Euzubillahimineşşeytanirracim,
Bismillahirrahmanirrahim,
Elhamdülillâhi Rabbil-‘âlemîn. Vel-‘âkıbetü lil-müttekîn. Vessalâtü vesselâmü ‘alâ Rasûlinâ Muhammedin ve ‘alâ âlihî ve sahbihî ecma’în.
Bu geçtiğimiz hafta sonu, yani bundan 2 gün önce, Cumartesi ve Pazar günleri, İslami İlimler araştırma vakfı üzerine bir toplantı vardı. Kuranı Kerim’de Ehli Kitap diye. O toplantıya baştan sona kadar katıldım, dinleyici olarak katıldım, konuşmacı olarak değil. Şimdi oradaki yapı, yani Kuranı Kerime göre ehli kitap deniyor ama bende hasıl olan konu asıl şu oldu. O konuşmacıların tamamı Kuranı Kerim yerine, tefsir alimlerinin bu ayetleri nasıl anladığına bakmışlar. Dolayısıyla zaten herkesin bildiği şeyleri tekrarladılar. Bazı farklı şeyler söyleyenler olduysa da işin özüne yönelik önemli farklılıklar ortaya çıkmadı. Dolayısıyla bunu bir vesile edinerek, bu akşam ehli kitaptan bahsetmenin uygun olacağını düşündüm. İnşallah Mücadele suresini daha sonra devam ettiririz. Ehli kitap derken ne anlıyorsunuz? Yahudi ve Hristiyanları, yani kendilerine kitap verilenler diye anlıyoruz. Peki Kuranı Kerim’de kendine kitap verilen kaç peygamber vardı? Hepsine verilmiş çok sayıda peygamber vardı. Ama bizim mesela işte Allahü Tealaher zaman okuduğumuz ayette ne diyordu? (Şura 42/13);
(anlaşılamadı)03:11.“bunlar öncekilerin sahifelerinde, İbrahim’in ve Musa’nın sahifelerindedir”. Musa AS dediğimiz zaman, Tevrat Musa AS’a verilmiştir deniyor. Peki İbrahim AS’a ne verilmiş? Ama bunun Musa’ya falan delili yok. Halbuki işte Musa’ya verilenle, İbrahim’e verilenler aynı kelimeyle ifade ediliyor. Ondan sonra Enam suresinin 83 ve devamı ayetlerine bakarsak, İbrahim AS’ın kavmine karşı işte ayın, güneşin, yıldızların tanrı olamayacağını gösterdiği bir hadise anlatıldıktan sonra
alakavmihnefeuderacatim men neşa’ “istediğimizin derecelerini yükseltiriz”
innerabbekehakımün alım“Rabbin doğru kararı bilir, herşeyi bilir”. Dedikten sonra diyor ki
küllenhedeyna ve nuhanhedeynaminkablü“hepsine yol gösterdik, daha önce de Nuh’a yolu gösterdik diyor Allah”. Daha önce deyince kim oluyor? İbrahim AS’ın
veminzürriyyetihı“onun soyundan (yani İbrahim’in soyundan)”
davude ve süleymane ve eyyube ve yusüfe ve musa ve harun“(bunların hepsi bir peygamber) Davut’u ve Süleyman’ı ve Eyyüp’ü ve Yusuf’u ve Musa’yı ve Harun’u verdik”
vekezalikeneczilmuhsinın“işte samimi davrananlara böyle mükafat veririz”.Demek ki iyi davranmış Allah’a karşı, emirlerini tamı tamına yerine getirmiş, Allah’ta onunsoyundan peygamberler gönderiyor. Bunun bizim içinde alınabilecek ibret vardır. Biz de samimi davranırsak Allah’ın yolunda, güzel gayret gösterir, iyi şeyler yaparsak Cenabı Hak bizim soyumuza da bu güzellikleri nasip eder. Tabii ki peygamber olmaz, biz peygamber değiliz ki soyumuzdan gelenler peygamber olsun. Ama ne olur iyi müslüman olur, iyi alim olur, iyi insan olur, öyle yürür gider.
“Ve kezalike” diyor, “bu şekilde” diyor, bu prensibi belirtiyor Allah. Ha o şart değil elbette, ama mesela Nuh AS’ın soyundan da peygamberler geldi. Onun için orada Nuh AS’ın oğlu dediğimiz konuda o kişinin ayetleri üzerinde durursanız, onun oğulları olmadığı ortaya çıkar. Şimdi şeyle ilgili, Nuh AS’ın karısı ve Lut AS’ın karısı ile ilgili kelime. Bak burada Lut kelimesi var. Şimdi orada Tahrim Suresi, 66/10;
kanetatahte ‘abdeynimin ‘ıbadina“kullarımızdan 2 kulun nikahı altındaydılar bunlar”
salihayni“(ikisi de) salih”
fehanetahuma“bu ikisi de kocalarına karşı hıyanette bulundular”. Ne aklınıza gelir? Hıyanet görünür de bir şey yok ama gizliden birşeyler var demektir. Bu adamın böyle yaptığına bakma ne haindir demez misiniz? Görüntü iyi, ama alttan alttan işler becermiştir. Tamam mı?
felemyuğniya ‘anhumaminallahişey’en“bu 2 kadının peygamber eşi olmaları Allah’a karşı onlara hiçbir artı değer getirmedi”
vekıyledhulennareme’addahiliyne“dendi ki diğerleriyle beraber siz de Cehennem’e girin”.
Bir başka ayeti kerime daha var. Son ayette var mı?
fenefahnafiyhiminruhına ve saddekatbikelimatirabbiha“işte o sırada Cenabı Hak ruhumuzdan ona üfledik, o da İsa AS oldu ve Allah’ın kitabını tasdik etti”
vekutubihi ve kanetminelkanitıyne“ve itaatkarlardan oldu”. Buradan devam edelim ikincisine. Nuh AS dağlar gibi dalgalar gemiyi sallamaya başladığı zaman, insanlar ve hayvanlardan birer çift gemiye bindi ama oğlu gemiye binmedi değil mi? Görünürde Nuh AS’ın oğlu o. Çünkü hainin yaptığından haberiniz olmaz ki sizin. Diyor ki Hud 11/42;
yabüneyyerkemmeana“oğlum bizimle beraber gel, gemiye bin”
ve la teküm meal kafirın“kafirlerle birlikte olma”
kale la asımelyevmeminemrillahi illa merrahım“bugün Allah’ın emrinden kurtulacak hiç kimse yok, Allah ikramda bulunmuş başka (ikramda bulundukları zaten gemiye bindiriliyor)”
ve hale beynehümelmevcü fe kaneminelmuğrakıyn“araya bir dalga girdi ve çocuk ta boğuldu”
fe kale rabbi“ya Rabbi dedi”
innebnıminehlı ve inneva’dekelhakku ve enteahkemülhakimın“ya Rabbi benim oğlum benim ailemden, senin verdiğin söz haktır. (ayette ne demişti, sen ve ailen gemiye binin demişti)”
Hangi ayetti o? Allahü Teala diyor ki
“Bu gemiye her çiftten 2 tane yükle, bir erkek bir dişi ve aileni de yükle”. Aileni yükle diye söze aldı ya, mesela karısı ailesi, karısı kafir ama karısını alıyor, Müslüman olması şart değil. Aileni yükle diyor, karısını alıyor. İşte burada diyor ki “ya Rabbi sen vaadettin, sen aileni yükle” dedin, bu da benim ailemden, senin sözün de haktır. Sen sözünden caymazsın. Ama sen en doğru kararı da verirsin diyor, ben senin kararına karışmıyorum diyor. Allahü Teala dedi ki;
innehu leyse minehlik“o senin ailenden değil”. Şimdi hep derler ki o Müslüman olmadığı için, karısı da Müslüman değil. Tabii ailesi. Ehleke dendiği zaman indi çünkü “gayre”. O Lut AS ile ilgili, Nuh AS ile ilgili değil. Bak burada aileni bindir diyor.
