Rahman Suresi oldukça bereketli geçiyor. Başlangıçta insanın yaratılışıyla ilgili ayetleri okuduk biliyorsunuz. Sonra geçen hafta cinler ve meleklerle ilgili bir konuşma yapmaya çalıştık. Cinlerin yaratılışıyla ilgili ayet ve hadisleri ortaya koyduk. Bugün de cennetteki hurilerle ilgili Kuran-ı Kerim’de ne var ne yok onu anlamaya çalışacağız.
Biliyorsunuz Kuran-ı Kerim kendi kendini açıklayan bir kitaptır. Allahü Teâlâ diyor ki Peygamber sallallahu aleyhi ve selleme Dilini hemen harekete geçirme bu konuda acele etmek için, onu senin zihninde toparlamak ve onu okutmak bize düşer. Yani sen bu inen ayetleri zihninde muhafaza edeceksin ve birleştireceksin. Sana okuyoruz ya, sen onun okuyuşunu takip et yeter. Yani sen sadece dikkatle dinle kafi, onu senin kafana biz yerleştireceğiz. Sonra Kuran’ı açıklamak bize düşer. diyor Allah. Dolayısıyla Kuran-ı Kerim’i, Allahü Teâlâ Kuran’ı Kuran’ın içerisinde açıklamıştır. En geniş açıklama Kuran’ın içindedir. Ondan daha geniş açıklama herhangi bir yerde yok.
Şimdi, Kuran-ı Kerim’in içindeki açıklamalara bakmadığınız zaman, kendiniz meseleyi açıklamaya kalkıştığınız zaman çeşitli şeylerle, ister kendi bildiğiniz bilgilere dayanarak, ister Arapçanın gücüne dayanarak açıklamaya kalkıştığınız zaman mutlaka hata ediyorsunuz. Hadisi şeriflerle Kuran-ı Kerim arasında bir bütünlük meydana getirmeden açıklama yaptığınız zaman da hata ediyorsunuz. Bu hatalar maalesef yaygın olarak yapılmıştır İslam aleminde, tarih boyunca yaygın olarak yapılmıştır. Ayetler arası ilişkiler tam olarak dikkate alınmamıştır. Bu sebeple de birçok konu yanlış anlaşılmıştır. Bu akşam ilgili bütün ayetleri okumaya çalışacağız. O zaman net bir şekilde ortaya çıkacak ki huriler konusu da yanlış anlaşılan konulardandır. Onu da ayetlerle ortaya koymaya çalışacağız.
Rahman Suresinin 46. ayetinden itibaren okuyoruz. Rabbinin huzurunda durmaktan korkan için iki tane cennet vardır. Yani yarın Allah’ın huzurunda ben ne yaparım, nasıl cevap veririm diye endişe taşıyan kişi iki tane cennet hak eder. Bu iki cennetin ikisi de ahirette olabilir. Ama biri dünyada, biri ahirette de olabilir. Nasıl olur? Cenabı Hakk’ın huzurunda benim halim nice olur diye endişe ederseniz günahlar işlemezsiniz. Günah işlemeyince de pisliğe bulaşmamış, tertemiz bir hayat yaşarsınız. Belki cebinizde para olmayabilir. Belki iyi bir eviniz olmayabilir ama gönlünüz cennet bahçesi gibi güzel ve rahat olur. Benim içim rahat dersiniz, huzurlu olursunuz. Ahirette de Allahü Teâlâ zaten cennetini verecektir. Yani bu iki cennetin birisini bu dünyada yaşıyor olabiliriz. İki cennetin ikisi de ahirette de verilmiş olabilir.
Zaten Allahü Teâlâ başka ayetlerde de mesela cennetlerden bir tanesini şöyle tarif ediyor. Rabbinizin bağışına ve cennete koşun. Yani bir yarışma içine girin. Öyle cennet ki genişliği gökler ve yerler kadar. Bu cennet öyle küçük bir şey değil. Genişliği gökler ve yer kadar olan bir cennet için yarışın. Nedir, kazanan neyi almış olacak? O cenneti. O genişliği gökler ve yere kadar olan cenneti. Bunu bir tek kişi alacak. Rabbinin huzurunda durmaktan korkan için iki cennet vardır. Belki bunun iki katı da olabilir, Allah bilir tabi tamamını. O zaman Rabbinizin hangi nimetini yalanlarsınız ki. Hangisi karşısında yalana sarılabilirsiniz. İşte bakın Allah’ın emrine uygun bir şekilde yaşadığınız zaman bu dünyanız da cennet gibi oluyor. Huzurlu bir yaşayış yaşıyorsunuz. Pisliklere bulaşmış olmuyorsunuz. İşte Allah’ın nimeti. Üstelik ahirette de cennet Cenabı Hak tarafından sizin için hazırlanmış bir cennet var. Ne kadar güzel nimetler.
O her iki cennet de bol çeşitli, çeşitleri bol, çeşit çeşit nimetleri olan cennetler. Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz, hangisi karşısında yalan söyleyebilirsiniz? Her ikisinde de akan iki göze vardır. Kaynak suyu vardır. Rabbinizin hangi nimetini yalan sayabilirsiniz? O cennetlerin her ikisinde de her çeşit meyveden çift çift vardır. Yani demek ki bu dünyada meyveler nasıl erkekli dişili ya, o tohumlar erkekli dişili olmasa hiçbir meyve olmaz. Çifter çifter. Allah her şeyi çift yaratmıştır. Ahirette de öyle devam ediyor. Bu kanun orada da geçerli. Her meyveden çifter çifter yaratmıştır ahirette de.
Rabbinizin hangi nimetini karşısında yalana sayabilirsiniz? Orada sedirler üzerine, yastıklara yaslanılmış bir şekilde oturuyorlar. ama huruş yere serilenler. Herhalde minder diyoruz. Minder diyeceğiz, döşek dediğimiz zaman biz yatmayı anlarız. Orada yatılmıyor böyle onun üzerinde oturup da sırtınızı bir yere karşı veriyorsunuz. Minder, minderler üzerinde sırtlarını dayamışlar böyle oturuyorlar. Onların astarları atlastan. Yani içindeki atkısı pamuk, çözgüsü ipek olan kalın ipek kumaş. Astarları atlastan. Her iki cennetin de ürünleri insana yaklaştırılmıştır. Evet ağaçları var ama öyle çok yüksek değil. Öyle şeyleri dayayarak almanıza gerek yok. Altına merdiven dayamaya ya da birilerinin yukarıya çıkarmaya lüzum yok. Hemen elinizi uzattınız mı alabiliyorsunuz. Meyveleri size yakınlaştırılmış.
