A.BAYINDIR: Bu akşamki dersimizde Nisa suresinin 15 ve 16.ayetlerini okuyacağız. Zaten dersimiz orada. Ama bu ayetler tarih içerisinde islamaleminde ne büyük bir kırılmanın ne büyük bir yol ayrımının oluştuğunu gösterecek. Bugün de büyük bir kırılma var. Tarih içerisinde Abbasiler’inhakim olduğu dönemde daha çok Sasani hakimiyetinde bir din oluştu. Bugün insanlar bunu Allah’ın dini zannediyorlar. Mezhepler o dönemde oluşmuş vaziyette. Öyle bir yapı oluşmuş ki dışarıdan baktığınız zaman din bu ise ben yokum dedirtecek bir konumda. İçeriden baktığınız zaman da kendinizi o dine bağlamak için ancak düşünmemeniz, soru sormamanız, itaat et rahat et sloganıyla hareket etmeniz gerekir. Ondan dolayı o din anlayışının ortaya çıkmasıyla birlikte müslümanların ilerleyişleri durdu, gelişmeleri durdu ve her şey zayıfladı. Şimdi şu anda islamaleminde çok büyük bir kırılma yaşanıyor. Geçende Diyanet İşleri Başkanı M. Görmez, İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ne geldi. İslam alemimdeki içler acısı durumu anlattı. Ve hepsinin Türkiye’den bir şeyler beklediğni söyledi. Ama çare olarak da Sünniliği gösterdi. Aslında konuşması içerisinde herhangi bir çare söz konusu değil. Dinlerseniz iyice umutsuzluğa gömülürsünüz. Herhangi bir umut ışığı bulamazsınız. Çağımızda da batı güdümlü bir din oluşmuş vaziyettedir. Eğer okuyanınız olduysa geçtiğimiz ay sitemizde ‘Batı güdümünde oluşan yeni din’ diye bir yazı yayınladık. Görmüşsünüzdür. Dikkat ederseniz Türkiye’de tartışılan şeyler tamamen batılı düşüncelerin bize yaptığı dayatmalardır. Problemler batılılar tarafında üretilir, kendisine müslüman diyenler de çözümü oradan ararlar. Size bir ilaç veriyorlar, o ilaç vücudunuzu uyuşturuyor ya ben çok uyuştum diyorsun bir tane daha al diyorlar. Azcık rahatsızlığı hissetmiyorsun, çok rahatsız oldum bir tane daha, sürekli uyu. Sakın uyanma. Şu anda öyle bir yapı içinde gözüküyor.
Şimdi şu ayetleri bi okuyalım. Allah Nisa 15.ayette şöyle diyor
NİSA, 15.. Ayet: “Vellatıye’tınelfahışeteminnisaikümfesteşhidualeyhinneerbeatemminküm: kadınlarınızdan o fuhşu yaparak gelenler var ya” yani fuhuş işleyenler, zina edenler “içinizden 4 kişiyi şahit tutun”,“fe in şehidu: eğer şahitlik yaparlarsa”,“feemsikuhünne fil büyuti: onları evlerde tutun” yani ev hapsinde tutun. “Hatta yeteveffahünnelmevtü: ölüm gelip onları alıncaya kadar”. Ölümceye kadar ev hapsinde tutun. “Ev yec’alellahülehünnesebıla: yada Allah onlar için bir yol açıncaya kadar”.
NİSA, 16.. Ayet: “Vellezaniye’tiyanihaminküm: o suçu işleyerek gelen iki kişi” çünkü onu kadın işlediyse bir de erkek var. Kadını ev hapsinde tutuyorsunuz erkek ne olacak? “Fe azuhüma: ikisine de esiyet edin”. Eziyet etmek yani dille eziyet etmek. Ayıp değil mi, utanmıyormusunuz falan. Fiziki bir şey değil. Rahatsız edici ifadeler kullanın. ”Fe in taba ve asleha fe a’riduanhüma: tevbe eder kendilerini düzeltirlerse onlardan artık uzak durun” yani artık bir şey söylemeyin. “innellahekanetevvaberrahıyma: Allah tevbeleri kabul eder ve merhametlidir, ayrıca ikramda da bulunur”.
Bu işin tarihi arka planı var. Yahudilikte bugün tevratı açarsanız görürsünüz. Bizim ‘Doğru Bildiğimiz Yanlışlar”da onlar var. Zinanın cezası recmdir. İki tane yahudi zina etmiş Resulullah’a gelmiş. Henüz kurandan bir emir gelmediği için mecburen onların beyti midrasına gitmiş. Mecburen dememizin sebebi Mekke’de inen bir ayette Enam suresi 90 ayet. Orada Allah ENAM, 90.. Ayet: “Ülaikellezınehedellahü fe bihüdahümuktedih” bütün nebileri saydıktan sonra, onlara kitap ve himet verdiğini bildirdikte sonra Allah’ın doğru yolu gösterdiği kişiler onlardır sen de onların yoluna uy diye emir aldığı için Resulullah Mekke’de, mecburen soruyor tevratta bu işin hükmü nedir diye. İşte onlar da diyorlar ki yüzlerini karartır eşşeğe ters bindirir şehri dolaştırırız. Abdullah Bin Selam müslüman olmuş bir yahudi “ya Resulallah öyle değil” diyor ve gidiyorlar doğru beyti midrasa. Yani tevrat eğitiminin yapıldığı yere gidiyorlar. Resulullah soruyor sizdeki durum nedir diye. Aynı şeyi söylüyorlar. “Tevratıokurmusunuz”, açıyorlar ellerini koyup başka tarafları okuyorlar. Abdullah Bin Selam diyor ki; “ellerini kaldırsınlar”. Hatta yemin verdiriyor Resulullah. “Musa’ya tevratı indiren hakkı için doğru söyleyin”. Orada bir genç kalkıp diyor ki; “yemin ettirmeseydin söylemeyecektim, bizdeki cezası recmdir” diyor. Zaten o sıra Maide suresinden ilgili ayetler iniyor. Diyor ki; MAİDE, 43.. Ayet: “Ve keyfe yühakkimunek: seni nasıl hakem tayin ediyorlar ki ya Muhammed”,”veındehümüttevratü: yanlarında tevrat var”, “fıhahukmüllahi: tevratta da Allah’ın hükmü var”. Yani kuran tevrattaki o hükmün Allah’ın hükmü olduğunu teyit etmiş oluyor. Resulullah da o ikisini recmediyor. Sonra bazımüslümanlara da recm uyguluyor. Zina ile ilgili ilk inen ayet işte bu Nisa suresinin 15 ve 16.ayetleri. Bu ayetlerde recm cezası kadınlar için ev hapsine, erkekler ve kadınlar için de eziyete çevriliyor. Şimdi burada kadınlara daha fazla eziyet edildiği söylenir. Aslında öyle değil. Erkekler dolaşıyor dışarıda ama şu kadın zina etmiştir diye duyulursa kötü ahlaklı erkekler o kadını rahat