Bugün kuranı kerimin 86. Suresi olan Tarık suresindeyiz. Allah Teala burada şöyle buyuruyor; “Ves semai vet tarık: semaya yemin olsun,tarıka da”(Tarık 1). Bu yeminler yemin edilenin önemini belirtiyor. Tarık; gece gelen anlamına geliyor. Tarıkın ne olduğunu zaten surenin kendisi bize anlatıyor. Tarıkın büyük önem taşıdığını bize ifade ediyor. “Vema edrake me tarık: tarıkın ne olduğunu sana kim bildirdi”(Tarık 2). Nereden biliyorsun,tarık nedir. “En necmi sakib: o gelen yıldızdır,o öyle bir yıldızdır ki delip geçer”(Tarık 3). Peki delip geçen yıldızsa neyi deliyor. Karanlığı deliyor. Karanlığı sadece tarık mı deliyor,bütün yıdızlar deliyor. Öyleyse burada başka bir şey olabilir. Ondan dolayı C.Hakk burada diyor ki; “İn kullu nefsin lemma aleyha hafiz: her insanın üzerinde mutlaka koruyucu vardır”(Tarık 4). O zaman o delen insan da deliyor, delebilir demektir. Allah her insanın üzerine bir koruyucu yerleştirdiği için insanı delemiyor. Tabi bu konularda uzmanlar konuşursa onlar çok şeyler söylerler. O gökyüzünden gelen,bazen ifade ediyorlar bir taraftan gelip öbür taraftan çıkan ışınlar var diyorlar,yani yeri deliyor, belki o ışınlardır belki başka birşeydir. Ama bu öyle bir ışın ki insanı delemiyor. Çünkü her bir insanın üzerine Allah bir koruma oluşturmuş. Demek ki o koruma olmazsa insanı da delip geçecek. Burada ayete iki şekilde mana vermek mümkün.Arapça bilenler için söylüyorum “in” nafi olarak alınabilir ondan sonra gelen “lemma” da “illa” anlamında olabilir. Yani “hiç kimse yoktur ki üzerinde bir koruyucusu olmasın” şeklinde anlam verilebilir. Ayrıca “inne” den tahtiflenmiş in de olabilir, o zaman bunun aslı “inne kulle nefsin” olabileceği gibi “inne hu kullu nefsin vema aleyha hafiz” ordaki “ma” da ya “ellezi” manasına olur yada “zait” olmuş olur. Ama anlamda fazla bir değişiklik olmaz. Yani ” her insanın üzerinde mutlaka bir koruma vardır” anlamına gelir. Onu koruyan bir şey vardır.
“Fel yunziril insanu mimme hulik: o zaman insan baksın ne den yaratılmıştır”(Tarık 5). Yani size bir koruma veriliyor ama aslında sizin yaratıldığınız korunmayan şeylerdendir. Topraktan,sudan yaratılıyorsunuz fakat insan olduktan sonra sizin üzerinizde bir koruma oluşturuluyor. İnsan baksın ve düşünsün,ne den yaratılmıştır. Şimdi herkes kendisini özel bir varlık olarak görür,buna hakkı da vardır. Çünkü her insan için önemli olan kendi hayatıdır. Kendi hayatında başarılı olacaksa bu sevap hanesine yazılır,başarısız olacaksa başarısız olarak kaydedilir. Önemli olan kişinin kendi başarısıdır. Evet başkasının başarısı bizi mutlu eder,memnun eder hoşumuza gider ama bizim sevap hanemize bir şey geçmez ondan dolayı. Onun için C.Hakk ne diyor; ” Ve enleyse lil insani illa ma saa: kişinin kendi yaptığından başkası kendinin değildir”(Necm 39). Şimdi sevdiğiniz hoşlandığınız bir çok kişinin başarısı sizi mutlu eder bu güzel, ama onların başarısında sizin katkınız varsa o zaman sizin sevap haneneize birşeyler eklenir. Öyleyse bir insan için en önemli kişi kendisidir. Kendisini başarılı kılabilmek için ne yapması gerekiyorsa yapmalıdır. Ben neyim ki,biz kimiz ki derse desin.. O zaman ne olup ne olmadığını ahirette görürsün. Ondan dolayı Allah Teala her bir insana birinci olma