“min küllin zevceynisneyni”. Bu istisnanın munkatı olur büyük ihtimalle. Çünkü o senin ailenden değil ifadesi var. Eğer aileden istisna ederseniz, o aileden ama ayırdık demek oluyor. Allah ailenden değil diyor, ailenden değil diyorsa, o zaman bu istisna aileden değildir. O senin ailenden değil diyor. Orada da durmuyor;
fe la tes’elnima leyse leke bihıılm“hakkında bilgin olmadığı şeyi sen bana sorma, sen bu işi bilmiyorsun”. Sen ailenden olmadığını bilmiyorsun diyor. Bilse demez değil mi? Benim oğlum der mi orada birisi?
innıeızuke en ketuneminelcahilın“sana nasihat ediyorum, cahillerden olma”
Ayetin ihtiyaç olan kısmını okuduk. Peki okuyalım;
ve farattennuru“ve tandır kaynamaya başladığı ya da o geminin kazanı kaynamaya başladı (ki o daha uygun bir mana, demek ki bu buharlı bir gemi) kazanı kaynamaya başladı”
kulnahmilfıhamin küllin zevceynisneyni “dedik ki buna her çiftten 2 tane yükle”
veehleke “ve aileni de yükle”
illa men sebekaaleyhilkavlü “söz kendisine şefkat etmişler hariç/daha önce kendi hakkında ceza verişmiş olanlar hariç”
ve men amen“ve inananları yükle”
Şimdi burada bu arkadaşlarımızın dediği gibi, ailenden yükle, cezalandırılacak olanı yükleme dediği zaman da ailesinden olur öyle değil mi? Ailenden yükle ama cezalandırılacak olan hariç. Bu hariç olan, aileden hariç olmuş olur, hâlbuki öteki ayette bu senin ailenden değildir diyor. Yoksa derdi ki bu senin ailenden istisna edilendir derdi.
vemaamenemeahu illa kalıl“zaten çok az kimse inanmıştı Nuh AS ile birlikte”
Şimdi biz buraya şeyden gelmiştik, Enam suresinin 84.ayetinden, yani İbrahim AS’ın ne büyük sıkıntılara girdiğini biz biliyoruz, demek ki Allah ne kadar ihsan sahibi ki, siz Allah için sıkıntıya katlandıkça Allah size olan ikramını arttırıyor, hem dünyada hem ahirette. Dolayısıyla en karlı yatırım, en karlı kazanç Allah yolunda yapılan gayrettir. En karlısı budur. İşte Allah İbrahim AS’a soyundan, Davut AS, Süleyman AS, Davut AS, Yusuf, Musa, Harun, ondan sonra bitmedi Zekeriya, Yahya, İlyas. Gene bitmedi İsmail AS, bizim Peygamberimiz de İbrahim AS soyundandır. Bak ne kadar çok ikramda bulunmuş. İbrahim AS çok sıkıntılar içerisine girmiş ama ahirette alacağının yanında bu dünyada da almış. El Yesa, Yunus, Lut, hep onun soyundan, Lut AS onun soyundan değil amcasının oğlu, ama gene aynı. Şimdi herbirini kendi çağında yaşayanlara üstün kıldık. (Enam 6/87);
vectebeynahüm“onları seçtik”
vehedeynahüm ila sıratım müstekıym“ve onları doğru yola yönlendirdik”. Yani sadece peygamberler değil, onun soyundan birçok kimseyi de doğru yola getirdik.
yehdıbihı mey yeşaüminıbadih“kullarından isteyeni bu yola getirir”
veleveşraku le habitaanhümmakanuya’melun“ama şirke düşseler bütün yaptıkları yok olur gider”
Şimdi oarada asıl konumuzla ilgili olan şu (Enam 6/89);
müsaddikallima beyne yedeyhi“önünde bulunanları tasdik etmek üzere/tasdik eder olduğu halde”. Yani Kuran onaylıyor, neyi, önünde olanları. Önünde olanlar hangi kitaplar? Tabi Tevrat, İncil var, başka yok mu? Şimdi öbürkü kitapların hepsi Kuranı Kerim’den önce değil mi? Ve Allahü Teala diyor ki,
(anlaşılamadı)27:08“peygamber göndermeden kimseye azap edecek değiliz”
(anlaşılamadı)“her toplumun geçmişinde mutlaka bir uyarıcı olmuştur”. Şimdi öyle olunca bakıyorsunuz ki şimdi aklıma gelmedi o belgeleri getirmek, Sabiiler, Ginza diye işte kitapları var, başka kitapları var, ondan sonra Dreşayahya diye kitapları var. Kendilerini Yahya AS’ın ümmeti kabul ediyorlar. Ellerinde de kitapları var, o kitapları da burada okuduk, okuduğunuz zaman orada bir ilahi kitap havası var, hatta Tevrat ve İncil’den daha güçlü ifadeler var. Mesela onlarda da en büyük suç şirk, geçiyorsunuz Mecusilere. Zerdüştler evet. Şimdi ben bir Kanada’da Zerdüştlerin bir sitesi var. Belgesi içeridedir, önceden hazırlık yapmak lazımdı. Bu dersten önce başka bir konu anlatmak üzere hazırlanmıştık. O hazırlığı tamamlayamadık, misafir geldi. Onla ilgilenmek zorunda kaldık, bu konuya birdenbire girdik, yoksa o belgeleri buraya da koyardım, hepiniz de görürdünüz. Kanada’da zerdüşlerin bir sitesi var, araştırma merkezleri var, dergiler yayınlıyorlar, ben onlara bir mektup yazdım dedim ki . Sizin din adamlarınızın Allah’la sizin aranızdaki görev ve yetkileri nelerdir. Bir başka şey daha yazmıştım, şimdi aklımda değil, bir cevap geldi, biz müşrik miyiz, din adamı Allah’la bizim aramıza nasıl girer? Cevap öyle. Onlar da şirk diyor ama ateşe kutsallık veriyor. Ben bu anlayışı size yansıtmak istiyorum. Şimdi onların da ilahi kitaplar dedikleri gatalar var. Gatalardanda okuduğunuz zaman bakıyorsunuz ki bir ilahi kitap havası var. Fatiha suresindeki ifadelere benzer ifadeler bulabiliyorsun. Böyle çok az zaten fazlaca bir Farsça bilgimiz yok, öyle İngilizcemiz de bu işleri anlayacak kadar değil. Şimdi o zaman onların elinde bir kitapları bar. Gelelim Budistlere, onların da ellerinde bir kitapları var.Brahmanistler, onların da ellerinde kitapları var.Hatta orada birisi bir tebliğ sundu. Budistlerin kitaplarında Muhammed AS’ın geleceği ve ona inanmaları gerektiğine dair ifadeler bulmuşlar. Bunu bir peygamberden başkası haber veremez. Budha’yı okumuştum, mesela bize Muhammedi diyorlar Batı’da, onlara da Budist. Budha zamanında şirkle mücadele etmiş olan bir kişi. Ve onlarda zeytin ağacı Budha’nın sapı, incir zeytin değil, zeytin derken zihnimde incir var, ağzımdan çıkanla kafamdaki aynı değil. İncir ağacının dibinde aydınlandığı,yani orada vahiy aldığı ifade ediliyor. Şimdi Kuranı Kerim’denokuyun(Tin 95/1-3);