bırakmazlar. Sürekli peşine takılırlar. Dolayısıyla ev hapsine alınıyor. İşte bu ikisine de eziyet edin dendiği zaman erkek dolaşıyor yani herkes diyecek ki Allah rızası için gidip de şuna iki kelime söyleyeyim. Ev hapsinde olan kadına da giren çıkanlar bir şeyler döyleyecek. Biraz sonra diyecek ki ben tevbe ettim artık bir daha böyle bir şey yapmayacağım dediği zamsn kısa sürede kurtulur. Ama şehirde dolaşan kişi kurtulamaz ki. Birisi duyduysa öbürü duymayacak, o şehrin tamamı onun için bir eziyet yeri haline gelecek. Bu ayetlerde şöyle diyor Allah; o kadınlara 4 tane şahit olursa evlerde tutun ölüm gelip onları alıncaya kadar. Yani ölünceye kadar evlerinde kalsınlar. “Ev yec’alellahulehunnesebıla: Allah onlara bir yol açıncaya kadar”. Yol açmak demek işin kolaylaşması olur mu? Hapiste yatan bir kadına, ev hapsinde olan bir kadına diyorsunuz ki; müjde müjde! Ne oldu? “Recmedilip öldürüleceksin”. Ne der kadın? Bu nasıl yol açmak diyecek değil mi? Ama sürekli ev hapsindeyse yolu açılıyor Nur suresinin 2.ayetiyle. NUR, 2.. Ayet: “Ezzaniyetüvezzanı” bak dikkat ederseniz “ezzaniyetu” diye başlıyor ayet. “Zina eden kadın”. Çünkü onlar için yol açılacak ilk önce. Ama zina eden erkek de aynı hükme tabi oluyor. “Ezzaniyetuvezzani: zina eden kadı ve zina eden erkek”, “feclidu külle vahıdimminhümamietecelde: her ikisine 100 celde vurun”. Celde kelimesi türkçede bilirsiniz “cild” değil mi? Celde de deride yapılmış olan kamçı anlamına gelir. Kamçı acıtır. Ama yaralamaz. Acıyı verir yaralamaz. Zina eden kişi zevk almak için yapıyor, yaptığının tam zıddı acıdır. 100 celde vurun diyor. Hapiste bulunan kadını düşünün. Evden dışarı çıkamıyor, birisi gelip diyor ki; “müjde müjde Allah bir yol açtı 100 celde yiyeceksin çıkacaksın”. Buna sevinir mi? Sevinir. En fazla bir gün çekerim acısını der en fazla evde hapis kalmaktansa. Bir gün de çekmez ya bir kaç dakika sürer. Erkek için de100 celdeyle kurtulursun. :Ohh Allah’a şükür beni rezil ediyor” diyecek kurtuldum demez mi o da? Allah’ın nesh ile alakalı koyduğu bir prensip var. Bakara suresinin 106.ayetinde. Diyor ki orada BAKARA, 106.. Ayet: “Manensahmin ayetin ev nünsiha: biz bir ayeti nesh eder yada unutturursak“,“ne’tibihayrim minha ev misliha: ya daha hayırlısını yada mislini getiririz“. Kuran, Allah’ın indirdiği ilk kitap mı? Değil C.Hakk Şura suresinin 13.ayetinde ne diyordu? SURA, 13.. Ayet: “Şeraalekümmineddınimavessabihınuhan: Nuh’a Allah hangi görevleri yüklemişse sizin için bu dinin şeriatı yapmıştır. Nesh de nesh etmek: bugün kopya çıkarmak kelimesi var ya batıdan gelen kopya kelimesidir nesh etmek. Türkçede de nüsha çıkarmak diye kullanılır. Önceki kitapların son nüshası kurandır. Son kopyası diyelim batı diline göre. Şimdi bu son nushasında Allah bazı hükümlerin büyük çoğunluğu misliyle nesh etmiştir. Yani önceki kitaplarda olanların büyük bir çoğunluğunu buraya almıştır. Mesela şimdi siz bir sayfalık bir yazı yazsanız o yazıda bazı değişiklikler yapmak isteseniz yeni bir sayfaya alsanız yazınızın büyük bir çoğunluğunu aynen aktarırmısınız? Bazı yerlerini size göre daha düzgün hale getirmiş olursunuz değil mi? Bu Allah’ın koyduğu kanun. Şimdi bunlar bizim içimize C. Hakkın yerleştirdiği kanundur. Yani bunu sadece Türkiye’de değil dünyanın her yerinde insanlar böyle yaparlar. Bu Allah’ın bizim içimize yerleştirdiği bir kanundur. O kanunu Allah kendi kitabında da uyguluyor. Önceki kitapların büyük bir çoğunluğunu aynen alıyor buraya. Bir kısmını da hayırlısıyla alıyor. Önceki kitaplarda olanların mesela kuranda olup diğer kitaplarda olanları görüyoruz. Ama bazı şeyler var ki hiç göremiyoruz. Mesela kurana bakıyoruz tevratta-incilde 5 vakit namaz olması lazım bakıyoruz göremiyoruz. Oruç olması lazım ramazanda göremiyoruz. Gerçi hayatlarında vsr ama kitaplarına koymuyorlar. Onu da C. Hakk Maide 15.ayette bize bildiriyor. Diyor ki MAİDE, 15.. Ayet: “Ya ehlel kitabi kadcaekümrasulünayübeyyinülekümkesırammimmaküntümtuhfuneminel kitabi: ey ehli kitab, elinizdeki o kitapta gizlediğinizin çoğunu sizin için ortaya çıkaran elçimiz geldi“. Demek ki o kitaplardan bir çoğunu bizden gizlemişler. “Ve ya’fu an kesır: bazı şeyleri de affediyor”. Ne olmuş oluyor? Geri kalanında da kolaylaştırma oluyor. Mesela işte tevrattarecm cezası var. Kuranda o değiştiriliyor. Değiştirildiği zaman mutlaka hayırlısıyla değiştiriliyor. Ağırlaştırılarak değil. Bunun bir çok örnekleri var ama o konuya girmeyeceğim. Bu konuda ayrıntılı bilgi edinmek isteyenler bizim ‘Doğru Bildiğimiz Yanlışlar’ kitabında görebilirler. İlk önce recm cezası müebbet hapise çevriliyor. Bu da insanların fıtratında olan bir yapıdır. Mesela bugün ölüm cezasının bir altı nedir? Müebbet hapistir. Yani recm taşlayarak öldürmek, onun bir altı kadınlsr için müebbet hapis, erkekler için değil ama ölümden daha iyidir değil mi? Recmden daha iyidir. Yani ilk adımda tevratta olan incildeki hükümler de tevratı şey yapar. Hıristiyanlar tevrattan da sorumlu olduğu için biliyorsunuz kitabı mukaddes diye ikisini birleştirirler. İlk adımda ölüm cezası müebbet hapise kadınlar için. Erkekler için de müebbet hapis gibi bir şey. Dolaştıkça herkes