Rabbinizin hangi nimetini karşısında yalana sayabilirsiniz? Her ikisinde de gözlerini cennete gitmiş olan kişiler üzerinden ayırmayan bayanlar var. Yani huriler var. Kendilerinden önce onlara ne bir insan temas etmiş ne de cin. Bakire olan huriler var. Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayabilirsiniz? Sanki o huriler yakut ve mercan gibidirler. Rabbinizin hangi nimetleri karşısında yalana sayabilirsiniz? İyiliğin karşılığı iyilik değildir de ya nedir? Siz dünyada iyi davranışlar gösterdiniz, onun karşılığını da Cenabı Hak iyi bir şekilde veriyor.
Rabbinizin nimetlerinden hangisi karşısında yalana sarılabilirsiniz? O iki cennetin aşağısında iki cennet daha vardır. Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz? Her ikisi de yemyeşil, uzaktan baktığınız zaman siyah gibi gözüküyor. Yani koyu yeşil, uzaktan bakınca siyah gibi gözüken koyu yeşil. Yemyeşil cennetler.
Rabbinizin nimetlerinden hangisi karşısında yalana sarılabilirsiniz? Her ikisinde de kaynayan iki göze var. Rabbinizin nimetlerinden hangisi karşısında yalana sarılabilirsiniz? Her ikisinde de meyveler, hurma ve nar var. Demek ki hurma ve nara özel olarak dikkati çekiyor önemine binaen. Diğer bütün meyveler ama bunu özellikle sayıyor. Rabbinizin nimetlerinden hangisi karşısında yalana sarılabilirsiniz?
Orada hayırlı ve güzel hanımlar vardır. Rabbinizin nimetlerinden hangisi karşısında yalana sarılabilirsiniz? Orada çadırlar içinde, otağlar içinde oraya has huriler vardır. Yani orada bulunan, dışarıya çıkmayan huriler vardır. Rabbinizin nimetlerinden hangisi karşısında yalana sarılabilirsiniz?
Onlardan önce onlarla ne bir insan ne de cinni temasa geçmiştir. Hepsi de bakire olan hizmetçilerdir. Rabbinizin nimetlerinden hangisi karşısında yalana sarılabilirsiniz?
Yeşil yastıklara yaslanmış vaziyette harikulade güzel yastıklara yaslanmış döşemeler üzerinde oturur durumda keyif çatacaklar. Rabbinizin nimetlerinden hangisi karşısında yalana sarılabilirsiniz? Celal ve ikram sahibi yani yücelik, büyüklük ve ikram sahibi Allah pek yücedir.
Şimdi, buraya kadar böyle hızlıca geldik. Asıl konumuza geçeceğiz. Mesela siz kendi elinizdeki meallerden bakar mısınız, 56. ayeti bir okur musunuz? Bak şimdi O cennetlerde bakışlarını eşlerine çevirmiş, onlardan önce bir cin ve insanın dokunmadığı eşler, hanımlar vardır. Kimin için olur bu hanımlar? Cennete giden erkekler için olur. Başka? Nasıl yazıyor? Mesela benim elimdeki meale bakayım. Oralarda gözlerini yalnız eşlerine çevirmiş… Eş kelimesi var mı burada Mehmet Hoca? Eş kelimesi yok. Yani ayette eş kelimesi yok. İşte ben buna dikkatinizi çekmek istiyorum. Şu ayetleri önce hepsini bir okuyalım sonra değerlendirmeyi yaparız.
Gözlerini yalnız eşlerine çevirmiş güzeller var ki bunlardan önce onlara ne bir insan ne de bir cin dokunmuş yani temas etmiştir. Ne anlarsınız bu mealden? Yani erkekler için hazırlanmış o güzelim huriler, bakire huriler, gözlerini de oraya giden erkeklerden ayırmıyorlar. Ondan sonra gelelim işte o 58. ayete nasıl mana vermişler? Sanki yakut ve mercandırlar. Orada pek farklı bir şey olmaz. O kadınlar mı diyor? Tamam tabi ki yani bunlar şey, erkek değil bunlar. Ama bir eş kelimesini kattığınız zaman anlam değişiyor. Evet kocalarından gözlerini ayırmazlar. Şimdi karı ve koca kelimelerini ilave etmişler, bu iki kelime de yok. Ayette yok. O iki kelimeyi meale ilave etmişler. 70. ayet değil mi? Bendekinde İçlerinde huyu güzel, yüzü güzel kadınlar vardır. diye yazıyor. 72’de ne yazıyorlar? Bendekini okuyayım önce. Otağlar içinde sahiplerine tahsis edilmiş huriler vardır. Burada öyle yazıyor. Sendekinde ne yazıyor? Çadırlar içinde örtülerle gizlenmiş huriler vardır. yazıyor. Seninkinde ne yazıyor? Aynısı. Otakların içinde eşlerine hasredilmiş huriler vardır. Orada öyle. Gözlerini kocalarına hasretmiş huriler otağlar içinde vardır. Koca kelimesi ilave ediliyor. Sahiplerine demiş, bende de öyle yazmış.
Şimdi, bunları okuduk. Buradakilerin hepsi erkek, öbür salonda da hanımlar dinliyor. Şimdi siz hanım olsanız ne dersiniz? Gılmanlar da bize mi kalacak der ama gılmanların güzelliği tarif edilmiyor ki, hurilerin güzelliği tarif ediliyor. Bu tabi tefsirlerde yaygındır yani siz de zihninizi bir yoklayın cennette erkeklere şu kadar huri verilecek denmiyor mu? 8000’e kadar çıkaran var. Ondan sonra da bir soru geliyor, erkeklik gücü ne olacak? Oooo falan ondan sonra, nasıl olsa yalan. Söylediklerinin tamamı yalan olduktan sonra istediğini söyleyebilirsin. Hiçbir manisi yok. Ama Allah ne diyor? Biz esas onun araştırıyoruz değil mi?
