Euzubillahimineşşeytanirracim,
Bismillahirrahmanirrahim,
Elhamdülillâhi Rabbil-‘âlemîn. Vel-‘âkıbetü lil-müttekîn. Vessalâtü vesselâmü ‘alâ Rasûlinâ Muhammedin ve ‘alâ âlihî ve sahbihî ecma’în.
Bugün ki ayetler Kamer suresinin 41’den sonuna kadar olan ayetlerdir. Burada Allahü Teala varlıklara koyduğu standartları bize anlatıyor. Şimdi bundan sonraki ayetleri okuduktan sonra tekrar başa döneceğiz. Allah’ın toplumlara nasıl bir standart koyduğunu anlamaya çalışacağız.
fe ehaznahum ahze azizim muktedir“işte onları da güçlü, işini başaran ve her şeyigücü yeten bir yakalamayla yakaladık”. Yani onları öyle bir yakaladık ki paçalarını kurtarmaları mümkün değildi. Hâlbuki Firavun o topraklar üzerinde tam bir hâkimiyet kurmuş, güçlü bir idare kurmuştu, yüksek bir ilim ve teknolojiye sahipti, her tür dünyalık onların elindeydi ama kaybettiler.
emlekumberaetunfizzubur“yoksa sizin için Allah’ın kitaplarında bir beraat mı var? (yani siz bu şeylerden sorumsuz musunuz?Sizinlehinize bir hüküm mü geçiyor Allah’ın kitaplarında?)”. Tabi bu öncelikle Mekkelilere yapılan bir hitaptır, sonra da aynı konumda olan bütün toplumlar için söz konusudur.
veyuvelluneddubur“ve gerisin geri çevrileceklerdir (tersine çevrilecektir onların gidişatı)”
vessaatuedha ve emar“o kıyamet saati karşı konulmaz bir zorlukta ve çok acı gelecek birşeydir”
zukumessesekar“Onlara denilecek ki şu Cehennem’in dokunuşunun zevkini tadın bakalım”. Yani sözler bile rahatsız edici,şu Cehennem’in dokunuşunun zevkini tadın bakalım.
Yani Allah heşeyin bir standardını oluşturmuştur. Bu ayette anlatılan da Talak’tır, erkeğin karısını boşamasının Talakıdır, standardıdır. Her şeyin standardını Cenabı Hak oluşturmuş, toplumların da bir standardı var, insanların standardı var, her şeye bir ölçü koymuş. Dengeyi de, mizan başka şey standart başka bir şeydir. Her şeyin bir ölçüsü bir standardı vardır. Mesela diyelimki bu mikrofonların standardı vardır tüm dünyada aynı şekildedir. Lambaların standardı vardır, sandalyelerin masaların birçok uluslararası ölçüleri vardır. Allahü Teâla’nın yarattığı her şeyin de ta ilk günden bugüne standardı vardır. Şimdi o standartlar olduğu için, biz elma deyince hemen zihnimizde tamı tamına beliriyor. Sadece elmaların kendi içerisinde sınıflanması var, her bir sınıfın da kendi içerisinde standardı var. Mesela şimdi kiraz mevsimi, işte diyorsunuz ki Salihli kiraz dediğiniz zaman zihninizde başka kiraz beliriyor, İzmit ya da Kandıra kiraz dediğin zaman başka kiraz zihne geliyor. Her şeyin standardı var. İnsanların da standardı var. Bu standarttan dolayı dikkat ederseniz yeryüzünde herkes ortalama aynı şeylere gülüyor, aynı şeylerden dolayı ağlıyor, aynı şeylerden dolayı üzülüyor, aynı şeylerden dolayı seviniyor. Şimdi uzağınızda 2 kişi konuşsa, onların ağız hareketlerinden diğer hareketlerinden iyi mi kötü mü bir şeyden mi bahsettiklerini anlarsınız. Bilmediğiniz bir dilde konuşsalar bile. Bu standartlar olmasa zaten birbirimizle anlaşamayız. Allahü Teâlaher şeye bir standart koymuş, bu sosyal hayatla ilgili olanlar da böyledir. Toplumlarla ilgili de bir standart koymuş. Her bir toplumun standardı vardır. Yani ölçüsü vardır ve her şeyi de bir standarda göre yaratmıştır. Standarda göresi nedir? Yani şimdi diyelim ki o kapıların bir standardı vardır. Bu kapıların takılacakları o duvarlarda açılan boşluklarda o standarda uyar. Dolayısıyla birbirleriyle uyuşurlar. Mesela dünyada bütün kapıların bir standardı vardır. Yani bir insan o kapıdan içeri girebilir. İnsanların girdiği kapıların standardı başkadır, affedersiniz köpeklerin girdiği yuvalarının standardı başkadır. Aynen onun gibi Allahü Teâlaher şeye bir standart koymuş ve her şeyi bir standarda göre yaratmış. Bir ölçü var ve her şeyi o ölçüye göre yaratmış. Biz bunları doğru kavrayıp o doğrultuda hareket etmek zorundayız. Biraz sonra Allahü Teala’nın koyduğu hükümleri anlamaya çalışacağız.
(anlaşılamadı)17:16“Allah bir şey istediği zaman, O’nun emri bir şeyemurat ettiği zaman kün’dür(ol), o da oluverir”. Şimdi orada feyekünArapça’da ne anlam ifade
ediyor? Takibiye. Takibiye demek hemen olması manasına gelir mi?
(anlaşılamadı)18:00.O zaman burada şunu düşünmek lazım Cenabı Hakk’ınher şeye koyduğu bir kural da var. Standart var o ayrı. Bir de o standartların uyması gereken kurallar vardır. Şimdi az önce dedik ya şurada bu mikrofonun bir standardı vardır, ama bir de kullanma kuralı da vardır. Standartlar kural birbirinden ayrı şeylerdir. Şimdi ona sünnetullah deniyor.