geliyor ayıplıyor. İkinci adımda daha da hafifleştiriliyor. Çünkü Allah bir yol açıncaya kadar diyor. O da100 celde cezası. Tabi bunun ikinci bir cezası var. Zina etmeyen kişilerle evlenmeme cezası. Yani zina eden kişi zina eden kişiyle evlenebilir. Yada müşrikle. Zina eden kadını da zina eden bir erkek yada zina eden müşrik alır diye onu da C.Hakk ayetinde belirtiyor. Bugün esas anlatmak istediğimiz şu: hani dersin başında şunu söyledik; batılılar istediği kadar bayram etme hakkına sahiptirler. Gerçekten islamalemini kendilerine benzettiler. Yani bugün islamalemi dediğimiz alem öyle bir noktaya geldi ki öyle bir din oluştu ki bu dinde ibadetler var. Hurafeye dokunmayacak şekilde var. Bütün hurafeler baş üstüne. Musmelelere sıra gelince tamame batı taklidi. Onun için millet gırtlağına kadar faize girdi kimsenin umurunda değil. Hatta biliyorsunuz bir siyasi kimlikli zat bundan bir süre önce işte şu kadar kişiye işte şu kadar fazla kredi alan yoktu şu kadar bine çıkardık helal hoş olsun diyecek noktalara kadar geldi. Allah ve Resulü ile savaşmayı bir iftihar meselesi olacak noktaya kadar geldi. Muamelat kısmını tamame batılıların kontrolüne bırakmış. Artık faiz yerine tefe demeye başladılar. Niye? Tefecilik batıda da yasak ya. Onlar tefeciliği serbest bıraksalar bakalım hangi kelimeyi kullanacaklar. Bu ilk kırılma. Mesela herkesin yere göğe bırakmadığı, büyük alim olarak gördüğü İmam Şafi ile başlamıştır. Yani büyük kırılma. Ondan önce de başlıyor ama orada iyice ilim haline geliyor. Yaniy yoldan çıkma tam bir ilim haline dönüşüyor. Resulullah’ın sözleri için sünnet kelimesini kullanıyor. Çünkü sünnet kanun demektir. Resulullah’ın sözlerini kuran seviyesine çıkarabilmek için önce önce sünnet diyor. Ondan sonra nebi ve resul kavramlarını kavram kargaşası yaparak nebiyi resul kıvamına getiriyor. Sonra hikmet ile ilgili ayeti son derece yanlış bir şekilde yorumlayarak Resulullah’ın sözlerini kitabın yanında hikmet olarak ki doğru hikmet doğru ama O’onun koyduğu yer yanlış. Ondan sonra da neshe geliyor. Efendim kitap kitabı,sünnet sünneti nesh eder. Kitap sünneti, sünnet kitabı nesh etmez diyerek inanılmaz bir bombayı yerleştiriyor. Şimdi o konuda kısaca bi Fatih’i dinleyelim.
F.ORUM: Bu konuyla ilgili esasında detaylı bilgi ‘Doğru Bildiğimiz Yanlışlar’ kitabının en son bölümünde ‘İmam Şafi’nin Hikmet Anlayışı’ ana başlığı altında veriliyor. Elimizdeki kitap İmam Şafi’ye ait olduğu söylenen Er Risale. Fıkıh metodolojisi denilen ilmin ilk kitabı, ilk usül kitabı olduğu kabul edilir. Literatütde ilk kitap olarak bu geçer. İmam Şafi’ye nisbet edilen bu kitapta İmam Şafi’nin bir nesh teorisi var. Ki bu nesh teorisi onun dışındakiler tarafından paylaşılmayan bir iddia. Çünkü hepimiz biliyoruz ki İmam Şafi’nin dışındakiler kuran ile sünnet arasındaki neshte şöyle bir formül kullanırlar. Derler ki; esasında prensip olarak kitap sünneti sünnet kitabı sünnet sünneti kitap kitabı nesh eder. Yani Resulullah’tan bize gelmiş tavatir veya meşhur derecesine ulaşmış bir rivayet gerektiğinde Allah’ın kitabındaki herhangi bir hükmü nesh eder. Veya tam tersi de olur. Resulullah daha önce bir şey söylemiştir bir hüküm koymuştur,daha sonra inen bir ayet Resulullah’ın koyduğu bu hükmü nesh eder der. Veya kitabın bir ayeti daha sonraki bir başka ayetini yine Resulullah’ın bir sünneti bir başka zaman bakımından bir sonraki sünneti nesh eder der. Ve bunun örnekleri de bizim fıkıh usulü eserlerinde bolca zikredilir.
A.BAYINDIR: Peki nesh eder derken dayandıkları bir delil var mı? Nesh eder yani yürürlükten kaldırdı diyorlar. Neye dayanıyorlar?
F.ORUM: Esasında bunun temelinde şöyle bir sünnet algısı var. Derler ki sünnet dediğimiz şey esas itibarıyla vahiy kaynaklıdır. Yani şöyle: bazen gerçekten Resulullah’a Cebrail kuranı gerirdiği gibi sünneti de gerirmiştir. Yahut böyle olmayan sünnetler de netice itibarıyla vahyin kontürolünden geçtiği için yani Resulullah herhangi bir konuda bir hüküm verdiğinde yanlış ise mutlaka düzeltilir, düzeltilmemiş ise bu da vahyin kontrolünden geçmiştir diyerek sünnete böyle bir bakış açısıyla şey yapıldığından dolayı ikisi arasında vahiy bakımından,kaynak bakımından fark görmezler. İkisi de aynı kaynaktan gelmiştir derler. Dolayısıyla ikisi de birbirini nesh edebilecek seviyededir derler. Bununla ilgili de işte kuranda Resulullah’ın sünnetinin de vahiy kaynaklı olduğuna dair bir ayet..
A.BAYINDIR: “Mamensah” ayeti alıyorlar mı delil olarak?
F.ORUM: “Daha hayırlısı” ifadesini şöyle aşıyorlar Hocam. Yani sünnet ayetten daha hayırlı olabilir mi? Evet ikisi de vahiy kaynaklı olduğu için ikisi arasında herhangi bir sıkıntı olmaz diyerek aşıyorlar.
A.BAYINDIR: Ama o değil. “
Allah, daha hayırlısıyla nesh ederim diyor. O ayet ondan hayırlı diye bir ifade kullanmaz ki C.Hakk. Usulu fıkıh kitaplarında misli ile nesih yada hayırlısıyla nesih diye bir ifade var mı?
F.ORUM: Böyle bir ayrım yok. Sadece bazı müfessirler oradaki hayriyetten kastedilen şeyin ne olduğunu söylüyorlar. Orada hayriyetten kastedilen şeyin ayet yada hadis olmasl değil, insanlar için bir hükmün daha hayırlı olması. Bu, ayetle de olur rivayetle de olur.