görevini yüklemiştir. Başkaları birinci olmuş,bu sizin futbol takımınızın şampiyon olması gibi birşeydir. Sizin elinize bir şey geçmez. Sadece o anda sevinirsiniz zevklenirsiniz olur biter. Ama sizin şampiyon olmanız lazım. Sizin hanenize yazılacak olan sizin kendi başarınızdır. Öyleyse kendimizi mutlaka önemsemek zorundayız. Kendimizi önemsemek demek kendimizi büyük görmek değil. Ne isek o. Ama küçük de görmeye hakkımız yok. Ben buyum. Bir de şunu düşüneceğiz. Bizim için dünya goğduğumuz gün başlar öldüğümüz gün biter. Uyuduğumuz zamanlarda zaten yaşamamış gibiyiz. O zaman mümkün olduğu kadar sağlıklı,mümkün olduğu kadar başarılı olmamız lazım. Kendi kendimizi avutacak şeyler söyleyebiliriz. Bir çok mazeretler ortaya dökebiliriz. Ama bunun bize bir faydası olmaz. Çünkü Allah Teala herşeyi biliyor asıl değerlendirmeyi O yapacak. Ondan dolayı Allah Teala diyorki; “Belil insanu ala nefsihi basira: aslında insan kendine karşı bir basirettir”(Kıyamet 14). Yani insan ne olup ne olmadığını çok iyi bilir. “Ve lev elka meazire: bir çok mazeretler sayıp döksede”(Kıyamet 15) ne olduğunu çok iyi bilir. İşte biliyorsunuz bizim meşhur Nasreddin Hoca fıkramız var: Hoca bir gün yolda giderken ayağı takılmış düşmüş, ahh ihtiyarlık, demiş. Sağa sola bakmış ki kimse yok, sanki senin genç vaktini de bilmiyorum da öyle konuşuyorsun. Başkalarını kandırmamız kolay da,kendimizi kandıramayız C.Hakk’kı kandıramayız. Öyle ise yaşımız ne olursa olsun,bilgimiz ne olursa olsun,imkanlarımız ne olursa olsun mutlaka başarıya kilitlenmemiz lazım. Çünkü tekrar bu dünyaya dönmemiz,yeni bir hayat yaşamamız mümkün değil. Ne elde edersek,yanımızda ne götürürsek ancak onu göreceğiz. Bu başarıyı değerlendirecek olan Allah Teala olduğuna göre Allah’ın koyduğu kurallara göre başarılı olmak zorundayız. Allah’tan başkasının koyduğu kurallara göre başarılı olursak ve Allah da ona başarı demiyorsa bunun bize bir faydası olmaz. Yani kendimiz son derece önemliyiz.Son derece önemliyiz ama kendi haddimizi de bilmek zorundayız. Öyle tanrılaşmak,büyük olmak falan yok. İşte biz çiğneyip geçtiğimiz topraktan yaratılmışız,haddimizi de bilmek zorundayız. Az önce Allah bize birinci olma görevini vermiştir derken onu atladım,zaman zaman okuduğumuz bir ayeti kerimede,ki onu sık sık okumakta fayda var. Allah Teala şöyle diyor; “Kul inne salati ve nusuki ve mahyaye ve memati lillahi rabbil alemin min şerike leh: deki, benim namazım,ibadetlerim,yaşamam,ölmem varlıkların sahibi Allah içindir,onun hiç bir ortağı yoktur”(Enam 162).”…Ve bi zalike umirtu: ben böyle emir aldım”(Enam 163). Yani ne yaparsam Allah için yaparım. Çalışmamı da Allah için,Allah’ın emrettiği şekilde. İbadetim de onu için,yaşamam da onun için,ölmem de onun için. Ben çoluk çocuğum için yaşamıyorum,ben ülkem için yaşamıyorum,ben ırkım için yaşamıyorum. Ben Allah için yaşıyorum. O çoluk çocuğu bana veren O,beni o ırktan yaratan O, beni o ülkede yaratan O. Bunların hiçbirisi benim tercih ettiğim şeyler değil. Öyle ise benim yaşamamdaki asıl hedef Allah için yaşamaktır. Ben böyle emir aldım “Ve ene evvelul müslimin: ben müslümanların evveliyim”(Enam 163). Evveliyim ne demek? En önde olanı, 1 numarası,ben 1 numarayım. Bakın Allah ne kadar önem