Vakıa Suresini açalım, oradan okuyalım birazcık. 17. ayetten başlıyoruz. Arapça bilenler çok dikkatli takip edin soru soracağım, cevabını doğru verin. Bu ayetten önce şeyler var. Onu okuyalım da, neyse fi cennati naim’den başlayalım. Neyse ala sururin mevdune. İşlenmiş sedirler, tahtlar üzerinde birbirlerine baka baka, yüz yüze, yaslanmışlar… Orada kimler olacak? Kişinin eşi, çoluğu çocuğu, annesi babası, aile bütün şeyler birbirlerine bakıyorlar. Orada vildan denen erkek hizmetçiler, gencecik çocuklar dolaşıp hizmet yapıyorlar. Küplerle, ibriklerle içecekler veriyorlar. Boğazdan çok rahatça giden bardaklarla dolu. Ellerinde içeceklerin dolu olduğu kaplar var, bardaklarla herkese sunuyorlar ve dolaşıyorlar. Yani onlar ellerinde bardak dolaşıyor.Tabi bunların içinde şaraplar var, başka içecekler var, her şey var yani.
Bundan dolayı, içtikleri o içeceklerden dolayı başları ağrımayacak, sarhoş da olmayacaklar. Bir grubun ellerinde de meyveler var. Hangisini beğenirsiniz falan gibi böyle dolaşıyorlar. Bir kısmının elinde de çeşit çeşit kuş etleri var. Yani küçücük bir yer değil, birbirlerine dolaşmazlar, çok büyük.
Beyaz tenli kadınlar, iri gözlü ve gözünün beyazı beyaz, siyahı siyah… Yani böyle gözleri çok güzel, vücut beyaz tenli ve güzel kadınlar. Yani huriler diyelim bizim Türkçedeki. Peki bu huriniiin neyin üzerine atıf olabilir? Yetufu’daki vildan üzerine değil mi? Şimdi, vildan dönüp dolaşıyor, bu huriler de dönüp dolaşıyorlar. Huriler de hizmet ediyor. Kime? Ehli Cennete. Burada kadın da var erkek de var değil mi? Herkesin yaşı da aynı.
Yalnız burada şunu söyleyeyim, dersten önce Mehmet Hoca ile bu meseleyi okumadık. Yani danışıklı dövüş yok burada. Ben şimdi bu soruyu ilk defa soruyorum ve ilk defa cevabını aldım. Yani Arapça bakımından bunun anlamı bu. Dönüp dolaşan hizmetçilerin bir kısmı erkek, bir kısmı bayan. Bayan hizmetçilerin adı huriin, evet o kadar güzel. Beyaz tenli, iri gözlü güzel hanımlar.
Şimdi şöyle kendinizi düşünün. Bir lüks lokantadasınız, masanızın etrafında sürekli dolaşan, hiç oradan ayrılmayan, gözü sizin üzerinizde olan hizmetçiler vardır. Öyle ki siz hiç seslenmeden, şöyle kafayı kaldırsanız hemen buyurun efendim bir şey mi istiyorsunuz derler. Hanım garsonlar evet. Ve bunlar güzel giyinimlidir, en güzel kızları seçerler oraya değil mi? Onlar o yakın hizmet için dolaşırlar, gözü devamlı müşterinin üzerindedir. Bir kahve rica ediyorum. Tamam, kendisi gitmez mutfağa, ne yapar? O erkek hizmetçileri der ki beyefendiye bir kahve getir. Onun gözü yine beyefendinin ya da hanımefendinin üzerindedir bir başka isteği olacak mı diye. O erkek hizmetçi getirdiği zaman masaya kadar getirir, sunan bayan hizmetçidir. Buyurun efendim der. Kendine kadar getirir, o sunar. O da etrafınızda döner dolaşır, öbürü de döner dolaşır. Ama birisi çok yakın hizmetinizdedir, birisi uzak hizmettedir. O mutfağa gider gelir, falan yerden şunu getirin der gider gelir, öbürü falan yerden bunu getir dersiniz gider gelir ama en yakın hizmetçi, yani o masa başındaki hizmetleri sunanlar hiçbir yere gitmezler, gözleri sizin üzerinizdedir ne isteyeceksiniz diye.
İşte orada, ilgili diğer ayetleri de okuyacağım, orada şu dediklerimin hepsi ayetlerde geçiyor göreceksiniz. Bu ifadelerin hepsi Kuran-ı Kerim’de geçiyor. Zaten bir kısmını da az önce okuduk. Gözlerini üzerlerinden ayırmıyorlar. Yani böyle göz ucuyla sürekli takip ediyorlar sizi, acaba bir istekleri olacak mı diye. Ve her birinin böyle bayan hizmetçisi var. İster kadın olsun, ister erkek olsun fark etmez. Yani şimdi bir masada bir tane bayan o masanın tümüne bakıyor mesela. Burada öyle değil. Herkese bir tane veya iki tane. Neyse. Kadın veya erkek de olabilir, fark etmez. Çünkü cennete sadece erkekler gitmeyecek ki kadınlar da gidecek. Onun için onlar da dönüp dolaşan hizmetçiler.
Nasıl bu huriler? Sanki istiridyenin içinde saklı inciler gibi. O kadar güzel. Şimdi bu kadar güzel hanımlar oradaki cennetlik hanımlara hizmet ediyorlar. Bunlar hizmetçi. Peki, hizmet edilenlerin güzelliğini tasavvur edin bakalım. Hizmet edilenlerin güzelliğini tasavvur edemezsiniz, çünkü bu dünyada benzetilecek hiçbir şey yok.
Bunların yaptıklarına karşılık bir mükafat olmak üzeredir bu. Yaptıkları derken oradaki kadınlar da erkekler de söz konusudur. Orada bir boş söz işitmezler, günaha sokacak bir şey de. Sadece şöyle bir söz işitirler, selam, selam. Yani artık sıkıntılar bitti, artık esenlik ve güvenlik içindeyiz, hiçbir problem yok. Artık o kötüler falan ayrılmış. Selam! Herkes birbirine mutluluk dileğinde bulunuyor. Bir insan hizmetçisine, yüksek seviyeli bir insan hizmetçisine tenezzül etmez. Bunlar hizmetçiler. O zaman o cennete giden Müslüman hanımların güzelliğini hayal de edemezsiniz. Bakın burada huriler hayalimizin ötesinde bir güzellik sergiliyorlar. O zaman cennete gidecek olan kadınların güzelliğini hayal etmemiz de mümkün değil. Hayallerin ötesinde bir güzellik veriyor Cenabı Hak. Şimdi biraz sonra gelecek ayette. Zaten önümüzdeki hafta bu ayetleri tekrar okuruz. Çünkü dersimiz buraya geliyor.
