evde yiyorsun. O zaman evde yerken evde anlayacağın şeyler olması lazım değil mi? Bakacaksın; siyah çizgi alt tarafta, üstünde kızıl çizgi, üstğnde de beyazlık. Aydınlık başladığı zaman zaten sen sahur yemeği yemeye başlayacaksın. Ona seher vakti deniyor. Ama o ışıklar ufku enine yaydığı zaman sen oruca başlayacaksın, namaza başlayacaksın. Bak ayetin mealinde size göre kısmı var mı? Ne oldu şimdi? Allah’ın koyduğu sınır ne oldu? Görüyormusunuz bakın. Peki böyle bir topluma Allah dirlik düzenlik verir mi? Batılılar bizden daha şanslı çünkü ellerinde kuran yok. Kuran olsa çok ağır cezaya çarptırılırlar. İşledikleri suç ağır olur. Peki bunca yıldır bu mesele gündemde, şimdi ramazan geliyor hiç bir hareket var mı? Bak burada Servet var, Servet hatıralarını anlatsa bu konuyla alakalı… Yıllardır ya! Siz hani ekipler kurdunuz hani bir şeyler söyleyecektiniz ne oldu? Devlet imkanları sizin elinizde. Bizim elimizde devlet imkanı yok. Biz kutuplara her gidişimizde milletten borç alarak gittik. Çünkü bizim vakfın tam 250 türk lirası geliri vardır. Bazıları 250 bin zannediyormuş onun için söylüyorum. Bir tane küçük bir odası var kimse tutmuyor biz razı oluyoruz. Napalım yani. Allah razı olsun bir arkadaşımız Ankara’da iki daire bağışladı onları kiraya veremedik. Belki o olurda 1000-2000 liraya çıkabilir. Dolayısıyla biz her ay borç alarak, bazı aylar aldığımız borçları kapatarak yürütmeye devam ediyoruz. E peki senin elinde devlet imkanları var defalarca çağırdık. Ben gittiğim zaman parasını o şekilde, sen gelseydin senin yolluğun, yevmiyen herr şeyin verilecekti. O kadar davet ettik niye gelmediniz? Peki niye sizin yaptığınız toplantılara bizi çağırmıyorsunuz? Hani şu kadar para ayırdık araştırma yapıyoruz diye kamoyuna açıklama yaptınız da o araştırnaların sonucu yok mu ortada? Geçen sene dedik ki hep beraber çıkalımda canlı yayında insanlar görsün. Peki ne yaptınız? Kabul ettiniz mi? Peki biz canlı yayında gösterirken yayın niye kesildi? Kart yanıyor diye mi? Neden ben tekevizyona çıkacağım duyulduğu zaman o hemen iptal ediliyor? Ne oluyor? Yani burada elinize bir takım imkanlar geçti diye Allah’ın huzurunda bunun hesabını vermeyeceğinizi mi düşünüyorsunuz? Bak şimdi göriyormusunuz ibadette de hudut nasıl aşılıyor görüyormusunuz? Yani kuranda Allah’ın koyduğu sınırların aşılmamış olanı yoktur. Ve efendim sokaktaki ayyaş, sarhoş, şu, bu falan değil bu dine sahip çıkması gerekenler tarafından aşılmıştır. İlim diye aşılmıştır. Sizin karşınızda demiyorlar mı bize güvenin demiyorlar mı çıkıpta. Bir başka şey daha var. Burada mesela diyor ki; tan yeri ağarıncaya kadar yiyin için diyor ve karı koca ilşkisine de müsade ediyor. Tamam. “Orucu akşama kadar tamamlayın” tamam güzel. Peki bütün mezhepler diyor ki bir kadın adet görmeye başladığı an orucu bozulur diyor. Peki adet görmeye başlayan kadın bir şey mi yemeye başlıyor? Bir şey mi içiyor? Yoksa eşiyle ilşkiye mi giriyor? Allah diyor ki sınırlar bunlar yaklaşmayın. Siz bu sınırları ne yaptınız? Aştınız işte. O zaman bugün islamaleminin mevcut durumunun iyilelmesinin tek yolu neymiş? Bu sınırların tekrar korunması. İşte o sınırlar Allah’ın koyduğu kaderdir. Eğer kader ezelden belirlenmiş olsaydı o zaman bizim sorumluluğumuz diye bir şey olmazdı. Ne yapalım aştıysa aştı. Sen de rüzgarın önünde bir gazel olurdun. Adamım diye ortaya çıkmana da gerek yok. Konuşmayı şöyle bitireyim. Birisi hırsızlık yapmış. Yakalanmış götürmüşler karakola. Karakol komutanı sormuş buna; “niye çaldın günah değil mi” demiş. “Komuranım ben ne yapayım benim kaderim buymuş”. Komutan da demiş “bak gördün mü ben de günaha girdim, hakikaten senin senin kaderin oymuş” gitmiş güzel bir sopa almış başlamış bunu dövmeye. “Ne yapıyorsun komutan?”. “Kusura bakma benim kaderim de bu” demiş.
Bu arada işin reklam faslına geldik. Bizim vakfın Allah’a şükür etkili olmasında en önemli husus kuranı açıklama usulüdür, hikmet konusu. Bu konuda Fatih’in yaptığı çalışmalar var biliyorsunuz. Bunun ikinci baskısı çıktı Kuranı Anlama Usulü. Her defasında gelişiyor tabi. Sürekli geliştirmeye çalışıyoruz. Allah’ın izniyle oldu artık tüm bilimin ortak metodu haline gelecek Allah’ın izniyle bu. Çünkü Allah’ın yarattığı ayetlerle indirdiği ayetler aynı ortak metodla incelendiği zaman her şey çıkacak. İnşallah çok yakında arkadaşlarımız namaz vakitleriyle ilgili formülleri de bitirmek üzereler. Ümid ediyorum ki ramazandan önce l formüller açıklanacak. Bu da bilim tarihinde çok önemli bir adım olmuş olacak. Yani bu metod her şeye uygulanabilecek metod olacak ama tabi bu haliyle değil. Bütün arzumuz her bilim dalından insanın katılımıyla bunu geliştirmek. Büyük bit ensitütü kurmamız lazım. İnşallah C. Hakk lütfeder kurarız ama istiyoruz ki hep birlikte kuralım. Burada Kuran Işığında Tarikatçılığa Bakış Kitabımız ak yüzlü bir şekilde çıkmış 8.baskısı. Kuran Işığında Aracılık Ve Şirk. Bu oldukça ilaveli olarak çıktı. Gerçi hepsi de gözden geçiriliyor. Çünkü hakikaten Süleymaniye Vakfı’nın hızına ben de yetişemiyorum. Gerçekten. Yani o kadar çok çalışma oluyor ki bu vakıfta. Ne yapalım kendi hatalarımız sürekli düzeltiliyor. Çünkü biz o geleneğin yetiştirdiği kişileriz. Gördükçe düzeltiyoruz. Bu defa hatayı doğru diye yazmış oluyoruz kitaba bazen unutuyoruz düzeltmeyi, bazen aklımıza geliyor. Dolayısıyla her yayını yeniden gözden geçirmek zorunda kalıyoruz. Böylece inşallah yakında Yahya’nın kitabı da çıkar. Sırada Servet Hoca’nın kitabı var Allah nasip ederse.