“incir, zeytin, Sina Dağı, bu güvenli belde”. Şimdi bak güvenli belde neresi? Mekke. Mekke’de ne oldu? Peygamberimiz ilk vahyini orada aldı değil mi? Peki Turu Sina neresi, Sina Dağı? Musa AS’ın ilk vahiy aldığı dağ. Pekizeytun ne? Zeytin Dağı, İsa AS’ın vahiy aldığı, şeyde, Kudüs’te. Kudüs’te bugün mabedin eteklerine yapıldığı dağ. Ben öyle biliyorum, öyle değil mi? Neyse bu da o dağda. Şimdi peki bu üç tanesi böyle olacaksa, İncir normal incir mi olacak? Yani akla uyuyor mu Asım? O zaman bu incir de Buda’nın vahiy aldığını söylediği şey olur. Çünkü bunlar açıkça ifade ediyorlar. Ve bu şahsın şirkle çok mücadele ettiği yazılı. Ama sonrasında putlaştırmışlar. İsa AS da şirkle o kadar mücadele etti, bugün putlaştırdılar.İsa AS’ın bir suçu yok. Şimdi o zaman mesela bunlar bize ne kazandırır? Bunlar bize çok şey kazandırır. Budistlere bakın, siz onları daha iyi tanırsınız. Siz mesela onları daha iyi tanırsınız. Mesela zina asla yapmazlar, Tibet’te mi? Tibet’e gideniniz oldu mu hiç? Bunlar zina yapmazlar, içki içmezler, kumar oynamazlar, hırsızlık asla, yalan asla. Ondan sonra hiçbir canlıyı incitmezler, bundan dolayı et yemezler.
Seyirci: Bir de hocam şöyle bir şey var, esbabı nüzul güvenilir mi güvenilmez mi, Tevrat yazının icadından sonra nazil olmuştur diye geçiyor. Tevrat semadan yeşil levhalar üzerinde yazılı olarak inmiştir. Bu esbabı nüzul sayfa 89.
Güvenilir değil onlar. Tevratın yazılı olduğu bilgisi bize yetiyor. O zaman önündeki kitapları tasdik eden Kuranı Kerim dediğiniz zaman siz gidersiniz Çin’de faaliyet yaparken dersiniz ki efendi bak işte bu sizin kitaplarınız, bu da bizim kitabımız. Ortak noktaları bakın şunlar şunlardır. Böyle dediğiniz zaman onlar size daha yakınlık hissederler. Oradan girecek bir kapı lazım değil mi, bir yerden içeri girerken.O kapıyı kullanırsın. Gidersin Hindistan’da o kapıyı kullanırsın, gidersin efendim Zerdüştlere falan ortak noktaları tespit eder ve onları çağırırsın.
Şimdi size daha önce anlatmıştım, tekrar edeyim. Yeni gelenler var aramızda, dinlemiş olanlar da biraz sabırlı olsunlar artık ne yapalım, bazı şeyleri sıksık tekrarlamak gerekiyor. Nitekim soframıza hergün ekmek tekrar tekrar gelir ama bıkılmaz. Bazı şeyler öyle gerekiyor. O Avrupa’dan, Almanya’dan Hristiyan dininin üzerine mütehassısların geleceğini bir seyahat acentesi burada İslam dini üzerine bir seminer istediklerini bana söylediler, hocam siz konuşur musunuz dediler. Ben de tamam dedim. Şehzadebaşı’nda bir otelin salonunda toplaştık. 1 saat kadar onlara konuştum, İslam dinini anlattım. İslam dinini anlatırken de kızım sana söylüyorum, gelinim sen işit kabilinden ben onların çıkmazlarını esas alarak İslam’ı anlattım. Hristiyanların çıkmazlarını esas alarak anlattım. Şirk’i anlattım işte en büyük günah şirktir diye, onlar koro halinde dediler ki İncil şirki reddeder ki doğru gerçekten. İncil de şirki en büyük günah sayıyor. Ama bir tarafta da şirk olmuş. Neyse bizdeki peygamberlik inancını anlattım. Tabii anlatırken onlara da göndermeler yapıyorum ama isim vermeden. Dediler ki İsa AS hiçbir zaman ben Allah’ın oğluyum dememiştir. Kendi ifadeleri bunlar. Tabii unuttum aradan çok zaman geçti, çok da güzel sorular sordular, cevaplarını da verdim. Bir de İkra suresini okumamı istediler, okudum, mealini verdim, esas ilginç olanı şu, sohbet bittikten sonra benim etrafımda böyle bir halka oluşturdular. Yaş ortalaması 65 civarında hep de yaşlı yaşlı insanlar. Hani yaş ağaç eğilmez diye bir şey vardır ya. İçlerinden bir tanesi dedi ki hemen hemen en yaşlılarından biri sayılabilir dedi. Dedi ki ben çok iyi anladım sizin anlattığınızı dedi. Demek ki İncil’e sonradan eklenen kısımları çıkarırsak, sizinle bizim aramızda hiçbir fark kalmayacak. İşte onlara bu sözü söyletebilmek lazım. Bakın 1 saat ya gayet basit. Ama siz biliyorsunuz ki biz konuşurken kendi sözlerimizi konuşmayız sadece Allah’ın kelamını konuşuruz, çünkü Allah’ın kelamı, Allah’ın kulu. Şimdi siz bahçeyi sularken normal bir su kullanırsanız bahçe yeşerir. Ama içerisine deterjan katarsanız, o da su. Nedense bizim birçok arkadaşımız o suya güvenmez, deterjanınıkatar o su daha temiz olsun diye. Allah’ın kelamıyla Allah’ın kulunu baş başa bırak, gerisine karışma, adam kabul eder etmez o seni hiç ilgilendirmez. Şimdi tekrar ayeti okuyorum (Ali İmran 3/3);
müsaddikallima beyne yedeyhi“önünde olanı tasdik edici olarak”
veenzelettevratevelincıl“Tevratı ve İncili de indirdik”
Bak önündeki Tevrat’ı ve İncil’i tasdik edici demiyor. Bir de daha ilginci, Kuran Kerim’in hiçbir yerinde Kuran’ın Tevrat’ı ve İncil’i tasdik ettiği diye bir ifade geçmiyor.Ama bizim gelenekte böyle anlatılıyor, meallerde de böyle yazarlar. Parantez içerisinde veya başka şekilde. Ama ayet metninde veya hiçbir yerde Kuranı Kerim’in Tevrat ve İncil’i tasdik ettiğine dair bir ifade yok.
veenzelelfürkan“ve Furkan’ı indirmiştir”
Şimdi burada 3 tane “enzele”kelimesi kullanılıyor.