(anlaşılamadı)18:35.“Bu Allah’ın daha evvelden beri devam eden sünnetidir”. Yani koyduğu kuralın yerine geçecek bir şey olamaz. Ya da bir değişme bulamazsın. Şimdi biz Allahü Teala’nın sünnetini düşündüğümüz zaman bakıyoruz ki Allah ol dediği zaman o iş oluvermeye başlıyor. Ama hemen olmayabiliyor. Yani onun oluşması için belli bir süre Mesela Allah bir çocuğun ol emrini verdiği zaman ol emrini vermiştir, ama o 9 ay anasının karnında. Sonra da belli bir süre çocukluk dönemini buluğa erinceye kadar sonra da yaşıyor ve ölüyor. Yani orada “kün” tamam. Zaten ayetlere dikkat ederseniz “bizim emrimiz ol şeklindedir”. Olur. O olma olayı, “feyekün” olayı zaman alıyor. Mesela Cenabı Hak gökleri ve yeri yaratmayı murad ettiği zaman kun emrini vermiştir. Zaten hepsinin standardını koymuş. Dünyanın oluşumu kaç günde tamamlandı? 2 günde dünya yaratıldı, 4 günde içindeki gıdalar oluştu. Toplam 6 gün. 2 günde de gökler yaratıldı. Tabii o şekil yetmiyor, o 6 gündeki 2 gün de göklerin yaratması. Toplam 6 gün, şimdi bu sünnetullahAlah’ın koyduğu kural. Tabii o 1 gün nasıl bir gündür? Biz şimdi gün deyince 24 saatlik günü düşünüyoruz, çünkü bu dünyada yaşıyoruz. Bu dünyanın o güneşin etrafında bir kere dönmesini düşünüyoruz hesapta, hâlbuki henüz dünya yaratılmamışken, güneş de yokken günü neye göre hesap edeceksin? O zaman o bizim bildiğimiz bir gün değil öyleyse. Gün ifadesini kullanır, sen zaman olarak sen zamanı başka türlü anlayamazsın ki, senin kendi aranda kullandığın kelimeleri kullanması lazım. Sen de insan olarak diyorsun ki bir gün mü sürecek orası. Gün kelimesini illa da 24 saat ile sınırlı kullanmıyorsun ki. Gün bugündür diyorsun o bir ay sürüyor mesela. Günü geldi diyorsun, bakıyorsun ki yıl geçiyor hala günü devam ediyor. Şimdi sen senin anlayacağın şekilde Allah bildirmezse sen anlayamazsın. Gün kelimesi senin zihninde oluşturduğu bir kavram, bir zaman dilimi. O zaman bugün Allah sana akıl da vermiş düşünürsün,dünyayok güneş de yok. Öyleyse o farklı bir gün. Ne kadar? Onu Allah bilir, onu biz bilemeyiz.
(ayet hatırlanmaya çalışılıyor)
(anlaşılamadı)22:49.Ben şimdi hafız olmadığım için hatırlamıyorum ama o manada olduğunu biliyorum.
İnneintetekşuhur“Ayların sayısı”
indellah“Allah katında”
inneşahran“12 aydır”.
anlaşılamadı(23:25).“Allah’ın yeri ve gökleri yarattığı günden beri böyledir”. Yani gökler yer var. Yani gün 24 saattir, 24 saat olarak ölçtüğümüz gün o gün var. Ama biz şimdi göklerin yerin yaratılmasından önceki gündenbahsediyoruz bu ayeti kerimede. O zaman o günkü gün kavramı bugünkü gün kavramıyla aynı olmaz. Neyse buradan şuraya geliyoruz. Allahü Teala 6 günde yarattığını bildiriyor. O 6 günün karşılığının ne olduğunu kendisi bilir. Biz bir takım tahminler yürütürüz. İşte birisi der ki, bir ayeti kerimede Cenabı Hakk’ın indinde bir gün, size göre bin yıldır der, işte 6 bin yılda olmuştur der. Bir başkası işte 50 bin yıldır diye bir ayeti kerime var ona kıyas yapar ama bunlarınher birisi tahmindir. Gerçeğin ne olduğunu sadece Cenabı Hak bilir. Altı evre diyebilirsiniz, bunların hepsi birer tahmin olur. Ondan sonra sizin karşınıza mesela diğer bir jeolog gelir siz 6bin yıl derseniz, bir jeolog gelir, der ki işte şunun oluşumu için 1 milyon sene lazım haydi bakalım. Şimdi bir sürü borçlanırsın, öde ne zaman ödersen. Onun için bu konularda, Cenabı Hak bir şeyi kesin olarak bildirmemişse orada kesin konuşmamak lazım. 6 gün kesin ama mahiyeti ne onu bilemiyoruz. Onu orada bırakmak lazım. Buraya şuradan geldik, Allah ol dediği zaman hemen oluverir diye mana veriyoruz. Bu yanlış. Allah hemen ol der, bak ayeti kerimeyi bir daha okuyayım çok dikkatle dinleyin lütfen.
illavahıdetun“sadece bir keredir”. Biz tekrar emir vermeyiz, 1 emir. Çünkü Allah son derece güçlüdür, o emrin yerine gelmemesi diye bir şey yok. Şimdi bir kere birisine bir şey şunu yap diyoruz, 10 kere de kontrol ediyoruz, bir ara bir unutmuşsa bakıyoruz ki savsaklamış. O bizim güçsüzlüğümüzden, öyle bir şey yok. Allahü Teala 1 kere ol derse o olur. Feyekun. Kun fiili muzaridir. Bu “fekun” içerisinde “fekane” deseydi orada olup bitti manası verebilirdik yani bir geçmiş zaman olduğu için, ama muzari, yani şimdiki zaman ve gelecek zamanı içine alan bir kiptir.O zaman bu uzunca bir vakit olabilir, Allah’ın koyduğu kanunlara paralel olarak.
(anlaşılamadı)26:42“şöyle göz kırpması çok kısa bir zaman alır Allah’ın emri”. Ama o emrin gereğinin oluşması gene Allah’ın koyduğu kanuna göreol’la başlar ne zaman bitecekse standardını da Allahü Tealabelirlemiştir. Bizim buradaki gayretimiz ayetleri anlama gayretidir. Neden öyle diyorum, gene Kuranı Kerim’deki ayetlerin üzerine biz dikkatsizce gittiğimiz için Allah’ın kâinattaki ayetlerini inceleyenler Kuran’daki ayetlerle çelişki bulmaya başlıyorlar. E diyor ki kömürün oluşması için şu kadar zaman var. Sen diyorsun ki Allah emretti mi anında oluşur. Anında oluşur demiyor ki Allah, sadece emrim bir anda olur diyor. Ama emrinin gereği o anda başlar ama ne zaman oluşur koyduğu sünnete göredir o. O zaman biz bunu böyle anlayıp Allah’ınkâinattaki ayetleriyle, Kuran’daki ayetleri arasında çelişki bizim hatamızdan, bizim yanlış anlamamızdan dolayı sebebiyet vermemeliyiz.
Allahü Teala’yı hiçbir konuda mecbur eden bir şey eden yoktur elbette. Ama Allah koyduğu kuralı uygular, o da kendisi bildiriyor.