A.BAYINDIR: Daha hayırlı derken de tabi recm ev hapsinden hayırlı oluyor değil mi! Bakın görüyormusunuz? Nesih konusu yani bir ayetin yürürlükten kaldırılması gibi son derece önemli bir konuda Allah’ın indirdiği ayet görmezlikten geliniyor. Misli yada hayırlısıyla nesih. Kendilerine göre bir yapı oluşturuyorlar. Ve o oluyor islam. Ve onu ilim diye bugün dünyanın bütün islam üniversitelerinde, orta dereceli okullarında, medreselerinde okutuyorlar.
F.ORUM: Bunun dışında İmam Şafi’nin diğerlerinde ayrılan bir nesih teorisi var. İmam Şafi diyor ki; kitap sadece kitapla nesh edilir. Yani bir ayet ancak başka bir ayet tarafından nesh edilir. Resulullah’ın sünneti de yine Ona ait bir başka sünnet, bir başka rivayetle nesh edilir. Kitap sünneti, sünnet de kitabı nesh edemez diyor.
A.BAYINDIR: Aralarında saldırmazlık anlaşması var. Sen bana karışma ben de sana. Haşa. Böyle şey olur mu?
F.ORUM: Bunu dedikten sonra biraz önce gösterdiğim bu eserin 111.sayfasında bunun gerekçesini anlatıyor. Niçin böyle dedim diyor. Şayet kitap sünneti sünnet de kitabı nesh eder dersem bir takım sıkıntılar meydana gelir diyor. Mesela şu ifadeyi kullanıyor: “velev cazeeyyukalekadsenneresulullahisümmenesehasünnetehu bil kuran”. Yani: şayet şöyle desek; Resulullah bir şey söyledi, daha sonra gelen ayet de Resulullah’ın söylediği bu şeyi nesh etti dersek şu mahzurlar ortaya çıkar. Mesela Resulullah’ın haram kıldığı bir takım şeyler şu ayetle helal kılınmıştır derler diyor. Diyor ki; “ve ehalellahulbey’a ve harremerriba”(BAKARA 275) ayetine göre Allah alış verişi helal kılmış, faizli işlemi haram kılmıştır. Oysa biz biliyoruz ki Resulullah, alış-veriş dediğimiz pek çok şeyi, bir takım işlemleri haram kıldı. Birisi bir gün çıkar der ki Resulullah bu alış veriş türlerini haram kılmış olsa da ayet alış verişin helal olduğunu söylüyor, dolayısıyla bu ayetnesh etmiştir bu rivayeti diyerek Resulullah’ınnehyettiği pek çok alış veriş türünü insanlar bir gün çıkar helal kabul eder diyor.
A.BAYINDIR: Burada ne olmuştur biliyormusunuz: yani o kadar ustaca oyunlar oynanmış ki ticaretin önü tıkanmış ciddi anlamda. Bu konuda çok derslerimiz var görebilirsiniz. Ticaret Ve Faiz kitabına bakarsanız orada ayrıntılı olarak görmeniz mümkündür. Ama faizin önü sonuna kadar açılmıştır. Bakın Şafi mezhebinde para altın ve gümüştür. Altın ve gümüşün dışındakiler para değildir. Bugün para ne? Kağıt. Çünkü orada semeniyet şartı geririlmiştir hadise dayanarak. Ayetleri zaten hiç birisi görmemiştir faiz konusunda. Semeniyet yetmemiş cevheriyetussemeniyeh diye yani bir malın özünde para olma özelliği olmalıdır diyerek sadece altın ve gümüşten bahsetmiş. Dolayısıyla bugünkü kağıt paraları eğer veresiye satarsanız: 100 lirayı bir ay vadeli 110 liraya satarsanız faiz olur. Ama şu anda 100 lira veriyorum borç olarak, bir ay sonra 100 lirayı 110 liraya satarsanız caiz. 100 lira veriyorum bir ay sonra 110 lira getir derseniz faiz olur. Yani arada söyleyeceğiniz söz borç ise faiz olur, alım satım ise caiz olur. O zaman bugünkü bankalara diyeceksin ki aldım sattım de hiç bir mahzuru kalmaz dersin değil mi? Bakın Allah’ın açık yasağının çiğnenmesinin yollarını görüyormusunuz. Öbürüne geçelim.
F.ORUM: İkinci bir gerekçe Şafi’nin. Diyor ki; şayet böyle dersek böyle bir sistem kurarsak birisi çıkar NUR, 2.. Ayet: Ezzaniyeüvezzanıfeclidu külle vahıdimminhümamietecelde” ayetini okur ve der ki; Resulullah’ın yapmış olduğu recm uygulamaları bu ayetle nesh edilmiştir der ve bu defa recmi insanlar uygulamamaya başlar. Dolayısıyla bir ayet bir sünneti nesh edemez diyor.
A.BAYINDIR: Allah göstermesin recm elimizden gider diyor yani. Ama ondan sonrası çok daha ilginç. Şimdi gelecek olan.
F.ORUM: Diyor ki; yine böyle bir sistem kurarsak birisi çıkar Maide suresinin 3.ayetinden hareketle ayaklara mesh vermenin nesh edildiğini söyler diyor. Bir başka örnekte de diyor ki; “MAİDE, 38.. Ayet: “Vessarikuvessarikatüfaktaueydiyehüma” ayetiyle Resulullah’ın el kesmede uygulamış olduğu bütün şartları, sınırları, şunları, bunları hepsini siler süpürür ve hırsızlık yapan herkesin elğnin kesilmesi gerektiğine hükmederler diyor.
A.BAYINDIR: Zina ile alakalı söylediklerine geçelim. Kitap Ve Hikmet dergisinde de yazmıştım. Burada kuran sünneti neshedemez diyor. Ben söylerken sen o hadisi bul istersen. Kitabında var İmam Şafi’nin. Risale’de var. Diyor ki Nisa suresinin 15,16.ayetinden sonra “Allah onlara bir yol açıncaya kadar” ifadesi konusunda Resulullah şöyle demiştir; “benden alın, benden alın Allah onlara bir yol açtı”. Yani bundan sonra inen Nur suresinin ayetleri değil Allah yol açtı. Peki neydi o açtığı yol? Diyor ki işte eğer evli birisi evli biriyle zina ederse 100 kırbaç ve recm. Bakın 100 kırbaç ve recm diyerek Nur suresini de dışlamadığını göstermeye çalışıyor. 100 kırbaç ve recm, taşlanarak öldürmek. Yol açmak mı bu şimdi? İşte onun için “daha kolayıyla”ayetini alamıyorlar delil olarak. Neshi tarif eden ayeti alamıyorlar. Bir hadis ile aslında 3 tane ayeti nesh ediyor. İmam Şafi bu hadisle üç tane ayeti nesh etmiş oluyor. Bir Nisa suresinin 15-16.ayetleri bir de Nur suresinin 2.ayeti. Baştan diyorsun ki sünnet kuranı nesh etmez. Ama hesabına geldiği zaman ettiriyorsun. İmam Şafi böyle diyerek nesh ettirmiştir. Hanefi mezhebi de aynıdır. O da bu hadisle hem inmiş ayeti hem inecek ayeti nesh etmiştir. Çocuklukta seyrettiğimiz Cüneyt Arkın filimleri aklıma geliyor. Birisine kafa birisine tekme ikisi de haşat. Önce gelen ayet de gidiyor sonra gelecek ayet de gidiyor bir hadisle. Bunu da Cessas’ınAhkamul Kuran’ında görebilirsiniz. Hanefilerden. Kurana müdahale etmek mümkün değil. Abbasiler’den sonra din tanınmaz hale gelmiştir. Onu anlatmaya çalışıyorum. Bunu gerçekten yazan İmam Şafi mi? Onu biz bilemeyiz. Birisi yazmış, İmam Şafi diye üzerine koymuş olabilir. Çünkü bunlar çok sonra kütüphanelerden çıkan kitaplardır. İmam Taberi mi? Onun da hiç alakası olmayabilir. O ayrı bir konu. Şu anda bizim söyleyeceğimiz bir söz yok. İşin gerçeği ahirette çıkacak. Şu anda bizim yapabileceğimiz bir şey yok. Onu buldun mu? Oku bakayım orayı.
