Euzubillahimineşşeytanirracim,
Bismillahirrahmanirrahim,
Bugün Mücadele Suresinin 14.ayetinden itibaren devam ediyoruz. Konumuz Allah’ın Gazap ettiği kişilerle içli dışlı, senli benli olmak, onlarla sıkı fıkı olmak.
ma hum minkum ve la minhum “Şimdi bunlar görünüşte Müslüman, Allah’ın gazap ettiği kişileri veli edinenler, bunlar ne sizdendir, ne de onlardandırlar”
ve yahlifune ‘alelkezibi ve hum ya’lemune. “Onlar bile bile yalan yere yemin ediyorlar”
innehum sae ma kanu ya’melune “Bunlar ne kötü bir davranış sergiliyorlar”
felehum ‘azabun muhiynun. “Bunların payına düşen alçaltıcı bir azaptır”
minallahi şey’en “Allah’tan hiçbirşeyle kurtarmayacaktır”
ulaik ashabunnari “Bunlar o ateşin arkadaşları, o ateşin, o cehennemin yakını, cehennemde birlikte sürekli kalacak olanlardır”
hum fiyha halidune. “Onlar orada süreklidirler”
feyahlifune lehu kema yahlifune lekum “Bugün size nasıl yemin ediyorlarsa, o gün Allah’a da yemin edecekler, vallahi biz işte iyiyiz, doğruyuz, güzeliz ki diye”. Yani bugün bize Allah’ın gazap ettiği kişilerle içli dışlı olan insanlar bize gelip vallahi biz doğru olmayan hiçbir şey yapmıyoruz, bizi sevmeyeni Allah da sevmez diye yemin edenler var. Haşa kendilerini kurtarmışlar, kendileri tamamen Cenabı Hak tarafından tasdik edilmiş bir grup olmuş. Yarın ahirette aynı yemini de Allah’a yapmaya çalışacaklar.
ve yahsebune ennehum ‘ala şey’in “Şöyle hesap ediyorlar; sanki kendileri bir şey yapıyormuş gibi kendilerinin de bir kuruntuları var, bir işler başarıyor gibi zannediyorlar kendilerini”
ela innehum humulkazibune. “Dikkatli olun, onlar işte asıl yalancı olanlardır”.
feensahum zikrallahi ulaike hızbuşşeytani “onlara unutturmuştur Allah’ın kitabını, Allah’ı hatırlamayı unutturmuştur, Allah’ın kitabını unutturmuştur”
ela inne hızbeşşeytani humulhasirune. “Uyanık olun, dikkatli olun şeytan taraftarları ki onlar kaybedenler olacaklardır”
Geçen hafta bir ayet okumuştuk, neydi?
(Zuhruf 43/36);
nükayyıd lehu şeytanen “onun başına bir şeytan musallat ederiz”. Yani kayyada neydi? Birşeyin etrafını yumurtanın kabuğunun yumurtayı sarması gibi, şeytan da onu tamamen sarar, yani tam bir hâkimiyet kurar onun üzerinde.
fe hüve lehu karin “O şeytan onun yakın dostu olur.”
ve yahsebune ennehüm mühtedun “Ama bunlar doğru yolun ortasında olduklarını hesap ederler”. Hani burada da diyor ya.
(Mücadele 18’den)
ve yahsebune ennehum ‘ala şey’in “Bunlar bir şey yaptıklarını zannediyorlar”. İşte orada da doğru yolun ortasında olduklarını zannediyorlar.
ela innehum humulkazibune. “Dikkatli olun bunlar yalancıdırlar” diyor önceki ayet.
feensahum zikrallahi “onlara Allah’ın ayetini, Kuran’ı unutturmuştur, başka kitaplar koyarlar yerine onun”
ulaike hızbuşşeytani “bunlar şeytan taraftarlarıdır”
ela inne hızbeşşeytani humulhasirune. “aklınızı başınıza toplayın, şeytan taraftarları, onlar kaybedenler olacaklardır”.
Şimdi burada Allah’ın gazap ettiği kişileri kendisine veli edinen, şimdi velinin birçok manası var. Şöyle veli esasen bir şeyin hemen arkasından gelen şeydir, yani biri diğerinin hemen peşinden gelir. Mesela işte iç gömleğimiz bizim vücudumuzla temas halinde olan birşeydir. Şimdi buna Türkçe’de dost kelimesiyle tercüme ediliyor ama dost kelimesi tam kâfi değil. Bir çocuğun veliliğini yapıyoruz okulda değil mi? O çocukla ilgili problemleri okul yönetimi bize getiriyor ve biz o çocukla ilgili bir karar alma yetkisine sahip oluyoruz, çocuk istemese bile onu o okuldan alıp başka bir okula verebiliyoruz. Okul yönetimi çocuğa bakmıyor bize bakıyor değil mi? Velinin bir anlamı bu. Vali var mesela İstanbul’da. Aynen veli kökünden, vali de bizim isteyip istemediğimize bakmaksızın bizimle ilgili bazı kararları alma yetkisine sahiptir. Ama orada bizim de karşı koyma hakkımız vardır. Eğer yanlış bir uygulama varsa, valiye bunu hatırlatırız, sürtüşme olursa mahkemeye gider hakkımızı koruruz. Bir de devlet başkanının velayet yetkisi vardır. Devletin verdiği yetkiyi kullanan bütün birimlerde çalışanların kendilerine göre sınırlı yetkileri vardır, bunların her birine velayet denir. Yani birisini bağlayıcı karar alabilme yetkisine sahip olan kişi demektir, bu bir veli. İşte gayri Müslimler bizim üzerimizde böyle bir yetkiye sahip olamamalıdırlar. Allah’ın gazap ettiği kişiler, Allah’ın gazap ettiği kişiler kimler onlarla ilgili ayetleri okuyacağız. Ama ondan önce şu ayeti okuyacağız. (Ali İmran 3/118);
veddu ma anittüm “sizi sıkıntıya sokan ne varsa onları isterler”
kad bedetil bağdaü min efvahihim “o kinleri, boğuzları ağızlarından bellidir”. Konuşurken konuşmalarının arasında size karşı düşmanlıkları olduğunu anlarsınız.
ve ma tuhfı suduruhüm ekber “Ama içlerinde gizledikleri düşmanlık ise, yani göğüslerinde gizlenen o düşmanlık ise daha büyüktür”. Yani şimdi kalpleri var, kalp daha küçüktür, göğüs daha büyüktür değil mi? Şimdi bugün Enes hoca hatırlattı onu, şimdi kalplerinde demiyor da göğüslerinde, artık kalplerinden taşmış, içlerine sığmıyor o düşmanlıklarını kontrol etmeye çalışıyorlar ama tam da başarılı olamıyorlar. Çünkü ağızlarından belli bazı şeyleri, o daha büyüktür.