(anlaşılamadı)28:10.“Allah’ın sünnetinde bir değişme bulamayacaksınız, ne de yerine geçecek başka bir şey yok”. O mana da verilebilir. Bir de peygamberlere bakın, peygamberler bizim için çok iyi bir örnektir. Peygamberler Allah’ın koyduğu kuralları dışına çıkacak bir istekte bulunmamışlardır. Bir tek istisnası vardır. O da mucizedir. Mucizeye ihtiyaç var çünkü insanların o şahsın Allah’ın peygamberi olduğu konusunu kesin olarak kavramaları lazım. O da yalnız Allah’a ait olan bir belgeyle gelmesine bağlıdır. O istisnai bir durum, yani değnek yılana dönüşmez hiçbir zaman için. Ama Allahü Teala o değneği Musa AS’ın peygamberliğini ispat için yılana dönüştürür. Allah’ın gücü karşısında hiçbir sınır yok. Ama Allah bir sünnet koymuş, yani bir kanun kural koymuş. Onun için o peygamberler o kanuna aykırı hiçbir istekte bulunmazlar. Hiçbir istekleri yoktur. Hatta şimdi Zekeriya AS’ı hatırlayın Meryem validemizin yanına geldiği zaman (Al-i İmran 3/37);
…küllemadehalealeyhazekeriyyelmıhrabevecedeındeharızka…
Şimdi Meryem validemiz Zekeriya AS’ın bakımında olan bir hanım. Genç bir kız. Artık büyümüş. Mabedin içerisinde merdivenlerle çıkılan bir iç odada kalıyor. Mabet herkesin girip çıktığı bir yer, umuma açık bir yer. Mesela Süleymaniye Cami’sine giriş çıkışları kontrol edebilir misiniz? Kimlik yoklaması yok herkes girer. O mabet te öyle. Mabedin iç odasında kalan bir genç kız var. Oraya adanmış ve Zekeriya AS’ın kontrolünde. (Al-i İmran 3/37);
…küllemadehalealeyhazekeriyyelmıhrabevecedeındeharızka…
Ali İmran 37. Zekeriya AS o mihraba her girdiğinde,
…vecedeındeharızka…“bakıyor ki Meryem’in yanında bir yiyecek var”. Şimdi siz kendinizi düşünün, ayetleri anlamak için, mesela bu ayeti anlamak için, kendinizi Zekeriya AS yerine koyacaksınız. Mesela Süleymaniye Cami’si gibi büyükçe bir yer tasavvur edeceksiniz. 24 saat insanların girip çıktığı, şimdi gece girilmiyor, gerekli güvenlik sağlanmadığı için. Bir iç odada genç ve güzel bir kız. Tek başına yaşıyor. Ve siz onun yanına her girdiğinizde bakıyorsunuz ki yanında yiyecek var ve siz getirmemişsiniz. Tabii çalışmıyor da. Ve siz getirmemişsiniz o yiyeceği, bakımından siz sorumlusunuz. Ne yaparsınız? Şüphelenirsiniz değil mi? Şimdi Meryem validemize soruyor.
kale ya meryemüennaleki haza“Meryem bu nereden sana? Bunu sana kim verdi?”
kalet hüve minındillah“bu Allah katındandır”
innellaheyerzüku mey yeşaübiğayrihısab“Allah istediğine hesapsız verir”. Güzel de tatmin olur musunuz bu sözle? Tamam,her şeyi Cenabı Hak veriyor da nereden veriyor? Söyle bakayım bunun kaynağını. O zaman sizin en büyük isteğiniz ne olur böyle bir noktada? Ne düşünürsünüz? Genç ve güzel bir kız tek başına mabette bir iç odada kalıyor, ne istersiniz? O kızla ilgili ne düşünürsünüz? Siz Zekeriya AS olsanız, o kız konusunda neler olmasını istersiniz? Evlenmesini istemez misiniz? Bu kız bir an önce evlense de benim sırtımdan düşse, şimdi yanına gidiyorsun yiyecek var, bu nereden? Allah veriyor. Tamamama yani nasıl olur?
Şimdi bizim tefsirlerde yazın kış yiyeceği, kışın yaz yiyeceği diye sokuşturmuşlar. Ne alakası var? Yiyecek işte, yazı kışı falan diye birşey yok. Cennetten getiriyorlar onu da. Hep dikkat edersenizsünnetullaha aykırı yorumlar sokuşturulur. Hiçbir kaynağı olmadan yok falan böyle demiş. Güzel de bunu ancak bir Allah söyleyebilir, bir Peygamber söyleyebilir bunu 3.bir şahıs söyleyemez. Hep sokuştururlar oraya. Orada Zekeriya AS ve bütün peygamberlerbirer beşer hemen Cenabı Hakk’a dua ediyor.
kale rabbi heblı mil ledünkezürriyyetentayyibeh“ya Rabbi bana kendi katından temiz bir zürriyet ver”. Şimdi Zekeriya AS yaşlı, karısı kısır o da yaşlı. Böyle bir karıkocadan çocuk olmaz. O zaman Zekeriya AS çocuğu kimin için ister? Meryem için. Ya Rabbi bunun için bir an önce bir eş nasip et te bir çocuğu olsun. Çünkü kendi kızı kabul ettiği için benim için bir zürriyet, zaten kendi soyu da yok, hiç olmazsa bunun yolundan.
innekesemıuddüa.
Şimdi orada sünnetullah’a aykırı birolay oluyor. Senin sorun üzerine buraya geldik.
ennellaheyübeşşirukebiyahya“Allah sana Yahya’yı müjdeliyor”
müsaddikambikelimetimminellahi“Allah’tan gelecek bir kelimeyi tasdik edecek Yahya”. O kelime kim? İsa AS. Söz.
veseyyidev ve hasurav“bir beyefendi, kendini çok koruyan birisi, çok namuslu dürüst”
venebiyyem“ve bir peygamber” minessalihıyn“iyilerden”.
Şimdi Zekeriya AS Allah’ın sünnetullahınakarşı gelecek bir insan değil, peygamber çünkü. Allah’ın sünnetinde değişme olmayacağını biliyor. Ama Allah isterse onda problem yok onun için şaşırıyor.