Şimdi buraya kadar hikayenin bir bölümü bitti bak ayetlerin değil mi? Şimdi yeni bir olay anlatılıyor. Sağda olan kişiler, bunlar sarkmış kirazlar, dizi dizi muzlar, uzayıp giden gölgeler, çağlayarak akan sular, çok miktarda meyve… Efendim bu tur bitiyor, işte turfandası falan demiyor. Bitmek yok, her zaman. Mevsimi falan yok meyvenin. Yasak da değil, benim şekerim var yiyemiyorum da demiyorsun. Hepsinden yiyebilirsin istediğin kadar. Rejim falan yok.
… yükseltilmiş döşekler içindeler. Yükseltilmiş döşekler tamlaması, furuş=döşekler demek. Furuş kelimesi firaş kelimesinin çoğuludur. Firaş, yatak, döşek demek. Ama firaş kelimesi mecaz olarak hem kadın, hem erkek anlamına gelir Arapçada. Şu sözlükten okuyayım ben size. Bu sözlük Arapçanın en eski sözlüklerindendir. Bunu yazan Ragıp el Fisanı hicri 425’te vefat etmiş. Kuran-ı Kerim sözlüğü olarak yazılmış. Arapçada firaş kelimesi kadın ve erkekten her birisine mecazen kinaye olarak kadın ve erkek anlamında kullanılır. Çoğulu da furuş’tur. Yükseltilmiş furuş. Ne demek yükseltilmiş? Daha önce o kadar değillerdi. Mesela biz bu dünyada o kadar değerli değiliz yani bu kadar ikramı hiçbirimiz görmüş değiliz yeryüzünde değil mi? En zengin olanın bile buradaki zenginlikleri görmesi mümkün değil. O zaman ne olmuş? Değerimiz yükseltilmiş. Başka ne oluyor? Onların içlerindeki kini kaldırdık diye bir ayet vardı. İçlerindeki kini tamamen söküp atmışızdır. diyor. Ondan sonra onları temizledik diye bir ayet de vardı. Yani insanların kötü huyları tamamen arındırılmış, içlerindeki kin ve nefret tamamen ortadan kaldırılmış, güzel huylarla bezenmiş ve değerleri yükseltilmiş.
Yükseltilmiş olanlar cennete girenlerdir. Bir başka ayet daha var. Bakara Suresinin 25. ayeti. İnanan ve iyi iş yapanlara müjde ver. Burada inanan ve iyi iş yapanlar sadece erkekler mi? Kadınlar da bu işin içine dahil değil mi? Onlar için vardır… Yani o iyi iş yapan kadın ve erkekler için vardır. …içinden ırmaklar akan cennetler. Az önce onu zaten Rahman Suresinde okuduk. Oranın her rızkından yedikleri zaman biz bunu daha önce de yemiştik derler. Bak kiraz diyor değil mi? Muz diyor, nar diyor, hurma diyor. Bunlar hep bu dünyada gördüğümüz yiyecekler değil mi? Kuş eti diyor. Hep burada gördük tabi. Ama oradaki kalitesi, lezzeti çok farklı. Ama görüntü tamamen buradakinin aynısı. Yani alışmadığımız bir şeyi de Cenabı Hak orada bize yedirmiyor.
İlk önce biz bu dünyadan gittiğimize göre bu dünyadaki insanlar olarak ayeti anladığımıza göre… Yahya şöyle olur mu diye soruyor. Orada her yediğiniz bir rızıkta yeni bir lezzet var, ha biz bunu daha önce de yemiştik. Ama değil, sürekli yiyeceklerin kalitesi değiştiriliyor şeklinde anlıyorum diyor. Ona da bir mani yok.
Şuna da dikkatinizi çekmek istiyorum. Birincisinde lehum cennatin tecri mintahtienella. Lehum, onlar için. Yani o iyi iş yapan kadın ve erkekler için içinden ırmaklar akan cennetler… Ondan sonra ve lehum, yine kimin için? Yani o kadın ve erkekler için vardır. Ne var? Fi ha ezvacun mutahharan, ezvaç var. Ezvaç kelimesi zevç kelimesinin çoğulu. Zevç, kadın için de erkek için de kullanılıyor. Eş anlamında. Yani kadınların da erkeklerin de orada eşleri olacak. Ama bu eşler nasıl eşler? Temizlenmiş, arındırılmış eşler. Daha önce temiz olana arındırılmış denir mi? Zaten temiz olana arındırılmış denir mi? Böyle bir kelime kullanılır mı? Neden arındırılmışlar, kimden arındırılmışlar?
Şimdi burada mutahhar kelimesinin anlamı nedir? Temizlenmiş, arındırılmış. O zaman demek ki bir temizliği yok ki temizlenmiştir. Yine aynı şekilde yükseltilmiş döşekler yani mecazen karı koca anlamına geliyor dedik ya orada. Burada temizlenmiş, orada yükseltilmiş. İşte bunlar dünyadan gidenlerdir. Çünkü biz bu dünyada mesela Allahü Teâlâ diyor cennete gidecekler için, siz büyük günah işlemeyin, küçüklerini görmem diyor. Ama o küçükler de bizi kirleten şeyler değil mi? Ama Allah temizlemiş oluyor. Hatta şirk günahını işlememişseniz o büyük günahların bile bağışlanma ihtimali var. O da temizlenme olayıdır, arındırılma olayıdır. Fakat cennette bulunan huriler için böyle bir arındırma olayı olabilir mi? Böyle bir olay söz konusu değil, zaten cennette. Dolayısıyla bizlere eş olacak olan, hanımlara eş olacak olanlar dünyadan gidenler, yani bizim bildiğimiz anlamda eş olacak olanlar dünyadan gidenlerdir. Öbürleriyle ilgili ayetler var, onları okuduğumuz zaman göreceğiz. Şimdi bu kadarını şey yapalım ayetten devam edeceğiz zaten, ilgili ayetten.