kad beyyenna lekümül ayati in küntüm ta’kılun “Eğer aklınızı kullanırsanız işte işaretlerini size açık açık bildirdik, bunlar onların işaretleridir”
ve la yühıbbuneküm “ama onlar sizi sevmezler”
ve tü’minune bil kitabi küllih “siz kitabın tamamına inanırsınız, yani Kuran’ı Kerim’e ve önceki kitaplara inanırsınız”. Biraz sonra Allah’ın buğz ettiği şeyleri anlatırken göreceğiz, mesela biz Tevrat’ı ve İncil’i kabul ederiz, İsa AS’ı, Musa AS’ı kabul ederiz, ama onlar peygamberimizi kabul etmezler.
ve iza lekuküm kalu amenna “sizinle yüz yüze geldikleri zaman amenna derler”. Şimdi bu amenna kelimesinin birkaç manası var, birisi inandık demek, diğeri de bizim güvencemiz altındasınız demektir, size eman verdik, güvence verdik, yani bizden size bir zarar gelmez korkmayın, biz sizin dostunuzuz derler.
ve iza halev addu aleykümül enamile minel ğayz “ama kendi aralarında kaldıkları zaman size olan kinlerinden dolayı parmaklarını yerler böyle”. Tek başlarına kaldıkları zaman.
kul mutu bi ğayzıküm “De ki o kininizle geberin”
innellahe alımüm bizatis sudur “Allah göğüslerde ne olduğunu çok iyi bilir”
ve in tüsıbküm seyyietüy yefrahu biha “ama bir sıkıntıya şey yapsanız, size bir kötülük dokunsa onlar bunla sevinirler”. Şimdi Allah nasıl kurtulacağımızın formülünü veriyor Cenabı Hak. Bunlar hep var olacaklardır, münafık olur, başkası olur. Şimdi formülü veriyor Cenabı Hak, bunlardan nasıl kurtuluruz? Bunlar hep var olacaklardır. Münafık olur başka kimseler olur.
ve in tasbiru ve tetteku “eğer sabırlı olur ve dikkatli olursanız, kendinizi korursanız, gücünüz ölçüsünde”
la yedurruküm keydühüm şey’a “onların kurdukları tuzak size hiçbir şekilde zarar vermeyecektir”
innellahe bi ma ya’melune mühıyt “Çünkü onların yaptıkları her şeyi Allah çepeçevre kuşatmıştır, tüm yaptıkları Allah’ın kontrolü altındadır”. Siz bilmiyorsunuz ama Cenabı Hak biliyor. O zaman bize düşen neymiş? Sabır ve takva. Şimdi sabır, istediğimiz hiçbir şey hemen olmaz, sabırlı olmak lazım. Takvaya gelince takvanın en önemlisi günahlardan korunmaktır. Çünkü şimdi sizin eğer günahlara zaafınız varsa, bunlar bunları çok rahat kullanabilirler. Günahlardan korunmak lazım, ondan sonra da kendimizi maddi olarak korumamız lazım imkânlarımıza göre. Şimdi Allahü Teâla kimlere gazap etmiştir? Bakara Suresinin 90.ayetini bir açalım lütfen. Hatta 89.u da okumamız lazım (Bakara 2/89);
ve kanu min kablü yesteftihune alellezıne keferu “Halbuki bu Yahudiler daha önce kâfirlere karşı önlerinin açılacağını söyleyip duruyorlardı, yani ilerisinde açılacak bir peygamber gelecek, o peygamber sebebiyle sizlere hâkim olacağız diyorlardı, fetihler olacak diyorlardı”
fe lemma caehüm ma arafu keferu bihı “O tanıdıkları Muhammed AS gelince, onu tanımazlık ettiler, ama onlar daha önceden Medine’deki müşrikleri hazırlamışlardı bir peygamber gelecek bizimle beraber olacak o zaman sizi yeneceğiz diye müşrikler zihnen buna hazırlanmıştı.” O Yahudiler inanmadı, zihnen hazır olan müşrikler Müslüman oldular. O müşrikler Medine’nin hâkimi oldular, o Yahudiler Medine’den sürgün edildiler ve perişan oldular. Hâlbuki asıl Medine’ye sahip olması gerekenler Yahudilerdi. Çünkü o peygamberi bekliyorlardı. Ama kendilerinden olmayınca kıskandılar, hâlbuki Muhammed AS da İbrahim AS soyundan. Kendileri de İbrahim AS’ın soyundan. Fakat illa Yakup soyundan olacak, İsmail soyundan değil, sanki Cenabı Hak’la pazarlık edecekler, Allah ta onların isteklerini kabul edecek, olur mu öyle şey?
fe la’netüllahi alel kafirın “Allah’ın laneti o kafirler üzerinedir”
ey yekfüru bi ma enzelellahü bağyen “Allah’ın indirdiğine karşı tanımazlık ettiler, görmezlikten geldiler Allah’ın indirdiği Kuran’ı”
ey yünezzilellahü min fadlihı ala mey yeşaü min ıbadih “Allah’ın kullarından istediği birine kendi ikramı olarak bir kitap indirdi diye onu kıskandıkları için böyle yaptılar”
fe bau bi ğadabin ala ğada “gazap üzerine gazabı hak ettiler”. Şimdi gazap kelimesi insanlarla ilgili olduğu zaman o ateş kalpteki ateş kalbi öyle bir sıkıştırır ki kan basıncı artar, şu damarlar şişer, göz kızarır ve insan normal düşünmeyi kaybeder. İnsan için böyle. Peki, intikam almaya, karşı tarafı yok etmeye gayret gösterir. Allah Teâla için olduğu zaman tabii Cenabı Hakk’ın böyle bir gazap değil, Allah’ın intikam almasıdır, ceza vermesidir. Yani bunlar intikamı kat kat hak ettiler, cezayı kat kat hak ettiler. Çok iyi tanıdıkları, işte daha önceden bildikleri bir peygamber gelecek diyorlardı geldi. O peygamber konusunda en küçük şüpheleri yok, ama buna rağmen kıskandıkları için ona karşı çıktılar, onun için bunlar kat kat azabı hak ettiler.
ve lil kafirıne azabüm mühın “o kâfirler için alçaltıcı bir azap vardır”
O gruplardan birisi hangisiymiş? Yahudiler. Şimdi Müslümanlardan bazıları Yahudilerle içli dışlı oluyorlar, son derece onların can dostu haline geliyor. İkinci grup için de Ali İmran suresinin 110. ayetinden itibaren okuyalım.