F.ORUM: İmam Şafi şöyle diyor: “Kuran sünneti, sünnet de kuranı nesh edip yürürlükten kaldıramaz. Sünnet ancak bir başka sünnet ile nesh edilebilir. Sünnet kuran ile nesh edilebilir denirse recm cezasının zina eden kadınla zina eden erkekten her birine 100 kamçı vurun ayetiyle nesh edilmiş olması ihtimali ortaya çıkar”. İmam Şafi sünnet kuranı nesh edemez demiş ama recm cezasını korumak için Nisa 15-16 ile Nur suresinin 2.ayetinin hükümlerini Ubadeİbni Sabit kanalıyla gelen şu hadise dayanarak değiştirmiştir.
A.BAYINDIR: Nesh edilmiş demiyor ama. O kelimeyi kullanmıyor.
F.ORUM: “Benden alın. Allah onlar için bir yol açtı. Bekarbekar ile zina ederse 100 kamçı ve bir yıl sürgün”.
A.BAYINDIR: Bsk bir yıl sürgünü de kattı. 100 kamçı yetmiyor. Şimdi düşünün bakalım zina eden kadını sürgün ettiğinizi düşünün. Ne yapacak gittiği yerde? Fahişe olup çıkar. Başka ne yapacak? Ne kadar ahlaklı olsa bile ne yapar? Peki sürgün ettiğin erkek orada ne yapacak? Hükümü nerede çıkarıyorsun?
F.ORUM: “Dul dul ile olursa 100 kamçı ve recm gerekir”. Kitabın 128 ve 129 sayfası.
A.BAYINDIR: Er Risale’de var. Önemli olan burada bulmak. Ve orada şu da vardır. Şu anda aklıma geldi Er Risale’den. Çünkü ben bu Er Risale’yi talebe iken. Biz fakültede gerçekten güzel bir eğitim yapmıştık. Ben fakültede talabeyken bundan bir ödev hazırlamıştım. İmam Şafi’de kıyas anlayışı diye. Arapça da yazmıştım. O zaman demek ki çok çalıştırmışlar bizi. Tabi o sıra biz hiç delil-melil görmediğimiz için imam hatipte, bunu görünce şaşırıp kalıyorduk. Ne güzel bak, bir şey söylüyorlar arkasından delil. Şimdi aklıma geldi bir husus daha var. Nisa suresinin 25.ayetini bi açın. İmam Şafi orada ne diyor. Eş Şamile var mı sende? Oradan da bulabilirsiniz dediğimi. Risalenin neresinde olduğu şu anda aklıma gelmiyor. Tabi aradan yıllar geçmiş. Ama o ibareyi size söyleyeceğim. Eş Şamile varsa bulursunuz. Nisa suresinin 25.ayetinde C. Hakk şöyle diyor NİSA, 25.. Ayet: “Ve mellemyestetı’ minkümtavlen ey yenkihalmuhsanatilmü’minati: içinizden nsmuslu mümin kadınlarla evlenmeye gücü yetmeyen hür kadınlarla gücü yetmeyen”, “fe mim mameleketeymaüküm: elinizin altındaki esir kadınlarla evlensin”, “ba’duküm mim ba’d” onları düşük görmeyin siz de onlarvgibi insansınız, onlar da sizi gibi bir insandır. “fenkihuhünnebi izni ehlihinne: esir kadınlar da yanında bulunduğu ailenin izniyle nikahlayın”. Ailenin sadece bir izin hakkı var. Zorla nikahlamaya hakkı yok.”veatuhünneücurahünne bil ma’rufi: o esir kadınlara da mihirlerini marufa göre(orada oluşmuş olan ölçüye göre) verin. “muhsanatin: o esir kadınlar da namuslu olsunlar”. Esir olmasına rağmen namusunu koruması gerekiyor. “Ğayramüsafihatin: açıkça zina etmesinler”, “ve la müttehızatiahdan: gizli dostları da olmasın esir kadınların”. Şuraya lütfen çok dikkat edin: “fe izauhsınne” bu esir kadınlar evlenirlerse demektir manası. İmam Şafi ne diyor biliyormusunuz? “Fe izaeslemne” diye mana veriyor. “Fe izauhsinne” ye “fe izaeslemne” diye mana veriyor. Ne demek? “Zaten mümin olan bu kadınlar evlenirlerse”dir ayet. O da diyor ki “müslüman olurlarsa”. Zaten mümin diyor ayet. Onu nereden çıkardın? Çünkü “evlenirlerse” derse sistem çöküyor. Recm cezasını vermesi imkansızlaşıyor. Ondan sonra diyor ki; “fe in eteynebifahışetin: evlendikten sonra bir fuhuş işlerlerse “fe aleyhinnenısfümaalelmuhsanatiminelazab: bu esir kadınlara diğer evlğ mümin kadınlara veeilenin yarısı verilir”. Ölümün yarısı olur mu? Buldun mu? “Ey izaeslemna”. “İzauhsinne”ye “eslemne” diyor. Yani müslüman olur. Zaten bu mümin. “Uhsinne”ye “eslemne” diye mana verilir mi? Hemen öncesinde “muhsanatin gayrı musafihatin”. “Ihsan” kelimesi bir üst ayette de tekrarlanıyor.
F.ORUM: “İzaeslemne La izanukihne”.
A.BAYINDIR: Görüyormusunuz. Yanlış anlamayın diyor “evlendikleri zaman” değil, “müslüman olurlarsa”. Yani ayetin manasını değiştirdiğinin farkında ama ısrar ediyor. Şimdi burada manzarayı gördünüz değil mi? Ve malesefHanefisi, Şafisi, Malikisi, Sünnisi, Şiisitamanı bunu kabul etmiştir. Bugün ne yapıyorlar? Mesela bugün batı güdümünde yetişen ilahiyatçılar ne diyor bu recm cezası için? Batı güdümünde oluşan din.