Tamam Tevrat ve İncili biliyoruz, Kuran’ı biliyoruz. Furkan ne? Sıfat için indirdi denir mi? Şimdi mesela sen sakallı bir kişisin. Şerafettin geldi, sakallı da geldi denir mi? Şimdi enzele kelimesi tekrarlanıyor, o ilişkiler ağı. Sen buradan şunu anla, sen İmam Hatip okulunu mu bitirdin? İmam Hatip okulunda öğrendiğine göre kaç tane büyük kitap var? 4 tane. Burada kaç tane çıktı? Oradaki bir ayetten 18 tane çıkardık, diğerlerine de bu gözle hiç bakmadığım için bir şey söyleyemiyorum. Kolaycılığa kaçtığınız zaman bunlar böyle oluyor. Ama dikkatle ayetler üzerinde düşünürseniz, bak Kuran’ı indirdi, Tevrat’ı, İncil’i indirdi ve Furkan’ı indirdi. O zaman Furkan ne oluyor? Hakla batılı birbirinden ayırdı her kitapta dersiniz olur. O zaman Furkan Kuranı Kerim’in de sıfatıdır, Tevrat ve İncil’in de sıfatıdır ama ayrıca “enzele” dediğine göre ve bilmediğimiz bildiğimiz her toplumun geçmişine bir peygamber geldiğine göre: Şimdi mesela Mekke’li müşriklere ehli kitap denmez, çünkü ellerinde bir metin yok. Bu Allah’ın kitabıdır dedikleri bir metin yok. Onlar kendilerinin İbrahim As’ın soyundan geldiklerini söylerler ki doğru. Çünkü İsmail AS’ın çocukları bunlar. İbrahim AS’a da kitap verdiğini okuduk az önce, ama o kitap Mekkelilerin elinde olmadığı için onlara ehli kitap denmez, ellerinde bir metin yok. Tamam mı? O zaman elinde Allah’a ait olduğunu iddia ettikleri bir metin olduğunu iddia eden insanlara ehli kitap denir. Peki diyecez de bu insanlar müşrik değil mi? Mesela bugün ki Yahudi ve Hristiyanlar mümin mi? Bunu nereden? Ali İmran’ın 64.ayetini lütfen açın.
tealev ila kelimetinsevaimbeynena ve beyneküm
Ve şunu da söyleyeyim, bugün ki Budistler müşrik değil mi? Budha’ya tapıyorlar değil mi? Bugün ki Brahmanistler müşrik değil mi? Ellerinde ne olursa olsun. Bugün ki Mecusiler de müşrik, bugün ki Sabiiler de müşrik. Çünkü onların her birisi araya aracı koyuyor. Ama Sabiiler’de araya aracı koymak en büyük günah, ama gene de şey yaparlar. Bizde de öyledir,“iyyakenabüdü ve iyyakenestain” der adam namazda, sonra yetiş ya falan der. Şimdi Allahü Teala diyor ki,
“De ki ey ehli kitap, bizimle sizin aranızda ortak olan bir kelimeye gelin, Allah’tan başkasına kul olmayalım”. Allah’tan başkasına kul olmayana böyle denir mi? Demek ki böyle çağrı yapılıyor.
ellana’büdeilellahe ve la nüşrikebihışey’ev“ona hiçbir şeyi ortak koşmayalım”. Ne anlarsınız bundan? Demek ki ortak koşuyor ki çağırıyor.
ve la yettehızeba’dunaba’danerbabemmindunillah “biriniz diğerini Allah’la aranıza koyarak Rab edinmesin”. Bu bir şirk tanımı değil midir?
fe in tevellev“sizin bu çağrınızdan yüz çevirirlerse”
fe kulüşhedubiennamüslimun“deyin ki siz şahit olun biz Müslüman kimseleriz”.Araya aracı falan koymayın. Şimdi buradaki ayet onların müşrik olduğunu açıkça söylemiyor mu? Bir de Tevbe 9/31 açın, yukarıdaki ehli kitaptan bahsediyor, mesela 30.ayette Yahudiler, Uzeyr Allah’ın oğludur dedi, Hristiyanlar Mesih Allah’ın oğludur dedi. Onların ağızlarıyla söyledikleri sözdür. Daha önceki müşriklerle daha önce kafir olanlarla ağız benzerliği yapıyorlar, Allah onları kahretsin, nasıl da seviniyorlar dedikten sonra,
ahbarahüm ve ruhbanehümerbabemmindunillahi“alimlerini ve din büyüklerini Allah’la kendi aralarında tanrılar edindiler”
velmesıhabnemeryem“meryem’in oğlu Mesih’i de öyle”
vemaümiru illa liya’büduilahevvahıda“halbuki onlara verilen emir bir tek İlah’a kul olmak”. Bu ifade Tevrat’ta da var, İncil’de de var, bugün ki, şu anda ellerinde olan.
la ilahe illa hu“ondan başka ilah yoktur”
sübhanehu amma yüşrikun“Allah onların koştukları şirkten uzaktır”. Ne anladık şimdi? Ehli kitap müşrik mi değil mi? Müşrik. O zaman bir de hep şunu duyarsınız, “efendim bize en büyük düşman” hatta ayet okuyalım, Maide Suresi 5/82.;
ve le tecidenneakrabehümmeveddetellillezıneamenü“müminlere sevgi bakımından en yakın olanı da bulacaksın”
ellezınekaluinnanesara“biz Nasraniyiz diyenleri bulacaksın”. Yani Hristiyan olanları bulacaksın. Onları bulacaksın.
zalike“bunun sebebi şu”
biennemünhümkıssısıne“çünkü onlardan kendi alimleri”
veruhbanev“din adamları vardır”
veennehüm la yestekbirun“onlar büyüklenmezler”.
Şimdi ayeti burada bırakırsak, şöyle mana vermemiz lazım. Bize en büyük düşmanlar Yahudiler ve müşrikler, bizi en çok sevenler Hristiyanlar. Böyle mana verirsen Yahudi başka, müşrik başka, Hristiyan başka. Hristiyanlar müşrik olmuyor. Orada durduğumuz zaman. Peki devam edelim bakalım bizi çok sevenlerin vasıfları neymiş?
teraa’yünehüm“gözlerini görürsün”
tefıdumineddem’ı“gözlerinden aşağı yaş akıyor”
mimmaarafuminelhakk“gerçeği kavradıkları için”. Kuranı Kerim’i dinledikleri zaman. Bugün kü Yahudi ve Hristiyanlara Kuran okuduğunuz zaman gözlerinden yaş akıyor mu? Öyleyse onların içerisinde bir başka grup bu.
yekulune“şöyle derler”
rabbena amenna “ya Rabbi inandık”. Neye? Kuranı Kerim’e.
fektübnameaşşahidın“sen bize şahitlerle birlikte yaz”. Yani eşhedü diyenlerden say bizi.