vermiş görüyormusunuz,hepimize verdiği emir bu. Bir numara olacaksın. “Canım bizde o para ne arıyor?” Parayla değil kardeşim,imkanlarını kullanarak bir numara olabilirsin. Yarışı yapan Allah,senin hangi imkanlara sahip olduğunu O biliyor sana da bir numara ol diyorsa,kararı da o verecekse o zaman sen elindeki bütün imkanları sonuna kadar zorla. Kadın için de erkek için de farketmez. Tembelliğe yer yok,mutlaka en başarılı olacaksın. Çünkü ahirette en üst mertebelere talib olmalısın. Oraya başarısız gittiğin zaman geriye dönme imkanın yok. Öyleyse en başarılı şekilde gitmek lazım. Ama bütün bunları yaparken de haddini bileceksin,senin yaratıldığın şey nedir? Topraktan yaratılmış.
“Hulika min main dafik: talzikli bir sudan yaratılmıştır,fışkıran bir sudan yaratılmıştır”(Tarık 6). “Tahruc min beyni sulbi vet terayib: bel ile köprücük kemikleri arasından çıkar”(Tarık 7). İnsanın tohumu. Sen kendini de yüksek görme o su eline bulaştı diye hemen yıkanmaya bakar. Yani haddini de bil. “İnnehu ala raciihi le kadir”.Allah Teala yani seni o sudan yaratmış olan “Kişiyi tekrar suya döndürmeye elbette kadirdir”(Tarık 8). Şimdi şöyle düşünün; koskoca bir elma ağacı kesiliyor,yakılıyor, yaprakları çürüyor ama ondan bir tane tohum kalıyor,bir tek çekirdek kalıyor. O çekirdeğin içinde de bir su var esas ona canlılık veren. İşte onda bütün elmanın formülleri var aynı ağaç o topraktan bitiyor. İşte senin ilk oluştuğun su nasıl senin ilk yapını oluşturuyorsa yeniden o suya Allah seni çevirecektir. Yeniden o suya çevirecektir. “Hulika min main dafik: işte o sudan yaratıldı”(Tarık 6). Tabi bu köprücük kemiklerinden ve sırttan çıkan su. Hem kadının hem erkeğin suyu. Bu iki su birleşince ona nutfe deniyor yani döllenmiş yumurta deniyor. Zaten bu ikisinin birleştiğini gösteriyor. “Min nutfetin halakahu ve kadderahu:kişiyi nutfeden yaratmış sonra onun içerisine gücünü yerleştirmiştir”(Tarık 8).
Geçen hafta Nisa suresinin ilk ayetini size okumuştum bugün tekrar okuyayım.Burayla birleştirmekte fayda var çünkü ilk defa okuduğumuz için bir kaç kere okumak lazım,iyice zihinlere yetleşmesini sağlamak için. 78.sayfa. Şimdi Allah bizi tekrar, o ayetten hareketle konuşalım, Allah Teala bizi döllenmiş yumurtadan yarattığını bildiriyor bu ayette. Yani o su köprücük kemikleriyle bel arasından çıkar,hem kadının hem erkeğin suyu. Onlar ana rahminde birleşince kişinin ilk yapısını oluşturuyor,birleşmezse bir şey olmuyor. İşte ona da nutfe deniyor. Onu Allah “min nutfetun halaka hu” diye belirtiyor.Anadan ve babadan gelen bu sular birleşince bir nutfe oluyor. Peki Adem(as) nasıl yaratılmış? Nisa suresinin ilk ayetinde diyor ki Allah Teala, ” ya eyyuhan nasutteku rabbekum: ey insanlar,rabbinize karşı gelmekten sakının.”.” Ellezi halakakum min nefsin vahide: sizi birtek nefisten yaratandır”.”Ve halaka min ha: ve o nefisten yaratmıştır,Sizi bir nefisten yarattı”.