Tekrar Vakıa Suresine dönüyoruz. Biz onları… mesela benim önümdeki mealde Biz hurileri apayrı biçimde yeniden yarattık diyor. Orada hunne’yi hurilere göndermek mümkün mü Mehmet Hoca? Hiç mümkün değil yani. Bu manayı vermek mümkün değil. Bendeki mealde böyle yazmış. Sizdeki mealler? Huriler demiş, başka? Aslında oradaki furuş kelimesi cemi mükesserdir. Böyle olması sebebiyle orada hunne … (anlaşılmıyor) değil mi? Dolayısıyla biz onları, o kadınları diyelim yani o dereceleri yükseltilmiş olan kadınlar. Yükseltilmiş dediğiniz zaman neyin üzerine çıkarılmış olacak bunlar? Hurilerin üstüne çıkarılmış olacak. Cennetin bütün şeylerinin üzerinde, çok değerli hale getirilmiş olacak. Yani bu dünyadan gitmiş kadınlar ve erkekler zaten onların hepsi hizmet ettiklerine göre bunlara onlardan daha yüksek olmaları lazım. Hem güzellik bakımından daha yüksek, hem derece bakımından daha yüksek, hem itibar bakımından daha yüksek. Ki zaten öyle oldukları belli.
Onları biz yeniden inşa ettik. İşte yeniden baştan yarattık diyor Cenabı Hak. Ama öbürleri için öyle bir şey yok. Öbürleri zaten gencecik bakireler, onlarda böyle bir şey söz konusu değil. Yeniden inşa söz konusu değil. Bu dünyadan gidenler için yeniden inşa söz konusudur. Huri kelimesi yanlış orada, olmaz o. Ayetler arası ilişkileri kurmayınca alelacele mana verdiğiniz zaman o manayı verirsiniz. Ama yanlıştır o. İşte onlar yükseltilmiş. Hurilerden de üstün, bütün cennet ehlinden üstün olan. Zaten cennetin ağası durumunda olan insanlardır, kadın olsun, erkek olsun. Birisi hanım ağadır, birisi erkek ağadır yani. Dereceleri yükseltilmiş, güzellikleri bakımından, her bakımdan yüksek.
Onları bekarlar haline getirmişizdir ve birbirlerine karşı çok güzel konuşan… Yani güzel konuşma yapıyorlar. Bir de hurup kelimesini sözlük manasında eşlerini sevdiklerini açıkça söylüyorlar. Şimdi bu dünyada birçok erkek vardır ki hanımına onu sevdiğini söyleyemez. Birçok kadın vardır ki kocasına onu sevdiğini söyleyemez. Ama bunlar birbirlerini sevdiklerini çok güzel ifadelerle birbirlerine söyleyecekler. Mesela şiir okumak gerekiyorsa şiir okuyacak, romantik olmak gerekiyorsa onu yapacaklar. Birbirlerine böyle içten olan sevgilerini, bağlılıklarını çok güzel ifade edecekler, açıklayacaklar. Bir de bunlar aynı yaşta olacaklar. İster burada 90 yaşında ölmüş olsun, ister daha küçük yaşta ölmüş olsun aynı yaşta, çok güzel, çok güzel konuşan, birbirlerine karşı sevgilerini açıkça ifade eden, yaşıt olan eşler. İşte eşler bunlar. Eşler, huriler değil. Yani dereceleri yükseltilmiş olan, arındırılmış olan kimselerdir. Defterleri sağından verilen insanlar için böyle.
(Bir izleyicinin konuşması… Anlaşılmıyor.)
Ben bir yerde okumuştum ama hadis metni miydi, yoksa bir yorum muydu net olarak bilemiyorum. Her ilişkiden sonra tekrar bakire haline gelecekler diye. Fakat tabi herhangi bir acı duyma, rahatsız olma diye bir şey yok. Sadece o tazeliği koruma, güzelliği koruma açısından.
Şimdi, bir de bu zevvecna bi hurinim ifadesi geçen ayetler, Duhan Suresi 54. ayeti açıyoruz. Muttakiler güvenli bir makamda, yerdedirler. Cennetlerde ve göze başlarında, su kaynaklarının başındadırlar. Sündüsten ve atlastan… Yani ipekten ama nasıl? İnce ipekten, parlak atlastan. …giyecekler giyinirler. Karşılıklı olarak otururlar. İşte bu böyledir. Ve zevvecna bi hurinim naim. Evet, bu zevvecna bi hurinim naim’e bakayım bende ne mana verilmiş? Biz onları iri gözlü hurilerle evlendiririz. diye geçiyor. Kimi evlendirecek o zaman? Kadınları değil herhalde. Erkekleri değil mi? E peki buraya gelinceye kadar her şey kadın erkek müşterekti, burada nasıl olacak? Kadınlar çekilsin kenara.
Şimdi, bu zevvece kelimesine eşleştirmek manasına. Öyle mana veriyorlar, sizdeki mana ne? Orada da evlendirmek kelimesi, başka? Hep evlendirmek mi? Eş yaptık, evet.
Arapça olarak, ben yine sözlükten okuyacağım ve Kuran’ı Kerim’den şey yapacağız. Önce Kuran’dan bakacağız, sonra sözlüğe bakacağız. Kuran’ı kerimde bu zevç kelimesi eş anlamına, işte erkekli dişili, kadın erkek yani evlilikte de eşler olur ama onun dışında da her şeyin çiftli yaratılması manasına. Gece gündüz, iyi kötü, güzel çirkin şeklinde de eşler vardır. Zevvece kelimesi Kuran’ı Kerim’de huriler söz konusu olduğu zaman sürekli ba harfi celile ile birlikte kullanılmıştır. Yani zevvece bi şeklinde kullanılmıştır. Ama evlendirme manasına ba harfi celili olmadan kullanılmıştır Kuran’da. Ahzap Suresinin 37. ayeti felemma gada Zeydun min ha fataran Zeyd, Zeynep’i boşadığı zaman seni onunla evlendirdik. Zevvecnakeha. Arapça bilenler bunu bilir, bilmeyenler bu inceliği anlayamazlar. Ama huriler söz konusu olduğu zaman zevvecneha bi, kalıp değişiyor. Kalıbın değişikliği anlamı da değiştirir. Yani elbet bunun bir sebebi var ki Cenabı Hak, huriler söz konusu olduğu zaman zevvece bihi diyor, normal evlenmek söz konusu olduğu zaman bir başka kalıp kullanıyor. Zaten siz bu ayetleri okuduğunuz zaman farklı olduğunu anlarsınız.