O zaman ne oluyorlar? Müslüman. Duydukları zaman Müslüman, duymadıkları zaman da severler çünkü onlar mümin. Onların bir hayvana da zararı dokunmaz, herkese iyilikleri dokunur.
vemacaenaminel hakkı “bize gelen bu gerçeğe”
venatmeu ey yüdhılenarabbüna meal kavmissalihıyn“biz umuyoruz ki Rabbimiz biz iyilerle birlikte bizi Cennetine sokacak”
cennatintecrımintahtihelenharu“altında ırmaklar akan Cennetlerde”
halidınefıha“ebediyen orada kalmak üzere”
vezalikeceazülmuhsinın“bu iyilerin karşılığıdır”
Peki bizi seven ehli kitap bugün ki ehli kitap mıdır? Onların içinde böyle insanlar olabilir. Bugün de olur. Ama genel bu değil. Şimdi Ali İmran’da 113.ayette diyor ki, bu grubu anlatan bir başka ayet, hani her konuda en az 2 ayet vardır diye şey yapıyor ya Kuranı Kerim, işte 2. ayet;
minehlil kitabi ümmetünkaimetüy“ehli kitap arasında ayakta bir topluluk vardır”. Ne için ayakta?
yetluneayatillahianael leyli “Alalh’ın ayetlerini gece okumak için”. Gece Allah’ın ayetlerini okumak için gece kalkıyor.
vehümyecüdun“onlar secde ederler”
veye’mürune bil ma’rufi“iyiliği emredeler”
veyenhevneanilmünkeri“ve kötülüğü yasaklarlar”. Böyle bir insanın kötülüğü olmaz ki tabii ki bizi daha çok sevecekler. Ama öbürlerinin işi gücü fitne fesat.
veyüsariune fil hayrat “ve hayırlar konusunda birbirleriyle yarışırlar”
veülaikeminessalihıyn“daha Kuran’ı dinlemeden önce bunlar zaten Salihlerdi”. Yani iyilerdendi. O zaman şimdi demek ki bizim bildiğimiz bir genel kural. Efendim Hristiyanlar. Ayeti bir noktada bıraktın mı öyle anlaşılıyor. Yahudiler, müşrikler bizi hiç sevmez, Hristiyanlar bize daha çok yakın. Öyle miymiş? Yahudi ve Hristiyan açısından bize fark yok düşmanlık bakımından. Zaten görüyoruz. Ama bunlar o toplantıda tam bunun tersi söylendi. Cumartesi günkü toplantıda. Ehli kitabın ayrıcalıkları derken başka ne anlatıyorlar? Teslih gelir derler değil mi? Açın bakalım Maide 3. Ayeti teslih gelir miymiş gelmez miymiş görelim. Şimdi Enes hoca hatırlattı. Beyyine suresinde Allahü Teala (Beyyine 98/1);
münfekkıyne hatta te’tiyehümülbeyyineh“bunlar Cehennem ateşi içinde ebedi kalacaklardır”
(anlaşılamadı)54:39“Bunlar yarattıklarım arasında en şerlisidir”.
Bunlar bizi severler mi? Bizden hiçbir zaman razı olmazlar, bizi sevemezler, mümkün değil. Bunların dinine girmedikçe. Şimdi Maide 5.ayeti açıyoruz.
Şimdi buraya kadar okunan ayetlerden şu sonuç çıkması gerekiyor, madem Yahudi ve Hristiyanlar müşriktir. Öyleyse diğer müşriklerden bir farkı olmaması gerekir. Farkı sadece şu; Mekkeli müşrikler diyor ki ben İbrahim AS’a inanıyorum diyor, bakben Hac yapıyorum, Umre yapıyorum diyor. Hacılara yardım ediyorum diyor. Bazı ibadetleri var. Mescidi Haram’ı onarıyorum diyor. Hacılara su veriyorum, onları misafir ediyorum falan, ama onların ellerinde bir metin yok. Diğerlerinde bir metin var iyi kötü. Ama o metinde az önce söylediğim Hristiyan cemaatin demek ki sonradan ilave edilenler kaldırılırsa tam birleşeceğiz diyebilecekleri bir takım ifadeler var, hala var. Şimdi bakın Maide 5.ayet;
vetaamüllezıneutül kitabe hıllülleküm“kendilerine kitap verilmiş olanların yiyeceği de size helaldir”. Yiyecek derken hayvan kesimini anlar mısınız? Ama burada geçen kelime yiyecek, hayvan kesme diye bir olay yok. Bu ayete bir başka şekil
vetaamükümhıllül“sizin yiyecekleriniz de onlara helaldir”. Bu ayete tekrar dönecez ama şimdi bir bakalım. Peki müşriklerle ilgili ne var? Enam suresi 120 miydi? 138’i okuyalım önce. Şimdi Mekkeli müşrikleri Allahü Tealaanlatıyorburada;
hazihıen’amüv ve harsün“şunlar küçük baş hayvanlar (yani davar), şunlar da ekinler”
hıcr“bunlar yasak (yani dokunulmaz)”
layat’amüha illa men neşaü“bizim istediğimiz kişiler yer”. Onların da din adamı var. “Biz kim cazip görürsek onlar yer”.
Allah’ın istediği oluyor değil mi? Ha kadınlara yasaklıyorlar, erkeklere serbest bırakıyorlar. Ama ölürse kadın da yiyebiliyor. Keserlerse değil.
biza’mihim
veen’amünhurrimetzuhuruha“bir kısım hayvanlar var ki bunlara binmesi yasak kılınmış, deve serbest bırakılmış”. Yani Allah’a adanmış oluyor.
veen’amül“bir kısım davarlar da var ki”
layezkürunesmellahi aleyhe“keserken üzerlerine Allah’ın adını anmıyorlar”. Bir kısım hayvanlar var binmiyorlar, bir kısım var bazıları yiyebiliyor, bir kısım hayvanlar var ki Allah’ın adını anmıyorlar keserken. O zaman öbürlerini keserken ne yapıyorlar? Anıyorlar. Allah’ın adını anıyorlar, Mekke’li müşrik. Niçin anmıyorlar?
ftiraen aleyh “Allah’a iftira ederek anmıyorlar”. Yani Allah bunu yasaklamış diyerek.
seyeczıhimbimakanuyefterun“iftiralarının cezasını daha sonra göreceklerdir”. Allah cezalandıracak onları. Şimdi bunların Allah’ın adını anarak kestikleri hayvanlar var. Öyle değil mi anlaşılmıyor mu açıkça? Şimdi Allahü Teala diyor ki 118. ayette;
inküntümbiayatihımü’minın“Allah’ın ayetlerine inanıyorsanız”
mimmazükirasmüllahi aleyhi “üzerine Allah’ın adının anıldığı yememenizin sebebi ne, niye yemiyorsunuz?”
veakdfassalelekümmaharramealeyküm“Allah size neyi haram kıldığını açık açık bildirdi ya”
illamadturirtümileyh“mecbur kalırsanız başka”. Nerede bildiriyor? Açın hemen 145’i, aynı surede;
laecidüfımauhıyeileyye“bana yapılan vahiyde bulamıyorum”
müharramen“haram kılınmış bir şey bulamıyorum”. Kime?
alataımiyyat’amühu“yiyen bir kişiye”. Yemesi haram olan bir şey bulamıyor.
illa ey yekunemeyteten“ölü hayvan olmuş başka”
ev demem mesfuhan“ya da akan kan”
evlahmehınzırin“ya da domuz eti”
fe innehuricsün“çünkü o pisliktir”
evfişkan “ya da fısk olarak kesilmiş hayvan”. Fısk yani yoldan çıkarak kesilmiş hayvan. Yoldan çıkılması ne?
ühilleliğayrillahi“Allah’tan başkasının adı anılarak”. Lat adına, Uzza adına, kabile reisimiz adına, Başbakan adına. Ama Başbakan gelince keserse değil. Başbakan orayı şereflendirmiş, onun gelmesi sebebiyle hayvan keseyim derse haram olmaz. Ama Başbakan adına derse haram olur. Neyse.