te’mürune bil ma’rufi ve tenhevne anil münkeri “İyiliği emreder, kötülüğü yasaklamaya çalışırsınız”
ve tü’minune billah “siz Allah’a da inanır güvenirsiniz”
ve lev amene ehlül kitabi le kane hayral lehüm “Ehli kitap ta inansaydı ne kadar iyi olacaktı”. Yani ehli kitap Yahudi ve Hristiyanlar burada sözü edilenler. Çünkü Yahudi ve Hristiyanlar Müslümanların haklı olduğu konusunda en küçük şüphe duymuyorlar. Tabii bunlardan bilgili olanlardan bahsediyoruz halkı değil. Bakara 2/146;
ya’rifunehu kema ya’rifune ebnaehüm “O peygamberi kendi oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar”. Yani bir insan, oğlunu bir milyar kişi içerisinde de görse şüphesi olmaz. İşte o kadar şüphesiz bir şekilde tanırlar.
ve inne ferıkam minhüm le yektümunel hakka ve hüm ya’lemun “ama onlardan bir grup bile bile gerçeği gizlerler”. İşte ehli kitap ta inansaydı hani size anlatmıştım, yeni gelenler olduğu için tekrar anlatmam gerekiyor. Almanya’dan Hristiyanlık üzerine mütehassıs olan bir grup ilim adamıyla, bir grup papazın geleceğini söyleyerek bana demişti ki birileri bir seyahat şirketi, onlara İslam dini konusunda bir sohbet yapar mısın, İslam dinini onlara anlatır mısın demişlerdi, ben de tamam dedim. Şehzadebaşı’nda bir otelde buluştuk, yaş ortalaması 65 civarında. Hepsi de yaşlı. Hani şöyle denir ya, bu adam yaşlı daha değişmez denir ya, o bakımdan da önemli. Şimdi ben onlara Müslümanlığı anlatırken, Hristiyanlığın çıkmazlarını esas alarak anlattım. Hani kızım sana söylüyorum gelinim sen işit kabilinde. Müslümanlıkta şirki anlattım işte şirk şöyle birşeydir diye, en büyük günahtır diye, adeta koro halinde demek ki tercüme de çok başarılı, öyle anlaşılıyor, koro halinde İncil şirki reddeder dediler. Dedim tabii ki reddeder biliyorum. Yahudilerle konuştum onlar da öyle derler. En büyük günah şirktir derler, zaten şirki kimse kabul etmez. Ne derler, suç samur kürk olsa kimse giymez derler ya. Herkes yaptığı suçu bilir, onun için müşrikler “vallahü Rabbina ma kulna müşrikin” derler. Yemin olsun Rabbimize ki biz müşrik değiliz. Müşrik ben değilim demekle olmuyor ki. Değilim demekle olsa, bunu Mekkeli müşrikler de öyle söylüyordu. Sonra bizdeki peygamberlik inancını anlattım, gene onların açıklarını esas alarak. Gene adeta koro halinde dediler ki İsa hiçbir zaman ben Allah’ın oğluyum dememiştir dediler. Evet dedim doğru böyle bir şey yok. Bu minval üzerine devam etti, belki 40-50 dakika kısa bir konuşma, en sonunda İkra suresini kısa bir meal okudum. Mealini verdim onların isteği üzerine, esas önemli olan şu, şimdi şöyle bir yuvarlak masada ben konuştum. Onlar koltuklarında dinlediler. Toplantı bittikten sonra o masanın etrafında toplaştılar, gitmediler, epeyce de sorular sordular o arada, gayet de güzel sorular sordular, böyle çok can alıcı, sonra geldiler hep beraber masanın etrafında toplaştılar, onların en yaşlısı diyebileceğiniz birisi dedi ki ben çok iyi anladım dedi. Demek ki İncil’e sonradan katılanlar temizlenecek olsa, sizinle bizim aramızda hiçbir şey kalmayacak dedi. Bu gerçeği biliyor, bu gerçeği bilmek başka kabul etmek başka birşeydir. Değişik mezheplerden uzmanlardı onlar, Protestan da vardı, Katolik de vardı, Luteryen de vardı. Şimdi diyor ki burada Allahü Teala;
(anlaşılamadı)32:40 “ehli kitap içerisinde müminler vardır, ama çoğu yoldan çıkmıştır”
(anlaşılamadı) “onların size canınızı sıkmanızdan başka bir eziyeti olmaz”. Bugün bize çok eziyet veriyorlarsa bizim burada bir hatamız vardır, hep anlatmaya çalışıyoruz derslerimizde. Bizim Müslümanlığımız ciddi manada sıkıntılı, onun için bu konuda çok çalışmamız lazım, Kuranı Kerim bir tarafta, biz bir tarafta. Şimdi bu sabah Enes hoca sabah bir şey anlattı, diyor ki 40 kadar hoca bir araya gelmişler, bu Cumartesi günü, Müslümanlara nasıl hizmet edelim, orada 400 sene önce yazılan çok güzel kitaplar var, o kitapları günümüz diline çevirelim bunları Müslümanlara dağıtalım, doğruyu bulsunlar. Enes hoca demiş ki o 400’e 1000 ekleyelim, 1400 sene evvelki kitaba insanları çağıralım deyince bizim vakfa gelen bir Nimetullah var onun dışındakilerin tamamı Enes hocaya karşı ciddi bir tavır koymuşlar olmaz öyle şey demişler. Şimdi Müslümanlar Müslümanlığının farkında değil. Öyle olunca da bugün kü durumu hak etmiş oluyoruz.
(anlaşılamadı)34:20 “bu ehli kitap sizinle savaşacak olsalar gerisin geri döner kaçarlar, sonra yardım da görmezler”. Peygamberimiz zamanında bunların olduğunu biz asırlarca gördük.
(anlaşılamadı) “onların üzerine zillet çökmüştür, ancak Allah’ın bir yardımı olmuş, insanların bir yardımı olmuş başka, nerede olurlarsa olsun zillet çökmüştür, onların üzerinde meskenet vardır ve Allah’ın gazabını hak etmişlerdir”. İşte Allah’ın gazabını hak eden bir grup ta Hristiyanlar. Bir grup Yahudiler, bir grup ta Hristiyanlar. Diğerleri de daha sonra gelecek şimdi bir ara veriyoruz, saat 8’de buluşmak üzere. Evet, şimdi 15 dakikalık aradan sonra dersimize devam ediyoruz.