vemraetıakır“e karım da kısır”
kale kezalikellahüyef’alümayeşa’“işte böyle o kuralı Allah koymadı mı”
Şimdi Peygamberler de sünnetullaha karşı hiçbir şey istemezler Allahü Teala’dan. Ve Allah’ın koyduğu kanunlara göre işlerini yaparlar. Eğer öyle olmasaydı hiçbir peygamber bize örnek olamazdı. Çünkü biz hayatımızı Allahü Teala’nın koyduğu kurallara göre sürdürüyoruz. O da öyle sürdürecek ki insanlara örnek olabilsin. Onun için Hızır AS diye bildiğimiz o Keyf suresinde belirtilen kişi bir peygamber değildir. İnsanlara örnek olacak hiçbir tarafı yoktur onun. İnsanlara örnek olamaz. Geliyor yepyeni bir gemiyi deliyor. Niye deldin? Sonra anlatıyor tabii. Bakın Musa AS buna itiraz ediyor, çünkü ona göre herşey sünnetullaha uygun olmalı, ama deliyor. Sonra gidiyorlar bir çocuğu öldürüyorlar, hiç olacak şey mi? Sonra gidiyorlar, izan ikramda bulunmayan, onları misafir etmeyen bir toplulukta yıkılmakta olan bir duvarı doğrultuyor. Sünnetullaha aykırı bütün bunlar. Musa AS her birisine itiraz ediyor, yanlış çünkü. Ama o olayların perde arkasını, ben bunların hiçbirini kendim yapmadım ki diyor, bunların hepsi Allahü Teala’nınverdiği talimattır. Onun için o ancak melek olur başka bir şey olmaz. Orada efendim diyor, işte gemi denizde çalışan birkaç tane yapacak başka işi olmayan insanlara aitti, ileride de onu gaspedecek bir hükümdar vardı onun için onu kusurlu hale getirdim ki almasın. Şimdi bu zat peygamber olsa, o zaman şimdi gidersiniz adamın yeni aldığı otomobilini şöyle bir çizersiniz. Peygamber olsa oradan örnek alır çizersiniz. Yahu niye çizdin? Çizdim ama bir sor bakıyım neden çizdim dersiniz. Bir bahane uydurursun öyle değil mi? Gidersin filanca adamı öldürürsün, bir sor bakayım neden öldürdüm. Ona da bir bahane bulursun. Bu olmaz. Dolayısıyla bütün peygamberler sünnetullaha tamıtamına uymuşlardır. Mucizeleri ayıracaksın, mucizelerin yeri farklı.
Şimdi tabii ki bizim Hızır olayından alacağımız çok büyük ibretler var. Onlardan ibret alırız ama örnek almayız. Yani bazen çok yanlış olarak gördüğümüz bir olay çok doğru olabilir. Ciddi dersler oluşturur ama hiçbir peygamber öyle yapmaz.
fe hel mim muddekir“var mı hatırlayan?”
Sadece Allah Kuran’da birkaç tane kavmin adını bildirmiş ki onları biliyoruz. Mesela şimdi Musa AS zamanında Anadolu’da yaşayan, Avrupa’da yaşayan, Amerika’da yaşayan kimler vardı? Eğer tarihi kalıntılardan bir takım bilgi kırıntıları elde edinilmişse edinilmiş, yoksa yok. Herhangi bir şey bilmiyoruz.
(anlaşılamadı)42:30
Yahu şuna bak diyor, küçük büyük hiçbir şey bırakmadan hepsini almış. Onun için hepsi karşımıza çıkacak, hesabını veremeyeceğimiz hiçbir iş yapmayalım.
(anlaşılamadı)44:25.“biz herşeyi bir ölçüye göre yarattık” diyor. O ölçünün bugünkü insanlar arasında kullanılan terimi standart, böyle bir terim yerleşmiş insanların diline. Yani her şeyin bir standardı var. O standarda uygun olarak şey yapılır, onun bir çalışma kuralı vardır. Ona göre çalışırsa başarılı olur yoksa olmaz. Şimdi mesela şurada mikrofon var, bende de var. Kısa devre yapsa arada sırada bunun uzmanı ne der bize? Hemen onun tamirini yapın, şu kabloyu şuraya bağlayın ya da bir topraklama yapın aksi takdirde yakında bu alet yanar der değil mi? İşte mesela yeşillikler var işte taze fasulye, biberdir, domatestir, şudur budur. Bunları uzun süre saklayamazsınız. Çok çabuk bozulur yiyeceklerdir bunlar. Ama bunları gene Allah’ın koyduğu kanunlar çerçevesinde belli bir soğuklukta sakladığınız zaman uzunca süre bir şey olmuyor değil mi? Eti oda sıcaklığında belki bir gün koruyamazsınız. Ama donduruculara koydunuz mu süre önemli değil. Şu kadar zaman, o artık çabuk bozulma şeyinden kurtulmuş olur. O şeyler neyse işte insanlar için de standart koymuş, mesela diyor ki şöyle şöyle beslenirsen;
(anlaşılamadı)46:24.“sizee rızık olarak verdiğimiz neyse onun temiz olanlarından ve güzel olanlarından yiyin” diyor. O zaman demek ki güzel ve temiz yiyeceklerden yememizi Allah emrediyor. Pis yiyecekler yersen ne olur bu makina? Bozulur. O zaman da buradan randıman alamazsın. Bir müddet sonra bakarsın ki kısa devre yapan o alet gibi kısa devre yapmaya başlarsın, halen devam edersen küt diye ölür gidersin. Allah’ın sana verdiği o ömrü tamamlamandan bu dünyadan ayrılır gidersin. Toplumlar da aynı şekildedir. Toplumun yaşaması için gerekli kurallar vardır. Allahü Teâla’nın koyduğu kurallar. Mesela sosyolojiilmi bunlarla ilgileniyor. Ben bir sosyolog olsaydım burada size çok daha güzel şeyler konuşurdum ama ben sadece şimdi Kuranı Kerim’deki gördüklerimi konuşacağım. Sosyologlar da onlar okusalar bu ayetleri biz 1 anlarsak onlar mutlaka en az 10 daha güzel değerlendirirler, çünkü herkes uzmanlık sahasını iyi bilir. Biz de fıkıhla ilgili bir ayet gördük mü döktürüyoruz ama diğer şeylerde işte biraz çalışıyoruz, yanlış anlatmamaya gayret ediyoruz. Şimdi Cenabı Hakkın bir kuralı var. Bir toplum yaşamaya devam ediyor o toplumda ne zaman mesela diyelim buzdolabına koymuşsunuz bir yiyeceği. Buzdolabından çıkardıktan sonra eğer gerekeni yapmazsanız çabucak bozulur değil mi ? Şimdi toplumların buzdolabından çıkarılması, belki benzetme doğru mu oldu yanlış mı oldu onu okuyacağım ayeti kerimeye göre siz kendiniz değerlendirin, peygamberin gelmesiyle oluyor. AllahüTeala diyor ki (Beyyine 98/1);münfekkıyne hatta te’tiyehümülbeyyineh