Seyirci: Yazı yazarken mektıpların başlarına bile Bismillah diye yazarlarmış. Sonrabunların en çok itiraz ettikleri nokta bu Rahman kelimesi. Yani bundan önce normal yazılarında bile Allah’ın ismini anmaktan çekinmiyorlar. Buna besmele çekmemizi Allah yasakladığı için çekmiyoruz diyorlar.
Tabii canım iftira ederek çekmiyorlar. Kestiklerinde de kullanıyorlar, Allah’a iftira ederek besmeleyi anmayıp başkasının adını anıyorlar. Bir de senin şu sözün aklıma geldi. Hani Müslümanları abluka altına almışlardı ya bir belge yazmış, kabe duvarına asmışlardı. Bismillah’ın dışındaki her tarafı yemişti karınca. Bu adamlar Mekkeli müşrik. Zaten onlar diyorlar ki bu putlara neden tapıyorsunuz dendiği zaman, bunlar Allah’ın kızı diyorlar. Bizi Allah’a daha çok yaklaştıracak diyorlar. Ama onlar hiçbir zaman bunlar Allah’tır demiyor. Ama Hristiyanlar İsa Allah’tır diyorlar. Allah’ın oğludur da diyorlar, Allah’tır da diyorlar. Ayette de var zaten;
(anlaşılamadı)1:04:00“Allah Meryem’in oğlu Mesih’tir diyenler kafir olmuşlardır”. Şimdi onlar şöyle söylüyorlar. Şimdi sen insansın değil mi, senin oğlun da insan olmaz mı?
(anlaşılamadı)1:04:26 “Yani biz bunlara, bizi Allah’a daha çok yaklaştırsınlar diye kul oluyoruz diyorlar müşrikler”. Yoksa hedeflerinin Allah olduğunu söylüyorlar. Konuyu detaylı bir şekilde kavramamız lazım yoksa bakın ne kadar büyük hatalar var görüyor musunuz? Çok dev gibi hatalar var ve Müslümanların hayatı ne hale getiriliyor.
Şimdi burada bak ben bana vahyolunanlardan şu 4 şeyden başkasını haram görmüyorum diyor. Domuz etinin pis olduğunu söylüyor, diğer şeyler de onun içerisine girer. O ayrı ama üzerine besmele çekilmemiş diye bir şey geçmedi dikkatinizi çekerse. En son inen ayet Maide suresinin 3.ayetidir.
Mesela bu 3.ayette de ölü, kan, domuz eti, Allah’tan başkası adına kesilmiş -bakın Allah adına kesilmemiş demiyor Mustafa abi- Allah’tan başkası adına kesilmiş, kesenin kim olduğundan bahsetmiyor. Kesen kim olursa olsun. Yeter ki Allah’tan başkasının adına kesmemiş olsun. O zaman Yahudi de olabilir, Hristiyan da olabilir, Budist de olabilir, Brahmanist te olabilir. Müşrik tabii, bunların hepsi müşrik. Hepsi müşrik. Şimdi Mekkeli müşrikler de ben orada bir hocayla bu konuyu konuştum. O toplantıya gelen hocalardan birisiyle. Ki onlar da onların içerisinde en aklı başında olan ve Kuranı Kerim’e en çok önem verenlerden birisiydi. Dedi ki ya doğru söylüyorsun dedi, Peygamberimiz Mekke’yi fethettiği zaman, ben bu rivayeti bilmiyorum, ondan duydum belki bilenleriniz varsa burada açıkça söyleyeyim, hatırlatsınlar. Peygamberimiz Mekke’yi fethettiği zaman, Hinkdaha Müslüman olmamıştı. Ebu Sufyan’ın karısı. Bir oğlak kesti, Peygamberimize getirip sundu. Dedi ki ya Muhammed biraz sıkıntıdayız. Yoksa ben sana oğlak değil, kuzu sunmak isterdim. Peygamberimiz de olsun dedi ve oğlaktan yedi. Bunu kim kesti diye sormadı. Zaten ayetler açık, putunun adına kesilmedi mi bitti.Şimdi burada mealden okuyayım fazla zamanımızı almasın, çünkü söylenecek çok söz var, vakit bitmeye yaklaştı. Ölü hayvan, kan, domuz eti, Allah’tan başkasının adına kesilen hayvan, sonra ölü hayvana detay veriliyor, boğulmuş, vurulmuş, yukarıdan yuvarlanmış, süsülmüş, boynuzla öldürülmüş, canavar yiyip de ölmüş bulunan hayvanlar haram kılındı. Meğer ki canı içindeyken yetişip kesesiniz, yani ölmeden yetişip keserseniz, başka. Bak besmele çekersiniz gene yok, tamam mı? Gene yok, kesiyorsun. Kessen erkek de olur bayan da olur fark etmez.Bu en son inen ayet. Gene besmele yok.
Seyirci: Hocam balığı bayıltıyorlar.
Bayıltıyorlar, ölmeden keserlerse gene yok. Ayet burada açıklık getiriyor. Şimdi tekrar Enam suresinin 143.ayetine geliyoruz. Yok, 143 değil 121. Size Allah neyi haram kılmış, yok 119’u okuyalım bir daha.
veakdfassalelekümmaharramealeyküm“Allah size neyi haram kıldığını size açık açık bildirdi”. Okuduk ayetleri de. Müşriğin kestiği yenmez diye bir ifade geçti mi? Daha niye yemiyorsunuz?
illamadturirtüm“zorunlu kaldığınız zaman başkasını da yersiniz”. Zorunluluk hariç, demin okumadık o ayette. Maide 3.ayette o belirtiliyor. Zorunlu kalırsan, ölü hayvan eti de yersin, domuz eti de yersin, ama normal durumda yiyeceklerin ayrı.
ileyh ve innekesıral le yüdıllunebiehvaihimbiğayriılm“ama şurası kesin, insanların bir çoğusu kendi arzularına sarılarak insanlarıbilgisizce saptırıyorlar”. Şimdi ehli kitap’ın kestiği yenir de müşriklerin kestiği yenmez bütün mezheplerin ittifak ettiği konu bu. Peki bu bilgili olarak verilmiş bir fetva mı, yoksa bilgisizce verilmiş bir fetva mı? Bak ayet açıkça söylüyor değil mi? Çok enteresan. Anmadan kesse ne olur, başkasının adını anmadıktan sonra, Allah’tan başkasının adını? Tamam (Enam 6/120);
innerabbeke hüve a’lemü bil mu’tedın“Allahü Teala aşırı gidenleri çok iyi bilir”.
innellezıneyeksibunel isme seyüczevnebimakanuyakterifun“günah işleyenler yaptıklarının karşılığıyla cezalandırılacaklardır”.
Şimdi Hanefilerindelil aldığı ayete geliyoruz. Hanefi mezhebine göre besmelesiz kesilen hayvanın eti yenmez. Unutulursa başka. Bir de ehli kitabın kestiği et yenir, fakat müşriklerin kestiği et haram olur, ölü hayvan hükmüne geçer. Delilleri de şu ayettir. Bu konuda bir tek hadis bile yok di mi Yahya sen araştırmıştın, yani besmeleyi şart koşan.
Yahya: Av hayvanlarıyla ilgili var.