Allah’ın gazap ettiği kişiler kimler, ondan önce az önce bir soru soruldu, bu veli kelimesi insanlar için de kullanılır, Allah’ın velisi, Allah’ın veli kulu, evliya, bu kimdir? Mesela halk arasında Hacı Bektaşi veli, Hacı Bayram Veli ya da evliyalar gibi kelimeler kullanılır. Allah’ın velisi demek Allah’ın dostu demektir. Her Müslüman Allah’ın velisidir, yani Kuranı Kerim’e göre her Müslüman Allah’ın veli kuludur. Bazıları veliliği kendilerine göre tarif ediyorlar, kendilerinden başkası için o makamı vermiyorlar. Eğer Allah’ın dostu olmaksa, onu Allah tarif eder, Allahü Teâla’nın tarifi şöyle, şu ayetlerden okuyacağım şekilde;
(anlaşılamadı)37:00 “dikkatli olun Allah’ın veli kulları için ne bir korku vardır, ne korku olacaktır, ne de üzüntü çekeceklerdir”. Kimdir onlar?
“inanan ve müttaki olan kimselerdir”
İnanan dediğimiz zaman burada herkes inanan olduğunu söyler değil mi? Şimdi muttaki kelimesi o kavrama giriyor muyuz girmiyor muyuz, onu da biz tarif edersek farklı tarif ederiz, önemli olan Allah’ın tarifidir. Allahü Teâla Kuranı Kerim’in en başında şöyle diyor, Bakara suresinin en başında şöyle diyor (Bakara 2/1)
“onun içerisinde şüpheye yer yoktur”
“bu müttakilere yol gösterir”. Şimdi bakalım muttakiler kimler, sayalım bakalım sizde de var mı bu özellikler?
ve yükıymunas salate “ve o namazı sürekli kılanlar”
ve mimma razaknahüm yünfikun “kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeyden de hayra harcayanlar”
ve ma ünzile min kablik “senden önce indirilmiş olan diğer kitaplara inananlar”
ve bil ahırati hüm yukınun “ahiret konusunda da kesin bir inanca sahip olanlar”. Şüphemiz var mı? Bitti, işte bu özelliklere sahip olanlar Allah’ın evliyasıdır. Dolayısıyla her mümin Allah’ın evliyasıdır. Evliyalık falancaya filancaya mahsus bir olay değil. Çünkü benim dostumun kim olduğunu ben bilirim değil mi, başkası bilmez. Allah’ın dostu diyorsak onu da yalnız Allah bilir, Allah ta böyle tarif ediyor. Bakara 257, başka bir ayet mi var orada, Bakara 257 diyor Enes hoca orayı bir açalım.
yuhricühüm minez zulümati ilen nur “onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır”
vellezıne keferu evliyaühümüt tağutü “kâfirlerin de evliyası var”. Onların evliyaları da zorba kimselerdir.
yuhricunehüm minen nuri ilez zulümat “onlar da bunları aydınlıktan çıkarır, karanlığa sokarlar”
ülaike ashabün nar* hüm fıha halidun “bunlar cehennemliktirler, orada ebedi kalacaklardır”.
Konumuz anlaşıldı mı kâfi, daha fazlasına lüzum yok, şimdi burada diyor ki Enfal 8/34;
“Allah’ın evliyası sadece muttaki olanlardır”. O muttakileri de az önce okuduk ya, ama insanların çoğu bunu bilmez, insanlar kendi kafasına göre evliya uydururlar. Ayeti baştan okumadım, ilgili kısmı okudum, ortadan itibaren tamam.
Şimdi Allah’ın gazap ettiği kişileri anlatıyorduk, oradan devam ediyoruz, bir de şu var, bak burada diyor ki Allah (Nisa 4/93);
“kim bir mümini kasten öldürürse onun cezası ebedi kalmak üzere Cehennemdir”. Bir mümini kasten öldüren kişi.
ve ğadıbellahü aleyhi “Allah ona gazap etmiştir”
ve leanehu “ona lanet etmiştir, onu rahmetinden uzaklaştırmıştır”
ve eadde lehu azaben azıyma “ona büyük bir azap hazırlamıştır”
Şimdi bir insanı, mümini öldürdünüz şu dünya hayatından mahrum ettiniz onu, ama ahiret hayatına bir zararınız olmaz değil mi? Peki bir mümini yanıltır, onu yoldan çıkarır, onu Allah’ın kitabından uzaklaştırır, başka kitaplara yönlendirirseniz, hem dünyasını hem ahiretini kaybettirirsiniz. Onun için de Allahü Teâla şöyle buyuruyor, Enfal suresi 24 ve 25. ayetler yani 8.sure.
“iza deaküm” “sizi çağırdığı zaman” Arapça bilenler için şuna dikkatlerini çekmek istiyorum, önce Allah ve Resul geçti, ondan sonra “iza deayaküm” demedi. O ikisi çağırdığı demedi, çağırdığı zaman diye tekil kullandı, çünkü Resul’ün özel bir çağrısı olmaz, Resul Allah’ın çağrısını insanlara ulaştırdığı için, tek bir çağrıdır. Allah’ın çağrısı, Resul’ün çağrısı olmaz, tek bir çağrıdır. Biz Allah’la direkt konuşamadığımız için Allah sözlerini Resul’ü aracılığıyla ulaştırır, Resul’ün ağzından çıkan söz Allah’ın sözüdür, o yüzden “iza deaküm” “sizi çağırdığı zaman”. “lima yühyıküm” “sizi canlandıracak şeye çağırdığı zaman ona karşılık verin”
va’lemu ennellahe yehulü beynel mer’i ve kalbihı ve ennehu ileyhi tuhşerun “bilin ki Allah kişiyle kalbi arasına girer (yani bize şah damarımızdan daha yakın) ve onun huzurunda toplanacaksınız”. Yani insanları dirilten imandır, İslam’dır. Allah’ın ve Resulün davetinden uzaklaştıran şey de kişiyi öldüren şeydir. Evet, şimdi bir ayeti kerimede şöyle. Demek ki insanları dinden uzaklaştıran kimseler de gazaba uğrayacak kişilerdir. Efendim? Enfal suresi 25. ayetti az önce. Şu anda okuyacağımız ayetler gazaba uğrayan kişiler ne hale gelir onu anlatıyor. Ta Ha suresi 20./81-82;
fe yehılle aleyküm ğadabı “o zaman size gazabım helal olur”
ve mey yahlil aleyhi ğadabı fe kad heva “kime de gazabım helal olursa bu kişi kendini boşlukta hisseder”. Artık yukarıdan aşağıya sürüklenir, şu olur bu olur şöyle hayatının anlamı tamamen kaybolur zaten ahireti de perişan hale gelir.
illa men ükrihe ve kalbühu mutmeinüm bil ımani “ancak baskı altında kalmış kalbi iman dolu olduğu halde baskı altında kâfirce sözler söylemiş başka”. Yoksa imana geldikten sonra kim Allah’a karşı bir tanımazlık eder, ayetleri görmezlikten gelirse,
ve lakim men şeraha bil küfri sadran “kim ki küfre göğsünü açarsa”
fe aleyhim ğadabüm minellah “Allah’ın bunlar üzerinde gazabı vardır”
ve lehüm azabün azıym “bunlar için büyük bir azap vardır”
Son olarak Şura suresi 42.sure 16.ayet;
(anlaşılamadı)50:30 diyor Allahü Teâla böyle durumlarda kızın ailesinden bir tane, erkeğin ailesinden bir tane diye. Ya bir şey yapın da kız ile damadın arasını bulun demiş. O da demiş ki Risale-i Nur da hakemlik yok ben yapmam demiş. Şimdi bunlar son derece bunlar yaşanan olaylar, onun için bunlardan haberdar olmamız gerekiyor. O da hoca imam bir de bildiğim kadarıyla.