“ehli kitap ve müşriklerdenkafirler”. Ehli kitap kim di? Kendisine kitap verilenler. Şimdi biz Hristiyan, Yahudi diye söylüyoruz ama Geçen de bir ayeti okuduk çok sayıda peygambere kitap verilmiş değil mi? Şimdi ehli kitap dediğimiz insanlar içerisinde Mekkeli müşriklerden daha kötü durumda olanlar var. Mesela Mekkeli müşrikler putlara Allah demişler mi? Ama ehli kitap İsa AS’a Allah diyor. Hristiyanlar. Cenabı Hak diyor;
(anlaşılamadı)50:17“bu Allah’ın oğlu değil”. BizzatAllah’tır diyor Hristiyanlar. Meryem oğlu İsa Allah’tır diyorlar. Ama mesela müşrikler putlarına diyorlardı ki
(anlaşılamadı)50:35.“Biz bunlara niye kul oluyoruz? Bizi Allah’a daha da yaklaştırsın diye”. Tabii Hz. Ali’ye Allah diyenler de var. Ama bunlar hepsi eski. Şimdi Hz.Ali’ye Allah diyenler, hiçbir zaman Müslüman olmuş insanlar değildi.Bunlar zaten eski inançlarında bir şeye Allah diyorlardı, Müslümanlarla tanıştıktan sonra o şeyin adına Ali demeye başladılar. O kadar başka bir şey yok. O şey zaten sadece isim değiştirirler onu, belki eskiden başka bir şey diyorlardı şimdi Ali diyorlar. Çünkü şeyde Müslümanların bir yanlış politikasından kaynaklanmıştır. Ayeti kerimelerde tutarlar, mesela sık sık söylüyoruz buradaki gençler, çok sayıda ilim adayı genç var burada Allah’a şükür. Onlar yarın araştırırlar, ortaya koyarlar diye söylüyorum. Tevbe suresinin 5.ayeti ki, özel bir olayla ilgili olarak indirilmiş bir ayettir. Onunla ilgili neshin mümkün olmadığı halde, bizim ulema onunla 200 küsürtane ayeti yürürlükten kaldırmıştır. Öyle olunca Müslümanların sosyal hayatı hiç olmaması gereken bir mecraya gelmiş. Ve o fethedilen topraklardaki gayrimüslimler üzerindeya Müslüman olacaksın ya da şöyle şöyle yaparım ha demişler, bunlar da Müslüman olmak o kadar kolay bir şey mi? O zaman ne yapmış kendi inancını üzerine bir yeşil boya, en uygun da Ali boyası. Adını Alevi diyor, köylerinin üzerine, Ali çadırı demişler, kendilerine de Alevi demişler. Ama o çadırın içerisinde eski inançtan ne varsa, onu devam ettiriyorlar. Sadece o Tanrıların adını değiştirmişler o kadar. Şimdi onlar bu şekilde inançlarını devam ettirmişler. NE zamana kadar devam ettirdiler? İşte bu baskı devam ettiği sürece. O baskı ne zaman ortadan kalktıysa, dikkat ederseniz hiçbir alevi ben aleviyim bile diyemiyordu bir başka yerde. Kimlikleri üzerinde ağır baskılar vardı. Şimdi o baskılar kalktı, bu defa insanlar artık daha rahat bir şekilde kendi kimliklerini ifade etmeye başladılar. Diğer gruplarla görüşmelere başladılar. Bunların önemli bir kısmı da kendini Müslüman olarak düşünüyor. Bakıyor bu Müslümanlık Kuranı Kerim’de anlatılan Müslümanlık değil, sonra şimdi gerçek manada Müslüman olan Aleviler ortaya çıkmaya başladı. Yalnız bu Aleviler konusunda yanılmamamız lazım. Aleviliğin tek bir tanımını yapamazsınız, öyle bir şey mümkün değil, şu Aleviyle bu Alevi birbirine benzemez. Mesela bana hep sorarlar hocam Aleviyle evlenmek caiz mi değil mi? Ben de derim ki bu sorunun cevabı yok. Standardı yok. Bunun standardı yok. Çünkü bir Alevi vardır, kendisine Alevi der, dört dörtlük Müslümandır. Yani adına ne derse desin, bu adam Müslümandır. Bir Alevi vardır, Müslümanlıkla yakındanuzaktan bir alakası yoktur. Alevi dedeleriyle bir toplantı yapmıştık. En az 40 zannedersem bana verilen bilgiye göre 46 tane dede varmış orada. Bir de onların en önde gelen baba dede diyorlar galiba, en büyüklerinden birkaç tane var. Onlarla beraber kürsüdeydik. Bir ben vardım bir de Mustafa Oğuz vardı Marmara İlahiyat’tan. Şimdi orada birisi dedi ki Aleviliğin bir tanımını yapabilir misiniz diye sordular. Şimdi o Muharrem Naci şimdi hatırladım. Alevilik dedi, eline diline beline hakim olmaktır dedi. Dedim ki öyle tarif olmaz. Bunu herkes söyler. Tarif öyle bir şekilde olmalı ki yalnız sizde olan ama başkasında olmayan özellikleri içermeli. Buna eskiler “efradını cami, ağyarını mani”derler, yani o grubu tüm üyeleriyle içerisine alan ama başkalarını oraya katmayan bir tarif yapmalıdır. Ben size bir şey söyleyeyim mi dedim. Bakın siz cem dergisi çıkarıyorsunuz ve bana da gönderirlerdi o zaman birkaç senedir gelmiyor. Ben sizin mesela Muharrem Naci’ye söyledim, sizin makalelerinizi okuyorum orada. Orada da 8-10 tane Alevi tarifi görüyorum. Şu paragrafta bakıyorsun bir başka şahıs yazmış sanki, şu paragrafa bakıyorsunuz bir başkası yazmış sanki. 2. Paragraf başka, 3.paragraf başka, 4.paragraf başka. Sizin bana gönderdiğiniz Cem dergisinde birbiriyle hiç uyumlu olmayan çok sayıda Alevi tarifi görüyorum dedim. Benim edindiğim kanaat şu oldu, Alevileri ortak bir tanım içerisine sokmak mümkün değildir. Kendine Alevi diyen her bir grubun farklı bir tanımı vardır dedim, hah çok doğru söylüyorsun dediler hepsi ittifakla. Birisi yok şurada yanlış var falan filan. Ondan sonra da dedim ki bakın, sizin hepiniz Kuran’ı kabul ediyor musunuz? Evet dediler, Kuranı Kerim Allah’ın kitabıdır. Peki, Muhammed SAV hakkında ne dersiniz? Muhammed Allah’ın peygamberiydi. Tamam bitti. O zaman gelin şurada anlaşalım dedim. Bakın ne Alevi kelimesi, ne de Sünni kelimesi Kuran’da yer alır, ikisi de yok. Kuranı Kerim’de ne Alevi var ne Sünni var. İkisi de bizim uydurduğumuz şeyler. Bir grup kendisine Sünni demiş. Ben dedim şahsen ve biliyorsunuzsiz de dedim, ben bu kendisine Sünni diyenleri fena halde eleştiriyorum.