F.ORUM: O dönemki uygulama olduğu, o dönemde hırsızlıktaki el kesme gibi. Resulullah’ın önünde görmüş olduğu, uyguladığı, o dönemde işte çözüm olarak sunulan şey olduğu, bugün bunun geçerli olamayacağı tarihsel bir şey.
A.BAYINDIR: O günkü tarihi şartlarda oluşmuş bir şeydir, bugün geçerli olmaz. Haşa. Mesela aynı şeyi biliyorsunuz bugün işte islam alemini batılılar kasıp kavuruyorlar. İşid olayı var biliyorsunuz. İşte kadınları esir alıyorlar, esir pazarı kuruyorlar ve malesef odalık olarak kullanıyorlar. Ondan sonra da onlarla ilgili soru sorulduğu zaman ne deniyor? Bu, islamda yok. Hangi islam o? İşid’in başkanına 126 tane islamaliminin gönderdiği mektuptan da Yahya biraz okusun bakalım onlar ne diyorlar. Batı güdümündeki din. Öbürü doğu güdümündeydi. O da islam değildi bu da değil. Dikkat ediyormusunuz yıllardır insanları Allah’ın dinine çağırıyoruz. Bugün aklıma geldi Nuh(as)’ın söylediği gibi; “ya Rabbi ben ne kadar onları çağırırsam çağırayım bunları firardan başka bir şey artmıyor”. Sadece kaçıyorlar başka bir şey yaptıkları yok. Bugün de onu yaşıyoruz.
Y.ŞENOL: 2014 yılının Eylül ayında 126 islamalimi adına bir açık mektup yayınlanmış. Mektubun muhatabı da İşid’in lideri ve halifesi Ebu Bekir El Bağdadi. Bu, internette hala yayınlanıyor. Bizim internet sitemizde süleymaniyevakfi.org da da var linki. Orada bir kaç madde sıralamışlar sizin yanlışlarınız şunlar şunlar diye. O mektubun 12. maddesi kölelik ile alakalı. “Ulemadan hiç kimsenin inkar edemeyeceği bir gerçektir ki islamın en büyük hedeflerinden bir tanesi köleliği kaldırmaktır”.. Böyle başlamışlar maddeye.
A.BAYINDIR: Hedefiymiş! C.Hakkı gücü yetmiyor demek ki bazı şeylere! Bu sözü bir müslüman söyleyemez. Kalbinde zerre kadar imanı olan bir adam bu sözü söyleyemez. 126 tane alime hitaben söylüyorum. Kalbinde zerre kadar imanı olan bu sözü söyleyemez. Nereden öğrendin islamın hedefi olduğunu? Göster bakayı bana. Demek ki Allah’ın gücü yetmedi!
Y.ŞENOL: Buna delil olarak da Beled suresinin 12-14.ayetlerini ve bir de Mücadele suresinin 3.ayetini yani genelde bir keffaret olarak C.Hakk’ın ‘bir köle azadı’ diye belirttiği bütün ayetleri de işte bunlar islamın hedefiydi köleliği kaldırmak için diye kendilerine delil olarak almışlar. Ve bir de demişler ki; “Resulullah’ın uygulaması da hep böyle olmuştur. Kendisi kölelerine ve cariyelerine gerek kendi mülkünde olanları, gerekse kendisine hediye olarak verilmiş olan hepsini azad etmiştir zaten” diye. Ama esas söyledikleri şu. Diyor ki bu 126 islamalimi kölelikle alakalı olarak: “müslümanlar hatta bütün dünya 100 yılı aşkın bir süreden beri köleleştirmeyi yasaklama ve suç sayma konusunda icma etmiştir. Bu,islam tarihinde büyük öneme sahip bir iştir. Bu icma ile ortadan kaldırılmasından sonra köle edinmek haramdır”. Bu icmadan sonra ama. O da son 100 yıl içerisinde olmuş.
A.BAYINDIR: Yeni bir din değil mi bu? Bu insanlar kölelik ve cariyeliğin kuranın hükmü olduğunu düşünüyorlar. Çünkü ilgili ayetlerin tamamının anlamını bozmuşlardır. Burada defalarca ders yaptık o konuda. Mesela kölelik-cariyelik: bu kelime de yanlış aslında. Esirlik var ve Bedir savaşından önce kölelik-cariyelik kaldırılmıştır zaten. Muhammed suresinin 4.ayeti ile. Savaştan sonra karşılıklı yada karşılıksız serbest bırakın diyor. Ben karşılıklı serbest bırakacağım dediklerinize de işte o keffaretler, evlendirmeler, diğer hususlarla bir de zekattan pay ayrılarak onların hürriyerine kavuşmaları sağlanmıştır. Ama daha sonra adamlar köle ve cariye yapmak istedikleri için ilgili ayetlerin tamamını değiştirmişler. Ve o Muhammed suresinin 4.ayetini de mensuh saymışlardır. Nesh edilmiş. Hangi ayet nesh ediyor?
Y.ŞENOL: O ayetin nesh ettiğine inanmamış bunlar. 100 yıl önce nesh etmişler. Ve devamında da halifeye yönelik olarak şu eleştiriyi sunmuşlar: “ve entum bade teamil ve bade icmailmüslümin ve entumhaza: bu 100 yıldan sonra ve müslümanların bu icmasından sonra siz kalkıp deldiniz bu yasağı”. Yeni yani. 100 yıl öncesine kadar serbestti bu.
A. BAYINDIR: Diyor ki; “bu icmadan sonra deldiniz”. İşid’in lideri diyecek ki “hadi oradan ya”.
Y.ŞENOL: 1300 yıl serbest olan bize niye yasak olsun. Bizim ne günahımız var!