Seyirci: Ölülerinin üzerine Risale-i Nur okuyorlar.
Biliyorum, epey bir zamandır ölülerin üzerine onu okuyorlar, ondan haberim var.
“Allah konusunda kendilerine göre delil getirmeye çalışanlar, Allah’ın çağrısına icabet edildikten sonra, yani mümin olduktan sonra, hani Müslüman olmak kolay da, kalmak zor, hani geçen hafta onu anlatmaya çalışmıştık. İnsanlar bir müddet sonra Kuran’ı kendilerine uydurmaya çalışırlar, ondan sonra da bakarsınız ki deliller getirmeye çalışırlar. Efendim şunu yaptığın zaman hayat şartları şu bu diye ortaya koyarlar, bunların delilleri tabii yok olup gidecek, Allah katında herhangi bir değeri yoktur, işte bunların üzerinde de Allah’ın gazabı vardır, şiddetli bir azap göreceklerdir bunlar da”. Evet, şimdi böylece bu ayetleri kısaca okumuş olduk. Daha çok ayet var da şimdi esas bunları şunun için okuduk. Tekrar Mücadele suresine dönüyoruz. Yani bu ayeti anlamamız için, demek ki Allah’ın gazap ettikleri kimler? Bütün kâfirler, Yahudiler, Hristiyanlar, efendim müşrikler, münafıklar, hepsi, ha Yahudi ve Hristiyanlar içerisinde bir grup var ki bunlar inanmış kimseler, şimdi Allahü Teâla Ali İmran suresinde az önce okuduğumuz yerlerden birinde, bakıyım en başta, o kısmını okumamıştım çünkü ayetin, 113.ayetten itibaren şöyle diyor;
min ehlil kitabi ümmetün kaimetüy yetlune ayatillahi anael leyli ve hüm yecüdun “ehli kitaptan bir toplum vardır, bunlar dik dururlar, eğilmezler, Allah’ın ayetlerini okurlar, gece secdeye kapanırlar”
ve ye’mürune bil ma’rufi ve yenhevne anil münkeri “iyiliği emreder ve kötülüğü yasaklarlar”
ve yüsariune fil hayrat “hayırlar konusunda da birbirileriyle yarışırlar”
ve ülaike mines salihıyn “bunlar iyilerdendir” diyor Allah. Böyle bir grup ta varmış.
Yusuf Bey: Peygamberimiz SAV’a da inanırlar mı?
Peygamberimize de inanırlar mı diye soruyor Yusuf Bey. Bu sorunun cevabını da gene Cenabı Hak veriyor, bu da Maide suresinde, inşallah doğru şey yapmışımdır. 83.ayet. Bunlar için şöyle diyor 5.sure 83.ayet. Şimdi bunlar için Allah şöyle diyor;
tera a’yünehüm “gözlerinden yaşlar akar”
tefıdu mined dem’ı “yaş akıyor gözlerinden aşağıya”
mimma arafu minel hakk “gerçeği kavradıkları için”
yekulune rabbena amenna “derler ki ya Rabbi inandık”
fektübna meaş şahidın “bizi de şahitlerle yaz”. Biz şahitlik ediyoruz değil mi, “eşhedü” diyoruz ya “ben şahitlik ederim” diye, bizi de onlarla yaz. Şahitlik ediyorlar, eşhedü demelerine gerek yok ki şahitlik yapıyorlar, bizzat fiilen yapıyorlar. Biz de şahidiz demek istiyorlar, fiilleriyle bunu söylüyorlar, davranışlarıyla. Şunu da söylüyorlar devamın da;
ve natmeu ey yüdhılena rabbüna meal kavmis salihıyn “biz istiyoruz ki Rabbimiz bizi iyilerle birlikte Cennetine soksun/ böyle istiyoruz bizi iyilerin arasına soksun istiyoruz, niye inanmayalım ki derler”. Peki, bunlar duydukları zaman ne yapıyorlar?
halidıne fıha “sürekli orada kalmak üzere”
ve zalike ceazül muhsinın “bu iyi davrananların karşılığıdır”
Yani Kuran’ı dinledikleri zaman Kuran’a uyuyorlar. Çünkü siz araştırın, Yahudilerde de, Hristiyanlarda da Kuranı Kerim’e inanma mecburiyeti vardır, Peygamberimize inanma mecburiyeti vardır, Peygamberimize inene inanma mecburiyeti vardır. Bugün hala vardır, ama şu anda İncil’de yazana aykırı olarak o tekrar gelecek olana İsa derler bizim Peygamberimizi atlamak için Hristiyanlar. Bizim Müslümanlar da buna kanıyorlar, bunlar tamam Hristiyan ama siz ne yapıyorsunuz kardeşim sizin peygamberiniz geldi, hadi onlar bir dönmeyle bizim Peygamberimiz yerine tekrar İsa gelecek diye kendilerini kandırıyorlar, ya gelip de ne yapacak? İşte son peygamber gelmiş, işte Kuranı Kerim gelmiş daha ne bekliyorsunuz? Bir de mehdi falan bekliyorlar. Ben Müftülükteyken bana gelirlerdi hocam Mehdi gelecek mi diye soruyorlar. Buyursun gelsin bir çay da ona söylerim derdim onlara. Müsaitiz bugün gelebilir derdim. Buyursun gelsin bir çay da ona söylerim. Ya kardeşim ne demek? Her mümin mehdidir zaten. Her mümin öyledir. Bir sürü hayali şahıs, çünkü insanlar hep bir kurtarıcı beklerler, ama İslamiyet’te bu yok. Yahudilere bakın, Yahudiler de der, mehdi gelecek, gelmesi gecikti ama gene bekliyoruz. Kitaplarda yazılı, yani şu anda ellerindeki kitaplarda yazılı. Ben bir Yahudi’ye dedim siz daha çok beklersiniz dedim. Daha çok beklersiniz dedim. Şimdi onu sordunuz ona cevap olarak verdim bunu. Yahudilerin de Hristiyanların da içerisinde inananlar var ve bunlar işte Kuranı Kerim’le yüz yüze geldikleri zaman teslim olurlar, tamı tamına inanırlar. Şimdi tekrar dersimizin başına dönüyoruz, yani Mücadele suresine, bir grup Müslüman’dan bahsediyor Allah burada;
“şunları görmedin mi, yani bunları görmen gerekmez mi?”