Şimdi mesela bu mendili bir nefis kabul edin,sizi diyelim bu nefisten yarattı. “Halaka min ha: yine bu nefisten yarattı”.”Zevceha: bundan yarattığının eşini”. Sizi bu nefisten yarattı eşini de bundan yarattı. “Ve besse minhuma: eşiyle sizin aslınız olan kişiden çoğalttı”.”Ricalen kesiran ve nisaa: çok sayıda kadını ve erkeği”. O zaman öyleyse ” halakakum”:sizi yarattı ifadesi sizin babanızı yarattı olur. Çünkü biz o nefsi vahideden değiliz,biz ondan yaratılan eşlerdeniz. Yani hepimiz Ademin ve Havva’nın çocuklarıyız. O zaman sizi ifadesi sizin babanızı demektir. Babanızı bir tek nefisten yaratt,Adem(as) olarak düşünmek zorundayız başka olması mümkün değil. Şimdi Ademi diyelim bu nefisten yarattı. Babanız ademi bu nefisten yarattı,eşini de bu nefisten yarattı. “Ve halaka min ha: o nefisten yarattı”.”Zevceha: eşini”. O zaman bu nefis ne olmalı? Yine döllenmiş yumurta olmalı. Çünkü bizi tekrar döllenmiş yumurtaya çevireceğine göre. Diyor ki bir ayette: ” ma halkukum vela ba’sukum illake nefsin vahide: sizin ilk yaratılışınız ve yeniden yaratılışınız bir tek nefsin yaratılması gibidir”(Lokman 28). Yani bizim yeniden yaratılmamızla Adem(as)’ın ilk yaratılışı aynıdır. Nasıl Adem(as)’ın annesi babası yoktu,bizimde yeniden yaratılışımızda annemiz babamız olmayacaktır. Ya ne olacak? ” İnnehu ala rac’ihi le kadir”(Tarık 8). Yani şu vücud çürüyecek tekrar döllenmiş yumurta haline döndürülecek ve ondan yaratılacak. Öyleyse Adem(as)’ın yaratıldığı ilk madde neymiş? Döllenmiş yumurta olmak zorunda. O zaman o döllenmiş yumurta ikiye bölünür de ikisinden de birer insan yaratılırsa ona ne deniyor? Bir yumurta ikizleri deniyor. O zaman Havva annemiz de bir yumurta ikizi gibi Adem(as)’ın yaratıldığı şeyin bir parçasından yaratılmış. Adem(as)’dan değil.Onun yaratıldığı şeyden yani bir döllenmiş yumurta ikiye bölünmüş,bir parçasından Adem bir parçasında Havva. Böyle yaptım ki diyor C.Hakk birbirinize ısınasınız. “Ve besse min huma ricalen kesiran ve nisaa” işte bu ilk eşten Adem’in annesi babası yok Havva’nın annesi babası yok ama topraktan o nutfeyi C.Hakk oluşturmuş. O oluşmuş olan nutfeden Adem ve Havva yaratıldı,insanlar bu ikisinden yaratıldılar. Yani bizim yaratılmamıza sebep olan Adem’in suyu ile Havva’nın suyunun ana rahminde birleşmesidir. Fakat yeniden yaratılışta bu yok.Çünkü yeniden yaratılışta bütün insanlar zaten ölmüş,tekrar bir Adem ile Havva’nın yaratılması,sonra insanların onun soyundan yaratılması diye bir olay yok. “İnnehu ala rac’ihi le kadir: Allah kişiyi tekrar o döllenmiş şeye çevirmeye kadirdir”(Tarık 8) dediğine göre demek ki yeniden yaratılışta vücut o ilk maddemiz olan döllenmiş yumurtaya çevirilecek. Peki ana rahmi görevini ne görecek? Toprak görecek. O zaman hepimiz topraktan Adem(as) da aynı şekilde yatatılacak artık. O zaman Adem(as)’ın yaratılmasıyla bizim yaratılmamız arasında herhangi bir fark olmayacaktır. Ondan dolayı “ma halkukum vela ba’sukum illa ke nefsin vahide: sizin yoktan var edilmeniz( ilk yaratılışınız) ve yeniden yaratılışınız”. Şimdi biz burada yoktan var edilme ifadesini kullandığımız zaman ,yok olan insan. Ama insanın bütün maddeleri var. Çünkü Allah Teala “ve kaddere fiha akvateha fi erbaati eyyam”(Fussilet 10) diyor,yeryüzünü iki günde yaratmış,yiyeceklerini de bütün yiyeceklerin ölçülerini de toprağın içerisine dört gün içerisinde koymuştur.Ve araştıranlar için de eşit uzaklılta bırakmış. Yani sen gereken bilgiye,beceriye ,gayrete sahipsen o yiyecekler başkalarına ne kadar uzaksa sanada o kadar uzak. “sevaen lissaillin”(Fussilet 10) diyor, onun için