Neden demiş ayrı bir konu. Onu 4 asır sonra söylemişler, Peygamberimizden sonra. Yani bir sünnete uyuyoruz demişler de öyle o kadar fazla uydukları kanaatinde değilim, keşke uysalar. Şimdi dedim bir grup kendisine Sünni diyor, varsın desin. Siz Sünni demeye devam edin. Bir grup ta Alevi diyor, o da öyle desin. Ama gelin birbirimizi Kuran’la eleştirelim. Madem ittifak ediyoruz Kuran konusunda, birbirimizi Kuran’la eleştirelim, başka şekilde eleştirmeyelim. Siz bizi eleştirirken deyin ki Kuran’da Allah şöyle şöyle diyor, siz de böyle böyle diyorsunuz, bu olmaz. Biz de sizi eleştirirken aynı şeyi söyleyelim. Çok doğru söylüyorsun dediler, oradaki herkes kabul etti.Orada kabul ettiler, ondan sonra kabul ettiler mi bilemem ben. Ama o toplantıda kabul ettiler, sonrasını bilemiyorum.
Seyirci: Birbirlerini kabul etmiyorlar hocam
Bu çok normal bir şey işte ben onu anlatmaya çalışıyorum. Ve bu Alevilerin ve diğer grupların saptırılmış değil, olayı doğru anlamak lazım. Şimdi siz Anadolu’yu fethettiniz. Bir savaşı kazanırsınız, sizin karşınızda duracak bir askeri güç olmaz, oranın hâkimiyeti kısa sürede size geçer. Bu çok kısa bir sürede olabilir. Ama insanların gönlünü fethetmek çok zor bir iştir. Bak siz kendi kendinize düşünün, ben talebelere diyorum. Bakın diyorum siz inançlı çocuklarsınız, namaz kılıyorsunuz, size Kuran ayetlerini okuyorum. Bu okuduğum Kuran ayetleri de şimdiye kadar okuduğunuz kitaplarda yazılanlara tamamen ters düşüyor. Bunu da gözünüzle görüyorsunuz, ama hemen kabul edebiliyor musunuz? Edemiyorsunuz. Pekio zaman neden başkasına düşünme hakkı tanımıyorsunuz? Yahu bu insanlar çocukluklarından itibaren ne Kuran biliyorlar, ne peygamber biliyorlar, hiçbir şey bilmiyorlar, bir dinle şey yapmışlar, sonra bir grup gelmiş askeri gücüyle sizi almış. Belki babanızı öldürmüş, toprağınızı elinizden almış, belki sizi esir haline getirmiş, ya siz onlara karşı düşmanca hissiyat besliyorsunuz. E biraz bekleyin bakalım onlar biraz bir rahatlasın. Az kendilerine gelsinler. Sonra sizinle temasa geçsinler, sizin Kitap’ınızı okuma fırsatları olsun . Siz onlara Allah’ın kitabını bir anlatın, ondan sonra bunların Müslüman olup olmayacağını bekleyin. Ama siz öyle yapmamışsınız, az önce söylediğim sebepten dolayı, “Müslüman olunacak ol”. Böyle şey olur mu kardeşim yahu? Müslüman olmazsan öl.Ne olacak onun üzerine 2 tane nota koy, ya ol ya öl. Ne kadar kolay? İkisi de kolay değil. Ne yapalım? O zaman biz de Müslüman olduk diyelim bari. Onlar nereleri önemsiyorlar, şunları hah işte en kolayı da Alevilikmiş biz de Aleviyiz diyelim. Hiç kimsenin inancı eleştirdiği yok. Sadece kendisine Tanrı edindiği şeylerin adını değiştiriyorlar o kadar. Hürriyet ortamı şarttır. Allahü Teala Peygamberine ne diyor?
(anlaşılamadı)1:02:23.“Sen onların üzerinde zorbalık yapacak birisi değilsin. Sen sadece uyarıda bulunursun”. Neyse bunlar çok şey götürür de konumuzu biraz aştık, asıl konumuza gelelim.
Şimdi ehli kitap ve müşriklerden kafir olanlar, kendilerine o beyyine gelinceye kadar çözülecek değillerdi. Mesela siz düşünün eskiden Şamanist bir grup varmış. Ve bu insanlar bu da müşrik gruba girer değil mi? O beyyine onlara gelmeden, orada çözülme olmaz. Nedir o beyyine?
Rasuluminallah“Allah tarafından gönderilen bir elçi”
(anlaşılamadı)1:03:20“Tertemiz sayfalar okur”
(anlaşılamadı) “onun içerisinde sağlam hükümler vardır”. Yani Allah’ın Kitap’ını okuyan Allah’ın elçisi.Allah’ın elçisi yok ama Allah’ın Kitabı var, değil mi? O şimdi olsaydı gittiği her yerde Allah’ın kitabını okuyacaktı. O zaman onun görevlerini üstlenenlerin yapacağı da, o olsaydı ne yaparsa onu yapmak olurdu. Allah’ın kitabını okuyup anlatmak olur.
(anlaşılamadı)1:03:55“Ehli kitap kendilerine o beyyine gelmeden önce gruplaşmadılar”. Gruplara ayrılmadılar, çözülmediler. Dolayısıyla bir toplumda Kuranı Kerim anlatılmaya başlamadan o toplumda çözülme olmaz. Yani tıpkı buzdolabındaki gibi durur orada. Kuranı Kerim’i anlatmaya başladınız mı o toplumu buzdolabından çıkarmış olursunuz, orada çözülmeler başlar. Ve gruplaşmalar olur, çünkü herkes bu Kuran’ın doğruluğuna inanır, anlatırsanız eğer. Ama herkes o hayatı yaşamayı göze alamaz. Çünkü menfaatleriyle çelişir, beklentileriyle çelişir, o zaman da bir grup Kuran’a uyar, bir grup Kuran’a karşı tavır koyar. Ama bazıları da açıkça tavır koymaktan korkar, gizli tavır koyar. Böylece çeşitli gruplaşmalar olur. İşte toplumlarda standartları eğer Allah’ın koyduğu kurallara uyarlarsa yaşamalarını gerektirir, toplumların hayatı devam eder. Ama o kurallara uymazlarsa hayatları biter.
Şimdi bütün peygamberler, geldikleri toplumlarına şunu söylemişlerdir.Burada ne var, burada bir kelime düşmüş. Şimdi peygamberler geldikleri toplumlarına şunları söylüyor, Nuh AS’ın söylediği şey gibi:
(anlaşılamadı)1:06:30“Allah’tan korkun ve benim dediklerimi yapın”. Çünkü Allah’ın elçisi ya.