Av başka, av hayvanlarıyla ilgili ayet te var. Bak diyor ki (Enam 6/121);
veinnehulefısk“fısk olduğu halde”. Yani tamı tamına fısk, “le” de geliyor, şüpheli değil. “Fısk”ın da ne olduğunu 145.ayetten okuduk. Yani fısk olarak Allah’ın adı zikredilmemiş, başka sebeple değil. Yani Allah’tan başkası adına olsun diye terkedilmiş. Öyle olursa yemeyin, ama ne hikmetse, bu ayette Arapça bilenler için söylüyorum, bu hal cümlesi olduğu halde, sanki illet imiş, yani gerekçeymiş gibi mana verilmiş.
“ve innehumefısk”(anlaşılamadı-kontrol) olarak anlam verilmiştir. Ayetin anlamı tamamen değişmiştir. Tamamen değişmiş, yani çünkü çok yanlış bir anlam vererek, ben benimkinden okuyayım, siz de mikrofonu dolaştırın, birkaç tane mealden okuyalım. Ben benim elimdekinden okuyayım, Ahmet Davutoğlu’nun. Bazıları bu Ahmet Davutoğlu’nu Başbakanın baş müşaviri Ahmet Davutoğlu ile karıştırıyor. Onunla hiçbir alakası yok, bu rahmetli oldu, bu Batı Trakyalı bir âlimdi. Sadece isim benzerliğidir, bunu da bu arada söyleyeyim, çünkü soranlar oluyor, hocam onu tanıyorsan ucuz versin şu kadar meal alacağız diyenler oluyor. Okuyalım Enam 6/121;
“Kesilirken üzerine besmele çekilmemiş hayvandan yemeyin, çünkü onu yemek fasıklıktır”. Tamamen değiştirmişler manayı. Yemeyiniz, çünkü yese yememek fısklıktır demesi lazımdı. Halbuki yemek fısktır diyor, onun yani “veinnehu”ya da yanlış mana vermişler. 2 tane yanlış üstüste binmiş. Arapça bilen bir kişinin bu hatayı yapması mümkün değil. Böyle bir hata yapılamaz ama hiç kimse bakayım Allah ne demiştir’e bakmıyor ki bu ayette falanca ne demiştire bakıyor, şöyle gözü kapalı yazıp gidiyor.
Evet şimdi sen mealin sahibini söyle, ondan sonra.
Yahya: Beşir Eryarsoy, Ahmet Ağırakça“Üzerine Allah’ın adının anılmadığını yemeyin, çünkü o elbetteki bir fısktır.”
Aynı, aynı, manayı bozmuşlar.
Seyirci: Şebban Kiriş’in. “Üzerine Allah’ın adının anılmadığını yemeyin, bu fasıklıktır”.
O da aynı hatayı yapmış, devamına gerek yok.
Seyirci: Elmalılı. “Üzerine Allah’ın ismianılmamış olanlardan yemeyin, çünkü o kati bir fısıktır.”
Allah Allah, Elmalı’dan ben bunu hiç beklemezdim, hepsi neyse de.
Seyirci: Diyanet Vakfı, Hayrettin Karaman ve arkadaşları. “Üzerine Allah’ın adı anılmadan kesilen hayvanlardan yemeyin, çünkü bu büyük günahtır”. Burada açıklama da var aslında yenmesi helal ama .
Ama’yıboşver. O da aynı hatayı yapmış. Farklı meal var mı?
Şimdi şu işe bir bakın Allah aşkına yahu. Ki Arapça yapısı itibarıyla başkası mümkün değil Arapça itibarıyla. Burada bunun yapısını izah edecek değilim yani isteyenler gelir konuşuruz. Tabii hepsinde geçiyor, fısk Allah’tan başkası adına kesmek. Zaten geçiyor diğer ayetlerde. Evet, doğru.
(anlaşılamadı)1:17:03.Fıskolmak üzere Allah’tan başkası adına kesilen. Kasıtlı olarak ve fısk olmak üzere zikretmiyor, yoksa normal kesiyorsa burada birfısk yok. Fısk ne? Allah’tan başkası adına kesme tamam mı? Şimdi ayetin devamı bak
veinneşşeyatıyne le yuhune ila evliyaihim. Bu da açıklıyor birisi çıkar da yanlış mana verir diye.“Şeytanlar kendi dostalarına fısıldarlar”
liyücadiluküm“sizinle mücadele etsinler diye”. Yani siz de gelin bu putlara hayvan kesin.
ve in eta’tümuhüm“Eğer ona itaat ederseniz”
inneküm le müşrikun“siz de müşriklerden olursunuz”.
Demek ki bunların yaptığı iş müşriklik olması lazım, o müşriklik te Allah’tan başkası adına kurban kesmektir, hayvan kesmektir, değil mi?
Şimdi buradan şu sonuç ortaya çıktı mı? Ehli kitabın bir ayrıcalığı var efendim. Kestiği yenir, müşriklerin ki yenmez. Doğru mu bu söz? Ayetlerle ortaya çıktı. O zaman kesenin kim olduğu önemli değil, Allah’tan başkası adına kesmiş mi kesmemiş mi önemli olan o. Besmele çekmiş mi çekmemiş mi değil. Müslüman mı kafir mi değil. Eğer öyle derseniz, bir sürü münafık var, onlar da kafir, öyleyse onları ne yapacağız. İşin içinden çıkamayacaksın.
Şimdi bir başka ayrıcalık neydi, karılarıyla evlenilir. Tamam, Allahü Teala onu Maide 5.ayette onu söylüyor. Diyor ki (Maide 5/5);
velmuhsanatüminelmü’minati“Namuslu mümin kadınlar size helaldir”
velmuhsanatüminellezıneutül kitabe“kendisine kitap verilmiş namuslu mümin kadınlar da size helaldir”
minkabliküm “sizden önceki kitaplardan namuslu kadınlar da size helaldir”
izaateytümuhünneücurahünne“onların mehirlerini verdiğiniz zaman”
muhsınıneğayramüsafihıyne ve la müttehızıahdan “ve namuslu olursanız”.
Erkeklerin de namuslu olması lazım. Çünkü namuzsuz olursa erkek namuslu kadınla evlenemez. Erkek de namusluolacak, kadın da namuslu olacak, ayetlerde hep o şart var, evlenirken. Zina etmiş olursa ne olur?
(anlaşılamadı)1:19:54.“Zina eden ancak zina eden bir kadınla ya da bir müşrikle evlenir”. Zina eden bir Müslüman kafir oluyor mu? Olmuyor. Ama Allah müşrikle evlenin diyor. Namuslu kadınla evlenemeyecek. Ya zina edenle evlenecek ya müşrikle evlenecek. İkisi de eşit konuma geliyor. Ondan sonra burada bunu söylüyor.