gereken çalışmayı yap Allah bütün formülleri toprağa yerleştirmiş. Domates ekersen dometesin formülü devreye girer,biber ekersen biberinki,pamuk ekersen pamuğunki artım ne yaparsan onunkisi devreye girer. İşte bunlar ilk gün yerleştirildiği andan itibaren senin parçacıkların zaten orada vardı. Ama ne zaman senin annende ve senin babanın vücudunda o su haline getiren özümseme oldu ve su ne zaman ana rahminde döllendi,işte o andan itibaren senin varlığın ortaya çıkmaya,başladı. Ve Allah Teala diyor ki ” hel eta alel insani hinun mined dehri yekun şey’en mezkura: insanın üzerinden uzun bir zaman geçmiştir ki onunla ilgili üretilmiş herhangi bir bilgi yok”(İnsan 1). Ne zaman başlıyor bilgi üretilmeye? Anne ile babanın vücudundaki oluşma ile başlıyor. “İnnehu ala rac’ihi le kadir:
Allah Teala kişiyi tekrar ilk yaratıldığı su şekline döndürmeye kadirdir(gücü yeter)”(Tarık 8). Ne zaman bunu yapar “yevme tubles serair: bütün sırların çürüdüğü bir zaman yapar”(Tarık 9). Yani sırların üzerindeki perdeler tamamen çürümüş,artık kapatmaya örtmeye gerek yok her şey ortaya dökülür.Diyor ya “mali hazel kitabi la yugadir sağireten ve la kebireten illa ahsaha”(Kehf 49). Adam bakıyor defterine şuna bak Allahını seversen ya bu da yazılırmı? Küçük büyük herşeyi yazmış. Artık gizleyecek hiçbirşey yok herşey ortada. İşte o gün için yaratılacak insanlar yeniden ve o her bir insanın suyu tekrar eski şekile dönecek. Yani ilk döllendiği yumurtaya dönüşecek vücudu. “Fe ma lehu min kuvvetin ve la nasir: ama o gün kişinin kendisine ait bir gücü yok,yardımcısı da yok.”(Tarık 10). İster müslüman olsun,ister kim olursa olsun. O sırların tümüyle ortaya atıldığı gün kişinin artık kendi gücü bitmiş. Ogün ne sevap kazanabilir,ne günah kazanabilir. Ne şu işi yapabilir,ne bu işi yapabilir. Ne yapacaksa şimdiden yapacak. Ozamana herhangi birşey ertelenmez. “Vessemai rec’i: döndürme gücüne sahip olan göğe yemin olsun”(Tarık 11). Döndürme gücü ne? Bir ayeti kerimede Allah Teala şunu anlatıyor. Yani bakın göğün,ben bunu anlatınca belki Yahya veya Enes Hoca ilgili ayeti hatırlayabilirler.O döndürme gücünü ortaya koyarız. Şimdi C.Hakk yeniden yaratılışı anlattığı bir ayette kişinin gökyüzüne bir buhar olarak çıkıp,o gökten yağmur olarak yere inip,yerde toprak ile birleşerek bitkiler haline gelmesi. O bitkinin çok güzel bir görüntü kazanması,sonra benim saçlarım gibi yavaş yavaş sararmaya başlaması,sonra beyazlamaya başlaması,sonra o dimdik duran adamı yavaş yavaş belinin eğilmeye başlaması,dizlerinin tutamaz hale gelmesi falan,ağaçların kurumasıyla insanın yaşlanması aynı( Enes Hoca:Zümer 21 olabilir). Zümer 21 olabilir diyorsun,bir bakayım. Omu? Enes Hoca daha çabuk buldu. 39. Sure değil mi? 461.sayfa.İşte orda da “rec’i” kelimesi kullanıldı,bizde de. Yani kişinin tekrar suya dönüşmesi ile o otların yeniden suya dönüşmesi arasında bir benzerlik C.Hakk kuruyor burda. Diyor ki, “Elemtera ennallahe enzele minessemai maen: görmedin mi Allah gökten bir su indirdi”. “Fe selekehu yenabia: sonra o suyu kaynaklara yönlendirdi”. Su kaynaklarına girdi o su. Toprağın derinliklerine girdi. “Fil ardı: toprağın içersinde”. “Summe yuhricu bihi zer’an: sonra o su sebebiyle bir bitki çıkardı”. Bizim yaratılışımız