A.BAYINDIR: Batılıların emri ile bazı siyasiler köleliği kaldırdı diye nasıl oluyor batılıların baskısıyla haram mı oluyor? Böyle bir din Allah’ın dini olur mu? Hangi icma olmuş? İcmadan bahsedenlere sürekli söylüyoruz. Bir kere icma diye bir delil asla olamaz. Böyle bir şey asla olamaz. Bunun defalarca dersini yaptık. Diyelim ki var. Hıristiyanlar konsillerini toplamışlar, falan yerde şu şu kimseler katıldı şunları görüştük diyorlar. Efendim Antakya’da. Efes’te şu kişiler katıldı şunları görüştük. İznik’te şu kişiler katıldı şunları görüştük. Kadıköy’de şu. Peki siz nerde toplantı yaptınız söyleyin bakayım. Bir tane söyleyin de biz de bakalım. Ortada islam dini diye bir din malesef yok. Ama dini kendilerine çok rahat bir şekilde benzeten şeyler var. Kurandan ne kadar ayet okursak okuyalım kimsenin umurunda değil. Finans kurumları faizsizdi 2005’te bunu faizli hale getirdiler. Ticaret Ve Faiz kitabında onlara yazdığım mektubu görebilirsiniz. Resmen faizli hale getirildi. Mesela şimdi önümüzdeki günlerde yine başlayacaklar dedikodu yapmaya. Namaz vakitleri ve imsak vakitleri ile ilgili. Allah’a şükür islam tarihinde ilk defa bu problemi çözmek bize nasib oldu. Bu problemi çözen eğer batılı gayrımüslimler olsaydı şimdi herkes omuzunda taşıyordu. Ama bize ne diyorlar? Bizi otorite kabul edin diyorlar. Siz katolikmisiniz? Kurandan başka otorite mi var? İşte seçimler oldu bugünlerde konuşuluyor, efendim çoğunluk tartışması yapılıyor. Ya siz okumadınız mı kuranı? C.Hakk demiyor mu “elhâkumuttekasur”, TEKASÜR, 2.. Ayet: “Hatta zürtümülmekabir: çoğunlukla övünmek sizi helak etti, kabirlere kadar gittiniz”. Her şey batılı mantıkla mı olacak? İslam diye bir şey yok mu ortada? Bütün hurafeciler baştacı olacak ama kim Allah’ın kitabına çağırıyorsa ona kulağını tıkayacaksın. Bilirsiniz 21 sene Süleymaniye Camiinde vaaz etmiştim. Resmi yazıyla namaz kıldırmam da yasak şu anda. Ne oluyor? Şu ayeti okuyup bitireceğim. Biz kendimiz olmak zorundayız. Batıdan gelen şeyleri prensip olarak reddedip, istisnai olarak kabum edecek duruma kadar gelmez, Allah’ın kitabına sarılmazsak hiçbir anlamı olmaz. Bakın bugün gidin katolik kilisesine oradakilere deyin ki siz hıristiyan değilsiniz. Size ne derler? Sizi kovarlar. Gitseniz havralara hahamlara deseniz ki siz yahudi değilsiniz onlar sizi kovar. Bakın Allah onlarla ilgili ne diyor. MAİDE, 68.. Ayet: “Kul ya ehlel kitabi lestümalalşey’in hatta tükıymüttevratevelincıle: ey ehli kitap, tevratı ve incili ayakta tutmadıkça hiç bir temeliniz olmaz”. Bugün ilahiyat fakültelerinde, şimdi Servet orada oturuyor. Burada otursaydı ona şey yapardık ama. Tarihselciler bugün ne söylüyorlar Allah’ın kitabı ile ilgili? Allah’ı kitabı nasıl algılanıyor? Mesela tevratın inmesi ile kuranın inme arasında kaç sene mesefe vardı? 3000 sene kadar tevratla kuran arasında şey var. Pekitevratın indiği ortamı bilen var mı? Soran var mı onu? İncilin inişi ile kuranın arasında 600 sene civarında fark var. Şimdi burada diyor ki Allah; tevratı ve incili ve size indirilen kuranı uygulamazsanız hiç bir temeliniz olmaz. Bugün ilahiyat fakültelerini dolduran ilahiyatçılar ne diyor Sevet Hoca’dan dinleyelim
S.BAYINDIR: Son yıllarda diyelim ilahiyat fakültelerinde bu aslında Mısır’da başladı Türkiye’de de yaygınlaştı. Tarihselcilik denen bir akım cereyan etti ve bir yoğunluk kazandı. Bunun da sebebi kanaatimce çok sayıda ilahiyatçının 80’lerden sonra Avrupa’ya gönderilip orada aslında gerçekte dinle imanla hatta hıristiyan bile olmayan müsteşriklerin dizlerinin dibinde fıkıh, tefsir, hadis, kelam konusunda doktora yapmış olmalarından kaynaklanıyor. Çünkü bu insanlar buraya giderken işte biz hepimiz şu anda üniversitede okutuyoruz öğrencileri. Daha yeni mezun olup gidiyorlar. Henüz daha olgunlaşmadan zihinleri hatta tahrif edilmiş bir şekilde gidiyorlar. Orada da o tür insanları çok büyük bir allemeyi cihan olarak görüyorlar ve gözleri ilk orada açılıyor. Onlar ne veriyorsa onu alıyorlar ve döndükten sonra o şekilde kalıyorlar. Ve malesef bunun sonucu olarak tarihselcilik denen bir akım yaygınlaştı. Peki özetle ne diyorlar? Dedikleri şu: kuran hatta sünnet yani hadisler o günün coğrafyasında o günün şartlarında, o günün sosyolojik, kültürel, pisikolojik ortamında o günün ırkına yönelik bir takım düzenlemeler getirdi. Tamam güzel. Az önce ifade edilen recmdir, hırsızlık-el kesmedir, miras konularıdır, miras konularında geçen haftalar anlatılan konular, iştekölelik meselesi, cariyelik meselesi, bütün bunlar al hak doğrudur. Bugün anlatıldığı şekliyle yani. İşidin yaptığı şekliyle el hak doğrudur, hiç bir hata yoktur. Hatta Allah’ın istediği budur. Fakat o döneme hitab eder bunlar. O dönemin şartlarına hitab etmiştir. Dolayısıyla o dönemde kalmıştır. Bugün bize düşen efendim parlementoların çıkaracağı kanunlardır kurallardır.
A.BAYINDIR: İcma dedikleri parlemento kararları. Yani boşuna konuşmuyorlar.
S.BAYINDIR: Az önce mesela icma konusu geçerken aklıma geldi. Bugün şu anda açıköğretim fakültesinin yani Eskişehir Açık Öğretim Fakültesi 2 yıllık ilahiyat bitirenlerin okuduğu Günümüz Fıkıh Problemleri diye okuduğu bir ders var. Kitap var. O kitapta mesela icma konusu anlatılıyor. Deniyor ki kurucu imamların yaptığı icma vardır. Buna kurucu icma denir. Bu kurucu icma asla İşid gibi veya başkası gibi delinemez. Onlar artık nas gibi kabul edilmiştir, edilmelidir. Daha sonra küçük, kenarda köşede gurupların yapmış oldukları küçük içtihatlar yenilenebilir, bozulabilir. Böyle bir yaklaşım var. Dolayısıyla az önceki bahsetmiş olduğumuz o tarihteki bütün herşey ‘el hak doğrudur’u temellendirirken de icmaya dayandırıyorlar. O günkü dönemdeki söz sahibi insanlar bu konuda icma etmişlerdir. İcma da aslında kurnanın da sünnetin de diğer bütün hükümlerin de aslında üstünde nihai sağlayıcı, otorite bir kavramdır. Çünkü diyorlar ki siz eğer icmayı kabul etmezseniz kuranın size sağlam bir şekilde geldiğini nasıl ıspatlayacaksınız. Peki Peygamber yaşadı mı ıspatlayın bakayım. Eğer icmayı reddediyorsanız bunu da reddediyorsunuz demektir. Ve böyle bir muğalata ile bu şekilde bir yöntemi tskip ediyorlar ve bunun şu anda savunuculuğunu yapıyorlar fakat son zamanlarda bu konuda popüler olanlar davet ediliyor toplantılar yapılıyor konuşuyorlar ama hepsinin bütün konuşmaları ağıt niteliğinde geçiyor. Ağlıyorlar. Yani ağlıyor. Geçmişi cilalama, yağlama, aman geçmişte çok iyiydik bugün şöyleyiz onun için geçmişe dönelim. Nostalji havası içerisinde geleceğe yönelik, ne bugüne ne geleceğe yö elik hiç bir yeni düşünce, yeni fikir kırıntısı dahi yoktur malesef.