(anlaşılamadı)“Allah sizin günahlarınızı bağışlasın”
(anlaşılamadı)“Belli bir süreye kadar Allah sizi yaşatsın”. Çünkü her toplumun standart dedik ya, bir son yaşama, hani en son kullanma tarihi diyoruz ya, artık ondan sonra bir işe yaramaz. Her toplumun da bir sonu var, Allah belirlemiş onu. Diyelim şu toplumun yaşayabileceği en uzun süre, 500 sene diyelim biz, peygamberler gelip diyor ki Allah’tan korkun, bana itaat edin, Allah sizi işte o 500 sene yaşatsın. Peki, itaat etmezlerse ne olur? İşte o çözülme olur. Çünkü eti çıkardınız, çözüldükten sonra hemen pişir. Tekrar buzdolabına koymayın artık yenmez. Hemen pişirin sonra iki gün yiyebilirsiniz. İşte o peygamberler de diyor ki Allah’tan korkun, bana itaat edin. Çünkü sizin yaşamanız buna bağlıdır. Buna uyarsanız, Allah sizin için biçtiği sürenin sonuna kadar sizi yaşatır. Yoksa daha erken ölürsünüz. ToplumuHz. Nuh’untavsiyelerinitutmadığı için topyekûn öldü gitti. Tavsiyeleri tutanlar kurtuldu gemide ve yaşadılar. İşte burada da bu surenin başından itibaren Cenabı Hak çeşitli toplumları örnek veriyor. O örnekleri vererek, bize de diyor ki,sizintoplumunuzun da yaşamasını istiyorsanız Allah’ın ayetlerine uyun. Bir de sadece toplum değil. Eğer başarılı olmak istiyorsanız, siz Allah’ın ayetlerine uyun. Efendim ben ne yapabilirim ki asla demeyin, tek başınıza da olsa, eğer Allah’ın ayetlerine uyarsanız dünyanın en güçlüsü sizsiniz. Şurada 10 ton et var, sadece 100 gramlık et, kurallara uygun şekilde korunuyor. Hangisi faydalı halde kalır? Canım benim neyim var ki deme. O 10 tonun hepsi kaybolur gider, ama o 100 gram et hala durur. Şuna bakın: Musa AS ve Harun AS 2 kişi geliyor. O güçlü Firavun’un düzenini sona erdiriyor, bitiriyor. Ve dersin başında söylediğimiz gibi öyle olağanüstü yollarla değil, öyle mucizelerle değil. O mucizeler sadece Musa AS’ın peygamberliğinin delilidir o kadar. Allah’ın ayetleriyle bitiriyor. Ve Firavun yanlış yapıyor, Allah’ın ayetlerine uymuyor. Uymadığı için de her geçen gün iktidarını kaybediyor ve tümüyle devlet bütün zenginlikleriyle Musa AS ve İsrailoğullarına kalıyor. Onun içinkarşınızdaki güçlüymüş falan hepsi hikaye. Asıl güç Allah’ın emrine uymaktadır. Eğer çok güçlü ve çok başarılı olmak istiyorsanız, Allah’ın emrine harfiyen uyarsınız. O zaman görürsünüz ki hem bu dünyada hem ahiretteki başarı sizin olur, bir numara olursunuz. Geçen hafta ayetleri okuduk, Müslüman ancak 1 numara olur, 2 numara değil. En önde olması lazımher konuda, işte o zaman bir numara olursunuz. O zaman karşınızdaki bütün güçler eriyip gider. Çünkü siz oyunu kuralına göre oynarsınız. Bütün toplumların standardını Allah koymuştur. Siz Allah’ın koyduğu kurala göre hareket edersiniz, onlar kural dışı davranırlarsa, davranmaya devam ederlerse, sahayı size terketmekten başka çareleri yoktur. Ne olur siz bu arada bir sürü sıkıntılardan geçersiniz, bu da Allah’ın koyduğu kuraldır. Çünkü AllahüTeala bize sabretmemizi istiyor. Öyle çok basit olsa, bunu herkes yapar. Şimdi bazıları istiyor ki mesela adam bir içkili lokanta işletiyor, bir daha içkili lokanta işletmemeye karar veriyor. Bu defa müşteriler gelmiyor. Sanki Müslümanlar borçluymuş gibi bekliyor ki her Müslüman gelsin orada yemek yesin. Böyle bir şey olsa herkes lokantasını kapatır daha çok müşteri gelsin, öyle şey olur mu? Böyle bir şey yok, sen bir kere onun sıkıntısını çekeceksin kardeşim. Sen bir kere Allah’ın emrini yapmayı kafana koyduysan onun faturasını sana ödettirir, bunu kesin kafana koy.
Hocam Amerikalılar Allah’ın emrine uyuyor mu? Dünyada söz sahibi.
Amerikalılar Allah’ın emrine uyuyor mu, dünyada söz sahibi, 2 nokta üst üste koy bakıyım burada. Şimdi bizim anlattığımız toplum Firavun toplumuydu. O da dünyada söz sahibiydi. Öylesine güçlüydü ki bugün hala onların ehramlarını keşfetmekten aciz. İşte o toplumu Musa AS dize getirdi. Onu anlatmaya çalışıyorum. Eğer onlar bize örnek olamıyorlarsa zaten peygamber olmalarının anlamı yok. Allahü Teala bizim peygamberlerimizle ilgili demiyor mu ki
(anlaşılamadı)1:13:30“sizin için Allah’ın elçisinde güzel örnek vardır” diyor. Ben yapamıyorsam bana örnek olur mu? Ondan dolayı baştan beri tekrar edip duruyoruz, Peygamberler hiçbir şekilde olağanüstü şeyler düşünmezler bile. İşte Zekeriya AS nasıl benim çocuğum olur diyor? Çünkü Allah’ın sünnetine uygun olarak talepte bulunuyor. Musa AS Hızır’ın tavırlarına karşı çıkıyor, çünkü sünnetullaha aykırı davranıyor. Ya da Kuranı Kerim’e dikkat edersen çok sayıda örnek var, ben senin yerinde olsam şimdi kaç tane sayardım. Ancak bu kadar sayabiliyorum, gerisini de siz sayın. Şimdi buradan başa dönersek, surenin en başına
(anlaşılamadı)1:14:30. “Saat yaklaştı”. Şimdi bu sure Mekke’de inmiş sure. Medine’de indiğini söylüyor. Bazıları da 3 ayeti Mekke’de diğeri Medine’de inmiştir diyor. Yani son zamanlarını, yani Mekke hayatının son zamanları. Diyor ki saat yaklaştı. Ne deriz, dur bakalım senin de vaktin geldi. Ey Mekke toplumu senin de vaktin geldi. Niye? Çünkü oyunu kuralına göre oynamıyor. Sana Allah’ın bir peygamberi gelmiş, Allah’ın ayetlerini okuyor. Ve senin toplumunda çözülme başladı. Bu buzdolabının dışına çıktı, senin toplumun çözülmeye başladı. Karıyla koca, babayla oğul birbirinden ayrılıyor, biri Müslüman oluyor, biri kafir kalıyor. Birbirlerine düşman hale geliyorlar. Biz de hani senin suyun ısındı derler halk arasında, senin de saatin yaklaştı.