da işte o su ile bir çocuk oluşuyor ya,benzetin onu.”Muhtelifen elvanuhu: renkleri farklı”. İnsanlar da öyle. “Sümme yehicü: sonra güzelleşir”. Bakarsın çok tatlı bir görüntüsü var. Bir müddet önce İstanbul’un her tarafında laleler vardı,şimdi yok. “Feterahu musfarran: daha sonra sarardığını görürsün” artık o su çekilmeye başlıyor vücuttan. Ağacın vücudundan su çekilmeye başlıyor,ağaç sararıyor. Biz de ne yapıyoruz? Bizim de saçlarımız ağarıyor. Sonra kırılmalar başlıyor. Kemiklerim ağrıdı,kırıldı,mafsallarım tutmuyor,belimi doğrultamıyorum falan demeye başlıyoruz,ona benzer bir şey. “Sümme yec’aluhu hutamen: sonra Allah onu bir çöpe çevirir”. Çöp gibi olur. İşte insanoğlu da öyle.O zaman ne olur? Su çıkar gider. Bir müddet sonra o su tekrar iner aşağıya tekrar hayat başlar. Sanki geçen sene hiç bu olmamış gibi. “İnne fi zalike le zikra li ulil elbab: içi temiz olan,fitne fesat düşünmeyen insanlar için bunda gerçek bir bilgi vardır”(Zümer 21). İyice kavrayın. O su ordan çekiliyor,tekrar göğe çıkar yeniden gelir tekrar birleşir. Demek ki şimdi bizim yeniden yararatılışımızda da o su ile topraktaki diğer maddeler tekrar birleşecek,o zaman beslenmeler nasıl oluyor tabi detaylarını C.Hakk bilir. Ve insan yeniden dirilecek ama bu defa farklı bir diriliş,ahiret şartlarına göre tekrar bir diriliş. Geçen seneki lalelerle bu seneki laleler arasında bir fark varmıydı? Aynı, o zaman bu dünyada ölen Abdulaziz Bayındır ile yarın topraktan tekrar dirilecek olan arasında da fark yok. Farkı şu , o zaman vücud o şartlara göre yaratılmış olacak o kadar. Yani gören aynı laleyi görecek de,o zaman belki sapı bira eğriydi belki biraz bodurdu şimdi daha düzgün daha güzel görünümlü ama gene lale aynı lale. Evet Mustafa Çavdar da bir başka ayet getirdi onu da okuyalım. Rum suresinin 19. Ayeti 407. Sayfa “Yukricul hayye minel meyyiti: Allah diriyi ölüden çıkarır”. Ölmüş topraktan bakarsın ki canlı bitkiler çıkarır,canlı insanlar çıkarır. “Ve yuhricel meyyite minel hayyi: canlıdan da ölüyü çıkarır”. Vücudumuz canlıdır,bir sürü ölü maddeler vücudumuzdan atılır dışarı. “Ve yuhyil arda ba’de mevtiha: toprağıda ölümünden sonra canlandırır”. Toprağa da hayat verir ölümünden sonra. Toprağı ölmüş görürsün yağmur yağdığı zaman dirilir,yemyeşil. “Ve kezalike tuhrecun: işte sizin yeniden çıkarılmanız bu şekilde olacaktır”. Siz de böyle çıkarılacaksınız topraktan. İki “rec’i” arasında bir ilişkiden bahsediyor. Ondan dolayı ben buralara geldim. Şimdi tekrar o ayeti okuyalım, Tarık suresine dönüyoruz 592. Sayfaya. Şimdi burada 8. Ayette “innehu ala rec’i le kadir” diyor, 11. Ayette de “vessamai rec’i” aynı kelime “rec’i” kelimesi, “döndürmek”. Şimdi, gökte o yağmurların mevsimlerle inişi falan, bunlar hep insanların bildiği şeyler. Mevsimlerin tekrar dönmesi, gelmesi,hayatın yeniden başlaması oluyor ya? İşte hayatın birde güzü var,tüm insanlığın bir güz mevsimi var en son insan öldüğü zaman ve onun bir de baharı var,işte bitkilerin yeniden dönmesi ile insanın yeniden dönmesi arasında da C.Hakk bir benzerlik,aynı lelimeyi kullanarak meseleyi düşünmemizi sağlamıştır. Şimdi, yeryüzünden çıkan sular göğe çıkıyor gökten tekrar yere dönüyor. Böyle sürekli dönüş var. Dönüyor ama yerin de