Şimdi, şu elimdeki sözlükten de bunu takviye etmiş olacağız. Yine Ravalisfani’nin Müfredat’ı. Diyor ki burada: Kuran’ı Kerim’in hiçbir yerinde zevvecnahuren gelmemiştir. Yani evlendirme manasını ifade edecek şekilde, kalıpta gelmemiştir. Onu bir kadınla evlendirdim dendiği kalıpta, Kuran’ı Kerim’de huriler hiçbir yerde geçmez diyor. Bu neden böyle diyor? Buradaki eşleştirmek bizim bildiğimiz evlendirme manasında değildir. O belli olsun diye yani bunun bir evlendirme olduğu bilinsin diye zevvecnahu bi hurinim ifadesi kullanılıyor. Ba harfi celili kullanılıyor. Öyleyse madem mana farkını bildirmek için sürekli böyle söylüyor, hadislerde de sürekli böyle, o zaman biz onların yakın hizmetine, onu burada ifade ediyor zaten. Bunları onlara yaklaştırdık. Yani bu hurileri onların yakın hizmetine verdik. İşte oda hizmetçisi deniyor, yani yakın hizmet. Nereye gitseniz sizin yanınızdan ayrılmıyor. Yoksa karınız falan değil, bildiğimiz bir evlenme değil olay. Yani tekrar ediyorum, bunlar yorum falan değil. Bunlar objektif şeyler. Ayette açık olan hususlar.
Şimdi o huur kelimesinin geçtiği yerler vardı. Neyse o tam olarak hatırlayamadık onun şeyini.
Şimdi tekrar şeye dönelim. Yani hurilerin eşleştirilmesi söz konusu gerçekten. Söz konusu ama öbürlerinden de bir iki tane okuyalım da daha netleşsin. Tur Suresi 17. ayetten itibaren okuyoruz. Yani baştan şunu peşin olarak bilmemiz lazım ki cennete nasıl erkek gidecekse kadın da gidecek. Dolayısıyla oranın bütün nimetlerinden erkekler de kadınlar da eşit oranda yararlanacaklar. Bunu zaten biliyoruz. Bildiğimize göre Allahü Teâlâ nasıl anlatmışsa o şekilde anlamamız lazım. Kendi kafamıza göre manalar vererek değil.
(Tur Suresi 17. ayetten itibaren) Muttakiler cennetler içinde ve nimetler içindedirler ve Rablerinin kendilerine verdiği şey sebebiyle hepsi sevinçlidir, mutludur ve Rableri onları cehennem azabından da korumuştur. Yiyin için, afiyet olsun. Bu, yaptıklarınıza karşılıktır. Sıra sıra dizilmiş koltuklar üzerinde yaslanmışlar, keyif çatıyorlar. Ve zevvechanum bi hurinaimğ. Ve zevvechanum bi hurinaimğ derken kadınlar da dahil bunun içine Onları iri gözlü, beyaz tenli, güzel hurilerle eşleştirmişizdir. Yani kadının da erkeğin de hemen yanı başında bu hurilerden hizmetçiler vardır. Eşleştirme, evlendirme manasına değil. Yanına yerleştirme anlamında. Zaten az önce onu sözlükten de okuduk.
İnananlar ve soylarından imanla onların arkasından gelenleri de kendi yanlarına kattık. Yani aileden üst makamda olan birisi varsa imanı olan yani şirke düşmemiş olan ailenin diğer bütün fertleri de o en üst makama gelir. Çünkü tüm aile fertleri bir araya gelecek orada. Mutluluk o zaman tamamlanmış olacak.
(Anlaşılmayan izleyici konuşmaları)
Hepimiz orada olduğumuz için önemli değil, arada bir sürü kesiklikler var. Orada hangimizin atalarını yoklasanız birkaç tane müşrik çıkar. Müminler de çıkar. Yani oralarda kesilir. Salkım taneleri gibi birbirine sonuna doğru bağlanmaz.
Zürriyetler, arkalarından gelenler imanla onların arkalarından gelmişlerse Onların soylarını da bunlara ilhak ettik. Yani bunların yanına katacağız. Şimdi cennette dereceler çok fazla. Allahü Teâlâ İsra Suresini açarsanız orada okuruz hep birlikte.
İsra Suresi 21. Ayet. Diyor ki Allahü Teâlâ burada: Bak bakalım bu dünyada insanlardan biri diğerinden nasıl farklılaştırdık, birine diğerinden daha farklı nasıl ikramlarda bulunduk. Yani insanlar arasında o kadar çok fark var ki nimetler açısından. Şurası kesin ki ahiretteki derece farkları daha büyük olacak, daha keskin olacak. Birini diğerinden üstün tutma bakımından daha belirgin olacak. Yani ahirette alacağımız nimetleri buradan götürüyoruz. Herkes aynı olmadığı için herkesin karşılaşacağı durumlar da aynı olmayacak. O zaman aileden birisi üst makama geldiğinde diğerleri de onun yanına çıkarılacak. Çıkarılacak ama oranın asıl ağası o makamı hak edendir. Mesela şimdi cumhurbaşkanı, cumhurbaşkanlığı köşkünün ağasıdır değil mi? Ama cumhurbaşkanı bütün ailesini de oraya yerleştirme hakkına sahiptir. Ne kadar o köşkün nimetlerinden yararlansalar da cumhurbaşkanının forsunu hiçbirisi kullanamaz değil mi? Yani yine o üst makamda olan kişinin yanına çıkarlar ama onun forsunu hiçbirisi kullanamaz. O nimetlerden de yararlanırlar.
Şimdi, onların amellerinden herhangi bir şey de eksiltmiş değiliz. Yani öbürleri yanına çıktı da ya bir sürü ek masraflar geldi, öyle bir şey yok. Yani bunlar yine alacaklarını tam alacaklar. Herhangi bir eksiltme yok. Herkes yaptığına karşılık rehin alınmıştır.
Tamam, şimdi Rahman Suresine tekrar dönelim. Bu olaylar zihinlerde netleşti mi?
(Hurilerden ümidi kestik…)
Hurilerden ümidi kestik meselesi… Çok daha güzel ümitlere kapılmanız gerekiyor. Siz çok nezih, birçok şeylerden arındırılmış hale geleceksiniz. O zaman sizin eşleriniz yani dünyada cenneti hak eden eşler. Cennetin bütün nimetleri bu dünyadan gidenler için hazırlanmış nimetlerdir. İşte huriler, gılmanlar, diğer bütün nimetler öyledir. Siz o cennetin beyefendisi, eşiniz de onun hanımefendisi olacak. Dolayısıyla o kadar derecesi yüksek, siz zaten tenezzül etmezsiniz orada hurilere. Dolayısıyla daha da çok sevinmeniz lazım. Bu kadar güzel hurilerden çok daha güzel, yüksek olacaklarına göre onların güzelliğini hayal de edemezsiniz.