A.BAYINDIR: Müsteşafin Bey, Bu doktoralar nasıl yapılıyor kısaca anlatırmısın? Bu arkadaşımız da 25 yıl İngiltere’de bu konuda gidip gelenlerle çok yakından tanışıklığı var. Kendisi ilahiyatçıdır.
M.TÜRK: Ben yaklaşık 25 senedir Londra’dayım. İşimiz gereği, arkadaş çevresi gereği bir çok olaya tanık oldum. Hatta burada şu anda bir takım ilahiyat fakültelerinde dekan olan insanları bizzat tanıdım. Bunlar papazlar tarafından doktora eğitimi yapılan, aynı zamanda kilisede çalışıp aynı zamanda kilisede çalışan insanları tanıdım. Bunların profesörlük ünvanları var. Böyle insanları çok tanıdım. Daha önceden de tabi bu doktora mastır meselesi politekniklerde ve apartmanlar seviyesindeki bir takım yerlerde adeta şu anda Türkiye’de moda olan özel bir takım üniversite seviyesindeki insanların tamamen ticari maksatla yaptıkları organizasyonlarmış. Fakat son zamanlarda özellikle bu ConMeycır döneminden sonra biraz daha ciddiye alınmaya başlanmış. Çünkü bakmışlar ki bu süreç haddinden fazla artık ayyuka çıktı. Çünkü dünyanın bir çok tarafından insanlar geliyor sadece ünvan almak için. Sadece görünürde okumak için. Orada çok meşhurdur birileri adına tez hazırlamak, mastır tezi hazırlamak, doktora tezi hazırlamak. Bu çok bilinen bir şeydir. Yani bizim arkadaş çevrelerinde olur bu. Birilerine bir mastır tezi hazırlarız. Hazırlanır yani. Bu çok bilinen bir şeydir. Bu yapılıyor. Söyleyeceklerim bu. Sorarsanız daha farklı şeyler söylerim tabi.
A.BAYINDIR: Netice olarak şunu tekrar okuyacağım. Bakın Resulullah’ın hayatı ile ilgili bir şeyler okuduk. Tabi insanlar kazanır kaybeder ama şu çok önemli. Ben şunu hep duydum insanlardan. Hep duydum şimdiye kadar. “Hocam dediklerin çok doğru ama zamanı değil”. “Ama konjonktür müsait değil”. Ne demekse konjonktür tabi. “Ama” ne demek? Bir insanı kafir yapan şeyi biliyorsunuz İbrahim suresi 3.ayette. İBRAHİM, 3.. Ayet: “Ellezıneyestehıbbunelhayated dünya alelahırati: yaşadıkları hayatı daha sonrasından daha çok sevenler”. Siz menfaatinizi öne aldığınız sürece Allah’ın dinine hiç bir zaman vakit gelmez. Hep geriye atarsınız. Adama dersin namaz kıl “valla kılacağım nasi olursa”. Nasib olmaz, Allah emreder yaparsan olur yapmazsan olmaz. “Çok doğru diyorsun ama işte görüyorsunuz”. Kardeşim etrafındaki insanları kaçırmaktan korkuyorsan tabiki öyle olur. Biliyorsunuz bundan iki sene evvel kader konusunu burada gündeme getirdik. Burada dinleyenlerin büyük bir çoğunluğu dağıldı gitti. O zaman ne dedim: “tek başıma da kalsam bunu söyleyeceğim kardeşim”. Çünkü ben Allah’a hesap vereceğim. Etrafıma insan toplamak diye bir şeyim yok. Allah’a şükür Türkiye’de bu oldukça anlaşılmaya ve kabullenilmeye başlandı. Şu ayeti okuyacağım ve herkes buradan dersini alsın. MAİDE, 68.. Ayet: “Kul ya ehlel kitabi: de ki ey ehli kitab”,”lestümalalşey’in hatta tükıymüttevratevelincıle: tevrat ve incili ayakta tutmadıkça hiç bir temeliniz olmaz”. Bunu tevrattan 3000 sene sonra kuran söylüyor. İncilden 7 asır sonra kuran söylüyor. Bugün için de geçerli. Ben onlarla her görüştüğüm zaman bunu söylüyordum ve Servet iyi hatırlar da ama Yahya’da hatırlar. Papaz heyeti gelmişti, Ahmet Hamdi Fırat bir soru sormuştu hatırlıyormusunuz? Bizim vakıfta. 30 kişilik kadar bir papaz heyeti gelmişti. Dedi ki; “sizin için tevrat ve incil ne ifade eder” diye sormuştu. Demişlerdi ki “bizim için bir tarih i metindir. Biz esas konsil kararlarına bakarız”. Az önce Servet’i dinlerken o aklıma geldi. Aynısı. Şimdi de kuran bir tarihi metin, biz esas konsil kararı yani icmaya bakarız demiş oluyorlar. Allah ne diyor: “Tevratı ve incili”. Bu ayetler inerken o konsil kararları vardı. Size indirilen bu kitabı ayakta tutmadıkça yani buna tam uymadıkça hiç bir temeliniz olmaz. Siz kendinizi yahudi ve hıristiyanzannnedersiniz.Yada kurana uymayıp kuran tarihsel kitap falan diyenler kendini müslüman zannederler. Ama Allah ne diyor; “hiç bir temelin olmaz” diyor. Ondan sonra da diyor ki Allah: “ve le yezıdennekesıramminhümmaünzileileyke: sana indirilen şu kuran var ya, onların çoğunun”, “mir rabbiketuğyanev ve küfra: taşkınlığını ve kafirliğini arttırır” başka bir işe yaramaz. “fe la te’sealelkavmilkafirın:o kafirler topluluğuna üzülme” diyor.
Şimdi tekrar ediyorum artık islama sarılmanın zamanı gelmiştir, geçiyor. Allah’ın kitabına sarılalım. Tüm dünya şu anda şaşkınları oynuyor. Siz birşeyler var zannediyorsunuz. Dünyada herkes şaşkınları oynuyor çünkü artık yolun sonuna gelindi. İnsanlara yolu gösterecek bir şeye ihtiyaç var o da kurandır. Hep birlikte inşallah bunun dünyaya gösterelim.