onu kabul etmesi lazım,yer kabul etmezse o su dönse ne olur,dönmese ne olur. Ondan dolayı ” Vel ardı zati sad’ı”(Tarık 12), toprak ta parçalanma özelliğine sahiptir.Yani toprak parçalanmazsa orada bitki olmaz ki. Bakın ne yaparlar? Toprağı sürerler değil mi? Parçalaya bilmek için. Topakları da ne yaparlar? Kırarlar. Toprağı iyice sürerler,temizlerler ki bitki bitebilsin. İnsanların yürüyüp geçtikleri sert topraklarda bitki olur mu? Taşın içinde de olmaz.Onun için parçalanması lazım. Su geri dönmesin. Taşın üzerine dönse bir şey olmaz ki. Toprağıa dönmesi lazım,toprağın da parçalanması lazım. Allah toprağa da o özelliği vermiştir. İşte bizim yeniden yaratılmamız da da toprağın o özelliği devreye girecektir. “İnnehu le kavlu fasl”(Tarık 13). İşte bakın kuran ayetleti üzerinde düşündüğünüz zaman meseleyi nasıl açık bir şekilde ortaya koyuyor. Doğruyu yanlıştan kesin olarak ayıran bir sözdür. Ama tabi üzerinde düşüneceksiniz. Biz geçen hafta sonunda Antalya’da idik biliyorsunuz. Orada edebiyat öğretmeni olan Eyüp Bey var. Aynı zamanda da Mercan Radyosunda da yönetici yani orada etkin bir kişi idi ama görevi neydi tam olarak sormadık. Sahibimiydi radyonun? Tamam. Şimdi, onlara siz ne yapıyorsunuz falan diye sordum,nedir sizin yönelişiniz? Kuranı kerim bizim için esas olan,tarikat ile ,cemaat ile şununla bununla pek ilgimiz yok,biz kuranı kerime uyuyoruz dedi. Tabi gayet güzel. Bir çok yerde artık bunu insanlar söylüyor. Söylüyor da söylemek yetmez. Probleminizi kurana göre çözmezseniz netice alamazsınız. Bak yanımda oturan Enes Hoca,bugün gene onunla konuştuk,Doğu Türkistan’da şu anda hapishanede olan bir hocadan bahsediyor. O hoca 75 yaşlarında,Allah sağlık afiyet nasib eylesin,o hocanın gayretiyle insanlar kuranı kerime yönelmişler. Eski kitapları atmışlar. Fakat bu defa problemleri çözememişler. Mesela bir talak geliyor,neye göre halledeceğiz. İşte bir alış veriş geliyor, ne yapacağız. Birisinin abdest alması,namaz kılması falan. Çözemeyince bu defa o attıkları kitspları yeniden toparlayıp tekrar o kitaplara dönmüşler. Kuranı kerime dönmek bir slogan olursa bundan bir netice alamazsınız. Onun için kuranı kerime dönmek son derece ciddi bir iştir,öyle ben falan meali okudum,şu meali okudum,ezberledim..tabiki bundan çok istifade edersiniz onda hiç şüphe ypk. Yani falanca ormanı çok iyi bilen kişi o ormandan çok güzel yararlanır. Ama o ormanı çok iyi biliyor demek oradaki bütün madenlerden istifade eder demek değildir. Oradaki bütün ketesteleri işleyebilecek güce sahip demek değildir,o ayrı bir bilgi ister. Şimdi kuranı kerimde de herşey var ama bu işin ortaya çıkarılması çok ciddi bir çalışma ister. Çok ciddi ilmi çalışmalar ister.
Şimdi biz Allah’a hamdolsun Süleymaniye Vakfı olarak, ben bunu oradaki arkadaşa anlattım,birkaç tane de örnek verdim. Hepinizin bildiği, “şae” ve “erade” fillerini örnek verdim,bizim siteye de koyduk son araştırmayı. Onu dinleyince yahu ne kadar büyük bir problemmiş diye şaşırdı,onunla beraber olan diğer arkadaşlarımızda Yalvaç’tan bizimle beraber gelen arkadaşlar da aynı şeyi paylaştılar. Bu ayetler arası ilişkiyi ortaya koymazsanız ki bu bir ferdin yapabileceği bir şey değildir,bu bir ekip çalışmasıdır. Ekibin içerisinde mutlaka