(anlaşılamadı)1:15:55“Ay doğdu”. Bu Araplarda bir terim. Yani herşey açık ayan beyan ortaya çıktı, doğru yanlış iyice ortaya çıktı.
(anlaşılamadı) “Doğrulukla yanlış birbirinden iyice ayrıldı”
(anlaşılamadı)(şimdi olayın detayına iniyor Cenabı Hak) “Çünkü Mekkeliler hangi ayeti görseler süregelen bir sihir (ya da gelip geçici bir sihir), işte bizi biraz büyüledi biraz sonra tesiri kaybolur diyorsunuz”
(anlaşılamadı)“yalana sarıldı ve arzularının esiri düştüler”
(anlaşılamadı)“ama herşeyin bir vakti saati vardır”
Şimdi bu ayeti kerimeleri böyle anladığınız zaman gayet güzel. Fakat
(anlaşılamadı)“ay ikiye yarıldı” dediğiniz zaman ilişkiler bozuluyor. Halbuki“inşakka”kelimesi geçen hafta buraya sözlük te getirdik gösterdik,Talaa manasına geliyor, doğma. Kamer de ayın 14 ü için söyledikleri bir terim. Ve Araplar şimdi Mehmet hoca bugün öyle söyledi, Güneş kelimesini pek kullanmazlar değil mi Mehmet hoca? Birşeyin çok açık seçik ortaya çıktığını anlatmak için kamer kelimesini kullanıyorlar, ondan sonraki ayetlerde zaten bunu anlatıyor.Ondan sonraki ayetlerde herşeye bir standart koyduğunu, diğer bütün ayetlerde bir topluma peygamberin gelip, o peygamberi dinlemedikleri için ve o toplumda çözülmenin başlayıp, sonra da helak oldukları anlatıldığına göre burayı da öyle anlamak lazım. İşte burada Allahü Teâla Mekke ile ilgili olarak şeyini bildiriyor. İşte o saat geldi artık sizde de çözülme başladı, daha fazla dayanamazsınız diyor. Ay ışığı gibi görülmeyen herşey ortaya çıktı manasında. Ay ışığı gibi Türkçemizde de kullanılıyor ya, herşey ay gibi ortaya çıktı manasında, ayan beyan oldu. Artık siz çok iyi biliyorsunuz ki Muhammed AS’ın söyledikleri gerçeğin ta kendisi. Ama uymuyorsunuz o artık sizin bileceğiniz bir şey. Bugün de Kuranı Kerim’e gerçek manada sarılan küçük bir cemaat olsa ve onu yaşayan tabii, anlatan ama sadece yaşamakla olmaz, küçük bir cemaat çok büyük etkiler meydana getirir. Allah’a şükür biz onu yapmaya gayret ediyoruz ve bunun etkilerini her geçen gün görüyor ve yaşıyoruz. Her geçen gün, şimdi şu anda devrimizin işte internet imkanı, şu anda canlı yayın yapıyoruz, çok sayıda insan bizi canlı olarak dinliyor bizi dünyanın her yerinden. İşte Doğu Türkistan’dan, Japonya’dan, Avrupa’dan, Amerika’dan her taraftan, bizi dinliyenler var şu anda ve her geçen gün de artıyor. Internet sitelerimize girenler var. Ve artık bizimle birebir ilişkiye giren insanlar var, Araplardan var, Türklerden var. Kuranı Kerimi anlattığınız zaman o insan onun etkisini kendi içinde hissediyor. Kabul eder etmez o kendi bileceği şeydir. Ama onun etkisinden kurtulamaz, o da çok açıktır. Ve başarılı olmanın tek yolu da budur. Sosyal hayatta başarılı olmak istiyorsanız, özel hayatınızda başarılı olmak istiyorsanız, tek kural madem Allah’ın yarattığı bir insansınız, madem Allah’ın yarattığı kainatta yaşıyorsunuz, madem bu kainattaki kurallar Allah’ın koyduğu kurallardır, o zaman siz Allah’ın koyduğu kurallara uyduğunuz an, sizden daha güçlü, arkası sizden daha kuvvetli hiçbir insan olmaz. Asıl güç Allah’ın gücüdür. Sen Rabbim Allah diyorsun, benim sahibim o diyorsun, ona güveniyor, ona dayanıyorsun. O her zaman her yerde var ve tüm varlıklardan daha güçlü, onun için yeryüzünde sizden daha güçlüsü olmaz. Sağlam basarsın yere ve sağlam yürürsün. İşte ondan sonra devam ediyor Nuh AS kavminin başına gelenleri anlatıyor. Standart dışı, toplumların standart dışına çıktıkları zaman nasıl helak oldukları, o standart Allah’ın toplumlarla ilgili koyduğu standartlardır. Toplumlar ancak Allah’ın emrine uyarlarsa, tabii peygamber geldikten sonra, kitap onlara anlatıldıktan sonrayla ilgilisini şey yapıyorum ve burada dikkat edin hepsinde de Nuh AS gelmiştir. Ondan sonra Salih AS’ın kavminden bahsediyor. Lut AS’dan bahsediyor. Musa AS’dan bahsediyor, böyle ama peygamber geliyor topluma Allah’ın emirlerini anlatıyor. Doğru tepki verenler kurtuluyor, yanlış tepki verenlerin tamamı kaybolup gidiyor. Bugün için de aynı şey söz konusudur. Bir toplumda Allah’ın kitabı okunmuyorsa, o toplumda hiçbir değişiklik olmaz, ama ne zaman yani hiçbir derken çözülme anlamında diyorum, ne zaman Allah’ın ayetleri okunursa çözülmeler başlar, insanlar gruplaşmaya başlarlar. O Allah’a inanların karşısında yer alanlar yanlış yaptıklarını çok iyi bilirler. Ama kendi menfaatleri etrafında halkalaştıkları için sayıları çoktur ama güçleri azdır. Çünkü kendilerine olan güvenini kaybetmişlerdir sadece ayakta durma uğrunda birbirlerine yapışmışlardır, ayakta durma uğrunda çalışmışlardırama Allah’ın koyduğu kurallara uymadıkları için de yok olmaktan başka çareleri yoktur.
Evet, böylece bugünkü dersimizin de sonuna gelmiş olduk.