“sen şunlara baksana, içli dışlı olmuşlar bir kavimle ki Allah onlara gazap etmiştir”. Yani münafıkla, Yahudi’yle, Hristiyan’la içli dışlı olmuşlar.
(anlaşılamadı)1:02:35. “Bunlar ne onlardandır ne de sizdendir”. Münafık demeyelim de bunlar münafıklık yapıyor demek ki, sizden değildir dediğine göre Allahü Teâla, bunlardan da değildir diyor münafıklık yapıyor demek ki ikisi arasında dolaşıyorlar.
(anlaşılamadı) “bile bile yemin ederler”. Canım biz bunların arasında işte bu maksatla şu maksatla birçok hoş şeyler söylerler. Kuranı Kerim’in ayetlerinden kendi durumlarına uygun olmayanların birçoğunu hiç görmezler, bir kısmını da tevil ederler. Ama bunu bile bile yaparlar.
(anlaşılamadı)1:03:18 “Allah onlar için şiddetli bir azap hazırlamıştır”
(anlaşılamadı) “Allah onların yapmakta oldukları şey ne kötüdür”
(anlaşılamadı)1:03:38 “yeminlerini bir kalkan edinirler”. Yani kalkan ne yapar insanı oklardan şeylerden korur, değil mi? Karşıdan gelen hücuma karşı korur. Şimdi yemin ederek vallahi billahi bizde bir yamukluk olur mu, biz şöyleyiz, böyleyiz, bir takım şeyler
(anlaşılamadı)1:04:03 “sıvışır çıkarlar ya da Allah’ın yolundan engellerler insanları”. İki şekilde anlam verilebilir, kendileri de çıkar başkalarını da çıkarabilirler. Onların payına düşen alçaltıcı bir azaptır.
(anlaşılamadı)1:04:23 “Onların ne malları ne evlatları Allah’a karşı onlara hiçbir şekilde bir fayda sağlamayacaktır”
(anlaşılamadı)1:04:39 “Onlar cehennemliktirler”
(anlaşılamadı) “Sürekli orada kalacaklardır”.
(anlaşılamadı) “Allah’ın insanları yeniden dirilttiği gün”. Yeniden diriliş biliyorsunuz ölüm uyku gibi, insan uyanıp uyandığı zaman huyunu değiştirir mi? Değiştirmez, bunlar da değiştirmiyor. O zaman işte o gün.
(anlaşılamadı)1:05:07 “Bugün size nasıl yemin ediyorlarsa bu defa da Allah’a karşı yemin ederler”, vallahi billahi bizim sana karşı davranışımız olur mu falan filan gibi. Onun için Allah ne diyor.
(anlaşılamadı)1:05:23. Bunlar şimdi dırdır etmeye devam ediyorlar ya. “Allah ağızlarına mühür vurur”
(anlaşılamadı) “Bu defa elleri ayakları konuşmaya başlar”
(anlaşılamadı) “Allah’ın onların hepsini dirilttiği gün”
(anlaşılamadı) “Allah için yemin edecekler”
(anlaşılamadı) “size yemin ettikleri gibi”
(anlaşılamadı) “kendilerini birşey zannediyorlar çünkü”. Sanki (haşa) Allah’ı kandıracaklar.
(anlaşılamadı) “bak çok dikkatli olun, işte bunlar asıl yalancılardır”. Bir yalan dünya oluşturmuşlardır. Birbirlerini de idare eder, çok güzel yüzer giderler.
(anlaşılamadı) “o şeytan onlar üzerinde tam bir hâkimiyet kurmuştur”
(anlaşılamadı) “onlara Allah’ın kitabını unutturmuştur, artık Kuran yerine başka şeyler hatırlarına gelir”
(anlaşılamadı) “bunlar şeytan taraftarlarıdır”
(anlaşılamadı) “dikkatli olun şeytan taraftarları, işte asıl zarara uğrayacaklar onlardır”
Onun için çok uyanık olmamız lazım, sürekli kendimizi kontrolden geçirmemiz lazım, sürekli Allah’ın emirlerine uyup uymadığımızı kontrol etmemiz lazım, yoksa kendimizi doğru yolun ortasında zannederiz, şeytana uymuş oluruz, çok dikkatli olmamız lazım.
(anlaşılamadı)1:07:10 “bir kısım insanlar da Allah bir sınır koymuş, onlar da kendileri bir sınır koyuyor, Allah bir takım yasaklar, kurallar koymuş, kendileri de bir takım yasaklar, kurallar koyuyor” Böyle insanlar da vardır ve bunlar maalesef aramızda Müslüman olarak dolaşıyorlar, yani hep öyle söyleyip duruyorlar, bunlar çok.