arapçayı çok iyi bilenler olmak zorundadır. Mutlaka konunun uzmanının olması gerekir,bu çalışmalar yapılırsa işte kurandan istifade edilir. Doğu Türkistan gibi tekrar vazgeçilmez,geri dönülmez. Ve ozaman da bütün dünyaya örnek olacak noktaya gelirsiniz. Şimdi hamdolsun biz Süleymaniye Vakfında gücümüze göre birşeyler yapıyoruz ama bana göre bu daha ilk emeklemeler. Yeni olduğumuz için şimdi boş bir sahayı bulmuşuz gördüğümüz her şey yeni, bunu kime söylüyorsa haa onuda mı? onu da mı falan.. Bir müddet sonra bize yetmeyecek Doğu Türkistan’da olduğu gibi. O zaman daha güçlü ekiplerle bu çalışmaları yapmak lazım. İnşallah yaparız,onu yaparsak eminimki bütün dünyaya her bakımdan örnek olacak bir ilmi çalışma hem insanların dünyaları için hem ahiretleri için çok faydalı olan örnekler ortaya koyma imkanımız olacaktır. Bunu şurdan hareketle şey yaptım” innehu le kavlun fasl”(Tarık 13) diyor Allah. Kuranı kerim elbette ayırıcı bir sözdür ama sen ayırmanın usulünü bilmezsen olmaz ki. Hak ile batılı birbirinden ayırır. Mesela az önceki ayetler arası ilişkiye göre anlatmazsan mealini okuduğunda ayetler arasında pek ilişki olmayan bir Tarık suresi karşınıza çıkar. “Vema huve bil hezl: bu bir şaka değildir”(Tarık 14). “innehu yekidune keyde: onlar bir tuzak kuruyorlar,bir düzen kuruyorlar”(Tarık 15). “Ve ekidu keyde: Bende bir düzen kuruyorum”(Tarık 16). “Fe mehhilil kafirine emhilhum rubeyda: o zaman bu gerçekleri görmeyenlere o kafirlere birazcın mühlet ver”(Tarık 17). Şimdi mesela ben bu ayeti kerimeleri anlattım,siz büyük bir zevle dinlediniz. Ama ben şundan eminim,şurda anlattığımız konuların uzmanları olsaydı o konuda biraz daha bilgi sahibi olsaydım, ve biz bu konuda uzmanlarla birlikte uzunca bir süre çalışma yapmış olsaydık. O zaman sadece sizi değil bütün dünyayı hop oturup hop kaldıracak keşiflere imza atardık. Benim bu yaptığım ancak şöyle bir pencereden bakmak gibi yada şöyle bir delikten bakmak gibi bir şey. O sahaya çıkmak değil yani. Ama şimdi bununla bir de şu meali okuyayım aradaki farkı bir görün. Hemen okuyacağım, elinizdeki meal: “Andolsun o gökyüzüne ve tarık’a. Bildin mi tarık nedir. O karanlığı delen bir yıldızdır. Hiçbir nefis yoktur ki illa üzerinde bir gözetici olmasın. Onun için,insan düşünsün ne den yaratıldı”. Şimdi ayetler arası bir ilişki var mı burda mealde. Var mı? ” Bir atılgan sudan yaratıldı. Ki arka kemiği ve göğüs kemikleri arasından çıkar. Elbette o onu döndürmeye kadirdir. Yoklanacağı gün bütün sırlar. O vakit ona ne bir kuvvet vardır ne de bir yardımcı.Hatem olsun o dönüşü olan göğe. Ve o yarılan yere ki o herhalde keskin bir hükümdür. Şaka değildir. Haberin olsun ki onlar hep tuzak kuruyorlar bende tuzak kuranlara karşı tuzak kurarım. Onun için o kafirleri imhal eyle,onlara biraz mühlet ver”. Şimdi bu meali okuduğunuz zaman benim bu anlattıklarımı anlatabilirmisiniz? İşte kuranı kerime dönme sözü çok güzel bir söz de,ha elbetteki bunu okuyan kişi bundan kendine yarayacak kadar şeyler alır. Ama şunu söylemek istiyorum,bizim çok daha geniş çok daha organize ekip çalışmalarına ihtiyacımız var tüm islam alemi olarak. Sanki kuranı kerim yeni bugün inmiş gibi bir çok yeniliklerle yüz yüze geliyoruz ve insan hayret ediyor.