(Çok evlilik yapanlar?)
Diğer eşleriyle birlikte olacaklar çok eşlilik yapanlar, kıskançlık falan yok tabi.
Şimdi, dolayısıyla o hurilerden cinsel tatmin isteme ihtimalimiz yok, öyle bir şey söz konusu değil. O konuda size Cenabı Hak ihtiyacınızı tam olarak vermiş. Eşinize de vermiş. Biz burada sadece ayeti doğru anlamaya çalışıyoruz, birtakım ilaveler yapmaya değil. Yapılmış olan ilaveleri çıkarmaya gayret ediyoruz. Başka bir şey yaptığımız yok.
(Hiç evlenmeyenler hangi eşle birlikte olacaklar?)
Hangisini isterse onla beraber olacaklar, zor bir şey değil yani. Elbette tercih hakkı vardır. Yani birkaç kocayla evlenmişse. O problemler orada halledilir. Hiç evlenmemiş olan erkek varsa hiç evlenmemiş olan kadın da var. Onlar orada evlendirilir.
(Anlaşılmayan soru)
Bayanlar da yenileniyor, erkekler de yenileniyor. Cennette o tazelik, o güzellik hiçbir zaman bitmiyor.
(Cehennemden cezasını çekip gelenler de mi öyle güzel olacak?)
Cehennemden cezasını çekmiş gelenler de tabi, onlar gelip cennete yakışmazlarsa senin gözünü rahatsız ederler. Mecburen oraya yakışır hale gelecekler. Ona göre yeni bir vücuda sahip olacak elbette.
(Anlaşılmayan soru)
Cehenneme gidenlerin kalma süresini Allahü Teâlâ bilir. Bazı suçlar var ki… Zaman zaman şu soruyu hep duyuyoruz. Diyorlar ki efendim Kuran’ı Kerim’i okuduğumuz zaman cehennemde ebedi kalacakların sadece kafirler olduğunu görüyoruz. O zaman müminler cehenneme hiç girmeyeceklerdir. Gireceklerse de sadece geçici gireceklerdir diyen insanları hep duyuyoruz. Tabi bu insanlar bu sorularına cevap aramakta haklıdırlar. Bu soru, Kuran’ın tamamı üzerinde düşünmemiş olmaktan kaynaklanan bir soru. Mesela Nisa Suresinin 93. ayetinde Allahü Teâlâ şöyle buyuruyor: Kim bir mümini kasten öldürürse onun cezası cehennemde ebedi kalmaktır. Bir mümini kasten öldüren adam kafir olur mu? Olmaz. Ama bak cezası ebedi cehennemmiş işte demek ki. Tövbe etmeden ölmüşse tabi, tövbe ederse ona müsaade edilir. Zina edenin de cezası ebedi cehennemdir diye ayeti kerimede var. Ama tövbe ederse Cenabı Hak onu da bağışlar. Mesela Furkan Surenin son sayfasını açın orada görürsünüz, 68-69. ayetler. Allah’la birlikte bir başka ilaha yalvarmayan, Allah’ın dokunulmaz kıldığı bir cana kıymayan, öldürmeyen… Tabi haklı sebeplerle olursa başka. …ve zina etmeyenlerdir iyi müminler. Kim bunu yaparsa… Yani Allah’tan başka birinden yardım isterse, dokunulmaz bir cana kıyarsa ve zina ederse …o günahının karşılığı bir ceza alır. Kıyamet günü onun azabı katlanır, o azap içinde ebedi kalır, alçaltılmış olarak.
Şimdi, Allah’tan başka bir ilaha yalvarmak şirktir. Tamam bu mümin değildir. Ama zina eden adam kafir olmaz. Bir adam öldürdü diye bir kişi kafir olmaz. O zaman demek ki müminlerin de cehenneme gireceğini, ebedi gireceklerine dair ayet varmış değil mi? Sonra devam ediyor. Ancak tövbe eden… şirkten olsun, adam öldürmekten olsun, zinadan olsun, hangi günahtan olursa olsun tövbe eden …ve iyi bir iş yapan bu Allahü Teâlâ’ya tam bir dönüşle döner. Yani Cenabı Hak onun tövbesini kabul eder.
Peki, tövbe etmeden ölmüşse ne olacak? Tövbe etmeden ölmüşse bu kişinin ister zina etmiş, ister şey yapmış, isterse şirk koşmuş, bu kişinin cezası ebedi cehennemdir. Şirk koşmuşsa Allah bunu affetmeyecek değil mi? Ama diğer günahları istersem affederim diyor. Adam öldürmüş olsa bile, ne kadar cezası ebedi cehennem olsa dahi Allah bağışlayabilir ve bu kişiyi cennete gönderebilir. Zina etmiş olsa bile, cezası ebedi cehennem ama Allah bağışlayabilir, cennete gönderebilir, şirke düşmediği takdirde. Bütün diğer günahlar da aynı şekildedir.
Mesela Araf Suresinin baş tarafında 8. ayet. O gün tartı haktır. Haksızlık yapılmaz kimseye. Kimin tartıları ağır gelirse onlar kurtulanlardır. Kimin de tartıları hafif gelirse… yani sevapları az günahları fazla olursa …bu kendini kaybeder. Yani kendine zarar etmiş olur. Dolayısıyla cehenneme giderek cezasını çeker demektir. Ayetlerimize karşı yaptıkları yanlışlardan dolayı.
Şimdi senin soruna gelelim. Az önce okuduğumuz ayetlerde ebedi cehennem cezası olduğunu gördük değil mi? Yani kim bir mümini kasten öldürürse cezası ebedi kalmak üzere cehennemdir diyor. Şimdi bunu şöyle anlayın. Müebbet hapis cezası var mı bugün Türkiye’de? Var. Ne demek bu? Ölünceye kadar hapis demek değil mi? Hiçbir zaman dışarı çıkmayacak demek. Peki, bu müebbet hapis cezaları bugün yürürlükte bulunan kanunlara göre ahdedilebiliyor mu? Ahdedildiği takdirde parlamento affederse cezası müebbet olmasına rağmen bu insanlar dışarıya çıkabiliyorlar mı? Evet, olay bu işte. Böyle düşünürseniz anlarsınız. Şimdi bu insanların cezası ebedi cehennem. Dolayısıyla Müslümanlar cehenneme gitmeyecek diye bir ifade kullanmak olmaz. Yok, cehennemi görüp gidecek herkes, herkes cehennemi görecek. Görmek ayrı bir konu. Ceza çekmek üzere girmekten bahsediyor ayetler. Cezası ebedi cehennem. Allah affetmezse kalır o ebedi cehennemde. Ama şirk günahını işlememişse af ümidi var. Bu kişi tövbe etmişse ölmeden önce bu defa af garantisi var.