(anlaşılamadı)1:07:39 “Bunlar en alçaklar arasındadırlar”. Mesela kendilerine göre bir takım isimler verirler. Bir takım isimlerle kendilerini anarlar. Şimdi ben o isimlerden bahsetsem ortalık yakılır yıkılır yani. Mesela şimdi diyorlar ki siz nesiniz ben Müslümanım diyorsun, e canım tamam biz de Müslümanız ama nesiniz, Allah Allah, yahu bu yetmiyor mu kardeşim? Bu Müslümanlık ismini bana Allah vermiş, “vasemmaku Müslümin”, bizi Müslümanlar olarak Allah adlandırmıştır, Allah’ın verdiği adı beğenmeyeceğim, söyle bakayım ehli Sünnet misin, ehli Sünnet lafı ne zaman icat edildi yahu? Kim kendisine ehli bidat der ki? Böyle bir adam var mı? Yani bidatçıyım diyen bir adam çıkar mı yeryüzünde? Kardeşim Allah seni öyle kabul etsin, senin kabul etmen bir şey ifade etmez. Ve yok işte biz Hanefiyiz, bilmemneyiz, yahu kardeşim ben Müslümanım de, e o adam kâfir mi, yahu sen Müslümanlık âlemiyse biz Müslümanız, bu da bizim bir âlimimizdir onun da görüşünü burada kabul edersin. Bir başka konuda da başkasının görüşünü kabul edersin, eğer Kuran’a uygunsa. Kuran’a aykırıysa reddedersin, şimdi Kuran bir tarafta kalmış. Kimsenin aklına Kuran gelmez, sünnet gelmez. Gelmez işte son derece yaşayan bir örnek, Cuma günü Enes hocanın başına gelen olay, hepsi de diyor ki iyi yetişmiş, iyi Arapça öğrenmiş hocalar. Efendim 400 sene evvelki kitapları tercüme edelim, halkın anlayacağı şekle getirelim de halka dağıtalım bunlar Müslüman olsun derken Enes Hoca diyor ki ya buna 1000 sene daha ilave edelim, 1400 sene önceki kitaba davet edelim deyince bir kişi hariç hepsi hücum ediyor, yahu kardeşim ne oluyor? Kime davet ediyorsunuz? Ama bizim genel yapımız böyledir, en zor şey insanları Kuran’a yönlendirmektir. Ama herkes der ki biz Kuran’a uyuyoruz, lafta herkes bunu söyler. Birinci delilimiz Kuran’dır. Şimdi burada bizim fakülteden talebelerimiz var. Ben onlara bir konuyu şey yapıyorum, diyorum ki bak size usulü fıkıhtan öğretiyoruz, bizim ulema önce Kuran, sonra sünnet, sonra icma, sonra kıyas der değil mi? Konu şu, ayetler şunlar, söyleyin bakayım çocuklar, Kuran’a uymuşlar mı? Şimdi birçokları böyle ne biliyim hocam diyor, korkuyor şimdi. Ya başka bir ayet varsa? Varsa söyleyin. Bu ayetlere uymuşlar mı, onlara uymamışlar, peki başka? Bilmiyorum belki bir bakmak lazım, araştırmak lazım falan filan. Araştırın gelin serbest. Ondan sonra işte peygamberimizin sözleri, uymuşlar mı? Ben de onların zamanında bana birisi sorsaydı, ben de kızarırdım bozarırdım, dünyam alt üst olurdu, ben de onlar gibi davranırdım. Öyle yetiştirilmişiz ki bizim ulema Kuran’a ve Sünnet’e harfiyen uyar, keşke uymuş olsa. Peki, onlar bu kadar doğruydu da Allah mı zalim ki haşa Müslümanlar ayaklar altında sürünüyor? Onun için çok dikkatli olmak zorundayız. Yani bizim yapmamız gereken o kadar çok şey var ki, çok fazla. Şimdi siz tabii biliyorsunuz yakında bir kitap çıkacak inşallah “Doğru Bildiğimiz Yanlışlar” diye çalışmalarını sonuna kadar getirdik, Kuran’ı Kerim’e göre doğru bildiğimiz yanlışlar. Şimdi orada çok net bir şekilde göreceksiniz, zaten birçoğunu biliyorsunuz, zaten hatırlatma olsun diye söylüyorum. Mesela bizde bir talak sistemi vardır gelenekte, Kuran’ı Kerim’deki Talak sistemiyle uzaktan yakından alakası yoktur. Ama 4 mezhebin dördü de onu benimsemiştir. Kadınların boşanma hakkı vardır Kuran’ı Kerim’de, hiçbirisi vermemiştir. Ondan sonra bir evlenme sistemi vardır Kuran’ı Kerim’de hiçbirisi onu benimsememiştir. Kuran’ı Kerim’de bir faiz sistemi vardır, mezheplerin faiz tanımına bakın, hiçbir şey anlayamazsınız. Kuran ve Sünnet orada da dışlanmıştır. E kardeşim ailede dışlarsın, sosyal hayatta dışlarsın, ekonomik hayatta dışlarsın, günlük hayatta dışlarsın peki ne oluyor? E tabii işte o zaman da bugünleri görürsün. O zaman işte Cenabı Hak diyor ki;
(anlaşılamadı)1:12:47 “ehli kitap size sadece eziyet verir başka şey vermez” dediği halde bugün bizi eziyorlar. O zaman burada bir yanlışlık var, ya Allah yanlış söylüyor ya bizde bir yanlışlık var değil mi? Birşeyler var yani onların farkına varmak zorundayız.
(anlaşılamadı)1:13:08 “Allah ve Resul’üne karşı sınır koymaya çalışanlar var ya Allah bunu böyle belirlemiş, onlar başka belirleyenler onlar en alçaklarda olacaklardır”. Şimdi Allah bir talak sistemi koymuş, sen başka koymuşsun. İşte Allah seni zelil eder. İşte Allah bir evlenme sistemi koymuş, sen başka koymuşsun, Allah seni zelil eder. Allah bir ekonomik sistem koymuş, sen başka koymuşsun, ben bunları söylerken bizim eskilerden bahsediyorum bugünden değil. Evet, tabii bu onun devamı başka bir şey değil ki bu onun devamı, besleyen eski kitaplar.
(anlaşılamadı)1:14:05 “Allah şunu yazmıştır”
(anlaşılamadı) “ben ve elçilerim mutlaka galip geleceğiz”. Onun için biz Allah’ın kitabına samimiyetle sarılırsak şu çok kesin arkadaşlar, Allah çünkü söz veriyor burada, biz Kuran’ı Kerim’e sarılalım kesinlikle bu cemaat hepsinin üzerinde olacaktır. Bunda en küçük bir şüphesiz olmasın ama Kuran’a uymak şartıyla. Kendi arzularımızla değil. Abdülaziz hocaya uyarsanız yandınız, ama Allah’ın kitabına uyarsanız yaşadınız (Muhammed 47/7);
(anlaşılamadı)1:14:50 “Allah şunu yazmıştır, ben ve elçilerim mutlaka galip gelecektir”. Elçilik nedir? Peygamberimiz gittikten sonra artık vahiy almak yok, ondan sonraki elçilik peygamberimiz bugün olsaydı ne yapardı, onu yapmaktır, o gün olsaydı Kuran’ı anlatıyordu, bugün de olsa Kuran’ı anlatırdı, biz de bugün Kuran’ı anlatır, Kuran’ı yaşarsak, işte o noktada oluruz,
(anlaşılamadı)1:15:25 “Şurası da kesin Allah güçlüdür ve emrini yere getirir”.
(anlaşılamadı)1:15:39 Geçende birisi geldi ya falancaya çok saldırıyorsun, o senin hemşerin, insan hemşerisine saldırır mı dedi. Ya kardeşim dedim, Mekkelilerin hepsi Peygamberimizin hemşerisiydi. Ebu Leheb onun amcasıydı yahu kardeşim, ben Allah’ın kuluyum kardeşim, Allah ne demiş ben onu yaparım ben başkasına karışmam. Şimdi Allahü Teâla, şu ayeti okudum ona da;
yuvaddune men haddallahe ve resulehu “Allah ve Resulünün koyduğu sınırların dışında kendine göre sınırlar koyanları sevsin/ona karşı bir sevgi göstersin”. Böyle bir insan olmaz, böyle bir toplum olmaz,
ve lev kanu abaehum “onlar isterse babaları olsun”
ev ebnaehum “isterse oğulları olsun”
ev ıhvanehum “isterse kardeşleri olsun”
ev ‘aşiyretehum “isterse kendi kabilesi olsun”
ulaike ketebe fiy kulubihimul’iymane “böylelerinin Allah kalbine imanı yazmıştır”
ve eyyedehum biruhın minhu “onları kendinden bir ruhla kuvvetlendirir Allah”. Yani siz Kuran’a uyarsanız Allah size güç verir kudret verir, çok güçlü olursunuz. Allah sizi Kuranı Kerim’le destekler, Allah sizi içinize vereceği sevgiyle, azimle, kararlılıkla destekler.