Vakit daraldığı için biraz hızlı geçiyorum. Şimdi gelelim Nisa Suresi 25.ayet. Nisa 25’te evlenilmesi haram olan kadınlar sayılıyor; Bunun dışında kalan kadınlarla evlenebilirsiniz. Burada da namuslu olacaksınız, zinaya yaklaşmayacaksınız. Sadece kadının namuslusu değil, erkeğin de namuslusu olacak. 23’te haram olan kadınlar anlatılmış, geri kalan kadınlarla namusluysanız evleneceksiniz. Burada müşrik olmak haram içinde yer almıyor. Böyle bir şey yok. Şimdi burada diyor ki Allah (Nisa 4/25);
eyyenkihalmuhsanatilmü’minati“namuslu mümin kadınlarla evlenmeye gücü yetmezse”. Çünkü onunla evlenmek için bir mehir vermek lazım. Ona ayrıca bir ev açmak lazım bir sürü masraf. Herkesin gücü yetmeyebilir. Ondan sonra ikinci adımda yapacağınedir?
fe mim mameleketeymaükümminfeteyatikümülmü’minat“ellerinizin sahip olduğu mümin cariyelerden nikâhlayın”diyor.Yani köle kadınlardan nikâhlayın. Demek ki namuslu mümin kadınlardan sonra, 2. sırada gelen mümin cariyeler. Bununla ilgili hükümleri anlatıyor, anlatıyor, gene vakitten tasarruf için, var var,
vellahüa’lemübiımanikümba’duküm mim ba’d
fenkihuhünnebi izni ehlihinne“onları ailelerinin izniylenikahlayın (sahipleri demiyor, nazik davranıyor Allah)”
veatuhünneücurahünne“mehirlerini verin”. Onda da mehir veriliyor, ama az onunkisi.
bilma’rufi“marufa uygun olarak”. Namuslu olmaları şartıyla, zinaya yönelmemeleri şartıyla, ve gizli dost edinmemeleri şartıyla. Şimdi sonuna doğru geleyim ayetin. Diyor ki Allah;
zalikeli men haşiyelaneteminküm“bu müsaade içinizden zinaya düşmekten korkanlar verilmiş bir müsaadedir”. Yani namuslu mümin kadınla, 2. adım, namuslu mümin cariyeyle evleneceksin diyor. Şimdi öbür ayete geçelim. Ehli kitaptan olanlar kaçıncı adımdı? 3.adım.Yani namuslu mümin kadınla evlenemedin. Cariyeyle de evlenemedin, o zaman ehli kitapla evlenebilirsin. Hâlbuki Allah cariyeyle evlenmeyi tavsiye etmiyor. Diyor ki sabırlı olursanız daha hayırlıdır. Cariyeyle evlenmeyi tavsiye etmeyen Allah, ehli kitapla evlenmeyi tavsiye eder mi? Ama kapıyı da kapatmıyor. Çünkü öyle bir yerde olursunuz ki evlenecek başka hiç kimse kalmaz, evlenir. Kapı da kapalı değil ama. Şimdi Bakara 221.e gelin, müşrik kadınlarla evlenilmez hükmü için delil alınan ayet (Bakara 2/221);
ve le emetümmü’minetümhayrum mim müşriketiv“bir mümin cariye, hür bir müşrik kadından daha hayırlıdır”
veleva’cebetküm“isterse sizin gönlünüzü çelmiş olsun”
“gönlünüzü kaptırmış olsanız bile bir mümin cariye bir müşrik kadından hayırlıdır”. Bu bundan hayırlıdır dediğimiz zaman bu şerli mi olur? Bu bundan büyük, bu büyük bu bundan daha büyük. Bu bundan uzun; bu uzun bu bundan daha uzun.Öyle değil mi? O zaman buradan müşrik kadınla evlenmek haramdır diye hüküm çıkar mı?Amaonakiyaslaikisi de cüceolabilir, amabirisidiğerindendahauzunolur.Cüce de olsahükümdeğişmez, uzunlukaçısındandeğerlendiyorsanona da uzundiyorsun, diğerine de uzundiyorsun.
Yahya: Buradaşeyvarbir de, o örnektutmuyor, kıyaslananlarmüşriklemümincariye. Kıyaslayanmüşriklemümincariyearasındakıyaslar.Bir de müşrikkadınlarmümincariye.
Kaldıkiyinebirdelilolmazhiçbirşekildedelilolmaz.Aynışekildediyorki, müşriklere de kızvermeyin, inancayakadar, müminbirkölebirmüşriktenhayırlıdır, istersegönlünüzükaptırmışolun. Aynıifadeerkekleriçin de verilir.Meselaşusöylenirdevamlı, biz ehlikitaptankızalırızamakızvermeyiz, demekkihiçbirfarkıyok.Değil mi? Ondansonraamadiyor.
ülaikeyed’une ilen nar “onlar ateşe çağırır”
vallahüyed’uilel cenneti velmağfiratibiiznih“Allah da izniyle bildirmesiyle Cennet’e ve bağışlamaya çağır”
veyübeyyinüayatihılinnasileallehümyetezekkerun“belki akıllarını toplarlar başlarına” Bak işte şeyde haram kadınlar anlatılırken şu şuşu kadınlar haram kılınmıştır diyor ama burada öyle demiyor. Dikkat ediyor musunuz? O zaman sonuç ehli kitapla müşrik arasında fark var mı? Çünkü ehli kitap kadını da cariyeden sonra ancak sıra geliyor. Müşrikkadınlar da cariyeden, ehli kitap ta aynı kategori. O zaman efendim 2.ayrıcalıkları budur denir mi? Şimdi sonuca gelelim, bir başka şey de anlatacaktım, onu sonra anlatayım. Çünkü zaten hızlı hızlı anlattım, ben yoruldum, dinleyiciler daha çok yorulmuştur.
ve la yühürrimunemaharremallahü ve rasulühu“Allah ve Resulunun haram kıldığını haram kılmayan”
ve la yedınunedınel hakkı “bu hak dini kendine din edinmeyen”
minellezıneutülkitübe“kendine kitap verilenlerden bu durumda olanlarla savaşın”
hattayu’tulcizyete ay yedivvehümsağırun“ellerinde size boyun eğerek cizye verinceye kadar savaşın”. Bu cizye kelimesi baş vergisi kelimesi müşriklerle ilgili gerçek, çünkü bunların durumu daha kötü. Onun için siz kendi hayatınıza bakın. Bir ateiste söz dinletebilirsiniz, sizi dinleyebilirler. Bir müşrik sizin sözünüzü dinler. Ama bu ehli kitap gibi olanlar sizi dinlemez. Müslümanların büyük bir bölümü de onlar gibidir maalesef. Dinlemezler. O zaman bu sonuç ne oldu? Bizim bu ehli kitapla ilgili Müslüman cemaat arasında yerleşmiş olan bilgiler Kurani değil. Ve bundan dolayı da son derece sıkıntılı durumlar ortaya çıkıyor. Böylece bu vesileyle bu akşam Ehli Kitap dersi yapmış olduk.
Kardeşim diyalog aynı seviyede olanlar arasında olur, dinimizi anlatmak için herkesle diyalog kurarız, ama onları hak din görmek için yaparsak bu Allah’ın kabul edeceği birşey değildir. Tebliğ için herkesle diyalog kuracağız, bu bizim vazifemiz. Domuz kılından başkasıyla fırça yapılamıyorsa onu satacaksın. Evet, bu fırçaların çoğu domuz kılından ya da at kılından yapılır. At kuyruğu azdır, domuz kılı çoktur, o yüzden domuz kılından kullanırlar, şu traş fırçalarının tamamı öyledir. Ama ayetlerde, domuzla ilgili ayetlerin tamamında domuz haramdır diye bir ifade geçmez. Ne haramdır, domuz eti haramdır. Kıl onun dışında. Kozmetikte kullanılan domuz yağı yağ olarak mı kalıyor, yoksa kimyasal reaksiyonla değişiyor mu? Uğramıyorsa o da onu kirletir.