(Anlaşılmayan konuşmalar)
Şirk koşan, adam öldüren, zina eden, tövbe etmeden ölmüşse ebedi cehennemde kalıyor. Ama az önceki konuşmada bir eksik kalmıştı. Onu da hatırlatmış oldunuz. Allah ne diyor? Allah, kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz. Tövbe etseydi onu da bağışlayacaktı değil mi? Bunun altında kalan dediğiniz zaman işte diğer günahlar bunun altında kalır. Affeder, istediği kişi için. O onun altındaki günahlardan da bu dünyadayken tövbe etmiş olsaydı zaten affederdi. Ama tövbe etmeden ölmüşse bir insan, şirkin dışındaki bütün günahları işlemişse affedilme ihtimali vardır. Ama şirkin affedilme ihtimali yok. Söylemek istediğimiz o.
Şimdi tekrar şu ayeti kerimelere gelelim. Doğru anlamı nasıl olmalı? 56. ayet.
O cennetlerde gözlerini tahsis edildikleri kişilerden ayırmayanlar vardır. Yani şöyle düşünün. Bu dünyada yanınıza bir hizmetçi alırsınız. Hep başka şeylerle meşgul olursa ya kardeşim sen bana mı hizmet ediyorsun başkasına mı hizmet ediyorsun dersiniz. Ne bu, elin işte gözün oynaşta sağa sola bakıp duruyorsun? Ama buradaki bu en yakında olan hanım hizmetçiler, gözlerini kadın olsun erkek olsun hizmetinde oldukları kişilerden ayırmayacaklar.
Onlardan önce onlara ne bir insan, ne bir cin dokunmuştur. Yani hepsi de bakiredir. Bakire olmaları da yani henüz koca falan görmedikleri için başka taraflara da hevesleri olmaz zaten. Tamamen size hizmetlerini yaparlar.
(Hocam cinsel duygularından arındırılmış…)
Cinsel duygulardan arındırılmış ifadesi yok burada. bizim içimizden cinsel duygular alınmış falan değil. Böyle bir şey yok. Kadından da erkekten de cinsel duygular alınmış değil. Yine etten kemikten olan vücut, öyle bir olay yok. Ama bunlar hizmet ediyor. O cinsel duygulardan arındırılmadığı için o hizmetlerden de hoşlanırsın sen. Sen şimdi şöyle düşün. Bir Müslüman olarak Cenabı Hak kadınlara bakmayı haram kılıp yasaklamış. Haramla yasak olmadığını düşün, orada haram yok ahirette. Şöyle çok güzel, mini etekli, güzel giyimli kızlar sana hizmet etse, Allah’ın sana verdiği o cinsel arzu sebebiyle daha hoşuna gitmez mi? Ama Allah yasak koyduğu için bunu yapamıyorsun. O sendeki cinsel şeyler var ama o bir noktada sınırlanıyor. Çünkü senin eşin o kadar güzel oluyor ki bunların yanında sen ona tenezzül etmiyorsun. Sadece güzelliğinden yararlanıyorsun. Şeytanlar orada yok zaten.
Ondan sonra Onlar sanki yakut ve mercan gibidirler. Onlarda çok güzel huylu güzel hanımlar vardır. Bunlar kişinin gerçek eşleri olabilir. Saffat suresinde de aynı olaylar var, doğru. Orayı okumadık.
Bazı huriler de, hurilerin bir kısmı hizmet ettikleri kişilerin üzerinden gözlerini ayırmıyor, bazı huriler de çadırlar içinde kalan hurilerdir. Dışarı çıkmıyorlar. Yani sizin bir yazlığınız var. Eğer çok zenginseniz o yazlığı sürekli açık tutarsınız, hizmetçiler sürekli orada misafir ağırlamaya hazır beklerler değil mi? İşte o zenginliği orada da göreceksiniz. Sizin o misafirleri ağırlayacağınız otağlarda onun içindeki o hizmet edecek olan huriler de sürekli hazır, orayı çağıracağınız misafirleri ağırlamak için sürekli hazır tutuyorlar. Onlar da orada kalıyorlar devamlı. Hurun maksuratun fi kıyam. Kelime manası böyle olmuyor mu? Evin içindeki hizmetçiler, otağların içindeki hizmetçiler, misafirler davet edersiniz oraya, oraya has, oradan ayrılmıyor. Hizmetçilerin bir kısmı sürekli sizinle dolaşıyor, bir kısmı da belli yerlerde duruyor.
Şimdi, sonuç olarak bu ayetlere anlam verirken sanki Allahü Teâlâ Kuran’da kadın ve erkek arasında ayrım yapmış, cennette ayrım yapmış ve kadınları hiç dikkate almamış gibi anlam veriliyor. Bu anlam Kuran-ı Kerim’in verdiği şeye yani ayetler arası ilişkiler kurduğunuz zaman, doğru sözlük anlamlarını verdiğiniz zaman, ayetlere mana verirken kendi kafanızdan kelime katmadığınız zaman ortaya çıkıyor ki huriler, kadın olsun erkek olsun onlara hizmet eden hizmetçilerdir. Zaten etraflarında dolaşacaklar, gözlerinin içine bakacaklar ne istiyor diye. Hanımlara sıra gelince onların dereceleri çok yükseltilmiş olacak ve bunlar Cenabı Hak tarafından yeniden yaratılmış olacak. Bakireler haline getirilmiş olacaklar. Öylesine ki insanın hurilere tenezzül etmeyeceği kadar güzel bir hale getirilecek ve birbirleriyle konuşurken birbirlerini sevdiklerini en güzel sözlerle ifade edecekler. Birbirleriyle yaşıt olacaklar ve her türlü güzellikler, ebedi güzellikler orada olacak. Cenabı Hak cümlemize nasip eylesin.