ve yudhıluhum cennatin tecriy min tahtihel’enharu “onları içinden akacak cennetlere sokacaktır”
halidiyne fiyha “sürekli orada kalmak üzere”
radıyallahu ‘anhum ve radu ‘anhu “Allah onlardan razı olmuştur, onlar da Allah’tan razı olacaklardır”
ulaike hızbullahi “işte bunlar Allah taraftarıdır”
ela inne hızballahi humulmuflihune. “çok dikkatli olun, şunu çok iyi bilin, kulağınıza küpe olsun, Allah taraftarları mutlaka umduklarına kavuşacaklardır”. Böylece dersimizin sonuna geldik.
Eğer sorusu olan varsa bir iki tane soru alabiliriz. Ondan sonra dersimizi bitiririz.
Seyirci: Allah ve Resulü ifadeleri tek şeyi mi ifade eder?
Allah ve Resulü ifadeleri tek şeyi mi ifade eder? Az öncede bir ayet vesilesiyle söylemiştik. Bu konuda bir arkadaşımızın çok güzel bir araştırması var. Mehmet hoca arkalarda galiba, orada görüyorum. Kuranı Kerim’deki nebi ve resul kelimelerini her birisini teker teker çıkardı, inceledi, inşallah yakında tekemmül eder, olgunlaştığı zaman inşallah internete koyarız, oradan da görürsünüz. Nebi kelimelerinin geçtiği her yerde yani nebi peygamber diyoruz, o peygamberin kişiliği kastediliyor insani kişiliği kastediliyor, resul kelimelerinin geçtiği her yerde görevi kastediliyor. Dolayısıyla o elçilik görevi Allah’ın ona yüklediği bir görev olduğu için o elçi kendiliğinden konuşmaz. Allahü Teâla diyor ki;
(anlaşılamadı)1:19:17 “Peygamberlere düşen tek şey tebliğdir”. Neyin tebliğini? Allah’ın tebliğini, demek ki onun tek bir faili vardır. O sözü söyleyen tek bir zat vardır, o da Allahü Teâlâ’dır.
Seyirci: Hocam son zamanlarda bankalardan konut kredisi için bankalardan çekilen kredilerin durumu?
Son zamanlarda bankalardan konut kredisi olarak çekilen paralar var. Şimdi bu kredi demek borç demektir. Bizim karz vardır, Araplar karp da derler ona, bizim karp Avrupa’ya gitmiş, orada kredi olmuş, tekrar bize gelmiş. Yani o kelimenin aslı Arapçadır, kredi kelimesinin. Karttır, zaten bu ekonomik konulardaki birçok kelimenin kökü Arapçadır. Kredi borç demektir. Borçtan elde edilen gelir de faizdir. Dolayısıyla bankalardan alınan kredilerden dolayı ödemeler faizdir. Başka?
Seyirci: Gazaba uğramakla lanete uğramak arasında ne fark var?
Şimdi gazaba uğramakla lanete uğramak arasında ne fark var vardır. Az önce dersin başında da söyledim, Allah’ın gazabı dediğimiz zaman, Allah’ın intikam alması demektir. Lanet de Allah’ın rahmetinden uzaklaşmak demektir.
Seyirci: Evliyalık makamını insanlara kim veriyor?
İnsanlar onlara evliyalık makamı veriyor. İnsanlar şimdi ölülere, bir adam öldüğü zaman çabucak belli bir noktaya getirirler. Allah’tan daha merhametli olmaya başlar insanlar.
Seyirci: Bizim peygamberimiz tabiri ne kadar doğru oluyor?
Burada bir sakıncası yok yani siz bir sakınca görüyor musunuz? Diğer peygamberleri dışlama manasında bizim peygamberimiz deniyorsa yanlış olur, çünkü
(anlaşılamadı)1:22:05 “Allah’ın elçilerden hiçbirini diğerinden ayırmayız”. Ama Allahü Teala’nın gönderdiği son elçi Muhammed AS’dır. Uymamız gereken onun getirdikleridir. Önceki peygamberlerin getirdiklerine bizim uymamız diye bir şeyimiz yok. Yani bugünkü Tevrat’a İncil’e uymak diye bir şey söz konusu değil. O bakımdan da bizim peygamberimiz sözüyle insanlar son peygamber diye bahsediyorsa bir şey olmaz tabii.
Seyirci: Birkaç tane öğrenci arkadaş aralarında para toplayarak kurban kesmek istiyorlar. Veya askerlikten dönenler kurban kesmek istiyorlar.
Aralarında para toplayarak kurban kesiyorlar, bu kurban olur mu? Şimdi bu konuda doktora yapan İsmail arkadaşımız var. İsmail bu konuda doktora yapıyor, inşallah tamamlanır ama belki o sorunun cevabını bekliyordur. Sen gene araştırmalarına devam et, Peygamberimiz SAV kendisi için kurban kesmiş, burada Servet de tabii epey çalıştı, yakında onun da çalışması ortaya çıkacak inşallah, sonra da ümmeti için kurban kesmiş, hanımları için kesmiş, yani birkaç kişi için kurban kestiği var peygamberin. Kurban bayramı kurbanı yaklaşıyor, onun için inşallah başka bir ders yaparız. Yani bu konuda caiz değildir diyecek bir delilimiz yok. Mezheplerin görüşü var, o ayrı bir konu. İnsanlar Allah rızası için ibadet yapmak, fukaraya yardım etmek istiyorlar. Bir kurban birden fazla kişi için kesilir mi kesilmez mi, Hanefi mezhebi açısından olmaz o. O konu inşallah şey yapalım yani, Yahya unutma da onun için ayrı bir ders yapalım, çünkü söylenecek çok şey var, bunu cevap vermiş kabul etme de bir ders yapalım Allah nasip ederse. Küçükbaş diyor büyükbaş demiyor, küçükbaş diyorsun değil mi Şerafettin?
Böyle rahat yer olunca yorulmadınız değil mi? Bir kere daha hem Ensar vakfına, hem de bunu bize hazırlayan, Allah razı olsun, Aziz Torun bey kardeşimiz yardımcı oldu, Mecit beyin de yardımlarını unutmamak lazım gerçekten. Çok gayret gösterdi, her ikisine de teşekkür ederiz, Ensar vakfı yöneticilerine de tekrar teşekkür ederiz. Allah hepinizden razı olsun.